You are on page 1of 16

TALAT TEKİN

VE
TÜRKOLOJİ
Editörler
Prof. Dr. Emine Yılmaz
Prof. Dr. Nurettin Demir
Dr. Öğr. Üyesi İsa Sarı
Talat Tekin ve Türk Dillerinde
Birincil Uzun Ünlüler

Hasan Hayırsever / Hacettepe Üniversitesi

Türk dillerinde birincil uzun ünlülerin var olup olmadığı tartışması on doku-
zuncu yüzyılın ikinci yarısında başlamıştır. Tarafların ilk aşamada, Türk dille-
rindeki uzunlukların birincil mi, yoksa ikincil mi olduğu konusu üzerine farklı
görüş belirtmeleri şüphesiz ki Türk dillerine ait eldeki malzeme kıtlığından ileri
geliyordu. Bu nedenle konu, uzun yıllar Türkoloji’nin gündeminde kalmış ve
gerek makale gerek kitap bazında büyük bir literatür oluşmuştur. Talat Tekin,
konuyu Türk Dillerinde Birincil Uzun Ünlüler (Tekin 1995) adlı eserinde incele-
miştir. Bu eserle konunun Türkiye’de bilinmesine, tanınmasına ve kabulüne
büyük emeği geçmiştir. Uzun ünlülerin araştırılmasıyla ilgili süreç günümüzde
de sona ermemiştir, Anadolu ağızlarında ve farklı Türk dillerinde daha önce-
den bilinmeyen birincil uzun ünlülü sözcükler keşfedilmektedir.

Divanu Lugati't Türk’te, Kâşgarlı Mahmut’un “şöyle yazmak daha iyidir” ya da


“aslı şudur” şeklinde uzun ünlüler hakkında bilgi vermesi bir yana bırakılırsa
Türk dillerinde uzun ünlülerin varlığı ilk olarak 1848-1851 yıllarında Otto von
Böhtlingk tarafından kaleme alınan Über die Sprache der Jakuten I-II adlı gramer
ve sözlük çalışmasıyla gündeme gelmiştir. Böhtlingk, ās “aç, açlık”, as “yemek”;
āt “ad”, at “at” gibi sözcükler üzerinden uzun ve kısa ünlülerin anlam ayırıcı
nitelik taşıdığını tespit ederek elde ettiği uzun ünlülü sözcükleri Nijniy Nov-
gorod Tatar ağzı yani Mişer Tatarcasıyla karşılaştırmıştır. Yakutça xāl- = Mişer
Tatarcası kāl- “kalmak”, Yakutça ırāx = Mişer Tatarcası yırāk “uzak” gibi sözcük-
lerde ikiz ünlüler birbirini doğrularken Yakutçada uzun, Mişer Tatarcasında
kısa olan kīs = kǐs “kız” ; kǖt- = köt- “beklemek” ve Yakutçada kısa, Mişer Tatar-

267
Talat Tekin ve Türkoloji

casında uzun olan bisik = bı̇ş̄ ik “beşik”, sir = yēr “yer” gibi ikiz ünsüzlerde kesin
bir sonuca ulaşılamamıştır. Ancak Böhtlingk, siel = yāl “yele”, uot = ōt “ateş” gibi
sözcükleri kullanarak yaptığı karşılaştırmada, Yakutça ikiz ünlülerin, Nijniy
Novgorod Tatar ağzında uzun ünlülere denk geldiğini tespit etmiştir (1851:
143). Nijnij Novgorod Tatarcasındaki uzun ünlüleri ve Yakutçadaki ikiz ünlüle-
ri inceleyen Böhtlingk, Fincedeki uo ve üö ikiz ünlülerinin Estoncada kurallı
olarak ō ve ȫ’ye denk geldiğini bilmesine rağmen konu üzerinde kesin bir yar-
gıya varmaktan kaçınmıştır. Onu bu sonuca iten en büyük sebep, farklı kaynak-
lardan yararlanarak daha eskicil biçimlerine ulaştığı çorōn < çogoron “ahşap kı-
mız bardağı”, īrd- < ıŋırd- “çağırtmak” gibi Yakutça sözcüklerde yer alan kimi
ünlü çiftlerinin ikincil olduğunu belirlemesiydi (Böhtlingk 1851: 136, 137).

Böhtlingk’ten sonra J. Budenz Khivai Tatárság isimli eserinde Öz Türkçe sözcük-


lerde kimi uzun ünlüleri gözlemlediğini belirtmekte ve Osmanlıcada böyle
ünlülerin yalnızca Arapça ve Farsça alıntılarda ortaya çıktığını söylemektedir.
Budenz’in verdiği örnekler arasında ḳān “kan”, āt “ad”, kīz “kız” gibi birincil
uzun ünlülü sözcükler bulunmaktadır (Budenz 1865: 316).

Böhtlingk’ten yaklaşık otuz yıl sonra uzun ünlüler tartışmasına değinen Rad-
loff, Böhtlingk’in görüşlerine katılmamış ve bütün bu uzun ünlülerin iki ünlü
arasındaki ünsüzün yitimi ve kaynaşmasıyla meydana geldiğini savunmuştur
(Radloff 1882: 77-83). Radloff, görüşünü kanıtlamak için āt “ad” < ayt- “söyle-
mek”, ūs “soy, nesil” < *ulus “halk” gibi etimoloji denemelerinde bulunmuştur.
Ancak konu üzerinde en detaylı çalışmayı yapan Talat Tekin, Radloff’un açık-
lamalarını ikna edici bulmamaktadır. Zira āt isim soylu bir sözcükken ayt- fiil
soylu bir sözcüktür; ūs sözcüğü ise Türkçe uğuş “aile” sözünden gelmektedir.
Kök olarak verilen ulus ise Yakutçada ulūs “idari birim” olarak varlığını sür-
dürmektedir. Radloff’un bu açıklamaları, verilen etimolojiler bir yana bırakılır-
sa sadece ikincil uzun ünlüler açısından doğru kabul edilebilir. Nitekim Yakut-
çada sǖrük < yüğrük “hızlı koşan”, samīr < *yamgır “yağmur” gibi kaynaşma
sonucu oluşmuş pek çok ikincil uzun ünlülü sözcük bulunmaktadır (Tekin
1995: 12).

