You are on page 1of 64

T.C.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ
EDEBİYAT FAKÜLTESİ
TARİH BÖLÜMÜ

OSMANLI DEVLETİ
DIŞ SİYASETİNDE
KIRIM HANLIĞI

LİSANS BİTİRME TEZİ

Hazırlayan
FURKAN KUTLU
(153370070)

Danışman
DOÇ. DR. ALPER ALP

ANKARA– 2018
İçindekiler Tablosu
ÖNSÖZ.............................................................................................................................................
GİRİŞ..............................................................................................................................................1
I.BÖLÜM........................................................................................................................................5
KIRIM HANLIĞININ KURULUŞU................................................................................................
1.1 KIRIM HANLIĞI’NIN OSMANLI DEVLETİNE BAĞLANMA MESELESİ VE CENEVİZ İLE
İLİŞKİLER .................................................................................................................................7
1.2 KIRIM HANLIĞI TEŞKİLATI..............................................................................................9
1.3 SARAY VE DİVÂN TEŞKİLATI..........................................................................................10
1.4 MÂLİ YAPI.....................................................................................................................10
1.5 ASKERî YAPI..................................................................................................................11
II.BÖLÜM................................................................................................................................12
OSMANLI SİYASETİNDE KIRIM HANLIĞI – BÜYÜK ORDA İLİŞKİLERİ .............................................
III.BÖLÜM...............................................................................................................................15
OSMANLI SİYASETİNDE KIRIM HANLIĞI – MOSKOVA BÜYÜK KNEZLİĞİ İLİŞKİLERİ.......................
3.1 Osmanlı-Kırım-Rus Dostluk Ve Rekabet Dönemi ..............................................................
3.2 Rus Kazakları Meselesi...................................................................................................23
3.3 XVIII.Yüzyılda Kırım Hanlığının Bağımsız Olması ve Rus Çarlığı ile ilişkileri ..................28
IV.BÖLÜM .............................................................................................................................32
OSMANLI SİYASETİNDE KIRIM HANLIĞI – LEHİSTAN İLİŞKİLERİ...................................................
4.1 XV ve XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Siyasetinde Kırım Hanlığı ile Lehistan İlişkileri..............32
4.2 XVII ve XVIII. Yüzyıllarda Osmanlı Siyasetinde Kırım Hanlığı ile Lehistan İlişkileri...........39
V.BÖLÜM ...............................................................................................................................45
OSMANLI SİYASETİNDE KIRIM HANLIĞI – İRAN(SAFEVİ) İLİŞKİLERİ.............................................
VI.BÖLÜM ..............................................................................................................................50
OSMANLI SİYASETİNDE KIRIM HANLIĞI – İSVEÇ İLİŞKİLERİ.........................................................
SONUÇ ...................................................................................................................................53
EKLER .....................................................................................................................................55
KAYNAKLAR............................................................................................................................60
ÖNSÖZ

Kırım Hanlığı, 1441’de kurulmuş Bahçesaray merkezli bir Türk hanlığıdır. Fatih Sultan
Mehmet’in 1475 yılında Kırımı Osmanlıya bağlamasıyla Osmanlı Devleti gücüne güç
katmıştır. Kırım Hanlığının Osmanlı dış siyaseti açısından önemi çok büyük olmuş
Moskova’nın güçlenip büyümesi halinde Karadeniz’e karşı gerçekleşebilecek saldırıları
önlemek veya bu muhtemel saldırıları asgari seviyeye indirmek üzere bu denize kıyısı
bulunan Kırım Hanlığını Osmanlı, himayesine alma siyaseti gütmüştür. Kırım’ın
Osmanlı’daki siyasetini anlamak da çok önemlidir.Kefe,Soğdak,Balıklağo,Mankup,İnkir-
Man,Azak ve Taman şehirleri bütün köyleri ve arazisi ile beraber 1475 yazında Osmanlı
hâkimiyetine girerken,Kırım Hanlığının içte kalan bozkır kesimleri ile Azak,Taman-
Astarhan arasındaki Nogay-Çerkez alanı Hanlığın hâkimiyetine bırakılmıştır. Bir
anlamda eskiden Kırım-Ceneviz arasında geçerli olan coğrafi statü,Osmanlı Devleti ile
Kırım Hanlığı arasında da muhafaza edilmiştir. Bu durumun şekillenmesinde şüphesiz ki
Osmanlı Devleti’nin kuvvet ve zaafları belirleyici bir rol oynamıştır. Bu iki kardeş
devletin birbirinden ayrılması 1774 Kaynarca Antlaşması ve 1779 Aynalıkavak
Tenkihnamesi ile kopmuştur.1783 yılında Rusya Kırımı ilhak etmiş, bu durum 1792 yaş
Antlaşmasıyla Osmanlı Devleti tarafından tanınmıştır. Kırım’ın Rusya ilhakından sonra
buradan Osmanlı İmparatorluğu’na ilk Tatar göçü XVII.yüzyıl sonunda olmuştur.
Bunlar, Kırım Hanlığı ve yönetimiyle ilgileri olan kişilerdi. İkinci göç ise Kırım
savaşından sonra daha geniş kapsamlı bir göç meydana geldi. Kırımlılar bu göç sırasında
büyük can kaybı ve zorluklar yaşadılar. Buna rağmen Osmanlı yönetimi Kırım’dan
Anadolu’ya göç eden ve geride kalan Kırım Tatar halkının haklarının korunması gibi
konularda Kırım Türklerinin problemleriyle ilgilenmeye devam etmiştir. Bu tezi
yazmamın amacı ise yukarda özet olarak bahsettiğim konularda Osmanlının dış
siyasetindeki önemini vurgulamak ve dış siyasette Osmanlı Devletiyle beraber nasıl bir
yön belirledikleri nasıl bir çizgi çizdiklerini açıklamaktır. Tezimde Kırım’ın coğrafi
konumu, Kırıma sahip olmuş devletleri, Kırım Hanlığının kurulması, Osmanlıya
bağlanması, Osmanlı dış siyasetindeki unsurlar,seferleri,diplomasi gibi bölümlerden
oluşacaktır. Tezimde yararlandığım kaynakların sahiplerine ve tez çalışmamda
planlanmasında, yürütülmesinde ve oluşumunda ilgi ve desteğini esirgemeyen, engin
bilgi ve tecrübelerinden yararlandığım, yönlendirme ve bilgilendirmeleriyle çalışmamı
bilimsel temeller ışığında şekillendiren sayın hocam Doç. Dr. Alper Alp’e teşekkürlerimi
Sunarım.

I
GİRİŞ

KIRIM SÖZCÜĞÜNÜN KÖKENİ VE KIRIM HANLIĞININ


KURULMASINDAN ÖNCEKİ SİYASİ DURUM

JEOPOLİTİK KONUM VE KIRIM SÖZCÜĞÜNÜN KÖKENİ


Kırım, Karadeniz'de Azak deniziyle çevrili, 9 km. genişliğinde 20 km. uzunluğunda bir
berzahla karaya bağlayan Kırım yarımadası 26.140 km. karelik bir alana sahiptir. Kırım
Hanlığı tam olarak kavrayabilmemiz için hangi devletlerden etkilendiğini ve
komşularının kimler olduğunu araştırmadan önce “Kırım” kelimesinin etimolojisine
bakalım. Kırım sözcüğünün kökeniyle ilgili bir çok rivayet öne atılmış ve birkaç fikir
bulunmaktadır. Eski Sovyet ve bugünün Rus coğrafyasında pek çok bölgenin, eyaletin,
kentin ve coğrafi yapının ismi gibi; büyük ünlü uyumundan da anlaşılabileceği üzere,
Türkçe kökenli bir sözcük olması muhtemeldir ama çeşitli bilgiler arasında ilk başta
Kırımın ilk adı Solhat olup daha sonra tüm yarımadaya Kırım isimi verildiği denildiği
tavrika1 yarımadasındaki ilk müstakil Kırım Hanlığının başkentinin Kırım şehri
olduğu,daha sonra Bahçesaray’ın başkent yapıldığı ile ilgili görüşler mevcuttur.
Yaptığım araştırmalar sonucunda bazı rivayetler öne atılmış, bu rivayetlerden biri kırım
kelimesi saf tatarca bir kelime değil Arapça kökenli olduğu ve bereket anlamı
taşıdığıdır2.Yalnız Arapçada bereket anlamına gelen kelime Kırım değil kerem
kelimesidir ve tatarlar tarafından sert bir şekilde telaffuz edilir. Büyük ihtimalle Arapça
kökenli olan kerem kelimesinden türetilmiştir. Başka bir rivayet’de tatarcada”kırılma ve
felaket” anlamlarına geldiğini ve tatarlarında bu bölgeye girişlerinde başlarından geçen
felaketlerden dolayı bu ismin verildiği belirtmiştir. Karaimler 3,bu bölgede bulundukları
zaman kırım kelimesinin “hediye” anlamına geldiğini ve bu sözcüğün kendilerine ait
olduğunu söylerler. Bu konuyla ilgili dördüncü bir rivayeti ise Kırım’ın bir zamanlar
burada yaşayan Kimmerlerin4 Kremni adlı şehirlerinin adından geldiği daha sonra
1
Tavrika: Eski Grek tarihçisi Heredot, Kırım'ın dağlık nüfusuna Tavra, ülkeye de Tavrika diyordu
2
V.d smirnov,Osmanlı Dönemi Kırım Hanlığı (çev:D.Ahsen batur),selenge yayınları,İstanbul,2016 s.65-
66
3
Karaim Türkleri: Tarihte göçebe Türk boylarından biri olarak bilinen, Batı Avrupa’nın ilk
halklarından sayılan, bugün de çoğunluğu Türk soyundan olan ve çoğu Polonya’da oturan, kendi
aralarında Karay adını benimseyen bir Musevi topluluğu.Hazar imparatorluğunun devamı olarak
bilinirler.
4
Kimmerler: M.Ö. 15 ve M.Ö.14'üncü yüzyıllardan M.Ö. 8'inci yüzyılın ilk yarısına kadar İdil
Nehri’inden Karadeniz’in kuzeyine doğru uzanan geniş bir alanda Kimmerya’da yaşamış göçebe

1
tatarların kendi dillerine göre çevirdiklerini söylemektedir. Kırım sözcüğünün
etimolojisine baktığımızda Kırım sözcüğü en dikkat çekici anlamlardan biri Çağatayca
bir kelime olduğu ve “hendek” anlamı taşıdığıdır.5Kısas-ı rubguzi’de Ashab-ı uhdud6’dan
söz ederken şu ifadeler yer almaktadır. ”Melik buyurdı,bir tir yenik kırım kazdurdı;içige
ot yakturdı. Otunların neft yağı birle saldı.Ol imana kelkemenlerni ol otka saldı
küydürdi” anlaşıldığı üzere kırım ifadesi hendek anlamı taşımaktadır. Arap yazarlarının
eserlerinde Kırım kelimesinin hem şehir hem de ülke adı kullanılması da çok ilginçtir bu
hâl böyle olunca Kırım kelimesinin kökeni ve anlamını bulmak zorlaşmaktadır. Kırım’ın
şehir anlamına geldiği, Smirnov eserinde el-ömeri, Saray,Harezm ve Dest-i Kıpçak dan
söz ederken Kırım’dan Berke’nin yurdu olarak söz etmektedir. Buradan çıkarılacak
sonuç bereketli topraklar bulunduğu için Kırım üzerine gelen Arap seyyahlar aracılığla
kerem kelimesinden etkilenmiş olan yerli Arapça bilen tatarlar Çağataycadan’da
etkilenerek bir yarımada olduğu için kendilerine vatan belledikleri bir yerin adı
olmuştur. Türkiye Türkçesi sözlüğünde Kırım kelimesi çiftçi tarlayı süreceği zaman
ayırdğı parçalara,bölümlere ayırması olarak tasnif edilmiş olup bir tarafında Azak diğer
tarafında Karadeniz olduğu ve toprakları iki ayrı sulak olarak bölündüğü için bu anlam
kullanılmış olabilmesi kendi kanaatimce rivayetler arasında konulabilir. 7
Kırım topraklarında en fazla hüküm süren Türk toplulukları olmuştur. Kırım bu Türk
topluları sayesinde bir Türk yurdu olarak kabul görmüştür. Kırım bilinen ilk sakinleri
İskitlerdir. Daha sonra bölgeye Sarmatlar gelmiş ve M.Ö 6. Yüzyıldan itibaren ise
Kırım’ın sahil kısmında Yunan kolonileri kurulmaya başlamıştır. Daha sonra Kırım’ın
konumu ve ticari önemi Romalıları cezbetmiş ve M.Ö 63 yılında Roma İmparatorluğu
Kırım’a hakim olmuştur. M.S .4. yüzyılda önce Gotlar,daha sonra Hunlar Kırım’a gelmiş
ve Kırım M.S 430 yılında Hunların hakimiyetine girmiştir. Romalıların Kırım’a
girmesiyle Kırım bir ticari bölge olma yolunda ilerlemiş ve kendinden sonra gelecek olan
devletlere ticaret açısından bir örnek olmuştur. Hunların bir kitlesi MS 375 yılında idili
geçip batıya göç ettiler. Hun akınlarından sonra da bölge, göçler ve akınlar yoluyla gelen
Türki halkların işgal ve yerleşimine konu olmuştur8. 6. Yüzyılda Avar Türkleri Kırım’a
yerleşmişlerdir. 8.yüzyılda ise Kırım, Hazar Devleti’nin bir parçası haline gelmiştir.10.
Yüzyıldan itibaren başka bir Türk boyu olan Peçenekler, daha sonra da Kıpçak Türkleri

bir kavimdir.
5
V.d smirnov ,age,s66-70
6
Ashab-ı uhdud: islamiyet’ten önceki bir devirde müminleri dinlerinden döndürmek için ateş dolu
hendeklerde yakarak işkence edilen kimseler hakkında kurân-ı kerim’de kullanılan tabir.
7
Türkiye Türkçesi Ağızlar Sözlüğü
8
Prof.Dr.Akdes Nimet Kurat,IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz kuzeyindeki Türk Devletleri,Ankara
Üniversitesi,1972,s-12-64.

2
Kırım’a yerleşmişlerdir. Kıpçaklar Cengiz orduları gelene kadar yaklaşık iki yüzyılı
aşkın bir süre Kırım’a hakim olmuşlardır. Kırım’ın etnik ve kültürel yapısının
oluşumunda Kıpçak Türkleri güçlü bir etkiye sahip olmuştur. Kırım Tatarlarının bu gün
konuştuğu Türkçe Kıpçak Türkçesidir.
Cengiz orduları hazarın kuzeyinden Kafkasya’ya girmişler Cebe ve Subutay Noyan
komutasındaki Moğol ordusu 16 Temmuz 1223 yılındaki Rus-Kıpçak ordularına karşı
Kalka Meydan Muharebesini kazandılar ve Kırımın sudak şehrini yağmaladılar geri
dönerken kalabalık bir Bulgar ordusu tarafından baskın yediler ama az bir ganimetle
Asyaya döndüler9. Bu Moğolların Kırıma ilk gelişleriydi ama son gelişleri değildi.
Cengiz orduları 1229 yılında ikinci Kıpçak seferiyle tekrar bu bölgelere geldiler.1227
yılında Cuci vefat ettiği için ordu komutanı oğlu Batu olmuştur. Batu ve abisi Orda
kimin tahta geçeceği konusunda anlaşamamışlar ve dedeleri Cengiz’in yanına gitmişler
ve Cengiz doğu Deşt-i Kıpçak bölgesini Orda Han’a, Batı Deşt-i Kıpçağı ise Batu Han’a
vermiştir ve 1227 yılında Altın-Orda devleti kurulmuştur10.

Altın-Orda Devletinin parçalanıp eski gücünü kaybetmesinde etki eden dış güç olarak
Emir Timur karşımıza çıkmaktadır. Altın Orda Devleti 1360-1377 yılları arasında bir
bulgak devri11yaşamıştır. Bu bulgak devrine neden olan olay Berdi-beg Han (1357-1360)
bütün oğullarını katl eder sadece geride bir oğlunu bırakır kendisinden önce bu oğlu ölür
ve Batu soyu biter karışıklıklar devri ortaya çıkar. Şiban oğullarıyla Tokay Temür
oğulları şiddetli bir taht kavgasına girişirler.1377 yılında Urus Han Altın Orda tahtına
çıkmasıyla bulgak devri sona erer. Urus Han Toktamış’ın babasını öldürünce Toktamış
Emir Timur’a sığınmış ve bu sığınma Altın Ordanın parçalanmasına götüren başlangıç
olmuştur. Emir Timur Toktamış’a gerekli silah ve asker yardımı yaparak uzun
mücadeleler sonucunda 1379 yılında Toktamış Urus Han’ı ortadan kaldırınca Toktamış
Altın Orda tahtına oturdu12.Toktamış Han, Altın Orda tahtına çıktıktan bir müddet sonra
Emir Timur’un topraklarına saldırdı 1381 yılında Harezim’e girdi ve Emir Timur ile olan
mücadelede 1391’de Kunduzca ırmağı boyunca yaptığı savaşta yenildi. 1395’de Terek
muharebesinde mağlup olduktan sonra tahtını kaybetti. 1405 yılında Tümen yakınlarında
Emir Edgü’ye yakalanarak öldürüldü13.Bazı kaynaklara göre de Karaton ırmağı boyunda
izlenirken uçurumdan yuvarlanarak ölmüştür. Toktamış Han’ın ölümünden sonra Altın
9
Prof.Dr.Akdes Nimet Kurat,RusyaTarihi(başlangıçtan 1917 ye kadar),Türk tarih kurumu,s77
10
Prof.Dr.Mustafa Kafalı,”Altın-OrdaHhanlığı”,Türkler,8.cilt. s 679-680.
11
Bulgak:Divan-ü lügati’t Türk’de düşman gelmesi yüzünden halk arasına düşen karışıklık olarak ifade
etmektedir.2-Fetret devri.
12
Prof.Dr.Mustafa Kafalı,”Altın-Orda Hanlığı”,Türkler,8.cilt.s 686.
13
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi.

3
Orda Devleti parçalanmaya ve eski gücünü kaybetmeye başlamıştır.1424 yılında Kiçi
Muhammed başa geçer ve devlet yıkılış sürecine girer. Kiçi Muhammed’in hakimiyetini
tanımayanlar ayrı bölgelerde hanlık kurarlar. Bu hanlıklar Kırım Hanlığı,Kazan
Hanlığı,Astarhan Hanlığı,Sibir Hanlığıdır. Bunlar arasında en uzun varlığını koruyabilen
Kırım hanlığı olmuştur. Altın Orda Devleti zamanında Kırım, güç odağı olan insanların
sığındığı bir yer olarak görülmektedir. Emir Nogay,Edigey Mirza buraları mesken
tutmuştur. Altın Orda Devleti 1502 yılına kadar varlığını sürdürmüş son Altın Orda Hanı
Şeyh Ahmet Han zamanında Kırım Han’ı Mengli Giray saray şehrini tahrip ettikten
sonra ve Altın Orda Devleti tarih sahnesinden çekilmiştir.
Kırım yarımadasına sahip olan devletlerin tarihine baktığımız zaman anlaşıldığı üzere
kırım yarımadasına sahip olan devletlerin büyük çoğunluğu Türk devletidir ve diğer Türk
hakimiyetin altında kalan topraklara göre kayıp edilmesi Osmanlı Devleti açısından
büyük üzüntü duyulmuş ve hafızalara kötü bir şekilde kazınmıştır.

4
I.BÖLÜM
KIRIM HANLIĞI’NIN KURULUŞU

Kırım Hanlığı, Altın Orda parçalarından en büyüğü ve en uzun yaşayan hanlık olmuştur.
Kırım Hanlığı’nın sahip olduğu topraklar bir ucu batıda Tuna,kuzeyde dnestere kadar
ulaşmıştır. Doğuda Azak denizi,bazende Kafkasya’ya kadar ulaşıyordu. Çok eski
zamanlardan beri ticaret gelişmiş ve burada zamanla Ceneviz ve Venedik ticaret kolonileri
yükselmiştir. Altın Orda Devleti olsun Kırım Hanlığı olsun bir kara devleti olduğu için
denize yakın kısımlarda pek ticaret ile uğraşmamışlardır. Altın Orda’nın izniyle Ceneviz ve
Venedikliler Kefe’de ticaret kolonileri kurmuşlar, zamanla giderek bu bölge onların önemli
bir kalesine haline gelmiştir. Zaman zaman Kırım siyasetinde rol oynamaya
başlayacaklardır ve bu bölgeye Osmanlının gelmesine zemin hazırlayacaklardır. Kırım
Hanlığının kuruluş tarihi kesin olmamakla beraber XIII. yüzyılda egemenliğine girip XIV.
yüzyılın sonlarına kadar Altın Ordu idaresinde kalan Kırım’da, 1395’lerde Cengiz soyundan
Cuci’nin oğlu Tokay Timur’dan gelen Baş Timur, Kırım’da kendi adına sikke bastırmış ve
hâkimiyet iddiasında bulunmuştur14.Baş Timur’un oğulları Gıyaseddin ile Devlet Berdi,
Altın Orda'nın başşehri Saray'ı elinde bulunduran ve Altın Orda Hanlığını kaybettikten
sonra müstakil Kazan Hanlığını kuracak olan Uluğ Muhammed'e karşı bu mücadeleyi
sürdürmüşlerdi15.Fakat başarılı olamamışlar ve Litvanya Dukasın’a sığınmışlardır. Kırım
Hanlığı’nın tam anlamıyla kurulması Cengiz soyundan gelen Melek Hacı Giray zamanında
olmuştur. Melek Hacı Girayın şeceresi hakkında farklı bilgiler bulumaktadır. Akdes Nimet
Kurat’a göre Hacı Girayın nesebi şu şekildedir. “Hacıgerey, İçkili Hasanın oğlu Uluğ
Muhammed’in yakın akrabasıdır; İçkili Hasanın başka bir oğlu da Baştimur idi; Baştimur
Oğlan’nın iki oğlu vardı: Gıyaseddin ve Devletbirdi. Gıyaseddin’in oğlu olmamıştı,
Devletbirdi’nin ise iki oğlu vardı: Hacıgerey ve Cihangerey” 16. Hacıgerey’in, Litvanya beyi
Witold’un yanında, Troki’de doğmuş olması da mümkündür. Kendisi bizzat Giray
ailesinden olan Halim giray Gülbün-ü Hanan adlı eserinde Hacı Giray’ı Taş Timur
oğlu,Gıyaseddin oğlu Hacı Giray olarak nakl etmiştir17.

14
Doç.Dr.Metin Hülagü,”Kırım Hanlığının Kuruluşu Ve Türk Rus İlişkilerindeki Yeri,”Kayseri
Üniversitesi,s1.
15
Ahmet Mutlu,”Hacı Giray”,İslam Ansiklopedisi.C14,s474.
16
Prof.Dr.Akdes Nimet kurat,IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz kuzeyindeki Türk Devletleri,Ankara
Üniversitesi,1972,s208.
17
Halim Giray,Gülbün-ü Hanan,Türkiye Büyük Millet Meclisi Kütüphanesi,s5-6.

5
Edindiğim bilgiler doğrultusunda Hacı Girayın babası Gıyaseddin olarak gözükmektedir.
Gerek İslam ansiklopedisi, gerekse Y.Öztürk ve bir çok yerli kaynak Hacı Giray’ın
babasının Gıyaseddin olduğunu işaret etmişlerdir18.Buradan çıkarılacak sonuç Hacı Giray
kim olursa olsun hiç şüphesiz Cengiz Han soyundan gelen bir aileye mensuptur.1440 larda
Kırım bölgesinde yaşayan boylardan en güçlüsü Şırın kabilesidir. Bu boyların başındaki
beylere Karaçi19 beyler denir. Şırın kabilesi hanlar soyundan gelen Hacı Giray’ı
Litvanya’dan çağırırlar ve Kırım Hanlığı böylece kurulmuş olur. 1441 yılında kendi adına
sikkelerini bastırdığı için kuruluş tarihi olarak bu yıl kabul edilir.
Hacı Giray döneminde son Altın Orda Hanı Seyid Ahmed Han Kırım’ı Altın Orda
Devletinin bir parçası olarak görüyordu bu yüzden Hacı Giray’a düşmandı. Hacı giray ise
Seyyid Ahmed Han’a karşı düşmanları kim ise onunla ittifak yoluna gitmiştir. Altın
Ordu’nun en büyük düşmanı olan Moskova Knezi ile anlaşması ve Rusları Seyyid
Ahmed Han’a karşı tutması bu siyasetin icabı olmuştur 20. Hacı Giray’ın hanlığının ilk
yılları, daha çok Kırım limanlarını ellerinde tutan Cenevizlilerle mücadele içinde geçmiş
ve müttefik arayışlarına girmiştir. Mangub’daki Rum beyi ile Cenevizlilerin aleyhinde
birleşti. Ancak bu birleşmenin de Cenevizlilere karşı yetmeyeceğini biliyordu. Bundan
dolayı 1453’te İstanbul’u feth eden II. Mehmet ile temasa geçti. Bu temasla Cenevizlilere
karşı Osmanlılarla ittifak yaptılar ve 1454 yazında Kefeyi kuşatma altına aldılar. Bu
Kırım ile Osmanlıların ilk ittifakı olarak tarihe geçmiştir. Kuşatma sonunda Kefe’de
bulunan Cenevizliler, Osmanlı padişahına 3.000 ve Kırım Hanı’na 1.200 altın vergi
vermeyi kabul ettiler21. Hacı Giray dış siyasetinde Moskova,Lehistan,Litvanya
prenslikleriyle iyi ilişkiler kurmuş ve hanlığın gücünü arttırmak için etrafındaki kabileleri
yanına çekmeye çalışmıştır. Bağımsız Kırım Hanlığı’nın kurucusu olan Hacı Giray 1466
yılında vefat etmiştir ve Bahçesaray’da Salacık 22 mevkiindeki türbeye gömülmüştür.
Arkasında yaklaşık 300 yıl boyunca varlığını sürdüren bir hanlık bırakmıştır.

