Professional Documents
Culture Documents
“AN”LAMA KILAVUZU
“HAYATI YÜREKLE
OKUMAK ve YAZMAK”
RANA DEĞİRMENCİ
2020
ANKARA
*Hazırlanan bu kitapçık; HAYAT BOYU ÖĞRENME KILAVUZU’dur. Okulda tam metin olarak 2016/2017
Eğitim-Öğretim yılına ait DERS YÖNERGESİ olarak kullanılmıştır. – UYGULAMA, PERFORMANS, PROJE
ÇALIŞMA ve DEĞERLENDİRMELERİ TEMEL İLKE ve ÖRNEKLEMELERİNİ kapsayan kitapçık içeriği derslerde
kullanılmaktadır.-
1
2
SÖZ BAŞI
Sevgili Öğrencim………………………………………………………………..,
Tüm isteğim, hayatın boyunca başarı ve mutluluğu bir arada yakalaman ve daima
elinde tutmandır. Çünkü bir “insan” olarak sen ve hayatının tamamı çok değerlisiniz.
Hepimiz bu hakikati biliyoruz. On beş yıllık öğrenciliğim, otuz yıllık öğretmenliğim
boyunca öğrendiğim tek şey, başarı ve mutluluk için bize hazır olarak sunulmuş
pembe yaldızlı kağıtla kaplı kocaman sevimli bir paketçiğin veya sırtımızda taşımakla
yükümlü olduğumuz ışıltılı ve devasa bir ya da birkaç tabelanın hiç bulunmadığı.
Hayatımızı biz şekillendirir, yoğurur, renklendirir ve güçlendiririz.
3
sağlam hayat anahtarlarını” sizlerle paylaşmaya yönlendirdi. Hazırladığım kitapçık
sizlerin -özelde- bulunduğunuz sınıfınız ve lise yıllarınızdaki Türk Dili ve Edebiyatı
derslerindeki başarınızı (bunun yanında bu derslerdeki verimlilik, neşe, farkındalık ve
ilginizi) artırmak, -genelde- “Edebiyat hayattır” idealini anlayabilen bireyler olarak
hayatın her alanında başarı ve mutluluğun anahtarlarını fark edebilmenize sağlam bir
zemin hazırlamak üzere tasarlanmıştır. Kitapçık hem bu öğrencilik yıllarınızda
dersimizin başarı grafiğini yükseltecek bilgi, uygulama, yönerge ve yöntemle doludur
hem de “dil–edebiyat alanında ve diğer bilim dallarında” “tam öğrenme”, “hayat
boyu öğrenme” ilkeleri ışığında hayatınızın herhangi bir döneminde işinize yarayacak
“hatırlatıcı, öğrenmeye hazırlayıcı, kullanışlı yöntem, usûl ve bilgiler”i de içermektedir.
Hayatınızın çok kısa bir döneminde sizlerle olabilecek ama sizin mutluluk ve
başarınızda payı olursa bir ömür sevinecek –bendeniz- öğretmeniniz için kitapçığın
size hayat boyu fayda getireceğine olan inanç büyük ve kalıcı bir mutluluk olacaktır.
Kıymetli “İnsan”,
Rana Değirmenci
Nisan 2020
Ankara
4
ADI: SINIFI:
SOYADI: Numarası:
“SÖZ”LEŞME
1. Görüşme:
2. Görüşme:
İmza İmza
Rana DEĞİRMENCİ
……..SINIFI ……………………….öĞRETMENİ
5
SÖZ BAŞI
“SÖZ”LEŞME
İÇİNDEKİLER
İNSAN………………………………………………………………………………………
TARİHE İZ BIRAKAN İNSANLAR SÖZLEDİLER……………………………..
DİL-ANA DİL NEDİR/ TÜRKÇEMİZ……………………………………………..
EDEBİYAT NEDİR………………………………………………………………………
DİL-EDEBİYAT DERSLERİNİN ÖNEMİ………………………………………..
AMAÇLARI……………………………………………………………………………….
YÖNTEMLERİ……………………………………………………………………………
KAYNAKLARI……………………………………………………………………………
DİĞER BİLİM DALLARI İLE BAĞLANTISI…………………………………….
OKUMA / OKUMA TÜRLERİ…………………………………………………….
(METİN)NEDEN METİN?…………………………………………………………
METİN VE OKUYUCU İLİŞKİSİ…………………………………………………..
METİN-YAZAR İLİŞKİSİ……………………………………………………………..
METİNLE BUGÜNÜN BAĞINTISI………………………………………………
YAZMA…………………………………………………………………………………….
YAZI TÜRLERİ…………………………………………………………………………..
NOT TUTMA YÖNTEMLERİ………………………………………………………
DİP NOT/ KAYNAKÇA YAZMA…………………………………………………
DİL-EDEBİYAT DOSYASI OLUŞTURMA………………………………………..
DİNLEME………………………………………………………………………………….
DİL BİLGİSİ………………………………………………………………………………..
ANLAMA………………………………………………………………………………….
ANLATMA………………………………………………………………………………..
KONUŞMA……………………………………………………………………………….
KURALLARI, TÜRLERİ…………………………………………………………………
“SUNUM”…………………………………………………………………………………
SUNUM HAZIRLAMA………………………………………………………………..
YORUMLAMA………………………………………………………………………….
DİL ve EDEBİYATTA BİLGİSAYARDAN YARARLANMA……………….
EDEBİYAT ve SOSYAL HAYAT BAĞINTISI…………………………………..
EDEBİYAT KİŞSEL GELİŞİM BAĞINTISI………………………………………
SOSYAL PROJELER……………………………………………………………………
NEDEN ŞİİR……………………………………………………………………………..
ŞİİR EZBERLEME……………………………………………………………………….
ŞİİR ÖRNEKLERİ……………………………………………………………………….
BENİM ŞİİRLERİM………………………………………………………………………
ŞİİR İNCELEME………………………………………………………………………….
NEDEN KİTAP………………………………………………………………………….
KİTABA ULAŞMAK………………………………………………………………………
KÜTÜPHANE/M…………………………………………………………………………….
KİTAP İNCELEME 1…………………………………………………………………….
6
KİTAP İNCELEME 2…………………………………………………………………….
TAVSİYE KİTAPLAR…………………………………………………………………..
PROJE ÖN HAZIRLIĞI (Proje Öneri Formu)………………………………..
KELİME AVCISI………..……………………………………………………………….
KAYNAK ARAŞTIRMASI………………………………………………………………..
BİR KAĞIT DÜZENİ……………………………………………………………………..
BİR YAZI OLUŞTURMA ( Plan)……………………………………………………..
DİLEKÇE YAZIMI………………………………………………………………………….
DERSİN İŞLENİŞİ…….…………………………………………………………………..
DERSE HAZIRLIK VE ÇALIŞMA…………………………………………………….
UYGULAMALAR- ALIŞTIRMALAR……………………………………………..
YAZILILAR…………………………………………………………………………………
PERFORMANSLAR……………………………………………………………………
PROJELER / PROJE HAZIRLAMA………………………………………………..
PROJE ÖDEVİ HAZIRLAMA………………………………………………………..
PROJE ÖDEVİ DEĞERLENDİRME ÖLÇEĞİ…………………………………..
OKUNACAK KİTAPLAR……………………………………………………………..
PERFORMANS DEĞERLENDİRMELER……………………………………….
*UYGULAMA SINAVI………………………………………………………………..
*OKUDUKLARIM……………………………………………………………………..
OKUMA ETKİNLİKLERİNİ DEĞERLENDİRME………………………………
*YAZDIKLARIM…………………………………………………………………………..
YAZMA ETKİNLİKLERİNİ DEĞERLENDİRME…………………………………
*SUNDUKLARIM………………………………………………………………………
SUNU DEĞERLENDİRMESİ………………………………………………………..
ÖĞRETMENİN DEĞERLENDİRME NOTLARI……………………………….
“BEN”İM DEĞERLENDİRMELERİM*………………………………………….
EK 1 EDEBİYAT NEDİR?...............................................................
EK2 EDEBİYAT HAYATTIR…………………………………………………………..
EK3 TÜRK EDEBİYATI ve DİL ve ANLATIM EĞİTİM-ÖĞRETİM
PROGRAMINDAN ÖNEMLİ HATIRLATMALAR.,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
İLETİŞİM……………………………………………………………………………………
GÖRÜŞMELERİM……………………………………………………………………..
TESLİM ETTİĞİM ÇALIŞMALAR…………………………………………………
DERS DOSYAMIN ve ETKİNLİĞİMİN DEĞERLENDİRMESİ………………
HAYAL-PROJE ve HEDEFLERİM…………………………………………………...
KILAVUZA SESLENİŞ…………………………………………………………………
7
İNSAN
İnsan, hem dolmak hem de taşmak için “dil”i kullanır. Anlamak ve anlatmak arzusu ile
yanan insan, “bilmediklerini bilme ve bulma” merakı içindedir. Çünkü bilmeyen korku
ve kaygı içinde, bilen huzurlu ve “kendine inanan” olur. Başka bir deyişle, başarılı
olmak isteyen insan aklının sorularını, mutlu olmak isteyen insan yüreğinin
(gönlünün) sorularını cevaplamak, yani “hayatta ayakta durmak için” ihtiyaç duyduğu
her şeyi “öğrenmek” ister. Bilmediklerini (duygu ya da düşünce boyutunda)
öğrendikçe, kafasındaki ve yüreğindeki soru işaretlerini azalttıkça insan mutlu,
huzurlu ve başarılı olur. Böyle bir insanın hayatı da kişiliği de anlam kazanır.
İnsan “dil” ile anlaşır. Akıl ve yüreğin “dil(lisan)” ile bağı büyüktür. Çünkü insan, ana
dilinde sahip olduğu kelime sayısınca geniş ve etkili bir şekilde düşünebilir,
hissedebilir, anlatabilir, tasarlayabilir. Ana dilimizle ne kadar çok ve ne kadar yerinde
soru sorabiliyor, bu sorulara ne kadar çabuk ve doğru cevaplar bulabiliyorsak “insan”
olarak iyi, faydalı, doğru, güzel yönde gelişiyoruz, demektir.
Soran ve merak eden insan gelişmeye ve iç huzuruna doğru büyük yol kat eder.
Hayatın her anında bizde (yüreğimizde, aklımızda) biriken bütün soruları “ana
dilimizde karşılığını bilebildiğimiz kadarı ile / kelime hazinemiz kadar” sorabiliriz, ona
yatırım yapabildiğimiz oranda da en mükemmel cevaplara ulaşırız.
Pekiyi, kim soru sorar? “Kendisini, hayatını ve insanlığı bilmek, bulmak, geliştirmek ve
mutlu etmek isteyen” soru sorar. Biz, soru sorabildiğimiz kadar insanız.
İnsanın ilk sorusu, “Ben kimim?” sorusudur. (Bu soruyu ben hatırlatmış olayım.
Arkasından gelen diğer soruları siz daima soruyorsunuz / soracaksınız. Biliyorum.)
Fakat öğrenen insanın bir soru formülü var ki bunu mutlaka yazmak istiyorum:
8
“5N1K” (Ne-Ne zaman-Nerede-Nasıl-Neden-Kim?) Bu formülü hiç unutmayın ve bu
soruları öğrenmek istediğiniz her konuda muhatabına (kendinize, karşınızdaki insana,
öğretmeninize, kitaba, ders defterine, bu kitapçığa, dünyaya, kâinata) mutlaka sorun.
