You are on page 1of 60

Ebu Bekir Muhmmed b.

Huseyn
el Acurri

Zemm’ul Livat
EŞCİNSELLİĞİN
İSLAMDAKİ
HÜKMÜ

‫عقيدنامزلا رخآ يف ملسملا ة المسلنامزلا رخآ يف م فنامزلا رخآ ي آخنامزلا ر الزمان‬


http://t.me/akidetulmuslim
5 Zu’l Hicce 1441 – 27.07.2020 Zu’l Hicce 1441 – 27.07.2020 Hicce 1441 – 27.07.2020 1441 – 27.07.2020 27.07.2020
‫بسم اللّه الرحمن الرحيم‬

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın adı ile

“Zemm’ul Livat” adlı kitabı yazmaya muvaffak kılan Allah’a


hamd olsun.

Son zamanlarda bu çirkin fiili işleyenler açıktan Peygamberimiz


sallallahu aleyhi ve sellem’e ve İslama çirkin saldırılarılarını artırdılar.
Zaten bu çirkin işi yapanlardan ancak çirkin işler zuhur eder.
Dünyanın bir çok yerinde yaşayan ve kitaplara kolay
ulaşamayanlara bir kolaylık olsun diye bu konuda yazılmış olan
değerli ve önemli bir eseri yazmak istedim. Başarı Allah’tandır.

Bu kitaba yayın evi uzunca bir giriş yazısı yazmıştır. Bende faydalı
olacağını umarak o yazıyı küçük değişiklikler yaparak olduğu gibi
yazdım. Bazı dipnotları kısalttım. Yayınevleri genelde hadisleri
yazarken “rivayet etti” “rivayete göre” gibi lafızlar kulanıyor! Bu
Türkçe'de “söylenti”, “öyle düşünülen”, “kesin mi değil mi şüpheli
olan” anlamlarda kullanıldığı için ben “nakletti” diye kaydettim.

Bu kitabı alma imkanı olanlar yazdığımız pdf’yi okumakla beraber


bu kitabı alıp insanlara dağıtabilirler. Kitabı alma imkanı olmayanlar
pdf olarak çıktısını alıp insanlara dağıtabilirler.

Son olarak Allah’tan bizi bağışlamasını, merhamet etmesini, kötü


ve çirkin fiilerden uzak tutmasını, bu kötü kavmin yaptıklarından
dolayı bizide helak etmemesini ve onlardan dolayı bizi hesaba
çekmemesini diliyorum. Şüphesiz O her şeyi bilen, her şeyi gören
ve her şeyi işitendir.

Abdullah
Giriş

Yarattığı her şeyde bir hikmet ve gaye bulunan Allah


Subhanehu’nun hikmet dolu fiilerinden biri de insanlar ve
hayvanlarda şehvet/cinsellik duygusunu var etmesidir. Bu fıtri
bir duygu olup bunun maksadı neslin çoğalmasını temin
etmektir. Bundan dolayıdır ki bu maksada hizmet etmeyen her
türlü şehevi faaliyet fıtrattan sapma yani sapıklık olarak kabul
edilip haram kılınmıştır.

Allah Subhanehu şöyle buyurmaktadır:

“Onlar ki ferclerini eşlerinden ve elleri altındakilerden


başkalarından korurlar. Zira onlar (bunlardan dolayı)
kınanmazlar. Kim bundan ilerisini ararsa işte onlar haddi
aşanlardır.” (Mu’minun 5-7)

Bu ayetlerin tefsirine bakıldığında görülecektir ki alimler,


insanın kendi eşleri ve cariyeleri dışındaki her tür şehevi
faaliyetinin haramlığını bu ayetten çıkartmışlardır. Çünkü bu,
ayet’i kerimede ifade edildiği üzere haddi aşmaktır. İşte haram
kılınan bu fiillerden bir tanesi de eşcinsellik yani kişinin kendi
cinsine yönelik şehevi duygu ve fiiliyat içerisinde olmasıdır.
Keza, insan neslinin çoğalmasına hizmet etmeyen, kadınlara
arkadan yaklaşma gibi fiiller de bu livata fiiline benzetilerek
haram kılınmıştır. Abdullah b. Amr İbn’ul As radiyallahu
anh’dan Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in kadına tersten
yaklaşma fiilini “küçük lutilik” olarak vasfettiği nakledilmiş
olmaktadır.

Zira bütün bunlarda, mücerred şehevi tatminden öte hiçbir


mana yoktur ve insan neslinin çoğalmasına hizmet etmez,
bilakis bu eğilimlerde olan insanların sayısı artıkça insan
neslinin azalması söz konusu olacaktır. Bunlar, temiz, fıtratların
tiksindiği, kötülüğü aklen ve fıtraten bilinebilen işlerdir.
Bundan dolayı, -istisnalar haricinde- hangi dine veya felsefeye
inanırsa inansın bütün toplumlarda eşcinsel ilişkiler kınanmıştır.
Şu an bu tarz ilişkilerin mübah addedildiği ve buna dair ne
kanuni ne de dini hiçbir engelin bulunmadığı Batı
toplumlarında dahi eşcinsellerin azınlıkta bulunması, bu fiilin
insan fıtratına aykırı bir iş olduğunun en büyük delillerinden
birisidir. Zira günümüzde eşcinsel lobilerinin iddia ettiği gibi,
eşcinsellik bir hastalık ya da sapıklık değil de kadın erkek
ilişkileri gibi normal bir şey olsaydı, iddialarına göre bu
normal(!) eğilimi engellemek için çıkarılmış olan dini ve
kanuni yasaklar kalktığı zaman insanların büyük kitleler halinde
eşcinselliğe yönelmesi gerekirdi. Fakat hiçbir yerde bu böyle
olmamıştır. Eşcinselliğin kitlesel hale geldiği tek misal, Lut
aleyhis selam’ın kavmi olan Sodom halkıdır. Onlar ise bunun
neticesinde feci bir şekilde helak olmuşlardır. İnkarcılar ne
derse dersin, tarihte eşcinselliği icad eden ilk topluluk bunlardır.
Bu, Kur’an nassıyla sabittir. Zira Allahu Teala şöyle
buyurmaktadır:

“Lut’u da (gönderdik) O, kavmine demişti ki: Siz


kendinizden önce dünyada kimsenin işlemediği bir
çirkinliği mi işliyorsunuz da kadınları bırakıp şehvetle
erkeklere yanaşıyorsunuz? Bilakis siz haddi aşan bir
kavimsiniz.” (Araf 80-81)

İleride İmam el Acurri rahimehullah’ın da nakledeceği bazı


nakillerdeaa“livata/homoseksüelliğin”ayanıasıraa“sihak/lezbiye
nlik” adı verilen kadınlar arası fuhşun da ilk defa bu kavimde
ortaya çıktığı hususu gelecektir. Kısacası eşcinsellik, insanın
doğal bir eğilimi değil, bilakis Lut kavminin ihdas ettiği bir
bidattir. Günümüzde İslam düşmanlarına karşı eziklik
kompleksi içinde kıvranan birtakım sözde İslamcılar, İslam’ın
bu açık hükmüyle alakalı bile artık gevelemeye başlamışlar ve
bazıları, Lut kavminin eşcinsellikten dolayı değil, başkalarına
tecavüz etmeye kalktıklarından dolayı helak edildiğini ileri
sürerek İslam’ın hükümlerini günümüz libaral demokrasilerine
uyarlamaya kalkışmışlardır. İşte bu sahte İslamcılar, demokratik
anlayışa uygun olarak ayetleri açıklamaya kalkmışlar ve
kendilerinden önce hiçbir muteber alimin yapmadığı bir tevili
yaparak Lut kavminin helak sebebinin “cinsel tercihlerinden”(!)
değil, bunu bir saldırganlık aracı yapmalarından
kaynaklandığını iddia etmişlerdir. Halbuki yukarıda zikretmiş
olduğumuz ayet’i kerime, Lut aleyhis selam’ın kavmini bizzat
“şehvetle erkeklere yakşma” fiilinden dolayı kınadığını ve bu
kavmin helakına giden sürecin bu şekilde başladığı açıkça
göstermektedir. Zaten Kur’an’ı Kerim’in hiçbir yerinde bu
kavmin yegane helak sebebinin saldırganlıkları olduğuna dair
bir delil mevcut değildir. Bu zikrettiğimiz çarpıtma örneği,
liberal demokratik zihniyetin beyinleri nasıl esir aldığını ve açık
nassları bile tahrif edecek boyuta getirdiğini göstermektedir.

Bilinmelidir ki “LGBT” ve benzeri isimler altında bugün


insanlığa dayatılan şey, asırlar önce tarihin çöplüğüne atılmış
olan ve haramları helal sayma fikrine dayalı olan ibahiyeci
felsefedir. Bu “İbahiye” mezhebi, esas itibariyle İran’da
Mecusiliğin bir kolu olarak ortaya çıkan Mezdekçiliğe
dayanmaktadır. Bu anlayış, İslam’dan sonra “Batinilik” adı
altında tekrar zuhur etmiştir. Bu hususta mezhepler tarihçisi
Abdulkahir el Bağdadi (v. 429) şu bilgileri vermektedir:

“Batiniyye, dinin temel esaslarını, şirke dayalı bir şekilde


tevil ettikten sonra, şeriat hükümlerini de şeriatin
kaldırılmasıyla veya Mecusilerinkine benzer hükümlere
bürünmesiyle sonuçlanacak bir biçimde yorumlama hilesini
kullandılar. Buna işaret eden şey, şeriati kendi istekleri
istikametinde tevil etmiş olmalarıdır. Şöyle ki, kendilerine
uyanlar için, kız evladlar ve kız kardeşlerle evlenmeyi, şarap
içmeyi ve bütün zevk verici şeyleri mubah kılmışlardır. Bu
husus, şu olayla daha da pekiştirilmiş olmaktadır. Bahren ve el
Ahsa’da Suleyman b. Huseyn el Karamiti’den sonra ortaya
çıkan bir oğlan, kendine uyan erkeklerin birbirleriyle cinsi
münasebette (livata) bulunmalarını bir nizam olarak koymuş ve
hatta kendisiyle cinsi münasebette bulunmak isteyen bir erkeği
reddeden gencin öldürülmesini gerekli kılmıştır.”1

Batinilerin, livata hususunda aynı günümüzdeki takipçileri


gibi ne kadar duyarlı (!) oldukları görülmektedir. Batini
düşünce, Hasan Sabbah ve fedailerinden oluşan Haşhaşi
tarikanının temel akidesiydi. Haçlı seferleri vasıtasıyla İslam
dünyasına gelen Tapınak Şövalyelerinin, bu esnada söz konusu
İsmaili Batinilerle/Haşaşilerle tanıştıkları ve düşüncelerinden
etkilenerek Hıristiyanlığın içinde benzer bir ekol tesis ettikleri,
Doğu’da ve Batı’da birçok araştırmacının tesbit ettiği bir
husustur. İngiliz kadın yazar Nesta Webster “Secret
Societies/Gizli Cemiyetler” isimli – Türkçe’ye de çevrilen-
kitabında bu hususu tafsilatlı olarak ele almıştır. “Tapınak
Şövalyeleri’nin bugünkü masonluğun temeli olduğu
bilinmektedir. Kısaca “Templars” olarak bilinen bu tarikatın
Hiristiyanlıktan saptığı Papalık tarafından tesbit edildikten
sonra tarikat lağvedilmiş ve liderleri başta olmak üzere birçok
üyesi tutuklanmış veya öldürülmüştür. Bu tarikatın
mensuplarına yöneltilen suçlamaların arasında şeytana
tapmanın yanı sıra eşcinsellik de vardı. Yeraltına çekilen tarikat
üyelerinin birçoğu, o dönemde mason yani duvarcı ustalarının
devam ettiği localara sızmış ve böylece günümüz Masonluğu
teşkil etmiştir. Bütün dini ve ahlaki esaslara karşı oldukları
bilinen Masonlar ve yan kuruluşları Batı’da birçok kilit noktayı
ellerinde tutmaktadırlar.

