You are on page 1of 8

FELSEFE

Sevgili öğrencilerim,

Burada sizlere lise 10. ve 11. sınıf felsefe dersi müfredatında bulunan konuların geniş bir
özetini vermeye, özellikle bazı –izm’lerin anlamlarını hatırlatmaya, her felsefe disiplini (veya
dalı) ile ilgili temel kavramlara ve sorulara kısaca işaret etmeye çalıştım. Öncelikle 10. Sınıf
felsefe müfredatında yer alan konuları sonra da 11. Sınıf felsefe müfredatındakileri
paylaşacağım. Esasen 11. Sınıflarda felsefe adı ile okutulan konuların genel bir felsefe tarihi
olduğunu (felsefe tarihi felsefenin önemli bir disiplinidir) belirtmemiz gerekir. Felsefeye giriş
niteliğinde olan konular ise 10. Sınıfta okutulan konulardır. Belki de en doğrusu bu iki konu
alanını eş zamanlı değerlendirmektir. Bu notları bir felsefeye giriş olarak değil de sınav için
gerekli bazı ön bilgi notları olarak görmelisiniz. Başarınıza küçük bir katkım olursa bu beni
mutlu edecektir. İyi çalışmalar.

10. sınıf felsefe dersi müfredatının ağırlıklı konuları 3. Ünitededir ki bu ünitenin tamamı uzun
yıllar boyunca 11. Sınıflarda okutulan felsefe (giriş) müfredatının içeriğinin tamamıdır. 1, 2 ve
4. Üniteler ise görece daha dar kapsamlıdır.

1.ÜNİTE:
Bu ünitede düşünme, bilinç, öz bilinç, felsefenin tanımı, sözcük anlamı, işlevleri ve felsefi
düşüncenin özellikleri vb. konular ele alınmaktadır.

A. BİLGİ, BİLİNÇ VE ÖZBİLİNÇ

‘Bütün insanlar doğal olarak bilmek ister’ der Aristoteles metafiziğin başında. Gerçekten
de insanlar duyuları ve akıllarıyla çevrelerinde olup bitenler hakkında bilgi sahibi olurlar.
Ancak bu bilgiler her zaman bilinçli, sistemli ve yöntemli bir çaba ile ortaya çıkan bilgiler
olmayabilir. Oysa bilinçli, sistemli ve yöntemli bir şekilde elde edilen bilgiler ayrı bir öneme
sahiptir ki felsefe ile tanıştığımızda göreceğimiz gibi o da bu türden bilinçli, sistemli ve
yöntemli bir araştırmanın sonucunda ortaya çıkan bir bilgidir. O halde bilinç dediğimiz şeyin
sadece duyularımızı kullanmaktan ibaret bir varlık olmadığımızı, çevremizde ve kendimizde
olup bitenlerin farkında olma hali olduğunu düşünebiliriz. Evet, en genel anlamda bilinç
farkındalıktır. Bu farkındalığı sadece kendimize ilişkin olarak düşündüğümüzde öz bilince
varmış oluruz.

B. DÜŞÜNME NEDİR?

Düşünme hakkında birçok filozof görüşler ortaya koymuştur. Sokrates ‘düşünme sessiz
konuşmadır’ der. Descartes kendi varlığına ilişkin sezgisini (veya düşüncesini) şüphesiz
bilginin dayanağı olarak görür. Genel olarak düşünmeyi nesne ve olayların zihnimizdeki
karşılığı olan kavramlar arasında bağ kurma olarak tanımlayabiliriz.

C. FELSEFENİN TANIMI: İlk bilmeniz gereken şey, felsefenin tüm zamanlar ve her
filozof için geçeli bir tanımının yapılamayacağı olmalıdır. Her çağda her farklı filozof
farklı felsefe tanımları yapmıştır. Bunun temel nedeni, felsefenin sübjektif (öznel) bir
çaba olmasıdır. Belki de felsefenin tanımlanması gereken bir sözcük olmaktan çok
araştırılması gereken bir büyük insani-kültürel bir çaba olarak görülmesi en
doğrusudur. Tıpkı diğer insani- kültürel çabalar olan bilim, din ve sanat gibi.
D. FELSEFE SÖZCÜĞÜNÜN ANLAMI: Felsefe sözcüğü etimolojik (kökenbilim)
olarak Yunanca (Grekçe) bir sözcüktür. Bu sözcüğü ilk kez Pythagoras’ın (Pisagor)
kullandığı rivayet edilir. Sözcük, sevmek anlamına gelen ‘Philia’ ve bilgelik anlamına
gelen ‘Sophia’ sözcüklerinin birleşiminden oluşmuştur ve ‘bilgeliği sevmek’ anlamına
gelir. Sevdiğimiz şeyler bizden uzakta olduklarında onları aradığımızı düşünecek
olursak, bilgelik arayışı olarak da çevirebiliriz.

