You are on page 1of 7

Erkan Gülbin

2063602001

Christopher Beckwith – İpek Yolu İmparatorlukları


5. Bölüm Değerlendirme
Bölümün girişinde yine ticarete vurgu yapılmaktadır. Göktürkler için kullandıkları
Avar unvanına bakılırsa bozkır devleti kurmayı ve idare etmeyi Avarlardan öğrenmişlerdi
ifadesi dikkat çekicidir. Göktürkler üzerinde duruluyor. Doğu Roma-Sasani mücadelesi
anlatılmıştır. Daha sonra Hz. Muhammed’in Arapları birleştirmesi ve ondan sonra devletin
büyüyüp Bizans ve Sasani ile olan savaşları anlatılmaktadır. Arap fütuhatları aktarılmaktadır.

Tang Hanedanlığının kuruluşu anlatılmıştır. Yazar bir değerlendirmesinde Türklerin


istilacı olmadıkları ve hareketlerinin her zaman makul bir sebebi olduğunu belirtmektedir. Li
Po adlı şairin Orta Asya’da doğduğunu ve yarım Çinli sayılırdı ifadesi ilginç. Çin’in Tarım
Havzasında ele geçirdikten sonra yerel idare kurarak buraya An-shi adını ve bunun sindirilmiş
batı anlamına geldiği yazmaktadır. Çinlilerin ilginç isimlendirmeleri her zaman ilgimi
çekmektedir.

Tibet – Çin mücadelesine yer verilmiştir. 7. yüzyılın sonlarında Horasan’da yaşayan


Araplardan yerel halkla karışıp asimile oldukları ve bazılarının o kadar asimile olup vergi
muafiyeti olan Araplar arasından çıkarılması olayı dikkat çekicidir.

Köl Tigin komutasındaki bir ordunun Kuteybe b. Müslim ile savaşıp yenildiği bilgisi
tıpkı Kafesoğlu’ndaki gibi yer almaktadır.

6. Bölüm Değerlendirme

Uygurların Soğd etkisinde olduğu belirtiliyor. Halife Me’mun’un Merv’den dönerken


yanında Orta Asyalıları ve kültürlerini getirdiğini Bunun Arap imparatorluğunda bir
entelektüel ve bilimsel birleşme ortaya çıkardığını ve bu dönemde meydana gelen eserlerden
bazılarının Ensülüs vasıtasıyla Avrupa’ya aktarıldığını ve bunların Avrupa’daki Bilimsel
devrimin temellerini attığı görüşü dikkat çekicidir. Önceki bölümlerde Batı Avrupa’nın Orta
Asyalılaşması Ortaçağ başlattığı söylerken burada tersi bir değerlendirme vardır.

Abbasi isyanında Orta Asyalıların etkisine vurgu yapılmaktadır. Daha sonra Arap, Çin
Uygur, Frank şehirlerindeki dini mimari üzerinde durulmuştur. Uygurlar için Mani dininin
miskin tabiatı siyasetlerini pek az etkilemişti değerlendirmesi yapılmaktadır.

Hazarların Museviliğe geçişlerinin siyasi bir manevra olduğu böylece Arapların ve


Bizans’ın amirliğini kabul etmedikleri görüşü ilginçtir.
Erkan Gülbin
2063602001

Abbasiler döneminde gelişen bilimsel çalışmalarda bulunan Hint etkisine


değinilmiştir. Halife Me’mun devrinde Yunan bilim ve felsefe kaynakları önce Süryani
tercümelerden sonra direkt Yunan kaynaklardan tercüme edildiği bilgisi yer almaktadır.
Nerden nereye diyelim. Arapların 751 Talas Savaşı’ndan sonra kağıt yapım sırlarını
Semerkand’daki esir Çinlilerden öğrendiği aktarılmıştır.

Orta Asya’daki daimi savaşlar neticesinde uluslararası ticaretin zannedildiğin aksine


gerilemediği Orta Asya ekonomisinin yıkıcı savaşlara rağmen 7. Yüzyıl boyunca ve 8.
Yüzyılın başlarında gelişmeye devam ettiği aktarılmaktadır.