18
Yrd.Doç.Dr.Yücel Öztürk,”Kırım Hanlığı”,Türkler,8.cild,Ankara,2002 s 831.
19
Karaçi beyleri:Cengiz sülaleri ile evlilik ilişkisi kuran beyler.Dünür sülaler.
20
Prof.Dr.Akdes Nimet kurat,IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz kuzeyindeki Türk Devletleri,Ankara
Üniversitesi,1972 s210.
21
Prof.Dr.Halil İnacık,”Fatih,Boğazların Tahkimi,Karadeniz Bir Osmanlı Gölü”,Değişim
yayınları,İstanbul,2008.s 52.
22
Ek.1 Hacı Giray Han Türbesi.

6
1.1 BÖLÜM
KIRIM HANLIĞI’NIN OSMANLI DEVLETİNE BAĞLANMA MESELESİ VE
CENEVİZ İLE İLİŞKİLER

1466 yılında Hacı Girayın vefatı üzerine oğulları arasında taht kavgası başladı. Esas
mücadele Nur Devlet ile Mengli Giray arasındaydı. Daha sonra diğer kardeşleri Haydar da
taht kavgalarına karıştı. Komşuları ile olan siyasi ilişkiler’de her birinin şahsî çıkarları
doğrultusunda değişmiştir. Nur Devlet, Polonya ile olan dostâne ilişkileri sürdürmek
amacıyla oraya bir elçi göndermiştir. 23Mengli Giray ise Kefedeki Cenevizlilerden destek
görüyordu.
Bu sıralarda Kırım’daki en nüfuslu urugların başında Şırın kabilesi beyi Eminek Mirza çok
sayıda kuvvet toplamış ve Mengli Giraya destek vermiştir. O bölgede sözün geçen birisi
olmasıyla etraftaki Tatar beylerinde desteğini almıştır. Eminek Mirza ve Cenevizlilerin
yardımı ile Mengli Giray, Nur devleti mağlup ederek 1469’da Kırım Hanlığının tamamını
ele geçirdi. Hacı Giray Han zamanında Kefeye düzenlenen seferden sonra Kırım Hanı
Cenevizlilerden belli bir vergi almakta ve o bölgeye Han tarafından bir
Tudun24atanmaktadır. Kırım Hanı Mengli Giray, Kefeye Eminek Mirza’yı Tudun tayin
etmiştir. Böylece Eminek Mirza ile Cenevizliler arasında sıkı bir ilişki kurulmuştur.
Cenevizliler, Kırımda sürekli değişen siyasi şartları takip ederek çoğu zaman iki yüzlü bir
siyaset takip ederek, Mengli Giray’ın düşmanları ile temas kurmaları o bölgeye Osmanlı
Devletinin gelmesine zemin hazırlamıştır. Bu durumdan rahatsız olan Eminek Mirza,
Cenevizlilerin Kefe’den ve Kırım’dan atılmaları için Osmanlı Devletine müracaat etmeye
başladılar.
Mengli Giray’ın o bölgeye Osmanlı Devletinin gelmesini istemediği biliniyor ama kardeşi
Haydar’ın etraftaki Tatar beylerinin desteğini alarak Kırıma gelmesi üzerine Mengli Giray
Osmanlı Devletine yanaşmak zorunda kalmıştır.25Mengli Giray, Haydar’ın gelmesi üzerine
Kırımdan kaçtı ve Cenevizlilere sığındı. Fakat Cenevizliler, Osmanlılarla ilişkilerinden
ötürü Mengli Giray’ı hapse atıp adeta bir tutsak gibi davranmışlardır. Bu olayın üzerine
karaçi beylerinden Şırın kabilesi beyi Eminek Mirza, Cenevizlilere karşı Osmanlı
padişahına müracaat etti. Fatih Sultan Mehmet bunu fırsat bilerek 1475 yılında Gedik
Ahmet Paşa’yı kuvvetli bir donanmayla Kırım’a gönderdi. Fatih sultan Mehmed’in tarihi
sonuçları şüphesiz çok derin ve kapsamlı olmuş bir başarısı da Kırım Hanlığını Osmanlı
23
V.d smirnov Osmanlı Dönemi Kırım Hanlığı (çev:D.Ahsen batur),selenge yayınları,İstanbul,2016,s170.
24
Tudun, eski Türk bölgesel yöneticilerine verilen unvan. Vali,Vergi memuru.
25
Prof.Dr.Akdes Nimet kurat,IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz kuzeyindeki Türk Devletleri,Ankara
Üniversitesi,s214.

7
İmparatorluğu’na bağlamak olmuştur26.İlkin bir zamanlar hemen bütün Asya’yı idaresi
altına alan bir soydan, Cengiz soyundan gelen Kırım Hanlarının tabiliği padişahlar için
büyük bir şan ve şeref olmuştur.. Hazırlıklarını tamamlayan Gedik Ahmet paşa, üç dört
gün içinde Kefeyi feth ettiler. Kerç Sudak,Balıklağo direniş göstermeden teslim
oldular27.Azak ve Taman’da ele geçirildi. Güçlü surlarla çevrili Mankup kaleside uzun bir
kuşatmadan sonra alındı. Cenevizliler tarafından hapis edilmiş olan Mengli Giray Ahmet
Gedik paşa tarafından kurtarılmış ve Osmanlı’ya bağlılığını gösteren bir antlaşma
imzalayarak hanlığın başına geçer28. Bu yapılan antlaşmanın içeriği belli olmasa da
Ceneviz’den alınan Kefe,Soğdak,Balıklağo, Mankup, Azak, Tarman, İnkirman Osmanlının
hakimiyetine bırakılmış, Yarımada’nın iç bozkır kesimi ve Nogay Çerkez alanı Kırım
Hanlığına bırakılmıştır. Kırım Hanının Osmanlı seferlerine katılması da istenmiştir.
Kırım Hanlığı, Osmanlı Devletine ilk defa 1484‘de II.Bayezid’in 29 Akkerman Seferine
iştirak ederek, Osmanlılar ile batıda işbirliği siyasetine gitmiştir30.Bu yapılan ittifak
antlaşması daha ileri bir zamanda himayeye dönüşecektir. Bunu anlamamızın nedeni ise
Osmanlıların Kırım Hanını arz etme ve tayin ettiğini görüyor olmamızdır. Özellikli bir
bölgedir. Vasal devlet statüsü gibi ama dayanışma içerisinde olan bir vasallık olmuştur.
Osmanlı Devletinin Kırım Hanlığını Himâye etmesiyle; Karadeniz tamamen Türk gölü
haline geldi ve tek bir devlet tarafından çevrelenmiştir. Osmanlı Devleti böylece doğu
Akdeniz’de önemli bir güç haline geldi. Ticaret yollarını tamamen kendi topraklarından
geçer oldu. Yönetim kolaylığı açısından da büyük avantajlar elde etmiştir. Dış politikanın
bir kısmını Kırım’a ihale etti ve kuzey ilişkilerini Kırım Hanlığına bıraktı. Kırım Hanlığı
açısından önemli sonuçları ise; o zamanlardaki dünya gücünü arkasına almış oldu.
Karadeniz’in kuzeyindeki savaşlarda en avantajlı taraf oldu. En uzun süre yaşayan hanlık
olma statüsüne sahip olmuştur. 1475’te Kırım Hanlığı’nın Osmanlı tabiiyetine girmesi ile
Osmanlı Devleti’nin Kuzey Karadeniz politikası değişmez esaslara bağlanmıştır. XVIII.
Yüzyılın sonlarına kadar Rusların Karadeniz’e inmelerini önleyen en önemli etkenlerden
birisini olmuştur. Başka bir deyişle Osmanlı Devletine bağlanmasının hemen ardından
Osmanlı Devletinin siyasetinde önemli bir yer edinmiş ve özellikle XVIII.yüzyılda
aralıklarla süren Osmanlı-Rus savaşlarının hareket noktasını ve Osmanlı Devleti’nin dış
politikasının değişmeyen ve öncelikli gündemini oluşturmuştur.

26
Prof.Dr.Halil İnalcık,”Yeni Vesikalara Göre Kırım Hanlığının Osmanlı Tabiliğine Girmesi ve
Âhidname Meselesi”TTK,Ankara,1944. s 296.
27
Prof.Dr.Yücel Öztürk, age , s837.
28
Prof.Dr.Halil İnacık, age , s52.
29
Ek.2 Mengli Giray Han ve oğlu Mehmed Giray, Sultan II.Bayezid huzurunda.
30
Ömer Bıyık,”Osmanlı Yönetiminde Kırım”,Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,Doktora
Tezi,İzmir,2007,s18.

8
1.2 Kırım Hanlığı Teşkilatı
Kırım Hanlığı, hem Cengizli sistemi hem de Osmanlı sisteminin yaşadığı bir hanlık
olmuştur diyebiliriz. Kırım kendine has sistemi hala devam etmektedir. Bu sistem veliaht
sistemidir. Kırım Hanı’na Giray unvanı verilir. Veliahda ise Kalgay adı verilir. Kalgaylık 31,
ilk olarak Kırım Hanlarından Mengli Giray Han’ın ikinci hanlığında, 1475 yılında, büyük
oğlu Mehmed Giray’ı Kalgay unvanıyla veliaht ilan etmesiyle başlar. Bununla birlikte
II.Mehmed Giray zamanında, kalgaylıktan sonra ikinci veliahtlık da Nureddin unvanıyla
oluşturulmuştur. Geleneklere göre han ölünce yerine Kalgay ondan boşalan mevki yede
Nureddin geçerdi. Osmanlının Kırım Hanlığını kendine bağlamasıyla bu usûl hala devam
ettirilmiş ancak başa geçen hanlar Osmanlı Devleti’nin kontrolündedir ve asilik yapan han
indirilip yerine Osmanlı Devletine itaat eden başka bir şehzade geçirilmiştir.32Kalgay ve
Nureddin in ayrı sarayları ve divanları vardı. Hanın yarlığı 33 ile aynı olmakla beraber
yabancı devletlere kendi adlarına yarlıg gönderebilirlerdi. Hanlığa yıllık vergi veren
devletler eğer vergiyi ödemezler ise,handan bağımsız olarak o devlete düşmanca hareket
etmekte serbestiler, Kırım Hanlığı’nın şehzadelerden birinin Osmanlı Devleti’nce rehin
alınması uygulaması Yavuz Sultan Selim zamanında başlamıştır. Rehin şehzade Bursa’da,
İstanbul’da ve çoğunlukla da Rodos’ta tutulmuştur. Ancak rehin tutulduğu dönemde
Canıbek Giray Han’a Çirmen Sancağının has olarak verilmesi, şehzadelerin rehineden öte
hanedan mensubu olarak muamele gördüğünü göstermektedir 34. Bunun nedeni olarak rehin
şehzadenin Osmanlı Devleti ile iyi ilişkilere sahip olunması amaçlanmıştır. Kırım
Hanlığında feodal bir yapı içerisinde kabile aristokrasisinin etkisi görülmektedir. Bu
aristokrat kabileler, en üst derecede yer alan ve dört karaçi beyi olarak adlandırılan Şırın,
Argın, Barın ve Kıpçak beyleridir35.Bu beyler Hanların seçiminde İstanbul’a bir temsilci
gönderirler ve istedikleri hanı padişaha bildirirler. Kendi istekleri yerine getirilmediği
zamanlarda, kendi adayları etrafında toplanarak mücadele ederlerdi. Ama çoğunlukla
Osmanlı yönetimiyle işbirliği halinde bulunarak otoritelerini korumaya çalışmışlardır.
Başlangıçta hanlığın Osmanlı himayesine girmesinde önemli rolü olan Şirin beyleri,
sonradan Rusların Kırım’ı karıştırmak için yürüttüğü siyasete alet olarak, Kırım’ın elden
çıkmasına ve ilhakına neden olmuşlardır.

31
Ömer Bıyık Age,s31.
32
Derya Derin,Abdülgaffar Kırımî’nin Umdet’ül-Ahbarına Göre Kırım Tarihi,Ankara Üniversitesi Sosyal
bilimler Enstitüsü,Yüksek lisans Tezi,Ankara,2003.s75.
33
Yarlıg:Hükümdar buyrultusu.
34
Yrd.Doç.Dr.Derya Derin Paşaoğlu” Altın Orda ve Kırım Sahasında Bozkır Aristokrasisinin Güçlü
Temsilcileri: Emir Rektemür ve Şirin Mirzalar”,Karandeniz Teknik Üniversitesi,Trabzon,s166.
35
Ömer Bıyık,age,s 33.

9
1.3 Saray ve Divân teşkilatı
Kırım Hanlığının saray ve divân teşkilatı hakkında hemen hemen tamamıyla Altın Ordu
geleneğinin devamı niteliği olduğunu söyleyebiliriz lakin Osmanlı tesiride etki ettiğini
söylemek yanlış olmaz özellikle han seçimlerinde Osmanlı hükümdarının duruma el atıp
seçmesi Karaçi beyleri arasında yaşanan mücadeleleri engellediğini söyleyebiliriz. I.Sahip
Giray’dan itibaren Osmanlı kurumları kuvvetle nüfuza başlamış ve giderek Kırım’da daha
da kuvvetlenmiştir. Osmanlı divân usulü ve tımar sistemi taklit edilmiştir. Lakin Altın
Ordu’dan kalan esas karakterler hiçbir zaman değişmemiştir 36. Kısaca bahis edeceğimiz
özelliklerden ilk olanı hanların başkentte yani Bahçesaray’da Hansaray 37 adındaki sarayda
oturdukları ve kararlarını büyük bir divânda almalarıdır. Bu divanda Kalgay, Nureddin,
Bucak, Yedisan, Kuban, seraskerleri (Bahçesaray’da iseler), Şirin beyi, müftü, Uluğ Ağa,
(vezir), kazasker, hazinedar başı, defterdar, Aktaçıbey, Kilercibaşı, divan efendisi,
kazasker naibi, Bahçesaray kadısı ve kullar ağası ile yer almaktaydı.38 Kapıcıbaşı ve
kapıcılar kethüdası divan toplantılarına katılmayıp sadece protokol işlerinde görevliydiler.
Şirin beyi gerek görürse,Mirzaların başı sıfatıyla bu divânı kendi başına toplayabilirdi.
Hanın belirleyeceği siyasette yalnız Karaçi Mirzaları ile anlaşmasının yanında Osmanlı
padişahının, veziriazam ile de anlaşması gerekliydi. Han, bu meclisten çıkan karar ve
hükümleri imza ederek Yarlığ haline getirirdi. Meclise son verildikten sonra içinde
mutlaka tay eti olmak şartıyla nefîs yemekler hazırlanır ve sofralar kurulurdu.

1.4 Mâli Yapı


Hanlığın ekonomisi esas itibariyle tarım ve hayvancılığa dayanıyordu. Kırım'da 493 çeşit
şeftali, 350 çeşit badem, 235 çeşit kayısı yetiştirildiği göz önüne getirilirse meyveciliğin ne
kadar geliştiği anlaşılır. Ayrıca Hânlığın gümrük, maden, tuz ve deniz ürünlerinden elde
ettikleri gelirleri vardı. Bunun yanında kuzeye çok sık yapılan akınlarda elde edilen köleler
ve ganimet de önemliydi.39Kırım, Çin’den gelen büyük Asya ticaret yolunun batıdaki son
noktası olması sebebiyle Doğu Avrupa’yı Ön Asya ve Akdeniz’e birleştiren bir iskele
olarak hizmet vermesiyle önemli bir yer tutmaktadır. Güzel otlaklarıyla Osmanlı

36
Prof.Dr.Halil İnalcık,Kırım Hanlığı Tarihi Üzerine Araştırmalar(1441-1700),Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları,İstanbul,2017,s21
37
Hansaray I.Mengli Giray zamanında yaptırılmıştır. Saray ve konut mimarisi açısından Osmanlı
kültürünün izlerini taşıyan bu yapı, hanlığın idare edildiği merkezdir.
38
Ömer Bıyık,age,s 36.
39
Erşahin Ahmet Ayhün,Kırım Hanlığı Ve Çöküş Sebebleri,Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü,Doktora Tezi,İstanbul.,2008.s 34.

10
Devleti’nin zengin,ticaret ve ziraat bölgesiydi. Bu yüzden hanlık, Osmanlı ekonomisi için
önemli bir yer tutmaktaydı çünkü et,balık,tuz,ve diğer ürünler bu bölgelerden
karşılanmaktaydı ve Osmanlı için bir köle kaynağıydı. Osmanlı Devleti ’de hanlığın
ekonomisi için önemliydi çünkü cami,mektep,kale gibi binaların inşası için malzemeler
Osmanlı tarafından gönderiliyordu.

1.5 Askerî yapı


Kırım kuvvetlerinin esas kısmını teşkil eden husus atlı birliklerdir. Bunlar Osmanlı
ordularının akıncı hizmetini görmüştür. Geleneklere sıkı sıkıya bağlı oldukları için ateşli
silahlara rağbet etmemişlerdir. Zaten Osmanlılarda, zaman zaman Kırım Hanlarının Kefe
üzerinde tehlike oluşturması sebebiyle bir topçu kuvvetine sahip olmalarını istememişlerdir
Ama Kefe’den Osmanlı topçu kuvvetleri zaman zaman Kırım ordusuna katılarak yardım
etmişlerdir. Kırımlıların savaş taktiği ve baskın usulleri klasik Türk-Moğol taktiğidir.
Kollar halinde düşmanlarını süratle çevirirler sıkı bir ok yağmuruna tutarlardı. Sefere çift
at ile giden Kırım askeri dönemin en süratli süvarisiydi. 40 Kırımlılar Rusları zayıflatmak ve
baskı altında tutmak için genellikle kışın nehirler donduğu zamanlarda seferler yaparlardı.
Hanın ordusu Han,Kalgay, Mirzalardan başka Nogaylardan ve kapı kulları’da önemli bir
yer tutardı. Kapı kulları padişah tarafından verilen hassa kuvvetleridir. İlk defa 1532’de
Sahip giray Kırım’a Han tayin olurken onunla beraber 60 topçu,300 cebeci,1.000 sekban
30 çavuş,40 mütefferikadan oluşan bir kuvvet ile Kırım’a göndermiştir. Toprak, han ailesi
ve mirzalar arasında tımar olarak bölüşülmüştür. Mirzalar kendilerine verilen topraklarda
vergileri kendileri için toplar ve karşılık olarak asker yetiştirirlerdi. Hanlıkta Ordunun
toplanmasında manevi tesirleri görülen ulemâ ve şeyhlere de ayrıca toprak veriliyordu.
Hanlığın toprakları; Mirî ,Mülkî ve vakıf arazilerinden oluşuyordu. 41Mirî araziler, Sultan
toprakları Han toprakları, Kalgaylık topraklarıdır. Mülkî araziler ise Beylik toprakları,
Hocalık toprakları, Mirza toprakları, Köylü topraklarıdır. Vakıf arazileri de Vakıf
toprakları olmak üzere toplam 8 kısımdır.

II.BÖLÜM
OSMANLI SİYASETİNDE
KIRIM HANLIĞI VE BÜYÜK ORDA İLİŞKİLERİ

40
Prof.Dr.Halil İnalcık,age,s25.
41
Erşahin Ahmet Ayhün,age,38.

11
Kırım Hanlığı neredeyse kuruluş aşamasından itibaren Büyük Orda ile sürekli mücadele
eden bir devlet hüviyetine bürünmüştür. Bu iki Tatar ulusu arasındaki münasebet yetmiş
yıllık bir husumet olarak tanımlanabilir ve Kırım’ın ilk hükümdarları olan Hacı Giray ve
oğlu Mengli Giray’ın Seyyid Ahmed, Ahmed ve Ahmed’in oğullarının amansız düşmanları
olduğunu söylemek doğru olur. Seyyid Ahmet Han ile Hacı Giray arasındaki ilişki
tamamen düşmanca idi. Hacı Giray, sırf kendi istiklalini muhafaza etmek ülküsü ile
Moskova knezi III.İvan ile sıkı bir dostluk kurmuş ve Moskova’yı Altın Orda tarafından
gelecek herhangi bir tehlikeye karşı korumayı da üstlenmişti.1445 yılında Altın Orda Han’ı
Kırım’ı ve güneydeki Polonya arazilerini tehdit ettiği zaman Hacı Giray IV. Kazimir’le ilk
Polonya/Litvanya ittifakını gerçekleştirdi42.1460 yılında tahta çıkan Ahmed Han, ilk işi
olarak diğer Tatar hanlıkları ile Moskova Knezine elçi göndermiş ve kendisine itaat
etmelerini istemiştir. Ahmed Han eski sınırlar içerisinde Büyük Orda’nın genişlemesi, yani
Altın Orda’nın yeniden tesisi ve uluslararası arenadaki yerini almasını istiyordu ancak
Kırım Hanı Hacı Giray aynen diğer hanlar gibi itaatini bildirmediği gibi, Ahmed’in üzerine
sefere dahi çıkmıştır43.1465 te Altın Orda hanı Seyyit Ahmet,Ruslara karşı bir sefer açtı
tam bu sırada Kırım hanı Hacı Giray, Altın Orda kuvvetlerine arkadan saldırınca Seyyit
Ahmet Han Rusya seferinden vazgeçmek zorunda kaldı. 44.Hâl böyle olunca Moskova
Knezine Altın Orda tarafından tehlike arz etmeyeceği Rus Knezi III.İvan tarafından
anlaşılmış oldu. Bu savaştan sonra Kırım-Litvanya ittifakı bozuldu çünkü bu muharebede
Kazimir tarafsızlığını ilan edip muharebede Hacı Giraya destek vermemiştir. 451466 yılında
Hacı Girayın vefat etmesiyle Kırım Hanlığı ile Altın Orda arasındaki husumetin ilk
kademesi sona ermiş oldu. Mengli Girayda babasının bu siyasetini takip etti ancak bu
siyasette ufak bir farklılık vardı. Kırım ile Litvanya-Lehistan ittifakı yukarda bahs ettiğimiz
husutan dolayı bozulmuştu buna mukabil Lehistan Büyük Orda ile yani Altın Orda ile
ittifak kurdu ve Kırım Hanlığı ise Moskova Knezliği ile ittifakını güçlendirdi. 1470 yılında
Büyük Orda’nın bir elçisi Kazimiri ziyaret etti buna karşılık ertesi sene Lehistan Kralı bir
ziyarette bulundu ve dostluları pekişti Lehliler gün geçtikçe Büyük Ordaya destek verince
Kırım Hanlığı ile araları daha çok bozuldu. Bu durumu fırsat bilen Moskova Knezi III.İvan
Kırım Hanı Mengli Giray ile daha sıkı bir dostluk kurmak için girişimlerini hızlandırdı ve
Knez Beklemişev riyasetindeki ilk sefaret heyeti 1474 yılında Kırım’a gönderilmiştir.
42
Ahmet Mutlu,”age”,s 475.
43
İlyas Kamalov-İlknur Mirgaliyev,”Altın Orda Osmanlı münasebetleri”,Akademik bakış,S 3,s 196.
44
Prof.Dr.Akdes Nimet Kurat, ,Rusya tarihi(başlangıçtan 1917 ye kadar),Türk tarih kurumu,Ankara,s125.
45
Istvan vasary” Kırım Hanlığı ve Büyük Orda (XV-XVI.Yüzyıl)Hâkimiyet uğruna mücadele(çev.serkan
acar),Tarih incelemeri dergisi,2014,s 330.

12
Bundan sonra taraflar arasındaki elçi teatisi yüzyıllar boyunca devam etmiştir. 46 Ta ki 1596
yılına kadar. Görüldüğü gibi Mengli Giray, Hacı Girayın dış siyasetine tamamen zıt yönde
hareket etmiş Lehistanı bırakarak Rusya tarafına geçmiştir. Moskova Knezliği artık Büyük
Ordaya ödemesi gereken vergiyi artık kesmişti bunun üzerine Ahmet Han giderek
öfkelenmeye başladı ve Lehistan Kralı IV.Kazimir ile anlaşarak Rusya’ya doğru sefer gitti
ama beklediği yardım ulaşması mümkün olmayınca ordusunu geri çekti. III.İvan Büyük
Orda ile Litvanya-Lehistana karşı,Kırım Hanlığından gayet kıymetli bir müttefik bulmuş
oldu. Kırım Hanları, kendilerini taht ilinin varisi yani Altın Orda toprakları üzerinde
hâkimiyet iddia ettiklerinden ve Seyyid Ahmet Hanı amanız düşman bilip kuvvetten
düşürmek büsbütün ortadan kaldırma niyetinde oldukları için Moskova Knezi ile dost
olmayı ona yardım etmeyi amaçladılar ve siyasetlerini bu yönde belirlediler. 47.1476 yılında
Mengli Giray saray şehrine saldırır. Savaş sırasında Kırım yakınlarında Osmanlı
donanması olması sebebiyle askeri güç bakımından üstün olan Büyük Orda geri
çekilmiştir. Mengli Girayın asıl rakibi görüldüğü gibi saray şehridir yani Altın Orda’dır.
Çünkü meşru olan aslında odur diğer hanlıklar Altın Orda’dan koptukları için taht adayı
konumundadır. Altın Orda Hanı Seyyid Ahmet Han Osmanlı Devleti ile diplomatik ve
ticari ilişkilere devam etmek istemiştir. Bunun için dönemin padişahı Fatih Sultan
Mehmet’e haziran 1475 tarihli bir bitik48 göndermiştir.
Bu bitik’de “Gönderilmiş olan elçi Karaç Bahatur geldi. Sizin sağ ve selâmet olduğunuzu bize
malûm etti, hem o fetholunmuş şehirlerin haberlerini bize bildirdi. Biz dahi sözlerini işittikten sonra
fevkalade ve sonsuz sevindik, işlerin güzelce bitmiş olmasına elhamdülillahi Taala... Bundan sonra
sizinle bizim aramızda Tanrı inayeti ile dostluk o veçhile ziyade ola, ki inşaallahu Taala, sonraki
zamanda dost düşman sırasında bir adı kala; dahi her bir tarafa siz azm ve sefer (açarsanız) biz dahi
bu taraftan sizi takviye etmeğe hazırız....”49.Altın Ordan bu yıllarda son günlerini
yaşamaktaydı.1502 yılına kadar siyasi varlığı devam etsede artık Büyük Orda diye
anılmaya başlanmıştır.1440’lı yıllarda Büyük Orda’nın hâkimiyetini kabul etmeyen
hanlıkların kurulması neticesinde ve Büyük Orda’nın doğu topraklarında Özbek ve Kazak
hanlıkları oluşmaya başlamıştır. Büyük Orda’nın sahip olduğu topraklar idil ile Dniyeper
arasındaki topraklar ile sınırlı kalmıştır. Büyük Orda Hanı Ahmet Han’ın Osmanlı
sultanına yazdığı bitikden Osmanlı itaatine girme konusunda hazır olduğu anlaşılsa da
Osmanlı Altın Orda’yı koruyamamıştır.1480-1481 yıllarında Kırım Hanı Mengli Giray
Uğra nehrinde Ahmet Hanın ordusunu bozguna uğratır bunu fırsat bilen Rus Knezi III.ivan
46
Istvan vasary,”age”.
47
Prof.Dr.Akdes Nimet Kurat, ,Rusya tarihi(başlangıçtan 1917 ye kadar),Türk tarih kurumu,Ankara,s128.
48
Bitik:Osmanlı İmparatorluğu’nda, XVI. yüzyıla değin, yazılı kâğıda verilen ad.
49
İlyas Kamalov-İlknur Mirgaliyev,”age”,s195.