9
TARİHE İZ BIRAKAN İNSANLAR SÖZLEDİLER
Dil insanlığın kendisidir ve zihin hayatımız onunla vardır. Ahmet Hamdi Tanpınar
10
DİL- ANA DİL NEDİR
“TÜRKÇEMİZ”
Ana dilimiz “Türkçe”dir. Dünyada en fazla konuşuru olan ilk beş sıradaki dilden biridir,
Türkçe. Dilimiz, dünyanın hemen bütün kıtalarında konuşulmaktadır. Türkçe,
dünyanın en eski ve köklü dillerindendir. Türkçenin ilk yazılı metinleri sayılan Göktürk
Abidelerindeki mükemmel Türkçe ve edebî dil bize, Türkçenin çok eski zamanlara
dayandığını göstermektedir. Ayrıca Türkçenin sondan eklemeli bir dil olması ve
dolayısı ile kelime türetmede işlek olması, dil kurallarının oturmuş olması, kelime
hazinesinin zenginliği bizim “zihin haritamız”ın yanında “akıl yürütme, zeka işlekliği”
yönlerinden de güçlü olduğumuzun bir göstergesidir.
Böylesi zengin ve güçlü bir dile sahip olduğumuz için bu dili iyi öğrenir ve özenle
kullanırsak “yaratıcı zekamızı” harekete geçirmemiz; buluş, duyuş, düşünüş
zenginliğimizle “hayatımıza damga vuracak” yetenek, donanım, yorumlama gücü ve
güzelliğe sahip olmamız işten bile değildir. Zira insanlar kullandıkları kelimeler kadar
“düşünebilir”, “hayal edebilir”, “üretebilirler”; kelimelere hâkim olabildikleri oranda
“varlık gösterebilirler”… Bu, milletler için de böyledir: Kültürde, bilimde, teknolojide,
iletişimde, söz sahibi olarak varlık göstermede milletimizi güçlü kılan yine “dilimiz” ve
zenginliği olacaktır.
HAYATTA TÜRKÇE
Türkçe – yani “ana dil”-, hayatın her alanında önemlidir. Doğru, güzel ve düzgün
Türkçe konuşan ve yazan insanın başarılı, aranan, mutlu ve “çıtası yüksek” bir insan
olması kaçınılmazdır. Ayrıca Türkçeyi güzel kullanan, tüm zenginliği ve inceliklerini iyi
bilen bir insan, gittiği her yerde saygıdeğer olur. Sözü dinlenir. Hatta birçok konu
–herkesten evvel- ona sorulur. Ana dilini iyi öğrenen bir insanın yabancı dil(leri)
öğrenmesi ve işlek olarak bu dilleri de konuşması, yazması kolaylaşır. Bu dünyada
dil(lisan) sayısını artırabilen insan, öğrendiği her bir dil kadar dünyaya daha güçlü
hâkim olur.
11
LİSEDE TÜRKÇE
Türk Dili ve Edebiyatı başta olmak üzere tüm derslerde, konuşma ve yazılarınızda
güzel, etkili ve doğru Türkçe kullanınız.
Her şeyden evvel “bilgi”ve “beceri”ye, sizi güzelleştirecek kalıcı davranış ve birikime,
hayatınızın bir ya da iki haftasını alan üniversite sınavı için değil; hayatınızın tamamını
inşa etmek ve kişiliğinizi ömür boyu sağlamlaştırmak için ihtiyaç duyarsınız /
duymalısınız. Hayatına, kişiliğine kalıcı iz bırakan bilgi ve beceriye sahip olan hayat
boyunca karşılaştığı her “ölçme ve değerlendirme sınavını” – zaten- kolaylıkla geçer.
“TYT Türkçe” içinse, lisede sadece son sene (ve / veya 11.sınıf 2. dönem ve
sonrası) çalışmanız yeterli olmayacaktır. Türkçenin –hayat boyu öğrenme ilkesi
ile- taş taş üstüne koyarak, sindirerek, bol uygulama yaparak öğrenme ve
öğrenilenleri alışkanlık haline getirme teknikleri ile zamanla ve adım adım,
pekiştirerek öğrenileceğini unutmayınız.
Hemen her yıl, üniversiteye geçiş sınavlarından henüz yeni çıkmış gençlerin
Türkçe soruları için “Sorular kolaydı ama süre yetmedi” dediğine şahit oluruz.
Böyle bir cümle kuran üniversite adayı öğrencide –görünüşte haklı bir mazeretin
arkasına saklanılmaya uğraşılsa da- hemen fark edilen eksikler şunlardır:
12
a. Türkçenin dil bilgisi kuralları ve incelikleri –en azından, geçen dört sene
içinde- tam olarak öğrenilmemiştir.
b. Temeli ilk okul ve orta okula dayanan (en az on yılı kapsayan) sürekli, düzenli,
verimli ve tekniğe, içeriğe uygun “kitap okuma alışkanlığı” gelişmemiştir /
geliştirilmemiştir.
a. Dil Bilgisi kurallarını iyi öğreniniz. Öğrenme süreci içinde –en kolay ve
önemsizmiş gibi görünen- kural, istisna ve durumun çok önemli olduğunu;
dilin inceliklerinin bu istisnalarda saklı olduğunu unutmayınız.
b. Lisede –son bir buçuk iki yılınız kalsa bile -ki henüz 9.-10. sınıflarda olanlar
daha şanslılar- bir Kitap Okuma ve Anlama Stratejisi (Kitap Okuma Listesi ve
Takvimi) geliştirerek KİTAP OKUMA ALIŞKANLIĞI ve YÖNTEMİ kazanınız. (Bu
listenizin yazar, konu, üslûp, zihniyet, yazı türü vb. yönlerinden çeşitliliği
olsun…) Türkçede paragraf sorularında kullanılan kitapları / eserleri
öğrenerek bu kitapları da okuyunuz.
c. Tam bir “kelime avcısı” olunuz. (Bu avcılık ileride, birçok yabancı dili hemen
öğrenmenize de zemin sağlayacaktır.) Kitap okuma, bir maden tetkik ve
araştırmadır, aslında. Biz kitapları ve onlarda gizlenen “mânâ”ları, onların
bize anlattıklarını anlamak için okuruz/okuyoruz. Kitap bir madense “kelime”
de o madenden kazıyarak bulduğunuz çok kıymetli taştır. Ki o değerli taş ve
anlamı, sizi “akıl ve yürek ufkunuzda” ömür boyu “zengin” ve “lider”
yapacaktır. Amacınız kitabı anlamak olmalıdır; anlamak için de kelime ve
deyimi, mecaz anlamı öğrenmek şarttır. (“Dili anlaşılmaz ve/veya sıkıcı kitap”
gibi ifadeler, hayatına yatırım yapmak istemeyenin zavallı bir savunma
mekanizmasıdır, sadece.)
13
Başlangıçta, bilmediğiniz kelime çoksa elinize aldığınız her kitapta
öğreneceğiniz kelime sayısı için kendinize kota koyabilirsiniz. Örneğin; “Bu
yıl okuyacağım her kitaptan 5 kelime öğreneceğim.” diyebilirsiniz.
Son zamanlarda lise öğrencileri –hayat boyu öğrenme- kuralını unutup sadece
üniversiteye yönelik kısa dönem ve biraz da kaygılı bir öğrenme modeli geliştirdiği için
(daha da acısı, büyükler tarafından bir parça sığ anlatımla bu yola sevk ettirildiği için)
üniversitede ve kariyer basamaklarını çıkmada –Üniversiteye geçiş sınavı Türkçesini
nasılsa bir şekilde atlamalarına rağmen, (Ki bence bu atlama, kısa süreli bellekteki
ezberin insana faydası olmayan bir marifetidir.)- ÜNİVERSİTEYE GİRİŞ’in daha en
başında “Türkçe” derslerinde –ve buna bağlı bir yabancı dilde, çoğunlukla da İngilizce
hazırlıkta- tökezlemektedir.
Oysa ki öğrenciler, henüz lisede Türk Dili ve Edebiyatı derslerinde doğru yöntem ve
tekniklerle Türkçeye / dile -ve elbette Edebiyata- vakıf olsalar, “Türkçenin ve
Edebiyatın güzelliklerini, hazineleri”ni bir öğrenseler; üniversitede Türkçe ve İngilizce
kâbusu yaşamazlar. Sadece üniversitede mi?
14
EDEBİYAT NEDİR
Duygu, düşünce ve hayallerin belli kurallara uyularak estetik bir şekilde yazı veya
sözle anlatılmasına edebiyat diyoruz. Anlatırken dil denen malzemeyi kullanıyoruz.
Edebiyat kelimesinin kökü “bedii”dir. Bu kök, güzel sanat anlamına gelir. Bediiyat ise
güzel sanatlar demektir. Bu yönüyle edebiyat, güzel söz söyleme ve yazma sanatıdır.
Edebiyatın birçok boyutu vardır: Her şeyden evvel, edebiyat sanattır. Bir sözün ya da
yazının edebiyatta yer bulması için (biz edebiyatçılar ona bir yazının “edebî eser”
olabilmesi için diyoruz) estetik değer, yani sanat değeri taşıması gerekir. Şair ya da
yazarlara sanatçı denilmesinin sebebi de budur. Edebiyatın amacı, akla gelenleri
kuru kuruya yazmak ya da söylemek veya ezberlenen basmakalıp bilgileri vakti
zamanı gelince papağan gibi tekrarlamak değil; estetik düşünme ve tavır ile duygu,
düşünceleri herkesten farklı, güzel ve etkili bir biçimde dile getirme ustalığını
göstermektir.
İkinci boyutuyla edebiyat, bir bilimdir. Bilimin en genel tanımına göz atarsak bilime,
aynı şartların aynı sonuçları ortaya koyduğu durumlara bakılarak “genel geçer” ve
“kalıcı” kurallara ulaşmaktır, diyebiliriz. Yani bilimde kurallar bütünü, sebep-sonuç
ilişkisi ve herkesçe doğruluğu kabul edilmiş olgular vardır. Her bilim dalının olduğu
gibi dil ve edebiyat biliminin de sürekli araştırmalar sonucu yeni doğrulara ulaştığı ve
geliştiği unutulmamalıdır.
Edebiyat bilimdir; çünkü yazı yazma kuralları, yazı türleri oluşturma kuralları, dil bilgisi
kuralları, kompozisyon kuralları, konuşma kuralları, okuma kuralları, dinleme kuralları
ve düşünme kuralları gibi devamlılık gösteren araştırmalar ve çabalar sonucunda elde
edilmiş birçok bilimsel (ilmî) veri vardır. Bir edebiyat sanatçısı, bir dil bilimci ya da bir
edebiyat tarihçisi kadar olmasa da kendi kullanacağı kadar bunları bilmelidir.
15
Şu noktayı da göz ardı etmemek gerekir ki: Şairler ve yazarlar edebiyat dalında bir
bilim insanı, bir edebiyat profesörü ise şair ve yazar olmak zorunda değildir. Fakat
yine de edebiyatın hangi yönü ile ilgilenirlerse ilgilensinler sanatçılar, bir parça bilim
insanı, bilim insanlarımız da bir parça sanatçıdırlar. Türk Edebiyatında birçok ünlü şair
ve yazarın değişik liselerde edebiyat öğretmenliği yapması tesadüfî değildir.
