You are on page 1of 57

İki Ayda

İngilizce
Adım Adım
Ücretsiz İlk 57 Sayfa

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 1
İNGİLİZCE ADIM ADIM
FERHAT YILDIZ
Genel Yayın Yönetmeni: Ferhat Yıldız
Editör: Ferhat Yıldız
Sayfa Düzenleme: Ferhat Yıldız
Kapak Tasarım: Ferhat Yıldız

ISBN: 978-605-65067-2-7
Yayınevi Sertifika No:30691

®Ferhat YILDIZ
BABYLON GLOBAL YAYIMCILIK
Mimar Sinan Mah. 6050 Sok
No: 9/12
Manavgat/Antalya
Tel: 0242 7501906

www.ferhatyildizdilkitaplari.com
BU KİTABIN CD’SİNİ VE SİSTEMİMİZİ WEB SAYFAMIZDAN
İNCELEYEBİLİRSİNİZ.

®Ferhat Yıldız Babylon Global Yayınları


1. Baskı Aralık 2012

Bu kitabın tüm yayın ve telif hakları ©Ferhat Yıldız Babylon Global


Yayımcılık’a aittir.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 2
ÖNSÖZ

Kitaplarımı yazarken bana inancını kaybetmeyen arkadaşlarıma, bugüne


kadar bana her zaman destek olmuş olan kardeşlerim Nilgün, Sibel, Olcay
ve annem Nazlı Yıldız ile Babam Kasım Yıldız‟a, Kerstin Frühwirth ve
adını buraya sığdıramadığım bütün arkadaşlarıma Teşekkür ederim.

DİL NASIL ÇALIŞILMALI

İnsan beyni bilgisayara benzer ama tabi bazı farklılıklar da vardır.


Yapılan araştırmalar göstermiştir ki insanların farklı hafıza türleri vardır. Bu
sebepten dolayı birinin çok kolay öğrendiği bir konuyu başka biri öğrenmekte
zorluk çekebilir. Birisi bir şarkıyı bir kere dinleyip arkasından kendisi ezbere
söyleyebilirken, benim gibi birinin bunun için özel bir çaba sarf etmesi gerekir.
Yani içinizden bazıları bir dili çok hızlı öğrenirken bazılarınız bu konuda yavaş
ilerleyebilirsiniz. Ama ümitsizliğe hiç kapılmayın eğer bu yazdıklarımı şu an
okuyabiliyorsanız annenizden de olsa bir dil öğrenmişsiniz demektir ve başka
bir dili de öğrenebilirsiniz.
İnsan beyni bir bilgisayardaki gibi ana (kalıcı) bellek ve ön (geçici) bellek
olmak üzere iki kısımdan oluşur. İnsanoğlu yaşadığı gördüğü okuduğu hiçbir
şeyi unutmaz aslında, tek sorun beyinde nerede kayıt altına alındığının
bilinmemesidir. Beyinde nöron adı verilen hücreler vardır ve bu hücrelerin
sayısı milyarlarla ölçülür. Bu nöron adı verilen hücrelerin bir ağaç gibi dallar ve
kökler gibi uzanan uzantıları vardır. Bu uzantılar diğer nöron hücreleriyle
bağlantı halindedir. Elektriksel sinyallerle kendi aralarında veri alışverişi
yapmaktadırlar. Biz ne kadar kitap okur, beyin geliştirici aktiviteler yaparsak
beyindeki nöron sayısı da o oranda artar. Size bugüne kadar bir dil öğrenmenin
zor olduğu, matematiğin zor olduğu, fiziğin zor olduğu, hayatta bir çok şeyin
zor olduğu gibi şeyler dikte edilmiştir. Siz de bir süre sonra bu söylenenlere
inanmışsınızdır ve kendinizi artık nasıl olsa zor ben öğrenemem diye avutur
durursunuz. Bugün ana dilimle beraber 8 dil konuştuğumu söylediğimde
insanlar önce yalan söylediğimi sonra gerçekten konuştuğumu gördüklerinde
ise dahi olduğumu düşünmektedirler. Çocukluk arkadaşlarım ise lise yıllarında
orta halli bir öğrenci olan benim nasıl olurda yıllar sonra bir Süpermen‟e
dönüştüğüme kendileri de hayret ederler. Hâlbuki benim böyle olmamın iki
küçük sırrı var

1. Çok tekrar
2. Çok tekrarı yapacak disiplin.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 3
Bilinmeyenden korkarız ya da bilinmeyenin zor olduğunu sanırız. Sorun
bilinmeyene neresinden ve nasıl başlayacağımızdır. Bugüne kadar yazılan dil
kitapları öğrenmedeki en temel öğe olan tekrar üzerine kurulmadığı, bir ev inşa
eder gibi temelden çatıya doğru gitmediği için dil öğrenen öğrenciler çok
zorlanırlar. Bazıları karşılarına çıkan bir sürü gramer kuralını kafalarında bir
yere oturtamadıkları için dil öğrenmeyi bırakırlar. Bugüne kadar bir çok dil
kitabı satın aldım ve binlerce lirayı dil öğrenmek için harcadım. Satın aldığım
kitapların çoğunu çöpe atmak zorunda kaldım çünkü bana hiçbir yarar
sağlamıyorlardı. Gittiğim kurslarda hiçbir şey anlamadım çünkü bana
kitaplardaki gibi günlük hayattan uzak olan bir dil öğretmeye çalışıyorlardı ve
en önemsiz ama en zor olan yerden başlıyorlardı. Elimde geriye kalan kitapların
iyi yönlerini bir araya getirerek ve sürekli tekrar ederek dil öğrenmede uzun
zamanda da olsa başarılı oldum. Elinizdeki bu kitap sizlere tek bir kitaptan
öğretmensiz dil öğretmeyi hedeflemektedir. Tek yapmanız gereken baştan
başlayarak okumak ve sürekli ileri gitmektedir. Anlamaya gayret etmeyin
sadece okuyun beyniniz dil öğrenme işini siz isteseniz de istemeseniz de eğer
okumaya devam ederseniz yapacaktır. Siz tekrar ettikçe beyinde yeni nöronlar
oluşacaktır ve beyin bilgiler çok kullanıldığından dolayı nereye kaydettiğini
bulmak için bir yol oluşturulacaktır. Siz tekrar ettikçe ilk başta bir kağnı hızında
olan veri alışverişi tekrar sayısı arttıkça ışık hızına çıkacaktır. Bu kitaptan
çalışırken sözlük kullanmanıza gerek yok. Alıştırma yapmanıza gerek yok. Artı
hikâye kitabı almanıza gerek yok. Gramer kitapları almanıza gerek yok. Pratik
konuşma kitapları almanıza gerek yok. Hepsi sizin bir dili kolay öğrenmeniz
için bir araya toplanmıştır. Unutmayın çok tekrar ve çok tekrarı yapacak
disiplin işin tek anahtarıdır. Hepinize başarılar dilerim.

Ferhat Yıldız

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 4
English alphabet 7 Interview with a famous actor 118
Harfler okunuş kuralları 8 Sayılar 119
Günlük konuşma kalıpları 10 What day is it today? 121
İngilizce ilk adım 12 Saatler 122
Present simle tense 14 The meeting (two workers in an office) 124
Present simple tense question 16 A business traveler 125
Soru cümlesi oluşturma 18 Time 127
İngilizcede olumsuz cümle yapımı 19 A new office (in an office) 128
Belirsiz zamirler 21 Past simple 129
Learn 22 Past continuous 136
With 24 What were you doing? 138
From 27 Future tense 139
For 28 Will / shall 142
Understand 29 Shall 144
Without 32 Planning a party (two neighbors talking) 145
Something/ nothing/ anything 34 I was going to (do something) 146
To 36 Present perfect 147
Do 37 I have done 147
Live 38 On a business trip - a presentation 152
Be 39 Düzensiz fiillerin geçmiş zaman halleri 153
İşaret zamirleri 44 Present perfect continuous 155
Where are you from? 46
Teach 46 For, since 158
The artikel 48 Since 159
İngilizcede çoğul yapımı 49 Will be doing & will have done 161
Adjective 51 Will have done 164
İyelik sıfatları 52 Used to (do) 166
Family bell 54 To be used to doing 168
Introductions (at a party) 56 To get used to doing 168
İsim tamlaması 58 A –the 169
My family 58 The + adjective 172
Imperative 61 There & ıt 174
Like 62 Snow white 177
Think 67 What's in your office? 180
Date 68 Past perfect 181
I think he's my Mr. Right! 69 Past perfect continuous 183
Love 70 -„s (the boys name) 184
Know 72 Of… (the name of the film) 184
Listen 73 Some & any 187
Talk 74 No/none/any 191
Want 75 No, none 193
Would like to 79 None of 193
Auxiliary verbs 80 Much, many, little, few, a lot, plenty 194
Can 81 Little red riding hood 197
A great workout (two friends at the gym) 83 Can, could, 206
Must 85 (be) able to 206
Should 87 Could (do) 209
Go gitmek 89 Could have (done) 209
Come gelmek 89 Must & can't 212
Have / have got 91 Can I, could I, would you...? 215
35 reasons I love you 94 Do you think (you) could...? 215
Present simple tense 98 May ve might 218
Present simple gelecek zaman olarak kullanımı 100 Might as well ve may as well 222
Sıklık zarflarının kullanımı 103 Might as well do something 222
Cooking (at a friend‟s house) 106 Must ve have to 223
Present continuous tense 107 A busy day 226
Question 111 Must, mustn't, needn't 227
Present continuous tense as futur tense 113 Needn‟t have done 228
Someone has a crush on jenny. 113 I didn't need to do 228
Find 115 I needn't have (done) something. 229