FELSEFENİN GENEL İŞLEVİ: Felsefenin genel olarak iki temel işlevi vardır: Analitik işlev ve
sentetik işlev. Analitik işlevinde, düşünmenin temel araçları olan kavramların anlamları
açıklığa kavuşturulur, analiz edilir ve çok anlamlılıktan kurtarılır. Sentetik işlevinde ise
çözümlenmiş olan bu kavramları kullanarak genel bir ‘dünya görüşü’ oluşturmak söz
konusudur.

FELSEFENİN TARİHSEL BAKIMDAN İŞLEVLERİ: Felsefe ortaya çıktığı ilkçağdan bu yana çok
farklı işlevleri yerine getirmiştir.

a. İlkçağda felsefe ile bilim arasında bir ayrım yoktur. Bu nedenle ilkçağda
felsefenin karakteristik özelliği, bugün bilimin yerine getirdiği işlevi yerine
getirmesidir.(özellikle doğa bilimi)
b. Batı ortaçağında felsefe dinin hizmetine sokulmuştur. Bu skolastik döneme
işaret eder.
c. Rönesans ve reform düşüncelerinden sonra, özellikle 16. Yüzyılda bilim ya da
felsefe için yöntemin ne olması gerektiği tartışmaları söz konusu olmuştur.
d. 17. Yüzyılda Descartes, adeta felsefenin ikinci kurucusu olmuştur. Böylece
yeniden doğanın (fiziğin) bilgisini elde etmeye yönelme söz konusudur.
e. 18. Yüzyılda Kant aklın bir kritiğini yaparak aydınlanmanın en önemli filozofu
olacaktır.
f. 19.yüzyılın ikinci yarısından itibaren bilim ve felsefe ayrılacaktır. Başka bir
deyişle bugünkü özel bilimler felsefeden ayrılacaktır. Toplum felsefelerinin öne
çıkması, 20. Yüz yıla da damgasını vuran görüşler olmakla birlikte felsefeyi
toplumsal kurtuluşun aracı kılma çabasıyla hareket ediyor olacaklardı. Öte
yandan ‘bilimciler’ denen bir grup felsefeyi bilim felsefesine indirgeme çabası
içinde görülecektir.

FELSEFİ DÜŞÜNCENİN ÖZELLİKLERİ

Felsefi bilginin özellikleri ile felsefi düşüncenin özellikleri aynıdır. Felsefi düşünce her
şeyden önce eleştirel (veya kritik) bir düşüncedir. Bu demektir ki felsefi düşünce önüne gelen
her bilgiyi peşinen doğru kabul etmeyip ona eleştirel bir bakışla yaklaşır. Bu kritik etme
özelliği felsefi bilginin (düşüncenin) bir başka özelliğini de bize çağrıştırır ve bu da akılcı
(rasyonel) olma özelliğidir. Çünkü felsefi düşünce bu kritiği akılla yapar. Felsefi bilgi akılcı bir
bilgidir demek onun akla ve mantığa dayanan, çelişkisiz yani tutarlı bir bilgi olması demektir.

Felsefi bilginin bir diğer özelliği genelleyici olmasıdır. Bu özelliği felsefenin varlığı şu veya
bu bakımdan değil ‘varlık olmak bakımından’ araştırmasıdır. Yani bilim, varlığın belli
cephelerini araştırırken felsefe çok daha genel olarak ‘varlığı’ araştırır. Felsefenin soyutlama
ve genellemeleri bilime göre çok daha yüksek derecede soyutlamalar ve genellemelerdir.
Felsefe bilgisi sistemli bir bilgidir. Bu özelliği ile felsefenin, temele alınan az sayıda
prensiple tutarlı olarak bir dünya görüşü ortaya koyması anlaşılır.

Felsefe bilgisi refleksiftir. Yani felsefi düşünce sadece mevcut olan bilgiler üzerine bir
düşünce olmayıp, düşünce üzerine de bir düşünce, bilgi üzerine de bir bilgidir. Felsefi bilgi,
bilginin bilgisi ve düşüncenin düşüncesidir.

Felsefe bilgisi olgulara gidilerek doğrulanma ihtiyacı içinde değildir. Başka bir deyişle
felsefe bilgisi dar anlamda doğrulanamaz.

