You are on page 1of 350

Frekans Jüpiter

Jüpiter Frekansı yayına geçiyor. Astrolojide Jüpiter, felse­


fe, din, ahlak ve her türden bilginin aranışı, gelişim ve eğitimi
yönetir.
"Yeni Bir Kozmik Devre "nin hızla yaşanmakta olçluğu ça­
ğım ızda ilimlerin en tanrısalı olan astroloji de insanltğ ı n bu
büyük dönüşüm ve değişiminde çok önemli rol oynayacaktır.
Biz de Jüpiter frekansından ve yüksek bir realiteden yayına
geçmeye başlıyoruz bu ilk kitabımızla. Yalnız insanlığımızın
kendi "Kozmogonik Gününü" daha bilinçli yaşaması yolunda
değil böylesi muazzam bir Tanrısal ilmin sadece medyada
"fal muhabbeti" d üzeyinde kalmaması da bir başka
amacımızdır. Sizlere astroloji, metafizik nitelikli astroloji ve
varoluş üzerine kaliteli yeni ve yüksek realiteden yayı nları mız
Frekans Jüpiter olarak sürecektir. Hiçbir zaman eskileri ısıtıp
mistik parfürmlerle süsleyip sunmak değil amacı mız. Çünkü
zaman ı m ı z ı n en büyük ihtiyacı insan l ı ğ ı m ı z ı n kafasını
bulandıran tüm eskimiş dejenere bilgiyi dağıtacak yeni ve
"Hakikat Bilgisine" yakınlaştıran bilgidir. Allah utandırmaz
umarız. Sevgilerle ...
Astroloj i ve Tan rısal D üzen
Dizgi-Montaj: Esnaf Tanıtım
02 1 2. 244 90 66
Kapak Tasarı m : S . Hasg üler-System l mage
02 1 2. 244 94 39
Bas ı m : Altan Matbaac ı l ı k Sanayi Tic. Ltd. Şti . İ ST.
02 1 2. 629 03 74-75
FREKANS J Ü P İTER YAYINLARI
ISBN 975-8966-00-6

e-ma i l ; www.frekansjupiter.com

i nfo@frekansjupiter.com

İstanbul. Temmuz 2004

Bu kitabı n tüm yay ı n hakları FREKANS J Ü P İTE R'E aittir.

FREKANS J Ü P İTER YAY I NLARI


Adres : İ stiklal Cad. An kara Han No: 99 Kat: 5
Beyoğlu- İSTAN B U L
Tel : 02 1 2. 245 4 8 6 1
ASTROLOJİ
ve ..
TANRISAL DUZEN
KOZMİK ROBOT ADEMOGLU
ve YERYÜZÜ MACERASI

H. Serdar HASGÜLER

Varoluş Boyutundan Astroloji


r'"" Bu ya9amımda bana çok iyi bir aile �
arkada9/ar verdin.. Çok te9ekkür ederim
Tannm !

iÇiNDEKiLER

BAŞLARKEN ........... ...... . . . .......... . . . . . . . . . . . . . . . . ................ 11


NASIL BAŞLADIM? ...... . . . . . . . .. . . .. . . . . . . . . . . . . ...... . . . . . . . . . . ..... 13
ASTROLOJİ NEDEN ÖNEMLİ? ........... . . . . . . . . . .............. 21
1- iNSAN
KOZMiK (ASTROLOJIK) ROBO T

NASIL BİR VARLIK . . . . . ............ . . . . . . ............................. 27


İNSAN IN B İ LEŞKE YAPISI ..... . . . . . . ... . . . . . .............. . . . . . . . 33
A) RU HSAL VARLIGIMIZ . . . ....... . . . . ........ . .. . . ............ . 35
B) BEDEN İMİZ (KOZM İ K BİR Ü RETİM) ................. .42
Gezegenler ve Beden .................. .......... ............50 . .

EK 1 Özel Bir Bedenli - Hz. lsa ........................................


-

C) ASTROLOJİK KİMLİGİMİZ (İnsanın ROOotik Yönü) ...... 55


EK 2 Evrim Teorisi ve Madde ile Ruhun Evrimi 59
-

il - ASTROLOJi

BİNLERCE YILLIK BİRİKİM (Astroloji İlmi)


EK 3 - Afrikalı Dogon Kabilesinin Şaşırtıcı
Astroloji Bilgisi..... ............. ................ ... ........ 69
. ... . ..

ASTROLOJİ TANRISALDIR. NEDEN? . . . . . .. . . . . . . . . . 79


DÖRT TEMEL ELEMAN ve YAŞAM ............... ..83 .

5
ATEŞ . . . . . . . . . . . . . ............. . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . ............. . . . . 86
TOPRAK . . . . . ............ . .. . . . . . . . . ............ . . . . . . . ...... ......... 89
HAVA ......... . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . ........ . . . . . . . . . . . . . . .......... 91
su . . . . . ...... . . . . . . . . . ...... . . . . . . . . . . . . . . . . . .... . . . . . . . . . . ............... 93

GEZEGENLER MİTOLOJİK İ LAHLAR . . . . . . .... 97


EK 4 Çok ilginç Bir Göksel Olay
- ...................... 101

GÜNEŞ
Güneş Yıldızı . . . ....... . . . ....... . . . . . . ....... . . ... . ....... . . . . .... 1 05
Mitolojide Güneş (Tanrı Apollon) .......... .............. 1 06
Güneş ve Astrolojik Kimliğimiz (Ego) ............ . . .... 1 08
Güneş ve Babamız .. . . . . . .. . . . . ... . . . ..... . . .. . . . .. . .... . . . . .. 1 1O
Güneş ve Bedenimiz Sağlığımız .. . . . .. . . . . . . . . . . ....... 1 12
Güneş ve Başarımız . . .. . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . .. . . . . . . . . .. . . . .. 1 14
UYDUMUZ AY . . .... . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . . . . . . . . .... . . . . .. . . . . . . . . 1 17
Mitolojide Ay (Tanrıça Artemis) . . . . . . . . . ..... .... . . . . .. . . 1 19
Ay ve Astrolojik Kimliğimiz . . . . . .. . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . .. . . . . 1 21
Ay ve Annemiz . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 24
Ay ve Sağlığı mğz . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . .. . . . .. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . 1 25
Ay ve Başarımız .... ...... . . ........ . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . ..... 1 26
MERKÜR . .. . . .. . . . .. . . . . . ... . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ....... 1 27
Mitolojide Merkür (Tanrı ları n Habercisi Hermes) 1 29
Merkür ve İ nsan .... . . . . .. . . .. . . . . . .. . . . . . . . .. . . ... . . ....... . . . . . . 1 29
VEN ÜS ....... . . .. . . . . . . .. . . .. . . .. . . . . . . . . . .. . . . . . . . .. . . .. . . .. . . . . . . . . . . . 130
Mitolojide Venüs (Güzellik ve Aşk Tanrıçası ) . . .. 1 31
Venüs ve İ nsan .......... . . .. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . .. . . . 1 32

6
MARS . . . . ....... . .. . . . . . ...... . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . ......... . . . . .... 1 33
Mitolojide Mars (Savaş Tanrısı) . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . 1 34
Mars ve İnsan . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . 1 35
J Ü PİTER .. . . . . . . . ..... .. .. . .... . ...... . . . . . . .... . . . . . ... . . . . . . . . . . . ..... 1 36
Mitolojide Jüpiter (Tan ve İns. Babası B. Tanrı Zeus) 1 37
Jüpiter ve İnsan . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 38
SATÜ RN .... . . . . . . ..... . . .. . . .... . . . .. . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . .... . ..... , . . 1 41
M itolojide Satürn (Zamanı n Efendisi Kronos) . . . . 1 42
Satürn ve İnsan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 43
U RANÜS . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . 1 46
Mitolojide Uranüs ( Gökyüzü Tanrısı Uranüs) ... . 1 47
Uranüs ve İnsan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 48
NEPTÜN .. . . . .. . . . . . . . .. . . .. . .. . . . . .......... . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . .... 1 51
Mitolojide Neptün ( Denizler Tanrısı Poseidon) 1 52 ..

Neptün ve insan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 53
PLUTO . . ..... . . . . ..... .. . . .
.. .. . ..... . ..
... ..... . . . . . . . . . . ..... . ...... . . 1 59
Mitolojide Pluto (Ölüm ve Ahiret tanrısı H ades) 1 60 ..

Pluto ve insan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 61

iNSAN BOYUTUNDAN BURÇLAR ...................... 101

ZODYAK B. VE 1 2 TEMEL İNSAN KARAKTERİ . ......... 1 73


Koç Burcu . . .. . ... .. .. . .. . ..... . .
.. . . . · .. ····· . . ·· · · · · · · · ·· · ·· · · .... 1 78
Boğa Burcu ...... . .... . . . . . . . . . ...... · . . . ····· · · · · · · · · · · · ·· ···· ·· . 1 79
.

İkizler Burcu .... . .. . .


.. . . ··· ·· · · · · · · · · · ·· ·· · ·· · · · ·· · · · · · · ··· · . . . ·· · . 1 80
Yengeç Burcu · · · ·· · · ······ · · · · · · · · · · · · · · · · · · ·· · · · · · · · · · · · · · · · · · · · 1 81

7
Aslan Burcu . . . .. . . . . . . . ...... . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . .. . . . . . 1 82
Başak Burcu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 83
Terazi Burcu . . . . . .............. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 84
Akrep Burcu . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . 1 �ı:;
Yay Burcu . . .. . . . . . .. . . . .. . . . . . .. . . . . . . . . ...... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 86
Oğlak Burcu . . . .. . . . . . . . . . .. . . . . . . .. . . .. . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . 1 87
Kova Burcu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 88
Balı k Burcu . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . ..... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 89

ASTROLOJIK KODLAR VE KIŞILl�IMIZ


(AÇILAR) ...................................................... 191
KAVUŞUM (Sıfır Dereceli Açı ) . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . 1 93
60 D ERECELİ GEZEGEN KODLAR! . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . 1 96
120 DERECELİ (ÜÇGEN) GEZEGEN KODLARl 1 97
90 D ERECELİ (KARE) GEZEGEN KODLAR! . . . . . . 197
1 80 DERECELİ (ZITLIK) GEZEGEN KODLAR! .... 201
DOGU M SAATİNİN. HAYATİ ÖNEMİ VE
YAŞAM ALANLAR! ( 1 2 EV) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 207
1 - Astrolojik Kimlik . . . . . . . .. . . . . . . .... . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . 208
2- Kaderi Boyut ............. . . . . . . . . . . . . . .. . .. . . . . . . . . ...... . . . . . 209
HAYATiMiZiN 1 2 ALANl . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ............ . . . . . . 209
1 . Ev Yükselen Burç . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ........ 2 09
2. Ev .. ............................... . . . . ........................ ..... . . 210
3. Ev . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . .. . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 2 1 1
4. Ev . . . . . . . . . . . . . . . ...... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . 2 1 2
..

5. Ev .................................................................... 21 3
6. Ev ....................................................... ... . ... ...... 213
7. Ev . ..... ............................................ . .......... ..
. .... 21 4
8. Ev .................. . ...................................... ... ........ 21 5
9. Ev ......................................................... . .......... 21 6
1 O. Ev .......... ..... . .... .
.. . .......................................... 21 7
1 1 . Ev ............................. . . . . ........... . .
... . . . ......... . .... 21 8
1 2. Ev .......... . ....
. ............. .... ......................... . ....... 219

111- i NSAN - ASTROLOJi - KADER

YAŞAMIN BAŞLANGICI ... .. .


. ........................ .. . ........ 223
Bazı Kavramların Yüksek Realiteden Tan . .. . . . 227
...

Realite-Yüksek Realite . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 229


Adem ve H avva'nın Cennetten Kovuluşu ... .. . 231
... .

Kader Konusu . . . . . . . . . .. . .. . . ......... . . . .. . . ...... . . . . . . . . . . . . . . 233


insanın Kaderi . . . . . . . . . . . . .............. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 235

A-GEZGENLERE BACill HAYATIN GENEL


DÖNEMLERi .......................................................... 237

HAY. AY ve GÜNEŞ ( Çocukluk ve Bebeklik) DÖN 237 ...

HAY. VENÜS ve MARS ( Gençlik) DÖNEMİ ..... .. 243


.

HAY. JÜP İ TER (Gelişme) DÖNEMİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 247


HAY. SATÜRN (Olgunlaşma) DÖNEM İ . . . . . . . 249 ... ... .. .
&GEZEGENLERE BAQU HAYATIN ÖZEL DÖNEMLERi
1 - KADERİ (Öngörülebilir} DÖNEMLER . . . . . . . . . . . . . . . . 253
2- YENİ DENEYİM (Öngörümü Daha Zor Dur.) DÖN. 259
TOPLUMLAR iN KADERİ VE KUŞAKLAR-DÖNEM. . . . . 263
KİŞİLİKLE GELECEK ARASINDAKİ
KOZM İ K NEDENSELLİK . . . . . . ....... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 269
EK 5 - Kur'an'da Ven. Doguş (Reenkamasyon) 275
EK 6 - Kur'an'da Astroloji . . ....................... . . ..... 281
GEZEGENLER VE HAYATIN SONU
( AZRAİL MEKANİZMASI ) . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 287
Astroloji İlmi ve Geleceğin Bilinmesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . 291
HAKİKAT BOYUTUNDAN BURÇLAR-TANRISAL
TESİR KUŞAKLAR!. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. 295
HAK. BOY. GÜNEŞ SİS VE GEZEGENLER . . . . . . . . 295
KOVA BURCU ÇAGI (YENİ ÇAG} . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 305
Balık Burcu Çagı ile insanlık Tarihinde Neler Sona
Eriyor? ........................................................................ 306
Hz. Muhammet ve Balık Burcu Çagının Sonu 3 1 1 ..

Kova Burcu Çagının Özellikleri . .. 313 ..... ...... ..........

YAŞADIGIM IZ KOZMİK DEVRE VE YENİ BİR


İNSANLIK REALİTESİ (KIYAMET) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 3 1 9
YENİ KOZMİ K ÇAG VE AKREP B . TÜRKİYE . . . . . . 331

SONSÖZ . . .. . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . ..... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 339

10
BAŞLARKEN

Yaklaşık 22 yıldır astroloji ve metafizikle ilgilenmekteyim.


Son yedi yılım çok yoğun bir şekilde tamamen bu konularla
yaşandı diyebilirim. Yaklaşık dört yıl önce astrolojide derin­
leştikçe asıl sorunsal ım olan varoluşla astrolojik düzen ara­
sındaki ilişki hakkında fikirlerim belirginleşmeye başlamıştı.
Onbeş yıl sonra tekrar incelemeye başladığım Sadıklar Planı
adlı ruhsal tebliğlerdeki bilgilerde astrolojik kavramların ve
kafamdaki fikirlerin açı lımları nı buluncu kitap yaz ı lmaya baş­
landı . Ancak üç buçuk yılı buldu bu aşamaya geliş. Hem mü­
kemmeliyetçi oluşum hem de sınırsız sayılabilecek konuları
bir kitabın kapakları arasına sığdırabilme zorluğu defalarca
yap - boz tekrar yaz şeklinde sürdü. Çok şükür ki bitiyor, bit­
ti sayı labilirse tabii ki . . .
Neden yazdı m derseniz; iddialı bulabilirsiniz ama gerçek­
ten de yüksek ve yeni bir bilgi, özgün bir varoluş teorisi nite­
liği ile hem astrolojiyi, hem insan ve kaderini, hem de varolu­
şu merak edenlere bir katkısı olabilir fikri neden oldu. Cesa­
retim bildiklerimin ve fikirlerimin üstünlüklerinden çok hakim
olan cehaletten kaynaklandı.
Devamı gelecek. Hep söylenmemiş ve daha yüksek bir
realiteye doğru olacak. Bizim de astroloji yoluyla yapabilece-

11
12
NASIL BAŞLADIM?

Astroloji bundan 21 yıl önce hayatıma girdi. Ve zaman


içersinde hayatımın bir parçası , uğraşı m oldu. Yaşı m 49,
eğer bana birisi çıkıp da 25-30 yıl önce, medyumik bir algı la­
ma veya bir vizyon görerek astroloji ile profesyonel şekilde
uğraşacağımı söyleseydi ne kadar çok gülerdim kim bilir? Ya
da, ben, lise veya üniversite çağları mda, bu yıllarımı bilebil­
seydim ve arkadaşlara "bir gün ben astrolog olacakm ışım"
deseydim, herkes gülmekten kırı l ı rdı herhalde. Çünkü tüm li­
se ve üniversite çağlarım diyalektik materyalizme inanan bir
ateist olarak geçti. Hatta 26-27 yaşlarındaki yen i arayış (te­
şevvüş) dönemlerine kadar da sürdü.
Asl ı nda çocukken çok imanlıydım. Bilinçsiz bir imandı ta­
bii ki. Fakat, astrolojik kimliğimde (yaradıl ışımda) çok fazla bir
metafizik taraf vardı zaten. Ufacık yaşlarda ölüm ve ötesini
düşünür, nasıl yaratıldık? Allah nerede? Allahı kim yarattı pe­
ki? Falan gibi sorular kafamı kurcalardı.
Orta okul çağları nda devrimci sol fikirlerin daha yeni yeni
doyulduğu Türkiye'nin 68'1i -o meşhur kuşak o zaman ağa-

13
beylerimiz olarak üniversiteliydiler- yıllarında "eşitlik", "özgür­
lük" ve "Bağı msız Türkiye" sloganları bize çok sempatik geli­
yordu. Lise yılları mızda ise ilerici sayı labilecek bu hareketler
ve akı mlar, elimize geçirdiğimiz Marks'ı n , Engels'in tarihi
maddeciliği anlatan kitaplarıyla hele de George Politzer'in
"Felsefenin Temel İlkeleri" kitabıyla bizi büyülemişti.
Neden büyülendik bu devrimci sol fikirlerle? Bunun hem
metafizik hem de sosyal boyutu vard ı . Metafizik boyutunda,
beni ateizme iten nedenlerin başı nda okuduğum Kur'an çevi­
rilerini bire bir, 1 400 yıl öncesinin realitesiyle düşünmem ve
de hiçbir spiritüel bilgim olmayışı ndan dolayı da o sembolle­
ri, bilgileri çözemeyip "adaletsiz", "akı l ve bilim" dışı bulmam
yatar. "Yakıp, yıkan bir Tanrı" anlayışı "cehennem azabı nda"
insanı n "sonsuza kadar acı lar içinde kıvranması", kiminin
zengin, kiminin yoksul, kiminin güzel, kiminin sakat, kiminin
uzun ve sağlıklı yaşaması, kiminin de genç yaşı nda bazen de
feci kazalarla ölmesi ve benzeri "haksızlıklar" kafamda cevap
bulamıyordu. Ama elimizdeki materyalist felsefe kitapları
"enerji maddeyi değil, madde enerjiyi yaratır" yani , "görünme­
yen bir (tanrısal) enerjinin maddeyi yaratması olanaksızdır, o
nedenle de görünen, somut bir madde olan beyin Tanrı'yı ya­
rattı , Tanrı'yı insanlar yarattı" diyordu. Bu "bilimsellik" idi, "ile­
ricilik" ve akılcı lık" idi, "çağdaşlık" idi ve kolayl ıkla, o çağların
aktif, başkaldıran, barış yanlısı , idealist aydın gençlerine din
kitapları ndan daha cazip geliyordu. Bir de işin sosyal boyutu
vardı ki, sorgulamaya, bilime, yeniliğe ve başkaldı rıya açık,
özgürlükçü ve eşitlikçi sol kesimin karşısına militarist ı rkçı lığa
ve dinci ideolojiye inananlar siyasilerce desteklenerek, koru-

14
narak çıkarılmakta idi. Yani muhafazakar, tutucu dinci ve sta­
tükocu insanlar. Statüko ise zaten, 1 970-1 980 yı lları içinde
yeterince demokratik ve çağdaş bir hukuk devleti olamamış,
baskıcı, çalışan emekçilerin sömürüldüğü, aydı nların baskı
gördüğü, hapislere atıldığı , öldürü ldüğü bir durumu yaşatıyor­
du. Bu nedenle de solcuları n Allahsızlaşması ve silahlanma­
sı kaçınılmaz oldu. Yönetenlerde, sermaye kesimi de, devle­
tin imkanları da tüm "ı rkçı" ve "dinci" muhafazakarlarla "karşı
cephe" oluşturuyordu. Bu şartlar altı nda o kuşakları n, maale­
sef gerçek bir Tanrı inancına ulaşması neredeyse olanaksız­
dı. Çünkü "Tanrı adı na" hareket ettiklerini söyleyenler böyle­
si bir düzenin koruyucuları idiler. Sonuçta, ateistleşme 1 965-
1 980 kuşağı nda büyük bir yayılma gösterdi.
Değerli oku rlar, eminim ki bizim yaşlardakiler ve üst
kuşaklar bunları çok iyi bil iyorlar. Ayrıca dünyadaki Ameri­
ka- Rusya kutuplaşması ç ı kar çatışması nedeniyle Avru­
pa' n ı n bazı emperyalist devletleri de ülkemizdeki bu mev­
cut kargaşadan ve gerili mden fazlasıyla yararlandı lar. On­
binlerce evladı m ızı kaybettik. "Sağ-sol çatı şması " denilen ,
kardeşin kardeşi hatta babası n ı bile vurduğu bu ci nayet­
lerde yerli-yabancı bir çok çıkar odağ ı n ı n parmağ ı olduğu­
nu artık bil meyen yok.
Merak ediliyorsa söyleyelim. Ben hiçbir örgüte üye ol­
madım, şiddete her zaman karşı çıktım. Ayrıca, ayn ı ideolo­
jiden grupları n bile nası l birbirini vurduğunu , bunun ne ka­
dar aptalca bir tuzağa düşmek olduğunu görüyordum. Hele
de, sürüleşmek, kendi özgün kişiliğini yitirmek hiç bize göre
değildi. İnsan ı , insan kı lan yegane değerleri özgü r düşünme

15
ve özgür girişim hakları olmalıydı . Bu fikirleri m çok daha
sonra İ ktisat Fakültesindeki Yüksek Lisans öğrenimim sı ra­
sı nda çok değerli hocamız Asaf Savaş Akad'ın dersleriyle
iyice gelişerek pekişti ve bizi çok daha liberal ve sivil top­
lumcu bir demokrat yaptı . Zaten totaliter yönetimler ve dev­
letçi ekonomiler de ayn ı dönemde Gorbaçov'un hamleleriy­
le önce Sovyet Rusya'da sonra Doğu Bloku ülkelerde yıkıl­
dı, büyük bir dönüşümdü bu.
Benim metafiziğe dönüşüm de zaten, ayn ı , liberal bir
sosyal demokrat olma zamanlarımda başlar. Bu iki farklı
noktanın benim üzerimdeki ortak tarafı , hem Marksist felse­
fi anlayışı m ı n hem de maddeci-ateist düşüncemin değişme­
sidir. Yani 1 980 başlarındaki inanç ve fikirlerimdeki şüphe­
ler, yeni arayışlar çok net ve kesin bir şekle dönüşmüş oldu.
Tc;ınrı'yı yeniden çok daha kuvvetli, bilgili ve imanlı bir reali­
te içinde bulmuştum.
Metafizik çal ı şmaları m astroloji ile başlad ı . O zamanlar
ateisttim ve "burç hikayelerine" falan hiç inanm ıyorum . Cid­
di bir arayış içindeyken, 1 982'de rahmetli Nazım Güven
evinde metafizik gruplar ku ruyormuş ve astroloji öğretiyor­
muş. Kuzenim duymuş, "bir gidip bakalım dedim." Çü nkü o
sıralar aylakl ık yapıyorum, çalışmıyorum. Üstelik bazı ruh­
sal deneyimlere tan ı k oldum ve ciddi şekilde metafiziği ye­
niden araştı rıyorum. Şüpheler başladı tekrar varoluş hak­
kı nda. Birkaç dersten sonra haritamı çıkard ı m . Yurt dışın­
dan getirdiğimiz astroloji kitapları nın ve Nazım Hocamızın
verdiği materyallerle beraber haritamı incelemeye başla­
dım. Bir de korkumuz, 1 980 darbesinden sonra toplantılar