1 El Fark Beyn’el Firak s. 270


Eşcinsellik ve diğer sapkınlıklar, bu kimseler için sıradan bir
zevk tatmininden öte ideolojik bir öneme sahiptir. Bu, onlar için
adeta şeytana kulluğun bir sembolüdür. Dünyanın her tarafında
adeta bulaşıcı hastalık gibi yayılan eşcinselliğin
meşrulaştırılmasına yönelik faaliyetler bu batini/ezoterik
şeytani mahfiller için adeta Allah’a ve dine karşı verilen savaşta
bir kilometre taşı niteliğindedir. O yüzden bu işe önem
vermekte ve bu doğrultuda büyük masraflar yapmaktadırlar.
Şeytan hizbinin amacı bütün insanları eşcinsel yapmak değildir,
her ne kadar bu işi mümkün mertebe yaygınlaştırmaya ve
görünür hale getirmeye çalışsalar da bütün insanları böyle
yapamayacaklarının bilincindedirler. Bu çevrelerin amacı,
herkesi öyle yapmasalar bile bütün insanlığın bu sapıklıkları
meşru kabul etmesini sağlamaktır. Yani başka bir tabirle
insanlara haramları helal sayan “İbahiye” mezhebini
benimsetmeye çalışmaktadırlar. Öyle ki normal insanlar da
eşçinselliği günah, ayıp ve suç olarak kabul etmekten vazgeçip
bir tercih meselesi olarak görsünler. İşte bu, geçmişte İslam
devletlerinin dirayetli yöneticileri tarafından tarihin çöplüğüne
atılan Batini-İbahi düşüncenin tekrar diriltilmesi demektir.
Halbuki hiç kimse özgürlük adı altında sapkın İbahiye
felsefesini benimsemek zorunda değildir. Lakin şu an bütün
dünya söz konusu “Satanist” lobinin İbahiyeci ajandasına teslim
olmaya zorlanmaktadır. Bu dayatmaya kesinlikle karşı çıkılmalı
ve bu hususta asla bu dinsizlere taviz verilmemeli, söylem
zafiyetlerine düşülmemelidir. Eğer bu münkere karşı çıkmanın
adı ayrımcılıksa ayrımcılıktır, homofobiyse veya her neyse
odur. Onların taktıkları hiçbir lakap, fıtratına sahip çıkan
insanları yıldırmamalıdır. Cinsel tercih veya yönelim diye bir
şey olmaz, Allah Subhanehu herkesi kendi fıtratı doğrultusunda
yaratmıştır, o yüzden bu konuda ancak cinsel sapma olur.
Sapıklık da saygı duyulacak bir şey değildir. Bilakis mücadele
edilecek, tedavi ve ıslah edilecek bir şeydir.
Bilindiği üzere günümüz sözüm ona “çoğulcu özgürlükçü
demokrasi” anlayışında “özgürlüğün sınırı, başkasının
özgürlüğünün bittiği yere kadardır”. Yani, demokratik
sistemlerde bir başkasının hukuku ihlal edilmedği müddetçe
insanlar, dilediklerini yapmakta serbesttirler. Bunun İslam’daki
“emri bi’l maruf nehy’i an’li münker” yani “iyiliği emredip
kötülükten nehyetme” pernsibine aykırı olduğu ise açıktır.
Bundan dolayıdır ki Türkiye dahil demokrasiyle yönetilen
ülkelerin birçoğunda zina, eşçinsel ilişkiler hatta ensest denilen
aile içi sapık ilişkiler ve daha fazla mide bulandırmamak için
burada ismini zikretmek istemediğimiz bütün sapıklık türleri,
kanunen reşit sayılan kişilerin kendi rızalarıyla yapmaları
halinde serbesttir ve hiçbir ceza’i düzenlemeye tabi değildir.
Yani İslam’da haram kılınan bu sapkınlıklar, günümüz
demokratik sistemlerinde helal ve mübah kılınmıştır. Gerek
ilahi gerekse beşeri hukuk sistemlerinde suçsuz ceza, cezasız
suç olmaz. Mevcut kanunlarda livata ve diğer sapıklıklara -
başkasına saldırı olmadığı ve küçük çocuklara yöneltilmediği
takdirde- herhangi bir ceza öngörülmemesi, bu fiillerin suç
olmadığı yani serbest olduğu anlamına gelmektedir. Bu ise,
tarihin karanlık sayfalarında kaldığı zannedilen, bütün
haramları helal sayma anlayışına dayalı sapkın “İbahiye”
mezhebinin maalesef Türkiye’de ve dünyada uygulanan bir
sistem haline geldiğini göstermektedir. Bunun adına bugün
“laiklik, demokrasi, özgürlük, insan hakları” gibi isimler
verilmektedir. Lakin isimler değişse de meselenin hakikati
değişmemektedir. Eskiden bir avuç dinsizin gizli mekanlarda
icra ettiği bu mezhep, bugün dünyanın tamamına yakının
benimsediği ideoloji haline gelmiştir.

Zikrettiğimiz üzere, bugün dünyanın neredeyse tamamına


yakınında -bugün “LGBT” ismiyle bilinen- sapkınlıklar zaten
serbesttir ve son yüzyıl içinde Doğu’da ve Batı’da, bu serbestiyi
kısıtlayan kanunlar şeytani bir el tarafından sessiz sedasız
yürürlükten kaldırılmıştır. Öyle ki şeriatla yönetildiği iddia
edilen birkaç ülke dışında eşçinselliğe ceza’i yaptırım
uygulayan çok az ülke kalmıştır. Hal böyleyken Türkiye’de ve
Dünya’da “LGBT” ismiyle örgütlenen yapılar neyin
peşindedirler? Bizim gördüğümüz kadarıyla bu çevrelerin
amacı, “LGBT”yi tamamen meşru bir çerçeveye oturtmak ve de
heteroseksüel adını verdikleri kadın erkek arası normal ilişki
biçimleri nasıl toplum ve devlet tarafından tanınıp evlilik gibi
yollarla yasal güvence altına alınıyorsa, sapkın ilişkileri de eşit
düzeyde meşru ve yasal kabul ettirmeye çalışmaktır. Bugün
kokuşmuş Batı ülkelerinin birçoğunda artık eşcinsel evlilikler
(!) yasalara girmiştir. Fakat sapkın lobiler, bunlarla da
yetinmemektedir. Onlara taviz verildikçe daha fazlasını
istemektedirler.

Her sene çekilen yüzlerce dizi, film, belgesel vesaire ile


eşcinsellik propagandası yapılması yetmezmiş gibi birçok Batı
ülkesinde bu sapkınlıkların aslında normal karşılanması
gerektiğine yönelik propagandalar eğitim müfredatlarına dahi
girmiştir. Bu süreç devam ederken bu konunun tartışılmasına
dahi izin verilmemektedir. Kendisini her şeyin özgürce
tartışıldığı bir sistem olarak tanıtan demokrasinin beşiği olan
Batı’da bugün eşcinsellik aleyhinde konuşmak, bunu bir
hastalık ve sapkınlık olarak nitelendirmek neredeyse insanların
akıllarından bile geçirmek istemedikleri bir şey haline gelmiştir.
Halbuki daha düne kadar tıp çevrelerinde eşcinsellik bir sapma
ve hastalık olarak kabul görmekteydi. Son yıllarda ise buna dair
değerlendirmeler yavaş yavaş literatürden kalkmaktadır. Ancak
bunun sebeninin -bu kanaatin değişmesine yol açan bilimsel (!)
gelişmeler değil- ideolojik saplantılar ve dinden uzaklaşma
süreci olduğu söylenebilir. Avrupa ülkelerinin birçoğunda
siyasetçi, gazeteci, yazar hatta din adamı kimliğindeki
birisinden “LGBT” hakkında en ufak bir eleştiri dahi duyulması
o kişinin bütün kariyerinin bitmesiyle eş anlamlıdır.
Demokrasi adı altındaki bu yobazlık, öyle bir safhaya
gelmiştir ki bu konularda eleştiri bir yana, bu sapkınları
savunmayan tarafsız nitelikteki araştırma ve yapımlar dahi hoş
karşılanmaz hale gelmiştir. Bu baskılarla beraber normalde bu
tip şeylere taraftar olmayan kişilerin konuşması ve herkesin
bildiği gerçeklerin bu surette dile getirilmesi engellenmeye
çalışılmaktadır. Öyle ki aslında bu sapıklıkları onaylamayan,
kendi aile fertlerinde bu tür şeyler zuhur etse hoşlanmayacak
olan birtakım kişiler dahi sırf “çağdaşlık” “ilericilik” gibi
etiketlerine zarar gelmemesi için bu konularda kendi
hissiyatlarına muhalif görüş beyan etmekte ya da en azından
suskunluğu tercih etmektedir. Bu çağdaş yobazlık örneklerine
yavaş yavaş Türkiye’de de rastlanmaya başlanmıştır. Şu an
sayıları az olmakla birlikte belli bir etkinliğe ve sosyal baskı
gücüne sahip birtakım çevreler bu konularda eleştirel yaklaşan
herkesi, “homofobi” suçlamasıyla karşı karşıya bırakmaktadır.
Bu zihniyet sahiplerine göre insan fıtratını savunan ve fıtrata
aykırı sapkınlıkları reddeden herkes “homofobik” yani eşcinsel
karşıtıdır. Eğer bu kavramın manası böyle ise bu, suçlama değil
bilakis övünülmesi gereken bir vasıf olmalıdır. Öyle ki buna
göre 20-30 sene öncesine kadar insanlığın büyük çoğunluğu,
yeryüzündeki dinlerin, hatta beşeri ideolojilerin tamamına
yakınının eşçinselliği normal görmedikleri için “homofobik”
olması gerekir.

Koskoca dünya tarihinde kısacık bir zaman dilimini ifade


eden bu çağın anlayışını putlaştırıp mutlak doğru olarak takdim
eden bu zihniyet sahipleri, bütün insanlığın tarihini ve
birikimini karşısına alma pahasına bu sapkınlığı canhıraş bir
şekilde savunmaktadırlar. Bu güruh, fıtratı savunanlara yönelik
yine ayrımcılık, cinsiyetçilik gibi suçlamalar yöneltirler. Bu
azgın azınlığın yönelttikleri suçlamalar ve kullandıkları
kavramlar ne olursa olsun, bu çevrelerin mahalle baskısına
boyun eğilmemeli ve asla bu zihniyete karşı özür dilemeci
tavırlara girilmemelidir. Bilakis eşcinselliğin bir günah ve
sapkınlık olduğu en üst perdeden haykırılmaya devam
edilmelidir. Unutulmamalıdır ki bunlara taviz verildiğinde asla
taviz verilen noktada kalmayacak, bilakis sapkınlığın bir üste
modelini dayatacaklardır. Nitekim bunlardan bazıları “LGBTİ”
kavramını kullanırken, bazıları “LGBTİ+” şeklinde bir
kısıtlama kullanmaktadır. Buradaki artı işaretinin anlamı -
LGBTİ kısaltmasında ismi geçen, burada zikretmek
istemediğimiz 5 adet sapıklık türüne ek olarak- bunlara yakın
veya benzer başka sapıklıkların da var olduğu ve bunlar için de
mücadele edildiğini ifade etmektir. Bazen de “LGBTİ” yerine
“LGBTQ” kısıtlaması kullanılmaktadır. Ki bu sondaki “Q”
harfi “queer” kelimesinin kısaltmasıdır. Bu ise “akışkan
cinsiyet” veya daha doğrusu “cinsiyetsizlik” anlamına
gelmektedir. Bu zihniyete göre kadın, erkek hatta eşcinsel diye
bir şey yoktur. Bilakis insan, istediği an istediği şeyi
yapabilmeli ve istediği kimliğe girebilmelidir. Bu anlayışı
savunanlar günümüzdeki eşcinsel evlilik tartışmalarını bile
gereksiz görmekte ve evlilik kurumunu kökten
reddetmektedirler. Yani dünya çapında eşcinselliğin
meşrulaştırılması bir şekilde başarıldıktan sonra bir sonraki
aşama cinsiyetsizliktir. Biz, bu sapkınlığın arkasındaki şeytani
odakların burada da duracağını düşünmüyoruz. Çünkü burada
amaç, sadece toplumdaki azınlık bir güruhun olmayan haklarını
savunmaktan ibaret değildir. Burada daha büyük hedefler söz
konusudur. Şeytan hizbi, bütün haramları helalleştirip dini
bütünüyle ortadan kaldırmadan rahat edemeyecektir.

Eşcinsellik gibi insan fıtratına aykırı olan ve bütün dinlerde


haram sayılan bir günahı savunan bir zihniyetin diğer sapkınlık
türlerini de savunmasında şaşılacak bir şey söz konusu değildir.
Bundan belki 30-40 sene önce dünyanın tamamına yakınında
eşcinselliğin meşru kabul edileceği ve eşcinsel evliliklerin aynı
kadın erkek evliliği gibi kanun nezdinde meşru kabul edileceği
söylense birçok kimse buna inanmayabilirdi. Fakat bugün bu
gerçekleşmiştir. O yüzden ileride diğer sapıklık türleri de bu
şekilde gündeme getirildiğinde buna asla şaşılmamalıdır.
Kısacası tehlike gerçekten büyüktür. Bu öyle bir ifsad
hareketidir ki dini, ahlakı, aileyi; kısacası insanı insan yapan
bütün değerleri yani tek kelimeyle insanlığı hedef almaktadır.
Bu ifsada karşı uyanık olunmalı ve Lut aleyhis selam’ın bu
azgınlığa karşı yaptığı emr’i bi’l maruf tekrar ihya edilmelidir.
Namusluların namussuzlar kadar cesur olmadığı bir toplum
batmayı hak etmiştir. İyiliği emredip kötülüğü nehyetmeyen
toplumların iyisiyle kötüsüyle hep beraber yok olacağını Allahu
Teala şu şekilde haber vermektedir:

“Öyle bir fitneden sakının ki içinizde sadece


zulmedenlere isabet etmekle kalmaz! Bilin ki Allah,
cezalandırması şiddetli olandır.” (Enfal 25)

Dünya, son 100-150 senelik zaman diliminde büyük


değişimlere sahne olmuştur. Daha önce tarihte eşi görülmemiş
şekilde dinden bağımsız seküler, dindışı bir toplum düzeni
dünyanın büyük çoğunluğunda yürürlüğe girmiştir. Bunun
akabinde kademeli olarak önce zina ve müstehcenlik olağan
hale getirilmiş, son yıllarda da eşcinsel ilişkilerin
meşrulaştırılmasına yönelik faaliyetler hız kazanmıştır. Bu
aşama da geçildikten sorna sıra -yukarda da işaret ettiğimiz-
başka tür sapıklıklara gelecektir Allahu a’lem. Bütün bunların
hayatın olağan akışı içinde gerçekleşmiş birtakım dönüşümler
olduğunu düşünmek için fazla saf olmak gerekir. Zira ortada
küresel çapta organizasyonlar söz konusudur. Her yıl bu
doğrultuda dünya çapında sözde “onur yürüyüşü” adı verilen
onursuz yürüyüşler ve başka etkinlikler düzenlenmektedir.
Bütün bunlar büyük maddi finansman gerektiren işlerdir. Dünya
çapındaki bu etkinliklerin finansman kaynağını
sorguladığımızda Gorge Soros isimli Yahudi para spekülatörü
ve onun kurmuş olduğu “Open Society Fondation (Açık
Toplum Vakfı)” ve Avrupa Birliği Fonları başta olmak üzere
çeşitli emperyalist-siyonist kuruluşlar karşımıza çıkmaktadır.
Bu kuruluşların sitelerinde her sene yardım yaptıkları LGBT
organizasyonlarının listelerini bizzat kendileri
yayınlamaktadırlar. Bugüne kadar insanlığa sömürüden başka
bir katkısı olmamış olan bu mihrakların insanlığın hayrına bir iş
yapmayacakları belli olduğu gibi, tek dertlerinin de güya
ayrımcılığa maruz bırakıldığını düşündükleri gariban (!)
eşcinsellere yardımcı olmak olmadığı da akıl sahipleri nezdinde
bellidir. Soros denilen Yahudi tefecinin de tek başına hareket
edecek hayırsever (!) faaliyetler peşinde koşmadığı da ehlince
bilinen bir husustur. Soros, dünyayı kuşatmış olan birtakım
şeyani sermaye odaklarının ve zengin ailelerin temsilcisi olarak
hareket etmektedir. Bu organizasyonlar bir kısım Yahudilerin ve
de masonların öncülüğündeki şeytan hizbinin dini, aileyi ve
toplumu ayakta tutan bütün ahlaki değerleri yok etme hedefine
hizmet etmektedir. Bu şeytani çevreler, bütün haramları helal
sayan “ibahiye” mezbebini bütün dünyada yerleştirmeyi
hedeflemektedirler.

