Professional Documents
Culture Documents
TURK KULTURU
ARAŞTIRMALARI
ARMAGAN
çok sonraki tarihlere rastlamaktadır. Bilindiği gibi, Cengiz Han ilk defa
Hsi-Hsia (Tangut) devletine karşı sefere çıkmış2 ve hatta Tangut im-
paratoru tarafından 1210 yılında kendisine zevce olarak kızı verilmiş ve
bunun neticesi olarak arada bir akrabalık münasebeti kurularak Moğol
saldırılarına karşı tedbir alınmak istenmişt~r3.
2 John Andrew Boyle, "The Mongol Iıivasion of Eastern Persia 1220.-1223," Tlıe Mongol
World Empire 1206-1370, Variorum reprints, London, 1977, s., 615-616.
3 W . .Barthold, "Cengiz Han", ls/.anı Ansiklopedisi, C. III, s. 93.
4 V.V. Barthold, Turkestan doı.ını ıo the Mongol Inva.ıion, Gibb Memorial Series, London,
1958, s., 393.
5 Yuan-Ch'ao Pi-Sfiıh (Moğo7larırı Gizli Tarihi) Ter. Ahmet Temir, Ankara, 1948, s., 237.
6 Uygur hüh.'iimdan Barçuk Art- Tigin ile Karluk hükümdan Il. Arslan Han'm tabiyet·
lerini Cengiz Han'a bildirmeleri hakkında bak, İbrahim Kafesoğlu, Türk Mil/ı Kültürü, Ankara,
1977, s.s. 118-9.
MOCOLLARII\ BATI 1ST1LASI 32;;
h emen bu sırada Orta Asya 'nın en kuvvetli müslümau ve Türk olan Ha-
rezmş ahlarla komşu duruma gelmesini sağlamıştır. Bu durumda Orta
Asya' da bulunan iki büyük kuvvetten Moğollar, şaman, budist ve nesturi
dinlerine bağlı Türk topluluklarını kendi bünyesinde bulunmdurmakt an
başka, aynı zamanda, Nayman ve Mcrkitlerin takipleri neticesinde,
bunların bulundtikları toprakları da kendi bünyesinde topladığından,
müslüman olan ve aynı zamanda tamamen Türklerin bulunduğu bölgeyi
de eline geçirmiş oluyordu.
Diğer taraftan Moğollar açısında·n Türkler , kendilerine diğer mil ~
letlere mensup olanlardan daha yakın idi. Hiç şüphesiz bu yakınlığı sağ
lıyan pek çok unsurun yanında, bunlardan en önemlilerinden biri, her
iki topluluğun da bozkırlı, yani göçebe oluşlarıdır. Diğer ön emli un-
surlaı-dan biı·isi de, Moğollann ilk y,llarından itibaren, aralarında kendi-
lerine ho calık da yapmış olan Uygurların bulunmasıdır . .Bilhassa Cengiz
Han'ın o ğullarına hocalık yapmış ve devlet teşkilatı içinde görev almış
olan Uygudar bu devirde Orta Asya' da bulunan Türk topluluklarının en
ileri gelenlerindendi.7 Yukarıda saydığımız faktörlerin ışı ğında tabi
iki, Cengiz Han ordusunda Türklerin bulunması, Moğollar açısından
çok önemli bir unsur olmuş tur.
Cengiz Han)n N ay man ve Merkideri takibi n eticesinde komşu
duruma geldikleri narezınşahlara gelince; bunlar İran'ın etkisinde kalan
müslüman bir Türk topluluğu ile hakim olduldan bölgenin h emen batı
tısında bulunan ., ,e tamamen İranlılar'la dolu olan bir sahada bulunuyo~·
) ardı. Bilindiği gibi, Hareşmzahlar, Karahanlılar'ı yendikten sonra, ba~
kentlerini Semerkand'a taşımışlardı. H er ne kadar, yeni başkent tama-
men Türklerden müteşekkil idiyse de., Karahaniuar içinde önemli bir
rol oynamış olan Çiğil, Yagma ve Kanklı'Jar gibi Türk kabilieleriyle
Harezm şahJ ıların birleşmesi güç olmuştur. Etnilc bakı~dan, bir tarafta
şehirlerin büyük. çoğunhiğunu oluşturan . ve aynı zamanda tanmla da
uğraşan İranlılar; diğer taraftan, orduyu t emsil eden Türkler arasında,
müslümanlıktan başka ortak bir nokta yoktu. H erhalde bu sıralarda:
Haı·ezmşahhlar'ın hükümdan bulunan Muhammed Harezmşah'ın ken-
di birliğini en iyi bir şekilde koruyalıilmes i için müslümanlık, birleştirici
bir unsur olabilirdi. Fakat, bizee yaptığı hatal ardan birisi ' 'C belki de
en mühimi, "İsHimiyetin Sultanı" olmak istemesidir. Ve hatta Halife ile
çatışmalara girmesi~ kendisi için çok zararlı olmuştur. & Hazrezmşahlar ·
olabilir. Kendisini Doğun 'un, Muhammed Har ez mşah 'ı da Batı 'nın haki-
mi olarak tanıması, Cengiz Han'ın bu seferi , bütün Orta Asya'yı bir sel
gibi yakıp· yıkma isteğinden doğmuş olamaz. Otrar hadisesinden sonra
Cengiz Han'ın Batı'nın bu güçlü devletinin başı olan Muhammed Har·
ezmşah'a i timadı kaJmıyor ve sultanlığı ona yakıştırmıyordu. Hatta
Kadı Vahidu'ddin Fu sbenci ile konuşmasında "Harezmşah, padişah
değil bir hırsızdır. Padişah olsaydı, benim elçilerimi öldürtmezdi"28
demesi, Otrar seferini kanaatimizce sadece bir öç almak gayesiyle
yaptığını gösteren bir delildir.
