You are on page 1of 64

Zaman›n Allah’a En Yak›n Zirveleri

ÜÇ AYLAR ve KAND‹LLER

1
3 ED‹TÖR
4 ÜÇ AYLAR
6 BEREKET DOLU ÜÇ AY B‹ZLER‹ BEKL‹YOR
8 GECE ALEM‹N‹N TAÇLARI
10 70 YIL BEKLENEN ÜÇ AYLAR
4 12 MÜBAREK GÜN VE GECELER HAYATIMIZI GÖZDEN GEÇ‹RMEM‹Z‹ SA⁄LAR
14 GECE VARDIR UYUNAMAZ
16 BERAAT GECES‹NDEN K‹MLER ‹ST‹FADE EDEMEZ?
17 BERAAT GECES‹NDEK‹ BEfi ÖZELL‹K
19 REGA‹B M‹RAC BERAAT
19 fiABAN AYI, ‹NSANI RAHMET‹N ENG‹NL‹KLER‹NDE DOLAfiTIRIR
20 RAMAZAN’DA HER SOLUKTA B‹R KURTULUfi ÜM‹D‹ VARDIR
20 22 REG‹B KAND‹L‹
26 M‹RAC SÖZLÜ⁄Ü
28 B‹RKAÇ DAK‹KADA B‹NLER SENE MESEFEY‹ KATETMEK NASIL OLUR?
29 AKLEN MÜMKÜN OLAN HERfiEY KABUL ED‹LEB‹L‹RM‹?
30 ÜÇ AYLARIN D‹N‹M‹ZDEK‹ YER‹
32 M‹RAC’IN HED‹YELER‹
35 BERAAT GECES‹N‹N ‹SM‹ NEREDEN GEL‹YOR?
32 36 MÜBAREK GÜN VE GECELERDE NELER YAPMALIYIZ?
38 M‹RAC GECES‹ NE YAPMALI?
39 BERAAT GECES‹ NE YAPMALI?
40 DUAMIZ OLMASA NE EHEMM‹YET‹M‹Z VAR?
43 M‹RAC KAND‹L‹
44 M‹RAC’A ‹MAN VE H‹KMETLE BAKMALIYIZ
46 R - C - B
40 48 SONSUZLU⁄UN YERYÜZÜNDEK‹ RASATHANELER‹ CAM‹LER
50 M‹RAC KAND‹L‹
52 OSMANLI’DA ÜÇ AYLAR VE SURRE ALAYLARI
54 ÜÇ AYLARDA PEYGAMBER‹M‹Z VE ASHABI NE YAPARDI?
56 TAH‹YYAT M‹RAC’I ANLATMAKTADIR
58 ‹SRÂ VE M‹RAC’I KABUL ETMEMEK MÜMKÜN MÜ?
60 NAMAZ MÜM‹N‹N M‹RAC’IDIR

60 62 M‹RAC GECES‹ ‹NEN 12 EM‹R


64 MÜBAREK GÜN VE GECELER RUH HEK‹MLER‹M‹ZD‹R
editör
Sayg›de¤er okuyucular›m›z!

YAYIN YÖNETMEN‹ Mübarek gün ve geceler, bir bak›ma, insanlara, Cenab-›


Dr. Faruk VURAL Hakk’a daha da yak›nlaflma ad›na kaç›rd›klar› f›rsatlar› yeniden
elde etmek için avans kabilinden verilmifl kutlu zaman dilim-
YAYIN ED‹TÖRÜ leridir. Zaman›n bu alt›n dilimlerinde varl›¤› kalb kula¤›yla
Ali BUDAK dinleyebilenler, gönlünün derinliklerinde ötelere aç›lman›n
hazz›n› duyar ve kendilerini di¤er zamanlara göre daha hisli ve
GÖRSEL YÖNETMEN rûhanî bulurlar.
Engin Ç‹FTÇ‹ Tabii ki üç aylar› ve bu zaman diliminin içinde yer alan
mübarek geceleri tam duyabilmek için öncelikle ruh ve vicdan-
GRAF‹K TASARIM lar›n gökler ötesi alemleri hissetmeye haz›r olmas› gerekmekte-
Yavuz YILMAZ
dir. Vâk›a, içinde bulundu¤umuz zaman, de¤iflik iletiflim ve
ulafl›m araçlar›n›n beraberinde getirdi¤i gürültü ve buhranlar›n
FOTO⁄RAF
insanlar› sürükledi¤i tereddütlerle o kadar çok kirlendi ve onu ne
CHA (Cihan Haber Ajans›)
yapaca¤›n› bilemez bir hale getirdi ki; günümüzde, ciddi bir
haz›rl›k yap›lmad›¤› taktirde, ötelerin sesini duymak, sonsuza
TASH‹H
kanat ç›rpmak ve sînelerimize ahiret yamaçlar›n› göstermek çok
Nihat DA⁄LI
zor hatta imkans›z hale geldi.
‹flte bu çal›flma, ruhlar›m›za, iman etmifl olman›n tasavvur
YAYIN VE ‹LET‹fi‹M ADRES‹
Emniyet Mah. Huzur Sk. No: 5 P.K. 72
edilemeyecek avantajlar›n›, gönüllerimize de dillerin söylemek-
Üsküdar- ‹STANBUL ten âciz kald›¤› rûhanî esintileri duyurmak için yap›lmas› gereken
Tel: 0-216 318 10 00 haz›rl›klara iflaret etmek ve küçük de olsa bir katk› sa¤lamak için
Faks: 0-216 422 41 40
yap›ld›.
Kutlu zaman dilimlerinin dinimizdeki yeri, günümüzde
BASILDI⁄I YER manas› de¤iflen “gece alemi”nin gerçek taçlar› olan Regâib, Mirac
Ça¤layan A.fi. Gaziemir/‹ZM‹R
ve Beraat kandilleri, 70 y›l boyunca üç aylar hasretini bekleyen-
Tel: 0 232 252 20 97
Faks: 0 232 252 21 00 ler, uyunamayan geceler, her solukta kurtulufl ümidinin oldu¤u
günler, bu zamanlar›n nas›l de¤erlendirilmesi gerekti¤i ve
BASIM TAR‹H‹ yap›labilecek dualar, camilerimizin eda etti¤i fonksiyon,
Temmuz 2005 Osmanl›’daki Surre alaylar›, namaz›n nas›l Mirac olabilece¤i...
hep bu çal›flmada bulabilece¤iniz konular aras›nda.
BU ÇALIfiMA REHBER YAYINLARININ 2005 senesinin May›s ay›nda Anne, Haziran ay›nda Kur’an
KÜLTÜR H‹ZMET‹D‹R hakk›nda haz›rlad›¤›m›z çal›flmalara gösterdi¤iniz ilgiye teflekkür
eder, arzular›n›z do¤rultusunda haz›rlad›¤›m›z Üç aylar ve
‹NTERNET ADRES‹ ve MA‹L
Kandiller ile ilgili elinizdeki bu eseri, Ramazan ve Kadir gecesine
www.rehberyayinlari.com dair çal›flman›n takip edece¤ini belirtmek isteriz. Her ne kadar
alibudak@rehberyayinlari.com Ramazan Ay› üç aylardan, Kadir de kandillerden biriyse de öne-
mine binaen ve sizlerin istedi¤i do¤rultuda bu konuda ayr› bir
çal›flma yapman›n daha uygun olaca¤›n› düflündük.
Ramazan ve Kadir gecesine dair çal›flmam›zda buluflmak
üzere...
3
ÜÇ AYLAR
Üç aylarda, nurlar›n gönüllere sinmesiyle
sokaklardaki ›fl›klar, minarelerdeki mahyalar, her
taraftaki rûhânî canl›l›k ve mabetlere koflan
insanlar›n simalar›ndaki incelikle dünyadakin-
den daha çok cennetteki zamanlar hat›rlan›r...

Ü ç aylar›n kendilerine has bir tad› vard›r ki, bu, onlar› y›l›n di¤er
aylar›ndan ay›r›r. Her ay›n güzelli¤inin zâhirî duygular›m›zla hissedilip
yaflanmas›na karfl›l›k, bu de¤erli zaman dilimi kalple ve bât›nî duygularla
yaflan›r. Bu aylarda gönül dünyalar›na yönelen insanlar, iman ve
izanlar›ndan f›flk›ran ›fl›klarla eflyan›n perde arkas›n› süze süze, duygu-
lar›yla, içinde ebedî bir ömür sürecekleri cennetlere uyanm›fl ve ulaflm›fl
gibi olurlar. Onlar için bu aylardaki günler, geceler, hatta saatler ve
dakikalar âdeta bir baflka büyüyle gelir-geçer; gelip geçerken de dere-
cesine göre herkese mutlaka birfleyler f›s›ldar.
Bu aylarda zaman hep ahirete ait renklerle tüllenir, insanlar t›pk› öbür
âlemin sakinleriymifl gibi mûnisleflir ve s›rl› bir derinli¤e ulafl›rlar. Herkes
kendi iç derinliklerinden oldu¤u gibi, varl›¤›n sînesinden de ahiret buud-
lu bir fliiri dinler ve y›¤›n y›¤›n hülya ve hat›ralar›n, beklenti ve rüyalar›n
bat›m ve do¤umlar›nda dolafl›r. Yer yer hüzünlü, zaman zaman da nefleli
tedâileriyle üç aylar, bize hem yitirilmifl bir cennetin hasretini hat›rlat›rlar
hem de bu¤u bu¤u onu yeniden bulabilece¤imiz ümidiyle bütün
benli¤imizi sararlar. Evet, hayat›m›z›n her dakikas›n› ayr› bir mutluluk ve
nefleye, ayr› bir gerilim ve hamleye çeviren bu günlerdeki hât›ra ve tedâil-
er, duygular›m›z› sessiz bir fliire, hayatlar›m›z› da sihirli bir güzelli¤e
çevirirler.
Biraz da üç aylardaki nurlar›n gönüllere sinmesiyle sokaklardaki

4
›fl›klar, minarelerdeki mahyalar, her taraftaki umûmî hava gönüllerimizi bir mutluluk vaadiyle
rûhânî canl›l›k ve mabetlere koflan insanlar›n kaplar ve bize ne bilinmedik, ne sezilmedik fleyler
simalar›ndaki incelikle dünyadakinden daha çok f›s›ldar. Hatta hayatlar› karamsarl›¤a kilitlenmifl
cennetteki zamanlar› hat›rlatan bu nûr saçan insanlar bile bu semâvî havadan nasiplerini al›rlar.
zaman dilimi, kadrini, k›ymetini bilenlere ayr› ayr› Hele günler, o ibadetle derinleflen saatlerini,
lezzetler ve manevi zevkler sunar. Evet o, iman›, hayat›n gerçek mânâs›n› m›r›ldanmak için gönüller
‹slâm’›, mabedi ve ibadeti duyup anlayanlar›; mar- üstünde bir m›zrap gibi hareket ettirdi¤inde, kufl
ifet, ve muhabbete aç›k olanlar›, de¤iflik dalga
c›v›lt›lar› safvetinde ve bir çocuk neflesi tad›ndaki
boyundaki ›fl›klar›n›n renkleri, latîf latîf esen
ezan dakikalar›n›n cennet güzellikleri kadar tesirli
havas›n›n incelikleri, u¤rad›¤› herkesi büyüleyip
ve bu güzelliklere meftun bir kalp gibi olgun ve
geçen zaman›n seslerinden toplanm›fl ve ruhlar›
dolgun ibadet saatlerinin, Hakk’› muhatap alma ve
sar›p okflayan o sonsuz zevk meltemleriyle kucak-
Hakk’a muhatap olma mânâs›yla tüten zeberced
lar hepimizi.
duygular›n zikr ve fikirle sînelerimizi coflturan fliiri
Hemen her sene zaman›n bu alt›n dilimini
bafllar, daha sonra varl›¤›n çehresindeki perdeler
idrak edince, âdeta, ötelerin hayat›n ayn›s› o
sevimli, nefleli mavimt›rak günlerine bir kere daha s›yr›l›r ve Hakk’a yak›n olman›n o kendine mahsus,
kavuflur gibi oluruz. Evet, bir kere daha gönül göz- huzur ve itmi’nan dolu lezzetli, s›ms›cak mavi
lerimizde her yan baharla tüllenir, her tarafta dakikalar› bizim olur. Günde befl, haftada en az
yeniden hayat köpürür, da¤-bay›r yeflerir ve renk- otuzbefl defa, âdeta bir nurdan helezon
lerle kahkaha atar, çiçekler raksa durur, bülbüller çevresinde dolafl›r, gönüllerimizde mirac f›rsat-
nâralar ya¤d›r›r ve duygular gülden, lâleden alev- lar›na erer ve hep insan-› kâmil olman›n rüyalar›yla
lerini al›yor gibi olur. Öyle ki her yanda esen bu yaflar›z.

5
BEREKET DOLU ÜÇ AY
B‹ZLER‹ BEKL‹YOR

Ali DEM‹REL

Gündelik hayat›m›z›n ak›fl› içinde fark›nda gündem de diyebiliriz. Zira Cenab-› Hak, bu aylar-
olal›m veya olmayal›m hayat›n temel de¤erleri da af ve ma¤firetini, nimetlerini sa¤anak sa¤anak
konusunda farkl› yön ve hedeflere do¤ru kay›p ya¤d›r›yor. Recep, fiaban ve Ramazan aylar›n›n
gidebiliyoruz. ‹çinden geçti¤imiz flu netameli ve bütün gün ve geceleri sürpriz feyiz ve bereketlerle
kaygan zaman diliminde ço¤u defa sahte ve sen- dopdoludur. Üstelik bu aylar içinde bulunan
tetik gündemlerin bombard›man› alt›nda adeta Regâib, Mi’râc, Berât ve Kadir geceleri, hiçbir
kendimizi kaybediyoruz. Sözünü etti¤imiz bu yapay
maddî ve dünyevî ölçüyle de¤erlendirilemeyecek
gündemler, ço¤u zaman bize dünyaya as›l gelifl
kadar ilâhî ikramlarla donat›lm›flt›r.
gayemizi unutturabiliyor. Halbuki bizler, bizi as›l
gayemizden uzaklaflt›racak bu türlü gündemlere
karfl› sürekli teyakkuz halinde ve gerilim içinde “fiu kad›n› görüyor musunuz?”
olmal›y›z ve bunlar›n yol bulup ruhlar›m›z› kendi Rabbimiz çok merhametli. Bak›n›z Allah Rasulü
a¤lar›na almas›na f›rsat vermemeliyiz. (sallallâhu aleyhi ve sellem) Rabbimizin o engin rahme-
Allah, önümüze bugünlerde alt›n bir f›rsat tini nas›l anlat›yor: Nebiler Nebisi, saâdet
koyuyor; üç aylar!... Esasen buna sahici ve ilahî meclisinde otururlarken mescide bir esir grubu

6
getirilir. O s›rada Allah Rasûlü bir kad›n›n yana Serveri flu hikmet dolu sözleri söyler:
yak›la bir fleyler arad›¤›n› görür. Kad›n yakalad›¤› - Allah o kad›ndan daha flefkatlidir, kullar›n›
her çocu¤u sinesine bas›yor, kokluyor, sonra cehenneme atmak istemez. (Buhari, Edeb, 18; Müslim,
b›rak›yordu. Sonra kendi yavrusunu bulur ve Tevbe, 4)
ba¤r›na basar. Doyma bilmeden onu öper, koklar, ‹flte bu ölçüde flefkatli ve merhametli olan
tekrar ba¤r›na basar. Allah Rasûlü bu manzara Allahu Teala, sene içinde biz kullar›na gönül
karfl›s›nda iyice dolar. H›çk›ra h›çk›ra a¤layarak dünyalar›nda adeta bir manevi hamle yapmalar›
parma¤›yla yan›ndakilere bu kad›n› gösterir ve: ad›na özel gün ve geceler nasib etmifl. O’na bin-
- fiu kad›n› görüyor musunuz?, der. Sahabe lerce hamd ü sena olsun. Bizim de bu günleri bir
cevap verir: “Evet ya Rasulallah!” Allah Rasûlü f›rsat bilerek çok iyi de¤erlendirmemiz gerekir.
tekrar: Asl›nda biraz gönül uyan›kl›¤›, dikkat ve samimiyetle
- Bu kad›n flu kuca¤›ndaki çocu¤unu atefle bu günlerin ve gecelerin feyzinden yararlanabilirsek
atar m›?, diye sorar. Sahabe “Hay›r ya Rasulallah!” manevi yoldaki pek çok eksi¤imizi telafi edebilir ve
karfl›l›¤›n› verir. Ve iflte bunun üzerine ‹ki Cihan kamil insan olma yolunda mesafeler kat edebiliriz.

7
GECE ALEM‹N‹N TAÇLARI

R egâib, Mirâc, Berâat kandilleri gibi gece âleminin tâçlar› ve zaman›n


Allah'a en yak›n zirveleri ya da O'na aç›lman›n r›ht›mlar›, limanlar›, ram-
palar› say›lan o mübarek gün ve gecelerde, gönüller ayr› bir
duyarl›l›kla par›ldar; ruh sonsuza do¤ru bir baflka türlü kanat ç›rpar; her
fley kainat›n hep devam edecek fliirine dem tutar; her yan› tam bir
uhrevîlik büyüsü kaplar; her sîneyi, dillerin ifadeden aciz kald›¤› bir naz
ve niyaz zemzemesi sarar.