Yeri gelmişken şunu da belirtelim ki şu an bu LGBT


propagandasını en çok yapanlar birtakım sol çevrelerdir. Lakin
bu kimseler, günümüzdeki şekliyle eşcinsel kimliğinin
tamamen ferdiyetçi kapitalizmin zevk ve tüketim eksenli
anlayışının bir ürünü olduğunu unutmaktadırlar. Öyle ki
geçmişte Sovyetler Birliği gibi sosyalizmi uygulama
iddiasındaki ülkelerde eşcinsel yaşam tarzı, kapitalizmin bir
uzantısı olarak görülmüş ve hoş karşılanmamıştır. Bu
doğrultuda da eşcinsellere yönelik çeşitli yaptırımlar
uygulanmıştır. Halen dahi kendilerini sosyalist olarak
tanımlayan Çin, Kuzey Kore gibi ülkelerde LGBT faaliyetleri
yasaklanmış durumdadır. Hal böyleyken günümüzde birtakım
sosyalist/sol örgütlerin güya “ezilenleri savunma” adı altında bu
sapıklıklara sahip çıkması, bir yerde kendi batıl ideolojilerine
dahi ihanettir ve birçoğunu buna iten sebeb, din düşmanlığından
başka bir şey olmasa gerek. Tabi bunda, bu çevrelerin
nemalandıkları yüklü miktarda Soros ve Avrupa Birliği
fonlarının katkısını da unutmamak gerekir!

Bilinmelidir ki Lut kavmine bu pis fiili emreden şeytandır.


Bu ya Allahu Teala’nın şu kavli gereğince şeytanın herkese
verdiği türden bir vesvese ve ilham şeklinde olmuştur:

“O size kötülüğü, fuhşiyatı ve Allah hakkında


bilmediklerinizi söylemeyi emreder.” (Bakara 169)

Ya da şeytanın bizatihi bunu emretmesiyle olmuştur. İbnu


Asakir, Tarih’inde şöyle bir hadis nakletmektedir:

Bize İshak bildirdi ve (deki ki) bana Muhammed b. İshak,


İbn Abbas radiyallahu anh’ın şöyle dediğini haber verdi: Lut
kavminin amelinin başlangıcı şöyle olmuştur: İblis, onlara
insanların o güne kadar gördüğü en güzel bir çocuk süretine
görünmüş ve onları kendisine çağırmış, onlar da onlarla ilişkiye
girmişler ve bu hal üzere devam etmiştlerdir.2

Eğer bu nakiller sahihse bu işi başlatanın bizzat İblis olduğu


anlaşılmaktadır. Son dönem Hanbeli alimlerinden es Seferani,
ismini vermediği bazı tarihi kaynaklardan naklen İblis’in
yeryüzüne indirildiği vakit kendi nefsine livata yaptığını ve
böylece ilk defa livata yapan ve de yapılan kişi olduğu
söylemektedir.3 Ebu Davud şarihi İbnu Raslan (v.844 h) ise bu
bilgiye ilaveten İblis’in soyunun bu yoldan geldiğine dair bir
görüş zikretmektedir.4

2 Tarihu Dimeşk 50/313


3 El Fahişetu Amelu Kavmi Lut, Kar’us Siyat fi Kam’i Ehli Livat
4 Şerhu Süneni Ebi Davud 17/465
Bu nakledilenler doğruysa eşcinselliğin aynı zamanda
şeytanın cinsel tercihi (!) olduğu anlaşılıyor! Herhalükarda
günümüzde medyayı, kültür sanat dünyasını, siyaseti büyük
oranda elinde tutan masonik şeytani lobilerin eşcinsellik
konusunda adeta saplantı derecesinde bir duyarlılığa sahip
oldukları görülüyor. Bunun büyük üstadlarının (!) tercih ve
eğilimleriyle bir alakası var mıdır bilmiyoruz! Lakin bu
sapkınlığın Allah’ın en çok buğzettiği fiilerden birisi olduğu
gibi şeytanın da en çok sevdiği amellerden birisi olduğu da
kesindir. Buna dair nakiller ileride gelecektir. O yüzden şeytan
hizbi, bu kabih fiilin yaygınlaşması ve meşrulaşması için adeta
kendilerini parçalamaktadırlar. Zira bu fiilin yayıldığı bir yerde
kolay kolay hayır namına bir şey yeşeremez ve bu aynı
zamanda söz konusu toplumların çöküşünün habercisidir.

Bugün Batı medeniyeti bu “LGBT” denilen belayı başına


sarmakla ancak kendi çoküşünü hazırlamaktadır. Tarihte bu
eşcinsellik illetine de diğer sapkınlıklara müptela olmuş hiçbir
millet yoktur ki bunun akabinde yok olup gitmiş olmasın.
Hemcinslerin birbirleriyle nikhalanmaları Batı’nın çöküş
alametidir. Bu ve benzeri hususlarda Batı’yı takip eden her
millet de aynı şekilde yok olup gidecektir. Bu, Allahu Teala’nın
tarih boyunca çeşitli toplumlara uyguladığı sünnetidir. Bu
sapkınlıklara müptela olan Yunan medeniyeti arkasında
harabeler bırakarak yok olup gitmiştir. İran medeniyeti bir avuç
Müslüman karşısında mukavemet edemeyecek kadar çürümüş
ve helak olmuştur. Batı medeniyeti ve mukallidleri de aynı
böyle olacaktır. Nitekim buna dair alametler belirmiştir. Böyle
ahlaksızlıklara düçar olup da iflah olmuş bir tane topluluk
gösterilemez. Bunun sebebini, sosyoloji ilminin kurucusu
sayılan İbn Haldun (v. 808) kendisine ait tarih kitabının meşhur
“Mukaddime”sinde şöyle izah etmektedir:
“Medeniliğin kötü ve bozucu taraflarından biri de -aşırı
konfordan dolayı- hiçbir ölçü ve sınır tanımayacak şekilde arzu
ve şehvetlere aşırı düşkünlüktür. Bu önce mideye düşkünlük,
yani en güzel ve lezzetli yemekleri ve içecekleri yiyip içmek
şeklinde başlar. Sonra buna zina ve eşcinsellik de dahil olmak
üzere cinsi arzuların peşine düşüp onları tatmin etmek eklenir.
Bu da insan türünün bozulmasına yol açar.”

Ardından şöyle demektedir:

“Bunu iyice anla ve ibret al ki umran’ın (uygarlığın) son


noktası medeniyet ve konfordur. Bu da son noktasına
ulaştığında bozulmaya dönüşür. Böylece tıpkı canlılardaki tabii
ömürde olduğu gibi medeniyet de yaşlanmaya başlar (doğal
ömrünü tamamlamaya başlar). Bilakis biz deriz ki medenilik ve
refah neticesinde elde edilen ahlak fesadın, bozulmanın ta
kendisidir.”5

İbn Haldun’un tesbitleri gerek aklın, gerekse şeriatin


gerekse de tarihin delalet ettiği hakikatlerdir. O, bu eserinde
devletlerin yükseliş ve çöküş sebeplerini tafsilatlı olarak
incelemekte ve lüks, israf ve ahlaksızlığın yaygınlaşmasını
çöküş döneminin özellikleri olarak zikretmektedir. Bugün Batı
ülkeleri, kendi toplumlarına arzuladıkları refah ve yaşam
kalitesini sunmuş, ancak bunlar arttıkça aynı oranda dinleri ve
ahlaklarını kaybetmişler, zevk ve sefahate dalmışlardır.

İbn Haldun’un ilgili eserinde uzun uzadıya anlattığı gibi bu


tür toplumlar, savaşçı özelliklerini kaybederler ve bu özelliklere
sahip olmayan henüz bozulmamış bedevi topluluklar tarafından
yıkılmaya mahkumdurlar. Batı medeniyeti de işte bu şekilde
adeta yavaşça intihar etmekte ve dışarıdan birileri tarafından
yok edileceği günü beklemektedir. Maalesef içimizdeki
5 Mukaddime 1/467-468
birtakım beyinsizler, Batıyla beraber batmaya, intihar etmeye
heveslenmekte ve Batı’da ne kadar ahlaksızlık varsa
sorgulamadan maymun gibi taklid etmeye çalışmaktadırlar. Batı
henüz batmadıysa ahlaksızlıkta tam olarak dibi
görmediğindendir. Fakat gidişat göstermektedir ki bu da
olacaktır.

Zinanın ve eşcinselliğin kabul görmesinden sonra sıra ensest


denilen mahremlerle nikahlanmak ve daha ötesindeki
sapıklıklara gelecektir. İslam ümmetine intisab eden bir takım
taklitçi maymunlar, daha önceki rezillikleri sahiplendikleri gibi,
sırf Yahudi ve Hıristiyanlar yaptığı için bunu dahi
benimseyeceklerdir. Bunu Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem,
Rabbinden aldığı vahiyle 14 asır öncesinden haber vererek
şöyle buyurmuştur:

“Sizden öncekilerin izlerini karış karış takip edeceksiniz.


Öyle ki onlar bir kertenkele deliğine girseler, siz de
gireceksiniz.” “Ey Allah’n Rasulü, bunlar Yahudi ve
Hıristiyanlar mı?” dediler. “Ya kim olacak” buyurdu.”6

Hadisin başka bir lafzında ise şöyle gelmiştir:

İsrailoğullarının başına gelen her şey, ümmetimin de başına


adım adım gelecektir. Hatta onlardan açıkça annesine yaklaşan
kimse olsa ümmetimden de böyle yapanlar çıkacaktır.7

İşte bu, sapıklıkta son noktadır. Hatta başka hadislerde


kıyamete yakın yeryüzünde eşekler gibi alenen çiftleşecek olan
kişilerin kalacağı ve kıyametin de bunların başına kopacağı
açıklanmıştır.8

6 Buhari Hadis no 3456


7 Tirmizi Hadis no 2641
8 Müslim Hadis no 2937
Günümüzde maalesef gidişat bu yöne doğrudur. Bugün
Müslüman olduğunu iddia eden Batı taklitçileri, zina ve livata
gibi cürümleri eleştirenlerin karşısına hemen bunların medeni(!)
Avrupa ülkelerinde de normal karşılandığı safsatasıyla, bir de
çağın icablarına uymanın gerekliliği iddiasıyla cevap verirler.
İleride Batı’da başka sapıklıklar zuhur etse onları da aynı bu
hüccetlerle(!) savunacaklarında bir şüphe yoktur. Bu kesimlerin
Batı kültürünü putlaştırmaktan ve çağın anlayışlarını
ilahlaştırmaktan başka bu hususta ellerinde bir hüccet ve delil
yoktur. Bilakis putlaştırdıkları bilim dahi onların aleyhinedir.
Büyük oranda zina ve eşcinsel ilişkiler vasıtasıyla yayılan ve
bulaşıcı özelliğiyle bazen bu cürümleri işleyen kişilere de
Allah’ın izniyle sirayet eden “AİDS” hastalığı her sene binlerce
can almaya devam etmektedir. Son yıllarda bu hastalığa ait
veriler, kim bilir hangi lobilerin baskısıyla örtbas edilmeye,
adeta unutturulmaya çalışılmaktadır.

Bugün çoğu insan, bu sapıklıklara cevaz vermeyi adeta


medeniyetle eşdeğer görmektedir. Bu ahlaksızlıkların
medeniyetle ilişkili olduğu doğrudur. Lakin İbn Haldun’un da
işaret ettiği gibi bu sapmalar medeniyetin, ilerlemenin sebebi
değil sonucudur. “Mukaddime”de etraflıca anlattığı üzere,
medeniyetleri bozulmamış topluluklar tesis eder. Medeniyet
aşamasına geçince bozulmaya başlar ve bu tip sapkınlıklar
zuhur eder, ardından söz konusu medeniyetler çökerler. Şu an
medeniyet ve uygarlık adına sapıklıklara sahip çıkanlar,
medeniyetin kendisine değil, geriye bıraktığı çöplük ve
kazuratına9 talip olmaktadırlar.

Bu ikazlardan sonra kitabın konusunu teşkil eden meseleler


hakkında da birkaç hatırlatmada bulunmak istiyoruz. Evvela
kitabın asıl konusu olan eşcinsel ilişkilerin haramlığı Kitap,
Sünnet ve ümmetin ittifakı ile sabittir. Buna dair Kur’an ve
9 (‫( )ﻗاﺫﻭﺭﺍﺕ‬Ar. ḳaẕure “pislik, kir”in çoğul eki -at almış şekli kaẕurat) Dışkı demektir.
Sünnetten deliller kitapta yeterince anlatılacağı için biz burada
bilhassa icmadan delilleri kısaca zikretmek istiyoruz.

Hanbeli fakihlerinden İbn Kudame şöyle demiştir:

“İlim ehli, livatanın haramlığı hususunda icma etmişlerdir.”

Şafii alimlerinden İbn Hacer el Askalani ise şöyle demiştir:

“Ümmet arasında, livatanın zinadan daha büyük bir günah


olduğu hususunda ihtilaf yoktur.”

Maliki ulemasından İbn Bezize (v. 673) ise şöyle


demektedir:

“Livatanın haramlığı hususunda Muhammed sallallahu aleyhi


ve sellem’in ümmeti arasında icma meydana gelmiştir.

