You are on page 1of 10

Günümüzde tüm insanlığın ortak sorunu olan israf gün geçtikçe artmaktadır.

Baktığımızda bir yanda açlıktan ölen Afrika toplumu bir yanda onu sömüren
batılı emperyalist ve kapitalist sistem. Ve israfta lükste haddi aşmış bazı uyuyan
Müslümanlar. Suyu, zamanı, ekmeği, elektriği israf eden bizler. Umarım bu
yazıyla israfa dikkat çekerim. İsraf nedir?
Sözlükte “haddi aşma, hata, cehalet, gaflet” gibi anlamlara gelen seref
kökünden türetilmiş olan isrâf genel olarak inanç, söz ve davranışta dinin, akıl
veya örfün uygun gördüğü ölçülerin dışına çıkmayı, özellikle mal veya imkânları
meşrû olmayan amaçlar için saçıp savurmayı ifade eder (Lisânü’l-ʿArab, “srf”
md.). Peki bizi yoktan var eden Yüce Rabbimiz ne diyor?
"Elini bağlı olarak boynuna asma. Onu büsbütün de açıp saçma. Sonra
kınanmış pişman bir halde oturup kalırsın" (el-İsra, 17/29)
Burada "boynuna asma" tabirinden cimrilik etmenin kasdedildiği
belirtilmektedir. "Açıp saçma" tabirinden ise, israf olduğu belirtilmektedir. Bu
iki husus da birbirinin zıddı olan fakat tasvip edilmeyen alışkanlıklardır. İkisinde
de hem kişiye hem de topluma sayısız zararlar bulunmaktadır. Diğer bir ayette:
"Ey Âdemoğulları, her mescide gidişinizde temiz ve güzel elbiselerinizi giyin.
Yiyin için, fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez" (el-A'raf,
7/31).
Düşünelim Somali’de veya Nijerya’da açlık ve susuzlukla boğuşan çocuğu
düşünün bir oyuncağı bile bulunmayan, anneleri temiz suya ulaşmak için 4 saat
suya giden. Evladını elbiselerini temiz suyla yıkıyamamış. Ekin ekecek ama suyu
yok imkanı yok. Kendimizi düşünelim… onların 1 haftada bulamadığı suyu belki
banyoda harcıyoruz. Veya yemekleri düşünün ben beğenmedim dediğimiz
yemeklere onların nasıl hasret olduğunu. Suriyeli bir çocuğu düşünün her
sabaha İdlib’de bombalarla uyanan. Bir de kendini düşün eyy müsrif Müslüman!

Türkiyede İsraf’a dair bir araştırmayı paylaşmak istiyorum: Türkiye İsrafi Önleme
Vakfı'nın (TİSVA) hazırladığı rapora göre bir yılda milli gelirin yüzde 15'ine denk gelen
yaklaşık 555 milyar lira kaynağı israf ediyoruz. 214 milyar liralık gıda israfının yapıldığı
Türkiye'de günde 6 milyon ekmek çöpe gidiyor. Hazırlanan rapor, Türkiye'nin enerjide,
suda, gıdada, meyve sebzede yaptığı israfın boyutlarını gözler önüne serdi. 

Hürriyet gazetesinden Erdinç Çelikkan’ın haberinde yer alan rapora göre, en büyük israf
kalemlerinden biri enerji. Rapora göre konutlarda her 100 TL elektrik faturasının 35
TL'sini tasarruf etme potansiyeli bulunuyor. Türkiye'nin toplam enerji tasarruf potansiyeli
yüzde 25 olarak tespit edildi. 

Türkiye'de tüketilen toplam elektrik enerjisi içinde aydınlatmanın payı yüzde 25 olarak
veriliyor. Bu yüzde 35 konutlarda enerji tasarruf sağlandığında Türkiye genelinde ayda
yaklaşık 4 milyar kWh'lık bir tasarruf anlamına geliyor.

26 MİLYON TON GIDA

Raporda, gıda alanında Türkiye'de israf edilen miktarın 26 milyon ton olduğuna işaret
edilirken bunun 125 milyar liraya karşılık geldiği belirtildi. 