Günümüzde ise edebiyat sanatçısı ile edebiyat bilimcisinin, birkaç istisna insan
dışında, birbirinden giderek ayrıldığı gözlemleniyor. (Bunda her şeyin
mekanikleşmesinin ve sözüm ona branşlaşmanın etkisi var mı acaba?)
Sözün kısası, edebiyatla hangi boyutta olursa olsun isteyerek -kişisel gelişimini
isteyenlerin Edebiyatla uğraşmayı seçmesi kaçınılmazdır- ve severek uğraşıyorsanız,
hangi yönünüz ağır basarsa bassın, hem sanatçı hem de bilim insanı olmak
zorundasınız. Ya da en azından edebiyatla ilgili bir şeyleri bilmeli ve bildiklerinizi
estetik bir gaye taşıyarak dış dünyaya yansıtma çabası içinde olmalısınız. Ortalama ve
bir parça mürekkep yalamış bir insan olarak amacımız bu olmalı.
16
Kültürlü Bir İnsan Olmamızda Dil ve Edebiyatın Etkin Rol Oynadığı Davranış ve
Öğrenme Alanları:
(Tarih, Coğrafya, Kimya, Fizik, Astronomi, Matematik, Psikoloji, Antropoloji, Politika v.b. )
11. Okuma ve dinleme yoluyla hayatta tek başına çözemediğimiz sorunların başkalarında
da var olduğunu ve bu sorunların bazılarının çözümlerini öğrenme
12. Kompozisyon oluşturma kültürü (Bu kültür, konuşma ve yazıyla sınırlı değildir.
Kompozisyonun gerçek hedefini anlayanlar kendisindeki ve dış dünyasındaki düzeni ve
uyumu hep arayacaklar (ve muhakkak bulacaklar); hangi bilim ve sanat dalına
yönelirlerse yönelsinler, belli bir estetik anlayışa varacaklardır.)
13. Samimi ve içten, farkındalık ve edep içinde; ölçülü, etkili iletişim ve diyalog kurma
kültürü
17
14. Sorun çözme, başkalarını ve kendini anlama kültürü
15. Edebiyatın okuma, anlama, dinleme, yazma ve grup çalışması tekniklerini etkili
kullanarak herhangi bir alanın meslek bilgisini öğrenme.
17. Sonuç olarak; insanın kendi hayat tarzı ve kişiliğini oluşturma kültürü.
Tek cümle ile söylersek; hangi konuda ve hangi alanda gerçek anlamda bilgilenmek,
kültürlü, donanımlı, aranan ve söz sahibi bir insan olmak istersek anahtarlarımız
dilimiz ve edebiyatımızdır. Unutmayalım ki kişiliğimizde olumlu, anlamlı ve derin iz
bırakanlar; yani bizlere bilim, kültür ve sanat hizmeti verenlerle bizlere bir şeyler
öğretenler de (okullarda ve pratik hayattaki öğretmenlerimiz) dolaylı ya da direkt
olarak dil ve edebiyattan etkin bir biçimde yararlanmış, bu alanlarda gerçek manada
olgunlaşan insanlardır.
Şimdi gelelim işin en can alıcı noktasına: Bizler, Edebiyatın sanat (estetik ve güzellik)
ve bilim (kurallar bilgisi) yönleri ile hayatımızın her anında ve her alanında
yakından ilgilenmeliyiz. (Hayatta hangi bilim dalında ilerlemeyi düşünürsek
düşünelim bu kural değişmez.) Böylelikle; kültürlü, mutlu, başarılı, üretken,
paylaşımcı, karşısına çıkan her sorunu çözebilme yeteneğine sahip, kişisel gelişimini
tamamlamış, kendinin ve çevresindekilerin hayatta bulunduğu noktayı iyi tayin
eden, kendi mutluluğu ve başarısı için olduğu kadar başkasının mutluluk ve başarısı
için gönül hoşnutluğu ile çaba sarf eden bireyler olacağız. Bu çapta yetişmede,
okullarda Dil ve Edebiyat alanında öğrenim görenler, okuldan uzak hayatlarında dili
ve edebiyatı öğrenmeye çalışanlara nazaran çok daha şanslı olacaklardır. Ne yazık ki
bu şanslarının hiç farkında olmayanlar veya şanslarını öğrenim yılları boyunca
kullanamayanlar oldukça fazladır.
18
edip bir şeyler yazmamız yeter... Bunu yaparken de güzeli, estetik olanı, doğruyu, iyiyi,
bilginin ve öğrenmenin ışığını hedefleyerek hayattaki çıtamızı yani “yaşam kalitemizi”
hep yüksekte tutmayı, ”erdemli, edepli ve bilgili insan” olmayı deneyebiliriz. Buna
değer, ne dersiniz? Edebiyat derslerinde kazandırılmaya çalışılan bilgi, beceri ve
davranışların bütününe hep bu mantıkla bakmalıyız. Bütün bu bilgi, beceri ve
davranışların anahtarları okullarda belli bir yöntemle Edebiyat derslerinde elde edilir.
Edindiğimiz bu anahtarlar akıl, duygu ve yüreğimizi besler ve tüm hayatımızda işe
yarar. Edebiyat derslerinden kalıcı olarak bir şeyler öğrenenler, edebiyatın kendi
hayatlarına “edep ve adap” kazandırdığına / kazandıracağına inananlar ve
kazandıklarını yaşayarak görenler olacaktır.(= Öğrenmeye istekli oluş ve gelişmeye olan
inanç.) İşte bu noktada, Edebiyatın önemli bir fonksiyonunu şu şekilde vurgulamak
gerekir:
Edebiyat, HAYAT BOYU ÖĞRENME YOLLARINI gösteren çok amaçlı bir derstir.
Dersten öte, bütün hayatımızı kaplayan bir öğrenme ve alışkanlık alanıdır.
19
DİL-EDEBİYAT DERSLERİNİN ÖNEMİ( *Bir DENEME ile ifade edelim.)
Beynin işleyişi, hafızayı güçlendirme teknikleri, altı şapka düşünmesi, yaratıcı zekâ,
çoklu zekâ kuramı, tam öğrenme ve 5N1K gibi eğitim ve öğretimle, daha genel bir
açıdan bakarsak “insanın gelişimi” ile ilgili teknikler artık hiçbirimize yabancı değil.
“Öğretmen her şeyi bilir, buna karşılık öğrenci bilmez, ancak ona anlatılanı taklit eder,
zaten taklit etmelidir de” zihniyetiyle öğrencinin her şeyi öğrenemeyeceği ya da
bilgiye direkt ulaşamayacağı tezini uzun yıllar sürdüren eğitimimizde, bu sözü edilen
tekniklerin ışığında artık, “tam öğrenme”yi, daha da ileriye giderek “hayat boyu
öğrenme”yi yeniden keşfediyoruz. Bu yeni yaklaşımla (bu yaklaşımın yansıması olan
yeni eğitim programlarıyla) günümüzün öğretmeni, her şeyi bildiğini iddia
edemeyecek, yaşı ne olursa olsun, kendini tam öğrenmeye adamış olan insan bilgide
ileri olacaktır. Öğretmen, sadece öğrenmenin yolunu gösteren “rehber” konumuna
gelecektir. (Hatırladınız mı, ”Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz” ve “Akıl, yaşta
değil baştadır” bizim eğitim anlayışımızın sırlarıydı. Unutmuşuz galiba.) Senelerdir,
“insanın bir zekâsı var ve bu nicel olarak ifade edilebilir” inancına sahiptik. Yeniden
keşfettiğimiz eğitim anlayışıyla bir adet zekâ yerine sekiz etkinlik alanında çoklu zekâ
kuramından bahseder olduk. Ve bu sekiz zekâya, gün geçtikçe yenileri eklenmekte…
Uzunca bir süredir, sayısal ve sözel zekâ diye ikiye biçtiğimiz insanları ideal
yetiştiriyoruz zannıyla hep yarım yetiştirdik. Toplumun neredeyse tamamını, sayısal
zekâya sahip olanın sözeli yap(a)mayacağına veya sözele ihtiyaç duymayacağına;
sözel zekâya sahip olanın ise sayılarla ilgilenmeyeceğine, ilgilense de sayılar dünyasını
anla(ya)mayacağına inandırdık. Daha da ileriye gittik; sadece sayısal zekâları olanları
“akıllı(!)” saydık. Ne zaman ve nasıl başladı bilinmez; eğitim sistemimizde yıllardır,
öğrenciyi hem kendi bedeninde hem bulunduğu toplumda hem de hayatla
bağlantısında sayısal ve sözel zekâ diye ortadan ikiye ayırmışken bugünlerde
matematiği müzikle, Türkçeyi resimle, edebiyatı bilgisayarla nasıl anlatırız, telâşına
düştük. Bu telaş, geç kalınmış ama isabetli bir telaş…
Yanlışı, insanımıza ve insan olarak kendimize tek taraflı, daha doğrusu tek boyutlu
bakarak yapıyoruz. Bu bakışa ön yargılı yaklaşımları da ekleyebiliriz. Birçok yönden
yanlışımız var: Birinci olarak; beynimizin ve dolayısıyla zekâmızın işleyişini ve çeşitli
fonksiyonlarını bilmiyoruz, bilsek de ısrarla reddediyoruz. İkincisi ise; sayısal zekâ ile
sözel zekânın -ve buna ek olarak diğer altı zekâ türünün- birbirlerinin destekleyicisi ve
bütünleyicisi olduğunu görmüyoruz. Üçüncü aşamada; matematik alanının mantığı
(sayısal ve sembolik ifadeler) ile dil bilgisi ve edebiyat alanlarının mantığının
(harfler, sözel ve sembolik ifadeler) beynimizin aynı yarım küresinin (beynin sol
20
tarafının) aynı ya da birbirine yakın fonksiyonlarının ürünü olduğunu fark etmiyoruz
veya bundan haberdar değiliz. Ya da bunun böyle olduğunu yok saymak işimize
geliyor. Dördüncüsü de; edebiyatın ve bir uzantısı olan sosyal bilimlerin insana
katkılarını göremiyoruz. Sosyal bilimleri ve insanın sosyal boyutunu küçümsüyoruz.
Tam bu noktada, dilin ve özelikle de edebiyatın önemli bir özelliği karşımıza çıkıyor.
Edebiyat, işaretleri (harfler= sayılar) okuma, sembolleri çözme ve anlamlandırma,
parça ve bütün arasında ilgi kurma, bunlara anlam yükleme gibi yönlerden matematik
alanı ve diğer sayısal alanlarla benzeşirken; duygulara hitap etme, yaratıcı zekâ ile bir
ürün ortaya koyma, hayal dünyasını zenginleştirme ve kullanma, analiz ve sentez
yapma gibi yönleriyle de sayısal zekâyı bütünlüyor. Tabii ki edebiyat sadece sayısal
zekâmızı bütünlemiyor, dikkat ederseniz, diğer zekâ türlerini de aktif kullanmanın bir
yolu olarak karşımıza çıkıyor. Bütün bunlara ilaveten, edebiyatın diğer sosyal
bilimlerle, estetik ve sanatla olan sıkı bağlarının da gözden kaçırılmaması gerekiyor.