Felsefi düşüncenin bilimde olduğu gibi sürekli ilerleyen bir düşünce ve bilgi olduğu da
söylenemez. Felsefe bilgisi ile insan hayatını kolaylaştıran somut nesneler (veya teknoloji)
üretilemez.

FELSEFE VE HİKMET

Eski dilimizde hikmet sözcüğü genellikle (yanlış bir biçimde) felsefe anlamında kullanılmıştır. Hikmet
daha çok bilgelik anlamına gelir. ‘hikmetli sözler’, ‘bilgece sözler’ etmekle ilgilidir.

FELSEFE VE YAŞAM

Felsefe elbette en soyut olduğu anda bile temelleri insanın somut yaşamında bulunan sorunlarla
ilgilidir. Bu bakımdan felsefe, yaşamı kavramsal olarak ve akıl mantık çerçevesinde yorumlar ve bir
dünya görüşü sunar. Belki de felsefenin psikolojik arka planı içinde düşündüğümüzde gerçekte ‘bir’
felsefeden değil de felsefelerden söz etmek daha doğrudur ve bu felsefeler insanı ve yaşamı sorgular-
yorumlar; Dünyayı yeniden ve yeniden kurarlar.

2.ÜNİTE:
GERÇEKLİK VE DOĞRULUK

Bilgi felsefesinin temel kavramları bilgi, özne, nesne, doğru-doğruluk, gerçek-gerçeklik,


anlam- anlamlılık ve temellendirme kavramlarıdır. Bu kavramlar arasında doğru ile gerçek
kavramlarının birbirine karıştırıldığını günlük hayatta çok sık gözlemliyoruz. Bazen doğru
söylediğimizi belirtmek için ‘gerçeği söylüyorum’ diyoruz. Oysa gerçek söylenemez; gerçek
düşüncenin konusu olan şeydir. Söylenebilen gerçeklik hakkında bir düşünce veya yargıdır
(önerme). O halde doğru, önermelere atfedilen bir kavramdır. Başka bir değişle ‘şeyler’ doğru
veya yanlış olmaz. Örneğin şu anda dışarıda ‘havanın bulutlu olması’ bir gerçek, havanın
bulutlu olduğunu düşünmemiz veya söylememiz de doğrudur.

Bir ifadenin önerme olabilmesi için (yani doğru veya yanlış diye nitelendirilebilmesi için) o
ifadenin öncelikle anlamlı olması gerekir. Anlamsız ifadeler ne doğru ne de yanlıştırlar. Bir
ifade, kullanılan toplumsal dilin semantik ve gramer yapısına uygun ise anlamlı değil ise
anlamsızdır, denilebilir. Örneğin, ‘için gibi dün dur saat’ gibi bir ifade anlamsızdır.

DİKKAT: ‘yedi kolumla arabayı kaldırıp denize attım’ ifadesi anlamsız değildir.
DÜŞÜNME

Düşünmenin, nesne ve olayların zihnimizdeki karşılığı olan kavramlar arasında bağ kurma
olduğunu belirtmiştik. Felsefenin bir düşünme (teori) olduğunu ve akla dayandığını göz
önüne aldığımızda onun ‘mantıklı düşünme’ ile ilgili olduğunu anlarız. Düşünme dendiğinde
esasen yukarıda belirttiğimiz üzere kavramsal düşünme anlaşılır. Mantıklı düşünme ise akıl
yürütme ile ortaya konulur.

AKIL YÜRÜTME VE ÖNERME

Akıl yürütme en az iki önermeden birini diğerinin kanıtlayanı olarak öne süren bir düşünme
ve çıkarımdır. O halde akıl yürütmede biri kanıtlayan bir diğeri de kanıtlanan olmak üzere en
az iki önerme olmalıdır. Önerme ise en az iki terim ve bir bağdan oluşur. Terimler yargıyı
meydana getiren kavramın dile gelmiş (ifade edilmiş) halidir. O halde basit olandan karmaşık
olana gitmek üzere önce kavramı (veya terimi), sonra önermeyi ve son olarak akıl yürütmeyi
ele alabiliriz.

Kavram

Mantıksal açıdan kavramı basit bir biçimde ‘düşünülmüş olan bir şey’ olarak tanımlayabiliriz.
Kavram, insan zihninin soyutlama ve genelleme yetkinliği ile oluşturduğu zihinsel
tasarımlardır. Önerme içinde kavramları terim olarak ve yalın halde ele alırız.