Ayrıca, Türkiye'de bir yılda yetişen 49 milyon ton meyve ve sebzenin yüzde 25-40'ı
kaybolduğu veya israf edildiğine de dikkat çekilerek en iyimser hesapla bunun 25 milyar
lira değerinde olduğu vurgulandı. 

GÜNDE 6 MİLYON EKMEK

Ekmek israfının ayrıca dikkat çektiği kaydedilen raporda, "Ülkemizde 300 gram üzerinden
günde yaklaşık 85 milyon ekmek üretilmiş, tüketim ise 79 milyon civarında
gerçekleşmiştir. Geriye kalan 6 milyon ekmeğin günlük çöpe gittiği ifade edilmektedir. Bu
oran üretilen ekmeğin yüzde 7'sine denk gelmektedir" denildi. 

Türkiye genelinde kağıt-karton tüketimi yıllık yaklaşık 6 milyon ton. Kişi başı tüketim ise
70 kilogram. Her yıl kâğıt, karton ve yaşamsal ihtiyaçlarımız için kişi başı ortalama 7 adet
ağaç tüketilmektedir.

DAMLAYAN MUSLUKTAN 11 MİLYAR TL KAYIP


Rapora göre, damlayarak akan bir musluk, yılda 3 metreküplük su kaybına sebep
olmakta. Bunun her konuta maliyeti yaklaşık 6 bin TL civarındadır. Türkiye'de yaklaşık 19
milyon konuttan sadece yüzde 10'unda böyle bir durum olduğunda, oluşan israf yaklaşık
11 milyar TL'dir. Bir kişinin günde iki kez 1 dakika boyunca musluk suyunu kapatmadan
diş fırçalaması yılda 8 ton su israfına neden olmaktadır. Bunu, nüfusun yüzde 20'sinin
yaptığı hesaplandığında ülkemizin toplam kaynak kaybı yaklaşık 13 milyar TL oluyor.

SU GİDERİ 14 LİRA ARTTI

Bir ülkenin su zengini sayılması için kişi başına yıllık 8-10 bin metreküp su düşmesi
gerekirken,  Türkiye’de bu rakam 1.593 metreküp. DSİ verilerine göre, 2030 yılında 100
milyon nüfusa ulaşacak Türkiye'nin kişi başına 1.120 metreküp kullanılabilir su miktarıyla,
su sıkıntısı çeken bir ülke konumuna gelecek. Buna göre 2050 veya 2100 yılında
Türkiye'yi çok ciddi bir su krizi mücadelesi beklemekte. Bireyler arasında "51-100 TL
arası su faturası ödeyenler (yüzde 51,6) en yüksek orandayken, aylık ortalama ödenen
su faturası yaklaşık 79,50 TL. Hesaplamaya göre 1 yılda aylık su gideri 14,10 TL'lik bir
artış göstermiştir. Kaynak: https://www.ntv.com.tr/ekonomi/turkiyede-israfin-bedeli-555-
milyar-tl-milli-gelirin-yuzde-15i-cope-gidiyor,e5ZTjhwbjkaHB7j1VVFLZg

Araştırmalarımda israf.net adlı bir siteye denk geldim ve gıda israfı ile ilgili bir
ankete katıldım. Sonuç ise:

Yemeğini Ne Kadar İsraf Ediyorsun?


Anket Sonucuna Göre: %42 İsrafkarsınız. 

Bir Yılda;
225 kilo gıda çöpe atıyorsunuz.  
175 kişi çöpe attığınız gıda ile karını doyurabilir. 
Çöpe attığınız gıdadan 4,5 ton sera gazı oluşuyor. 

Sizde girip bilinçlenebilirsiniz güzel bir site.


Dünya, giderek artan bir gıda kriziyle karşı karşıya. Dolayısıyla, açlık riski de artış
eğiliminde.

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından geçen ay açıklanan "Dünyada Beslenme ve Gıda


Güvenliği'nin Durumu" adlı rapor, acı gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.
Rapora göre dünyada açlık çekenlerin sayısı 2015 yılında 780 milyon, 2016'da 804
milyon, 2017'de ise 821 milyon kişi.