Hangi zekâ türünde baskın olursak olalım, bilinçli veya bilinçsiz sayısal bir alanı
seçelim; edebiyatla uğraşmak, edebiyatı öğrenmek için çaba göstermek, bizim hem
maddî hem de manevî zenginliğe kavuşmamız için gerekli olan anahtarlara sahip
olmamız demektir. Edebiyat, bütün işlevleri ile bu imkânı insanoğluna sunmaktadır.
Yani gerçek bir edebiyatçı hem sayıları, bağıntıları bilmek hem de harfleri, sembolleri,
hayatın formüllerini anlamak ve hayatını bunlarla anlamlandırmak zorundadır.
Söylediğimizi tersten okursak (sayısal ifade ile; oluşturduğumuz “yazı formülü”nde
içler dışlar çarpımı yaparsak) bir matematikçi ve fizikçinin sayılarla, formüllerle, hayal
kurma ve yorumlama gücü ile arası çok iyi ise ana diline -dil bilgisi, okuma ve anlama-
ve sosyal bilimlere de ilgisi yüksektir. Ülkemizde sayısal alanda kendini kanıtlamış
insanlara baktığınızda onların dille, edebiyatla, tarihle, coğrafya ile, güzel sanatlarla
yakından ilgilendiklerini görürsünüz. Hatta bazıları, akademik olarak yetiştikleri fen
bilimleri kadar ilgi duyup kendilerini yetiştirdikleri sosyal bilimlerde de otorite olacak
düzeyde bilgiye sahiptir. Birçok iyi edebiyatçı fizik, matematik, astronomi, tıp gibi
sayısal alanlardan da uzak değildir. Yılların ötesinden de olsa bir Fuzûlî’yi, hiç bu
yönüyle değerlendirdiniz mi? Üstelik ona hayatı anlamak yetmemiş, ölümden
sonrasını da keşfe çıkmış!
İnsanın çok yönlülüğü yaratılış sırrında gizlidir. Çünkü insan yarım değildir. Dünyayı,
hayatı ve kendisini anlamak isteyen insan, HAYATIN TÜM ALANLARI İLE AZ YA DA
ÇOK İLGİLİDİR. Sadece bir alanın varlığını veya gerekliliğini kabul etmek, insanın
kendisinin yarım olduğu fikrinde ısrar etmesidir. Onun için dozu ne olursa olsun
sayısal ve sözel zekânın yanı sıra, bütün zekâ türlerimizi kullanmak zorundayız.
Kullanmamakta direnir de içimizdeki bazı potansiyellere set çekersek bedenî ve ruhî
sayısız rahatsızlıklara yakalanırız. Bugünün dünyasındaki insanlara şöyle bir bakın,
21
hiçbir şeyden zevk alamamalarının sebepleri neler acaba? Konuya şu yönden de
yaklaşılsa yanlış olmaz: Sayısal yönü kuvvetli olanlar maddeyi keşfeder. Bu keşif
dünyalarını ve akıllarını zenginleştirir. Sözel yönleri kuvvetli olanlar, manevî
dünyalarını, yüreklerini, düşünce ufuklarını zenginleştirirler. Her iki yönünü
geliştirmek için uğraşanlar ise yukarıda sayılanlara ilaveten, hayallerini, kişiliklerini
ve hepsinden önemlisi, hayatlarını zenginleştirirler.
Gelin, sekiz zekâ türünü* edebiyatla yan yana getirelim: Edebiyatı hangisinden veya
hangi zekâ türünü edebiyattan ayrı düşünebilirsiniz? “Edebiyattan anlamıyorum,
edebiyatı sevmiyorum ve bilmiyorum” diyenler bile bilinçsiz de olsa, edebiyatın bir
yönüne ihtiyaç duyarlar. Şuursuz ve küçümser bir tavırla da olsa dilin ve edebiyatın
imkânlarını kullanırlar. Düşündüğünüzde edebiyatın diğer alanlarla bağlantısını
bulmanız hiç de zor olmayacaktır. Size birkaç örnekle yardım edebilirim:
“Okuma- yazma- anlama- yorum yapma” ile “konuşma ve dinleme”, bütün bilim
dallarının giriş kapısıdır. “Düşünce, duygu ve hayallerdeki beyin fırtınası ile bütün
bunlara bağlı estetik anlayışı” ise hangi bilim ve sanat dalına ilgisi olursa olsun
veya hangi zekâ türünde baskın olursa olsun bütün insanların manevî hazinesidir.
İnsanın toplumsal ve sosyal varlık olarak kendini ifade etmesinde hangi zekâ türüne
daha fazla ihtiyacı söz konusu olabilir, sizce? Hangi alanı seçmiş olursa olsun, bir
insanın baskın olduğu zekâsını ortaya koyabilmesinde Edebiyat alanının hangi
faaliyetlerinden söz edilmez ki? Şunun farkına varmalıyız ki insan olarak bilgiye,
sanata, kültüre, düşünceyi geliştirmeye, kendini ifadeye, iletişime, yeni şeyler
üretmeye, problemlerimizi çözmeye, mutluluk ve başarının yolunu bulmaya gerek
duyuyorsak edebiyat alanında yetişmek, gençlerimizi bu alanda yetiştirmek
zorundayız. Çünkü edebiyat hayatın ritmini yakalamaktır. Çünkü EDEBİYAT HAYATTIR.
Dil ve Edebiyat dersleri sadece “bilgi” dersleri değildir. Bu dersler hayatınız boyunca
size yardımcı olacak “davranış” ve “alışkanlık” kazandıran kazanım dersleridir. Yani bu
dersler “bilmek” yanında bildiğini söz, yazı, davranış ve yaşayışla “anlatabilmek”
becerisini bize kazandırır. Bu dersler sayesinde:
Okuma
Anlama
Anlatma
Yazma (Not tutma- Not Alma)
Konuşma
Dinleme
Düşünme (Analiz, sentez, buluş)
Dil Bilgisi (Ana dili geliştirme)
Anlama- Yorumlama
Sosyalleşme
Problem çözme- Buluş
(Üstelik esas olan; bu becerilere sahip olan öğretmenlerin iki blok derste bu hünerlerini sergileme iddiası
içinde olmaları değil, bu becerileri ile öğrencilere “rehber / model” olarak, onların önünü açarak
öğrencilerine yukarıdaki becerileri geliştirecek imkanlar sunabilmeleridir. Asıl olan; bu alanlarda
“öğrenci”nin gelişme kaydetmesidir.)
Sayılan becerileri kazanmak uzun ve zahmetli bir süreçtir. Fakat bu süreç için ter
dökmeye, uğraşmaya değer. Şahsiyetinizin ve hayatınızın kazancı kıymetli ve kalıcı
olur.
Tek ve vazgeçilmez çare/lermiş gibi ısrarla bütün derslerde uygulanan “defter tutma”,
“yazdırma”, “ezberleme, ezberletme”, “test çözme” kolay ve sığ alışkanlıklarının
dışında / ötesinde, tüm derslerde kullanılan birçok farklı ve etkin teknik vardır,
günümüzde. Ayrıca, bir gerçeği de tekrar hatırlatmakta fayda var: Derslerimiz hayatla
bağlantılı olduğu için “sınıf içine hapsolan değil”; hayat ile ilgi kurabilen teknik ve
yöntemler bizi kalıcı başarıya ve “eser”e / çözüme götürür; “hayatı anlamaya ve
anlamlandırmaya” ulaştırır. En güzeli de lise yıllarında derslerde kazanacağınız bu
becerileri “ömür boyu” kullanabileceğiniz gerçeğidir.
23
“Yapılandırmacılık”: Öğrencinin bilgiye adım adım ulaşması; taş taş üstüne koyması,
daha önce öğrendiği bilgileri şimdi öğrendikleriyle birlikte yorumlayarak yeni
doğrulara (yepyeni bilgilere) ulaşması.
“Grup çalışması”: Birden çok öğrencinin bir arada çalışması (Grup Sunusu gibi…)
Toplumda sorumluluk alma: Bir sosyal sorumluluk alma, sosyal etkinlik düzenleme,
toplum hizmetine katılma gibi… (Bakınız; dersimiz bu teknikle “HAYATA TAŞTI”…)
“Proje Tabanlı Eğitim”: Merak etme, yeni bilgileri araştırma, problem çözme,
teknoloji kullanma.
“Öğrenmeyi öğrenme”: Bilgiye ulaşmada “bir ömür” istekli olma ve bilgiye ulaşma
yollarını bilme. Dolayısı ile asıl bilginin kişisel gelişim, kişisel başarı ve mutluluk kadar
“insanların / insanlığın” mutluluğu ve huzuru için de gerekli olduğunu bilme / fark
etme.
5N1K: Bu formülü sadece derslerde değil, hayatının her alanında sorma, kullanma.
“İşbirlikçi öğrenme”: Bir grup içinde paylaşmayı ve görev almayı; diğerlerine saygı
duymayı, sağlıklı iletişim kurmayı öğrenme.
“Çoklu zeka”: Öğrencinin kendi öğrenme yöntemlerini bulması / fark etmesi / hangi
yöntemle öğrenebildiğini görmesi (tabii öğretmenin de bu konuda da rehber olması)
= Resimle, müzikle, dinleyerek, yazarak, yaparak, yaşayarak, seyrederek öğrenme.)
“Hayat Boyu Öğrenme”: İnsan, daima gelişen bir varlıktır. Ve son nefesine kadar
“öğrenecek”tir. Doğru teknik ve alışkanlıklara sahip olanlar bir ömür “öğrenir”ler.
Öğrenmenin yaşı ve zamanı yoktur.
24
OKUMA
“KİTAPLA KONUŞMAK”
Bunlar sadece kitap veya kağıt yığınları değil; raflara dizilmiş canlı zihinlerdir. Her birinden
kendi sesi çıkar… ve müzik setinin bir düğmesine basmamızdan çıkan sesler gibi seslerle bir
odayı bir anda doldurabilirler. Böylece raflardan bir kitabı alan herhangi birimiz zaman ve
mekân olarak bizden uzak bir kişinin sesini ve bizle konuştuğunu duyabiliriz.” Gılbert Highet
İNCİYE KAVUŞMAK İÇİN “İYİ OKUYUCU” OLMALIYIZ… İyi bir okuyucu “iyi bir
dinleyicinin” takındığı tavır gibi yazarların bu yüzeysel engellerine -özellikle yüzeyin
altındakini seziyorsa- TAKILMAYACAKTIR. İYİ BİR OKUYUCU OLMAK
25
NİYETİNDEYSENİZ BAZI SORULARA CEVAP VERMEK ZORUNDASINIZ. Okuma
ihtiyacınızı belirlemek için öncelikle, “OKUMANIN HAYATINIZDAKİ YERİ”ni
sorgulamakta fayda vardır. Günlük işinizin / bilgi öğrenme isteğinizin “okuyacağınız
materyalleri seçmede etkili olan ihtiyaçlarını” belirlemede;
NE OKUMALIYIM?