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 5
In, on, under, at 229 -ing & -ed clauses 350
In 229 So & such 352
On 232 Enough & too 355
At 236 Quite & rather 358
Today's special (in a restaurant) 241 Rather 359
Next to/near the/under 242 Comparison 361
If I do... & if I did... 243 As...as / than 368
If I knew... 245 The same as 370
I wish I knew... 245 Superlatives 370
Would 251 The city and the country 373
When I do 253 An interview at the shopping mall 374
When I‟ve done 253 Word order 375
As 256 Adjective + to... 380
As/when/while 258 To... (afraid to do) 383
Like & as 259 Preposition + -ing 383
Regard…as 262 See somebody do 386
As if 262 See somebody doing 386
By 264 Somebody did something 386
By & until 266 Somebody was doing something 386
By the time 266 Countable and uncountable nouns 388
By the time something happened 268 Noun +in 395
By then, by that time 269 Noun + to 396
The three little pigs 269 Noun + with 398
For + a period of time 277 Noun + between 398
During 277 Noun + for 399
While 279 Adjective + at 400
Where should we go on vacation? 280 Verb + at 400
Sonu –ing ve –ed ile sona eren sıfatlar 284 Verb + to 401
Adjectives: word order 286 Verb + pronoun 402
Rapunzel 289 About & of 409
Adjectives and adverbs 292 Verb +of 412
Sıfat mı, zarf mı? 293 Verb+ for 413
Both/both of - neither/neither of - either/either of 298 Verb +from 414
Both… and… 301 Verb +on 414
Neither… nor… 301 Verb + in 415
Either…or… 301 Verb + into 416
All, every and whole 302
All ve whole 303
Each ve every 305
Everyone ve every one 308
All, all of / most, most of / no, none of 308
My own 311
On my own - by …self 312
My self 313
One another- each other 314
Of mine, of yours… etc… 314
Had better 317
It's time... 317
Passive (is done, I was done) 320
Passive (be/been/being done) 322
Have something done 330
Reported speech 332
Relative clauses 337
Who/that/which 337
Whose, whom, where 341
Where 342
Prepositions + whom/which 346
All of / most of + whom/which 347
-ing clauses 348

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 6
English Alphabet
İngilizce Alfabe

Büyük harf Küçük harf Türkçe okunuşu


A a ey
B b bi
C c si
D d di
E e i
F f ef
G g ci
H h eyç
I i ay
J j cey
K k key
L l el
M m em
N n en
O o ou
P p pi
Q q küu
R r ar
S s es
T t ti
U u yu
V v vi
W w dabılyu
X x ekz
Y y vay
Z z zed

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 7
HARFLER OKUNUŞ KURALLARI

“C” harfi, “e, i, y” harfleri önünde “s” gibi okunur.


örnek: city (siti), mercy (mörsi) vb.

“C” harfi “a, o, u” harfleri önünde genelde “k” gibi okunur.


örnek: cat (ket), cold (kold), cup (kap), curtain (körtın) vb.

“G” harfi, “e, i, y” harfleri önünde “c” gibi okunur.


örnek: page (peyc), energy (enırci), gentlemen (centılmın) vb.

“J” harfi, daima “c” olarak okunur.


örnek: jam (cem), July (culay), just (cast) vb.

“Kn” ile başlayan kelimelerde “k” harfi okunmaz.


örnek: Knife (nayf), knee (nii), knight (nayt), knock (nak) vb.

Çift sesliler

Çift sesliler Okunuşu Örnek kelimeler


ai ê nail (nêyl) , maid (mêyd), hair (hêyır)
au ô daughter (dôtır), because (bikôz)
ea i eat (iit), ear (iır), easy (iizi)
ee î tree (trî), see (sî)
ew yu new (niyu), few (fiyu), nephew (nifyu)
ie î niece (nîs), piece (pîs)
oa o coat (koot), soap (soop), board (boord)
oe u shoe (şuu)
oo u book (buuk), foot (fuut)
ou au mouse (maus), house (haus), out (aut)
ow ô low (lô), window (vindô)

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 8
Çift seslilerde istisnalar

“u” olarak okunan “oo”, bazen “ô” olarak okunur.


örnek: floor (flôr), door (dôr) vb.

“u” olarak okunan “oo”, bazen de “a” olarak okunur.


örnek: blood (blad) vb.

“ô” olarak okunan “ow”, bazen “au” olarak okunur.


örnek: how (hau), flower (flauvır), now (nau), down (dauvn) vb.

Çift sessizler

Çift sessizler Okunuşu Örnek kelimeler


ch ç cheese (çiiz) , child (çayld)
sh ş ship (şip), she (şii), short (şort)
th dh the (dhı), this (dhis), three (dhri)
ph f nephew (nifyu), photo (fotoğ

Çift sessizlerde istisnalar

“ç” olarak okunan “ch”, bazen “k” olarak okunur.


örnek: ache (æk), school (skuul), monarch (monırk), vb.

Kelime sonuna denk geldiğinde genelde telaffuz edilmeyen “gh” örneğin


high-(hay) sesi, bazen “f” olarak okunur.
örnek: laughter (lâfdır), enough (inaf) vb.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 9
Günlük konuşma kalıpları

Good Morning (gud morning) Günaydın


Hello / Hi (hay) Merhaba
Good Evening (gud ivning) İyi akşamlar
Good Night (gud nayt) İyi geceler

Goodbye! (gud bay) Hoşçakal!


Bye! (bay) Hoşçakal!

Let's go! Hadi gidelim!

See you later (si yu leytır) Sonra görüşürüz


See you soon (si yu sun) Yakında görüşürüz
See you tomorrow (si yu tımarrov) Yarın görüşürüz

Please (piliz) Lütfen


Thank you (tenk yu) Teşekkür ederim
You're welcome (yu ar velkam) Bir şey değil

I'm sorry (ay em sori) Üzgünüm


Excuse me (eksküz mi) Özür dilerim
Pardon me (pardın mi) Afedersiniz

How are you? (hav ar yu) Nasılsın?


Very good (very gud) Çok iyi
Bad / Not good (bed /nat gud) Kötü /İyi değil

What's your name? (vats yor neym) Adın ne?


My name is Ahmet. (may neym iz Ahmet) Benim adım Ahmet‟tir.
Pleased to meet you. (pilizid tu mit yu) Tanışdığımıza memnun oldum.

Where are you from? (ver ar yu fırom) Nerelisin?


I'm from Türkiye. (ay em fırom Türkiye) Ben Türkiye‟liyim.

I don't understand. (ay don‟t andırsıtend) Ben anlamıyorum.


I don't know. (ay dont now) Ben bilmiyorum.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 10
Can you help me? (ken yu help mi) Bana yardım edebilir misin?
Of course (of kors) Tabii ki.

May I help you? (mey ay help yu) Size yardım edebilir miyim?

What's the matter? (vat iz dı metır) Sorun nedir?


It doesn't matter. (it dazınt metır) Önemli değil. Sorun yok.

I don't care. (ay dont keyr) Umrumda değil.


Don't worry! (dont wori) Endişe etme!

I'm sick. (ay em sik) Ben hastayım.


I'm tired. (ay em tayrd) Ben yorgunum.
I'm bored. (ay em bord) Ben sıkıldım.
I like it. (ay layk it) Hoşuma gidiyor.

Bless you! (biles yu) Çok yaşa!


Congratulations! (kangırıculeyşıns) Tebrikler!

Be quiet! (bi kuayt) Sessiz ol!


Welcome! (velkam) Hoşgeldin!

Good luck! (gud lak) Bol şans!


I'm full. (ay em ful) Ben tokum.
I love you. (ay lav yu) Seni seviyorum.
I miss you. (ay mis yu) Seni özlüyorum.

1 one (van) 11 eleven (ilevın)


2 two (tu) 12 twelve (tıvelf)
3 three (tiri) 13 thirteen (törtiyn)
4 four (for) 14 fourteen (fortiyn)
5 five (fayf) 15 fifteen (fiftiyn)
6 six (siks) 16 sixteen (sikstiyn)
7 seven (sevın) 17 seventeen (sevıntiyn)
8 eight (eyt) 18 eighteen (eytiyn)
9 nine (nayn) 19 nineteen (nayntiyn)
10 ten 20 twenty (tiventi)

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 11
İngilizce ilk adım

İlk adıma başlamadan önce aşağıda iyi ve kötü anlamına gelen iki farklı
kelimeyi işleyeceğiz. Burada dikkat edilmesi gereken nokta bad ve good
sözcüklerinin sıfat olduğu ve sadece isimlerle kullanıldığıdır. Well ve
badly sözcükleri zarfdır ve fiillerle beraber bir eylemin nasıl yapıldığını
tanımlarlar.

Speak (sipik) konuşmak


good-well (gud-vel) iyi
bad –badly (bed-bedli) kötü
Turkish (törkiş) Türkçe
English (engiliş) İngilizce

Speak well İyi konuşmak


Speak badly Kötü konuşmak
Speak Turkish Türkçe konuşmak
Speak English İngilizce konuşmak

Bad Turkish Kötü Türkçe


Good Turkish İyi Türkçe
Bad English Kötü İngilizce
Good English İyi İngilizce

Speak English well İyi İngilizce konuşmak


Speak English badly Kötü İngilizce konuşmak
Speak Turkish well İyi Türkçe konuşmak
Speak Turkish badly Kötü Türkçe konuşmak

Very (veri) çok


Very good Çok iyi
Very bad Çok kötü
Very good Turkish Çok iyi Türkçe
Very bad Turkish Çok kötü Türkçe
Very good English Çok iyi İngilizce
Very bad English Çok kötü İngilizce

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 12
Very well Çok iyi
Very badly Çok kötü
Speak very well Çok iyi konuşmak
Speak very badly Çok kötü konuşmak

Speak Turkish very well Çok iyi Türkçe konuşmak


Speak Turkish very badly Çok kötü Türkçe konuşmak
Speak English very well Çok iyi İngilizce konuşmak
Speak English very badly Çok kötü İngilizce konuşmak

What? (vat) Ne?


How? (hav) Nasıl?

What speak? Ne konuşmak?


Speak English İngilizce konuşmak
Speak Turkish Türkçe konuşmak
What speak well? Ne iyi konuşmak?
Speak Turkish well İyi Türkçe konuşmak
Speak English well İyi İngilizce konuşmak

What speak badly? Ne kötü konuşmak?


Speak Turkish badly Kötü Türkçe konuşmak
Speak English badly Kötü İngilizce konuşmak

What speak very badly? Ne çok kötü konuşmak?


Speak Turkish very badly Çok kötü Türkçe konuşmak
Speak English very badly Çok kötü İngilizce konuşmak

What speak very well? Ne çok iyi konuşmak?


Speak Turkish very well Çok iyi Türkçe konuşmak
Speak English very well Çok iyi İngilizce konuşmak

How speak? Nasıl konuşmak?


Speak well İyi konuşmak
Speak badly Kötü konuşmak

How speak English? Nasıl İngilizce konuşmak?