Hususî bir k›s›m tecellilerle ötelerin kap›s›, penceresi, menfezi hâline


gelen mekân; ümit ve beklentilerin yakar›fllara dönüflüyle billurlaflan
Mübarek gün
zaman ve yeni inmifl gibi, her sûresi, her bölümü, her âyeti ve her cüm-
ve geceler, lesinde hemen herkese yepyeni bir hayat vaadiyle âvâz âvâz
ça¤›ldayan Kur'ân, bizlere iman ve ümitle yemyeflil tepeler, cennette
Allah’a aç›lman›n
Cuma yamaçlar› gibi O’nu görmeye aç›k zirveler ve susam›fl gönüller-
r›ht›mlar›, imize hayat suyu gibi iksirler içirerek, ruhlar›m›za mü'min olman›n
tasavvurlar üstü avantajlar›n› sunarlar. Ve, Rabb'e yönelik sinelerde
limanlar› ve
telâffuzlar› çatlatan mânâ ve muhtevalar, ifadelere s›¤mayan tecellil-
rampalar›d›r. erle tüllenirler.

8
9
70 YIL BEKLENEN

Ahmet ÖZDEM‹R
ÜÇ AYLAR

Y asak de¤ildi ki hiçbir fley! Kur’ân serbestti, cami aç›kt›; ama git-
meye vakit mi vard› be evlat? Sabah güneflle beraber doldu-
rurlard› traktörlere, o gün ne ifl yapaca¤›m›z› bile bilmezdik. Bazen
a¤aç diktirirlerdi, bazen baraj için tafl k›rard›k.
Gece uyumak için elektriklerimizi bile kapatamazd›k biz. Çünkü saat dokuz-
onda merkezî trafodan kapat›l›rd› elektrikler. Bütün bir millet askerdik. Yat›fl›m›z
kalk›fl›m›z belliydi.
Biz bu üç ay›, yetmifl y›l bekledik be evlat. Recep yetmifl y›l sonra geldi bize;
o gelmeyince fiaban da gelmedi, kandiller yanmad›, hilâl görünmedi… Bir k›z›l
y›ld›z ald› gözlerimizin nurunu. Ufuktaki k›z›ll›k, do¤acak günün mü, batan güneflin
mi bilemedik.
‹stanbul, Eskiflehir, Bursa.. bir mübarek flehirdi bizim için. Sadece onlar m›,
Anadolu bir bafltan bir bafla Hicaz'd›. De¤il mi ki, semas›nda hilâl parlar,
gecelerinde kandiller yanard›.
Sahi bir de kandiller vard› de¤il mi! Bir kadir kalm›fl akl›mda, bir de mevlit…
unuttum ötekileri, söyler misin neydi adlar›? Kim bilir nas›l beklediniz her y›l o
kandilleri, ne dualar ettiniz, nas›l yalvard›n›z gün a¤arana dek.
Kadir’den bahset bana! Bizim yetmifl y›l›m›z›n içinde kadir yoktu; bir gece, kadir
niyetine yalvar›p yakarsak, yetmifl y›la bedel olur mu? Niyaz, geceyi kadir eder mi?

10
Biz bu üç ay›, yetmifl y›l
bekledik be evlât. Recep
yetmifl y›l sonra geldi bize,
o gelmeyince fiaban da
gelmedi, kandiller
yanmad›, hilâl görünmedi.

Bir çocuk gördüm dün, arkadafllar›yla


oynarken yan›ma geldi: “Ben orucum nine!”
dedi; ama Ramazanda de¤iliz ki diyecektim,
sustum... Söyle evlat, oruç, günü ramazan
eder mi?
Bana üç aylardan bahset! Yetmifl y›l bek-
lenen üç aylardan, nice bir ömür yaflan›p da
var›lamayan üç aylardan; Recep’ten, fiaban’
dan, Kadir’den, mevlitten… Ümit ver bana
evlat! Gece sabahlara kadar rahmetin
inece¤inden bahset, yok mu dua eden
denilip, affedilecek mümin aranaca¤›ndan
bahset.
Senin her y›l kap›n› çalmad› m› Recep,
fiaban, Ramazan? A¤›rlamad›n m› onlar›?
Senin ülkende yaflay›p da, ömrü boyunca
kap›s›n› üç aylara açmam›fl insan yoktur, de¤il
mi? Bilir senin ülkenin insanlar›, mübarek
gecelerin kadrini, de¤il mi?

11
Mübarek Gün ve Geceler
Hayat› Gözden Geçirmemizi Sa¤lar
Hüseyin Algül

‹ nsan hayat› tek düze de¤ildir, iniflli ç›k›fll›d›r. ‹nsan›n


kaderinde mutluluklarla üzüntüler iç içedir. Ço¤u kez,
mutlu oldu¤umuz kadar üzülür, üzüldü¤ümüz kadar da
mutlu oluruz. Gün güne, ay aya, y›l y›la uymaz. ‹nsan, ken-
dini mesut edecek güzel geliflmelere tan›k oldu¤u gibi, zaman zaman
sars›c› s›k›nt›larla/streslerle ve iz b›rakan ac›larla karfl›laflabilir.
Böyle durumlarda insana düflen nedir? ‹nsana düflen, mutlu
oldu¤unda flükretmesini, s›k›nt›ya düfltü¤ünde ise sabretmesini ve
problemlerini so¤ukkanl› bir flekilde tedbirlerle, sistemli çal›flmalarla
çözmesini bilmektir. Yani flükür, sab›r ve gayrettir.
Bu durumda mübarek gün ve geceleri; mutluluklar›m›z için
flükrümüzü, s›k›nt›lar›m›z için de sabr›m›z› art›rmak için karfl›m›za ç›kan
önemli bir f›rsat olarak görmek mümkündür. Düflününüz ki uzun bir yola
ç›kt›n›z; hava s›cak, yoruldunuz, buram buram ter döküyorsunuz, diliniz
Mübarek gün ve dama¤›n›z kurudu, dizlerinizde derman kalmad›, bir bardak so¤uk su,
geceleri; bir gölgelik yok mu diye elinizle aln›n›z› gölgeleyip uzaklara bak›yor-
sunuz. Derken, sular›n akt›¤›, kufllar›n öttü¤ü, serin gölgeliklerin bulun-
mutluluklar›m›z
du¤u güzel bir bahçe ile karfl›lafl›yorsunuz. Tabii ki orada serinlemek,
için flükrümüzü, dinlenmek istersiniz. ‹stirahat ettikten sonra menzil-i maksudunuza, yani
s›k›nt›lar›m›z için gidece¤iniz yere ulaflabilmek ümidiyle rahatça yol al›rs›n›z. Evet, böyle
yapars›n›z de¤il mi?
de sabr›m›z› ‹flte mübarek gün ve geceler, yorgunluk veren meflakkatli ifllerimiz
art›rma ad›na aras›nda dinlenmek, soluklanmak, yolun devam›na haz›rlanmak,
hayat›m›z› gözden geçirmek ve nefis muhasebesi (yap›p ettiklerimizi gözden
karfl›m›za ç›kan geçirmek) için bir durak, bir istasyon ve bir u¤rak yeri gibidir. Hayat›m›z›n
önemli bir f›rsat hesab›n› yaparken, iyiliklerimizi, yararl› ve güzel davran›fllar›m›z› nas›l
art›r›r›z? Hata ve noksanlar›m›z› nas›l giderebiliriz?
olarak görmemiz
Bu sorular›n do¤ru cevab›n› özümüzde bulmaya çal›fl›r›z.
mümkündür. Günahlar›m›za tövbe ederiz. ‹badetlerdeki noksanlar›m›z› bundan

12
böyle gidermeye azmederiz. Kur’ân okur, dinî bilgilerimizdeki eksiklikle-
rimizi giderebilmek, do¤ru bilgilerimizi de gelifltirebilmek için bu alana
›fl›k tutan kitap ve dergilere göz atar, konu ile ilgili mevize ve sohbetleri
dinleyerek özellikle Kur’ân ve Sünnet’in anlam ve mesaj› üzerinde
düflünürüz, ibret ve ders al›r›z. Bütün bunlardan, gönlümüzü ayd›nlata-
cak ›fl›kl› ilkeler edinerek, dinî hayat›m›z› yeniden de¤erlendirme çabas›
içinde oluruz.

13
GECELER VARDIR,
UYUNAMAZ

Ö
yle geceler vard›r ki, ö¤ütlerin ve düflüncelerin anas›d›rlar.
Böyle gecelerde uyunamaz.

Üç aylar gibi, içinde nice uyunamayacak geceler


bar›nd›ran kutlu zaman dilimleri, gündüzüyle oldu¤u gibi
gecesiyle de insana özleyip durdu¤u ebedî mutlulu¤un var
oldu¤unu f›s›ldar.

Varl›¤a ve hayata yard›m etmesinin bilinmesi ölçüsünde, baz›


geceler daha bir derinleflir, güzelleflir ve âdetâ bir hülyâlar âlemine
dönüflür.

Gecelerin görünüflündeki durgunluk insan› aldatmamal›d›r. Bu


sükûnet ve sessizlik içinde, en hummal› faaliyetlerden daha önemli
büyük plânlar, büyük projeler ve bu büyük plân ve projeler için
gerekli olan gerilim ve dinamikler meydana gelir.

Evet, baz›lar›na göre geceler, bir sis, bir duman gibi insanlar›n
üzerine çöküp onlar› bunaltan, bo¤an karanl›ktan baflka birfley
de¤ildir. Baz›lar›na göre ise, yeryüzünde durup y›ld›zlar›, mehtab›
seyrediyor gibi iç aç›c›, coflturucu ve Cennet koridorlar›nda
yürümek kadar heyecân verici olur.

Dört bir yanda m›fl›ldayan sular›, yer yer ›fl›ldayan lambalar›,


gelip gelip ruhlar› saran hülyâlar› ve tohumlar gibi hülyâlar›n ba¤r›na
saç›lan inanç, azim, ümit ve güzellik duygular›yla, fliir ve san’at›n
bütün unsurlar›n› toplayarak hât›ralarda silinmez birer iz b›rakan
geceler, gö¤ün renklerinin, sular›n seslerinin, kufl 盤l›klar›n›n ak›p
ak›p ruhlara doldu¤u, hayat ve varl›¤›n daha derinleflti¤i bir s›r
âlemidirler âdetâ...

14
Hayat›n as›l mûsikîsi hep gecelerde bestelenir, gecelerde
söylenir, gecelerin hüzünlü saatlerinde tonunu bulur.

Baz›lar› gecede sadece karanl›k gördü, kapkaranl›k düflündü;


geceye yenildi ve elendi. Baz›lar›, duyup dinleyece¤i sesleri, görüp
seyredece¤i manzaralar› bir tarafa b›rak›p, dikenler aras›nda
saksa¤an sesleriyle meflgul ola ola ömrünü tüketti. Baz›lar› da,
gecenin o derin f›s›lt›lar›yla ruhuna seslenmesini, bütün ruhlara hitap
etmesini, bütün insanî hisleri Ezel olan Allah’›n o yüce mesajlar›yla
uyarmas›n› bildi ve gecesini Cennet’in gündüzlerine çevirdi. Bu
bahtiyar gönüller, bir taraftan ihtiyaçlar›, arzular›, hatta hayâllere
akseden istekleri görüp gözetirken, di¤er yandan da, buna karfl›
koyan karanl›k ruhlar›, içine düfltükleri his dünyâs›nda kontrol alt›na
almak, olumsuz ak›m ve direnmeleri etkisiz hale getirmek.. hiç
olmazsa, de¤iflik buudlardaki düflmanl›klar› yumuflatmakla ruhlar›n›n
gücü, îmanlar›n›n derinli¤i ölçüsünde herkese ayd›nl›k gelecekten
besteler sunma¤a çal›flt›lar.

Evet, gece, muzdarip ve çilekefllerin, ›zd›raplar›n›, içinde beste-


leyip, gönül mizmar›yla seslendirdikleri, öylesine muhteflem, öylesine
s›rl› bir konservatuvard›r ki, içinden yükselen sesler, bir solukta
gökkubbeyi deler, tâ ötelere geçer. Ama ne gariptir ki, gecenin
örtüsüne bürünenlerin pek ço¤u ne bu sesi duyar ne de etraf›nda
olup bitenlerden birfley anlar... Duyup anlamaz; zira, onlar›n
bak›fllar› vefas›z, niyetleri ölü, düflünceleri e¤ri, kanaatleri de
çarp›kt›r.

Uyuyanlar uyuya dursun. Art›k hakikata uyanm›fl ruhlar, bülbüller


gibi seslerinin en etkili na¤melerini esirgemeden flak›y›p durmakta,
güller gibi de çekinmeden kokular›n› dört bir yana salarak temiz ruh-
lara davetiyeler ç›karmaktad›rlar. Bu yüce ruhlar en karanl›k gecel-
erde dahi, hiçbir gözün seçemeyece¤i en bilinmez fleyleri, yine
onlar›n kendilerine has üsluplar›yla seçip ay›rt edebilmekte ve
gecelere gündüz damgas›n› vurarak Cennet’in ayd›n günlerini bek-
lemeye koyulmufllard›r.

15
BERAAT GECES‹NDEN
K‹MLER ‹ST‹FADE EDEMEZ?
fiaban ay›n›n 15. gecesi Beraat Gecesi’dir. Beraat gece-
si her taraf› kaplayan rahmet, merhamet ve lütuftan, tevbe
etmedikleri takdirde flu kimseler istifade edemezler:

1– Allah’a ortak koflanlar.


2– Kalpleri düflmanl›k hisleriyle dolu olup insanlarla
z›tlaflmaktan baflka bir fley düflünmeyenler.
3– Müslümanlar›n aras›na fitne sokanlar.
4– Akraba ba¤›n› koparanlar.
5– Gurur ve kibir sebebiyle elbiselerini yerde sürüyenler.
6– Anne ve babalar›na isyanda devam edenler.
7– Devaml› içki içenler. (‹bn Mace, ‹kame, 191)

16
BERAAT GECES‹NDEK‹
BEfi ÖZELL‹K
‹slâm kaynaklar›nda Berâat gecesinde befl özelli¤in varl›¤›ndan bahsedilmektedir:
1– Her önemli iflin bu gecede hikmetli bir flekilde ayr›m› ve seçimi yap›l›r.
2– Bu gece yap›lan ibadetin (k›l›nan namazlar›n, okunan Kur'ân'lar›n, yap›lan dua ve zikirlerin,
tevbe ve isti¤farlar›n), gündüzünde tutulan oruçlar›n fazileti çok büyüktür.
3– ‹lâhî ihsan, feyiz ve bereketle dopdolu bir gecedir.
4– Ma¤firet (ba¤›fllanma) gecesidir.
5– Rasul–i Ekrem’e flefaat hakk›n›n tamam› (flefaat–› tamme) bu gece verilmifltir. fiöyle
ki: Rasulullah (s.a.s.) fiaban’›n 13. gecesi Allah’tan ümmetine flefaat etme hakk› istemifl,
üçte biri verilmifl; 14. gecesi yine istemifl, üçte biri daha verilmifl; 15. gecesi (Berâat
gecesi) tekrar istemifl ve bu gece flefaatin tamam› kendisine verilmifltir.

17
[ ]
Baz›lar›, geceleri sessizce secadesine yürür, gözleri ufuklarda
Sultan’a yak›nl›k yollar› arar. Kimileri hicrandan dert yanar,
sabahlara kadar buhurdan gibi tüter durur.
Kimileri de ak ça¤lar›n hasretiyle yanar kavrulur ve “Acaba
tâlih bir kere daha yüzümüze gülmez mi?” der, inler...

