You are on page 1of 72

TÜRK DİLİ ve EDEBİYATI

“AN”LAMA KILAVUZU

“HAYATI YÜREKLE
OKUMAK ve YAZMAK”

RANA DEĞİRMENCİ

(SÖĞÜTÖZÜ)GAZİ ANADOLU LİSESİ

UZMAN TÜRK DİLİ ve EDEBİYATI ÖĞRETMENİ

2020

ANKARA

*Hazırlanan bu kitapçık; HAYAT BOYU ÖĞRENME KILAVUZU’dur. Okulda tam metin olarak 2016/2017
Eğitim-Öğretim yılına ait DERS YÖNERGESİ olarak kullanılmıştır. – UYGULAMA, PERFORMANS, PROJE
ÇALIŞMA ve DEĞERLENDİRMELERİ TEMEL İLKE ve ÖRNEKLEMELERİNİ kapsayan kitapçık içeriği derslerde
kullanılmaktadır.-

1
2
SÖZ BAŞI

Sevgili Öğrencim………………………………………………………………..,

Tüm isteğim, hayatın boyunca başarı ve mutluluğu bir arada yakalaman ve daima
elinde tutmandır. Çünkü bir “insan” olarak sen ve hayatının tamamı çok değerlisiniz.
Hepimiz bu hakikati biliyoruz. On beş yıllık öğrenciliğim, otuz yıllık öğretmenliğim
boyunca öğrendiğim tek şey, başarı ve mutluluk için bize hazır olarak sunulmuş
pembe yaldızlı kağıtla kaplı kocaman sevimli bir paketçiğin veya sırtımızda taşımakla
yükümlü olduğumuz ışıltılı ve devasa bir ya da birkaç tabelanın hiç bulunmadığı.
Hayatımızı biz şekillendirir, yoğurur, renklendirir ve güçlendiririz.

Başarı ve mutluluk, bizim kendimizin hayat merdivenimizi sağlam temeller üzerine


inşa etmemiz ve merdivende adım adım terleyerek, sabır göstererek, aklımızı ve
yüreğimizi seferber ederek basamakları çıkmamızdan başka bir şey değil. Yani başarı
ve mutluluk “kendimizi bilmek” kadar kendimize has yolumuzu –hayat seyrimizi- iyi
kavrayarak o yolda –bize lazım olan hazineleri fark edip onlara sahip çıkarak-
kendimizden emin adımlarla ilerlemekte saklı. Bu yürüyüşte bize en büyük yardımcı
Dil ve Edebiyattır.

Hayat yolumuzda hedeflerimize doğru ilerlerken aklımızı ve yüreğimizi iyi, güzel ve


faydalı şeylerle donatmamız, beslememiz gerek. Beslenmemizin en büyük kaynağı
“dil”imizdir. Ana dilinin zenginliklerini iyi bilen bir insan, kendisini iyi ve doğru
tanımlar; istediği, arzuladığı her kulvarda güzel ve sağlam donatır; dış dünyaya tam ve
yerinde anlatabilir. Edebiyat, ana dilin imkânlarını, yöntemlerini iyi kullanabilen
“edep ve adap (usûl)” sahibi kişilerin hayata dair tecrübelerini bizlere aktardıkları
“güzel ve kalıcı” eserlerin (edebî / edepli yazıların, sözlerin ve tavırların) tümüdür.
Kendini bilen her insan “öğrenici”, “yazıcı” ya da “okuyucu” olarak edebiyattan feyz
alır.

Elinizdeki kılavuz niçin hazırlandı? Dilin ve edebiyatın insanı mutluluğa ve başarıya


götüren o büyülü, o vazgeçilmez ve heba edilemez güzellikteki yolunu (hiçbir devirde
silinmez yöntem, teknik, davranış ve usûlleriyle) sizlere aktarabilme duygusu ve isteği,
beni böylesi bir kitapçık hazırlamaya ve vakit geçirmeden “bulabildiğim / bilebildiğim

3
sağlam hayat anahtarlarını” sizlerle paylaşmaya yönlendirdi. Hazırladığım kitapçık
sizlerin -özelde- bulunduğunuz sınıfınız ve lise yıllarınızdaki Türk Dili ve Edebiyatı
derslerindeki başarınızı (bunun yanında bu derslerdeki verimlilik, neşe, farkındalık ve
ilginizi) artırmak, -genelde- “Edebiyat hayattır” idealini anlayabilen bireyler olarak
hayatın her alanında başarı ve mutluluğun anahtarlarını fark edebilmenize sağlam bir
zemin hazırlamak üzere tasarlanmıştır. Kitapçık hem bu öğrencilik yıllarınızda
dersimizin başarı grafiğini yükseltecek bilgi, uygulama, yönerge ve yöntemle doludur
hem de “dil–edebiyat alanında ve diğer bilim dallarında” “tam öğrenme”, “hayat
boyu öğrenme” ilkeleri ışığında hayatınızın herhangi bir döneminde işinize yarayacak
“hatırlatıcı, öğrenmeye hazırlayıcı, kullanışlı yöntem, usûl ve bilgiler”i de içermektedir.
Hayatınızın çok kısa bir döneminde sizlerle olabilecek ama sizin mutluluk ve
başarınızda payı olursa bir ömür sevinecek –bendeniz- öğretmeniniz için kitapçığın
size hayat boyu fayda getireceğine olan inanç büyük ve kalıcı bir mutluluk olacaktır.

Kıymetli “İnsan”,

Kitapçığı hazırlarken kitapçık eline geçtiğinde ya da hayatının herhangi bir döneminde


“kendine yatırım yapmaya” ihtiyaç duyduğun her anda okuyacağına ve
yararlanacağına inanan yüreğim hayatına, bir tutam tuz misali, katkı sunabileceği için
hep heyecanlı idi. Ümit ederim ki sen de okurken heyecan duyarsın. Başarın ve
mutluluğun daim olsun. Okul içinde ve ömrüm oldukça istediğin anda yanındayım,
unutma. Başarın, mutluluğun, “insan”lıkta ulaşacağın güzellik –hayatında yanında
olayım ya da olmayayım- benim daima sevincimdir. Sevgimle.

Hayat Boyu Öğrenci Kalacak ve Daima Seni Sevecek Olan Öğretmenin

Rana Değirmenci

Nisan 2020

Ankara

4
ADI: SINIFI:
SOYADI: Numarası:
“SÖZ”LEŞME

Hayatı öğrenmeye ve güzelleştirmeye azimli birer öğrenci olarak ben ve sen


bu kitapçığı yürekle okuyacak, anladıklarımızı birbirimizle, tüm insanlarla
ve hayatla paylaşacağız.

……..Eğitim Öğretim yılında (II. Dönem) “kitapçık hakkında” iki kez


görüşme yapacağız:

1. Görüşme:

2. Görüşme:

Kılavuz Teslim Tarihi:

Kılavuz Teslim Yeri:

Teslim Alan: Teslim Eden:

İmza İmza

Kıymetli Öğrencimin Dikkatine:

1. Bu kılavuzu HAYAT BOYU kullanabilirsin.

2. Bu kılavuzu 2019-2020 Eğitim-Öğretim yılında (2. Dönem)


Performans, Uygulama, Projeler yolu ile DERSİMİZde başarılı olmak
için kullanabilirsin.

3. Bu kılavuzu …..tarihinde son değerlendirme için Ders Öğretmenine


göstermelisin!

Rana DEĞİRMENCİ

……..SINIFI ……………………….öĞRETMENİ

5
SÖZ BAŞI
“SÖZ”LEŞME
İÇİNDEKİLER
İNSAN………………………………………………………………………………………
TARİHE İZ BIRAKAN İNSANLAR SÖZLEDİLER……………………………..
DİL-ANA DİL NEDİR/ TÜRKÇEMİZ……………………………………………..
EDEBİYAT NEDİR………………………………………………………………………
DİL-EDEBİYAT DERSLERİNİN ÖNEMİ………………………………………..
AMAÇLARI……………………………………………………………………………….
YÖNTEMLERİ……………………………………………………………………………
KAYNAKLARI……………………………………………………………………………
DİĞER BİLİM DALLARI İLE BAĞLANTISI…………………………………….
OKUMA / OKUMA TÜRLERİ…………………………………………………….
(METİN)NEDEN METİN?…………………………………………………………
METİN VE OKUYUCU İLİŞKİSİ…………………………………………………..
METİN-YAZAR İLİŞKİSİ……………………………………………………………..
METİNLE BUGÜNÜN BAĞINTISI………………………………………………
YAZMA…………………………………………………………………………………….
YAZI TÜRLERİ…………………………………………………………………………..
NOT TUTMA YÖNTEMLERİ………………………………………………………
DİP NOT/ KAYNAKÇA YAZMA…………………………………………………
DİL-EDEBİYAT DOSYASI OLUŞTURMA………………………………………..
DİNLEME………………………………………………………………………………….
DİL BİLGİSİ………………………………………………………………………………..
ANLAMA………………………………………………………………………………….
ANLATMA………………………………………………………………………………..
KONUŞMA……………………………………………………………………………….
KURALLARI, TÜRLERİ…………………………………………………………………
“SUNUM”…………………………………………………………………………………
SUNUM HAZIRLAMA………………………………………………………………..
YORUMLAMA………………………………………………………………………….
DİL ve EDEBİYATTA BİLGİSAYARDAN YARARLANMA……………….
EDEBİYAT ve SOSYAL HAYAT BAĞINTISI…………………………………..
EDEBİYAT KİŞSEL GELİŞİM BAĞINTISI………………………………………
SOSYAL PROJELER……………………………………………………………………
NEDEN ŞİİR……………………………………………………………………………..
ŞİİR EZBERLEME……………………………………………………………………….
ŞİİR ÖRNEKLERİ……………………………………………………………………….
BENİM ŞİİRLERİM………………………………………………………………………
ŞİİR İNCELEME………………………………………………………………………….
NEDEN KİTAP………………………………………………………………………….
KİTABA ULAŞMAK………………………………………………………………………
KÜTÜPHANE/M…………………………………………………………………………….
KİTAP İNCELEME 1…………………………………………………………………….
6
KİTAP İNCELEME 2…………………………………………………………………….
TAVSİYE KİTAPLAR…………………………………………………………………..
PROJE ÖN HAZIRLIĞI (Proje Öneri Formu)………………………………..
KELİME AVCISI………..……………………………………………………………….
KAYNAK ARAŞTIRMASI………………………………………………………………..
BİR KAĞIT DÜZENİ……………………………………………………………………..
BİR YAZI OLUŞTURMA ( Plan)……………………………………………………..
DİLEKÇE YAZIMI………………………………………………………………………….
DERSİN İŞLENİŞİ…….…………………………………………………………………..
DERSE HAZIRLIK VE ÇALIŞMA…………………………………………………….
UYGULAMALAR- ALIŞTIRMALAR……………………………………………..
YAZILILAR…………………………………………………………………………………
PERFORMANSLAR……………………………………………………………………
PROJELER / PROJE HAZIRLAMA………………………………………………..
PROJE ÖDEVİ HAZIRLAMA………………………………………………………..
PROJE ÖDEVİ DEĞERLENDİRME ÖLÇEĞİ…………………………………..
OKUNACAK KİTAPLAR……………………………………………………………..
PERFORMANS DEĞERLENDİRMELER……………………………………….
*UYGULAMA SINAVI………………………………………………………………..
*OKUDUKLARIM……………………………………………………………………..
OKUMA ETKİNLİKLERİNİ DEĞERLENDİRME………………………………
*YAZDIKLARIM…………………………………………………………………………..
YAZMA ETKİNLİKLERİNİ DEĞERLENDİRME…………………………………
*SUNDUKLARIM………………………………………………………………………
SUNU DEĞERLENDİRMESİ………………………………………………………..
ÖĞRETMENİN DEĞERLENDİRME NOTLARI……………………………….
“BEN”İM DEĞERLENDİRMELERİM*………………………………………….
EK 1 EDEBİYAT NEDİR?...............................................................
EK2 EDEBİYAT HAYATTIR…………………………………………………………..
EK3 TÜRK EDEBİYATI ve DİL ve ANLATIM EĞİTİM-ÖĞRETİM
PROGRAMINDAN ÖNEMLİ HATIRLATMALAR.,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
İLETİŞİM……………………………………………………………………………………
GÖRÜŞMELERİM……………………………………………………………………..
TESLİM ETTİĞİM ÇALIŞMALAR…………………………………………………
DERS DOSYAMIN ve ETKİNLİĞİMİN DEĞERLENDİRMESİ………………
HAYAL-PROJE ve HEDEFLERİM…………………………………………………...
KILAVUZA SESLENİŞ…………………………………………………………………

7
İNSAN

İnsanın en büyük üç gayesi vardır: Kendisini ve hayatını tanımak, anlamlandırmak,


anlatabilmek… Bu gayeye ulaşabilmesi için elindeki iki büyük hazinesi yürek ve akıldır.
İnsan, yüreği ve aklı ile bilgisine bilgi katarken aynı zamanda, başkalarına da
bildiklerini anlatabilir. Hem “bilmek” hem de “bildirmek” için kendisine iki tane “dil”
verilmiştir: Dil (gönül), dil (lisan).

İnsan, hem dolmak hem de taşmak için “dil”i kullanır. Anlamak ve anlatmak arzusu ile
yanan insan, “bilmediklerini bilme ve bulma” merakı içindedir. Çünkü bilmeyen korku
ve kaygı içinde, bilen huzurlu ve “kendine inanan” olur. Başka bir deyişle, başarılı
olmak isteyen insan aklının sorularını, mutlu olmak isteyen insan yüreğinin
(gönlünün) sorularını cevaplamak, yani “hayatta ayakta durmak için” ihtiyaç duyduğu
her şeyi “öğrenmek” ister. Bilmediklerini (duygu ya da düşünce boyutunda)
öğrendikçe, kafasındaki ve yüreğindeki soru işaretlerini azalttıkça insan mutlu,
huzurlu ve başarılı olur. Böyle bir insanın hayatı da kişiliği de anlam kazanır.

İnsan “dil” ile anlaşır. Akıl ve yüreğin “dil(lisan)” ile bağı büyüktür. Çünkü insan, ana
dilinde sahip olduğu kelime sayısınca geniş ve etkili bir şekilde düşünebilir,
hissedebilir, anlatabilir, tasarlayabilir. Ana dilimizle ne kadar çok ve ne kadar yerinde
soru sorabiliyor, bu sorulara ne kadar çabuk ve doğru cevaplar bulabiliyorsak “insan”
olarak iyi, faydalı, doğru, güzel yönde gelişiyoruz, demektir.

Soran ve merak eden insan gelişmeye ve iç huzuruna doğru büyük yol kat eder.
Hayatın her anında bizde (yüreğimizde, aklımızda) biriken bütün soruları “ana
dilimizde karşılığını bilebildiğimiz kadarı ile / kelime hazinemiz kadar” sorabiliriz, ona
yatırım yapabildiğimiz oranda da en mükemmel cevaplara ulaşırız.

Pekiyi, kim soru sorar? “Kendisini, hayatını ve insanlığı bilmek, bulmak, geliştirmek ve
mutlu etmek isteyen” soru sorar. Biz, soru sorabildiğimiz kadar insanız.

İnsanın ilk sorusu, “Ben kimim?” sorusudur. (Bu soruyu ben hatırlatmış olayım.
Arkasından gelen diğer soruları siz daima soruyorsunuz / soracaksınız. Biliyorum.)
Fakat öğrenen insanın bir soru formülü var ki bunu mutlaka yazmak istiyorum:

8
“5N1K” (Ne-Ne zaman-Nerede-Nasıl-Neden-Kim?) Bu formülü hiç unutmayın ve bu
soruları öğrenmek istediğiniz her konuda muhatabına (kendinize, karşınızdaki insana,
öğretmeninize, kitaba, ders defterine, bu kitapçığa, dünyaya, kâinata) mutlaka sorun.

İşte o zaman, varmak istediğiniz idealde özlediğiniz “insan” olursunuz. Ve


“hayallerinize” kavuşursunuz.

9
TARİHE İZ BIRAKAN İNSANLAR SÖZLEDİLER

“İlim ilim bilmektir


İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Bu nice okumaktır” Yunus Emre

“Bilmediklerini ayaklar altına serersen başın göğe erer…”

Zevkle öğrendiğimizi hiçbir zaman unutmayız. Alain

Bildiğinizi zannetmek öğrenmenizin en büyük düşmanı olmuştur. Claude Bernard

Düşünmeden öğrenmek zaman kaybetmektir. Konfiçyus

Dil insanlığın kendisidir ve zihin hayatımız onunla vardır. Ahmet Hamdi Tanpınar

Dil, düşüncenin evidir. Martin Heiddegger

10
DİL- ANA DİL NEDİR

“TÜRKÇEMİZ”

Ana dilimiz “Türkçe”dir. Dünyada en fazla konuşuru olan ilk beş sıradaki dilden biridir,
Türkçe. Dilimiz, dünyanın hemen bütün kıtalarında konuşulmaktadır. Türkçe,
dünyanın en eski ve köklü dillerindendir. Türkçenin ilk yazılı metinleri sayılan Göktürk
Abidelerindeki mükemmel Türkçe ve edebî dil bize, Türkçenin çok eski zamanlara
dayandığını göstermektedir. Ayrıca Türkçenin sondan eklemeli bir dil olması ve
dolayısı ile kelime türetmede işlek olması, dil kurallarının oturmuş olması, kelime
hazinesinin zenginliği bizim “zihin haritamız”ın yanında “akıl yürütme, zeka işlekliği”
yönlerinden de güçlü olduğumuzun bir göstergesidir.

TÜRKÇE NEDEN ÖNEMLİDİR

Böylesi zengin ve güçlü bir dile sahip olduğumuz için bu dili iyi öğrenir ve özenle
kullanırsak “yaratıcı zekamızı” harekete geçirmemiz; buluş, duyuş, düşünüş
zenginliğimizle “hayatımıza damga vuracak” yetenek, donanım, yorumlama gücü ve
güzelliğe sahip olmamız işten bile değildir. Zira insanlar kullandıkları kelimeler kadar
“düşünebilir”, “hayal edebilir”, “üretebilirler”; kelimelere hâkim olabildikleri oranda
“varlık gösterebilirler”… Bu, milletler için de böyledir: Kültürde, bilimde, teknolojide,
iletişimde, söz sahibi olarak varlık göstermede milletimizi güçlü kılan yine “dilimiz” ve
zenginliği olacaktır.

Ne güzel ki bizi biz yapabilecek zengin bir dile “Türkçeye” sahibiz…

HAYATTA TÜRKÇE

Türkçe – yani “ana dil”-, hayatın her alanında önemlidir. Doğru, güzel ve düzgün
Türkçe konuşan ve yazan insanın başarılı, aranan, mutlu ve “çıtası yüksek” bir insan
olması kaçınılmazdır. Ayrıca Türkçeyi güzel kullanan, tüm zenginliği ve inceliklerini iyi
bilen bir insan, gittiği her yerde saygıdeğer olur. Sözü dinlenir. Hatta birçok konu
–herkesten evvel- ona sorulur. Ana dilini iyi öğrenen bir insanın yabancı dil(leri)
öğrenmesi ve işlek olarak bu dilleri de konuşması, yazması kolaylaşır. Bu dünyada
dil(lisan) sayısını artırabilen insan, öğrendiği her bir dil kadar dünyaya daha güçlü
hâkim olur.