Speak English well İyi İngilizce konuşmak
Speak English badly Kötü İngilizce konuşmak

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 13
How speak English? Nasıl İngilizce konuşmak?
Speak English very well Çok iyi İngilizce konuşmak
Speak English very badly Çok kötü İngilizce konuşmak

How speak Turkish? Nasıl Türkçe konuşmak


Speak Turkish well İyi Türkçe konuşmak
Speak Turkish badly Kötü Türkçe konuşmak

How speak Turkish? Nasıl Türkçe konuşmak?


Speak Turkish very well Çok iyi Türkçe konuşmak
Speak Turkish very badly Çok kötü Türkçe konuşmak

Present simle Tense


Geniş zaman

İngilizcede “Present Simple” geniş zaman” yapımı çok kolaydır. Burada


dikkat etmeniz gerek en önemli nokta isimlerin erkek, dişi ve üçüncü
(cansız ve hayvanlar) olarak üç cinse ayrılmasıdır. Bu fark diğer Avrupa
dillerine göre İngilizcede o kadar güçlü değildir. Sadece 3. tekil şahısta
dişi cins için “she” (şi) erkek cins için “he” (hi) hayvan ve cansızlar için
“it” kullanılır. İngilizcede bir başka dikkat etmeniz gereken nokta da 3.
tekil şahıslar olan he, she, ve it’de fiilin “-s” takısı aldığıdır. Daha sonra
kullanıldığı yerleri ayrıntılarıyla inceleyeceğiz.

who (hu) kim


do (du) geniş zaman yardımcı fiil
learn (lörn) öğrenmek
understand (andırsitend) anlamak
I (ay) ben
you (yu) sen
he (hi) o (eril cins)
she (şi) o (dişi cins)
it (it) o (cansız ve hayvanlar için)
we (vi) biz
you (yu) siz
they (dey) onlar

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 14
Şimdi “speak” fiilinin şahıslara göre nasıl çekimlendiğini görelim.

Who? Speak Kim? Konuşmak


I speak Ben konuşurum
You speak Sen konuşursun
He, she, it speaks (sipiks) O konuşur
We speak Biz konuşuruz
You speak Siz konuşursunuz
They speak Onlar konuşurlar

Who speaks? Kim konuşur?


I speak. Ben konuşurum.
You speak. Sen konuşursun.

Who speaks Turkish? Kim Türkçe konuşur?


Kaan speaks Turkish. Kaan Türkçe konuşur.
Burak speaks Turkish. Burak Türkçe konuşur.

Who speaks English? Kim İngilizce konuşur?


We speak English. Biz İngilizce konuşuruz.
You speak English. Siz İngilizce konuşursunuz.

Who speaks English well? Kim iyi İngilizce konuşur?


I speak English well. Ben iyi İngilizce konuşurum.
They speak English well. Onlar iyi İngilizce konuşurlar.

Who speaks Turkish badly? Kim kötü Türkçe konuşur?


Leyla Speaks Turkish badly? Leyla kötü Türkçe konuşur.
She speaks Turkish badly? O kötü Türkçe konuşur.

Who speaks English very well? Kim çok iyi İngilizce konuşur?
He speaks English very well. O çok iyi İngilizce konuşur.
We speak English very well. Biz çok iyi İngilizce konuşuruz.

Who speaks English very badly? Kim çok kötü İngilizce konuşur?
You speak English very badly. Sen çok kötü İngilizce konuşursun.
They speak English very badly. Onlar çok kötü İngilizce konuşurlar.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 15
Present Simple Tense Question
Geniş Zamanda Soru Yapımı

İngilizcede ve diğer Avrupa dillerinde tek başına bir anlam ifade etmeyen
ama kullanıldığı başka bir fiile farklı anlamlar katan “yardımcı fiiller”
vardır. İngilizcede geniş zamanda soru yaparken bu yardımcı fiillerden
birinden yararlanılır.
do

“do” tam bir fiil olarak “yapmak” anlamına gelir. Ama aynı zamanda
present simple (geniş zamanda) soru ve olumsuz cümle yaparken
yardımcı fiil olarak yararlanılır. Burada “yapmak” gibi bir anlamı yoktur
sadece soru ve olumsuz cümle yapılmasında yardımcı olur. Çekimi
aşağıdaki gibidir.

Who? Do (du)
I do
You do
He, She, It does (daz)
We do
You do
They do

You speak. Sen konuşursun?


What do I speak? Ben ne konuşurum?
You speak English. Sen İngilizce konuşursun.

I speak. Ben konuşurum?


What do you speak? Sen ne konuşursun?
I speak Turkish. Ben Türkçe konuşurum.

She speaks. O konuşur.


What does she speak? O ne konuşur?
She speaks English. O İngilizce konuşur.

They speak. Onlar konuşurlar.


What do they speak? Onlar ne konuşurlar?
They speak English. Onlar İngilizce konuşurlar.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 16
We speak. Biz konuşuruz.
What do we speak? Biz ne konuşuruz?
We speak English. Biz İngilizce konuşuruz.

You speak English. Sen İngilizce konuşursun.


How do I speak English? Ben nasıl İngilizce konuşurum?
You speak English well. Sen iyi İngilizce konuşursun.

How do we speak English? Biz nasıl İngilizce konuşuruz?


You speak English well. Siz iyi İngilizce konuşursunuz.

How do they speak Turkish? Onlar nasıl Türkçe konuşurlar?


They speak Turkish badly. Onlar kötü Türkçe konuşurlar.

How do they speak English? Onlar nasıl İngilizce konuşurlar?


They speak English very well. Onlar çok iyi İngilizce konuşurlar.

How do I speak English? Ben nasıl İngilizce konuşurum?


You speak English very well. Sen çok iyi İngilizce konuşursun.

What do they speak? Onlar ne konuşurlar?


They speak English. Onlar İngilizce konuşurlar.
How do they speak English? Onlar nasıl İngilizce konuşurlar?
They speak English very badly. Onlar çok kötü İngilizce konuşurlar.

What do we speak? Biz ne konuşuruz?


You speak English. Siz İngilizce konuşursunuz.
How do we speak English? Biz nasıl İngilizce konuşuruz?
You speak English badly. Siz kötü İngilizce konuşursunuz.

What do you speak? Siz ne konuşursunuz?


We speak English. Biz İngilizce konuşuruz.
How do you speak English? Siz nasıl İngilizce konuşursunuz?
We speak English very badly. Biz çok kötü İngilizce konuşuruz.

What does she speak? O ne konuşur?


She speaks Turkish. O Türkçe konuşur.
How does she speak Turkish? O nasıl Türkçe konuşur?
She speaks Turkish very well. O çok iyi Türkçe konuşur.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 17
What does he speak? O ne konuşur?
He speaks Turkish. O Türkçe konuşur.
How does he speak Turkish? O nasıl Türkçe konuşur?
He speaks Turkish very badly. O çok kötü Türkçe konuşur.

What do they speak? Onlar ne konuşurlar?


They speak Turkish. Onlar Türkçe konuşurlar.
How do they speak Turkish? Onlar nasıl Türkçe konuşurlar?
They speak Turkish very well. Onlar çok iyi Türkçe konuşurlar.

Soru Cümlesi Oluşturma

Soru cümlesi oluştururken birinci yöntem daha önce gördüğümüz gibi soru
cümlelerinden yararlanmaktır. What? How? gibi. Bunun yanında
kullanılan ikinci yöntem ise yardımcı fiil “do”nun cümlenin başına
getirilmesi suretiyle soru yapılmasıdır.

yes evet
no hayır

Do you speak? Sen konuşur musun?


Yes, I speak. Evet, konuşurum.
Yes, I do. Evet, ben yaparım (konuşurum).

Buradaki “Yes, I do” İfadesi sorulan sorudaki eylemi yaptığımızı ifade


etmenin kısa yoludur. Sorulan soruya göre farklı anlamlar alabilir.

Do I speak? Ben konuşur muyum?


Yes, you speak. Evet, konuşursun.
Yes, you do. Evet, konuşursun.

Does she speak? O konuşur mu?


Yes, she speaks. Evet, o konuşur.
Yes, she does. Evet, o konuşur.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 18
Do they speak? Onlar konuşurlar mı?
Yes, they speak. Evet, onlar konuşurlar.
Yes, they do. Evet, onlar konuşurlar.

Do you speak English? Sen İngilizce konuşur musun?


Yes, I speak English. Evet, ben İngilizce konuşurum.
Yes, I do. Evet, ben konuşurum.

Do they speak Turkish? Onlar Türkçe konuşurlar mı?


Yes, they speak Turkish. Evet, onlat Türkçe konuşurlar.
Yes, they do. Evet, onlar konuşurlar.

Does she speak English? O İngilizce konuşur mu?


Yes, she speaks English. Evet, o İngilizce konuşur.
Yes, she does. Evet, o konuşur.

Does he speak Turkish? O Türkçe konuşur mu?


Yes, he speaks Turkish. Evet, o Türkçe konuşur.
Yes, he does. Evet, o konuşur.

Does Kaan speak English? Kaan İngilizce konuşur mu?


Yes, Kaan speaks English. Evet, Kaan İngilizce konuşur.
Yes, he does. Evet, o konuşur.

İngilizcede Olumsuz Cümle Yapımı

İngilizcede bir tane olumsuzluk sözcüğü vardır. Bu da biraz sonra


göreceğimiz gibi yardımcı fiillerle birleşerek biraz farklılaşabilen “not”
sözcüğüdür. Türkçeye “değil” ya da cümlenin fiiline eklenen bir
olumsuzluk takısı ile çevrilir.

İngilizcede söylenimini kolaylaştırmak için “not” olumsuzluk sözcüğü


“do” yardımcı fiiliyle birleştirilip aşağıdaki şekilde de söylenebilmektedir.
Ayrı olarak söylenebildiği gibi çoğunlukla birleştirilerek kullanılır.

Do not = don’t (dont)


Does not = doesn’t (dazınt)

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 19
German (cörmın) Almanca
French (firenç) Fransızca

I do not speak English. Ben İngilizce konuşmam.


I don’t speak English. Ben İngilizce konuşmam.

She does not speak German. O Almanca konuşmaz.


She doesn’t speak German. O Almanca konuşmaz.

We do not understand. Biz anlamayız.


We don’t understand. Biz anlamayız.
They do not learn English. Onlar İngilizce öğrenmezler.
They don’t learn English. Onlar İngilizce öğrenmezler.

She does not learn German. O Almanca öğrenmez.


She doesn’t learn German. O Almanca öğrenmez.

Do you speak German? Sen Almanca konuşur musun?


No, I do not speak German. Hayır, ben Almanca konuşmam.
No, I don’t speak German. Hayır, ben Almanca konuşmam.