18
REGA‹B
Üç aylar Recep ay›yla bafllar. Ay, birkaç gün önce görünse de,
ra¤betlere aç›k inayetle tüllenen bir perflembe akflam› “merhaba” der ve bir
m›zrab gibi gönüllerimize iner. Bu gece, Recep ay›n›n ilk perflembesini cuma

M‹RAC
gününe ba¤layan Cuma gecesi olup Regaib gecesidir. Ulu günlere ve
daha bir ulu güne akort olmaya teflne duygular›m›z› ilk defa uyar›p coflturan
Regâib, bir ses ve enstrüman denemesi gibidir. Yirmi küsur gün sonra gele-

BERAAT cek olan ve recep ay›n›n 27. gecesine tevafuk eden Mirac ise, tam
haz›rlanm›fl ve gerilime geçmifl ruhlar için âdeta, ahirete ait düflüncelerle ve
gök kap›lar›n›n g›c›rt›lar›yla gelir. Daha sonra flaban ay›n›n 15. gecesi olan
Beraât bu tembihlerle uyanm›fl ve tetikte bekleyen sînelere kurtulufl
mufltular›yla seslenir. Ramazan’›n son 10 gününde aranmas› tavsiye edilen
Kadir Gecesi’ne gelince, bu kadirflinas insanlar›, tasavvurlar üstü ve ancak
bin ayl›k bir gayret ile elde edilebilecek feyiz ve bereketle kucaklar ve onlar›
afv ve ma¤firet meltemleriyle sarar.
Üç aylar›n bu olabildi¤ince tatl› ve imrendiren s›cakl›¤›, imanl› gönüller
için gece-gündüz demeden devam eder. Her gün bütün parlakl›k ve
canl›l›¤›yla bereketlerini bafl›m›za boflaltt›ktan sonra gidip ufka kapan›nca,
arkadan yepyeni, âsûde ve bu¤u bu¤u güzellikleriyle bir baflka sabah tulû’
eder.. gönüllerimizi dolduran, iç âlemlerimizde gizli gizli birfleyler örgüleyen
hüflyar gönüller için oldukça hülyal› bir sabah..

fiABAN AYI, ‹NSANI RAHMET‹N


ENG‹NL‹KLER‹NDE DOLAfiTIRIR
Kitaplarda “fiehrullâhi’l-Muazzam” diye geçen fiaban ay›n›, bütün varl›¤a ve
benli¤imize sinmifl bir lezzet gibi duyar ve gönüllerimizin ümide, beklentiye, ahirete
ait güzelliklere kayd›¤›n› hisseder gibi oluruz. O, gecesiyle-gündüzüyle, insana
Ramazan besteli büyülü bir mûs›kî gibi tesir eder ve kendisine s›¤›nanlar› semâvî
kollar›yla sarar. Bir anne flefkatiyle kucaklar ve onlar› rahmetin enginliklerinde
dolaflt›r›r. Onu kendi ruhuyla idrak edenler için, sanki zaman delinmifl de, duygu-
lar›m›za zamanüstü âlemlerden birfleyler ak›yor gibi olur.

19
[ Her Ramazan’da hayata bafltan bafllar ve onu,
özündeki ruh ve mana itibar›yla
kavrad›¤›m›z ölçüde gençleflir ve dinçlefliriz. ]

RAMAZAN’DA
Ramazan’daki her seste bir bafllang›ç vaadi, her
solukta bir kurtulufl ümidi belirir. ‹ftarlar, bize bir k›s›m
s›rlar f›s›ldar ve ufkumuzda büyük buluflman›n
ça¤r›fl›mlar›yla tüllenirler. Teravihler ümit dünyam›za
HER SOLUKTA B‹R KURTULUfi neler neler vaad ederler. Geceler, âdeta nazl› bir
gelin edâs›yla bize kap›lar›n› aralar ve manevi lü-
ÜM‹D‹ VARDIR tuflar›n her türden dalga boyuyla ›fl›k olur gönüllerim-
ize akarlar. ‹msaklar t›pk› vapur düdü¤ü, uçak sesi ve
füze tarrakalar›yla t›nlar ve Dost’a vuslat yolunda bir
gece yolculu¤unu sal›klarlar... Nihayet upuzun bir
gün, o tatl› buluflman›n telafll› ama dikkatli, heyecanl›

20
fakat ümitle dolu saatleriyle gelir her yan›m›z› sarar.
Ramazan’da tam az›¤›n› alabilen herkes, burada elde ettiklerinin ötesinde, yürünen bu nurlu
fakat biraz bu¤ulu yolun sonunda, hep özleyip durdu¤u bir ebedî mutlulu¤un var oldu¤unu anlar
ve bütün benli¤iyle O’na yönelir. Evet, her iftar ve her imsakta insan, kendine yepyeni bir vuslat
kap›s›n›n araland›¤›n› seziyor gibi olur ve iki ad›m ötede daha çapl› ve daha büyüleyici bir
buluflma ihtiyaç ve ümidini duyar; duyar da bir tarafta gurbet ve yaln›zl›k, di¤er tarafta da bek-
lenti ve hülyalar onlar› daha engin bir büyü ile sarar ve hakîkî aflk›n derinliklerine çeker. Öyle ki,
onlar›n sînelerinin enginliklerinde oldu¤u gibi, mekân›n sonsuzlu¤unda da herfleyin aflk etraf›nda
cereyan etti¤ini duyar ve kendilerinden geçerler. Kad›n-erkek, genç-ihtiyar, zengin-fakir herkes,
kendi anlay›fl seviyesine göre, Ramazan’da önemli bir haz›rl›k dönemi yaflar; sonra da hiç bit-
meyecek bir yol mülahazas›yla hep Allah’a yürüyor gibi olurlar...

21
REG‹B
KAND‹L‹
Eflref ÖNEN

22
Z aman vard›r, yükselen dualarla
de¤er kazan›r; zaman vard›r, inen
rahmetlerle nurlan›r; zaman vard›r,
rahmet kap›lar›n›n ard›na kadar aç›k
olmas›na dâyelik yapar; zaman vard›r, kutludur,
dinin daha bir içten yafland›¤›, Allah’›n varl›¤›n›n
cakt›r. Baflka bir ifadeyle, hay›rda aktif
olunam›yorsa, en az›ndan masiyette aktif olun-
mamal›d›r. Bunun bir üst mertebesi ise, hay›r
ifllerinde her zamankinden daha fazla koflufltur-
mak, performans›n artarak devam etmesidir.
Mübareklikleriyle di¤er vakitlerden ayr›lan
daha bir hissedildi¤i anlar› bar›nd›r›r..
zaman dilimlerinin fark›n›, çocuklar›m›za,
Kutlu zaman dilimlerinde, baz› geceler ön seviyelerine göre, hayatlar›nda unutamayacak-
plana ç›km›flt›r ki, Receb ay›n›n ilk Cuma gecesi lar› hâle getirmenin gereklili¤i, ifadeden vâreste-
de bunlardan biridir. Baflka bir deyiflle Receb ay›; dir.
Mirac, Berât ve Kadir gecesi gibi mübarek
Efendimizin (s.a.s.) beyanlar› içinde, bu
zaman dilimlerinin de bir müjdecisi olan
gecede yap›lacak dualar›n Allah kat›ndan geri
“Regaib” gecesini bar›nd›rmaktad›r.
çevrilmeyece¤ini idraki içinde olunmal›, bu sad-
Regâib kelimesi Arapça bir kelime olup,
edte, Mecmûatu’l-Ahzâb’ta bu gece münase-
“ra¤ibe” kelimesinin ço¤uludur. De¤erli, eflsiz ve
betiyle geçen flu dualarla gecemizi renklendire-
karfl›l›ks›z verilen hediye anlam›na gelmektedir.
biliriz:
Lütfu bol, ihsan› hadsiz, atâyâlar› eflsiz, Rahmet
etmeyi Zât›na ilke edinen Cenâb-› erhamü’r- “Allah’›m, Receb ve fiabân aylar›n›
Râhimîn’in rahmetinin cofltu¤u kutlu zaman dilimi hakk›m›zda hay›rl› eyle.. Bizlere tez zamanda
fleklinde de anlamak mümkündür. Ramazan ay›na ulaflmay› müyesser k›l!”
Bu gece, Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.), Baz› büyük zevat ise Receb ay› geldi¤inde flu
Allah'›n nuranî lütuf ve ihsanlar›na, semavî mevhi- duay› okuduklar› nakledilmektedir:
belere eriflti¤i bir gecedir. Peygamber “Her türlü büyük-küçük günahlar›mdan
Efendimiz’in (s.a.s.) beyanlar› içinde, bu geceden ötürü, Azamet ve Kerem sahibi Allah’a tevbe ve
gafil olunmamas› gerekti¤i, gafil olmaman›n yolu isti¤far ederim.”
da, ibadet ve taatin yan›nda oruçla geçirilmesi,
Abdullah b. Abbas hazretleri, bir rivayette
en az›ndan bu ay›n ilk günü, orta günü ve son
flöyle buyurmufltur: “Her kim afla¤›daki isti¤far›
gününün oruçla geçirilmesi tavsiye buyrulmufltur.
bütün Receb ay›nda yedi defa okursa, Allah,
Bu flekilde de¤erlendirilmesi durumunda ise,
ona günaha giden yollar› zorlaflt›r›r, böylece
“geçmifl günahlar›n ma¤fireti, kalan ömrün
günah iflleme f›rsat› vermez:
bereketi, haflirde susuzluktan emin olma” ihsan-
lar›na mazhar olunaca¤›n› beyan buyurmufllard›r. “Zât›ndan baflka Hayy (her zaman var olan, diri
olan ezeli ve ebedî hayat sahibi) ve Kayyûm (Kendi zât› ile
Allah’a yak›nl›k anlar›n› avlayanlar, bu kutlu
var olup, zevali olmaks›z›n kaim olan ve bütün kâinat› varl›kta
geceyi, oruçla karfl›lam›fllard›r. “Regaib gecesi”
tutup yöneten)’un bulunmad›¤› azamet sahibi
ad›ndan da anlafl›laca¤› üzere, teheccüd gibi,
geceleri yap›labilecek ibadetler ön plana Allah’a, günahlar›mdan isti¤far eder, O’na
ç›kar›lmal›d›r. Bunun yan›nda, dünyan›n farkl› böl- tevbe ederim. Öyle bir tevbe ki, kendine yaz›k
gelerinde imtihanlara maruz kalan Müslüman- etmifl, kendisini ne ölümden koruyabilen ne hay-
lar›n üzerindeki musibetlerin kald›r›l›p uzaklaflmas› atta kalabilen ve ne de öldükten sonra tekrar
için, hacet namaz›; üzerimizdeki nimetlerin canlanmaya muktedir olan bir kulun tevbesi misali
kesilmemesi, artarak devam etmesi ad›na ise tevbe ederim.”
flükür namaz› k›l›nabilir. Nitekim bu gecede Rabb-i Rahimimizin, üç aylar› hakk›m›zda
Rasulû Ekrem (s.a.s)'in, Allah Teâlâ taraf›ndan hay›rl› k›lmas›, ümmeti Muhammed’in (Sallallahu
manevi iyiliklere ve ihsanlara nail oldu¤u için, aleyhi ve sellem) s›k›nt› ve ›zd›raplar›ndan kurtulmas›
flükrün bir ifadesi olarak on iki rekat nafile namaz için vesile eylemesi, bu mübarek gün ve geceleri
k›ld›¤› rivayet olunmaktad›r. nas›l de¤erlendirilmesi gerekiyorsa o ölçüde ihya
Bu kutlu zaman dilimlerine karfl› duyulacak eden; onlardan azamî istifade eden ve her
en hafif sayg›, Allah’›n bizlere çizmifl oldu¤u helal gecesine Regaib gecesi k›ymetinde sevab›n ver-
dairesi d›fl›na bafl›m›z› uzatmamak fleklinde ola- ildi¤i kullar›ndan eylemesi niyaz›yla..

23
Üç aylarda elinizden
düflürmeyece¤iniz bir eser
M‹RAC
SÖZLÜ⁄Ü
F. Muharrem YILDIZ

HATÎM
Kâbe-i Muazzama’n›n kuzey taraf›ndaki duvar gibi olan sur.

MESC‹D-‹ HARAM ve KÂBE

Mekke-i Mükerreme’de ve içinde Kâbe’nin bulundu¤u dünyan›n en kutsal ibadet yeri. Kâbe’nin etraf›na Mescid-i
Haram da denir. Buralara kâfirlerin girmeleri men edildi¤i için bu isimle an›l›r. ‹çinde bir bölüm olarak makam-› ‹brahim
vard›r. Buras› Hz. ‹brahim’in Kâbeyi infla ederken yahut insanlar› hacca davet ederken, üzerine ç›kt›¤› tafl›n bulundu¤u
yerdir. Tavaf namaz› burada k›l›n›r. Kâbe’nin ilk inflas› Hazreti Âdem taraf›ndan oldu¤una dair rivayetler vard›r. Ama gerçek
anlamda Kâbe, Hazreti Cebrail’in ilham ve talimiyle Hazreti ‹brahim ve o¤lu ‹smail taraf›ndan infla edilmifltir. Bu hususu
bize ayet bildirir.

‹SRÂ
Gece yürüyüflü ve yolculu¤u demektir. Gecenin bir saatinde Peygamberimizin Mekke’den Kudüs’e götürülmesi
demektir ve bu durum, ayetle sabittir. Konu ile ilgili olarak ‹srâ suresinde flöyle buyrulmaktad›r:
“Ayetlerimizden bir k›sm›n› Ona göstermek için, Kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan al›p, çevresini mübarek
k›ld›¤›m›z Mescid-i Aksa’ya seyahat ettiren Allah; her türlü noksanlardan münezzehtir. fiüphesiz ki O, her fleyi hakk›yla
ifliten, her fleyi hakk›yla görendir.” (‹srâ Suresi, 17/1)

BURAK
Cennete has, Efendimiz’i ‹sra gecesi Beyt-i Makdis’e ileten manevi bir binek. Kelimenin kökü, ‘flimflek çakmas›, par-
lamak, y›ld›r›m’ anlamlar›na gelen ‘Berk’tir. Burak’›n hadisi flerife göre tarifi: “Merkepten büyük kat›rdan küçük cüssede bir
hayvan ki; aya¤›n› gözünün gördü¤ü ufuktaki en son noktas›na basar.” Bu, akla bir flimflek çakmas› ve elektrik h›z›n›
getirir. Burak ta bu h›zda hareket eden bir binektir.

26
REFREF
Burak manas›na da kullan›lan Efendimiz’in Sidretü’l-Müntehâ’dan Allah’›n huzuruna giderken kulland›¤› manevi binek.

MESC‹D-‹ AKSA,
Kelime olarak aksa, en uzak, en son demektir. Mescid-i Aksâ en uzaktaki mescit gibi bir anlama gelse de özellikle Kudüs’te
çok eski zamanlarda gelen peygamberlerin (Hazreti Süleyman aleyhisselâm gibi) yapt›rd›klar› meflhur mabed için kullan›l›r.

BEYT-‹ MAKD‹S
Mukaddes ev demektir. Beytü’l-Mukaddes de denir. Çok eskiden, peygamberlerin infla ettikleri kutsal mabet için kullan›l›r.
Bir ismi de Mescid’-i Aksa’d›r. ‹nsan›n Cenab-› haktan baflka kimse ile tatmin olmayan kalbine de ayn› isim verilir.

M‹RAC:
Yükselme vas›tas› ve yükselmek anlamlar›na gelen Mirac, Peygamberimizin Mescid-i Aksa’dan yüce makamlara
ç›kar›lmas› demektir.
Mirac mucizesi, hadislerle sabittir. Peygamberimiz (a.s.) Cebrail ile birlikte, semalara, yüce makamlara ç›kar›lm›fl ve ken-
disine mülk ve melekût âlemleri gösterilmifltir. Mirac; hicretten bir sene önce, yaklafl›k Miladî 621 y›l›nda, Peygamberimizin
amcas› Ebu Talib ile efli Hz. Hatice’nin vefat etti¤i, müflriklerin bask›lar›n›n artt›¤›, Taif ziyaretinde sald›r›ya u¤rad›¤› ve müflrik-
lerin bask›lar›na dayanamayan baz› Müslümanlar›n Habeflistan’a göç etmek zorunda kald›¤› bir zamanda vuku bulmufltur. ‹flte
böyle bir ortamda yüce Allah, Peygamberini Mirac ile onurland›rm›flt›r.
Mirac›; s›n›rl› gücümüz ve dar ölçülerimizle de¤il, her fleyi bilen Yüce Allah’›n kudretinin ölçüleriyle de¤erlendirip ona iman
gözüyle bakmam›z gerekir. Günümüzde Mirac› anlamak, eskiye nispetle daha kolayd›r. Çünkü ilim ve teknoloji, insano¤lunun
ufkunu açm›fl ve birçok insan›n akl›n›n ermedi¤i ifller yap›l›p ortaya konmufltur. Bize düflen; ‹srâ ve Mirac’›n hikmetini anlamak ve
bu olay›n, insanl›k için maddi ve manevi yükselifl s›n›rlar›n› gösteren bir mucize oldu¤unun idraki içinde olmakt›r.

S‹DRE
Yedi kat gökte a¤aca benzetilen bir makam ismi.

S‹DRE-‹ MÜNTEHA

‹nsanlar›n ve di¤er varl›klar›n ilminin ve amelinin kendisinde son bulup, varl›k âlemini s›n›rland›ran bir iflarettir. Yedinci
kat gökte oldu¤u rivayet edilen ve Peygamber Efendimiz Aleyhisselâtü vesselâm’›n ulaflt›¤› en son makam ve yer. Yedi kat
semay› ve Cennetleri gölgesi alt›na alan bir a¤ac›n ismidir ki yedi kat seman›n üstünde, Müslim’in rivayetine göre yedinci
semadad›r. Meleklerin ve peygamberlerin bilgilerinin ulaflabildi¤i en son noktad›r. (Tecrid-i Sarih, c. 2, s. 279–280) Yaln›z Resul-i
Ekrem Efendimiz oradan daha öteye kâb-› kavseyne kadar ulaflma imkân› verilmifltir. Bu hususa Necm suresinde flöyle temas
edilir:
“fiimdi O’nun gördü¤ü hakk›nda onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü.
Sidre-i Müntehada gördü. Ki, onun yan›nda Me'vâ Cenneti vard›r. O zaman Sidre'yi Allah'›n nuru kaplam›flt›. Gözü ne flaflt›, ne
de baflka bir fleye bakt›. And olsun ki Rabbinin ayetlerinden en büyüklerini gördü.” (Necm Suresi, 53/10–18)

KÂB
Çok eski devirlerde kullan›lan silahlardan olan yay›n kabzas›, tutulacak yeri ile yay›n bir ucu aras›ndaki mesafe demektir.
Her “yay”da iki uç bulundu¤u için “ iki kâb” olan miktar, ölçü.

