Professional Documents
Culture Documents
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TARİH ANABİLİM DALI
ESKİ ÇAG TARİHİ BİLİM DALI
İstanbul, 2007
T.C.
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TARİH ANABİLİM DALI
ESKİ ÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI
İstanbul, 2007
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
ÖNSÖZ
GİRİŞ
Urartu ve Çağdaşlar.................................................................................................... i
Araştırmaların Tarihçesi............................................................................................. iv
Yöntem....................................................................................................................... vi
BİRİNCİ BÖLÜM
URARTI-GEÇ HİTİT İLİŞKİLERİNİN GELİŞİMİ
I. Erken Demir Çağı................................................................................................... 1
II. Urartu Devletinin Geç Hitit ve Kuzey Suriye Politikası....................................... 5
İKİNCİ BÖLÜM
KÜLTÜREL İLİŞKİLER VE URARTUDAKİ YANSIMALARI
I. Mimari.................................................................................................................... 19
A. Tapınak...................................................................................................... 19
B. Kaleler Ve Kapılar..................................................................................... 25
II. Dil ve Yazı............................................................................................................. 28
III. Din........................................................................................................................ 32
IV. Madeni Eserler..................................................................................................... 36
A. Bronz Kemerler ve Plakalar...................................................................... 36
B. Madalyonlar............................................................................................... 43
C. İğneler........................................................................................................ 46
D. Miğferler.................................................................................................... 48
E. Fibulalar..................................................................................................... 50
V. Diğer Küçük Buluntular........................................................................................ 51
SONUÇ.................................................................................................. 52
Harita ve Resimler
ÖNSÖZ
İstanbul, 2007
GİRİŞ
Urartu ve Çağdaşları
Urartu Krallığı öncesinde Doğu Anadolu’daki siyasi yapılanma çok açık olmasa
da, bölgede daha çok hayvancılıkla uğraşan küçük toplulukların varlıkları bilinmektedir.
Erken Demir Çağı olarak adlandırılan bu dönemde, Anadolu’nun doğu ve kuzeydoğusunda
hakim olan ve aşiret olarak adlandırabileceğimiz bu gruplar hakkında elimizde çok fazla
veri yoktur. Ancak son yıllarda yapılan ve kısmen devam eden araştırmalarda, daha çok
Assur kaynaklarından takip edebildiğimiz bu beylikler hakkında yeni bilgilere
ulaşılmaktadır. M.Ö. 13. yüzyılda Doğu Anadolu’da çeşitli nedenlerle oluşmaya başlayan
birliktelik, M.Ö. 9. yüzyıla gelindiğinde güçlü bir devlet olarak karşımıza çıkmaktadır1.
Urartu Devleti’nin oluşmaya başladığı bu dönemlerde güneyde Mezopotamya ovalarında
Assur, İmparatorluğu’nun azalan gücünü yeni seferler düzenleyerek arttırmıştır. Assur
tarihinin bu evresinde oluşan Yeni Assur İmparatorluğu, II.Aşurnasirpal’ın düzenlediği
seferler sonucunda batı sınırlarını Akdeniz’e kadar genişletmiştir. Sefer düzenledikleri
alanlarda kurdukları yeni eyalet sistemleri ile kuzey sınırları da Toros Dağları’na kadar
ulaşmıştır2. Assur’a karşı gelemeyecek yerel beylikler Assur’un üstünlüğünü kabul etmek
zorunda kalsalar da zamanla ellerine geçen fırsatları Assur’a karşı kullanmışlardır. II.
Aşurnasirpal’den (M.Ö. 883-859) sonra tahta geçen oğlu III. Şalmaneser (M.Ö. 858-824)
1
Urartu Devleti’nin kuruluşu ile ilgili geniş bilgi için bkz. Salvini 1995, Çilingiroğlu 1984, Zimansky 1985.
2
Assur tarihinin bu bölümüyle ilgili daha detaylı bilgi için bkz. Parker 2001.
i
ile hızla devam eden seferlerle, devlet sınırları çok geniş alanlara yayılmıştır. Kuzey’de
Dicle Nehri’ne kadar ilerlemiş ve Urartu’ya karşı seferler düzenlemiştir. Başarıyla
sonuçlanan seferlerine dair bıraktığı yazıtlar ve seferlerinin resmedildiği Balawat Kapısı
kabartmaları kralın bu seferlerinin en önemli buluntuları arasındadır.
M.Ö. 13. yüzyıl sonrasında Urartu ve Assur coğrafyasına komşu bir bölgede ise,
Büyük Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasından hemen sonra, Anadolu’nun
Güneydoğu’sunda küçük beyliklerin varlıkları hissedilmektedir. Kuzey Suriye olarak da
adlandırabileceğimiz bölgede kent devletleri olarak örgütlenmiş bu beylikler kısmen Hitit
kültürünü devam ettirirlerken, Güney Doğu Anadolu’ya özgü kendi yerel kültür
özelliklerini de yaratmışlardır. M.Ö. 10. yüzyıla gelindiğinde bu küçük beyliklerin önemli
bir siyasal güç haline geldiği görülmektedir. Torosların eteklerinden, Kuzey Suriye’ye
uzanan bölgede güçlenen beylikler Assur ve Urartu’nun batı politikasında önemli bir
noktada yeralmışlardır4. Geç Hitit bölgesi, doğudan Anadolu’nun içlerine ve buradaki
ticaret yollarına açılan, ayrıca Akdeniz’e ulaşmada da önemli bir noktada yeralır. Batı’daki
önemli hammadde bölgelerine ulaşım da, doğu ve güneydekiler için bu bölge üzerinden
mümkündür. Bu stratejik konum Kuzey Suriye bölgesini ve buradaki siyasi örgütlenmeleri
önemli bir noktaya taşımıştır. Özellikle Assur ve Urartu açısından bu bölge her dönem
ulaşılması amaçlanan bir hedef olmuştur. Coğrafyalar arası yaşanan bu siyasi olaylar,
3
Sevin 1999, 11. Grayson 1996, 255.
4
Çilingiroğlu 1984; Köroğlu 2006, 143.
ii
halklar arası yakın ilişkilerin kurulmasında ve Eski Çağ Anadolu dünyasının
şekillenmesinde önemli rol oynamıştır.
iii
Araştırmaların Tarihçesi
Kuzey Suriye ve Urartu ilişkileri çok fazla araştırmaya konu olmamıştır. Şimdiye
kadar yapılan çalışmalarda genel olarak Urartu ve Kuzey Suriye kültürleri bir arada
değerlendirilmemiştir. Eldeki verilerin azlığından kaynaklı üzerine çok fazla ilgi
çekemeyen bu ilişkiye genellikle satır aralarında rastlamaktayız. Ancak bugünkü coğrafi
şartlar da göz önünde tutulduğunda bu iki kültür bölgesinin birbirinden aşılmaz sınırlarla
ayrılmadığı görülmektedir. Çok yoğun hareketliliklerin yaşandığı Demir Çağ boyunca bu
iki bölgenin biribirinden kopuk olduğu düşünülemez. Özellikle eldeki yazılı belgeler
açıkça iki kültür arasındaki siyasi bir birlikteliği göstermektedir.
5
Çilingiroğlu 1984.
6
Köroğlu 1988, Köroğlu 1996.
7
Wäfler 1981, Wäfler 1986.
8
Novak 2004.
iv
gibi kültürlerle ilişkilerinin anlatıldığı bu kitap, yakın kültürler içerisinde görülen ortak
unsurların nedenleriyle birlikte incelemesi açısından oldukça önemlidir. Temel hareket
noktamızı oluşturan bu çalışmaların yanında, konumuzla ilgili değerlendirmelerde bulunan
farklı kaynaklar da mevcuttur. Ancak bu çalışmalar konumuzdan farklı başlıklar taşımakta
ve bizim sunmaya çalıştığımız ilişkilerle ilgili direkt olmayan göndermeler yapmaktadır.
v
Yöntem
vi
Çalışmanın ilk bölümünde Urartu ve Kuzey Suriye Beylikleri arasındaki siyasi
ilişkiler değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bu aşamada, sayıları azda olsa elimizdeki Urartu
yazılı belgeleri temel hareket noktamızı oluşturmaktadır. Ancak yazıtlar değerlendirilirken,
bu belgelerin Urartu krallarının bakış açısıyla kaleme alındığı göz önünde bulundurulması
gereken önemli unsurlardan biridir. Bu belgelerin yanısıra, Urartu belgelerine göre sayıları
daha az olan Assur yazıtları da, ilişkilerin başka bir açıdan değerlendirilmesini sağlayan
önemli kaynaklardır. Assur’un gücünü yitirmeye başladığı Şalmaneser (M.Ö. 782-773)
döneminden itibaren görülmeye başlayan Geç Hitit Beylikleri ile ilgili Urartu yazıtları, III.
Tiglat- Pileser (M.Ö. 744-727) dönemine kadar devam eder. Bu yazıtların buluntu yerleri,
Urartu Devleti’nin batıda ulaştığı noktanın tespit edilmesi açısından önemli ip uçları
vermelerinin yanısıra, yazıtlarda anlatılanlar, dönemin siyasi ilişkileri hakkında da önemli
bilgiler vermektedir. Assur yazılı belgelerinde çok fazla değinilmeyen bu dönem
hakkındaki gelişmeler, Urartu belgeleri tarafından şekillendirilmektedir. Bir dönem Geç
Hitit Beylikleri üzerinde Assur Devleti’nden daha fazla etkiye sahip olan Urartu Devleti,
Assur benzeri dış politika uygulamaları sonucu bu beyliklerin varlıklarını devam
ettirmelerine göz yummuştur. Urartu Devleti’nin de etkilendiğini düşündüğümüz Geç Hitit
kültürünün devamlılığında, bu tarz politikalar önemli rol oynamıştır. Çalışma sırasında
konumuzla ilgili görülen Urartu yazıtları, M. Payne’nin Urartu yazılı belgelerinin en yeni
çevirilerinin toplandığı kitabından alınarak değerlendirilmiştir9. Yazıtların bulunduğu
yerler ile yazıtlarda adları geçen kentlerin gösterildiği ve Urartu’nun batı seferlerinde
izlediği muhtemel yol güzergahlarını gösteren haritalar, genel bir fikir edinebilme amacıyla
farklı kaynaklar kullanılarak hazırlanmıştır.
9
Payne 2006.
vii
viii
URARTU- GEÇ HİTİT İLİŞKİLERİNİN GELİŞİMİ
Yazılı belgeler bize Urartu öncesi Erken Demir Çağı hakkında çok fazla bilgi
vermese de, arkeolojik bulgulardan, bu dönemde Doğu Anadolu’da kültürel olarak
1
Çilingiroğlu 1994, 4.
2
Konyar 2003, 92. Sevin 1991. Sevin 1999b.
3
Tarhan 1992, 411. Sevin 1999a, 858. Çilingiroğlu 1992, 472.
4
Köroğlu& Konyar 2005, 25.
5
Mattney 2002, 520.
1
düşünülen bu halkların ortak kültür öğelerine sahip oldukları düşünülmektedir. Assur
kralları yazıtlarında bu bölgelere düzenledikleri seferlerden ve bu beylikleri haraca
bağladığından sık sık bahsetmektedir6. Assur’dan aldığımız bu bilgiler sayesinde Dicle
Nehri’nin oluşturduğu doğal sınırın kuzeyinde yer alan beyliklerin birbiriyle ilişki
içerisinde olduğunu da söyleyebiliriz. Doğu Anadolu Bölgesi’nde yapılmış kazılarda bu
döneme ait buluntular arasında yeralan ve “Grooved ware” olarak adlandırılan yivli çanak
çömleğin de kısmen bu ortaklığa örnek olabilecek bulgular arasında olduğu
söylenmektedir. Çoğu zaman kahverengi ya da kırmızı renk bir astarla kaplanmış olan bu
seramik türünün ayırtedici özelliği ağız ile omuz bölgesi arasında görülen birden çok
sayıda yer alan yatay yiv bezemesidir. Erken Demir Çağı’nda Doğu Anadolu’nun önemli
bir bölümünde kullanılan bu çanak çömlek, kuzeyde Transkafkasya ve Erzurum çevresine,
güneydoğuda Urmiye Gölü’nün batı kıyılarına, batıda Fırat Nehri’ne, güneyde de Yukarı
Dicle bölgesine kadar yayılmıştır7. Doğu Anadolu’daki bu küçük beylikler ile yivli çanak
çömlek kültürünün çağdaş olduğu ve yayılım alanlarının paralellikler taşıdığı da
düşünülmektedir8. Bu seramiğin bulunduğu alanlar bizlere, ilerde Urartu’nun oluşumunda
etkili olacak beyliklerin yayılım alanları hakkında genel bir bilgi vermektedir (Harita 2).
Bu seramikler Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, özellikle Yukarı Dicle bölgesinde Assur
hakimiyetinin yeniden güçlenmesi ile son bulsa da Assur saray malları ile beraber bir süre
daha görülmektedir. Bu dönemden sonra da Van Bölgesi’nde kullanımının devam ettiğini
bildiğimiz yivli seramikler, Urartu devletinin kırsal alanlarında karşımıza çıkmaktadır9.
