You are on page 1of 6

"Savaş Sanatları" Tabiri Hakkında Ümit Duran

"Savaş Sanatları" Tabiri Hakkında

yazar notu​: ​Bu yazı ilk olarak 24.04.2019 tarihinde Aikido ve Budo Federasyonu'nun web
sitesinde (​http://abf.org.tr/makaleler/savas-sanatlari-tabiri-hakkinda/​) yayımlanmıştır.
Okumakta olduğunuz bu versiyon son olarak 13.06.2020 tarihinde gözden geçirilmiştir.

Aikidoya başladığım günden bugüne birçok kişi bana aikidonun ne olduğunu sormuştur. Bu
kişilere cevabım hep aikidonun bir savaş sanatı olduğu ana fikri çerçevesinde şekillendi. Kimse
de şimdiye kadar bana aikidonun neden/nasıl bir sanat olabildiği ile ilgili bir itiraz veya soru
yöneltmemişti. Ancak “savaş sanatları” tabiri hakkında biraz düşünme fırsatı bulabildiğim
zaman aklım bir noktaya takıldı: “Savaş nasıl sanat olabilir?”

Bu soruyu cevaplandırmak için savaş ile sanatın nerede kesiştiğini ve “sanat” kavramının
sınırlarını öğrenmek lazımdır. Sınırları öğrenince tanım da kendiliğinden ortaya çıkacaktır.
Sınırları belli olmayan bir şeyi tanımlamak oldukça zordur. Latinceden diğer Batı dillerine
geçen ve kökeninde ​finire ​“sınırlandırmak, sonlandırmak” fiili bulunan ve “tanım” anlamına
gelen ​definitio ​sözcüğü​, t​ anımlama için sınır çekmem gerektiği konusunda beni doğruluyor.
İnsanlık tarihinde oldukça eskilere giden bir kavram olan “sanat”ın toprak altındaki sınırlarını
gün yüzüne çıkarmak için kelime arkeolojisi yapmak gerekir. “Sanat”ın değişik dillerde zaman
içinde nasıl anlam değişiklikleri yaşadığını öğrenmek zihnimizdeki taşların yerine oturmasını
sağlayacaktır.

“Sanat” kavramının geçmişten günümüze olan serüvenine tanık olduktan sonra “savaş” ile nasıl
ilişkilendirildiğine bakabiliriz. Daha sonra ise bud​о̄nun ait olduğu millet olan Japonların savaş
sanatlarını hangi kelimelerle isimlendirdiğine bakacağız.

Konumuzu dört başlık halinde inceleyelim;

-”Sanat” nedir?
-Savaş ve sanat arasındaki ilişki nedir?
-Japoncada bud​о̄ ile ilgili terimler nelerdir?
-Sonuç.

Bu yazının genel olarak “dil” perspektifi ile kaleme alındığını belirtmekte fayda
görüyorum.

“Sanat” nedir?
Kelimelerin tarih boyunca yaşadığı ses, harf ve anlam değişimleri bizlere önemli bilgiler

1
"Savaş Sanatları" Tabiri Hakkında Ümit Duran

verebilir. Bu yüzden bir şeyi tartışacak veya tanımlayacak olduğumuz zaman en iyi çıkış
noktalarından biri o şeyin “isminin tarihi”, yani etimolojisidir. ​Sanat kelimesi “imal etmek,
ustalık yapmak, üretmek” anlamına gelen Arapça ‫( ﻋﻨﺺ‬telaffuz [kabaca]: sana) kökünden
türemiştir. Parantez içinde “telaffuz [kabaca]” yazmamın sebebi aslında kelimenin orijinal
telaffuzunun Türkçede olmayan seslerle yapılıyor olmasıdır. Kabaca telaffuzdaki s harfi peltek
ve kalın bir /s/ sesi veren ​sad ‫ ص‬harfini , sondaki a harfi ise Türkçede bulunmayan ve /a/ sesini
andıran bir sessiz olan ​ayn ‫ ع‬harfini karşılamaktadır (Bu detay ileride işimize yarayacak.). ​Sanat
kelimesi Orta Çağ’a kadar insanın imal ve icra faaliyetinde bulunduğu her sahayı ifade etmek
için kullanılmış. Demircilik, ressamlık, marangozluk, müzisyenlik, askerlik, heykeltraşlık,
hatiplik ve aklınıza bugün zanaat ve sanat olarak gelen birçok şey eskiden tek bir kelimeyle,
yani ​sanat ile ifade ediliyormuş. Bu durum, çoğu dünya dili için geçerli1, lakin biz hakkında
kolayca bilgi edinebileceğimiz, kültür çanağımızın içinde yer alan Arapça, Latince, Yunanca ve
bud​о̄nun ana dili olan Japonca üzerinden konumuzu ele alacağız.