11
LİSEDE TÜRKÇE

 Türk Dili ve Edebiyatı başta olmak üzere tüm derslerde, konuşma ve yazılarınızda
güzel, etkili ve doğru Türkçe kullanınız.

 Diğer derslerdeki başarınız da Türkçeyi iyi kullanmanıza ve anlamanıza bağlıdır.


Onun için kelime hazinenizi geliştiriniz. Sağlam cümle yapısını, anlam bilginizi
geliştiriniz. (Bir Matematik, Biyoloji ya da Kimya sorusunu / formülünü /
teoremini anlayabilmek ve yorumlayabilmek için dahi, öncelikle Türkçenizin
kuvvetli olması (deyim, terim ve mecaz anlam; zengin söyleyiş, cümle kuruluşu,
kelime anlamı, anlama ve ifade edebilme gücü) gerekir.

Üniversite Sınavında TÜRKÇE

-YATIRIM HAYATA ve ŞAHSiYETEDİR.- Rana (İslam) Değirmenci

Her şeyden evvel “bilgi”ve “beceri”ye, sizi güzelleştirecek kalıcı davranış ve birikime,
hayatınızın bir ya da iki haftasını alan üniversite sınavı için değil; hayatınızın tamamını
inşa etmek ve kişiliğinizi ömür boyu sağlamlaştırmak için ihtiyaç duyarsınız /
duymalısınız. Hayatına, kişiliğine kalıcı iz bırakan bilgi ve beceriye sahip olan hayat
boyunca karşılaştığı her “ölçme ve değerlendirme sınavını” – zaten- kolaylıkla geçer.

 Öncelikle unutmayınız ki üniversite sınavındaki tüm bilim dallarındaki soruları,


paragrafları, formülleri, kıyaslamaları ve soru köklerini anlayabilmeniz için
kuvvetli bir Türkçe bilgisine ihtiyaç vardır.

 “TYT Türkçe” içinse, lisede sadece son sene (ve / veya 11.sınıf 2. dönem ve
sonrası) çalışmanız yeterli olmayacaktır. Türkçenin –hayat boyu öğrenme ilkesi
ile- taş taş üstüne koyarak, sindirerek, bol uygulama yaparak öğrenme ve
öğrenilenleri alışkanlık haline getirme teknikleri ile zamanla ve adım adım,
pekiştirerek öğrenileceğini unutmayınız.

 Hemen her yıl, üniversiteye geçiş sınavlarından henüz yeni çıkmış gençlerin
Türkçe soruları için “Sorular kolaydı ama süre yetmedi” dediğine şahit oluruz.
Böyle bir cümle kuran üniversite adayı öğrencide –görünüşte haklı bir mazeretin
arkasına saklanılmaya uğraşılsa da- hemen fark edilen eksikler şunlardır:

12
a. Türkçenin dil bilgisi kuralları ve incelikleri –en azından, geçen dört sene
içinde- tam olarak öğrenilmemiştir.

b. Temeli ilk okul ve orta okula dayanan (en az on yılı kapsayan) sürekli, düzenli,
verimli ve tekniğe, içeriğe uygun “kitap okuma alışkanlığı” gelişmemiştir /
geliştirilmemiştir.

c. Öğrenci, Türkçedeki kelimeleri öğrenme gayreti içine hiç girmemiştir. Yani


bizim tabirimizle bir “kelime avcısı” değildir. Ya da “Türkçe kelimeleri
öğrenmenin önemi” ona hiçbir zaman aktarılamamıştır. Oysa ki öğrenilen
her bir kelime aklımıza, yüreğimize, ruhumuza, ideallerimize, hayatımıza
yaptığımız birer yatırımdır.

Üniversite Sınavında Türkçe için:

a. Dil Bilgisi kurallarını iyi öğreniniz. Öğrenme süreci içinde –en kolay ve
önemsizmiş gibi görünen- kural, istisna ve durumun çok önemli olduğunu;
dilin inceliklerinin bu istisnalarda saklı olduğunu unutmayınız.

b. Lisede –son bir buçuk iki yılınız kalsa bile -ki henüz 9.-10. sınıflarda olanlar
daha şanslılar- bir Kitap Okuma ve Anlama Stratejisi (Kitap Okuma Listesi ve
Takvimi) geliştirerek KİTAP OKUMA ALIŞKANLIĞI ve YÖNTEMİ kazanınız. (Bu
listenizin yazar, konu, üslûp, zihniyet, yazı türü vb. yönlerinden çeşitliliği
olsun…) Türkçede paragraf sorularında kullanılan kitapları / eserleri
öğrenerek bu kitapları da okuyunuz.

c. Tam bir “kelime avcısı” olunuz. (Bu avcılık ileride, birçok yabancı dili hemen
öğrenmenize de zemin sağlayacaktır.) Kitap okuma, bir maden tetkik ve
araştırmadır, aslında. Biz kitapları ve onlarda gizlenen “mânâ”ları, onların
bize anlattıklarını anlamak için okuruz/okuyoruz. Kitap bir madense “kelime”
de o madenden kazıyarak bulduğunuz çok kıymetli taştır. Ki o değerli taş ve
anlamı, sizi “akıl ve yürek ufkunuzda” ömür boyu “zengin” ve “lider”
yapacaktır. Amacınız kitabı anlamak olmalıdır; anlamak için de kelime ve
deyimi, mecaz anlamı öğrenmek şarttır. (“Dili anlaşılmaz ve/veya sıkıcı kitap”
gibi ifadeler, hayatına yatırım yapmak istemeyenin zavallı bir savunma
mekanizmasıdır, sadece.)

13
Başlangıçta, bilmediğiniz kelime çoksa elinize aldığınız her kitapta
öğreneceğiniz kelime sayısı için kendinize kota koyabilirsiniz. Örneğin; “Bu
yıl okuyacağım her kitaptan 5 kelime öğreneceğim.” diyebilirsiniz.

ÜNİVERSİTEDE / KARİYERDE TÜRKÇE

Son zamanlarda lise öğrencileri –hayat boyu öğrenme- kuralını unutup sadece
üniversiteye yönelik kısa dönem ve biraz da kaygılı bir öğrenme modeli geliştirdiği için
(daha da acısı, büyükler tarafından bir parça sığ anlatımla bu yola sevk ettirildiği için)
üniversitede ve kariyer basamaklarını çıkmada –Üniversiteye geçiş sınavı Türkçesini
nasılsa bir şekilde atlamalarına rağmen, (Ki bence bu atlama, kısa süreli bellekteki
ezberin insana faydası olmayan bir marifetidir.)- ÜNİVERSİTEYE GİRİŞ’in daha en
başında “Türkçe” derslerinde –ve buna bağlı bir yabancı dilde, çoğunlukla da İngilizce
hazırlıkta- tökezlemektedir.

Oysa ki öğrenciler, henüz lisede Türk Dili ve Edebiyatı derslerinde doğru yöntem ve
tekniklerle Türkçeye / dile -ve elbette Edebiyata- vakıf olsalar, “Türkçenin ve
Edebiyatın güzelliklerini, hazineleri”ni bir öğrenseler; üniversitede Türkçe ve İngilizce
kâbusu yaşamazlar. Sadece üniversitede mi?

14
EDEBİYAT NEDİR

İlk Ders: Edebiyat Dersine Giriş

(Edebiyat derslerini, hayatlarının gül bahçesine açılan kapının anahtarı olarak


görebilmiş öğrencilerimle bu bahçenin etrafında mutluluk ve başarısının
anahtarlarını aramakla başı dönmüş, edebiyatı ömrünün en iç karartıcı anları olarak
algılama bedbahtlığına düşmüş / düşürülmüş öğrencilerime ithaf olunur.)

Duygu, düşünce ve hayallerin belli kurallara uyularak estetik bir şekilde yazı veya
sözle anlatılmasına edebiyat diyoruz. Anlatırken dil denen malzemeyi kullanıyoruz.
Edebiyat kelimesinin kökü “bedii”dir. Bu kök, güzel sanat anlamına gelir. Bediiyat ise
güzel sanatlar demektir. Bu yönüyle edebiyat, güzel söz söyleme ve yazma sanatıdır.

Edebiyatın birçok boyutu vardır: Her şeyden evvel, edebiyat sanattır. Bir sözün ya da
yazının edebiyatta yer bulması için (biz edebiyatçılar ona bir yazının “edebî eser”
olabilmesi için diyoruz) estetik değer, yani sanat değeri taşıması gerekir. Şair ya da
yazarlara sanatçı denilmesinin sebebi de budur. Edebiyatın amacı, akla gelenleri
kuru kuruya yazmak ya da söylemek veya ezberlenen basmakalıp bilgileri vakti
zamanı gelince papağan gibi tekrarlamak değil; estetik düşünme ve tavır ile duygu,
düşünceleri herkesten farklı, güzel ve etkili bir biçimde dile getirme ustalığını
göstermektir.

İkinci boyutuyla edebiyat, bir bilimdir. Bilimin en genel tanımına göz atarsak bilime,
aynı şartların aynı sonuçları ortaya koyduğu durumlara bakılarak “genel geçer” ve
“kalıcı” kurallara ulaşmaktır, diyebiliriz. Yani bilimde kurallar bütünü, sebep-sonuç
ilişkisi ve herkesçe doğruluğu kabul edilmiş olgular vardır. Her bilim dalının olduğu
gibi dil ve edebiyat biliminin de sürekli araştırmalar sonucu yeni doğrulara ulaştığı ve
geliştiği unutulmamalıdır.

Edebiyat bilimdir; çünkü yazı yazma kuralları, yazı türleri oluşturma kuralları, dil bilgisi
kuralları, kompozisyon kuralları, konuşma kuralları, okuma kuralları, dinleme kuralları
ve düşünme kuralları gibi devamlılık gösteren araştırmalar ve çabalar sonucunda elde
edilmiş birçok bilimsel (ilmî) veri vardır. Bir edebiyat sanatçısı, bir dil bilimci ya da bir
edebiyat tarihçisi kadar olmasa da kendi kullanacağı kadar bunları bilmelidir.

15
Şu noktayı da göz ardı etmemek gerekir ki: Şairler ve yazarlar edebiyat dalında bir
bilim insanı, bir edebiyat profesörü ise şair ve yazar olmak zorunda değildir. Fakat
yine de edebiyatın hangi yönü ile ilgilenirlerse ilgilensinler sanatçılar, bir parça bilim
insanı, bilim insanlarımız da bir parça sanatçıdırlar. Türk Edebiyatında birçok ünlü şair
ve yazarın değişik liselerde edebiyat öğretmenliği yapması tesadüfî değildir.
Günümüzde ise edebiyat sanatçısı ile edebiyat bilimcisinin, birkaç istisna insan
dışında, birbirinden giderek ayrıldığı gözlemleniyor. (Bunda her şeyin
mekanikleşmesinin ve sözüm ona branşlaşmanın etkisi var mı acaba?)

Sözün kısası, edebiyatla hangi boyutta olursa olsun isteyerek -kişisel gelişimini
isteyenlerin Edebiyatla uğraşmayı seçmesi kaçınılmazdır- ve severek uğraşıyorsanız,
hangi yönünüz ağır basarsa bassın, hem sanatçı hem de bilim insanı olmak
zorundasınız. Ya da en azından edebiyatla ilgili bir şeyleri bilmeli ve bildiklerinizi
estetik bir gaye taşıyarak dış dünyaya yansıtma çabası içinde olmalısınız. Ortalama ve
bir parça mürekkep yalamış bir insan olarak amacımız bu olmalı.

Edebiyatın üçüncü boyutuna gelince; edebiyat, kültürdür. Kültürün en kestirme


tanımı -ister bir millet ya da toplum için olsun ister bir birey olarak teker teker bizler
için olsun- belli bir zaman dilimi sonucunda bizde biriken ve bizim kimliğimizi
oluşturan bilgi, görgü ve davranışların tamamı şeklinde olabilir. (Çok da kısa olmadı
ama kültürün birden fazla ve oldukça uzun tanımlarını düşününce buna da razıyız.)
Kültüre bu açıdan yaklaştığımızda, hem edebiyat eserlerinin tamamının bir milletin
kültürünü oluşturduğunu hem de milletin biliminin, sanatının, tarihinin, sosyal ve
ekonomik bütün kültür mirasının depolandığı yerin sözlü ve yazılı edebiyat eserleri
olduğunu görürüz.

Bir de fert düzeyinde (insan olarak) edebiyatın, kültürümüze etkisine bakalım:


Bizdeki kültürel değişime edebiyatın direkt ve dolaylı katkılarını görelim. Bu arada dil
ve edebiyatın ayrılmaz bütünlüğünü de düşünürsek kültürlü insan olmamızda dilin de
katkılarını görmezlikten gelemeyiz.

16
Kültürlü Bir İnsan Olmamızda Dil ve Edebiyatın Etkin Rol Oynadığı Davranış ve
Öğrenme Alanları:

( Edebiyat Alanının Bize Kazandırdıkları)

1. Güzel yazı yazma kültürü

2. Güzel konuşma kültürü

3. Doğru, güzel ve içten dinleme kültürü

4. Güzel ve doğru düşünme (yorumlama ve muhakeme etme) kültürü

5. Güzel ve doğru anlamaya / anlatmaya gayret etme kültürü (İletişim ve Diyalog)

6. Yardımlaşma, paylaşma ve birlikte üretme kültürü (Sosyalleşme ve Sosyal faaliyetler )

7. Türk ve Dünya Eserlerini bilme kültürü (Dolayısıyla Türklerin ve dünyanın düşünüş,


duyuş, sosyal hayat, yaşayış vb. özelliklerini öğrenme)

8. Okuma, düşünme ve araştırma teknikleriyle tüm bilim dallarını öğrenme

(Tarih, Coğrafya, Kimya, Fizik, Astronomi, Matematik, Psikoloji, Antropoloji, Politika v.b. )

9. Dünyadaki bütün buluşları, keşifleri ve her alandaki büyük şahsiyetleri öğrenme


kültürü.

10. Okuma ve dinleme yoluyla insanı öğrenme

11. Okuma ve dinleme yoluyla hayatta tek başına çözemediğimiz sorunların başkalarında
da var olduğunu ve bu sorunların bazılarının çözümlerini öğrenme

12. Kompozisyon oluşturma kültürü (Bu kültür, konuşma ve yazıyla sınırlı değildir.
Kompozisyonun gerçek hedefini anlayanlar kendisindeki ve dış dünyasındaki düzeni ve
uyumu hep arayacaklar (ve muhakkak bulacaklar); hangi bilim ve sanat dalına
yönelirlerse yönelsinler, belli bir estetik anlayışa varacaklardır.)

13. Samimi ve içten, farkındalık ve edep içinde; ölçülü, etkili iletişim ve diyalog kurma
kültürü

17
14. Sorun çözme, başkalarını ve kendini anlama kültürü

15. Edebiyatın okuma, anlama, dinleme, yazma ve grup çalışması tekniklerini etkili
kullanarak herhangi bir alanın meslek bilgisini öğrenme.

16. Hayatı ve insanı anlama ve olduğu gibi kabul etme kültürü.

17. Sonuç olarak; insanın kendi hayat tarzı ve kişiliğini oluşturma kültürü.

(Bu listeyi daha da uzatmak mümkündür.)

Tek cümle ile söylersek; hangi konuda ve hangi alanda gerçek anlamda bilgilenmek,
kültürlü, donanımlı, aranan ve söz sahibi bir insan olmak istersek anahtarlarımız
dilimiz ve edebiyatımızdır. Unutmayalım ki kişiliğimizde olumlu, anlamlı ve derin iz
bırakanlar; yani bizlere bilim, kültür ve sanat hizmeti verenlerle bizlere bir şeyler
öğretenler de (okullarda ve pratik hayattaki öğretmenlerimiz) dolaylı ya da direkt
olarak dil ve edebiyattan etkin bir biçimde yararlanmış, bu alanlarda gerçek manada
olgunlaşan insanlardır.

Şimdi gelelim işin en can alıcı noktasına: Bizler, Edebiyatın sanat (estetik ve güzellik)
ve bilim (kurallar bilgisi) yönleri ile hayatımızın her anında ve her alanında
yakından ilgilenmeliyiz. (Hayatta hangi bilim dalında ilerlemeyi düşünürsek
düşünelim bu kural değişmez.) Böylelikle; kültürlü, mutlu, başarılı, üretken,
paylaşımcı, karşısına çıkan her sorunu çözebilme yeteneğine sahip, kişisel gelişimini
tamamlamış, kendinin ve çevresindekilerin hayatta bulunduğu noktayı iyi tayin
eden, kendi mutluluğu ve başarısı için olduğu kadar başkasının mutluluk ve başarısı
için gönül hoşnutluğu ile çaba sarf eden bireyler olacağız. Bu çapta yetişmede,
okullarda Dil ve Edebiyat alanında öğrenim görenler, okuldan uzak hayatlarında dili
ve edebiyatı öğrenmeye çalışanlara nazaran çok daha şanslı olacaklardır. Ne yazık ki
bu şanslarının hiç farkında olmayanlar veya şanslarını öğrenim yılları boyunca
kullanamayanlar oldukça fazladır.

Edebiyattaki bazı konu ve davranışları öğrenmede itirazları duyar gibiyim: Meselâ;


yazı yazarken, usta bir şair veya yazar kadar yetenekli olmanız gerekmez. Ya da bir
edebiyat tarihçisi kadar edebiyatı bilmeniz veya ne bileyim, bir dil bilimcisi kadar dilin
en zor teorileri ile uğraşmanız şart değil. (İçinizden yukarıda saydığım sıfatlara gönül
veren insanlar da çıkacaktır.) Yazmanın (elbette okumanın) bize kazandırdıklarını fark

18
edip bir şeyler yazmamız yeter... Bunu yaparken de güzeli, estetik olanı, doğruyu, iyiyi,
bilginin ve öğrenmenin ışığını hedefleyerek hayattaki çıtamızı yani “yaşam kalitemizi”
hep yüksekte tutmayı, ”erdemli, edepli ve bilgili insan” olmayı deneyebiliriz. Buna
değer, ne dersiniz? Edebiyat derslerinde kazandırılmaya çalışılan bilgi, beceri ve
davranışların bütününe hep bu mantıkla bakmalıyız. Bütün bu bilgi, beceri ve
davranışların anahtarları okullarda belli bir yöntemle Edebiyat derslerinde elde edilir.
Edindiğimiz bu anahtarlar akıl, duygu ve yüreğimizi besler ve tüm hayatımızda işe
yarar. Edebiyat derslerinden kalıcı olarak bir şeyler öğrenenler, edebiyatın kendi
hayatlarına “edep ve adap” kazandırdığına / kazandıracağına inananlar ve
kazandıklarını yaşayarak görenler olacaktır.(= Öğrenmeye istekli oluş ve gelişmeye olan
inanç.) İşte bu noktada, Edebiyatın önemli bir fonksiyonunu şu şekilde vurgulamak
gerekir:

Edebiyat, HAYAT BOYU ÖĞRENME YOLLARINI gösteren çok amaçlı bir derstir.
Dersten öte, bütün hayatımızı kaplayan bir öğrenme ve alışkanlık alanıdır.