dırlar. Bu fikri müdafaa eden Türk tarihçileri arasında Toğan başta gel-
mektedir. Toğan'ın görüşüne göre, bu istila yalnızca faideli olmakla kal-
maXQış, aynı zamanda, kendi varlığı için mücadele etmesini bilen bir mil-
let sıfatıyla bugünkü Türklerin hayatlarını idame ettirebilmelerini sağ
lamıştır. Yine Toğan'ın fikı·in~ göre, daha önce Orta Asya'da Karahan-
lılar devleti kurulmuş ve burada bir müslüman • Türk milli hareketi baş
lamıştı. Fakat, bu hareket Türkler arasındaki büyük gayrimiislim top-
lulukları ve lehçe farklılıklarını ortadan kaldıracak güçte olmamıştır . .
Halbuki kurulan bu devletler, kabilecilik esasında olduğundan, milli
bir hiiviyet şeklini alıyorlardı. · Diğer taxaftan, İslam enternasyonalizmi
ise, Türkleri, milll rulıtan ayırarak ,kendilerini vatan hissinden mahl'um
din askerleri haline sokmak eğilimini göstermiştir. Kurulan devletlerin
veya kavinılerin arasında dini ayrılıklar kuvvetlenmişti. Uygurlar
Budist ve manilıeist, Kıpçaklar müslüman idiler. Bunlar arasındaki
lehçe faı·klarının büyüklüğü de Mahmud Kaşgad'nin Divanu Lugat-it
Türk'ün de belirtildiği gibi, ayn kabilelerden kalan vesikalar ve
isimlerden çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır.40
Moğol istilası neticesinde, Moğolistan'da kalarak Moğollaşmakta olan
Türk zümreleri Batı'ya giderek müslüman olmuşlardır. Cengiz Han'ın
büyük Türk kabilelerini ,mesela Uygur, Kanıklı, Karluk gibi kabileleri
dağıtmış olması, Moğol unsurları içinde küçük küçük zümreler olaTak ya-
şamalarına sebep olmuşsa da, diğer taraftan da; bu bölünmeler sayesin-
qe, Batı'ya gelen Moğolların· Türkleşmesini sağlamış ve dolayısıyla, Cen·
giz Han oğullarının Orta Asya, Doğu- Avrupa ve Ön-Asya'da devletin
resmi dili olarak kabul ettikleri Uygur-Hakani edebi dilinin her yerde
ortak bir dil olarak kullanılmasını sağlamışlardıi·.
Moğol istilasını,Selçuklar açısından inceleyen bir başka Tüı·k tarih·
çisi Faruk Sümer'in bu husustaki fikirleri ise şöyledir: Bir defa, Moğol
istilası neticesinde Anadolu'ya pek çok İranlı gelmiştir. Bunların arasında
aydınlar, dini sınıf mensupları, tarikat mensupları, tacir ve sanatkar-
lar ön plandadır. Bu İranlı unsur, Anadolu'nun medenlleşn:ıes!nde mü-
him roller oynamışlardır. Devletin idareci kadrosu, eskiden olduğu gibi,
umumiyede İranlıların elinde kalmıştır. Moğol istilası neticesinde yeni
gelenler ise, Konya, Sivas, Kayseı·i gibi şehirlerde koloniler teşkil edecek
derecede fazla idiler. Anadolu Selçuklu tarihinin altın devrini ll 76-1234'
yılları arası olarak kabul eden Sümer, gerçekten bu devirde her sahada
büyük bir gelişmenin mevcudiyetini belirtmektedir. Devletin zengin
ve kuvvetli, halkın müreffeh .ve mesud olduğunu söyledikten sonra, 1243