Batı dillerine ​art olarak geçen Latince ​ars ve Yunanca ​tekhne basit olarak “imal etmek,
düzenlemek, birleştirmek, eklemek” gibi bir anlam sahasını gösteren köklerden türemişler.
Latince ​arsı​ n anlamına birkaç etimolojik kaynaktan bakacak olursak şunu görürüz:

etymonline.com’da "​work of art​; ​practical skill;​ ​a business​, ​craft​,"2


wiktionary.org’da “​art​, ​skill​, ​craft,​ ​power”​ 3

Türkçesi:

etymonline.com: “sanat eseri, pratik beceri, meşgale, zanaat”


wiktionary.org: “sanat, beceri, zanaat, yetenek”

Bilim insanlarınca farklı tarihlendirmeler yapılsa da genel olarak Orta Çağ’da ​sanat/tekhne/ars
bir kavşağa geliyor. Bu kavşakta ilham, özgünlük, estetik ile ilgili olanlar, yani amacı kendisinin
güzelliği olanlar ile gündelik yaşamın pratik ihtiyaçları (giyinme, beslenme, korunma vb.) ile
ilgili olanlar yollarını ayırıyor. Eskiden hem sanatları hem de zanaatları ifade eden
sanat/tekhne/ars​, bugün sadece sanatları ifade eder hale geliyor. Bu ayrım belki de binlerce yıllık
bir sürecin biriktirdikleri sayesinde oluyor, bir günde değil.

Türkçede ​zanaat kelimesinin ortaya çıkışı bu yol ayrımı sebebiyledir. Arapça ​sanat kelimesinin
ilk harfi olan ​sad ​harfi, peltek ve kalın bir s sesine sahip olduğu için muhtemelen Türkler
tarafından bozuk telaffuz ediliyordu. Arapça bilgisi ve telaffuzu daha ileri seviye olan üst sınıf,

1
Larry Shiner, ​Sanatın İcadı: Bir Kültür Tarihi​, çev. İsmail Türkmen, (İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2018), sayfa 14
2
​https://www.etymonline.com/word/art​ (31.01.2020 tarihinde erişildi.)
3
​https://en.wiktionary.org/wiki/ars#Latin​ (31.01.2020 tarihinde erişildi.)
2
"Savaş Sanatları" Tabiri Hakkında Ümit Duran

kendi imalat ve icraat sahasını ​sanat​; Arapça bilgisi ve telaffuzu kötü olan alt sınıf ise kendi
imalat ve icraat sahasını ​zanaat​ olarak telaffuz etmeye başlamış olabilir mi? Neden olmasın.

nisanyansozluk.com’da “zanaat” maddesine baktığımız zaman 1680‘de, kısaca


Thesaurus olarak bilinen bir sözlük yayınlayan Meninski’nin verdiği şu bilginin
alıntılandığını görüyoruz (Meninski açıklamasındaki “corruptè” ifadesi ile bozuk
telaffuzdan bahsetmekte.):

“ṣan​ˁ​at, Tur. vulg. corruptè zanaat: Ars, artificium.”4

Bize bu ayrımı kanıtlayan şeylerden bir diğeri de ​zanaat kelimesinin yanı sıra İngilizcede ​fine
arts,​ Türkçede ise önce ​sanâyi-i nefîse​, sonra da ​güzel sanatlar tabirlerinin ortaya çıkmasıdır.
Estetik sanatları (resim, heykel, müzik vb.) estetik olmayan sanatlardan (marangozluk,
demircilik, çiftçilik, askerlik vb.) ayırmak için estetik olanlara ​fine y​ ani ​“​güzel​” d​ emişler.