13
Altın Orda Devletine vergi vermeyi keser. Böylece Ruslar üzerindeki Altın Orda
hâkimiyeti sona ermiş oldu. Ruslar diğer Tatar hanlıklarına XVI.yüzyılın ortalarına kadar
vergi ödemeye devam etseler de,Altın Orda Devletinden kurtulmuş oldular.50Ahmet Hanın
ölümünden sonra ise oğulları arasında taht mücadelesi başladı ve Altın Orda Devleti hem
dış karışıklıklar ile mücadele ederken bu seferde iç karışıklar baş gösterdi ve Altın Orda
Devleti bir darbe daha almış oldu. Kırm Hanı Mengli Giray 1502 yılında Nogay birlikleri
ile Mayıs 1502 tarihinde Altın Orda Devletine son darbeyi vurdular ve Altın Orda Devleti
tarih sahnesinden çekilmiştir. Altın Orda Devletinin yıkılışı Osmanlı Devletini fazla
ilgilendirmemiştir.
Osmanlı Devleti kuzey işlerini Kırım Hanlığının arkasından takip ettiği ve işlerini Kırım
Hanlığına bıraktığı için kuzeydeki gelişmelere XVI.yüzyılın sonlarına kadar önem
vermedi. Kırım Hanlığı, Altın Orda’ya son vererek bir taraftan Altın Orda’nın tekrar
canlanmasını, diğer taraftan da Altın Orda’nın asıl varisi kendisinin olduğunu ileri
sürmüştür. Osmanlı Devletinin ve Moskova Knezliği’nin Kırım Hanlığı’nın bu niyetini
desteklemelerindeki amaçları ortak düşman Litvanya ve Lehistan devletlerini
zayıflatmaktı. Altın Orda Devletinin tarih sahnesinden çekilmesinden sonra Kırım Hanlığı
daha fazla güçlenir,Kırım hanı ise kendisini “Büyük Orda Hanı” olarak adlandırmaya
başlamıştır. Osmanlı Devleti’nin Kırım Hanlığı hariç diğer Altın Orda mirasçıları ile fazla
ilişki kuramaması bu bölgelerin Ruslar tarafından ele geçirilmelerini kolaylaştırmıştır.
Rusya’nın büyümesi ve genişlemesi ileri tarihlerde Osmanlı Devleti için büyük sorunlara
yol açacaktır. Altın Orda Devletinin tarih sahnesinden çekilmesinden sonra balkanlarda ve
kuzey bölgelerde Osmanlı Devletinin fetihlerini bir nebze olsun kolaylaşmıştır.Avrupalı
tarihçiler bu dönemi Türk-Tatar istilâsı başlığı altında kaleme almaktadırlar.Burdaki Türk
Osmanlı,Tatar ise Altın Orda kast edilmiştir.

III.BÖLÜM
OSMANLI SİYASETİNDE
KIRIM HANLIĞI VE MOSKOVA BÜYÜK KNEZLİĞİ
İLİŞKİLERİ

50
İlyas Kamalov-İlknur Mirgaliye,Age.,s196.

14
3.1 OSMANLI-KIRIM-RUS DOSTLUK VE REKABET DÖNEMİ
Moskova Knezliği,Karadeniz’in kuzeyinde Osmanlı Devleti ile ancak Kırım Hanları
aracılığı ile ilişki kurabilen ve Kırım sahillerinde tüccarları için ticaret yapma hakkı
verilen küçük bir kara devletiydi. 51On beşinci yüzyılın ikinci yarısında III.İvan Rusya’nın
birliği ve Altın Orda hanlarına karşı bir bağımsızlık mücadelesine girmişti.1492-1512
yılları arasında Moskova Büyük Knezliği Altın Ordu-Lehistan ve Litvanya gibi güçlü
devletlere karşı Kırım Hanlığı ile müttefik konumdadır. Bu iki devletin yakınlaşmasındaki
arka plan Altın Orda’nın, Osmanlı Devletinin bir parçası haline gelen Kırım’ı tekrar istila
etmek istemesidir. Bununla beraber ilk ilişkiler, Büyük Knezin Osmanlı Devletinden ticarî
ayrıcalıklar istemesiyle ve bunun için yaptığı girişimlerle başlamıştır. Ceneviz döneminde
Rusya baharat ve ipekli malları Ege bölgesindeki ürünleri Kefe yoluyla aldığı
bilinmektedir ve Moskova Büyük Knezi dahil diğer asiller Bursa’nın ipek
kemhaları,kadifeleri ve Ege’nin şarabından vazgeçemezlerdi.52Osmanlı Devleti,Kırım
yarımadasına yerleşmesiyle bu ticaretin normal şartlarda yapılmasına engel olmuştur.
Osmanlı Devleti tarafından ticarî ayrıcalık kazanmaları için dostluklarını kazanmaları
gerekiyordu bu sebeble III.İvan 1492 yılında Osmanlı Devleti ile dostça ilişkiler kurmak
istediğini bildirmiştir. Diplomatik ilişkilerin başlanmasında Kırım Hanı Mengli Giray
aracı olmuştur. Kuzey devletleri direk olarak Osmanlı sultanı ile görüşemiyordu çünkü
Osmanlı sultanları kendilerine denk görmüyorlardı. Osmanlı protokolünde büyük
Knez,Avrupa Hristiyan krallar düzeyinde görülmüyordu.53Bu ilişkilerde Kırım Hanı
aracılığı ile görüşmesi mümkündü. Rusya zaman zaman Osmanlı Devleti ile doğrudan
irtibat kurma teşebbüsüne içerisinde olmuşsa’ da bu tutum Kırım Hanları tarafından pek
hoş karşılanmamış,hanlar,Osmanlı-Rus ilişkilerinde birincil rol oynama isteklerini uzun bir
süre devam ettirmişlerdir.54İki devlet arasındaki bu durum III.Murat Giray’ın Viyana
kuşatmasındaki başarısızlığından sorumlu tutularak görevinden arz edilmesiyle son
bulmuştur. Rusya, Murat Giray zamanında Osmanlı Devleti ile olan ilişkilerinde Kırım’ın
aracılık etmesine karşı çıkarak Osmanlı Devleti ile doğrudan bir temas içerisine girmiştir.
III.İvan,Rus elçilerinin İstanbul’da kabul edilmesiyle 1497 de Michail Pleşçeyev adlı birini
İstanbula göndermiştir.55Böylece Osmanlı-Moskova ilişkileri başlamış olur. Sultan
51
Doç.Dr.Metin Hülagü,”Kırım Hanlığının Kuruluşu Ve Türk Rus İlişkilerindeki Yeri,”Kayseri
Üniversitesi.s10.
52
Prof.Dr.Halil İnalcık,Kırım Hanlığı Tarihi Üzerine Araştırmalar(1441-1700),Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları,İstanbul,2017 s108.
53
Prof.Dr.Halil İnalcık ,age,s109
54
Doç.Dr.Metin Hülagü,age,s10.
55
Prof.Dr.Akdes Nimet Kurat, ,Rusya tarihi(başlangıçtan 1917 ye kadar),Türk tarih kurumu,Ankara,s133.

15
II.Bayezid, Rus tüccarlarına iyi muamele edileceğine dair tahaddüt vermiştir. Bundan
sonra ise 1501’de Kefe’ye Andrey Kutuzov adlı bir Rus elçisi geldi buna karşılık olarak
Kefe’den Alagöz adlı bir Türk elçisi Moskovaya gitmiştir. Bu Rus payitahtına giden
bilinen ilk Türk elçisidir.56 Moskova,Altın Orda-Lehistan-Litvanya’nın ittifakı ile baskı
altında olduğu için Kırım Hanı ile ittifak yapmaya muhtaçtı. Bu ittifak 1502 yılında kadar
devam etti. Mengli Giray 1502 yılında Altın Orda Devletine öldürücü darbeyi vurdu ve
Taht ili tarihe karıştı bu durum Moskova Knezliği için tarihî bir dönüm noktası olmuştur.
Moskova Knezi için artık bir tehlike ortadan kalkmıştır. 57Daha önce 1480 de Altın Orda
Devleti tam saray şehrine saldıracakken ani bir baskınla bu saldırıyı bertaraf etmişlerdi ve
Moskova Knezliği vergi ödemeyi kesmişti. Böylece ekonomi alanında büyük bir yükten
kurtulmuşlardı şimdi ise tamamen bir rahatlama geldi Rus tarihçileri tarafından “Tatar
boyunduruğu Dönemi” dedikleri dönem 1502 de Kırım Hanı sayesinde ortadan kalkmış
oluyordu. 1502 yılından sonra Kırım Hanlığı ile Moskova Knezliği arasına bir soğukluk
başlamıştır. Bu soğukluk iki devlet arasında düşmanca bir ilişki haline dönüşmüştür.
Mengli Giray’ın siyaseti artık değişmiştir ve artık Lehistan ile ittifak yapmaya başlamıştır.
Bundan böyle Moskova Knezliği, Kırım Hanları nazarında bir düşman ülkesi olarak
sayılmağa başlandı ve Kırım akınları hemen hemen her yıl Moskova sahası üzerine
yöneltildi. Moskova Kneziliğine 1512’den sonra Tatar akınları sürekli artmaya başlamıştır.
Yalnız 1606-1617 yılları arasında Rusya’dan 100.000 esir alındığı ve çoğunun Kefe
yoluyla Türkiye’ye sevk olunduğu hesaplanmıştır.58Esir ticareti o dönemde Osmanlı
ekonomiside önemli bir yer tutmaktaydı. O dönemde esir gücü büyük çiftlikler ve özellikle
vakıflar için çok gerekliydi. Kırım Tatarlarının yaptığı akınlarla kuzey devletlerinden
bilhassa Rusya’dan çok miktarda esir alınmaktaydı.

Mengli Giray’ın 1512’de vefat etmesiyle birlikte Kırım tahtına oğlu Mehmet Giray geçer.
Mehmet Giray Han,babasının son yıllarda başlattığı Rus düşmanlığı siyaseti devam ettirir
ve Rusların bir iki defa verdikleri vergiyi aksattıkları gerekçesiyle sık sık Moskovaya sefer
girişimlerinde bulunur. Mehmet Giray döneminde yaşanan önemli gelişmelerden bir tanesi
kardeşi Sahip Girayı kazan hanlığının başına getirmesi olayıdır. Böylece iki kardeş iki
farklı hanlığının başındadır ve birlikte hareket etmektedirler. Sahib Giray(1521 – 1524 ),
Kazan Hanı olur olmaz, ilk iş olarak Kazan şehrinde bulunan Rusları öldürtmek oldu.

56
Prof.Dr.Akdes Nimet Kurat ,age,s134.
57
Prof.Dr.Akdes Nimet kurat,IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz kuzeyindeki Türk Devletleri,Ankara
Üniversitesi,s222.
58
Prof.Dr.Halil İnalcık,”Osmanlı-Rus ilişkileri 1492-1700”Türk Tarih Kurumu Basımevi,Ankara,1999.

16
Amacı hanlıktaki oldukça etkinleşmiş olan Rus nüfûzunu kırmaktı. 591521 yılında
Moskova’ya karşı ortak bir sefer yaparlar. Büyük bir ordu Moskova’ya doğru ilerler Bu
güçlü ordu karşısında Moskovalılar anlaşmaktan başka bir çıkar yol bulamamışlar ve
Mehmed Giray’a hediyeler ile birlikte bir elçi göndererek, barış teklif etmişlerdir. Ruslar
geleneksel olarak ödedikleri vergiyi ödeyeceklerine dair bir yazı göndermesiyle kuşatma
kalkmış oldu.Ruslar bu sefer her iki devlete hem Kazan Hanlığına,hemde Kırım Hanlığına
vergi vermek zorunda kalmışlardır. Mehmet Giray Han sadece Moskovaya değil aynı
zamanda Lehistan topraklarına doğru da sefer yapmaktadır. Bu sefelerden birinde Ukrayna
bölgesinde çok güzel bir kız ele geçirilir ve köle pazarında satılarak İstanbul’a getirilir.Bu
kız Osmanlı tarihinde damga vurmuş olan Hürrem sultandır.601523 yılında Sahib Giray
Han,Moskova’nın Kazan seferinin başlaması üzerine, Osmanlı Sultanı Kanunî Süleyman’a
bir elçi göndermiş ve Kazan’ın, Osmanlı Devleti’nin yüksek hakimiyetini tanıdığını
belirtmişti. Osmanlı Devleti de bunu kabul etmiştir. 61Sahip Giray’ın amacının Kırım
Hanlığı ile Osmanlı Devleti arasındaki durumun aynısını Osmanlı ile Kazan Hanlığı
arasında da oluşturmaktı ve o zamanki dünya gücünü arkasına almaktı. Fakat mesafenin
uzak olması nedeniyle Osmanlı tesiri Kazan Hanlığında pek görülmedi.1522 yılında Kırım
Hanı Mehmed Giray’ın, çıktığı Astarhan seferinde, Nogaylar tarafından öldürülmesi ile
Moskova rahat bir nefes almış oldu. Bu durum Kazan ve Kırım Hanlıkları açısından kötü
bir durum olmuştur ve bununla beraber Mehmet Girayın beklenmedik ölümü karşısında
tüm şartlar değişerek,Moskova’nın aleyhine dönüşmeye başlamıştır. Mehmet Giray’dan
sonra Kırım tahtına geçen Saadet Giray,Sahip Giray’a destek vermez ve 1524 yılında
Sahip Giray Kazan tahtını kayıp eder İstanbul’a gider.

Sultan I.Süleyman tarafından Sahip Giray, 1532 yılında Kırım Hanlığının başına
getirildi62.Sahip Giray Kırım Hanları arasında kabiliyeti yüksek hanlardan birisidir. Daha
önce Kazan tahtında bulunduğu için devle idaresinde tecrübe sahibiydi. Sahip Giray
Osmanlı himayesinde Kazan ve Astarhan’ı Kırım Hanlığına bağlamayı kendine amaç
edinmiştir. Moskova Knezinin,Kazan ve Astarhan gibi Müslüman ülkeleri ele geçirdiğini
ve giderek yayıldığı tehlikesini Osmanlı Devleti hükümetine bildirmiş bununla beraber
Osmanlı-Rus ilişkileri yeni bir boyut kazanmıştır.63Osmanlı Devleti,Rusya’nın genişleme
59
Erman Şan,”Moskova Rusyası ile Kazan Hanlığı İlişkileri(Şah Ali döneminde:1516-1552),Sosyal
Bilimler Enstitüsü,Yüksek Lisans Tezi,2008.s65.
60
Prof.Dr.Akdes Nimet Kurat, IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz kuzeyindeki Türk Devletleri,Ankara
Üniversitesi,s230.
61
Erman Şan,age.s67
62
Topkapı sarayı müzesi Arşivi,Ek.3.(No.E1308/3).
63
Prof.Dr.Halil İnalcık,Kırım Hanlığı Tarihi Üzerine Araştırmalar(1441-1700),Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları,İstanbul,2017.s113.

17
çabalarını kendi topraklarına karşı bir saldırı olarak kabul ettiler ve kesinlikle Moskova
aleyhinde bir tutuma girdiler.Sahip Giray bir ara Kazan ve Astarhan’ı ele geçirmişsede bu
çok uzun sürmedi.Saltanatı boyunca Lehistana,Moskovaya sefer düzenler.1533’de Safa
Girayı Kazan Hanlığının başına geçirir böylece tekrar Kazan ve Kırım ittifakı 1546 yılına
kadar sürer.Sahib Giray Han, Osmanlı Padişahına daima bağlı kalmıştır ve her hususta
Sultan Süleyman’ın emrine itaat etmiştir. Han’ın kumandasındaki Kırım atlılan birçok defa
Osmanlılara yardım için sefere katılmışlardır. Bunlar biri Sultan Süleyman’ın Boğdan
seferidir.64Sultan Süleyman 1538 yılında Sahip Giray Hana bir Name-i Hûmayun yollamış
sefere iştirak etmesini istemiştir65. Sahib Giray Han zamanı, Kırım Hanlığı’nın en enerjik
ve aktif bir devrini teşkil etmiştir. Bu devirde Kırım Tatarları Moskova’ya doğru sık sık
akınlar yapmış ve bu sahalardan alınan çok miktarda esir ve ganimet Kırım Hanlığına
çokça gelir temin etmiştir.
Buradaki şehirlerde ticaret gelişmiş,köylerde ziraat ve bahçecilik artmış ahalinin malvarlığı
artmıştır.Hanlık tam bir refaha kavuşmuştur.Sahip Giray’ın giderek güç kazanması ve
karadeniz sahillerinde ticareti geliştirmek isteyip,Osmanlı Devletinden Kırımdaki Közleve
şehrini istemesi üzerine İstanbul’da olumsuz bir takım olaylar yürümeye başlar.1551
yılında Sahip Giray öldürülür.Sahip Giray,görüldüğü üzere Osmanlı ile iyi geçinmesine
rağmen,iyi bir politika izlemiş olmasına rağmen bertaraf olmuştur.Aynı yıl Kırım tahtına
Sahip Giraydan sonra Mubarek Giray’ın oğlu I.Devlet Giray geçirildi.Devlet Giray
atalarının takip ettiği siyaseti büyük bir gayretle sürdürdü.Tahta çıktığı zaman Kazan
Ruslar tarafından işgal edilmek üzereydi ve Kazanı Rus tehdidinden kurtarmak
istiyordu.Kırım hanı Devlet Giray bunun için müttefik bulmak amacıyla komşu devletlere
elçiler gönderdi.66
1551 yılında Devlet Giray Han’ın elçisi olarak Hozyaş, Astrahan’a gitti. Onun yanında
Osmanlı padişahı tarafından gönderilen Ahmet Aga (Çavuş) da bulunuyordu.Bu
görüşmedeki amaç Kırım ve Osmanlı’nın Doğu Avrupa politikasına Astrahan’ı dâhil
etmek istemeleriydi. 1551 yılının baharında ise Kırım elçisi Tagızekşi ve Osmanlı elçisi
Ahmet Çavuş, Nogay Ordası’na giderek Yusuf Bey ve İsmail Mirza ile görüşmelerde
bulundular. İsmail Mirza tarafından IV. İvan’a gönderilen mektupta elçilerin hedefleri şu
sözlerle verilmektedir: “Hüdavendigar ve Kırım ve Kazan ve Astrahan, biz Nogaylarla ittifak
kurarak senin topraklarına savaş açmak istiyor ve bunun hakkında Hüdavendigar, sultan bize elçi
gönderdi.” 1552 yılının Mayıs ayında ise Kırımlı elçiler bu sefer Lehistan’da idi. Devlet
64
Ek.4 Sultan Süleyman boğdan seferi.
65
Topkapı Sarayı müzesi Arşivi Ek.5
66
Ali Can Ütebay,”Kırım Hanlığı’nın Kazan hanlığı ile siyasi münasebetleri”Sosyal bilimler
Enstitüsü,Yüksel lisans tezi,2017.s103.

18
Giray Han, Lehistan-Litvanya Kralı II. Sigismund’a Moskova’ya karşı bir ittifak kurmayı
teklif ediyordu.67Devlet Girayın bu ittifak girişimleri başarısız oldu.Astarhan hanı
Yagmurca,Moskova sayesinde tahtını geri aldığı içinittifaka yanaşmadı.Yusuf beyin bu
öneriye nasıl tepki verdiği bilinmemektedir. Lehistan-Litvanya ile Kırım arasındaki
görüşmeler ise geç bir tarihte başladığı için hanın bekleyecek zamanı yoktu. Rus ordusu
Kazan üzerine hareket etmekteydi.Devlet Giray’ın Oka nehrinden ilerleyerek Ruslar’ı arka
cepheden tehdit etmesi bir sonuç vermedi.Bu saldırı Ruslar tarafından geri
püskürtüldü.Bunun sonucunda Korkunç îvan IV. büyük kuvvetleri Kazan şehrini kuşatır ve
alırlarken, Devlet Giray Han hareketsiz kalmış, Moskova’yı bu seferden alıkoyamamıştır.
Kazan Hanlığının Rusların eline geçmesiyle Devlet Giray Ruslara karşı daha da düşmanca
bir tavır takınmıştır. 1552 yılında Kazan’nın ve 1556 da Astarhan’ın Ruslar tarafından
alınması, yani bütün İdil boyunun Moskova Rusyası’nın eline geçmesi her şeyden önce
Kırım Hanlığı için tehlikeli arz etmeye başlamıştır. 68 Bu taarruzlar, Osmanlı devletini bile
telaşa düşürmüştür.İstanbul’un Kırım politikası ise Sahib Giray Han’ın yerini Devlet
Giray’ın alması bakımından tam anlamıyla başarı ile sonuçlanmış ancak bu başarı Rusların
2 Ekim 1552 tarihinde Kazan’ı ele geçirmesine ve Doğu Avrupa’da güç dengesinin
Moskova lehine değişmesine yol açmıştır. Yaklaşan Rus tehlikesi, Osmanlı-Kırım Hanlığı
ilişkileri açısından önemli bir gelişme olan Astrahan (Ejderhan) seferinin yapılmasına yol
açmıştır.Astarhan ve Kazan hanlıklarının yıkılmasıyla Ruslar ve Osmanlı devleti arasında
sadece Kırım Hanlığı kalmıştır.Ruslar, Osmanlı devleti ile çatışmaya girmeyi göze
alamadıkları için Kırım’a dolaylı bir şekilde saldırıda bulunuyorlardı. Kazakları ve
Çerkesleri teşvik etmişlerdi.
1557 yılında Kırım orduları Rusya üzerine bir sefer düzenlemişler ve Devlet Giray Han’ın
Tula yakınlarında bulunduğu bir sırada Kazaklar İslam Kerman’a, Çerkesler’de Taman
bölgesine doğru saldırıya geçmişlerdir.Kırım Hanlığını bu zor durumdan Osmanlı
kuvvetlerinin yardımı ile kurtulabilmiştir.69 Bu Rus Kazaklarının ve Çerkeslerin saldırıları
1559 -1567 yıllarına kadar devam etmiştir. Osmanlı devleti bu saldırıları önlemek amacıyla
çeşitli tedbirler almışlar Rus Kazakları ve Çerkesler çok zor güçlüklerle
durdurulabilmişlerdir. Devlet Giray Han,Rusya’ya karşı mücadelede İstanbul’un yardımını
istemiş ve verilen cevapta Osmanlı ordusunun Macarlar’a karşı seferde olduklarını
bildirilmiştir. Kendisine bir topçu alayı takviye olarak verilmiştir. Bununla beraber

67
Ali Can Ütebay,age.s103.
68
Prof.Dr.Akdes Nimet Kurat, IV-XVIII.yüzyıllarda Karadeniz kuzeyindeki Türk Devletleri,Ankara
Üniversitesi.s237.
69
Dr.Özalp Gökbilgin,1532-1577 Yılları Arasında Kırım Hanlığı’nın Siyasi Durumu,Ankara Üniversitesi
Yayınları,1973.s43.

19
1565’de Osmanlı topçularıyla takviye edilmiş Kırım ordusu Rusya üzerine sefere çıktı ve
Bolhov’a kadar ilerleyip yağmaya başladılar. Osmanlı devleti, Rusya ile normal
münasebetlerini ve ticaretini devam ettiriyordu. Bilhassa kürk getirmek için hassa tacirleri
Kırım’dan geçerek Rusya’ya giriyorlardı.70 1566 yılına gelindiğinde Osmanlı tahtında
II.Selim vardı ve Osmanlılar, Kafkaslara kadar inen Rus tehdini önlemek için hem de Orta
Asya Müslümanlarına hac veya ticaret için güçlük çıkaran Rusları Astarhan şehrinden
atmak için 1568’de Ejderhan(Astarhan) Seferi”nin açılmasına karar verdiler.71
Bunun üzerine Çerkeş Kasım Paşa’nm kumandasında 15-20 bin kadar Osmanlı-Türk
kuvvetleri Azak üzerinden Ejderhan (Astarhan) üzerine sevk edilmiştir. 72Sefer öncesinde
Don-Volga arasında kanal açmak,gemileri Volga’ya geçirip bu yolla orduyu Astarhan
üzerine göndermek için bir proje geliştirildi. Bu Osmanlı projesine göre bu iki nehir
yoluyla taşınacak asker ve cephane ile Astrahan geri alınacaktı. Böylece gemiler Hazar
denizine açılabilecekti. Bu yolla Osmanlı, sadece geriden Safevilere saldıracak pozisyona
gelmekle kalmayacak, Kuzey Kafkasya ve aşağı Volga Havzası yoluyla Rusya’yı bölgeden
çıkarmaya muvaffak olacaktı ama proje tam olarak başarı sağlanamadı.Kırım ve Osmanlı
ordusu kanal işini geçici olarak bıraktılar ve Astarhan üzerine saldırıya geçtiler. Ancak Bu
seferde Osmanlı Devleti ve Kırım Hanlığı başarılı olamamış ve geri çekilmek zorunda
kalmıştır.73
Çar IV. İvan, Astarhan seferinden hemen sonra, 23 Ocak 1570 tarihinde, İvan Novosiltsev
isimli bir sefiri Moskova’dan İstanbul’a gönderdi.74 Çar tarafından gönderilen nazik bir
üslupla kaleme alınmış diplomatik bir mektubu sultana takdim edebildi. Gönderilen
mektubun içinde Kazan, Kâsım ve Astarhan’da yaşayan Müslümanlar hakkında sultana
izahat veriyor ve IV. İvan’ın Kazan ve Astarhan hâkimi olduğu vurgulanmışsa da
Osmanlılar tarafından bu nâmeye cevaben yazılan mektupta IV. İvan için sadece “Mosku
Kralı” lakabını kullanılmıştır.Söz konusu belgedeki hitap biçimi siyaset tarihi bakımından
mühimdi zira Kazan ve Astarhan’ı işgal eden Moskova idaresi fiili durumu diplomatik
yollarla kabul ettirmeyi denemiş fakat Osmanlı Devleti IV. İvan’ın sadece Moskova
hâkimi olduğunu yine diplomatik usulleri kullanarak beyan edip Rus çarını Kazan ve
Astarhan hâkimi olarak tanımamıştı. İvan Novosiltsev’in Osmanlı sarayına gelmesindeki
başka bir amaç ise Osmanlı devleti-Kırım Hanlığı arasındaki siyasi ilişkilerinin hangi

70
Dr.Özalp Gökbilgin,age,s43.
71
Prof.Dr.Akdes Nimet Kurat, IV-XVIII .Yüzyıllarda Karadeniz kuzeyindeki Türk Devletleri,Ankara
Üniversitesi.s152.
72
Prof.Dr.Akdes Nimet Kurat, age,s238.
73
M.Akif Kirecci-Selim Tezcan,”Kırımın Kısa Tarihi”,Ahmet Yesevi Üniversitesi,Ankara,2015.20.
74
Dr. Serkan Acar,”Kırım Hanı Devlet Giray’ın 1571 Rusya Seferi Ve Moskova Yangını”,Karadeniz
Araştırmaları dergisi,2013.S39,s98.