16
yasak, gizlice, çekinerek toplanıyoruz. Üç kişi bir araya gel­
seniz alıp götürecekler.
Doğum haritamda özelliklerimi, özgün karakteristiklerimi
buldukça şaşkı nlığı m artıyordu. Sonra da annemin, ablamı n ,
arkadaşları m ı n haritaları ndaki verilerin mükemmel tutarlı lığı
karşısında, bu iş vakit geçirme uğraşının çok ötesinde deva­
sa bir realite olarak beni elegeçirmeye başladı .
1 983 yılı bahar aylarıydı . Kuzenimle haritam üzerinde
yaptığımız analiz korkunç derecede krizli bir dönemin yaklaş­
makta olduğunu gösteriyordu. Acaba gerçekleşecek miydi,
emin değildik. Doğum haritası kişilikleri verdiği gibi olayları n
gidişatını da gösteriyor muydu? Evet, gösteriyormuş. Yakla­
şık 3 yıl biz ailece perişan olduk. Çok büyük üzüntüler, mad­
di-manevi kayıplar yaşadı k. Bu işaretler aile bireylerinin hari­
talarında aynı idi ve haritalarımızın aile-yuva denilen 4. evini
sarsıyordu. Ben deki 2-3 yıllık teşevvüş (karmaşa) bitmiş,
gerçek bir iman ve kader inancı, Tanrı inancı ile yeniden bü­
tünleşmişti. Yaklaşık 11 yıl kadar bu tesirler bizi etkiledi. Bu
dönemden sağ-salim çı kışı mız, hem ailece birbirimize karşı
olan sevgi ve dayanışma ile hem de iman ile olabildi. En bü­
yük desteğim ise elimdeki astroloji ilmi idi. Haritaları mıza ba­
kıp, "dayan abla sıkıntı ların 3 ay sonra azalıyor 6 ay kadar ra­
hatsız" veya "az kaldı , önümüzdeki ay biraz nefes alabilirim"
şeklindeki somut umut ışıkları yakmaya çalışıyordum. Ger­
çekten de anlatılmak değil, yaşamakla anlaşı labilecek bir zor
deneyimlerin 11 yıllık süresi ancak bunları n yaşam planı m
olarak kaçın ılmaz durumları yaşattığı n ı , buna isyan etmeden,
sabır ve iman ile dayanmam gerektiğini ve haritamda gördü-

17
ğüm üzere, bir gün biteceğini ve ben de, ailem de herkes gi­
bi mutlu günler de yaşayabileceğimizi düşünerek, bilerek ve
onlara da inandırarak aşılabilirdi.
Sonrası mı? Astroloji hayatınıza mal olur tabii. Tüm dost­
ları n, iş yeri arkadaşları n ı n , yakın akrabaların haritaları çıka­
rıl ı r, incelenir, takip edilir. Yeni kitaplar bulunur yurt dışı ndan.
Hele de metafizik iyice var olan ruhsal kişiliği sarsıp sarma­
lar. Özellikle de Sadıklar Planı adlı ruhsal tebliğler tüm soru­
ları mı yanıtlar. Artık, tereddütsüz, bilgiye dayalı bir i man söz­
konusudur. Gece gündüz felsefe, metafizik parapsikoloji vb.
okunur. Pluton transiti, kavuşumda ola Ay, Merkür ve Venüs
üzeriden geçerek (zaten Natal Chart - doğum anına göre çı­
karılan - doğum haritamda Pluton bu yıldızlara kare - en
sert açıyı yapıyordu ve 4. evimdedir) tüm realitelerimi değiş­
tirmiştir. Yaşama bakışım, hayatı algı layışım çok farklılaştı .
Çünkü Pluton transformasyon (değişim-dönüşüm) demektir.
Dersleri çok ağı r oldu , çok zor oldu. Ama yararları için Tan­
rı'ya şükretmeliyim. Öncelikle de Pluton transiti ile Yarada­
nı'mı tekrar buldum. Sağ olasın Pluton !
Astroloji tüm realitemi değiştirdi, değerli okurlar. Yapı iti­
bariyle somut deliller arayan bir ateist için en somut, en güç­
lü ve sağlam bir kanıt oldu astroloji . Yaşamım boyu hep alı­
şıldık ve sıradan olan ı n dışı nda bir şeyler aradım. Bu neden­
le de çok fazla adapte olamam ıştım ilk gençlik yılları mda yer­
yüzüne. Üniversiteyi bitirmek, hemen bir meslek sahibi ol­
mak hemen birisiyle evlenmek ve çocuk sahibi olup bekle­
nen şekilde-herkes gibi yaşam ı sürdürmek zor geldi. Çünkü
pek de cazip de değildi tek başına. Sadece bunları yaparak

18
mutlu olamazdı bir insan (daha çok, "ben"). Hem yapmak is­
tediğim, merak ettiğim çok şey vardı hem de bunların dağı­
nıklığı, amaçsızlığı vard ı . Çünkü o yı llarda gerçek bir yaşam
felsefesi yoktu, varoluşun, insanın, kendimin ne olduğu hak­
kında sağlam bir fikrim yoktu. Tüm bunları sömürünün olma­
dığı eşitlikçi bir sosyalist toplum modeli inancı ile telafi edi­
yordum. Farkı nda olmadan ruhsal-metafizik varlığımı bir sü­
reliğine yok saym ış, adeta konserve etmiştim. Ama kafamda
yeniden oluşan metafizik şüpheler, bazı ruhsal olaylarla tam
da iyice kurcalan ı rken astroloji akl ı m ı tekrar başı ma getirdi.
Gözleminin önündeki esrar perdesini kaldıran devasa boyut­
lu, tanrısal bir ilim olarak büyüledi beni. Bu büyüleyiş, Allaad­
din'in lambası nda haps olunan cin misali ruhumun- ası l var­
lığımın tekrar ve daha da coşkuyla beni sarıp sarmalaması­
nı sağladı . Tüm realitem değişmişti artık. Astroloji yaşamı­
mın bir parçası oldu.
1 997 yılı ndan bu yana 1 500 civarında insan ı n haritası n ı
yorumlamışım. B u dostları n çoğunun yaşam akışları nı da
tekrar geldikleri nde izleme, kontrol etme olanağ ı da bul­
dum. Deneyimlerimizi geliştirdik. Dü nya astroloji literatürü­
nü de izlemeye çal ışıyorum. Astroloji ilmi hekimlik gibi son­
suzdur. Deneyimler ve araştı rmalarla her gün yeni bir olgu
saptanabilir. Son yı llarda, hiç de üzerinde durulmayan ast­
rolojinin varoluş boyutu üzerinde bir şeyler söylenmesi gö­
revi de bana düştü. Bu kitabı öncelikle deneyim ve sapta­
maları m ı n sağlam bilgisinden, sonra da yaşanmakta olan
dejenerasyon ve cehaletten cesaret alarak yazmaya kalkı­
şıyorum. Astrolojinin tanrı sal boyutunu yazmak, böylesine

19
içinde üstün tesirlerin , tanrısal güçlerin görev yaptığı bir sis­
teme işaret etmek bizim için ciddi bir görev, bir mecburiyet­
tir. Bakalım ne kadar başarabileceğiz?
ASTROLOJi NEDEN ÖNEMLi?

Değerli okurlar, hayatımızdan daha önemli ne olabilir ki?


O yüzden astroloji çok önemli. Böyle bir mucize varken eli­
mizde neden yararlanmayal ım? Hem insanın tüm yaradılışı­
nı, özgün karakteristiklerini, yeteneklerini hem de kendisine
sunulan olanakları ve onları n zamanların ı gösteren bir muci­
zevi belge-harita nerede görülmüş?
Biraz önce anlattığım şekilde astroloji gerçeği benim ha­
yatımı bana tekrar kazandırd ı . Neden herkes bundan yarar­
lanmasın? Hele de, gençler .. "Nasıl başarı l ı ve mutlu olurum?
Hangi iş bana uygun? Ne eğitimi alsam?" gibi kendimize ait
sorular biraz daha üst boyuttan algı landığı nda ise; "bu yaşa­
mımın köşe taşları nı hangi olaylar, hangi konular tutuyor" "en
önemli derslerim neler olacak? Bana ne kazandırır? Nasıl
aşılır? Nasıl geliştirilir," gibi bu hayatımızın, yeryüzünü tekrar
ziyaret edişimizin ası l ve tanrısal nedenlerine ışık tutar.

21
Değerli okurlar yeryüzünde sağlıkl ı , huzurlu ve başarı l ı bir
yaşam sürdürebilmek herkesin esas yaşam amacıdır. Dünya
gezegeninde, bu bedenle yaşarken böyle düşünülür ve en te­
mel gereksinimlerimizi besler. Ama işin bir de ruhsal yönü,
tanrısal boyutu vardır. Bu açıdan ele alındığında ise hakikat
boyutunun realitesi değişmez gerçekliği çıkar karşımıza. O
da yeryüzünün bir okul olduğu ve biz ruhsal varl ıklar olan in­
sanları n mutluluktan çok daha fazla bilgi için burada bulundu­
ğumuzdur. Evrimleşmek zorunluluğu bir yasadır.
ister dünyevi huzur, başarı ve sağlığımız ister ruhsal ev­
rimimiz (tekamül) söz konusu olsun, astroloji çok sağlam bil­
gileriyle bu mücadeleli yeryüzü deneyimlerimizde bize büyük
yarar sağlayabilir. Ama bir şartla, onun yüksek düzeyli-tanrı­
sal bilgini görerek, anlayarak ve uygulayarak. Çünkü salt
mutluluk ve başarı bizi doyuramaz. Ruhumuzun beslenişi da­
ha da önemlidir. O zaman da işin içine karmik dersler (telafi
etmek meselesi) sebep-sonuç yasaları ve kader konusu gire­
cektir. Yani , astroloji ilmi, insanın gerçek huzurunun ve başa­
rısının tek yolu olan yüksek titreşimli düşünce, amaç, idrak ve
bilgileri bizlere aşı layarak Tanrı anlayışımızı ve insan sevgi­
sini geliştirerek katkıları vermelidir. Olaylar karşısı nda duygu­
ları ile değil vicdan ı ve bilgisiyle hareket ederek olaya hakim
olabilmemize yardımcı olmalıdır. Aksi halde fal olmaktan öte­
ye gidemez. Peki, geleceği kaderci, pasif bir anlayışla bilebil­
menin ne yararı olur bize?
Bu kitabı n yazı lmasının maksadı ; böylesi tanrısal-muaz­
zam bir sistemin görünmeyen boyutuna biraz işaret ederek
makro bir yaşam perspektifi sağlamak, Yaradan' ı bir kez da-

22
ha astroloji boyotunda görebilmek ve bu ilmin günlük burç fal­
ları palavraları ndan kurtulması için bir ses olmaktır. Çünkü in­
san yaradı lışı itibariyle zaten astrolojik (kozmik) bir robottur.
Mesele.bunu aşma meselesidir. Bu bizim asıl varoluş ve şu
anda Dünya'da bulunuş sebebimizdir.
Hayatımızın Dünya parkurundaki bu seferki yolculuğunda
aracımızı n direksiyonunu acaba nas ı l elimize alıp da güzel
ve yararlı bir yolculuk yapabiliriz? U marız, bu kitap bu soruya
birkaç boyuttan bakarak yeni bazı ışıklar tutacaktır. Astroloji
"olağandışıdı r." Yıldızlar hem bedenimizi ve kişiliğimizi,
hem de yaşamımızı biçimlendirmektedir.

23
1. İNSAN

KOZMİK {ASTROLOJİK)
ROBOT
Doğduğumuz andan itibaren kendimizi tan ı m ak içindir tüm
yaşadı kları m ı z .

26
NASI L BiR VARLIK?

Değerli okurlar, bu çalışmamıza insanı n varlık olarak tek­


rardan bir değerlendirmesini yaparak başlamak istiyoruz. Bi­
ze göre, böylesine bir yaklaşım çok gereklidir. Öncelikle, in­
sanoğlunun kendisi hakkındaki bilgi eksiliği yeniden bir insan
tanımı yapı lmasını gerekli kılıyor, sonra da, bu çalışmamızın
tüm teorilerinde insan varlığının özgün yapısı n ı n bir esas
oluşturması zorunlu kılmaktadır. Yeni bir insan tanımını.
Bilimin bugünkü sahip olduğu realite herkesçe bilinen
materyalist (maddeci) felsefe üzeride yaşamını sürdürmekte­
dir. Kısaca materyalist felsefe, maddenin düşünceyi ürettiği­
ne inanır. Örneğin, beyin olduğu için insan düşünebilmekte­
dir. İnsan düşündüğü için Tanrı vardır. Yani Tanrı'yı yaratan
insandır. Materyalizm gördüğü, işittiği, dokunabildiği, ölçüp,
test edebildiği şeylere inanmaktadı r. Eğer bunlara olanakları
yetmiyorsa reddedebilir. Çünkü varlığı ndan söz edilebilmesi
için maddesel nedenler arar o realite için. Ama ne yazık ki,
henüz aletlerimiz her oluşumu saptayam ıyor.

27
Her galaksi , Güneş sistemleri ve kürelerden oluşmuş
alem ler içerir. Zaman, mekan ve boyut galaksi içinde­
ki bu dağılıma göre (göreceli) olarak gerçekleşir.

28
Sosyal kökenli düşünür ve bilim adamları için insan sos­
yal bir varl ıktır. Yani, toplumun ürünüdür, çevre koşulları n ı n
sonucudur. Tıpkı bir bitki gibi. Hangi toprakta, hangi iklimde
yetişiyorsa ona göre biçimlenir, gelişir bir kalite elde eder. Tıp
kökenli bilim adamları ve antropologlar ise, insan ı n kuyruk­
suz primat olan bir maymun türünden -homosapiens-ten tü­
rediğini düşünür. "Konuşan Hayvan", "Gülen Hayvan" benze­
ri hayvan nitelemelerinden öteye gidememiştir bu nedenlerle
insan tan ımları. DNA'lardaki "mucizeler" ise henüz sırrı n ı ko­
rumaktadır, gen haritaları çıkartılmaya başlansa da.
Oysa onlar da, sizler de, tüm düşünebilen insanlık, varlık­
ları nın bunların çok ötesinde, olağan üstü özellikleri olan ,
müthiş bir cevhere sahip oldukları n ı n çok iyi farkındalar. He­
pimiz varlığımızın bu akı llara durgunluk verecek derecede
yetenekli, mükemmel ve sistematik yapısını merak edip dur­
maktayız aslı nda. Hem bedensel olarak (DNA'dan, hücre ve
organlara kadar), hem de ruhsal maddesel yasaların üzerin­
de ve 5 duyu yeteneğinin dışı nda çok yetenekli bir ruh varlı­
ğı olarak olağan dışı olduğumuzun her insan belirli dereceler­
de farkındadır. Ancak insanlık bunları açı kça dile getirebile­
cek cesareti bile kendinde bulamamaktadır. Çünkü, hakim
olan realitelerden, güç odakları ndan çekinir. Bu odaklar ya bi­
lim adına, ya da din veya Tanrı adına ambargolar koyabilir,
aforoz edebilirler, bazen insanları . En azı ndan "bilimselliğe"
ters düşmemek, batıl inançlı görünmemek için ruhsall ığı, me­
tafiziği veya astrolojiyi bile reddeder görünürler.
Bilime inancımız, güvenimiz ve gereksinimimiz sonsuz­
dur. Ama gerçek bilime. Gerçek bilim her şeyi sorgulayarak

29
ancak yaşayabilir. Göremediğini reddederek değil. Maalesef
akı lları yatsa da, hatta birçok metafizik realiteleri ve astroloji
gerçeğini bilseler de mesleki kaygı lar, sosyal statüler gereği
inkarı tercih edenlere de rastlanabiliyor her kesimden.
Yazı m ı z biraz eleştirel başlad ı . Ancak hemen belirtelim
ki böyle bir gereksinim olmasayd ı , biz böyle bir kitap yaz­
maya kalkışmazdık. Eleştirel oluşu temel özelliğidir bu kita­
b ı n . Başta da astrolojiyi bilinen burç mu habbetleriyle, yıllar­
d ı r söylenenleri ıs ıtıp, ısıtıp pazarlayan lar, ve de en çok
gerçekleşme olası lığı %1 O'u geçmeyen günlük burç falla­
rıyla eğlencelik haline getirenlere. Bunları n kime ne yararı
ol muş bugüne kadar ki, halen sürdürülür? Yazanları n ı say­
mazsak. Fakat gerçekten de bu ilme katkı ları olan çok de­
ğerli insanlarımız da vardır.
Materyalist bilimin insan tan ımıyla ilgili bazı saptamaları
çok doğrudur. Örneğin evrim teorisi bir sı nıra kadar doğrudur.
insanı n sosyal bir varl ık oluşu bir anlamda doğrudur. Ama ek­
sikleri ve yanlışları çok daha büyüktür. En başta maddenin
oluşumunu tersine çevirmişlerdir. Şöyle ki ; yaratıcı bir bilginin
ifadesi olan enerjidir o maddeyi oluşturan. Kadir-i Mutlak Ya­
ratan' ın evrenlere yaydığı yaratıcı zekanın enerjisidir var olan
her zerrede rastlanan oluşumlar ve onlardaki titreşim halin­
deki canlılık. Bir bilgi, bir tasarım, birleştirici, oluşturucu bir
enerji olmadan bir takım fonksiyonları olan, düzenli çalışan,
yeniden kendisini üreten bir organ - organizma olamaz. Aksi
halde kaos - düzensizlik, karmaşa olurdu.
Değerli okurlar insan müthiş bir cevherdir. Bu da tanrısal
bir öze sahip oluşundandır. Biyolojik evrimin olması insanı n

30
en alt basamaklardan, hayvan türlerinden gelmesini gerektir­
mez. Ruhu yok sayan bilim, ruhun evriminden yoksun bir ev­
rim teorisi içi boş bir balon olur havada uçar gider. İ nsan ı n
sosyal b i r varl ık oluşu demek kendine özgü, bireysel tüm
özellikleriyle, yetenekleriyle ve ruhsal düzeyi ile bulunduğu
çevreden aldıklarını değerlendirmesiyle alakal ıdır. Bu özü
yok sayıp sosyal çevrenin etkilerini varlığın yapısı nda imiş gi­
bi sunmak çok yanlıştı r.
Biz bu kitabımızda insan tanımına biraz boyut ve perspek­
tif katmak istiyoruz. Bizim tanımımız bir sentezdir. Mevcut bil­
gilerin birleştirilmesidir. Belki bu yönüyle yeni de denilebilir.
Bizce insan farklı yapıları olan bir bileşke varlıktır. Ve varl ığımı­
zın en önemli özelliği kozmik - astrolojik boyutudur. Konuları­
mız ilerledikçe her şey çok daha netleşerek insan - hayat - ka­
der gibi varoluş sorunsalına da metafizik bir ışık tutacaktır.
İnsanın kendisini iyi tanı ması meselesi birinci derecede
sorumluluğudur da. San ıyoruz ki yeryüzüne gelişimizin
amaçları bu noktada sağlayacağımız başarı oranında ger­
çekleşmiş olacaktır. Kendimize ve insana bakışımız, madde­
ye, hayata bakışımız ve Tanrıyı algılayışımızın sonuçlarıdır,
bütünsel etkileridir yaşamımızın şekillenmesini, mutlulukları­
mızı, başarıları m ızı da oluşturan. Bu anlamıyla da, umarız ki,
bu çalışmamızın küçücük de olsa katkıları olur yaşamlarımı­
zın güzelleşmesinde. Bizce tüm Dünya'da ve çok yoğun bir
şekilde ülkemizde de yaşanan huzursuzlukların, gerginlikle­
rin, doyumsuzlukları n, saldırganlıkları n kökeninde henüz da­
ha gelişmiş bir yaşam felsefesini, insanlık realitesini bu nesil
Ademoğlunun yakalayamayışı tek nedendir. Öyle olmasaydı ,

31
en zengin, en olanak sahipleri en azgın, en doyumsuzları ol­
mazdı yaşanan insanlık dejenerasyonunun.
Nedir İnsan? Neden bu gezegendeyiz? Hayatımızın bir
amacı var mı? Ayn ı burcun insanları nasıl oluyor da benzer
karakterler taşıyor? Yaşam planlı mı yoksa tesadüfi mi? Ka­
der nedir? Geleceğimi değiştiremez miyim? Önce ben ne­
yim? Varlığımın asıl anlamı ne?

32
i NSANiN Bi LEŞKE YAPISI

Öncelikle insanı üç farklı yapının bir bileşkesi olarak ele


alıyoruz. İnsan tek yönlü, homojen, kendi içinde bütünlüğü
olan bir varlı k değildir. Değişik, iç içe geçmiş kendi için­
de özgün ve farklı yap//ann bir bütünü-bileşkesidir. Bu
farklı yapılar birbirlerini karşılıkl ı olarak etkilemektedir. Bu
farklı yapı ları önce, farklı titreşim leri, özellikleri, fonksiyonları
ve hayatiyetleri olan enerji alanları olarak algı lamam ız gere­
kir. Bu nedenle, i nsan çok karmaşık (kompleks) bir yapıdır.
Duygu-his-düşünce-eylem süreçleri bu karşılıklı etkileşimle
oluşur. Bu oldukça çetrefil bir durumdur. Bu nedenle insanla­
rı, duygu ve düşüncelerindeki değişimi ve ne zaman nasıl bir
tepki üreteceklerini görebilmek, bilebilmek zordur.
Spiritüel literatürde beden ve ruh ayrım ı zaten yapılmıştır.
Hatta, astral beden, duygusal beden ve zihinsel (mantal) be­
den tan ı mlamaları da yapılmıştır. Biz bunları kabul etmekle
birlikte bir başka yapıyı da katıyoruz insan varl ığı na. Bu da
burç ve gezegen enerjilerinin oluşturduğu ve insanın hem be­
densel, hem de ruhsal varlığıyla iletişim ve etkileşim halinde
bulunan boyutudur. Buna astrolojik kimlik diyeceğiz.

33
İnsanın Üçlü Enerji Yapısı

34
Ruhsal Enerji
Astral - Yıldızsı - Beden (Yüksek frekansı ı
:.Orta düzeyde ara enerji) tanrı/z)
.,./"
/'/
//

Beden Enerjisi
(Düşük frekanstı
maddesel enerji)

RUHSAL ENERJİ + ASTRAL EN ERJİ + BEDENSEL ENERJİ

34
bulunan boyutudur. Buna astrolojik kimlik diyeceğiz.
Bu anlamda, astrolojik kimlik dediğimiz boyutumuz astral
beden ve bedeni etkileyen bir enerji ağı olarak düşünülebilir.
"Astral" yıldızsa! - yıldızsı anlamı ndadı r. "Astra" yıldız de­
mektir eski Yunanca'da. Olasıd ı r ki, astral beden gezegen
enerjileriyle oluşmuştur ve yıldızı! beden denilmesi bundan­
dır. Ancak, biz astrolojik tesirleri dikkate alırken bu enerjilerin
yalnız astral bedene bir "yıldızı!" etki verdiğini düşünmeyip
bedeni de kapsayan ve hatta yaşam planını oluşturan bir gö­
rünmez-yı ldızı! bir alan da yarattığını düşünüyoruz. Aslında
bir maddi varlıktan önce onun suptil varlığı yaratılır. Gezegen­
ler için de insan bedeni için de söz konusudur. Yani kaba, dü­
şük frekanslı bir maddi varlıktan önce, onun yüksek frekanslı
ve bu nedenle de ruhsal yapılara daha yakın bir yapıda olan
süptil - astral cismi (bedeni) yapı lır. Biz bilemiyoruz ancak,
madde karşıtı madde denilen anti maddendin bu konuyla ala­
kası var mıdır? Bilim adamlarına düşer araştı rması . . .
Gelin isterseniz sözü uzatmadan önce asıl varlığımız
olan ruh varlığı ile başlayalım.