Önerme

Düşüncelerimiz çeşit çeşittir. Bazen bir şey istediğimizi düşünürüz, bazen de birisinden bir şey
istemeyi vs. Ancak bazı düşüncelerimiz vardır ki bunlarla ilgili doğru ve yanlış nitelemelerinde
bulunabiliriz. Doğru veya yanlış olabilen düşüncelerimize yargı (hüküm) diyoruz. İşte bu
doğru veya yanlış olabilen yargılarımızı ifade ettiğimizde buna önerme diyoruz. Başka bir
deyişle doğru veya yanlış bir yargı bildiren ifadeye önerme denir. Tek bir yargı bildiren
önermeler basit önerme olarak adlandırılır ve basit bir önermenin yapısı iki terim ve bağ’dan
(copula) oluşur. Yargımızı oluşturan zihindeki kavramlar, önermede (yargının ifade edilmiş
halinde) terimler olurlar ve mantıkta terimler yalın halleri ile ele alınır. Bağ ise terimleri
birbiri ile ilişkilendiren dır..dir..dür..gibi dilsel ifadelerdir.

Akıl yürütme (usa vurma)

Yukarıda akıl yürütmenin basit ve genel bir tanımını vermeye çalıştık. Bu tanımdan, akıl
yürütmede biri kanıtlayan diğeri de kanıtlanan durumundaki en az iki önermenin söz konusu
olduğunu anlıyoruz. Mantıkta, bunlardan kanıtlayan durumundakine öncül veya öncül
önerme, kanıtlanan durumundakine de sonuç veya sonuç önermesi denir.

Akıl Yürütme Biçimleri

Akıl yürütmenin farklı biçimleri vardır. Bu farklı akıl yürütme biçimleri üzerinde de biraz
duralım.

Tümdengelimdir (Dedüksiyon)
Dedüksiyon, genel bir yargıdan, bu yargı içinde gizli bir biçimde bulunan bir yargıyı çıkarma
şeklindeki bir yöntem veya akıl yürütmedir. Bu nedenle dedüksiyon aynı zamanda bir
‘çıkarım’ olarak adlandırılır.

Örnek: Bütün insanlar akıllıdır.

Sokrates bir insandır.

___________________

O halde Sokrates’ de akıllıdır.

Şeklinde kurulmuş bir düşünme tümdengelimdir. Bu yöntemde ilk iki önermeye öncül son
önermeye ise sonuç dendiğini yukarıda belirtmiştik. Dedüksiyonda sonucun öncüllerden
zorunlu olarak çıkmasından kaynaklanan geçerliliğine ‘mantıksal doğruluk’ veya ‘mantık
doğrusu’ denir. Bütün akıl yürütmeler içinde zorunlu sonuç veren yani geçerli olan tek akıl
yürütme biçimi tümdengelimdir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken şey, formel bilimlerin
içerikli veya olgusal doğrulukla ilgilenmediği sadece formu bakımından düşüncenin
doğruluğu ile ilgili olduğudur. Örneğin:

Bütün filler uçar.

Sokrates bir fildir.

_________________

O halde Sokrates’ de uçar

şeklindeki akıl yürütmeyi oluşturan önermeler içerikleri bakımından (olgusal olarak) yanlış
olmakla birlikte bir dedüksiyon olarak, formu bakımından bu akıl yürütme geçerli ve
doğrudur. Ancak bu mantıksal bir doğruluk olup kesinlikle olgusal bir doğruluk değildir.

Tümevarımdır (endüksiyon)

Tümevarım, tek tek gözlemlenen olaylardan hareketle bu olayların tamamına ilişkin bir genel
yargıya varma şeklindeki bir yöntem veya akıl yürütmedir.

Örnek: Gördüğüm birinci kuğu beyazdır.

Gördüğüm ikinci kuğu beyazdır.

……………..

……………..

Gördüğüm n’inci kuğu beyazdır.

_____________________________

O halde bütün kuğular beyazdır.

şeklindeki bir akıl yürütme tümevarımdır. Tümevarımda sonuç yargısı öncüllerden zorunlu
olarak çıkmadığı için mantıksal açıdan geçerli bir akıl yürütme değildir. Ancak bu yöntem
olgusal (içerikli) bilgi edinmeyi sağlar.
Analoji (benzeşim)

Benzer iki nesne, durum, olay vs. nin benzer olan bu özelliklerinden hareketle birinde
bulunan bir özelliğin diğerinde de bulunduğu sonucunu çıkarma şeklinde bir akıl yürütmedir.