20
seviyede olduğunu öğrenmekti.Nitekim Sokollu Mehmed Paşa’nın huzuruna kabul edildiği
vakit İvan Novosiltsev’e Osmanlı sadrazamı tarafından Moskova-Kırım ilişkileri
sorulmuştu. Rus elçi: “Aramızda elçiler ve haberciler gidip geliyorlar. Ancak Kırım hanı
bizim hükümdarımıza çok yalan söylüyor, verdiği hiçbir sözünü tutmuyor ve kendisini
Müslüman hükümdarların en büyüğü olarak görüyor” demek suretiyle şikâyette bulunmuş
ve Osmanlı Devleti’ni Kırım Hanı Devlet Giray’a karşı kışkırtmaya çalışmıştı.75
Bununla beraber Paşada “Kırım hanı da sürekli sizinle ilgili şikâyette bulunuyor.
Hükümdarınızın ona eskiden büyük vergiler ödediğini ancak şimdi eskisi kadar
göndermediğini, elçilerinin uzun süre alıkonulduğunu ve bırakılmadığını söylüyor. Kırım
hanının kendini ulu olarak görmesi ise onu Türk sultanının koruyor olmasından
kaynaklanmaktadır” demiş ve Kırım Hanlığı’nın Osmanlı himayesinde olduğunu bir kez
daha vurgulamıştı. IV. İvan bu devirde Osmanlı Devleti ile iyi geçinmesi gerektiğini
anlamış ve ılımlı bir siyaset takip etmek istemiştir.Bu şekilde bir süreliğinede olsa Kuzey
Kafkasya’daki menfaatlerinden feragat edecek ve bu suretle Moskova’nın en büyük hasmı
olan Devlet Giray Han’ı etkisiz hale getirebileceklerdi. Ancak işler Rusların düşündükleri
gibi olmadı Kuzeyde yükselen Rus tehlikesini fark ederek ısrarla bu sorunu çözmek isteyen
Sokollu Mehmed Paşa’ya rağmen Astarhan seferinden sonra Osmanlı Devleti Deşt-i
Kıpçak’ta aktif siyaset izlemekten vazgeçip Kıbrıs’a yönelmiş ve Venedik ile büyük bir
savaşa girişmişti. Hâl böyle olunca kuzey sahasındaki mücadele de Kırım Hanına kaldı.
Devlet Giray Han, Rus çarı IV.İvan Osmanlı devleti ile görüşmeler yaptığı sıralarda Devlet
Giray’da Rus çarına bir elçi yollamış, Kazan ve Astarhanın kendisine iade edilmesini
istemişti. Han’ın b u talepleri Sultan II.selim tarafındanda destekleniyordu.
Ancak Astarhan’ın Osmanlıya bırakılmasını talep ediyordu. Moskova çarının red cevabı
vermesi üzerine Kırım hanlığı ile arası bozuldu.1571 de Kırım Hanı Devlet Giray Moskova
üzerine büyük bir akın düzenledi. 24 Mayıs 1571 günü şehrin varoşlarını ateşe verdi ve
şiddetli rüzgâr yüzünden Moskova neredeyse tamamen yandı.76 Han bu sefer ile sadece
kadim düşmanı IV. İvan’ı mağlup etmekle kalmamış Osmanlı Devleti nezdinde itibarını da
arttırmıştı. Bu başarı İstanbul’da büyük bir sevinç uyandırmış ve Osmanlı padişahı bir
nâme-i hümâyunla hilat ve kılıç göndererek hanı tebrik etmiş77 ve Devlet Giray’ın başarısı
ona taht algan (tahtı kazanan) unvanını getirmiştir. Bir iddiaya göre ölenlerin sayısı, gûya
sekiz yüz bin kişiyi bulmuştur; binlerce kişi yanan binaların dumanları içinde boğularak
ölmüştür. Bu rakamlar çok mübalağalı olmakla beraber Moskova şehrinin bu münasebetle
75
Dr. Serkan Acar ,age,s99.
76
Prof.Dr.Akdes Nimet Kurat, age,240.
77
Prof.Dr.Halil İnalcık,Kırım Hanlığı Tarihi Üzerine Araştırmalar(1441-1700),Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları,İstanbul,2017 s166.

21
müthiş bir felâkete uğradığı da muhakkaktır.78 Ancak elde edilen askerî başarı siyasî
kazanıma dönüştürülemedi. 1572 yılında yeniden Moskova’ya saldıran Kırım hanı bu kez
yenildi. Osmanlı Devleti ve Doğu Avrupa’da büyük yankı uyandıran 1571 seferi Kırım
Hanlığı’nın Ruslara karşı kazandığı son büyük zafer olmuştur. Devlet Giray Han’ın son
saltanat yıllarında Kırım Hanlığı-Rusya ilişkileri aynı şekilde devam etmiş fakat yapılan
seferler daha küçük çaplı olmuştur. Bunlardan en önemlileri 1574-1576 yılları arasında
yapılan seferlerdir. Osmanlı Devleti, Rusya’ya düzenlenen bu akınlara karışmamış ve
yardım etmemiştir. Temel siyasetini Moskova merkezli bir gelişme politikası izleyen
Devlet Giray Han, Rusların Karadeniz'e inmelerine karşı çok önemli mücadelelerde
bulunmuş ve 1577 ‘de vefat etmiştir. 79 Devlet Giray’dan sonra oğlu II.Mehmet
Giray(semîn) Kırım tahtına çıkmıştır. II.Mehmet Giray döneminde başlangıçta Ruslara
karşı fazla bir sefer yapmamakla birlikte, babasının Astarhan’ı geri almak politikasını sıkı
bir şekilde takip etmiştir.80 1587’de Osmanlı devleti dikkatlerini yeniden kuzeye çevirdi ve
Astarhan saldırısına dair plan tekrar canlanmıştır çünkü, , Osmanlı devletinin asıl kaygısı,
Çarı ve birliklerini Kafkasya ve Karadeniz’e ulaşmalarını önlemekti. 81 Buna ek olarak,
Osmanlı devleti, Çarın, Kırım içişleri karışmasından da rahatsız oluyordu.
Ancak İslam Giray Han, Moskova üzerine ordusuyla sefere çıktıktan hemen sonra 1588’de
öldü. Ölümü, Osmanlı Devleti ile Giray hanedanı arasında zuhur eden yakınlaşmaya ve
Türkistan Han’ı ile uğraşan İran Şahı’nın da sulh yapmasıyla, Osmanlıların kuzeye verdiği
dikkatin yeniden zayıflamasına neden oldu. Bu dönemde Avusturya ile bir savaş başlamış
bu savaş on üç yıl sürmüştür ve Osmanlı Devleti tüm dikkatini ve kaynaklarını, Kırım
Han’ın da katılacağı bu seferlere vermesine yol açmıştır. Böylece Kuzey işleri ihmal
olunmaya başlamıştır.82 Genel olarak baktığımız zaman Kırım Hanlığı Devlet Girayın
vefatından sonra zor bir döneme girmiştir. Bu dönemde Rusların lehine önemli bir gelişme
olmuştur Bu gelişme Giraylar tarafından kendilerinin bozkırlar ve Volga bölgesinde Altın
orduya vâris olma rüyâlarının IV. İvanın başarılarıyla artık gerçekleşmeyeceği anlaşılmıştır
Bundan dolayı Kırım Hanlığı dikkatini kuzeyden, doğu ve batıya yöneltti. 83 Osmanlı
Devleti ile ilişkiler daha sıkılaştı. Kırım Hanlığının başına 1588 de İslam Girayın kardeşi
Bora Gazi Giray, Han olarak getirildi. Gazi Giray Han, Kafkaslar ve batı seferleri dışında
Moskova Rusya’sına karşı, Lehistan-Litvanya Kralı ile anlaşmakla kalmamış, hatta

78
Dr.Özalp Gökbilgin,age,s52.
79
Dr.Özalp Gökbilgin,Age,s53.
80
V.d Smirnov ,Osmanlı Dönemi Kırım Hanlığı,s273.
81
M.Akif Kirecci-Selim Tezcan,”Kırımın Kısa Tarihi”,Ahmet Yesevi Üniversitesi,s22.
82
Prof.Dr.Halil İnalcık” Osmanlı-Rus Rekabetinin Menşei Ve Don-Volga Kanalı
Teşebbüsü”,TTK,Ankara,s395.
83
Erşahin Ahmet Ayhün,Kırım Hanlığı Ve Çöküş Sebebleri,s53.

22
uzaktaki İsveç ile Moskova’ya karşı bir ittifak anlaşması dahi yapmıştı. 84Gazi Giray Han
1591 ‘de, büyük bir orduyla Moskova önlerine kadar bizzat ilerlemiş ancak
1593’te,Osmanlıların Avusturya ile savaşa tutmuş olması nedeniyle Moskova ile barış
antlaşması imzalamıştır. Çar 10.000 ruble vergiden başka, her yıl hediye göndereceğini
taahhüt etmiştir.85

3.2 Rus Kazakları Meselesi


Bora Gazi Giray Han zamanında Kırım Hanlığı her bakımdan istikrara kavuşmakla
beraber,tam bu sıralarda kuzeyden yeni bir tehlike belirmişti. Dnepr(özü) nehrinin
kıyılarında Rus asıllı Kazaklar 86 çoğalmaya başlamıştır. Bu Kazak kitlesi Türk etkisinde
kalmış başı bozuk Rus topluluğudur. Bu kitle,başlarda merkeze bağlı değillerdir ve Rus
merkezini kabul etmezler.

16 .yüzyıl’da Dnepr boylarındaki bu Kazak kitlesi önce Lehistan’a katılmış ve Dnepr


nehri boyunca Leh kralı tebaası sıfatı ile Kırım Tatarlarına karşı sınır muhafızları
olmuşlardır.87Kazaklar, savaşçıydılar geçimlerini genel oalrak yağma ve ganimet yoluyla
sağlamışlardır. Bu nedenle Dneper boyunda yaşayan Kazaklar ile Don ırmağındaki
Kazaklar birleşerek Karadeniz’e akın faaliyetlerinde bulunmuşlar ve birlikte Osmanlı
Devleti’nin kasabalarına,şehirlerine yağma girişimlerine teşebbüs etmişlerdir. Dnepr
nehrinde yaşayan Zaporog Kazaklarının Rus çarının hizmetine girmesiyle birlikte
Karadeniz için tehlike çanları çalmaya başlamıştır. Orta Avrupa ve Akdeniz sorunları
Osmanlı Devleti için daha ciddi unsurlar içerdiğinden Kuzey Sorununu Kırım Hanlığı ile
bırakmak zorunda kalmıştır.88 Zaporog Kazaklarının ilk saldırıları 16.yüzyılın ortalarında
Osmanlı kaynaklarına Dimitras olarak bilinen Dmytro Vyshnevetsky’nin hücumlarıyla
başlamıştır. Bu akınlar, Kırım Hanlığına ve Osmanlı Devleti’nin topraklarına karşı devamlı
tehdit oluşturmuştur. 1621’de Don Kazakları ve 400 kadar Zaporog Kazağı ile birlikte
Rize’ye hücum ettilerse’de Osmanlı Devleti tarafından geri püskürtülmüştür.1622 ve
1623’de Trabzon’a ve Sinop’a 1624’de ise Yeniköy’e kadar saldırmışlardır. 89Kırım
Hanları, bu Kazak saldırılarını durduramıyorlardı çünkü; Kazaklar Özü veya Don nehri
boyunca kayıklarla geçiyorlar ve Kırım atlılarının okları bunlara zarar veremiyordu. Çok
iyi kayıkçılardı. Bu suretle Osmanlı Devleti Kazak saldırılarını önlemek için Dnepr nehrine
84
Prof.Dr.Akdes Nimet Kurat,age,s246.
85
Prof.Dr.Halil İnalcık,Kırım Hanlığı Tarihi Üzerine Araştırmalar,s194.
86
87
Prof.Dr.Akdes Nimet Kurat, IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Devletleri,s248.
88
Prof.Dr.Halil İnalcık,Kırım Hanlığı Tarihi Üzerine Araştırmalar,s200.
89
Prof.Dr.Akdes Nimet Kurat,age,s,249.

23
Özü ve Kılburun kalelerini yaptırmıştır. 90 Bu saldırılar o zamanki Trabzon sicillerine Rus
Saldırıları diye adlandırılmıştır.1637 yazında Don ve Zaporog Kazakları Kırım’daki
kargaşa sonucu savunmasız kalan Azak kalesini ele geçirerek Rus çarına teslim etmek
istemişlerdir.1637 yılının ocak ayında yapılan askeri mecliste alınan kararla, sefere tüm
Kazakların katılması gerektiği şiddetle vurgulanmıştır. Katılmayan Kazaklara ”kanun
dışına çıkanlar” olarak ilan edecekleri yönünde tehditlerde bulunulmuştur.
91
Zaporog Kazaklarıyla takviye edilen Don Kazakları Ataman Mihail Tatarinov
önderliğinde 21 nisan 1637’de Azak kalesini kuşattılar ve 18 haziran 1637’de kaleyi ele
geçirdiler92.
Don Kazaklarının Azak’ı işgalleri Moskova, İstanbul,Bahçesaray,Esfehan,Varşova
saraylarında oldukça büyük bir yankı uyandırmıştır.

90
Prof.Dr.Akdes Nimet Kurat ,age,s249.
91
Ataman: Eskiden Rus Kazaklarının başbuğuna verilen unvan
92
Yrd.Doç.Dr.Sinan Yüksel “Don Kazaklarının Azak’ı İşgalleri”,Zonguldak Üniversitesi,s211.

24
Bu işgal Osmanlı Devletinde büyük bir şaşkınlık yaratmış ve saldırıların kuzeyden devam
etmesi endişesine kapılmıştır. Don Kazaklarının Azak’ı işgal etmeleri Moskova Hükümetin
İn bakışı, Osmanlı Devleti ile Kırım Hanlığına karşı uyguladığı politikası sebebiyle bu
işgal haberinin Moskova’da uyandırdığı sevinç yada temkinli bir şekilde karşılanmış
olması tarihçiler tarafından tartışma konusu olmuştur. Osmanlı tarihi yazarları, Don
Kazaklarının Azak kalesini işgallerini değerlendirirken Moskova Hükümeti’nin, Kırım
Hanı’nın Kantemir Mirza’ya karşı sefere çıktığını bildiğinden savunmasız kalan Azak’ı
almaları için Kazakları teşvik ettiği iddiasında bulunmuşlardır. 93. Rus yazar Novoselyskiy
ve diğer Rus kaynaklarının verdikleri bilgiler ise Moskova Hükümetinin Azak kalesini
işgal edilmesinden haberi olmadıkları görüşündedir. Bu konuyla ilgili sağlıklı bir
değerlendirme yapabilmek için Rusya’nın o tarihlerdeki içinde bulunduğu siyasi durumu
çok iyi analiz etmemiz ve o yıllardaki güttüğü politikayı bilmemiz gerekmektedir.
Rusya’nın gündeminde o yıllardaki en büyük sorunu Smolenks sorunuydu. Bu sorun
çözümlenmeden Rusya’nın güneyde aktif bir siyaset izlemesi düşünülemezdi.
Azak’ın ele geçirilmesinden geri çekilmelerine kadar olan süreçte Moskovalılar, Osmanlı
Devleti ile Arasında bir sorunun çıkmasını önlemeye çalışmıştır çünkü; Moskova
Hükümeti, Azak’ı işgal etmeyi düşünmüyordu. Tatarlara karşı olan mücadelede Kazaklara;
Nogayların her hareketini takip etmelerini,Rus topraklarına saldıran Kırım akıncılarına
karşı savaşmalarını Azaklılarla anlaşıp barış içinde yaşamalarını,Türk elçisi F.Kantakuzin’i
Moskova’ya Kadar uğurlamaları şeklinde sınırlı görevler vermiştir. 94Moskova
Hükümeti’nin Azak hakkındaki tutumu çok iyi bilen Kazaklar, Azak ile ilgili planlarından
Moskova’yı haberdar etmemişlerdir. Azak’ın işgalinden hemen sonra Nureddin Saffet
Giray, Rus topraklarına bir sefer düzenlemiş ve Azak’ın geri verilmesine kadar Rusya’ya
sefer yapmaya devam edeceğini bildirmiştir. Rus Çarı, Kazakların Azak’ı işgallerinden
dolayı Osmanlı Devleti ile arasının bozulmaması için Sultan IV. Murat’a elçiler yollamış
ve Kazakların yapmış olduğu taarruzla hiçbir ilgisinin olmadığı yönünde açıklamalarda
bulunmuştur. Osmanlı Devleti ise Kazakların Azak’ı Rusların izni ve isteğiyle işgal
ettiklerini öğrenip buna inandığını, fakat elçinizle göndermiş olduğunuz mektuptan sonra
Kazakların Azak’ı işgallerinden haberinizin olmadığına ve padişahımızın dostuna dost
düşmanına düşman olduğunuza dair yaptığınız yeminlere itibar ettiğini bildirmiştir.
Rusların da dostluğa uyup Leh Kralı gibi Kazak eşkıyalarını ortadan kaldırmalarını istemiş
ve mektubun sonunda ise, Padişahın düşmanına düşman dostuna dost olduğu müddetçe

93
Yrd.Doç.Dr.Sinan Yüksel,age,s212.
94
A.A.Novoselyskiy,XVII.Yüzyılın Birinci Yarısında Moskova Devletinin Tatarlarla Mücadelesi,Türk
Tarih Kurumu,Ankara,2011,s275-276.

25
Rusya’nın Padişahtan dostluk göreceklerini bildiren mektubunu elçi vasıtası ile
Moskova’ya yollamıştır95.1641’de Osmanlı Devleti Kırım Hanlığı ile Azak kalesini
kuşatmış ancak Kırım Hanı ile Osmanlı kumandanları arasında baş gösteren
anlaşmazlıklar, ordu içerisinde bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkması, barutun bitmesi ve
kışın gelmesi gibi nedenlerle Osmanlıların kuşatmayı kaldırmalarıyla Azak, Kazakların
elinde kalmaya devam etmiştir. Ancak yeni kuvvetler gönderilmiş ve çar, Kazaklara Kaleyi
boşaltma emri vermiştir. Kazaklar kaleyi yıkıp çekilmişlerdir. Osmanlı Devleti hayatî
önemi olan Azak Kalesi’ni yeniden inşa etmiştir. 96 Osmanlı Devleti ve Kırım Hanlığı’nın
Azak Kalesi’nin işgali süresince içerisinde bulundukları durum göz önüne alındığında, bu
işgalle birlikte Karadeniz’in de ciddi bir tehlike içerisine düşme ihtimali vardı. Kazakların,
maddi ve askeri anlamda imkânlarının sınırlı olması, Rusya’nın Lehistan tehlikesi
nedeniyle güneyde barışı koruma politikası içinde olması bölgede ve Karadeniz’de daha
büyük tehlikelerin yaşanmasını engellemiştir. Azak Kalesi’nin fethi Don Kazaklarının
askeri gücünün hiçte hafife alınmaması gerektiğini de ortaya koymuştur. Osmanlı
Devleti’nin Azak Kalesi gibi önemli bir kaleyi koruyamaması ve kalenin 5 yıl boyunca
Kazakların elinde kalması onun, bir önceki yüzyıla göre gücünün azalmaya başladığını
göstermesi bakımından da önemlidir. Bu Kazak meselesinde Osmanlı Devleti,
Karadeniz’in kuzeyinde nükseden Rus tehlikesini tamamen ortadan kaldırmak için 1678
yılında Kazaklar üzerine bir sefer açmıştır ve Merzifonlu Kara Mustafa paşa
kumandasındaki Osmanlı ordusu Kazakların payitahtı Çihrin’i ele geçirmiştir. Çihrin
seferinde Ruslar Kazaklara destek vermiş ve savaşı kaybetmelerinde Kırım Hanlığının
etkisi çok büyük olmuştur. Bu savaşta Kazaklara Rus ordusu yardım ettiği için tarihe ilk
Osmanlı-Rus savaşı olarak kayıtlara geçmiştir.97 Savaşın sonunda 20 yıllık bir barış
antlaşması imzalanmış ve Bahçesaray barışı adını taşıyan bu antlaşma aynı zamanda
tarihteki ilk Rus-Türk barış antlaşmasıdır.98Osmanlı Devleti, bu antlaşmayı imzalaması için
Kırım Hanı Murat Giray görevlendirilmiştir.99 Bu barış antlaşmayla alınan kararlar ise
Kırım Hanlığı ile Rusya devlet sınırı Dnepr nehri olarak kabul edilmiştir, Han’a geçen üç
yılın vergisi birden ödenmesi ve bundan sonra yıllık vergi gönderilmesi, Kiyef Moskova
Hükümetin elinde kalması kararlaştırılmıştır. Aynı zamanda Sultan ve Han, Çar’ın
düşmanlarına yardım etmeyecekleri maddeler arasına konulmuştur.100 Osmanlı Devletinin

95
Yrd.Doç.Dr.Sinan Yüksel,age,s215.
96
Prof.Dr.Halil İnalcık,Kırım Hanlığı Tarihi Üzerine Araştırmalar,202.
97
Prof.Dr.Akdes Nimet Kurat, IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Devletleri,Türk Tarih
Kurumu,s250.
98
Prof.Dr.Akdes Nimet Kurat, Rus Siyasi Tarihi,Türk Tarih Kurumu,s250.
99
Prof.Dr.Halil İnalcık,age,s203.
100
Prof.Dr.Akdes Nimet Kurat,age,s250.

26
Viyana önlerinde bozguna uğraması üzerine Osmanlılar için bu büyük bir şok dalgası
yaratmış, Osmanlı Devleti için gerileme dönemi başlamıştır. Avusturya,Venedik,Lehistan
Papanın kutsamasıyla Türkleri Avrupa’dan atmak için Kutsal İttifak kurmuşlardır.
Avusturya,Lehistan,Venedik,Papa tarafından kurulan Kutsal ittifaka 1686’da Sobieski’nin
gayretleri ile Rusya da dâhil edilmiştir. Rusya’nın ittifaka dâhil edilmesindeki en büyük
neden, Avusturya ve Lehistan ile savaş durumunda olan Osmanlı Devleti’ne Kırım Hanlığı
tarafından gelecek olan yardımların engellenmesi düşüncesi olmuştur. Çarlık belgelerinde
Rusya’nın Kırım’a yönelik saldırılarının nedenleri; Doroşenko’nun Rusya aleyhindeki
politikalarına destek veren Kırım Hanlığı’ndan öç almak, Kırım Hanlığı kuvvetleri
tarafından Rus topraklarına yapılan akınlara ve Rusya’nın Kırım Hanlığı’na ödemekte
oldukları yıllık vergiye son vermek,Rusya’nın kendilerine destek veren Zaparog
Kozaklarının bu yardımlarına karşılık vermek gibi nedenler olarak kaydedilmiştir. Kısacası
Avusturya ve Lehistan ile savaş halinde olan Osmanlı Devleti’ne bir cephe de kuzeyde
Rusya tarafından açılmıştır.101Rus çarı I.Petro Kırım hanına gönderilen yıllık haracı kesmiş
ve 1687’de Leh orduları ile birlikte harekete geçmişlerdir. Galitsin kumandasında 100.000
Kişilik bir Rus ordusu ve hetman Samoyloviç kumandasında 50.000 Kazak,Kırım üzerine
yürümüştür.102Kırım Hanı Selim Giray’ın, Or Kalesine geliş güzergâhındaki tüm stepleri
yaktırmasını emretmiştir. Selim Giray’ın amacı, steplerde ne kadar ot, çimen, saman varsa
ise yaktırmak, bu suretle düşmanı ve hayvanlarını aç, susuz bırakarak geri çekilmeye
mecbur etmekti. Selim Giray Han, bu planında başarılı olmuştu. 13 Haziran’dan beri aç ve
susuz kalan Rus ordusunun Kırım’ı işgal etmeye gücü kalmamış ve geri çekilmiştir.103
Galitsin, başarısız birinci Kırım seferi sonrasında kırılan onurunu kurtarmak, Kutsal
İttifak’a vermiş olduğu sözü yerine getirmek, ülke içinde kendisine karşı olan muhalefeti
susturmak, Kırım Hanlığı kuvvetlerinin Ukrayna topraklarına yönelik yaptıkları taarruzlara
son vermek ve yapacağı bu sefer ile Osmanlı Devleti ile Kırım Hanlığı’nı Rusya ile
müzakerelere zorlamak amacıyla ikinci defa Kırım’ı işgal etme planları yapmaktaydı.