Böylece anlaşılıyor ki livatanın haramlığı, herhangi bir


mezhep ya da fırka farkı gözetmeksizin İslam ümmetine
mensup olan herkesin kabul ettiği bir hakikattir. Buna Ehli
Sünnet’e mensup olan mezhep ve bidat fırkaları da dahildir.
Alimler sadece buna verilecek ceza hususunda ihtilaf
etmişlerdir. İbn Hubeyra (v. 560) bu hususta şöyle demektedir:

“Livatanın haramlığı ve bunun fuhşiyat kapsamında olduğu


hususunda ittifak etmişler, bunun had cezası gerektirip
gerektirmedği hususunda ise ihtilaf etmişlerdir. Maliki, eş Şafii
ve Ahmed had gerektirir derken, Ebu Hanife, ilk seferinde -bu
kendisinden daha önce tekrarlanmış olsa da- tazir edilir
demiştir.” Yani, alimler arasında livatanın cezalandırılması
gereken bir suç olduğu kabul edildikten sonra bu cezanın bizzat
Allah ve Rasulü tarafından belirlenmiş bir had cezası mı, yoksa
sınırı ve miktarı yöneticinin takdirine bırakılmış bir tazir cezası
mı olduğu hususunda ihtilaf edilmiştir. Yani alimlerden hiç
birisi, günümüz demokratik toplumlarında olduğu gibi karşılıklı
rıza ile fiili livata yapanların ekserisi, livatanın cezasının
şeriatta belli olduğunu söylemişlerdir ki delillerin işaret ettiği
görüş budur. Hanefiler ise ilgili hadislerin sıhhatine itiraz
etmeleri ve benzeri sebeplerden livataya tazir cezası
öngörmüşlerdir. Bu görüşün zayıflığından veya başka
sebeplerden olsa gerek, İmam Acurri rahimehullah bu görüşe
değinmemiş, sadece had cezasnı savunanların görüşünü ele
almıştır. İbn Kayyim rahimehullah ise bu konudaki görüşleri
şöyle özetlemiştir:

“Livatanın zararları en büyük zararlardan olduğu için dünya


ve ahiretteki cezası da en büyük cezalardan olmuştur.”

Livatanın cezası mı daha ağırdır, zinanınki mi; yoksa her


ikisinin cezası da eşit midir? Alimler bu hususta ihtilaf etmiş, üç
görüşe bölünmüşlerdir:

Ebu Bekir es Sıddık, Ali b. Ebi Talib, Halid b. Velid,


Abdullah b. Zubeyr, Abdullah b. Abbas, Halid b. Zeyd,
Abdullah b. Ma’mer, ez Zuhri, Rebi’a b. Ebi Abdirrahman,
Malik, İshak b. Rahaveyh, ondan yapılan iki nakilden daha
sahih olanına göre İmam Ahmed ve bir görüşünde İmam Şafii
livatanın cezasının zinanınkinden daha ağır olduğu, evli olsun
olmasın bu cürmü işleyenin her halükarda öldürüleceği
görüşündedir.

Ata b. Ebi Rebah, Hasan el Basri, Said b. Müseyyeb,


İbrahim en Nehai, Katade, Evzai, mezhebinde benimsenen
görüşüne göre İmam Şafii, kendisinden yapılan ikinci nakile
göre İmam Ahmed… livata ile zinanın cezasının aynı olduğu
görüşündedir.
El Hakim ve bazıları ise livatanın cezasının zinanınkinden
daha hafif olduğu; lutiye tazir (kınama) cezası verileceği
görüşündedir.”

Lezbiyenlik adı verilen kadın eşcinselliği hakkında da İbn


Hazim (v 456) bunun haram olduğunda itiffak olduğunu, yine
ittifakla buna had cezası gerekmediğini ifade etmiştir. Yani
kadınlar arasındaki fuhuş da haram olmakla beraber bunun
cezası şeriat tarafından takdir edilmemiştir ve yöneticinin takdir
edeceği bir tazir cezası uygulanır.

Şafii ulemasından Takiyy’ud Din el Hisni (v. 829) Şafii


fıkhına dair meşhur eserinden “Gayet’ul İhtisar’a yapmış
olduğu şerhte insanı küfre götüren söz ve fillerden bahsederken
şöyle demiştir:

“İçkiyi veya domuz etini veya zinayı veyahut da livatayı


helal sayan ya da sultanın (devlet başkanının) bir şeyi haram ya
da helal yapabileceğini söyleyen birisi (kafirdir).”10

İbn Kayyim ise erkek kölesine livata yapmayı helal sayanın


dahi kafir olacağını ifade etmiştir.

Hanbeli fakihlerinden İbn’ul Muflih (v. 763) ise sakalı


bitmemiş genç oğlan hakkında şöyle demiştir:

“Ona şehvet nazarıyla bakmak haramdır, bunu helal sayan


ise icma ile kafir olur. Bunu Şeyhimiz (İbn Teymiyye) ifade
etmiştir.”11

Görüldüğü üzere eşcinsellik ve buna götüren her yol bütün


Müslümanların ittifakıyla haram kılınmıştır. Bunları helal

10 Kifayet’ul Ahyar s 495 (Bu kitap Ravza yayınları tarafından 2 cilt olarak basılmıştır)
11 El Furu ve Tashih’ul Furu 8/187
sayanlar ise tekfir edilmişlerdir. Maalesef günümüzde
Müslüman olduğu iddia edilen bazı kimselerden eşcinselliğin
bir günah ve suç olmadığı yönünde açık küfür sözleri
duyulmakta, bazıları ise böyle açıktan söylemeseler dahi bunun
bir tercih meselesi olup saygı duyulması yönünde söylemlerde
bulunarak yine dolaylı yoldan bu haramları helalleştirme
cihetine gitmektedirler. Yukarıda işaret ettiğimiz gibi İslama
intisab eden birçok ülkenin kanunlarına göre bu haram fiiller
mübah yani serbest addedilmektedir ki bütün bunların hepsi
İslam’dan çıkış yani küfürdür. Allah’ın haram kıldığı bir şeyi
ister sözle, ister fiiller helal kılan herkes bu şekilde şirke
düşmüş olur.

Son olarak, bu kitabın konusunu teşkil eden eşcinsellik


konusu, doğuştan gelen bir bozukluk olan “çift cinsiyetlilik”
konusuyla karıştırılmamalıdır. Kasıtlı mı yoksa bir
karıştırmadan dolayı olduğunu bilmediğimiz bir şekilde
günümüzde bu konuyu ele alan bazı kimselerin eşcinsellik
konusunu doğuştan getirilen bazı fizyolojik bozukluklarla
beraber zikrettiği görülmektedir. İslam fıkhında “hüsna”,
günümüz literatüründe de “hermafrodit” denilen bu kişiler,
doğüştan kadınlara ve erkeklere ait özellikleri bir anda taşırlar.
İslam fakihleri, bu kişilerin durumunu tafsilatlı olarak
tartışmışlardır. Ancak bir insanın hüsna olması doğuştan
getirilen bir özellik olması hasebiyle tek başına kınanacak bir
şey değildir. Lakin doğuştan getirilen özellik, eğer livatada
olduğu gibi insanın kendi iradesiyle yaptığı bir fiile dönüşürse
işte burada günah söz konusu olur. Bundan dolayı Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, kadınlaşan erkeklere ve


erkekleşen kadınlara lanet etti.”12

12 Buhari Hadis no 5885


Günümüzde maalesef gerek bizzat eşcinsel olanlardan bunu
yapanlar olduğu gibi, bazen de öyle olmadığı halde özenti ve
benzeri sebeplerle karşı cinse ait kılık kıyafete ve davranış
tarzlarına bürünen kimseler çoğalmıştır. Bu da aynı şekilde
fıtratı yani Allah’ın yarattığını değiştirme kapsamındaki bir
amel olup bu açıdan laneti hak etmiştir.

İmam Acurri rahimehullah’ın kitabı ile okuyucuyu başbaşa


bırakmadan önce bu hususları hatırlatmak istedik. Hicri 360
yılında vefat eden bu alim, anlaşıldığı kadarıyla kendi
döneminde bu ahlaksızlığı icra edenlerin zuhur etmesinden
hareketle nasihat amaçlı bu eseri kaleme almıştır. İbn
Kayyim’in “Zadul Mead”da belirttiği üzere lutilik, Araplar
arasında bilinen bir şey değildi… Ancak, başka milletler
Arapların arasına karıştırkan sonra ve bilhassa da Abbasiler
döneminde cihad ruhundan uzaklaşıp lüks ve konfor
düşkünlüğü zuhur ettikten sonra bu sapkınlıklar Bağdad’da ve
diğer İslam şehirlerinde yayılmaya başlamıştır. 13 İmam Acurri
rahimehullah’ın bu sapmalara karşı ikaz niteliğindeki bu eseri,
hacmi küçük olmakla beraber, sahasında kıymetli bilgiler ihtiva
eden bir kitaptır. Bu kitap, Kitap ve Sünnet ışığında Selefi
Salihin neslinin konuya yaklaşımını yansıtması açısından
İnşaAllah önemli bir boşluğu dolduracaktır. Rabbimizden bu
kitabın, gitgide artan bu tuğyan hareketine karşı verilen
mücadelede faydalı olmasını diliyoruz. Sözlerimizi İbn Kayyim
rahimehullah’ın şu şiiriyle noktalıyoruz:

13 Livata, eski Türk toplumunda da bilinen ve kabul edilen bir şey değildi. Türkler arasında
yaptığı seyahatlerle tanınan İbn Fadlan (v 310) o zamanki Türk toplumu nezdinde
eşcinselliğin son derece büyük tepkiyle karşılanan bir iş olduğunu ve şiddetle
cezalandırıldığını misaller vererek anlatır. (Rihletu İbni Fadlan s.65) Türkler arasında bu
tarz şeylerin yayılması da yine yozlaşmış medeni (!) milletlerle tanışılması ve onlara
duyulan özenti sonucunda meydana gelmiştir.
“Ey erkeklerle nikahlananlar, müjdeler olsun size
İnsanların diriltileceği günde mükafat var size

Yiyin, için, zina edin, livata yapın; müjdeler olsun size


Hakkınız kızıl cennette inlemektir sizin

Kardeşleriniz sizden önce o yurdu hazırladılar


Acele bize gelin, müjdeler var size dediler

İşte biz sizden önce geçenler, bekliyoruz sizleri


El Cebbar toplayacak büyük ateşinde hepimizi

Sanmayın ki evlendiğiniz erkekler


Gözlerinizden kaybolacak, hayır, onları göreceksiniz açıkça

Sizden her biri dostuna lanet edecek


Mahzun kişi derdiyle bir daha mutsuz olacak

Her birine ortağıyla birlikte azap edecek


Günaha sebep olan zevkte ortak oldukları
14
gibi...”

“Ya Rab… İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak


mı edeceksin?” (Araf 155)

Son duamız Alemlerin Rabbine hamdolsun...

14 El Cevab’ul Kafi 168-181


Zemm’ul Livat
Eşcinselliğin İslam’daki Hükmü
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Allah
Peygamberimiz Muhammed’e, onun âline ve ashabına salat ve
selam etsin.

Muhammed b. Huseyn el Acurri rahimehullah dedi ki:

Hamd; sayılmayacak kadar nimetle bize lütufta bulunan,


bize bağışta bulunup bizi İslam Dini’ne ileten, Nebisi
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in ümmetinden eyleyen,
bize indirilmiş Kitabını ve gönderilmiş Nebisinin birçok
Sünnetini öğreten, bu İkisiyle bize dininin kanunlarını bildiren,
bu İkisinde bizim için helali haramdan, hakkı batıldan, zararlıyı
yararlıdan, güzeli çirkinden, lehimize olanı aleyhimize olandan
ayırıp beyan eden, bizi bir şey bilmeyen cahiller kılmayan
Allah’a mahsustur. Bunlardan dolayı Rabbimize hamd olsun.
O’ndan lütfunun daha fazlasını ve kendisine şükretmemiz
hususunda bize yardım etmesini niyaz ederiz.

Allah müjdeleyici ve uyarıcı, aydınlatıcı kandil, Adem


aleyhis selam’ın çocuklarının efendisi olan Muhammed
Mustafa’ya, onun bütün âline, seçilmiş ashabına ve ailesine,
müminlerin anneleri olan eşlerine salat etsin.

Bundan sonra:

Ey Müminler topluluğu! Bilin ki Allah Celle Zikruhu sizin


için güzel ve üstün ahlâkî hasletlerden razı olmuş, size bunları
göstermiş, bunlara karşılık size bol bol mükafat vaad etmiştir.
Yine O, sizin için düşük ahlâkî hasletlerden hoşnut olmamış,
sizi bunlardan sakındırmış, size bunları haram kılmış, bunları
yaptığınız takdirde bunlara karşılık sizi büyük bir ceza ile tehdit
etmiştir. Bu Allah Azze ve Celle’nin kitabında ve Rasulü sallallahu
aleyhi ve sellem’in Sünnetlerinde gayet açıktır.

Kerim Allah’ın Müslüman kardeşlerime benden bir nasihat


olmak üzere bana bu kitapta dile getirmemi müyesser kıldığı ve
göğsümü kendisine açtığı şeylerden biri de; ehline zilleti ve
aşağılığı miras bırakan düşük, pis ve fahiş ahlaki hasletlerden
bir hasletin, yapmaları kendilerine haram kılınan şeylerden
dolayı dünyada verilen şiddetli cezanın, tevbe etmedikleri
takdirde ahirette şiddetli cezaya maruz bırakan şeyin
haramlığının beyanıdır. Bu haslet Lut Kavmi’nin işi yani
erkeğin erkeğe varmasıdır.

Kerim Mevlamız ise Lut Kavmi’ni, yaptıkları livata


çirkinliğini, Lut aleyhis selam’ın onları bundan sakındırdığını,
onları Allah Azze ve Celle’den bir azabın geleceğiyle
korkuttuğunu, kavmi ona karşı geldiği, Allah Azze ve Celle’nin
kendilerine haram kıldığı şeyle yani erkek erkeğe ilişkiyle
lezzetlendikleri zaman onları olabilecek en büyük helak ile
helak ettiğini ve olabilecek en korkunç ceza ile cezalandırdığını
haber vermiştir. Bu kapsamda olmak üzere onların gözerini
silmiştir. Bunun sonucunda gözleri görmez olmuştur. Sonra
Cibril aleyhis selam onların yerleşim yerlerini kanadıyla yerden
kesmiş, içerisinde bulunanların tamamıyla birlikte yerleşim
yerlerini göğe doğru yükselttikten sonra üzerlerine çevirmiştir.
Sonra üzerlerine çamurdan pişirilmiş taşlar atılmıştır. Onlardan
taşın isabet etmediği ne bir mukim ne bir yolcu kalmıştır.
Sonunda son fertlerine kadar helak olmuşlardır. Sayılarının dört
milyon olduğu söylenmektedir.
Ey Müslümanlar topluluğu! Allah Tebareke ve Teala
onların durumunu size Kitabında, Kur’an’ın birçok suresinde
anlatmıştır. Kur’an’ın sayfalarını çevirdiğiniz takdirde onların
kıssasını ve başlarına gelen büyük azabı görürsünüz. Onların
kıssası Araf, Hud, Hicr, Enbiya, Şu’ara, Neml, Ankebut,
Saffat ve İkterabeti’s Saa (Kamer) Surelerinde geçmektedir.