Does she learn French? O Fransızca öğrenir mi?


No, she does not learn French. Hayır, o Fransızca öğrenmez.
No, she doesn’t learn French. Hayır, o Fransızca öğrenmez.

Do you speak Turkish well? Siz iyi Türkçe konuşur musunuz?


No, I don’t speak Turkish well. Hayır, ben iyi Türkçe konuşmam.

Do they speak German badly? Onlar Kötü Almanca mı konuşurlar?


Yes, they speak German badly. Evet, onlar Kötü Almanca
konuşurlar.
No, they don’t speak German badly. Hayır, onlar kötü Almanca
konuşmazlar.

Do they learn English well? Onlar iyi İngilizce öğrenirler mi?


No, they don’t learn English well. Hayır, onlar iyi İngilizce
öğrenmezler.
Yes, they learn English well. Evet, onlar iyi İngilizce öğrenirler.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 20
Belirsiz zamirler

Burada “no one” hiç kimse söcüğünün kullanılışına dikkat etmek gerekir.
“no one” ile beraber “not” olumsuzluk sözcüğü kullanılmaz.
someone (samvan) birisi
no one (no van) hiç kimse
anyone (eni van) herhangi biri, hiç kimse
everyone (evrivan) herkes
Turkiye Türkiye
England (ingiland) İngiltere
Germany (cörmıni) Almanya
France (fırans) Fransa
in (in) içinde, -de, -da
there (der) orada
here (hiyır) burada

Someone speaks English. Birisi İngilizce konuşur.


Does someone speak English? Birisi İngilizce konuşur mu?
Yes, Kaan speaks English. Evet, Kaan İngilizce konuşur.
No, no one speaks English. Hayır, hiç kimse İngilizce
konuşmaz.
In England everyone speaks İngiltere‟de Herkes İngilizce
English. konuşur.
In Turkiye everyone speaks Türkiye‟de herkes Türkçe konuşur.
Turkish.
In Germany everyone speaks Almanya‟da herkes Almanca
German. konuşur.
In France everyone speaks French. Fransa‟da herkes Fransızca
konuşur.
In Germany no one speaks French. Almanya‟da hiç kimse Fransızca
konuşmaz.
In Turkiye no one speaks German. Türkiye‟de hiç kimse Almanca
konuşmaz.
In England no one speaks Turkish. İngiltere‟de hiç kimse Türkçe
konuşmaz.
In France no one speaks English. Fransa‟da hiç kimse İngilizce
konuşmaz.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 21
Someone speaks Turkish here. Birisi burada Türkçe konuşur.
No one speaks Turkish here. Burada hiç kimse Türkçe
konuşmaz.
Everyone speaks Turkish here. Burada herkes Türkçe konuşur.

Someone speaks English there. Birisi orada İngilizce konuşur.


No one speaks English there. Orada hiç kimse İngilizce
konuşmaz.
Everyone speaks English there. Orada herkes İngilizce konuşur.

Learn (lörn)
Öğrenmek

Who? Learn Kim? Öğrenmek


I learn Ben öğrenirim
You learn Sen öğrenirsin
He, She, It learns O öğrenir
We learn Biz öğreniriz
You learn Siz öğrenirsiniz
They learn Onlar öğrenirler

I learn English. Ben İngilizce öğrenirim.


She learns Turkish well. O iyi Türkçe öğrenir.
We learn English badly. Biz kötü İngilizce öğreniriz.
They learn Turkish very badly. Onlar çok kötü Türkçe öğrenirler.
He learns English very well. O çok iyi İngilizce öğrenir.

Who learns? Kim öğrenir?


You learn. Siz öğrenirsiniz.
What do we learn? Biz ne öğreniriz?
You learn Turkish. Siz Türkçe öğrenirsiniz.
How do we learn Turkish? Biz nasıl Türkçe öğreniriz?
You learn Turkish well. Siz iyi Türkçe öğrenirsiniz.

Who learns? Kim öğrenir?


They learn. Onlar öğrenirler.
What do they learn? Onlar ne öğrenirler?

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 22
They learn Turkish. Onlar Türkçe öğrenirler.
How do they learn Turkish? Onlar nasıl Türkçe öğrenirler?
They learn Turkish badly. Onlar kötü Türkçe öğrenirler.

Who learns? Kim öğrenir?


I learn. Ben öğrenirim.
What do you learn? Sen ne öğrenirsin?
I learn English? Ben İngilizce öğrenirim.
How do you learn English? Sen nasıl İngilizce öğrenirsin?
I learn English very well. Ben çok iyi İngilizce öğrenirim.

What do you learn? Siz ne öğrenirsiniz?


We learn English. Biz İngilizce öğreniriz.
How do you learn English? Siz nasıl İngilizce öğrenirsiniz?
We learn English very well. Biz çok iyi İngilizce öğreniriz.

What does she learn? O ne öğrenir?


She learns English. O İngilizce öğrenir.
How does she learn English? O nasıl İngilizce öğrenir?
She learns English very well. O çok iyi İngilizce öğrenir.

Who learns? Kim öğrenir?


He learns. O öğrenir.
What does he learn? O ne öğrenir?
He learns Turkish. O Türkçe öğrenir.
How does he learn Turkish? O nasıl Türkçe öğrenir?
He learns Turkish very badly. O çok kötü Türkçe öğrenir.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 23
With (wit)
İle

Who? With whom? Kim? Kiminle?


I with me (mi) Ben benimle
You with you (yu) Sen seninle
He with him (him) O onunla
She with her (hör) O onunla
It with it (it) O onunla
We with us (as) Biz bizimle
You with you (yu) Siz sizinle
They with them (dem) Onlar onlarla
Kaan with Kaan Kaan Kaan’la
Nilgun with Nilgün Nilgün Nilgün’le
Sibel with Sibel Sibel Sibel’le

With whom do you speak? Sen kiminle konuşursun?


I speak with you. Ben seninle konuşurum.
They don‟t speak with us. Onlar bizimle konuşmazlar.

She speaks with Kaan. O Kaan ile konuşur.


Does she speak with Sibel? O Sibel ile konuşur mu?
Yes, she speaks with Sibel. Evet, o Sibel ile konuşur.

He learns with you. O sizinle öğrenir.


She learns with them. O onlarla öğrenir.
I learn with her. Ben onunla öğrenirim.

She learns with me very well. O benimle çok iyi öğrenir.


I learn with you very badly. Ben seninle çok kötü öğrenirim.

Who learns with you? Kim seninle öğrenir?


Kaan learns with me. Kaan benimle öğrenir.

Who learns with him? Kim onunla öğrenir?


Irina learns with him İrina onunla öğrenir.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 24
What do you learn? Sen ne öğrenirsin?
I learn English. Ben İngilizce öğrenirim.
Do you learn English with Hakan? Sen İngilizceyi Hakan ile mi
öğrenirsin?
Yes, I learn English with Hakan. Evet, ben İngilizceyi Hakan ile
öğrenirim.
No, I don‟t learn English with Hayır, ben Hakan’la İngilizce
Hakan. öğrenmem.

With whom do you learn English? Sen kiminle İngilizce öğrenirsin?


I learn English with Elif. Ben Elif’le İngilizce öğrenirim.

With whom do you understand? Sen kiminle anlarsın?


I understand with you. Ben seninle anlarım.

With whom she learns English? O kiminle İngilizce öğrenir?


She learns English with us. O bizimle İngilizce öğrenir.

With whom do you learn Turkish? Sen kiminle Türkçe öğrenirsin?


I learn Turkish with them. Ben onlarla Türkçe öğrenirim.

Yeni kelimeler

when (ven) ne zaman


later (leytır) sonra
never (nevır) hiçbir zaman, asla
everyday (evridey) her gün
generally (cenerali) genellikle
usually (yujuli) genelde
always (olveys) her zaman
sometimes (samtayms) bazen

When do you speak? Sen ne zaman konuşursun?


I always speak. Ben her zaman konuşurum.
What do you always speak? Sen her zaman ne konuşursun?
I always speak English? Ben her zaman İngilizce
konuşurum.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 25
How do you always speak English? Sen her zaman nasıl İngilizce
konuşursun?
I always speak English very well. Ben her zaman çok iyi İngilizce
konuşurum.

When do you learn? Sen ne zaman öğrenirsin?


I learn everyday. Ben her gün öğrenirim.
How do you learn English every Sen her gün nasıl İngilizce
day? öğrenirsin?
Every day I learn English very Ben her gün çok kötü İngilizce
badly. öğrenirim.

When do you speak English with Sen onunla ne zaman İngilizce


him? konuşursun?
Everyday I speak English with him. Ben onunla her gün İngilizce
konuşurum.

When does she learn something? O ne zaman bir şey öğrenir?


Sometimes she learns something. Bazen o bir şey öğrenir.
What does she generally learn? O genellikle ne öğrenir?
She generally learns French. Genellikle o Fransızca öğrenir.

When do you speak English? Sen ne zaman İngilizce konuşursun.


I never speak English. Ben hiçbir zaman İngilizce
konuşmam.

What do you speak everyday? Sen her gün ne konuşursun?


Everyday I speak German but today Her gün ben Almanca konuşurum
I speak Turkish. ama bugün ben Türkçe konuşurum.

What does she learn everyday? O her gün ne öğrenir?


Everyday she learns French but O her gün Fransızca öğrenir ama
today she learns German. bugün o Almanca öğrenir.

With whom does she never speak? O kiminle hiçbir zaman konuşmaz?
She never speaks with us. O bizimle asla konuşmaz.

What do you usually speak? Sen genelde ne konuşursun?


I usually speak English. Ben genelde İngilizce konuşurum.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 26
With whom do you usually speak? Sen genelde kiminle konuşursun?
I usually speak with Kaan. Ben genelde Kaan‟la konuşurum.

From (fırom)
-den, -dan

Who? From whom? Kim? Kimden?


I from me Ben benden
You from you Sen senden
He from him O ondan
She from her O ondan
We from us Biz bizden
You from you Siz sizden
They from them Onlar onlardan
Kaan from Kaan Kaan Kaan‟dan
Nilgün from Nilgün Nilgün Nilgün‟den
Sibel from Sibel Sibel Sibel‟den
Izmir from Izmir İzmir İzmir‟den
Ankara from Ankara Ankara Ankara‟dan
Türkiye from Türkiye Türkiye Türkiye‟den
England from England İngiltere İngiltere‟den

I learn from you. Ben senden öğrenirim.