Hayatınıza fayda sağlayacağına inanarak iyi bir kitap seçme ve iyi bir okuyucu olma
hedefine sahipseniz okuma ihtiyacınızı belirlemek için “hayatta size verilen rolün, size
verilen görevin “özü”ne inmeniz gerekir: “KENDİNİZİ TANIMALISINIZ…”
HEDEFLERİNİZ VARSA; SİZİ yetiştirecek olan kitaplar “edebî-ilmî değeri” olan, kalıcı
kitaplardır…
Bir öğrenci, kültürlü bir yetişkin ve yorumlama gücü yüksek bir birey olabilmek için
TÜRK ve DÜNYA KLASİKLERİNİ tanımak zorundadır. Ya da “edebî-bilimsel kitaplar”a
yönelmelidir. Başkalarının yardım ve himayesine muhtaç olmadan KENDİ BECERİ VE
YETENEKLERİMİZİ KENDİMİZ GELİŞTİRMEK ZORUNDAYIZ. İyi ve etkin okuyucu olarak
mutlaka “bir okuma listeniz” vardır ya da oluşmalıdır.
Günümüzde sürekli olarak yeni yeni kitaplar basılmaktadır. Bilgiye eskimeden hemen
ulaşabilmek için çok okumamız gerekir. Fakat hem zamanımız kısıtlıdır hem de bilişim
teknolojileri sayesinde her an yeni yeni bilgilerle karşılaşırız. Bu bilgilere zamanında
ulaşabilmek için okuma tekniklerini kullanmalıyız.
26
OKUMA ALIŞKANLIĞI KAZANMADA VE
SEÇEREK OKUMA
Okuduğunuz kitap sayısından daha fazla “OKUMA KALİTENİZ” deki artışı TERCİH EDİN.
TARAMA TEKNİĞİ
Bu teknik tam bir stratejidir. Kitabı, göz hareketleriyle hızlıca tarayarak eserin ne
kadar zamanda okunabileceğini ve ne kadar dikkate değer olduğunu tespit etmektir.
Alışkanlık haline gelmiş koordineli göz hareketleriyle TARANAN YERLERDEN
ANLAMLAR ÇIKARMAK şeklindeki okumanın bir çeşididir. Diğer önemli adımı da
OKUNACAK KISIMLARI DİKKATLİCE SEÇEREK yalnız o bölümler yardımıyla ESER
HAKKINDA GENEL VE DOĞRU YARGILARA VARMAKTIR.
“Bazı kitapların sadece belli kısımları okunur; diğerleri okunur fakat fazla dikkat
verilemez. Kimi kitaplar da çok büyük dikkat verilerek tamamen okunur.”
DİKKATLİ VE ETKİLİ OKUMAK konusu ile ilgili geliştirilen bir kontrol listesini sizlerle
paylaşalım:
27
KONTROL LİSTESİ: “DİKKATLİ OKUMAK”
1. Her hangi bir KİTABI okurken o kitabı derin bir ilgi ile OKUYUŞ AMACINIZ
gerçekten belli olur mu?
( ) Evet ( ) Hayır
Bu bakış yazarın sizi nereye sürüklediği hakkında bir “öngörü” kazanmanızı ve yol
boyunca (okumanız boyunca) “İZLEYECEĞİNİZ KAVŞAK NOKTALARINI” bilmenizi sağlar.
28
KİTAP OKUMA YOLCULUĞUNDA HANGİ YOLU TAKİP EDECEĞİM?
(ANA TABELALAR)
Kitap okurken doğru bir okuma yolu takip ettiğinizi anlamak için okuduğunuz her
kitaba uyabilecek, yazarla aynı olda olduğunuzda emin olmanızı sağlayacak BİR KAÇ
SORU(ADRES SORUSU) BULMAK / BİLMEK GEREKİR.
Bir tartışmacı gibi okuyun. Okuduğunuz yazıya İDDİALARLA saldırın, tartışın; iddiaları
onaylayın ya da onaylamayın ama onlara / konulara dair bir fikriniz olsun. Ezberciler,
bilgiyi yalayıp yutar, ancak herhangi bir bağlantı kurmayı başaramaz. ”Öğrenilenlerin
HAYATLA BAĞLANTISI” olmadığı için BİLGİ BİR SÜRE SONRA UNUTULUR.
Okuduğunuz ne olursa olsun “kitapla sizin arasındaki bağlantı”yı bulmalısınız…
Okuduğunuz bilgilerle hayatınıza yeni bir bakış açısı, yorum getirebilirsiniz…
SON OLARAK; yazılı olan her şeyi –körü körüne- kabul etmek zorunda değilsiniz…
Şüpheci olun… ANALİTİK DÜŞÜNÜN… HAYATI YORUMLAYIN… Hayat kitabınızı
yüreklice okumanız dileğiyle…
29
(DERSİN) EDEBİYAT BİLİM ve SANATININ MERKEZİ / TEMEL TAŞI
METİN
1. “Edebiyat tarihi öncelikle metinler tarihidir. Metnin bize verdiği ise san’atkârın iç âlemidir. Bunu
muasır ilmin hudutları (modern bilimlerin çerçevesi) içinde psikoloji, fizyoloji ve
bilhassa psikopati bakımlarından inceleyip san’atkârın ruh portresini vücûda getirmeden bilgi, his,
fikir, hayâl melekelerindeki kudretini muayyen usûllerle (çeşitli yöntemlerle) ortaya koymadan onu
edebiyat tarihi içine oturtamayız. Bu tedkik (inceleme) insan denen problem üzerinde olduğu için
çok şümûllüdür. (kapsamlıdır.)(Prof. Ali Nihat Tarlan, “Fuzûlî Divanı Şerhi” 1. Cildi Syf.14 )
(Biz de ekleyelim: Bilgi, his, hayâl melekelerinin gelişmesi ancak ve ancak dilin
gelişmesi, edebî metinlerin okunması ile mümkündür.)
2. Türk Dili ve Edebiyatı (9-12. Sınıflar) Dersi Eğitim-Öğretim Programı, edebî
metinler aracılığıyla öğrencilerin Türk edebiyatının ve kültürünün temel
niteliklerini, önemli sanatçılarını ve eserlerini tanımalarını; Türk dilinin
inceliklerini keşfetmelerini; anlama, anlatma ve eleştirel düşünme becerileri ile
(“hayata ve insana dair”) estetik zevk düzeylerini geliştirmelerini
amaçlamaktadır.
Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Öğretim Programı ile 1739 Sayılı Millî Eğitim Temel
Kanunu’nda yer alan “Türk Millî Eğitiminin Genel Amaçları ve Temel İlkeleri”ne uygun
olarak öğrencilerin;
• Edebiyatın doğasını, işlevini, birey ve toplum için ifade ettiği anlamı kavramaları,
• Edebî metinler aracılığıyla Türk kültürünü ve Türkçenin inceliklerini tanımaları,
Türkçeyi özenli ve bilinçli biçimde kullanmaları,
• Türk edebiyatının tarih içinde gösterdiği değişim ve gelişimi seçkin örnekler
üzerinden tanımaları,
• Türk edebiyatına ait eserler aracılığıyla millî, manevi, ahlâki, kültürel ve evrensel
değerleri tanımaları ve benimsemeleri,
• Türk ve dünya edebiyatının farklı dönemlerinde yazılmış önemli eserleri yapı, tür,
dil, içerik, bakış açısı gibi yönlerden değerlendirerek estetik zevk düzeylerini
geliştirmeleri,
• Metinler aracılığıyla okuduğunu anlama ve eleştirel okuma becerilerini geliştirerek
okuma alışkanlığı kazanmaları.
NEDEN KİTAP? “Kitap, zihni daima canlı tutar. Kitap ile diğer insanların hayat
tecrübesinden en kısa yolla yararlanmış olursunuz. “
30
KİTABA ULAŞMAK “Günümüzde kitaba ulaşmak oldukça kolaydır. E-Kitaplar dahi
vardır. Ulaşmak istediğiniz kitabı “internet” yolu ile alabilmeniz, internet
kütüphaneciliğinden yararlanmanız mümkündür. “Okumak istediğiniz kitapları
belirleyerek bir KİTAP OKUMA LİSTESİ oluşturun ve bu listeye göre kitapları okuyun.
En güzeli “kendi BASILI kitaplarınıza” zaman içinde sahip çıkmaktır.”
KELİME AVCISI “Tam bir kelime avcısı olun.” Yani elinize geçen bir yazıda
karşılaştığınız her kelimenin / terimin / deyimin anlamını öğrenin. Yeni kelimeleri
yazılı ve sözlü anlatımlarınızda cümle içinde kullandığınızda daha çabuk öğrendiğinizi
görürsünüz. Ne kadar çok kelime bilirseniz; o kadar güçlü anlama yeteneğine,
anlatma gücüne ve “hayal / yaratıcı zeka” yeteneğine sahip olursunuz. Kelime
dünyası zengin olanın iç dünyası da o ölçüde zengin olur. İfade gücü kuvvetli olan
başarı ve mutluluğu sımsıkı yakalar.
SÖZLÜK KULLANIMI Her kelimenin mutlaka anlamına bakın. Yani “sözlük” kullanın.
Sözlük kullanımı alışkanlığı size kelimelerin farklı anlamlarını / mecaz ve deyim
anlamlarını da daha çabuk kavramanıza imkan sağlayacaktır. İyi bir okuyucu hiçbir
kelimeyi atlamaz. “Kütüphanenizde mutlaka sözlükleriniz olsun!”
32
YAZMA
İnsan için de durum pek farklı değil. “Leonardo da Vinci’nin Not Defteri”* isimli
kitabını okuyunca hayretler içinde kalmıştım. Leonardo, çocukluğundan beri “hayal
ettiği her şeyi” (sayılarla, kelimelerle, çizgilerle, renklerle ilgili hayal ettiklerini) her an
her dakika bir yere kaydetmiş. Ve “kendi not defterinde” kendisinin aktardığı gibi; bu
“kayıt”larını günler, aylar hatta bazen yıllar içinde –daima ekleme ve düzeltme
yaparak- geliştirmiş. Bu SABIRLI, YÜREKLİ AMA İZ BIRAKICI YÖNTEMLE ölümsüz
“buluş, icat ve sanat eserlerine” ulaşmış.
“Yazmak” o kadar önemlidir ki “sözlü tarih” geleneği ile nesiller boyu “aile günlükleri”
ile “aile tarihleri”ni ev ev yazanlar (bu alışkanlığa sahip topluluk ve milletler),
kendilerine ait bir konuda “belge” gösterme “günü” geldiğinde (iddialarını ispat
etmede), hemen o anda, bizlerden ön sıralara geçiveriyor. (Bakınız; Ermeniler…)
Sözün özü; “söz uçar, yazı kalır” atalar sözümüzün kulağımıza küpe ettiği öğüdü de
hatırlarsak “yazmak” (okullu- okulsuz) her insanın gerçekleştirmek zorunda olduğu ve
bu fiili yerine getirdiğinde çok şey kazanacağı bir zenginliktir. Kaldı ki sizler iyi bir
okulda eğitim-öğretim gören “kalem ehli parlak beyinler”siniz… Değil mi?..
33
Size iki tavsiyede bulunacağım, “yazı” konusunun hemen başında…
1. Evde - her gün yaz(a)masanız da- “günlük” tutun. Ya da “kısa not”lar alın…
2. Okulda - öğretmenler istese de istemese de- defter / not defteri / dosya tutun.
Her ikisi de sizin eliniz, yüreğiniz ve beyninizle oluşturduğunuz “özel
kitaplarınız”, sizin “hazineleriniz” olsun. Onlara sahip çıkın!