Sizden beklediğim, dilin ve edebiyatın hayatı anlamada ve kendinizi geliştirmede size


sunduğu anahtarların birini bile feda etmeden hepsine sahip çıkmaya ve verilen bilgi
ve becerileri öğrenmeye azmetmenizdir. Göreceksiniz; Edebiyat zevkli bir sanat ve işe
yarar bir bilimdir. Aslında ”Edebiyat, hayatın ta kendisidir”. Bu felsefe anlaşıldığında
Edebiyat bir ders olmaktan çıkarak bir yaşam biçimi haline gelir. Göstermelik ya da
herhangi bir mecburiyetin sonucu olarak değil, hayatının vazgeçilmez bir parçası
olarak, Edebiyat alanı ile uğraşanların düşünce, tavır, davranış ve yaşantılarının her
noktasında bir incelik ve üslûp vardır. Şöyle, hayatınız boyunca imrenerek baktığınız,
kendinize model olarak aldığınız üslûp sahibi, her yönüyle takdir ettiğiniz insanları
düşünün: Bu insanların alt yapısında Edebiyat alanının izlerini bulacaksınız.

Edebiyatı hayatınızın üslûbunu yakalama fırsatı olarak görünüz... Daha önce


karşınıza çıkmış olabilir; ama tekrar düşünmekte fayda var:

Bilgili – Kültürlü - Aydın kelimelerinin gerçek karşılıkları nedir?

(Yukarıdakilere ilâveten, bilgi, kültür, bilim insanı, bilge, olgunluk, şahsiyet


kelimeleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Yoksa hiç düşünmediniz mi?)

19
DİL-EDEBİYAT DERSLERİNİN ÖNEMİ( *Bir DENEME ile ifade edelim.)

EDEBİYAT HAYATTIR- Deneme*-

Beynin işleyişi, hafızayı güçlendirme teknikleri, altı şapka düşünmesi, yaratıcı zekâ,
çoklu zekâ kuramı, tam öğrenme ve 5N1K gibi eğitim ve öğretimle, daha genel bir
açıdan bakarsak “insanın gelişimi” ile ilgili teknikler artık hiçbirimize yabancı değil.
“Öğretmen her şeyi bilir, buna karşılık öğrenci bilmez, ancak ona anlatılanı taklit eder,
zaten taklit etmelidir de” zihniyetiyle öğrencinin her şeyi öğrenemeyeceği ya da
bilgiye direkt ulaşamayacağı tezini uzun yıllar sürdüren eğitimimizde, bu sözü edilen
tekniklerin ışığında artık, “tam öğrenme”yi, daha da ileriye giderek “hayat boyu
öğrenme”yi yeniden keşfediyoruz. Bu yeni yaklaşımla (bu yaklaşımın yansıması olan
yeni eğitim programlarıyla) günümüzün öğretmeni, her şeyi bildiğini iddia
edemeyecek, yaşı ne olursa olsun, kendini tam öğrenmeye adamış olan insan bilgide
ileri olacaktır. Öğretmen, sadece öğrenmenin yolunu gösteren “rehber” konumuna
gelecektir. (Hatırladınız mı, ”Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz” ve “Akıl, yaşta
değil baştadır” bizim eğitim anlayışımızın sırlarıydı. Unutmuşuz galiba.) Senelerdir,
“insanın bir zekâsı var ve bu nicel olarak ifade edilebilir” inancına sahiptik. Yeniden
keşfettiğimiz eğitim anlayışıyla bir adet zekâ yerine sekiz etkinlik alanında çoklu zekâ
kuramından bahseder olduk. Ve bu sekiz zekâya, gün geçtikçe yenileri eklenmekte…

Uzunca bir süredir, sayısal ve sözel zekâ diye ikiye biçtiğimiz insanları ideal
yetiştiriyoruz zannıyla hep yarım yetiştirdik. Toplumun neredeyse tamamını, sayısal
zekâya sahip olanın sözeli yap(a)mayacağına veya sözele ihtiyaç duymayacağına;
sözel zekâya sahip olanın ise sayılarla ilgilenmeyeceğine, ilgilense de sayılar dünyasını
anla(ya)mayacağına inandırdık. Daha da ileriye gittik; sadece sayısal zekâları olanları
“akıllı(!)” saydık. Ne zaman ve nasıl başladı bilinmez; eğitim sistemimizde yıllardır,
öğrenciyi hem kendi bedeninde hem bulunduğu toplumda hem de hayatla
bağlantısında sayısal ve sözel zekâ diye ortadan ikiye ayırmışken bugünlerde
matematiği müzikle, Türkçeyi resimle, edebiyatı bilgisayarla nasıl anlatırız, telâşına
düştük. Bu telaş, geç kalınmış ama isabetli bir telaş…

Yanlışı, insanımıza ve insan olarak kendimize tek taraflı, daha doğrusu tek boyutlu
bakarak yapıyoruz. Bu bakışa ön yargılı yaklaşımları da ekleyebiliriz. Birçok yönden
yanlışımız var: Birinci olarak; beynimizin ve dolayısıyla zekâmızın işleyişini ve çeşitli
fonksiyonlarını bilmiyoruz, bilsek de ısrarla reddediyoruz. İkincisi ise; sayısal zekâ ile
sözel zekânın -ve buna ek olarak diğer altı zekâ türünün- birbirlerinin destekleyicisi ve
bütünleyicisi olduğunu görmüyoruz. Üçüncü aşamada; matematik alanının mantığı
(sayısal ve sembolik ifadeler) ile dil bilgisi ve edebiyat alanlarının mantığının
(harfler, sözel ve sembolik ifadeler) beynimizin aynı yarım küresinin (beynin sol
20
tarafının) aynı ya da birbirine yakın fonksiyonlarının ürünü olduğunu fark etmiyoruz
veya bundan haberdar değiliz. Ya da bunun böyle olduğunu yok saymak işimize
geliyor. Dördüncüsü de; edebiyatın ve bir uzantısı olan sosyal bilimlerin insana
katkılarını göremiyoruz. Sosyal bilimleri ve insanın sosyal boyutunu küçümsüyoruz.

Tam bu noktada, dilin ve özelikle de edebiyatın önemli bir özelliği karşımıza çıkıyor.
Edebiyat, işaretleri (harfler= sayılar) okuma, sembolleri çözme ve anlamlandırma,
parça ve bütün arasında ilgi kurma, bunlara anlam yükleme gibi yönlerden matematik
alanı ve diğer sayısal alanlarla benzeşirken; duygulara hitap etme, yaratıcı zekâ ile bir
ürün ortaya koyma, hayal dünyasını zenginleştirme ve kullanma, analiz ve sentez
yapma gibi yönleriyle de sayısal zekâyı bütünlüyor. Tabii ki edebiyat sadece sayısal
zekâmızı bütünlemiyor, dikkat ederseniz, diğer zekâ türlerini de aktif kullanmanın bir
yolu olarak karşımıza çıkıyor. Bütün bunlara ilaveten, edebiyatın diğer sosyal
bilimlerle, estetik ve sanatla olan sıkı bağlarının da gözden kaçırılmaması gerekiyor.

Hangi zekâ türünde baskın olursak olalım, bilinçli veya bilinçsiz sayısal bir alanı
seçelim; edebiyatla uğraşmak, edebiyatı öğrenmek için çaba göstermek, bizim hem
maddî hem de manevî zenginliğe kavuşmamız için gerekli olan anahtarlara sahip
olmamız demektir. Edebiyat, bütün işlevleri ile bu imkânı insanoğluna sunmaktadır.
Yani gerçek bir edebiyatçı hem sayıları, bağıntıları bilmek hem de harfleri, sembolleri,
hayatın formüllerini anlamak ve hayatını bunlarla anlamlandırmak zorundadır.
Söylediğimizi tersten okursak (sayısal ifade ile; oluşturduğumuz “yazı formülü”nde
içler dışlar çarpımı yaparsak) bir matematikçi ve fizikçinin sayılarla, formüllerle, hayal
kurma ve yorumlama gücü ile arası çok iyi ise ana diline -dil bilgisi, okuma ve anlama-
ve sosyal bilimlere de ilgisi yüksektir. Ülkemizde sayısal alanda kendini kanıtlamış
insanlara baktığınızda onların dille, edebiyatla, tarihle, coğrafya ile, güzel sanatlarla
yakından ilgilendiklerini görürsünüz. Hatta bazıları, akademik olarak yetiştikleri fen
bilimleri kadar ilgi duyup kendilerini yetiştirdikleri sosyal bilimlerde de otorite olacak
düzeyde bilgiye sahiptir. Birçok iyi edebiyatçı fizik, matematik, astronomi, tıp gibi
sayısal alanlardan da uzak değildir. Yılların ötesinden de olsa bir Fuzûlî’yi, hiç bu
yönüyle değerlendirdiniz mi? Üstelik ona hayatı anlamak yetmemiş, ölümden
sonrasını da keşfe çıkmış!

İnsanın çok yönlülüğü yaratılış sırrında gizlidir. Çünkü insan yarım değildir. Dünyayı,
hayatı ve kendisini anlamak isteyen insan, HAYATIN TÜM ALANLARI İLE AZ YA DA
ÇOK İLGİLİDİR. Sadece bir alanın varlığını veya gerekliliğini kabul etmek, insanın
kendisinin yarım olduğu fikrinde ısrar etmesidir. Onun için dozu ne olursa olsun
sayısal ve sözel zekânın yanı sıra, bütün zekâ türlerimizi kullanmak zorundayız.
Kullanmamakta direnir de içimizdeki bazı potansiyellere set çekersek bedenî ve ruhî
sayısız rahatsızlıklara yakalanırız. Bugünün dünyasındaki insanlara şöyle bir bakın,
21
hiçbir şeyden zevk alamamalarının sebepleri neler acaba? Konuya şu yönden de
yaklaşılsa yanlış olmaz: Sayısal yönü kuvvetli olanlar maddeyi keşfeder. Bu keşif
dünyalarını ve akıllarını zenginleştirir. Sözel yönleri kuvvetli olanlar, manevî
dünyalarını, yüreklerini, düşünce ufuklarını zenginleştirirler. Her iki yönünü
geliştirmek için uğraşanlar ise yukarıda sayılanlara ilaveten, hayallerini, kişiliklerini
ve hepsinden önemlisi, hayatlarını zenginleştirirler.

Çocuklarımızın sayısal ya da sözel alanların birinde ön plana çıkması ya da yeteneği ve


özgürlüğü ölçüsünde bu alanlardan birinde seçici olması normaldir. Ancak diğer
alanlarda da yeterli bilgi ve beceriye sahip olmaları şarttır. Böylelikle donanımlı insan
olabilirler. İnsanları donanımlı hale getirecek temel becerilerin hepsine ulaşabilmenin
tek bir yolu vardır: Edebiyatın hayatla bağlantısının öğrenimi.

Gelin, sekiz zekâ türünü* edebiyatla yan yana getirelim: Edebiyatı hangisinden veya
hangi zekâ türünü edebiyattan ayrı düşünebilirsiniz? “Edebiyattan anlamıyorum,
edebiyatı sevmiyorum ve bilmiyorum” diyenler bile bilinçsiz de olsa, edebiyatın bir
yönüne ihtiyaç duyarlar. Şuursuz ve küçümser bir tavırla da olsa dilin ve edebiyatın
imkânlarını kullanırlar. Düşündüğünüzde edebiyatın diğer alanlarla bağlantısını
bulmanız hiç de zor olmayacaktır. Size birkaç örnekle yardım edebilirim:

“Okuma- yazma- anlama- yorum yapma” ile “konuşma ve dinleme”, bütün bilim
dallarının giriş kapısıdır. “Düşünce, duygu ve hayallerdeki beyin fırtınası ile bütün
bunlara bağlı estetik anlayışı” ise hangi bilim ve sanat dalına ilgisi olursa olsun
veya hangi zekâ türünde baskın olursa olsun bütün insanların manevî hazinesidir.
İnsanın toplumsal ve sosyal varlık olarak kendini ifade etmesinde hangi zekâ türüne
daha fazla ihtiyacı söz konusu olabilir, sizce? Hangi alanı seçmiş olursa olsun, bir
insanın baskın olduğu zekâsını ortaya koyabilmesinde Edebiyat alanının hangi
faaliyetlerinden söz edilmez ki? Şunun farkına varmalıyız ki insan olarak bilgiye,
sanata, kültüre, düşünceyi geliştirmeye, kendini ifadeye, iletişime, yeni şeyler
üretmeye, problemlerimizi çözmeye, mutluluk ve başarının yolunu bulmaya gerek
duyuyorsak edebiyat alanında yetişmek, gençlerimizi bu alanda yetiştirmek
zorundayız. Çünkü edebiyat hayatın ritmini yakalamaktır. Çünkü EDEBİYAT HAYATTIR.

DİĞER BİLİM DALLARI İLE BAĞLANTISI (* Bknz. Üstteki Deneme)


22
DERSLERİMİZİN AMAÇLARI / KAZANIMLARI / YÖNTEMLERİ

Dil ve Edebiyat dersleri sadece “bilgi” dersleri değildir. Bu dersler hayatınız boyunca
size yardımcı olacak “davranış” ve “alışkanlık” kazandıran kazanım dersleridir. Yani bu
dersler “bilmek” yanında bildiğini söz, yazı, davranış ve yaşayışla “anlatabilmek”
becerisini bize kazandırır. Bu dersler sayesinde:

Okuma
Anlama
Anlatma
Yazma (Not tutma- Not Alma)
Konuşma
Dinleme
Düşünme (Analiz, sentez, buluş)
Dil Bilgisi (Ana dili geliştirme)
Anlama- Yorumlama
Sosyalleşme
Problem çözme- Buluş

(Üstelik esas olan; bu becerilere sahip olan öğretmenlerin iki blok derste bu hünerlerini sergileme iddiası
içinde olmaları değil, bu becerileri ile öğrencilere “rehber / model” olarak, onların önünü açarak
öğrencilerine yukarıdaki becerileri geliştirecek imkanlar sunabilmeleridir. Asıl olan; bu alanlarda
“öğrenci”nin gelişme kaydetmesidir.)

Sayılan becerileri kazanmak uzun ve zahmetli bir süreçtir. Fakat bu süreç için ter
dökmeye, uğraşmaya değer. Şahsiyetinizin ve hayatınızın kazancı kıymetli ve kalıcı
olur.

Tek ve vazgeçilmez çare/lermiş gibi ısrarla bütün derslerde uygulanan “defter tutma”,
“yazdırma”, “ezberleme, ezberletme”, “test çözme” kolay ve sığ alışkanlıklarının
dışında / ötesinde, tüm derslerde kullanılan birçok farklı ve etkin teknik vardır,
günümüzde. Ayrıca, bir gerçeği de tekrar hatırlatmakta fayda var: Derslerimiz hayatla
bağlantılı olduğu için “sınıf içine hapsolan değil”; hayat ile ilgi kurabilen teknik ve
yöntemler bizi kalıcı başarıya ve “eser”e / çözüme götürür; “hayatı anlamaya ve
anlamlandırmaya” ulaştırır. En güzeli de lise yıllarında derslerde kazanacağınız bu
becerileri “ömür boyu” kullanabileceğiniz gerçeğidir.

Derslerimizde kullanılan yöntem ve tekniklerden bazıları:

İLK ve ÖNEMLİ TEKNİK; ÖĞRETMEN ile ÖĞRENCİNİN BİRLİKTE “AKTİF”


OLMASIDIR. ”ŞİMDİ” HAYATIN, İNSANIN, ÖĞRENMENİN FARKINDA OLABİLMESİDİR.

23
“Yapılandırmacılık”: Öğrencinin bilgiye adım adım ulaşması; taş taş üstüne koyması,
daha önce öğrendiği bilgileri şimdi öğrendikleriyle birlikte yorumlayarak yeni
doğrulara (yepyeni bilgilere) ulaşması.

“Grup çalışması”: Birden çok öğrencinin bir arada çalışması (Grup Sunusu gibi…)

Toplumda sorumluluk alma: Bir sosyal sorumluluk alma, sosyal etkinlik düzenleme,
toplum hizmetine katılma gibi… (Bakınız; dersimiz bu teknikle “HAYATA TAŞTI”…)

“Proje Tabanlı Eğitim”: Merak etme, yeni bilgileri araştırma, problem çözme,
teknoloji kullanma.

“Öğrenmeyi öğrenme”: Bilgiye ulaşmada “bir ömür” istekli olma ve bilgiye ulaşma
yollarını bilme. Dolayısı ile asıl bilginin kişisel gelişim, kişisel başarı ve mutluluk kadar
“insanların / insanlığın” mutluluğu ve huzuru için de gerekli olduğunu bilme / fark
etme.

5N1K: Bu formülü sadece derslerde değil, hayatının her alanında sorma, kullanma.

“İşbirlikçi öğrenme”: Bir grup içinde paylaşmayı ve görev almayı; diğerlerine saygı
duymayı, sağlıklı iletişim kurmayı öğrenme.

“Çoklu zeka”: Öğrencinin kendi öğrenme yöntemlerini bulması / fark etmesi / hangi
yöntemle öğrenebildiğini görmesi (tabii öğretmenin de bu konuda da rehber olması)
= Resimle, müzikle, dinleyerek, yazarak, yaparak, yaşayarak, seyrederek öğrenme.)

“Hayat Boyu Öğrenme”: İnsan, daima gelişen bir varlıktır. Ve son nefesine kadar
“öğrenecek”tir. Doğru teknik ve alışkanlıklara sahip olanlar bir ömür “öğrenir”ler.
Öğrenmenin yaşı ve zamanı yoktur.

“Tam Öğrenme”: Ezberden uzaklaşarak; konu ve konular; durum ve durumlar;


yöntem ve yöntemler arasındaki bağıntıyı çözerek, geliştirerek, başkasına
aktararak, “kalıcı” öğrenme.

DERSLERİMİZİN KAYNAKLARI* Derslerimizin iki temel ve vazgeçil(e)mez ana


kaynağı “insan” ve “hayat”tır.

24
OKUMA

DUYARLI, ARAŞTIRMACI, SORGULAYICI, TARTIŞMACI, ÇÖZÜMLER ÜRETEBİLEN, BİLİMSEL


DÜŞÜNEN; KİMLİĞİNİ KAZANMIŞ, “KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMİŞ” BİREYLERE İHTİYACIMIZ
VAR… VE BU SAĞLAM BİREYLER “OKULLARDA” YETİŞİR.

Her şeyden evvel ETKİLİ OKUMA ALIŞKANLIĞI kazanmalıyız…

“KİTAPLA KONUŞMAK”

Bunlar sadece kitap veya kağıt yığınları değil; raflara dizilmiş canlı zihinlerdir. Her birinden
kendi sesi çıkar… ve müzik setinin bir düğmesine basmamızdan çıkan sesler gibi seslerle bir
odayı bir anda doldurabilirler. Böylece raflardan bir kitabı alan herhangi birimiz zaman ve
mekân olarak bizden uzak bir kişinin sesini ve bizle konuştuğunu duyabiliriz.” Gılbert Highet

İYİ OKUYUCU NASIL OLUNUR?