She learns from me. O benden öğrenir.
They learn from us. Onlar bizden öğrenirler.

He learns Turkish from her. O ondan Türkçe öğrenir.


I learn English from Kaan. Ben Kaan’dan İngilizce öğrenirim.
We learn Turkish from Sibel. Biz Sibel’den Türkçe öğreniriz.
She learns English from them. O onlardan İngilizce öğrenir.

What do you learn from me? Sen benden ne öğrenirsin?


I learn English from you. Ben senden İngilizce öğrenirim.
How do you learn from me? Sen benden nasıl öğrenirsin?
I learn from you very well. Ben senden çok iyi öğrenirim.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 27
How do they learn Turkish from Onlar bizden nasıl Türkçe
us? öğrenirler?
They learn Turkish from us very Onlar bizden çok kötü Türkçe
badly. öğrenirler.

What do they learn from us? Onlar bizden ne öğrenirler?


They learn English from us very Onlar bizden çok iyi İngilizce
well. öğrenirler.

For
İçin

Who? For whom? Kim? Kimin için?


I for me Ben benim için
You for you Sen senin için
He for him O onun için
She for her O onun için
It for it O onun için
We for us Biz bizim için
You for you Siz sizin için
They for them Onlar onlar için
Kaan for Kaan Kaan Kaan için
Nilgün for Nilgün Nilgün Nilgün için
Sibel for Sibel Sibel Sibel için

Who for whom speaks? Kim kimin için konuşur?

Speak for me Benim için konuşmak


Speak for her Onun için konuşmak
Speak English for her Onun için İngilizce konuşmak
Learn Turkish for him Onun için Türkçe öğrenmek

For whom do you speak? Sen kimin için konuşursun?


I speak for you. Ben senin için konuşurum.
What do you speak for me? Sen benim için ne konuşursun?
I speak for you Turkish. Ben senin için Türkçe konuşurum.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 28
For whom do you learn? Sen kimin için öğrenirsin?
I learn for me. Ben benim için öğrenirim.

For whom do you speak? Sen kimin için konuşursun?


I speak for you. Ben senin için konuşurum.

For whom does she understand O kimin için İngilizce anlar?


English?
She understands English for O Hakan için İngilizce anlar.
Hakan.

How do you speak for me? Sen benim için nasıl konuşursun?
I speak for you well. Ben senin için iyi konuşurum.

How do you learn for you? Sen senin için nasıl öğrenirsin?
I don‟t learn for me, I learn for you. Ben benim için öğrenmem, ben
senin için öğrenirim.
What do you learn for me? Sen benim için ne öğrenirsin?
I learn English for you. Ben senin için İngilizce öğrenirim.

Understand (andırsitend)
Anlamak

Who? Understand Kim? Anlamak


I understand Ben anlarım
You understand Sen anlarsın
He, She, It understands O anlar
We understand Biz anlarız
You understand Siz anlarsınız
They understand Onlar anlarlar

I understand. Ben anlarım.


You understand well. Sen iyi anlarsın.
He understands very well. O çok iyi anlar.
She understands badly. O kötü anlar.
We understand very badly. Biz çok kötü anlarız.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 29
What do you understand? Sen ne anlarsın?
I understand English. Ben İngilizce anlarım.
How do you understand English? Sen nasıl İngilizce anlarsın?
I understand English well. Ben iyi İngilizce anlarım.

Who understands? Kim anlar?


He understands. O anlar.
What does he understand? O ne anlar?
He understands English. O İngilizce anlar.
How does he understand English? O nasıl İngilizce anlar?
He understands English very well. O çok iyi İngilizce anlar.

Who understands? Kim anlar?


She understands. O anlar.
What does she understand? O ne anlar?
She understands German. O Almanca anlar.
How does she understand German? O nasıl Almanca anlar?
She understands German very O çok kötü Almanca anlar.
badly.

What does he understand? O ne anlar?


He understands French. O Fransızca anlar.
How does he understand French? O nasıl Fransızca anlar?
He understands French badly. O kötü Fransızca anlar.

What do you understand? Siz ne anlarsınız?


I understand German. Ben Almanca anlarım.
How do you understand German? Sen nasıl Almanca anlarsın?
I understand German very well. Ben çok iyi Almanca anlarım.

What do they understand? Onlar ne anlarlar?


They understand French. Onlar Fransızca anlarlar.
How do they understand French? Onlar nasıl Fransızca anlarlar?
They understand French badly. Onlar kötü Fransızca anlarlar.
How do they speak French? Onlar nasıl Fransızca konuşurlar?
They speak French very badly. Onlar çok kötü Fransızca
konuşurlar.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 30
Who understands German? Kim Almanca anlar?
Hakan understands German. Hakan Almanca anlar.
How does Hakan understand Hakan nasıl Almanca anlar?
German?
He understands German very O çok kötü Almanca anlar.
badly.

Who understands English? Kim İngilizce anlar?


You understand English. Sen İngilizce anlarsın.
How do I understand English? Ben nasıl İngilizce anlarım?
You understand English very well. Sen çok iyi İngilizce anlarsın.

Who? Whom? Kim? Kimi? Kime?


I me (mi) Ben beni, bana
You you (yu) Sen seni, sana
He him (him) O onu, ona
She her (hör) O onu, ona
We us (as) Biz bizi, bize
You you (yu) Siz sizi, size
They them (dem) Onlar onları, onlara

I understand you. Ben seni anlarım.


I don‟t understand you. Ben seni anlamam.

I understand her. Ben onu anlarım.


I don‟t understand her. Ben onu anlamam.

He understands me. O beni anlar.


He doesn‟t understand me. O beni anlamaz.

She understands you. O sizi anlar.


She doesn‟t understand you. O sizi anlamaz.

She understands him. O onu anlar.


She doesn‟t understand him. O onu anlamaz.

I understand Kaan but he doesn‟t Ben Kaan‟ı anlarım ama o beni


understand me. anlamaz.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 31
Sometimes I understand you. Ben bazen seni anlarım.
He always understands me. O beni her zaman anlar.

She understands me. O beni anlar.


We understand them. Biz onları anlarız.
They don‟t understand us. Onlar bizi anlamazlar.

Do you understand me? Sen beni anlar mısın?


Yes, I understand you. Evet, ben seni anlarım.
No, I don‟t understand you. Hayır, ben seni anlamam.

Does she understand her? O onu anlar mı?


Yes, she understands her. Evet, o onu anlar.
No, she doesn‟t understand her. Hayır, o onu anlamaz.
She learns German to understand O seni anlamak için Almanca
you. öğrenir.

Without (vitaut)
-siz, -sız

Who? Without whom? Kim? Kimsiz?


I without me Ben bensiz
You without you Sen sensiz
He without him O onsuz
She without her O onsuz
It without it O onsuz
We without us Biz bizsiz
You without you Siz sizsiz
They without them Onlar Onlarsız
Kaan without Kaan Kaan Kaan‟sız
Nilgün without Nilgün Nilgün Nilgün‟süz
Sibel without Sibel Sibel Sibel‟siz
Izmir without Izmir İzmir İzmir‟siz
Ankara without Ankara Ankara Ankara‟sız
Türkiye without Türkiye Türkiye Türkiye‟siz
England without England İngiltere İngiltere‟siz

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 32
I speak without you. Ben sensiz konuşurum.
I learn without you. Ben sensiz öğrenirim.

They speak without us. Onlar bizsiz konuşurlar.


We learn English without them. Biz onlarsız İngilizce öğreniriz.

I don‟t learn English without you. Ben sensiz İngilizce öğrenmem.

I don‟t speak English without you. Ben sensiz İngilizce konuşmam.

Do they learn English without me? Onlar bensiz İngilizce öğrenirler


mi?
No, they don‟t learn English Hayır, onlar sensiz İngilizce
without you. öğrenmezler.

Yeni kelimeler

and (end) ve
enough (inaf) yeterli, yeterince
or (or) veya, ya da, yoksa
but (bat) ama, fakat

English and Turkish İngilizce ve Türkçe


England and Türkiye İngiltere ve Türkiye
Germany and France Almanya ve Fransa
France and Türkiye Fransa ve Türkiye

English or Turkish İngilizce ya da Türkçe


English or Turkish? İngilizce mi yoksa Türkçe mi?

You or me Ben ya da sen


You or me? Sen mi yoksa ben mi?

Germany or France Almanya ya da Fransa


Germany or France? Almanya mı yoksa Fransa mı?

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 33
France or Türkiye Fransa ya da Türkiye
France or Türkiye? Fransa mı yoksa Türkiye mi?

I speak but you don‟t speak. Ben konuşurum ama sen


konuşmazsın.
She learns but he doesn‟t learn. O öğrenir ama o öğrenmez.
We understand but you don‟t Biz anlıyoruz ama siz
understand. anlamıyorsunuz?

We speak English but you speak Biz İngilizce konuşuruz ama siz
Turkish. Türkçe konuşursunuz.

They understand Turkish but we Onlar Türkçe anlarlar ama biz


understand German. Almanca anlarız.

We learn French but they learn Biz Fransızca öğreniriz ama onlar
German. Almanca öğrenirler.

They understand English very well Onlar çok iyi İngilizce anlarlar ama
but we don‟t understand. biz anlamayız.

We learn but she doesn‟t learn. Biz öğreniriz ama o öğrenmez.

Something/ nothing/ anything

“Nothing” ile oluşturulan olumsuz cümle yapılarında olumsuzluk eki


“not” kullanılmaz. “Anything” ise “not” olumsuzluk ekiyle beraber
kullanılır.

something (samting) bir şey


nothing (nating) hiçbir şey
anything (eniting) hiçbir şey, her hangi bir şey

I understand something. Ben bir şey anlarım.


I understand nothing. Ben hiçbir şey anlamam.
I don’t understand anything. Ben hiçbir şey anlamam.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 34
I learn something. Ben bir şey öğrenirim.
I learn nothing. Ben hiçbir şey öğrenmem.
I don’t learn anything. Ben hiçbir şey öğrenmem.

I speak something with you. Ben seninle bir şey konuşurum.


I speak nothing with you. Ben seninle hiçbir şey konuşmam.
I don’t speak anything with you. Ben seninle hiçbir şey konuşmam.

We speak but you don’t speak Biz konuşuruz ama siz hiçbir şey
anything. konuşmazsınız.

I learn something but she learns Ben bir şey öğrenirim ama o hiçbir
nothing. şey öğrenmez.