Urartu’daki bu tür yivli seramiğin varlığı ve dağılım alanları göz önüne alınarak, küçük
toplulukların Urartu’nun oluşum evresinde ortak bir kültüre sahip olduğu ve kuruluş
evresinde etkili oldukları söylenebilir. Hurri kökeni oldukları düşünülen bu toplulukların
M.Ö. 850’lere kadar politik bir örgütlenme içerisine girmedikleri görülmektedir. Ancak
Yukarı Dicle, Elazığ Bölgesi ve Van Havzası’nda karşımıza çıkan yivli çanak çömlek bu
süreçde ortak bir kültürel gelişim ve ilişkilerin olduğunu göstermektedir.
Uruadri adının Assur belgelerinde ilk kez yazıldığı I. Şalmaneser dönemi (M.Ö.
1274), Assur’un askeri faaliyetlerinin Kuzey Suriye’ye yöneldiği tarihlerle parelellik
göstermektedir. Assur’un Toros Dağları’nın kuzeyine yöneldiği bu dönemlerde, aşiretler
halindeki Nairi halkları Assur için önemli bir tehdit oluşturmaktadır. Genel kabul gören bir
6
Grayson 1991, 243.
7
Köroğlu 2002, 455.
8
Roaf 2001, 367.
9
Başgelen 1996, 144. Köroğlu 2005, 32-33.
2
düşünce, artan Assur baskısına karşı tek başlarına karşı koyamayacak bu aşiretlerin, ortak
bir güç haline geldiği yönündedir10. Ancak hangi aşiretin, merkezi yapılanmada ne gibi güç
ve etkisinin olduğu hakkında çok fazla bilgimiz yoktur. Assur kralı I. Şalmaneser’in bir
yazıtından, bu yeni gücün adını ve dağ kaleleri olduğunu öğrenmekteyiz11. I. Şalmaneser’in
bu söylemleri bize bölgedeki aşiret reislerinin kendi savunma sistemlerini oluşturmaya
başladıklarını gösterebilir.
M.Ö. 9. yy’dan itibaren kuzeyindeki tehlikenin farkında olan Assur zaman zaman
Nairi bölgesine seferler düzenlemiştir. Aynı dönemlerde Kuzey Suriye beyliklerinden
bazılarına yönelik seferler düzenleyen Assur’un, bu bölgedeki yöneticiler için kullandığı
isimleri daha sonra Urartu krallarının ünvanları olarak da kullandığı görülmektedir12. Ayrıca
III. Şalmaneser’in yazıtlarında geçen Bit-Agusi’li yönetici Aramu13 ile Urartu’nun kurucu
beyi olarak bildiğimiz Arame arasında bir ilişki kurmak güç de olsa mümkündür. Bu
ifadeler sadece yüzeysel bir dil benzerliği olabileceği gibi, yivli çanak çömleğin bölgedeki
varlığı da göz önünde bulundurularak incelendiğinde iki bölge arasında ki bir ilişkinin
varlığının sonucu olarak da kabul edilebilir. Bu döneme ait elimizde bolca bulunan Assur
yazılı belgelerinde, güçlenen Urartu devletine karşı III. Şalmaneser’in düzenlediği kuzey
seferleri anlatılmaktadır. M.Ö. 9.yy’da Kuzey Suriye ve Urartu, Assur’un ilgi alanı içerisinde
öne çıkmıştır ve bu dönem yazıtlarında iki bölge birlikte anılmaya başlamışlardır.
10
Çilingiroğlu 1984, 90.
11
“Rahipliğimin başlangıcında Uruadri ülkesi ayaklandı… Ordumu harekete geçirdim ve güçlü dağ kalelerine
doğru sefere çıktım.„ Assur kralının bu yazıtı Uruadri adının yazılı belgelerde görüldüğü ilk örnektir.
(Çilingiroğlu 1994, 1.)
12
Salvini 2006, 28.
13
Grayson 1996, 11.
14
Grayson 1996, A.O. 102. 24. Assur krallarının ülkelerinden kuzeye düzenedikleri seferde, Toros Dağları’nı
aşarak Dicle Tüneli’ne kadar ilerledikleri araştırmalar sonucunda bilinmektedir. I.Tiglat-Pileser ve III.
Salmaneser dönemlerinde ulaşılan bu noktada krallar seferlerini ve başarılarını anlatan yazıtlar ve kabartmalar
yaptırmışlardır. Assur’un Yukarı Dicle Bölgesi’nde ulaştığı en uç noktanın Birkleyn’deki geçit olduğu da,
şimdilik aksi kanıtlanamamış bir düşüncedir. Urartu’dan ilk sözedilişlerin olduğu bu kabartmalar Assur’un
Kuzey’de ulaştığı bölgelerin tespiti açısından oldukça önemlidir. (daha detaylı bilgi için bkz. Schachner 2005)
3
III. Şalmaneser’in seferlerinin gösterildiği Balawat Kapısı üzerindeki I. Bantta yer
alan bu ifade, Dicle Tüneli’nde yine krala ait yazıtlarla neredeyse aynıdır. Yazıtla beraber
Urartu kentlerinin de tasvir edildiği bu kabartmalar Erken Demir Çağı sonrası Doğu
Anadolu’da ortaya çıkan gücü tanımamızı sağlayan ilk örnekler arasındadır. Bu yeni
dönemde Assur kayıtlarında farklı kral ve kent adlarıyla anılmaya başlayan Urartu Devleti,
Demir çağında Doğu Anadolu’nun en etkin gücü haline gelmiştir.
4
II. Urartu Devleti’nin Geç Hitit ve Kuzey Suriye Politikası:
Urartu tahtında Menua dönemine (M.Ö. 810-786) kadar yer alan krallar, Doğu
Anadolu’da güçlü ve örgütlü ilk devletin temelini oluşturmuşlardır. Menua’nın krallığıyla
beraber Urartu devleti bölgede tek hakim güç konumuna gelmiş, ticaret yollarına hakim
olmaya başlamış ve başkentten farklı yönlerde çeşitli kaleler inşaa ederek, askeri ve ticari
15
Payne 2006, 17; UKN: No. 1.
16
Çilingiroğlu 1994, 41.
5
amaçlı yollar oluşturmuştur. Menua döneminde ülkenin sınırlarının genişlediği
görülmektedir. Kral ülkenin Van’daki merkezinden çıkarak Urmiye Gölü’nün
güneybatısında, Elazığ- Palu yöresinde inşaa faaliyetleri başlamış, eyalet merkezleri ve
garnizonlar kurmuştur17. Urartu yazıtlarında da karşımıza çıkan bu alanların, sahip oldukları
mimarileri ile de sadece bir kereye mahsus sefer alanları olmadıkları görülmektedir. Kralın
Torosları aşan seferler yaptığı yönünde bir takım değerlendirmeler yapılmaktadır. Ancak bu
dönemde Toroslar’ın diger tarafında Assur eyaletlerinin varlıkları bilinmektedir. Arami
kökenli Bit-Zamani’nin dışında Tušhan, Tidu ve Sinabu gibi yazıtlardan varlıklarını
bildiğimiz Assur kentleri uzun bir dönem bu bölgede güçlerini korumuştur18. Bu kentlerin
varlığı, Urartu’nun bu bölgede bir güç oluşturamamasında çok önemli bir etkendir. Bu
kentlerden sonra Dicle Nehri’nin kuzeyinde yer alan Subria ise Assur ile Urartu arasında bir
tampon bölge konumundadır19. Tüm bunlar Urartu’nun Assur hakimiyetindeki bölgelere
doğru ilerlemesinin önünü kesmiş olmalıdır.
17
Menua dönemindeki imar faaliyetlerinin lokalizasyonu için bkz. Zimansky 1985, 63-64.
18
Köroğlu 1998, 9.
19
Parpola 2001, 9.
20
Bölgedeki Geç Hitit Beylikleri’nden alınan vergiler uzun bir dönem Assur yazıtlarında görülmektedir. III.
Şalmaneser döneminden itibaren Assur yazıtlarında artan bu ifadelerden bir çok beyliğin varlığı takip
edilebilmektedir (Garayson 1996, 18).
21
Dörner 1999, 118.
22
Hawkins 1983, 338-339.
6
hiyeroglif yazısını benimseyen bu devletlerin yanında, Assur’a komşu ve Arami kökenli
olan bazı devletler de farklı bir dil kullanmaktadır. Bu ayırım devletlerin sanatlarında da
görülmektedir. Hitit devletiyle ilişkili olan devletler ile Assur’un komşusu olanlar arasında
bazı stil farklılıkları da görülmektedir23. Urartu devletinin batı seferleri sonucunda da bu
devletlerden daha çok Melitialhe ve Kummuh ile ilişki görülmektedir. Ayrıca Kargamış ve
Gurgum’la da kurulan siyasi ilişkiler, Urartu sanatında Hitit etkili bazı özelliklerin
görülmesinin nedeni olarak görülebilmektedir.
7
seferlerde, Urartu’nun, bölgedeki siyasi karışıklıkları Assur’a karşı kullanarak, bölgede bir
süreliğine ondan daha etkin bir konumda olduğunu anlaşılmaktadır27.
Menua döneminden itibaren, Urartu krallarına ait tüm yazıtlarda yaklaşık on kez
Geç Hitit Beylikleri’nden bahsedildiği görülmektedir. Menua dönemine ait Palu, Bağın ve
Van yazıtları, I. Argişti dönemine ait Horhor yazıtı, II. Sarduri dönemine ait Van yazıtı ve
Van’da bulunmuş ikinci bir yazıtla beraber İzoli ve Bahçecik yazıtları ve II. Rusa
dönemine ait Ayanis, Mazgirt yazıtları Urartu belgelerinde adı geçen Geç Hitit kent
adlarına, Geç Hitit bölgelerindeki sefer ve imar faaliyetlerine dair bilgiler içermektedir.
Urartu hakim ideoljisiyle yazılmış bu belgelerde krallığın batıda ulaştığı sınırlar kısmen
ifade edilse de, bu yazılı belgeleri tarihlemesi kesinleşmiş buluntularla birlikte
değerlendirmek daha doğru sonuçların elde edilmesini sağlayacaktır. Bazı dönemlerde
Urartu yazıtları üzerinde Assur yazılı belgelerinden farklılıklar ya da eksiklikler görülmesi,
taraflı tarih yazıcılığının erken örnekleri olarak da yorumlanabilir.
Urartu Devleti’nin Geç Hitit Beylikleri ile başlayan siyasi ilişkilerine en erken
örnek Menua dönemine (M.Ö. 810-785) ait yazıtlardan bir tanesinde görülmektedir. Bugün
Elazığ sınırları içerisinde yeralan Palu (Urartu’da Šebeteria?)’da, Murat Nehri kenarında,
Urartu Devleti’nin batıdaki eyalet merkezlerinden bir tanesi konumundaki bölgede,
krallığa ait bir yazıta ve çok odalı kaya mezarlarına sahip bir kale bulunmaktadır28. Kaya
üzerine yazılmış 28 satırdan oluşan ve Menua dönemine ait olan bu yazıtta, ilk kez
Menua’nın batıya düzenlediği sefer sonucunda Šebeteria, Huzana ve Supani kentlerini ele
geçirilişi anlatılmaktadır. Kralın Hate Ülkesi’ne kadar ulaştığı ve buradaki Melitealhe
kralını bağışlayıp, bu ülkeyi vergiye bağladığı da yazıtta yer almaktadır.
27
Wäfler 1981, 85.
28
Köroğlu 1996, 15.
8
Melitia Şehri’ni kralının hayatını haraç (ödemesi koşulu) ile
bağışladı…29”
Yine Menua döneminde Elazığ- Palu bölgesinde oluşturulan eyalete dair bir bilgiyi,
aynı bölgede bulunan Bağın yazıtından öğrenmekteyiz. Yazıtta kendini açıkça tanıtan kral
bölgeye vali olarak atadığı kişiyi ilan etmiştir. İlk kez bir Urartu yazıtında kral adlarından
başka bir şahasın adı görülmektedir ve bu kişi "eyalet valisi" ünvanını almıştır30. Urartu’nun
Geç Hitit Devletleri ile ilişkiye geçtiğine kanıt olabilecek iki parçalı basalt bir stel
üzerindeki bu yazıt, bölgedeki Urartu kimliğini en belirgin biçimde yansıtan buluntular
arasındadır.
“…Minua der ki: Oraya vali olarak (lu. EN.NAM) Titia(ni)’ yi atadım.
Tanrı Haldi’nin yüceliği ile, ulu tanrı Haldi’ye İşpuini oğlu Minua bu
steli efendi tanrı Haldi’ye diktirdi. Orada Titia’yı vali olarak
atadım…31”
Menua Dönemi’ne ait, şimdi Van Müzesi’nde bulunan bir başka yazıt da, Surp
Pogos Kilisesi’nin duvarında bulunmuş bir sefer yazıtıdır. Ortası oyuklu basalt bir bloğun
her iki tarafında da yeralan yazıtda kralın batıya düzenlediği seferlerden bazıları
anlatılmaktadır. Kralın bölgeye düzenlediği seferler sonunda aldığı esirlerden bu yazıtın sağ
29
Payne 2006, 70. UKN no: 39. Yazıtın tamamı için bkz. ek (Geç Hititlere Yönelik Urartu Yazıtları)
30
Çilingiroğlu 1997, 33; Schäfer 1973/4, 33-37.