Ama mutlaka bir şeyleri (hayallerinizi, gezilerinizi, anılarınızı, size verilen öğüt ve
tavsiyeleri, tasarılarınızı, yorumlarınızı, dinlediklerinizi, gördüklerinizi, yeni fikirlerinizi,
alıntılarınızı, projelerinizi, buluşlarınızı) kaydedin, yazın, biriktirin, arşivleyin. Hayat
yolunuzda bir gün, “yazı”nın sizi hayal bile edemeyeceğiniz çok özel ve çok kıymetli bir
noktaya taşıyacağını göreceksiniz.
YAZI TÜRLERİ
NOT TUTMA
Not tutmanın birçok yöntemi vardır. Not tutmak (ya da not almak) “okuma” ve
“dinleme” çalışmaları sırasında yapılır.
NEDİR?
Not tutma aslında, “öğrenme”nin ve “bilgi”nin bizde kalıcı olması için bilgileri “bizim
dizayn ettiğimiz” biçimde kağıda / bilgisayar sayfasına kayda almaktır. Not tutmada
ana prensip cümle, ifade, formül, şema ve kısaltmaların sizin beyin haritanıza, sizin
34
hafıza kodlamanıza, sizin cümle yapınız ve kelime kadronuza uygun bir şekilde yazıya
geçirilmesidir.
YÖNTEMLERİ
Farklı not tutma ve not alma yöntemleri olmakla birlikte, yukarıda da ifade edildiği
gibi, asıl geçerli ve yararlı olanı kendi “not tutma” ve “not alma” yöntem ve stillerinizi
geliştirmeniz ve bu yöntemleri kullanmanızdır. Burada bileceğimiz tek gerçek; not
tutmak, öğretmenin söylediği cümlenin aynısını ya da kitabın içindeki cümle ve
paragrafın aynısını kelime kelime “defter”inize geçirmeye çalışmak değildir. (Evet,
bazen cümle ve paragrafın aynısını geçirmemiz gerekebilir. Fakat bu, not tutma değil;
“alıntı yapma”dır. Alıntı yapma, bir yerden bir yere –hiç düşünme zahmetine
girmeden- kaydetmedir. Örnek ve tanık göstermede kullanılır. Ama not tutma
“zihinde iz bırakıcı öğrenme tekniği”dir. Onun için not tutmada her cümleyi aynen
yazmaya çalışmak hem zaman kaybı hem de öğrenme kaybıdır.)
Yine de size not tutarken ve not alırken üç temel konuda ipucu verebilirim:
Renkli kalemleriniz olsun. Kitap okurken, bir dersi, bir konferansı dinlerken
not almak için yanımızda bulunduracağınız renkli kalemler işaretleme, çizme,
sınıflandırma, numaralandırma ve başlık koymada işimize yarar.
Okurken “not almak” için; bir dosya kağıdını sekize bölün. Elde ettiğiniz
(sekizde birlik) kağıt parçasına –veya bu boyutlardaki renkli postite- “not
fişi” denir. Her bir not fişine kitaptan aktarmak istediğiniz kelime, formül,
cümle ve paragrafı ekleyebilirsiniz. Bu fişleri konu, tema, yazar-bilim adamı
ismi, kitap ismi gibi temel kategorilere ayırabilir; fişlere alıntı / not yanında
“(küçük ya da geniş) yorumlar”ınızı da ekleyebilirsiniz.
Dinlerken not almak biraz daha farklıdır. Genellikle bir derste ya da bir seminer,
konferansta kullanılır. Konuşmacı normal konuşma hızında konuşur. Onu
dinleyerek yazanlar ise yazmada konuşmacının hızına göre yavaş kalır.
35
Not defterinize kendi cümlelerinizle not alınız. Konuşmacının cümlesini
iyi dinleyerek anladığınızı kısa ve öz kendi cümlelerinize çeviriniz.
Konuşmada geçen kelime, deyim, terim, kavram, kaynak kişi, eser ve yer
adlarını not ediniz. (Muhtemelen yeni duyduğunuz) “şifre”leri daha
sonra araştırınız. Öğreniniz.
DİP NOT
Bir yazı oluştururken (özellikle makale, araştırma yazısı, projeleriniz) cümle içinde bir
bilim insanının, bir kaynak kitabın, bir ek bilginin ismi veya alıntıları geçiyorsa, cümle
akışı bozulmasın diye bu tür bilgiler dip notta verilir. Dip notta kaynağını
belirteceğimiz cümlenin / kelimenin (bitiminde / sağ üst köşeye) 1’den başlayarak
numara veririz. Yine 1’den başlayarak, sırası ile kağıdın altına dip notumuzu yazarız:
KAYNAKÇA YAZMA
36
Kaynakçalar; kitap/yazar ismi, dergi, gazete ismi, köşe yazısı ismi, yazar ismi ya da
internet sayfası şeklindedir. Yukarıda saydığım çalışmaları yaptığınızda mutlaka
çalışmanın en sonuna “Kaynakça” koyunuz. Fakat, interneti kaynak gösterdiğinizde
(google, vikipedia gibi genel ve yanlış ifadeler yerine) internette yararlandığınız
sayfanın “satır çubuğunda” yazılı “httb//www…………………………………….” İfadeyi
kaynak olarak yazınız. Satır çubuğundaki bu adrese isteyen ulaşabildiğinde “konu”ya
ulaşabilmelidir. (Kaynakça ve Dip Not Yazımlarına Bakınız…)
Yazılarınızdaki kağıt düzeni için size yardımcı olacak en yakındaki örnek; ders
kitaplarınızdır. Kitaplardaki sayfa düzenlerine dikkat ediniz. Bir defter sayfasını, bir
dosya kağıdını kullanırken;
Kağıt düzeni derken, sadece biçimsel özellikler ve sayısal veriler yeterli değildir
elbette. El yazısı ile yazarken; paragrafları ve başlıkları özenle yazınız. Silmeniz
gereken yerleri temiz olarak siliniz. Kağıtta, güzel (güzel olamasa da) ve/veya
“okunaklı” yazı kullanınız. Yırtılmış, karalanmış, üstü kirlenmiş, yıpranmış, buruşmuş,
sararmış ve kareli/ çizgili kağıtlara özensiz yazı yazarak, bir ödev ya da çalışmayı
kimseye teslim etmeyiniz. Çalışma kağıtlarınıza; ödev, performans, sunu, defter ve
dosyalarınıza; çalışma yapraklarınıza, test kitaplarınıza (özetle; öğretmene ya da
yetkili kişiye teslim edeceğiniz her türlü yazınıza) İSİM ve SOYADI –gerekirse okul, sınıf,
numara, grup adı, grup üyeleri, dersin / çalışmanın adı, öğretmenin/ çalıştırıcının adı
– MUTLAKA YAZINIZ…
37
BİR YAZI OLUŞTURMA
Sonuç paragrafları: Olay yazısı ise “çözüm”e geçilir. Olay bir sonuca bağlanır.
Bir düşünce yazısı ise “ana fikir” verilir. Finalde ana fikri destekleyici bir
“örnek” anlatılabilir.
Not 2: Elbette ki; bir şeyler yazabilmek ve farklı farklı örnekler verebilmek
için “dolu” olmak gerekir. “Dolmayan” , “taşamaz!” Okumalı, gözlemlemeli,
dinlemeli, araştırmalı, not tutmalı, düşünmeli ve hayal etmelisiniz ki bir
“birikim”iniz ve “yazacaklarınız” olsun…
KİŞİSEL DOSYA
DİKKAT!
1. -Derste bir modeli oluşturulmaya çalışılan DERS dosyasının “Kişisel Dil ve
Edebiyat Gelişimi Dosyanız”; hatta kendinizin özenle oluşturduğu size yararı
olacak ilk “dil-edebiyat eseri”niz olacağını / olması gerektiğini unutmayınız.
2. Dosyanızda – internet çıktısı, test ve fotokopiler dışında- okunaklı ve güzel yazı
kullanınız. Kağıt düzenine, bölümleri düzenli oluşturmaya estetik özelliklere ve
Türkçe’yi özenle kullanmaya dikkat ediniz.
3. Dosyanızı günü gününe oluşturunuz. “Daha sonra yazarım, notlar kitap sayfasının
kenarında var, telefonla fotoğrafını çekerim, öğretmen not verecek zaten,
arkadaşımdan alırım, fotokopi çektiririm” dediğinizde son dakikada
oluşturduğunuz dosyanın size bir faydası olmayacaktır. Güzel ve özenle
oluşturulan bir dosya bütün çalışmalarınızın ana kaynağıdır. Üstelik sizin dinleyip,
yorumladığınız ve not aldığınız bilgiler size daha fazla fayda sağlar. Türkçeniz,
Edebiyatınız -hatta bir bilim dalında derinleşmeniz- bu dosya yolu ile
öğreneceğiniz tekniklerle hızla ve sağlam gelişir.
4. Unutmayın ki bu ders kişisel gelişiminiz için bir fırsattır. Hazırlanan iyi bir
dosyayı yaşamınızın her döneminde kullanabilirsiniz.
*ARA ÇÖZÜM: Öğretmeniniz deftere yazdırsa da yazdırmasa da; sizden bir ders
dosyası İSTESE DE İSTEMESE DE (Kİ İSTEMİŞSE İÇERİĞİNİ DE SÖYLEMİŞTİR) aşağıdaki
şekilde bir DOSYA oluşturmanız yerinde ve faydalı olur:
Biz ders dosyamıza DİL ya da EDEBİYAT DOSYASI diyeceğiz. Ders dosyamız (Ürün Dosyası +
Defterimiz) şeklinde, birleştirilmiştir. Defteri ayrı tuttuysanız dersin diğer çalışmalarını
aşağıdaki şekilde dosyanıza yerleştiriniz. Dosya 5 bölümden oluşur:
41
Öğrendiğiniz yeni bilgileri, okuduğunuz kitaplardan alıntıları (cümle veya
paragraf) yeni öğrendiğiniz kelime ve terimleri, özdeyişleri, beğendiğiniz
şiirleri yazma çalışmaları içinde kaydediniz. Size duyurulan tüm kompozisyon
yarışmalarına katılınız. Katılacağınız yarışmalar sayesinde yeni çevreleri
öğrenme, farklı dünya görüşlerini tanıma ve onlara saygı duyma,
düşüncelerinizi, buluşlarınız başkalarıyla paylaşma gibi SİZE SİZİN VERECEĞİ
ÖDÜLLERİ DÜŞÜNEREK bu yarışmalara katılınız. Bu noktada ben yanınızda
olacağım. Ayrıca, bu tür yarışmalara ve yazı faaliyetlerine katılımınız ders içi
ve ders dışı dil-edebiyat etkinlikleri (performansınız) olarak da size katkı
sağlar.
5. ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ:
Bu bölümü tamemen öğrenci kendisi oluşturur. Kişisel gelişiminizi
izleyebilmeniz, kendi yeteneklerinizi keşfedebilmeniz için bu bölümü
oluşturmanız önemlidir. Bu bölüme merak ettiğiniz ve bilgilenmek,
geliştirmek istediğiniz her türlü konuyu alabilirsiniz. Yine de -bir konu
hakkında- bulduğunuz verileri dosyanıza yerleştirmeden önce öğretmeninize
göstermenizde fayda var.