“Kitabı iyi kılan okuyucunun iyisidir.” R. W. Emerson

Okuma sanatı “dinleme” sanatına çok yakındır. İkisi de “duyabilmeyi


(hissedebilmeyi / yaşayabilmeyi), büyük bir dikkatle okuyabilmeyi (anlamayı,
düşünmeyi, yorumlamayı) gerektirir. Üstelik “duyabilmek” ve “dinlemek” kendimiz ve
hayatımız için oldukça önemlidir. Duymayı ve dikkatli okuyabilmeyi gerçekleştirirken
bütün enerjimizi yerinde ve zamanında kullanmayı bilmeliyiz. Yani “Şimdi”den en
verimli şekilde yararlanmalıyız.

İYİ OKUMA okuduğumuza, düşünerek dikkat etmemizle yazıda anlatılanların


sunabileceği bütün imkanlara açık olarak gerçekleştirilen iyi bir “dinleme”dir.
Ortalama bir kitabı bir öğünlük yemeğe benzetirsek, iyi ve kolay hazmedilebilir “öğün
okuyucusunun” karşılaşabileceği problemler çoğunlukla YAZARIN AŞÇILIK YETENEĞİ
olmamasından kaynaklanır. Yani “iyi bir kitap seçimi yapmamışsak” KİTAPTA bizi
engelleyen birçok problemle karşılaşabiliriz. Yazarlar da konuşmacılar gibi bazen, hiç
alakası olmayan şeylerle bizleri muhatap edebilirler. ”Okuma alışkanlığı
kazanamamış” kötü bir okuyucu bu engellerin arasında boğulur. Böylelikle engellerin
arkasında olan “ana nokta” incisini bulma şansını yitirir.

İNCİYE KAVUŞMAK İÇİN “İYİ OKUYUCU” OLMALIYIZ… İyi bir okuyucu “iyi bir
dinleyicinin” takındığı tavır gibi yazarların bu yüzeysel engellerine -özellikle yüzeyin
altındakini seziyorsa- TAKILMAYACAKTIR. İYİ BİR OKUYUCU OLMAK
25
NİYETİNDEYSENİZ BAZI SORULARA CEVAP VERMEK ZORUNDASINIZ. Okuma
ihtiyacınızı belirlemek için öncelikle, “OKUMANIN HAYATINIZDAKİ YERİ”ni
sorgulamakta fayda vardır. Günlük işinizin / bilgi öğrenme isteğinizin “okuyacağınız
materyalleri seçmede etkili olan ihtiyaçlarını” belirlemede;

NE OKUMALIYIM?

NEYİ OKUSAM İYİ OLUR?

NEYİ OKUYABİLİRİM?, sorularına cevap aramalısınız…

Bilinçli bir okuma KENDİNİZİ YARINLARA HAZIRLAMANIZDA ETKİLİ ROL OYNAR.

Hayatınıza fayda sağlayacağına inanarak iyi bir kitap seçme ve iyi bir okuyucu olma
hedefine sahipseniz okuma ihtiyacınızı belirlemek için “hayatta size verilen rolün, size
verilen görevin “özü”ne inmeniz gerekir: “KENDİNİZİ TANIMALISINIZ…”

HEDEFLERİNİZ VARSA; SİZİ yetiştirecek olan kitaplar “edebî-ilmî değeri” olan, kalıcı
kitaplardır…

Bir öğrenci, kültürlü bir yetişkin ve yorumlama gücü yüksek bir birey olabilmek için
TÜRK ve DÜNYA KLASİKLERİNİ tanımak zorundadır. Ya da “edebî-bilimsel kitaplar”a
yönelmelidir. Başkalarının yardım ve himayesine muhtaç olmadan KENDİ BECERİ VE
YETENEKLERİMİZİ KENDİMİZ GELİŞTİRMEK ZORUNDAYIZ. İyi ve etkin okuyucu olarak
mutlaka “bir okuma listeniz” vardır ya da oluşmalıdır.

Günümüzde sürekli olarak yeni yeni kitaplar basılmaktadır. Bilgiye eskimeden hemen
ulaşabilmek için çok okumamız gerekir. Fakat hem zamanımız kısıtlıdır hem de bilişim
teknolojileri sayesinde her an yeni yeni bilgilerle karşılaşırız. Bu bilgilere zamanında
ulaşabilmek için okuma tekniklerini kullanmalıyız.

26
OKUMA ALIŞKANLIĞI KAZANMADA VE

OKUMAYI ETKİLİ BİR EYLEM HALİNE GETİRMEDE

“İLKELİ VE GEÇERLİ” YÖNTEMLER:

SEÇEREK OKUMA

Okuyacağınız kitapları DİKKATLE seçmelisiniz.

Seçmede, en geçerli çerçeve “OKUMALIYIM” sınırıdır.

Okuduğunuz kitap sayısından daha fazla “OKUMA KALİTENİZ” deki artışı TERCİH EDİN.

Etkili okuma konusunda “TAVSİYELERİ” dinleyin.

Yine aynı konuda “PROFESYONELLER”den yardım alın.

UNUTMAYIN; seçmeden ve “DÜŞÜNMEDEN OKUMAK” sindirmeden yemek yemek


gibidir.

TARAMA TEKNİĞİ

Bu teknik tam bir stratejidir. Kitabı, göz hareketleriyle hızlıca tarayarak eserin ne
kadar zamanda okunabileceğini ve ne kadar dikkate değer olduğunu tespit etmektir.
Alışkanlık haline gelmiş koordineli göz hareketleriyle TARANAN YERLERDEN
ANLAMLAR ÇIKARMAK şeklindeki okumanın bir çeşididir. Diğer önemli adımı da
OKUNACAK KISIMLARI DİKKATLİCE SEÇEREK yalnız o bölümler yardımıyla ESER
HAKKINDA GENEL VE DOĞRU YARGILARA VARMAKTIR.

BACON’UN HATIRLATMASINA KULAK VERELİM:

“Bazı kitapların sadece belli kısımları okunur; diğerleri okunur fakat fazla dikkat
verilemez. Kimi kitaplar da çok büyük dikkat verilerek tamamen okunur.”

*Biz de Bacon’a ekleyelim: Bazı kitaplarsa hayatınızın belli dönemlerinde tekrar


tekrar okunur: Martı, Küçük Prens, Safahat gibi…

DİKKATLİ VE ETKİLİ OKUMAK konusu ile ilgili geliştirilen bir kontrol listesini sizlerle
paylaşalım:
27
KONTROL LİSTESİ: “DİKKATLİ OKUMAK”

(Her maddeye Evet ya da Hayır diye cevap verebilirsiniz…)

1. Her hangi bir KİTABI okurken o kitabı derin bir ilgi ile OKUYUŞ AMACINIZ
gerçekten belli olur mu?
( ) Evet ( ) Hayır

2. Okurken, kafanızda cevap aradığınız BELLİ SORULARINIZ var mı?


3. Bunlar DOĞRU SORULAR MI?
4. Konuya odaklanmış bir şekilde kalmak için okumaya devam ederken
KENDİNİZE SÜREKLİ SORULAR sorar mısınız?
5. Ana fikirler için mi okursunuz? Her ayrı bölümdeki ana fikri ve diğer bölüm
ve paragraflardaki destekleyici fikirleri tespit edebiliyor musunuz?
6. Öğrendiğiniz veya İLERİDE İŞİNİZE YARAYACAK BİLGİLERİ kaydetmek ve NOT
ALMAK için faydalı yöntemleriniz var mı?
7. Yazarın tecrübeleriyle kendinizinkini eşleştirir misiniz?/ kıyaslar mısınız? Eğer
öyleyse; yazarın ulaştığı sonlara /sonuçlara ne kadar ulaşıyorsunuz?
8. Okuduğunuz kısımlarda “o anda ya da sonra” tekrar yazılmaya değer şeyler
bulur musunuz?
9. Okuduğum şeyi birisiyle -aşağıdaki soruların yardımıyla- tartışayım mı?
(Kiminle?, Neden?, Ne zaman?, Nasıl?, Neyi?)

10. Kitabın önsözünü, arka kapağını ve içinde size hitabeden bölümlerini


incelerseniz bir “ön bakış” gerçekleştiriniz…

Bu bakış yazarın sizi nereye sürüklediği hakkında bir “öngörü” kazanmanızı ve yol
boyunca (okumanız boyunca) “İZLEYECEĞİNİZ KAVŞAK NOKTALARINI” bilmenizi sağlar.

28
KİTAP OKUMA YOLCULUĞUNDA HANGİ YOLU TAKİP EDECEĞİM?

(ANA TABELALAR)

Kitap okurken doğru bir okuma yolu takip ettiğinizi anlamak için okuduğunuz her
kitaba uyabilecek, yazarla aynı olda olduğunuzda emin olmanızı sağlayacak BİR KAÇ
SORU(ADRES SORUSU) BULMAK / BİLMEK GEREKİR.

İŞTE KİTAP OKUMA YOLCULUĞUNUN ALTIN SORULARI:

1. Ana düşünce nedir?

2. Yazının hedefi nedir?

3. Yazar bu hedefleri nasıl savunmaktadır?

4. Yazının “BENİMLE” nasıl bir bağlantısı olabilir?

”Yazının benimle nasıl bir bağlantısı olabilir?” sorusu algılamak ve hatırlamak


açısından ÇOK ÖNEMLİDİR.

HAYATINIZLA BAĞLANTI KURABİLDİĞİNİZ HER ŞEYİ “DAHA KOLAY”


HATIRLARSINIZ…

KİTAP OKURKEN; “Kendinizi, yazarın resminin içine koyun ve okuduğunuz şeyin


“canlanmasını” sağlayın.

EZBERCİ OKUMA MI, TARTIŞMACI OKUMA MI

Bir tartışmacı gibi okuyun. Okuduğunuz yazıya İDDİALARLA saldırın, tartışın; iddiaları
onaylayın ya da onaylamayın ama onlara / konulara dair bir fikriniz olsun. Ezberciler,
bilgiyi yalayıp yutar, ancak herhangi bir bağlantı kurmayı başaramaz. ”Öğrenilenlerin
HAYATLA BAĞLANTISI” olmadığı için BİLGİ BİR SÜRE SONRA UNUTULUR.
Okuduğunuz ne olursa olsun “kitapla sizin arasındaki bağlantı”yı bulmalısınız…
Okuduğunuz bilgilerle hayatınıza yeni bir bakış açısı, yorum getirebilirsiniz…

SON OLARAK; yazılı olan her şeyi –körü körüne- kabul etmek zorunda değilsiniz…
Şüpheci olun… ANALİTİK DÜŞÜNÜN… HAYATI YORUMLAYIN… Hayat kitabınızı
yüreklice okumanız dileğiyle…
29
(DERSİN) EDEBİYAT BİLİM ve SANATININ MERKEZİ / TEMEL TAŞI

METİN

NEDEN METİN? Buna iki bilgi / belge ile cevap verelim:

1. “Edebiyat tarihi öncelikle metinler tarihidir. Metnin bize verdiği ise san’atkârın iç âlemidir. Bunu
muasır ilmin hudutları (modern bilimlerin çerçevesi) içinde psikoloji, fizyoloji ve
bilhassa psikopati bakımlarından inceleyip san’atkârın ruh portresini vücûda getirmeden bilgi, his,
fikir, hayâl melekelerindeki kudretini muayyen usûllerle (çeşitli yöntemlerle) ortaya koymadan onu
edebiyat tarihi içine oturtamayız. Bu tedkik (inceleme) insan denen problem üzerinde olduğu için
çok şümûllüdür. (kapsamlıdır.)(Prof. Ali Nihat Tarlan, “Fuzûlî Divanı Şerhi” 1. Cildi Syf.14 )

(Biz de ekleyelim: Bilgi, his, hayâl melekelerinin gelişmesi ancak ve ancak dilin
gelişmesi, edebî metinlerin okunması ile mümkündür.)
2. Türk Dili ve Edebiyatı (9-12. Sınıflar) Dersi Eğitim-Öğretim Programı, edebî
metinler aracılığıyla öğrencilerin Türk edebiyatının ve kültürünün temel
niteliklerini, önemli sanatçılarını ve eserlerini tanımalarını; Türk dilinin
inceliklerini keşfetmelerini; anlama, anlatma ve eleştirel düşünme becerileri ile
(“hayata ve insana dair”) estetik zevk düzeylerini geliştirmelerini
amaçlamaktadır.

Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Öğretim Programı ile 1739 Sayılı Millî Eğitim Temel
Kanunu’nda yer alan “Türk Millî Eğitiminin Genel Amaçları ve Temel İlkeleri”ne uygun
olarak öğrencilerin;

• Edebiyatın doğasını, işlevini, birey ve toplum için ifade ettiği anlamı kavramaları,
• Edebî metinler aracılığıyla Türk kültürünü ve Türkçenin inceliklerini tanımaları,
Türkçeyi özenli ve bilinçli biçimde kullanmaları,
• Türk edebiyatının tarih içinde gösterdiği değişim ve gelişimi seçkin örnekler
üzerinden tanımaları,
• Türk edebiyatına ait eserler aracılığıyla millî, manevi, ahlâki, kültürel ve evrensel
değerleri tanımaları ve benimsemeleri,
• Türk ve dünya edebiyatının farklı dönemlerinde yazılmış önemli eserleri yapı, tür,
dil, içerik, bakış açısı gibi yönlerden değerlendirerek estetik zevk düzeylerini
geliştirmeleri,
• Metinler aracılığıyla okuduğunu anlama ve eleştirel okuma becerilerini geliştirerek
okuma alışkanlığı kazanmaları.

NEDEN KİTAP? “Kitap, zihni daima canlı tutar. Kitap ile diğer insanların hayat
tecrübesinden en kısa yolla yararlanmış olursunuz. “
30
KİTABA ULAŞMAK “Günümüzde kitaba ulaşmak oldukça kolaydır. E-Kitaplar dahi
vardır. Ulaşmak istediğiniz kitabı “internet” yolu ile alabilmeniz, internet
kütüphaneciliğinden yararlanmanız mümkündür. “Okumak istediğiniz kitapları
belirleyerek bir KİTAP OKUMA LİSTESİ oluşturun ve bu listeye göre kitapları okuyun.
En güzeli “kendi BASILI kitaplarınıza” zaman içinde sahip çıkmaktır.”

KÜTÜPHANE*M “Yıllar içinde kendinize ait bir kütüphane oluşturun. Bu


kütüphanenin sizi şimdiden hayalini bile kuramayacağınız yepyeni dünyalara
götüreceğini göreceksiniz.”

KELİME AVCISI “Tam bir kelime avcısı olun.” Yani elinize geçen bir yazıda
karşılaştığınız her kelimenin / terimin / deyimin anlamını öğrenin. Yeni kelimeleri
yazılı ve sözlü anlatımlarınızda cümle içinde kullandığınızda daha çabuk öğrendiğinizi
görürsünüz. Ne kadar çok kelime bilirseniz; o kadar güçlü anlama yeteneğine,
anlatma gücüne ve “hayal / yaratıcı zeka” yeteneğine sahip olursunuz. Kelime
dünyası zengin olanın iç dünyası da o ölçüde zengin olur. İfade gücü kuvvetli olan
başarı ve mutluluğu sımsıkı yakalar.

SÖZLÜK KULLANIMI Her kelimenin mutlaka anlamına bakın. Yani “sözlük” kullanın.
Sözlük kullanımı alışkanlığı size kelimelerin farklı anlamlarını / mecaz ve deyim
anlamlarını da daha çabuk kavramanıza imkan sağlayacaktır. İyi bir okuyucu hiçbir
kelimeyi atlamaz. “Kütüphanenizde mutlaka sözlükleriniz olsun!”

Yazı ve imlâ Kılavuzu Kullanma Yazılarınızda kelimelerin doğru yazılışlarına da dikkat


etmemiz gerekir. Yazılışında şüpheye düştüğünüz kelimelerin doğru yazılışını Yazı ve
İmlâ Kılavuzundan öğrenin. “Kütüphanenizde –en son- Yazı ve İmlâ Kılavuzu
bulundurun. Bunun yanında “Deyimler/ Atasözleri” kitapları da kütüphanenizin baş
köşesinde olsun.

Kaynak Araştırması / Kullanımı

Bütün bilim dallarında sizden bir araştırma yapmanız beklenecektir. Bu araştırma


öğrenim hayatı içinde olabileceği gibi mesleğinizin içinde de olabilir. Bilimsel
araştırmalarda “birinci dereceden kaynaklar (ana kaynaklar)” ve “ikinci dereceden
kaynaklar (yan kaynaklar)” kullanılır. Fakat iyi bir araştırmacının ve bilim insanının ana
kaynaklardan yararlanarak “araştırma yapması”, “makale”ler yazması, “konferanslar”
vermesi itibarlıdır. Ana kaynaklar “basılı kitap” ile “kaynak-yaşayan-kişiler”dir.
31
Bir araştırmaya kaynaklık eden ilk kaynak, o konu ile ilgili yazılmış –orijinal- “kitap”ın
kendisidir. Diğer ana kaynak; araştırdığınız konuda otorite olan bilim insanları ya da
araştırdığınız olaya tanıklık eden “yaşayan kişiler”dir. Onlarla sohbetler, yarı ya da
tam yapılandırılmış görüşmeler ve röportajlar yapılır.

İnternet sayfalarında yazılanlar, gazete ve dergideki makale ve yazılar “ikinci


dereceden” kaynaklardır. Onun için bir araştırma yaparken bilim insanı “internette
konu araştırması” yapsa da internette (ya da gazete ve dergide) bulduğu bilginin
nereden / kimden alındığını da “belirtmek” ve ana kaynağı araştırmak zorundadır.
Yararlandığımız kaynakları “yazı”larımızda ya “dip notlarda” ya da “kaynakça”da
belirtmek zorundayız. (Bknz. Dip Not ve Kaynakça Yazımı )

32
YAZMA

“Yazı insanlığın hafızasıdır.”

Yazının bulunuşu insanlığın bugünkü medeniyet düzeyine ulaşmasının en önemli


sebebidir. Yazının icadı ile duygu, düşünce ve fikirler “kitap” sayesinde hem ölümsüz
kılındı hem de çağlar boyu insandan insana aktarıldı. Bu aktarım bir taraftan geçmişi
unutmamamızı ve geçmişten ders almamızı sağlarken diğer taraftan, eski üzerine yeni
bilgi ve düşünceler ekleyerek “yeni fikirler bulmamıza ve yeni icatlar yapmamıza” da
fırsat verdi.

İnsan için de durum pek farklı değil. “Leonardo da Vinci’nin Not Defteri”* isimli
kitabını okuyunca hayretler içinde kalmıştım. Leonardo, çocukluğundan beri “hayal
ettiği her şeyi” (sayılarla, kelimelerle, çizgilerle, renklerle ilgili hayal ettiklerini) her an
her dakika bir yere kaydetmiş. Ve “kendi not defterinde” kendisinin aktardığı gibi; bu
“kayıt”larını günler, aylar hatta bazen yıllar içinde –daima ekleme ve düzeltme
yaparak- geliştirmiş. Bu SABIRLI, YÜREKLİ AMA İZ BIRAKICI YÖNTEMLE ölümsüz
“buluş, icat ve sanat eserlerine” ulaşmış.