31
Schäfer 1973/4, 35;UKN: No. 42; Payne 2006, 76. Yazıtın tamamı için bkz. ek (Geç Hititlere Yönelik Urartu
Yazıtları)
9
kenarındaki sütunda bahsedilmektedir. Urartu tarihinin çeşitli dönemlerinde karşılaşılan esir
alımları ve bu esirleri ülkenin başka noktalarına yerleştirmeleri bu dönemde
Mezopotamya’da da görebiliceğimiz uygulamalar arasındadır. Bu insan transferlerinin
sonuçları düşünüldüğünde Urartu kültürünün içerisinde, esirlerin geldikleri bölgelerin
kültürlerine ait izlerin görülmesi doğal karşılanmalıdır. Menua döneminde de görülen bu
uygulama kralın bıraktığı yazıtında da açıkça ifade edilmektedir. :
32
Payne 2006, 62; UKN: no. 28. Yazıtın tamamı için bkz. ek (Geç Hititlere Yönelik Urartu
Yazıtları)
33
Salvini 2006, 70.
10
bölgelerinden insan alımlarının yapıldığı ve ülke içinde başka noktalara yerleştirildiğine
örnek olabilecek anlatımlar yeralmaktadır. Özellikle yeni inşaa edilen kentlere nakledilen bu
esirlerin imar faaliyetlerinde kullanıldığı kabul gören bir düşüncedir34.
“ Tanrı Haldi kendi mızrağı ile sefere çıktı, Hate Ülkesi’ni ele geçirdi
ve Hilaruada’nın Ülkesi’nide ele geçirdi…
Minua oğlu Argişti derki: Tanrı Haldi ordunun önünden gitti. Hati
Ülkesi’ne karşı sefere çıktım. Niriba Ülkesi’nin vadisini ele geçirdim. .
Tanrı Haldi’nin büyüklüğü ile Hati Ülkesi’ne karşı sefere çıktım.
Tuatehi Boyu’nun bölgesini ve Melitea Şehri’nin güney (tarafını)
bıraktım ve Melia Irmağı’nın havzasını(?)…
Piteira Şehri’ne ve Marmua Ülkesi’ne ve Qaani Ülkesi’ne kadar
ilerledim. Erkek ve kadınlar götürdüm. Kaleleri yerle bir ettim ve
şehirleri yaktım. 2.539 delikanlı, 8.638 canlı erkek ve 18.047 kadın
götürdüm, toplam 29.284 kişi (o) yıl(ın esir sayısıdır). 35”
34
Urartu’da toplu nüfus aktarımla ilgili geniş bilgi için bkz. Çilingiroğlu 1983.
35
Payne 2006 ,157-158; UKN: No. 127. Yazıtın tamamı için bkz. ek (Geç Hititlere Yönelik Urartu Yazıtları)
36
Klengel 1992, 212.
37
Çilingiroğlu 1984, 18. Beran 1957, 138.
11
merkezinde, Kalhu’da bir ayaklanmanın olduğu bilinmektedir. Assur’un eyaletleri üzerinde
kontrolünün azalmaya başladığı bu isyanların getirdiği karışılık döneminde kuzeyde Bit-
Adini ve Kargamış gibi krallıklar yeniden başkaldırmış ve Assur’un sınırları Habur bölgesine
kadar gerilemiştir38. Bu karışıklılar sonucunda III. Şalmaneser ölmüş ve yeni bir kral Assur
tahtını ele geçirmiştir. Assur’un bu gerileme döneminin tahta III. Tiglat-Pileser’in (744-727)
geçmesiyle son bulduğu görülmektedir39. Tiglat- Pileser’in başa geçmesiyle Assur tahtındaki
karışıklıklar bitmiş ve ülke sınırlarının gerilemesi durmuştur. Tiglat- Pileser tahta geçtiğinde
Urartu sadece Assur’un kuzeyinde değildir. Fırat Nehri Havzası’na kadar ilerleyen Urartu
bölgedeki Assur gücünü önemli ölçüde kırmıştır. Böyle bir dönemde Urartu’nun başıda
yeralan II. Sarduri Kuzey Suriye’deki faaliyetlerini de arttırmıştır. Assur’un etkisi altında
olan alanlarda Urartu gücü gittikçe daha yoğun görülmeye başlamıştır40.
38
Köroğlu 2006, 162-163.
39
Roaf 1996, 176.
40
Grayson 1996, 255.
41
Bilgi 1986, 318.
42
Salvini 2006, 78.
43
Kalaç 1956, 352.
12
anlaşılmaktadır44. Bu seferi anlatan İzoli yazıtının, seferin düzenlendiği topraklarda
bırakılmış olması unutulmaması gereken önemli bir noktadır45.
Yazıta göre muhtemelen Urartu orduları dönüş yolunda Tumeşki kentinden karşıya
geçmiştir. İzoli yazıtının sahip olduğu önemin başlıca nedeni Urartu’nun Fırat nehrini
geçtiğine dair ilk yazılı belge oluşudur. Melitealhe kentinin esas önemi ise Kuzey Suriye’nin
batıya ulaştığı yol üzerinde olmasındandır. Bu sefer sonucunda Melitealhe’nin bazı kaleleri
ele geçmiştir. Ancak Fırat’ ın batısında Urartu’ya ait bir inşaat izi yoktur. Yani bu bölgede
kurulan egemenlik kısa sürelidir ve daha çok yağmaya dayalıdır. Urartu’ nun bu beylikler
üzerindeki hakimiyeti, bağlılığı garanti altına alan antlaşmalar ve ödenen vergiler ile
sağlanmıştır. Bu dönemde Urartu önemli bir yükseliş dönemindedir. Sanat alanında dış
etkiler görülmeye başlansa da kültürünün en önemli eserleri verilmeye başlanmıştır. Ayrıca
kralın yazıtında bahsettiği ganimetler bölgeden Urartu’ya taşınan benzerliklerin temel
kaynaklarından olmalıdır. Sadece alınan esirler ile değil, taşınan ganimetler ile Urartu
merkezi Geç Hitit sanatını tanıma fırsatı bulmuş olmalıdır.
II. Sarduri dönemine ait bir başka yazıt olan Van Hazine Kapı ve Analıkız olarak
da bilinen yazıtında kralın bölgeye düzenlediği bir sefer anlatılır. M.Ö. 745 yılında II.
Sarduri’nin Urartu ordularını Kumahalhi üzerine yönelttiği görülmektedir. Melitealhe’de
uygulanan politika gibi burada da ülke kralının hakimiyetine zarar verilmemiş, ülke
44
Beran 1957, 138.
45
Çilingiroğlu 1984, 19.
46
Payne 2006, 237-8; UKN: No. 158.
13
vergiye bağlanarak Urartu’nun bölgedeki gücü pekiştirilmiştir. Van yazıtında bu
anlatılanlar şu şekilde geçmektedir:
Yine bu krala ait bir başka yazıtda benzer ifadelerle, yaptığı seferler anlatılmaya
devam etmektedir. Van Surp Pogos Kilisesi yazıtında, kral uzun ifadelerle daha önceki
yazıtlarında da anlattığı seferlerini, bunların sonuçlarını ve bu bölgelerden elde ettiği
ganimetleri anlatmaktadır:
II. Sarduri Dönemi’ne ait, Geç Hitit Beylikleri ile olan ilişkilere dair son yazıt Elazığ-
Bahçecik’den ele geçen ve bir yapıya ait olduğu düşünülen bazalt ir blok üzerindeki kısa
47
Payne 2006, 220. Yazıtın tamamı için bkz. ek (Geç Hititlere Yönelik Urartu Yazıtları)
48
Payne 2006, 235; UKN:No. 136. Yazıtın tamamı için bkz. ek (Geç Hititlere Yönelik Urartu Yazıtları)
14
yazıttır. Urartu’nun batı bölgesinde ele geçen bu yazıt Urartu’nun bu bölgede giriştiği imar
faaliyetlerine kanıt olarak gösterilebilir:
II. Sarduri dönemine ait seferleri anlatan bir başka yazıta henüz rastlanılmamıştır.
Elimizdeki yazıtlarda adı geçen kentlerin lokalizasyonu sonucu, genel görüş Urartu’nun batı
bölgelerinde Fırat’a, daha güneyde de Adıyaman bölgesine kadar ilerlediği yönündedir.
Assur’ un kuzeybatıya ulaşımının engellendiği bu dönemde, Urartu bölgedeki gücü sayesinde
istediği hammaddelere rahatlıkla ulaşabilmiştir. Kısmen yazıtlardanda takip edilen bu
alışverişle beraber Urartu bölgede kendine müttefikler grubu oluşturmayı da başarmıştır. II.
Sarduri Kuzey Suriye’de Kargamış, Kummuh, Gurgum, Melid, Urumu, Mana ve Babilu’nun
yeraldığı bir koalisyon kurmayı başarmıştır50. III. Tiglat-pileser’in Assur tahtına geçmesinden
kısa bir süre sonra gücünü toplayan imparatorluk, kendine karşı yapılan bu işbirliğini
dağıtmaya yönelik faaliyetlerde bulunmaya başlamıştır. Urartu ve müttefiklerine karşı kuzeye
doğru ilerleyen III. Tiglat-pileser’in orduları, 743 yılında bugünkü Adıyaman Gölbaşı
civarında koalisyona kuvvetleriyle karşı karşıya gelmiştir ve başarıya ulaşmıştır51. M.Ö. 743
yılında Halpa’da (bugünki Gölbaşı) gerçekleşen savaş52, Urartu’nun gerilemesi ve koalisyon
devletlerinin tekrar Assur kontrolüne girmesiyle sonuçlanmıştır53.
49
Payne 2006, 255.
50
Wäfler 1980, 86.
51
Parker 2001, 50.
52
M.Ö. 743 yılındaki bu savaşla ilgili detaylı bilgi için bkz. Astour 1979.
53
Grayson 1991, 74-75.
54
Dörner 1999, 132.
15
“… Urartulu Sardurri, Mati`ilu ile birlikte bana karşı isyan etti.
Kummuhi’ deki Kiştan ve Halpi’ de onu yendim ve bütün kampı ele
geçirdim. Silahlarımın dehşetinden korkarak hayatını kurtarmak için
tek başına kaçtı. Kenti Turuşpa’nın önüne krali bir heykelimi
koydurttum…Enzi’yi zaptettim ve Assur sınırları içine kattım. Onları
Na’iri eyaletine ve Turtanu’nun eyaletine kattım.”55
Urartu’nun Kuzey Suriye ile olan ilişkisine dair bir kaç yazılı örnek daha vardır.
Bunlardan Tabal, Muşki, Hate ile bağlantının kurulduğu ve bu ülkelerden esirlerin alındığı
anlaşılmaktadır. II. Rusa (VII. yy’ın ilk yarısı) dönemine ait bugünkü Tunceli sınırlarında yer
alan Mazgirt’de bulunmuş bir kaya mezarında yer alan yazıt ( Mazgirt/ Kaleköy Yazıtı), bu
dönemde bölgeyle ilişkinin devam ettiğini göstermektedir. Kaleköy Kalesi’nde, kayadan
oyulmuş bir oda içerisinde yeralan yazıt anakaya üzerinde tespit edilmiştir. Ancak çok
yıpranmış olan yazıt çeviri yapılamaz durumdadır. Ancak korunabilmiş satırlardan bir kült
yazıtı olduğu düşünülmektedir56. Çevrisi çok iyi yapılamasa da II. Rusa dönemine ait olduğu
bilinen bu yazıt, kral döneminde de bölge ile ilişkinin devam ettiğinin görülmesi açısından
önemlidir.
55
Köroğlu 1996, 85; Wisemann 1956, 120.
56
Payne 2006, 283.
57
Urartu’nun bölgeleriyle ilişkisinin kanıtı olabilecek bu yazıt oldukça yıpranmıştır, ancak yazıtın bir külte air
olabileceği düşünülmektedir. Payne 2006, 283.
16
“… Argişti oğlu Rusa, Ziukuni Ülkesi’nin Haldi Şehri’ni yaptırdı.
Argişti oğlu Rusa der ki: Düşman ülkesinden kadınlar
götürdüm…Muşki, Hati ve Halitu ülkelerinden halk(?)…bu kale,
ayrıca bu şehirleri…bu kaleye ekledim…58”
Yine II. Rusa dönemine ait Ayanis’de ele geçen bir yazıt krallığın bu döneminde de,
batıya seferlerin devam ettiğini ve daha önce yaşanan gelişmelerin ve alınan vergilerin
sürdüğünü düşündürmektedir. Ülkenin merkezindeki bir tapınakda bulunan bu yazıt, merkezi
otoritenin gücünü hala koruduğunu göstermektedir.
58
Payne 2006, 282; UKN: No. 78. Yazıtın tamamı için bkz. ek (Geç Hititlere Yönelik Urartu Yazıtları)
59
Payne 2006, 297; Salvini 2001, 253-270. Yazıtın tamamı için bkz. ek (Geç Hititlere Yönelik Urartu Yazıtları)
17
ilişkiler sonucu bölgeden Urartu’ya giren etkilerin olma ihtimali daha yüksektir. Yazıtlarda
açıkça görülen ganimet alımları, düzenli vergi tahsilleri sonucu çok sayıda Geç Hititli esir
Urartu’nun merkezine taşınmıştır. Yine alınan esirler, Urartu’nun izin verdiği ölçüde
Urartu’nun uç noktalarında kendi kültürlerini ve inanışlarını yaşatmıştır. Urartu’ya göre daha
yoğun ve eski bir kültürün şekillendiği Geç Hitit kültürünün, Doğu Anadolu’da yeni
şekillenmeye başlayan bir kültüre etki etmiş olması daha gerçekçi görülmektedir.