KÂB-I KAVSEYN:
‹mkân ve vücup ortas›nda bir makam. Bu safha Necm Suresinde flöyle anlat›l›r:“O ufkun en yukar›s›nda idi. Sonra indi ve
yaklaflt›. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yak›n oldu. Sonra da vahyolunacak fleyi Allah kuluna vahyetti. O’nun
gördü¤ünü kalbi yalanlamad›…” (Necm Suresi, 53/ 7–9)

CENNET-‹ ME’VÂ
Cennet tabakalar›ndan biri. Cennetin çeflitli tabakalar› vard›r. Bunlar, Dâru’l-Celâl, Dârü’s-Selâm, Cennetü’l-Me’vâ,
Cennetü’l- Huld, Cennetü’n-Naîm, Cennetü’l-Firdevs, Cennetü’l- Adn, Cennetü’l-Vesîle.

27
B‹RKAÇ DAK‹KADA B‹NLER SENE
MESAFEY‹ KAT ETMEK NASIL OLUR?


srâ ve Mirac olaylar›nda anlat›ld›¤›na göre
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) çok az bir
zamanda çok büyük mesafeler kat etmifltir.
Bunu aklen kabul etmek mümkün müdür?
Cevap: Yücelik sahibi Allah’›n san'at›nda, hareketler
sonsuz derecede çeflitlidir. Meselâ, sesin h›z›yla ›fl›k, elektrik,
ruh, hayal h›zlar›n›n birbirinden ne kadar farkl› oldu¤u
malûmdur. Y›ld›zlar›n dahi, ilmen hareketleri o kadar
de¤ifliktir ki, ak›l buna ancak hayret eder. Öyleyse
Efendimiz’in latîf cismi, Mirac olay›nda h›zl› olan ulvî ruhuna
tâbi olmuflsa, O’nun ruh h›z›ndaki hareketi nas›l akla
muhâlif görünür?
Hem, insan on dakika yatsa, rüyas›nda bazen bir
senede bafl›na gelebilecek kadar çok hallere mâruz kala-
bilir. Hatta insan bir dakikada, gördü¤ü rüyây›, onun içinde
iflitti¤i sözleri, söyledi¤i kelimeleri toplasa, uyan›k âleminde
bir gün hatta daha fazla bir zaman gerekir. Demek oluyor
ki, bir tek zaman, iki farkl› flahsa k›yasla, birisine bir gün, biri-
sine de bir sene hükmüne geçebilir. Netice olarak, birkaç
dakikada binler sene mesafeyi kat' etmek aklen
mümkündür.

28
AKLEN MÜMKÜN OLAN
HERfiEY KABUL ED‹L‹R M‹?

Akla flöyle bir soru gelebilir: Efendimiz’in bu kadar h›zla


gerçeklefltirdi¤i Mirac, aklen mümkün olsa da her mümkün
gerçekleflmez ki! Bunun benzeri olaylar var m›d›r ki bunu
kabul etmek mümkün olsun? Benzeri olmayan bir fleyin,
yaln›z mümkün olmas› ile, meydana gelebilece¤ine nas›l
hükmedilebilir?
Cevap: Bu olay›n benzerleri o kadar çoktur ki, saymak-
la bitmez. Meselâ, görüflü iyi olan bir kifli, gözüyle, yerden
tâ Neptün gezegenine kadar bir sâniyede ç›kabilir. Her ilim
sahibi de, akl›yla, kozmo¤rafya kanunlar›na binip, tâ
y›ld›zlar›n arkas›na bir dakikada gider; her iman sahibi de,
fikrini namaz›n fiil ve rükünlerine bindirip, bir çeflit Mirac ile
kâinat› arkas›na at›p, Allah’›n huzuruna kadar gider; kalbî
hayat› olan her mümin ve kâmil velî, manevi bir terbiye yol-
una girmekle, Arfltan ve Allah’› gösteren isim ve s›fat
dairelerinden k›rk günde geçebilir. Hem, nuranî varl›klar
olan meleklerin Arfl’tan ferfle, ferflten Arfl’a k›sa bir zaman-
da gitmeleri ve gelmeleri de söz konusudur.
Elbette bu kadar misal gösteriyor ki, Allah’›n bütün velî
kullar›n›n sultan›, bütün mü'minlerin önderi, bütün Cennet
ehlinin reisi ve bütün melekler taraf›ndan kabul edilmifl
olan Efendimizin yüce âlemlere gitmesine vesile olan bir
Mirac’› bulunmas› ve onun makam›na uygun bir flekilde
olmas›, hem hikmetin gere¤idir, hem akla çok uygundur ve
flüphesiz gerçekleflmifltir.

29
ÜÇ AYLARIN
D‹N‹M‹ZDEK‹ YER‹
Musa Hûb

Z aman ve mekânlar bütün k›ymet ve kutsiyetini, hakikat-


te Allah’›n dilemesinden al›rlar. Bu ‹lâhî dileme ise
varl›klar için binbir maslahat ve hikmetler içerir. Ayr›ca o
zaman dilimlerinde gerçekleflen önemli olaylar da,
içinde bulunduklar› zaman ve mekâna de¤er kazand›rm›fllard›r. ‹slâm’-
da mübarek zaman dilimlerinin kutsall›¤› da Allah’›n dilemesinden
geldi¤i için, Müslümanlara sonsuz feyz ve bereketin ulaflmas› için birer
vesile olmaktad›rlar.

Mübarek ay, gün ve geceler, ‹slâm’›n fleâirindendir (herkesin hissedar


Zaman ve oldu¤u ifllerdendir); hususi k›ymetleri ve kerametleri vard›r. Kâinat, semâlar,
gökyüzü ve bütün varl›klar bu kutlu zaman dilimlerine hürmet etmekte-
mekanlar, bütün
dir.
k›ymet ve kut-
Âyet veya hadîslerin, kutsall›¤›n› tespit etti¤i ve müminlerin de
siyetini, hakikatte yüzy›llardan beridir kutlad›¤› bu mübarek ay, gün ve geceler, senenin
Allah’›n içine da¤›lm›fl vaziyette bulunmaktad›r. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.)’in
hicretini esas alan ay takvimine göre Recep, fiaban ve Ramazan
dilemesinden
aylar› öncelikli olan kutsal aylard›r. ‹slâm toplumunda bu aylara
al›rlar. fiühûr–u Selâse (Üç Aylar) denilmifltir.

30
31
M‹RAC’IN
HED‹YELER‹
"Ben mi'racdan daha güzel bir fley görmüfl de¤ilim" diyen
Peygamberler Sultan›, Mirac yüceliklerinden -âdeta bir vefa duy-
gusuyla- geri dönerken yan›nda ümmetine çok büyük hediyeler
getirmifltir.
Birincisi: Befl vakit farz namaz› getirmifltir. ‹hsan fluuruyla k›l›nan
namazlar, ümmetin mirac asansörleri olacakt›r.
‹kincisi: "Âmenerrasûlü" diye bilinen âyetleri getirmifltir: Bakara,
2/285-286.
Üçüncüsü: ‹srâ Suresi'nin 22-39. âyetlerinde bahsedilen 12
adet ‹slâm prensibini getirmifltir.
Dördüncüsü: Allah'a hiçbir fleyi ortak koflmadan ölen kim-
selerin günahlar›n›n affedilece¤i ve Cennet'e girecekleri müjdesi-
ni getirmifltir.
Beflincisi: ‹yi amele niyetlenen kifliye -onu yapamasa bile- bir
sevap; e¤er yaparsa on sevap yaz›laca¤›; fakat kötü amele
niyetlenen kifliye -onu yapmad›¤› müddetçe- hiçbir günah›n
yaz›lmayaca¤›; ancak iflledi¤i zaman da sadece bir günah
yaz›laca¤› müjdesini getirdi.
Bir di¤er hediye de, Mirac gecesi Allah ile karfl›l›kl› selâmlaflma
ve sohbetlerinden baz› sözleri getirmifltir ki et-Tahiyyâtü diye
meflhur olan bu sözler, bütün namazlarda teflehhütte otururken
okunmakla, Mirac’da Allah ile Efndimiz (s.a.s.) aras›ndaki o kutsî
sohbeti hat›rlatmakta ve benzerî bir mükâlemeye namaz k›lan›
mazhar etmektedir.

32
Hayat boyu yap›lacak dualara yeni bir kaynak

el-Kulûbu’d-Dâria
( G ü m ü fl h a n e v î H a z r e t l e r i n i n M e c m û a t u ’ l - A h z â b ’ › n › n
y e n i b i r t a s n i f l e m u h t a s a r fl e k l i )
[ Allah’›m! ‹man› bize sevdir, onu kalblerimizde
güzellefltir. Küfrü, günah› ve isyan›
bize çirkin göster ya Rabbi! ]

34
BERAAT Beraat, “iki fley aras›nda iliflki olmamas›; kiflinin bir yükümlülükten kurtul-
mas› veya yükümlülü¤ünün bulunmamas›” anlam›na gelir. Sahih hadîslerin

GECES‹N‹N beyan›na göre: fiaban ay›n›n on beflinci gecesi tevbe eden mü’minler,
Allah’›n afv ü ma¤fireti ile günahlar›ndan ve dolay›s›yla Cehennem’den
berâat edecekler, kurtulacaklard›r. fiaban’›n ortas›ndaki geceye Berâat
‹SM‹
isminin d›fl›nda; mâ'nen verimli, feyizli, bereketli ve kutsi bir gece oldu¤u
NEREDEN için Mübarek Gece; iyi de¤erlendirildi¤i takdirde günahlardan ar›nma ve
GEL‹YOR? suçlardan temize ç›kma imkân› Allah taraf›ndan bildirildi¤i için Sâk (Berâat,

Ferman, Kurtulufl Belgesi) Gecesi; Lütuf ve ihsan› aflk›n, afv ve merhameti engin
olan Allah’›n ikram ve iltifatlar›na eriflildi¤i için de Rahmet Gecesi de denil-
mifltir. (‹brahim Canan, Kütüb–ü Sitte, 3/288.)

Efendimiz (s.a.s.) Beraat gecesi hakk›nda ne diyor?


* “Allah Tealâ, fiaban ay›n›n onbeflinci (Berâat) gecesinde –rah- Efendimiz , Berâat
(s.a.s.)
metiyle– dünya semas›na iner, orada tecelli eder ve Kelb Kabîlesi'nin
koyunlar›n›n tüyleri say›s›ndan daha çok say›da günahkâr› affeder.” gecesinde yap›lacak
(Tirmizi, Savm, 39; ‹bn Mace, ‹kame, 191.)
* “fiaban’›n ortas›ndaki (Berâat kandili) geceyi ibadetle ihya ediniz,
dualar›n geri
gündüzünde de oruç tutunuz. Allah Tealâ o akflam güneflin çevrilmeyece¤i müjdesini
batmas›yla dünya semas›nda tecelli eder ve fecir do¤ana kadar,
‘Yok mu benden af isteyen, onu affedeyim. Yok mu benden r›z›k vermifltir.
isteyen, ona r›z›k vereyim. Yok mu bir musibete u¤rayan, ona afiyet
vereyim. Yok mu flöyle, yok mu böyle!’ der.” (‹bn Mace, ‹kame, 191.)

35
MÜBAREK GÜN VE GECELERDE
NELER YAPMALIYIZ? Yunus GÜLENDAM

B
ütün kandil gecelerinde 3. Kaza, nafile namazlar k›l›nmal›; varsa o
yap›labilecek ve yap›lmas› geceye ait nakledilen namazlar, onlar da ayr›ca
gereken önemli bir tak›m afv ü k›l›nabilir; kandil gecesi, özü itibariyle ibadet ve
ma¤firete nail olma, ecir ve ibadette ihsan fluuruyla ihya edilmeli.
sevap kazanma, manevî terakki kaydetme, bela 4. Tefekkürde bulunulmal›; “Ben kimim, nere-
ve musibetlerden kurtulma ve Allah’›n r›zas›na den geldim, nereye gidiyorum, Allah’›n benden
ulaflma vesileleri vard›r ki, bunlardan baz›lar›n› istekleri nelerdir” gibi konular baflta olmak üzere
maddeler hâlinde k›saca ve toplu olarak yeniden hayatî meselelerde derin düflüncelere girmeli.
hat›rlamakta yarar var: 5. Geçmiflin muhasebe ve murakabesi
1. Kur'ân–› Kerim okunmal›; okuyanlar dinlen- yap›lmal›; ve flimdinin ve gelece¤in plân ve pro-
meli; uygun mekânlarda Kur'ân ziyafetleri ve- gram› çizilmeli.
rilmeli; Kelamullah’a olan sevgi, sayg› ve ba¤l›l›k 6. Günahlara samimi olarak tevbe ve isti¤far
duygular› yenilenmeli, kuvvetlendirilmeli. edilmeli; idrak edilen geceyi son f›rsat bilerek
2. Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’e salât ve nedamet ve inabede bulunulmal›.
selâmlar getirilmeli; O’nun flefaatini ümit edip, 7. Bol bol zikir, evrad ü ezkarda bulunulmal›.
ümmetinden olma fluuru tazelenmeli. 8. Mü’minlerle helalleflilmeli; onlarla irtibat›m›z

36
cihetinden r›zalar› al›nmal›. galanma oluflturmal›.
9. Küs ve darg›n olanlar bar›flt›r›lmal›; gönüller 15. Kandil gecesinin akflam, yats› ve sabah
al›nmal›; kederli yüzler güldürülmeli. namazlar› cemaatle ve camilerde k›l›nmal›.
10. Kifli kendine ve di¤er Mü’min kardefllerine 16. Sahabe, ulema ve evliya türbeleri ziyaret
hattâ isim zikrederek dualar etmeli. edilmeli; hoflnutluklar› al›nmal›; ve manevî iklim-
11. Üzerimizde haklar› olanlar aran›p sorul- lerinde vesilelikleriyle Hakk’a niyazda bulunulmal›.
mal›; vefa ve kadirflinasl›k ahlâk› yerine getirilmeli. 17. Vefat etmifl yak›nlar›m›z›n, dostlar›m›z›n ve
12. Yoksul, kimsesiz, öksüz, yetim, hasta, sakat, büyüklerimizin kabirleri ziyaret edilmeli; iman
yafll› olanlar ziyaret edilip, sevgi, flefkat, hürmet, kardeflli¤ine ait sadakati yerine getirilmeli.
hediye ve sadakalarla mutlu edilmeli. 18. Hayattaki manevî büyüklerimizin, üstad-
13. O gece ile ilgili âyetler, hadîsler ve bun- lar›m›z›n, anne ve babam›z›n, dostlar›m›z›n ve
lar›n yorumlar› ilgili kitaplardan ferden veya di¤er yak›nlar›m›z›n kandilleri bizzat giderek veya
cemaaten okunmal›. telefon, faks yahut e–mail çekerek tebrik edilmeli;
14. Dini toplant›lar, paneller ve sohbetler dualar› istenmeli.
düzenlenmeli; va’z ve nasihat dinlenmeli; fliirler 19. Bu kandil gecelerinin gündüzlerinde
okunmal›; ilâhî ve ezgilerle gönüllerde ayr› bir dal- mümkün oldu¤unca oruç tutulmal›.