Son iki yılda açlık çekenlere 40 milyon kişi daha eklendi ve rakam 821 milyon kişiye
yükseldi. Yani dünyadaki her 9 kişiden 1'i aç.
Açlık riskinin sürekli artış gösterdiği coğrafyalar; yoksullukla boğuşan Afrika, Güney
Asya ve Latin Amerika.

Bu gelişmiş ülkelerin açlık riskinden uzak olduğu anlamına gelmiyor. Örneğin


Fransa'da halkın yüzde 21'i, yani her 5 kişiden 3'ü günde 3 öğün yemeğe ulaşma
imkanı bulamıyor. Düşündürücü olan ise halihazırdaki gıda üretiminin dünyadaki
herkesi beslemeye yetecek olması. Bu yönüyle bakıldığında; karşı karşıya olunan en
büyük sorunlardan biri gıda savurganlığı, yani israf.

Gıda savurganlığının en yoğun olduğu alan yaş sebze ve meyve


Yıllık gıda üretim miktarı 4 milyar ton, tüketilen miktar ise 2,7 milyar ton. Yani 1,3
milyar ton gıda israf ediliyor. Hatta üretilen gıdaların önemli bir bölümü henüz
tüketiciye ulaşmadan, tarlada ya da depolarda çürüyor.

Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Celile Özçiçek
Dölekoğlu gıda savurganlığını ikiye ayırıyor: 

"Gıda savurganlığını iki tanımla bölebiliriz gıda israfı ve gıda kaybı olarak. Gıda israfı
tüketim aşamasında meydana gelen kayıplar bu kayıplar atıklar diye tanımlayabiliriz.
Besin değerlerinde kalite gibi konularda da israf olarak kabul ediyoruz. Ya da
tüketilmeyen atılan gıdalar israftır. Gıda zincirinin diğer aşamasında yani üretim, hasat
ve perakendeci düzeyine kadar gelen aşamada da oluşan atıklara gıda kaybı diyoruz."

İsrafın en büyük olduğu alan ise yaş sebze ve meyve. Toplam üretimin yüzde 45'i daha
tüketiciye ulaştırılamadan israf oluyor. Bu da, 3,7 trilyon elmaya tekabül
ediyor. Kırmızı et üretiminde ise kayıp yüzde 20. Bu da, 75 milyon büyükbaş hayvana
denk geliyor. 

Dünyada üretilen tahıl ürünlerinin yüzde 30'u çöpe atılıyor. Bu oran, 763 milyar paket
makarnaya denk geliyor. Süt ve süt ürünlerinde ise toplam üretimin yüzde 20'si
tüketiciye ulaşmıyor. Bu oran da 574 milyar yumurtaya tekabül ediyor. Balık ve deniz
ürünlerinde israf oranı ise yüzde 35. Bu oran 3 milyar somon balığına denk geliyor.

Perakendecilere büyük görev düşüyor


Gıda israfında; plansız üretim ve ambalaj standartlarına uyulmaması gibi hatalar büyük
rol oynuyor. 

Dölekoğlu parekendecilere büyük görev düştüğünü belirterek şu ifadeleri kullandı: 

"Parekendeciler çirkin gıda denilen estetik standartlara uymayan gıdaları satış dışında
bırakıyorlar. Bunların azaltılması gerekir. Bu gıdalar için özel stantlar kurulabilir.
Bunlar daha uygun fiyatlarda satılabilir. Ayrıca gıdaların muhafazası, depolaması ile
ilgili bilgi yetersizliğimiz de israfın temel nedenlerinden biri."

İsrafı önlemek tüketicinin elinde


Yine de israftaki en büyük pay sahibi tüketiciler. BM verilerine göre israfının yüzde
42’si evlerde meydana geliyor. Peki bu oranı azaltmak mümkün mü? 

Doç. Dr. Celile Özçiçek Dölekoğlu konuyla ilgili şunları söyledi: 

"Tüketicilerden başlayan bir formülle yola çıkılması gerekir. öncelikle farkına


varmalıyız gıdayı atıp atmadığımızın. Bunun için mikro düzeyde çalışmalar yapılarak
başlanabilir. İnsanlar gıdayı atıyor mu ne kadar atıyor bunu öğrenmeleri gerekiyor.
Bununla ilgili yapılmış çalışmalar düzenlemeler var bunlardan yararlanabiliriz.
Evlerde gıda ölçüm cetvelleri tutulması, her gün ne kadar gıdayı tabaktan ya da
hazırlama aşamasında çöpe atıyoruz cetvellerinin tutulması ailelerde farkındalığı
arttırdığı ortaya çıkmış ve gıdayı daha az israf ettiği çalışmalarla da belirlenmiş. Bir
kere tüketiciye sokakta görmezden geldiği israfın büyüklüğünü tanıtmak hatırlatmak
gerekiyor."