18
KÜLTÜREL İLİŞKİLER VE URARTU’DAKİ YANSIMALARI
I. Mimari
A. Tapınak:
60
Urartu tapınak mimarisiyle ilgili geniş bilgi için bkz. Forbes 1983, Stronach 1967, Ussishkin 1994.
61
Altıntepe, Çavuştepe, Kayalıdere, Toprakkale, Anzavurtepe, Yukarı Anzaf ve Körzüt Kalelerindeki tapınaklar
standart planla yapılmışlardır. Aynı planlarda inşaa edilmiş bu tapınaklar arasında zemin farklılıklarından
kaynaklı ufak ölçü değişiklikleri vardır. Bunların yanı sıra Van ve Bastam’da kiler de bu planlara yakınlık
göstermektedir. (Ussishkin 1994, 144.)
19
Urartu mimarisinde bu tipte yapılmış ender örnekler arasındadır. Bu tapınak da tek cella’ya
sahiptir. Ancak diğerlerinden farklı olarak cella dikdörtgen planlıdır, ayrıca diğer
tapınaklara göre duvarları da daha incedir. Bu tapınağın diğer tapınaklardan bir başka
farklılığı da köşlerinde risalitleri olmayışıdır62. Son grubu oluşturan Urartu tapınağı ise, II.
Sargon’un Urartu’ya düzenlediği seferin anlatıldığı, Dur-Şarrukin’deki kabartma üzerinde
görülen Musasir’deki Haldi Tapınağı’dır. Assurlu sanatçılar tarafından resmedilen bu
tapınak, yüksek bir podyum üzerinde gösterilmiştir. Ve daha önceki Urartu tapınak
tiplerinden farklı özelliklere sahiptir63. Assur hakimiyetinde olan Musasir kenti bölgede
Urartu gücünün varlığıyla birlikte onun himayesi altına girmiştir. Muhtemelen bu dönemde
var olan tapınak Urartu tanrısı Haldi’ye ithaf edilmiştir. Tapınağın görünümü Urartu kule
tipli tapınaklarından farklılıklar taşır. Çözülmemiş bir çok problemi barındıran bu tapınak
tek bir kabartmayla belgelenebilmektedir. Bu nedenle tapınakla ilgili kesin
değerlendirmeler yapmak oldukça zordur64.
62
Forbes 1983, 71.
63
Seidl 2004, 125-126.
64
Stronach 1967, 279-280.
65
Forbes 1983, 71.
66
Piotrovskii 1967, 94.
67
Forbes 1983, 64-65.
20
içerisinde bulunan yazıtlara göre M.Ö. 786’ya tarihlenmektedir.68 Bu Urartu tapınağı ile
benzerliği olduğu düşünülen tapınak ise, Kuzey Suriye’de Kargamış’daki “Fırtına Tanrısı”
tapınağıdır69. Kargamış kentinin Yukarı Saray Bölgesi’nde bir kutsal alan içerisinde yer
alan tapınak Kargamış kentinin kralı Katuwas tarafından yaptırılmıştır70. Tapınağın
girişinde in situ durumda bulunan iki hiyeroglif yazıt, tapınağın tarihlenmesini münkün
kılmaktadır. Yazarının Katuwas olduğu bu yazıtlardan, tapınağın genel olarak M.Ö
900’lere ait olduğu kabul edilmektedir71. Kargamış’daki “Fırtına Tanrısı” tapınağı da Arin-
berd’deki tapınak gibi dikdörtgen planlıdır ve dikdörtgen bir cellaya sahiptir (res. 2).
13.00x11.80 m. ebatlarında olan bu tapınak, oldukça kalın duvarlıdır. Duvarların süslendiği
iyi işlenmiş kireç taşından yapılmış orthostadlar, tapınağın yakınlarında bulunmuştur.
Ancak bunlardan hiçbiri in situ durumda değildir72.
Urartu’da Menua döneminden itibaren varlığı bilinen esir transferleri yada toplu
nüfus aktarımları, Eski Çağ’da sıkça karşılaşılan ve yakın bölgedeki örneklerinin Assur’da
da görüldüğü bir yöntemdir. Urartu’nun da uyguladığı bu politikanın, merkezi gücü
68
Arin-Berd’deki tapınağın yakınında bulunan bir yazıtda kalenin yapımına ilişkin bilgiler verilmektedir. “..tanrı
Haldi’nin yüceliğine, ben Menua oğlu Argişti bu kaleyi inşaa ettirdim..”
cümlesi Argişti I’in yıllıklarında verilen bilgilerle karşılaştırıldığında kentin kuruluş evresi açığa çıkmaktadır.
(Çilingiroğlu 1984, 39.)
69
Ussishkin 1994, 148.
70
Woolley 1952, 169.
71
Ussishkin 1994, 150.
72
Woolley 1952, 169.
73
Yazıtın tamamı için bkz. ek (Geç Hititlere Yönelik Urartu Yazıtları)
21
korumaya yönelik olduğu düşünülmektedir. Muhtemelen ayaklanmanın çıktığı yerlerden
alınan esirlerin merkeze yakın bir yere taşınması, ayaklanmaları bastırmaya ve o
bölgelerdeki gücü dağıtmaya yönelik olmalıdır. Bunun yanı sıra, Urartu belgelerinde
bahsedilen esirlerin daha çok erkek çocukları arasından seçilmesi, bu esirlerin eğitilerek
ordu içerisinde kullanılabileceğini düşündürmektedir. Ayrıca, I. Argişti döneminde olduğu
gibi batıdaki eyaletlerden alınan esirlerin ülkenin başka bölgelerinde inşaa faaliyetlerinde
kullanılması da, toplu nüfus aktarımlarının nedenlerinden bir tanesi olarak karşımıza
çıkmaktadır74. Yeni kurulan ve ülkenin merkezinden uzak olan kentlerdeki bu inşaa
faaliyetlerinde çalıştırılan esirler ve belki bunların içerisindeki ustalar, yaptıkları işlerde
kendi tekniklerini ve yapı modellerini kullanmış olabilirler. Bu da, adı geçen bu yapılardaki
benzerliğin nedenini açıklamaya yeterli olabilir.
22
olabilecek, ancak şimdiye kadar bunu belgeleyecek bir kanıta sahip olmayan bu tanrının iki
tapınak arasındaki benzerlikle ne gibi bir ilişkisi olduğunu söylemek oldukça güçtür. Bu
benzerlik, Urartu Devleti öncesine kadar da uzanan kültürel ilişkilerin de bir sonucu
olabilir. Diğer tanrılar da olduğu gibi bu tanrıda devletin bileşenlerinden olan güney
kökenli bir aşiretten devlet dini içerisine girmiş ve geleneksel kutsanmasına devam edilmiş
olabilir.
79
Woolley 1952, 167.
80
Urartu tapınaklarında kült törenlerinde kullanıldığı bilinen bu malzemelerin varlığını gösteren bir çok örnek
bulunmuştur. Assurluların Musasir’deki Haldi tapınağını gösterdiği kabartmalarında, bu malzemelerin tapınak
önündeki yerleri dönemin bakış açısıyla açıkça gösterilmektedir. (Seidl 2004, abb. 95)
81
Woolley 1952, 170.
23
Urartu mimarisinde yapı tekniklerinin dışında, süsleme elemanlarından bazılarının
Geç Hitit Beylikleri ile olan ilişkiler sonucu kullanılmaya başlandığı düşünülmektedir.
Toprakkale’deki Haldi tapınağında, daha önce ve sonra Urartu’da başka örneği görülmeyen
duvar süslemelerinin bahsedilen bu öğelere örnek olduğu söylenmektedir82. Tapınak
duvarlarında uygulanan farklı renklerde kireç taşlarının yer değiştirilerek kullanılması, daha
önceden Kuzey Suriye’den bildiğimiz bir tekniktir83. Ancak bu tekniğin var olan köken
tartışmaları ve Urartu’da Toprakkale’den başka belirgin örnek görülememesi kesin bir
kanıya varmamızı engellemektedir84. II. Rusa dönemine tarihlenen bu tapınakta görülen
unsurların Geç Hitit Beylikleri ile olan ilişkilerden ne kadar etkilendiği belli değildir. Uzak
bölgelerde ve zamanlarda görülen bu benzerlikler çok dolaylı bir ilişkinin sonucu olmalıdır.
Geç Hitit Beylikleri’nden alınan esirler arasında bulunan ustalar ya da batı bölgelere gidip
orada olanlardan haberdar olan Urartulular çok uç noktalarda karşımıza çıkabilen
benzerliklerin şimdilik tek nedeni konumundadır.
82
Forbes 1983, 64.
83
Çilingiroğlu 1984, 43.
84
Urartu’da Toprakkale haricinde Bastam’da da bu tarz duvar süslemesinin kullanılmış olabileceği
düşünülmektedir. Ancak bulunan parçaların çok küçük ve dağınık olması kesin bir sonuç vermemektedir (Forbes
1983, 64) .
24
B. Kaleler ve Kapılar:
85
Sevin 1999, 124.
86
Kabartmalarda bu sahnelerin görüldüğü örnekler için bkz. Schacher 2007, resim 50b.
87
Balawat Kapıları’ndaki kabartmalarla ilgili detaylı bilgi için bkz. Barnet 1976, Schachner 2007.
88
Bu Assur kabartmalarında Kuzey Suriye’de hangi kentin yada kentlerin resmedildiği bilinmemektedir. Bu
tasvirler genel olarak Assur’un kuzeybatı bölgesinde gördüklerine ait olmalıdır.
89
Schachner 2007, 129- tablo 37.
25
buluntuların sonuçlarıyla karşılaştırılması, kalelerin hangi ülkelere ait olduğunun
belirlenmesinde önemli ip uçları vermektedir.
Urartu bronz kabartmalarının üzerinde görülen mimari yapıları bir kaç grup altında
toplamak mümkündür. Kabartmalar üzerinde görülen tüm kaleler birbirine benzer
90
Merhav 1991, 303, fig. 3.
91
Köroğlu 2006, 160-162.
26
görünümlere sahiptir ve Urartu mimarisi için belli şablonları oluşturur. Bu örneklerin
hepsinin kapıları çift kanatlıdır, korniş kısımları tekli ya da çiftli zigzag desenleriyle
süslüdür ve surların arasında yer alan kuleler ile surların üzerinde derdaneler
görülmektedir92. Balawat Kapısı üzerindeki tasvirlerle karşılaştırıldığında, bu kabartmalar
arasında ortak bazı özellikler göze çarpmaktadır. Bunlar Assurlu sanatçılar tarafından
yapılan tasvirlerin doğru olarak değerlendirilebileceğini düşündüren nedenler arasında
olabilir.
92
Merhav 1991,302-303.
93
Köroğlu 1996, 25.
27
II. Dil ve Yazı
Anadolu’da M.Ö. ikinci bin yılda kullanılan Hurrrice ile akraba olduğu düşünülen
Urartu dilinin modern Kafkas dilleri ile ortak özelliklere sahiptir94. Son dönemlerde yapılan
araştırmalarda Hurro- Urartu dil grubunun Doğu Kafkas dil grubuna dahil olduğu
söylenmektedir95. Gelişmiş kültürlerine karşın, komşularına kıyasla oldukça az sayıda olan
Urartu yazılı belgeleri, 19. yüzyılda başlayan araştırmalarla gün ışığına çıkmaya
başlamıştır. Erken örnekleri I. Sarduri döneminden itibaren görülmeye başlanan Urartu
yazılı belgeleri çoğunlukla, Hititler’den sonra Anadolu’da kesintiye uğramış olan çivi
yazısıyla yazılmıştır. Urartu Devleti’nin kuruluşundan itibaren en yoğun ilişkileri yaşadığı
Assur’dan alarak kullanmaya başladığı bu yazı, sayıları yaklaşık otuz olan tabletler, bronz
eserler, en çok da mimari yapılara ait taş bloklar ve steller üzerinde görülmektedir. Bu tip
çivi yazısı hemen her kral döneminde kullanılsa da, en çok yazılı belgenin M.Ö. 8. ve 7.
yy’da hüküm süren İšpuini, Menua, I. Argişti ve II. Sarduri dönemlerine ait olduğu
görülmektedir96.
Urartu’da çivi yazısı, komşusu Assur’un aksine tabletlerde değil, daha çok kaya
kitabelerinde görülmektedir. Bunun yanında bronz eserler üzerinde de bu yazı
kullanılmıştır99. Sayıları yaklaşık üçyüz olan Urartu çivi yazılı belgelerinin dışında, bu
94
Dinçol 2004, 119.
95
age. 120.
96
Belli 1991, 45.
97
Dinçol 2001, 26.
98
Dinçol 2004, 124.
99
Urartu çivi yazılı metal objeler için bkz. Belli 1991, 44-50.
28
bölümde değerlendirilecek olan hiyeroglif yazının, örnekleri çok olmasa da, Urartu
döneminde kullanıldığı bilinmektedir.