A) RUHSAL VARLIGIMIZ

Ruh varlığımız hakkında tan ı mlamalara girmeden konuyu


insan ın yapısı, astrolojik tesirlerle ilgisi ve kader ile olan bağ­
lantısı bakı mı ndan ele alacağız.
Ruh varlığını kısaca, Yaradanın tanrısal bir özden oluş­
turduğu sürekli evrimleşen, şuurlu bir enerjetik varlık olarak

35
ne sahip asıl kısmı ruhudur. Bedenimizden asıl sorumlu olan,
bedeni kullanma yetkisine sahip, sonsuza dek yaşayacak
olan varlığımızdır. Ruh varlığı, üstün bilgi tanecikleri taşıyan
maddeden farklı yapıda elektronlardan oluşur.
Ruh varlığımız için sürekli bir evrim yaşamak mukadder­
dir. Yegane hedefi budur. Bilerek ya da bilmeyerek yaptığı­
mız her şey bu amaca hizmet etmektedi r. Yaşadığımız her
şey ruha öğretir.
Ruh varlığımıztn evrimi ancak madde ile temas
kurmakla mümkündür. Çünkü ruh varlığımız yaratı ldığı
andan sonra (hiçbir deneyimi yokken) ancak başka varlı kla­
rın ve maddeleri n varl ı ğ ı n ı görerek kendi varlığını algı lamış
ve o içsel devinim ile şuurluluğu gelişmeye başlamıştır. Ve
de bu gelişimin sonsuza dek sürmesi için madde ile temas­
lar kurmas ı , onu tan ı ması ve madde karşısı nda kontrollü
hareket etmeyi , onu geliştirmeyi öğrenmesi şarttır. Çok kı­
saca altı çizilen bu hususlar, varl ı ğ ı m ız için esas teşkil et­
mektedir. Bu noktadan hareketle, diğer prensipleri ve astro­
loji tesirleri üst üste ekleyebiliriz.
Yaradanı n özellikle çekici (cazibeli) olarak yarattığı mad­
de, ruh varlığı bu tesir karşısı nda çeker ve o madde ile temas
halindeki ruh varlığı halleri sonucunda da kendini tanı mayı,
yetenek ve zaafların ı algılamayı, vicdan ı n ı n sesini dinlemeyi,
daha üst bilgiyle hareket etmeyi öğrenir. (Ruhsal Varlığımız­
daki elektronların titreşimlerindeki frekans artışıdır)
Bu ifadeleri biraz daha somutlaştırırsak; madde ile temas
kurmak, bir beden ile yeryüzüne enkarne olmak demektir.
Madde ise, hem bizim fizik bedenimiz, hem de bu bedene çe-

36
şitli tesirler yollayarak onu etkileyen her türlü fiziksel (maddi
- enerjisel) varl ıklardır (Başka insanların bedeni, doğa, dün­
yamızın fiziksel etkileri, çevremizde var olan her türlü nesne,
para, vb. ) Bir anlamda ruhsal ve tanrısal olmayan her tesir ve
enerjiyi maddesel kabul edebiliriz.
"Ademoğlu" dediğimiz bu nesil, belirli bir zamandan beri
Dünya gezegenine enkarne olmakta olan ve bunu "Dünya
Okulu" bitene kadar yapmak zorunda olan varlık grubudur.
Bizim yeryüzünde bulunuşumuzun asıl nedeni, bu beden
(madde) olanakları ile yeryüzü koşulları (realite) altında diğer
varlıklarla yaşayacağımız ilişkiler sonucu gerekli öğretiyi al­
maktır. Bu öğretiyi alabilirsek, eğitim bittiğinde (bir daha dün­
yada bedenlenme fırsatı verilmeyeceği dönem başladığında)
mezun olabiliriz (daha üst realitelere ulaşmak, üstün meziyet­
li, gelişmiş ruhsal varl ıklar olarak daha ileri yaşam biçimleri­
ne layık olmak, cennetlik olmak, kamil insan -üstün insan­
kozmik insan olmak. vb.).
Bu uğurda tek bir yaşam, 60-80 yıllık bir süre yeterli olrı .._­

yacaktır. O nedenle eksik derslerimizi telafi edebilmek ve


dünya realitesini tamamen kavrayacak düzeyi yakalamak
üzere, defalarca enkarne olmaktayız. Ruh varlığımız, tüm
geçmiş enkarnasyonlarıyla elde ettiği bilgi birikimini bünye­
sinde barındırmaktadır. Bu birikim, ruhta bir ışınım ve frekans
oluşturur. Ruhun bu ışınım ve frekansı n ı n kalitesi, ruhsal ev­
rim düzeyini gösterir. İşte insanlar arasındaki asıl farklı l ı k bu
noktada yatmaktadı r. Bazen, ne kültür farkı ile, ne de gene­
tik ile açıklayamad ığımız insan kişiliklerindeki düzey farkı uç

37
noktalarda da görülebilir. Örneğin, köyün birinden, hiçbir eği­
tim görmeden, bir büyük ozan Aşık Veysel çıkabilir. Bunun
tersine olarak da, yurt dışında iyi eğitim görmüş, birkaç dil bi­
len, gelir düzeyi iyi ancak devleti dolandırdığını gördüğümüz
ünlü bir politikacı da çıkabilir.
Şimdi diyebilirsiniz ki, kişiliğimiz ruh varlığımızın evri m
düzeyi ile özdeş ise hani astrolojik tesirlerin etkisi? Dışsal
uyarı mlar bile etkili değil miydi? Bunun cevabı şudur; astro­
lojik kimliğimiz, ruhsal düzeyimize göre bize verilir. Yani bir
önceki enkarnasyonumuz sonunda nasıl bir deneysel biriki­
me sahipsek (artı ları ve eksileriyle), bir sonraki (şimdiki) en­
karnasyonumuzun koşulları buna göre belirlenir. Eksik ders­
lerimizi tamamlamak ve hataları mızı telafi etmek üzere tek­
rar Dünya gezegenine bedenlenmeden önce, bu hedeflere
ulaşmam ı z için gerekli koşulların hazır olması gerekir. Yani ,
yeni yaşam planı mızın koşullarına e n iyi yönlendirilebilecek
ve ruhsal düzeyimize en yakışır (layık) bir astrolojik kimlik
ile bedenleniriz. Astrolojik kimlik ile ruhsal düzeyimizin çeliş­
mesi mümkün değildir. Gelişmiş sayı labilecek, vicdanl ı , şu­
urlu bir davranışlar bütünü taşıyan insanın doğum haritası­
na (horoskop - astrolojik harita) bakarsanız gezegen ve
burç tesirlerinin bunu vermekte olduğunu görürsünüz. Böy­
le bir insan ı n ruh varl ığı olarak da aynı gelişmişliği ve olgun­
luğu taşıdığı açıktır. Çünkü biliyoruz ki, tanrısal evrim yasa­
ları tersine işlemez, çelişki taşı maz. Pozitif, iyi huylu, vic­
danlı bir hayat yaşamış bir insan bir sonraki enkarnasyo­
nunda negatif, saldı rgan, bilinçsiz bir (astrolojik) kimlikle be­
denlenemez. Buna ihtiyacı yoktur.

38
Ruhsal varlığımız özünde yüksek derecede bilgiler
taştyan elektronlardan yaratılmışttr. Yaradan'tn "insa­
nı kendi suretinden" yaratması bu anlama gelir. Kendi­
sinde var olan sonsuz bilgi ve kudretin kırıntıların ı tohu mla­
mıştır özümüze. Yoksa, hiçlik boyutunda, zaman, mekan ve
boyutlar dışı nda var olan Mutlak'ı n , zaman, mekan ve mad­
desel boyut sınırları içersinde yaratmış olduğu varlıklarla
benzeşmesi nasıl mümkündür? Ancak yaratılan canlıları n en
güzeli insan suretinde yaratılanıdır, bu da ayrı . . .
Ruh varlı ğı tesirler alarak hareket edebilir. B u tesirler bu­
lunduğu boyuta göre değişir ve onun mekanı n ı sağlamış olur.
Yani ruh kendi şuur alan ı n ı hangi ortama yönlendirmiş ve
karşılıklı bir etkileşim yaratmış ise o boyutta enkarne olmuş
demektir. Bu bazen Dünya gezegeninde, bazen spatyom
(ahiret) denilen çok daha süptil bir madde aleminde olur. Ruh
varlığına, gereksinim duyduğunda ve gerektiğinde yeni bir
beden olanağı verilerek yeni bir yaşam ve deneyim için yer­
yüzüne enkarne olmasına izin verilir.
Ruh varlığı yeni bir bedenli yaşam için Dünya ortamına
döndüğünde (aslı nda bir enerji bağlantısı - temasıdır, beden
içine girmez) şuur kapanır. Geçmiş yaşamının (ve yaşamla­
rının) izleri, hatıraları kapanır. Ruh varlığında kayıtl ı olan
(akaşa kayıt) tüm deneyimlerinin -ki aynı zamanda o varlığın
duygu, düşünce, idrak ve davranışlarının ruhsal potansiyeli
ve düzeyini oluştururlar- izleri bedenli yaşamda hatırlanma­
yarak yeni yaşama tam bir adaptasyon sağlan ı r. Ruhsal şu­
urun (üst şuur) %1 O kadarın ı n farkı ndayız ancak.

39
Üstün bir enerjetik yapıda, çok ince ve yüksek titreşimli
ruhsal varlık (elektronlarındaki bilgiden dolayıdır bu durum),
çok daha kaba ve düşük titreşimli beden ile bir ara ortam
oluşturacak (yarı yüksek frekanslı) olan astral beder ....
ı..,.,q_

dan temas kuramaz. Bu prensip evrenseldir. Her üst boyuuu


(frekans anlamı anlaşı lmalıdır boyut denilince) yapı kendisin­
den çok daha düşük boyutlu yapılarla (varlıklarla) ancak ken­
disine az da olsa yakı n sayılabilecek bir ara ortam (yarı yük­
sek boyutlu varlıklar) aracılığı ile temas kurar. Bu temas ke­
sintisizdir, süreklidir.Tüm evrenlerde ve varl ıklar arasında.
Ruh varlığımız bulunduğu maddesel ortama en uygun bir
maddesel aracı (beden) kullanarak öğrenecektir. Bedene ay­
rıca yaşam enerjisi sağlar ve onu ayakta tutar. Beden, 5 du­
yu aracılığıyla Dünya'yı , diğer maddesel varlıkları ve insanla­
rı ruha tanıtır. Evrimi (tekamülü) bu etkileşimlerle olur. Bu et­
kileşimin fiziğine biraz girecek olursak dış dünyadan aldığı
enerjilerin niteliğine göre, (bilgisine göre) kendi özündeki
elektronların ı n frekans artışı demektir. Yani kodlanmış tanrı­
sal bilginin ve dolayısı ile de bir kudretin açığa çıkması veya
artış göstermesi demektir. Belki çok basit bulabilirsiniz bu ta­
n ı mlamayı ve "biz bunun için mi yaşıyoruz yani?" diyebilirsi­
niz, ancak gerçekten de işin özünde - fiziğinde bu yatıyor.
Ancak bu basit bir şey değildir. insanın bu gelişiminin kendi­
sine neler sağlayabileceğini bile tam idrak etmiş değiliz. Bu­
na kısaca "insan üstü" veya "cennetlik" insan diyebilirsiniz,
bir aşamalık periyot için. Ötesi ise sonsuz sürer, bilemeyece­
ğimiz ve idrak edemyeceğimiz yükselişlere doğru.

40
VAALIKSAL
ÖZ

R UHSAL VAR LIK

41
B) BEDENiMiZ (KOZMiK BiR ÜRETiM)

Varlığımızın her an, en yakı ndan ve en sı kıca bağlantı­


da olduğu , farkında olduğu kısm ı . Her sabah aynada görü­
nüşünü gözden geçirdiğimiz, üzerine özenerek giysiler ge­
çirdiğimiz, yolda karşı cins üzerinde bakışlarımızı kimi za­
man dikkat, kimi zaman hayranlık ya da kusur bularak gez­
dirdiğimiz varl ı k-madde. Asl ında bu canlı varlı k, emrimize,
h izmetimize sunulmuş bir araç. Ama ne kadar da kutsallaş­
tırmışız onu ! Onunla özdeşleşmişiz. Her şey onun için san­
ki. Konuşmalar, bakışmalar, nefretler, aşklar, dokunmalar,
cinsel h azlar, hep onunla. Film yıld ızları , mankenler, model­
ler, şarkıcı lar, beden imkanlarıyla tan ı nmışlar ve yüksek ge­
lirler elde etmişler. Hele ülkemizde, yetenek, bilgi ve kültür
yönleri hiç de önemsenmeden yüceltilmişler. Tabii ki işin sı­
kıntılı yönleri de var. Fiziksel kusurlar, sakatlıklar, zihinsel
özürler ve bunları n yarattığı psikolojik çöküntüler, hastalık­
lar, ağrı lar, sızı lar, doğum sancıları . . .
İlk anda beden ile aram ı zdaki ilişki bizi yeryüzünde ya­
şamamı zdan dolayı biraz önce saydığımız noktalardan ilgi­
lendirmektedir. Bu ilgi, çoğu zaman tü m benliğimizi kuşat­
m ı ştır. Bu s ı k ı , samimi ilişkinin büyük bir kısmı astrolojik
kimliğimizin niteliği ile iç içe geçmiştir. Asl ı nda varoluş dü­
zeyinden bakı ldığı nda beden, ruh varl ı ğ ı m ı z ı n dünya pla­
netindeki deneyimlerini yapabilmesi için hazı rlanmış bir
maddi i mkand ı r. Bedenimiz, dünya koşullarına en uygun
şekilde, Yaradan tarafı ndan tasarlanmış canlı bir makine­
dir. İnsan bedeni Kuran- ı Kerim'de ifade edildiği üzere,
topraktan yaratı l mı ştır. Yani Dünya koşulları n ı n en müsait

42
BOGA

l5 -

İKİZLER

D
BAŞAK TERAZİ


,,;/ YAY

AKREP

1!11/!t'-
l'iN KOVA

........,..--- � BALIK

43
olduğu zamanda ve dünya maddesiyle yaratılmıştır. Asıl
mükemmel prototipine benzeyen, ancak onun gibi m ükem­
mel olmayan "Ademoğlu" zaman zaman diğer gezegen
varl ı kları n ı n genetik m üdahaleleriyle geliştirilmiştir. "ade­
moğlu"nun g ittiği tekamül yolu, hem bedensel , hem de ruh­
sal düzey bakı m ı ndan "Mükemmel İ nsan" olan (kamil insan
- kozmik insan) prototipine ulaşmaktır.
Embriyo halinden itibaren gezegen ve burç tesirleriyle
oluşan astrolojik kimliğimiz, bu bedeni terk edene kadar kuv­
vetli bir şekilde bedenin hayatiyeti, duyuları ve beyni üzerin­
de etkili olmaktadır. Ruh varlığımızın ihtiyaçlarına göre bir
beden verilmiştir. Bedenimizin yaşayacağı deneyimlere göre
tüm fiziksel özellikleri, zekası , yetenekleri, sağlığı ve fiziksel
güzelliği tesbit edilmiştir. İnsanlık düzeyi yükseldikçe kendisi­
ne daha gelişmiş bir beden verili r. Ruh varlığımız bu beden­
le yeryüzü deneyimlerini yaşarken aynı anda bedeninin de
evrimine yol açar. Tüm düşüncelerimizi, ruh halimizi, genler
yoluyla evlatları mıza aktarırız. Tüm bu fonksiyonları pozitif ve
üst düzey bir bilinçle yaptıkça, nefsimiz ve bedenimiz üzerin­
de hakim iyetimiz artt ı kça ve bedenimizi iyi korudukça (Bes­
lenme, uyku, temizlik, meditasyon gibi yollarla) bedenimizin
evrimini olumlu bir şekilde geliştirmiş oluruz. Bu gelişmeler
sonucunda da yüksek tesirleri daha iyi alabilen, yüksek ruh­
sal planlarla daha kuvvetli temaslar kurabilen ve psişik bece­
rileri gelişmiş nesillere dönüşürüz.
Mükemmel çal ışan bu mikro alem, beyin aracılığı ile bi­
zim yetkimize sunulmuştur. Fakat bizler bu olağanüstü yete­
nekli aracın bedenimizin pek de kıymetini bilememekteyiz.
Bilmeden de, bilerek de onu dejenere etmekteyiz.

44
Bedenin ası l sorumlusu ve kullanıcısı ruhum uzdur. Ancak
bu noktadaki bilinçsizliğimiz de çoktur. Ruhun bedenle olan
irtibatı biterse beden bütünsel hayatiyetini kaybeder. Bir süre
hücresel ve organsal kendi canlılık enerjisiyle yaşar ve ölür.
Her bir organ ayrı bir enerji taşır. Bu enerjidir o organ ı n ken­
di içsel faaliyetini sağlayan. Mikro düzeyde ne varsa makro
düzeyde de o vardır. Organın bütünsel enerjisi, hücre düze­
yindeki canlılık enerjilerini, bir sistem halinde, organize bir fa­
aliyete hazırlar. Ruhun çok daha yüksek düzeyli bir bilgiyi ta­
şıyan enerjisi ise yaşamsal bir enerjiyle tüm organları besler
ve yönetir. Beyine bağlı duyu organları içinde bulunduğu or­
tamın tüm tesirlerini titreşim frekansları halinde alır ve beyine
aktarı r. Ruhumuz da bunarlı değerlendirir. Asıl hissiyat ruhta
yaşanır. Ruhumuz çok yüksek değerdeki öz ((bilgisel) yapı­
sıyla üst şuuru, beyin ise alt (maddesel) şuuru oluşturur.
Maddeyi yöneten ruhtur -üst şuurdur- tanrısal enerjidir.
Beden aracılığı ile bize yansıyan çok farklı enerjiler, tesir­
ler vardır. Bunların bir kısmı maddesel, bir kısmı kozmik (ast­
rolojiyi de katalım), bir kısmı ise ruhsal-tanrısaldır.
Bedenin yeryüzündeki tüm iki yönlü - iletme ve uygulama
faaliyetleri ruhsal ve astral enerji ağlarıyla iç içe ve onlara uy­
mak şeklinde sürmektedir-. Fizik beden-astral beden-ruhsal
varlık arasındaki alış verişin frekans uyumları ve akıcılığı var­
lığımızın doğru, güçlü, şuurlu, vicdanlı ve sağl ıklı davranabil­
mesini getirecektir. Aksi halde kozmik yasaları n dışına çık­
mış ve uyumsuzluklar, huzursuzluklar yaşıyor olacağız.
Bedenimizin genetik yapısı kalıtımsal öğeleri de taşı­
maktad ır. Ana-baba ve ataları m ı zdan genetik benzerlikler

45
almaktayız. Ayrıca, ana-babamızın deneyleri , psişik halleri
de genler yoluyla bize yansı maktadı r. Bedenlenme süreci­
nin ve doğum an ı n ı n astrolojik tesirlerden etkileniş biçimi
(örneğin güneş-baba, ay-anne karakterini gösterir) anne ve
babam ızdan hem genetik olarak nas ı l etkileneceğimizi,
hem de onları n kişiliklerini ve sosyal konumları n ı gösterir.
Bu, yaşam plan ı m ızın icaplarına uygun bir astrolojik zaman­
da bedenlenmemize izin verilmesi demektir. İnsanın gen
haritası n ı n tan ı m ı n ı n yapıldığı şu günlerde, bilimsel olarak
da bu hususlar doğrulanmaktadı r. Yapılan ilk açıklamalar,
canl ı ların DNA yapı ları nda çok büyük oranda aynılığın ha­
kim olduğu, farkl ı l ı ğ ı nsa çok az olduğu şeklindedir.
Buradan şunu anlıyoruz; demek ki biz her şeyi kendili­
ğinden, bağımsız olarak ve özgürce beyni mizde kararlaştı­
rıp uygulamıyoruz. Yani bedenimizin (bizim) böyle bir ba­
ğ ı msızlığı yok. Bedeni uyaran tesirler var, bedeni besleyen
hayat veren enerjiler var, duygu ve düşüncelerimize etki
eden tesirler var. Neredeyse, kendilerini beyniyle özdeşleş­
tiren , varl ıkları n ı beyne indirgeyen materyalist-mantıkçı ları
hatı rlayalım. Düşüncelerini kendileri oluşturuyor, istedikleri­
ni yaptıkları n ı sanıyorlar. Sorsanız onlara; "peki bu ağlayan
kim beynin mi? Kişiliğin beyninden mi oluşuyor sadece,
yoksa o bilgi deposundaki bilgileri kullanan çok daha yete­
nekli bir varl ığın mı var? Fikirlerini sen mi değiştiriyorsun
yoksa bilemediğin tesirlerle mi oluyor? Neden böyle özgün
bir kişiliktir her birey? Hangi etmenler i nsanı özgün-benzer­
siz bireyler yapmaktadı r? Cevaplarda astrolojik tesirler ası l
faktörleri oluşturmaktadırlar.

46
Bu makina n ı n (idari merkezi) fonksiyonları n ı beyin yö­
netmektedir. Beynimizi adeta bir "bio-computer" olarak ka­
bul edebiliriz. Tıpkı her bilgisayar gibi onu da harekete ge­
çiren (elektriğin yaptığı gibi) kullanan ve programlayan
(Ruh Varl ı ğ ı m ı z ı n ve astrolojik tesirlerin yaptığı gibi) enerji­
ler ile çalışmaktadır.

..,,..,""""��- dlllu.ınım
_..,..""'"- ---
=-
yOz dlnllrn
>--�- lalUlma
u-t:=--�� • 11ın1
""""1a

Alt Şwr Merkezi


Beyin ve Duyular
Gezegen ve burç enerjilerinin hem beden hem de buna
bağlı olarak duyular, yetenekler ve varl ı ğ ı n psikolojik olu­
şumu üzerinde çok önemli etkileri söz konusudur. Bu hu­
suslar da astrolojik kimlik ve daha sonra da astroloji kıs­
m ı nda incelenecek.