7. Bölüm Özeti
Prensler Çağı
Ortaçağ düzeninin yıkılmasından sonra yeni devletler ortaya çıktı; ancak bu devletler
selefi olduğu devletlerden daha küçük idilerdi. Bunun tek istisnası Doğu Roma
İmparatorluğu’dur. Orta Asya ve çevresinde ortaya çıkan devletler dünya ekonomisin inşasına
katkı sağladı ve büyümesine vesile oldu. Bu durumda kültürel gelişmeyi de beraberinde
getirdi.

Manastır kurumlarının Orta Asya kurumlarında gelişmesine mukabil edebi kültür


yaygınlaştı. Bu düzenin yayılması katı bağnazlığın kontrolü ve nüfuzu anlamına da
gelmekteydi.

Avrasya Bozkırının merkezinde bozkırlı halklar tarımsal etkilerini arttırdılar. Viking-


Slav Rus Kağanlığı, Avrupalı çiftçi kültürü Batı Bozkırlarında yeşertirken Çinliler ise Orta
Asyalıların kurdukları hanedanların kalkanı arkasında çiftçi şehirli geleneklerini Doğu
Bozkırlarında yaymışlardır.

Batı Bozkırları

Hazarların Macarlar tarafından tehdit edilmekteydiler. Macarların Batı bozkırlarında


839 yılından sonra ortaya çıktıkları görülmektedir. Buradan Tuna’ya kadar olan toprakları
istila edip 862’de Pannoniya’ya girdiler ve 870-80 yıllarında Slavlara hücum ettiler.

Macarların hareketliliği ve Pannoniya’da devlet kurma süreçleri aktarılmaktadır.


Hazarlar bir başka taraftan da tehlike altındaydılar. Bu dönemde İskandinav halkları hala
büyük oranda Orta Asya Kültürü içindeydiler ve Orta Asya’nın kuzeybatı ucunda
yayılmışlardı. Bu kültür terkibine ait Vikingler gibi savaşçılıklarının yanında ticaretteki
maharetleri ile de biliniyorlardı. Vikingler 9. Yyın başlarında Rus Irmakları üzerinden İslam
Erkan Gülbin
2063602001

topraklarıyla yoğun bir şekilde ticarete giriştiler. Bu ticaret yolu ilk defa Hazarlar, Yahudiler
ve Müslümanlar tarafından geliştirilmiş ve bundan sonra Vikinglerin denetimine girmişti.
Rurik önderliğindeki Üç Viking reisi Novgorod sahasında 862 civarında Rus Kağanlığını
kurmuştur.

Hazarlar ile Rusların mücadelesine yer verilerek bu mücadelelerin Hazar Kağanlığını


zayıflatarak yıkım sürecine gittiği belirtilmektedir.

Batı ve Güney Orta Asya

Arap halifeliğin zayıflayıp çökerken Batı Orta Asya, babadan oğula geçen valilik
düzeniyle yarı müstakil oldu ve buradaki yönetici hanedanlara Tahiriler, Saffariler ve
Samaniler adları verilmiştir. Bunların hepsi İrani Orta Asya kökenliydi. Karahanlılar 999
yılında Samanilere son vermiştir.

962 yılında Alp Tegin Gazne’yi merkez alarak bir devlet kurmuştur ancak Samanilere
bağlı kalmıştır. 994 yılında Sebük Tegin zamanında Gazne İmparatorluğu ortaya çıkmıştır.
Sultan Mahmud zamanında tam bağımsız bir hale gelmiştir. Sultan Mahmud Harezm,
Horasan, Kuzey İran, Kuzey Hindistan gibi yerleri topraklarına katmıştır. Mahmud’un
ölümünden sonra Gazneliler ülkenin dışında sağlamış oldukları desteklerin çoğunu
yitireceklerdir.

10. yy.ın sonlarında Selçukluların önderliğindeki Türkmenler Harezm bölgesine göç


edip Seyhun havzasına yerleştiler. Selçuk’un babası Hazar hükümdarına hizmet ediyordu ve
Selçuk Bey’de sarayda büyümüştü. Selçuk’un oğulları Hazar geçmişini gösterir biçimde
Tevratta zikredilen Musa, Mikail, İsrafil adlarını taşıyorlardı.

11. yylın ilk otuz yılında yavaş yavaş güneye inerek Soğdiyana’ya girdiler. Burada
Gazneliler ile mücadeleye girdiler ve 1040 yılında Gaznelileri ağır bir mağlubiyete uğrattılar.
İki yıl sonra Harezm’e döndüler ve buraya Selçuklu vadisi atadılar.