Sonra size şöyle buyurdu ey Muhammed’in ümmeti, ey en


hayırlı ümmet! O, Hud Suresi’nde sizi onlar gibi olmaktan
sakındırıp şöyle buyurmuştur:

“Ve üzerlerine çamurdan pişirilmiş ve birbiri ardınca


dizilmiş, Rabbinin katında işaretlenmiş olan taşlar
yağdırdık. Bu zalimlerden uzak değildir.” (Hud 82-83)

Kadate “Yani bu ümmetin zalimlerinden” demiştir.

Yine Allah Azze ve Celle Hicr Suresi’nde şöyle buyurmuştur:

“Ömrüne yemin olsun ki onlar sarhoşlukları içinde


bocalayıp duruyorlardı. Derken üzerlerine güneşin
doğduğu esnada çığlık onları yakaladı. Sonra oranın üstünü
altına getirdik ve üzerlerine çamurdan pişirilmiş taşlar
yağdırdık. Şüphesiz bunda alametler arayanlar için ayetler
vardır. Orası hala ikamet edilen bir yol üzerinde
bulunmaktadır.” (Hicr 72-76)

Yine O, Araf Suresi’nde Lut Kavmi’nin kıssasını


zikrettikten sonra şöyle buyurmuştur:

“Ve onların üzerine bir yağış yağdırdık. Bak suçluların


cezasının nasıl olduğuna!” (Araf 84)

Yine O Ankebut Suresi’nde şöyle buyurmuştur:


“Lut’u da (gönderdik). Hani kavmine ‘Siz gerçekten
dünyada sizden önce kimsenin yapmadığı bir çirkinliği
yapıyorsunuz. Siz erkeklere varıyor, yolları kesiyor ve
meclisinizde kötü işler yapıyorsunuz, öyle mi?” demişti.

Allah Azze ve Celle’nin şu kavline kadar:

“Elçilerimiz Lut’a geldiği zaman onlardan dolayı


kendini kötü hissetmiş ve ehlinden bir şey gelmemişti. Onlar
da şöyle dediler: ‘Korkma ve üzülme! Biz seni ve -hanımın
haricinde- aileni kurtaracağız. O geride kalacaklardan
olmuştur. Biz bu kasabanın üzerine itaatten çıkmaları
sebebiyle azap indireceğiz.’ Gerçekten Biz akleden bir
topluluk için oradan apaçık bir ayet bıraktık.” (Ankebut 28-
29)

Muhammed b. Huseyn el Acurri rahimehullah dedi ki:

Bu hitabı ve Allah Azze ve Celle size Lut Kavmi’nin


durumunu, onlara kendileriyle evlenmelerini mubah kıldığı
kadınları ve elleri altındaki cariyeleri bırakarak erkeklere
varmak suretiyle işledikleri çirkin fasıklığı neden anlattığını iyi
anlayın Müslümanlar topluluğu! Allah Azze ve Celle’nin şu
buyruğu üzerine düşünün!

“Lut Kavmi uyarıları yalanladı. Biz, Lut’un ailesi hariç


olmak üzere onların üzerine taşlı bir fırtına gönderdik.
Tarafımızdan bir nimet olmak üzere onları bir seher vakti
kurtardık. İşte Biz şükredenlere böyle karşılık veririz.
Gerçekten o, onları yakalamamıza karşı uyarmıştı fakat
onlar uyarıları şüpheyle karşıladılar.” (Kamer 33-36)
Allah size rahmet etsin! Bunun üzerinde düşünün ve Allah
Azze ve Celle’nin sizi onlar gibi olmaktan sakındırmasını iyi
anlayın!

Allah Celle Zikruhu’nun şöyle buyurduğunu işitmiyor


musunuz?

“Şüphesiz bunda müminler için bir ayet vardır.” (Hicr


77)

Bunun üzerinde iyi düşünün ey Müminler ve bilin ki Kerim


Mevlanız sizi Lut Kavmi’nin amelini işlemekten sakındırmış,
Lut Kavmi’nin maruz kaldığı cezayı sizin için bir ayet olsun
diye size bildirmiştir. Şu halde -Allah size rahmet etsin- Lut
Kavmi’nin amelini işlemekten sakının!

Allah Celle Zikruhu’nun size İsrailoğulları’ndan kendisine


karşı gelenleri haber verdiğini işitmediniz mi? Bu kimseler
Cumartesi günü avlanmak suretiyle Allah’ın kendilerine haram
kıldığı şeyi işliyorlardı. Onlar Allah’ın kendilerine yasakladığı
şeyi işleyince Allah onları maymunlara çevirdi. Sonra Allah
Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:

“Böylece bunu kendisinden öncekiler ve sonrakiler için


bir ibret, takva sahipleri için de bir öğüt kıldık.” (Bakara 66)

Yine Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:

“Rabbinn rasullerinin emrinin dışına çıkan nice kasaba


var ki onu çetin bir şekilde hesaba çektik ve görülmemiş bir
azaba maruz bıraktık. Böylece yaptığının sonucunu tattı ve
sonu hüsran oldu.” (Talak 8-9)
Sonra O şöyle buyurmuştur:

“Şu halde Allah’tan korkun ey akıl sahipleri! Şüphesiz


Allah size bir zikir indirmiştir. Bir Rasul ki iman edip salih
amel işleyenleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için
Allah’ın apaçık ayetlerini size okumaktadır.” (Talak 10-11)

İmam Acurri rahimehullah dedi ki:

Şu halde Allah’tan korkun ey Müslümanlar topluluğu, ey


namaz kılanlar, ey zekat verenler, ey oruç tutanlar, ey Allah’ın
haram evini haccedenler, ey Kerim Allah’ın kendilerine marufu
emredip münkerden sakındırmayı emrettiği kimseler! Lut
Kavmi’nin amelini işlemekten sakının! Kerim Allah’tan size
verdiği öğüdü alın ki kurtuluşa eresiniz. Ferclerinizi
eşlerinizden ve elleriniz altında bulunan cariyelerden
başkasından koruyun! Mevlanızı işitmediniz mi? O ne yüce
söyleyendir:

“Müminler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki


namazlarında huşu içerisindedirler. Onlar ki boş işlerden
yüz çevirirler. Onlar ki zekatı verirler. Onlar ki ferclerini
korurlar.” (Müminun 1-5)

Yine Allah Azze ve Celle Seele Sailun (Mearic) Suresi’nde


fasıkların ahlakından ayrı olarak namaz kılanların sahip
oldukları ahlâkî hasletleri zikredip şöyle buyurmuştur:

“Şüphesiz insan çok sabırsızdır. Kendisine bir kötülük


dokunduğu zaman sabırsızlık gösterir. Kendisine bir hayır
dokunduğu zaman da esirger. Namaz kılanlar müstesna.
Onlar ki namazlarını devamlı kılarlar.” (Mearic 19-23)
Sonra onların sıfatlarını ve taşıdıkları üstün ahlâkî
hasletleri zikretmiş, şöyle buyurmuştur:

“Onlar ki ferclerini eşlerinden ve elleri altındakilerden


başkalarından korurlar. Zira onlar (bunlardan dolayı)
kınanmazlar. Kim bundan ilerisini ararsa işte onlar haddi
aşanlardır.” (Mearic 29-31)

İmam Acurri rahimehullah dedi ki:

Şu halde ey Müslümanlar topluluğu Allah’tan korkun da


ferclerinizi size helal olmayan yerlere götürüp haddi aşmayın.
Bilin ki Lut Kavmi’nin amelini işleyenin cezası dünyada çetin
bir azap ve rezillik ile birlikte Allah Azze ve Celle ve Rasulü
sallallahu aleyhi ve sellem tarafından bir lanettir. Tevbe etmediği
takdirde ahirette Allah’ın onun için hazırladığı azap daha
büyüktür.

Nebi sallallahu aleyhi ve sellem üç defa şöyle buyurmuştur:

“Allah Lut Kavmi’nin amelini işleyene lanet etsin, Allah Lut


Kavmi’nin amelini işleyene lanet etsin, Allah Lut Kavmi’nin
amelini işleyene lanet etsin!”

Bunu İbn Abbas radiyallahu anhuma nakletmiştir.

Yine Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Bir adam diğerine vardığı zaman ikisi de zinakardır.”

Yine Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Yapanı da kendisine yapılanı da öldürün.”


Yine Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Kimi, Lut Kavmi’nin amelini işlerken bulursanız yapanı da


kendisine yapılanı da öldürün.”

Ebu Bekr es Sıddık radiyallahu anh’dan nakledilene göre ona


Arapların bucaklarından birinde kadının nikahlandığı gibi
nikahlanan bir adamdan söz edildi, bu hususta ona mektup
yazıldı. Ebu Bekr de bu mesele sebebiyle Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in ashabından bazı kimseleri bu kimseye
uygulanacak had cezası hususunda onlarla istişare etmek üzere
topladı. Aralarında Ali b. Ebi Talip radiyallahu anh da vardı. O
gün o kimse hakkında en sert sözü söyleyenleri o idi. Dedi ki:
“Bu işi ümmetler arasında sadece bir ümmet işlemiştir.
Allah da onlara bildiğiniz şeyi yapmıştır. Bana göre onu
ateşle yakın!”

Bunun üzerine Ebu Bekr radiyallahu anh onu ateşle


yaktı.

Ömer b. Hattab radiyallahu anh “Lut Kavmi’nin amelini


işleyeni öldürün” demiştir.

Allah onlara rahmet etsin, Sahabe’den bir topluluk ile


Tabiin’den bir topluluk şöyle demiştir: “Luti muhsan (başından
evlilik geçmiş) olsa da olmasa da ölene kadar taşlanır. Çünkü
Allah Azze ve Celle Lut Kavmi’nin muhsan (başından evlilik
geçmiş) olanlarını da olmayanlarını da taşlamıştır.”

İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan nakledilene göre ona lutiye


uygulanacak had cezasının ne olduğu sorulmuş, o da şu cevabı
vermiştir: “Şehirdeki en yüksek binaya bakılır ve oradan baş
aşağı atılır. Arkasından da taşlanır.”
Ali b. Ebi Talib radiyallahu anh’dan nakledilene göre o bir
lutiyi recmetmiştir.

İbrahim en Nehai rahimehullah’tan nakledilene göre o şöyle


demiştir: “Eğer bir kimsenin iki defa recmedilmesi gerekseydi
şüphesiz lutinin iki defa recmedilmesi gerekirdi.”

Ez Zuhri rahimehullah’tan luti hakkında şöyle dediği


nakledilmiştir: “Muhsan olsa da olmasa da recmedilir. Bu
uygulanagelen bir sünnettir.”

Cabir b. Zeyd rahimehullah’tan nakledildiğine göre o bir


adamı dübüründen sarmalayan bir adam hakkında şöyle
demiştir: “Dübürün haramlığı fercinkinden daha ileridedir.
Muhsan olsa da olmasa da recmedilir.”

Eş Şa’bi rahimehullah’tan nakledildiğine göre o “Muhsan


(başından evlilik geçmiş) olsa da olmasa da öldürülür” demiştir.

Ata’dan ve İbn’ul Museyyeb’den Allah onlara rahmet etsin


nakledildiğine göre onlar şöyle diyorlarmış: “Hem yapan hem
de kendisine yapılan zinakar konumundadır. Evlilik gören de
bekar da öldürürlür.

Ata b. Ebi Rabah’tan rahimehullah şöyle dediği


nakledilmiştir: “İbnuz Zubeyr’i radiyallahu anh gördüm. Ona
livatadan dolayı yakalanan yedi kişi getirilmişti. Onlardan
dördü kadınlarla evlenmişken üçü evlenmemişti. Emretti de
dördü mescidin dışına çıkarıldı. Sonra taşlanarak öldürüldüler.
Yine emretti de üçüne had cezası vuruldu. İbn Ömer ve İbn
Abbas da mesciddeydi.
İmam Acurri rahimehullah dedi ki:

Malik b. Enes rahimehullah ve Ahmed b. Hanbel


rahimehullah’ın luti hakkındaki görüşü budur: Muhsan olsa da
olmasa da recmedilir.

Eş Şafii rahimehullah ve alimlerin birçoğu ise “Livata yaptığı


zaman evlilik gören recmedilir, bekar ise sopa vurulur ve o zina
eden gibi bulunduğu yerden sürülür” demiştir.

Birisi dese ki: “Birinin Lut Kavmi’nin amelini işlediği,


kendilerine fasık diye işaret edilen oğlanlarla beraber olduğunu;
fasıkları, şarap içicilerini ve benzerlerini taklid ettiğini
bildiğimiz zaman ona karşı tavrımız ne olmalıdır?”

Ona şöyle denir: İnsanlar arasında bu sıfatlara sahip


olduğunu bildiğin kimse ise sakın yakın olma, onunla oturma
ve arkadaşlık etme. Eğer akraba ya da komşu ise ona nasihat et
ve yaptığı şeyin çirkinliğini ona anlat. Nasihatini kabul etmezse
ona küs ve selam verme. Hastalandığı zaman eğer kendisini
ziyaret etmen vacip olan kimselerdense onu ziyaret et, ona
nasihat et ve şunları şöyle: “Bil ki Allah Azze ve Celle’ye tevbe
etmezsen, işlemekte olduğun fuhşiyatı işlemeye devam edersen
hastalandığın zaman seni bir daha ziyaret etmeyiz. Sana selam
vermeyiz. Sana küseriz. Senden uzak dururuz. Kardeşlerimizi
de senden sakındırır, seninle arkadaşlık etmekten nehyederiz.”
Ona nasihat ettiğiniz zaman tevbe etmesi umulur inşaAllah.