Urartu’da az sayıda görülen hiyeroglif yazı sisteminin, çivi yazısına göre kısa bir
süre ve sınırlı bir alanda kullanıldığı görülmektedir. M.Ö. III. binyıl başlarında yaygınlaşan
hiyeroglif yazısı, anlamların yüklendiği sembollerin kullanılmasıyla oluşmaktadır. Yaklaşık
aynı dönemlerde Mısır ve Ege kültüründe de kullanılmaya başlayan bu yazı sistemi,
bölgeler arası kültürel ve siyasal ilişkiler ile Anadolu’da da tanınmış ve kullanılmaya
başlanmıştır100. En önemli örneklerin görüldüğü Hitit Dönemi ile birlikte Anadolu’da yeni
bir yazı sistemi kullanılmaya başlanmıştır. Bu dönemde hiyeroglif yazı kaya
kabartmalarında, mühürler ve bullalar üzerinde görülmektedir.
100
Dinçol 2001, 29.
101
Çilingiroğlu 1997, 151.
102
Schuler 1972-75, 401. Zimansky 1998, 160.
103
Çilingiroğlu 1984, 81.
104
Payne 2005, 335-336. ( Van Müzesi’nde bulunan bu parçaların kesin buluntu yerleri belli olmasa da, stil
özellikleri nedeniyle Giyimli Definesi’ne ait olabilecekleri söylenmektedir.)
105
Dinçol 1974, 113.
106
Çilingiroğlu 1997, 152.
29
ülkesinin merkezine götürdüğü bilinmektedir. İki kültür arasında hiyeroglif yazının
kullanım amaçlarındaki benzerlik bu transferler sonucu gerçekleşmiş olabilir.
Hiyeroglif yazı türünün kaplar üzerinde hacim ölçü birimi olarak kullanılması Hitit
İmparatorluk Dönemi’nde ve Geç Hitit Beylikleri’nde Demir Çağı boyunca
görülmektedir107. Urartu’da bulunan örneklerin büyük bir bölümü de aynı amaçla
kullanılmıştır. Bunlar içerisinde Geç Hitit hiyeroglifleriyle benzerlikler taşıyan en önemli
örnekler Altıntepe hiyeroglifleridir. Buradaki buluntular içerisinde depolama kaplarının
yanı sıra bronzlar üzerinde de bu tip yazı görülmektedir. Buradaki yazılar Geç Hitit yazı
sistemi ile yazılmıştır108. İki dilli olarak da tanımlanabilecek bu örnekler üzerinde görülen
Urartu kelimeleri, Luwi karakterleriyle yazılmıştır109. Bu örnekler içerisinden bronz
üzerinde bulunan bir tanesinin üzerinde yer alan yazı ile Karatepe’de bulunmuş Hitit
hiyeroglif yazılı metin arasında belirgin benzerlikler görülmektedir ve daha önce
bahsettiğimiz iki kültür arasındaki ilişkiye kanıt niteliğindedir110. Yazıt da a-wa-ku-x-tu adı
geçmektedir111. Bu adın Karatepe yazıtlarında geçen ve Assur’a vergi verdiği bilinen Que
kralı Urikki olduğu düşünülmektedir112. Bu okumalara dayanılarak bu bronz eserin Urikki
tarafından Urartu kralına yollanan bir armağan olabileceği öne sürülmektedir113. Bu fikir
doğru olarak kabul edildiğinde Assur’a vergi verdiği bilinen bu kralın Urartu ile ilişki
içerisinde olduğunu ve Geç Hitit mallarının Urartu Devleti içerisinde dolaştığı söylenebilir.
Bu da göstermeye çalıştığımız benzerliklerin ortaya çıkışına açıklık getirmektedir.
Örneklerde de görüldüğü gibi Urartu hiyeroglif yazılı belgeleri, çivi yazılı olanların
aksine oldukça kısadır. Bunların ses değeri taşımayan, sadece belli bir şeyi simgeleyen
ideogramlar olduğu da düşünülmektedir. Çavuştepe, Bastam ve Ayanis’deki örneklerde
görüldüğü gibi bazı depolama kapları üzerinde hem çivi yazısı hem de hiyeroglif yazı bir
arada görülmektedir114. Resmi devlet depoları içerisinde bulunan küplerin üzerindeki
işaretler vergi toplama ve merkezi denetim sırasında kullanılan standart değerleri temsil
ediyor olmalıdır115. Böyle bir kullanım kapların geldiği bölgelere göre, üzerindeki dilin
şeklinin belirlenmesinde önemli bir belirleyici olabilir. İki yazının aynı anda
107
Zimansky 1998, 160.
108
Dinçol 1974, 111.
109
Zimansky 1998, 160.
110
Steinherr 1958, 99.
111
Klein 1974, 78.
112
Steinherr 1958, 100-101.
113
Çilingiroğlu 1984, 84.
114
Çilingiroğlu 1997, 151.
115
Sağlamtimur 2005, 141.
30
kullanılmasının da, çivi yazısı bilmeyen memurlara yönelik olabileceğini düşünebiliriz.
Ancak, çivi yazısı bilmeyenler için kullanılmış olabilecek hacim ölçüleri ile kolay akılda
tutulabilecek ve herkes tarafından anlaşılabilecek işaretlerden oluştuğu düşünülen bu yazı
Urartu içerisinde uzun bir süre kullanılamamıştır116. Bu nedenle elimize geçen az sayıdaki
örnek kesin sonuçlara ulaşabilmek için yetersizdir.
Depolama kaplarının dışında farklı bir kullanıma örnek olan hiyeroglif yazıtlı iki
bronz plaka Urartu’da şimdiye kadar başka benzerleri bulunmayan eserlerdir. Urartu’da en
uzun hiyeroglif yazıtlı Budin Levhası üzerinde Assur ve Geç Hitit’de de örneklerine
rastladığımız “takdim sahnesi” yer almaktadır. M.Ö. 8. yy’a tarihlenen117 Kargamış’daki
benzer örnek sahne konusu ve tasviri bakımından Budin Levhasına benzetilebilir (res. 8).
Budin Levhası’nda tahtta oturan bir tanrı ve ona takdim edilen ve sunan kişiler vardı.
Tanrının kimliği tam olarak bilinmemektedir. Sahnenin üst kısmında ve figürlerin başları
üzerinde yer alan hiyeroglif işretler muhtemelen onların açıklayıcıları olabilir. Sahnede yer
alan figürler Urartu sanatında başka örnekleri olan tasvirlerdir. Bu açıdan Geç Hitit’le
ilişkisini kuramadığımız bu kabartmada geleneksel Urartu sanatıyla beraber Geç Hitit
yazısının birlikte gösterilmesi ilginçtir. Ne amaçla yapıldığını kesin olarak bilmediğimiz,
ancak adak levhası olması muhtemel olan bu parça anlatılan konu itibariyle Urartu’da çok
fazla görmediğimiz bir örnektir.
Budin Levhası’ndan başka Van Müzesi’nde yer alan ancak buluntu yeri belli
olmayan bir başka bronz levhada aslan üzerinde duran tanrı Haldi resmedilmiştir. Tanrının
karşısında bir keçi ve kadın yer almaktadır (bkz. res.7). Kadının başı üzerinde yer alan yazı
bu örneği benzer amaçla yapılmış diğer levhalardan ayırmaktadır.
Anadolu’da çeşitli dönemlerde çivi yazısı ile birlikte kullanılan hiyerogliflerin, arşiv
gibi resmi devlet kullanımlarından daha çok mühürler, depolama kapları ve halka açık
alanlarda görüldüğünü, ancak bu yazının Urartu’da dar bir alanda sembolik amaçlı
kullanıldığını söyleyebiliriz. Sonuç olarak, Urartu’nun Geç Hitit Beylikleri ile ilişkiye
geçtiği dönemlerde başlayan hiyeroglif yazının kullanımı, devletin batısındaki bu
beyliklerin kültürel etkilerinin bir yansıması olarak görmemiz yanlış olmayacaktır.
116
Dinçol 2004, 125.
117
Mallowan 1972, 4-5.
31
III. Din
Farklı beyliklerin bir araya gelmesiyle oluşan Urartu Devleti’nin çok kültürlü bir
yapıya sahip olduğu, devlet dinininde görülen tanrı çeşitliliğinden de anlaşılabilmektedir.
Olasılıkla devleti oluşturan birliktelik içerisindeki beyliklerin tanrınlarından oluşan Urartu
resmi dininde tanrıların önemi ve sırası, ait oldukları beyliklerin gücüne ya da nüfusuna
orantılı olmalıdır. Urartu topraklarında kutsanan tüm tanrıların toplandığı Urartu dini
içerisinde, farklı halkların inançlarından tanıdığımız tanrıların karşılıkları olan isimler yer
almaktadır118.
İşpuini dönemine ait Meherkapı yazıtı119, devlet dini ile ilgili en geniş bilgilere
ulaştığımız kaynaktır. İşpuini’den önce Urartu’daki tüm tanrıları kapsayan ve halka sunan
bir başka yazıtın bulunmaması, devlet dininin bu dönemde bir düzenlemeye tabi
tutulduğunu düşündürmektedir120. Yazıtta, kutsanması istenen 78 tanrı ve tanrıça
isimlerinin yanında kutsal dağ, nehir ve kentlerin adları da belirtilmiştir. Ayrıca, adı geçen
tanrı ve tanrıçalara sunulması istenen kurbanla da bu yazıttan öğrenilebilmektedir121.
Burada görülen tanrı adların büyük kısmı Hitit, Hurri ve Assur dininden tanıdığımız ve
dönem içerisinde birçok topluluk tarafından kutsanmış tanrıları temsil etmektedir122.
118
Hurrili Tešub ve Hepatın Urartu’daki karşılığı Teišeba ve Huba’dır. Ayrıca Meher Kapı yazıtında farklı
kentlerin, (Kumenu kenti gibi) tanrılarınında kutsandığı görülmektedir.
119
Kayaya oyulmuş bu yazıt, Van’ın kuzeyinde, Toprakkale’nin batısındaki Zımzım Dağ’da bulunmuştur.
120
Çilingiroğlu 1994, 45.
121
Sarduri oğlu İşpuini ve İşpuini oğlu Minua bu kapıyı Efendi tanrı Haldi’ye yaptırdılar ve bir ferman
çıkardılar:
Tanrı Haldi’nin, tanrı Teişeba’nın, tanrı Şivini’nin ve bütün tanrıların..
Tanrı Haldi’ye altı oğlak kesilsin; kurban olarak:
Tanrı Haldi’ye 17 boğa ve 34 koyun;
Tanrı Teişeba’ya 6 boğa ve 12 koyun;
Tanrı Şivini’ye 4 boğa ve 8 koyun;
Tanrı Hutuini’ye 2 boğa ve 4 koyun;….(Payne 2006, 42-46.)
122
Zimansky 1998, 86.
32
merkezinden uzak olan bir bölgede bulunan Musasir kenti, Urartu Devleti’nin sınırlarının
genişlemesiyle onun koruması altına alınmıştır 123.
Meherkapı yazıtında tanrı Haldi’den sonra ikinci sırada Hurri kökenli olan ve Doğu
Anadolu’da da tapım görmüş savaş ve hava tanrısı Teişeba vardır. Demir Çağı boyunca
Geç Hitit Beylikleri’nde de çok sık karşımıza çıkan bu tanrının iki kültürde de benzer
tasvirlerinin yapıldığı görülmektedir124. M.Ö. 2. binde Hurri toplumunda oldukça yaygın
olan bu tanrı, hava tanrısı olarak tapım görmüştür ve Urartu pantheonuna muhtemelen
Haldi’den daha geç bir zamanda gelmiştir125.
Urartu dininde ikinci tanrı konumunda olan Teişeba, ülkenin hemen her yerinde
kutsanmıştır. Farklı bölgelerden ele geçen yazıt ve adak eşyaları üzerinden bu tanrının adı
hemen Haldi’nin arkasından gelmektedir126. Transkafkasya’da Urartu’nun yönetim ve
ekonomide önemli bir merkezi olan ve tanrı Teišeba’ya adanmış olan, Karmir-Blur/
Teişebani kenti bu Hurri kökenli tanrının Urartu içerisinde taşıdığı önemi açıkça
göstermektedir127. Tanrıya adanmış büyük bir kutsal alanın dışında idari ve ekonomik
amaçlı yapılarla önemli bir merkez olan kentte, devlet sanatına örnek çok önemli buluntular
ele geçmiştir. Ele geçen bu buluntular arasında bronz eserler üzerinde tanrı Teişeba’nın
tasvirleri de yer almaktadır128. Urartu Devleti’nde gördüğümüz, kralların kendi adına inşaa
ettirdiği krali kentler, ülkenin yönetiminde önemli birer merkez konumunda olmuşlardır.
Arabuni ve Teişbani gibi tanrılara adanmış kutsal kentlerin de devlet içerisinde önemli idari
ve dini merkezler arasında yer aldığı görülmektedir.
123
Salvini 2006, 196.
124
Nieling 2004, 313.
125
Wartke 1993, 124.
126
“...Rusa der ki:
Haldi kapısı konusunda, ferman çıkardım, gerçekten:
Yeni taınakta tanrı Haldi’ye bir oğlak kesilsin ve tanrı Haldi’ye bir boğa,
tanrı Teišeba’ya bir koyun ve tanrı Šivini’ye bir bir koyun kurban edilsin...”