47
Görülüyor ki her şey iç içe ve göreceli. Yani, dışımızda­
ki maddesel varlı klar ve onları n bize yansıttıklar ı ; bedenimiz
ve onun bunları tespit etme kapasitesi (görme, işitme, dik­
kat, hafıza, koku alma vb. yeteneklerimizin gücü bile çok
önemli) ve bunlardan etkilenişi (aynı obje kimine çok çekici ,
kimisine de çok itici gelebiliyor, hatta bazıları gidip dokunu­
yor, ya da zarar verebiliyor, tacizde bulunabiliyor) - Ruhsal
varlığımızın öğrenme, algı lama, vicdan ve şuurluluk şeklin­
de bu tesirler karşısı nda seyredeceği evrimleşme çabası
oluşmaktadır sonuçta.
Astrolojide bedenimizi Güneş yıldızı temsil etmektedir.
Astrolojide güneş sağlığı, fizik bedeni, yaşama enerjisinin
gücünü ve ömrü gösterir. Sık sık gazeteler Güneş ışınları n ı n
hayatiyet v e sağlık için ne kadar önemli olduğunu, hatta mut­
luluk hormonu serotonin'in beyindeki salgısını arttırdığını bi­
le yazmaktadır. Güneş enerjisi anne karnı ndaki bebeğin tüm
hücrelerine işleyerek yaşam enerjisi verir ve ayrıca tüm be­
deni ve başta da kalp ve beyin oluşumunu sağlar. Yaşamı­
mızın sonuna dek bu üretimine büyük emek verdiği varlığı
da enerjisiyle besler. Güneş bizim evrenimizin jeneratörü­
dür. Astrolojide kalp ve beyni (onları n durumu, hastalıkları
da o kişinin doğum haritası nda görülür) temsil eder. Bir do­
ğum haritasında Güneş incelenerek o kişinin yaşam enerji­
sini ve sağl ığını ve dolayısıyla ömrü hakkında önemli ip uç­
larını görebilirsiniz. Yaşam enerjisini Güneş verir. Astrolojide
de böyledir ve babamızı gösterir. Yaşam enerjisi baba tara­
fından (sperm yoluyla) anneye aktarılır ve yeni bir yaşam
böyle başlar. Ayrıca babadan gelen genetik kalıtımla birlikte

48
sosyal ve psikolojik kal ıtı mda evlada geçmiş olur. O çocu­
ğun doğum haritası babas ı n ı n bu özelliklerini gösterir. Bu
inanı lması güç bir şeydir. Baban ı n karakteriyle birlikte sosyal
ve ekonomik konumu da çocuğunun doğum haritası nda gö­
rülür (Güneşin incelenmeşiyle). Bu, ancak tanrısal bir sis­
temde olabilen bir olağandışı lıktır.
Ay'ın insan psikolojisi üzerinde çok etkili oluşunun nede­
ni sıvı sistemlerinin üzerindeki büyük etkisidir. Anne karnı nda
beden oluşurken Ay enerjisi tüm sıvı sistemlerini, kan ı , salgı
bezlerini, sinir sistemi ve ona bağlı organları ve mideyi etkile­
mektedir. Başta Güneş'in muazzam etkisi ve Ay olmak üzere
tüm gezegenler bedenin oluşumunda enerjileri ile katalizör­
lük yapmaktadı rlar. Her organı özellikle temsil eden geze­
genler ve burçlar vardır. Bu temsil etme işi bilim dışı bir ya­
kıştırma değildir. Bedenin oluşumundan itibaren özellikle o
organ üzerindeki enerjilerinden dolayı var olan etkiye dayan­
maktadı r. Örneğin soğuk Satürn enerjisi bebeğin kemik yapı­
sını adeta çimentolaştırıp, sertleştiren bir enerjidir ve bu ne­
denle de kemik, cilt ve saç rahatsızlıkları nın nedenidir. Aynı
şekilde tüm Güneş Sistemi gezegenleri ana rahminde insa­
nın oluşumuna gen - hücre - doku - organ ve tüm bedenin ta­
mamlanması bakı mından enerjileriyle katılırlar, fonksiyoner­
dirler, bu biyo kimyasal prosesin katalizörleridirler.
Gezegenlerin beden üzerideki etkilerini hem şekil hem de
liste halinde görelim isterseniz.
Gezegenler ve Beden

Güneş: Yaşamsal enerjiyi tüm hücrelere aşılar, kalp ve


beyin oluşumuna etki eder. Kalp ve damar hastalıkları , beyin
ve ona bağlı sinirsel hastalıklar, kramplar, felçler.
Ay: Vücut sıvı larını etkiler. Mide, kan hastalı kları (şeker,
tansiyon vb) , kadınlarda doğurganlık kapasitesiyle ilgili so­
runları bazı felç nedenlerini, psikolojik hastalıkları kapsar.
Ameliyat zamanları için dikkate alı nmal ıdır.
Merkür: Sinir sistemi ve sinirlerin oluşmasını etkiler. Dil,
omuz bölgesi kemikleri ve ciğerleri temsil eder. Sinirsel has­
talıkların göstergesidir.
Venüs: Salgı bezleri ve cinsel fonksiyonları etkiler. Böb­
rekleri, cinsel hastalıkları, boğaz hastalıkları nı kapsar.
Mars: Yüksek enerji aşı layan (Güneşi andı rır) bir etki ile
cinsel fonksiyonları ve kasları etkiler. Cinsel sorunlar, ateş­
li hastalıklar, yanma ve kazaları yönetir, metalle oluşan ke­
sikleri etkiler.
Jüpiter: Karaciğer ve beslenme işlevini etkiler. Karaciğer
hastalıkları (şeker vb.), şişmanlık ve yaratacağı hastalıkları
ve safra kesesi rahatsızlıklarını yönetir.
Satürn : Kemikler, deri ve saç oluşumları n ı sağlar. Ke­
mik ve ilik hastalıkları , üşütmeler, cüzam ve melankolik has­
tal ı kları kapsar.
Uranüs: Lenf sisteminin oluşumunda rol alır. Bazı kan
hastalı kları n ı , baldı rları , kaza, elektrik çarpmaları ve ameli­
yatları yönetir.
Neptü n : Ayakları kapsar. Tan ı mlanması zor hastalıkla­
rı , zehirlenme, boğulma, bazı bulaşıcı hastalıkları ve psiko­
lojik sorunları içerir.
Pluto: Cinsel organlar, idrar torbası , apandist gibi or­
ganları n oluşumunu sağlar. Bu organlarla ilgili hastalıklar ve
kanseri yönetir.

50
E K 1 . ÖZEL BiR B E DENLi HZ. ISA

Bu değerli peygamberin doğumu, yani babası z doğuşu


çok tartışılmıştır. Konumuzla alakas ı n ı n kuvvetli oluşundan
biz de değinmek istiyoruz.
İsa peygamberin babasız doğuşunun arkası nda yatan
neden aslı nda tüm mucizelerindeki gücün de kaynağıdır.
Çünkü Hz. İsa farklı bir bedene sahipti ve bu bedeni açık bir
şuurla kullanmakta idi. Ne demek bunlar? Bedeni farklıyd ı ,
çok güçlü bir enerji taşıyordu. Çünkü, kendi ruhsal enerjisini
kullanarak anası Meryem'in yumurta hücresinin döllenmesini
sağlamıştı . Yani, bedeninin, üstün bir ruhsal enerjiyle dölle­
nen, tüm genleri ve DNA'ları üstün bir tesire alıştırılmış bir
beden olmasını sağlamıştı . Şimdi kalkıp da, "insanı Allah ya­
ratmıyor mu yani" diyenler olursa kafası karışıp, şunu hatırla­
talı m ; bedeni oluşturan ana ve babalarımızdı ya, (bunu Hz.
İsa enerjetik bir müdahale ile yapıyor). Sonra da cenine bir
ruh bağlanıyor - enkarne oluyordu ya- (Allah'ın ilk yaratısı
çok ayrı bir şey) işte aynı süreç İsa Peygamberde farklı . Ade­
ta klonlama benzeri bir şey. Aslı nda hücrelerimizde oluşan
kimyasal reaksiyonlar da bir enerji üreterek çeşitli faaliyetler
oluşturur. İsa peygamber bunu dışsal bir enerjetik müdahale
ile yapıyor. Çok üst boyutlardan gelen bu yüce varlık bu bilgi
ve bu yetkinin liyakatine sahip. Onun için bu zor bir şey değil.
Peki niye böyle yapıyor? Baştan beri anlattığımız üzere ruh­
sal enerji ve bedensel enerjinin uyumu-dengesi meselesi, ya­
ni frekans meselesi. Sanı rız ki İsa Peygamber yüksek fre­
kanslı varlığına uygun nitelikte bir bedenin hazı rlanmasına

51
Yüksek titreşi m frekansl ı bir ruh - beden bileşimi, Hz. İsa
52
gerek duydu. Annesinin karn ında iken konuştuğu, körlerin
gözlerini açtığı, ölüleri dirilttiği söylenen İsa peygamberin bu
gücünün arkası nda işte böylesi bir yüksek frekanslı bir beden
ve çok yüksek frekansl ı bir ruh vard ı r. Ayrıca bedenlenirken
şuuru hiç kapanmamıştır. O, bedenli iken bile üst şuurla - be­
densizmişçesine ait olduğu, geldiği boyutun bilgisiyle yaşa­
m ıştır. "Ben, Babamın yan ı ndan geldim" deyişiyle ait olduğu
ruhsal-tanrısal organizasyonu kasteder. İsa peygamber her­
hangi bir aracı yoluyla Tanrı katından bilgi almayıp (vahiy ve
tebliğ sistemini kastediyoruz) direkt olarak açık şuuruyla ken­
di boyutunun ve varlığının tanrısal bilgilerini aktarmıştı r. İsa
Peygamberin "ben Dünya'yı yendim" deyişinde tüm bu ger­
çekler yatmaktadır. Bizce de bu haliyle astrolojik kimliğine de
hakimdi. Yani "astrolojik robotluğu" yoktu. Her türlü dış tesire
olduğu gibi burç ve gezegen tesirlerine karşı da kendi bilgisi
ve şuuruyla hareket edebiliyordu.
Bu örnek, "insan" ve onun "astrolojik kimliği" üzerine,
robotik yapısı üzerine tüm anlatmak istedikleri mize çok iyi
bir örnekti r.
Nereden mi biliyoruz? Sadı klar Planı - Ruhsal Tebliğler"
Ruh ve Madde Yayınları .

53
11 10

12 9

1 �
DANT
rOKSELEN
BURÇ
d'
2

4 5

ASTROLOJİK KİMLİK

54 (Burç ve Gezegen Tesirlerinden oluşan Şifreler)


C) ASTROLOJIK KIM LIGIMIZ
(insanın Robotik Yönü)

Şimdi de biz insan varl ıklarını çok ciddi şekilde etkilemek­


te olan bir başka yönümüzü ele alalım. Varlığımızı n bu boyu­
tuna Astrolojik Kimlik tan ı m ı n ı yakıştırdık. Aslı nda bu tan ı m­
da tam olarak bizim astrolojik - kozmik yönümüzü - boyutu­
muzu ifade etmekten uzaktır. Bu yönümüz ne ruh varlığımız,
ne de beden varlığımız gibi belirli, tek bir şekil içermemekte­
dir. O nedenle de "varlık" diyemedik. "Kimlik" yakıştı rması ,
astrolojik (burç ve gezegen enerjileri) tesirlerin tüm duygula­
rımızın, yeteneklerimizin, düşüncelerimizin hem büyük ölçü­
de kalitesinin ve özelliklerinin belirleyicisi hem de harekete
geçiricisi oluşundandır. Adeta bir kimlik oluşmasındaki büyük
etkiler sözkonusudur. Astrolojik kimlik ruh-beden ikili varl ığı­
mıza eklenen üçüncü bir tesirler bütünüdür. Ruh varlığı n ı n
bedenle olan ilişkisine, b u üçüncü tesirler bütünü olan enerji
alanı n ı da katmak zorunda olduğumuzu vurgulayarak belirt­
mek istiyoruz. Çünkü bu boyut, insan-yı ldızlar-burçlar-kader
zincirindeki tüm iyi anlaşı lamayan veya bilinemeyen halkala­
rın görünmesini ve zincirin tamamlanmasını sağlayacaktır.
Astrolojik tesirler bizim özgün kişiliğimizin en
önemli paytnı taşımaktadır. Özgün kişilik derken genetik
katı lım yoluyla ya da çevresel faktörler yoluyla şekillenmemiş
kişisel özelliklerimizi kastediyoruz, bize özgü yönlerimizi.
Astrolojik tesi rlerle beden hammaddemizi, egomuzun
orijinal karakteristiklerini, yetenek, merak, his, duygu, sezgi,
kavrayış, düşünme, hareket yeteneği gibi hemen hemen
bütün özelliklerimizin kökenini etkilemekte, biçimlendirmek­
tedir. Bu işlem ana rahminde başlar. Embriyo halinden do­
ğum anına kadar sürer.

55
İşte bakı n, bize ait özgün ne yönümüz, ne özelliğimiz var­
sa tüm bunları n oluşumu da Astrolojik Kimliğimizdedir.
Aklımızın farklı yönlere eğilimi, merakı, zekamızın gücü,
özgün karakterimiz, farklı yeteneklerimiz vb. tüm özgünlüğü­
müzü oluşturmakta.
Halk arası nda yaygı n olarak artan, birbirlerini astrolojik
göstergeleriyle tan ı ma eğilimi çok doğru ve haklı bir arayıştır.
"Yükselenin" neydi, burcunun Koç olduğunu biliyorum ama?
"Ne . . . Ay'ı Akrepte mi? çok tehlikeli. O zaman . . . " "yeni bir ço­
cukla tan ıştı m çok havalı, Aslan burcu, yükseleni Terazi,
Marsı da Koç'ta, harika . . . "
Tabii ki iş bu kadar basit değil. Doğum haritası nda yapı­
lan analizler acaba bize o şahıs hakkı nda (Astrolojik Kimlik)
neler anlatacak. O "çok havalı çocuk" dengeli mi, ahlakı na­
sıl, tembel mi? Ya da o, "çok tehlikeli" Ay'ı Akrep'te olan şa­
hıs gerçekten tehlikeli mi? Belki de çok anlayışl ı ve sevgi
dolu bir insandı r.
Evet, Astrolojik kimlik - Ruh Varlığı ve Beden arası ndaki
tüm duygusal ve fikirsel etkiler bütünüyüz. Davran ışlarımız,
huyumuz - suyumuz ve tüm karakteristiklerimiz bu bileşke
yapıdan ol uşur. Burada tıpkı bir robot veya bilgisayar progra­
mı gibi programlanış söz konusudur. Genlerimize kadar tesir
ederek hem beden hem de tüm duygusal ve psikolojik şifre­
lerimiz kodlan ı r bu kozmik tesirlerle.
Biz insanın önce bu tesirlere benzediğini onlarla mayası­
nın karı ldığını söylemekteyiz. Bu nedenle de soyaçekim, çev­
re, eğitim, ekonomik ve kültürel faktörler gibi etkileri insan
varlığı üzerindeki dışsal etmenler olarak görüyoruz. Bunlar
ne özümüzü-doğamızı oluşturur ne de onlara ilave bir şey ka­
tabilir. Ancak, çeşitli olanaklar yaratarak ve çeşitli haller ve
psikolojiler yaşatarak bu özü geliştirebilir. Üstelik tüm bu etki­
ler astrolojinin kapsamı ndadı r. Doğum haritası bir insan ın ya-

56
şam planı da olduğundan, orada tüm bu faktörlerin o şahı s
için nasıl tasarlandığını v e zamansal gelişimini d e izlemek
mümkündür. Anne yada babamıza mı benzeyeceğimizden,
hangisinden nası l bir sağlıksal sorun alacağı mıza, hangi ko­
şullarda yetişip, yurt dışı ndaki burs şansı mıza kadar tüm de­
taylar ve bilgilendirmeler mevcuttur.
Tabii bu noktada hatırlayalı m ki, o alandaki kişisel etkile­
şimler ve fı rsatlar olarak ele alınmalıdır. Gelişmeler de bu iki­
li dinamik etkileşimle olacaktır. Mesela 9. evde Ay gezegeni
iyi açı lar altı nda doğan bir şahıs, hep yabancı ülkelere gitmek
isteyecek ve buna psikolojik olarak hazır olacaktır. Zaman
ona bu fırsatı verdiğinde de hazırlıklarını iyi yapıp gidecek ve
o ülkeye adapte olabilecektir. Bu onun orada yerleşmesi ve
mutlu olması olanağı demektir. Tersine Ay'ı 9. evde fakat sert
etkiler alan bir şahıs için durum çok farkl ı olacak. Ya hiç git­
mek istemeyecek, ya hep duyguları değişip vazgeçecek ya
da gidince adapte olamayacaktır.
Annemiz, babamız, atalarımız ne karakterde olurlarsa ol­
sunlar biz önce kendimize (burcumuza - astrolojik kimliğimi­
ze benzeriz) Biz önce burcumuzla kendimizi algı larız (ego =

Güneş). Bu tesir temel iç güdümüzdür. Sonra Ay burcumuz­


la hissiyatımızı yaşarız. Psikolojik karakterimiz ve iç dünya­
mız oluşur. Sonra Yükselen Burcumuza benzer, giyimimizi
yürüyüşümüzü seçeriz. Bunları n ana-baba (veya soya çe­
kim) ile hiç alakası yoktur. Merkür'ümüzün burcu ve açısına
göre düşünür, Marsımızın durumuna göre girişimlerimizi ve
aşk yaşamımızı yaşarız. Anne veya babamızın bu konularda­
ki (karakteri) farkl ı oluşu, benzeyişinden çok çok fazladır. Ast­
rolojik Kimliğimiz'deki onlarca diğer faktörü de koyunca işin
içine, işte karşınızda yeryüzünde yaşayan eşsiz, özgün bir ki­
şilik. Doğum anına göre çıkartı lan horoskop (doğum haritası)
da bu özgün kişiliğin fotoğrafı - röntgenidir. Öyle bir şemadır

57
ki doğum haritamız hem bizi hem yaşam plan ımızı tüm ayrın­
tı larıyla tanı mlar. Yeter ki o haritanın şifreleri iyi çözülsün.
Unutulmamalıdır ki, astrolojik kimlik sadece burcumuz­
dan, yani Güneş'in bulunduğu burç ve etkileniş şekline göre
olmamıştı r. Güneş Sistemi Gezegenleri ve Ayın burçlara da­
ğılımı ve kendi aralarındaki etkileşimlerinin bir bütünüdür. Bu
nedenle astrolojik kimlik çok kompleks bir yapıdı r.
Burada önemli bir saptama yapmak gerekiyor; Geleceği­
miz kişiliğimizde yatmaktadtr. Astrolojik kimliğimizi oluş­
turan gezegen tesirlerinin bazıları kolaylaştı rıcı , bazıları zor­
layıcıdır. Bu tesir hangi gezegenler arası nda oluşup, ne şe­
kilde oluyorsa, doğum haritasının hangi evine (hayat alanı )
düşüyorsa o alandaki koşulları n d a hazı rlayıcısı olacak olan
tesirlerin niteliğini de vermektedir. Yani o alandaki koşulları
tıpkı kişiliğimizi etkilediği şekilde, olumlu, kolay, zor, şanslı,
hızlı, yavaş, değişken vb.) oluşturacaktır. Bu noktadan hare­
ketle, kader konusunda çok önemli açı lımlara ileriki bölümler­
de ulaşacağız. Ruhsal düzeyimiz ve onun ihtiyacına göre ha­
zı rlanan ve bu enkarnasyonumuzun planı ile ilgili tüm detay­
ların gerçekleşmesi için Güneş Sistemi ve Zodyak büyük bir
görev yapmaktadır. Zodyak Kuşağı bağl ı bul unduğu Rabsal
planların emir ve yetkisi ile bu fonksiyonları sürdürmektedir.
Art ı k, metafizik denilen olayları n da ruhsallıkların da
açıklamaları olduğunu çok daha iyi anlamak zamanı gelmiş­
tir. Yani metafizik deyip, soyut, gerçek ötesi sandığımız ger­
çeklikler asl ı nda fiziksel (maddesel-enerjisel) oluşumları n
bir önceki aşaması - boyutudur. Metafizik, fiziğin oluşum
sürecidir. Zorluk, bu aşaman ı n henüz teknik olarak ve mev­
cut imkanlarla saptama, izlenme, ölçülme olanaklarına şim­
dilik kavuşmuş olmayışımızdadı r. Geleceğin bilimi bunları
mutlaka yapacaktır.

58
EK 2. EVRiM TEORiSi ve MADDE iLE
RUHUN EVRiMi
Darwin'in meşhur evrim teorisi çok tartışılmıştır. Kısaca,
Darwin bu teorisinde türlerin, doğal ayıklanma yoluyla (natu­
ra! selection) uyumsuz olanların ı yok ederek ve doğal şartla­
ra uyumlu olanların ı da o şartlara uygun hale getirerek evrim­
leştiğini öne sürer. İlginç olan şudur ki, bu işlerin ancak, üs­
tün bir bilgi ve kudret ile, bir zeka ile gerçekleşebilirliğini an­
layamayacak kadar tuhaf ve buna rağmen, doğanı n her hüc­
resinde, tüm canlılarda var olan şu­
urlu, amaçlı etkinlikleri, yaşamı gö­
rebilecek kadar, ispatlayacak kadar
akıllıcadır. Maddeci bir yaklaşım, in­
sanların hatta büyük bilim adamları­
nın, mucitlerin, dahilerin bile akılları­
nı sınırlı bir mantığa hapsedebiliyor,
bu örnekteki gibi. Darwin veya bu
teoriyi benimseyen maddeci bilim
adamları , bu, bir zekaya ve bilgiye
bağlı olan amaçlı evrimleşme reali­
telerini kendiliğinden oluyor" mantı­
ğına dayandı rıyorlar. Bu "kendiliğin­
den" oluşa ise "doğal" diyorlar. As­
lında hiç de rastgele olmayan,
şuurlu ve amaçlı ve son derece
ölçülü, hesaplı ve üstün bir bil­
giye dayanan olaylar bunlar, hiç

Yeni bulgular ilk insanın elleri üzerinde hiç yürümediğini söylüyor.


59
de doğal değil. Bu iş doğal değil doğa üstüdür. Yaratıcı bir
kudret ve zekanın çok açık kanıtlarıdır. Aslı nda doğayı zeka­
landı rıyorlar, doğanı n her şeyi yarattığını ve uyum özelliğini
söylüyorlar ki bu da Yaratıcı Zekanı n yaratılan/ar üzerin­
deki göstergesidir. Zaten Yaradanı bulmuşlar, farkı nda de­
ğiller.
Darwinciler, insanın kuyruksuz primattan (maymun) türe­
diği san ısını bilimsel bir insan tan ı m ı olarak 20. yüzyıla sun­
maya kadar götürdüler. Ancak, son gelişmeler türlerin, belirli
s ı n ı rlarda biçimsel değişim ve evrimleşme yaşayabildiklerini
kanıtladı. Ve maymun genlerinin insan genine dönüşemeye­
ceği anlaşıld ı . Her tür ancak kendi DNA'larının çok kısıtlı im­
kanları dahilinde bazı başka türlerle çoğalabilir, melez ırk olu­
şabilir. İ nsan çok ayrı bir varl ıktır, bedenen de ruhen de. Özel
olarak yaratılmıştır. Kutsal kitaplar insan varl ığının üstünlü­
ğünü çok sık vurgular.
Bizim asıl bu noktada söylemek istediğimiz bir şey var, o
da, ruh ve maddenin ayrı, ayrı evrimleştiğidir. Darwinci­
ler ve maddeciler insan ın ruhsal varl ığını yok saydıklarından
iyice çuvallamaktalar. Tüm evrim tezleri bedensel canl ılık
üzerinedir. Ve burada da görmedikleri şey evrimin ana pren­
sibidir: Maddeyi ruh evrimleştirir. Yani i nsan bedeni olsun,
hayvan bitki olsun kendi enerjisinin ve titreşim frekansı nın
(elektronları nda yüklenmiş bilginin düzeyine bağlı olarak) çok
daha üzerinde olan (bilgisinden dolayı) bir ruhsal enerjiye ta­
bidir. Bu enerji ile gelen bilgiye, emp ozisyona itaat
ederek - cevap vererek evrimleşir, değişime uğrar.