İnsanın imalat ve icraatının günümüze nasıl zanaat ve sanat olarak iki ayrı unsur halinde
geldiğini ​Sanatın İcadı: Bir Kültür Tarihi ​adlı kitabında uzunca tartışmış olan Larry Shiner’dan
bir alıntı, bu konuya biraz daha açıklık getirecektir. Yazar sanat-zanaat ayrımının henüz
gerçekleşmediği dönemdeki anlayışı ifade etmek için “sanatçı/zanaatçı​” i​ fadesini
kullanmaktadır (Alıntıdaki dilbilgisi hatası kitap çevirmenine aittir.):

”​Eski dünyada tıp ve askerî stratejiden tutun da çömlekçilik ve şiire kadar çeşitli
sanatları icra eden insanlar modern anlamda ne sanatçı ne de zanaatçı değil,
sanatçı/zanaatçıydı: Yani becerikli ve incelikli icracılardı.​”5

Savaş ve sanat arasındaki ilişki nedir?


Türkçede “savaş sanatları” ifadesinin en erken yazılı kullanımlarından birine Cumhuriyet
gazetesinin 1 Aralık 1972 tarihli sayısının, 2. sayfasında rastlamaktayız. Belki sözlü olarak daha
erken tarihlerde de kullanılmıştır, fakat çok eski bir kavram olmadığı belli. Bu tabirin İngilizce
martial art(s)​tan dilimize geldiğini düşünüyorum. Çünkü daha öncesinde buna benzer bir
tabirimiz yok. ​Martial kelimesi Romalıların savaş tanrısı “Mars”ın isminden türeyen, “savaşla
ilgili“ anlamına gelen ve antik dönemden beri kullanılan bir sıfat.

Avrupa’nın Orta Çağ savaş sanatları ile ilgili bir makale, ​martial art tabirinin ilk kez eskrimi

4
​https://www.nisanyansozluk.com/?k=zanaat​ (31.01.2020 tarihinde erişildi.)
5
Larry Shiner, ​Sanatın İcadı: Bir Kültür Tarihi,​ çev. İsmail Türkmen, (İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2018), sayfa 52
3
"Savaş Sanatları" Tabiri Hakkında Ümit Duran

ifade etmek için 16. yüzyılda kayda geçtiğini bildiriyor6. Online bir etimolojik sözlük ise ​martial
artı​ n Japon savaş sanatlarını da ifade etmek için ilk kez 1909’da kullanıldığını yazıyor fakat
kaynak göstermiyor7. ​Martial art tabiri dışında bir de, muhtemelen Machiavelli’nin 1521’de
askerlik ve ordu üzerine yazdığı kitabın adı ile popülerlik kazanan ​Dell'arte della guerra (​ Savaş
Sanatı) tabiri var.

Şunu da unutmamak lazım ki bize 2500 yıl öncesinden seslenen büyük stratejist Sun Tzu’nun
eserinin 1772 yılında Fransızca’ya ​L'Art de la guerre (​Savaş Sanatı​) d​ iye çevrilmesi de savaş
hakkında bizim zihinlerimizdeki “sanat” fikrini pekiştirmiş olmalı. Aslında kitabın isminin
harfiyen çevirisi “​Sun Usta’nın Askerî Taktikleri​”dir.8

Bu bilgiler ışığında şu meydana çıkıyor; Orta Çağ’dan beri kullanılmakta olan ​martial arts tabiri,
Japon savaş sanatlarının 20. yüzyıl başından itibaren Avrupa ve Amerika’ya gelmesi ile Japon
savaş sanatları için kullanılmaya başlıyor, bir süre sonra da çeviri yoluyla Kapıkule
gümrüğünden Türkçeye giriyor.

Japoncada bud​о̄ ile ilgili terimler nelerdir?