Karl Foy, birincil uzun ünlüler konusuna değinen bir diğer bilim insanıdır.
Konuyu imla açısından ele alan Foy, Orhon Yazıtlarında at “ad” ve aç “aç,
acıkmak” gibi uzun ünlülü kelimelerin yazılışının at “at” ve aç- “açmak” söz-
cüklerinden farklı olduğunu ve bu sözcüklerde ünlünün özellikle bildirilmiş

268
Talat Tekin ve Türk Dillerinde Birincil Uzun Ünlüler

olduğunu görmüş, ilk grupta verilen kelimelerin Yakutça ile uyuşmakta oldu-
ğunu belirtmiştir (Foy 1900: 192, 193). Karl Foy böylelikle Eski Türkçede de
uzun ünlülerin var olduğunu öne sürmüş ve bunu başka bir Türk diliyle delil-
lendirmiştir. Karl Foy, keşfettiği bu uzun ünlülerin yazıda gösterilme yöntemini
M. T. Houtsma tarafından Ein türkisch-arabisches Glossar adıyla yayımlanan
Türkçe-Arapça sözlük üzerinde de uygulamış ve bunda büyük ölçüde başarılı
olmuştur. Foy’a göre ‫“ ﺑ ﺎﺭﻟﻮ‬zengin” < ‫ = ﺑ ﺎﺭ‬Yak. bār, fakat ‫ = ﺑ ﺮ‬Yak. bar- “var-
mak” ya da ‫ = ﻗ ﺎﺯ‬Yak. xās “kaz” fakat ‫ = ﻗ ﺰ‬Yak. xas- “kazmak” gibi ikiliklerin bir
sebebi vardı: Bu da yazarın, uzunlukları duyduğu veya duyduğunu zannettiği
yerlerde bu harfleri kullanmasıydı. Bu varsayımdan hareketle Foy, bu tür söz-
cüklerin çoğu zaman Yakutçadaki uzun ünlülere denk geldiğini tespit etmiştir.
Ancak kuşkusuz, sözlükte Karl Foy’un bu varsayımlarına uymayan, kısa ünlülü
olduğu hâlde uzun olarak yazılan kimi sözcükler de vardı: Bunlara ‫ ﺑ ﺎﻗﺮ‬bakır,
‫ ﺳ ﺎﻁ‬sat- gibi örnekler verilebilir. Ancak Karl Foy, tįs “diş”, kįr- “girmek”, mįn-
“binmek” gibi Yakutçadaki ikiz ünlülü örnekler ve adı geçen eserdeki uzun
yazılmış sözcükler üzerinden belirlediği bu tür sözcüklerin uzun ünlülü olduğu
teorisini ortaya atarak Eski Türkçede de uzun ünlülerin bulunduğunu ileri
sürmüş ve bu açıdan Radloff’a karşı çıkmıştı.

Radloff, 1901 yılında Rus Kraliyet Akademisi’nde çıkan “Zur Geschichte der
turkischen Vokalsystems” adlı makalesinde Karl Foy’un öne sürdüğü teoriyi
reddetmiş ve bu imla özelliğinin benzer bir kelimeden kaynaklanabilecek an-
lam kargaşasını ortadan kaldırmak ve sözcüğün doğru okunmasını sağlamak
üzere kullanıldığını ileri sürmüştür. Bu görüşünü desteklemek için ise Eski
Türkçede uzun ünlülü olduğu öne sürülen at “at”, aç “aç” gibi sözcüklerin Or-
hon Yazıtlarında daima uzunluğu gösterecek ilave seslerle yazılmadığını be-
lirtmiştir. Aynı görüşünü Arap harfli metinler için de değiştirmeyen Radloff,
bunların ancak eş ve benzer sesli kelimeleri yazıda ayırt edebilmek için kulla-
nıldığı görüşünü savunmuştur (Radloff 1901: 425-462).

Vilhelm Grønbech, Forstudier til tyrkisk lydhistorie (Türkçenin Ses Tarihi) isimli
Danca doktora tezinde çok önemli bir keşif yapmıştır. Grønbech’in buluşuna
göre p, ç, t, k ünsüzleri kök hecede kısa bir ünlüden sonra ötümsüzlüklerini
korudukları hâlde Yakutçada karşılıkları uzun veya ikiz ünlülü olan sözcükler-
de ötümlüleşerek b, c, d, g (ğ) ve c ünsüzlerine değişmekteydiler. Grønbech bu
gözlemini örneklendirmek için Osm. ad = Yak. āt “ad”, Osm. od = Yak. uot

269
Talat Tekin ve Türkoloji

“ateş”, Osm. süd = Yak. ǖt “süt” gibi denkliklerden yararlanmıştır (Tekin 1995:
12).

Grønbech’in tespit ettiği bir diğer denklik, Yakutçadaki uzun ya da ikiz ünlüle-
rin Çuvaşçada bazı durumlarda iç seste üçüz ünlü olarak gözlemlenmesiydi. Bu
denklikler için Grønbech, Çuv. tǐvar = Yak. tūs “tuz” , Çuv. tǐvattǐ = Yak. tüört
“dört” gibi örnekler vermiştir.

Uzun ünlüler konusunda iki önemli tespitte bulunan Grønbech, bu sözcüklerin


geçmişte tıpkı Çuvaşçada korunduğu gibi çok heceli sözcüklerin büzüşmesi
yoluyla ortaya çıktığını bildiriyor ve dolayısıyla Radloff’un Ana Türkçede uzun
ünlü bulunmadığı ve bunların büzüşme yoluyla ortaya çıktığı görüşüne katıl-
mış oluyordu.

Grønbech’ten sonra birincil uzun ünlüler hakkındaki tartışmaya Zoltan Gom-


bocz da katılmıştır. Macarcadaki Eski Türkçe iki kopyadan kék/kek < keyk (Osm.
gök, Tat. kük, Çuv. kǐvak, Yak. küöx) ve dél “öğle, güney” (Uyg. Alt. tüş, Tat. töş,
Moğ. düli) sözcüklerindeki é sesinden yola çıkan Gombocz bu iki kelimenin Eski
Bulgarca biçimlerini *kȫk ve *dǖl olarak uzun ünlülü şekilde tasarlayarak bu
sözcüklerin Macarcadaki uzunluklarının sebebini birincil uzun ünlülerde ara-
mak gerektiğine işaret etmiştir (Gombocz 1912: 18).