60
Hatı rlarsanız, "moralini yüksek tutarak kanseri yendi" "iyileş­
mez denilen hasta kendi direnci ve i nancı ile iyileşti" şeklinde
gazetelerde okuduğunuz olaylarda o i nsanla aynı şeyi yapı­
yorlar. Yani düşünceleriyle yolladıkları iyileşme veya kanser­
li hücreleri yok etme mesajlarını (enerjetik bir işlem aslı nda)
alan hücreler buna cevap veriyor, itaat ediyor ve dönüşüyor
(ölüyor veya sağlıklı hücreler çoğalmaya başlıyor). O hücre­
ler bir iletişimden başka bir şey yaşamıyor ki. Şifacılık ve al­
ternatif tıpta da benzer durumlar söz konusudur.
Yalnız bir fark vardır, hayvan ve bitkiler toplu bir ruhsal
kaynak tarafından idare edilir ve evrimleşirler. Bireylilik, bi­
reysel evrim yoktur. Zaten şuurluluk ve farkındalıkları insan
boyutu yaşamın çok altı ndadır. Bu canlı larda sürü veya top­
luluk ruhu var demektir. Bireysel olarak onları n 1 2 oktav üze­
rinde bir titreşim frekansına sahip olan biz insan denilen ruh­
sal varlı klar ise akı l, vicdan, idrak ve farkındalıklarım ı zla
kendi bireysel evrim lerimizi yaşarız. Ruh varlığımızın evrimi
de maddesel ortamlarda deneyim ler yoluyla olmaktadır. Be­
denimizin, Dünya gezegeni yoğunluk ve titreşim frekansları­
n ı n ve üzerindeki tüm ağı r, düşük frekanslı ve cazibeli (çeki­
ci-baştan çıkarıcı ) enerjilerin yaratacağı tesirler karşısında
ruh varlığımız çeşitli haller yaşayarak evrim leşir. Bunu ya­
parken de önce kendi bedenini, sonra da aktaracağı kuşak­
ların bedenini yani insan neslini de göreceli olarak evrimleş­
tirmiş olur. Maddenin kendi evrimleşme yönünün çok dışın­
da bir yönde daha üst yaşam boyutları na (Tanrı Katı - Cen-

61
net) doğrudur ruhun evrim i .
İnsan maymundan türememiştir. Maddenin evrimi de bir­
takım prensiplere ve amaca bağlı olmasaydı , her varlık için
sınırsız bir evrim gözlemlenirdi. örneğin - biraz şaka ile söy­
lersek - maydanoz ıspanağa, istavrit palamuta, palamut da
yunus balığına dönüşebilirdi. (biraz da gülelim, çok sıkıcı ol­
mayalı m . . . )

Her tür evrim skalası s ı n ı rlar ı içinde kendi evrimini yaşar. Birbirlerine dönüşmezler.

62
il - ASTROLOJi
1 6. yüzyıla
ait bir Balık
Burcu min-
yatürü. Arap
Astrolojisi
Osmanlı Dö­
neminde
zirveye çık-
mıştı . Saray­
da astrolog­
lara çalışma
olanağı tanı-
nıyordu. 1 1 1 .
Murat
döneminde
bir rasat­
hane yapıl­
mıştı .

64
BiNLERCE YI LLIK BiR BiRiKiM

Onbinlerce yıllık geçmişimiz maalesef ki, ancak son 5.000


yıllık verilere bağlamak zorunluluğu ile bu kadar kısalmış gö­
rünmektedir. Çünkü, özellikle, Atlantis ve Mu gibi tahminen
20-50 bin yıl öncesinin çok ileri uygarl ıkların ı n dağılmasından
sonra onbinlerce yıllık bir süreç belirsizliğini ve belgesizliğini
korumaktadı r. Bu nedenlerle son 5.000 yıl insanlığın kayda
değer bir uygarlık olarak anıldığı periyot olmaktadır.
İnsanlığımızın yazıyı icadıyla yeniden ilerlemeye başla­
dığı bir süreç astrolojiyi de beraberinde bugünlere taşıyabil­
miştir. Astroloji fenomenini yok saymaya kalkanlar çok iyi bi­
lirler ki, hiçbir ilim gerçekliği, tutarl ılığı ve uygulama olanağı
olmasaydı (zaten ilim de olamaz) 5.000 yıl ayakta kalamaz­
d ı . Tıpkı matematik gibi, astroloji de bir doğal bilim olarak bil­
gisi eskimeden, değer yitirmeden , tersine güçlenerek ve ye­
ni, Güneş Sistemi gezegenlerinin keşfi, psikoloji, sosyoloji,
biyoloji ve tıp gibi ilimlerin de ilerlemesinden yararlanarak
gelişme kaydetmektedir.
Değerli okurlar, acaba insanlar gökyüzü ve yıldızlardan
çok etkilenip de mi inançlarına ve günlük yaşamlarına onları
soktular yoksa bazı somut bilgiler ve deneyimlerle mi oldu
bunlar. Biz ikincisinin doğruluğuna oldukça eminiz. Gelin,
geçmiş çağlann insan/arma zavallı, hayalperest salak­
lar muamelesi yapmaktan vazgeçelim. Zaten ortaya çı­
kacak birçok yeni bulgu ve yaşanacaklar bunu sağlayacaktır.
Biz, bu konuya bir örnek olarak, Afrika'nın "ilkel" Dogan kabi-

65
lesinin inanı lması güç astronomi bilgilerine işaret eden bir ör­
neği bu bölüme ek olarak veriyoruz Gelelim konumuza, . .
İnsanlık 5.000 yıld ı r astroloji gerçeğini biliyor. Güneş sis­
temi gezegenleri ile Güneş ve Ay'ın Zodyak Takı m yıldızları
izdüşümünde (tesir alanı nda) yapmakta olduğu dolan ı m ı n
doğumla başlayıp, ölümle biten insan yaşamı n ı , birçok top­
lumsal ve doğal olayı, kişilik ve karakterleri etkilediğini binler­
ce yıldır çok iyi biliyor Ademoğlu. İyi bilmeseydi terk ederdi,
kaybolur, biterdi bu uğraş. Aksine, çok önemsenilmiş hatta
bir çok gözlem evleri de yapmışlar. Örneğin Zigguratlar yıl­
dızlara ve Tanrı qiyarı na bir köprü sayılarak inşa edilmişti.
Bir çok bilgin yıldızları ve gezegenlere metafizik bir anlam
yükleyip zekalandırmışlard ı . Örneğin Aristo ve Eflatun, Asur
ve Babil'de en ileri anlayışla yükselen astroloji neredeyse
tüm Dünya'nın birbirinden habersiz en uzak iklimlerinde bile
benzer bir anlayışla yaşamlarında ve kültürlerinde yer al­
maktaydı . Hint, Çin, Arap, Göktürk, Maya, Kuzey Amerika
Yerlileri, Aztek gibi. Orta Çağa kadar, Galileo ve Kepler gibi
bilginlerin de uğraşları olduğu bir yükseliş yaşamıştı . Se­
zar' ı n , Büyük İskender'in danışmanları vardı. Orta Çağ'da
ruhban sınıfın dinsel baskıları ve astrolojiyi din dışı ilan et­
mesiyle astroloji duraksadı. Büyük ilim adamı , kahin ve ast­
rolog Nostradamus eserlerini ve öngörümlerini şifrelerle yaz­
mak hatta birçoğunu da yakmak zorunda kalmıştı. Dinsel
otoritenin özgür düşünceye, insan haklarına ve bilime pran­
galar vurduğu, insanları n Tanrı ve Kilise adı na aforoz edildi­
ği, yakılıp, işkenceler gördüğü karanlık çağlar bitip, keşif ve
icatların başladığı, Rönesans ve reformlarla yeni bir aydın-

66
lanma hareketinin başlamasıyla bilim ve özgürlük yeniden
yaygınlaştı. Burjuva devrimleri ile milli devletler kuruldu. Kili­
senin Tanrı adı na prangaya mahkum ettiği bilim artık özgü r­
dü. Fakat bu kez de bilim yeni gelişen bilimsel-sosyalizm ve­
ya Marksist-materyalist felsefenin de kabul görmesiyle bu
kez "Tanrı'ya" karşı çıkıyordu. Adına diyalektik materyalizm
denen maddeci bilim anlayışı "modernlik" demekti ve bilim
ateist-maddeci olmalıyd ı . Tabi ki bundan astroloji de nasibi­
ni ald ı . Bilimdışı-batıl ilan edildi. Ama o, halen yaşıyor, halk
bu realitenin çok iyi farkında ve ileri, uygar ülkelerde bile son
50 yılda iyice kurumsallaşm ıştır.
Değerli okurlar eski kadi m uygarlı klarda astroloji-astrono­
mi ve din alanları nı birbirinden ayı rmak pek de olası değildi r.
Ama, bizce astrolojiyi temel olarak almak ve öne koymak
yanlış olmaz. Çünkü insan varlığı -kozmozdaki tanrısal dü­
zen- kader üçlemi sanı rız ki din olgusunun da esasını oluş­
turmuştur. Astronomi de astrolojinin yöntem bilimidir zaten.
Klasik astroloji veya ezoterik astroloji öğretisine bakar­
sanız yaradılışla ilgili çok önemli saptamaları bulabilirsiniz.
Düşünürlerin, astrolog bilginlerin teorileri çok önemli bazı
tanrısal gerçekleri görebilmiştir burç ve gezegen olguların­
da. Bizce zaten insanlığa öğretilmişti onbinlerce yıl öncesi
galaktik öğretmenlerce. O dönemlere ait yüksek matematik,
astroloji, astronomi ve metafizik bilgilerin izleri vardır. Ama
zaman ile dejenere olmuştur. Tıpkı inisiyasyon için ve Dün­
ya'ya bir enerji odağı olması maksadıyla Sirius m isyonunca
inşa edilen Mısır piramitlerinin çok sonraları firavun mezar­
larına, öğretilerinin de gerçek dışı inanı şlara dönüşmesi gibi.

67
Klasik veya ezoterik astroloji için de böyledi r. Yaradı l ı ş ve
Dünya realitesini somut, gerçekçi ve tutarlı bir sistematikle
anlatmaktan uzak sanki, sadece o çağları n mitolojileri, efsa­
neleri ve inançlarıymış ve bugünkü varoluş ve hayatın işler­
liğinin kozmik nedensellikleri değilmişçesine ele alınmakta­
d ı r çoğu çal ışmalarda günümüzde. En ciddileri bile bazı
önemli bilgin-astrolog veya düşünürlerin felsefi soyut teorile­
ri düzeyinde kalmaktadır.
Bizce sistem ayn ı , burçlar ayn ı , gezegenler, Güneş ve
Ay ayn ı - Yani o efsane, m itoloji veya felsefi teori den-ilen
bilgiler tanrısal sistem astroloji fenomeninin bazı hususları­
na temas edebilmiş gerçekliklerin veya yaşan ı lan realitele­
rin ifadeleri . Biz gücümüz yeterse, bu kopukluğu giderme­
ye ve astrolojinin metafizik bağ ı n ı n , o sanılanın aksine mi­
toloji, efsane, hikaye ve eski inanç olman ı n çok ötesinde ve
üzerinde bir realite olduğunu bir sistematik içinde göster­
meye çalı şacağ ız.
EK 3-AFRIKALI DOGON KABiLESiNiN
ŞAŞIRTICI ASTRONOMi BiLGiLERi

SO'li yıllarda bat ı l ı bi­


l i m adam ları Afrika ' n ı n
Mali Cumhuriyetinde ya­
şayan Dogon kabiles i n i
sıkı b i r araştı rma altına al­
m ıştı . Dogon kültürü çe­
şitli ü l kelerden gelen
araştı rmacılar tarafı ndan
sıkı incelemelere alındı.
Son derece zor ve ilkel
yaşam koşu lları altı nda
var olma savaşı veren bu
ülke halkına D ü n ya ' n ı n
gelişmiş ülkelerinden birde bire yard ımlar d a başlamıştı o
yıllarda. Bunun sebebi herkesi şaşı rtacak derecede yüks(:;.
bir astronomi bilgisine sahip olmasıydı Dogon h alkın ı n .
Dogon halkı Güneş, Ay, Venüs ve Sirius takvimleri kullan­
maktaydı . En şaşırtıcı olanı Sirius takvimi idi. Çünkü Dogon­
lar, batı uygarlığının 1 844'te bir şüphe üzerine araştırıp sap­
tadığı ve ancak 1 862 yılında en gelişmiş teleskoplar ile göre­
bildiği ve de 1 970 yılı nda ilk kez fotoğrafını çektiği, Sirius B
adlı beyaz cüce denilen ve gözle görülemeyen yıldızı ve Siri­
us A yıldızın ı 1 2.yüzyıldan beri bilmekte, adına çeşitli tören­
ler düzenlemekteydiler. Dogonlar Sirius B'ye Po Tolo demek­
tedir. Po, en küçük şey, Tolo ise yıldız demektir. Dogon inan-

69
cında Po, Dünyadaki en ağı r maddelerden daha ağır anlamı
taşımaktadır. Ve yapı lan bilimsel hesaplamalar, içe çökmüş
bir yıldız demek olan beyaz cüce, Sirius B maddesiyle yapı­
lacak bir çay kaşığının 2 ton kadar olacağını göstermektedir.
Yani Dogonlar yüksek bir bilgi ile Sirius B'ye Po Tola ismini
takmışlar. Ayrıca Po Tolo'nun Sigi Topa yani Sirius A etra­
fı nda 50 yılda döndüğünü biliyorlar. Son hesaplarda bu süre
50'ye çok yakı n olarak 50,04 olarak saptanm ıştır. Bu da müt­
hiştir. Ayrıca Dünyanın yuvarlak olduğunu, Güneş etrafı nda
döndüğünü Jüpiter'in en büyük 4 uydusunu, Satürn'ün halka­
ları nı bilmekteler yüzyıllardır.
Bir başka ilginç nokta daha var. işte bu nokta bizim üze­
rinde durduğumuz konuya ışık tutmakta. Dogonlar tüm bu
öğretileri Sirius A ve Sirius B yakı nındaki çok küçük bir ge­
zegen olan Emme Ya dedikleri gezegenden gelenn Nom­
mo'lardan öğrendiklerini belirtiyorlar. Balıksı bir görüntü taşı­
yan bu insanlar için törenler düzenlemekteler, onları tanrı
kabul etmekteler.
Gerçekten göksel üstatları n insanlığın hem bedensel ev­
rimine (genetik müdahalelerle) hem de kültürel ve ruhsal ev­
rimine geçmişte bizzat katıldıklarına dair çok açık kanıtlardan
birisi de budur. Biz bu bilgiyi atlas dergisinin Aralık 2000 sa­
yısından aktardık. Sirius misyonu ve gizemi ile ilgili ciddi ça­
lışmalar kitaplar halinde de mevcuttur. Özellikle Mısır kültürü­
nün kökenidir. Akyıldız dediğimiz Sirius yıldızı Büyük Köpek
takı m yıldızına aittir. Eski M ısır kültüründe sıkça görüle uzun
kulaklı köpek başı Sirius'a işaret eder. Tabii ki boşuna değil­
dir yüzlerce köpek ve köpek başı figürü. Bir gerçeğin, yaşa­
nanları n sonucu olarak yapılmıştır Mısırlı larca.

70
Bizans Dönemine Ait Burçlar Tasviri
ve Takvim

71
ASTROLOJi iLMi

Astra: Yıldız, Logos: Bilim anlamları na gelir Yunanca'da.


Astroloji Yıldız Bilimi demek oluyor.
Gezegenlerin burçlar içerisindeki hareketlerini izleyerek,
yeryüzündeki varlıklar ve Dünya gezegeni üzerinde nasıl et­
kiler yarattığı nı inceleyen bir ilimdir. Geçmişi 5.000 yıl önce­
sine uzanır. Dünyanın birçok farklı kültürlerinde, başta Mezo­
potamya kültürlerinden Asur, Babil, Sümer ve M ısır gibi ve
farklı bölge kültürleri olan, Maya, Aztek ve Hint gibi kültürler­
de gezegenlerin izlendiği ve insanlar üzerindeki etkilerinin
araştırıldığı görülmektedir. Hatta Mezopotamya kültürlerinde
zamanına göre oldukça ileri bir astroloji bilgisine rastlanmak­
tadır. Astroloji, deneysel olarak ilerleyen bir ilimdir. Yeni Gü­
neş Sistemi gezegenlerinin keşifleri (Uranüs 1 78 1 , Neptün
1 846, Pluto Gezegeni ise 1 930 tarihinde keşfedilmiştir) ve in­
sanlar üzerinde yapılan gözlem ve deneyimlerle ilerlemiş ve
bugünkü modern astroloji oluşmuştur. Klasik astrolojik bilgile­
rin üzerine yeni bilgiler eklenerek geliştirilmiştir. Günümüzde
başta ABD ve İngiltere gibi ülkeler olmak üzere, astroloji ilmi
fakülte düzeyinde öğrenime kavuşmuştur. Umarız ülkemizde
de artan ilgi neticesinde astroloji ciddi bir ilim niteliğine kavu­
şur. Bunun, iyi işaretleri vardır.
Farklı karakteristik (enerjisel, titreşimsel) yapı ları olan
gezegenler farklı etkilere sahip oldukları ndan, fonksiyonları

72
(görevleri) de farklıdır. Güneş Sistemi Gezegenlerinin rabsal
h iyerarşide Yaradan'ı n emir ve yetkileriyle Dünya ve dünya
. varl ıkları üzerinde görev yapan bir merci olduğunu tekrar ha­
tı rlatal ım. Bu farklı karakteristiklerdeki gezegenler, her bir
farklı enerji alanı olan burçlar içerisinden geçerken farkl ı
er.erjiler yayı nlarlar etkileri değişir, ancak fonksiyonları ayn ı­
dır. Gezegen lerin bulundukları burca, kendi aralarındaki et­
kileşime göre (açılar) anne karnı ndaki varlı k bazı etkiler alır.
Doğum anı nda ise bu etkiler hem bedensel yapı ve psikolo­
jik karakterlerimiz (kişilik özellikleri) hem de yaşam planımız
bakım ı ndan son şekli verir ve belirleyici olur. Yani fizik sağ­
lığımız, fizik görünüşümüzü, tüm özelliklerimizi, hayatı mızın
hangi alanı na nasıl bakacağımızı ve buralarda bize sunula­
cak olan imkan ları , doğum an ı belirler. Bir doğum haritası
doğum anına göre hesaplanır. Ayrıca doğduğumuz yerin
yeryüzü koordinatları da çok önemlidir (enlem, boylam, saat
farkları) . Doğduğumuz yer, bu gezegen ve burç tesirlerinin
bizim yaşamsal etkinliklerimizi nasıl etkileyeceğini belirler.
Gezegenlerin bir doğum haritasında burçlara dağ ı l ı m ı kişili­
ğimizin hangi yönlerinin nasıl bir orijinallik, bir renk, bir ası l
taşıyacağı n ı (dolayısıyla dünyevi beklentiler ve eğilimlerin
psikolojik aslı n ı ifade ediyor) göstermektedir.
Gezegenlerin evlere dağılımı da bu asli yönlerimizin han­
gi alanlarda somutlaştırıldığını gösterir. Gezegenlerin arala­
rındaki açılar ise (sert, yapıcı, zor, kolay, cesur, çekingen,

73
hızlı, yavaş) bu asli yönlerimizi, somut yaşam alanları na yan­
sıtma ve uygulama yönümüzü gösterir. Bu aynı zamanda
karşı laşacağımız koşulları n n iteliği de demektir.
Güneş Sistemi gezegenleri farklı enerjilerdir. Bu enerjile­
ri sanki farklı huyu suyu olan, karakteri olan ve de farklı fonk­
siyonları olan, görevleri olan varlıklar olarak algılamakta ya­
rar var (zaten mitoloji de bunu anlatır).
Burçlar da farklı karakteristiklerde enerji alanları olduğun­
dan, gezegenler Zodyak kuşağı içindeki turları sırasında için­
de bulunduğu burca göre farklı tesirler yayınlar. Gezegenin fi­
ziksel ve psikolojik tesirleri azalır, artar, şiddetlenir, etkisizle­
şir. ("Yararlı" ya da "zarar verici" tanı m ı bu anlamlara daya­
nır. ) Yani burçlar gezegenlere farklı ortamlar, zeminler sağla­
yarak hem yeni fonksiyonlar ekler (fonksiyonlar çeşitlilik ka­
zanıyor) hem de gücünü, etkisini değiştirir.
Anne karnında oluşmakta olan embriyoyu etkileyen bu
tesirler, bizim astrolojik kimlik dediğimiz yönümüzü oluşturur.
Bu tesirler insan varlığı üzerinde iki bakımdan etki etmekte­
dir. Birincisi bedenin oluşumu (fiziksel etki), ikincisi de kişilik
üzerindeki psikolojik etkilerdir. Embriyonun tüm biyolojik ge­
lişimini sağlayarak, hücreden organa dönüşümleri ve bütün
bir beden haline gelene kadarki evrelerde gereken ısıları ,
enerjileri sağlamaktır birinci yönü. Yani, fiziksel bir yasa olan ,
iş oluşumuna yarayacak enerji gereksinimini sağlamak. Sa­
kın buradan "insanları burçlar ve gezegenler yarattı" sonucu­
na geldiğimizi sanmayı n. Bu enerjiler sadece bir katalizör.

74
Yaradan'ın "Ademoğlu" prototipi için genetik olarak zaten
kodlamış olduğu DNA'lar üzerinde bir etkiden ibarettir sade­
ce, yaratmak değildir. Bu suretle anne karnındaki bebek son
şekline ulaşıyor. Bu tesirler öylesine etkin ki, fizik görünüşü­
müzü ciddi şekilde belirliyor. Hem anne baba fiziğinden han­
gisine daha çok benzeyeceğimiz hem de kendi özgün fiziği­
miz bu tesirlerle biçimlenir. Burçları n ve gezegenlerin kendi­
lerine özgü fiziksel görüntü verme güçleri vardı r. Anne kar­
n ı ndaki evreler ve özellikle de doğum anı nda aldı ğ ı m ı z burç
ve gezegen tesirleri çok etkilidir. Ayrıca sakatl ıklar ve hasta­
l ıklar da (psikolojik ve cinsel dahil) bu etkilerle oluşur. Birço­
ğumuz, birbirimizin fiziksel görünüşlerine bakarak burç tah­
mini yapmaktayız. Astroloji meraklı ları bazen oldukça başa­
rı lıdırlar bu konuda. Ayrıca bedenden dışa doğru yayılan bir
enerji ağı oluşmuş olur.
Karşı karşı ya geldiğim izde bi rbirimizden hoşlan m a m ı z
veya hoşlanmama m ı z ı n nedeni de bu enerjilerimizdir.
"Yı ldızların tutması" sözü de buna daya n ı r. İ leride açaca­
ğ ı z bu konuyu.
İkinci etki ise, kişisel karakterlerimiz üzerindedir. En baş­
ta yaşamak isteyeceğimiz egonun özellikleri.bilincimiz, bilin­
çaltı mız, hislerimiz, sezgilerimiz, zekamız, meraklarım ız, dür­
tülerimiz, yeteneklerimiz, neşeli-neşesiz, çalışkan, tembel
korkak-cesur oluşumuz vb. gibi insan varlığına ait tüm karak­
teristiklerimiz bu astrolojik tesirlerden etkilenir. (Gezegenlere,
yıldızlara salt bir taş-toprak-gaz yığını gibi bakmak çok yan-

75
lıştır.) Hem ruh varlığımız, hem de astrolojik tesirler genleri­
miz üzerinde etkili olurlar. Ruh varl ığı geliştikçe kendi bede­
ninde evladı olarak enkarne olacak varlığa olumlu bilgi kodla­
maları sağlayarak daha gelişmiş bir beden hazırlayabilir. Bu,
hem bedenimize özen göstermekle, hem de çok pozitif bir
ruh hali ile yaşayarak şakralarımızı açık tutup güçlü bir ener­
ji ve iyi bir aura yaratmakla olur. Genlerimize ayrıca deneyim­
lerimizin verdiği bilgileri ve ruh halimizi de aktarı rız. Çocuk
sahibi olmadan önce bu hususları bilinçli olarak görmeliyiz.
Burç ve gezegen tesirleriyle anne karn ı ndayken kodlan­
mış - programlanmış olan insan varlığı, bedenine iyice nüfus
etmiş bu yapısıyla, gezegenler ve burçlar tarafından yaşam
boyu her an kuwetlice uyarı lmaktadı r. Bu tesirler bazen çok
kuwetlidir. Karşı koymak imkansızd1r. Uzaktan kumanda ile
komut almış bir robot gibi kuwetli dürtülerle (acılarla, istekler­
le, korkularla, bilerek, bilmeden. . . ) gider ve "gerekeni" dene­
yimleriz. Kaza ve ölümler de böyledir. Ayrıca bizim bedenimi­
zi saran bu enerjiyi tıpkı gezegenlerin bize yaptığı gibi biz de
birbirimize aktarı rız. Olayın bir boyutu da budur. Biz de astro­
lojik kimliğimizin karakterine ve bu karakterin negatif-pozitif,
aktif-pasif etkileşimine göre birbirimizi uyarırız. Yaşam bir
enerjiler alış- verişinden ibarettir.
Burç karakterinin özellikle de o burcun yönetici gezegeni
aracılığı ile (gücü, şiddeti ve kalitesine göre) insanlar tarafın­
dan birbirlerine yansıtı ldığını söyleyebiliriz. Deneyimlerimizin
öğrettiği insanların öncelikle burcunun yönetici gezegenleri-

76
nin niteliği ile birbirlerini uyarmakta olduğu şeklindedir. Yani
bir örnek verirsek bir Koç burcu insanı , diğer insanları önce
Mars gezegeninin fonksiyonlarını (yönetici gezegeni) yansı­
tarak uyarmaktadı r. (Bu konu hakkında gezegenler bölümün­
de daha çok bilgi verilecektir.)
Burçların ve gezegenlerin yaymakta olduğu bu büyük
kozmik enerjiler hem Dünya'yı hem de üzerindeki tüm canlı­
cansız varlıkları etkilemektedir. Hatta bazı merakl ıları besle­
dikleri ev hayvanları nın burcunu bile dikkate alır. Yeryüzünde
var olup da bu tesirlerin dışı nda kalabilmek olanaksızdır. Ay­
rıca, Dünya'n ı n o noktası nda, o zaman anında kurulan, baş­
latılan her canlı-cansız organizma için de bir doğum haritası
çıkararak yapısı ve geleceğe yönelik gidişatı hakkı nda öngö­
rüler, danışmanlıklar yapı labilmektedir. Örneğin, evlilikler, şir­
ket kuruluşları vb. Batıda astrolojik danışmanlık bireysel baz­
da yapılanı n dışında birçok sosyal ya da ekonomik amaçlı
branşlara ayrılmıştır. Oldukça da yaygındır. Örneğ i n ; mali da­
nışmanlıklar, eleman seçiminde verimlilik - yetenek - ahlak
üzerine yapı lan danışmanlıklar psikolojik amaçlı araştırmalar
(örneğin suça yatkınlıkları n araştı rılması, çeşitli vaka çalış­
maları, vb.), eş ve meslek seçimine yönelik danışmanlıklar
gibi. Ayrıca birçok araştı rma içinde çok yararları oluyor astro­
lojinin. Örneğin Kriminoloji, sağlık, şifacılık, psikoloji vb.