37
M‹RAC GECES‹
NE YAPMALI?

N as›l ki Efendimiz’in Mevlid kandillerinde, Onun


kutlu do¤umunu anlatan Mevlidler okunur; öyle de
Mirac kandillerinde, bu semavî seyehati anlatan
Mi’râciyeler okunur. Mevlid–i Nebi flairi Süleyman
Çelebi’nin “Söyleflirken Cebrail ile kelâm / Geldi Refref önüne,
verdi selâm” beytiyle bafllayan mi’raciyesi meflhurdur.
Bu kandil gecesi, Mirac olay›n› anlatan hadîsler ve kitaplar
yeniden okunmal›, toplant›lar düzenleyip mi’raciyeler okutulmal›d›r.
Gönüller ilâhilerle coflmal›, ilmî–manevî sohbetlerle kendinden
geçmelidir. Kur'ân’dan özellikle [‹srâ, 17/1, 22–39. âyetleri, Necm
53/1–18; Bakara, 2/285–286] âyetleri ve tefsirleri okunabilir. E¤er
kifli, Kur’ân’›n dilinden kalp kula¤›yla iman derslerini dinleyip bafl›n›
kald›r›p vahdete tam yönelse, “kullu¤un mi’rac›”yla kemalat arfl›na
ç›kabilir. Mirac'ta iman hakikatleri gözle görüldü¤ü için, bu kandil
gecesi imanî konular› ve o konular içinde Mirac'a ait meseleleri
derinlemesine okuyup mütalâa etmek lâz›md›r.
Camilerde cemaatle k›l›nan akflam ve yats› namazlar› ve oku-
nan Kur'ân’larla k›vam›n› bulan ruhlar, daha sonra evlerine çek-
Bu kandil gecesi ilmeli, evlerindeki mescid–i haram mesabesindeki odalar›ndan
seccade burak’›na binerek ilham cebrail’i eflli¤inde ihlas mescid–i
imanî konular› ve aksa’s›na varmal›; orada gözyafl›yla kar›fl›k bir kâse mânâ sütü
içtikten sonra secdelerin mi’rac›yla yükselip âyetlerin kanatlar›nda
o konular içinde
ruhunun mülk ve melekût (mertebeye münasip ruh, can ve hakikat)
Mirac'a ait semalar›na yelken açmal›, her rek’atta âdeta bir kat yukar›lar›na
do¤ru yücelmeli, bir noktadan sonra binit de¤ifltirip ihsan refref’ine
meseleleri binerek kendi kemal sidre–i müntehalar›nda pervaz etmeli, nihayet
insanda arfl–› azam mesabesindeki kalbin derece–i ufkuna urûç
derinlemesine (yükselme) ile tâ kâb› kavseyne ulafl›p “et–tahiyyâtü”nün s›rr›yla

okuyup mütalâa huzur–u kibriya’da sünûhât ve ilhâmât ötesi bir nevi mükâleme–i
‹lâhiye (ilâhî konuflma) ve müflahede–i Rabbâniyeye mazhar
etmek lâz›md›r. olmal›d›rlar.

38
BERAAT
GECES‹
NE YAPMALI?

H z. Peygamber’in fiaban ay›na ve


özellikle bu ay›n içindeki Berâat
gecesine ayr› bir önem vererek
onu ihya etti¤ine dair di¤er
rivayetleri göz önüne alan ço¤u âlimler bu
geceyi namaz k›larak, Kur'ân okuyarak ve
dua ederek geçirmenin çok büyük sevaba
vesile olaca¤›n› söylemifllerdir.
Berâat gecesi k›l›nacak namaza
Salâtü’l–Hayr/Hay›r Namaz› denilmifltir. Bu
namaz bir çok rivayete göre yüz rek’attir.
Her rek’atinde fatiha suresinden sonra on
(veya on bir) kere ihlas suresi okunur. (Ömer
Nasuhi Bilmen, Büyük ‹slâm ‹lmihali, s.188, Bilmen
Yay›nevi, ‹stanbul, 1990.,) Bir rivayet göre ise on
rek’attir; ve her rek’atinde fatiha’dan sonra
yüz ‹hlas suresi okunur. (Berâat gecesi namaz›n›
‹mam Gazali ‹hya–u Ulumi’d–Din’inde (1/203) zikret-
mektedir. Ali el–Kari de bu rivayetin sahihli¤inde flüphe
ederek Berâat gecesi namaz›n›n h. 400 (m.1010)
y›l›ndan sonra Kudüs’te ortaya ç›kt›¤›n› kaydetmektedir.
(el–Kari, el–Esrarü’l–Merfua, s.462). Ancak Fakihi’nin
(ö.272/885’ten sonra) Mekkelilerin bu geceyi Mescid–i
Haram’da ihya ettiklerine ve baz›lar›n›n yüz rek’atl› bir
namaz k›ld›¤›na dair rivayeti (bk. Fakihi, Ahbaru Mekke,
3/84, Mekke, 1407/1986) dikkate al›n›rsa bu namaz›n
h.400’den daha önceden de k›l›nd›¤›n› söylemek
mümkündür. [D.‹.A, 5/475, Bk. Berat].)

39
DUAMIZ
OLMASA
NE EHEMM‹YET‹M‹Z VAR?
Yusuf Ömero¤lu

D demektir.
ua ruhun g›das›d›r ve bu g›da ruha ara vermeden verilme-
lidir. Dua Allah’a kullu¤un di¤er ad›d›r. Dua, sebep ve
vas›talar› aflarak, hem Allah’›n kudretine itimat ve güven,
hem de insan olmam›z›n getirdi¤i zay›fl›klar› ilan etmek

Kur’ân-› Kerim’de, “De ki: E¤er duan›z olmasa ne ehemmiyetiniz


var” (Furkan, 25/77) bildirilerek duan›n önemi ifade edilmifltir.
Efendimiz’in (s.a.s.) hayat›na bak›ld›¤›nda sanki onun bir ân›n›n
bile duas›z geçmedi¤i görülecektir. Nitekim o dua insan›n›n Allah’a
yapt›¤› yakar›fllar› toplayan eserler buna en güzel birer delildir.
"Mecmûatu'l-Ed'iyyeti'l-Me'sûre", "Ezkâr", “Mecmûatu’l-Ahzâb” ve
bu eserin yeni bir tasnifle yay›nlanm›fl flekli olan “el-Kulûbu’d-Dâria”
gibi eserlerde hep Efendimiz’in (s.a.s.) yapt›¤› veya büyük zatlar›n
yapt›¤› ve ayet ve hadislerden mülhem çok de¤erli dualar yer
almaktad›r.
fiimdi bu dualardan bir demetle sizi baflbafla b›rakal›m:
Allah’›m! Allah'›m! Göz aç›p kapay›ncaya kadar dahi olsa hoflnut olma-
yaca¤›n fleylerle bizi bafl bafla b›rakma!
Göz aç›p
Allah’›m! Ciddiyetimi, flakam›, hatam›, kast›m› ma¤firet buyur.
kapay›ncaya ‹tiraf ediyorum ki bu kusurlar›n hepsi bende vard›r.
Allah’›m! Do¤u’yla Bat›’y› birbirinden uzaklaflt›rd›¤›n gibi, beni de
kadar bile olsa
günah ve hatalar›mdan uzaklaflt›r.
beni nefsimle Allah’›m! Borca batmaktan, düflman›n galebesinden ve kullar›n,
baflbafla bafl›ma gelenlerden dolay› sevinmesinden Sana s›¤›n›r›m.
Ey Allah’›m! Benim hatalar›m›, cehaletimi, ifllerimde göstermifl
b›rakma! oldu¤um israf› ve Sen'in benden daha iyi bildi¤in günahlar›m›

40
ba¤›flla Ya Rabbî! engellerim. Senin yard›m›nla hücûm ederim
Allah’›m! Nimetinin zevalinden (yok olup (karfl› koyar›m). Ve Senin deste¤inle mücadele
gitmesinden), verdi¤in afiyetin de¤iflmesinden, ederim (zorluklarla çarp›fl›r›m).
azab›n›n ans›z›n gelip çatmas›ndan ve Allah’›m! Gözümden ve kula¤›mdan beni
gazab›na sebep olacak fleylerden Sana yararland›r ve (ölünceye kadar) onlara s›hhat ve
s›¤›n›r›m. âfiyet ver. Bana zulm edenlere ve etmekte
Allah’›m! Benim günah›m› ba¤›flla, evime olanlara karfl› yard›m ihsân eyle. Ve bana zulm
genifllik ver ve bana r›z›k olarak verdi¤in nimeti etmekte olanlardan intikam›m› al.
de bereketli k›l! Allah’›m! Dünyay› salih kullar›na nas›l gös-
Allah’›m! Ben âcizlikten, tembellikten, teriyorsan bana da öyle göster Yâ Rabbi!
korkakl›ktan, cimrilikten, ihtiyarlay›p bunamak- Allah’›m! Beni; ihlasl› ve ihlâsa erdirilmifl,
tan ve kabir azab›ndan Sana s›¤›n›r›m! müttakî, senden hakk›yla korkan, zâhid,
Allah’›m! Nefsime takvâs›n› ver! Ve onu Senden râz›, Senin kendisinden râz› oldu¤un,
pâk eyle. Onu pâk edecek yegâne Sen vars›n. Senin sevdi¤in, Seni seven, iyilerden, saf-temiz
Onun Velîsi ve Mevlâs› Sensin! ve Sana yak›n kullar›ndan eyle. Allah’›m! Beni
Allah’›m! Sen benim kuvvetimsin ve Kur’ân ahlâk› ile ahlâklanan kullar›ndan eyle
yard›mc›ms›n. Senin inayetinle düflman›m› yâ Rabbi!

41
42
M‹RAC KAND‹L‹
Allah’›n emriyle Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in rûhen ve bedenen, Burak isim-
li semavî bir binite binerek Cebrail ile birlikte Mekke’deki Mescid–i Haram’dan
Kudüs’teki Mescid–i Aksa’ya [Beytü’l–Makdis] kadar yapm›fl oldu¤u gece yolcu-
lu¤una –ki buna ‹srâ denilir–, oradan da bir mi’râcla [manevî asansör] yedi kat
göklere yükselip tâ Sidretü’l–Müntehâ’ya ulaflmas›, burada Cebrail’i arkada
b›rak›p Refref denilen ledünnî binitle Allah’›n huzuruna var›p O’nun Zât–› Akdes’ini
yakînen müflahede etmesi ve zaman–mekân üstü konuflmas› olaylar›na Mi’râc
denilir. ‹ki aflamal› bu gökler ötesi yolculuk, peygamberli¤in 12. y›l›nda, hicretten
18 ay önce, mübarek üç aylar›n ilki olan Recep ay›n›n 27. gecesinde (Regâib
gecesinden yirmi küsur gün sonra) gerçekleflmifltir. Kadir gecesinin de Ramazan’›n 27.
gecesi olmas› ile aralar›nda çok gizemli bir tevafuk vard›r. Mirac gecesi ikinci bir
Kadir gecesi hükmündedir. Ebu Talip’in ve Hatice validemizin vefat› ile çok hüzün-
lenen, müflriklerin üç y›l süren ablukas› ve Tâiflilerin sald›r›lar› karfl›s›nda daralan
Allah Rasûlü (ve mü’minler), bu mirac olay› ile çok muhteflem bir teselliye ve büyük
bir ilâhî ihsana nail olmufltur. Üç aylar›n ilk kandili, Regaip gecesi, ikinci Mirac
gecesidir. Regaib gecesi, Zât–› Ahmediye’nin terakki hayat›n›n bafllang›c›n›n
ünvan›d›r. Mirac gecesi de Zât–› Ahmediyenin terakki hayat›n›n zirve noktas›n›n
ünvan›d›r.

Mirac gecesi ikinci


bir Kadir gecesi
hükmündedir.

‹LK ‹BADETLER‹M‹Z VE ‹LK NAMAZLARIMIZ


Bizler çocukluk y›llar›m›z› hayal edince, mübarek gün ve
gecelerin, hat›ralar›m›zda çok özel bir yere sahip oldu¤unu görürüz.
Ço¤umuz ilk ibadetimize/ilk namaz›m›za baba veya dedelerimizin
elinden tutarak ya bir cuma, yahut bayram veya teravih namaz›na
gitmekle bafllam›fl›zd›r. Ayr›ca, annelerimizin o gecelerde yapt›klar›
böreklerin, lokmalar›n, helva ve tatl›lar›n lezzeti hâlâ dama¤›m›zda!
Bu sebeple anneler babalar dilerlerse mübarek gün ve gecelerin
ruhaniyetli atmosferinde evlatlar›n›n gönüllerine ve iç dünyalar›na
daha kolay ulaflabilirler ve dinî de¤erlerimizi onlara daha kolay
kazand›rabilirler.

43
M‹RACA ‹MAN VE H‹KMETLE BAKMALIYIZ

H
Süleyman SARGIN

ira'da bafllayan bir vuslatla insanl›k, se-malar Esbab›n bitip tükenmeye yüz tuttu¤u yerde, elbette her fleyin
ötesi ile yeniden buluflmufl ve Allah Rasûlü mutasarr›f› 'Müsebbibü'l-Esbab', Habîb-i Ekrem'inin elinden tutacak ve
(s.a.s.) art›k bir peygamber olarak va-zifesini yaln›z olmad›¤›n› gösterecekti.
tebli¤e bafllam›flt›. Baflkalar›n›n iman›n› kurtarma “Ben Mekke'de iken birden evimin tavan› aç›ld›. (Oradan) Cibril
ad›na kendini unuturcas›na bir gayreti olsa da Kureyfl, bundan hofllan- indi ve gö¤sümü açt›. Sonra da onu Zemzem suyuyla y›kad›. Daha
mam›fl ve her f›rsatta O'nu engellemeye çal›fl›yorlard›. Asl›nda bu, ilk sonra içinde iman ve hikmet dolu alt›ndan bir kap getirip onu gö¤süme
insanla bafllayan süreçte kendini gösteren Âdem'le fleytan›n, ›fl›kla boflaltt› ve gö¤sümü kapatt›. Ard›ndan da elimden tutarak beni semaya
karanl›¤›n bir mücadelesiydi ve bitme tükenme bilmeden k›yamete ç›kartt›..."
kadar da devam edecekti. Derken gecenin bir vakti, Cibril gelecek ve önce mübarek
Karanl›kta ava al›flm›fllar›n, ayd›nl›kla amans›z bu mücade- gö¤sünü yar›p Zemzemle y›kayacakt›. ‹man' ve 'hikmet' dolu bir kap
lesinde, kendisinden öncekilerde oldu¤u gibi Allah Rasûlü (s.a.s.) de, getirip içindekileri gö¤sünün içine boflaltacak ve onu kapatt›ktan
çok s›k›nt› çekti. Halbuki O, bir peygamberdi., hem de öncesinde gelip sonra, Allah Rasûlü'nün elinden tutarak önce Mescid-i Aksâ'ya, son-
geçen her Nebi'nin müjdesini verip gitti¤i bir peygamber!.. Kainat, ras›nda da semalar ötesi yolculu¤a ç›karacakt›. '‹srâ' ad› verilecek olan
O'nun için yarat›lm›flt›.. ilk yarat›lan Son Sultan'd› ve daha Hz. Âdem, bu yolculukta Hz. Peygamberin bine¤i, ad›m›n› ufukta son gördü¤ü
toprakla çamur aras›nda gidip gelirken O'nun nuru vard›. noktaya at›yor ve böylelikle Kudüs yönüne tahminin fevkinde bir sür-
Ancak Kureyfl’in, bir baflka otoriteye asla tahammülü yoktu ve atle ilerliyordu. Ulaflt›klar›nda, önceki peygamberlerin ba¤lad›klar› yere
Allah Rasûlü de, bir tatl› su kayna¤› gibi insanlar›n gelip serinledikleri 'Burak'› ba¤lam›fl ve iki rekat namaz k›lm›flt›.
bir merci olmufltu. Yolundan vazgeçirmekiçin önce dünyan›n ca- Ard›ndan Cibril, içinde süt ve flarap dolu iki kap getirecek ve
zibesiyle karfl›s›na ç›kt›lar!.. fiayet davas›ndan vazgeçerse, dünya ad›na Allah Rasûlü (s.a.s.), sütü ihtiyar etmekle 'f›trat›' tercih edecekti. Burada
ne isterse harf›yyen yapacak, istedi¤ini kusursuz yerine getireceklerdi. Son Sultan'›n öncekilere bir imameti de söz konusu olacak ve ard›ndan
Ancak O, bir vazife için gelmiflti ve güneflle ay› bile emrine kat be kat 'Mirac' yolculu¤u bafllayacakt›. Böylelikle Allah, k›yamete
musahhar k›lsalard› yine de vazifesinden taviz vermeyecek, tebli¤ ve kadar risaleti hüküm sürecek olan flan› yüce bir peygamberini, gökler
irflad vazifesine devam edecekti. ötesine davet ediyor ve sema sema g›ptayla bir temaflaya mahzar
Befleri hiçbir zay›f yönünü bulamam›fllar ve dünyan›n her türlü k›l›yordu.
süsüyle O'nu kand›ramam›fllard›!.. Tek bir çare vard›; fliddet. Her katta ayr› bir hoflâmedî, her tabakada farkl› bir selamlama
Art›k geçti¤i yerlere dikenler dökmeye, karfl›laflt›klar› yerlerde vard›. 'Geldi., gelecek!..' dedikleri Mufltu, iflte bu gece Nâmûs-u
hakaret etmeye bafllam›fllard›. Her geçen gün fliddetin dozu art›yordu. Ekberle omuz omuza seman›n katmanlar›nda kap› kap› Nebi ziyaret
Bir gün nûr yüzüne tükürüyor, bir baflka zaman da üstüne iflkembeler ediyorlard›..! U¤rad›klar› her katta;
at›yorlard›. Perde y›rt›lm›fl, art›k ifl soka¤a taflm›flt›!.. Kabe'nin avlusun- 'Sen kimsin?' sorusu soruluyor ve 'Cibril' devreye girip
da kim bilir kaç defa üstüne üflüfltüler, aç kurtlar gibi!?. Boynuna sar›k 'Muhammedü'l-Emin'i tan›t›yordu. Son Nebi'ye kap›lar bir bir aç›l›yor
dolam›fl ve hayat›na kastetmifllerdi!.. Mü'min-i Âli Firavun gibi bir Ebû ve g›ptayla seyre dal›n›p dualar ediliyordu. Hz. Âdem'den, Meryem
Bekir ç›k›p; 'Rabbim Allah' dedi¤i için bir adam› öldürmek mi istiyor- o¤lu ‹sa (a.s.)'ya, Zekeriyya o¤lu Yahya (a.s.)'dan, Hz. Yûsuf'a ve O'ndan
sunuz?..' diye feryat edip küfrün ensesinde bitmeseydi belki de da, Hz. ‹dris, Mûsâ ve ‹brahim (a.s.)'e kadar flan› yüce peygamberlerle
hayat›na kastedeceklerdi!.. Mekke, imana kap›lar›n› kapat›p fliddetle hofl sohbet edip dualar›n› al›yordu. Her katta;
karfl›l›k verince, bir ümitle Taife gitmiflti; yine alaya ald›lar ve çoluk 'Salih nebi ve salih o¤ul, merhaba!, Salih nebi ve salih kardefl,
çocu¤a tafllatt›lar O'nu!.. merhaba!' sesleri yükseliyordu. Ayn› zamanda burada, insanl›¤›n ilk
Derken, kendi bafl›na ölüme terk etmek için, inananlarla birlikte babas› Hz. Âdem'in, sa¤›ndaki ehli cennetlikleri görüp sevindi¤ine,
Mekke'nin d›fl›na 'sürgün' karar› ald›lar. Çöl. S›cak, günefl, k›zg›n kum- ancak soluna bak›p da cehennem ehlini gördü¤ünde h›çk›r›klarla
lar, açl›k, susuzluk. Üç gün de¤il, üç y›l sürecek bir sürgündü bu!.. a¤lad›¤›na flahit oluyordu.
Ad›n› da 'boykot' koymufllard›. Kimsenin yard›m etmesine de müsaade Bu esnada öyle peygamberle karfl›laflm›flt› ki, yan›nda bir tek
etmeyecekler, bütün yollar› kesip vuhûfla yem olmalar›n› bekleyecek- ümmeti yoktu; hayat boyu tebli¤ vazifesinde zerre miktar kusur
lerdi!.. Güç dengesinin olmad›¤› yerde baflka da bir çare yoktu ve gün etmeden vazifesini yerine getirmiflti; ama kapal›yd› kalpleri ve
gelmifl Mekke'ye 'elveda' diyorlard›. Bizzat kendisinin çektikleri almam›fllard› O'nu içeri!.. Yan›nda birkaç ümmeti olan peygamber de
yan›nda ayn› zamanda ashab›n›n çektikleriyle de çekiyordu!.. Üç y›l›n vard›... Do¤u ve bat›n›n ufuklar›nda dolu insan manzaras›na gözü
akabinde en büyük hamisi amca Ebû Tâlib de vefat etmifl, y›llar›n en tak›l›nca ümitlenen Allah Rasûlü'ne, dört bir ciheti dolduran insan
büyük destekçisi Hz. Hatice de hayata 'veda' etmiflti. Adeta seneler, bir- manzaralar› gösterilerek, ümmetinin çoklu¤u anlat›lacakt›. Ümmeti
birleriyle anlaflm›fl, Allah Rasûlü'ne hüzün yudumlat›yorlard›. Zaten bu konusunda da g›ptayla bak›lan Nebi O idi. Zira O, K›yamet'e kadar
seneye de, 'hüzün y›l›' denilmiflti. bütün beflerin peygamberiydi ve er ya da geç, befleriyet, gelecek ve