Alparslan ve Melikşah devrinde ülke batı yönünde genişleyerek İran, Irak, Ermenistan
ve Anadolu Selçuklu toprağı olmuştur. 1071 Malazgirt Savaşından sonra Oğuz boylarının
Anadolu’ya göçleriyle Anadolu Türkleşmeye başlayacaktır. Türkler Anadolu’ya daha erken
tarihlerde gelmiş olsalar da bölgedeki Katı Bizans kontrolü neticesinde bölgede Yunanca ve
Ermenice konuşuluyordu. Artık Türkçe kök salmaya başlayacaktır.

Tibet
Erkan Gülbin
2063602001

10. yy.lın ortalarından itibaren Tibet’te kültürel canlanma söz konusudur. Tibet
üzerine imparatorluk sonrası tarihi kaynakların ilgi bakımından tamamen dini olmaları ve
keşişler tarafından yazılmaları sebebiyle Budizm’in canlanmasını sağlayan siyasi hadiseler
hakkında çok az şey bilinmektedir. Tibet’teki dini restorasyon beraberinde siyasi yayılmayı da
getirmiştir. Merkezi Tibet dışında Budist hareket üç bölgede başlamıştır: Doğu, kuzeydoğu ve
kuzeybatıda Guge Devletinde. Hint Budistlerin Tibet’teki etkilerine yer verilerek Budizm’im
mezhepsel bölünmelere uğradığı üzerinde duruluyor.

Kuzey Çin ve Doğu Bozkırları

Tang Hanedanının gücünün kırılmasıyla Doğu bozkırları ve Orta Asya üzerindeki


hakimiyetleri sona erdi ve buradaki müstakil yapılar Çin ile mücadeleye etmeye başladı.

Tang Hanedanı çökerken ülkede eski valiler ve generaller tarafından kurulan çok
sayıda yerel hanedan ortaya çıktı. Bunlardan birisi Sha-t’o Türklerinden General Li K’oyung
tarafından yarı müstakil bir yapıda He-tung’da kuruldu. 913 yılında Li K’oyung’un oğlu Li-
Ts’un-hsü, Lu-lang eyaleti hakimini yendi. 923 yılında Sonraki Liang adı verilen devleti
ortadan kaldıracaktır. Li-Ts’un-hsü bunun üzerine sonraki Tang Hanedanı’nı kuracaktır.
Shat’o Türkleri ile mücadeleleri olacaktır.

Tangutlar 1038 yılında hanedanlarını kurduklarını ilan etmişlerdir. Eski Tibet


imparatorluğu topraklarını ele geçirdiler ve Song hanedanı ile mücadeleye girişmişlerdir.
Moğol devrine kadar süren güçlü ve istikrarlı bir devletleri olmuştur. Tangutlar Çin’den orta
Asya’ya giden doğu batı ticaretine ve Çin ile Doğu Bozkırı arasındaki bazı kuzey güney
ticaret yollarını kontrol altına almışlardır.

Kitanlar Tang devrinin başlarında Çin’in kuzeydoğu kısmına doğru olan topraklara
hakim olmaya başlamışlardı. Kitanlar Tang hanedanın çöküşünden sonra Liao Hanedanı
kurucusu A-pao-chi devrinde Çin’in kuzeydoğu kısmı, Doğu Bozkırları ve Güney Mançurya’
da yayıldılar. Kitanlarda’da komite sistemi vardı ancak Kitanlarda ilginç bir fark vardı; Biri
merkez ve dördü dört yönde olmak üzere beş merkez veya ordu vardı. Kuzey Çin’deki Moğol
zaferlerinde önemli rol oynamışlardır. Uygurlar’la Liao Hanedanı yaşadığı sürece yakın
ilişkiler kurmuşlardır.

Cürcenler Doğu Mançurya’nın uzaklıklarından gelme Güney Tunguz kolundan gelme


ormancı bir halktılar. Bozkırlı göçebe değillerdir. Kitanlara tabi sürede Bozkır tarzı savaş ve
devlet teşkilatını öğrenmişlerdir. Kendilerine karşı gönderilen büyük bir Kitan ordusunu
Erkan Gülbin
2063602001

Mançurya’da ağır bir mağlubiyete uğrattıktan sonra Curcenler Chin Hanedanını kurdular.
Sung Hanedanı ile olan münasebetleri üzerinde duruluyor. Liao Hanedanı Curcenler son
devrilecektir.