77
• •

" Rahman ve Rahim A llah 'ın adıyla "


Geceyi, gündüzü, Güneş 'i ve Ay 'ı
sizin emrinize vermiştir. Yıldızlar da
O ' nun emriyle bir hizmete boyun
eğmiştir. Bütün bunlarda aklını
çalıştıran bir topluluk için ibretler
vardır.
(Nahl Suresi 1 2)

• •

Kur'an Çevirisi- Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk Yeni Boyut Yay. 1 997

78
ASTROLOJi TANRISALDIR, NEDEN?
(Ancak Mükemmel Olan Tanrısal,
Tanrısal Olan Mükemmeldir)

Bu iddiamızı bu çalışmamızın odak noktası yaptığı mıza


göre henüz ikna olmayanlar için kanıtları mızı vurgulamamız
gerekir, iyice inandı rıcı olmalıyız, öyle değil mi?
Bunun için Kur'an-ı Kerim'den de alıntı lar koyacağız ama
önce teorik olarak düşünelim isterseniz.
1 . Beş kişilik bir ailesiniz, doğallıkla farklı zamanlarda
doğdunuz. Her birinizin, içinde 1 00 kadar faktör taşıyan fark­
lı doğum haritaları nız var ve bunlardaki göstergeler tüm aile
bireylerinin (Güneş ve 2. derecede Satürn babanızı , Ay an­
nenizi, Venüs kızkardeşinizi, Mars erkek kardeşinizi gösterir)
bütün özelliklerini gösteriyor. Örneğin:
a) Kişilikleri : (kibar-kaba, sakin-sinirli, uyumlu-uyumsuz,
merhametli-acımasız vb. ne varsa)
b) Soysal statüleri (öğrenim, sosyal, ekonomik koşulları vb.)
c) Sizi nasıl etkiledikleri
d) Kendi yaşamlarının durumu hakkında ipuçları (mutlu mu?
problemli mi? size karşı sıcak veya uzak olup olmayışı vb.)
Bu olağan üstü bir fenomendir. Böyle bir olasılık milyar­
larda bir olmasına rağmen her ailede böyledir. Üstelik anne-

79
mizi gösteren Ay çok hızlı hareket eder, 3-4 saatte tüm hari­
tan ı n bu uyumları n ı tamamen bozabilecek kadar hızlı hareket
etmenize rağmen bu hiç olmaz. Yani, öyle bir saatte doğarsı­
nız ki Ay' ı n konumu ve aldığı tesirler (açılar) hem annenizin
tüm özelliklerini gösterir, hem bunların baban ızla, sizle ve di­
ğer kardeşlerinizle olan durumunu gösterir, hem sizin bütün
psikolojik yapınızı, içsel dengelerinizi gösterir, hem ev yaşa­
m ı n ızı ve ilerde olabilecek aile hayatınızı gösterir, hem sağlı­
ğınızla da ters düşmez, örneğin doğurganlık ve doğum olay­
ları nı yönetir ve gösterir. Bu nasıl iştir, bu ne biçim bir hesap­
tı r? Diğer fertleri de katarsak iş neredeyse akıl almayacak bir
olağan üstülük kazanır.
2. Bunlar da yetmez, bu 5 kişilik aile bireylerinin 5 farklı
yaşam ı senkronize (eşzamanlı) işler. Yani yaşanan olayların
diğer fertlerin doğum haritası nda da ayın anda aynı şeyleri,
uygun bir biçimde göstermesidir. 60-90 yıllık yaşam süreci
boyunca h iç çelişmeden, mükemmel saat gibi tıkır, tıkır işler.
Bir bütünmüşlercesine.
Bu, tek merkezli, büyük bir bilgi ve kudret işi değil de
nedir; tesadüf müdür? ("tesadüftür" diyebilenleri candan
kutlarız!).
- Astroloji sistematiktir
- Planlı ve kusursuzdur
- Çok üstün bir hesaba dayanı r
- Burçlar v e Güneş Sistemi Gezegenlerinde (Güneş ve
Ay dahil) iş bölümü ve koordinasyon vardır.
- Ve bizce yukarıdaki inanması güç olas ı l ı klar ve ger­
çeklere bakarak söyleyelim ki-çok üstün bir zeka n ı n mü­
kemmel ve tek merkezl i kontrolündedir. Sadece Yaradan
mükemmeli yaratabilir ve yaratılan her mükemmel ve

80
fonksiyoner sistemin arkasmda çok daha mükemmel
bir zeka vardır.
- Ve astrolojik sistem bir amaca yöneliktir. Bu yüksek te­
sirli sistem insanı n ve maddenin (bizim alemimiz için) evrimi­
ne hizmet eder (Bu bilgi Kur'an'da çok açıkça verilmiştir. İle­
riki sayfalarda bulacaksınız).
3. Astroloji haritaları i nsanları n kader planıdır da. Doğum­
dan ölüme kadar o insan için hazı rlanan olanakları, onları n
sınırları nı ve zamanları n ı da gösterir. Sanki "alı n yazısı" de­
nilen ve kısmen doğru olan bir ifadenin somut belgesidir (Kıs­
men doğru oluşu kader kısmı nda incelenecektir).

81
DÖRT TEME L ELEMAN VE YAŞAM
(ATEŞ - TOPRAK - HAVA - SU)

Hatı rlarsanız insanı da neredeyse bir enerjiler bütünü -


bileşkesi olarak tan ımlamıştık. Peki sizde baskın olan enerji
hangisi? Ne tür bir enerji bu? Ne anlama geliyor? Anne ve
baban ızın enerjilerinden ne farkı var? En çok hangi tür ener­
jiler hoşunuza gidiyor - hangileri itici geliyor?
Tüm buna benzer konularda sözü edilen, aslında dört te­
mel unsur olan, ateş - toprak - hava ve su enerjilerinden
başka bir şey değil. Yaymakta olduğumuz enerjiler bunlar
(astrolojik kimliğimize göre). Kimimiz en baskın enerji olan
Güneş (burç) enerjimizi yayımlarız, örneğin saf (Güneş'i bir
başka gezegen enerjisiyle etkilenmemiş) bir Boğa burcu in­
san ı Toprak, Kova insanı Hava enerjisini daha çok bünyesin­
de taşı r ve yayar.
İnsanları hissederken-tan ı mlarken "ne kadar da sıcak bir
insan" veya "Aman ! ne soğuk kadın" ya da "neden bu kadar
durgun?" gibi yakıştırmalar da hep ayn ı temel unsurları taşı­
maları na göre olmaktadır. Bazı burçları n, bazı burçlardan da-

83
ha çok "iyi" enerji alması, bazı ları ndan da "rahatsız" olması
da aynı sebepledir.

Ateş Unsuru Burçlar = Koç - Aslan - Yay


Toprak Unsuru Burçlar = Boga - Başak - Oglak
Hava Unsuru Burçlar = ikizler - Terazi - Kova
Su Unsuru Burçlar = Yengeç - Akrep - Balık
Bu enerjilerden bazı ları birbirleriyle uyumlu bazıları da
çelişkilidir-zıttır, ancak birbirlerini desteklerler.
Uyumlular = Ateş - Hava ve Su - Toprak

Bizim alemimizde yaşam bu dört unsur ile kurulmuştur.


Yani zaman faktörüne tabi olarak maddesel bir var oluş bu
dört unsurla gerçekleşmektedir. Özellikle şu anda daha iyi bi­
lebildiğimiz Dünya yaşamında tüm varlı klar bu enerjilere hem
maruz kal makta hem de kendi bünyelerinde taşı maktadırlar.
Element düzeyinden - hücre düzeyine, bitkiden - insana, yer
toprağından - Güneşe kadar böyledir.
Tüm hücrelerimizde hem maddesel olarak (oksijen, de­
mir, azot, su vb) hem de enerjisel olarak (astrolojik tesirler)
bu dört unsur mevcuttur. Maddesel ve enerjisel olarak bizler­
de de tüm diğer varlıklar ve Dünya gezegeninde de bu aynı
unsurların (orijinal) var olması bir uyum sağlanması için şart­
tır. Yaşam bu esas üzerinde var olmakta, sürekli olmaktadır.
Ruhsal varlık olarak bizlerin yeryüzüne bedenlenerek de­
neyim yapmak üzere gelme şartı ancak bu dört temel unsu­
ra tabi olmak ve bünyesinde de taşımak kaydıyla olasıdır. Bu
unsurları hücrelerinde taşıyan bir bedenle başlar yaşamımız.
Sonra da ayn ı unsurları taşıyan varlı klarla (Dünya dahil)
enerji alış verişi şeklinde sürer.

84
Hücrelerimizi cansız elementler, atomlar oluşturuyor bilin­
diği gibi. Ve canlı-cansız ayı rı mı yapmanı n bizim için ne ka­
dar zor olduğu da görülüyor.
Cansızl ık-canlılık sınırı nerede başlıyor, bilmiyoruz. Can­
sız elementler-bizce pek de cansız değil, canlı bedeni oluştu­
ruyor ve elektronları nda bilgiye bağlı bir bilinç bulunuyor.
(Belki maddesel bir yaşam ve bilinçlilik denebilir)
Bu dört temel unsur hem varoluş boyutunda hem de ast­
roloji boyutunda, demin bahsettiğimiz maddesel anlam ve
fonksiyonları nın üzerinde ifadeler taşırlar.
Sadıklar Planı adlı ruhsal tebliğler kitabında; Hava 'ntn
İlahi İrade Kanunu, Toprağtn Doğruluğu, S u 'yun Yan­
sımayı, Ateş 'in Hakikat Bilgisini (verite) temsil eden,
"öz" için yüksek değere sahip tannsal tesirler olduğu
açıklanmaktadır.
Astroloji de bu ifadelere benzer şekilde;

Hava: Bilgiyi, iletişimi (haberleşme)


Toprak: Güveni, maddesel olanı, zamanı
Su : Duyguları ve hislerin akışını
Ateş: G irişimi, iradeyi ifade eder.

85
ATEŞ

Varoluşun bu ilk elemanı sıcak ve ışıklı bir enerjidir. Ateş


kavramı bize önce Güneş'i çağrıştı rır. Güneş, bizim yakinen
bildiğimiz en güçlü ateş enerjisidir. Gezegenimizdeki varlı klar
için birinci derecede yaşamsal önemi vardır. Hem ışık, hem
de ısı olarak bedenimizin de varlığını sürdürmesi için bu
enerjiye ihtiyacı vardır, tıpkı diğer yeryüzü canlıları gibi.
Yaradan 'ın madde alemlerini kendinde mutlak ola­
rak var olan ve yaratılanların hiçbir zaman tanımlaya­
mayacak/arı bilgi ve kudretinin tezahürü ile yarattığını
söyleyebiliriz. Kadir-i Mutlak olan Yaradan tasarladı ve
"Ol" dedi, oldu. Burada Yaradan, kendinde var olan
sonsuz sevgi enerjisini kullandı muhtemelen. Çünkü
alemlerdeki tüm yasalar prensipler, yaşam enerjileri
ancak ve ancak tanrısal bir sevgi enerjisi ile sürebil­
mektedir.
Şimdi, burada ateş unsurunun yeri nedir? Yaradan'ı n
maddesel alemleri yaratması esnasında b u 4 unsurun oluş­
makta olduğunu düşünebiliriz.
Ateş enerjisini maddenin oluşumunun ilk safha enerjisi
olarak kabul edebiliriz. Aslında her enerji elektronları nda bir
bilgi ve görev (fonksiyon ) taşır. Bu Yaradan'ın işidir. Ateş
enerjisini astrolojide girişim, irade gibi başlatıcı , insiyatif sahi­
bi bilgi ve gayenin eylem yaratma gücü olarak tanımlayabili­
riz. Ateş enerjisi Güneş ile kendisini bizim alemimizde göste-

86
rerek hayatsallığı başlatır. Bu bizim alemimizdeki tüm faali­
yetlerin de başlangıcı demektir. Belli bir dereceni n altı nda ve­
ya üstünde yaşayamayız. Vücut ısımız da böyledir. Tüm can­
lılar ve toprak ile su için de böyledir. Aksi halde ne toprak
canlılığını koruyup ürün verebilir, ne de su donmadan varlığı­
nı sürdürerek yaşamsal fonksiyonları nı sürdürebilir.
Güneş egomuzu, bilincimizi ve irademizi (burcumuz)
oluşturarak gayeler, istemler yaratır ve sonra da enerjisini
kullanarak eyleme geçer. Astrolojide en kuwetli eleman bu
nedenle Güneş'tir (Burç konusu bu nedenle halk arasında
çok önemli bir faktör oluşturmaktadır - bilerek ya da bilme­
den de olsa önemini hissetmekteler).
Ateş enerjisi burçlar kuşağı nda Koç, Aslan ve Yay burç­
ların ı kapsar. Yani Güneş, doğallı kla her burca kendi ateş
enerjisini aşı larken ayn ı işi yapmakta ancak, her burcun ken­
dine özgü ateş, toprak, hava ve su karakterindeki enerji ağın­
da bu enerjilerin doğasına tabi olarak fonksiyonların ı göste­
rebildiğinden, ancak Ateş Grubu burçlarda enerjisini aynıyla
kişinin karakterine aktarabilmektedir. Bu nedenle de Ateş
Grubu burçları girişimci, sıcak kan l ı , heyecanl ı , coşkulu ve dı­
şa açık bir doğaya sahiptirler. İ nisiyatifi ele almak isterler, sa­
bırları azdır ve yüksek moral değerleri ön planda tutarlar. Sa­
dıklar Planı'nın Hakikat Bilgisi (Verite) diye adlandırdığı Ateş
enerjisi bizim alemimizin üzerindeki hakikat boyutuna bizi ta­
şıyabilecek enerjidir. Bu enerji maddesel vibrasyonlara karşı
güçlü ve yüksek titreşim frekansına sahip olduğundan, mad-

87
deden bize yansıyan ve nefsimizden kendisine doğru çeken
(tüm dünyasal takıntıları mız, bağımlılıkları mız ve ağı rlıkları­
mızı oluşturan) bu tesiri aşabilecek bir kudrettir.
Ancak bu enerji egosal hırsla ve madde tutkunluğu şek­
linde kullan ı l ı rsa o bedeni de o ruhu da hasta eder. Haritala­
rında Güneşi çok sert tesirler taşıyan insanlar için böylesi bir
tehlike vardır. Varlığında şiddet ve saldırganlık doğuracak
kadar maddesel tutkunlukları olanlar ya çok kötü şekilde sağ­
lıkların ı bozarlar ya da şiddete maruz kalırlar sonunda.
Hakikat Bilgisini (verite) , ifade edişi, Güneş'in astrolojide­
ki en başlıca ve en etkin fonksiyonları olan aklın ve iradenin
gücünü oluşturmasıyla bağdaştırılabilir.
Diğer unsurlar toprak (güven), hava (iletişim, fikir), su
(duygu ve hisler) tüm kişilikte ateş unsuruna (girişim gücü,
irade) karşı ne kadar baskı n ya da zayıf ise girişim ona göre
yeterli, aşı rı , yetersiz gibi nitelikler gösterecektir.
Ateş grubu burçları olan Koç, Aslan ve Yay'a girişim ve
cesaret gibi fonksiyonlar varlıkları n ı n ve yaşamsal, ilksel itici
gücü olarak verilmiştir. Ancak bu enerjinin yeterli, tutarl ı ya da
doğru kullanı m ı ayrı bir konudur. Burçlar kısmı nda bu husus­
lar ele alı nacaktır.
Ateş enerjisi ise ısı ve ışık yoluyla Toprak, Hava ve Suya
hayatiyetlerinde katkı sağlar. Toprak bu enerji ile canl ı ları
besleyen ürünleri yaşatır. Hava ısı değişimleri ile hareketlilik
kazanır. Su bu enerji ile donup katı laşmaktan kurtulur, akıcı
ve canlılık sağlayıcı olabilir.

88
TOPRAK

Maddi var oluş sürecinin somutlaşma aşamas ı n ı ifade


eder toprak enerjisi. Ateş enerjisiyle tasarlanmış olan madde­
nin oluşma süreci başlamıştı. Yani fizikteki "iş" oluşumu için
gereken enerjiyi ateş enerjisi sağlamaktaydı (girişim). Daha
sonraki aşamalarda ise, tasarlanan maddenin-organizmanın
somutlaşması, üç boyutlu uzay içerisinde yer kaplaması ger­
çekleşmektedir. Madde kavramı bize önce bedenimizi ve
dünyayı çağrıştırır. En kuwetlice varlığının farkı nda olduğu­
muz, sıkı duygusal bağlarla adeta iletişim halinde olduğumuz
maddi bağları mızdır bunlar.
Astrolojik bakımdan da durum aynıdır. Beden ve dünya,
toprak enerjisi unsurudur. Bu aşamada ateş enerjisinin girişi­
miyle atom altı partiküllerdeki moleküler dizilişler verilen ko­
mut üzerinde biçimlenmiş ve maddi yaşam formları, varlı klar
oluşturulmuştur. Bu hem beden, hem Dünya için böyledir. Sı­
cak, ışık halindeki bir enerji, frekans değiştirmiş soğumuş ve
yoğunlaşmış ve istenen maddesel form oluşmuştur (tasarım
halindeki bir bilgi enerjisinin nesnel şekillenişi aşaması ) ışık
ve ısının yüksek frekanslı titreşimi düşmüş, durgunlaşmı ştır.
Bu durgunluk ve soğuma, Toprak Grubu Burçları n, Ateş G ru­
bu burçlara göre durumu demektir. Tüm Boğa, Başak ve Oğ­
lak burçlarında bu durgunluk ve soğuk enerji gözlemlenebilir.
Varlıklarının temelinden bu enerjiyle beslenirler. Astrolojide
toprak enerjisi, maddi varl ıkları, güvenliği , dünyevi uğraşları ,

89
toprak ile ilgili işleri , yerleşik düzenleri ve devleti temsil et­
mektedir. Tüm Toprak Grubu Burçlarda maddi ve dünyevi ih­
tiyaçlar önde gelir. Varlıkları nın garantisinin ve huzurun bu
yolla elde edileceği şeklinde bir yaşamsal enerjiyle beslenir­
ler. Toprak unsuruna sahip olmaları nedeniyle dünyevi uğ­
raşlara karşı yoğun bir ilgi duyarlar. Toprak, üretim, tarım,
hayvancılık, para, mal her türlü maddi varlıklar, huzur, güven
ve değişmezlik demektir. Ancak tüm bunlara sı kıca bağlan­
mak, mevcut düzeni korumaya çalışmak, her an her şeyin
değiştiği maddi ve ilahi diyalektik yasalar karşısında insanı
ne kadar koruyabilir ki? Sadece somut ve maddi değerlerle
güçlenebileceğini, varlığını ve huzurunu koruyacağı n ı ve ga­
ranti edeceğini sanmak ne kadar akılcıdır ki?
Toprak unsuru varlığa dünya deneyimleri için somut, sağ­
lam, zengin bir zemin oluşturabilir. Varlığın ruhsal evrimi ba­
kımından maddenin önemi çok büyüktür, esastır. Bu durum­
da madde "Toprak Unsuru" olmaktadır. Bu anlayışla bakıldı­
ğ ında toprak unsuru, varlığa, yeryüzü uğraşlarında her türlü
desteği ve malzemeyi veren , canlıları besleyen, onlara bir
mekan oluşturan son derece zengin bir laboratuar, büyük bir
imkanlar bütünüdür. Tabii ki Yaradan' ı n insanoğlunun kulla­
n ı m ı na sunduğu, hem bedeninden hem de Dünya Gezege­
ni'nden alacağı tatlar, güzellikler, huzur ve güven duygusu da
deneyimlenecektir, bunlar gereklidir. Ancak burada ölçüyü,
dengeyi kaçı rmamak önemlidir. Yani insanoğlu için görünme­
yen tuzak, kendi bedeni, başkalarının bedeni, Dünya ve Dün-

90
ya nimetleriyle arası ndaki sıkı bağı ve sempatiyi sağlayan
toprak unsurunu kendisi için esas, kalıcı, yegane mutl uluk ve
güven unsuru olarak algı lamasıdır, onlarla özdeşleşmesidir.
Toprak unsurunun Ateş, Hava ve Su unsuru için maddi
zemin oluşturması , dünyevi yaşamın ve deneyimlerin ger­
çekleşmesi bakı m ından ne kadar önemliyse, Ateş, Hava ve
Su unsurları da Toprak unsuru için hayatsal bir ihtiyaçt ı r.
Toprağın canlılığı bu unsurlarla beslenmesiyle gerçekleş­
mektedir. Onlara bağımlıdır. Toprak zamanı ve mekanı ifade
etmektedir, kesişimidir.