Günümüzde teknolojide tartışmasız lider olan Japonya’da çocukların okul çağında


“kağıt ve kurşun kalem” kullanarak yazması-düşünmesi-çizmesi istenir / zorunludur…
Çünkü insan beyni “yazma” eylemi sırasında hem hafızasını güçlendiriyor, hem bilgi ve
olguların arasındaki ilk anda görünmeyen gizli bağları görerek nöronların hızlı
bağlantı kurması ile “yaratıcı zekası”nı harekete geçiriyor. Bu gerçek, bilimin ulaştığı
bir gerçektir. Teknoloji devi Japon, bu gerçeğin farkındadır.

“Yazmak” o kadar önemlidir ki “sözlü tarih” geleneği ile nesiller boyu “aile günlükleri”
ile “aile tarihleri”ni ev ev yazanlar (bu alışkanlığa sahip topluluk ve milletler),
kendilerine ait bir konuda “belge” gösterme “günü” geldiğinde (iddialarını ispat
etmede), hemen o anda, bizlerden ön sıralara geçiveriyor. (Bakınız; Ermeniler…)

Sözün özü; “söz uçar, yazı kalır” atalar sözümüzün kulağımıza küpe ettiği öğüdü de
hatırlarsak “yazmak” (okullu- okulsuz) her insanın gerçekleştirmek zorunda olduğu ve
bu fiili yerine getirdiğinde çok şey kazanacağı bir zenginliktir. Kaldı ki sizler iyi bir
okulda eğitim-öğretim gören “kalem ehli parlak beyinler”siniz… Değil mi?..

33
Size iki tavsiyede bulunacağım, “yazı” konusunun hemen başında…

1. Evde - her gün yaz(a)masanız da- “günlük” tutun. Ya da “kısa not”lar alın…

2. Okulda - öğretmenler istese de istemese de- defter / not defteri / dosya tutun.
Her ikisi de sizin eliniz, yüreğiniz ve beyninizle oluşturduğunuz “özel
kitaplarınız”, sizin “hazineleriniz” olsun. Onlara sahip çıkın!

Ama mutlaka bir şeyleri (hayallerinizi, gezilerinizi, anılarınızı, size verilen öğüt ve
tavsiyeleri, tasarılarınızı, yorumlarınızı, dinlediklerinizi, gördüklerinizi, yeni fikirlerinizi,
alıntılarınızı, projelerinizi, buluşlarınızı) kaydedin, yazın, biriktirin, arşivleyin. Hayat
yolunuzda bir gün, “yazı”nın sizi hayal bile edemeyeceğiniz çok özel ve çok kıymetli bir
noktaya taşıyacağını göreceksiniz.

YAZI TÜRLERİ

Tüm yazı türleri üzerinde bu kitapçıkta durmayacağım. Ama sizin bilmenizi ve


yararlanmanızı istediğim “günlük”, “deneme”, “makale”, “araştırma yazısı” yazı
türlerini iyi incelemenizi ve bu türlerde –her fırsatta- bir şeyler yazmanızı isteyeceğim
sizden. Ayrıca bir “akıl defteri”niz olsun. Bu akıl defteri bir ajanda, bir not defteri
olacağı gibi bilgisayarınızın veya akıllı telefonunuzun not defteri de olabilir. Fakat bu
akıl defterine mutlaka kaydedebileceğiniz “kayda değer”, sizi geliştiren “bilgi ve
notlarınız” biriksin…

Fakat hayatınızın ilerleyen yıllarında, hangi konuda ve hangi bilim uzmanlığında


olursanız olun; “kitap” , “senaryo”, “araştırma yazısı” yazmaktan korkmayınız. “Aile
Günlükleriniz”, “Seyahat Notlarınız”, “Proje ve Tasarım Notlarınız” mutlaka olsun.

NOT TUTMA

Not tutmanın birçok yöntemi vardır. Not tutmak (ya da not almak) “okuma” ve
“dinleme” çalışmaları sırasında yapılır.

NEDİR?

Not tutma aslında, “öğrenme”nin ve “bilgi”nin bizde kalıcı olması için bilgileri “bizim
dizayn ettiğimiz” biçimde kağıda / bilgisayar sayfasına kayda almaktır. Not tutmada
ana prensip cümle, ifade, formül, şema ve kısaltmaların sizin beyin haritanıza, sizin

34
hafıza kodlamanıza, sizin cümle yapınız ve kelime kadronuza uygun bir şekilde yazıya
geçirilmesidir.

YÖNTEMLERİ

Farklı not tutma ve not alma yöntemleri olmakla birlikte, yukarıda da ifade edildiği
gibi, asıl geçerli ve yararlı olanı kendi “not tutma” ve “not alma” yöntem ve stillerinizi
geliştirmeniz ve bu yöntemleri kullanmanızdır. Burada bileceğimiz tek gerçek; not
tutmak, öğretmenin söylediği cümlenin aynısını ya da kitabın içindeki cümle ve
paragrafın aynısını kelime kelime “defter”inize geçirmeye çalışmak değildir. (Evet,
bazen cümle ve paragrafın aynısını geçirmemiz gerekebilir. Fakat bu, not tutma değil;
“alıntı yapma”dır. Alıntı yapma, bir yerden bir yere –hiç düşünme zahmetine
girmeden- kaydetmedir. Örnek ve tanık göstermede kullanılır. Ama not tutma
“zihinde iz bırakıcı öğrenme tekniği”dir. Onun için not tutmada her cümleyi aynen
yazmaya çalışmak hem zaman kaybı hem de öğrenme kaybıdır.)

Yine de size not tutarken ve not alırken üç temel konuda ipucu verebilirim:

 Renkli kalemleriniz olsun. Kitap okurken, bir dersi, bir konferansı dinlerken
not almak için yanımızda bulunduracağınız renkli kalemler işaretleme, çizme,
sınıflandırma, numaralandırma ve başlık koymada işimize yarar.

 Okurken “not almak” için; bir dosya kağıdını sekize bölün. Elde ettiğiniz
(sekizde birlik) kağıt parçasına –veya bu boyutlardaki renkli postite- “not
fişi” denir. Her bir not fişine kitaptan aktarmak istediğiniz kelime, formül,
cümle ve paragrafı ekleyebilirsiniz. Bu fişleri konu, tema, yazar-bilim adamı
ismi, kitap ismi gibi temel kategorilere ayırabilir; fişlere alıntı / not yanında
“(küçük ya da geniş) yorumlar”ınızı da ekleyebilirsiniz.

 Bu “okuma fişleri”ne yazdıklarınızı daha sonra “ana defter” ya da “rapor /


kayıt” yerine düzgün cümlelerle aktarabilirsiniz.

Dinlerken not almak biraz daha farklıdır. Genellikle bir derste ya da bir seminer,
konferansta kullanılır. Konuşmacı normal konuşma hızında konuşur. Onu
dinleyerek yazanlar ise yazmada konuşmacının hızına göre yavaş kalır.

35
 Not defterinize kendi cümlelerinizle not alınız. Konuşmacının cümlesini
iyi dinleyerek anladığınızı kısa ve öz kendi cümlelerinize çeviriniz.

 Konuşmada geçen kelime, deyim, terim, kavram, kaynak kişi, eser ve yer
adlarını not ediniz. (Muhtemelen yeni duyduğunuz) “şifre”leri daha
sonra araştırınız. Öğreniniz.

 Bazı anlatımları kendinize has kısaltmalarla kısaltabilirsiniz.

 Bazı anlatımları- kendi zihin haritanıza göre- kendinize has formül ya da


şemalar haline dönüştürebilirsiniz.

 Konuşmadaki bazı konuları not alsanız da tam olarak anlayamazsanız.


Konu edilen bilgiyi anladığınız kadar not alınız. Fakat bu yarım
anladığınız konunun yanına (*Bu konu araştırılacak…şeklinde) not ya da
renkli işaret düşerek, konuyu daha sonra araştırınız. (Araştırmanızı
arşivinize kaydediniz.)

 Kendinize has, tuttuğunuz ve aldığınız bu notları – daha sonra- kalıcı bir


yere (“defter”, “ajanda”, “beyaz masa”, “blog”, “bilgisayar not defteri”,
“word sayfası”) düzgün ve anlaşılır ifadelerle tekrar yazınız. Bu “özel
yazıya / arşive” not tutmalara ilaveten, “araştır” uyarısı yaptığınız yerleri
de araştırarak; bu araştırmaları da ‘kayıt yerinize’ ekleyiniz.

DİP NOT

Bir yazı oluştururken (özellikle makale, araştırma yazısı, projeleriniz) cümle içinde bir
bilim insanının, bir kaynak kitabın, bir ek bilginin ismi veya alıntıları geçiyorsa, cümle
akışı bozulmasın diye bu tür bilgiler dip notta verilir. Dip notta kaynağını
belirteceğimiz cümlenin / kelimenin (bitiminde / sağ üst köşeye) 1’den başlayarak
numara veririz. Yine 1’den başlayarak, sırası ile kağıdın altına dip notumuzu yazarız:

KAYNAKÇA YAZMA

Makale, Araştırma Yazıları ve Projelerde (ödevlerde), sunularda (ki bu sunular da


aslında araştırmadır) “Kaynakça” belirtmek gerekir.

36
Kaynakçalar; kitap/yazar ismi, dergi, gazete ismi, köşe yazısı ismi, yazar ismi ya da
internet sayfası şeklindedir. Yukarıda saydığım çalışmaları yaptığınızda mutlaka
çalışmanın en sonuna “Kaynakça” koyunuz. Fakat, interneti kaynak gösterdiğinizde
(google, vikipedia gibi genel ve yanlış ifadeler yerine) internette yararlandığınız
sayfanın “satır çubuğunda” yazılı “httb//www…………………………………….” İfadeyi
kaynak olarak yazınız. Satır çubuğundaki bu adrese isteyen ulaşabildiğinde “konu”ya
ulaşabilmelidir. (Kaynakça ve Dip Not Yazımlarına Bakınız…)

BİR KAĞIT DÜZENİ

Yazılarınızdaki kağıt düzeni için size yardımcı olacak en yakındaki örnek; ders
kitaplarınızdır. Kitaplardaki sayfa düzenlerine dikkat ediniz. Bir defter sayfasını, bir
dosya kağıdını kullanırken;

 Başlık; yukarıdan 4 cm aşağıya yazılır. Başlıksız olarak sayfalara


başladığınızda yukarıdan 2.5-3 cm yeterlidir.

 Satır başı için; soldan 3 cm

 Diğer satırlar için soldan 2.5 cm bırakılır.

 Satır sonu ve sayfa sonu için 1, 5 cm yeterlidir.

(Yukarıdaki ölçekler el yazısı ile bir kağıda yazarken geçerlidir. Bilgisayarla


yazarken; bilgisayarın otomatik “sayfa düzeni / yapılandırması” vardır.)

Kağıt düzeni derken, sadece biçimsel özellikler ve sayısal veriler yeterli değildir
elbette. El yazısı ile yazarken; paragrafları ve başlıkları özenle yazınız. Silmeniz
gereken yerleri temiz olarak siliniz. Kağıtta, güzel (güzel olamasa da) ve/veya
“okunaklı” yazı kullanınız. Yırtılmış, karalanmış, üstü kirlenmiş, yıpranmış, buruşmuş,
sararmış ve kareli/ çizgili kağıtlara özensiz yazı yazarak, bir ödev ya da çalışmayı
kimseye teslim etmeyiniz. Çalışma kağıtlarınıza; ödev, performans, sunu, defter ve
dosyalarınıza; çalışma yapraklarınıza, test kitaplarınıza (özetle; öğretmene ya da
yetkili kişiye teslim edeceğiniz her türlü yazınıza) İSİM ve SOYADI –gerekirse okul, sınıf,
numara, grup adı, grup üyeleri, dersin / çalışmanın adı, öğretmenin/ çalıştırıcının adı
– MUTLAKA YAZINIZ…

37
BİR YAZI OLUŞTURMA

 Konuyu ya da temayı “sınırlandırınız”. “NE YAZACAĞIM?” Sorusuna cevap


vermiş olursunuz.

 Eğer yazı türü belirtilmemişse; “Hangi yazı türünde / nasıl yazacağım?”


sorusunu cevaplayınız.

 Sizden bir konu ya da temaya dayalı bir yazı oluşturmanız istendiğinde


öncelikle yazmayı düşündüklerinizi sırasına bakmadan listeleyiniz.

 Sıraladığınız bu maddelerden hangilerini “giriş”; hangilerini “gelişme”,


hangilerini “sonuç” paragrafları olarak yazacağınıza karar veriniz.

 Daha sonra her maddeyi “örneklerle / çatışmalarla” genişletiniz. (Örneğin;


“Giriş” için dört madde işaretlemişseniz; giriş paragraflarınız 4 adet olabilir.)

 Giriş paragrafları: Olay ya da konu tanıtılır.

 Gelişme paragrafları: Örneklerle girişte verilen “konu” genişletilir. Olay yazısı


ise burada kişiler arası ilişkiler ve çatışmalarla olaylar genişletilir. Ana düğüm
noktası verilir.

 Sonuç paragrafları: Olay yazısı ise “çözüm”e geçilir. Olay bir sonuca bağlanır.
Bir düşünce yazısı ise “ana fikir” verilir. Finalde ana fikri destekleyici bir
“örnek” anlatılabilir.

 Not: Tabii ki belirleyeceğiniz “yazı türüne göre” giriş, gelişme ve sonuç


bölümlerinde yazabilecekleriniz çok farklı ve çok çeşitli olacaktır. Ben sizlere,
ana hatları ile planlama ve sıralama yapabilmeniz ve “kalem oynatabilmeniz”
için bir fikir vermek istedim.

 Not 2: Elbette ki; bir şeyler yazabilmek ve farklı farklı örnekler verebilmek
için “dolu” olmak gerekir. “Dolmayan” , “taşamaz!” Okumalı, gözlemlemeli,
dinlemeli, araştırmalı, not tutmalı, düşünmeli ve hayal etmelisiniz ki bir
“birikim”iniz ve “yazacaklarınız” olsun…

DİLEKÇE YAZIMI (Tüm sınıflara Performans Ödevi ***)


38
DİL-EDEBİYAT DOSYASI OLUŞTURMA

KİŞİSEL DOSYA

DİKKAT!
1. -Derste bir modeli oluşturulmaya çalışılan DERS dosyasının “Kişisel Dil ve
Edebiyat Gelişimi Dosyanız”; hatta kendinizin özenle oluşturduğu size yararı
olacak ilk “dil-edebiyat eseri”niz olacağını / olması gerektiğini unutmayınız.
2. Dosyanızda – internet çıktısı, test ve fotokopiler dışında- okunaklı ve güzel yazı
kullanınız. Kağıt düzenine, bölümleri düzenli oluşturmaya estetik özelliklere ve
Türkçe’yi özenle kullanmaya dikkat ediniz.
3. Dosyanızı günü gününe oluşturunuz. “Daha sonra yazarım, notlar kitap sayfasının
kenarında var, telefonla fotoğrafını çekerim, öğretmen not verecek zaten,
arkadaşımdan alırım, fotokopi çektiririm” dediğinizde son dakikada
oluşturduğunuz dosyanın size bir faydası olmayacaktır. Güzel ve özenle
oluşturulan bir dosya bütün çalışmalarınızın ana kaynağıdır. Üstelik sizin dinleyip,
yorumladığınız ve not aldığınız bilgiler size daha fazla fayda sağlar. Türkçeniz,
Edebiyatınız -hatta bir bilim dalında derinleşmeniz- bu dosya yolu ile
öğreneceğiniz tekniklerle hızla ve sağlam gelişir.
4. Unutmayın ki bu ders kişisel gelişiminiz için bir fırsattır. Hazırlanan iyi bir
dosyayı yaşamınızın her döneminde kullanabilirsiniz.

A. DERS için HAZIRLANAN DOSYA*


(DİL-EDEBİYAT DOSYASI)
 Bu model 1992 yılından beri Türkiye’deki hemen her Lise türünde denenmiştir ve –kullanımı
özümseyen- öğrencilerde “bilgi”, “beceri,” kazanım”, donanım” ve “verimlilikte” büyük bir
ilerleme görülmüştür.
Ders öğretmenleriniz istesin, istemesin – lisedeki dört yılınız boyunca- Türk Dili ve
Edebiyatı Dersi için bir DERS DOSYASI modeli kullanmanızda fayda vardır. Kaldı ki
(2006 yılından beri de Dil ve Anlatım ile Türk Edebiyatı dersleri eğitim-öğretim
programlarında öğrencilerin ÜRÜN DOSYASI oluşturmaları tekniği vardır. **-Bu konuyu
kapsamlı merak edenlerle bir örneği Bakanlıkta da bulunan 2007 yılındaki AB Sürecinde MEB
Okullarında Dil-Edebiyat Dosyası Projemizi ve sonuçlarını paylaşabiliriz. Bu sonuçlardan bizi
ilgilendiren en çarpıcı olanı; 2006’dan beri- Bakanlıkça istenildiği halde- Lise(ler)de derslerimizde Dosya
sisteminin benimsenemediği (veli, öğrenci ve öğretmenin kendilerini haklı gördükleri birçok sebepten)
okulların “deftere bilgi yazdırma”yı ana teknik olarak hâlâ kullandığıdır. O yüzden okullarımızda on yılı
aşkın bir süredir DOSYA MODELİ tam işlerlik ve itibar kazanmamıştır. Ancak, ben öncelikle ders için bir
DOSYA ve sonrasında dil ve edebiyat için kişisel dosya oluşturmanızın size sayısız fayda sağlayacağına
39
inanıyorum. –Üstelik bu faydayı yirmi beş yılı aşkın bir süredir öğrencilerim üzerindeki kazanımlarda bizzat
gördüm.)-**

*ARA ÇÖZÜM: Öğretmeniniz deftere yazdırsa da yazdırmasa da; sizden bir ders
dosyası İSTESE DE İSTEMESE DE (Kİ İSTEMİŞSE İÇERİĞİNİ DE SÖYLEMİŞTİR) aşağıdaki
şekilde bir DOSYA oluşturmanız yerinde ve faydalı olur:
Biz ders dosyamıza DİL ya da EDEBİYAT DOSYASI diyeceğiz. Ders dosyamız (Ürün Dosyası +
Defterimiz) şeklinde, birleştirilmiştir. Defteri ayrı tuttuysanız dersin diğer çalışmalarını
aşağıdaki şekilde dosyanıza yerleştiriniz. Dosya 5 bölümden oluşur:

1. DİL- EDEBİYAT BİLGİLERİ: (Deftere ilave olarak ya da defter yerine dosyanın


bir bölümü)
-Neden Metin? Başlıklı bilgileri de hatırlarsanız; aslında bizim dersin programında
öğretmen merkezli anlatıma ya da belli bir kaynaktan bilgiyi topluca alıp ezberlemeye
dayalı bilgiye ulaşılmaz. Ulaşılsa da bu bilgi kısa süreli bellekte kalır ve insanda iz
bırakmaz. Tam tersine ders programlarımız öğrencilerin “aktif öğren(i)ci” olmasını
hedeflemektedir. Bu hedef dikkate alındığında dosyanın bu bölümü iki şekilde
oluşturulabilir.
a. Bir ünite bittikten sonra hazırlık çalışmalarının cevaplarını, ders içinde soru –cevap
yoluyla edinilen bilgileri, ölçme değerlendirme sorularının içinde izlenmiş bilgileri
tanımları ve terimleri tarayarak bu bölümde listeleyiniz. (Dertse aktarılan bilgileri iyi
dinleyerek ve not alarak, adım adım ilerleyerek, “yaparak ve yaşayarak öğrenme”
yoluyla bilgilere ulaşabilirsiniz.
Not: Gerekirse bir not defterine önceden küçük notlar alabilir; daha sonra bu notları
dosyanıza geçirebilirsiniz. (Öğretmenin anlattıklarını anında not ediniz…)
b. Öğretmen gerek gördüğü konularda bilgi yazdırabilir ya da bilgiyi yazılı olarak
verebilir. Bu tür verileri bu bölüme yerleştiriniz.
Bu çalışmalara ek olarak sınıf seviyesinden geri kaldığınızı hissettiğiniz konularda
geçmiş yıllara ait bilgileri (Örneğin; edebî sanatlar, dilin işlevleri, anlatım biçimleri,
yazı türleri, bir şiirin incelenmesi gibi…) kaynaklara başvurarak araştırınız. ( Ders
öğretmeninden de isteyebilirsiniz.) Edindiğiniz bilgileri bu bölüme yazınız.
Başvurduğunuz kaynakları listeleyiniz.