We understand something but they Biz bir şey anlarız ama onlar hiçbir
don’t understand anything. şey anlamazlar.

What do you learn from me? Sen benden ne öğrenirsin?


I learn something from you. Ben senden bir şey öğrenirim.
I learn nothing from you. Ben senden hiçbir şey öğrenmem.
I don’t learn anything from you. Ben senden hiçbir şey öğrenmem.

Do you learn something? Sen bir şey öğrenir misin?


No, I learn nothing. Hayır, ben hiçbir şey öğrenmem.
No, I don’t learn anything. Hayır, ben hiçbir şey öğrenmem.

Do you understand something? Sen bir şey anlar mısın?


Yes, I understand something. Evet, ben bir şey anlarım.
No, I understand nothing. Hayır, ben hiçbir şey anlamam.
No, I don’t understand anything. Hayır, ben hiçbir şey anlamam.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 35
To (tu)

Daha önce “Seninle konuşurum” cümlesini “with” edatı ile yapmıştık. Bu


İngilizcede doğru olan ama az kullanılan bir yöntemdir. İngilizcede genel
olarak “to” edatı kullanılır.

Who? To whom? Kim? Kimsiz?


I to me Ben bana
You to you Sen sana
He to him O ona
She to her O ona
It to it O ona
We to us Biz bize
You to you Siz size
They to them Onlar Onlara
Kaan to Kaan Kaan Kaan‟a
Nilgün to Nilgün Nilgün Nilgün‟e
Sibel to Sibel Sibel Sibel‟e
Izmir to Izmir İzmir İzmir‟e
Ankara to Ankara Ankara Ankara‟ya
Türkiye to Türkiye Türkiye Türkiye‟ye
England to England İngiltere İngiltere‟ye

To whom do you speak? Sen kime söylersin?


Sen kiminle konuşursun?

I speak to you. Ben sana söylerim.


Ben seninle konuşurum.

To whom do I speak English? Ben kiminle İngilizce konuşurum?


You speak English to us. Sen bizimle İngilizce konuşursun.

I speak to Kaan but he doesn‟t Ben Kaan ile konuşurum ama o


understand me. beni anlamaz.

She speaks to me and I understand O benimle konuşur ve ben her şeyi


everything. anlarım.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 36
No one speaks to me here. Burada benimle hiç kimse
konuşmaz.
Everyone speaks to me here. Burada herkes benimle konuşur.

I speak to you, don‟t you Ben seninle konuşurum, anlamıyor


understand? musun?

Do you speak to me? Sen bana mı söylüyorsun?


Yes, I speak to you. Evet, ben sana söylüyorum.

Who speaks to you? Kim seninle konuşur?


Kaan usually speaks to me. Genelde Kaan benimle konuşur.

Do
Yapmak

Burada öğreneceğimiz “do” yapmak anlamına gelir ve daha önce


öğrenmiş olduğumuz “do” ile sesteş sözcüklerdir ve çekimleri aynıdır.

What do you do? Sen ne yaparsın?


I speak English. Ben İngilizce konuşurum.

What does she do? O ne yapar?


She learns English? O İngilizce öğrenir.

What do they do? Onlar ne yaparlar?


They speak Turkish. Onlar Türkçe konuşurlar.

What does he do? O ne yapar?


He speaks to Kaan. O Kaan ile konuşur.

What do you do? Sen ne yaparsın?


I speak to you. Ben seninle konuşurum.

What does she do? O ne yapar?


She learns French. O Fransızca öğrenir.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 37
What do they do? Onlar ne yaparlar?
They learn German an French. Onlar Fransızca ve Almanca
öğrenirler.
What does she do? O ne yapar?
She learns French and speaks to O Fransızca öğrenir ve benimle
me. konuşur.

Live (liv)
Yaşamak, bir yerde ikamet etmek

Who? Live Kim? Yaşamak


I live Ben yaşarım
You live Sen yaşarsın
He, she, it lives (livs) O yaşar
We live Biz yaşarız
You live Siz yaşarsınız
They live Onlar yaşarlar

Where do you live? Sen nerede yaşarsın?


I live in Antalya. Ben Antalya’da otururum.
Where does she live? O nerede yaşıyor?
She lives in Izmir. O İzmir’de yaşıyor.

Where does he live? O nerede yaşıyor?


He lives in New York. O New York‟ta yaşıyor.
Where do we live? Biz nerede yaşıyoruz?
We live in Türkiye. Biz Türkiye’de yaşıyoruz.

Where do they live? Onlar nerede yaşıyorlar.


They live in England. Onlar İngiltere’de yaşıyorlar.

With whom do you live in Sen İngiltere’de kiminle


England? yaşıyorsun?
I live in England with Kaan. Ben İngiltere’de Kaan ile
yaşıyorum.
Who lives in Ankara? Kim Ankara’da oturur?
They live in Ankara. Onlar Ankara’da otururlar?

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 38
Be (bi)
Olmak

“Be” olmak fiili İngilizcedeki en önemli yardımcı fiillerden biridir. Birçok


yerde karşımıza çıkar. Düzensiz bir fiildir ve ben, sen, o gibi şahıslara
çekimi sırasında farklı olarak çekilir. Türkçe anlamları farklı olduğu gibi
genel olarak. Ben öğrenciyim, sen küçüksün, o çocuktur. Cümlelerinde
“öğrenciyim” deki “–im”, küçüksün de ki “-sün”, çocuktur da ki “tur”
İsim soylu kelimelerin sonuna gelerek onların yüklem olmasını sağlayan,
ek hâlindeki fiildir ve buradaki İngilizce “be” karşılığıdır.

this (dis) bu
that (det) şu
it (it) o
a, an (e-en) bir (belirsiz tanım edatı)
the (dı) belirli tanım edatı
book (buk) kitap
class (kılas) sınıf
building (biyılding) bina
man (men) adam, erkek
woman (vumen) kadın
boy (boy) erkek çocuk
girl (görl) kız çocuk
student (sıtudent) öğrenci
father (fadır) baba
mother (madır) anne
son (san) oğul, erkek evlat
daughter (doğtır) kız evlat
sister (sister) kız kardeş
brother (bıradır) erkek kardeş
hungry (hangıri) aç
thirsty (törsdi) susamış
eat (iyt) yemek
drink (drink) içmek

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 39
Olumsuz cümle yaparken her zaman olduğu gibi gene “not” olumsuzluk
sözcüğünden yararlanılır. “Not” olumsuzluk sözcüğü “is” ve “are” ile
birleşebilir ve o zaman aşağıdaki gibi yazılırlar.

is not = isn’t
are not = aren’t

Who? Be Kim? Olmak


I am (em) Ben …im
You are (ar) Sen …sin
He, she, it is (iz) O …dir
We are (ar) Biz …iz
You are (ar) Siz …siniz
They are (ar) Onlar …lar

I am Kaan. Ben Kaan‟ım.


I am not Kaan. Ben Kaan değilim.

She is Sibel. O Sibel‟dir.


She is not Sibel. O Sibel değildir.
She isn’t Sibel. O Sibel değildir.

We are Kaan and Sibel. Biz Sibel ve Kaan‟ız.


We are not Kaan and Sibel. Biz Sibel ve Kaan değiliz.
We aren’t Kaan and Sibel. Biz Sibel ve Kaan değiliz.

Who are you? Sen kimsin?


I am Burak. Ben Burak‟ım.
I am not Burak. Ben burak değilim.

Who is he? O kimdir?


He is Hakan. O Hakan‟dır.
He isn’t Hakan. O hakan değildir.

Who are you? Siz Kimsiniz?


We are Hakan and Burak. Biz Burak ve Hakan’ız.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 40
“Be” yardımcı fiili ile soru yapımı gayet basittir. “Be” yardımcı fiilinin
şahıslara göre çekimlenmiş halleri olan “am, is, are” şahıs zamirleriyle
yer değiştirerek cümlenin başına geçer.

I am a doctor. Ben bir doktorum.


Am I a doctor? Ben bir doktor muyum?

Are you Kaan? Sen Kaan mısın?


Yes, I am Kaan. Evet, ben Kaan’ım.

a boy bir erkek çocuk


a woman bir kadın
a man bir adam
a sister bir kız kardeş
a son bir erkek evlat
a girl bir kız
a student bir öğrenci

I am a student. Ben bir öğrenciyim.


I am not a student. Ben bir öğrenci değilim.

She is a girl. O bir kızdır.


She is not a girl. O biz kız değildir.

You are a man. Sen bir erkeksin.


You are not a man. Sen bir erkek değilsin.

He is a Father. O bir babadır.


He is not a father. O bir baba değildir.

She is a mother. O bir annedir.


She is not a mother. O bir anne değildir.

I am thirsty. Ben susadım.


I am not thirsty. Ben susamadım.

He is hungry. O açtır.
He is not hungry. O aç değildir.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 41
It is a book. O bir kitaptır.
It is not a book. O bir kitap değildir.

He is a student. O bir öğrencidir.


He is not a student. O bir öğrenci değildir.

It is a building. O bir binadır.


It is not a building. O bir bina değildir.

Is he a student? O bir öğrenci midir?


Yes, he is a student. Evet, o bir öğrencidir.
No, he is not a student. Hayır, o bir öğrenci değildir.

Are you hungry? Sen aç mısın?


Yes, I am hungry. Evet, ben açım.
No, I am not hungry. Hayır, ben aç değilim.

Are you thirsty? Susadın mı?


Yes, I am thirsty. Evet, ben susadım.
No, I am not thirsty. Hayır, ben susamadım.

Is she a mother? O bir anne midir?


Yes, she is a mother. Evet, o bir annedir.
No, she is not a mother. Hayır, o bir anne değildir.

Are you hungry? Sen aç mısın?


Yes, I am hungry. Evet, ben açım.
Yes, I am. Evet, benim. (açım)
I am thirsty and hungry. Ben açım ve susadım.

I am hungry. Ben açım.


You are thirsty. Sen susadın.
They are very hungry Onlar çok açlar.
We are very thirsty. Biz çok susadık.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 42
teacher (tiçır) öğretmen
doctor (doktır) doktor
dentist (dentist) dişçi
lawyer (lovyır) avukat
pilot (paylıt) pilot
nurse (nörs) hemşire

Who is she? O kimdir?


She is Nilgün. O Nilgün‟dür.
What is Nilgün? Nilgün nedir? (Ne iş yapar?)
She is a nurse O bir hemşiredir.

Who are you? Sen kimsin?