( Karmir-Blur’daki susi tapınağına ait bir yazıt, Payne 2006, 286-287).
127
Bu tanrıya adanmış iki şehir vardır. Şehirlerden bir tanesinin kuruluşuna ilişkin Rusa dönemine ait, bir Urartu
kalesinde bulunan yazıtta şehrin yapılış amacının yanında burada tanrıya bir de tapınak inşaa edildiği
görülmektedir:
“Toplam 23 kralın hepsini tek bir yıl içerisinde yendim,
Erkek ve kadınları Biainili Ülkesi’ne sürgün ettim,
Haraç toplama yılına geldim.
Bu kaleleri bu ülke için yaptırdım…
Tanrı Teišeba’nın kalesini kusursuz bir şekilde yaptırdım.
Oraya Teišeba Şehri adını verdim.
Biainili Ülkesi’nin güçlendirilmesi ve düsman ülkelerinin bastırılması için (yaptırdım).
Rusa der ki: Her kim bu yazıtı tahrip ederse...” (Payne 2006, 270).
128
Piotrovskii 1967, 92.
33
Meherkapı yazıtında Haldi, Teişeba ve Šivini’den sonra gelen tanrı ve tanrıçalar
arasında başka Hurri kökenli olanlar yer alsa da bu tanrıların Urartu’ya geliş kaynakları
hakkında söyleyecek çok fazla bilgimiz yoktur. Ayrıca Hurri kökenli tanrılardan diğerleri
Teişeba kadar Urartu dininde etkili olamamıştır. Urartu yazıtlarında pek çok tanrıdan
sadece bir kez söz edildiğini görülmektedir. Bunun aksine hemen her kral döneminde baş
tanrı Haldi’nin gücü vurgulanmıştır ve her yerde tanrı kutsanmıştır. Haldi’den sonra en
güçlü konumdaki Teişeba ise yazıtlarda ençok görülen ikinci tanrıdır. Ayrıca Haldi’den
sonra kabartmalar üzerinde en sık görülen tanrıdır.
Urartu ve Geç Hitit tanrıları arasında kurulabilecek benzerliklerin dışında iki kültür
arasında bazı ilginç benzerlikler de vardır. Bunlar yine din ve ölü gömme geleneğinin
ayrıntılarında karşımıza çıkar. Altıntepe örneğinde görüldüğü gibi Urartu’da aynı anda
farklı gömme teknikleri görülmektedir. Devletin merkezinde kral ve prensler Van
129
Orthmann 1971, Kratepe B/3,
130
Niehr 2004, 416-417.
131
Işık 1985, 80, resim 5.
132
age 76, resim 1.
133
Kef Kalesi’ne ait Van Müzesi’nin bahçesinde yer alan bir örnek buna örnek olarak gösterilebilir. Aynı alanda
bulunan yazıta göre tarihlendirmesi yapılan kabartma muhtemelen II. Rusa Dönemi’ne aittir.(Burney 1958, 214-
215-216.)
34
Kalesi’ndeki kaya mezarlarına gömülürken, sıradan halk toplu mezar alanlarında farklı
tekniklerle gömülmüştür. Yakma ve gömmenin aynı dönemde görülmesi krallık
içerisindeki inanç çeşitliliğini göstermektedir134. Urartu’da çok sayıda olmasa da görülen
yakma geleneği daha erken dönemlerde Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde görülmektedir.
Geç Hitit Beylikleri’nde özellikle Hamat ve Kargamış’da da görülen bu geleneğin135 Doğu
Anadolu’ya hangi yolla geldiği tartışmalıdır. Sınırları genişlemiş ve farklı toplulukları
bünyesinde barındıran Urartu Krallığı’nın farklı gelenekleri yaşatması muhtemeldir136.
Habibuşağı nekropolündeki ölü yakma tekniklerinin, Geç Hitit Osmankayası ve Ilıca ile
benzerlikler taşıması, birbirine yakın bu bölgelerde sağlanan kültürler arası ilişkiden
bahsedilebilir137. Ancak bu tekniğin Anadolu’da pek çok bölgede görülmesi doğrudan bir
ilişkinin aranmaması gerektiğini düşünülebilir. Urartu’da halkın bir çok tabakasında
kullanılan bu teknik Van Kalesi gibi ülkenin merkezindeki örneklerde de görülmektedir138.
134
Zimansky 1998, 89.
135
Woolley 1953, 250.
136
Toprakkale’de farklı teknikler aynı anda kullanılırken Çavuştepe’de yakma yoluyla ölü gömme tekniği daha
ağırlıklı görülmektedir.
137
Işık 1987, 559.
138
Van Kalesi’nin güney yamacında kayalara oyulmuş mezarların içerisinde urneler yer almaktadır. Bu örnekler
Urartu’da soylular tarafından da Urartu’ya yabancı bir geleneğin kullanıldığını göstermektedir. (Sevin 1980,
155-156.)
35
IV. Madeni Eserler
139
Genellikle bronz örneklerine rastlanan Urartu kemerleri arasında daha az sayıda da olsa gümüş olanlar
bulunmaktadır (Özgüç 1983, 33-37).
140
Urartu kemerleri ile ilgili geniş bilgi için bkz. Kellner 1991, Seidl 2004.
141
Seidl 2004, 137.
142
age 122, tablo 93.
36
üzerinde gördüğümüz tasvirler Geç Hitit örneklerinde çoğunlukla taş kabartmalar
üzerinde yer almaktadır. Ayrıca bazı madeni eserler üzerinde de azda olsa benzer
sahneler görülmektedir. Yapılar üzerindeki orthostad parçalarında ve mezar
stellerinde yer alan Geç Hitit sanat örneklerinin Urartu sanatında birebir kopya
edilmese de, konu itibariyle esin kaynağı olabileceği düşünülebilir.
143
Bonatz 2000, 52 resim 7.
144
Kellner 1991, tablo 69 resim 269.
37
orthostad parçalarında görülen bu sahnelerin, Urartu’da soylu sınıfın (?) günlük
yaşamda kullandığı kemerlerde yer alması bunların estetik amaçlı yapıldığını
düşündürebilir.
145
Taşyürek 1978, 202.
146
Geç Hitit Beyliklerinde yemek sahnelerinin görüldüğü kabartmalarla ilgili bkz. Orthmann 1971, Bonatz 2000,
Bonatz 2000a.
147
Genellikle karşılıklı oturan kişilerin biri erkek diğeri de kadındır. Ancak Urartu’da da olduğu gibi kimi zaman
masanın başında tek kişinin oturduğu örneklerde vardır (Bonatz 200, 61 resim 18).
148
Bonatz 2000, 60 resim 16.
149
Symington 1996, resim 16b.
150
Orthmann 1971, resim B15.
151
Merhav 1991, 253.
38
Geç Hitit sanatında yemek sahnelerinde masanın etrafında oturan figürler de
dönemin modasını yansıtmaktadır. Giyilen kıyafetler ve saç biçimleri ait oldukları
kültürlerin genel özelliklerinde yabancı olmadığımız görünümlerdir. Erkek figürlerde
ucu kıvrık, başı takke gibi oturmuş saç tasvirleri Geç Hitit sanatında sıkça
görülmektedir152. Erkek figürünün karşısında oturan kadın figürlerinde de aynı
benzerlikler söz konusudur. Genellikle başı örten manto şeklindeki kıyafetler bir çok
kabartmada karşımıza çıkmaktadır153. Geç Hitit kabartmaları üzerinde değişmeyen
bir başka tasvir de masanın üzerinde duran yiyeceklerdir. Üst üste dizilmiş yarım ay
şeklindeki yiyecekler kimi zaman tek başına dururken, kimi örneklerde masanın
üzerinde yemekle ilgili başka nesneler de görülmektedir. Urartu sahnelerinde de
masanın üzerindeki nesneler Geç Hitit’dekilerle aynıdır. Özellikle bazı örneklerde
hemen hemen aynı tasvirler görülmektedir (res. 17)154.
Şimdiye kadar Geç Hitit kabartmalarında tarif edilen nesnelerin hemen hepsi
Urartu kemerleri üzerinde de görülmektedir. Ancak kemerler üzerinde kabartmalara
göre bazı farklılıklar vardır. Urartu sahnelerinin merkezinde çoğunlunlukla kadın
vardır. Masanın etrafında genellikle kadınlar oturmaktadır (genelde tek başına). Bu
da, bu kemerlerin kadınların kullanımına yönelik olabileceklerini düşündürür. Kadın
figürlerinin görünümünde iki kültür arasındaki önemli bir benzerlik ellerin duruş
şeklidir. Genellikle sol ellerde bir kase durmaktadır. Havada, yüze yakın bir alanda
görülen bu kaselerin seromonide önemli bir yeri olduğu düşünülmelidir (res. 18-19).
Urartu kemerlerindeki kadın figürleri üzerindeki kıyafetler de büyük ölçüde Geç
Hitit örneklerindekilere benzemektedir. Başı örten kıyafet işlemesinde farklılıklar
olsa da kullanım şekilleri aynıdır. İşlenen madenden kaynaklı olabilecek bu
farklılıklarda yerel sanatçıların el becerileri de değerlendirmelerde göz önünde
bulundurulması gereken bir noktadır.
152
Bonatz 2000, tablo VIII C1, tablo IX C7.
153
age tablo XX C59.
154
Kellner 1991, tablo 70 resim 279. Bonatz 2000, tablo X C15.
39
yorumu olarak da düşünebileceğimiz bu nesneyi Geç Hitit kabartmalarında sadece
bir örnek üzerinde tespit edebilmekteyiz155.
155
Bonatz 2000, tablo XI C16.
156
Bazı örneklerde masanın diğer tarafında oturan figürün karşısında da görülmektedirler.
40
ilişkilerden kaynaklı Geç Hitit örnekleri model alınarak kullanılmaya başlanmış
olabilir. Özellikle kemerler üzerinde görülen bu sahneler, at koşum takımı
parçalarında ve bronz kaplar üzerinde de karşımıza çıkmaktadır. Geç Hitit
örneklerinden etkilenmenin olduğunu düşündüren en önemli etkenler, sahnelerin
duruşundaki benzerliktir.
157
Çilingiroğlu 1984, 53.
158
Merhav 1991, 53.
159
Kellner 1991, 29, tablo 1 resim 1-8.
160
Seidl 2004, 101, tablo 17, 24.
41
orthostadlarından bildiğimiz bu sahneler özellikle Zincirli ve Kargamış’da sıkça
karşımıza çıkmaktadır. Assur’da da benzer sahnenin işlendiği örnekler görülse de
(res. 25), Zincirli’deki savaş arabası tasviri ile Urartu yapımı sahnenin benzerliği
daha dikkat çekicidir (res. 26-27)161. İşpuini dönemine ait bir pektoral üzerinde de
aynı sahnenin görülmesi, bu sahnenin Urartu’ya çok da yabancı olmadığını
göstermektedir. Ancak sahnede arabanın, savaşçıların ve yerde yatan askerin iki
sahnedeki benzerlikleri, eser üretiminde bir etkilenme olabileceğini gösterir. Bu denli
benzerliğin dönem içerisinde tesadüf olarak ortaya çıkması çok da gerçekçi değildir.
Bunların temelinde, daha önce değinilen yakın siyasal ilişkiler olmalıdır. Zincirli’de
bir orthostad? parçası üzerinde yer alan ve aynı arabada gösterilen Urartu ve Geç
Hitit askerinin tasviri de sanat eserleri üzerinde görülen sahnelerin rastlantı sonucu
olmadığını açıkça göstermektedir. Eserler üzerinde görülen bu benzerlikler, yaşanan
siyasal gelişmelerin birer yansıması olarak da algılanabilir.
Urartu’da daha çok batı ile ilişkilerin yoğunlaştığı dönemlerde üretilen tüm
bu eserler üzerinde, Geç Hitit ile farklı malzeme işlemeciliğin yarattığı değişiklikler
açıkça görülmektedir. Eserler üzerindeki ince detaylarda Urartu’nun kendi stil
özellikleri hakimdir. Ancak sahnelerin kullanım şekli ve tasvirlerde Geç Hitit
örnekleriyle önemli benzerlikle vardır. Bu konuda değinilmesi gereken bir nokta
Assur etkili özelliklerdir. Aynı eser üzerinde, Assur kaynaklı olabilecek bazı
özellikler görülmektedir. Ancak dönem içersinde görülen siyasi ilişkilerin gelişimi ve
kültürler arasında ki alışveriş göz önünde bulundurulduğunda, bu etkilenmenin
Kuzey Suriye üzerinden olabileceğini düşünübilir. Assur etkili bu özelliklerin Geç
Hitit sanatında da görülmesiyle bunların, Urartu’ya bu bölgelerle sağlanan ilişkiler
sonucu taşınmış olması ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır. Assur’a göre daha
yakın ilişkiler kurulan Geç Hitit Beylikleri’nden Assur sanatına ait parçalar tanınmış
ve bu beyliklerde de benimsenmiş bu özellikler Urartu kültürü içerisinde yer almış
olmalıdır.
161
Zincirli’deki bu orthostad parçası için bkz. Luschan resim 39. Orthman 1971, resim B/1.