101
Yrd.Doç.Dr.Muhammet Şen,”Rusya’nın Kırım’ı İşgal Teşebbüsleri Karşısında Kırım Hanlığı
Kuvvetlerinin Perekop Zaferi”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi,s507.
102
Prof.Dr.Halil İnalcık,age,s204.
103
Yrd.Doç:Dr.Muhammet Şen,age,s508.

27
Selim Giray’ın Kırım’da olmayışını fırsat bilen Galitsin kumandasındaki Rus ordusu,
200.000 asker ve 1.000 adet top ile I. Kırım seferinde Kırım Hanlığı Ordusu karşısında
düşmüş olduğu utanç verici durumu telafi etmek amacıyla Kırım’ı ikinci defa işgal etmek
amacıyla hareket etti. Süratle Kırım’ın imdadına koşan Selim Giray Han altı günde
Kanlıcak’a gelmiş ve Azimet Giray Sultanın yardımlarıyla Rus ordusu bozguna uğratmıştır
Rusya geri çekilmek için zaman kazanmak maksadıyla barış istemek zorunda kalmıştır.
Selim Giray, bu başarısını padişaha bildirmek üzere veziri Batur Han’ı görevlendirmiştir
Selim Giray’ın fetihnamesini göndermeden önce bu sevinçli haber padişah tarafından
işitilmiş ve padişah II. Süleyman, gönderdiği name-i hümayun ile Selim Giray’ın bu
başarısını kutlamıştır.104Kırım Hanı Selim Giray’ın stratejik hamleleri, Kırım Hanlığı
kuvvetlerinin üstün gayretleri ile Rusya’nın bu emellerine geçit verilmemişti. Galitsin,
dolayısıyla en büyük destekçisi Çariçe Sofiya’nın Kırım’ın zapt edilmesi yönündeki
başarısızlıkları bununla sınırlı kalmadı. Bu başarısızlıklar Rusya’da Sofiya’ya karşı
muhalefetin büyümesine ve I. Petro ile girdiği taht mücadelesini kaybetmesinde de etkili
oldu. Başarısız iki seferle lojistik destek sağlanamadan steplerde başarılı olamayacağını
anlayan Rusya, bu topraklara yönelik yapacakları yeni bir sefer için Petro’nun 1695 ve
1696 Azak Seferlerine kadar 6 yıl beklemek zorunda kalmıştır.
3.3 XVIII.Yüzyılda Kırım Hanlığının Bağımsız Olması ve Rus Çarlığı ile ilişkileri
“Petro’nun 1689 yılında iktidarı tek başına ele almasıyla Rusya, Osmanlı devleti karşısında
önemli bir rakip olmuştur. Kırım’a saldırıda başarılı olamayan Rusya, 1695’te
Karadeniz’in girişi sayılan Azak’a yönelmiş ve bu saldırıda Rus kuvvetlerinin 15 bini
deniz ve 200 bini karadan olmak üzere Azak’a hücum etmişlerdir. Bu seferde de başarılı
olamayan Ruslar, Don nehrinin baş kısmında olan Voronej’de donanma inşa ettiler. İlk
seferde başarı gösteremedilerse de hummalı bir çalışmayla inşa edilen Rus donanmasının
ve Avrupa’dan getirilen teknik personelin katkılarıyla 6 Ağustos 1696’da Azak kalesi
Rusların eline geçmiştir.”105 Hem Rusya’nın hem de Osmanlı Devleti için bu kalenin önemi
çok büyüktür Osmanlı devletinin bu bölgeye hâkim olmasından beri “Türk gölü” olarak
bilinen Karadeniz’in bu özelliği tehlike altına girmiştir. Rusya ise Karadeniz’e çıkmak için
önemli bir adım atmıştır. 1700 yılında imzalanan İstanbul antlaşmasına göre Azak kalesi
Rusların elinde kalmış,Aşağı Dnepr(Özü) boyundaki kaleler Osmanlı Devletine geri
verilmiştir.Kırım Hanlığına verilen vergide kesilmiştir.Çar’a İstanbulda daimi elçi

104
Yrd.Doç:Dr.Muhammet Şen,age,s514.
105
Doç.Dr.Osman Köse,”Rusya’nın Karadeniz’le İlk Buluşması:İstanbul Antlaşması”,Balıkesir
Üniversitesi,Sosyal Bilimler Enstitüsü,2012,s202.

28
bulundurma hakkı da verilmiştir.1700 yılındaki bu İstanbul barışı Rusya’nın Osmanlı
Devletine karşı ilk zafer barışı olmuştur.106
“Söz konusu dönemde Baltık Denizi, adeta bir “İsveç Gölü” durumundaydı. Rusya bu
duruma son vermek için İsveç’e savaş açtı ve galip geldi. Mağlup olan İsveç Kralı II. Şarl,
Osmanlı Devleti’ne sığındı. Rusya, II. Şarl’ın iadesini istedi. Ancak Osmanlı Devleti,
Şarl’ı himaye etmeye devam etti. Bu durum bir anlaşmazlık konusu oldu ve 1711’de
Osmanlı Devleti ile Rusya arasında Prut Savaşı’nın çıkmasına yol açtı. Rusya, Prut Savaşı
sırasında Osmanlı Devleti idaresindeki Sırpları, Hırvatları ve Makedonyalıları isyana
teşvik etti. I. Petro tarafından uygulanan bu siyaset daha sonraki dönem boyunca Rusya’nın
temel politikalarından biri olacak ve Rusya, her fırsatta Hıristiyan azınlıkları Osmanlı
Devleti aleyhine kışkırtacaktır”107 Petro ordusuyla birlikte Tuna boyunda bulunduğu
sıralarda Osmanlı ve Kırım güçleri ile karşılaştılar ve Krım Hanı II.Devlet Giray süratli
manevraları neticesinde Çar,38.000 kişilik kuvvetiyle Pagunluk mevkiinde,Prut’da bir
sahada kuşatılmıştır.108 Petro, çaresiz bir şekilde barış istemek zorunda kalmış ve Rusya ile
Osmanlı Devleti arasında 22 Temmuz 1711’de Prut Antlaşması imzalanmıştır. 109 Prut
Antlaşmasıyla Ruslar, Taygan, Yeni Kale (Samara), Kamennıy Zaton kalelerini yıkacaklar
ve Azak Kalesini Osmanlılara teslim edeceklerdi. Ruslar, Lehistan ve ona tabii olan
Barabaş ve Potkalı ile Kırım Hanına tabii Kazaklara müdahale etmeyeceklerdi. Osmanlı
topraklarına karadan ticaret için gelenler ve gidenler dışında İstanbul’da Rus elçisi
bulunmayacaktı. Ruslar, Müslüman esirleri Osmanlılara teslim edecekler ve Osmanlı
Devleti’ne sığınmış olan İsveç Kralı XII. Şarl’ın memleketine gitmesine engel
olmayacaklardı. Osmanlılar Rus halkını, Ruslar da Osmanlı halkını tahrik
etmeyeceklerdi.110 Ruslar ve Osmanlılar arasında 5 Nisan 1712’de İstanbul Antlaşması
imzalanarak, Prut Antlaşması yenilenmiştir. Yenilenen antlaşma ile Prut Antlaşmasına
eklenen maddeler gereğince Ruslar, 3 ay içerisinde Lehistan’dan askerlerini çekecek ve
Lehistan’ın iç işlerine karışmayacaklardı ama Antlaşmanın yenilenmesine rağmen Ruslar,
Lehistan’daki birliklerini geri çekmedikleri gibi, Lehistan’ın iç işlerine de karışmaya
devam ediyorlardı. Bu durum İstanbul’da Ruslara karşı olumsuz bir havanın oluşmasına ve
tekrar savaş kararı alınmasına neden olmuştur. İstanbul’daki Rus elçileri Yedikule’ye
hapsedilmiş ve III. Ahmet savaş için gerekli hazırlıkların yapılması emrini vererek

106
Prof.Dr.Akdes Nimet Kurat,Rus Siyasi Tarihi,s275.
107
Salih Yılmaz-Abdullah Yakşi,”Osmanlı Devleti’nden Günümüze Türk-Rus İlişkileri,TYB Akademi
Dergisi,2016,s13.
108
Prof.Dr.Akdes Nimet Kurat,age,s279.
109
Yrd.Doç.Dr.Sinan Yüksel,age,s47.
110
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, c. IV, kısım 1, Ankara 1995, s. 84.

29
Edirne’ye hareket etmiştir.111 Rusya ise bu haberi alınca Osmanlı Devleti’ne barış teklifi
sunmuş iki devlet arsında Mart 1713’ten itibaren görüşmeler başlanmıştır. Görüşmeler,
Kırım Hanlığının ısrarlı bir şekilde, antlaşmaya Çarın kendilerine yıllık haraç vermelerine
dair bir madde koydurmak istemelerinden dolayı kesilme noktalarına gelmişse de Kırım
Hanlığının bu isteği kabul edilmemiş yapılan görüşmeler sonrasında Edirne Antlaşması
imzalanmıştır.112 Osmanlı Devleti’nin ve Kırım Hanlığının kazançlarına bakıldığında
durum daha açık bir şekilde ortaya çıkar. Osmanlılar, Prut,İstanbul ve Edirne
Antlaşmalarıyla Karadeniz’e yönelik Rus baskısı ve tehdidini ortadan kaldırmıştır. Aynı
zamanda Prut da kazanılan başarı Osmanlı Devleti’ne cesaret ve güven vermiş bu cesaret
ve güven, Osmanlılarda, Rusları tekrar yenebilecekleri veya en azından savaş tehdidiyle
Çar’ı barışa zorlayıp istediklerini yaptırabilecekleri yönünde bir düşüncenin oluşmasına
neden olmuştur.”Kırım Hanlığının zaman içerisinde ve Osmanlı Devleti’ne paralel bir
şekilde zayıflayarak güçten düşmesini fırsat bilen Ruslar Kırım Hanının, Kırım, Rus ve
Osmanlılar arasında sahipliği tartışmalı olan ama Rusya’nın kendisinin olarak kabul ettiği,
Kabartay üzerinden Rus sınırlarını ihlal ederek, Kafkas ötesine sefer düzenlemesini savaş
nedeni sayarak, Kırıma savaş açıp 30 Mart 1736’da Kırım’a girerek hanlığın merkezi
Bahçesaray’ı yağmalamış, Gözleve ve Akmescit şehirlerini de tahrip etmişlerdir.” 113Bu
olayın arkasından Belgrad antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma ile Rus hükümdarları
için “İmparator” unvanı kullanılması kabul edilmiştir. Ruslar, XV. yüzyılda Kırım Han’ı
aracılığıyla görüşülüp muhatap alınmazken artık Osmanlı Devleti, Rusya’yı kendisiyle eşit
şartlarda devlet kabul etmiştir.114 Belgrat Antlaşması’nın, 3. maddesiyle; Azak Kalesi
yıkılacak ve arazisi tarafsız olarak boş bırakılacaktı115 böylece Azak Kalesi’nin yıkılıp
arazisinin boş bırakılmasını sağlayarak, bölgede önemli bir tehditten kurtulduğu gibi
bölgede Osmanlı Devleti’nin askeri olarak önemli bir üsten mahrum kalmasını da
sağlamıştır. Antlaşmanın 5. Maddesine göre Osmanlı Devleti’ne bağlı Kırım Tatarları ve
diğer Tatar taifeleri ile Ruslara bağlı Kazak ve Kalmuklar arasındaki mücadele son
bulacaktı. Osmanlı Devleti’ne bağlı olanlar ile Kırım Tatarları Rus şehir ve kasabalarına
akın yapıp zarar vermeyecekler ve esir almayacaklardı. Kırım Tatarlarının, Rus
topraklarına yapacakları akınların önlenmesi, Rusya’nın güney topraklarının güvenliğinin
sağlanması bakımından oldukça önemlidir.

111
Yrd.Doç.Dr.Sinan Yüksel,age,s51.
112
Yrd.Doç.Dr.,Sinan Yüksel,Age,s51.
113
Doç.Dr.Metin Hülagü,age,s13., Yrd.Doç.Dr.Sinan Yüksel,age,s63.
114
Salih Yılmaz-Abdullah Yakşi,age,s14.
115
Hakkı Uzunçarşılı, a.g.e., cilt:4, s. 293.

30
Kafkasya’da ince hesaplar peşinde olan Rusya, Kırım’ı Osmanlı Devleti’nden kopararak
hukuki bakımdan rakibini bölgeden tamamen uzaklaştırmak istemiştir. Bu anlamda
Rusya’nın Kırım’da izlediği politika, Kırım yerli ümerasını Osmanlı’dan tamamıyla
koparmaya çalışmak olmuştur116 Temelinde Rus yayılmacılığının yer aldığı görülen ve
1768 yılı itibarıyla Balkanlar, Kafkaslar ve Kırım önlerinde, Küçük Kaynarca Antlaşması
ile Rusya’yı daha avantajlı bir konuma getirerek Türk-Rus ili kitlerinde yeni bir safha
oluşturmuş bulunan 1768–1774 savaşı başlamıştır. Rusya askeri üstünlüğü elde ettiği bu
savaş sırasında 1770’te Bucak’ı ve nihayet 1771’de de Kırım Yarımadası’nı işgal
etmiştir117. Bahçesaray’a giren Rus kuvvetleri Kırım hanının İstanbul’a kaçmasını
sağlamıştır. Savaşın seyrinin daha baştan itibaren Osmanlı kuvvetlerinin aleyhine cereyan
etmesi Osmanlı hükümetini Rusya lehine barış yapmaya mecbur bırakmıştır. 21 Temmuz
1774’te imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması118 toprak kayıpları bakımından çok büyük
olmamakla birlikte, hukuk, ticaret ve diplomasi alanında Osmanlı tarihinin en ağır belgesi,
devletin 1699 Karlofça Antlaşması’ndan sonra imzalamak zorunda kaldığı en feci
antlaşması olmuştur. Bu savaş sonucunda imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması’yla
Rusya, Karadeniz’de serbestçe ticaret yapabilme hakkı elde etmiştir. Ayrıca bu
antlaşmayla Rusya, Ortodoksların haklarını koruma imtiyazı elde ederek Osmanlı
Devletinin iç işlerine müdahale etmeye başlamıştır. Bu savaşın en önemli sonuçlarından
biri de Kırım’ın Osmanlı Devleti’nin himayesinden çıkması olmuştur. Böylece Fatih
Sultan Mehmet döneminde Osmanlı topraklarına katılan ve halkı Müslüman olan bir
toprak parçası ilk kez Osmanlı Devleti’nden ayrılmıştır. Karadeniz, Türk Gölü olma
özelliğini de kaybetmiştir. Kırım Hanlığı, Osmanlı Devleti’ni kuzeyden gelecek tehlikelere
karşı koruma vazifesi görürken antlaşmadan sonra bu durum ortadan kalkmıştır.119
Kırım Hanlığı Osmanlı’nın yanında bütün cephelerde yer almış özellikle Lehistan ve
Rusya cephelerinde büyük hizmetler görmüştür. 1774 yılında imzalanan Küçük Kaynarca
Antlaşması ile Osmanlı Devleti’nden koparılan Kırım Hanlığı, 1783 yılında Rus işgaline
maruz kalmıştır. Nihaî ayrılıkla neticelenen 1783 işgali Kırım topraklarında yaşayan
Türkler için, o günden bu güne kadar devam edecek olan, esaret hayatının da başlangıcı
olmuştur. Kırım’ın kaybedilmesi, Kırım’daki Türk ve Müslüman nüfusu açısından olduğu
kadar Osmanlı Devleti için de son derece sarsıcı ve gayet acı olmuştur.

116
Yrd.Doç.Dr.Yücel Öztürk,age,s865.
117
Doç.Dr.Metin Hülagü,age,s14.
118
Doç.Dr.Metin Hülagü,age,s14.
119
Salih Yılmaz-Abdullah Yakşi,age,s15.

31
IV.BÖLÜM
OSMANLI SİYASETİNDE
KIRIM HANLIĞI İLE LEHİSTAN İLİŞKİLERİ

4.1 XV ve XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Siyasetinde Kırım Hanlığı ile Lehistan İlişkileri
Baltık’tan Karadeniz’e uzanan sahada, XIV.yüzyıldan itibaren kuvvetle varlığını
hissettiren, Lehistan, Osmanlı Devleti ile genellikle doğrudan savaşı değil, dolaylı araçları
kullanmışlardır. Bu bakımdan, Lehistan’ın Osmanlı politikasında Kazaklar, Osmanlı’nın
Lehistan politikasında ise Kırım Hanlığı temel unsurlar olarak yer almışlardır. Türklerin
1526’da Macarları siyasi tarihten silmesi ve Viyana kapılarına dayanması, Türkiye –
Lehistan ilişkilerinde rol oynayan temel gelişmelerden biri olmuş ve Macaristan’ın siyasi
hayatının son bulmasıyla neticelenen bu savaşlar, Orta Avrupa’yı tehdit eden bir Türk
yükselişini gündeme getirirken, Doğu Avrupa güç dengelerine yeni bir denge
kazandırmıştır120.Lehistan’ın Osmanlı Devletine karşı yürüttüğü diplomasinin esası
Altınordu’nun batı yakasını, yani Dinyeper Nehri’nden Karpatlara kadar uzanan bölgeyi
barışçı yoldan kendi hâkimiyetinde tutma anlayışına dayanıyordu. Lehistan özellikle Fatih
zamanında Türklerin bu bölgedeki Lehistan hâkimiyetini tanımalarını sağlamak için elçiler
göndermiştir.121 Osmanlı Devleti’nin dış siyasetinde önemli bir etken olan Kırım Hanlığı,
Lehistan ile yürütülen ilişkilerde de mühim bir yere sahiptir. Adı geçen coğrafyada mevcut
devletlerin genişleme politikaları sebebiyle sık sık mücadeleler yaşanmıştır. Mesela daha
Osmanlı tabiliğine girdiği ilk zamanlarda Lehistan ile mevcut husumetinden dolayı, Kırım
Hanı Mengli Giray, Lehistan elçilerine padişahla barışmadıkça kendilerini de düşman
saymaları gerektiğini belirtmiştir.122 Lehistan Krallığı, o dönemlerde Kırım için ciddi bir
tehlike teşkil etmemekle birlikte Lehistan Krallığı ile Moskova Devleti’ne karşı
mücadelede müttefiklerdi. Mengli Giray Han, Altın Orda Devletinin yıkılmasıyla Moskova
Knezliği ile yani dönemin Knezi III.Vasiliy ile yaptıkları ittifaktan ayrıldıktan sonra XVI.-
XVII. Yüzyıllar boyunca, Rusya ve Polonya arasındaki bütün savaşlarda Tatarlar daima
Polonya’yı desteklemişlerdir.123

120
Yrd.Doç.Dr.Yücel Öztürk,”Osmanlı-Lehistan İlişkilerinde Savaş,Diplomasi ve Ticaret”,Karadeniz
Araştırmaları Dergisi,S4(55),s227.2017.
121
Yrd.Doç.Dr.Yücel Öztürk,age,s227.
122
Yrd.Doç.Dr.Hacer Topaktaş,” Osmanlı-Lehistan-Kırım Üçgeninde Diplomasi: Şah Mirza’nın Varşova
Temsilciliği (1746-1747)”,Bilig Dergisi,S(68),s244,2014.
123
A.A.Novoselyskiy,age,s2.

32
Kırım Hanı Sahip Giray zamanında Kırım atlıları Moskova sahasına sefer düzenlediği gibi
Lehistan-Litvanya topraklarına da sık sık akınlar düzenlemişlerdir. Kırım’ın Ukrayna ve
Lehistan’ı bu şekilde yıpratan daimi saldırıları Osmanlılar tarafından da kabul edilen,
tanınan bir vaziyet olmuştur. Kırım hanlarının yer yer Lehistan topraklarına izinsiz akın
düzenlemeleri Osmanlı Devleti ile Lehistan arasında problem çıkmasına sebeb olsa da,
hanlar birçok kere Lehistan cephesinde Osmanlı Devleti adına hizmet etmişlerdir. 124
Moskova’nın kuvvetlenmesi Doğu Avrupa’da siyasi dengeleri bozmuş, Yalnız Kırım’ı
değil Lehistanı da tehdit etmeye başlamıştır. Bunun üzerine Kral Stefan Bathori, Moskova
Devletini zapt etme planları yapmaya başlamıştır. Kral Stefan Bathori yaptığı planla Kırım
Hanlığı ile dost olmayı ve Moskova Devleti’ne karşı yapacakları savaşta Kırım
Hanlığından yardım temin edeceğine inanmıştır.125 Lehistan ve Kırım Hanlığı, Moskova
Devleti’nin kuvvetlenmesinden korktukları için Çar IV.İvanın kendilerine ettiği ittifak
tekliflerini reddetmişler ve Moskova’ya karşı kendi aralarında bir ittifak kurulmasını tercih
etmişlerdir. Lehistan’ın Moskova Devleti ile girdiği Livonya savaşları sırasında Lehistan
hükümeti, Kırım Hanlığından istediği desteği görmeye başlamıştır. Kral II. Sigismund
1558 yılında, Kırım Hanı Devlet Giray ile bir antlaşma imzalamış ve Moskova topraklarına
akın yapması için teşvik etmiştir.126 24 yıl süren Livonya savaşı sırasında 21 Tatar akını
gerçekleşmiş ve bu başarılardan dolayı Lehistan Kralı, Kırım Hanına tebrik mesajları
yollamıştır. 1574 yıllarında Lehistanlılar Zaporog Kazakları ile beraber Moldova’da
idareyi ele geçirmek istedikleri için Osmanlı Devletinin Lehistan ile arası bozulmuş ve
Kırımlı kuvvetlerde Lehistan’a saldırmışlardır. Lehistan, Kırım’ın Osmanlı destekli bu
daimi tehdidi karşısında tabii bir refleks olarak Zaporog Kazaklarını öne sürmüştür.
Zaporog Kazaklarının Kırım karşısında kullanılmaya başlanmasıyla Lehistan’ın Osmanlı
karşısındaki stratejik dostluk anlayışı kesin bir değişikliğe uğramıştır. Bu Kazaklar daha
sonra Rusların hâkimiyeti altına gireceklerdir. 1588 yılında Kırım tahtına geçen ve Bora
lakabı alan Gazi Giray Han, 1591 yılında Moskova’ya karşı Lehistan ve İsveç ile ittifak
müzakerelerinde bulunmuş lakin Bogdan voyvodası Mihail, Osmanlı padişahına isyan edip
Leh Kralı tarafından desteklenmesi üzerine, Osmanlı Devleti ile Lehistan’ın arası gittikçe
açılmış ve Gazi Giray Han yaptığı ittifak antlaşmasını bozup Lehistan topraklarına akın
faaliyetlerinde bulunmaya başlamıştır.127

124
Yrd.Doç.Dr.Hacer Topaktaş,age,s244.
125
A.A.Novoselyskiy,age,s3.
126
A.A.Novoselyskiy,age,s11.
127
Elvina Abduvaliyeva Er,Bora Gazi Giray Han: Hayatı ve Eserleri,Ankara Üniversitesi,Sosyal Bilimler
Entitüsü,Ankara,2011.s3.

33
Lehistan’ın amacı Ruslar gibi Karadeniz sahillerine ulaşmak, Bogdan ve Eflâk’ı ele
geçirmek ve Baltık denizinden, Karadeniz’e ulaşmak gibi hedefleri vardı. Gerek Bogdan
voyvodasının ayaklanması ve gerekse Lehistan’ın bu çabaları, Bora Gazi Giray Han’ın
karşı koyması neticesinde güçsüz kalmıştır. Gazi Giray Han, Macar ve Lehistan seferleri
sırasında pek çok ganimet elde etmiştir. Gazi Giray Han bu ganimetlerin bir çoğunu
İstanbul’a, saraya ve devlet adamlarına göndermiş, hem seferdeki hizmetleri hem de bu
hediyeler sayesinde Divan’da büyük bir itibar kazanmıştı. Gazi Giray Han’a Osmanlı
Devleti tarafından pek çok inam ve ihsanda bulunulmuştur. Ona gelinceye kadar Kırım
hanına sefer esnasında günlük bin akçe tahsis edilirken, ondan sonra günlük iki bin akçe
verilmeye başlanmıştır. Bu suretle Gazi Giray Han, Kırım hanlarının hiç birinin
ulaşamadığı en yüksek mertebeye çıkmış ve saygı görmüştür.128
“I.Ahmed (1603-1617) tam bu zamanlarda Osmanlı Devleti ile Lehistan arasındaki
gerginliği ortadan kaldırmak amacı ile bir antlaşma imzalanmışsa da bu kalıcı olmamış;
Bosna valisi İskender Paşa'nın Kazakların üzerine yürümesi üzerine, Leh Kralı, Kazakları
himaye için başkomutanı Stanislas Zolkiyevski'yle bir ordu göndermiş, ancak, iki taraf bir
savaşa tutuşmadan yeniden barış yapılmıştır.” 129 Lehistan ile ilişkilerin sıkı olduğu bu
dönemlerde Kırım tahtına Canıbek Giray Han çıkmıştır. Canıbek Giray Han’ın saltanat
dönemi 1610-1623 ve 1627-1635 tarihleri arasındadır ve Kırım Hanlığı tarihinin oldukça
şaşırtıcı ilişkilerin geçtiği bir dönem olmuştur.130Canıbek Giray Han saltanatının geçtiği
yıllarda Osmanlı tahtında da bir değişiklik olmuş ve II.Osman Tahta cülûs etmiştir.
II.Osman tahta çıktığı sıralarda (1618), Osmanlı Devleti ile Lehistan arasındaki Kazaklar
yüzünden doğan gerginlik devam etmiş ve Lehliler, Kazakların Osmanlı topraklarına
saldırmalarına göz yummalarının sebebi olarak Kırım Hanlığı’nın kendi topraklarına akın
yapmalarını gerekçe olarak göstermişlerdir. Bu yüzden Osmanlı Devleti, Kırım Hanına
Lehistan topraklarına akın düzenlememesi için tenbihte bulunmuştur.131 Öte Yandan,
Lehistan Kralı, Osmanlıların azletmiş olduğu Boğdan Beyi Gratyani Gaspar'ı himaye ettiği
gibi Ona asker vererek Osmanlılar karşısında güçlendirmeye çalışmış, buna karşılık Özi
valisi İskender Paşa Gaspar'ın ordusunu ağır bir yenilgiye uğratmış, pek çok Leh beyini de
esir almıştır.