Radloff, konuyla ilgili ilk eseri Phonetik der nördlichen Türk-sprachen’dan yirmi
yıl sonra yayımladığı “Die jakutische Sprache in ihrem Verhältnisse zu den
Türkschprachen” adlı makalesinde görüşlerini değiştirmemiştir. Daha önce öne
sürdüğü büzüşme teorisini bu eserinde de tekrarlayan Radloff, bu görüşünü Eski
Türkçe kağandan gelişen ve diğer bazı Türk dillerinde uzun olan kān sözcüğüyle
kanıtlamaya çalışmış ve bu sözcüğün Yakutçada kısa ünlülü şekilde ḳan olarak
yazıldığını belirtmiştir. Tam aksine diğer Türk dillerinde kısa ünlüyle yazılan
“damar sıvısı” anlamındaki kan sözcüğünün ise Yakutçada xān şeklinde oldu-
ğunu bildirmiş ve yine bu durumun eş sesli sözcükleri ayırt etmek için ortaya
çıktığını bildirmiştir. Radloff’u bu görüşe iten iki temel sebep vardı: İlk olarak
kısa ünlüyle yazıldığını belirttiği ḳan sözcüğünün alındığı eser olan
Böhtlingk’in gramerinin içinde yer alan metinler Yakutçanın ilk yazılı metinle-
riydi ve kimi sözcüklerdeki yazım yanlışları E. K. Pekarskiy tarafından da eleş-
tirilmişti (Pekarskiy 1945: 8, 9). İkinci sebep ise o devirde Türkmencenin uzun
ünlüleri koruyan bir dil olduğu bilinmiyordu. Dolayısıyla Radloff teorisini yan-
lış değişkeler üzerine kurmuştu.

270
Talat Tekin ve Türk Dillerinde Birincil Uzun Ünlüler

Radloff, yazısında Yakutça uot “ateş” sözcüğünden türeyen otun- “ateş yak-
mak” , tüört “dört” sözcüğünden türeyen tördüs “dördüncü” gibi biçimleri ör-
nek göstererek ilk örneklerin ikincil uzun ünlülü olduğunu öne sürmüştü (Rad-
loff 1908: 6). Oysaki bu durumun tam tersi de söz konusu olabilirdi. Şüphesiz ki
türemiş biçimlerde yaşanan bu değişim vurgunun sona kaymasıyla ilgilidir. Bu
sebeple birincil uzun ünlülü sözcükler tek heceli biçimlerde korunurken çok
heceli biçimlerde vurgu etkisiyle korunamamaktadır.

Konuyla J. Németh de ilgilenmiştir. Németh, Radloff’un bu mekanik büzülme


teorisine karşı çıkmış ve makalesinde sarın < *yaġrın “omuz” , samır < Ana Tü.
yağmur sözcüklerinde niçin büzülme olmadığı sorusunu sormuştur (Németh
1914/15: 157). Ancak burada samīr sözcüğünün yanlış alıntılandığı görülmekte-
dir. Muhtemelen Németh, yine Radloff’ta olduğu gibi örneğini Böhtlingk’in
sözlüğünden almıştır. Sözcük aslında samīr şeklindedir, ancak buradaki uzun-
luk da birincil olmayıp *samgır (< *yamgur < yağmur) sözcüğünün büzülmesi
sonucu ortaya çıkmıştır. Németh ayrıca ağa, oğus gibi birtakım sözlerin niçin
büzülmediğini de sorgulamıştır. Talat Tekin, bu sözcüklerin büzülmeme sebe-
bini kökenbilimsel olarak açıklamakta ve ilk biçimlerin *aka ve *öküz şeklinde
olduklarından dolayı büzülmenin gerçekleşmesinin beklenemeyeceğini dile
getirmektedir (Tekin 1995: 20).

Németh, Radloff’a itirazlarını birkaç madde hâlinde daha sıralamış ve haklı


olarak Grønbech’in ad, ac, od gibi kelimelerin iki heceli şekillerden geliştiği teo-
risine de itiraz etmiştir. Grønbech’in sözcük sonu ötümlüleşmeleri teorisini
kayda değer bulmakla birlikte buna pek çok aykırı örneğin bulunabileceğini
belirtip çocuk ve ocak sözcüklerini örnek göstermiştir (Németh: 160). Talat Tekin
bu noktada Németh’in bu görüşüne itiraz etmekte ve Türkmenceyi kanıt göste-
rerek ocak <*ōçuk > Trkm. ōcak ve çocuk < *çōçuk > Trkm. cōcuk etimolojisini ver-
mektedir (Tekin 1995: 21).

Németh’in kendi teorisi bu uzunlukların vurgudan dolayı ortaya çıktığı yö-


nündedir. Yakutça tördüs < tüört “dört” benzeri yapılardaki uzun ünlü yitimini
vurguya bağlayan J. Németh çok heceli sözcükler konusunda bu açıdan haklı-
dır. Ancak Németh birincil uzun ünlülerin var olup olmadığı sorusunu cevap-
landırmamaktadır. Bu açıdan Talat Tekin şu soruyu sormaktadır: İkiz ünlülerin
vurgudan ileri geldiği öne sürülüyorsa diğer vurgulu sözcüklerde niçin bu tür
ikiz ünlüler yerine kısa ünlü bulunmaktadır? Ayrıca, Németh’in kendi koyduğu

271
Talat Tekin ve Türkoloji

esasa uzun ünlülü bir sözcüğün iki heceli olduğuna itiraz etmekte ve bu kuralın
āl “gemi” <*sāl, ātır- “tanınmak” < āt “ad” gibi pek çok istisnası olduğunu be-
lirtmektedir. Németh’in teorisini ortaya koyarken birincil uzun ünlülerin Çu-
vaşçadaki fonetik izlerini hesaba katmamıştır: Yak. küöx+er- > köğör- ancak Çuv.
kǐvak+ar- > kǐvakar- ve o zaman uzun ünlüleri koruduğu bilinmeyen Türkmence
de durum aynıdır gȫk+er- > gȫğer- (Tekin 1995: 22). Ramstedt de Çuvaşçadaki
uzunlukları vurgu yoluyla açıklamaya çalışmış ve Türkçe kökenli ünlülerin
geçmişte farklı vurgulanan ünlülerden kaynaklandığını belirtmiştir.

Uzun ünlüler konusunu Ramstedt’ten sonra N. Poppe ele almıştır. Poppe’nin


düşüncesine göre örneğin Türkçe, Altayca ve Osmanlıca ot sözcüğünün *ōt söz-
cüğünden gelmesi mümkündür. Bu *ōt sözcüğü de pekâlâ *owot ya da *oğot gibi
bir biçimden gelebilir. Ancak Talat Tekin’in de belirttiği üzere böyle bir biçimle
hiçbir yerde karşılaşılmamaktadır (Tekin 1995: 23).