42
B. Madalyonlar:
Diğer buluntu gruplarına göre sayıları çok fazla olmayan, ancak Geç Hitit ve
Urartu kültürü arasındaki ilişkiye kanıt olabilecek en güzel örnekler arasında kabul
edebileceğimiz Urartu madalyonlarının bir kısmı, Toprakkale ve Giyimli? gibi
merkezlerden ele geçmiştir. Ancak elimizdeki diğer madalyonların geldikleri alanlar
ve dönemlerine ait kesin bilgi bulunmamaktadır. Urartu buluntuları arasında sadece
yedi tane madalyon tespit edilebilmiştir. Bunlardan iki tanesi altın, üç tanesi gümüş,
diğer iki tanesi de bronzdur162. Elimizdeki önemli örneklerin üzerindeki sahnelerde
tahtta oturan bir tanrıça163, tahtta oturan bir tanrı164, boğa üzerinde duran bir tanrı165
ve aslan üzerinde duran tanrı yer almaktadır166(res. 28-29-30-31). Bazı Geç Hitit
madalyonları üzerinde yer alan sahnelerle, resim 31’deki Urartu madalyonu
arasındaki benzerlik iki grup arasında bir bağın olabileceğini düşündürmektedir.
162
Kellner 1991, 164.
163
Toprakkale’den ele geçmiş bir altın madalyon ( Meyer 1955, resim 210).
164
Bronz madalyon. Buluntu yeri belli değildir. M.Ö. 7. yy’a tarihlenmektedir( Kellner 1989, resim 46).
165
M.Ö. 7. yy’ a tarihlenen bronz madalyon (Kellner 1974, resim 1).
166
Altın madalyon. M.Ö. 7. yy.( Kellner 1980, resim 18).
167
Kellner 1991, 167.
43
gösterilen nesnenin de ne olduğu cinsi gibi açık değildir. Elinde ok ve yay tuttuğu
için akla ilk gelen çifte sadakdır. Ancak Zincirli’de ki benzerlik kurduğumuz
madalyonlarda, figürün arkasında bir güneş gösterilmiştir. Ucu nokta şeklinde
gösterilen güneş parçaları Urartu olduğu düşünülen madalyonda, yukarıda sadak
olarak bahsettiğimiz nesnelerle benzerlik taşımaktadır. Bu benzerlik, Urartulu
sanatçıların gördüklerini yanlış yorumlaması sonucunda olabileceği gibi, aynı
sembollerin farklı sanat üslupları kullanan sanatçılar tarafından yapılmış olmasından
da kaynaklı olabilir.
44
buluntu grubunu oluşturan bu buluntular üzerinde yer alan sahnelerin bir etkilenme
sonucumu ortaya çıktığı yoksa, madalyonların sahneleriyle ortak inanışlarımı
yansıttığı açıkdeğildir. Örnek olarak gösterebileceğimiz ve Urartu olarak tanımlanan
pektorallerinde de buluntu yerlerinin kesin olmaması, madalyonlarla aynı kaynakdan
gelmiş olabileceklerini düşündürmektedir170.
170
Kellner 1980, 85 res. 3 ( Toprakkale’deki altın madalyonla benzer sahneye sahip bu pektorak üzerinde tahtta
oturan bir tanrıça ve etrafındaki kadınlar gösterilmektedir).
45
C. İğneler:
Urartu Dönemi’ne ait ele geçen en büyük buluntu grubundan bir tanesini
takılar oluşturmaktadır. Bu grubun içerisinde elimize en çok geçen örnekler
iğnelerdir. Genellikle bronzdan yapılmış olan iğneler, daha az sayılarda da olsa başka
madenlerden de yapılmıştır. Halkın hemen her kesimi tarafından kullanıldığı
düşünülen bu takılar özellikle Urartu mezarlarından yoğun olarak ele geçmiştir.
Buluntu yerlerinin mezar alanlarında yoğunlaşmasından kaynaklı ölü kültüyle ilişkisi
olabileceği düşünülen iğneler Urartu’da 8. yy.’dan itibaren görülmektedir.
171
Yıldırım 1989, 6.
172
Yıldırım 1987.
46
olan Urartu iğnelerinin Geç Hitit Beylikleri’nde kabartmalarda görülen örneklerle
ilişkili olabileceği literatürde yer almaktadır173.
173
Nieling 2004, 312.
174
Yıldırım 1989, 24.
175
Erhat 2000, 119.
176
Yıldırım 1989, 25.
177
Zahlhaas 1991, 186.
47
D. Miğferler:
Urartu alanlarından ele geçen bir çok askeri buluntunun içerisinde önemli bir
yer tutan miğferler tek bir tipe tabi değildir. Özellikle Assur örnekleriyle benzerlikler
taşıyan bu buluntular, sadece kullanım amaçları yönünden değil, üzerlerindeki
süslemelerle de oldukça dikkat çekicidir178. Daha yaygın olarak kullanıldığı bilinen
miğfer tipleri, Assur’dan da tanıdığımız huni biçimli miğferlerdir. Üzerinde yazıtlı
örneklerden bu tip miğferlerin İšpuini döneminden II. Rusa dönemine kadar
kullanıldığı görülmektedir179.
Urartu askerlerinin kullandığı bir diğer miğfer tipi ise sorguçlu miğferlerdir.
Urartu’da en erken sorguçlu miğfer tasvirleri, III. Şalmaneser dönemine ait olan
Balawat Kapısı üzerindeki kabartmaları üzerinde Urartu askerleri tarafından
kullanılmaktadır (res. 34). Bu kabartmaların dışında Urartu askerlerinin bu tip
miğferleri kullandığına daha kesin kanıt olabilecek örnekler Altıntepe’den
gelmiştir180.
Geç Hitit kabartmalarında Urartu örneklerinden daha erken dönemlere ait olduğu
düşünülen bu miğfer tiplerinin Urartu kültürüne, daha önce de değindiğimiz farklı
unsurlarda olduğu gibi, Geç Hitit ilişkileri sonucu girmiş olabileceği düşünülebilir.Geç
Hitit kabartmalarında görülen bu miğferlerin tasvirleri Zincirli, Kargamış ve Karatepe181
orthostadlarında karşımıza çıkmaktadır. Bu örnekler içerisinde en erken tarihli olanlar
Kargamış’da Katuwas’ın askerlerinin başında görünenlerdir182. Yaklaşık tarihi M.Ö.
1000 ile 900 arasında olabilecek bu dönem, Urartu’nun ilk kralı olarak kabul edilebilecek
Arame’den önceki döneme denk gelmektedir.
Elimizdeki örnekler az olsa da, iki kültür arasında görülen ortak kültür elemanları
içerisinde sorguçlu migferler yer almaktadır. Ancak bu miğferlerin tarihsel gelişimi daha
detaylı bir çalışmanın konusudur. Urartu’dan elimize çok fazla buluntu geçmediği için,
değerlendirmeler daha çok Assur kabartmalarında yer alan sahnelere üzerinden
178
Benzer Urartu- Assur miğfer tiplerine yönelik geniş bilgi için bkz. Born 1995.
179
Seidl 2004, 64.
180
Barnett, 1953, 7-8 res. 2 A-C.
181
Orthmann 1971, Karatepe A/32.
182
Orthmann 1971, Kargamış H/12.
48
yapılabilmektedir. Ancak daha önceki bölümlerde de değinilen bu kabartmaların gerçeği
ne kadar yansıttığı tartışmaları yine ksein bir değerlendirme yapılmasını engellemektedir.
49
E. Fibulalar:
183
Köroğlu 2005, 34.
184
Muscarella 1965.
185
Zalhaas 1991, 186.
186
Öğün 1979, 178.
187
Orthmann 1971, İvriz 1.
188
Orthmann 1971, Karatepe B/2.
50
V. Diğer Küçük Buluntular
Fildişi eserler gibi Urartu olarak tarihlemesi yapılan ancak buluntu yerleri ve
kesin tarihleri belli olmayan bazı mühürler üzerinde de Geç Hitit sanatıyla ortak
unsurlar görülmektedir. Ancak Urartu mühürlerindeki sorular, bu grup eserin de
konumuza örnek olarak gösterilmesini engellemektedir. Ayrıca Urartu sanatında
önemli bir grubu oluşturan kalkanlar ve kazanlar da önemli köken tartışmaları
taşımaktadır. Ancak daha geniş bir çalışma konusunda göz önünde bulundurulması
gerekli önemli örneklerdir.
189
Kuzey Suriye’deki fildişi buluntularla ilgili detaylı bilgi için bkz. Winter 1976.
190
Çilingiroğlu 1984, 43-50.
51
SONUÇ
İlk kez M.Ö. 13. yy’da Assur yazıtlarında görmeye başladığımız Uruadri
varlığı, M.Ö. 9. yy’a kadar Nairi Beylikleri ile birlikte Doğu Anadolu’da ki en
önemli güç olarak karşımıza çıkmaktadır. Yarı göçer bu toplulukların birleşiminden
oluşan Urartu Krallığı ise M.Ö. 9. yy’da I. Sarduri ile birlikte ilan edilmiş ve M.Ö.
7.yy’da II. Rusa dönemine kadar varlığını sürdürmüştür. II. Rusa’dan sonra
zayıflayan krallık M.Ö. 6. yy’da ise tamamen yıkılmıştır.
52
edebildiğimiz bu seferler, Urartu kültürünün batısındaki kültürlerle tanışmasını
sağlamıştır. Geç Hitit Beylikleri üzerinde kurulan Urartu hakimiyeti, Assur’un kendi
iç karışıklıklarıyla birlikte bölgede gücünün zaıflamasına ve beyliklerin Assur’a karşı
bir koalisyon kurmasına neden olmuştur.
İlk kez Menua ile başlayan batı seferlerinin, II. Rusa Dönemi’ne kadar
devam ettiği Urartu yazıtlardan takip edilebilmektedir. Bu seferlere ilişkin elimizde
yaklaşık on adet Urartu yazıtı bulunmaktadır. Krallar yazıtlarında sefer
düzenledikleri bölgeri ve bu bölgelerden elde edilen ganimetleri açıkça dile
getirmektedir. Bölgeden seferler sonrası elde edilen hammadde, Geç Hitit malları ve
esirlerinin Urartu’nun merkezine kadar ulaştığı yine bu yazıtlardan
anlaşılabilmektedir. I. Argišti yazıtlarında da sıkça değinilen bu ganimetler, Urartu
kültürü içerisine pek çok yabancı unsuru taşımış ve bunların Urartu kültürü
içerisinde yer almasını sağlamıştır. Urartu krallarının hemen hepsi tarafından
uygulanan esir transferleri Urartu kültürü içerisinde Geç Hitit unsurlarının
görülmesinin en önemli nedeni olmalıdır. I. Argišti Dönemi yazıtlarında anlatılanlar
Geç Hitit bölgelerinden alınan esirlerin ülkenin uç bölgelerindeki inşaa
faaliyetlerinde kullanıldığını açıkça göstermektedir. Arin-Berd’deki Susi tapınağı ile
Kargamış’daki tapınak arasında anlatılan benzerlikler I. Argišti’nin yıllıklarında
anlatıldığı gibi inşaasında yabancı esirlerin kullanılmasıyla oluşmuş olmalıdır.
Bunların yanında Assur gözüyle yapılmış Balawat Kapısı kabartmalarında ki Geç
Hitit ve Urartu tasvirleri arasında görülen benzerlikler erken dönemlerden itibaren
kültürler arasıda yakın bir ilişkinin kurulduğunu göstermektedir.
Mimari dışında Urartu dini içerisine girmiş Hurri kökenli tanrılar, yine esir
transferleri sonucu ortaya çıkmış olmalıdır. Ele geçirdikleri toprakların tanrılarını
kutsayan Urartu dini Geç Hitit Beylikleri’nde karşılaştığı ve aldıkları esirlerin
inandığı tanrıları da kutsayarak kendi tanrıları arasına dahil etmiş olmalıdır. Ancak
bazı erken örnekler, krallığın kuruluş evresinden itibaren bu tanrıların Urartu dini
içerisinde yer almış olabileceklerini de düşündürmektedir. Bunlar krallığı oluşturan
beylikler arasında güneyden gelenlerin katkıları sonucu devlet dini içerisine girmiş
olabilir.
Dinde olduğu gibi dil konusunda da Geç Hitit beylikleri ile Urartu kültürü
arasında bir ilişki kurulabilmektedir. Urartu dili, M.Ö. 8. yy’da ülkenin batı
53
sınırlarının Fırat Nehri’ne kadar ulaştığı dönemde Assur’dan alıp geliştirerek
kullandığı çivi yazısının dışında yeni bir dille tanışmıştır. Hitit İmparatorluğu’nda ve
onun ardılı konumundaki beyliklerde yaygın olarak kullanılan hiyeroglif yazı daha
basit bir sistemle Urartu’da da bir dönem kullanılmıştır. Bu dil, beyliklerden alınan
eserler üzerinde Urartu merkezlerine hatta depolarına girmiş olmalıdır. Ayrıca alınan
esirlerin ve zanaatkarlarında bu dili kullandıkları ve Urartu’da ticaret için elverişli bir
hale getirdikleri düşünülebilir.