2. METİN İNCELEME BÖLÜMÜ


Öğrenilen konu ya da elde edilecek kazanımlarla ilgili incelediğimiz metinlerle (zaman
zaman öğretmen anlatımlarının yanında öğrencilerin cevap ve yorumları da) ilgili tüm
40
çalışmaları buraya yazınız. Konu ile bağlantılı METNE DAYALI SORULAR ve ETKİNLİK
cevapları da bu bölümde olmalıdır.
3. ETKİNLİKLER:
Kitapta bulunan ve –performans, uygulama, proje, ev ödevi gibi- bir
araştırmaya dayalı, bir dizi çalışmayı gerektiren etkinlikler bu bölüme yazılır.
Bunun dışında:
a. Bir öğretim yılı içinde hazırlayacağınız BİR PROJE, bu projenin VERİ TOPLAMA
BİLGİLERİ, SONUÇLARI (PROJE RAPORU) bu bölüme yazılır.
(*Proje Önerisi ve Proje Hazırlama Formu) / Proje hazırlığı için doldurulur ve
Proje başına eklenir.)
(Proje Raporu / Araştırma Raporu = Yıllık Ödev Yazımı)
b. Bir öğretim yılı içinde bilgisayar destekli hazırlayacağınız BİR SUNU’nun –bu
SUNU hazırladığınız projenin sonucu olabileceği gibi bir araştırma konusu da
olabilir.- Power Point hali dışında, sununun “Proje Raporu” ya da “Araştırma
Raporu” burada yazılır.
(SUNU KONUM; SUNUMUN DURUMU vb.)
(SUNU DEĞERLENDİRME ÖLÇÜTLERİ)
B. Kitap Okuma Özetleri
a. Edebiyat zümremizce her dönem okunması için seçilen kitapların
özetleri
b. Sizin okuduğunuz ESERlerin özetleri, notları
(KİTAP OKUMA ÖZETİ)
(ROMAN İNCELEME)
(OKUNACAK KİTAPLAR ve OKUMA SÜRELERİ)
d.Ders kitabı içinde yer alan ya da ders öğretmeni tarafından doldurulması veya
oluşturulması istenen tablo, grafik, çizelge ve formlar da bu bölümde olur.

4. YAZMA ÇALIŞMALARI BÖLÜMÜ


Yeni edebiyat programlarında “yazma çalışmaları”na sıkça yer
verilmektedir.* Kişisel yazma çalışmalarınız için konu sıkıntısı çekiyorsanız
hazırlık soruları içinde yer alan düşünme soruları hakkında küçük yazılar
yazabilirsiniz. Ayrıca, konu bulmak ve yazlarınızı göstermek için her zaman
ders öğretmeni ile iletişim içinde olabilirsiniz. İçinizden geldiği her an
yazabilir ve yazdıklarınızı benimle ve sınıfla paylaşabilirsiniz.

41
Öğrendiğiniz yeni bilgileri, okuduğunuz kitaplardan alıntıları (cümle veya
paragraf) yeni öğrendiğiniz kelime ve terimleri, özdeyişleri, beğendiğiniz
şiirleri yazma çalışmaları içinde kaydediniz. Size duyurulan tüm kompozisyon
yarışmalarına katılınız. Katılacağınız yarışmalar sayesinde yeni çevreleri
öğrenme, farklı dünya görüşlerini tanıma ve onlara saygı duyma,
düşüncelerinizi, buluşlarınız başkalarıyla paylaşma gibi SİZE SİZİN VERECEĞİ
ÖDÜLLERİ DÜŞÜNEREK bu yarışmalara katılınız. Bu noktada ben yanınızda
olacağım. Ayrıca, bu tür yarışmalara ve yazı faaliyetlerine katılımınız ders içi
ve ders dışı dil-edebiyat etkinlikleri (performansınız) olarak da size katkı
sağlar.
5. ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ:
Bu bölümü tamemen öğrenci kendisi oluşturur. Kişisel gelişiminizi
izleyebilmeniz, kendi yeteneklerinizi keşfedebilmeniz için bu bölümü
oluşturmanız önemlidir. Bu bölüme merak ettiğiniz ve bilgilenmek,
geliştirmek istediğiniz her türlü konuyu alabilirsiniz. Yine de -bir konu
hakkında- bulduğunuz verileri dosyanıza yerleştirmeden önce öğretmeninize
göstermenizde fayda var.

Ayrıca bu bölümde derslerimizde size gerekli alt bilgilerle ilgili yazı, test ve
fotokopiler bulunabileceği gibi bilim-sanat-kültür konularında gazete ve
dergi yazıları, internet çıktıları, hedeflediğiniz mesleğin alan bilgileri olabilir.

42
DİNLEME

Bilgiyi edinme yollarından en önemlilerinden biri dinlemektir. Ne yazık ki çoğumuz


iyi bir dinleyici değiliz ve çalışırken işitme kapasitemizin sadece yüzde yirmi beşini
kullanıyoruz. İyi bir dinleyici olduğumuzu düşünürüz ama kapasitemizin tamamını
ancak dinlemenin zorunlu olduğu zamanlarda ya da çok kısa süreli kullanabiliyoruz.
Oysa ki etkin bir dinleyici olabilirsek;

 Kavrama yeteneğimiz gelişir.

 Yerinde tepkiler veririz.

 Daha etkili iletişim sağlarız.

 Daha üretken oluruz.

 Sorun çözme yeteneğimizi geliştiririz

 İlişkilerimizi geliştiririz

 Daha uzun süre dikkatimizi korumayı başarırız.

Etkili Bir Biçimde Dinlemek İçin Yapmamız Gerekenler:

1. Bilgiyi duymak (işitmek)

2. Konuşmacının söyledikleri arasından bilgiyi seçmek (algı)

3. Bilgiye anlam yüklemek (anlamlandırma / kodlama)

4. Kendi düşüncemizi belirlemek (düzenleme, anlama )

5. Karşılık verme (ifade etme)

Dinleme Becerisini Geliştirmek için Öneriler:

1. Aldığınız bilgiyi bir başkasına aktarmanız gerektiğini varsayın.


(Aktarma aynı zamanda TAM ÖĞRENME’yi de gerçekleştirmenin bir
yoludur.) Bu yöntemle dinlemeye devam ederseniz gösterdiğiniz
gelişmeye siz de şaşıracaksınız.
43
2. Dinlemek için bir nedeniniz olsun: Bilginin sizinle ilgili olmasını sağlayın
ve onu (bilgiyi) uygulamanın yollarını arayın.

3. Not tutun: Gerçekten hatırlamaya değer bir konuysa ana hatlarını


kaydedin. Bilgiyi zihninizde bir resme ya da haritaya yerleştirin.

4. Gözlerinizle iletişim kurun. Konuşmacıların söyleyecekleri gerçekten


önemli bir şey olduğunda en etkili biçimde kiminle iletişim kurabilirler?
Tabii ki onlara bakan kişiyle.(Birçok öğrencim, göz iletişimi sayesinde
hocaları ile daha iyi anlaşıp notlarını yükseltebildiklerini anlatmışlardır.)

5. Soru sorun ve sorulara cevap verin: Bu, beyninizi aktif durumda


tutmaya ve anlatıcının söylediklerinin doğru yere gidip gitmediğini
anlamasına yardımcı olur.

Dinleme Hakkında Notlar:

Dinlemek, öncelikle kişinin “kendisini dinlemesi” ile başlar. Kendini dinlemek demek;
“ben kimim, ne istiyorum; hedefim nedir; yeteneklerim, hayallerim nedir; insanlara
ve hayata ne verebilirim, onlardan neler isteyebilirim” gibi soruları insanın kendisine
sorabilmesi ve bu sorularına “hayat boyu” cevap bulmaya azimli olmasıdır. Kendisini
can kulağı ile dinleyebilen insan, yalnız kendisini ve kendi hayatını sevip saymakla
kalmaz; diğer insanların kişiliğine ve hayatına saygı duyar, muhabbet besler.

İşte bu yüzden, “kendini dinlemek” meziyetini kazanabilen insanın diğer tüm insanları
ve “hayatın / insanlığın” sesini canı gönülden “dinlemesi” kaçınılmaz bir görev, hatta
bir zevk olur. Dinleme erdemine sahip insanlar, bu hayatta daima kazanmışlardır.
Çünkü dinlemesini iyi bilen insanların hem çok iyi ve çok fazla dinleyicileri hem de
“insana ve hayata” anlatabileceği sayısız güzellikleri vardır.

“Beni dinlediğiniz / dinleyeceğiniz için teşekkür ederim, kıymetli öğrencilerim!”

44
ÖĞRENME / ANLAMA / ANLAMLANDIRMA (Yalnızca birkaç hatırlatma…)

 Öğrenme sürecinizde ne kadar çok duyunuzu işin içine katarsanız öğrenme ve


hatırlama yeteneğiniz o oranda artacaktır. Örneğin “trafik kurallarını” öğrenmeniz
gerekiyorsa;

Okuyabilirsiniz,

Yazabilirsiniz,

Yüksek sesle tekrarlayabilirsiniz

Birinin sizi sınamasını sağlayabilirsiniz

Araba kullanarak pratik yapabilirsiniz

İyi bir şoförü örnek alabilirsiniz

Sınava girmeden önce zihninizde provasını yapabilirsiniz

 Düşüncelerinizi bütünleştirin! Kendinizle kendiniz en destekleyici bir biçimde iletişim


kurun. Her parçanızı zihniniz, bedeniniz ve ruhunuzla olabildiğiniz kadar başarılı bir
biçimde bütünleştirin. (Yani “şimdi”, ân’ı en iyi kavrayın.) Tam ve kaliteli öğrenmeyi
gerçekleştirebilmek için zihninizi, bedeninizi ve ruhunuzu zenginleştirmek üzere
“besleyin!”

 Öğrenme potansiyelinizi harekete geçirin! Ortalama bir insanın, her biri kendi
yeteneklerine ve çözüm yöntemlerine sahip iki beyni var gibidir. Beynin iki yarısı
birbiri ile “özel bir yapı” sayesinde bağlantı halindedir. Beynin iki yarısı birbirinden
farklı öğrenme yöntemlerini kapsasa da her iki yarı da birbiriyle uyum içinde çalıştığı
sürece “öğrenme yeteneğimiz” artar. Bir insan öğrenme zorluğu çekiyorsa bu beynin
iki yarısının birbiriyle bağlantıda olmamasından kaynaklanır. (Beyni çalıştırmanın ve
öğrenme kapasitesini artırmanın eğlenceli bir yolu: “Bir Kelime Bir İşlem”
Yarışması )

Beynimizin sol ve sağ yarılarının daha iyi iletişim kurmalarını sağlarsak şu andakinden
daha fazla bilgi öğrenir ve hatırlarız… ( “Okuma Alışkanlığı” )

Beynin Sol Yarısı: Mantıksal/ Analitik ; Sağ Yarısı: Tamamlayıcı/ bütünleyici


: Olgulara dayalı/ Mantıklı; : Bütün resmi görme/ kavramsal
: Ayrıntıya yönelik öğrenme; : Resimle, müzikle ardışık ögelerle
öğrenme
: Birbirine benzer bilgilere yönelme : Yaratıcı, birbiriyle ilgisiz bilgilere yönelme

45
EZBER

Öğrenmenin yalnızca %30- 35’i ezberdir. “Hıfz etmek” yani ezber; bir yere kadar bir
beyin egzersizidir. (Mesela “şiir ezberlemek” hafızayı kuvvetlendirir.) Kelime anlamı
ezberleme; formül ezberleme; yazar-eser eşleştirmesi ezberleme; kodlama
ezberleme; element adı ezberleme vb. tüm bilim dalları için- farklılıkları da olsa-
gerekli fakat yeterli bir ÖĞRENME değildir.

Eğer siz, size kitapta, defterde, internette, sunuda, fotokopi kağıdında verilen “tüm
cümleleri” noktası virgülüne ezberliyorsanız; belki – en fazla ama en fazla bir iki yıl bu
bilgileri hafızanızda aynı kalıpta tutabilir- sınavlarda yüksek not alarak “başarılı”
görünebilirsiniz. Fakat siz öğrenmiyorsunuz; papağan misali, düşünmeden, bir yığın
cümleyi, taklit yolu tekrar ediyorsunuz!

Öğrenme, bir bilgiyi birkaç farklı cümle ya da yolla ifade edebilme; yıllar geçse de
“aynı durumla karşılaşıldığında” çözüm üretme; bir ya da birkaç bilgiden “yeni
bilgileri” çıkarabilmedir. Öğrenmek istiyorsanız size aktarılan bilgileri –kendi
cümleleriniz ve ifade biçimlerinizle- “başkalarına aktarın”… Farklı bilgilerden yeni
bilgilere ulaşın yani “yorumlayın”… Bilgileri kullanabilecek alıştırmalar yapın: “Test,
uygulama soruları çözme ve proje üretme gibi… Öğrenmenin o gerçek tadına
varabildiğinizde, çok daha fazla şeyi öğrenmek ve hatta başkalarına öğretmek
isteyeceğinizi göreceksiniz.

*YORUMLAMA / YORUM YAPMA (Bknz. Syf…..)

DİL BİLGİSİ

NEDEN ÖNEMLİ? (Bknz. Türkçe bahsi)

NASIL ÇALIŞILIR / ÖĞRENİLİR?

Bir dilin ses, hece, kelime, kelime grubu, cümle yapısı ve anlam bilgisinin öğretildiği
bilim dalına Dil Bilgisi denir. Dil Bilgisi, kuru bilgilerin art arda sıralandığı sıkıcı bir
bilim dalı gibi gelse de aslında, “dil bilgisi” ile “zihnimizi ve ifademizi” güçlendirmeyi
hedefleriz. Dil bilimi “zihnin” çalışmasını “ses” ve “anlam / çağrışım” sayesinde
sağlar. Bu yüzden “dilin” bilgisini iyi kavrayanlar ve “dilin” sembolik ve gizemli
anlamlarını iyi sezenler, zihinlerini en geniş imkanları ile çalıştırabildikleri için her

46
bilim dalında başarılı; kendilerini rahat ifade edebildikleri için de hayatın her
durumunda mutlu olurlar.

Dil Bilgisi “okuyarak”, “yazarak”, “problem çözer gibi kalem oynatarak” ve


“konuşarak” çalışılır. Türk ve dünya edebiyatının sağlam bir dil ile yazılmış iyi
eserlerini okuduğunuzda “dil bilginiz” (kelime ve cümle yapısı, anlamları, mecazlar,
semboller) “sezgi” yolu ile gelişir. Ayrıca “güzel yazı” yazmaya uğraşırsanız, ister
istemez dil bilginizi düzeltmeye çalışırsınız. Dil Bilgisi derslerine “matematik” ve
“geometri” gibi elinizde kalem; problemi görerek, kalem oynatarak, yaparak (neden,
niçin, nasıl, niye diye) sorarak çalışın. Bütün bunların yanında “kendinizi doğru ve
güzel ifade etme gibi bir arzunuz” varsa; dil bilgisi kuralları dikkatinizi çekecektir /
çekmelidir.

METİN-DİL BİLGİSİ-İNSAN BAĞINTISI

Bunu bir çark gibi düşünün: “Okuma”—“Metin”--- “Dil Bilgisi Gelişimi”--- İnsan… /
Okuma…

Okudukça dilim gelişir; dil bilgim geliştikçe doğru okur, doğru anlar, doğru anlatırım;
dil bilgim iyileşip de doğru anladıkça, kendimi tanır; daha çok okurum… / Okudukça…

KONUŞMA

(Nedir, Önemi, Türleri)

İnsanların iletişim kurmasında ve kendisini dış dünyaya ifade edebilmesinde


“konuşma” önemlidir. Fakat konuşmanın yerini, zamanını, dozunu iyi ayarlamak
gereklidir. Sürekli susmak ne kadar dikkat çekici ve –öğrenme, gelişme ve mutluluk
için- ne kadar yanlışsa; sürekli -kimseyi dinlemeden; hayatı fark edemeden-
konuşmak o kadar yanlış ve iticidir. Günümüz insanının bir yanlış kanaati de “sürekli
ve yüksek sesle konuşanı, özgüvenli ve medeni cesareti yüksek, hakkını arayabilen”
olarak görmesidir.

Tabii ki yerli yerinde, zamanı geldiğinde ve “güzel bir üslûpla” kendini ifade etmek
özgüven belirtisidir. Fakat bazen -herkese, her şeye ve “ol”ana inat, “manzarayı” iyi
anlamakla birlikte- “susma cesaretini” göstermek de kendini ifade ve özgüvendir.

47
İşte, erdem burada! Nerede, ne kadar, kiminle, nasıl, ne zaman konuşacağız ve
elbette – aynı sorularla- ne zaman susacağız?

Gençler! Sınıflar kafeterya değildir; sınıfa “öğrenme” talebi için “öğrenci” olarak
geliyorsunuz! Birinci göreviniz “dersi dinlemeniz”dir. Dinlerseniz “soru sorma” ve
sorulan sorulara “cevap” hakkınız doğar. Böylelikle “gelişme hakkınızı kullanırsınız.”
Cevap hakkınız ve konuşma sıranız geldiğinizde “yumuşak bir üslûpla orta karar tonda
ve kararlı bir sesle konuşun!” Kendinizi ifade edin; hatta yeri geldiğinde “hakkınızı
arayın”. Fakat hepsini “güzel insan” yönünüzü hiç kaybetmeden yapın.

“İnsana saygı duyan küçülmez. Aksine insana saygı duyan; kendisine saygı duyan ve
duyulandır. Özgüven denilen şey; “hayatı dinlemeye ve anlamaya” tahammül
göstermek ve bir “eser” ile, bir “duruş” ile “konuşabilmek”tir…

Çok konuşmak ve yüksek sesle kırıcı, kaba konuşmak insanlara tek bir mesaj verir:
“Ben asla gelişmeye, dinlemeye, güzelliğe, uzlaşmaya, öğrenmeye açık değilim.
Üstelik ben, kendimin de dünyanın da farkında değilim.”