Ayrıca bu bölümde derslerimizde size gerekli alt bilgilerle ilgili yazı, test ve
fotokopiler bulunabileceği gibi bilim-sanat-kültür konularında gazete ve
dergi yazıları, internet çıktıları, hedeflediğiniz mesleğin alan bilgileri olabilir.
42
DİNLEME
İlişkilerimizi geliştiririz
Dinlemek, öncelikle kişinin “kendisini dinlemesi” ile başlar. Kendini dinlemek demek;
“ben kimim, ne istiyorum; hedefim nedir; yeteneklerim, hayallerim nedir; insanlara
ve hayata ne verebilirim, onlardan neler isteyebilirim” gibi soruları insanın kendisine
sorabilmesi ve bu sorularına “hayat boyu” cevap bulmaya azimli olmasıdır. Kendisini
can kulağı ile dinleyebilen insan, yalnız kendisini ve kendi hayatını sevip saymakla
kalmaz; diğer insanların kişiliğine ve hayatına saygı duyar, muhabbet besler.
İşte bu yüzden, “kendini dinlemek” meziyetini kazanabilen insanın diğer tüm insanları
ve “hayatın / insanlığın” sesini canı gönülden “dinlemesi” kaçınılmaz bir görev, hatta
bir zevk olur. Dinleme erdemine sahip insanlar, bu hayatta daima kazanmışlardır.
Çünkü dinlemesini iyi bilen insanların hem çok iyi ve çok fazla dinleyicileri hem de
“insana ve hayata” anlatabileceği sayısız güzellikleri vardır.
44
ÖĞRENME / ANLAMA / ANLAMLANDIRMA (Yalnızca birkaç hatırlatma…)
Okuyabilirsiniz,
Yazabilirsiniz,
Öğrenme potansiyelinizi harekete geçirin! Ortalama bir insanın, her biri kendi
yeteneklerine ve çözüm yöntemlerine sahip iki beyni var gibidir. Beynin iki yarısı
birbiri ile “özel bir yapı” sayesinde bağlantı halindedir. Beynin iki yarısı birbirinden
farklı öğrenme yöntemlerini kapsasa da her iki yarı da birbiriyle uyum içinde çalıştığı
sürece “öğrenme yeteneğimiz” artar. Bir insan öğrenme zorluğu çekiyorsa bu beynin
iki yarısının birbiriyle bağlantıda olmamasından kaynaklanır. (Beyni çalıştırmanın ve
öğrenme kapasitesini artırmanın eğlenceli bir yolu: “Bir Kelime Bir İşlem”
Yarışması )
Beynimizin sol ve sağ yarılarının daha iyi iletişim kurmalarını sağlarsak şu andakinden
daha fazla bilgi öğrenir ve hatırlarız… ( “Okuma Alışkanlığı” )
45
EZBER
Öğrenmenin yalnızca %30- 35’i ezberdir. “Hıfz etmek” yani ezber; bir yere kadar bir
beyin egzersizidir. (Mesela “şiir ezberlemek” hafızayı kuvvetlendirir.) Kelime anlamı
ezberleme; formül ezberleme; yazar-eser eşleştirmesi ezberleme; kodlama
ezberleme; element adı ezberleme vb. tüm bilim dalları için- farklılıkları da olsa-
gerekli fakat yeterli bir ÖĞRENME değildir.
Eğer siz, size kitapta, defterde, internette, sunuda, fotokopi kağıdında verilen “tüm
cümleleri” noktası virgülüne ezberliyorsanız; belki – en fazla ama en fazla bir iki yıl bu
bilgileri hafızanızda aynı kalıpta tutabilir- sınavlarda yüksek not alarak “başarılı”
görünebilirsiniz. Fakat siz öğrenmiyorsunuz; papağan misali, düşünmeden, bir yığın
cümleyi, taklit yolu tekrar ediyorsunuz!
Öğrenme, bir bilgiyi birkaç farklı cümle ya da yolla ifade edebilme; yıllar geçse de
“aynı durumla karşılaşıldığında” çözüm üretme; bir ya da birkaç bilgiden “yeni
bilgileri” çıkarabilmedir. Öğrenmek istiyorsanız size aktarılan bilgileri –kendi
cümleleriniz ve ifade biçimlerinizle- “başkalarına aktarın”… Farklı bilgilerden yeni
bilgilere ulaşın yani “yorumlayın”… Bilgileri kullanabilecek alıştırmalar yapın: “Test,
uygulama soruları çözme ve proje üretme gibi… Öğrenmenin o gerçek tadına
varabildiğinizde, çok daha fazla şeyi öğrenmek ve hatta başkalarına öğretmek
isteyeceğinizi göreceksiniz.
DİL BİLGİSİ
Bir dilin ses, hece, kelime, kelime grubu, cümle yapısı ve anlam bilgisinin öğretildiği
bilim dalına Dil Bilgisi denir. Dil Bilgisi, kuru bilgilerin art arda sıralandığı sıkıcı bir
bilim dalı gibi gelse de aslında, “dil bilgisi” ile “zihnimizi ve ifademizi” güçlendirmeyi
hedefleriz. Dil bilimi “zihnin” çalışmasını “ses” ve “anlam / çağrışım” sayesinde
sağlar. Bu yüzden “dilin” bilgisini iyi kavrayanlar ve “dilin” sembolik ve gizemli
anlamlarını iyi sezenler, zihinlerini en geniş imkanları ile çalıştırabildikleri için her
46
bilim dalında başarılı; kendilerini rahat ifade edebildikleri için de hayatın her
durumunda mutlu olurlar.
Bunu bir çark gibi düşünün: “Okuma”—“Metin”--- “Dil Bilgisi Gelişimi”--- İnsan… /
Okuma…
Okudukça dilim gelişir; dil bilgim geliştikçe doğru okur, doğru anlar, doğru anlatırım;
dil bilgim iyileşip de doğru anladıkça, kendimi tanır; daha çok okurum… / Okudukça…
KONUŞMA
Tabii ki yerli yerinde, zamanı geldiğinde ve “güzel bir üslûpla” kendini ifade etmek
özgüven belirtisidir. Fakat bazen -herkese, her şeye ve “ol”ana inat, “manzarayı” iyi
anlamakla birlikte- “susma cesaretini” göstermek de kendini ifade ve özgüvendir.
47
İşte, erdem burada! Nerede, ne kadar, kiminle, nasıl, ne zaman konuşacağız ve
elbette – aynı sorularla- ne zaman susacağız?
Gençler! Sınıflar kafeterya değildir; sınıfa “öğrenme” talebi için “öğrenci” olarak
geliyorsunuz! Birinci göreviniz “dersi dinlemeniz”dir. Dinlerseniz “soru sorma” ve
sorulan sorulara “cevap” hakkınız doğar. Böylelikle “gelişme hakkınızı kullanırsınız.”
Cevap hakkınız ve konuşma sıranız geldiğinizde “yumuşak bir üslûpla orta karar tonda
ve kararlı bir sesle konuşun!” Kendinizi ifade edin; hatta yeri geldiğinde “hakkınızı
arayın”. Fakat hepsini “güzel insan” yönünüzü hiç kaybetmeden yapın.
“İnsana saygı duyan küçülmez. Aksine insana saygı duyan; kendisine saygı duyan ve
duyulandır. Özgüven denilen şey; “hayatı dinlemeye ve anlamaya” tahammül
göstermek ve bir “eser” ile, bir “duruş” ile “konuşabilmek”tir…
Çok konuşmak ve yüksek sesle kırıcı, kaba konuşmak insanlara tek bir mesaj verir:
“Ben asla gelişmeye, dinlemeye, güzelliğe, uzlaşmaya, öğrenmeye açık değilim.
Üstelik ben, kendimin de dünyanın da farkında değilim.”
“Konuşmak önemlidir. Fakat “iyi bir konuşmacı, sözü dinlenen bir konuşmacı”; “iyi bir
dinleyici olmayı” da başarandır. Konuşmak kadar dinlemeye de yürekli olana biz, “asil
konuşmacı” deriz.
İletişim yalnızca “ses”te değildir. Bir gülüşte, bir “duruş”ta, bir “tavır”da, bir “eser”de
de hakiki ve güzel bir iletişimi yakalayıp “insanlarla konuşabilirsiniz.”
48
KONUŞMA KURALLARI
4. Kaba ve kırıcı sözler sarf etmeyiniz. İnsanlarla göz teması kurunuz. Dünyadaki
hiç kimse “insanoğlundan” ayrı bir cins, “daha âli bir varlık” olarak
yaratılmamıştır.
7. Türk Dili ve Edebiyatı dersi başta olmak üzere -istediğiniz herhangi bir
dersten- sunu / proje konusu isteyiniz. Toplum içinde konuşmalar yapınız…
49
“SUNUM”
Sunum aslında bir “hazırlıklı konuşma” biçimidir. Fakat bu konuşma biçimi “bir
araştırma”ya dayanır. Öncelikle konunuzu araştırınız. Araştırma yaptıktan sonra
(internetten en az iki farklı sayfadan / başlıktan bulduğunuz konuyu), yani
araştırmanızı “araştırma raporu” şeklinde düzenleyerek kendi cümlelerinizle yazınız.
SUNUM HAZIRLAMA
SUNMA
Slaytlarda;
a. Her slaytta en fazla sekiz satır, her satırda sekiz kelime olur. Bazen paragraf
sekiz satırdan biraz fazla ise slayt 10 satır da olabilir.
d. Fon rengi ile yazı rengi kontrast (birbirinin zıttı renkler) olmalıdır. Ve gözü
yormayacak renkler seçilmelidir.
50
g. Slaytın(sunumun) başında, konu adı, konuşmacı adı, okul / sınıf adı olmalıdır.
1. Başlık (Kapak: Konu adı, öğrenci adı; ders adı; öğretmen adı)
2. İçindekiler
3. Ana Konu: (Belli bir kompozisyon –giriş / gelişme / sonuç- sırası içinde
olmalıdır.)
4. KAYNAKÇA
Dil ve Edebiyat derslerinde; kelime arama, konu arama, temalı hazır videolar bulma,
sunu hazırlama, proje hazırlama, kaynak tarama, blog oluşturma, kitap yazma,
araştırma yazma, - kişisel- arşiv ve dosya açma / oluşturma, e-kitap, e-dergi
alanlarında bilgisayardan ve teknolojiden yararlanılabilir.
51
*NEDEN ŞİİR
“Şiir, histir hem yazan hem de okuyan için…” Ayrıca şiir, az sözle çok şey ifade
edebilme gücüdür. Bazen bir ya da iki mısrada binlerce sayfalık bir romanın
anlatamadığını anlatır Şair. Şiir, kıvrak zeka, zengin dil, ince bir ruh ister.
Şiir yazmak da okumak da hatta yorumlamak da hem bir sanat (ustalık) hem de bir
bilim (bilgelik)tir / zekadır. Şiir (ezbere)bilenin kelime dağarcığı, söyleme ve ifade
etme kabiliyeti gelişir.
ŞİİR EZBERLEME
4. Yaratıcı zekayı geliştirir. “Bunu farklı nasıl söylerim?” sorusu zamanla “bu
düşüncemi farklı nasıl ifade edebilirim (çizebilirim, formüle edebilirim,
tasarlarım vb. )” gibi “merak yüklü / yaratıcı” sorulara döner.
52
antolojiden ÜÇ ŞİİR SEÇİNİZ ve DEFTERİNİZE yazınız. BİR TANESİNİ…………………….tarihine
kadar EZBERLEYİNİZ ve ………………………………….’de sınıfa sununuz.