Liao Hanedanı düşüp iktidar Curcenlere geçince bir Kitan reisi olan Yeh-lü Ta-shih
kendisini hükümdar ilan etti ve beceriksiz son Kitan hükümdarını 1124 yılında tahttan indirdi.
Gür Han unvanını aldı ve Tarım havzasının kuzey kısmında Kitan hakimiyetini tesis etti.
Karahanlıları kendisine tabi kıldı. Quz Ordo adında yeni bir başkent kurdu. 1134’te
Cucrcenleri devirme girişimi başarısızlıkla sonuçlandı ve eski doğu topraklarında Kitan
İmparatorluğu’nu tekrar kurmak için çabalamayı bıraktı. Bunun yanında hakimiyetini Kaşgar,
Hoten, Kırgız ve Beşbalık illerinde pekiştirdi. 1137 Mayısında Batı Karahanlı hükümdarını
Hocend’de yendi. Daha sonra Selçuklu sultanı Sencer’i Katvan Savaşı’nda mağlup etti. Bu
yeni imparatorluğu Karahıtaylar ve ayrıca Çin usulünde Batı Liao olarak bilindi.

Curcenler Kitanları devirdikten sonra merkezi ağırlıkları Çin’e kaydı ve zamanla


tamamen Çinlileştiler. Doğu bozkırına hakim olmak için herhangi bir teşebbüste bulunmadılar
ve bu durumda bölgede istikrarsızlık getirdi. Tatar-Moğol mücadelesinde Tatarların destekçisi
olan Curcenler Moğollara boyun eğdirmek istemişlerse de yenilmişlerdir. Moğolları
1146/7’de devlet olarak tanımışlardır. Moğollar böylece Doğu bozkırlarında güce kavuşsalar
da Tatarlar arkalarındaki Curcen desteği ile bölgedeki siyasi duruma hakimdiler.

Ortaçağ Aydınlanması

Erken Ortaçağ ve Moğol istilası arasındaki devrede Batı Avrupa’da İslam dünyasında,
Tibet ve Doğu bozkırlarında filozofların, alimlerin ve diğer yaratıcı insanların ülkelerinde
tehlikeye düştüklerinde yaşanılabilir ülkelere kaçmaları mümkün olmuştur. Bu durum
uluslararası hareketliliği ve entelektüel birikimi arttırmıştır.

Bu devirde İslam dünyası ilim, matematik, ilim, felsefe ve metafizikte zirvedeydi. Bu


alanlardaki alimlerin Çoğu Orta Asyalıydı. Bunlardan bazılar; el-Fergani, el-Farabi, İbn Sina,
el- Biruni’dir. Orta Asya büyük şehirleri, kültür, kütüphane ve eğitim merkezleriydi. Edebi
faaliyetler gelişmiştir. Edebiyat hareketinin İran’da değil de Orta Asya’da ve Orta Asyalı
hükümdarlığın desteğiyle cereyan etmesi oldukça dikkate değerdir.

Selçuklularda Nizamülmülk eğitim alanına öncülük etmiş Nizamiyye olarak bilinen


medreseleri açmıştır. Bunların açılma sebepleri siyasi olsa da bölgede kültürel yükselişi
sağlamıştır.
Erkan Gülbin
2063602001

Orta Asya’da diyalektik münazaranın skolastik metodu ortaya çıktı ve tüm İslam
dünyasına yayıldı. Bu metot Cordobalı Ebu Abdullah el- Azdi tarafından İspanya’ya
götürülmüştür. İspanya’da bu metot parladı ve büyük filozof İbn Rüşd’ü ortaya çıkardı.

Bu dönemde dini muhafazakarlar arasında ilim karşıtı bir karşı hareket doğdu. Bu
hareket el-Gazali tarafından şiddetle desteklendi. Bunlar inanç dışında düşünce özgürlüğünü
yok etmeyi hedeflediler. Gazali felsefeyi ezmek için 1095’te Tehafüt’ül-felasife (Filozofların
Tutarsızlığı) adlı eserini yazdı. Bu eserde Yunan ve İslam filozoflarının görüşlerini inatla
destekleyenlerin öldürülmesi gerektiğini söyledi. İbn Rüşd Tehafüt’ül-tehafüt (Tutarsızlığın
Tutarsızlığı) adlı eserinde Gazali’nin görüşlerini çürüttüyse de İslam dünyasında bir nüfuzu
olmayacaktır ancak Avrupa düşünce güçlü tesire sahip olacaktır.