128
Elvina Abduvaliyeva Er,age,s4.
129
Kadir Kazalak,Dr.Tufan Gündüz,”II.Osman’ın Hotin Seferi”,Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi
Araştırma ve Uygulama Merkezi,2003,S(14),s130.
130
V.d smirnov,age,s296.
131
Kadir Kazalak,Dr,Tufan Gündüz,age,s130.

34
II.Osman devrinde Lehistan’ın Bogdan’ın iç işlerine karışması üzerine Osmanlı Devleti
Lehistan’a savaş açmıştır. II. Osman'ın Lehistan üzerine sefere çıkmasında İskender
Paşa'nın bu gösterişli galibiyetinin etkisi büyük olmuştur. 2 eylülde ordu Hotin Kalesi'nin
önündeki dağlık bölgeye kondu. Kale'nin dibinde bir köprü ve karşısında bir Palanka vardı.
Leh taburu Kalenin hemen yanına yerleşmişti. Kalenin alt tarafından geçen Turla (Dniepr)
nehri kenarında da Kazak Taburu konmuştu. Osmanlı Ordusu Hotin önlerine geldiği sırada
Kazaklar henüz tabura girmediğinden derhal bunlar üzerine hücum edildi. Kazaklar büyük
bir hezimetten ancak tabura girerek kurtuldular. Padişah yine savaşı yakından takip
edebileceği noktaya çadırını kurdurmuştu. Bu arada Kırım Hanı Canıbek Giray, Padişahın
huzuruna çıkıp, iltifat görmüştür.132 4 eylülde başlayan yoğun çatışmalara Lehistan'ın
yardımına gelen Avusturya askeri de eklenmiş Osmanlı ordusu her iki kuvvete karşı
üstünlük elde etmişken askerlerin yağmaya dalması yüzünden kesin zafere ulaşamamıştır.
Lehliler Osmanlı ordusunu geri püskürttüler. Bundan sonra sulh yapılana kadar geçen gün
içinde yoğun savaşlar cereyan etmiştir. Osmanlı Ordusu pek çok defa Lehistan askerleri
üzerine yürüyüş yaptıysa da, onları, bir türlü yerinden oynatamamışlardır. Öte yandan,
Osmanlı Devleti'ne ve Kırım Hanı'na bağlı askerler Lehistan içlerine akın yapma
teşebbüslerinde bulunuyorlar direnci kırmaya çalışmışlarıdır. Lehistan içlerine yapılan
akınlar bu ülkenin geniş ölçüde tahrip olmasına sebep olduğu gibi, Lehistan'da da kıtlık baş
göstermesine, ülkede pahalılığın artmasına, halkın ve askerlerin aciz içine düşmesine yol
açmış ve Lehistan tarafından gelen elçiler sulh talep etmişlerdir.. 9 Ekim 1621' de Kanuni
Sultan Süleyman zamanındaki şartlar üzerine antlaşma yapılarak savaşa son verilmiştir.133
İki taraf arasında Hotin Antlaşması imzalanmıştır.Bu antlaşmanın maddeleri
1. Kırım Tatarlarının Lehistan'a yaptığı akınlar yasaklandı.
2. Hotin Osmanlı egemenliğindeki Boğdan'a verildi.
3. Lehistan'ın Kırım Hanlığı'na vergi ödemeye devam etmesi kararlaştırıldı.
Hotin Seferi, Padişahın prestijini arttırmak gayesiyle çıkılan bir sefer olmakla, daha
başlangıçta pek çok sorunlar doğuracağı ortaya çıkmıştı. Evvela, askerler böyle bir savaşa
gitmeye gönüllü davranmamışlardı. Devlet erkanı ise padişahın sefere katılmasını uygun
görmemişler, seferin başlamasının güneş tutulmasına tesadüf etmesini ise uğursuzluk
saymışlardır.

132
Kadir Kazalak,Dr,Tufan Gündüz,age,s141.
133
Kadir Kazalak,Dr.Tufan Gündüz,age,s143.

35
Hotin Seferi İstanbul'da büyük bir zafer olarak takdim edilmiş ve Genç Padişah halkın,
ordunun ve bürokratların gözünde Kanuni Sultan Süleyman gibi muzaffer bir hükümdar
olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Buna karşın bürokratlar ve ordu, genç padişahın
tasarladığı reform planlarını önceden öğrendiğinden kısa bir süre sonra onu tahttan
indirmişlerdir. Böylece Osmanlı Savaşlar tarihi içinde önemsiz bir yere sahip olan Hotin
Seferi, sonuçlan itibariyle Osmanlı Sultanı için üzüntüyle anılan bir başka olayın sebebini
teşkil etmiştir.”1621 Hotin Seferi sonrası Osmanlı-Leh ilişkileri normale dönüşse de
1624’te I. Şahin Giray Sultan ile Osmanlı Devleti’nin arası açılmış ve bu durumda Şahin
Giray, Leh Kralı III. Zygmunt’a Kili, Akkerman ve Bender’i alması için yardım teklif
etmiştir. Hatta İran-Lehistan-Kırım arasında Osmanlı Devleti’ne karşı bir ittifak dahi
gündeme gelirken Kazakların da buna iştiraki Kırım hanınca talep edilmiştir. Buna karşın
Osmanlı tarafı III. Mehmed Giray’ı Kırım Hanı olarak tanıyarak Şahin Giray’ın oyununu
bozmuş ve nihayetinde 1625’te Lehistan’a gönderilen Sefer Gazi Bey’in elçiliği vasıtasıyla
Kırım-Lehistan ilişkileri sağlamlaştırılmıştır”134. 1644 tarihinde Kırım tahtında İslam
Girayı Hanı görmekteyiz. İslam Giray Han dönemi sadece Kırım’ın iç tarihi için değil,
Karadeniz kuzeyinde Türk-Rus ve Leh siyasi ilişkileri bakımından da çok önemli
gelişmelere sahne olmuştur. Kırım hanlarından III.İslam Giray, Canıbek Giray zamanında
Lehistan’a karşı karşı kalgayın yanında katıldığı bir seferde esir düşmüş ve 7 yıl orada
kalmıştır. IV.Murad onu kurtarmak için Lehistan’a bir elçi yollamış ve esir bulunan on
boyarın kendilerine iade edilmesi koşuluyla serbest kalmış 1644 yılında IV.Mehmet Giray
Han’ın yerine Kırım tahtına geçirilmiştir. 135 İslam Giray Han’ın Lehistan’a karşı izlediği
siyaset ise tahta çıkar çıkmaz Lehistan kralına Mustafa bey adında bir elçisiyle yollamış ve
elçi ile gönderdiği mektubunda iki ülke arasındaki iyi ilişkileri bozan Zaporog
Kazaklarına karşı ortaklaşa hareket etmeyi dile getirmiş ve kendisine düzenli olarak
verginin gönderilmesini istemiştir.136 Fakat aynı yıl içinde Zaporog Kazakları Lehistan
tâbiyetini bırakarak hana katılmışlardır. Bu Doğu Avrupa tarihinin en önemli olaylarından
biri olmuştur. İslam Giray Han, gelen boyarlara saygı göstermekle birlikte Lehistan’a karşı
yapılacak seferlerde yardım vaat etti ve Hmelnistsky’ye de Ataman ünvanı vermiştir.
Kırımlılar ile Kazaklar, Leh ve Rus topraklarına sürekli akın yapmaya başlamışlardır.
Kaynaklarda bu akınların çok başarılı olduğu ve Kırım’a çok miktarda ganimet girdiğinden
söz etmişlerdir. Han 1648-1653 yılları arasında, Kazaklar ile beraber Lehistan’a karşı
yaptığı bütün seferlerde Lehlileri yenilgiye uğratmıştır.“ İslam Giray dönemi Moskova ve

134
Yrd.Doç.Dr.Hacer Topaktaş,age,s246.
135
Prof.Dr.Halil İnalcık,age,s208.
136
Prof.Dr.Halil İnalcık,age.s209.

36
Lehistan’a karşı kazanılan önemli siyasi ve askeri başarılar, Ganimetin bolluğu nedeniyle
Kırım tarihinde mutlu dönem sayılmaktadır Ataman Bogdan Himelnitskiy liderliğinde
Lehistan’a karşı başlatılan isyan hareketi her ne kadar Kırım-Kazak ittifakının teessüs
etmesine neden olmuşsa da bu uzun süreli olmamıştır. Çünkü Lehistan’ın İsveç, Rusya ve
Kazak tehlikesi karşısında elçisi Wojciech Bieniewski aracılığı ile Osmanlı Devleti’nden
yardım talebinde bulunması ve Osmanlı Devleti’nin Lehistan’ın bu yardım talebini, İsveç
ve Rusya tarafından gelecek muhtemel bir tehlikenin daha vahim sonuçlar doğuracağı
düşüncesiyle kabul etmesi, Zaporog Kazaklarının “gâvurların Çarı” olarak gördükleri
Osmanlı Devleti’nden koparak Rusya’ya meyletmeleriyle sonuçlanmıştır.” 137 Pereyaslavl
Kararı ile çara bağlılıklarını bildirip Moskova devletinin hizmetine girdiler. 1654
Pereyaslav Anlaşmasıyla Kazakların Rusya himayesine girmeleri, bu anlaşmadan kısa bir
zaman sonra Atamanları Himelnitskiy’in ölümü, (6 Ağustos 1657) Kazaklar arasında
iktidar mücadelelerinin yaşanmasına neden olmuştu. Kazaklar arasında vuku bulan bu
karışıklıklar, bir bakıma Selim Giray’ı Kırım Hanlığı iktidarına taşıyan sürecin de
başlangıcı olmuştur. Çünkü Bogdan Himelnitskiy’in oğlu ve halefi Yuriy’in 1657, 1659-
1662 tarihlerindeki Atamanlık dönemlerinde yaşı ve tecrübesizliği nedeniyle Kazaklar
arasında itibar görmemesi neticesinde sağ yaka Ukrayna’sı Atamanı olarak seçilen
Doroşenko, Osmanlı Devleti himayesine girmesine rağmen mevcut Kırım Hanı Âdil
Giray’ın (1666-1671) baskılarına maruz kalmaktaydı. Hamisi Osmanlı Devleti’nin
uyarılarını dikkate almayan Adil Giray’ın Ataman Doroşenko’nun topraklarına yönelik
Kırım Hanlığı’nın en önemli gelir kaynağı olan esir ve ganimet amaçlı yağma hareketlerine
devam etmesi, Osmanlı Devleti nezdinde gözden çıkarılmasına neden olmuştu. 138 Kırım
Hanı Âdil Girayın, Doreşenko’yla aralarında olan husumetten dolayı, Kazak beylerinden
birisini Kazak hatmanı ilanı etmesiyle iki Kazak beyini birbirine düşürmüştür. Diğer
yandan da Lehliler, Doreşenko’ya ait bazı yerleri ele geçirirler. Vaziyeti haber alan
Osmanlı Devleti, Leh kralına hem nasihat hem de tehdit içerikli bir mektup gönderir.
Kırım Hanı da derhal azlolunur ve IV.Mehmed Kamaniçe seferine çıkar.139

137
Yrd.Doç.Dr.Muhammet Şen,” I. Selim Giray’ın Hanlık Döneminde Osmanlı-Lehistan Savaşlarında
Kırım Kuvvetleri 1671-1704”, Karadeniz Araştırmaları,2013,S38,s57.
138
Yrd.Doç.Dr.Muhammed Şen,age,s58.
139
Doç.Dr.Muhammet Kuzubaş,”17. Yüzyıl Şairi Mezâkiye’ye Göre Lehistan Savaşı”,Türkoloji
Dergisi,2006,S1,s215.

37
Kamaniçe, Lehistan’ı Karadeniz’e bağlayan önemli bir sınır şehridir. Osmanlı Devleti’nin
Bodan’ı hâkimiyeti altına almasından sonra önemli bir sınır kalesi özelliği de taşımaya
başlamıştır. IV. Mehmed’den önce Özü valisi Abaza Paşa, burayı almak istese de
muvaffak olamamıştır140. Sefer sırasında Podolya’nın merkezi olan Kamaniçe dokuz gün
süren kuşatmadan sonra zapt edilmiştir ve IV. Mehmed, 2 Eylül’de Katolik katedralini
camiye çevirerek ilk cuma namazını burada kılmıştır.141 Osmanlı Devleti’nin 1672
Kamaniçe Seferi’ne Kırım Hanı I. Selim Giray Han da iştirak eder. Fakat Han, Kırım’ın
Babıâli’ye daha fazla bağlanmasını kendi geleceği açısından tehlikeli gördüğü için 1673-
1676 yıllarında yaşanan savaşlara çeşitli bahanelerle doğrudan destek vermemeyi, ama
aracılık etmeyi yeğlemiştir. 1674’te Lehistan Kralı olan III. Jan Sobieski, Han Selim
Giray’ın bu endişesini hem Hanlık hem de Lehistan lehine kullanmak üzere diplomatik
faaliyetlere girişse de Żurawno’daki kuşatmada Kırım Hanı Selim Giray Han Osmanlı
Devletinin tarafında yer almış ve antlaşma görüşmelerinde aktif rol oynamıştır. 142 14
Ekim‘de başlayan barış görüşmeleri taraflar arasında 18 Ekim 1672’de Bucaş
Anlaşmasının imzalanması ile sonuçlandı.
Bucaş Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu'nun topraklarına toprak kattığı son antlaşmadır.
Bu antlaşma ile Osmanlı İmparatorluğu Batı'da en geniş sınırlarına ulaşmıştır. Bucaş
Antlaşması maddeleri;
1. Ukrayna Osmanlıların koruması altında kalacak.
2. Podolya Osmanlılara verilecek
3. Lehistan her sene vergi ödeyecek
Kamaniçe seferini sonlandıran Bucaş Anlaşması ile Osmanlı Devleti, Kamaniçe Kalesi’nin
de içinde bulunduğu Podolya’yı elde etmiş ve Lehistan’ı her her yıl 22.000 altın vergi
vermeye mecbur etmiştir. Bu antlaşma Lehistan’ı Osmanlı’nın vassalı konumuna
düşüreceğinden ötürü Jan Sobieski’nin de içinde yer aldığı “Diet Meclisi” tarafından Bucaş
Anlaşması’nın koşulları kabul edilmemiş ve bununla beraber Sobieski kumandasında
Macar, Kozak, Avusturya askerlerinden oluşan 80.000 kişilik ordu ile Hotin üzerine
hareket etti ve kaleyi ele geçirmiştir. 143 Osmanlı-Lehistan ilişkilerinde yeni bir dönemin
açılmasına neden olan 1673 Hotin muharebesi, inatçılığı ve Türk düşmanlığı ile bilinen
Sobieski’nin tarih sahnesine çıkmasına ve Osmanlı Devleti’nin Lehistan ile uzun süreli bir
mücadele dönemine girmesine neden olmuştur. Hotin mağlubiyetinin rövanşını almak
isteyen Osmanlı Devleti, Lehistan üzerine sefer hazırlıkları yaparken 6 Nisan 1673’te
140
Doç.Dr.Muhammet Kuzubaş,age,s214.
141
Darıusz Kolodzıejczyk,”Kamaniçe”,İslam Ansiklopedisi,Cilt 24 ,s275.
142
Yrd.Doç.Dr.Hacer Topaktaş,age,s247.
143
Yrd.Doç.Dr.Muhammet Şen,age,s61.

38
Kapıcıbaşı Ömer Ağa ile Selim Giray handa sefere davet edilmiştir. 13 Temmuz 1674’te
Kırım Hanı Selim Giray’ın da dâhil olduğu Osmanlı ordusunun gelmekte olduğu haberini
alan Sobieski, Kamaniçe Kalesi’ni muhasara etmekten vazgeçmek zorunda kalmış ve
Osmanlı Devletinin 1674 yılında Rusya savaş durumuna düşmesinde istifade ederek
Podolya topraklarına girip Bar, Winnica, Niemirov, Braslaw’ı ele geçirmeyi başarmıştır 144.
Fakat Osmanlı Devleti, Selim Giray hanın gayretleriyle Rusya ile olan savaşı bitirip
1676’da Lehistan üzerine yeni bir sefer tertip etmiştir. Serdar Şeytan İbrahim Paşa ve
Selim Giray kumandasındaki Osmanlı ve Kırım kuvvetleri tarafından İzvançe (Zurawno)
Kalesi’nde kuşatılan Kral Sobieski, 20 günlük mukavemetten sonra barış talep etmek
zorunda kalmış ve taraflar arasında İzvançe (Zurawno) Anlaşması imzalanmıştır. 1672
tarihli Bucaş Anlaşması taraflar arasında aynen kabul edilmekle beraber sadece Bucaş
Anlaşmasında yer alan Lehistan’ın Osmanlı Devleti’ne yıllık 22.000 zloty yıllık vergi
verme zorunluluğu bu anlaşma ile kaldırılmıştır. Buna mukabil Podolya, Piyaçerko ve
Paliçe Kaleleri 15 haricindeki tüm Ukrayna toprakları Osmanlı Devleti’ne bırakılmıştır145

4.2 XVII ve XVIII. Yüzyıllarda Osmanlı Siyasetinde Kırım Hanlığı ile Lehistan
İlişkileri
17. yüzyılın sonlarında meydana gelen ikinci viyana kuşatması ve sonrasında gelen
hezimet hem Osmanlı Devleti hem de Avrupa tarihi açısından bir dönüm noktası olmuştur.
Bu dönüm noktasının en önemli olayı ise Osmanlılar tarafından Viyana’nın 154 yıl sonra
ikinci kez ve fetih amacıyla kuşatılmış olmasıdır. İkinci Viyana kuşatması sadece iki
devletin arasında geçmemiş Osmanlı ordusu ve Kırım Hanlığı adeta kutsal ittifaka karşı
mücadele etmişlerdir. Bu anlamda Viyana’yı Osmanlı ve Kırım ordularına karşı Viyana’yı
sadece Avusturyalı kuvvetler savunmamıştır. Avusturya’nın en önemli müttefiki savaşında
kaderini değiştiren Lehistan Kralı Jan Sobieski olmuştur. Sobieski, Türklerin Kamaniçe’ye
kadar uzanan sahada Lehistan’a kesin üstünlük kurmalarını hiç sindirememiş, buna karşı
Moskova ve Avusturya ile işbirliğine yönelmiştir. Öte yandan , Osmanlı sadrazamı
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Osmanlı Devleti’ni Kanuni devrindeki gibi azametli bir
hale getirmenin mümkün olduğuna inanmaktaydı. Bu hedefini gerçekleştirmek için
yapılacak ilk iş Kanuni’nin 1529’da I.Viyana Kuşatmasında yarım bıraktığı işi
tamamlamaktı.
Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın beklediği fırsat Orta Macar Krallığı meselesiyle orta
çıktı. Orta Macar denilen yer, Kuzey Macaristan’da Hasburg hakimiyetindeki yukarı
144
Yrd.Doç.Dr.Muhammet Şen,age,s62.
145
Yrd.Doç.Dr.Muhammet Şen,age,s63.

39
Macaristan idi. Burası yeni bir krallık olarak ortaya çıkmış olup halkı Protestandı. Koyu bir
Katolik olan Avusturya İmparatoru Leopold, Protestanlara karşı baskıcı,zulm gibi katı ve
sert politikalar izlemekteydi. Protestan Macarlar, Tökeli İmre adında genç ve cesur biri
etrafında toplanmışlar ve Osmanlı idaresinde bir devlet kurmak için İstanbul’a
başvurmuşlardır. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın da bu isyana el altından destek verdiği
bilinmektedir.146 Osmanlı ordusu haziran sonlarında İstolni Belgrad’a ulaşmıştır. Burada
yapılan istişare amaçlı mecliste Yanıkkale ile Komaran kalelerinin zaptı ve Tatar
kuvvetleriyle akıncı birliklerinin Avusturya içlerine akınlar düzenlemesi fikrinin ağır
basmasına rağmen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın ısrarı üzerine Viyana üstüne sefer
yapılması görüşü benimsenmiş ve Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın bu kararına IV.
Mehmed tepki göstermesine rağmen engel olamamıştır.147 Bu olaylar gelişirken Avusturya
İmparatoru ise her tarafa, Alman Prenslerine, Lehistan’a, İspanya’ya, Hollanda’ya yardım
istemek için elçiler göndermiştir. “Papa XI.Innocentus, Katolik memleketlerinden ve kendi
hazinesinden İmparatora büyük para yardımlarında bulunmuş, bütün Hıristiyanlığı yardıma
çağırmıştır. 1683 Mart’ında Lehistan ile Avusturya arasında bir ittifak antlaşması
imzalanmıştır. Alman Prenslerinden Bavyera, Saksonya prensleri imparatorlarına asker
göndermeye söz verdikleri gibi Venedik de yarım vaadinde bulunmuştur.” 148 Papanın
yardımıyla büyük bir haçlı birliği kurulmuştur. Ancak, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa
Avusturya’nın Batı Avrupa ülkelerinden alacağı yardımı engellemek istiyordu. Bu yüzden
hızla hareket ederek bir an önce Viyana’yı kuşatmak amacındaydı. Osmanlı ordusunun
hızla üzerine geldiği haberini alan I.Leopold başkentini terk ederek Lehistan, Saksonya ve
Bavyera’dan gelecek yardımı beklemeye başlamış ve kısa sürede gelen yardımlar ile
Viyana’da güçlü bir savunma hattı kurulmuştur.149 Osmanlı ordusunun asıl büyük
kuvvetleri 14 temmuz 1683 sabahı Viyana önünde görüldüler ve Kırım Hanı Murad Giray
askerleriyle Tulln(İskender Köprüsü) korumayla görevlendirilmiştir. Kuşatma 14
Temmuzdan 12 Eylül’e kadar 60 gün sürmüştür 150. Kalenin düşmesine az kalmasına yakın
Türk ordusunda erzak sıkıntısı ve sonbahar yağmurları rahatsızlık vermeye başlamıştır.

146
Prof.Dr.Alaeddin Yalçınkaya,”Osmanlı Devleti’nin Batı Politikası Zitvatoroktan Küçük
Kaynarcaya”,Gökkubbe Yayıevi,Türk Dış Politikası Osmanlı Dönemi,Cilt II,s38.
147
Doç.Dr.Nurettin Gemici,” Evliya Çelebi’ye Göre II.Viyana Muhasarasında Kırım Hanı’nın Yanlış
Tutum ve Sebebleri”,Türkiyat Mecmuası,Cilt 26/I,2016,s134.
148
Prof.Dr.Halil İnalcık,age,s228.
149
Prof.Dr.Kemal Çiçek,”II.Viyana Kuşatması ve Avrupa’dan Dönüş”,Türkler,Cilt 9,s750.
150
Prof.Dr.Halil İnalcık,age,s230.

40
Bütün bu aksiliklere karşın, bütün tarihçilerin üzerinde birleştikleri ve kuşatmanın kaderini
değiştirdiğine inandıkları olay ise Jan Sobieski'nin Bavyera ve Saksonya kuvvetleriyle
birleşerek Viyana kalesine yardıma gelmesidir. Lehistan kuvvetlerinin Kırım tatarları
tarafından tutulması yönünde bir strateji belirleyen Vezir-i azam, iddialara göre yardıma
gelen kuvvetlerin büyüklüğü konusunda yapılan uyarılara rağmen, Sobieski'yi küçümsemiş
ve gerekli önlemleri almamıştır.151 12 Eylül sabahı yaşanan bu bozgunda Kırım hanı savaşa
süvari birliklerini öne sürmekten çekinmiştir. Mehmet Giray’a göre, onun bu davranışı
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın kötü davranışları yüzünden olmuştu. Yalnız Leh ve
Avusturya kuvvetleri sadrazamın otağına ve peygamberin sancağına saldıracakları zaman,
Hacı Giray 500-600 Kırım atlısıyla ileri atılarak düşmanı ikiye bölmüş ve bir bölüğünü
kılıçtan geçirerek bayrağı kurtarmıştır.152 Vezir-i azam ise en az kayıpla ordusunu Budin'e
kadar geri çekmeyi başarmış ve burada yenilgiye sebep olanları idam etmiştir. Bununla
beraber bu konuda bazı tarihçiler, Tatar Hanı’nın ihanetinin mağlubiyette tek sebep
olamayacağını belirtmişlerdir. Hezimette İmre Tökili’nin ikili oynaması, Kara Mustafa
Paşa’nın taktiksel hataları ve zaferi başkalarıyla paylaşmak istememesi de bunlara ilave
edilebilir.153 1683 Viyana muhasarasındaki başansızlık, Osmanlı Devleti'nin gerilerneye
başladığı tarih olarak gösterilir. Osman Turan'ın ifadesiyle kızıl elma seddini (Viyana)
aşamamış olması Osmanlı Devleti'nin artık gerilemeye başlamasının bir işareti
olmuştur.154Viyana bozgunundan sonra arz edilen Kırım hanı Murad Giray, her şeyden
önce bağımsız ve güçlü bir devletin hükümdarı olduğunu sanıyor ve sırf Kırım için
çalışmayı, bağımsız bir siyaset gütmeyi arzuluyordu. Han olunca, önceki Kırım hanı Selim
Giray’ın Osmanlı padişahlarının emirlerine aşırı boyun eğdiğini ve her konuda Şeriat’a
uyup Cengiz Han Yasası’nı çiğneyerek Kırım’ın düzenini bozduğunu ileri sürmüş ve tam
tersi bir siyaset gütmeye karar vermiştir. 155 Çihrin Seferinde çetin bir savaş veren Murad
Giray Han yaklaşan Rus tehdidi karşısında kuvvetlerinin Osmanlıların Orta Avrupa
sorunları karşısında eritip yok olmasını istemiyordu. Murad Giray’dan sonra Kırım
Hanlığına II.Hacı Giray getirildi. II.Hacı Giray Han zamanında önemli olaylar teşekkül
etmekde idi. Lehliler, Kırım ve Bucak Tatarlarının Macaristan’da bulunmasından
yararlanarak Boğdan ve Besarabya’yı elde etmeye kalkıştılar.