İsraf, Türkiye için de mücadale edilmesi gerek bir sorun. Yalnızca İstanbul halinde,
günde 100 ton yaş sebze ve meyve çöpe gidiyor. Türkiye'nin yıllık gıda kaybı ise
yaklaşık 26 milyon ton. 
2050 yılında dünya nüfusu 10 milyara yaklaşacak. Bu, gıda tüketiminin de hızla
artması demek. Bu nedenle gıda güvenliğinin sağlanması, Birleşmiş Milletler'in
sürdürülebilir kalkınma hedefleri arasında.

Ancak dünya konulan hedeflerin çok uzağında. Eğer önlem alınmazsa, mevcut
kaynaklar bir süre sonra insanlığa yetmeyecek...

Bu da paylaşım kavgasının artması ve daha çok savaş anlamına geliyor.

Kaynak: TRT Haber

İsraftan nasıl kurtuluruz derseniz. Rabbimiz’in emirlerine Resulullah’ın (sav)


sünnetine ittiba ile derim.

Abdullah b. Abbâs bir seferinde Allah Resûlü'nün abdest alırken suyu ne kadar
dikkatli kullandığına tanık olmuştu. Henüz o dönemde çocuk olan İbn Abbâs,
Peygamberimizin amcasının oğlu, eşinin de yeğeni idi. Teyzesinin evinde kaldığı
bir gece Allah Resûlü'nün abdest alışını izlemişti. Bu olayı kendisi şöyle anlatır:
“Ben bir gece (Hz. Peygamber'in hanımlarından olan) teyzem Meymûne'nin
yanında kalmıştım. Peygamber (sav) kalkıp eski bir su kırbasından abdest aldı.
Suyu azar azar kullanıyordu. Ben de kalktım, onun yaptığı gibi yaptım.” 1
Peygamberimiz bir seferinde de nasıl abdest alacağını sormak üzere kendisine
gelen bir bedevîye, azalarını üçer kere yıkayarak abdesti almayı öğretmiş ve
şöyle demişti: “İşte abdest böyle alınır. Kim bundan daha fazlasını yaparsa
hatalı davranmış, haddini aşmış ve zulmetmiş olur.” 2 Hz. Peygamber'in bu tavrı
acaba suyun kıtlığından mı idi? Yoksa o, bir bilinç inşa etmeyi, bir Müslüman
hassasiyeti oluşturmayı mı amaçlıyordu? Abdullah b. Amr'ın anlattığı şu olay da
israf uyarısının sadece kullanılan şeylerin tükenmesini esas alan, su kıtlığından
doğan bir yaklaşım olmadığını, bunun yanı sıra, hatta öncelikli olarak, müminin
olgunluğuyla ilgili bir konu olduğunu öğretmektedir. Bir gün Sa'd b. Ebû Vakkâs
abdest alırken Resûlullah (sav) onun yanına uğramıştı. Derken onun suyu fazla
kullandığını görmüş olmalı ki, “Bu ne israf?” buyurdu. Sa'd, “Abdestte de mi
israf olur?” diye sorunca, Resûlullah (sav), “Evet, akan bir nehirde(n) bile
(abdest alıyor) olsan (israf olur).” diye cevap verdi.3 Yoksulluğun yaygın olduğu
günlerdi. Evlerin çoğunda sıcak bir çorba dahi pişmiyordu. Resûlullah (sav) pek
âdeti olmadığı ve kimseye rastlamayacağı bir saatte evinden dışarı çıkmıştı. Bu
sırada Hz. Ebû Bekir çıkageldi. Peygamberimiz, “Seni buraya getiren sebep nedir
Ebû Bekir?” dedi. Hz. Ebû Bekir, “Allah Resûlü ile buluşup onun yüzünü görür ve
ona selâm veririm ümidiyle çıkmıştım.” diye cevap verdi. Az sonra Hz. Ömer de
geldi. Resûlullah (sav) ona da aynı şekilde, “Seni buraya getiren sebep nedir