Poppe, aynı zamanda Radloff’un zannettiği gibi uzunlukların sadece Yakutçaya


mahsus olmayıp Ana Türkçe ve İlk Türkçe döneminde de bulunduğunu belirt-
miş ve buna kanıt olarak Yakutçadaki uzun ve kısa ünlülerin Çuvaşçada farklı
prototiplerden ortaya çıkmış farklı nitelikteki ünlülere denk gelmesini vermiş-
tir. Bu sebeple de bu uzun ünlülerin izlerini Orhon Türkçesi ve Nijniy Nov-
gorod Tatarcasından başka Türk dillerinde de bulmanın mümkün olduğunu
belirtmiştir (Poppe 1925: 408).

Türkmenceye dayanarak birincil uzun ünlülerin Genel Türkçede var olduğunu


ilk öne süren Ye. D. Polivanov olmuştur. Polivanov, Radloff’un Yakutçadaki
uzunlukların diğer Türk lehçelerinde kısa ünlülere denk gelmesi görüşünü
eleştirmiştir ve Türkmence ile Yakutça arasındaki uzunluklar arasında uygun-
luk olduğunu bildirmiştir (Tekin 1995: 24). Polivanov’un bu tespitiyle birlikte
birbirinden uzak coğrafyalarda konuşulan iki farklı Türk dilinde uzun ünlüle-
rin birbirini tutması, birincil uzun ünlülerin Genel Türkçede mevcut olduğu
görüşüne güç kazandırıyordu.

Martti Räsänen, Polivanov’un çalışmasından habersiz olarak sekiz yıl sonra


1929 yılında yapılmış bir Rusça-Türkmence sözlükten faydalanarak karşılaştır-
malı olarak Yakutçadaki ve Macarcaya girmiş Türkçe sözcüklerdeki uzun ünlü-
leri incelemiştir. Uzunlukların birbirine denk düştüğünü gören Räsänen, aynı
zamanda Ana Türkçede var olduğu sanılan uzun ünlüler için yeni bir kanıt
getirmiş oluyordu. Räsänen’in karşılaştırdığı bazı sözcükler şunlardır: Mac. báj

272
Talat Tekin ve Türk Dillerinde Birincil Uzun Ünlüler

[bāy] “gözbağcı” = Trkm. bāğ “bağ” , Mac. szál [sāl] “sal” = Trkm. sāl “gemi”.
Talat Tekin, burada Yak. āl “gemi” (<*sāl) örneğinin de verilebileceğini belirt-
miştir (Tekin 1995: 28).

Räsänen’in makalesinden bir yıl sonra yayımlanan L. Ligeti’nin çalışması konu-


yu o güne kadar en kapsamlı şekilde ele alması ve konuyu aşağıdaki gibi dilbi-
limsel yollarla kanıtlaması açısından çok önemlidir. Ligeti kuramı şu maddeler
üzerinden kanıtlamıştır:

1) Uzun ünlüler sistemli olarak Yakutça ve Türkmencede; dağınık şe-


kilde Soyotça, Kırgızca, Karagasça vb. dillerde korunmaktadır.
Oğuz grubu Türk dillerinde kök hecede t ve ç ünsüzleri birincil
uzun ünlüden sonra ötümlüleşerek d ve c olur: Ör. od “ateş” <*ōt ; ac
“aç” (krş. aç-). Çuvaşçada söz başındaki birincil uzun ünlüden önce
y- ya da v- türemesi olur. Ör. yat “ad” < *āt , vıś- “acıkmak” < *āç- ;
içte iki hecelileşme, ör. kǐvak “mavi” < *kȫk.

2) Divanu Lugati’t-Türk’te kısa ünlüler sadece harekelerle gösterilir,


buna karşın uzun ünlüler uzatma harfleri olan ye, vav ve elif işaret-
leri ile yazılır.

Ligeti’nin kurduğu bu sistematik yaklaşımla uzun ünlüler sorunu hiçbir kuş-


kuya yer bırakmayacak şekilde kanıtlanmış oluyordu.

Ligeti ile aynı yılda fakat Ligeti’nin çalışmasından habersiz şekilde uzun ünlü-
ler konusuna değinen Karl Menges uzun ünlülerin Ana Türkçede bulunduğunu
ancak Ana Altaycada var olmadığını belirtmiştir. Menges’in kuramına göre bu
iki heceli şekiller Ana Türkçede tek heceli şekillere dönüşürken ilk hecede bir
telafi uzunluğu oluşmuştur. Menges kuramını Türkçe tek heceli uzun ünlülü
sözcüklerin Moğolcada iki heceli şekillere denk gelmesi üzerine kurmuştur.
Ana Türkçe *āb “av” = Moğ. aba, Ana Türkçe *tāş = Moğ. çilagun, Ana Tü. *kǖç =
Moğ. küçü(n), Ana Tü. *kȫk = Moğ. köke gibi sözcükler buna örnek gösterilebilir.
Talat Tekin, Menges’in ortaya koyduğu denklikleri iki nedenle eleştirmiştir. İlk
olarak Moğolca iki heceli şekillerin Ana Türkçede tek heceli biçimlere dönüşür-
ken neden ünlü uzamasının gerçekleştiği konusunun açıklanmadığını belirtir.
Bir diğer taraftan ve daha da önemlisi Tü. bod “boy” = Moğ. bodo < *boda, Tü. boz
= Moğ. boro, Tü. koç = Moğ. kuça gibi kısa ünlülü pek çok Türkçe sözcüğün Mo-
ğolcada yine iki heceli sözcüklere denk düştüğünü belirtir ve bu durumda bah-

273
Talat Tekin ve Türkoloji

si geçen sözcükleri Ana Altaycada iki heceli biçimlerde tasarlamanın daha doğ-
ru olduğunu belirtir (Tekin 1995: 31-32).

Martti Räsänen 1960 yılında “Türkische Miszellen, I: Die Vokallängen der


ersten Silbe im Türkmenischen” adlı yazısında Türkmenceyi temel alarak ünlü
uzunluklarının karşılaştırmalı bir listesini yayımlamıştır. Bu çalışma, birincil
ünlü uzunluklarını barındıran en uzun sözcük listesiydi. Ancak Talat Tekin
tarafından çalışmanın iki yönden eksik olduğu belirtilmektedir. Öncelikle uzun
ünlülerin gösterildiği ilk büyük Türkmence sözlükler henüz yayımlanmamıştı,
dolayısıyla Räsänen’in listesinin bu yönüyle eksik kalması doğaldır. Ayrıca bazı
karşılaştırmalarda da eksiklikler bulunmaktadır, Talat Tekin Türkmence āğna-
“(hayvan) yerde yuvarlanmak” ve ār- “yorulmak” gibi sözcüklerin Yakutça
āŋnā- “ay.” ve DLT 1 172 ār- “ay.” gibi örneklerle birleştirilebileceğini belirtmiş-
tir (Tekin 1995: 34-35).