I am Kaan. Ben Kaan‟ım.
What are you? Sen nesin?
I am a lawyer. Ben bir avukatım.

Who is he? O kimdir?


He is Tom? O Tom‟dur.
What is he? O nedir?
He is a teacher. O bir öğretmendir.

Are you Kaan? Sen Kaan mısın?


Yes, I am Kaan. Evet, ben Kaan‟ım.
No, I am not Kaan. Hayır, ben Kaan değilim.

Are you a nurse? Sen bir hemşire misin?


Yes, I am a nurse. Evet, ben bir hemşireyim.
No, I am not a nurse. Hayır, ben bir hemşire değilim.

Am I a doctor? Ben bir doktor muyum?


Yes, you are a doctor. Evet, sen bir doktorsun.
No, you are not a doctor. Hayır, sen bir doktor değilsin.

Is she a teacher? O bir öğretmen midir?


Yes, she is a teacher. Evet, o bir öğretmendir.
No, she is not a teacher. Hayır, o bir öğretmen değildir.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 43
Is he a pilot? O bir pilot mudur?
Yes, he is a pilot. Evet, o bir pilottur.
No, he is not a pilot. Hayır, o bir pilot değildir.

Are you a mother? Sen bir anne misin?


Yes, I am a mother. Evet, ben bir anneyim.
No, I am not a mother. Hayır, ben bir anne değilim.

Is he a father? O bir baba mıdır?


Yes, he is a father. Evet, o bir babadır.
No, he is not a father Hayır, o bir baba değildir.

I am Kaan. Ben Kaan‟ım.


She is Deniz. O deniz‟dir.

They are Hakan and Kaan. Onlar Hakan ve Kaan‟dır.


We are Ahmet and Murat. Biz Ahmet ve Murat‟ız.

Who are you? Sen kimsin?


I am Hakan. Ben Hakan‟ım.
What are you Hakan? Hakan sen nesin?
I am a student. Ben bir öğrenciyim.

İşaret zamirleri

İşaret zamirleri, sözü söyleyen kişinin bilinen veya daha yakından


belirlenmesine, kişi veya cisme işaret etmesine yarayan sözcüklerdir.

“This, that ve it” işaret zamirleridir this işaret zamiri bu anlamına gelir ve
yakındaki varlıklar için kullanılır. That ise genellikle şu anlamındadır ve
uzaktaki varlıkları işaret eder. “It” ise cansız varlıklar için kullanılır.. “It”
işaret zamiri sonra daha ayrıntılı olarak ele alınacaktır.

this bu
that şu
it o

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 44
What is this? Bu nedir?
This is a book. Bu bir kitaptır.

What is that? Şu nedir?


That is a student. Şu bir öğrencidir.

What is it? O nedir?


It is a building. O bir binadır.

Is this a book? Bu bir kitap mıdır?


Yes, this is a book. Evet, bu bir kitaptır.
No, this is not a book. Hayır, bu bir kitap değildir.

Is it a building? Bu bir bina mıdır?


Yes, it is a building. Evet, bu bir binadır.
No, it is not a building. Hayır, bu bir bina değildir.

What is this? Bu nedir?


This is a book Bu bir kitaptır.
What is that? Şu nedir?
That is a class Şu bir sınıftır.

What is that? Şu nedir?


That is a building. Şu bir binadır.

What is this? Bu nedir?


This is a boy. Bu bir erkek çocuktur.
This is a girl. Bu bir kızdır.
This is a student. Bu bir öğrencidir.

What is that? Şu nedir?


That is a teacher. Şu bir öğretmendir.

That is a doctor. Şu bir doktordur.


That is a pilot. Şu bir pilottur.

That is a lawyer. Şu bir avukattır.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 45
Where are you from?
Sen nerelisin?

Where are you from? Sen nerelisin?


I am from Izmir. Ben İzmir‟denim. (İzmirliyim)
Where am I from? Ben nereliyim?
You are from Antalya. Sen Antalyalısın.

Where is he from? O nerelidir?


He is from England. O İngiltere‟dendir.

Where is she from? O nerelidir?


She is from New York. O New York‟ludur.

Where are we from? Biz nereliyiz?


You are from Türkiye. Sen Türkiyelisin.

Where are they from? Onlar nereliler?


They are from Germany. Onlar Almanya‟danlar.

Teach (tiç)
Öğretmek

Who? Teach Kim? Öğretmek


I teach Ben öğretirim
You teach Sen öğretirsin
He, she, it teaches (tiçis) O öğretir
We teach Biz öğretiriz
You teach Siz öğretirsiniz
They teach Onlar öğretirler

I teach you. Ben sana öğretirim.


You teach me. Sen bana öğretirsin.
We teach them. Biz onlara öğretiriz.

I teach you Turkish. Ben sana Türkçe öğretirim.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 46
They teach us English. Onlar bize İngilizce öğretirler.
She teaches you German. O sana Almanca öğretir.

He teaches her English. O ona İngilizce öğretir.


I teach them Turkish in the school. Ben onlara okulda Türkçe öğretirim.

Where do you teach us English? Sen bize nerede İngilizce öğretirsin?


Everywhere I teach you English. Ben size her yerde İngilizce
öğretirim.
How do you teach us English? Sen bize nasıl İngilizce öğretirsin?
I teach you English very well. Ben size çok iyi İngilizce öğretirim.

We don‟t teach you anything. Biz size hiçbir şey öğretmeyiz.


You teach me something. Sen bana bir şey öğretirsin.
He teaches me nothing. O bana hiçbir şey öğretmez.

I teach English in Türkiye. Ben Türkiye‟de İngilizce öğretirim.


He teaches German in France. O Fransa‟da Almanca öğretir.

We teach French in Türkiye. Biz Türkiye‟de Fransızca öğretiriz.


Kaan teaches English everywhere. Kaan her yerde İngilizce öğretir.

How do you teach? Sen nasıl öğretirsin?


I teach very well. Ben çok iyi öğretirim.

How does he teach us? O bize nasıl öğretir?


He teaches you very well. O size çok iyi öğretir.

What does he teach us? O bize ne öğretir?


He teaches us German? O bize Almanca öğretir.

Where does he teach us German? O bize nerede Almanca öğretir?


He teaches you German in O size Almanya‟da Almanca
Germany. öğretir.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 47
The Artikel
Tanım Edatı

İşte biz Türklerin avrupa dillerini öğrenirken en çok zorlandığımız ve


anlamakta güçlük çektiğimiz yerlerden biri burasıdır. Çünkü Türkçede
isim dişi, erkek ve orta cins diye ayrılmaz ve tanım edatı diye bir şey
yoktur. Şansımıza İngilizcede Almancada ki kadar çok tanım edatı yoktur
ve ismin hallerine görede şekilden şekile girmezler. Ama nerede
kullanıldıklarını iyi bilmek gerekir.
Tanım edatına İngilizcede “Artikel” denir. Normalde diğer Avrupa
dillerinde bir ismi öğrenirken onun tanım edatını da tek bir sözcükmüş gibi
ezberlemek gerekir. İngilizce de bu iş biraz daha kolaydır çünkü belirli ve
belirsiz olmak üzere iki tane tanım edatı vardır.

Belirsiz tanım edatı

Bir anlamına gelen “a” belirsiz tanım edatı olarak adlandırılmaktadır.


This is a book. (bu bir kitaptır) derken herhangi bir kitaptan
bahsedilmektedir. Kitabın bizim için hiç bir önemi yoktur. İlk harfi sesli
harfle başlayan sözcüklerin önünde “an” olarak yazılır.

Belirli tanım edatı

“The” Belirli tanım edatı olarak adlandırılmaktadır. This is the book. (bu
kitaptır) Türkçe çeviride pek bir değişiklik olmamasına rağmen anlam
olarak farklılık taşımaktadır. “The” belirli tanım edatının nitelediği isimler
artık sıradan herhangi bir nesne değil, bizim için önemi olan belirli bir
nesneyi ifade etmektedir.

the boy erkek çocuk


the woman kadın
the man adam
the sister kız kardeş
the son erkek evlat

You are the boy that I need. İhtiyacım olan erkek çocuk sensin.

She is the girl that I am in love. Aşık olduğum kız odur.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 48
He is the man that I can never O hiçbir zaman anlayamadığım
understand. adamdır.

He is a boy. O bir erkek çocuktur. (herhangi)

Bu erkek çocuk sıradan birisidir bizim için kim olduğu ya da başka hiç bir
özelliği önemli değil.

He is the boy that you are looking O senin aramış olduğun erkek
for. çocuktur.

Burada belirli birini aramaktayız ve onu ifade ederken “a” değil “the” yı
kullanırız.
“The” ve “a” arasındaki fark ve” the” tanım edatının nerelerde
kullanıldığını ilerleyen konularda daha ayrıntılı olarak inceleyeceğiz.

İngilizcede Çoğul Yapımı

İngilizcede çoğul yapımı gayet basittir. Türkçede çoğul yaparken nasıl


ismin sonuna –ler, -lar takısı getiriyorsak İngilizcede de bazı istisnaların
dışında ismin sonuna “-s” takısı getirilerek isim çoğul hale getirilir.

-s …ler, …lar
book books kitap kitaplar
class classes sınıf sınıflar
building buildings bina binalar
boy boys erkek erkekler
girl girls kız kızlar
student students öğrenci öğrenciler
father fathers baba babalar
mother mothers anne anneler
son sons erkek evlat erkek evlatlar
teacher teachers öğretmen öğretmenler

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 49
doctor doctors doktor doktorlar
dentist dentists dişçi dişçiler
lawyer lawyers avukat avukatlar
pilot pilots pilot pilotlar
nurse nurses hemşire hemşireler

These (diiz) bunlar


Those (dooz) şunlar

What is this? Bu nedir?


This is a boy. Bu bir erkektir.

What are these? Bunlar nedir?


These are boys. Bunlar erkeklerdir.

What is that? Şu nedir?


That is a girl. Şu bir kızdır.

What are those? Şunlar nedir?


Those are girls. Şunlar kızlardır.

What is this? Bu nedir?


This is a student. Bu bir öğrencidir.

Who is this student? Bu öğrenci kimdir?


This is Kaan. Bu Kaan‟dır.

Who is this pilot? Bu pilot kimdir.


This is Volkan. Bu Volkan‟dır.

Who are these pilots? Bu pilotlar kimdir.


These are Kaan and Volkan. Bunlar Kaan ve Volkan‟dır.

Who are those girls? Bu kızlar kimdir?