Tarih boyunca insanoğlunun, özellikle nesnesi savaş olan askerlik mesleğinin geliştirdiği
“savaş” şüphesiz insan hayatında “ticaret, din veya evlilik” gibi, ihtiyaç gidermek için ortaya
çıkmış bir olgudur. ​Savaş sanatları/martial arts/dell'arte della guerra derken ise bu savaşın
öğretilip öğrenilen, geliştirilen, nesilden nesile tecrübesi aktarılan sahası kastedilmektedir. Bu
sahanın ise bir “sanat”tan çok “zanaat” olarak düşünülmesi gerekir.

Peki biz Batılılar Japonların bud​о̄’sunu aslında “zanaat” olarak düşünülmesi gereken “sanat”
kelimesi ile ifade ederken Japonlar ne diyor? Bud​о̄ ile ilgili kelimelere bir bakalım; ​bud​о̄,
bushido,​ ​bujutsu v​ e ​bugei.​ Bu kelimelerden ​budо​ ̄ harfiyen “savaş yolu”, ​bushido ise “savaşçı
yolu, savaşçılık” diye düşünülebilir. Bu iki birleşik kelimeyi meydana getiren kanjilerin, yani
köklerin, bugünkü anlamda ne zanaat ile ne de sanat ile bir alakası var.

Bugei​ ve ​bujutsu​ konusunda ise detaylı tanım veren İngilizce Wikipedia sayfası şöyle diyor:

“B​ ujutsu ​refers specifically to the practical application of martial tactics and techniques
in actual combat.[2] ​ Bugei

​refers to the adaptation or refinement of those tactics and
techniques to facilitate systematic instruction and dissemination within a formal learning

6
​Meibukan Magazine (Özel Sayı No. 1): sayfa 2–4. (18 Mart 2019 tarihinde erişildi.
https://web.archive.org/web/20120318130111/http://www.meibukanmagazine.org/Downloads/MMSpecialEdition1.
pdf​ )
7
​https://www.etymonline.com/word/martial#etymonline_v_9655​ (31.01.2020 tarihinde erişildi.)
8
​https://en.wikipedia.org/wiki/The_Art_of_War​ (31.01.2020 tarihinde erişildi.)
4
"Savaş Sanatları" Tabiri Hakkında Ümit Duran

9
​ ”​
environment.[2]

Türkçesi:

Spesifik olarak b​ ujutsu ​savaş taktik ve tekniklerinin gerçek savaştaki fiilî uygulanışını
ifade eder. ​Bugei ​ise bu taktik ve tekniklerin, sistematik bir eğitim ve yayımı
sağlayabilmek için formel bir öğrenme ortamında uyarlanmasını ve geliştirilmesini ifade
eder.

Bu tanımdan da görülebileceği üzere ​jutsu ve ​gein​ in modern açıdan bildiğimiz “sanat” ile
doğrudan bir ilişkisi yok. Yine de ​bujutsu​, ​budо​ ̄, ​bugei gibi terimler İngilizceye yüzeysel
olarak “martial art” veya “art of war” diye çevrilmektedir. Fakat yukarıda da gördüğümüz gibi
artı​ n tarih içinde izlediği istikamet değişikliklere uğramıştır ve bu sebeple önümüze çıkan her
artı​ “sanat” olarak değerlendirmemeliyiz.

Sonuç
Batı dillerinde savaş sanatlarını ifade eden ​martial art​, ​l'art de la guerre, dell'arte della guerra
gibi tabirlerin ilk kez 16. yüzyıldan itibaren tespit edildiğini ve 20. yüzyıl başına kadar (Sun
Tzu çevirisi hariç) genelde Avrupa bağlamında kullanıldığını gördük. Orta Çağ’a kadar
sanat/​ ​tekhne​/​ars k​ elimeleri ile ifade edilen şeyler (resim, balıkçılık, heykel, berberlik, müzik,
askerlik vb.) bugünkü anlamda zanaatti. Bu zanaatlerden bazıları (resim, heykel, müzik vb.)
sanat olarak yoluna devam etti. Zanaat-sanat ayrımı gerçekleşmeden önce zanaat ve sanat olan
her şey Batı dillerinde ​art k​ elimesi ile ifade edildiği için savaş da bir ​art​ olmuş.