Örnek:

Ali ve Ahmet 11. Sınıftalar. Ali ve Ahmet satranç biliyor. Her ikisi de yüzme biliyor. Ali çok
güzel resim yapıyor. O halde Ahmet’ de çok güzel resim yapar.

TUTARLILIK VE FELSEFE

Felsefe akla ve mantığa dayalı bir düşünme olduğuna göre onun çelişkisiz yani tutarlı bir
düşünme olduğunu söyleriz. Ancak bu noktada bir konuya dikkat etmemiz gerekir. Felsefe bir
bilim olmadığı için ya da bilim gibi objektif (nesnel) değil de sübjektif (öznel) bir bilgi olduğu
için, bir aynı konu hakkında farklı düşünürlerin çelişik düşünceler ortaya koymuş olması
mümkündür. Bu durum filozofların çelişik düşündüğü, tutarsız olduğu anlamına gelmez.
Burada önemli olan filozofun kendi düşüncelerinin çelişik olmamasıdır.

Tutarlılık en genel anlamıyla ‘aklın ve mantığın’ temel prensibi (ilkesi) olan özdeşlik
prensibine uygun düşünmektir. Bu demektir ki tutarlılık çelişkisiz düşünmek, akla mantığa
uygun düşünmektir. Böylece, öznede belirtileni yüklemde inkar eden bir yargının çelişik yani
tutarsız olduğunu düşünürüz. Yine mantıksal açıdan çelişki özne ve yüklemleri aynı, nitelik ve
nicelikleri farklı iki önerme arasındaki bir ilişkidir. Bu durumu Aristoteles karesi denilen şekil
üzerinde önermeler arası ilişkilere bakarak görebiliriz. Ancak bunun için önce önerme
çeşitlerini görelim.

ÖNERME ÇEŞİTLERİ

Önermeler nitelik bakımından olumlu ve olumsuz, nicelik bakımından tümel ve tikel


olabilir.

Olumlu önerme, yüklemde belirtilenin öznede bulunduğunu ifade eden önermedir.

Örnek: Ali çalışkandır. (çalışkan olma özelliğinin Ali’de bulunması söz konusu)

Olumsuz önerme, yüklemde belirtilenin öznede bulunmadığını ifade eden önermedir.

Örnek: Ali çalışkan değildir. (çalışkan olma özelliğinin Ali’de bulunmaması söz konusu)

Tümel önerme, yüklemde belirtilenin öznede belirtilen sınıfın tamamı ile ilgili olarak ifade
edilen önermedir.

Örnek:

Bütün insanlar akıllıdır. (akıllı olma insanların tümü için ifade edilmiştir)
Tikel önerme, yüklemde belirtilenin öznede belirtilen sınıfın bir kısmı (bazıları) ile ilgili olarak
ifade edilen önermedir.

Örnek:

Bazı insanlar akıllıdır. (akıllı olma insanların bir kısmı için ifade edilmiştir)

Böylece nitelik ve nitelik bakımından dört çeşit önerme elde ederiz:

Tümel Olumlu: Bütün insanlar akıllıdır. (A ile sembolize edilir)

Tümel olumsuz: Hiçbir insan akıllı değildir. (E ile sembolize edilir)

Tikel olumlu: Bazı insanlar akıllıdır. (I ile sembolize edilir)

Tikel olumsuz: Bazı insanlar akıllı değildir. (O ile sembolize edilir)

NOT: Mantıkta tümellik ve tikellik ile ilgili EBA’dan paylaştığım bilgi notuna göz
atabilirsiniz.

ARİSTOTELES KARESİ

A (TÜMEL OLUMLU) E (TÜMEL OLUMSUZ)

I (TİKEL OLUMLU) O (TİKEL OLUMSUZ)

Dikkat edilecek olursa özne ve yüklemleri aynı ama nitelik ve nicelikleri farklı olan A ile O
ve I ile E önermeleri çelişiktir.

FELSEFE-DÜŞÜNCE- DİL

Felsefe şüphesiz bir düşünmedir, özel bir tür bilgidir. Bu nedenle onun dil ile çok yakın bir
ilişkisi vardır. Dil ve düşünceden hangisinin önce olduğu gibi kısır bir tartışmaya girmektense
dil ve düşüncenin ayrılamaz olduğunu görmek daha doğru ve yeterlidir. Ayrıca felsefenin
önemli bir konusu olan ‘dil’ konusu ve dolayısıyla dil felsefesi de müfredatta bulunmadığına
göre daha fazla bir söze gerek yok.

You might also like