HAVA

Maddenin oluşumundan yararlanarak dört temel unsuru


tanı maya devam edersek, bu madde oluşumu sürecinde ya­
şanan reaksiyonların açığa çıkardığı bir başka unsuru görü­
rüz. Hava unsuru (maddenin gaz hali) yani enerjinin bir kısmı
katı, bir kısmı da gaz haline dönüşmüştür. Hava, Ateş, Top­
rak ve Su unsurları arasında bir vasat oluşturmaktadır. Tıpkı
ateşin yanması eylemi ve toprağın ve tüm canl ıları n solu­
numlarının sağlanması gibi, H ava unsuru insanoğlunun var
oluşunda ve evriminde de çok önemli bir vasatı oluşturmak­
tadı r. Astroloji yoluyla bunun ifadesi, bilginin ve fikrin iletişimi,
yayımıdır. Ateş girişim, Toprak ise maddi sonuçlar demekti.
Ateş unsurunun barındırdığı bilinç ve iradenin bir girişim ile
eyleme dönüşmesi neticesinde iletişim ve bilgi alış verişi ger-

91
çekleşir. Bu girişim-iletişim, bilgi ilişkisi iki yönlü olarak sürek­
li birbirini yeniden üretir, besler. Ve tüm bu eylem ve faaliyet­
ler maddi sonuçları üretir (Toprak). Tıpkı tüm canlı ların ve
Dünyamızın havaya ihtiyacı olduğu şekilde, insanoğlu için de
varlığı mız anlamlı bir şekilde ifade edilmesi ve arzuladığı ba­
şarıları , sonuçları elde etmesi için iletişim, bilgi ve tüm zihin­
sel faaliyetler gereklidir.
Hava Grubu burçları olan İkizler, Terazi ve Kova doğala­
rında öncelikle bu ihtiyacı hissederler. Kendilerini böyle tanım­
layıp ifade etmeye çalışırlar. Yani iletişim ve zihinsel faaliyet­
ler astrolojik kimliklerinin temel güdüleri olmaktadır. Bu burç­
tan i nsanlar, tıpkı hava enerjisi gibi hareketli, esnek ve kolay
iletişim kurabilen insanlardır. Tıpkı hava gibi kısıtlamak, elde
etmek, kontrol etmek zordur. Çünkü adı üstünde "Hava", h ız­
la değişen, çabuk hareket eden bir orijine sahiptir. Ateş ener­
jisi ile ısınıp hız ve yükseklik kazanı rlar. (Bilgelik, cesaret ve gi­
rişim) karşılığında da ateşi besleyerek hayatiyetini sağlar,
esintilerle de ateşin gücünü artırırlar (Ateşin cesaret, girişim ve
etkinliği büyüyor). Hava enerjisi ayrıca Toprak ve Suya da ha­
yatiyet sağlar. Toprakta ve suda yaşayan tüm canlıları yaşatır
hava. Havanın toprağa i htiyacı yoktur. Ancak su i le iç içedir
(nem, yağmur). Hem suyun içinde hava (02) hem de havada
su (H20) bulunmaktadır. Bunun astrolojik ifadesi ise, mantık,
bilgi ve iletişimin (hava) duygular ve hisler ile de beslendiği, iç
içe olduğudur. Ne duygu olmadan bilgi, ne de, mantık olrı<'
dan duygu oluşabilir. Ayrıca bu, insanın yapısı nı da gfs+ � r

92
mektedir. insan, Ateş, Toprak, Hava ve Su unsurlarının da bir­
leşimidir. Yani irade ve bilinç yönü (Ateş), bedeni (Toprak), zi­
hin, bilgi ve iletişim yönü (Hava), duygu ve his yönü (Su).

su

Maddenin sıvı hali demek olan su, insan bedeni, Dünya


ve üzerindeki tüm can l ı lar için ateş ve hava kadar önemlidir.
Hatta yaşamın suda başladığını söylerler. Bunun doğruluk
tarafı olabilir, ancak insanın tek hücreli canlı ları n evrim i ile,
sürüngen, kuş, maymun gibi süreçleri aşarak bugünkü haline
ulaştığı tezi yanlıştır. Maddenin de evrimi söz konusudur an­
cak, Ademoğlu'nun yaşam ı suda başlamamıştır.
Bedenimizin ve Dünya Gezegeni'nin üçte ikisini su oluş­
turur. Açlığa dayandığımız sürenin yarısı kadar susuzluğa
dayanamayız. Tıpkı suyun bedenleri toprağı ve bitkileri bes­
lediği gibi, duyguları mız da bizi besler. Su, astrolojide duygu
ve hisleri temsil etmektedir. Dünya üzerinde (Toprak) var
olup, iradesi ve bilinciyle (Ateş) yaşamakta olan bizler ancak
duygu ve his dünyamızın bizi beslemesi ile canlı l ı ğ ı mızı sür­
dürür, gayelerimize ve yeryüzüne bağlanabili riz. Duygusal
beslenme, hisler, arzular azalı rsa bedensel varlı ğ ı m ız ve ya­
şama isteği demek olan egomuz, bilincimiz ve irademiz za­
rar görmeye başlar. Bu, bedensel ve ruhsal hastalıklar de­
mektir. Bir dereceye kadar hislerimize, duyguları m ı za cevap
vermek zorundayız. Çünkü varl ığımızın bir kısm ı n ı oluşturu-

93
yarlar. Biz, kendimizi ve dış dünyayı beş duyu ve çeşitli his­
lerimizle (duyu ötesi algılamalar) algı lamaktayız. Tüm bu al­
gı lamalar, hem beyin denilen alt bilinçte çeşitli varlığımızda
şuursal devinimler, değerlendirmeler yaratır. Deneyimlerimiz
bu şekilde varlığımızda kendi realitelerimizi yaratmaktadı r.
Bu anlamda astrolojide Su unsuru varlık için son derece
önemli bir husus olmaktadır. Su Grubu olan Yengeç, Akrep
ve Balık burçları , insan ı n duygusal yönünü, iç dünyasını ifa­
de etmektedir. Bu grup burçlarda doğan insanlar öncelikle
hayatı ve kendilerini duygusal analizlerle ve psikolojik faktör­
leri esas alarak algılamaya çalışı rlar. Onlar için duygusal tat­
minler, içsel güvenlik, hislerin samimiyeti ve derinliği çok
önemlidir. Bir anlamda zihin ve akıl, olaylar duygu süzgecin­
den geçirilerek önce duygusal bazda değerlendirildikten son­
ra kullanı lmakta, eyleme geçirilmektedir. Duygu ve hisler
davranışların oluşumunda belirleyici olmaktadır. Derin sezgi
ve keskin gözlem gücü kendilerinin en büyük yardımcı ları ol­
maktadır. Sevdiklerine ve yakı nlarına da ihtiyaçları olan ilgi,
sevgi ve duygusal desteği aktarabilirler. Yara sarma ve feda­
karlık yapı ları nda vardır. Ama önce aradı kları duygusal gü­
veni, sevgi ve ilgiyi vermeniz gerekir. Bunu sağlarsanız daha
fazlasını bonkörce size sunarlar.
Demek ki her Dünya varl ığı gibi bizler de bu unsur/an
bünye/erimizde ve kişiliklerimizde banndmyoruz. Ast­
ro/ojik kimliğimizde bu 4 ana unsuru taşımaktadtr. An­
cak, her i nsanda bunları n oranları , yı ldızları n kendi unsuruna

94
ve içinde bulundukları burcun unsuruna göre değişir. Bu te­
mel unsurlardan hangisinin enerjetik yapı m ıza hakim olduğu­
nu salt Güneş burcumuza göre söylemek yeterli olmaz, tüm
gezegenlere, burçlara (doğum haritam ızdaki) bakılarak yapı­
l ı r. Örneğin, Ateş karakterli zannedebileceğimiz bir Arslan
burcu insan ı , Yükselen Yengeç, Ay burcu Akrep'te, Venüs
veya Mars'ı Bal ık'ta olsun, daha çok su karakterli bir insan
olur. Aslan olduğunu çok güç fark edebiliriz. Bir başka örnek
için yükselen burçla ya da Güneş'le kavuşum yapan yıldızın
enerjisini de hesaba katmak gerektiğini hatırlatarak, Boğa
burcu bir insanın yükseleni İkizler ve Güneşi de U ranüs ile
kavuşanı yapmış olduğunu kabul edelim, bu insanı n çok faz­
la bir hava unsurunu kişiliğinde taşıyacağı n ı söyleyebiliriz.
Doğal olarak çok önemli ve kuwetli bir tesire sahip olan Ay' ı n
bulunduğu burç d a kendi unsurunu katacaktı r. Ya da, A y yük­
selen veya Güneş ile kavuşumlarında, kendi su unsurunu
(duygusall ı k, hassasiyet vb.) katacaktır.
Biz insanlar için Dünya yaşamımızda (bu realitede-bu
şartlar altında) her dört unsuru da deneyimleyerek ve kişisel
karakteristiklerimiz içinde sağlamlaştı rarak geliştirebiliriz an­
cak. Bu unsu rları n birinin eksikliği kişiliğimizin temel daya­
naklarında önemli bir yetersizlik yaratacaktır. Ya, gaye ve gi­
rişim gücü (Ateş), ya kararlı lık, istikrar ve dayanma gücü
(Toprak) ya bilgi edinme ve iletişim yönü (Hava) ya da haya­
tı ve ilişkileri duyarlı lıkla algılama, hissedebilme yönü (su) ki­
şilikte yetersiz demektir.

95
Her efsanenin arkasında uygarlığımıza etki eden somut bir gerçek·
lik yatar. Kadim uygarlıklar ve ''tanrıları" ancak böyle anlaşılır. Örne­
ğin Tanrıça Kibele tarım olgusu ile l.ö. 8. yy'a ait Frig krallığına
damgasını vurmuştur.
GEZEGENLER VE MiTOLOJi K i LAHLAR

Burçları ve gezegenleri ele almadan önce biraz m itolo­


jinin ilahları n ı hatı rlayal ı m istedik. Çünkü, böylece burçları
daha iyi tan ı yabiliriz. Biliyorsunuz ki, her burç yönetici yıl­
dızı ile anıl ıyor. Bu yıldı z lar ise tüm insa n l ı k tarihinin en es­
ki mitolojik ilahlarıd ı r. Ve de üstelik, gerçekten de bu ilah­
ları n kişilikleri, fiziksel özellikleri , etkinlikleri , fonksiyon ları
astrolojideki karşıl ı kları ile tam bir ayn ı l ı k göstermektedir.
İşte bu duru m , bize burçlar (o burcun insanı yönetici yıldı­
zı ile özdeşleşiyor çünkü) hakkı nda pratik, akılda kal ıcı çok
önemli detaylar verecektir.
Biz, gezegenleri tan ıtırken onları n mitolojik tavırları n ı n
astrolojideki fonksiyonları i l e olan t ü m karşılıkları nı vermeye­
ceğiz. Bu işi sadece mitolojik ilahları tan ıtıp, astrolojideki
fonksiyonların ı okurken sizin yapman ız için size bırakacağız.
Bakalı m neler bulacaksınız, ne ilginç benzerlikler bularak ka­
fanızdaki mevcut burç anlayışına ne fonksiyonlar ekleyip çı-

97
karacaksı nız. Bazı hususlara tabii ki biz de işaret edip geçe­
ceğiz. Asl ı nda meraklıları , tüm mitolojileri ve özellikle de 1 2
tanrılı Yunan mitolojisini iyice araştırıp burçları ve yı ldızları nı
iyi tan ı mak bakı mı ndan çok iyi bir ilerleme sağlayabilirler.
Biz bitmeyen merakım ızla burada da soruyoruz, "mitolo­
jik ilahları n astrolojik karşılıkları na tam uyması ve hayat akı­
şında da işler oluşu nası l oluyor? hangisi, hangisine uyarlan­
d ı ? Bu bir yakıştırma-uydurma m ı ?".
Bunun bir uyarlama ya da yakıştırma (uydurma) olduğu­
nu sanmıyoruz. Biliyoruz ki, Adem oğlu biz insanların ruhsal
evrimi için çalışan muazzam tanrısal hizmet planları var. Bu
planlar Kadir-i Mutlak Yaradan'ın bizim alemimizdeki muradı ­
na uygun olarak, zaman zaman, üstatlar, öğretmenler vb. çe­
şitli vazifelileri ya bizzat yollamış ya da aracı lık etmişlerdir.
Kutsal kitaplar, dinler ve inançlar yeryüzünde böyle oluşmuş­
tur. Bu muazzam tanrısal sistem içerisinde insan l ığın pozitif
(rahmani, Tanrıya doğru) evrimi için hem ruhsal varlıklar,
hem de bu yolda çok gelişmiş, çok yol almış galaktik varlıklar
zaman zaman görev almakta ve Dünya üzerinde fonksiyon
görmektedirler. "Sadıklar Planı" İsa'dan bu yana kendi araç­
larıyla direkt yolla galaktik öğretmenlerin, görevlilerin dünya­
mıza artık gelmemekte olduğunu, ancak bu işin doğum yo­
luyla enkarne olarak (kısıtlı bir sayıda) binlerce yıldır sürmek­
te olduğunu bildiriyor.
Şimdi, 1 0-50 bin yıl ötesinin muazzam uygarlıkları olan
Atlantis ve Mu'yu hatı rlarsak, ne kadar ileri bir uzay teknolo­
jisi kullandıkları , üstün ruhsal ve majik güçleri olduğunu görü­
rüz. Bu uygarlıklar, sıkı fıkı göksel komşuluklar ve sosyal iliş-

98
kiler yaşıyordu. Hatta, bu göksel ilişkiler yazıtlarında, efsane­
lerinde anlatılmıştır. Maya, Aztek, Mısır, Hint vb. Bazı felaket­
ler ve büyük çatışmalarla bu uygarlıklar ortadan kalkıyor (At­
lantis batıyor) ve bu çağlardan sonra binlerce yıllık kopuk, ka­
ranl ı k, bilinmeyen bir dönem çıkıyor önümüze. Sonra bu kül­
türlerin belirtileri Mısır, Mezopotamya, Anadolu, Ege ve Yu­
nanistan bölgeleri de çıkıyor ortaya. Aynı efsaneler, ayn ı tip­
lemeler, aynı inanışlar tekrar karşımızda.
Göksel üstatlar ve çeşitli öğretmenlerin Dünya ziyaretleri
azalarak bitti . Ancak öğretileri ve yaptıkları (yeryüzünde çok
farklı bölgelerde fakat aynı hesaplarla, belirli koordinatlara
göre yerleştirilmiş ve bugünkü teknoloji ile yüzlerce yı lda bile
inşası mümkün olmayan piramitler en iyi işaretlerdir) kendile­
rinden sonra binlerce yıl sürdü.
Astroloji ve astronomi bizce, diğer birçok şey gibi, mese­
la tarı m yapmak gibi öğretildi Dünya insanına bu öğretmen­
lerce - mitolojik ilahlarca. Şimdi, özellikle Olimpos'un 1 2 tan­
rısının (yani astrolojinin 1 2 burcunun temsilcilerinin) gerçek­
ten nerede, ne zaman, nasıl yaşadıkları hakkında kesin iddi­
alarda bulunacak hiçbir kanıta sahip değiliz (dileriz ki bu da
bir gün mümkün olur). Ancak aklın yolu birdir. Şöyle düşünü­
yoruz bu konuda; her bir gezegenin fonksiyonu bizim insanlık
realitemizin bir esasını ve fonksiyonları nı içeriyor. Bu fonksi­
yonları n, belirli bir sistemi tasarlayıp uygulamaya sokan mü­
kemmel bir tanrısal gayeye hizmet ettiği açıktır. Bu muazzam
sistemin bilgisine ve uygulama liyakatine, yetkisine sahip
olanların yardımcı ları , uygulayıcı ları, habercileri, üstatları ve
öğretmenleri de olacaktı. Her bir gezegenin, Güneş başta ol-

99
mak üzere, büyük bir ruhsal enerjiyle yönetilmekte olduğunu
düşünüyoruz. Tıpkı bizim bedenimizi kullanan üstün bir güce
- (ruha) sahip oluşumuz gibi. Dünyamızın da böyle bir varlı k
olduğunu hepimize, üzerinde barı ndırdığı tüm canlı lara hayat
veren büyük bir varlık olduğunu görmek gerekir. Diğer geze­
genler için de durum böyledir. Biz göremesek de, farklı varlık­
lar barı ndırarak ve enerjileriyle alemimizin kader plan ı na tabi
olarak tanrısal görevler yapmaktalar. Sanıyoruz ki, her bir
Güneş Sistemi gezegeninin fonksiyonlarına göre o gezege­
nin temsilcileri bir zamanlar Dünya i nsanıyla temas kurdular.
Bizlere çok şey öğrettiler. O dönemlerde insanlık onlarla be­
raber yaşadı . Tüm bu i lişkiler, olaylar çeşitli efsanelerde ya da
kutsal kitaplarda konu edildi. Yüzlerce, binlerce yıl içerisinde
de değişerek, saptırılarak gerçeklerle olan bağlantıları koptu.
Hakkında hiçbir fikrimizin olmadığı 1 0-50 bin yı llık bir Dünya
zamanı var düşünebiliyor musunuz. Artık buna benzer bir çok
"sır" yeniden aydınlanacaktır hızla. Sözümüzü hiçbir ekleme
yapmadan bir kitaptan bir bölüm aktararak bağlayalım.

1 00
EK-4 ÇOK i LGiNÇ BiR GÖKSEL OLAY

" . . . 2 Ayı n beşinci gününde -kral Yehoyakinin sürgünlüğü­


nün beşinci yılı- idi.3 Kildaniler diyarı nda, Kebar ırmağı yan ı n­
da, Buzinin oğlu Kahin Hezekiel'e RABBİN sözü açıkça gel­
di; ve orada RABBİN eli onun üzerinde idi.4 Ve baktım, ve iş­
te, şimalden buran yeli, durmadan ateş saçan büyük bir bu­
lut geliyordu, çevresinde parı ltı ve ortası nda, sanki ateş orta­
sı nda parıldayan maden. Ve onun ortası ndan dört canlı mah­
luk benzeri çıktı: Onlarda insan benzeyişi vardı . . . 7 ve ayakla­
rı doğru ayaklardı ; ve ayakları n ı n tabanı buzağı ayağ ı n ı n ta­
ban ı gibiydi ve cilalı tunç gibi parı ldamakta idiler . . . canlı mah­
lukların arası nda o ateş inip çıkıyordu; ve ateş parlaktı , ve
ateşten şimşek çakıyordu . . . 1e Tekerlek çemberleri ise yük­
sekti ve korkunçtu; ve dördünün çemberleri ise yüksekti ve
korkunçtu ; ve dördünün çemberleri çepe çevre gözlerle dolu
idi . 1 9 Ve canlı mahluklar yürüdükçe tekerlekler onları n yan ı .
d a yürüyorlardı v e canlı mahluklar yerden yükseldikçe teker­
lekler yükseliyorlardı.20 Ruh nereye gitmek istedi ise oraya,
ruhun gitmek istediği yere gidiyorlardı. ve tekerlekler onları n
yan ı nda yükseliyordu; çünkü canlı mahlukun ruhu tekerlek­
lerde idi . . . 22 Ve canlı mahlukları n başları üzerinde gökkubbe­
si benzeyişi, korkunç billur gibi, yukarıdan başları üzerine ya­
yılmıştı . . . 2s Ve başları üzerindeki kubbenin üzerinde gök ya­
kutun görünüşü gibi bir taht benzeyişi vardı . . . 27 Ve belinden
yukarı görünüşü ışıldayan maden gibi gördüm, sanki içi çe-

1 01
peçevre ateş görünüşü, ve belinden aşağı görünüşünü gör­
düm, sanki ateş görünüşü, ve çevresinde parıltı.20 Yağmur
günü bulutta olan yaygı n görünüşü nası lsa, çepçevre parı ltı­
nın görünüşü öyle idi. RABBİN izzetinin benzeyişinin görünü­
şü bu idi. Ve gördüğüm zaman yüz üstü düştüm ve söz söy­
leyen birinin sesini işittim . BAP 2 ve bana dedi: Ademoğlu,
ayak üzerine dikil de seninle söyleşeyim 2 Ve bana söyleyin­
ce, Ruh içime girdi ve beni ayak üzerine dikti; ve bana söz
söyleyeni işittim. 3 Ve bana dedi: ademoğlu, İsrail oğullarına,
bana karşı isyan etmiş olan asi milletlere, seni gönderiyorum
onlar ve ataları ta bugüne kadar bana karşı günah işledi­
ler. 4 . . . ve onlara diyeceksin Rab Yehova böyle diyor . . . 9 Ve
baktı m işte, bana bir el uzandı , ve o elde bir kitap tomarı var­
d 1 ; 1 0 ve onu önüme açtı ve yüzü ile arkası yazılı idi; ve önde
mersiyeler, inilti ve figan yazılı idi. BAP 3 Ve bana dedi: Adem
oğlu, bulduğun şeyi ye ve git, İsrail evine söyle.2 Ve ağzımı
açtım o tomarı bana yedirdi. . . Ve yedim, ve ağzım da bal gi­
bi tatlı idi . . e İşte onları n yüzlerine karşı senin yüzünü katı laş­
.

tırd ı m, ve alı nları na karşı senin alnını katı laştırdım. 9 Senin


alnını elmas gibi çakmak taşı ndan daha sert ettim . . . 12 Ve
Ruh beni yukarı kaldırd ı : RABBİN izzeti kendi yerinden mü­
barek olsun, diye büyük bir gürleme işittim . . . 14 Ve ruh beni
yukarı kaldırdı ve beni al ıp götürdü . . . "

Kitab-ı Mukaddes, 1. Eski Ahit. Hezekiel / Sayfa 784 Ki­


tab-ı Mukaddes Şirketi 2000.

1 02
Evet sevgili okurlar, ne diyorsunuz bu anlatı lanlara? Bun­
lar bir bilim kurgu kitabı ndan alınmadı , yeryüzünde yaşamak­
ta olan milyonlarca insan ı n inandığı (bizim de kabul ettiğimiz
bir büyük din kitabı olan Tevrat'ın anlattıkları . Orada RAB Ye­
hova'n ı n Hezekiel peygamberle olan bir görüşmesi tüm de­
tayl ı betimlemeleriyle anlatıl ıyor. Bu metin geçmişin ilahları
ile ilgili söylemimizin açık kan ıtlarından sadece bir tanesidir.
Çok kesin bir şekilde anlaşı lıyor ki RAB Yehova bir uzay ara­
cı ile geliyor gökyüzünden. Çok parlak alevli , ışıklar saçan
metal bir uçan araç bu. Gelen varlıkları n "insan benzeyişi" ol­
duğu, metal giysiler ve parlak bir çizme giydiği, başın ı n üze­
ride billur gibi bir küre (olası bir uzay başlığı) taşıdığı. Aracı n
havada asılı kalıp onlar hareket ettikçe onları izlediği, varl ık­
ları n yerden yükselebilmeleri, Herezekiel'in şaşkı nlıktan yere
düştüğü, Yehova'nın telekinetik bir enerjiyle onu yerden aya­
ğa, sonra da havaya kaldırdığı, telepatik yolla iletişim kurdu­
ğu (ruh içime girdi" diyor), Herezekiel'in yüzüne manyetik bir
enerji vererek korumaya aldığı anlatılıyor. Tıpkı U FO temas­
ları yaşamış insanlardan biri konuşuyor Tevrat"ta.
Artık eski efsanelere, mitoslara bakarken o insanları n rü­
ya aleminde yaşayıp, sürekli h ikayeler, masallar uydurarak
onbinlerce yıllık yeryüzü yaşamları nı bir hipnoz ile geçirdiğini
düşünmekten vazgeçelim.
Yani, bu toplumlar sandığımız gibi uyduruk masallar ya­
ratıp kahramanlarına boşu boşuna "tanrı" demediler. Kuran-ı
Kerim her toplumda bir peygamber gelip geçtiğini söyler. Bu

1 03
toplum insanları bizzat "mucizeleri" yaşadı lar. Biz ise bunun
için sinemalara gidiyoruz. Fakat yine benzer mucizeleri yaşa­
mak zaman ı çok yakındır biz insanoğulları için. Ayrıca son
yıllarda bilim kurgu, spiritüel ve uzay konuları nı içeren F - ' �

rin yayı lması nın da nedeni budur. Bunların uyaranları verili­


yor insanlara, bilgisi de . .
Tüm bunlardan sonra bizim için çok önemli olan, astrolo­
jinin esasını oluşturan Antik Yunan İlahları'nı (gezegenleri)
daha başka bir gözle ele alabiliriz.