Those are Jenny and Marry. Bunlar Marry ve Jenny‟dir.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 50
Adjective
Sıfatlar

Genel olarak sıfatlar bir şahsın veya cismin özelliğini, niteliğini ve nasıl
olduğunu dile getirir. Aynı şekilde sıfatlarla bir olayın bir eylemin nasıl
meydana geldiğini belirtmek mümkündür. Şimdi şu ana kadar
öğrendiğimiz sıfatlara bakalım ve birkaç sıfat daha ekleyelim.

old (old) yaşlı, eski


young (yang) genç
big (big) büyük
small (sımol) küçük
red (red) kırmızı
yellow (yellov) sarı
black (bilek) siyah
white (vayt) beyaz
blue (blu) mavi
brown (bravn) kahverengi
table (teybıl) masa
house (haus) ev
flower (fılavır) çiçek
rose (roz) gül
team (tim) takım
eye (ay) göz

White house Beyaz ev. (Beyaz saray)


Red table Kırmızı masa

Black rose Siyah gül


Big man Büyük adam
Small woman Küçük kadın
Red wine Kırmızı şarap
White wine Beyaz şarap

This is a table. Bu bir masadır.


This is a big table. Bu büyük bir masadır.
The table is big. Masa büyüktür.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 51
This is a man. Bu bir adamdır.
This is an old man. Bu yaşlı bir adamdır.
The man is old. Adam yaşlıdır.

This is a woman Bu bir kadındır.


This is a young woman. Bu genç bir kadındır.
The woman is young. Kadın gençtir.

This is a table. Bu bir masadır.


The table is very big. Masa çok büyüktür.
These are girls. Bunlar kızlardır.
These girls are very young. Bu kızlar çok gençtir.

These girls are very young for me. Bu kızlar benim için çok gençler.
The young girl speaks English. Genç kız İngilizce konuşur.

The Galatasaray is a very big team. Galatasaray büyük bir takımdır.


The Fenerbahçe is an old team. Fenerbahçe eski bir takımdır.

İyelik sıfatları

İyelik sıfatları, bir cisme sahip olunduğunu, bu cismin mülkiyetinin veya


cismin kendisine ait olduğunu ifade der. Genel anlamda, bir mülkiyet ifade
etmeseler de önlerinde bulundukları isme bir bağlılık veya bağımlılığı dile
getirirler.

Whose? (huz) Kimin?

Who? Whose? Kim? Kimin?


I my (may) Ben benim
You your (yor) Sen senin
He his (hiz) O onun
She her (hör) O onun
It it’s (its) O onun
We our (avır) Biz bizim
You your (yor) Siz sizin
They their (deyır) Onlar onların

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 52
together (tugedır) beraber

brother erkek kardeş


My brother speaks Turkish. Benim erkek kardeşim Türkçe
konuşur.

sister (sister) kız kardeş


Your sister learns German. Senin kız kardeşin Almanca öğrenir.
Your sister is beautiful. Senin kız kardeşin güzeldir.

father (fadır) baba


Her father doesn‟t understand us. Onun babası bizi anlamaz.

mother (madır) anne


His mother learns English Onun annesi İngilizce öğrenir.

parents (perınts) ebeveyn, anne baba


Our parents are very clever. Bizim anne babamız çok zekidirler.

Your son is ugly. Senin oğlun çirkindir.

My girl is beautiful. Benim kızım (arkadaşım) güzeldir.

Whose brother is this? Bu kimin erkek kardeşidir?


This is her brother. Bu onun erkek kardeşidir.

Whose mother is this? Bu kimin annesidir?


This is my mother. Bu benim annemdir

Whose daughter is this? Bu kimin kızıdır?


This is your daughter. Bu senin kızındır.

Whose sons are these? Bunlar kimin oğullarıdır?


These are his sons. Bunlar onun oğullarıdır.

Whose parents are they? Bunlar kimin ebeveynleridir?


They are her parents. Bunlar onun ebeveynleridir.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 53
Whose daughters are those? Bunlar kimin kız çocuklarıdır?
Those are my daughters and those Bunlar benim kızlarım ve bunlar
are your sons. senin oğullarındır.

Is this your daughter? Bu senin kızın mıdır?


Yes, this is my daughter. Evet, bu benim kızımdır.

Is he your father? O senin baban mıdır?


No, he is not my father but that is Hayır, o benim babam değildir fakat
my father. bu benim babamdır.

Is she your sister? O senin kız kardeşin midir?


Yes, she is my sister. Evet, o benim kız kardeşimdir.

Is he her brother? O onun erkek kardeşi midir?


Yes, he is her brother. Evet, o onun erkek kardeşidir.
No, he is not her brother. Hayır, o onun erkek kardeşi değildir.

My brother speaks English. Erkek kardeşim İngilizce konuşur.


My mother understands me always. Annem beni her zaman anlar.

Her son learns English. Onun oğlu İngilizce öğrenir.

Our parents speak German but Bizim ebeveynlerimiz Almanca


their parents doesn‟t speak German. konuşmazlar ama onların
ebeveynleri Almanca konuşurlar.

My daughter and your son speak Benim kızım ve senin oğlun


English together. beraber İngilizce konuşurlar.

Family Bell (femili bel)

married (meriyıd) evli

Mr and Mrs Bell are married. This Bay ve Bayan Bell evlidirler. Bu
is Mary Bell. Mary Bell‟dir.
Mrs. Bell: "Hello I'm Mary Bell, Bayan Bell: “Merhaba ben Mary

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 54
George's wife. George is my Bell‟im, George‟un karısı. George
husband." benim kocamdır.”

This is George Bell. Bu George Bell‟dir.


Mr. Bell: "Hello I'm George Bell, Bay Bell: “Selam ben George Bell,
Mary's husband. Mary is my Mary‟nin kocası. Mary benim
wife." karımdır.

child (çayld) çocuk


children (çıldırın) çocuklar

Mr. and Mrs. Bell: "We have two Bay ve Bayan Bell: “Bizim iki
children; Carol and Robert. We are çocuğumuz var; Carol ve Robert.
their parents." Biz onların ebeveynleriyiz.”

This is Carol. Bu Carol‟dur.


Carol: "Hello! I'm Carol Bell." Carol: “Merhaba! Ben Carol
Bell‟im.
This is Robert. Bu Robert‟tir.
Carol: "This is Robert. He's my big Carol: “Bu Robert‟tir. O benim
brother. I'm his sister." ağabeyimdir. Ben onun kız
kardeşiyim.
Robert: "Hello! I'm Robert Bell. Robert: Merhaba! Ben Robert
I'm her brother. She's my little Bell‟im. Ben onun erkek
sister." kardeşiyim. O benim küçük kız
kardeşimdir.”
Carol and Robert: "Here are our Carol ve Robert: “İşte bizim anne ve
parents. We're their children." babamız. Biz onların çocuklarıyız.”
Carol and Robert:"This is our Carol ve Robert: “Bu bizim
mother." annemizdir.”
Mrs. Bell: "I'm Robert and Carol's Bayan Bell: “Ben Robert ve
mother. Carol is my daughter and Carol‟un annesiyim. Carol benim
Robert is my son." kızımdır ve Robert benim oğlumdur.
Carol and Robert:"This is our Carol ve Robert: “Bu bizim
father." babamızdır.”
Mr. Bell: "I'm Robert and Carol's Bay Bell: “Ben Robert ve Carol‟un
father. Carol is my daughter and babasıyım. Carol benim kızımdır ve
Robert is my son." Robert benim oğlumdur.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 55
Name (neym)
Ad, isim

My name is Hakan. Benim adım Hakan‟dır.


Your name is Kaan. Senin Adın Kaan‟dır.
Our names are Hakan and Kaan. Bizim adlarımız Hakan ve Kaan‟dır.

Her name is Deniz. Onun adı Deniz‟dir.


His name is Burak. Onun adı Burak‟tır.
Their names are Burak and Deniz. Onların adları Burak ve Deniz‟dir.

What is your name? Senin adın nedir?


My name is Tom. Benim adım Tom‟dur.
What is his name? Onun adı nedir?
His name is Jack. Onun adı Jack‟tir.

What is her name? Onun adı nedir?


Her name is Jennifer. Onun adı Jennifer‟dır.

Introductions
(At a party)

nice (nays) hoş


meet (miit) buluşmak, karşılaşmak
pleasure (pilejır) zevk, memnuniyet
great (gıreyt) harika, büyük
party (parti) parti, eğlence
real (riyıl) gerçek
really (reli) gerçekten
Dutch (daç) Hollandalı
British (biritiş) Britanyalı
Spanish (sipeniş) İspanyol
place (pileys) yer
country (kauntiri) ülke, kır
wonderful (vandırful) harika
interesting (interesting) ilginç

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 56
Peter: Hello. Peter: Merhaba.
Jane: Hi! Jane: Selam!
Peter: My name is Peter. What's Jane: Benim adım Peter. Senin adın
your name? nedir?
Jane: My name is Jane. Nice to Jane: Benim adım Jane. Seninle
meet you. tanıştığıma memnun oldum.
Peter: It's a pleasure. This is a great Peter: Benim için bir zevktir. Bu
party! harika bir parti!
Jane: Yes, it is. Where are you Jane: Evet öyle. Sen nerelisin?
from?
Peter: I'm from Amsterdam. Peter: Ben Amsterdam‟lıyım.
Jane: Amsterdam? Really, are you Jane: Amsterdam mı? Gerçekten
German? mi, sen Alman mısın?
Peter: NO, I'm not German. I'm Peter: HAYIR, ben Alman değilim.
Dutch. Ben Hollandalıyım.
Jane: Oh, you're Dutch. Sorry Jane: Ah, sen Hollandalısın.
about that. Affedersin.
Peter: That's OK. Where are you Peter: Önemli değil. Sen nerelisin?
from?
Jane: I'm from London, but I'm not Jane: Ben Londralıyım ama ben
British. Britanyalı değilim.
Peter: No, what are you? Peter: Sen nesin peki?
Jane: Well, my parents were Jane: Benim annem babam
Spanish, so I'm Spanish, too. İspanyollar, ben de İspanyol‟um
yani.
Peter: That's very interesting. Spain Peter: Bu çok ilginç. İspanya güzel
is a beautiful country. bir ülkedir.
Jane: Thank you. It is a wonderful Jane: Teşekkürler. O harika bir
place. yerdir.

www.ferhatyildizdilkitaplari.com Page 57

You might also like