44
O'nun rahlesinde secdeye kapanacakt›. Zaten O da, 'Güneflin do¤up 0, Rasûlullah't› ve sözünün eriydi. Allah'›n böyle bir inayet ve lüt-
batt›¤› her yer' derken, 'Habibim' diyen herkese bu hedefi göstermiyor funu kim isterse mutlaka anlatacakt› ve;
muydu? 'Evet' diyerek rahatlatt› Ebû Cehil'i. Daha bunu duyar duymaz
Derken teflrifatç›l›k bitmifl, bundan sonras› mahremdi. Beyti Ebû Cehil, do¤ruca Kureyfl'in aras›na kofltu ve telaflla ba¤›rmaya
Ma'mur ve Sidretü'l-Muntehâ ile taltif gören Hz. Peygamber, kurbetin bafllad›;
en s›cak an›nda namazla tavzif edilmifl ve ümmetine de art›k Mirac ze- 'Çabuk, acele edin ey Beni Lüey toplulu¤u!..'
mini haz›rlan›p ruhun derece-i hayat›nda seyr ü sülûkun anahtarlar› Ebû Cehil'e bir haller olmufltu. Sevinçten ç›ld›racak gibiydi. K›sa
verilmiflti. Tîh Çölü'nün çileli nebisi Mûsâ (a.s.)'n›n rehberli¤iyle gün- sürede etraf›nda toplanm›flt› Kureyfl. Ard›ndan hep beraber Allah
lük farz olan vazife 50'den befle inmifl; ancak sevap itibar›yla ellinin Rasûlü'nün yan›na geldiler ve yine Ebû Cehil; 'Bana anlatt›klar›n›
mükafat› vaat edilmiflti. kavmine de anlat.' deyip benzeri sorular› s›ralamaya bafllad›. Hz.
Art›k bir noktaya gelinmiflti ki, elinden tutan Cibril de arkada
Peygamberin cevab›nda ise zerre miktar farkl›l›k yoktu.
kalm›fl ve 'Kâb-› Kavseyn' s›rr›na erip kim bilir ne hususî iltifatlara
Bu arada topluluk içinden baz›s› el ç›rp›yor, baz›s› da flaflk›nl›ktan
mazhar olmufltu!.. Cennet ve cehennemi de temaflaya dalacak ve bir
ellerini bafllar›na koyuyorlard›. Kendilerince Allah Rasûlü'nü s›k›flt›r›p
taraftaki ak›l almaz behcet ve doyumsuz güzellik yan›nda öbür yandaki
zor durumda b›rakacaklard› ve kendisinden Mescid-i Aksâ'y› tarif
dayan›lmaz azap ve mihnet tablolar›ndan baz›lar›n› ümmetiyle de
paylaflacakt›. etmesini istediler.
Bütün bunlar, gecenin bir an›nda gerçekleflmifl ve Allah Rasûlü ‹srâ ve Mirac gibi ‹lahi iltifata mazhar peygamberini Allah (cc), üç
(s.a.s.), yeniden Mekke'ye dönmüfltü. befl Kureyfllinin önünde yaln›z b›rak›r m›yd›!?. Hz. Peygamber, gözleri-
Sonras›nda da yaflanaca¤› gibi o günlerde de, 'iman' ve 'hik- ni dikmifl önünde Mescid-i Aksâ'y› seyrederek onlara bir bir
met'le sinesi yunup y›kanmayanlar, bunu anlamayacak ve yeni bir anlat›yordu. Bilenler konuflmaya bafllad›;
a盤›n› bulman›n sevinciyle (!) yeniden hücum ettiklerini sanacaklard›. ‘Allah'a yemin olsun ki do¤ru söylüyor, bu anlatt›klar› do¤ru, isa-
Ümmü Hânî gibi Efendimiz'e yak›n isimler, Ebû Cehil, Ebû Leheb ve o bet etti..!’
gün için henüz Müslüman olmayan Ebû Süfyan gibi Mekke'nin ileri Ebû Cehil gibiler, sinirden küplere binmifl, olup bitenlere bir
gelenlerinin sald›r›lar›ndan çekindikleri için önce bu hakikati mana veremiyorlard›. Fikirde ma¤lubiyet yaflayan her zorban›n
gizlemesini ve aç›klamamas›n› talep ettiler. Ancak bu, bütün ümmete anlafl›lmaz tav›rlar›n› sergiliyordu. Baflka delil istediler ve 0 da anlat-
seyr ü sülûkun ipuçlar›n› veren önemli bir mazhariyetti ve çekinilecek maya bafllad›; "Ben falan vadide falan kimselerin kervan›na u¤rad›m.
bir durum yoktu, olamazd› da!.. Ayn› zamanda bu, Ebû Cehil'le Ebû Onlar, kaybolan develerini aramakla meflgullerdi. Ben;
Bekir'i birbirinden ay›rarak, birini cehalete bayraktarl›kta b›rak›rken 'fiam'a do¤ru gidiyor diye devenin yerini onlara haber verdim.
di¤erini 'S›ddîk' mertebesine yükseltecekti. Duyar duymaz Ebû Cehil, Daha sonra Dacnân'a do¤ru gelirken falanlar›n kervan›na rastlad›m.
koflturarak Allah Rasûlü'nün yan›na geldi; insanlar nezdindeki kredisi- Hepsi uyuyorlard›, içinde su olan bir kaplar› vard›, a¤z›n› kapatm›fllard›.
ni bitirece¤inden o kadar emindi ki, bir de kendi a¤z›ndan duyup tas- Onu açt›m ve içindekini içtim, ard›ndan da ilk hali gibi kapatt›m. Bunun
dik ettirmeliydi. Yaklaflt› yan›na ve alayl› bir üslupla; delili de, onlar›n kervan› flu an Ten'im tepesinde Beydâ denilen yere
'Yeni bir fley var m›?' diye sordu. Ebû Cehil bile olsa Allah iniyor. En önde iri bir deve var. Üzerinde ise iki tane çuval var; biri
Rasûlü, iman›ndan ümit kesmemiflti ve; siyah di¤eri alaca."
'Evet' cevab›n› verdi. Sorular›n›n arkas› gelecekti; Bu kadar da detay bilinemezdi ve bu sefer mutlaka O'na karfl›
Nedir o?'
galip geleceklerdi!.. Hiç vakit kaybetmeden bir grup insan tepeye
'Gece yolculu¤una ç›kar›ld›m.'
ç›karak beklemeye bafllad›lar. Evet, bir karart› görmüfllerdi ve gerçek-
'Nereye?'
ten kervan geliyordu. ‹lk gördükleri deve de, aynen anlat›lan gibiydi. Su
'Beytü'l-Makdis'e.'
kab›ndan sordular; onu dolu olarak koyup a¤z›n› kapatt›klar›n›, açmak
Bekledi¤i cevab› alm›flt› ve flaflk›nl›k içinde yine ayn› müstehzi
(alayc›) tav›rla; 'Sonra da bizim aram›za geldin? Öyle mi?'
istediklerinde kapal› oldu¤unu, ancak içinde su bulamad›klar› cevab›n›
Allah Rasûlü (s.a.s.)'nün çekinece¤i bir durum yoktu ve kendin- ald›lar. 0 anda Mekke'ye gelmekte olan di¤er kervana da sordular.
den emin bir tonla; Onlardan da yeminle;
'Evet' dedi. 'Vallahi, hepsi de do¤ru. Biz, bahsetti¤i vadide devemizi kaybet-
Ebû Cehil, hayat›nda bulamayaca¤› bir f›rsat yakalam›flt› ve bunu mifl ve onu aramakla meflguldük. Bir insan sesi duyduk, bizi
çok iyi de¤erlendirecekti. Keflke bir de bunlar› di¤er insanlar duyacak ça¤›r›yordu. Gittik ve dedi¤i yerde onu bulduk.' cevab›n› ald›lar.
flekilde aç›ktan da söylese, diye düflünüyordu; ama araya girecek '‹man' ve hikmetle miraca bak›p pay›m›za düflenleri yakalamaya
zamanla sözünden dönece¤inden de olabildi¤ince endifle duyuyordu. çal›flt›¤›m›z yerde, Allah Resûlü'nün bu yolculu¤undan bize kalan
Bu sebeple sordu; 'fiayet kavmini ça¤›rsam, bana anlatt›klar›n› onlara yadigârla "ruh ve kalbin derece-i hayat›nda urûca (yükselifle) azmedip,
da anlat›r m›s›n?' s›ddîkler olarak hayat›m›z› örgülemeye ne kadar da muhtac›z!

45
R-C-B
Abdulkadir SÜBHANDA⁄I

Üç aylar›n ilki olan Receb, ikram olunan ay ve haz›rlanmak manalar›na


gelmektedir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bu aya ulaflt›klar›nda “Allah’›m!
Receb’i ve fiaban’› hakk›m›zda mübarek k›l ve bizi Ramazan’a kavufltur.”
(Beyhaki, Keflf’ül hafa c.1 sf, 186 No: 554) diyerek dua ederlerdi. Arifler Receb
ay›n›n harflerinin her birisine birer mana vererek bu ay›n kudsiyet ve fazile-
tini belirtmek istemifllerdir. Bunlara göre, Recebin “R” si, Allah’›n rahmetine,
“C” si, kulun cürmüne, “B” si ise Allah’›n birr (iyilik) ve ihsan›na iflarettir. Bu ay
içinde ayn› zamanda Mirac, Berât ve Kadir gecesi gibi mübarek zaman
dilimlerinin de bir müjdecisi olan “Re¤aib” gecesi vard›r.
Bu gecede Müslümanlar aras›nda Peygamberimiz’in dünyaya
teflriflerinin ilk halkas›n› teflkil eden anne rahmine fleref verdi¤i gün oldu¤u
gibi yanl›fl bir inan›flta vard›r. Bu inan›fl› Merhum Ömer Nasuhi Bilmen flöyle
izah ediyor. “Ancak bu gece ile velâdet-i Nebeviyye aras›ndaki müddet,
bunun hilaf›na iflarettir. fiu kadar var ki Hz. Âmine’nin Fahr-i Âlem
Efendimiz’e hamile kald›¤›n› bu geceden itibaren muttali olmufl ola-
bilece¤i düflünülebilir. (Bilmen, Ömer Nasuhi, Büyük ‹slâm ‹lmihali, s.187, Bilmen
“Allah’›m! Yay›nevi, ‹stanbul, 1990.) Yine bu gecede k›l›nan on iki rekatl›k bir namazdan
Receb’i ve bahseden Ömer Nasuhi Bilmen hoca bu gece namaz› için flu ifadeleri kul-
lan›yor. Bu gece Allah Rasûlü (s.a.s.), söz konusu mazhariyet ve ihsanlar için
fiaban’›
Cenâb-› Hakk’a flükür için on iki rek’at namaz k›lm›fllard›r. Bu geceyi ibade-
hakk›m›zda tle ihya etmenin sevab› pek çoktur. (Bilmen, a.g.e, s.187.)
Bütün mübarek gecelerde oldu¤u gibi bu gecede de ibadetin özü
mübarek k›l ve
olan duay› çokça yapmaya iflaret eden Allah Resulu bir hadîslerinde bu
bizi Ramazan’a gecede yap›lacak dualar›n Allah kat›ndan geri çevrilmeyece¤ini
bildirmifllerdir. (Suyûtî, Celâlüddin, Câmiu’s-Sagîr, (Feyzü’l-Kadir’le birlikte), 3/454, Beyrut,
kavufltur.” 1972.)

46
47
Allah’a aç›lman›n r›ht›mlar›,
SONSUZLU⁄UN
limanlar› ve rampalar›
YERYÜZÜNDEK‹ RASATHANELER‹ say›lan mübarek üç aylar-

CAM‹LER da, onun içindeki k›ymetli


gün ve gecelerde mabetler-
imizin de¤erini bilelim...

B izim dünyam›z, mâbedleri, camileri


ve mescidleri ile, özellikle mübarek
gün ve gecelerde, kutlu zaman dilim-
lerinde büyük bir derinli¤e ulafl›r.