Biri dese ki: “O zaman söz konusu ettiğin kimselerden


nakledilen Sünnetleri ve eserleri; Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in haberlerini, Sahabe’den, onlardan sonra gelen
Tabiin’den ve Müslümanların imamlarından söz konusu ettiğin
kimselerin kavillerini zikret. Bunları isnadlarıyla zikret ki hakkı
bilmeyen, Kerim Mevlasının kendisini hemen
cezalandırmamasına aldanan, Kerim Mevlasına isyan ederken
O’nun nimetlerinden yardım alan, dünyada ve ahirette
kendisine zarar verecek şeylere yönelen, lezzetlerine dalan,
kendisi aleyhine haddi aşan, Rabbi Azze ve Celle’den utanmayan,
Allah katında, O’nun meleklerinin katında ve bütün
Müminlerin katında öfkeye maruz kalan bir kimseye karşı
bunları hüccet olarak ortaya koyalım.”

Ona şöyle denir: Bu kapsamdan alimlerin reddedemeyeceği


şeyleri söz konusu edeceğiz. Fakat ilk önce bize Lut
Kavmi’nden ulaşanları, başlarına gelen azabı ve bu fiili
kendilerinden başka yapanın olmaması sebebiyle kendilerinden
sonrakilere ibret kılınışlarını zikredeceğim.

İbn Ebi Necih’ten, onun Amr b. Dinar’dan naklettiğine göre


o, Allah Azze ve Celle’nin şu buyruğu hakkında şöyle demiştir:

“Siz kendinizden önce dünyada kimsenin işlemediği bir


çirkinliği işliyorsunuz.” (Ankebut 28)

“Lut Kavmi gelene kadar bir erkek diğerinin üzerine


çıkmamıştı.”

Bana Ebu Abdullah b. Mahled tahdis etti, dedi ki: Abbas ed


Duri’yi şöyle derken işittim: “Bana ulaştığına göre yeryüzü
birbirleri üzerindeki erkeklerden dolayı inliyormuş.”

Damra’dan, onun İbnu Şevzeb’den naklettiğine göre o şöyle


demiştir: “Lut Kavmi dört milyon idi.”15

Bize Ca’fer b. Süleyman tahdis etti, dedi ki: Bize Ebu İmran
-ki ancak Abdullah b. Rabah- Ka’b tarikinden olduğunu
düşünüyorum- tahdis etti, dedi ki: “İbrahim aleyhis selam her gün
15 Abdurrezzak Musannef 1222
tepeden Sodom’a bakıyor ve ‘Karşılaşacağın bir günden dolayı
vay haline Sodom!’ diyordu. Derken elçiler İbrahim’e geldiler.
Allahu Teala’nın şu buyruğu bundan söz etmektedir:

‘Gerçekten elçilerimiz İbrahim’e müjde ile geldiler,


selam dediler.’ (Hud 69)

Sonra kıssayı zikretmiştir. İbrahim aleyhis selam onlara Lut


Kavmi hususunda konuştu. Elçiler şöyle dediler:

‘Ey İbrahim, bundan yüz çevir.’

‘Elçilerimiz Lut’a geldikleri zaman onlardan dolayı


kendini kötü hissetti’

Yani durdukları yer ona kendisini kötü hissettirdi.16

‘Ve onlardan dolayı elinden bir şey gelmedi’

Sonra onları evine götürdü. Hanımı hoşgeldiniz dedi. Sonra


kavmi ona doğru itilircesine ona geldi. Bunu üzerine Lut aleyhis
selam şöyle dedi:

‘Ey kavmim, şunlar benim kızlarımdır, onlar sizin için


daha temizdir”, onlarla evlenin,

Aranızda akıllı bir adam yok mudur?’

Sonra şu buyruğuna kadar zikretti:

“Sen bizim istediğimizi çok iyi biliyorsun” (Hud 69-79)

16 İbn Ebi Hatim’in naklinde “onlarda gördüğü güzellikten dolayı durdukları yer ona kendisini
kötü hissettirdi.” şeklinde geçmektedir. (Tefsiru İbn Ebi Hatim)
Ebu İmran dedi ki: “Lut aleyhis selam misafirleri evine koydu
ve sonra evin kapısının önüne oturdu ve şöyle dedi:

‘Keşke size karşı bir kuvvetim olsaydı ya da çetin bir


rükne sığınabilseydim.’ (Hud 80)

Yani beni koruyacak bir aşirete sığınabilseydim.”

Ebu İmran dedi ki: “Bana ulaştığına göre Lut aleyhis


selam’dan sonra hangi nebi gönderilmişse mutlaka kavminin
izzetlileri içerisinde gönderilmiştir.”

Yine (Ebu İmran) şöyle dedi:

“Elçiler Lut aleyhis selam’ın kendileri sebebiyle karşılaştığı


şeyi görünce şöyle dediler:

‘Ey Lut! Biz Rabbinin elçileriyiz. Sana asla


ilişemeyecekler. Sen gecenin bir bölümünde ehlini yola çıkar
ve sizden kimse arkasına bakmasın. Hanımı hariç.. Sabah
yakın değil midir?’ (Hud 81)

Sonra Cibril aleyhis selam onların yanına çıktı ve kanadıyla


yüzlerine öyle bir vurdu ki bu vuruş gözlerini tams etti. Tams
gözün dümdüz olacak şekilde silinmesidir.”

Yine (Ebu İmran) şöyle dedi: “Cibril aleyhis selam onların


yerleşim yerlerini yüklendi. Öyle ki en yakın semanın ehli
onların köpeklerinin havlamasını ve horozlarının senini işitti.
Sonra Cebrail yerleşim yerlerini onların üzerine çevirdi ve
üzerlerine pişirilmiş çamurdan taşlar yağdırdı.”
Yine (Ebu İmran) şöyle dedi: “Taşlar çöllerinde
yaşayanların, çobanlarının ve yolcularının üzerine bile yağdı.
Onlardan tek bir insan bile kurtulamadı.”17

el Ameş’ten, onun Mücahid’den naklettiğine göre o şöyle


demiştir: “Cibril aleyhis selam indi ve kanadını Lut Kavmi’nin
yerleşim yerlerinin altına soktu. Sonra onları yükseltti. Öyle ki
sema ehli onların köpeklerinin havlamalarını, tavuklarının ve
horozlarının seslerini işitti. Sonra onları ters çevirdi. Üstünü
altına getirdi. Bunun arkasından da üzerlerine taş yağdırıldı.”

Ebu Salih’ten, onun İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan


naklettiğine göre o şöyle demiştir: “Lut aleyhis selam misafileri
üzerine kapıyı kapattı. Sonra gelip kapıyı kırdılar ve içeri
girdiler. Bunun üzerine Cibril aleyhis selam gözlerini silme kör
etti de gözleri görmez oldu. ‘Ey Lut, bize sihirbazları mı
getirdin?’ dediler ve onu tehdit ettiler. Bundan dolayı Lut aleyhis
selam içinde bir korku hisseti. ‘Bunlar gidiyor ve bana eziyet
ediyorlar’ dedi. Bunun üzerine Cibril ona ‘Korkma, biz
Rabbinin elçileriyiz, onların (helak) zamanı sabahtır’ dedi. Lut
‘Şimdi’ dedi. Cibril ‘Sabah yakın değil midir?’ dedi. Lut yine
‘Şimdi’ dedi. Derken şehir yukarı kaldırıldı. Öyle ki sema ehli
köpeklerin havlamasını işitti. Sonra ters çevrildi ve üzerine taş
atıldı.”18

Cundeb dedi ki: Huzeyfe radiyallahu anh şöyle dedi: “Elçiler


Lut Kavmi’ne onları helak etmek üzere gönderildikleri zaman
onlara ‘Lut onlar aleyhine üç defa şahitlikte bulunana kadar
Lut’un kavmini helak etmeyin’ dendi. Yolları üzerinde İbrahim
vardı. Derken İbrahim aleyhis selam’a vardılar ve onu
müjdeledikleri şey ile müjdelediler.

17 El Ukubat, İbn Ebi Dünya 149


18 El Ukubat, İbn Ebi Dünya 150
‘İbrahim’den korku gidip de kendisine müjde gelince
bizimle Lut Kavmi hakkında tartışmaya başladı.’ (Hud 74)

İbrahim aleyhis selam’ın onlarla tartışması şuydu: Onlara


‘Eğer aralarında elli (salih) kişi varsa yine de onları helak
edecek misiniz?’ diye sordu. ‘Hayır’ dediler. ‘Peki, aralarında
kırk (salih) kişi varsa?’ diye sordu. ‘Hayır’ dediler. ‘Peki, otuz?’
diye sordu. ‘Hayır’ dediler. Sonunda ona yahut da beşe düştü –
ravi Süleyman burada şüphe etti-.

Derken Lut aleyhis selam’a geldiler. O esnada Lut çalıştığı bir


arazide bulunuyordu. Onları misafir zannetti. Akşamı ettiği
zaman onları ehline götürdü. Akşamı onunla birlikte geçirdiler.
Sonra Lut onlara yönelip ‘Şunların yaptığı hakkında ne
düşünüyorsunuz?’ diye sordu. ‘Ne yapıyorlar ki?’ dediler. Lut
‘İnsanlar arasında onlardan daha şerli bir kimse yoktur’ dedi.
Sonra onları ehline götürdü. Hanımı olan kötü ihtiyar kadın da
hemen harekete geçip kavminin yanına gitti. ‘Lut’a öyle
kimseler misafir oldu ki onlardan daha güzel yüzlüsünü ve daha
hoş kokulusunu görmedim’ dedi. Bunun üzerine ona doğru
arkalarından itilircesine geldiler ve kapıyı iteklediler. Nerdeyse
misafirlere üstün geleceklerdi. Bunu üzerine bir melek kanadını
kaldırdı ve onu berilerinden hareket ettirdi. Sonra kapıyı
kapattı. Sonra (misafirler) damlara çıktılar. Kavmi de onunla
birlikte çıktı. Sonra (Lut) onlara şöyle hitap etmeye başladı:

‘Şunlar benim kızlarımdır, onlar sizin için daha


temizdir’. Ta ki şu buyruğu ulaştı:

‘Ey Lut, biz Rabbinin elçileriyiz, sana asla


ilişemeyecekler’ dediler.

Onların Allah’ın elçileri olduğunu öğrendiği zaman o gece


onlardan kör olmadık kimse kalmadı. Kör olarak ve azabı
bekler şekilde en kötü geceyi geçirdiler. Sonra (Lut) ehlini
geceleyin yola çıkardı. Cibril aleyhis selam onları helak etmek
için izin istedi ve ona izin verildi. Bunun üzerine üzerinde
bulundukları toprak parçası yükseldi ve (Cibril) onu en yakın
semada bulunanların köpeklerinin hırıltısını işitecekleri
derecede yukarı kaldırdı. Sonra onun altında bir ateş yaktı ve
onu üzerlerine çevirdi. Hanımı Lut’un beraberinde iken bu yere
düşüşün sesini işitti ve arkasına baktı. Bundan dolayı azap ona
da isabet etti.”

Atiyye el Avfi kanalıyla İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan


tahdis ettiğine göre o Allah Azze ve Celle’nin şu buyruğu
hakkında şöyle demitşir:

“Elçilerimiz İbrahim’e müjde ile geldikleri zaman ‘Biz


bu kasabanın halkını helak edeceğiz, çünkü halkı zalimler
oldu’ dediler. (İbrahim) ‘Orada Lut var!’ dedi. ‘Biz orada
kimin bulunduğunu daha iyi biliriz’ dediler.” (Ankebut 31-
32)

“İbrahim aleyhis selam meleklere Lut Kavmi hakkında


onların bırakmaları için tartıştı. ‘Ne dersiniz, orada
Müslümanlardan on hane varsa onları bırakacak mısınız?’ dedi.
Bunn üzerine melekler ‘Orada ne on ne beş ne dört ne üç ne de
iki (Müslüman) hane var’ dediler. Bunun üzerine İbrahim
aleyhis selam Lut aleyhis selam’a ve ev halkına acıdı.

‘Orada Lut var!’ dedi. ‘Biz orada kimin bulunduğunu


daha iyi biliriz, muhakkak onu ve hanımı hariç olmak üzere
ehlini kurtaracağız, zira o geride kalacaklardan olmuştur’
dediler. (Ankebut 32)
İşte Allah’ın şu buyruğu bununla ilgilidir:

“Ey İbrahim bundan yüz çevir, zira Rabbinin emri


gelmiştir, onlara geri çevrilmeyecek bir azap gelecektir.”
(Hud 76)19
Sonra Allah Azze ve Celle onlara Cibril aleyhis selam’ı
gönderdi. O da şehri ve içinde bulunanları tek kanadıyla
kaldırdı ve oranın üstünü altına getirdi. Bunun arkasından
üzerlerine taş yağdı.”

İmam Acurri rahimehullah dedi ki:

Bunun üzerinde düşünen kimse görür ki Lut Kavmi


yaptıkları çirkin işten dolayı topluca helak olmuşlardır.
Aralarında muhsan (başından evlilik geçmiş) olan da olmayan
da vardır. Yaptıklarına rıza gösteren kadınlar da vardı. Hatta
Lut’un hanımı bile vardır. Allah Azze ve Celle’nin onu helak
etmesinin sebebi Lut’un kavmine günah işlemeleri için onun
misafirlerini göstermesidir. Bundan dolayı Allah Azze ve Celle
onu onlarla birlikte helak etmiştir.

Atiyye el Avfi’den, onun İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan


naklettiğine göre o, Allah’ın şu buyruğu hakkında şöyle
demiştir:

“Bunlar (hanımları) onlara (Nuh’a ve Lut’a) hıyanet


etti.” (et Tahrim 10)

“Bunların hıyaneti onların (kocalarının) dininden farklı bir


din üzere olmaları idi. Nuh’un hanımı Nuh aleyhis selam’ın
sırrını öğreniyor, bir kimse Nuh ile birlikte iman ederse onu
Nuh’un kavminin zorbalarına ihbar ediyordu. Bu onun
19 Ed Duri’nin ‘Zemm’ul Livat’ adlı kitabında İbn Abbas radiyallahu anh’dan naklettiğine
göre o şöyle demiştir: “Melek ibrahim aleyhis selam’a ‘Eğer orada namaz kılan beş kişi
olsaydı muhakkak azap onlardan kaldırılırdı’ dedi.”
işlerindendi. Lut’un hanımına gelince o Lut aleyhis selam bir
kimseyi misafir ettiği zaman onu çirkinlik işleyen şehir halkına
bildiriyordu.