A. M. Şçerbak, 1963’te yayımlanan “O Tyurskom Vokalizme” adlı yazısında


Türkçenin ünlü sistemini incelemiş; a’t < at, at < *āt şeklinde Ana Türkçedeki
uzun ve kısa ünlü farkının Tuvacada kısa ünlülerin gıtlaksılaşarak, Ana Türk-
çedeki birincil uzun ünlülerin gırtlaksılaşmadan boğumlanmasına yol açtığını
ortaya koymuştur.

1966 yılında bir çalışma daha yapan A. M. Şçerbak Türk dilinde uzun, kısa
(normal) ve çok kısa olmak üzere üç türde ünlü bulunduğunu belirtmiş ve
uzun ünlüleri birincil ve ikincil olmak üzere iki gruba ayırmıştır. Türkmence ve
Yakutçada bulunan birincil uzun ünlülü 75 sözcüğün listesini de veren Şçerbak,
birincil uzun ünlüleri düzensiz olarak koruyan lehçeleri de çalışmasına konu
etmiş ve bazı ses olaylarını uzun ünlüler konusuna dayanarak açıklamaya ça-
lışmıştır. Çuvaşçadaki z > r ve ş > l değişimlerini uzun ünlülerin etkisine bağla-
yan Şçerbak, Talat Tekin tarafından eleştirilmiştir (Tekin 1995: 36). Zira bu ses
değişmelerine sadece uzun ünlülü kelimelerde rastlanmamaktadır, kısa ünlülü
olduğu bilinen GT semiz = Çuv. samǐr, GT taş “dış” = Çuv. tul gibi sözcüklerde z
> r ve ş > l değişimini gözlemlemek mümkündür. Aynı yazıda Azericedeki ė
sesinin AT ē’den, e’nin ise AT e’den kaynaklandığını belirten Şçerbak, bu kura-
lın bazı istisnalarının olduğunu da belirtmekten geri durmamıştır. Örneğin Az.
ėl “memleket” < *ė̄l, aynı şekilde el “el” < *el fakat görüldüğü üzere Az. gemi =
Trkm. gēmi denkliğinde kural bozulmaktadır. Şçerbak, bunu Azericenin farklı
lehçe tiplerinin etkisine maruz kalmasına bağlamaktadır (Şçerbak: 1966: 158).

274
Talat Tekin ve Türk Dillerinde Birincil Uzun Ünlüler

Araştırmada yer alan Türkmence-Yakutça sözcük listesinde bulunmayan tāl


“dalak” = Trkm. dalak, Yak. bı̇r̄ “bir” = Trkm. bir, fakat ōn bı̇r̄ gibi denklikler Ta-
lat Tekin tarafından tespit edilmiş ve Türk Dillerinde Birincil Uzun Ünlüler adlı
eserinde yer almıştır (1995: 36).

Bir yıl sonra yine Şçerbak tarafından yayımlanan “O Proisxojdenii perviçnıx


dolgix glasnıx v tyurskix yazıkax” isimli çalışmada yazar, kendisine kadar bi-
rincil uzun ünlüler üzerine yapılmış yorumları eleştirerek değerlendirmiş ve
kendi görüşünü ortaya koymuştur. Ona göre Türk dillerinde biri ünlü doruklu
ve diğeri ünsüz doruklu olmak üzere iki tip hece bulunmaktadır. Şçerbak’a
göre ünlü doruklu hecelerde, vurgu ünlünün üzerine düştüğünden bu heceyi
uzatmıştır, ünsüz doruklu hecelerde ise vurgu ünsüz üzerine düştüğünden
ünlü kısa kalmış buna karşılık ünsüz uzun ve tam bir söyleyiş kazanmıştır.
Örneğin eş sesli iki at sözcüğü şu tür bir gelişme izlemiştir:

át/at ‘ > āt/aṫ > ād/at’

Şçerbak’ın ortaya koyduğu bu düşünce Talat Tekin tarafından iki yönden eleşti-
rilmiştir. Öncelikle Türkçede hece doruğunun daima bir ünlü üzerinde olduğu-
nu ve ünsüz doruklu hecenin Türkçenin yapısına ve ses kuruluşuna aykırı ol-
duğunu belirten Talat Tekin, kuram doğru olarak kabul edilse bile eş sesli ol-
duğu öne sürülen iki at sözcüğünden birinin neden doruklu diğerininse neden
doruksuz olma sebebinin açıklanmadığını belirtir (Tekin 1995: 161’den).

Türkiye’de uzun ünlüler üzerine yapılan ilk çalışma Ahmet Cevat Emre’ye aittir.
Ancak “Türkçede Uzun Vokaller (Ünsüller)” adını taşıyan bu yazı kendisinden
önce yapılan çalışmaların bir tekrarı niteliğindedir ve özgün bir yanının olmama-
sı sebebiyle Talat Tekin tarafından eleştirilmiştir (Tekin 1995: 32). İlk bilimsel
çalışma, Tavşanlı’dan Bandırma’ya kadar süren yirmi günlük gezi sırasında Batı
Anadolu bölgesinde çeşitli ünlü uzunluklarının bulunduğunu fark eden ve bu
sözcükleri derleyen Zeynep Korkmaz’a aittir. Korkmaz’ın Batı Anadolu ağızla-
rından derlediği malzemede birincil ve ikincil ünlü uzunlukları karışık hâlde
bulunmaktaydı. Talat Tekin bu örneklerden en çok on yedisinde birincil ünlü
uzunluğu bulunduğunu, diğer uzunlukların Z. Korkmaz’ın da belirttiği üzere
vurgunun etkisi sonucu ortaya çıkmış olduğunu söyler (Tekin 1995: 32). Osman
Nedim Tuna ise ülkemizde uzun ünlüler konusuna değinen bir diğer bilim insa-
nıdır. 1960 yılında yayımladığı makalesinde Köktürkçe ve Uygurcadaki uzun
ünlüler konusuna temas eden Tuna, Köktürkçe ve Uygurcada birincil uzunlukla-