Bir yandan minarelerden tafl›p


yeryüzünde sonsuzlu¤un rasathaneleri
bu kutlu yuvalarla âdeta deryalar
kadar heybetli ebediyet düflüncesi ile
dalgalan›r; gökyüzü kadar derinleflip
ihtiflamla gönüllerimize akar. Bu ülkede
evlerimizin içine akan tekbirler (“Allahu ibâdet ve ibâdet düflüncesi, kulluk ve
Ekber”), tehliller (“Lâ ilâhe illallâh”), temcitler kulluk felsefesi, tâ eskilere, eskilerden de
(Sabah namaz›n›n vaktinden önce minarelerde eskilere dayanan câmileriyle, minârele-
belli makamlarda söylenen ilâhi ve dua);
di¤er riyle, minârelerden yükselen ezanlar›y-
yandan bir oraya bir buraya koflup la, gözlere ›fl›k saçan, gönülleri hopla-
duran çocuklar, gençliklerinin gerçek tan semâvî edalara ulaflm›flt›r. Hele,
bedelini ödeme temkiniyle hareket duygular›n duru, düflüncelerin uhrevî,
eden delikanl›lar; yüzlerinde-gözlerinde sokaklar›n emin, çarfl›-pazar›n da nezih
hep inanm›fl olman›n vakar ve ciddiyeti ve temiz oldu¤u dönemlerde o, güzellik
o heybet âbidesi yafll›lar... Evet, her biri ve câzibesine doyum olmayan cennet
belli ölçekte, t›pk› bir koronun farkl› yamaçlar› gibi tüllenmifl ve âdeta bir
enstrümanlar›ym›fl gibi ayr› ayr› olman›n semâvî ülke haline gelmifltir.
yan›nda ortak ritimleri, ayn› tondaki
Biz, dünden bugüne bu ülkede
heyecanlar› ve o içten hâlleriyle o
ibâdet saatlerini, ezan seslerini hep gök
kadar derin ve o kadar yürektendirler
kap›lar›n›n g›c›rt›lar› gibi duymufl, dinle-
ki, onlar›n genel tav›rlar› hep cennet
mifl ve ötelere aç›ld›¤›na inand›¤›m›z bu
yamaçlar›nda Hak cemalini seyret-
menfezlerden sonsuzlu¤u rasat etmeye
meye koflan insanlar› düflündürür ve
kofluyor gibi mabede koflmufl, ibâdetle
hat›rlat›r.
gerilime geçmifl ve ötelerin hülyal›
Evet, ülkemiz hemen her zaman, âlemlerine aç›lm›fl›zd›r. Evet, hemen her

48
zaman, ezan ve ibâdet dakikalar›nda güya öbür âlemin
rengârenk güzellikleri ve meleklerin ruhlar›m›z› kanatland›ran
nefesleri gönüllerimize doluyor gibi olmufl ve varl›¤›n daha bir
bay›lt›c› hâl ald›¤› o sihirli zaman parçalar›nda daha esrarl› bir
güzellik ruhlar›m›z› sarm›flt›r. Ülkemiz kadar güzel ve biraz da
gönüllerimize ahirete ait incelik salacak flekilde hüzünlü bir
baflka yer yoktur.

Bu ülkenin gerçek sesi ve mûsikîsi, günün hiç bir saatinde


susmayan ve her vakit bir de¤iflik buudda kendini hissettiren
mâbedlerden, ibâdetin o her zaman hissedilen ›fl›klar›n›n büyü-
leyici manalar›ndan ve aflk ve flevkin gönüllerimizi hoplatan
derinliklerden gelir.

Günde birkaç defa semtine u¤rad›¤›m›z veya çevresinden


geçti¤imiz, geçerken de durup doya doya seyretti¤imiz
mâbed, yukar›lara el açm›fl yalvaran yakar›fl insanlar› gibi
umûmî edâs›, sekîneye ermifl bafl› yerde huflû soluklayan âbidler
görünümündeki revaklar›, hiç durmadan sürekli günahlar›na
a¤layan muhâsebe erleri endâm›ndaki flad›rvanlar› ve her
zaman konup göçmeyi, inleyip pervâz etmeyi canland›ran
kufllar› ve kuflçuklar›yla, bizim için o kadar derin manalar ifade
eder ve öylesine muhteval› fleyler anlat›r ki, onun bize anlatt›¤›
bu fleylerin çok az›n› bile, en büyük bir filozof ve eflyan›n perde
arkas› s›rlar›na aç›k bir hakîmden duyamay›z.

Evet, ülkenin, karanl›klara gömülüp gitti¤i dönemlerde bile


mâbed o kendine has edâs›, o s›rl› flîvesi ve o ilâhî üslûbuyla hep
kendi fliirini söylemeye devam etmiflti. Herkes ve herfley dald›¤›
uykulara daladursun, karanl›klar›n yine karanl›klarla bo¤ufltu¤u o
dönemde mâbed, Ak Ça¤›n hususiyetlerine bürünerek, en engin
hisler ve en beli¤ ifadelerle en derin manalar› seslendirmiflti.

Bundan sonra da o; sesi-sessizli¤i, gölgesi-›fl›¤›, maddesi ve


manas›yla flimdiye kadar sessiz sessiz sinelerimize boflaltt›¤›
ilhamlar›n› bundan sonra da boflaltmaya devam edecek. Ve
öyle inan›yoruz ki, bütün samimi gönüllere sinmifl bu ruh, bu fliir
ve bu mana, ömürlerimizin bitifline kadar da kendine has renk-
leri ve ›fl›klar›yla yenilenip duracakt›r.

Allah’a aç›lman›n r›ht›mlar›, limanlar› ve rampalar› say›lan


mübarek üç aylarda, onun içindeki gün ve gecelerde mabetle-
rimizin de¤erini anlama niyaz›yla...

49
M‹RAC KAND‹L‹
Yine diller deme geldi flükranla bu gece,
Esti bâd-› saba revh u reyhânla bu gece!

Bu gece kullara Hak’tan ihsanlar ulaflt›,


Köpürdü gönüller feyz-i Yezdân’la bu gece.

Çakt› yine cânân ilinden bir berk-i fluhûd,


Bir lâhzada oldu pinhânlar ayân bu gece.

Hicrânla yan›p inleyen sînelere tekmil,


Yetiflti ol ulu dîvandan dermân bu gece.

Her fley bir dil kesildi, varl›k okunan kitap,


Duyuldu her yanda bir baflka beyân bu gece.

S›¤›nd›k öbek öbek dergâh›na dildâr›n,


Geldi mücrimlerin aff›na ferman bu gece.

Cem oldu bütün rûy-i siyah ne kadar varsa,


‹ndi ruhlar›na Rahmet-i Rahmân bu gece.

Alvarl› Muhammed LÜTF‹

50
OSMANLI’DA ÜÇ AYLAR
Salih GÜLEN ve SURRE ALAYLARI

O smanl› Devleti’nde üç aylar di¤er zamanlardan çok daha


farkl› yaflanan zaman dilimleridir. Bu dönemde gerçeklefltir-
ilen en önemli gelenek hiç flüphesiz Surre alaylar›d›r.
Surre Alay›, Hac mevsiminde kutsal topraklara ulaflmas›
için, üç aylar›n bafl› olan Recep ay›n›n on ikinci günü hacca gidecek
Osmanl› Müslümanlar› ile birlikte yola ç›kar, fiam’da Ramazan ay›n›
geçirdikten sonra, Mekke’de gönderilen hediyeleri da¤›t›r, Hacc› eda
eder ve geri dönerdi.
Osmanl›larda ilk Surre alay› Çelebi Mehmet taraf›ndan 14.000
alt›nla birlikte gönderilmifl, daha sonraki padiflahlar zaman›nda para
miktar› artarak bu gelenek devam etmifltir. Yavuz Sultan Selim döne-
minde Hicaz bölgesinin Osmanl› s›n›rlar›na dâhil olmas›yla birlikte Surre
Alaylar› daha sistemli bir flekilde gönderilmeye devam edilmifltir.
‹lk Surre Alay› deniz yoluyla Kemal Reis taraf›ndan götürülmüfltür.
‹stanbul’dan Surre alay› gönderilifli ise çok ihtiflaml›d›r. Surre Alay› için
düzenlenen merasimlerde çok teferruatl›d›r ve Teflrifatç› taraf›ndan
Surre Alay› program› organize edilir. Bu merasime kimlerin kat›laca¤›,
kat›l›mc›lar›n nerede duraca¤›ndan, giyecekleri hilate kadar hepsi
belirli ve teflrifat defterlerinde kay›tl›d›r. ‹stanbul’daki törenler alay›n
yola ç›kmas›ndan birkaç gün önce bafllar, 50-60 kiflilik bir topluluk sokak
sokak dolaflarak Surre Alay›na halktan yap›lacak küçük katk›lar›
toplard›. Böylece bu hizmetten pek çok kifli nasiplenmifl olur, kutsal
topraklara kendi gitme imkân› olmayanlar verdikleri sadakalar›n›n
gitmesiyle mutlu olurlard›.
Alay›n u¤urlan›fl› Topkap› Saray›’nda yap›l›r; padiflah, alay› saray›n
önünden u¤urlard›. Törende Kur’an, mevlid ve naatlar okunur, son
dualardan sonra, emanetler, Surre devesinin s›rt›nda, Topkap›
Saray›’n›n ç›k›fl›na kadar yolcu edilirdi. Alay, saraydan ç›kt›ktan sonra
Kireç ‹skelesi’ne (Sirkeci) gider, orada yap›lan dualarla bekleyen
çekdiriye (Osmanl›’da kullan›lan bir tür savafl gemisi) konarak Üsküdar’a geçerdi.
Alay›n buradaki hareket noktas›, Üsküdar-Kad›köy aras›ndaki ‹brahim
A¤a Çay›r› idi. Surre Alay› buradan da dualarla u¤urlan›r, kervandaki
hac› adaylar› akrabalar›yla burada vedalafl›rlard›. Bölgede bulunan
çeflme bu yüzden Ayr›l›k Çeflmesi ad›yla an›la gelmifltir. ‹lerleyen
dönemde demiryoluyla Surre Alay› gönderildi¤i zaman bu yol
de¤iflmifl Sirkeci’den kalkan çekdiri, alay› Haydarpafla Tren ‹stasy-

52
onu’na getirmeye bafllam›flt›r.
Recep ay›n›n 12. günü ‹stanbul'dan yola ç›kan Surre Alay› ve
de¤iflik yol güzergâhlar›ndan gelen hac› adaylar› genelde Ramazan
ay›n›n ortalar›nda fiam'da toplanmaya bafllard›. Ramazan orucunun
bir k›sm› bu flehirde tutulur yine Ramazan Bayram› fiam’da geçirilirdi.
Surre alaylar› Mekke ve Medine’deki kutsal emanetlere dair çeflitli
ihtiyaçlar›n giderilmesi Haremeyn’deki imar ve tamir faaliyetlerinin
yap›lmas›, bütün dünyadan hac için gelen Müslümanlar›n ibadetlerini
rahatl›kla yapabilmesi için harcan›rd›. Gönderilen hediye ve paralar›n
önemli bir k›sm› bölgede yaflayan fakirlere da¤›t›l›rd›. Ayr›ca Mekke
emirine, Mekke ve Medine ileri gelenlerine ve çöl Araplar›na da
hediyeler gönderilirdi. Alay, yol boyunca ilerlerken altm›fl›n üzerinde
yerde konaklar, hac›lar›n kald›klar› bu menzil külliyelerinin bak›m ve
onar›mlar›n› da gerçekleflirdi. Böylece pek çok ülkeden gelen hac ker-
vanlar›n›n konaklama yerleri de Osmanl› taraf›ndan imar edilmifl olur-
du.
Fransa, Napolyon Bonapart arac›l›¤› ile 1798'de M›s›r'› iflgal etti.
Bunun üzerine daha önceleri her sene M›s›r'da dokunan Kâbe örtüsü,
‹stanbul'da Sultanahmet Camii avlusunda haz›rlanarak Surre Alay› ile
birlikte gönderilmeye baflland›.
Örtü genellikle siyah renkli ibriflim ve ipekten dokunurdu. Kâbe’nin
yeni örtüsü götürülünce eski örtü ‹stanbul’a getirilir, Eyyüb Sultan
Türbesi’nde halk›n ziyaretine aç›l›r, sonra da ulema ve devlet ricali
taraf›ndan tekbirlerle saraya getirilip, “H›rka-› Saadet” Dairesi’nde sak-
lan›rd›.
Hac kafilesiyle Surre gönderilmesi gelene¤i 1915 y›l›na kadar
devam ettirilmifl; Mekke emirinin isyan etmifl olmas›na ra¤men
Osmanl›lar 1916’da çok zorluklar çekerek yine Medine'ye hediyeler
göndermifltir. Birinci Dünya Savafl›’n›n çok yo¤un yafland›¤› y›l (1917-1918)
ancak fiam'a kadar ulaflabilen hediyeler, 1919'dan sonra art›k yollana-
maz olmufltur. Bununla beraber 1919—20 y›llar›nda Sultan Vahdeddin
taraf›ndan Haremeyn fukaras›na sadaka da¤›t›lm›flt›r. Padiflahl›k s›fat›n›
tafl›mayan son halife Abdülmecid Efendi,1923-1924 y›llar›nda bu
gelene¤e resmen son vermifltir.
Art›k ne ihtiflaml› Surre Alaylar›’na sadaka verilebilmifl ne de
Anadolu’nun flehirlerinde bu kutlu kervan›n›n yolunu gözleyenler
kalm›flt›r. Surre Alaylar› Osmanl›larda üç aylar denilince ilk akla gelen
gelenektir, bugün Surre Alaylar› da, Osmanl› gibi yaln›z tarih
kitaplar›nda kalm›flt›r.

53
ÜÇ AYLARDA
PEYGAMBER‹M‹Z VE
ASHABI NE YAPARDI?
Remzi KUfiÇULAR

P eygamber Efendimiz (s.a.s.), Receb ve fiaban aylar›nda


daha çok oruç tutar, farz namazlardan baflka nafile
k›lar; zikir ve tesbihini (Yüce Allah’› noksan s›fatlardan münezzeh
kemâl s›fatlar›yla muttas›f olarak kalb-i selîm ile vecd üzere anmas›n›),
hamdini ve flükrünü daha da art›r›r, yoksullara daha çok sadaka
verirdi.
* Ashâb-› Kirâm da bu aylar›n faziletine eriflmek için var güç-
leriyle çal›fl›rlard›. Farza ilâveten nafile ibadetlerini art›r›rlar, çok
Ashâb-› Kirâm
tövbe ve isti¤far ederler, yoksullara yard›m ederler; yetimleri, kim-
da bu aylar›n sesizleri, düflkünleri, ilgiye muhtaç yafll›lar› sevindirirlerdi. Bilhassa
fiaban’dan sonra Ramazan geldi¤i için, bu huzur ve sevinç ay›na
faziletine yoksullar›n da haz›rl›kl› girmeleri için ellerinden gelen her yard›m›
yaparlard›.
eriflmek için var * Dolay›s›yla bu aylarda, kifliler, kullukta daha duyarl› davran-
ma ihtiyac›n› hissederler. Yani olumlu davran›fllar›n› daha da
güçleriyle art›rma çabas›na girerler, hay›r hasenat tarz›ndaki hizmetlerine de
daha fazla önem verirler. Bundan da hem birey hem de toplum
çal›fl›rlard›. fayda görmektedir.

54
TAH‹YYAT
M‹RAC’I
ANLATMAKTADIR

T ahiyyat; namazda kulun yükselme


için çabalamas› ve kendi gücüyle
gayret sarfedip sonuçta bitip
tükenmesinin ifadesidir. Kul, vücu-
dunda ne kadar enerjisi, dima¤›nda ne kadar
duyarl›l›¤›, ruhunda ne kadar heyecan› var ve
runa ç›kma, (vücub ve imkan aras› bir yerde bulunma)
karfl›l›kl› olarak Rabbiyle konuflma makam›nda
otursun, bütün maddi a¤›rl›¤›yla namaz› eda
ettikten sonra kalbinin enginli¤ine
duygular›n›n içtenli¤ine göre mirac›n destan›n›
okuyacakt›r.
ve

hisleri ne kadar uyan›ksa, kendini bütün Evet, tahiyyat mirac› anlatmaktad›r. Öyle
parçalar›yla Rabbine yükselme için kullanacak, anlafl›l›yor ki, kendi kendimize Rabbin huzuruna
sonra da tahiyyata oturacakt›r. Zira tahiyyatta ç›kmam›z çok zor; ne kadar kulluk yapsak da, biz-
mirac; yani Rasulü Ekrem’e, halk›n yüz çevirme- den evvel gelip geçen, iz b›rakan ve büyük bir yol
sine karfl›l›k, gök kap›lar›n›n aç›l›p, sema ehlinin açan Hz. Muhammed’e u¤ramadan, O’na selam
tebessüm etti¤i ve Allah’›n “buyur ey kulum!” çak›p O’nun arac›l›¤›n› temin etmeden Cenab-›
diye iltifatta bulundu¤u kutlu yolculuk Hakk’›n huzuruna ç›kmak imkans›zd›r. Onun içindir
destanlaflt›r›lmaktad›r. ki, Rabbimize karfl› tahiyyat›m›z›, yani yapt›¤›m›z
Her mümin, kendi çap›na ve kalbinin bedenî ve mâlî bütün ibadetlerimizi O’nun için
enginli¤ine göre namaz›n› iniflli ç›k›fll› zikzaklar›yla yapt›¤›m›z› ifadeden hemen sonra, Rasulü
eda ettikten sonra, ister kendisini hesab›n a¤›rl›¤› Ekrem’e selam veriyor, “es-selâmu aleyke
alt›nda aya¤a kalkamayacak flekilde tasavvur eyyühennebiyyü” diyoruz. Bunun tasavvurda
etsin ve otursun, isterse herfleyden âzâde, nimet- manas›; günahlar›m›zla Cenab-› Hakk’›n huzuruna
leri elde etmenin havas› içinde; baflka bir giderken Hz. Muhammed’in arkas›nda saf
ifadeyle, ister cennetin koltuklar› üzerine otursun, ba¤lama ve bu tatl› buluflmada konuflulan fleylere
isterse Necm suresinde anlat›lan Rabbin huzu- kulak kesilme, ne dendi¤ini anlamaya çal›flmad›r.

