Professional Documents
Culture Documents
Dilin Yorungesinde Felsefe Wittgenstein PDF
Dilin Yorungesinde Felsefe Wittgenstein PDF
Mehmet Ulukütük
Kitap bir önsözden sonra üç bölüm halinde düzenlenmiş olup, günümüzün tabiri ile
total ve holistik, eskilerin tabiri ile efradını camii ağyarını mani bir eserdir. Zira
Wittgenstein bir yanda Tractatus Logico–Philosophicus adlı yapıtında ve önceki dönem
felsefesi olarak adlandırılan felsefesinde, dilin faklı söylem biçimlerinin kendisine
indirgenebileceği, geçerli, kuşatıcı bir mantıksal özü bulunduğunu savunurken, Felsefi
Soruşturmalar adlı yapıtında ve sonraki dönem felsefesinde farklı söylem biçimlerinin
özerkliği (autonomi)nin bulunduğunu ve bunların ancak kendi sınırları içinde anlaşılabilir
olduğu düşüncesine ulaşır. Hüseyin Subhi Erdem‟in hazırladığı “Wittgenstein: Dilin
Yörüngesinde Felsefe” adlı eseri ise bu iki dönemi de karşılıklı etkileri ve ortaya
1
çıkardıkları problematikleri açısından ele alan bir bakıma bütünlüklü bir Wittgenstein
okumasına giriş özelliğindedir.
2
“Çünkü zihin süreçlerinde olan biten her şey nihayetinde dil bağlamında ortaya konulmak
zorundadır. Dış dünyaya ilişkin her tür betimleme ve dış dünya hakkındaki saptama da yine dil
vasıtasıyla imlenir. O halde felsefe yapmanın ve ifade etmenin tek ve temel amacı dile dönüldüğünde
bunca konuşulan ve tartışılan konuların mahiyeti ve gerçekliğine ilişkin bir saptamada bulunmak
yine dil dairesi içinde mümkün görünmektedir” (s.34)
Bu önemli tespitlerden sonra dil felsefesinin kısa ama öz bir hikayesi ve dil
felsefesinin temel problematikleri hakkında önemli bilgiler sunulur. Yazar bu kısımda
önemli bir tespit yapmaktadır:
“Dil felsefesinin özerk bir felsefe dalı olarak bağımsızlığını kazanması bir yana, öteki
felsefe dalları içinde de belirleyici bir konuma yükselmesi, özellikle Wittgenstein‟ın „önceki dönem‟
ile „sonraki dönem‟ felsefelerinde sergilenen dilsel dönemeç aşamasıyla gerçekleşmiştir. Dil
felsefesinin özellikle 20. yüzyılın başından başlayarak felsefenin temel ilgi alanı olduğunu
görüyoruz. Özetle dil felsefesi; değişik söyleme olanaklarını çözümleyen, anlamı anlamlandırmaya
çalışan, anlamın nasıl oluştuğunu, dilde nasıl dolaştığını, nasıl iletildiğini araştıran, dil-gerçeklik
ilişkini açıklayan, dil-iletişim ilişkisini betimleyen, dil görüngüsünün kavranmasında belirleyici
boyutları ele alan, bir disiplin olarak şekillenmektedir. „Kendini‟ bilmek ile „dili‟ bilmek arasında
çok yakın bir ilişki ve örtüşme görülmektedir.” (s. 38)
3
statüsüyle ilgili tartışmalar anlatılmıştır. “Dil ile Dünyanın Sınırlarını ya da Dil-Gerçeklik
Bağlantısı” (s. 83-97) adlı bir diğer başlıkta dil-gerçeklik ilişkisi dil-dünya, önermeler-
olgular, temel önermeler-şey durumlar, isimler-objeler ilişkisi, bir cümlenin dünyayı
yansıtması için gerekli şartlar bağlamında incelenmiştir. Burada en önemli tespit
Wittgenstein‟ın “dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır” sözünün dil ile dünya arasında
ontolojik anlamda ayrılmaz bir ilişkinin olduğu şeklinde yorumlanmasıdır. İşte tam da bu
bağlamda ortaya din dili ve din dilinin tanımladığı varlık alanı ve bu varlık alanın
açımlanmasının nasıl mümkün olduğu sorusu çıkmaktadır. Yazar bu soruya D. Hume, A.
Suruş ve İbn Sina‟dan yola çıkarak cevaplamaya çalışmakta ve konuyu I. Kant‟ın kurgusal
metafizik konusundaki görüşlerine getirmektedir. “Anlam Sorunu ve Dil” başlığı adı
altında ise dil-dünya-mantık ilişkisi Wittgenstein‟ın iki farklı dönemine denk gelen „dilin
mozaik kuramı‟ ile „dilin satranç kuramı‟ çözümlenir(s. 90–95). “Wittgenstein‟ın Gerçeklik
Anlayışının Önemi” başlığı altında Wittgenstein öncesi dört büyük Batı filozofuna karşın
Wittgenstein‟ın konumu belirlenir.
4
anlamına gelmez bilakis onun yerinin dil olmadığı anlamına gelir” (s. 105). Yazar “Dilin
Mantığı” başlığında ise Tractatus‟un dil-dünya-gerçeklik bağlamıyla olgu zemini
gözetirken bu zeminin bir alternatifini İslam felsefesinde İbn Sina‟nın „varlık
kategorileriyle” ortaya koymaya çalışır. İbn Sina varlığı; mutlak, zihinde ve zihin dışında
varlık(dış dünyada, Ayanda varlık) olarak ayırırken Wittgenstein varlığı Ayanda varlıkla
sınırlama teşebbüsünde bulunur, der. Yazar ikinci bölümde buraya kadar anlatılanın geri
kalan kısmında Tractatus‟un tezlerini mantık, önermelerin yapısı, önerme türleri, totolojik
önermelerin doğruluk koşulları ve metafiziksel önermelerin doğruluk koşulları ara
başlıkları halinde açımlamaya girişir (s.119–126).
5
metafizik önermelere yaklaşımı dil-gerçeklik mantık ve dil oyunları bağlamında
karşılaştırmalı bir şekilde incelenir.