54
olarak daha güçlü olduğu Geç Hitit Beylikleri’nin kültüründen etkilenmesi
sağlamıştır. Dönem için aşılması imkansız gibi görünen Toroslar ve Fırat Nehri
aşılmış ve farklı kültürel unsurları barındıran Kuzey Suriye kültürü askeri ya da ticari
yollarla dönemin merkezi Tušpa’ya kadar ulaşmıştır. Doğu Anadolu’da yeni
şekillenmeye başlamış bir kültür, kökleri daha eskiye dayanan ancak siyasi olarak
daha zayıf beylikler kültürü tarafından önemli ölçüde etkilenmiştir.
55
Geç Hititler’e Yönelik Urartu Yazıtları
1. Minua Yazıtları
A. Palu yazıtı:
191
Payne 2006, 70-71; UKN: No. 39.
56
B. Bağın Yazıtı:
192
Payne 2006, 76; UKN: No. 42.
57
C. Eski Van Şehri, Surp Pogos Kilisesi Yazıtı:
Üst yüzü :
“Tanrı Haldi, kendi mızrağıyla sefere çıktı ve...ele geçirdi.
Tanrı Haldi’nin mızrağı güçlüdür. Tanrı Haldi’nin kudretiyle, İšpuni
oğlu Minua sefere çıktı. Tanrı Haldi önden gittti. Minua der
ki:...Babanahi Ülkesi’ni yaktım. Aynı yıl... Qalibilia Şehri’ni...dere(?)
Ususua Ülkesi’nin Arpuia Şehri’ni, Hulmeru Şehri’ni, Tušurehi
boyu... Marma bölgesinden , Eruni Şehri’ni... Qirpununi Şehri’ni ve
Uliba Ülkesi’ni ele geçirdim... yaktım. Dirgu Ülkesi’ni Išala
Şehri’ni...ele geçirdim, ülkesini yaktım... kadar yolculuk(?) yaptım.
Qumenu Bölgesi’nden Ašuri Ülkesi’ne kadar... 155 insan (bu)
yılın(esir sayısı)dır. Kimilerini öldürdüm ve kimillerini de canlı
götürdüm. Onlardan erkekleri orduya aldım.”
Sağ yüzü:
“Tanrı Haldi’nin kudretiyle İšpuni oğlu Minua der ki: ... Mana
Ülkesi’ne karşı sefere çıktığım zaman(bu) ülkeyi yakıp yıktım. Aynı
yıl, orduyu çağırdım ve sefere çıktım... Šurisilini Şehri’nin ülkesini
ve Tarhigama Şehri’ni ele geçirdiler... Šada’alehi boyu... Hati Ülkesi
tarafındaki Mele Irmagı’nın kıyısındaki... Alzi Ülkesi’nin...
bölgesinden, 2.113 bu yılın(esir sayısı)dır. Kimilerini öldürdüm ve
kimilerini de canlı götürdüm. Onlardan erkek olanları orduya
aldım193.”
193
Payne 2006, 62;UKN: No. 28.
58
2. I. Argišti Yazıtları
A. Horhor Yazıtı:
II. Sütun :
“..1.280... at, ...büyükbaş hayvan ve 126.000 küçükbaş hayvan
sürüp çıkardım. Argišti der ki: Tanrı Haldi uğruna bu
kahramanlıkları bir yıl (içinde) yaptım. Argišti güçlü kral, büyük kral
ve Tušpa Şehri’nin kahramanıdır.
Tanri Haldi, kendi mızrağıyla sefere çıktı. Hati Ülkesi’ni ele geçirdi
ve (kral) Hilaruada’nın Ülkesi’ni ele geçirdi. Onları Argišti önünde
yere çaldı. Tanrı Haldi güçlü ve Tanrı Haldi’nin mızrağı güçlüdür.
Tanrı Haldi’nin büyüklüğü, Minua oğlu Argišti der ki: (onların)
ilahi büyüklüğünden (yardım) istediğim için efendi Tanrı Haldi’ye,
Tanrı Teišeba’ya ve tanrı Šivini’ye ve Bianilili Ülkesi’nin bütün
tanrılarına yalvardım. Tanrılar bana kulak verdiler. Minua oğlu
Argišti der ki: Tanrı Haldi ordunun önünden gitti. Hati Ülkesi’ne
karşı sefer çıktım. Niriba Ülkesi’nin vadisini (?)ele
geçirdim,...Ülkesinin tahkimatlı () Urmani Şehri’ni güç kullanarak
aldım. Krali şehir () Adani’yi ele geçirdim. Tanrı Haldi’nin
büyüklüğü ile Hati Ülkesi’ne karşı sefere çıktım. Tuatehi boyunun
bölgesini ve Melitea Şehri’nin güney (?) (tarafinı) bıraktım ve
Melitea Irmağı’nın havzası(?)... altındaki Piteira Şehri’ne Mermua
Ülkesi’ne Qa()anni Ülkesi’ne kadar ilerledim...Erkek ve kadınlar
götürdüm. Kaleleri yerle bir ettim ve şehirleri yaktım. 2.539 delikanlı,
8.698 canlı erkek ve 18.047 kadın götürdüm, toplam 29.284 kişi (o)
yılın esir sayısıdır. Kimilerini öldürdüm ve kimilerini de canlı
götürdüm ...at, 17.962 büyükbaş hayvan ve küçükbaş hayvan sürüp
çıkardım. Minua oğlu Argišti der ki: Tanrı Haldi uğruna bu
kahramanlıkları bir yıl (içinde) yaptım.
Tanrı Haldi, kendi mızrağıyla sefere çıktı. Etiuni Ülkesi`ni ele geçirdi
ve Qehu Şehri’nin Ülkesi’ni ele geçirdi. (Onları) Argišti önünde yere
çaldı. Tanrı Haldi güçlü ve Tanrı Haldi’nin mızrağı güçlüdür. Tanrı
59
Haldi’nin büyüklüğüyle Minua Oğlu Argišti sefere çıktı, Tanrı Haldi
önden gitti. Argišti der ki gölün kıyılarında (?) bulunan Qehu
Şehri’nin Ülkesi’ni ele geçirdim ve Alištu Ülkesi’ne kadar ilerledim.
Erkek ve kadınlar götürdüm. Tanrı Haldi’nin büyüklüğüyle Minua
Oğlu Argišti der ki: Bianili Ülkesi’nin güçlendirilmesi ve düşman
ülkesinin bastırılması için, Irpuni Şehri’ni kurdum. Yer kir idi, orada
hiçbir şey yapılmamıştı. Orada büyük işler yaptım. Oraya Hati
Ülkesi’nin ve Supa Bölgesi’nin 6(?)600 savaşçısını iskan ettirdim.
Tanrı Haldi’nin büyüklüğüyle Minua Oğlu Argišti der ki: (Onların)
ilahi büyüklüğünden (yardım) istediğim için efendi Tanrı Haldi’ye,
Tanri Šivini’ye ve Bianinili Ülkesi’nin (bütün) tanrılarına yalvardım.
Tanrılar bana kulak verdiler. Aynı yıl Uburda Ülkesi’ne karşı sefere
çıktım. Uburdalhi Ülkesi’nin kralı Is()uburani’den(?)ülkesini aldım
Krali Şehir İrdua’yi ve... Uišuši Ülkesi’ni ele geçirdim. Oradan erkek
ve kadınlar götürdüm. Oradan Hahi Ülkesi’ne karşı sefere çıktım.
Kaleleri yerle bir ettim ve şehirleri yaktım. Bil.. Şehri’nin halkını da
yaktım. 8.648 delikanlı 2.655 canlı erkek 8.497 kadın olmak üzere
toplam 19.790 kişi (o) yıl(ın esir sayısıdır. Kimilerini äldürdüm ve
kimilerini de canlı götürdüm 232 at, ...bin 803 büyükbaş hayvan ve
11.626 (?) küçükbaş hayvan sürüp çıkardım. Argišti der ki: Tanrı
Haldi uğruna bu kahramanlıkları yaptım. Tanrı Haldi kendi
mızrağıyla sefere çıktı. Aššur ordularını yendi ve Arsitani Ülkesi’ni
ele geçirdi. (onları) Argišti önünde yere çaldı. Minua Oğlu Argišti
der ki: Aššur orduları için.”
60
3. II. Sarduri Yazıtları
194
Payne 2006,
61
B. Habibuşağı Urartu Kalesi’nden İzoli yazıtı: Bu yazıt Surp Pogos Steli’nin
arkayüzünün kopyasıdır:
62
C. Bahçecik Yazıtı:
195
Payne 2006, 255.
63
4. II. RUSA YAZITLARI
B. Adilcevaz Yazıtı:
196
Köroğlu 1996, 52; Schäfer 1977, 249 vdd.
197
Payne 2006, 282-283; UKN: no. 278.
64
C. Ayanis Yazıtı:
65
Rusa der ki: Rusa’nın evine her ne girdiyse... Rusahinili
Eidurukai Şehri’nde, Rusa’nın evinde hiç yenmeyen... Argišti oğlu
Rusa der ki: Düşman ülkelerinden erkek, kadın ve büyük baş hayvan
getirdim. Assur Ülkesi’nden, Targuni Ülkesi’nden, Etuini
Ülkesi’nden, Tablani Ülkesi’nden, Qainaru Ülkesi’nden, Hate
Ülkesi’nden, Muški Ülkesi’nden, Şiluquni Ülkesi’nden. İnsan
kullanarak o kaleyi ve yerleşmeyi yaptırdım. Kaleyi... yaptırdım. O
kaleyi ben planladım. Kimse... etmesin. Bu buyrukların hiçbirine
karşı konulmasın. Argišti oğlu Rusa der ki:Tanrı Haldi bana
mutluluk, savaşda güç ve erkeklik gücü verdi. Tanrı Haldi sayesinde
bu işleri yapabildim, Tanrı Haldi’nin büyüklüğü sayesinde Argišti
oğlu Rusa güçlü kral, büyük kral, Šurili Ülkesi’nin kralı, Bianili
Ülkesi’nin kralın karalı ve Tušpa Şehri’nin kahramanı.Tanrı
Haldi’nin buyruğuyla Argišti oğlu Rusa der ki: Bu yerde bulunan
(sonradan gelen) bir kral... etmesin. Ben dedim ve ben yaptım.
Argišti oğlu Rusa der ki: Haldi Kapısı’daki bu yazıtı, herkim
tahrip ederse, her kim suç işlerse, her kim saklarsa, her kim yerinden
sökerse, her kim “ben yaptım” derse, ister Bianili Ülkesi’(nden) ister
düşman ülkesi (nden olsun) veya her kim adımı tahrip ederse ve kendi
adını koyarsa, Tanrı Haldi, Tanrı Teišeba, Tanrı Šivini ve bütün
tanrılar, onu, ismini, soyunu ve sopunu güneşin ışığından yoksun
etsinler...198”
198
Payne 2006, 295-298; Salvini 2001, 253- 270.
66
METİNDE KULLANILAN KISALTMALAR
67
BİBLİYOGRAFYA
68
Bonatz, D. (2000): Das Syro-hethitische Grabdenkmal, Mainz,
2000.
Born, H.- U. Seidl (1995): “Schutzwaffen aus Assyrien und Urartu”, Sammlung
Axel Guttmann IV, Mainz, 1995.
69
Dinçol, A. (1974): “Çavuştepe Kazısında Çikan Yazıtlı Küçük
Buluntular”, Anadolu XVIII, Ankara, 1974,
105-114.
Grayson, K. (1991): “The war with Urartu”, CAH vol III. part 2,
Cambridge, 1991.
70
Kellner, H. J. (1991): Gürtelbleche aus Urartu, Stuttgart, 1991.
Kleiss, W.- H. Hauptmann (1976): Topographische Karte von Urartu, Berlin, 1976.
Konyar, E.- O. Belli (2003): Doğu Anadolu’da Erken Demir Çağı Kale ve
Nekropolleri- Early Iron Age Fortresses and
Necropolies in Eastern Anatolia, İstanbul,
2003.
Köroğlu, K.- E. Konyar (2005): "Van Gölü Havzası’nda Erken Demir Çağı
Problemi"Arkeoloji ve Sanat 119, İstanbul,
2005, 25-38.
71
Varlıklarını Kurtarma Projesi 2000 Yılı
Çalışmaları, Ankara, 2002, 517-549.
Maxwell, K.- Hyslop (1959): “An Urartian Archer on the Zincirli Chariot
Relief IAB 2, 1959, 65 vd.
Parpola, S. (2001): The Helsinki Atlas of the Near East in the Neo-
Assyrian Period, Finland, 2001.
72
Piotrovskii, B. B. (1969): Urartu, Ceneve, 1969.
73
Schuler, E. (1972-75): “Hieroglyphen, Urartäische”, Reallexikon der
Assyriologie 4, 400-401.
Sevin, V. (1991): “The Early Iron Age in the Elazığ Religion and
the problem of the Mushkians”, Anatolian
Studies 41, 1991, 87-97.
74
Görüşler”, Anadolu Araştırmaları VIII, 1980,
69 vd.
Tarhan, T.- V. Sevin (1992): “Van Kalesi ve Eski Van Sehri Kazıları 1991”,
XIV. KST I, Ankara, 1992, 407-431.
Tarhan, T.- V. Sevin (1993): “Van Kalesi ve Eski Van Sehri”, Belleten LVII,
Ankara, 1993, 843-863.
75
Zimansky, P. (1985): Ecology and Empire: The Structure of the
Urartian State, Chicago, 1985.
76
77