Bu yazı yeni bir terim önermek için kaleme alınmadı. Zaten özünde (bugünkü anlamıyla) sanat
olmasa da yaptığımız şeyin sanat olarak isimlendirilmiş olması çok kötü bir durum olmasa gerek,
ne dersiniz? 2010’lu yıllarda bir zanaat yerine bir sanatla(!) uğraşmak dojoya gitme
motivasyonumuzu belki de arttıran bir faktördür. Savaş sanatlarının aslında birer sanat
olmayabileceklerini aklımıza getirmememizin sebebi (Neredeyse hiç getirmediğimizi
varsayıyorum.) dojoda temrin yaparken veya savaş meydanında çarpışma esnasında çok estetik,
çok sanatsal icralar ortaya çıkabiliyor olması mıdır?

Örneğin bir komutan için ordunun savaş meydanında fevkalade nizami hareket ediyor oluşu
onun için bir sanat gösterisi olabilir. Fakat bunlar bizi savaşın bir sanat olduğu fikrine

9
Alıntı Wikipedia’daki “Japanese martial arts” maddesinden yapılmıştır
(​https://en.wikipedia.org/wiki/Japanese_martial_arts ). Alıntıdaki dipnot numaraları olduğu gibi bırakılmıştır.
Alıntıdaki dipnotlar şu kaynağı göstermektedir: Mol, Serge (2001). ​Classical Fighting Arts of Japan: A Complete
Guide to Koryū Jūjutsu. Tokyo, Japan: Kodansha International, Ltd. p. 69. ISBN 4-7700-2619-6. (24.03.2019
tarihinde erişildi.)
5
"Savaş Sanatları" Tabiri Hakkında Ümit Duran

götürmesin. Savaş estetik amaçla değil, pratik amaçla yapılan bir şeydir. Bu olgu, yani savaş
olgusu, haz almaya veya duyuları uyarmaya yönelik bir etkinlik değildir, zaten buna fırsat
yoktur. Karşınızda size doğru kılıcı ile yaklaşan ve sizi iki parçaya bölmek isteyen biri var,
takdir edersiniz ki bu hiç de estetik(!) bir durum değildir.

Bu kılıçlı düşman tasavvurunu dojolarımızda da uygulamamız gerekir. Eğer dojomuzda


çalışırken karşımızda kılıçlı bir düşman yoksa (bugünkü anlamıyla) “sanat” yapıyoruz
demektir. Ama eğer işin ciddiyetini kavrayıp ​ukey​ i elinde keskin bir katana ile tasavvur
ediyorsak o zaman “zanaat” yapıyoruz demektir. Ben sanırım ikinci tarafta olmayı yeğlerim.

Dikkat-i nazara almamız gereken şey, her gün kullandığımız kelimelerin bize görünen zahiri
anlamlarının arkasında bambaşka dünyalar da olabileceği ihtimalidir. Uğraştığımız alan ile
ilgili kavramları, terimleri dikkatlice incelemezsek onlar üzerinde olan hakimiyetimiz kısıtlı
olacaktır. Bud​о̄ bünyesinde onlarca terim ve kavram olduğunu düşününce işimizin pek de
kolay olmadığı görülüyor.

Teşekkür ​Değerli vaktinden feragat edip bu yazıyı gözden geçiren ve fikirlerini benimle
paylaşan dojomuzun asistan eğitmenlerinden Zeynep Basmacı’ya içten teşekkürlerimi
sunarım.

Ümit Duran 2012 yılında İstanbul’da üniversiteye başladığında Nebi Vural’ın ekolünde
aikido ile tanıştı. 2013 yılından beri MSGSÜ Aikido Kulübü’nde (Zenshin Aikido
Dojosu) çalışmalarına devam ediyor. Amatör olarak dilbilim ve çeviri ile ilgileniyor.

Türkçeye çeviren: Ümit Duran


Kaynak gösterildiği taktirde bu çeviriyi alıntılayabilirsiniz.

iletişim:
umitduranist@gmail.com
https://umitduranist.blogspot.com/

You might also like