Ömer?” diye sordu. “Açlık, ey Allah'ın Resûlü!” diye yanıtladı Hz. Ömer. Bunun
üzerine Resûlullah, “Ben de biraz açım.” Dedi
Sonra üçü birden koyunlarının ve hurmalarının bolluğuyla tanınan Medineli
Ebu'l-Heysem b. Teyyihân'ın evine doğru yürümeye başladılar. Eve
vardıklarında Ebu'l-Heysem'in hanımı karşıladı onları. Ona eşinin nerede
olduğunu sordular. Kadın, “Tatlı içme suyu getirmeye gitmişti.” dedi. Çok
geçmeden, Ebu'l-Heysem bir su kırbasıyla çıkageldi. Resûlullah ile iki
arkadaşının evine geldiğini görünce kırbasını yere koydu ve “Anam babam sana
feda olsun.” diyerek Allah Resûlü'ne sarıldı. Sonra misafirlerini bahçesine
götürdü, bir yaygı sererek onlara bir hurma salkımı getirdi ve ortaya koydu.
Salkımı gören Resûlullah (sav), “Bize olgunlarından seçmedin mi?” buyurdu.
Ebu'l-Heysem, “Ey Allah'ın Resûlü, yaş ve kuru hangisinden isterseniz seçmeniz
için bu şekilde getirdim.” dedi. Ebu'l-Heysem'in ikram ettiği hurmaları yiyip
tatlı suyu içtikten sonra Peygamberimiz, Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer'e şu
hatırlatmada bulundu: “Bu canı bu tende tutan Allah'a yemin ederim ki bu,
kıyamet gününde kendisi hakkında hesaba çekileceğiniz nimetlerdendir: Serin
bir gölge, güzel bir hurma ve soğuk bir su!” 4 Yiyecek yemek bulamayacak
kadar fakirliğin kol gezdiği o günlerde bile Allah Resûlü nimetlerin hesabını
hatırlıyor ve hatırlatıyordu. Az ya da çok her nimetin kadrini bilmenin
gerekliliğini ve kadir kıymet bilmemenin nimeti verene saygısızlık olduğunu
bildiriyordu. İsraftan bahsediyordu kısacası. Çünkü israf hem nimeti gerektiği
yerde gerektiği ölçüde kullanmamak hem de Rezzâk olan Allah'ın nimetine karşı
saygısızlıktır. Bu yüzden: “O (Allah) israf edenleri sevmez.” 5 Allah Resûlü
onlara şükrü hatırlatıyor, şükürsüzlükten ve nankörlükten de men ediyordu.
Şükretmekle yükümlü olan insanı, haddini aşmaması konusunda ikaz ediyor;
yani israftan sakındırıyordu. Aynı gerçeği o şu sözüyle de dile getirmekteydi:
“İnsanoğlu kıyamet günü beş şeyden hesaba çekilmedikçe yerinden
kımıldayamayacaktır: Ömrünü nasıl tükettiğinden, gençliğini nasıl
yıprattığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından ve öğrendiği
bilgilerle nasıl amel ettiğinden.” 6 Âhiretteki hesabın asıl konusu israf olacak o
hâlde... Maddî mânevî, insana her ne bahşedilmişse onun israfı. Bu yüzden
Resûlullah'ın bir adama verdiği şu nasihate dikkatle kulak verilmelidir: “Beş
şey gelmeden önce beş şeyin değerini iyi bilmelisin: Ölümünden önce hayatının,
meşguliyetinden önce boş zamanının, fakirliğinden önce zenginliğinin,
ihtiyarlığından önce gençliğinin ve hastalığından önce sağlığının.” 7
(Hadislerle İslam III İsraf / Allah İsraf Edenleri Sevmez! Sayfa: 518)
“Kibirsiz ve israf etmeden yiyiniz, içiniz, giyiniz
ve sadaka veriniz.” Hz Muhammed (sav)
Tirmizî, Bir 41

You might also like