56
Tahiyyatta, mirac›n bir meyvesi olan hava ve bir ahenk katar, arfl ve ferfli ç›nlatacak
namaz›n al›nmas› ve ümmet-i Muhammed’e flekilde “fiehadet ederim ki Allah’tan baflka ilah
hediye edilme muamelesi anlat›l›r. Orada önce yoktur, yine flehadet ederim ki Muhammed,
Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem): “Tahiyyat, tayy- Allah’›n Rasulü’dür der; Allah’›n, ibadet edilecek
ibat ve salavat Allah içindir”, yani; “vücudu- tek oldu¤unu; Hz. Muhammed’in ise, flan› yüce
muzun her zerresiyle yapt›¤›m›z bütün ibadetler, bir nebi oldu¤unu bütün yer ve gök ehline
kazan›p toplad›¤›m›z maldan sarf etti¤imiz fleyler
hayk›r›r.
sanad›r ve senin r›zan içindir, Allah’›m! Ben,
Demek tahiyyat, miracda bu serencâmenin
böylesine verdi¤im sözü ve sadakatimi dile
düflünülmesi ve hayal edilmesinden, kulun
getirmek için huzuruna geliyor, bu sözlerle seni
kullu¤u sayesinde Allah’a karfl› yükselmesinin
selaml›yorum” der ve Allah’a (celle celâluhu) selam
destanlaflt›r›lmas›ndan ibarettir. Allah Rasulü (sal-
verir. Cenab-› Hak da, kendisine bu flekilde selam
lallâhu aleyhi ve sellem), bu destan› yaflad›ktan sonra,
sunan Habibine: “Ey Nebi! Selam, Allah’›n rah-
met ve bereketi senin üzerine olsun” sözleriyle “Allah’›m! Geçmifl ömrümde yapt›klar›m›,
mukabelede bulunur ve adeta, “ey flan› yüce israflar›m›, benim bilmedi¤im fakat senin bildi¤in
Nebi! Selam›na karfl›l›k sana da selam olsun” der. kusurlar›m› affet. ‹lerleten sensin, gerileten de
Bütün bu konuflmalar, akl›n almayaca¤›, sensin, senden baflka ilah yoktur” (Müslim, Salatü’l-

mekan›n var m›, yok mu idrak edilemeyece¤i bir müsafirin 201; Tirmizi, Daavat 32; Ebu Davud, Salat 121; Nesei,

makamda cereyan ederken, melekler: “Selam ‹ftitah 17) duas›n› okur, namaz›ndan ayr›l›rd›.
bizim üzerimize ve Allah’›n salih kullar› üzerine de Allah (Celle celâluhu), namaz›m›z› eda
olsun” der ve bu sözlere kulak kesilirler. En sonun- ederken, tahiyyatta bu serencâameyi tasavvur
da Cebrail (aleyhisselam), bu senfoniye tatl› bir etmeye bizleri muvaffak k›ls›n.

57
‹SRÂ VE M‹RAC’I
KABUL ETMEMEK
MÜMKÜN MÜ?
Ali Budak


srâ ve Mirac ile ilgili günümüze ulaflan haberleri 5 ana
k›s›mda mütalaa etmek gerekir.
1- ‹srâ k›ssas› ile ilgili hadisler. (Bu konudaki hadisler
Suyûtî’nin araflt›rmas›yla 27 ayr› sahabîden rivayet edilmek-
tedir. Hâf›z efl-fiâmî Mirac adl› eserinde Suyûtî’nin saymad›¤›
12 sahabînin de ismini vererek bu hadislerin toplam 39 sahabîden
nakledildi¤ini bildirmektedir. Mevâhib-i Ledünniye’nin flerhinde
45 sahabînin
zikredilenlerle beraber bu say› 45’e ulaflmaktad›r. ‹smini sayd›¤›m›z
rivayet etti¤i ve alimler, Efendimiz’in Burak üzerinde Mescid-i Aksâ’ya yürütülmesini
pek çok de¤erli anlatan haberlerin mütevatir oldu¤unu belirtmifllerdir.)
eserlerde 2- Mûsâ aleyhisselam’›n semân›n alt›nc› kat›nda oldu¤u ile ilgili
kaydedilmifl haberler (Ali el-Kârî, fiifâ’n›n flerhinde bu konu ile ilgili hadislerin müte-
vatir oldu¤unu Hâkim en-Neysâbûrî’den nakletmifltir.)
olan ‹srâ,
3- Efendimiz’in (s.a.s.) ‹srâ gecesi Mûsâ aleyhisselam’a geri dönmesi
Mirac ve hakk›ndaki hadisler (‹bn Teymiyye Furkan risalesinde bu konudaki
fiakk-› Sadr hadislerin ‹srâ ve Mirac hadisleri gibi mütevatir oldu¤unu bildirmekte-
hâdiselerini ak›l dir.)
ve pozitif 4- ‹srâ gecesi Efendimiz’in (s.a.s.) gö¤sünün aç›lmas›n› (flakk) bildiren
hadis (‹bn Hacer Fethu’l-Bârî’de bu konudaki hadislerin mütevatir
ilimlere göre
oldu¤unu nakletmifltir. Kurtubî de bu konudaki hadislerin hadisleri
izah edememek rivöayet eden râvîlerin sika (güvenilir) ve meflhur olduklar›n› (yani hâli
onlar›n inkâr›n› bilinmeyen mechul ravilerden olmad›¤›n›) ifade etmifltir. Heysemî de
gerektirmez. Efendimiz’in gö¤sünün bir defa de¤il birkaç kez aç›ld›¤›n› (yar›ld›¤›n›)

58
bildirmifltir. Kettânî de ‹bn Hazm’›n bunu reddet-
ti¤ini, ‹bn Hacer’in ise ‹bn Hazm’› reddetti¤ini
bildirdikten sonra gerçek bilginin Allah kat›nda
oldu¤unu söylemifltir.)
[ Allah’›m! Senden imanda s›hhat, güzel
ahlâkla bezenmifl iman, kat›ndan
ma¤firet ve r›zan› istiyorum. ]
5- ‹srâ olay›n›n Mekke’den oldu¤una dair
olan hadisler (‹bn Teymiyye, bu konudaki hadis-
lerin, Kur’ân’›n nass›yla ve ilim erbab›n›n ittifak›yla
mütevatir oldu¤unu bildirmifltir.) (Bkz.: Kettânî, en-
Nazmu’l-Mütenâsir mine’l-Hadîsi’l-Mütevâtir, s. 219-221,
Dâru’l-Kütübi’l-‹lmiyye, Beyrut, 1987)

Telepati yoluyla yap›lan konuflmalar›, ruh


ça¤›rmay›, insanlar›n uyutulmas›n›, telefonla hip-
noz hâdisesini kabûl edip de -hangi buud ve
keyfiyette cereyan etmifl olursa olsun- say›s› 45’e
varan sahabî taraf›ndan rivayet edilmifl ve çok
de¤erli eserlerde kaydedilmifl olan ‹srâ, Mirac ve
fiakk-› Sadr (Efendimiz’in gö¤sünün yar›lmas›)
hâdiselerini ak›l ve pozitif ilimlere göre izah ede-
memek onlar›n inkâr›n› gerektirmez.
Unutulmamal›d›r ki sahih hadîsleri inkâr etmekle
–bilerek veya bilmeyerek- sünneti y›kmaya
çal›flmak, hiç y›k›lamayacak sapasa¤lam bir
kulp (el-Urvetu’l-Vüskâ) olan Kur’ân’› aç›klayan
ve açan sünneti y›kma kuruntular›yla harap olup
gitmek neticesini verecektir; ama, sahih sünnet
ebedlere kadar dimdik ayakta kalacakt›r.
Akide kitaplar›m›zda ‹srâ hadisesini inkâr
edenin (bizzat Kur’an’da geçti¤i için) inkarc›,
Mirac hâdisesini inkâr edenin ise dâll (sapm›fl) ve
mübtedi’ (bid’atç›) oldu¤u bildirilmektedir.

59
NAMAZ
MÜM‹N‹N M‹RAC’IDIR

N amaz, k›yam, k›raat, rükû, sücud ve celseden meydana gelir. Baflka


bir ifadeyle, insan›n kanat ç›rp›p Rabbine yükselmesinden, bir arfliye
çizip mirac› gerçeklefltirmesinden, fikrin ve hayalen on dört as›r evvel
yaflam›fl en kamil Rehber’in yan›na gidip, O’nun arkas›nda
durmas›ndan ibarettir.
Namaz›n muhtevas›, insanlar›n çok engin düflünmelerine vesile olacak kadar
genifltir; insan namaz k›larken, derinlemesine aflk u flevk içinde Allah’›n huzurunda
bulunman›n fluurunda olmaktan, kendisini Efendimiz’in arkas›ndaki cemaatten bir
fert olarak k›ld›¤›n› hissetmeye kadar; yine kendisini do¤rudan do¤ruya meleklerin
saflar› aras›nda görmekten, bir hamlede bizim ufkumuzu açan Arfl’›n örtüsüne
aln›n› koyuyor gibi, genifl bir yelpazede namaz› duyma flekilleri vard›r. ‹nsan›n
buna muvaffak olmas›n›n ilk flart›; namaz› t›pk› bir mirac ve mirac›n gölgesi gibi
bilmesidir.
Mümin için, her namaz bir mirac vesilesidir; dolay›s›yla bu hususta mümine
düflen fley, her namazda, farkl› farkl› buudlarda olsa bile, mirac›n› tamamlama
olmal›d›r. Namazda gönlün her teli, bam teli olmal› ve t›pk› bam teli gibi ses ver-
meli; öyle namaz k›lmal› ki, herkesin namaz› bir di¤erine misal olsun ve secde,
doyulmaz bir neflveye; dualar, insana b›kk›nl›k vermeyen g›daya; rükû ayr› bir
edaya; k›raat da dâne dâne canl› kelimeler armonisi halini als›n. “Senin geceye
(namaza) kalk›p, secde edenler aras›nda dolaflman› (Rabbin) görüyor.” (fiuara, 26/218-
219) ayeti, bize Efendimiz’in namaz›n› tasvir etmenin d›fl›nda, nas›l namaz k›lmam›z
gerekti¤ini de ö¤retmektedir.
Halef ‹bni Eyyüb (H. 205), hadis ve f›k›h sahas›nda yetiflmifl büyük zatlardand›r.
O, namaza durdu¤u an, ar›lar›n sokmas› halinde bile elini kald›r›p hareket
ettirmez; namazdan sonra kendisine: “Ar› soktu, elini dahi hareket ettirmedin;
sinek yüzüne kondu, bafl›n› bile çevirmedin” dendi¤inde de: “Ben bir zamanlar,
fas›k ve facirlerle görüfltüm; onlar, f›sk ve fücurlar›ndan dolay› padiflah›n kendiler-
ine kamç› att›rmas› halinde “g›k” bile demediklerini övgüyle anlat›yorlard›. Ya ben

60
Allah’›n aciz bir kulu, namaz gibi bir
mirac› eda ederken bafl›ma konan
sinek ve ar›lardan nas›l müteessir olu-
rum ki!..” demifltir.
Yine Hz. Ali (radiyallâhu anh),
cephede has›mlar›n›n karfl›s›na
ç›karken, hiçbir zaman onun aya¤›,
namazda oldu¤u kadar titrememifl-
tir. Oysa Hendek’te Amr b. Abdi-
vüdd’ün: “Yok mu benimle savafla-
cak?” dedi¤inde, o daha çocuk
denecek bir yaflta olmas›na ra¤-
men, onunla savaflmak için Allah
Rasulü’ne defalarca müracaat
etmifl, sonunda kafirin karfl›s›na
ç›k›nca da, onun: “Bana karfl› seni
mi gönderdiler, yok muydu senin
büyüklerin? Senin a¤z›n süt kokuyor”
fleklindeki tahriklerine kap›lmadan
onun karfl›s›na durabilmifl; yap›lan
hamleler karfl›s›nda kalkan› ikiye
parçalanm›fl ve k›l›ç aln›nda bir yara
izi meydana getirmiflse de, o hiç
y›lg›nl›k göstermemifl; Allah Rasul-
ü’nün kendisine takdim etti¤i
Zülfikar’la kafirin bafl›na bir darbe
indirerek, onu yerle bir edivermifltir.
O, bu kadar tereddütsüz, kuflkusuz
ve endiflesizdi. “Ali” dendi¤i zaman,
bir naras›yla yüzlerce insan›n ödünü
koparacak kadar etrafa dehflet
salan “arslan o¤lu arslan” bir insan
akla gelirdi. Ama namaza giderken,
o, adeta bir kedi vaziyetine girer,
rengi sarar›r ve ayaklar›n›n ba¤›
çözülürdü. Kendisine: “Ey müminlerin
emiri! Nedir bu halin?” dendi¤inde
de: “Bilmiyor musunuz, emaneti yer-
ine getirmeye gidiyorum” derdi.

61
M‹RAC GECES‹ ‹NEN
12 EM‹R
Hüseyin ALGÜL

M irac’›n gerçekleflme biçimi kadar bu esnada indirilen ilâhî hükümlerin


incelenme hususuna da a¤›rl›k vermek gerekir. Bu münasebetle, Mirac
gecesinde nazil olan on iki emrin, önemine binaen burada s›ralanmas›
uygun olacakt›r.
1. Allah’tan baflkas›na kulluk etmeyin,
2. Ana-babaya iyi davran›n,
3. H›s›ma, yoksula, yolda kalm›fla hakk›n› verin,
Bu ilâhî 4. Cimri ve israfç› olmay›n,
5. Evlâd›n›z› yoksulluk korkusuyla öldürmeyin,
mesajlar, 6. Fuhufl ve zinaya yaklaflmay›n,
insan için 7. Cana k›ymay›n,
8. Yetimin mal›na do¤ru olmayan bir surette yaklaflmay›n,
inanç ve
9. Ahdi yerine getirin (sözünüzde durun),
ibadetlerin 10. Ölçü ve tart›da do¤rulu¤a dikkat edin,
gere¤i olan 11. Hakk›nda bilgi sahibi olmad›¤›n›z fleyin ard›na düflmeyin,
12. Yeryüzünde gurur ve kibirle yürümeyin. Büyüklük taslamay›n.
davran›fl
(‹srâ, 17/22-39)
boyutunun Dikkatle düflünülür ve incelenirse, erken devirde, henüz Mekke
önem döneminin sonlar›nda verilen bu ilâhî mesajlar ‹slâmiyet’in inanç
ilkeleriyle birlikte hayat› kuflatan bir bütün oldu¤unu, insan için inanç
tafl›d›¤›n› ve ibadetlerin gere¤i olan davran›fl boyutunun önem tafl›d›¤›n› göster-
gösterir. mektedir.

62
63
[ Ey kalpleri evirip çeviren Allah’›m!
Kalbimi dinin üzerine sebâtkâr eyle ve sâbit k›l! ]

Mübarek Gün ve Geceler Ruh Hekimlerimizdir

[ Her iyili¤in sevab› baflka vakitte on ise, Receb ay›nda yüzü geçer,
fiaban’da üçyüzden fazlaya ve Ramazan–› mübarekte bine ç›kar ve
Cuma gecelerinde binlere ve Kadir gecesi otuz bine ç›kar.
]
Bedenimizin herhangi bir yerindeki a¤r›dan kurtulmak için doktorun
verdi¤i ilac› kullanarak sa¤l›¤›m›za kavuflmay› nas›l arzu ediyorsak iç
dünyam›z› karartan, ruhumuzu saran, gönlümüzü inciten günahlar›m›zdan
kurtulmak için de bir çaba içine girmemiz uygun olur, öyle de¤il mi? Pekâlâ,
bu durumda ne yap›labilece¤ini birlikte düflünelim: ‹slâmî literatürde
günahlardan kurtulmak için çaba göstermenin ad› tövbe ve isti¤fard›r.
Tövbe-isti¤far›n dil ile birlikte gönülden yap›labilmesi için buna
yo¤unlaflmay› ve odaklanmay› sa¤layacak zaman dilimleri vard›r. Tövbe ve
isti¤far›n her zaman yap›labilece¤inden hiç kuflku yoksa da, yukar›da belir-
tildi¤i gibi baz› zaman dilimleri vard›r ki, tövbeye odaklanmam›z›, tövbeyi
bütün ruhumuzla yapmam›z› kolaylaflt›r›r. ‹flte mübarek gün ve geceler bizim
tövbe-isti¤fara özümüzle yönelmemize imkân veren zaman dilimleridir. Bu
zaman dilimleri, Müslümanlar›n, günahlar›ndan ar›narak iyiliklere, güzellik-
lere do¤ru ciddi bir ad›m atmalar› aç›s›ndan önemli f›rsatlard›r. O gün ve
gecelerde hiçbir arac› olmaks›z›n kifli kendi iç dünyas› ile bafl bafla kalarak
Yüce Allah’a yalvar›r, O’nu zikreder, tövbe ve isti¤farda bulunur ve
günahlarla yitirdi¤i iç huzurunu yeniden yakalamaya çal›fl›r. Böylece,
mübarek gün ve geceler karfl›m›za manevî ilaçlarla ruhlar›m›z› tedavi eden
bir ruh hekimi gibi ç›kar.

64

You might also like