“Konuşmak önemlidir. Fakat “iyi bir konuşmacı, sözü dinlenen bir konuşmacı”; “iyi bir
dinleyici olmayı” da başarandır. Konuşmak kadar dinlemeye de yürekli olana biz, “asil
konuşmacı” deriz.

İletişim yalnızca “ses”te değildir. Bir gülüşte, bir “duruş”ta, bir “tavır”da, bir “eser”de
de hakiki ve güzel bir iletişimi yakalayıp “insanlarla konuşabilirsiniz.”

Konuşmalar “hazırlıksız” ve “hazırlıklı” konuşmalar olarak ikiye ayrılır: Hazırlıksız


konuşmalar yani günlük konuşmalarımız; derslerde yaptığımız yorumlar ve sorulara
verdiğimiz cevaplardır. Bu tür konuşmalarda bile öncelikle sakince düşünün; sonra
konuşun. Kaç metre konuştuğunuzun ya da kaç desibelde konuştuğunuzun hükmü
yoktur; konuştuğunuzun “mânâsı ve mesajı” itibarlıdır.

Hazırlıklı konuşmalar: Okullarda en fazla başvurulan hazırlıklı konuşma tekniği


“sunum” dur. ( Bknz. Sunum…)

48
KONUŞMA KURALLARI

1. Güzel ve temiz Türkçe kullanınız. Tatlı dilli ve güzel üslûplu olunuz.

2. Kapalı yerlerde, normal ses tonu ile bağırmadan ve başkalarını rahatsız


etmeden konuşunuz.

3. Konuşurken dünyadaki tek varlık sizmişsiniz hissine kapılmayınız. Dinlediğiniz


kadar dinlenirsiniz. Bazen yalnız sizin duyduğunuz, yalnız sizin önemsediğiniz
bir konu ile çevrenizi sadece rahatsız ediyor, olabilirsiniz. Aman dikkat!

4. Kaba ve kırıcı sözler sarf etmeyiniz. İnsanlarla göz teması kurunuz. Dünyadaki
hiç kimse “insanoğlundan” ayrı bir cins, “daha âli bir varlık” olarak
yaratılmamıştır.

5. Derslerde ve ders dışında -öğrendiğiniz konu ile ilgili- öğretmenlerinize ve


arkadaşlarınıza soru sorunuz.

6. Derslerde ve ders dışında öğretmenlerinize ve arkadaşlarınıza – ders konuları,


hayat konuları ve kendiniz hakkında- gerekli açıklamaları, yorumları,
bilgilendirmeleri çekinmeden fakat saygı / sevgi çerçevesinde yapınız.

7. Türk Dili ve Edebiyatı dersi başta olmak üzere -istediğiniz herhangi bir
dersten- sunu / proje konusu isteyiniz. Toplum içinde konuşmalar yapınız…

8. İletişimde “insanî” güzelliklere önem veriniz.

9. Paylaşımcı olunuz. Paylaşımlarda “Kişiliğe Saygı”ya , “Ekip Çalışması Ruhu”na


ve bir “Toplum Hizmeti”nde görev almaya istekli olup özen gösteriniz.

49
“SUNUM”

Sunum aslında bir “hazırlıklı konuşma” biçimidir. Fakat bu konuşma biçimi “bir
araştırma”ya dayanır. Öncelikle konunuzu araştırınız. Araştırma yaptıktan sonra
(internetten en az iki farklı sayfadan / başlıktan bulduğunuz konuyu), yani
araştırmanızı “araştırma raporu” şeklinde düzenleyerek kendi cümlelerinizle yazınız.

SUNUM HAZIRLAMA

Sunumda esas, sizin konuşmanızdır. En az 10-15 sayfa olan “Araştırma Raporu”nu


anlatabilecek düzeyde çalışınız. Sunumunuz sırasında siz anlatacaksınız. Anlatırken
“slayttan satır satır okumak” yanlıştır. Anlatan, dinleyicilerle göz teması kurmalıdır.

“Araştırma Raporu”nun en can alıcı noktalarını, maddelerini, resim, grafik, formül ve


şemalarını “slayta”; bilgisayara aktarmak gerekir. Raporun ya da kitabın / internet
sayfasının tamamı (onlarca / yüzlerce) slayt haline getirilmez. Slaytlar, sadece
dinleyicinin not almasını ya da dikkatini canlı tutmasını sağlayacak şekilde “olabilecek
kadar az sayıda” (20-25) olmalıdır.

SUNMA

Slaytlarda;

a. Her slaytta en fazla sekiz satır, her satırda sekiz kelime olur. Bazen paragraf
sekiz satırdan biraz fazla ise slayt 10 satır da olabilir.

b. Maddelenebilen yerleri bir ya da iki slayta maddeleyiniz.

c. Resim, grafik ve şemalar ekleyebilirsiniz.

d. Fon rengi ile yazı rengi kontrast (birbirinin zıttı renkler) olmalıdır. Ve gözü
yormayacak renkler seçilmelidir.

e. Temaya uygun müzik seçimi yapılmalıdır. Ama müzik konuşmacının sesini


bastırmamalıdır.

f. Başlangıçta “konu” ve “konuşmacı” tanıtılır. Slayt okunmaz; konuşmacı


anlatır. Bazı slaytlarda dinleyicilere slayttan geniş izahta bulunulabilir.

50
g. Slaytın(sunumun) başında, konu adı, konuşmacı adı, okul / sınıf adı olmalıdır.

h. Slaytın sonunda “teşekkür” edilir. “Kaynakça” belirtilir.

i. Sunum sonunda “bilgisayar sunusu” ile birlikte sunumun raporu (Araştırma


Raporu) öğretmene teslim edilir.

j. Eğer sunum ve rapor e-posta ile gönderiliyorsa dosyaların adlandırmasında


da “konuşmacı ve konu adı, okul, sınıf, numara” olmalıdır.

k. Araştırma Raporu biraz geniş tutulur ki sunum bittiğinde konuşmacı


dinleyicilerin sorularına da cevap verebilsin.

RAPOR HAZIRLAMA / TESLİM

“Sunum” aslında bir “Araştırma Raporu”nun bilgisayarda özetlenmesidir. Araştırma


Raporunuzda:

1. Başlık (Kapak: Konu adı, öğrenci adı; ders adı; öğretmen adı)

2. İçindekiler

3. Ana Konu: (Belli bir kompozisyon –giriş / gelişme / sonuç- sırası içinde
olmalıdır.)

4. KAYNAKÇA

Bölümleri bulunmalıdır. Raporu resim, şema, grafikle de


zenginleştirebilirsiniz. Ancak, “yazılı” kısım 12-15 sayfa olmalıdır. Bu rapor,
bilgisayar “sunu”su ile beraber öğretmene teslim edilmelidir.

DİL ve EDEBİYATTA BİLGİSAYARDAN / TEKNOLOJİDEN YARARLANMA

Dil ve Edebiyat derslerinde; kelime arama, konu arama, temalı hazır videolar bulma,
sunu hazırlama, proje hazırlama, kaynak tarama, blog oluşturma, kitap yazma,
araştırma yazma, - kişisel- arşiv ve dosya açma / oluşturma, e-kitap, e-dergi
alanlarında bilgisayardan ve teknolojiden yararlanılabilir.

51
*NEDEN ŞİİR

“Şiir, histir hem yazan hem de okuyan için…” Ayrıca şiir, az sözle çok şey ifade
edebilme gücüdür. Bazen bir ya da iki mısrada binlerce sayfalık bir romanın
anlatamadığını anlatır Şair. Şiir, kıvrak zeka, zengin dil, ince bir ruh ister.

Şiir yazmak da okumak da hatta yorumlamak da hem bir sanat (ustalık) hem de bir
bilim (bilgelik)tir / zekadır. Şiir (ezbere)bilenin kelime dağarcığı, söyleme ve ifade
etme kabiliyeti gelişir.

ŞİİR EZBERLEME

Şiir ezberlemenin faydaları:

1. Telaffuz ve diksiyonu düzeltir.

2. Hafızayı geliştirir.”Sembolik” ifadeye beyninizde yakınlık kurarak(beynin


seçmesi / işaretlemesi) sayılar ve bilmeceler dünyasında zihninizi daha işlek
hale getirir.

3. His, düşünce ve hayal dünyasını zenginleştirir.

4. Yaratıcı zekayı geliştirir. “Bunu farklı nasıl söylerim?” sorusu zamanla “bu
düşüncemi farklı nasıl ifade edebilirim (çizebilirim, formüle edebilirim,
tasarlarım vb. )” gibi “merak yüklü / yaratıcı” sorulara döner.

5. Sözlü ve yazılı ifadelerinizi zenginleştirir.

6. “Şiir” örneklemesinde kazanacağınız “ANLAMA ve YORUMLAMA” becerisi


ile parça-bütün ilişkisi(tümden gelim ve tüme varım) kurma ve bir olguyu,
durumu yorumlama gücü kazanırsınız.- Tam bir beyin egzersizidir.-

Bu yüzden; Türk ve Dünya klasikleri arasına girmiş iyi şiir örneklerinden


“tam” olarak ya da “etkilendiğiniz beyitler, dörtlükler” halinde birçok şiir
ezberleyiniz…

ŞİİR ÖRNEKLERİ Bu yıl (*2016-2017 Eğitim-Öğretim Yılı) Edebiyat Zümresinin seçtiği


“Okunacak Kitaplar” arasında – her sınıf seviyesi için- “Şiir Antolojisi” de bulunmaktadır. Bu

52
antolojiden ÜÇ ŞİİR SEÇİNİZ ve DEFTERİNİZE yazınız. BİR TANESİNİ…………………….tarihine
kadar EZBERLEYİNİZ ve ………………………………….’de sınıfa sununuz.

Sadece size bir ÖRNEK olsun diye; beni hayatım boyunca etkileyen ve ezberimde olan ilk 5-6
şiiri bana neyi ifade ettiklerini de anlatarak sizinle paylaşmak istedim:

“SAKARYA” – Necip Fazıl Kısakürek – (Memleketim, sılam)


“Han Duvarları”- Faruk Nafiz Çamlıbel – (Gurbetim, Seyyahlığım)
“Bingöl Çobanları”- Kemalettin Kamu (Anadolum, insanım, vatanım)
“Su Kasidesi” ve “-mı Redifli Gazel- Fuzûlî (Aşka ve hayata bakışım)
“Yuhuda” (Rüyada)- Nebî Hazri (Hayat sevincim ve Türkçe sevgim)

BENİM ŞİİRLERİM*

(Şimdi siz de şu güne kadar ezberlediğiniz ya da “okumayı / ezberlemeyi” seçtiğiniz şiirleri


– en az 3 tane- seçme nedenleriniz ile yazınız…)

1.

2.

3.

ŞİİR İNCELEME (Bir şiir –ana hatlarıyla- şu şekilde incelenir: )

a. Şekil Yönünden:

1. Nazım Şekli: Bir şiirin kafiyelenişi, redifi, konusu, ölçüsü ve yazıldığı dönem
veya devrin anlayışına (gelenek ve zihniyet) göre aldığı isimdir: Koşma nazım
şekli, kaside nazım şekli gibi…

2. Nazım birimi: Bir şiirin en küçük parçası mısradır (dizedir.) Ama çoğu zaman
anlam diğer mısraya da kayar. Onun için biz anlamlı en küçük parça olarak
“beyit”i alırız. Daha sonra sırası ile;

İki mısra beyit; üç mısra üçlük; dört mısra dörtlük, kıta; beş ve beşten fazla
mısra bent’tir.

3. Kafiye ve redif:

Şiirde asıl olan “ses benzeşmesi” yani kafiyedir(uyaktır.) Mısra sonlarındaki


ses benzeşmesine uyak diyoruz. Ancak mısra sonlarındaki son kelime(ler)de

53
“aynı anlamda, aynı yazılışta ve aynı görevde” ekten en az iki mısrada varsa
bunların arasındaki bağa da “redif” denir. Redif, çıkarıldıktan sonra kalan
seslerde yine “mısralar arası ses benzeşmesi” aranır:

--güzel-ler-de

--gazel-ler-de (-ler-de: Her iki mısrada da aynı yazılış ve görevde iki ek var;
bunların arasındaki bağ redif’tir. Redifi çıkardığımızda (-el) iki ses
benzemektedir. Bu yüzden (-el) Tam kafiyedir.

Kafiye çeşitleri: Yarım, tam, zengin, cinaslı*, tunç*…

4. Nazım Ölçüsü:

Hece Ölçüsü: Türklerin millî ölçüsüdür. Ölçü, hecelerin sayısı ile ilgilidir.
Mısralardaki hecelerin sayılması esasına dayanır. Bu ölçüye parmak hesabı
da denir. Burada yine şunu unutmayacağız: Bir mısranın sayısı ile diğer
mısranın sayısı denkse o zaman ikisi arasında (7’li, 8’li, 11’li….) hece ölçüsü
vardır, denir. Hece ölçüsünde ayrıca “durak” da bulunur. Durak, mısra içinde
nefes alma yeridir: (4+4+3 gibi…)

Aruz Ölçüsü: Araplardan İranlılara, İranlılardan da Türklere geçen bir ölçüdür.


Hecelerin yapısı ile ilgilidir. Tek sesli hecelerle sonu sesli ile biten heceler
açık(kısa) hecedir. Uzun ünlüler, sonu uzun ünlü ya da sessizle biten heceler
kapalı(uzun) hecelerdir. Mısralar, bu açık ve kapalı hecelerin ahenkli (belli bir
kalıba göre) dizilmesi ile oluşturulur. Bunun için bu kısa-uzun heceleri ifade
eden birçok kalıp oluşturulmuştur. Aruz ölçüsünün fonksiyonu: Aruz ölçüsü
–özellikle Osmanlı Türkçesinin kullanıldığı 700 yılda- yazana yazma kolaylığı,
okuyana okuma kolaylığı sağlamıştır. Şiirde “müzik”i, ritmi sağladığı için bu
ölçüden günümüz edebiyatına kadar tam manası ile
vazgeçilememiştir.(Çünkü bu müzik, ezberi ve bestelemeyi kolaylaştırır.)
Aruzu Türk Aruzu haline getirenler: Yahya Kemal, Tevfik Fikret ve Mehmet
Akif’tir.

b. İçerik Yönünden

1. Nazım Türü: Şiirin konusuna göre verilen isimdir: Koşma nazım şeklidir;
güzelleme ise “aşk ve tabiat güzelliği” konusunda koşmanın bir türüdür.
54
Kaside nazım şeklidir; “Su Kasidesi” Peygambere övgü konusunda
olduğu için kasidenin “Naat” türündedir.

2. Bilinmeyen kelime, deyim, sembol ve mazmunların bulunuşu: Şiiri


içerik yönünden incelemenin sebebi, şiiri “anlamak”tır. Şiiri
anlayabilmek için bilinmeyen kelime, deyim, sembol, mazmun ve
anahtar kelimeleri mutlaka “sözlükten” araştırmak gerekir.

*Kütüphanenizde “Türkçe Sözlük”, “Osmanlıca- Türkçe Sözlük” mutlaka


bulunmalıdır. Sembol? Mazmun? Anahtar Kelime nedir?

3. Düz yazıya Çevirme: Şiirde anlam ikinci, hatta bazen üçüncü mısralara
kaymıştır ve şiirde söyleyişi ve ölçüyü tutturmak için kelimelerin yerleri
de değiştirilir. Şiirde (her bir birimde) anlatılanı anlayabilmek için
birimdeki mısraları “Özne+Tümleç+Yüklem” kuralına göre kurallı
cümleler haline getirmek gerekir. Bunun en kolay yolu; bir birimde kaç
tane yüklem var, o bulunur. Kaç yüklem varsa o kadar cümle var,
demektir. Birimi (bir ya da birkaç cümleye) düz yazıya çevirdiğimizde,
birimdeki anlamı bulmak kolaylaşır.

4. Açıklama: Şiiri açıklamak için kelime anlamı bulma ve birimi cümle


haline getirmenin yanında; şiirin yazıldığı dönemin sosyal ve siyasi
özelliklerini, edebiyat dönemini, şairinin hayata bakışını, mazmunların,
sembollerin anlamını, şiirde uygulanan edebî sanatları bilmek gerekir.
Bütün bunlardan sonra şiiri açıklayabilirsiniz.

5. Söz Sanatları: Şiirde, söz ustalığı yani söz sanatları çok önemlidir. Şiiri
doğru açıklamak için “söz sanatları”nı da anlamak gerekir.

6. Ahenk unsurları: Aliterasyon, asonans vb.

55
KİTAP İNCELEME 1 (Özet)

Kitabın Adı:*
Kitabın Yazarı: (Bir paragraflık bilgi)*

Kitabın Sayfa Sayısı:*


Kitabın Türü:*
Okuduğunuz Kaçıncı Kitap Olduğu:
Kitaba Başlama Tarihi:*
Kitabı Bitirme Tarihi:*

 Kitabın Tanıtımı(Özet) (Kitabın konusu, teması ya da ana fikri, kahraman


ve tiplerin en belirgin özellikleri, konunun geçtiği yer ya da yerler) 2
paragrafı geçmeyecek şekilde*

 Kitabın Lokalizasyonu (Yerleşim Planı)

 İlgimi Çeken Sözler (Cümle ya da paragraf alıntı şeklinde yazılacak ve altına


parantez içinde kendi yorumunuz eklenecek) *

 Anlamadığım kelime, deyim, sembol(mazmun), cümle veya ifadeler ve


karşılıkları (Sözcükte ve cümlede anlam, Anlatım Bozukluğu, Söz Sanatları)

-Kitapta bilinmeyen kelimeler çoğunlukta ise 10 kelime ile sınırlayınız.*

 İlgimi çeken kişiler ve özellikleri*

 Aynı türde yazılmış farklı yazarların kitaplarıyla karşılaştırma ( ya da aynı


yazarın diğer kitaplarıyla karşılaştırma)

Adı Soyadı:
İmza

* İşaretli yerler yeterlidir.

56
KİTAP İNCELEME 2 (ROMAN İNCELEMESİ)

1. Romanın adı, Yayımlayanın Adı:*

2. Yazılış ve Yayımlanış Tarihi: *

3. Yazarın kaçıncı romanı, Diğerleri arasındaki yeri

4. Yerleştirme ( Lokalizasyon= Plan)

5. Romanın türü:*

6. Romancının o roman hakkındaki (okuduğunuz roman hk.) fikri ve genel


olarak roman fikri* (Araştırabilirsiniz!)

7. Romanın ana fikri (Teması, Mesajı veya Tezi):*

8. Özeti: (Tip tasvirleri ve karakterleri belli eden kelimeler özete alınmalıdır.)*

9. Romanın kahramanları (İç ve dış özellikleri, Tasvir ve tahlilleri)*

10. Romancının romanda ileri sürdüğü düşünceler(en az üç tane)*

11. Romanda dil ve üslup

12. Genel Yargı(Kitabı sevip sevmediği, nedeni, görüşlerini destekleyen


örnekler) *

57
TAVSİYE KİTAPLAR

OKUNACAK KİTAPLAR

58
PROJE ÖN HAZIRLIĞI (Proje Öneri Formu)*

-BEYİN FIRTINASI-

Adınız:

Grup Üyelerinin Adları ( Grup Projesi İçin) :

………………………………………………………………. ……………………………………………………………..