‘Onların (Nuh’un ve Lut’un) Allah’a karşı onlara


(eşlerine) bir faydaları olmadı’ (Tahrim 10)

Ebu İlyas’tan, onun Vehb b. Münebbih’ten naklettiğine göre


o şöyle demiştir: “Melekler Lut’un yanına girdiklerinde Lut
aleyhis selam onları kendisine gelen misafirler sandı. Bunun
üzerine onlara bol bol ikramda bulundu. Onlara saygın
kimselere yaraşır şekilde davranmaya çalıştı. Hanımı ise ondan
ayrılıp kavminin fasıklarının yanına gitti. Onlara, Lut’a
insanların en güzel yüzlülerinin, en parlak cemallilerinin ve en
hoş kokulularının misafir olduğunu bildirdi. İşte onun Allah
Azze ve Celle’nin kitabında söz konusu ettiği hıyaneti budur.”

Süleyman b. Katte’den onun şöyle dediğini nakletmiştir:


Kendisine, Nuh’un hanımının ve Lut’un hanımının hıyanetinin
zikredilmesi üzerine İbn Abbas radiyallahu anhuma’yı “Vallahi
onlar zina etmediler, bir nebinin hanımı asla iffetsiz olmadı”
derken işittim. Bunun üzerine ona “O zaman Nuh’un hanımının
ve Lut’un hanımının hiyaneti neydi?” diye sordular. O da şöyle
dedi: “Nuh’un hanımı Nuh aleyhis selam’ın mecnun olduğunu
söylerdi. Lut’un hanımı ise misafirleri (kavmine) gösterdi.” Bu
Ali b. Haşrem’in lafızıdır.”
Bu Ümmete Lut Kavmi’nin Yaptığı Şeyi Yani
Erkeğin Erkeğe Varmasını Haram Kılan
Sünnetler ve Eserler Babı
Cabir b. Abdullah radiyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Benden sonra ümmetim için korktuğum şeylerin en


korkutucusu Lut Kavmi’nin amelidir.”20

Cabir b. Abdullah radiyallahu anhuma’dan nakledilen hadise


göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Ümmetim için korktuğum şeylerin en korkutucusu Lut


Kavmi’nin amelidir.”

İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan nakledilen hadiste


Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Allah hayvanla ilişkiye girene lanet etsin! Lut Kavmi’nin


amelini işleyene de lanet etsin!”21

İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan nakledilen hadiste


Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Allah mevlasından başkasını mevla edinene lanet etsin!


Allah yerin sınırlarını değiştirene lanet etsin! Allah köre yolunu
şaşırtana lanet etsin! Allah ana babasına lanet edene lanet etsin!
-Üç kere- Allah Lut Kavmi’nin amelini işleyene lanet etsin!
Allah Lut Kavmi’nin amelini işleyene lanet etsin! Allah Lut
Kavmi’nin amelini işleyene lanet etsin! Allah, Allah’tan başkası

20 İmam Ahmed 15093, Tirmizi 1457 ve İbn Mace 2563


21 Nesai el Kubra 7297
adına hayvan boğazlayana lanet etsin! Allah hayvanla ilişkiye
girene lanet etsin!”22

22 İmam Ahmed 1875, 2915, Hakim Müstedrek 4/356; İbn Kayyim hadisin sahih olduğunu
söylemiştir
Erkeğin Erkeğe Vardığı Zaman İkisinin De
Zinakar Olduğu Hususunda ve Erkeğin
Erkekle Mübaşeret Etmesinin (Şehvetle
Yakınlaşmasının) Yasaklığı Hususunda
Nakledilenler Babı

Ebu Musa el Eşari radiyallahu anh’dan nakledilene göre o


şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:

“Bir adam diğerine vardığı zaman her ikisi de zinakardır.”23

Ebu Musa el Eşari radiyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah


sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Bir adam diğerine vardığı zaman her ikisi de zinakardır.”24

Ebu Said radiyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah sallallahu


aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir adam diğerinin avretine bakmasın. Yine bir adam


diğeriyle tek bir örtü içinde karışmasın.”25

Semura b. Cundeb radiyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah


sallallahu aleyhi ve sellem bir örtü/elbise olmadan bir adamın
başka bir adamın yanına yatmasını yasakladı.26

23 Taberani el Evsat 4157


24 Beyhaki el Kubra 8/233 Senedi zayıftır.
25 İmam Ahmed 11061, Müslim 338
26 Senedi zayıftır
İbn Abbas radiyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem erkeğin erkekle kadının kadınla
mübaşeret etmesini (şehvetle yakınlaşmasını) yasakladı. 27

Ebu Hureyre radiyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah sallallahu


aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Kadın kadınla, erkek erkekle mübaşeret etmesin (şehvetle


yakınlaşmasın).”28

İmam Acurri rahimehullah dedi ki:

Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den kadınların birbirilerine


varmasının da aralarındaki bir zina olduğu nakledilmiştir.
Nitekim Ali b. Ebi Talib radiyallahu anh onlardan her birine yüz
değnek vurmuştur.

Vasile İbn’ul Eska radiyallahu anh’dan nakledilene göre o


şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Kadınların birbirlerine varmaları aralarındaki bir zinadır.” 29

Vasile ibn’ul Eska ve Enes b. Malik radiyallahu anhuma’dan


nakledilene göre onlar şöyle demiştir:

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Erkekler erkeklerle, kadınlar da kadınlarla yetinmedikçe


dünya gitmez. Sevicilik de kadınların kendi aralarındaki
zinasıdır.”

27 Taberani 8807, Hakim Mustedrek 4/288


28 İmam Ahmed 8818, Taberani 653, Bu hadisin benzeri Müslimin sahihinde geçmektedir
29 Ebu Ya’la 7491 Senedi zayıftır
Ali radiyallahu anh’dan nakledildiğine göre ona iki sevici
getirilmiş, o da onlara yüzer değnek vurmuştur.30

30 Senedi çok zayıftır. Ed Duri’nin “Zemm’ul Livat’ında ez Zuhri’den arkadaşıyla ilişkiye


giren kadın hakkında “Ona hadlerin en düşüğü uygulanır” dediği nakledilir.
Lutinin Cezasının Zikri Babı Ki Bu Hem
Yapanın Hem De Kendisine Yapılanın
Öldürülmesidir
İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan nakledilen hadiste:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Yapanı da kendisine yapılanı da öldürün.”31

İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan nakledilen hadiste:


Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kimi Lut Kavmi’nin amelini işlerken bulursanız yapanı da


kendisine yapılanı da öldürün.”32

İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan nakledilen hadiste:


Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kimi Lut Kavmi’nin amelini işlerken bulursanız yapanı da


kendisine yapılanı da öldürün.”

Ebu Hureyre radiyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah


sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Kimi Lut Kavmi’nin amelini işlerken görürseniz onu


recmedin ya da yapanı ve kendisine yapılanı öldürün.”33

Halid b. Velid radiyallahu anh Ebu Bekr es Sıddık radiyallahu


anh’a Arapların bucaklarından birinde kadının nikahlandığı gibi
nikahlanan bir adam bulunduğunu yazdı. Ebu Bekr radiyallahu
anh da bu mesele sebebiyle Rasulullah sallallahu aleyhi ve
31 Hakim Müstedrek 4/355, İmam Ahmed 2733
32 İmam Ahmed 2732, Ebu Davud 4462, Tirmizi 1456
33 Hakim Müstedrek 4/355 Senedi Zayıftır
sellem’in ashabından bazı kimseleri topladı. Aralarında Ali b.
Ebi Talib radiyallahu anh da vardı. O gün o kimse hakkında en
sert sözü söyleyenleri o idi. Dedi ki: “Bu işi ümmetler arasında
sadece bir ümmet işlemiştir ve onlara bildiğiniz şey yapılmıştır.
Bana göre onu ateşle yakın!” Bunun üzerine Ebu Bekr, Halid’e
onu ateşle yapması yönünde mektup yazdı.34 Sonra (diğer
halifeler de) böyle kimseleri yaktılar. İbn’uz Zubeyr radiyallahu
anh ’da onları yaktı. Hişam b. Abdilmelik de onları yaktı.

İbn Abbas radiyallahu anh’a “Lutinin haddi nedir?” diye


soruldu. O da şöyle cevap verdi:

“Kasabadaki en yüksek eve bakılır ve oradan baş aşağı atılır.


Arkasından da üzerine taş atılır.”35

Ebu Hureyre radiyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah sallallahu


aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kimi Lut Kavmi’nin amelini işlerken gürürseniz onu recm


edin”

Ya da şöyle buyurdu:

“Üsttekini ve alttakini öldürün.”

34 Beyhaki Sünen’ul Kubra 8/405 ve “Bu mürseldir” demiştir.


35 İbn Ebi Şeybe Musannef 28925, İbn Ebi’d Dünya Zemm’ul Melahi 130
“Lutinin Had Cezası Recimdir” Diyenlerin
Zikri Babı
Hemad’dan bir şeyhten nakledildiğine göre Ali b. Ebi Talib
radiyallahu anh Lutiyi recmetmiştir.

Yezid b. Kays’tan nakledilene göre Ali radiyallahu anh onu -


yani lutiyi- recmetmiştir.

Ata b. Ebi Rabah’tan onun şöyle dediğini haber verildi:


“İbn’uz Zubeyr radiyallahu anh’ı gördüm. Ona livatadan dolayı
yakalanan yedi kişi getirilmişti. Onlardan dördü kadınlarla
evlenmişken üçü evlenmemişti. Emretti de dördü mescidin
dışına çıkarıldı. Sonra taşlanarak öldürüldüler. Yine emretti de
üçüne had cezası vuruldu. İbn Ömer radiyallahu anhuma ve İbn
Abbas radiyallahu anhuma da mesciddeydi.”

Hilas’tan, onun Ubeydullah b. Ma’mer’den naklettiğine


göre o “Luti öldürürlür” demiştir.

Hammad’dan -yani İbn Ebi Süleyman’dan- onun İbrahim


(en Nehai)’den naklettiğine göre o şöyle demiştir: “Eğer bir
kimsenin iki defa recmedilmesi gerekseydi şüphesiz lutinin iki
defa recmedilmesi gerekirdi.”

Hammad’dan, onun İbrahim’den naklettiğine göre o şöyle


demiştir: “Eğer bir kimsenin iki defa recm edilmesi gerekseydi
şüphesiz luti iki defa recmedilirdi.”

Hammd kanalıyla İbrahim’den, İbn Ebi Necih kanalıyla


Ata’dan, Halid el Hazza kanalıyla el Hasen’den nakledildiğine
göre bunlar lutiye uygulanacak had cezası hakkında “Zina
edenin haddidir” demişlerdir.
Katade’den, onun Cabir b. Zeyd’den naklettiğine göre o
şöyle demiştir: “Lut Kavmi’nin amelini işleyen kimse
recmedilir.”

İbn Cureyc tahdis etti, dedi ki: Ata’ya “Sana bir adamın
başka bir adama yaptığına dair bir delil gelse?” diye sordum.
“Evlilik görmüşse recmedilir, bekarsa değneklenir ve sürgüne
gönderilir” dedi.

İmam Acurri rahimehullah şöyle dedi:

Bu haberlerden bazısı:

a- Lutinin haddinin İbn’uz Zubeyr radiyallahu anhuma’nın ve


Ata’nın hadislerinde geçtiği üzere muhsan ise recm, bekar ise
değnek ve sürgün olduğuna delalet etmektedir.

Ali b. Ebi Talib radiyallahu anh’ın, Cabir b. Zeyd’in, el


Hasen’in, İbrahim’in ve başkalarının hadislerine gelince onlar
“Luti recmedilir” ve “Lutinin haddi recmdir” demişlerdir.
Muhsanı ve muhsan olmayanı birbirinden ayırmamışlardır.
Onlardan gelen nakillere göre lutinin muhsan (başından evlilik
geçmiş) olsa da olmasa da recmedilmesi gerekir.

Bunu alimlerden bir topluluk da söylemiştir ki inşaAllahu


Teala onları ileride zikredeceğiz.
“Luti Muhsan Olsa Da Olmasa Da
Recmedilir” Diyenlerin Zirki Babı
Salih b. Kaysan’ın ez Zuhri’den tahdis ettiğine göre o luti
hakkında “Muhsan olsa da olmasada recmedilir, bu
uygulanagelen bir Sünnettir” demiştir.

Salih b. Keysan’da nakledilene göre o şöyle demitşir: İbn


Şihab (ez Zuhri)yi şöyle derken işittim: “Muhsan olsa da
olmasa da lutinin recmedilmesi gerekir. Bu uygulanagelen bir
Sünnettir.”

Kays b. Ebi Hazim’den nakledilene göre o şöyle demiştir:


Ömer b. Hattab radiyallahu anh dedi ki: “Lut Kavmi’nin
amelini işleyeni öldürün.”

Said b. Cubeyr’den ve Mücahid’den, onların da İbn Abbas


radiyallahu anhuma’dan naklettiklerine göre ona livata yaparken
yakalanan bekar sorulmuş, o da “Recmedilir” diye cevap
vermiştir.

Katade’den, onun Cabir b. Zeyd’den naklettiğine göre ona


bir adamı dübüründen sarmalayan adam hakkında sorulmuş, o
da şöyle demiştir: “Dübürün haramlığı fercinkinden daha
ileridedir. Muhsan olsa da olmasa da recmedilir.”

İbn Cureyh’den36, onun Ata’dan ve İbn Müseyyeb’den


naklettiğine göre onlar şöyle diyorlarmış: “Hem yapan hem de
kendisine yapılan zinakar konumundadır. Evlilik gören de bekar
da recmedlilir.”

36 Orjinal nüshada bu şekilde geçmektedir. Ancak burada tashif yani hareke hatası olduğu
görülmektedir. Bundan kasıd meşhur selef alimlerinden İbn Cureyc olmalıdır. Vallahu
a’lem
Cabir’den, onun Amir’den -yani eş Şa’bi’den naklettiğine
göre o “Muhsan olsa da olmasa da öldürülür” demiştir.