Ortaçağ Batı Avrupa kültürü Müslüman İspanya ve Filistin ile münasebetinin


doğrudan bir sonucuyla entelektüel olarak yükselişe geçti. Arapça kitaplar Latince’ye çevrildi.
El-Harizmi’in eseri Algorithmus Kitabı adıyla tercüme edildi ve ileri matematik öğrenildi.
Bunlar Batı Avrupa’nın zihnine devrimsel ve bilimsel surette kazındılar. İslam ilmi ve tekniği
ve kurumlarının Batı’ya geçişi, Ortaçağ’daki aydınlanmayı da beraberinde getirmiştir.

Tibet’teki gelişmelere yer verilmiş. Tangutların, Kitanların ve Curcenlerin Çin


modeline göre yazı sistemi geliştirdiklerini yazar belirtmiş. Song Hanedanı’nın Orta Asya ile
doğrudan bağlantılı olmamasından dolayı bir izolasyon sonucu yazarların ve aydınların
içlerine kapandıkları görülüyor.

Bu devrede Çinliler tahta kalıptan kitap basma işinde mükemmelleştiler ve ayrıca


taşınabilir bir tip geliştirdiler. Kitaplar ve kağıt para kaliteli bir şekilde basılmaya başlandı.
Bomba, roket ve ilkel ateşli silahlar icat ettiler.

7. Bölüm Değerlendirme

Bu bölümle ilgili hususi bir değerlendirmem yoktur. Genel olarak siyasi tarih üzerinde
durulmuştur. İslam dünyasının kültürel anlamda zirve yaşadığı dönem güzel bir şekilde
aktarılmıştır.

8. Bölüm Değerlendirme

Moğolların dünyanın ilk kara süper gücü olduğu yorumu yapılmış. Timur devrinde de
Orta Asya’nın kültürel zirvesinin son parıltılarını yaşadığını yazar belirtmiştir.
Erkan Gülbin
2063602001

Siyasi tarihe geçilerek Moğol İmparatorluğu’nun kuruluş süreci ve yayılmaları


anlatılmıştır. Harezm şahlar ile olan münasebetleri ve Otrar olayı üzerinde duruluyor. Her
zaman aklımı karıştıran olay Alaaeddin Muhammed Harzemşah’ın ordusu bölmek yerine
yekpare şekilde Çingiz Han’ın karşısına çıksaydı acaba sonuç değişir miydi? Bunu sormaktan
kendimi alamıyorum. Moğolların Doğu Avrupa ve Irak coğrafyasına olan akınları üzerinde
duruluyor. Ayn calud savaşı için 6 eylül 1260 tarihi verilmiştir. Bu yanlıştır. Savaş 3 eylül
1260 (25 Ramazan 658) tarihinde meydana gelmiştir.

Möngke Han’ın neden dolayı vefat ettiğini ilk kez burada okudum (Humma). Kubilay
Han üzerinde durulduğu görülmektedir. Faaliyetleri, Arık Buka ile olan mücadelesi ve hanlık
dönemi anlatılmıştır.

Veba üzerinde durulmaktadır. Salgının Moğol istilasının bir neticesi olduğuna


inanılmaktadır. Mançurya’nın ortasındaki yaylalardan ve Gobi Çölü’nden kaynaklandığı
düşünülen veba’nın Moğollar tarafından kazara da olsa taşındığı aktarılmıştır. Ancak yazar
buna katılamayrak Çin’de çıkan veba ile Moğol istilası arasında zaman uyumunun olmadığını
ve bunun gerçek olmadığını aktarmıştır.

Timur’a geçilerek onun dönemi üzerinde durulmuştur. Moğol istilasının önemli


sonuçlarından birinin Çin kültürünün ve teknolojisinin bazı pratik ürünlerinin Batıya
taşınması yani barut ve ateşli silahların olduğu aktarılmaktadır. Sanat üzerinde duruluyor.

You might also like