151
Prof.Dr.Kemal Çiçek,age,s750.
152
Prof.Dr.Halil İnalcık,age,s233.
153
Doç.Dr.Nurettin Gemici,age,136.
154
Yrd.Doç.Dr.Mustafa Turan,”II.Viyana Muhasarası:Osmanlı Devletinde Siyasi,İdari ve Askeri
Çözülme”,Afyon Kocatepe Üniversitesi,s395.
155
Prof.Dr.Halil İnalcık,age,s237.

41
Eskiden Boğdan beyi iken sonradan Lehlilere kaçıp sığınmış olan Petreçeyk ile Lehliler
tarafından Kazakların başına ataman getirilen Kunicky, Tuna üzerinden İsmail şehrine
doğru ilerlemiş ve daha sonra Boğdan’ın merkezi Yaş’ı ele geçirip Müslüman ahaliye
özellikle Bucak Tatarlarına karşı acımasızca davranıyorlardı. İşte tam bu sırada Kırım hanı
Hacı Giray ordusuyla yetişti ve Besarabya ve Boğdan’ı düşman elinden kurtardı. Bu haber
İstanbulda sevinçle karşılanmıştır ve Padişah tarafından hana bir tebrik mektubuyla, hediye
olarak 10.000 altın, samur bir kürk, kılıç ve okluk gönderilmiştir. 156 Ancak Hacı Giray’ın
hakimiyeti çok uzun sürmemiştir. Selim Girayın oğulları bu esnada boş durmamışlar ve
yeni hana karşı ayaklandılar İstanbul’a bir mektup yazarak Kırım tahtına Selim Giray’ı
istediklerini bildirmişler, bunun üzerine Kırım tahtına Selim Giray Han getirilmiştir.157
Selim Giray’ın ikinci hanlık dönemi II. Viyana Bozgunu sonrasına tesadüf etmekteydi.
Lehistan kralı III. Jan Sobieski Osmanlı Serdarı Kara Mustafa Paşa'yı yenerek Viyana'yı
kuşatmadan kurtardığında Avrupa'da, özellikle Hıristiyan dünyasında kahraman ilan
edilmiştir.158 Fakat Osmanlı-Lehistan savaşları henüz bitmemiştir ve Sobieskinin şimdiki
amacı 1672'de Bucaş Anlaşması ile kaybedilen Kamaniçe-Podolya bölgesini, Ukrayna'nın
yanı sıra iki Tuna Prensliğini (Eflak-Boğdan), hatta Macaristan'ı Osmanlı Devleti'nin
elinden almaktı. Sobieski’nin 1684 tarihli Kamaniçe Kalesi’ni işgale yönelik teşebbüsü
Serasker Vezir Boşnevi Süleyman Paşa ve Kırım Hanı Selim Giray kumandasındaki
kuvvetler tarafından engellenmiştir. 3 Ekim 1685’te Litvanya, Özü Kozakları, İsveç ve
Avusturya kuvvetlerinden müteşekkil 83.000 kişilik Leh kuvvetleri, Eflak ve Boğdan’a
girip ardından Kamaniçe Kalesini muhasara altına aldıysalar da bir kez daha Serasker
Vezir Boşnevi Süleyman Paşa, Kırım Hanı Selim Giray ve Kalgay Devlet Giray
kumandasındaki kuvvetler tarafından mağlubiyete uğratılmışlardır.159 Böylece Sobieskinin
işgal teşebüsü başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Sobieski, Kamaniçe ve Boğdan üzerine tertip
ettiği başarısızlıkla sonuçlanan seferlerden sonra Eflak, Boğdan ve Kamaniçe’yi ele
geçirebilmek için yeni müttefik arayışları içine girdi. Bunlardan ilki, Sünni Osmanlı
Devleti karşısında İslam dünyasının lideri olma düşüncesinde olan Şii İran idi. Bu
düşüncesinde başarılı olamayan Sobieski, Osmanlı Devleti’nin tabiliğinde olan Kırım
Hanlığı ile dahi ittifak yolları aramaktan geri durmamıştır. Kırım Hanı Murad Giray’ın
(1678-1683) Viyana ve halefi II. Hacı Giray’ın (1683-1684) Parkanlar savaşlarındaki
Osmanlı Devleti ile olan ihtilaflarını göz önünde bulunduran Sobieski, Kırım Hanlığı’nı

156
Prof.Dr.Halil İnalcık,age,s239.
157
Prof.Dr.Halil İnalcık,age,s241.
158
Doç.Dr.Sabire Arık,”Polonya Kralı III.Jan Sobieski Hükümdarlık Dönemi”,Ankara Üniversitesi,s225.
159
Yrd.Doç.Dr.Muhammet Şen,”Rusya’nın Kırım’ı İşgal Teşebbüsleri Karşısında Kırım Hanlığı
Kuvvetlerinin Perekop Zaferi”s506.

42
bağımsız bir Kırım Hanlığı propagandası ile Osmanlı Devleti’nden koparmaya
çalışmıştır.160 1685'de Golczewski'yi elçi olarak Bahçesaray'a yollar. Özellikle elçiyle
göndermiş olduğu, Kırım Hanlığının bağımsızlığını ancak Polonya ve Kutsal İttifak
devletlerinin desteği sayesinde kazanabileceğini, dolayısıyla Tatarların eski günlerdeki gibi
özgür olabileceklerini önemle belirtmiş olduğu bir rapor dikkat çekicidir. 161 Fakat Selim
Giray, kendisine atfedilen “Koca Han”, “Sadık Han” iltifatlarını fazlasıyla hak ettiğini
gösteren bir tutumla Sobieski’nin bu planlarına alet olmamıştır. Sonuç olarak Lehistan
kralı III. Jan Sobieski bu girişiminden de istediği sonucu alamamıştır. 17. yüzyılda devletin
kötü gidişatına paralel olarak Osmanlı padişah ve sadrazamlarının sıkça değiştiği bir
dönemde Selim Giray, 1671-1704 tarihleri arasında alternatifsiz han olarak 22 yıl 4 Kırım
hanlığı görevinde bulunmuştur. Selim Giray Han , emrindeki Kırım kuvvetleri ile Osmanlı
Devleti’nin Avusturya, Lehistan, Rusya ve Venedik ile olan mücadelelerinde Osmanlının
kendisine yönelik beklentilerine ziyadesiyle karşılık vermiştir. Osmanlı Devleti için
“Felaket Seneleri” olarak adlandırılan 1683-1699 tarihleri arasındaki 16 yıllık zaman
diliminde Selim Giray’ın büyük başarılar sağladığı devletlerden biri Lehistan olmuştur.
Selim Giray emrindeki Kırım askeriyle, Türkler karşısında elde ettiği 1673 Hotin
galibiyetiyle Lehistan tahtına oturan ve Viyana bozgunu sonrası mimarlığını yaptığı kutsal
ittifakla Osmanlı Devleti’nden Kamaniçe, Podolya ve Boğdan’ı geri almayı amaç edinen
Kral Sobieski’ye bu fırsatı vermemiştir. Sobieski’nin 1684, 1685 ve 1687 tarihlerinde
tertip ettiği seferlerle Osmanlı Devleti’nden Kamaniçe Kalesi, Podolya ve Boğdan’ı geri
almasına fırsat vermeyen Selim Giray, emrindeki Kırım kuvvetleriyle, Lehistan karşısında
kazandığı bu zaferlerle Kral Sobieski’ye 1673 Hotin ve 1683 Viyana önlerindeki
galibiyetleri haricinde 1695 senesindeki ölümüne kadar Türkler karşısında bir daha galip
gelme hazzını yaşatmamıştır. Kırım kuvvetlerinin bu başarılarına rağmen Lehistan ancak
tarihi emellerine Osmanlı Devleti’nin Avusturya karşısında 1697’de Zenta önlerinde
mağlup olması ve Karlofça Anlaşmasını imzalamasıyla kavuşmuştur. 162 Buna karşın
Karlofça Anlaşmasıyla Osmanlı Devleti Boğdan’a karşılık Kamaniçe Kalesi, Podolya ve
Ukrayna topraklarındaki haklarından Lehistan lehine feragat etmiştir. Kamaniçe Kalesi’ni
tahrip ve tahliye eden Podolya’yı Lehistan’a bırakan, Ukrayna’da kurduğu Kazak
atamanlığını lağv eden Osmanlı Devleti, Boğdan’da Leh işgali altındaki (Suczawa),
Roman, Nemçe (Njamtzo), Soroka ve Kampulek kaleleri geri almıştır. Anlaşmanın IV.
maddesi ise Kırım Hanlığı tarafından Lehistan’a yönelik akınların durdurulması
160
Yrd.Doç.Dr.Muhammet Şen,” I. Selim Giray’ın Hanlık Döneminde Osmanlı-Lehistan Savaşlarında
Kırım Kuvvetleri 1671-1704,s66.
161
Doç.Dr.Sabire Arık,age,s229.
162
Yrd.Doç.Dr.Muhammet Şen,age,68.

43
istenmiştir. Buna paralel olarak anlaşmanın VI. maddesi Bucak Tatarlarının Boğdan’da
zabt ettikleri çiftlik ve kışlaklarından yurtlarına tahliye edilmelerini içermekteydi.
Anlaşmanın VII. maddesi taraflar arasındaki ticaret kaideleriyle ilgili olup iki tarafın
tacirlerine ticaret serbestliği tanınmıştır. Taraflar arasında ticari ilişkilerin artırılması için
tacirlerin korunmasına dair önemli kararlar alınmış olup Osmanlı Devleti, Fransa, İngiltere,
Hollanda ve Venedikli tacirlere tanıdığı imtiyazları Lehli tüccarlara anlaşma ile tanımış-
tır. Anlaşmanın son maddesi taraflar arasındaki sulhun devamı ve 25 yıl süre ile geçerli
olmasına dairdir.163 Karlofça Antlaşması sonrası XVIII. yüzyıl başlarında yaşanan Büyük
Kuzey Savaşları (1700-1721) İstanbul-Varşova-Bahçesaray arasında bir dizi diplomatik
hadiseye sebep olur. Belirtilen savaşta İsveç’i destekleyen Babıâli, III. Jan Sobieski’den
sonra Leh tahtına oturan II. August yerine Stanisław Leszczyński’yi desteklemiştir.
1709’da İsveç Kralı XII. Karl’ın yenilgisi ve beraberinde 1711’de Prut fırsatını Baltacı
Mehmed Paşa değerlendirememiştir. Osmanlı Devleti’nin Kazakları desteklemesi
dolayısıyla gerilen Osmanlı-Leh ilişkilerinin rayına oturtulması için iki başkent arasında
elçiler gelip gitmiş ve Stanisław Chomętowski’nin Karlofça Antlaşması’na saygı
gösterilmesi yönünde uyarıları hedefleyen İstanbul elçiliğiyle nihayet Osmanlı-Leh
ilişkileri normale dönmüştür. Ayrıca Bahçesaray’dan gönderilen Ulan Mirza ve Süleyman
Ağa da II. August’a Kırım Hanı’nın teminatını sunmuştur.1641733-1738 yıllarında meydana
gelen Lehistan Veraset Savaşları ve 1736-1739 yıllarındaki Osmanlı-Rus ve Avusturya
Savaşları sonrasında yeni Lehistan Kralı III. August, hem Osmanlı Devleti ile hem de
Kırım Hanlığı ile ilişkilerini düzenlemek için birer elçi göndermiştir. Zira bu savaşlarda
Kırım saldırıya uğradığı gibi tarafsız olduğu halde Lehistan, Rus askerlerinin
topraklarından geçişine mani olmamıştır. Paweł Benoe İstanbul’la, Józef Łopuski
Bahçesaray’la Lehistan’ın dostane ilişkilerini tesis etmekle görevlendirilmiş ve sonucunda
Leh elçisi Benoe, 1742’de yeni han II. Selamet Giray’dan aldığı dostluk antlaşmasıyla
ilişkileri tatlıya bağlamıştır.165

163
Yrd.Doç.Dr.Muhammet Şen,age,s68.
164
Yrd.Doç.Dr.Hacer Topaktaş,age,s247.
165
Yrd.Doç.Dr.Hacer Topaktaş,age,s248.

44
V.BÖLÜM
OSMANLI SİYASETİNDE
KIRIM HANLIĞI
İRAN(SAFEVİ) İLİŞKİLERİ

16. ve 17. yüzyıllar Osmanlı Devletinin Dünya siyasetinde oldukça etkin olduğu bir
dönemdir. 16. yüzyıl başlarında Yavuz Sultan Selimin başarılı fetihleri, Osmanlı
Devletinin hâkimiyet ve nüfuz sahasını doğuya ve güneye doğru genişletmiştir. Özellikle,
İran ve Mısır seferleri sonucu birçok ülkenin yönetim ve idaresi Osmanlıların eline
geçmiştir. Yavuz Sultan Selim devri (1512-1520) gibi, Kanuni Sultan Süleyman devri
(1520-1566) de Osmanlı Devleti için ihtişamlı bir dönem olmuştur. Osmanlı Devletinin
güçlü olduğu 16. yüzyılın hemen başlarında İran’da Safevî Devletinin (1501) kuruluşunu
görmekteyiz. İran’da Şah İsmail (1501-1524) ile ortaya çıkan Safevîler, kısa zamanda
Osmanlıların hâkimiyet ve nüfuz sahası olan Doğu Anadolu, Azerbaycan, Gürcistan,
Şirvân, Bağdat ve Musul bölgelerinde hâkimiyet tesis etmeye yönelmiştir. Şah İsmail
kendisini Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasanın siyasi varisi sayıyordu 166. Şah İsmail
üzerine Sultan Selim 1514de İran Seferine çıkarak, Onu Çaldıranda ağır bir yenilgiye
uğratmış olmasına rağmen Safevîlerle olan mücadele uzun yıllar devam etmiştir. Osmanlı-
Safevî mücadelesi 16. ve 17. yüzyıllar, Türk tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. Osmanlı
Devletine yardımcı kuvvet olarak Kırım Hanlarının özellikle Kafkaslardaki mücadele
rolleri büyük olmuştur. Kırım hanları başlangıçta sadece batıya düzenlenen seferlere davet
edilirdi. Ancak bu durum XVI. yüzyılın ikinci yarısında değişti ve Tatar süvarileri doğu
seferlerine de katılmaya başladılar. Bu yöndeki ilk davet Kanuni Sultan Süleyman'ın 1548-
1549'daki ikinci İran seferi vesilesiyle yapıldı. Ancak Sahip Giray Han Tatar askerinin
uzak diyarlara gitmeye tahammülü olmadığını ileri sürüp önce sefere katılmamak için
direnmiş olsa da ardından asker başına beşer bin akçe gönderilirse sefere katılabileceğini
belirtmiştir. Bazı vezirler bu durumu Sahip Giray’ın aleyhinde kullanmaya çalışsalar da
Kanunî Sultan Süleyman bunlara kulak asmayıp sefer dönüşü bir nameyle kendisini taltif 167
etmiştir.168

166
Prof.Dr.Remzi Kılıç,”Osmanlı Devleti’nin İran Politikası(16. Ve 17.Yüzyıl)”, Türk Dış Politikası
Osmanlı Dönemi, C. I-II, Editör: Mustafa BıyıklıI, Gökkubbe Yayınları, İstanbul, C. I, s.75-116.
167
Taltif etmek: nişan, madalya vererek ya da aylığını artırarak ödüllendirmek.
168
Doç.Dr.Özer Küpeli,”Kırım Tatarları ve Osmanlıların İran Seferi”, КРЫМСКОЕ ИСТОРИЧЕСКОЕ
ОБОЗРЕНИЕ,S1,s163,2014.

45
Kırım kuvvetlerini doğu seferine çağıran bir sonraki davet 1578 yılındadır. 16.yüzyılın son
çeyreğine girildiğinde Osmanlı Devleti resmiyette Safevi şahının düşmanca tavırlarını,
Kızılbaş tahriklerini ve sınır tacizlerini bahane ederek, Safevi ve Rus tehditlerini Hazar
Denizi kıyılarından uzaklaştırmak, İran'ı arkadan kuşatmak ve Orta Asya hanlıklarıyla
doğrudan irtibat kurmak için Safevi Devleti'ne savaş ilan etmiştir. 169 26 Ocak 1578 ‘de
Kırım Hanı II.Mehmed Giray’a kendi atlıları ve Kefe ile Azak Sancakları çerisi ile
Dağıstan üzerinden varıp Şirvan ile Karabağ’a akın etmesi için hazırlık görmesi konusunda
Name-i Hümâyûn gönderilmiştir.170 Bunun üzerine II. Mehmed Giray kardeşi Adil Giray'ın
başbuğluğunda, diğer kardeşleri Gazi, Mübarek, Selamet ve oğlu Murad Girayların dâhil
olduğu 15.000 kişilik bir kuvveti Demirkapı üzerinden Şirvan'a göndermiştir. Yanlarında
İstanbul'dan maiyetlerine verilen 500 nefer yeniçeri, 12 nefer topçu, 15 nefer top arabacısı
yanında 6 şahi, 8 küçük darbzen, 100 tüfek, 1.000 kantar barut ve sair mühimmat da
bulunmaktaydı.171 Adil Giray Kırım'dan yola çıktığında Osmanlı ordusu 1578 senesi için
planladığı harekâtı tamamlamıştı. Veziriazam Lala Mustafa Paşa, Şirvan’ın muhafazası
için Özdemiroğlu Osman Paşayı burada bırakarak askerlerin büyük kısmıyla kışı geçirmek
için Erzurum’a dönmüş, bunu fırsat bilen Safevîler, Aras Han kumandasındaki 20.000
kişilik orduyu Ekim 1578 de Şirvan’a göndermiştir. Birkaç gün kale önünde yapılan
muharebede Osman Paşa ve askerleri gayet başarılı olsalar da düşman sayıca üstünlüğü
karşısında yetersiz kalmışlardır.
Tam bu sırada 11 Kasım günü 5-6000 Tatar öncüleri ani saldırı yaparak Safevî ordusunu
geri çekilmeğe mecbur bırakmışlardır. Kaçmaya çalışan Aras Han Adil Girayın Mirahuru
sührab Bey tarafından esir edilmiştir. Ertesi gün Osman Paşa Kırım Giraylarını
ödüllendirip üç gün ziyafet düzenlemiştir. Fakat Giraylar hediyelerle yetinmeyip yağmaya
gitmekte ısrar edince Osman Paşa Tatar askerlerine Aras Hanın memleketi Salyan
bölgesinin yağması için müsaade vermiştir. Çok sayıda ganimet ve esir toplayan
Kırımlıların yaptığı yağma Osmanlı kaynaklarında Ramazan ayında yapıldığı için ve
vahşet şeklinde bakılmış ciddi bir şekilde eleştirilmiştir. 172 Tatar askeri yağma yaparken
Safevî Veliahtı Haydar Mirza ile Başvezir Mirza Selman büyük bir orduyla Şirvan’a
gelmekten olduklarını gören Osman Paşa Adil Giraya haber gönderip acilen geri
dönmesini buyurdu. Adil Giray dönüş yolunda olduğunu bildirmek için haberci
gönderdiyse de, ulağı yakalayan Haydar Mirza Şamahı etrafındaki kuşatmayı kaldırıp

169
Doç.Dr.Özer Küpeli,age,s163.
170
Dr.M. Fahrettin Kırzıoğlu, Osmanlılar’ın Kafkas-Elleri’ni Fethi(1451-1590),Türk Tarih
Kurumu,S23,s275,1993; Doç.Dr.Özer Küpeli,age,s163.
171
Doç.Dr.Özer Küpeli,age,s163.
172
Doç.Dr.Özer Küpeli,age,s164.

46
Salyana yöneldi. Molla Hasan Nehri kenarında dağınık ve perakende bir haldeyken Safevî
ordusunun ani saldırısına uğrayan Tatarlar savaşmak yerine ganimetlerini koruma derdine
düşünce büyük bir hezimete uğradılar. 30 kadar Tatar mirzasıyla 2.000 civarı Kırım
süvarisi ölürken, sağ kalanların pek çoğu kaçtı ya da esir düştü esirler arasında Adil
Girayda bulunmaktaydı. Böylece Şirvan’ın büyük bir kısmı Safevîlerin eline geçmiş oldu
Kırım Hanlığı tarihindeki en ilgi çekici şahsiyetlerden birisi olan Adil Giray hem Kırım
Hanlığının hem de Osmanlı-İran-Kırım ilişkilerinin merkezinde yer alan bir isim olmuştur.
Savaşın kaybedilmesi ile ilgili Safevî kaynakları Tatarların mağlubiyetini kendi başarıları
olarak zikrederken Osmanlı kaynakları, Özdemiroğlu Osman Paşa’nın bütün ikazlarına
rağmen Adil Giray’ın mahiyetinin tedbirsiz davranmasına ve Molla Hasan Irmağın yanında
eğlenirlerken Safevî kuvvetlerinin baskınına maruz kalmalarına, ayrıca aşırı yağış
nedeniyle çatışma sırasında oklarını kullanamamalarına dayandırmışlardır. 173 Esir
edildikten sonra götürüldüğü Kazvin'de türlü iltifatlara mazhar olan Adil Giray Safevî Şahı
Muhammed Hüdabende kızlarından biriyle evlendirmeye niyetlenmiş, böylelikle İran ile
Kırım halkı arasında dostluk tesisine zemin yaratmak istemiştir. Ancak bu mümkün olmadı
hakkında dedikodular çıkarıp şahın eşi Begüm sultan ile Adil Girayı Zinayla suçlayıp katl
etmişlerdir.174 Sonuç olarak Adil Giray’ın siyasi kariyeri, Osmanlı-Safevî cephesindeki
faaliyetleri, Kazvin’deki esaret hayatı ortaya konulmuş ve hayali bir aşk hikâyesinden
ziyade Safevî iç siyasetindeki rekabetin kurbanı olduğu gözlemlenmiştir. Adil Giray’ın
öldürülmesi şahın ve Melike Begüm’ün hayalini kurduğu Kırım Hanlığı ile Safevî Devleti
arasındaki muhtemel dostluğa büyük zarar vermiştir. Adil Giray’ın öldürüldüğü haberi
hem Osmanlı hem de Kırım tarafında büyük yankılar uyandırmıştır. 175 Kırım kuvvetlerinin
Safevîler karşısında yaşadığı hezimet ve Adil Giray'ın esareti nameyle Kırım Hanı
II.Mehmed Giray'a bildirilerek en kısa sürede Şirvan'a gelmesi buyuruldu ve Kırım Hanı
II.Mehmed Giray Han 200 bin Tatar ile Kardeşi Adil Girayın öcünü almak ve Özdemiroğlu
Osman Paşa ile Şirvan’ı kurtarmak üzere yola çıkmıştı.176
Bahçesaray'dan hareket eden II.Mehmed Giray Han Ekim ayı ortalarına doğru
Demirkapı'ya ulaştı. Kırım kuvvetlerinin gelişiyle Özdemiroğlu Osman Paşa Şirvan'ı
Safevî işgalinden kurtarmak için harekete geçti. İkili birlikte önce Şamahı, peşinden Ereş
üzerine gidip her iki şehri de tekrar Osmanlı hâkimiyetine aldılar. Kırım Hanı II. Mehmed
Giray 1580 sonbaharında Şirvan'a gelmiş ve kısa süre sonra memleketinin savunmasız

173
Yrd.Dr.Alper Başer,Yrd.Dr.Gülay Karadağ Çınar,”Kırım’dan İran’a Bir Cengizli Hanzadesi: Adil
Giray Sultan”, Alevilik Araştırma Dergisi,Ankara,2012,s156.
174
Doç.Dr.Özer Küpeli,age,s165.
175
Yrd.Dr.Alper Başer,Yrd.Dr.Gülay Karadağ Çınar,age,s161.
176
Dr.M. Fahrettin Kırzıoğlu,age,s324; Doç.Dr.Özer Küpeli,age,s165.

47
kaldığını bahane ederek geri dönmüştü. İstanbul'dan gelen emirler üzerine bir kez daha
Şirvan'a gitmek üzere yola çıktıysa da Kuban'dan öteye gitmedi. Daha sonra gelen emirleri
ise yanıtsız bırakıp Osmanlı padişahına meydan okuyan tavırlar içerisine girmesi Osmanlı
Sultanı tarafından hoş karşılanmamıştır. Osman Paşa’ya bu itaatsiz vassalın
cezalandırılması için emir göndermiştir. Tahtan arz edilmiş yerine ilkin Alp Giray daha
sonra II.İslam Giray tahta geçirilmiş Mehmed Giray ise Nogayların yanına sığınmak için
kaçmış fakat yolda yakalanarak yay kirişiyle boğdurulmuştur.177 İslam Giray'ın ve peşinden
gelen II. Gazi Giray'ın hanlık dönemlerinde Osmanlı Devleti Anadolu'daki Celâli
isyanlarıyla uğraşırken Şah Abbas Şamahı üzerine yürüdüğü haberi alınmıştı ve Kırım
Hanından yardım istenmiştir.1607 'de II.Gazi Giray Han'a gönderilen Name-i Hümâyûn da
bir anca önce Tatar askerleriyle Şirvan’a gitmesi buyurulmuştur. Ancak tam bu sırada Gazi
Giray Han vebadan ölünce Kırımlılar Şirvan’a gidemediler. Taraflar arasında 1612 yılında
barış antlaşması yapılsa da 1615 yılında bu barış bozulmuş, Osmanlı Devleti tekrar İran ile
savaş hazırlıklarına başlamış ve Kırım Hanlığından askerî yardım yapılması istenmiştir.
Kırım Hanı Canibek Giray Ateş Mirza başbuğluğunda 3.000'e yakın Tatar askerini yardım
için göndermiştir.178 Yapılan savaşlarda Safevîlere karşı üstünlük sağlanamamıştır. Bu
başarısızlıktan sonra Veziriazam Mehmed Paşa azledilerek yerine Halil Paşa Veziriazam
olmuştur. İlk görevi İran üzerine gitmekti sefer hazırlıklarına başlandı ve Kırım Hanı
Canibek Giraydan sefere bizzat katılması istenmiştir. Sefere Katılıp başarılı yararlıklar
gösteren Canibek Giray Han 1633 yılındaki doğu seferine katılması için kendisine
gönderilen nameyi kabul etmemesi üzerine hanlıktan arz edilmiş ve yerine İnayet Giray
atanmıştır lakin emirlere itaat etmemesi ve başına buyruk hareketleri sebebiyle İnayet
Giray 1637 yılında azledildi ve yerine Bahadır Giray Han atanmıştır. Safevîlerle olan
mücadelelerde büyük yararlıklar gösteren Bahadır Giray Han Şirvan taraflarından bolca
ganimetle Kırıma geri dönmüştür.179 Kırım hanları 1578'de başlayan Osmanlı-Safevi
savaşından itibaren İran üzerine düzenlenen hemen her sefere davet edildiler.