İbn Lehia’nın Yunus’tan tahdis ettiğine göre o İbn Şihab ve


Rabia b. Ebi Abdirrahman’a lutiyi sormuş onlar da “Muhsan
olsa da olmasa da recmedilmesi gerekir” diye cevap
vermişlerdir.

Malik b. Enes’ten tahdis edildiğine göre İbn Şihab, Rabia ve


İbn Hürmüz; muhsan olsa da olmasa Lut Kavmi’nin amelini
işleyen kimsenin recmedilmesini gerekli görüyorlardı.

Ez Zuhri’den, onun Said b. Museyyeb’den naklettiğine göre


o şöyle demiştir: “Bizim katımızda muhsan olsa da olmasa da
lutinin recmedilmesi gerekir. Bu uygulama bir Sünnettir.”

İmam Acurri rahimehullah dedi ki:

Ez Zuhri’nin ve Said İbn Musseyyeb’in “Luti muhsan olsa


da olmasa da recmedilir, bu uygulanagelen bir Sünnettir”
şeklindeki sözlerini Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöye
buyurduğundan dolayı şöylemiş olmaları ihtimali vardır:

“Yapanı da kendisine yapılanı da öldürün!”

Zira Nebi sallallahu aleyhi ve sellem muhsan yada muhsan


olmayan diye bir ifade kullanmamıştır. Dolayısıyla bu
buyruğun zahirine göre luti öldürülür.

Aynı şekilde Ebu Bekr es Sıddık radiyallahu anh Sahabe


radiyallahu anhum ile istişare ettikten sonra onları ateşle
yakmıştır. Ali radiyallahu anh da bunu işaret etmiştir. Muhsan ya
da muhsan olmayan diye bir ifade kullanmamıştır. Nitekim Ali
radiyallahu anh lutiyi recmetmiş, muhsan ya da muhsan olmayan
diye bir ifade kullanmamıştır.

İbn Abbas radiyallahu anhuma “Evlilik görmüş olsa da bekar


olsa da luti recmedilir” demiştir.

Ömer b. Hattab radiyallahu anh “Lut Kavmi’nin amelini


işleyeni öldürün” demiştir.

Bunların tamamı ez Zuhri’nin “Bu uygulanagelen bir


Sünnettir” sözüne delalet etmektedir.

Lutinin muhsan olsa da olmasa da recmedileceği görüşü


Malik b. Enes, Ahmed b. Hanbel gibi Müslümanların
fakihlerinden birçoğunun görüşüdür.

İshak b. Mansur el Kevsec tahdis etti, dedi ki: Ahmede yani


İbnu Hanbel’e- “Luti muhsan olsa ya da olmasa?” diye sordum.
“Muhsan olsa da olmasa da recmedilir” dedi. İshak b. Rahaveyh
“Dediği gibidir” dedi.

Yine İshak b. Rahavey şunları şöyledi: “Lut Kavmi’nin


amelini işleyen kişi hakkındaki Sünnet muhsan olsa da olmasa
da recmedilmesidir. Çünkü Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurmuştur:

“Lut Kavmi’nin amelini işleyeni öldürün.”

Bunu İbn Abbas radiyallahu anhuma Nebi sallallahu aleyhi ve


sellem’den nakletmiştir. Ayrıca Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den
sonra İbn Abbas radiyallahu anhuma Lut Kavmi’nin amelini
işleyen kimse hakkında onun bekar olsa bile recm edileceği
yönünde fetva vermiştir. Bu konuda Nebi sallallahu aleyhi ve
sellem’den nakledilen şeyden dolayı bu hükmü vermiştir.
Aynı şekilde Ali b. Ebi Talib radiyallahu anh’dan da aynı
kavil nakledilmiştir: Luti recmedilir. O muhsanı ya da muhsan
olmayanı söz konusu etmemiştir.

Nitekim Allah Azze ve Celle de Lut Kavmi’ne aynısını


yapmıştır.

Keza Ebu Bekr es Sıddık’tan da onları ateşle yaktığı


nakledilmektedir.”37

Bize Abdullah b. Vehb’in Malik’ten tahdis ettiğine göre o


İbn Şihab’a Lut Kavmi’nin amelini işleyen kimse hakkında
sormuş, İbn Şihab da “Muhsan olsa da olmasa da recmedilmesi
gerekir” diye cevap vermiştir.
37 Bunların tamamı İbn Rahavey rahimehullah’ın sözüdür ve “Mesail’ul Kevsec’den
alınmıştır. Davamı şöyledir: “Bana göre burada kastedilen onun cesedinin
öldürüldükten sonra yakılmasıdır. Nitekim Ali radiyallahu anh böyle yapmıştır.
Ona zındıklık eden bir topluluk getirilmiş, o da onları önce öldürmüş, sonra
cesetlerini ateşle yakmıştır. Bu daha güzeldir. Çünkü o cesedi ruh onun içindeyken
yakmamıştır. Dolayısıyla Allah Azze ve Celle’nin azabıyla azap etmiş olmamıştır.

Lut Kavmi’nin amelini işleyen kimse hakkında “Muhsan olsalar da olmasalar da


onlara had uygulanmaz, öldürülmezler, onlara ancak tazir cezası verilir” diyenler
cahillik etmişlerdir.

Böylece Allah Azze ve Celle’nin hafifllettiği ağırlaştırdıkları gibi O’nun


ağırlaştırdığını da hafifletmişlerdir. Nitekim onlar Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in birleştirdiğini ayırmayı, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
ayırdığını da birleştirmeyi alışkanlık halinde getirmişlerdir. Biz Allah’a aidiz!

Durumu vasfettiğimiz şekilde olan, bilmedikleri halde insanları bununla saptıran


kişilerin ilme nisbet edilmesi ne kadar da büyük bir musibettir!

Bir adam diğerine açık bir şekilde “Sen Lut Kavmi’nin amelini işliyorsun” diye
şuçlamada bulunsa, bunun hükmü kişinin zina ile suçladığı zamanki hükümle
aynıdır. Adam şuçladığı kişi aleyhine adil şahitler getirirse ne ala. Aksi takdirde
zina iftirasından dolayı had uygulandığı gibi ona da had uygulanır. Hatta ona
uygulanacak hüküm daha katı ve daha ileridir. Eğer suçlanan kişi o işi yapmışsa
hükmü söz konusu ettiğimiz gibidir.”
İbn Vehb dedi ki: Malik b. Enes rahimehullah dedi ki: “Yapan
ve kendisine yapılan aleyhine dört kişi şehadette bulunduğu
zaman ikisi de recmedilir. Kişi onu sürme kabındaki mil gibi
görmedikçe recmedilmezler. Büluğ çağına erdikten sonra
muhsan olmaları ya da olmamaları bir şeyi değiştirmez.”

İmam Acurri rahimehullah dedi ki:

Bir kişi “Bir oğlana ya da adama varan herkes luti midir ve


bunu yapan herkese recm gerekir mi?” diye sorsa ben şöyle
derim:

a- Recmedilmesi gereken luti ancak oğlana ya da adama


dübüründen varan kimsedir.

b- Oğlana ya da adama dübüründen başka bir yerden


yaklaşırsa bu kimse imamın büluğa ermiş oldukları takdirde
kendilerini çetin bir şekilde cezalandırması ve kendilerine ağır
bir yaptırım uygulaması vacip olan fasıklardandır.

c- Eğer ikisinden biri büluğa ermişse ve diğeri ermemişse


büluğa eren sert bir şekilde dövülür. Onun gibisinin arkasında
namaz kılınmaz. Şehadeti kabul edilmez. Bir emanet hususunda
ona güvenilmez. Onunla oturulmaz. Ona selam verilmez. Ta ki
tevbe edene kadar.38

d- Eğer diğeri aklı ermeyen bir çocuksa bundan sakındırılır,


ona ‘Bu helal değildir’ denir ve bundan nehyedilir.

38 El Müdevvene’de 4/486 şunlar geçmektedir: “Bunu bir adam bir çocukla ya da bir
büyük büyükle yaparsa hadleri sence ne olur?”

Malik şöyle dedi: “Bunu çocukla yapan kimse recmedilir ama çocuk recmedilmez.
Bunu bir büyük bir büyükle yapsa muhsan olmasalar bile ikisi de recmedilir.”
e- Eğer büluğ çağına yakın bir çocuksa imam onu
edeplendirir, aynı hale geri döndüğü takdirde karşılaşacağı
büyük bir ceza ile korkutur. Oğlanlarla mübaşeret etmeye
(şehvetle yakınlaşmaya) meyilli fasıkların yanında bulunmaktan
onu sakındırır.

Yine imam, oğlanları fasıkların kılık kıyafetine


bürünmekten ve kendilerine oğlanlarla ilgilendikleri söylenerek
işarette bulunulan kimselerden biriyle dostluk etmekten
sakındırmalıdır. Babaların da çocuklarını fasıkların kılık
kıyafetine bürünmekten ve fasıklarla dostluk etmekten
sakındırmaları gerekir.39 Keza kişinin dini için duyduğu
endişeden dolayı sakalsız oğlanlarla oturmaktan sakınması
gerekir. Allah dilerse bunu “Ğadd’u Tarf (Gözü Yumma)”
kitabında “Sakalsız Oğlana Bakmayı Kerih Görenler ve Onunla
Oturmayı Kerih Görenler Babı”nda beyan edeceğim.40

39 İbn Kayyim rahimehullah “Tuhfet’ul Mevdud’da s.243 şunları söylemiştir: “Yine


(baba çocuğunu) ipek giymekten sakındırır. Çünkü bu onu bozar ve tıpkı livata
yapmak, içki içmek, hırsızlık etmek ve yalan söylemek gibi tabiatını kadınsılaştırır.
Nitekim Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

‘İpek ve altın ümmetimin erkeklerine haramdır ama kadınlarına helal kılınmıştır.’

Çocuk mükellef olmasa bile velisi mükelleftir. Haram kılınmış bir şeyi yapmasına
imkan sağlaması ona helal değildir. Zira çocuk onu alışkanlık haline getirir ve
çocuğun onunla bağını koparmak çok zor bir hal alır. Bu alimlerin iki kavlinden
daha doğru olandır. Bunu (ipek giymeyi) çocuğa haram görmeyenler çocuğun
mükellef olmadığını hüccet getirmişlerdir. İpeğin binek hayvanına haram olmadığı
gibi çocuğa da haram olmadığını söylemişlerdir. Bu en fasid kıyaslardandır. Zira
çocuk mükellef olmasa bile mükellefliğe hazırlanmaktadır. Bundan dolayı
abdestsiz bir şekilde namaz kılmasına, çıplak ya da necis bir şekilde namaz
kılmasına, içki içmesine, kumar oynamasına ve livata yapmasına imkan
sağlanmaz.”

40 Bu kitap musannifin kayıp kitapları arasındadır

Abdullah b. Mubarek’ten şöyle dediği nakledilmiştir: “Süfyan es Sevri hamama


girmişti. Sonra yanına parlak yüzlü bir oğlan girdi. Bunun üzerine ‘Çıkarın onu!
Zira ben, her kadının yanında bir şeytan, her oğlanın yanında on küsur şeytan
görüyorum.’ dedi.” (Şuabul İman 5021, Telbis’ul İblis s.314)
Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma’dan nakledilene göre o
şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Yedi kimse vardır ki Allah Kıyamet Günü onlara


bakmayacak, onları temize çıkarmayacak ve (onlara)
‘Girenlerle birlikte girin Cehenneme!’ buyuracaktır: (Lutilik)
yapan ve kendisine yapılan, eliyle ilişkiye giren, hayvanla
ilişkiye giren, kadınla dübüründen ilişkiye giren, hem kadınla
hem de kızıyla nikahlı olan, komşusunun hanımıyla ilişkiye
giren, komşusuna o kendisine lanet edene kadar eziyet eden.”41

Enes b. Malik radiyallahu anh’dan, onun Nebi sallallahu aleyhi


ve sellem’den naklettiği hadiste O şöyle buyurmuştur:

“Yedi kimse vardır ki tevbe etmedikleri takdirde, tevbe


etmedikleri takdirde, tevbe etmedikleri takdirde Allah Kıyamet
Günü onlara bakmayacak, onları temize çıkarmayacak, onları
alemlerle bir araya getirmeyecek, onları girenlerin ilki olarak
Cehenneme sokacaktır. Allah tevbe edenin tevbesini kabul eder:
Eliyle ilişkiye giren, (lutilik) yapan ve kendisine yapılan, içki
bağımlısı, ana babasını başkalarından yardım umacakları kadar
döven, komşularına onların kendisine lanet edecekleri derecede
eziyet eden ve komşusunun hanımıyla ilişkiye giren.”42

Ebu Sehl’den şöyle dediği nakledilmiştir: “Bu ümmetin içinde kendilerine lutiler
denen üç sınıftan oluşan bir topluluk ortaya çıkar. Bir sınıf bakar, bir sınıf dokunur,
bir sınıf da o işi yapar.” (Zemm’ul Melahi 140)

İbnu Ebi’s Sa’ib’den nakledildiğine göre o şöyle demiştir: “Ben Kur’an okuyucusu olan
sakalsız bir oğlandan, yetmiş bakire kadından korktuğumdan daha çok korkarım.”
(Zemm’ul Heva 108)...

41 İsnadı İbnu Lehia’dan ve Abdurrahman b. En’am el İfriki’den dolayı zayıftır


42 İbn’ul Cevzi “el İlel’u Mütenahiye”de 1046 nakletmiş ve “Ne Hassan bilinmektedir
ne de Mesleme” demiştir.
İmam Acurri rahimehullah dedi ki:

Bu konuda Müslümanlara elimden geldiğince nasihat ettim.


Nasihatimi kabul eden nasibini almış olur. Nasihatimi reddeden
ise nasibini ıskalamış olur. Tehdit eden Allah Azze ve Celle’dir.

Kitabun Sonu

Alemlerin Rabbi Olan Allah’a Hamd Olsun

Allah Muhammed’e Aline ve Ashabına Salat ve Selam Etsin

Bize Allah Yeter, O Ne Güzel Vekildir

You might also like