275
Talat Tekin ve Türkoloji

rın var olduğunu belirtmiştir. Tuna’nın ünlü uzunluklarını tespit etmek için kul-
landığı yöntemin eksiklikleri ve görüşünü dayandırdığı yazım sistemindeki belir-
sizlikler nedeniyle ulaştığı sonuçlar her zaman için doğru olmamıştır. Zira bugün
tarihî lehçelerde ve birincil uzunluğu koruyan modern Türk dillerinde onun tes-
pit etmiş olduğu kǖl “kül” (krş. Trkm. kül, Yak. kül), kǖmüş “gümüş” (krş. Trkm.
kümüş, Yak. kömüs) gibi uzun olduğu öne sürülen kimi sözcükler kısa hâldedir.
Türkiyede yapılan çalışmalara Talat Tekin’in Orta Türkçedeki uzunlukların aruz
yoluyla belirlenmesi ve Atabetü’l Hakayık’taki uzun ünlüler üzerine İngilizce ka-
leme aldığı iki makaleyi de ilave edebiliriz.

Ancak daha ileriki yıllarda, yapılan bu tüm çalışmalara rağmen her nasılsa Tür-
kiye Türkçesinde kopyalanmış sözcükler haricinde birincil uzun ünlülerin bu-
lunmadığı görüşü yaygınlaşmış durumdaydı (Ergin 1985: 41-42; Banguoğlu
2015: 38, 39).

Talat Tekin 1970 yılında birincil uzun ünlülerle ilgili hazırladığı araştırmayı
doçentlik tezi olarak sunana kadar dünyada ve Türkiye’de birincil uzun ünlü-
lerle ilgili yapılmış belli başlı çalışmalar bunlardı. Tekin’in bu araştırması 1975
yılında Ana Türkçede Aslî Uzun Ünlüler adı altında Hacettepe Üniversitesi yayın-
ları tarafından basılmıştır. 1995 yılında kimi düzelti, düzenlemeler, ek bilgilerin
ve en önemlisi de ilave edilen dizinin ardından Türk Dillerinde Birincil Uzun
Ünlüler olarak yayımlanan kitap, Türk dillerinde kendinden önce yapılan ça-
lışmaların önemli noktalarını içermekle birlikte yapılan bu eski çalışmaların
eksik yönlerini tamamlamak ve üzerine yeni bilgiler koymakla diğer çalışma-
lardan ayrılmaktadır. Bu noktada Tekin’in eseri, konu üzerine yapılmış çalışma-
ların zirve noktasıdır diyebiliriz. Şüphesiz ki bunun birtakım nedenleri vardır.
Talat Tekin, yıllarını Türkoloji’ye adamış bir bilim insanıdır. Bu açıdan Türkiye
Türkçesine hâkim olduğu gibi o devirde çalışılmayan ve üzerinde çok fazla
bilgi sahibi olunmayan pek çok Türk diline metin yazabilecek düzeyde hâkim-
di. Oldukça iyi bir İngilizcenin yanı sıra Almanca ve Rusça gibi Türkoloji’nin
olmazsa olmazı yabancı dilleri bilmesi, Türk dillerinin karşılaştırmalı ses ve
biçim bilgisine hâkim olması genelde Türkoloji, özelde birincil uzun ünlüler
üzerine Talat Tekin’in dünyada Türkoloji kürsülerinde değer gören çalışmalar
yapmasının en temel sebeplerindendir.

Talat Tekin, eserinde başta uzun ünlüleri düzenli olarak koruyan Türkmence,
Yakutça ve Halaçça gibi Türk dillerinden yararlandığı gibi konu açısından

276
Talat Tekin ve Türk Dillerinde Birincil Uzun Ünlüler

önemli bilgiler içeren pek çok modern Türk dilini, Moğolcayı ve Altayistik’i de
çalışmalarına dâhil edebilmiştir.

Türk Dillerinde Birincil Uzun Ünlüler adlı eserinde Talat Tekin, ondan fazla mo-
dern Türk dilini ve Türkçenin tarihî lehçelerini birincil uzun ünlüler açısından
incelemiş ve geçmişte yapılan çalışmaları gözden geçirerek katkılarda bulun-
muştur. Bahsi geçen bu Türk dil ve lehçelerini seslik değişme ve gelişmeler
açısından araştırmış ve kitabının son bölümünü bu konuya ayırmıştır. Ona göre
kimi Türk dillerinde uzun ünlüler hiç iz bırakmadan ortadan kaybolurken bazı-
ları da nitelik değişmesine uğrayarak seslik izler bırakmışlar. Talat Tekin’in
tespit ettiği fonolojik izler şunlardır:

1) Ünsüz Ötümlüleşmesi
Ana Türkçede sözcük sonundaki p, t, ç, ḳ/k ünsüzleri Oğuz grubu Türk dil-
lerinde kısa ünlünün ardından geldiklerinde korunurken birincil uzun ün-
lünün ardından ötümlüleşerek b, d, c ve ğ (y) olmuşlardır. Örneğin, Türkiye
Türkçesinde geçmişte birincil uzun ünlülü olduğu bilinen dip sözcüğü çe-
kime girdiğinde dib+i şeklini alırken kısa ünlülü ip sözcüğü hiçbir değişim
ve dönüşüme uğramadan ip+i şeklinde çekimlenmeye devam etmektedir.

2) Ön Seste y- ve v- Türemesi
Birincil uzun ünlüler kaybolurken ön seste y- ve v- türemesine neden olur-
lar. Bunun en eski örneklerine Orhon Yazıtlarında tesadüf edilmektedir. Ta-
lat Tekin’e göre iki sözcükte ön seste y- türemesi bulunmaktadır: yılpagut
“alpler, yiğitler” < *īlpagut / *ālpagut krş. Eski Uyg. ālıp, Soy. ālıp ve yıd-
“göndermek” < ıd- < *īd- = Yak. īt- ay., Çuv. yar- ay. < *īd- (Tekin 1995: 141).
Bu gelişim çağdaş Türk dillerinde de geçmişte uzun ünlülü olduğu bilinen
sözcüklerde takip edilebilmektedir: Çuv. yat “ad” < *āt > Yak., Trkm. āt; Az.
yiye “sahip” < *įye (Tekin 1995: 139).
Birincil uzun ünlüler nedeniyle ön seste v- türemesi ise y- türemesi kadar sık
karşılaşılan bir ses olayı değildir. En eski örneklerine Tuna ve Volga Bulgarca-
sında rastlanmaktadır: Örneğin vān “on” , vānım “onuncu” < *ōn = Trkm. ōn,
Yak. uon. Türkiye Türkçesinde vur- < ur- < *ūr- > Yak. ūr- “ay.” şeklinde geli-
şen ön seste v- türemesi birincil uzun ünlü sebebiyledir (Tekin 1995: 146, 148).