Osmanlı padişahından veya veziriazamdan gelen davete riayet etmemeleri II. Mehmed
Giray, Canibek Giray ve İnayet Giray örneklerinde olduğu gibi bazen hanların
azledilmelerine giden yolun başlangıcı olabiliyordu. Bu nedenle hanlar kendileri
gelemeseler bile oğulları ya da kardeşlerinin başbuğluğunda süvarilerini göndererek

177
Doç.Dr.Özer Küpeli,age,s166; V.d smirnov,age,s274..
178
Doç.Dr.Özer Küpeli,age,s168.
179
Doç.Dr.Özer Küpeli,age,s173.

48
Osmanlıların gazabına uğramamaya çalışmışlardır. Osmanlı kaynakları Kırım Hanının İran
seferleri için gönderdiği Tatar kuvvetlerinin sayısını genelde 30–40.000 kişi olarak
vermişlerdir.180 Kırım Hanlığı, Osmanlı Devletine yaptığı yardımlarla Osmanlının doğu
seferlerinin bir çoğunda başarıya ulaşmasında büyük rolleri olmuştur kimi zaman yaptıkları
ani baskınlarla beklenmedik anlarda Safevî ordularını yenilgiye uğratmışlardır.

180
Doç.Dr.Özer Küpeli,age,s175.

49
VI.BÖLÜM
OSMANLI SİYASETİNDE
KIRIM HANLIĞI-İSVEÇ İLİŞKİLERİ

İsveç 16. yüzyıldan itibaren güçlenmeye başlamış, Kuzey kesimin bu yeni gücü, devrin en
büyük gücü olan ve Avrupa’daki her konuyla yakından ilgilenen Osmanlı devleti ile
irtibata geçmesi çok gecikmemiştir. Bu yolda bilinen ilk resmi Osmanlı-İsveç ilişkisi, 1587
yılında İsveç kralı III. Johann Sigismund’un, Osmanlı Padişahı III. Murad’a yazdığı bir
mektupla aday olduğu Polonya tahtı için kendisini desteklemesini istemesiyle başlamıştır.
Bu dönemde Lehistan’da kralların seçimi meselesi, Osmanlı Devleti için dış politika ve
ülke güvenliği açısından son derece önemli bir konu olmuştur. Bu sebeple Osmanlı Devleti
konuyla ilgilenerek bu seçime destek vermiş ve Sigismund’un tahta çıkmasını
kolaylaştırmıştır. Sigismund, bu seçimin müspet neticesini elçisi Jan Zamoyevski ile
bildirmiştir. Daha sonra taç giyme törenine davet için tekrar gelen Zamoyevski’nin
davetine Osmanlı Devletini temsilen Turgut Çavuş icabet etmiştir. 181 Ara ara bazı
İsveçlilerin Osmanlı ülkesine gelmeleriyle birlikte resmi bir sıfatla Osmanlı ülkesinde
bulunanları ifade etmek gerekirse, kısıtlı temaslar arasında İsveç Kralı Gustaf Adolf 1631
yılında Erdel’deki elçisi Paul Strassburk’u İstanbul’a göndermiş ve Gustaf Adolf, Otuz
Yıl Savaşları sırasında gönderdiği bu elçisi vasıtasıyla Osmanlı Padişahından, Avusturya
aleyhine bir tavır almasını istemiştir. Ancak Osmanlı yönetimi, Avusturya ile ilişkilerin
bozulmasını münasip görmediği ve bu sırada devam eden İran meseleleri sebebiyle bu
girişime destek vermemiştir.182 1657 yılına gelindiğinde İsveç kralı X. Karl tarafında
İstanbul’a elçi olarak gönderilen Baron Claes Brorson Ralamb, Osmanlı Padişahı
IV.Mehmed’e gönderdiği mektubu takdim etmiş ve bu mektupta İsveç- Polonya
anlaşmazlıklarında Kırım Hanı’nın İsveç’in yanında yer almasını istemiştir. Ancak bu
durumdan İsveçliler netice alamadan ülkelerine dönmüşlerdir. Osmanlı Devleti, Kuzey
Avrupa’da hızla yükselerek önemli başarılar kazanan İsveç’e şüphe ile yaklaşmıştır. Zira
bu dönemde İsveç-Osmanlı ilişkilerinin dostça olduğu pek söylenemez. Hatta İkinci
Viyana Kuşatması ile başlayan savaşlara İsveçlilerin de katılmış olduklarına dair
kayıtlardan söz edilmektedir. Ancak tüm bunlara rağmen XVIII. yüzyılda Avrupa’da
ortaya çıkan yeni güçler özellikle de Rusya, iki ülkenin kaderini aynı noktada birleştirecek,

181
Cem Görür,”1736-1743 İttifak Sürecinde Osmanlı-İsveç İlişkileri”, Ankara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü,Yüksek Lisans Tezi,Ankara,2012,s12.
182
Cem Görür,age,s12.

50
şimdiye kadar pek dostane gitmeyen ilişkiler, İsveç kralı XII. Karl ile birlikte hızla
değişmeye başlayacak ve Osmanlı Devleti ile dostane ilişkiler kurulmaya başlanacaktır.
Osmanlı kroniklerinde Demirbaş Şarl olarak isimlendirilen XII. Karl döneminde iki ülke
de birbirilerini daha yakından tanıma ve birbirilerinin siyasetini öğrenme fırsatını
bulmuşlardır. İsveç kralı XII. Karl’ın Lehistan ve Osmanlı Devleti’nin kuzeyinde Rusya’ya
karşı faaliyetleri Osmanlı yönetiminin dikkati çekmiş, sadrazam Çorlulu Ali Paşa XII. Karl
ile temasa geçilerek dostça ilişkilerde bulunmak istemiştir. Ancak bu girişimin direk
Osmanlı hükümeti tarafından değil de bölgedeki Özi ve Bender muhafızı Yusuf Paşa
üzerinden yapılmasını istemiş ve Yusuf Paşadan İsveç kralına bir elçi göndermesini
istemiştir. Bunun üzerine 1707 yılında, Yergöğülü Mehmed Efendi adında birisi elçi olarak
İsveç kralı XII. Karl ile görüşmek üzere Torn şehrine gönderilmiştir. Burada yapılan
görüşmede İsveç kralı Ruslara karşı savaşında Türklerin yardımını istemiş ancak Osmanlı
Devleti’nin Rusya ile sulhu bozmadan İsveç’e yardım edemeyeceği söylenmiştir. Ayrıca
Yusuf Paşa’dan İsveç ile dostluk tesis etmek için çalışması da istenmiştir. 183 XII. Karl
kendisine Lehistan tarafından bir yardım gelmemesi ve Ruslarla zorlu bir mücadele
kesinleşmesi üzerine Osmanlı yönetiminden ve Kırım Hanı’ndan yardım istedi. Bender
Muhafızı Yusuf Paşa kendi başına hareket ederek Kırım Hanı Devlet Giray’a İsveç kralına
yardım etmesini istedi. İşte tam bu sıcak gelişmelerden Padişahın henüz haberi olmuş ve
Sadrazam Çorlulu Ali Paşa’yı ikaz ederek İsveç kralına yapılacak bir yardımın barış
anlaşmasına aykırı olacağı için Kırım Hanı’ndan İsveç’e herhangi bir destek
göndermemesini istemiştir. Bu şekilde Lehistan’ın yanında Osmanlı Devleti’nden de bir
yardım alamayan XII. Karl, zor kuşular içinde olan ve on dört bin muharip asker mevcutlu
ordusuyla, 8 Temmuz 1709 tarihinde yapılan Poltava Savaşında Ruslara mağlup oldular.
Bu bozgun sonrası dağılan İsveç ordusundan ayrılan Kral Şarl 15 Temmuz’da Aksu
Nehrini geçerek Osmanlı topraklarına girmiş önce Özi Kalesine oradan da Bender tarafına
geçerek Osmanlı Devleti’ne iltica etmiştir.184 İsveç Kralı XII. Şarl bu şekilde Osmanlı
Devleti’ne sığındıktan sonra Osmanlı topraklarında beş yıl gibi uzun bir süre kalmıştır..
Hatta bir türlü memleketine gitmek istemeği için 1714 yılında zoraki olarak İsveç’e
gönderilmiştir. Bu isteksiz tavrından dolayı yeniçeriler arasında kendisine “Demirbaş” yani
demirbaş eşya gibi yerinde çivilenip kalan lakabı verilmiştir.
I.Petro, Osmanlı Devleti ile yapmaya muvaffak olduğu anlaşma gereği İsveç kralının
ülkesine gönderilmesini istedi ve bu maddeye riayet edilmediği takdirde Lehistan ile
183
Cem Görür,age,s18.
184
Yrd.Doç.Dr.Serhat Kuzucu,”XVIII.Yüzyılda Osmanlı Devleti İle İskandinav Ülkeleri Arasındaki Ticari
ilişkiler(İsveç ve Danimarka-Norveç)”,Mustafa Kemal üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi,2016,Hatay.s405.

51
müttefik olarak Osmanlı Devletine savaş açacaklarını söylemiştir. Rusya’nın bu
ültimatomu, Osmanlı Devleti’ne durumun ne denli tehlikeli ve ciddi olduğunu göstermiş ve
durumun tetkiki için İstanbul’a çağırılan Kırım hanı Devlet Giray, Rusya’ya savaş
açılmasının gerekliliği üzerinde durdurmuştur. Kırım ile Rumeli’nin Rusya tehdidi altında
olduğuna dikkat çekmiştir. Yapılan tüm müzakereler neticesinde Rusya’nın Osmanlı
Devletine karşı takındığı hasmane tavır ve anlaşmaları ihlali gerekçesiyle Aralık 1710’da
Rusya’ya savaş ilanı kararlaştırıldı ve Kırım Hanı ve İsveç Kralı’nın da alınmasında etkili
olduğu bu savaş kararının ardından hazırlanan Osmanlı ordusu, Nisan 1711’de Vezir-i
azam ve Serdar-ı Ekrem Baltacı Mehmed Paşa komutasında hareket etti ve 1711 Prut nehri
kenarında yapılan savaşta Osmanlı ordusu I.Petronun ordusunu kuvvetli bir kuşatma altına
aldı ve Çar barış istemek zorunda kaldı. Orduda bulunan İsveç elçisi General Ponyatofski
ve Kırım Hanı Devlet Giray’ın aksi yöndeki tüm telkinleri ve bir daha böyle bir fırsatın ele
geçmeyeceği yolundaki ısrarlarına ve hatta ordugâha gelen XII. Karl’ın itirazlarına rağmen
Baltacı Mehmed Paşa, Rusya’nın sulh teklifini kabul ederek, 22 Temmuz 1711’de Prut
Anlaşmasını imzaladı.185 Osmanlı yönetimi, Rusya ile sağlam bir barışın ancak XII. Karl’ın
ülkesine dönmesiyle olabileceğini anlamıştı. Bu sebeple gerek XII. Karl’a gerekse de
Bender Muhafızı ve Kırım hanına gönderilen namelerde Kralın derhal gitmesinin gerektiği
söyleniyordu. Tüm bunlara rağmen XII. Karl Bender’den ayrılmayı geciktirmek istiyor
bunun içinde yola çıkabilmesi için 1000 kese akçeye daha ihtiyacı olduğunu belirtiyordu.
XII. Karl’ın bu gibi sebepler ileri sürerek gitmekte uzunca bir süre tereddüt etmesi üzerine
Osmanlı yönetimi en nihayetinde Kralın Bender’den Edirneye’ye getirilmesine karar verdi.
Ancak XII. Karl’ın buna direnmesi üzerine cebren Bender’den Dimetoka’ya götürülmüş ve
bu sırasında istemeyen tatsız hadiseler yaşanarak, 12 Şubat’ta (1713) Kralın askerleri ile
bazı çarpışmalar cereyan etmiştir. XII. Karl’ın bu şekilde Dimetoka’ya götürülmesi,
İstanbul’da önemli bir yankı bulmuş ve bu olay sebebiyle Vezir-i azam Süleyman Paşa,
Şeyhülislam Ebezade Abdullah Efendi, Kırım Hanı Devlet Giray ve Bender Muhafızı
İsmail Paşa görevlerinden azledilmiştir.186

185
Cem Görür,age,s23.
186
Cem Görür,age,s25.

52
SONUÇ

Kırım Hanlığı, siyasî bir teşekkül olarak XIV. yüzyılın ikinci yarısında Altın Orda
Devleti’nin içine düştüğü taht kavgaları sonrasında parçalanması neticesinde ortaya
çıkmıştır. 1475 yılında Osmanlı Devleti, Kırım’ı kendi himayesine almasıyla birlikte
Karadeniz’deki hâkimiyetini sağlamlaştırmış ve Karadeniz’in bir Türk gölü haline
getirilmesi yolunda Osmanlı Devleti’ne büyük avantaj sağlamıştır. Kırım Hanlığı yüzyıllar
boyunca imparatorluğa karşı kuzeyden gelebilecek her türlü saldırılara karşı bir caydırıcı
güç olarak bulunmuş bu sebeple Osmanlı’nın kuzey politikasının değişmez aktörü
olmuştur. Avrupalılar oynadığı bu rolden dolayı Kırım Hanlığına ‘’İmparatorluğun sağ
kolu’’ demişlerdir.187 Kırım Hanlığı’nın Osmanlı hâkimiyetine girmesinin Osmanlı
Devleti’ne askeri açıdan da katkıları olmuştur. Hanlar Osmanlı Devletine vergi vermek
yerine hemen hemen her seferine iştirak etmişler özellikle Lehistan ve Rusya cephelerinde
büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Kırım Hanlığının yalnızca kendi iç meselelerine değil
bazen de Osmanlı taht yönetimine de ciddi etkileri olmuştur. Mengli Giray, II. Bayezid’e
karşı Yavuz Sultan Selim’in tahta geçmesi için çalışmış ve bu amaç doğrultusunda Yavuz
Sultan Selim’i Kırım askeri kuvvetleriyle destekleyerek tahta çıkmasını sağlamıştır.
Diplomatik ilişkiler de Osmanlılar, Kırım Hanlığını kendine bağladıktan sonra Kuzey
işlerini düşünmemeye başladı ve dış politikanın bir kısmını Kırım Hanlığına ihale etmiştir.
Bununla birlikte Hanlığın XVII. yüzyılda, Avrupa’da bir çok devlet ile siyasi ilişkileride
olmuştur. Danimarka Devlet arşivlerindeki kaynaklara göre Kırım Hanlığı, Danimarka ile
birlikte diplomatik ilişkiler kurmuş bu ilişkiler XVII. yüzyıl boyunca devam etmiştir. Son
Kırım elçisi Danimarka sarayına 1682 yılında Rusya ve Lehistan arasındaki barış
haberlerini iletmek için gitmiştir.188 Kırım Hanlığı’nın XVIII. Yüzyıl ikinci yarısında
Fransa ile diplomatik ilişkiler kurduğu bilinmektedir. Bu dönemde François de Tott,
Kırım’a Fransa konsolosu olarak tayin edilmiştir. 189 Kırım Hanlığı yabancı devletlerle
kurduğu ilişkilerde Osmanlı Devleti’nden bağımsız hareket etmemiştir. Osmanlı
İmparatorluğu’nun siyasi nüfuzunun tam anlamıyla etkili olduğu XVII. ve XVIII.
Yüzyıllarda hanlık, kurduğu diplomatik ilişkilerde İstanbul’u her alanda bilgilendirmiştir.
Nitekim batı ile olan ilişkilerinin yanında doğuda İran ile ilişkilerde aynı durum söz
konusudur. 1774’te imzalanan Küçük Kaynarca Anlaşması ile Osmanlı Devleti’nden

187
Doç.Dr.Metin Hülagü,age,s22.
188
Dr.Ömer Bıyık,Kırım’ın İdari ve Sosyo-Ekonomik Tarihi(1600-1774),Ötüken Neşriyat,İstanbul,
2014,s62.
189
Dr.Ömer Bıyık,age,s63.

53
ayrılan Kırım Hanlığı, dokuz yıl sonra 1783 yılında kanlı Rus işgaline maruz kalmıştır.
Kesin ayrılık ise 1792 Yaş Anlaşması ile olmuştur. Bu tarihten itibaren Kırım’da yaşayan
Türkler için günümüzde de devam eden esaret hayatı başlamıştır.

54
EKLER

Ek.1
Hacı Giray Han Türbesi

55
Ek.2
Ortada I. Mengli Giray, sağında bulunan büyük oğlu I. Mehmed Giray
ve solunda bulunan Sultan II. Bayezid ile birlikte
Topkapı sarayı müzesi Arşivi,Ek.3.(No.E1308/3).
Sahip Giray Han’ın tahta culüsüne dair gönderilen Name-i Hümayun

56
Ek.4
Sultan Süleyman Boğdan seferi

57
Ek.5
Topkapı Sarayı müzesi Arşivi
Sahip Giray Han’a Boğdan seferi için gönderilen Name-i Hümayun

58
KAYNAKLAR

1. Acar,Serkan,”Kırım Hanı Devlet Giray’ın 1571 Rusya Seferi Ve Moskova


Yangını”,Karadeniz Araştırmaları dergisi,2013.
2. Ahmet Ayhün,Erşahin,Kırım Hanlığı Ve Çöküş Sebebleri,Marmara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü,Doktora Tezi,İstanbul.,2008.
3. Arık,Sabire,”Polonya Kralı III.Jan Sobieski Hükümdarlık Dönemi”,Ankara
Üniversitesi.
4. Başer,Alper,Karadağ,Gülay,Çınar,”Kırım’dan İran’a Bir Cengizli Hanzadesi: Adil
Giray Sultan”, Alevilik Araştırma Dergisi,Ankara,2012.
5. Bıyık,Ömer,”Osmanlı Yönetiminde Kırım”,Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü,Doktora Tezi,İzmir,2007.
6. Bıyık,Ömer,Kırım’ın İdari ve Sosyo-Ekonomik Tarihi(1600-1774),Ötüken
Neşriyat,İstanbul, 2014.
7. Çiçek,Kemal,”II.Viyana Kuşatması ve Avrupa’dan Dönüş”,Türkler,Cilt 9.
8. Derin,Derya,Abdülgaffar Kırımî’nin Umdet’ül-Ahbarına Göre Kırım Tarihi,Ankara
Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü,Yüksek lisans Tezi,Ankara,2003.
9. Er,Elvina Abduvaliyeva,Bora Gazi Giray Han: Hayatı ve Eserleri,Ankara
Üniversitesi,Sosyal Bilimler Entitüsü,Ankara,2011.
10. Gemici,Nurettin,” Evliya Çelebi’ye Göre II.Viyana Muhasarasında Kırım Hanı’nın
Yanlış Tutum ve Sebebleri”,Türkiyat Mecmuası,Cilt 26/I,2016.
11. Giray,Halim ,Gülbün-ü Hanan,Türkiye Büyük Millet Meclisi Kütüphanesi.
12. Gökbilgin,Özalp,1532-1577 Yılları Arasında Kırım Hanlığı’nın Siyasi
Durumu,Ankara Üniversitesi Yayınları,1973.
13. Görür,Cem,”1736-1743 İttifak Sürecinde Osmanlı-İsveç İlişkileri”, Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,Yüksek Lisans Tezi,Ankara,2012.
14. Hülagü,Metin,”Kırım Hanlığının Kuruluşu Ve Türk Rus İlişkilerindeki
Yeri,”Kayseri Üniversitesi.
15. İnacık,Halil,”Osmanlı-Rus ilişkileri 1492-1700”Türk Tarih Kurumu
Basımevi,Ankara,1999.
16. İnalcık, Halil,”Fatih,Boğazların Tahkimi,Karadeniz Bir Osmanlı Gölü”,Değişim
yayınları,İstanbul,2008.
17. İnalcık, Halil,”Yeni Vesikalara Göre Kırım Hanlığının Osmanlı Tabiliğine Girmesi
ve Âhidname Meselesi”TTK,Ankara,1944.

59
18. İnalcık,Halil,Kırım Hanlığı Tarihi Üzerine Araştırmalar(1441-1700),Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları,İstanbul,2017.
19. İnalcık,Halil” Osmanlı-Rus Rekabetinin Menşei Ve Don-Volga Kanalı
Teşebbüsü”,TTK,Ankara.
20. Kafalı, Kafalı,”Altın-Orda Hanlığı”,Türkler,8.cilt,Ankara,2002.
21. Kamalov,İlyas-Mirgaliyev,İlknur,”Altın Orda Osmanlı münasebetleri”,Akademik
bakış dergisi,S3.
22. Kazalak,Kadir,Gündüz,Tufan,”II.Osman’ın Hotin Seferi”,Ankara Üniversitesi
Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi,2003.
23. Kılıç,Remzi,”Osmanlı Devleti’nin İran Politikası(16. Ve 17.Yüzyıl)”, Türk Dış
Politikası Osmanlı Dönemi, C. I-II, Editör: Mustafa BıyıklıI, Gökkubbe Yayınları,
İstanbul.
24. Kırzıoğlu,M.Fahretti,Osmanlılar’ın Kafkas-Elleri’ni Fethi(1451-1590),Türk Tarih
Kurumu,S23,1993.
25. Kirecci,M.Akif-Tezcan,Selim,”Kırımın Kısa Tarihi”,Ahmet Yesevi
Üniversitesi,Ankara,2015.
26. Kolodzıejczyk,Darıusz,”Kamaniçe”,İslam Ansiklopedisi,Cilt 2.
27. Köse,Osman,”Rusya’nın Karadeniz’le İlk Buluşması:İstanbul
Antlaşması”,Balıkesir Üniversitesi,Sosyal Bilimler Enstitüsü,2012.
28. Kurat,Akdes Nimet, IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk
Devletleri,Ankara Üniversitesi,1972.
29. Kurat,Akdes Nimet, Rusya Tarihi(başlangıçtan 1917 ye kadar),Türk Tarih
Kurumu,Ankara,2014.
30. Kuzubaş,Muhammet,”17. Yüzyıl Şairi Mezâkiye’ye Göre Lehistan
Savaşı”,Türkoloji Dergisi,2006.
31. Kuzucu,Serhat,”XVIII.Yüzyılda Osmanlı Devleti İle İskandinav Ülkeleri
Arasındaki Ticari ilişkiler(İsveç ve Danimarka-Norveç)”,Mustafa Kemal
üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,Hatay,2016.
32. Küpeli,Özer,”Kırım Tatarları ve Osmanlıların İran Seferi”, КРЫМСКОЕ
ИСТОРИЧЕСКОЕ ОБОЗРЕНИЕ,S1,2014.
33. Mutlu, Ahmet ,”Hacı Giray”,İslam Ansiklopedisi, 14.cild.
34. Novoselyskiy,A.A,XVII.Yüzyılın Birinci Yarısında Moskova Devletinin Tatarlarla
Mücadelesi,Türk Tarih Kurumu,Ankara,2011.
35. Öztürk, Yücel ,”Kırım Hanlığı”,Türkler,8.cild,Ankara,2002.

60
36. Öztürk,Yücel,”Osmanlı-Lehistan İlişkilerinde Savaş,Diplomasi ve
Ticaret”,Karadeniz Araştırmaları Dergisi,S4,2017.
37. Paşaoğlu,Derya Derin” Altın Orda ve Kırım Sahasında Bozkır Aristokrasisinin
Güçlü Temsilcileri: Emir Rektemür ve Şirin Mirzalar”,Karandeniz Teknik
Üniversitesi,Trabzon.
38. Smirnov.V.D,Osmanlı Dönemi Kırım Hanlığı,Selenge Yayınları,İstanbul,2016.
39. Şan,Erman,”Moskova Rusyası ile Kazan Hanlığı İlişkileri(Şah Ali
döneminde:1516-1552),Sosyal Bilimler Enstitüsü,Yüksek Lisans Tezi,2008.
40. Şen,Muhammet,”I.Selim Giray’ın Hanlık Döneminde Osmanlı-Lehistan
Savaşlarında Kırım Kuvvetleri 1671-1704”, Karadeniz Araştırmaları,2013.
41. Şen,Muhammet,”Rusya’nın Kırım’ı İşgal Teşebbüsleri Karşısında Kırım Hanlığı
Kuvvetlerinin Perekop Zaferi”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi.
42. Topaktaş,Hacer,” Osmanlı-Lehistan-Kırım Üçgeninde Diplomasi: Şah Mirza’nın
Varşova Temsilciliği (1746-1747)”,Bilig Dergisi,2014.
43. Turan,Mustafa,”II.Viyana Muhasarası:Osmanlı Devletinde Siyasi,İdari ve Askeri
Çözülme”,Afyon Kocatepe Üniversitesi.
44. Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi
45. Türkiye Türkçesi Ağızlar Sözlüğü
46. Uzunçarşılı,İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, c. IV, kısım 1, Ankara 1995.
47. Ütebay,Ali Can,”Kırım Hanlığı’nın Kazan hanlığı ile siyasi münasebetleri”Sosyal
bilimler Enstitüsü,Yüksel lisans tezi,2017.
48. Vasary,Istvan” Kırım Hanlığı ve Büyük Orda (XV-XVI.Yüzyıl)Hâkimiyet uğruna
mücadele(çev.serkan acar),Tarih incelemeri dergisi,2014.
49. Yalçınkaya,Alaeddin,”Osmanlı Devleti’nin Batı Politikası Zitvatoroktan Küçük
Kaynarcaya”,Gökkubbe Yayıevi,Türk Dış Politikası Osmanlı Dönemi,Cilt II.
50. Yılmaz,Salih-Yakşi,Abdullah,”Osmanlı Devleti’nden Günümüze Türk-Rus
İlişkileri,TYB Akademi Dergisi,2016.
51. Yüksel,Sinan“Don Kazaklarının Azak’ı İşgalleri”,Zonguldak Üniversitesi.

61

You might also like