Sadece size bir ÖRNEK olsun diye; beni hayatım boyunca etkileyen ve ezberimde olan ilk 5-6
şiiri bana neyi ifade ettiklerini de anlatarak sizinle paylaşmak istedim:
BENİM ŞİİRLERİM*
1.
2.
3.
a. Şekil Yönünden:
1. Nazım Şekli: Bir şiirin kafiyelenişi, redifi, konusu, ölçüsü ve yazıldığı dönem
veya devrin anlayışına (gelenek ve zihniyet) göre aldığı isimdir: Koşma nazım
şekli, kaside nazım şekli gibi…
2. Nazım birimi: Bir şiirin en küçük parçası mısradır (dizedir.) Ama çoğu zaman
anlam diğer mısraya da kayar. Onun için biz anlamlı en küçük parça olarak
“beyit”i alırız. Daha sonra sırası ile;
İki mısra beyit; üç mısra üçlük; dört mısra dörtlük, kıta; beş ve beşten fazla
mısra bent’tir.
3. Kafiye ve redif:
53
“aynı anlamda, aynı yazılışta ve aynı görevde” ekten en az iki mısrada varsa
bunların arasındaki bağa da “redif” denir. Redif, çıkarıldıktan sonra kalan
seslerde yine “mısralar arası ses benzeşmesi” aranır:
--güzel-ler-de
--gazel-ler-de (-ler-de: Her iki mısrada da aynı yazılış ve görevde iki ek var;
bunların arasındaki bağ redif’tir. Redifi çıkardığımızda (-el) iki ses
benzemektedir. Bu yüzden (-el) Tam kafiyedir.
4. Nazım Ölçüsü:
Hece Ölçüsü: Türklerin millî ölçüsüdür. Ölçü, hecelerin sayısı ile ilgilidir.
Mısralardaki hecelerin sayılması esasına dayanır. Bu ölçüye parmak hesabı
da denir. Burada yine şunu unutmayacağız: Bir mısranın sayısı ile diğer
mısranın sayısı denkse o zaman ikisi arasında (7’li, 8’li, 11’li….) hece ölçüsü
vardır, denir. Hece ölçüsünde ayrıca “durak” da bulunur. Durak, mısra içinde
nefes alma yeridir: (4+4+3 gibi…)
b. İçerik Yönünden
1. Nazım Türü: Şiirin konusuna göre verilen isimdir: Koşma nazım şeklidir;
güzelleme ise “aşk ve tabiat güzelliği” konusunda koşmanın bir türüdür.
54
Kaside nazım şeklidir; “Su Kasidesi” Peygambere övgü konusunda
olduğu için kasidenin “Naat” türündedir.
3. Düz yazıya Çevirme: Şiirde anlam ikinci, hatta bazen üçüncü mısralara
kaymıştır ve şiirde söyleyişi ve ölçüyü tutturmak için kelimelerin yerleri
de değiştirilir. Şiirde (her bir birimde) anlatılanı anlayabilmek için
birimdeki mısraları “Özne+Tümleç+Yüklem” kuralına göre kurallı
cümleler haline getirmek gerekir. Bunun en kolay yolu; bir birimde kaç
tane yüklem var, o bulunur. Kaç yüklem varsa o kadar cümle var,
demektir. Birimi (bir ya da birkaç cümleye) düz yazıya çevirdiğimizde,
birimdeki anlamı bulmak kolaylaşır.
5. Söz Sanatları: Şiirde, söz ustalığı yani söz sanatları çok önemlidir. Şiiri
doğru açıklamak için “söz sanatları”nı da anlamak gerekir.
55
KİTAP İNCELEME 1 (Özet)
Kitabın Adı:*
Kitabın Yazarı: (Bir paragraflık bilgi)*
Adı Soyadı:
İmza
56
KİTAP İNCELEME 2 (ROMAN İNCELEMESİ)
5. Romanın türü:*
57
TAVSİYE KİTAPLAR
OKUNACAK KİTAPLAR
58
PROJE ÖN HAZIRLIĞI (Proje Öneri Formu)*
-BEYİN FIRTINASI-
Adınız:
………………………………………………………………. ……………………………………………………………..
………………………………………………………………. ……………………………………………………………..
Projenin Başlığı:………………………………………………………………………………………………………….
**
**
**
**
Bitiş Tarihi:……………….
59
DERSİN İŞLENİŞİ*
Ders “öğrenci merkezli” işlenir. Öğretmen bilgiye ulaşmada model, yol gösterici,
teşvik edici, düzenleyici ve kontrol edicidir. Derslerde aktif öğrenme ve yapılandırıcı
öğrenme vardır. Yani öğrenci içtenlikle okumalı, dinlemeli, not tutmalı, -ders içi ve
dışında- soru sormalı, cevap vermeye gayret etmeli, araştırmalı, gelişmeye açık
olmalı, yorum yapabilmeli, eski bilgilerinin üstüne yeni bilgiler inşa edebilmelidir.
Bunları -Edebiyat derslerinde ve tabi tüm derslerde- yapmayan ve dersi takip
etmeyen öğrenci derslerde ne yapıldığını, kendisinden ne istendiğini / beklendiğini
anlamayacaktır. Öğrenci, sürekli kendini denetleyerek geride kaldığı konu ve
kazanımlarda (kazanım, alışkanlık ve davranışlarda) başta ders öğretmeni olmak
üzere kaynak kişi ve eserlere başvurmayı alışkanlık haline getirmelidir.
Dersin Yöntemi: Derslerde beyin fırtınası yöntemi (art arda gelen sorulara art arda
gelen yorumlar*) ile bilgiye ulaşma esastır. -Bu soruları sadece öğretmen değil,
öğrenciler de sorar/ sormalıdır.- Tüme varım tekniği uygulanır. Yani – metin aracılığı
ile- elde edilen küçük küçük bilgilerin toplamı ya da bütünleştirilmesi ile “ana
konu”ya, konunun ana noktalarına sınıfça ulaşılır. Öğrenci ve öğretmenin farklı
yorumlar ve yaklaşımlarda bulunması ve değişik örnekler verebilmesi için tüm
kişilerin insanlar arasındaki iletişimi kuvvetli, dinlemeyi bilen, araştıran ve çok okuyan
olması; not tutmayı bilmesi gerekir. Dersin verimini arttırıcı temel unsur;
“yaşayarak öğrenme”ye inanmaktır. Farklı yorumlardan- bilgilerden ortak karara /
bilgiye varılır.
YORUM * Öğrencilerde yer eden yanlış bir kanaatin neticesinde bir metin ya da konu
hakkında kendilerinden yorum yapmaları istendiğinde bir tedirginlik görülmektedir.
Ders içinde, konuya yeni başlarken sizlerden konu hakkında düşünce, seziş ve
yorumlarınız istenirse duygu ve düşüncelerinizi sınıf ortamında rahatça söyleyin.
Ancak konu tamamlanmış ve işlenmişse somut bir bilgiye dayanması gereken
yorumlarınızda, o konu ile ilgili bilgilerinizin sağlam olup olmadığına dikkat edin. Ve
yorumlarınızı doğru bilgiler üzerine inşa edin. (Yani bir konuyu öğrenmeye yeni
60
başlarken ve bir konuyu öğrendiğinizde yapılan YORUM farklıdır. Birinci yorum yanlış
olmaz; ikinci yorum- bilgiye ve öğrenmeye dayalı değilse- yanlış ya da eksik olur.)
1. Ders içi ve ders dışında derse gerekli her konu da not tutma alışkanlığı
kazanınız.
4. Ders saati az, elde edilecek kazanımlar fazla olduğu için ders içinde –çok az-
test çözmeye zaman ayırabiliyoruz. Test çözmeyişi bir kayıp olarak düşünüp
kaygılanmayınız. Asıl olan “ana konuyu öğrenme”dir. Fakat bunun yanında,
konuyu ve kazanımı pekiştirmek için –öğretmenin performans ödevi olarak
vermesini beklemeden- her ünite sonunda; –seçtiğiniz bir konu anlatımlı
test kitabından- test sorularını belli bir sistem (takvim) içinde çözünüz. Test
sorularınızı sınıf içinde ve sınıf dışında öğretmeninize gösteriniz.
( PERFORMANS DEĞERLENDİRME *)
Ders Araçları:
ANA BÖLÜMLER
I. GİRİŞ
Problem
Amaç
Önem
Ön Kabuller
Sınırlılıklar
Tanımlar
II. YÖNTEM
Araştırma Modeli
Evren ve Örneklem
Veriler ve Toplanması
Verilerin Çözümü ve Yorumu
62
PROJE ÖDEVİ HAZIRLAMA
Proje ödevini aldığınızdan teslim edeceğiniz süreye kadar –en az iki kere-
ders öğretmeni ile GÖRÜŞME yapılır.
63
PERFORMANS DEĞERLENDİRMELER - DİKKAT!
9. Sınıflar Drama
(10. sınıf)
3. Konuşma Sınavı: (25 Puan) “Vatan”, “Bayrak”, “Anadolu” temalı bir şiiri
ezberleyiniz.
64
Ezberlediğiniz şiirin bir bölümünü (mısra, beyit, bent) sözlü olarak-
belli bir kompozisyon içinde- açıklayınız.** “Açıklama”** (Açıklamanın
hangi bölüm olduğunu- konuşma değerlenirmesi sırasında- öğretmen
belirleyecektir. *
***
65
*OKUDUKLARIM ( Buraya not alınız.)
66
*YAZDIKLARIM
YAZMA ETKİNLİKLERİNİ DEĞERLENDİRME (Genel itibarı ile bir yazıda bu noktalar değerlendirilir.)
67
*SUNDUKLARIM
Hazırlık(İçerik):
Bilgisayar Sunusunun Hazırlanışı:
Anlatım/ Etkileyicilik:
Ana fikir:
Konuşma / Soru sorma- cevap verme:
68
ÖĞRETMENİMİN DEĞERLENDİRME NOTLARI
ÖĞRETMENİMLE GÖRÜŞMELERİM
69
HAYATA / MESLEĞİME / BİR BİLİM DALINA DAİR
HAYAL-PROJE ve HEDEFLERİM:
70
“Hayatı Yürekle Okumak ve Yazmak” Kılavuzuna! ( -Aşağıdaki boşluğa- Bu Kılavuzla
ilgili bir kompozisyon yazınız…) *
-Sesleniş-
*Dilerseniz bu yazıyı bana eposta ile de gönderebilirsiniz. Yaratıcı Yazarlık Çalışmamıza katılabilirsiniz.
71
Öneri:
1. Bu kitapçığı okurken birkaç renkli kaleminiz olsun!
Renkler öğrenme sürecini nasıl kısaltabilir?
Renkleri verimliliğinizi ya da işinizin kalitesini artırmak için kullanabilirsiniz, çünkü renklerin
duygularınızın üstünde uyarıcı etkisi vardır. Renkleri daha enerjik, yaratıcı, kıvrak zekalı, sakin
olmak için kullanabilirsiniz. Ya da kendi renkli kodlamanızı da oluşturabilirsiniz:
* KİTAPÇIK Eylül-Ekim 2020’de kapsamlı bir Edebiyat Kitabı çalışmamızda yer alarak yayınlanacaktır.
72