3) Ünsüz İkizleşmesi
Türkçede birincil uzun ünlülerin belirlenmesi için kullanılabilecek bir diğer
yöntem ünsüz ikizleşmelerinin tespitidir ve bu tür bir ses olayına Türk dil-

277
Talat Tekin ve Türkoloji

lerinde sıkça rastlanmaktadır. Az. addım “adım” < *ādım > Trkm. ādım ; Az.
yeddi, Tof. çēte, YUyg. yette, Yak. sette < *yėt̄ i gibi sözcükler buna örnek veri-
lebilir (Tekin 1995: 152).
Ünsüz ikizleşmeleri bir nevi telafi uzunluğudur. Bu yüzden kaybolan ünlü
uzunluğu yerini ünsüz uzunluğuna bırakır. Bu tür bir ünsüz uzunluğu Türk
dillerinde sadece birincil uzun ünlülere özgü olmayıp uzun ünlülü kopya
sözcüklerde de görülebilmektedir Az. çaggal “çakal” < Fa. şaġāl ; Çuv. pattǐr
“yiğit, bahadır” < *bātūr > Tuv. mādır.

4) Öndamaksıllaşma
Bu ses olayı uzun art damak ünlülerinin kısalırken kendilerini öndamaksıl-
laştırmasına dayanır. Özellikle t, d, n, s, z, ş, ç ve c gibi ünsüzler ve y yarı ün-
lüsünün komşuluğunda gerçekleşir. Ancak bahsi geçen ünsüzlerin uzun ün-
lüler haricinde de öndamaksıllaşma eğiliminde etkili olduğu gözden kaçı-
rılmamalıdır. Fakat birincil uzun ünlülü olduğu bilinen sözcüklerdeki
öndamaksıllaşmalar, bu ses olayının uzun ünlülerle bir ilgisi olduğunu doğ-
rular ve buna işaret eder niteliktedir, ilk durumdaki örnekler uzun ünlülü-
lere göre daha azdır. Tü. yeşil = Az. yaşıl, Trkm. yāşıl; Tü. dinç = Az. dinc =
Trkm. dīnç “sükûnet”.

5) Ünlü Türemesi
Kimi durumlarda, kapalı ve birincil uzun ünlülü hece sonlarında ünlü tü-
remesi gözlemlenebilmektedir. Talat Tekin’e göre bu duruma tarihî lehçe-
lerde çok sık rastlanmamaktadır. Türk dillerinde ise en çok Çuvaşçada ve
Yeni Uygurcanın Hoten ağzında rastlanmaktadır. Çuv. sıvǐ “sağ, sağlam” <
*sāg > DLT sāg; Çuv. var, varǐ “merkez, orta” < *ȫr = Trkm. ȫz “kendi” ; Hot.
otă “od, ateş” = Trkm. ōt “ay.” (Tekin 1995: 156, 157).

6) Ünsüz Türemesi
Birincil uzun ünlülerin neden olduğu ünsüz türemeleri Talat Tekin’in tespit-
lerine göre r-, l-, n- türemesi; ş- türemesi ve h- türemesi olarak üç grup altın-
da toplanmaktadır. Yarı ünlü değeri taşıyan r, l, n seslerinin düşerek ikincil
uzunlukları ortaya çıkarabildiği bilinen bir gerçektir. Birincil uzun ünlülerin
yol açtığı ünsüz türemeleri ise bu durumun tam tersidir: Kırg. arış, ars “ka-
kım” < DLT ās, āz ay.; SUyg. yehti “7”, Tü., Trkm. yedi, Az. yeddi, Yak. sette <
*yėt̄ i (Tekin 1995: 159).

278
Talat Tekin ve Türk Dillerinde Birincil Uzun Ünlüler

Talat Tekin’in de belirttiği üzere Türk dillerinde uzun ünlüler konusu artık
doğruluğu kabul ediliyorsa da henüz tam anlamıyla açıklığa kavuşturulmuş
değildir (Tekin 1995: 37). Türk Dillerinde Birincil Uzun Ünlüler kitabından sonra
konu ile ilgili Türkiye Türkçesi, Anadolu ağızları, Doğu Trakya ağızları, Türk-
mence, Pamir Kırgızcası, Kumuk ağızları, Hakasça, Kırgızca, Eski Anadolu
Türkçesi, tarihî Türk lehçeleri, Sibirya Tatarcası, Tuvaca, Azerice ve Salarca gibi
dil ve lehçeler üzerine otuza yakın çalışma yapılmıştır.

Görüldüğü üzere Talat Tekin’in ardından konu ile ilgili olarak yapılan çalışma-
lar farklı Türk dilleri üzerine ve Türkiye Türkçesinin ağızları üzerine yoğun-
laşmaktadır. Türk dillerinde birincil uzun ünlüler konusu henüz tam olarak
sonuçlandırılmış değildir. Zira kitabın yazıldığı tarihlerden günümüze Türko-
loji araştırmaları ilerlemiş, kaynak olarak kullanılabilecek pek çok eser yazılmış,
hakkında çok az bilgi sahibi olunan dillerin konuşulduğu coğrafyalara ulaşım
olanakları nispeten daha da artmış, farklı dillerin ağızları üzerine bilgilerimiz
ilerlemiş ve bu süreçte doğal olarak tüm diller gibi Türk dilleri de çeşitli dönü-
şümler ve değişimler yaşamışlardır. Örnek vermek gerekirse Türk Dillerinde
Birincil Uzun Ünlüler kitabında örneği bulunan Yakutça “dar” anlamıyla bulu-
nan tār sözcüğü günümüzde sadece bir deyimle birlikte kalıplaşmış hâlde bu-
lunup anlamı unutulmuştur. Yine uzun ünlülü hâlde verilen sāğına “çağında,
zamanında” sözcüğü 1851 yılında basılan Böhtlingk’in gramerinden alınmıştır.
Ancak bu sözcük bugün yalnızca kısa şekliyle kullanılmaktadır. Yine kitapta
örneği bulunan ǖr- “üflemek” fiiline kaynaklarda daima kısa ünlülü olarak
rastlanmıştır. Çünkü Böhtlingk’in işlediği metinler tek bir kişiden, A. Ya. Uva-
rovskiy’den derlenmiştir ve kimi zaman genel Yakutçadan daha fazla sadece
kaynak kişinin konuşma özelliklerini göstermektedir. Yapılacak yeni çalışma-
larla Türk dillerinde birincil uzun ünlüler konusunda yeni şeyler keşfetmek
hâlâ mümkündür.