………………………………………………………………. ……………………………………………………………..

Projenin Başlığı:………………………………………………………………………………………………………….

1. Proje konusunu açıklayın.

2. Proje sürecinde cevaplarını bulmayı ya da araştırmayı hedeflediğiniz soruları/


problemleri yazın.

**

**

3. Projeniz okul dışlındaki yaşama ne gibi katkılarda bulunabilir? Projeniz toplum/


dünya için neden önemlidir? ( En az iki neden)

**

**

4. Beyin Fırtınası (Grup Tartışması sonucunda öne çıkan fikirler)

5. Projenin tamamlanmasında gerçekleştirilecek görevler/ etkinlikler:

Bitiş Tarihi:……………….

6. Kullanacağınız üç farklı kaynak tipini listeleyin. ( En azından bir tanesi birincil


kaynak “hayatta olan bir kişi” vb. olmalı

7. Proje tamamlandıktan sonra getirilebilecek olası önerileri listeleyin.

59
DERSİN İŞLENİŞİ*

Ders “öğrenci merkezli” işlenir. Öğretmen bilgiye ulaşmada model, yol gösterici,
teşvik edici, düzenleyici ve kontrol edicidir. Derslerde aktif öğrenme ve yapılandırıcı
öğrenme vardır. Yani öğrenci içtenlikle okumalı, dinlemeli, not tutmalı, -ders içi ve
dışında- soru sormalı, cevap vermeye gayret etmeli, araştırmalı, gelişmeye açık
olmalı, yorum yapabilmeli, eski bilgilerinin üstüne yeni bilgiler inşa edebilmelidir.
Bunları -Edebiyat derslerinde ve tabi tüm derslerde- yapmayan ve dersi takip
etmeyen öğrenci derslerde ne yapıldığını, kendisinden ne istendiğini / beklendiğini
anlamayacaktır. Öğrenci, sürekli kendini denetleyerek geride kaldığı konu ve
kazanımlarda (kazanım, alışkanlık ve davranışlarda) başta ders öğretmeni olmak
üzere kaynak kişi ve eserlere başvurmayı alışkanlık haline getirmelidir.

Öğretmenin yazdırmadığı hallerde bile öğrenci –ki sayfalarca ya da ders boyunca


öğretmen tarafından yazdırma, tek başına, “öğrenme”, “içselleştirme” açısından
sağlıklı ve yeterli değildir.- hem sınıftaki etkinliklere ciddiyet ve samimiyetle katılmalı
hem de sınıfta / derste ulaşılan irili ufaklı tüm bilgileri NOT ALMAlıdır…

Dersin Yöntemi: Derslerde beyin fırtınası yöntemi (art arda gelen sorulara art arda
gelen yorumlar*) ile bilgiye ulaşma esastır. -Bu soruları sadece öğretmen değil,
öğrenciler de sorar/ sormalıdır.- Tüme varım tekniği uygulanır. Yani – metin aracılığı
ile- elde edilen küçük küçük bilgilerin toplamı ya da bütünleştirilmesi ile “ana
konu”ya, konunun ana noktalarına sınıfça ulaşılır. Öğrenci ve öğretmenin farklı
yorumlar ve yaklaşımlarda bulunması ve değişik örnekler verebilmesi için tüm
kişilerin insanlar arasındaki iletişimi kuvvetli, dinlemeyi bilen, araştıran ve çok okuyan
olması; not tutmayı bilmesi gerekir. Dersin verimini arttırıcı temel unsur;
“yaşayarak öğrenme”ye inanmaktır. Farklı yorumlardan- bilgilerden ortak karara /
bilgiye varılır.

YORUM * Öğrencilerde yer eden yanlış bir kanaatin neticesinde bir metin ya da konu
hakkında kendilerinden yorum yapmaları istendiğinde bir tedirginlik görülmektedir.
Ders içinde, konuya yeni başlarken sizlerden konu hakkında düşünce, seziş ve
yorumlarınız istenirse duygu ve düşüncelerinizi sınıf ortamında rahatça söyleyin.
Ancak konu tamamlanmış ve işlenmişse somut bir bilgiye dayanması gereken
yorumlarınızda, o konu ile ilgili bilgilerinizin sağlam olup olmadığına dikkat edin. Ve
yorumlarınızı doğru bilgiler üzerine inşa edin. (Yani bir konuyu öğrenmeye yeni

60
başlarken ve bir konuyu öğrendiğinizde yapılan YORUM farklıdır. Birinci yorum yanlış
olmaz; ikinci yorum- bilgiye ve öğrenmeye dayalı değilse- yanlış ya da eksik olur.)

Unutmayınız ki “Türk Dili ve Edebiyatı” derslerinin en önemli amaçlarından biri


öğretmenin yorumunu ezberlemek değil; sizin bir konu hakkında sağlam bilgi ve
tekniğe dayanan özgün yorumlar ve çözümler üretebilmeniz, ürettiğiniz
düşüncelerinizi güzel, anlamlı, cesur ve saygılı ifade edebilmenizdir.

DERSİN TEMEL FAALİYETLERİ:

1. Ders içi ve ders dışında derse gerekli her konu da not tutma alışkanlığı
kazanınız.

2. Daha sonra bu notları düzenleyerek DERS DOSYASIna kaydediniz.

3. Üç-dört kişilik Türk Dili ve Edebiyatı çalışma grupları, kitap okuma /


yorumlama grupları oluşturarak ders notlarınızı, konu araştırmalarınızı,
okuduğunuz kitapların yorumlarını birbirinizle paylaşınız. Emek ve özenle
oluşturduğunuz –kişisel- ders dosyanız sizin en başta gelen başvuru
kaynağınız olmalıdır.

4. Ders saati az, elde edilecek kazanımlar fazla olduğu için ders içinde –çok az-
test çözmeye zaman ayırabiliyoruz. Test çözmeyişi bir kayıp olarak düşünüp
kaygılanmayınız. Asıl olan “ana konuyu öğrenme”dir. Fakat bunun yanında,
konuyu ve kazanımı pekiştirmek için –öğretmenin performans ödevi olarak
vermesini beklemeden- her ünite sonunda; –seçtiğiniz bir konu anlatımlı
test kitabından- test sorularını belli bir sistem (takvim) içinde çözünüz. Test
sorularınızı sınıf içinde ve sınıf dışında öğretmeninize gösteriniz.
( PERFORMANS DEĞERLENDİRME *)

Ders Araçları:

Ders Kitabı (Ya da “Metin”ler)


Ders Dosyası (ve/veya Ders Defteri- Not Defteri)
Konu Anlatımlı Test Kitabı (Yardımcı Kaynak)
Okuma Kitabı
Sözlük ve İmla Kılavuzu
EBA
61
DERS İÇİ VE DERS DIŞI AKTİVİTENİN DEĞERLENDİRİLMESİ

PROJELER / PROJE HAZIRLAMA* (Bilimsel ve Sosyal Projeler –genel- Proje Mantığı)

PROJE RAPORU PLANI


Başlık sayfası
Önsöz ya da Teşekkür
İçindekiler
Çizelgeler Listesi
Şekiller Listesi

ANA BÖLÜMLER

I. GİRİŞ

Problem
Amaç
Önem
Ön Kabuller
Sınırlılıklar
Tanımlar

II. YÖNTEM

Araştırma Modeli
Evren ve Örneklem
Veriler ve Toplanması
Verilerin Çözümü ve Yorumu

III. BULGULAR ve YORUM


IV. SONUÇ, YARGI ve ÖNERİLER
Sonuç
Yargı
Öneriler
KAYNAKÇA
EKLER

(Rapor, en az 10 sayfa olmalıdır.)


Kaynak: Karasar, N. ( 2001). Araştırmalarda Rapor Hazırlama.Ankara: Nobel

62
PROJE ÖDEVİ HAZIRLAMA

 Yıllık proje ödevi hazırlarken (Sunum bahsindeki) “Araştırma Raporu”


bölümüne bakınız. (Yukarıdaki “PROJE RAPORU” planından da
yararlanabilirsiniz.)

 Liselerde projeler 15 sayfadan az olamaz.

 Başlık(kapak), içindekiler, kaynakça ve (giriş-gelişme-sonuç bölümleri ile


düzenlenmiş bir kompozisyon içinde) ana konu bulunmalıdır. Ana konu 15 ve
daha fazla sayfadır.

 Eklenen resimler, grafikler, şemalar da 15 sayfalık “yazı” dışında sayılır.

 Proje ödevini aldığınızdan teslim edeceğiniz süreye kadar –en az iki kere-
ders öğretmeni ile GÖRÜŞME yapılır.

 Projelerinizi “isimle” ve “zamanı içinde”” eksiksiz olarak teslim ediniz.

 Projenizin yazılı araştırma raporu dışında, -öğretmen isterse- “sunusu”nu da


teslim ediniz. -Gerektiğinde öğretmen raporunuzu ve sununuzu konuşma
olarak sunmanızı da isteyebilir.-

 Konuyu birçok kaynaktan araştırınız ama kendi cümlelerinizle düzeni bir


biçimde ifade ederek “araştırmanızı” oluşturunuz.

PROJE ÖDEVİ DEĞERLENDİRME ÖLÇEĞİ

Projeyi zamanında teslim etme: 10p


Konuya hazırlık (Araştırma, kaynaklardan yararlanma):10p.
Sunuş(Plan, Araştırma Raporu):15p.
İçerik:15p.
Özgünlük:15p.
Sonuca Bağlama/ Ana fikir: 10p.
Dil ve Anlatım:15p.
Kaynak gösterme: 10p.
TOPLAM: 100 PUAN

63
PERFORMANS DEĞERLENDİRMELER - DİKKAT!

-Aşağıdaki konu ve ödevler örneklemedir. 2019-2020 Eğitim-Öğretim Çalışmaları


girdiğim sınıflara verilmiştir.-

(2016-2017 2. DÖNEM’inde – bu kitapçığa ve DERSE bağlı- YAPILACAK İŞLER…)

9. Sınıflar Drama

1. 1. Dönem “Grup çalışması” olarak yazdığınız “Oyun”larda; kendinize ait rolünüzü


(replikleri, kostümü, duygu ve düşünceleri, karakteri, vermek istediği mesaj vb.) bir
“yazı”da tanıtınız… (Yazma BİR SAYFA- Seslendirme 5dk.)

9. Sınıflar Diksiyon ve Hitabet

“Hayallerim, Hedeflerim ve Ben” konulu bir sayfalık “Konuşma” hazırlayınız. (Yazılı ve


Sözlü sunulacaktır.) *

10. Sınıf Dil ve Anlatım:

1. Performans: “Küçük Prens” isimli Okuma Kitabını “Kitap İnceleme 1” e göre


inceleyiniz. *

**Uygulama Sınavı:** (2020’de yok)

(10. sınıf)

1. Okuma Sınavı: (25 Puan)Kitapçığa çalışınız. Hazırlanan “okuma


soruları” …tarihindeki “Değerlendirme sınavında” cevaplanacaktır.

2. Yazma Sınavı: Kitapçıktaki “Proje Öneri Formu”na göre bir PROJE


oluşturunuz (Bir Proje hayal ederek bu projenizin nasıl yapılacağını
belirleyiniz.) (15 Puan)

“Hayallerim” konulu bir yazı yazınız. (10 Puan)

3. Konuşma Sınavı: (25 Puan) “Vatan”, “Bayrak”, “Anadolu” temalı bir şiiri
ezberleyiniz.

64
Ezberlediğiniz şiirin bir bölümünü (mısra, beyit, bent) sözlü olarak-
belli bir kompozisyon içinde- açıklayınız.** “Açıklama”** (Açıklamanın
hangi bölüm olduğunu- konuşma değerlenirmesi sırasında- öğretmen
belirleyecektir. *

4. Dinleme Sınavı: (25Puan)

…..tarihinde sınıfta yapılacaktır. Öğretmenin derste dinleteceği 5


dk.lık bir sunu sonunda “5 soru” soru soracaktır. Sunuyu dinlerken
önemli bulduğunuz yerleri “not tut”abilirsiniz.( 15 Puan)

11. Sınıf Türk Edebiyatı:

1. Performans: Kitapçığı okuyunuz.

2. Milli Edebiyat Dönemi içinde yer alan “Kurtuluş Savaşı”


romanlarından bir tanesini “Kitap İnceleme 1”e göre
inceleyerek ……….tarihinde ders öğretmenine teslim ediniz.
(Araştırma Raporu, Bilgisayar Sunusu, Afiş hazırlama, Pano
hazırlama, renkli kitapçık oluşturma gibi “sunum” çeşitlerinden
birini kullanabilirsiniz.)*

***

ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME BÖLÜMÜ

Uygulama Sınavının Değerlendirilmesi:

Uygulama Sınavı Tarihleri:

Performansların Teslim Tarihi:

*İşaretli yerleri kendi çalışmalarınıza uyarlayabilirsiniz.

65
*OKUDUKLARIM ( Buraya not alınız.)

OKUMA ETKİNLİKLERİNİ DEĞERLENDİRME –Farklı değerlendirme ölçekleri ve şekilleri vardır. Bu


sene için “Yazılı”larda “okuma sorusu” ve “Kitap Değerlendirme Formu” yöntemleri kullanılmıştır.-

66
*YAZDIKLARIM

***Listeleyiniz. ( Yazdığınız “yazı”ları, EDEBİYAT DERS DOSYANIZ içinde ders


öğretmeninize gösteriniz.)

YAZMA ETKİNLİKLERİNİ DEĞERLENDİRME (Genel itibarı ile bir yazıda bu noktalar değerlendirilir.)

Plan ( Başlık, Giriş paragrafı; Gelişme Paragrafı, Sonuç Paragrafı):


Konu ve temaya uygunluk Örneklendirme:
Ana Fikir/ Buluş:
Yazı Türü/ Anlatım:
Yazı ve İmla:

67
*SUNDUKLARIM

(**Listeleyiniz…- Sunduğunuz konuları- varsa- rapor ve bilgisayar sunusunu


öğretmeninize gösteriniz…)

SUNU DEĞERLENDİRMESİ (Genellikle şu ana noktalara dikkat edilir. Değerlendirme maddeleri


değişebilir.)

Hazırlık(İçerik):
Bilgisayar Sunusunun Hazırlanışı:
Anlatım/ Etkileyicilik:
Ana fikir:
Konuşma / Soru sorma- cevap verme:

68
ÖĞRETMENİMİN DEĞERLENDİRME NOTLARI

ÖĞRETMENİMLE GÖRÜŞMELERİM

ÖĞRETMENE TESLİM ETTİĞİM ÇALIŞMALAR

69
HAYATA / MESLEĞİME / BİR BİLİM DALINA DAİR

HAYAL-PROJE ve HEDEFLERİM:

(En az 5 Tanesini buraya yazınız)

70
“Hayatı Yürekle Okumak ve Yazmak” Kılavuzuna! ( -Aşağıdaki boşluğa- Bu Kılavuzla
ilgili bir kompozisyon yazınız…) *

-Sesleniş-

*Dilerseniz bu yazıyı bana eposta ile de gönderebilirsiniz. Yaratıcı Yazarlık Çalışmamıza katılabilirsiniz.

71
Öneri:
1. Bu kitapçığı okurken birkaç renkli kaleminiz olsun!
Renkler öğrenme sürecini nasıl kısaltabilir?
Renkleri verimliliğinizi ya da işinizin kalitesini artırmak için kullanabilirsiniz, çünkü renklerin
duygularınızın üstünde uyarıcı etkisi vardır. Renkleri daha enerjik, yaratıcı, kıvrak zekalı, sakin
olmak için kullanabilirsiniz. Ya da kendi renkli kodlamanızı da oluşturabilirsiniz:

Kırmızı: Durumun aciliyetini belirtir. (*Hemen öğreneceğim. Mutlak öğren.)


Sarı: Öncelik ifade eder. (* Bu ödevi, alıştırmayı hemen yapmalıyım.)
Mavi: Bir işin havale edilmesini anlatır. ( * Öğretmenime, arkadaşıma soracağım.)
Yeşil: Bir haberin, yazı ya da projenin vs. araştırılması gerektiğini gösterir. (*Araştır!)
Bilgiyi kaydetmek için de farklı renklerde kağıtlar kullanabilirsiniz.
2. Öğrenmekten keyif alın. Alıştırmaları yapmak size sevinç ve mutluluk versin.
“İstediğinizi yapmanız özgürlüktür; yaptığınız şeyi sevmeniz mutluluktur.” Hanry David Thoreau
3. İyimser olun! (Öğretmeninizin ve bu kitapçığın size çok şey kazandırmak istediğine inanın.)
Seligman “Learned Optimizm” (Öğretilmiş İyimserlik) adlı kitabında iyimserlerin;
 Çalışmalarında daha iyi sonuçlar aldıklarına
 Hastalıklara daha az yakalandıklarına
 Kötümserlerden daha sağlıklı alışkanlıklara sahip olduklarına
 Bağışıklık sistemlerinin daha kuvvetli olduğuna
 Kötümserlerden daha uzun yaşadıklarına dikkat çeker.
 Şimdi sizden istediğim EN KOLAY UYGULAMA: En sevdiğiniz espriyi hatırlayın ve
içinizden tekrarlayın. Espriniz ile bu kitapçığı okumak arasında bir ilişki kurun. Ve onu
her hatırladığınızda GÜLÜMSEYİN…
4. BİR HEDEFİNİZ OLSUN! Hayattan ne istediğinizi biliyorsanız, başarıya giden yolda bir adım
atmışsınız demektir. Başarılı insanlar “ne olmak istediklerini, neyin üstesinden gelmek
istediklerini” bilirler. Hedefler, önünüzde belirgin bir yön olmasını ve böylece hedefinize ulaşıp
ulaşmadığınızın ya da yoldan çıkıp çıkmadığınızın farkında olmanızı sağlar. (Benim gençlik
yıllarım boyunca hedefim: “Kitap yazmak”tı…

“HEDEFLER ÜZERLERİNDE TARİHLERİ YAZILI HAYALLER”dir.


Ek: Nisan 2020
***
Sevgili Öğrenciler ve Kıymetli Veliler
Ümit ederim ki elinizdeki kitapçık hepimizi (beni, sizi, ailelerimizi, milletimizi) arzu ettiğimiz hedeflerimize
ulaştırmakta küçük de olsa bir vesile olur Hepimiz biliyoruz ki üreten, düşünen, paylaşan, seven ve gülen
insanlar sağlıklıdır ve hayat ile insanlık sağlığına, canlılığına çok şey katar. Diledim ki ‘okuldan’ ve
birbirimizden ayrı düştüğümüz bu zorlu günlerde de ‘Edebiyat’ hayatınıza neşe ve anlam katsın. Bu
dileklerle kitapçığı* faydalarınıza sunuyorum. Sevgi ve saygımla.
RÂNÂ DEĞİRMENCİ GAZİ ANADOLU LİSESİ EDEBİYAT ÖĞRETMENİ
İletişim: ranadegirmenci@hotmail.com ANKARA

* KİTAPÇIK Eylül-Ekim 2020’de kapsamlı bir Edebiyat Kitabı çalışmamızda yer alarak yayınlanacaktır.
72

You might also like