Ayrıca Ana Türkçede uzun ünlülü olduğunu öngördüğümüz kimi sözcükler


yine Türkçe ile akrabalığı günümüze kadar bir tartışma konusu olan Moğolca,
Tunguzca gibi dillerde kimi durumlarda çok heceli biçimlerde gözükmektedir.
Farklı Altay dillerinde ve Ana Türkçede birtakım ses denklikleriyle birbirini
destekleyen birincil uzun ünlülerin neden ve ne şekilde ortaya çıktığına dair
bilgilerimiz de hâlâ yetersiz durumdadır. Altayistik üzerine yapılacak yeni
çalışmalarla konunun Altay dilleri açısından açıklığa kavuşturulması büyük bir
önem taşımaktadır. Nitekim Talat Tekin’in çalışmalarıyla ortaya koyduğu bi-

279
Talat Tekin ve Türkoloji

rincil uzun ünlüler konusu gerek Türkiye’de gerek dünya Türkoloji’sinde hâlâ
çalışılmaya devam etmektedir ve uzun bir süre daha gündemi meşgul edeceğe
benzemektedir.

Kaynaklar
Atalay, Besim (1939-1943). Divanu Lugati’t-Türk I, II, III ve Dizin. Ankara: TDK Yayınları.
Banguoğlu, Tahsin (2015). Türkçenin Grameri. Ankara: TDK Yayınları, 10. Baskı.
Böhtlingk, Otto (1848-1851). Über die Sprache der Jakuten I-II, St. Petersburg (Yeni baskı:
Leiden 1967).
Budenz, József (1865). “Khivai Tatárság”, NyK, IV, 269-331.
Emre, Ahmet Cevat (1946). “Türkçede uzun vokaller (ünsüller)”, Türk Dili-Belleten, Seri:
III, Sayı: 10-11, 1-5.
Ergin, Muharrem (1985). Türk Dil Bilgisi. İstanbul: Boğaziçi Yayınları.
Foy, Karl (1900). “Türkische Vocalstudien”, MSOSW, III, 180-217.
Gombocz, Zoltán (1912). Die bulgarisch-türkischen Lehnwörter in der ungarischen Sprache
(=Mémoires de la Société finno-ougrienne, XXX), Helsinki.
Grønbech, Vilhelm (1902). Forstudier til turkisk lydhistorie, Kopenhag.
Grønbech, Vilhelm (1902). “Die langen Vokale der Wurzelsilbe”, KSz, IV, 2, 229-240.
Korkmaz, Zeynep (1953). “Batı Anadolu ağızlarında aslî vokal uzunlukları hakkında”,
TDAY-Belleten, 197-203.
Ligeti, Lajos (1938). “Les voyelles longues en turc”, Journal Asiatique, 177-204; Türkçesi: Tay-
yip Gökbilgin (1942). “Türkçede uzun vokaller”, Türkiyat Mecmuası, VII-VIII, 82-94.
Menges, Karl Heinrich (1938). “Einige Bemerkungen zur vergleichenden Grammatik des
Türkmenischen”, AO, 7-34.
Németh, Julius (1914/15). “Die langen Vokale im Jakutischen”, KSz, XV, No. 1-3, 150-164.
Pekarskiy, Eduard Karloviç (Türkçeye çev. Komisyon), (1945). Yakut Dili Sözlüğü, İstan-
bul: Ebüzziya Matbaası.
Polivanov, Yevgeniy Dmitriyeviç (1927). “K voprosu o dolgix glasnıx v obşçe-turetskom
prayazıke”, Dokladı AN SSSR, 151-153.
Poppe, Nikolas Nikolayeviç (1925). “Çuvaşskiy yazık i yego otnoşeniye k mongol’skomu
i turetskim yazıkam”, IRAN, 405-424.
Radloff, Wilhelm (1882). Phonetik der nördlichen Türksprachen, Leipzig.
Radloff, Wilhelm (1901). “Zur Geschichte der turkischen Vokalsystems”, İzvestiya impera-
torskoy AN- BullAcPbg, XIV, No. 4, 425-462.

280
Talat Tekin ve Türk Dillerinde Birincil Uzun Ünlüler

Raddloff, Wilhelm (1908). “Die jakutische Sprache in ihrem Verhältnisse zu den


Türkschprachen”, Zapiski imperatorskoy AN, VIII, No. 7.
Ramstedt, Gustaf John (1922). “Zur Frage nach der Stellung des Tschuwassischen”,
JSFOu, 38, 1-34.
Räsänen, Martti (1937). “Über die langen Vokale der türkischen Lehnwörter im Unga-
rischen”, FUF, XXIV, Heft 1-3, 246-255.
Räsänen, Martti (1960). “Türkische Miszellen, I: Die Vokallängen der ersten Silbe im
Türkmenischen”, StO, XXV, 1, 3-19.
Şçerbak, Aleksandr Mixayloviç (1963). “O tyurskom vokalizme”, Tyurkologiçeskiye İssle-
dovaniya, Moskva/Leningrad, 24-40.
Şçerbak, Aleksandr Mixayloviç (1966). “Tyurskiye glasnıye v koliçestvennom otnoşenii”,
Tyurkologiçeskiy Sbornik, 146-162.
Şçerbak, Aleksandr Mixayloviç (1967). “O proisxojdenii perviçnıx dolgix glasnıx v tyurs-
kix yazıkax”, VYa, No. 6, 34-47.
Tekin, Talat (1967). “Determination of Middle-Turkic Long Vowels through ‘arūḍ”, AO,
XX, Fasc. 2, 151-170.
Tekin, Talat (1968). “Long Vowels in ‘Atabatu’l-Ḥaqā’iq”, JSFOu, 68, 5, 1-20.
Tekin, Talat (1995). Türk Dillerinde Birincil Uzun Ünlüler. Ankara: Simurg Yayınları.
Tuna, Osman Nedim (1960). “Göktürk yazılı belgelerde ve Uygurcada uzun vokaller”,
TDAY-Belleten, 213-282.

281

You might also like