104
Güneş, Sistemin Organizatörü ve Hayat Kaynağı

GÜNEŞ YILDIZI
Dünyamızın 1 49.637.000 kilometre uzaklığı ndaki Gü­
neş, sıcak gazlardan oluşmuş çok büyük bir küredir. Dış yü­
zey sıcakl ığı 600°C ve çekirdeğinde ı s ı n ı n 1 4 milyon Co ci­
varı nda olduğu san ı lmaktadı r. Güneşin yaşı 5 milyar yıl ola­
rak tahmin edilmektedir. Çapı ise 1 .400.000 kilometre ka­
dardır. Yani en büyük gezegen Jupiter'in 1 000 katı kadar.
Kütlesi ise bütün gezegenlerin toplam kütlesinden 745 kez
fazladır. Disk biçimli olan ve merkezi çevresinde dönmekte
olan Samanyolu galaksisinde yaklaşı k 1 00 m ilyar kadar yıl­
d ı z vard ı r. Güneş galaksim izin merkezinden yaklaş ı k
30.000 ı ş ı k yılı uzakl ıkta olup merkez etrafı ndaki bir turunu
225 yılda tamamlamaktadı r.

1 05
Sistemimiz Güneş ile anlam kazanmaktadır. Bu dev jene­
ratör özellikle de dünyamız ve dünya varlıkları bakım ı ndan
çok önemli fonksiyonlar (görevler) yüklenmiştir. Hemen hepi­
miz yeryüzü yaşamımızın Güneşsiz mümkün olamayacağını
bilmekteyiz. Güneş ve enerjisinden başka hava, su ve toprak
elemanlarının da yeryüzü yaşamı için esas oluşturduğunu bi­
liyoruz. Güneş, ateş unsuru olarak diğer temel elemanlarla
birlikte yaşamsal bir temel oluşturmaktadı r.

MITOLOJl'DE GÜNEŞ
(TANRI APOLLON)

Yeryüzündeki yaşamımız
başladığı zamanlarda en çok
ilgimizi çekenin, bizi en çok et­
kileyen şeyin, bakı lamaz bir
parlaklık ve kimi zaman tatl ı
bir ısıtma kimi zaman kavuru­
cu bir ateş ile kendini göste­
ren Güneş olabileceğini düşü­
nebi l iriz. Kafamızı kaldı rıp
baktığımızda, görebileceğimiz
gökyüzü nün tüm sonsuzlu­
ğundaki en m uhteşem, en
parlak nesne. Şafak söktü-

1 06
ğünde tüm dünyamız aydı nlanıyor (hele de ateşin henüz bu­
lunmadığı çağları düşünürsek), her şey ışık ve renk kazan ı ­
yor onun sayesinde. Ortalı klardan çekil ince de simsiyah bir
hayat.
Tüm bu muhteşem varlığıyla, tüm bu büyük, mucizevi,
yaşamsal enerjisi ve ışığıyla Güneş yıldızı Tanrı Apollon ile
somutlaşır Yunan mitolojisinde. Zeus'un (Jüpiter) Lito'dan
olan oğlu". Tüm er�eklerin en yakışıklısı"dır o. Aydınl ık, güç,
başarı ve hakikati temsil eder. Kız kardeşi Artemis (Ay) ile ikiz
doğmuştur. Karanlık ve kışı temsil eden yılanı (Piton) öldürür.
Çok yeteneklidir lir çalar, şifa verir, kahindir, ok atar. Müthiş
parlak varlığıyla, coşkulu, enerjik ve yaratıcı kişiliğiyle girdiği
her ortamda göz kamaştırı r.
Güneş tanrısı tüm Eski Mısır Uygarlığı'na Ra olarak dam­
gasını vurmuş, etkisi çok büyük olmuştur.
Güneş insan varlığı için adeta hayat kelimesi ile özdeş­
leşmiştir. Yeryüzü yaşamı n ı n en güçlü besleyicisi olan Güneş
enerjisi bilim yoluyla bildiklerimizin dışı nda insan varlığı için
(bedenli varlık) acaba neler ifade ediyor, nas ı l etkil iyor, ya­
şam planımız üzerinde ne gibi etkileri var? Bu hususları araş­
tırırken konuları bazı başlıklar altı na ayı rarak görelim.

1 07
GÜNEŞ VE ASTROLOJIK KIM LIGIMIZ ( EGO)

Güneş tesiri kişiliğin temel güdüsü olan benliği (ego)


oluşturur. Güneşin içinde bulunduğu burç ve diğer gezegen­
lerle yapmakta olduğu açı ları n kalitesi ve türüne göre orijinal
kişilik -veya kişiliğin orijinal (asli) kısmı da diyebiliriz- şekil­
lenecektir. Bedenlen mekte olan varl ığın karmik derslerine
en iyi şekilde yönlendirilebilmesi , o derslerin yaşama gaye­
siyle iç içe geçiş gerekliliği bir önceki enkarnasyondan getir­
diği telafi koşullarına karşı duyacağı heves gibi esaslar, o
varlığın nasıl bir Güneş'e sahip olacağı n ı belirleyecektir. Do­
ğum an ı na göre çıkartı lan bir doğum haritasındaki Güneş'i­
mizin son konumu ve niteliği bir çok bakı mdan karakterimi­
zin bu asli yönlerini ve yaşam plan ımız bakı mı ndan tüm olu­
şumları , detayları belirlemiş olmaktadır. Güneş'imizin do­
ğum anı nda bulunduğu ev, diğer gezegen ve bazı önemli
noktalarla (yükselen burç ve ev başlangıç noktaları vb.) yap­
tığı açı lar (etkileşim) hem astrolojik kimliğimizi, hem fizik be­
denimizi ve sağl ığımızı , hem de yaşam koşulları n ı n bazı
noktalarını oluşturmaktadır.
Astrolojik kimliğimizin asıl karakteri- orijini ifadesini Güne­
ş'in etkileri ve fonksiyonlarını görerek açabiliriz. Beyin ve kal­
bin oluşumu için gerekli enerjiyi veren Güneş Gezegeni, ego­
nun niteliğini, şeklini, rengini belirlemektedir öncelikle. Güneş,
bilince bağlı tüm davranışları mızın belirleyicisi olmaktadı r. Ör-

1 08
neğin irade, cesaret, yaratıcılık, yaşama bağlılık, neşe, esnek­
lik, istikrar, anlayışlılık, yardımseverlik, felsefi, akı lcı, gerçekçi
oluş, aktiflik, kendine güvenmek, iyi huyluluk, başarı isteği vb.
Yani bilincinde olduğumuz her özelliğimiz ve davranışsa! yö­
nümüz Güneş ile belirleniyor sürekli olarak da uyarılıyor. Aklı
da Güneşle bağlandırmak gerekir. Zeka düzeyi, yaşama ait
tüm bilinçli beklenti ve eğil imler Güneş burcu ve Güneş etkile­
riyle belirlenir ve uyarı lır. Varlı k egosunun niteliğine göre ya­
şamı nda tercihler yapacak ve bu kişiliği yaşatmak isteyecek­
tir. Tüm bunların çıkış noktası Güneştir. Kişinin doğum harita­
sında Güneş'i incelenerek bu hususlar açıkça görülür.
Güneş'in doğum haritasında bulunduğu ev kişinin hayatı­
nın hangi alan ı nda kendini daha sıkı bir deneyime götürece­
ğini ve bu deneyimin koşulları nı oluşturur. Ego hayatın bu
alanına daha çok sempati duyarak konsantre olur.
Kişi, dünya insanı olarak yaradılışı n ı n temel noktası de­
mek olan egosunu bu alanda konsantre olmuş, bu alanda de­
rin istekler ve beklentiler içerisinde bulacaktı r. Bu istek ve
beklentiler, Güneşin diğer gezegenlerle olan etkileşimine ve
bulunduğu burca göre olumlu ya da olumsuz bazı özellikler
gösterecektir. Yani Güneş tesirleri kişiyi nası l kodlamış, prog­
ramlamış ise o alandaki konsantrasyonu, beklentileri ve bi­
linçli davranışları ona göre olacaktır.
Ego, bilinç, irade, gaye gibi yönlerimiz artık bize mal olan
tarafları mızdır. Güneş, yaşamımız boyu günde 24 saat bizi

109
etkisi altı nda tutarak uyarıp kişiliğimiz üzerinde kal ıcı bir etki
yaratmaktadı r. Güneş, Ay, Merkür, Venüs, Mars gibi geze­
genler h ızlı hareket ederek sürekli uyardıklarından, kişisel
gezegenler olarak nitelendirilmişlerdir. Güneş ve Ay, hem en
hızlı hareket edenler olduklarından, hem de tesirleri ve fonk­
siyonları ile çok g üçlü olduğundan astrolojik kimliğimiz üze­
rindeki etkileri en önde olanlardır. H ızlı hareketlerinden dola­
yı doğum haritası ndaki tüm gezegenleri ve önemli noktaları
sürekli uyarmaktadı rlar.
Jupiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Pluto gibi gezegenler
ağı r gittiklerinden , doğum haritası ndaki bir gezegeni uyarıp
(kişiliğimizin bir yününü uyarıyor ve bir olay, durum hazırlıyor)
tekrar bir başka noktayı uyarana kadarki yolu uzun olduğun­
dan, Güneş ve Ay gibi sürekli "tahrik eden" etkileri yoktur. Di­
ğer gezegenler hem bizi uyarır, hem de koşulları ve insanla­
rı bizim için hazı rlar - düzenler.

GÜNEŞ VE BABAMIZ

Güneş astrolojide babanın da sembolüdür. Hem bizim


varlığımız, egomuzdur, hem de babamızı belirler. Doğum ha­
ritası nda Güneş incelenerek harita sahibinin babası hakkın­
da da bilgi sahibi oluruz. Babanın sosyal statüsü, psikolojik
yapısı, harita sahibi olan evladına karşı yaklaşımı, sağlığı,
ömrü gibi hususlar görülebilir. Tüm bunlar ise evladında sağ-

1 1o
lığını (genetik), ekonomik, sosyal imkanlarını ve kişiliğini etki­
leyecektir. Babamız, tüm kişiliği, davran ışları ve imkanlarıyla,
bizim daha önce saydığımız yönlerimizi ve bilince bağlı dav­
ranışlarım ızı etkileyecektir. Kendine güven, cesaret, neşe,
canlı lık, esneklik, yaratıcı lık, irade, denge vb. hususlar kişili­
ğimize birinci derecede baba tarafı ndan verilmekte ya da ve­
rilmemektedir. Bu hususlar ise kişinin tüm yaşamını ve gele­
ceğini etkileyecektir. Her i nsanı n çocuk sahibi olmadan önce
bu gerçekleri görebilmesi için astroloji çok işe yarayabilir. Ta­
bii ki başka gezegen tesirleri de kişiliği etkiler. Bunların bazı­
ları da o kişinin kendine özgü (yaradı lışı ndan) yönleridir. An­
cak anne ve babalar astroloji yoluyla evlatlarını olumlu ya da
olumsuz nası l etkileyebileceklerini görerek ve ona göre dav­
ranışlarını düzenleyerek, onların özgün karakteristiklerini de
gözetip yavrularına en uygun kişiliğin verilmesini sağlayabilir­
ler, doğum haritas ı n ı inceleterek.
Babadan alınan tesirler çocuğun kişiliğinde kalıcı izler bı­
rakmaktadı r. Tüm istikrarı , başarısı , huzuru, hatta bir ölçüde
sağlığı etkilenmektedir. Bunlar ol umsuz bir şekilde gerçek­
leşmişse etkilerinden kurtulmak ve düzenli, başarı l ı bir ya­
şam sağlamak çok güç oluyor. Güneşin bulunduğu ev, baba­
nın etkisinin en çok hangi alanda ve nasıl olacağ ı n ı belirtir.
Doğal baba evi 5. ev kabul edilir.

111
GÜNEŞ VE BEDENiMiZ, SAGLIGIMIZ

Güneş enerjisi başta beyin ve kalp gibi en hayati iki or­


gan ı m ızın oluşumunu sağlamakla kalmayıp, yaşam enerjisi
vermektedir. Bedenin tüm yaşam fonksiyonları bu enerji ile
ve ruhsal bağlantıyla canlı kalabilmektedir. Başta da beyin
ve kalp etkilenmektedir. Güneşin ısı derecesi yaşa m ı m ı z
için çok önemlidir.
Astrolojik bakı mdan Güneş, bulunduğu burca göre fizik­
sel görünüşümüzü, beden yap ı m ı z ı , sağl ığımızı ve bilinci­
mizi etkilemektedir.
Güneşin burçlara göre fizik yapımızı, sağlığımızı ve bilin­
cimizi nasıl etkilediğini burçlar kısmında açıklayacağız. Gü­
neşin yükselen burç çizgisiyle yapacağı etkileşimler (açı lar)
ve özellikle de kavuşumu fizik yapı mız ve bedenimiz üzerin­
de çok etkilidir.
Güneş babamızı gösterdiğinden babamızdan genetik
olarak aldı kları mızı da belirleyecektir. Genetik olarak aldıkla­
rımızın içinde hastalı klar, benzer egosal karakteristikler, fizik
benzeyiş ve davranışsa! benzeyişler söz konusudur. Fakat
kişiliğin ve bedenin tamamı bu tesirlerden oluşmaz. Anne ka­
rakteristikleri Ay aracılığı ile atalardan ve kardeşlerden de
Venüs, Mars, Merkür ve Pluto aracılığı ile alınmaktadır. Ayrı­
ca özgün tesirler de alınmaktadı r.
Güneş gezegeni, bizi, sağlığı mızı ve ömrümüzü gösterir
demiştik. Güneş ayrıca neşe, canlılık, kendine güven, yumu-

1 12
şak başlı l ı k, sinirlilik, h ı rs, irade gibi yönlerimizi de etkilediğin­
den ve bu yönlerimizi sert ve olumsuz bir şekilde kullan mak­
taysak sağlığımızın da bozuk olacağını ve ömrümüzün de kı­
sa olacağını belirteceği açıktır. Çünkü astrolojide sert tesirler
her fonksiyonun zorluğu anlamı ndadır. O zaman şu sonuç çı­
kıyor: Neşeli, yaşam ı seven, yaratıcı, güvenli, uyumlu, den­
geli ve aktif insanlar sağlıklı ve uzun ömürlü olurlar. B u özel­
liklerin gelişmesinde Babamız Güneş kadar etkilidir, adeta
onun temsilcisidir. Böylece babalar çocukların ı n sağlığ ı n ı da
etkiler. Baba evladı na sevgi ve güven vererek sağlığını da
olumlu ya da olumsuz etkiler.

1 13
G ÜN EŞ VE BAŞARIMIZ

Tüm bu etkiler nasıl bir hayat isteyeceğimizi de göstere­


cektir. Beklentilerimiz, hırslarımız, heveslerimiz, korkuları­
mız, aşka, maddeye, insana bakışımız en çok bu tesirlerle
egomuzu belirleyecektir. Bu da Güneşin doğum haritasında­
ki konumu incelenerek görülebilmektedir. Yaşamımızın ikinci
kısmı ise koşullardır. Birinci kısım : bizim o alandaki egosal
tavrım ız, beklentilerimiz, ikinci kısım ise o alandaki koşullar­
dır. Tüm gezegenler koşulları da hazırlar, iki yönlü çalışı rlar.
Eğer bizim astrolojik kimliğimiz Güneşten iyi etkiler almış­
sa biz, Güneşin bulunduğu alanda öncelikli olarak sonra da
tüm yaşam alanları nda hem yaratıcı, cesur, esnek, dengeli,
aktif ve i radeliyizdir, hem de bize bu alanlarda iyi fı rsatlar su­
nulacaktır. Tersi bir durumda ise, pasif, güvensiz, iradesiz vb.
özellikler taşıyoruzdur ve koşullar da zorlayıcı olacaktır. Ba­
şarısızlık hem bizim yetersizliğimiz hem de koşulun zorlayıcı
oluşundandı r.
Bu durum gelişmemiş taraflarımızı gösterir. Bu, yaşamı
deneyimlemek için enkarne oluşumuzdur zaten . Bu nedenle
koşullardan şikayetçi olmak yerine eksiklikleri görüp onları
aşmak yönünde bir gayrete girmeliyiz. Kısa süreli başarılar,
şanslar çok çabuk geçer. Eğer biz o olanda objektif, tutarlı ve
güçlü değilsek zor bir dönemde, o kısa süren rahatlık yerini
sıkıntı ve başarısızlığa bırakır. Sürekli başarı , bu özelliğin ki­
şiliğe mal edilmesiyle olur. Yani, özellikle de Güneşin fonksi­
yonları nı iyi uygulayabilmekle olur.

114
ÖZGÜVEN
YARATICILIK
GİRİ ŞİMCİLİK
AKILCILIK
BAŞARI
İRADE
İSTİKRAR

Yukarıdaki formül o l u m l u Gü neş enerjisi ku llan ı m ı ve olumlu

bir burç karakteri anlam ı ndadı r. Güneşin "enbüyük şans kaynağ ı "

olarak tanı m l anması b u nlara daya n ı r. Diyeb i l i rs i n i z ki, "b u n la r ı n

astroloji ile ne i lgisi var ? B u n l a r ı uygu layan zaten başarı l ı o l u r . "

F a k a t , G ü n e ş b i z i m e g o s a l ve t e m e l k i ş i l i k kara kte r i m i z i

o l u şturmakla ka l m a y ı p , (astro l oj i k göste rg e l e r i n e göre) ayn ı

zamanda yukarıdaki k o n u larda babam ı z ı n katkı ları n ı ve a rt ı ,

yaşamı n b u alanda bize neler sunacağ ı n ı ve zama n ı n ı da gösterir

(As ı l yaşam planı ve kaderi niteliği buradan kaynaklan ı r). Ö rneğin,

Güneşiniz ikinci evde ve sert açıları yoksa, ya babanızın katkı larıyla,

ya da, yaşa m ı n s u n d u ğ u büyük olanaklar ve s i z i n b u n ları iyi

ku l l a n ma bece r i n i z sayesinde m u t l aka çok iyi kazançlar söz

konusudur. B i r anlamda, kaderi b i r d u r u m ya n i , gerçekleşmesi

engellene mez olas ı l ı k ve olanaklar demekti r.

1 15
Güneş incelenerek görülebilir. Baba ve eşin başarılı olmak
mı yoksa engellemek yolunda mı etkili olacağı ve bunun na­
sıl aşılabileceği çözümlenebilir. Güneş bilinç, yaratıcılık, ce­
saret ve irade olduğuna göre kişiliğin doğru bir analizi çözüm­
ler yaratabilir, başarıyı getirebilir.
Güneş sadece Aslan Burcunu yönetir. Erkeksi bir enerji
karakterine sahiptir.
Güneş Zodyak Burçlar Kuşağını 1 yılda tamamlar, her
burçta yaklaşı k 30 gün kalır. Doğum haritası nda Dünya sabit
Güneş harita çarkında dönüyorcasına (izdüşüm alınarak) he­
saplanır. _Dünya Güneşin tam karşı noktasındadır, yani 1 80°
karşı burcunda aynı derecede.

116
UYDUMUZ AY

Dünyamı za en yakın küre, uydum uz Ay'dır. B u kurak ve


volkanik yüzeyli kürenin nas ı l oluştuğu veya nereye ait ol­
duğu hakkında kesin bir bilgiye sahir olunamayıp, farklı te­
oriler vardı r. Önceleri, dünya'dan kopmuş olduğu fikri önde
iken şimdilerde bir çarpışma ile oluşmuş olabileceği fikri
üzerinde duruluyor.
Dünyamızetrafı ndaki bir turunu 27.3 günde (gerçek bir
ayl ık süre-bir burçta kalış süresi) tamamlar. Kendi ekseni et­
rafında da aynı sürede döndüğünden Dünya azerinden bir
yüzü hep görünmez (karanlık) kalmaktadır.
Yüzeyinde atmosferi yomtur. O nedenle de çorak, kurubir
toprağa sahiptir. Çapı 3472 km'idr bu minik kürenin. Ancak
etkisi ve enerjisi Dünya ve tüm canlılar üzerinde çok g üçlü
hissedilir. Bu nedenle de astrolojide Güneş'e yakı n bir öne­
me ve çok boyutlu fonksiyonlara karşı lık gelmektedir.

1 17
Ay Tanrıçası Artemis
118
MiTOLOJiDE AY (TANRIÇA ARTEMIS)

Gecelerimizi aydınlatan zarif varl ık, ne de çok i lhamlar


yaratıyorsun romantik ışığı nla. Ne şiirler ne şarkı lar yazıldı
sana bakarak. "Her gece mehtaba çıkanlar bile oldu Heybe­
li Ada'da". Nasıl bir zarif, ince, hassas bir ışıksa o yayd ı ğ ı n
kolayl ıkla ruhumuzun derinliklerine kadar nüfus edip bizleri
bambaşka bir "havaya" sokuyor. Mesela hiç sebepsiz duy­
gusallaşıp anı ları mıza ya da hayallerimize yolculuğa çıkarı­
yor. Ama bazen de bu duygusallaşma, bilinç altı nda biriktir­
diğimiz ne varsa ya da o sıralarda hangi olaylar duyguları m ı ­
zı incitmişse birden bire tüm ruhumuzu sararak m üthiş bir
alı nganlığa, kızg ınlığa ya da duygusal patlamalara dönüşü­
yor. Güneş uzaklaşı r çevremizden, hava kararı r ve kardeşi,
gecelerin duygusal, zarif tanrıçası Luna yerini alır gökyüzün­
de. O, saf ve bakir dişiliğin ifadesidir. Kardeşi Apollon'un
parlak yakıcı ışığ ı n ı n karşıtı olarak sönük, manyetik bir ışık

1 19
saçar. Eski Yunan'da Artemis veya Diana'dır. Apollon'un ikiz
kardeşidir. Babası Baş Tanrı Jüpiter'den evlenmemek, saf
kalabilmek için izin almıştır. Bu nedenle ok ve yay taşır, ay­
n ı zamanda av tanrıçasıdır. Aşk ve cinsel hayatları nda hata
yapanları gökyüzünün bakire tanrıçası olarak cezalandırır.
Kendisini yıkanırken çı plak gördüğü için (utangaçtır) Acte­
on'u geyik şekline çevirir ve avcılarına öldürterek intikam alır
(h ı rçınd ı r). Babası Jüpiter' le flört ettiğinden peri Callisto'yu
da öldürtür. Saf, çekici, romantik haliyle insanları hayallere
sürükler. Hint kültüründe Çandra, Mısırlılarda İ sis'tir. İ ki yö­
nü varqır saflık, hayal, gizem bir yanda madde, öfke, doğur­
ganlık bir tarafta. Görünmeyen yüzü gizemdir, soluk, roman­
tik ışığı ruhtur, saflıktır, umuttur. Gelgitler (med-cezir) ise
onun h ı rçınlığı ve kıskançl ığının neticesidir. Doğumları yö­
netir. Birçok hayvanın Ay' ı n belli zamanları nda yumurta bı­
raktığı tespit edilmiştir.

120
AY VE ASTROLOJIK KIM LICJIMIZ

Ayı n bir yüzü nasıl dünyadan hiç izlenemezse, i nsanla­


rın iç dünyası da dışarıdan izlenemez ve bu yönlerimizi ay
yönetmektedir.
Güneş tesirinin ego ve bilinç üzerinde birinci derecede et­
kin olduğunu görmüştük. Dünyamıza en yakın gezegen olan
Ay ise bilinç altı başta olmak üzere duygu ve hisler dünyam ı ­
z ı etkilemektedir. Güneş, kişiliğimizin nasıl b i r ego i l e varlığı­
nı sürdürmek isteyeceği asır noktayı belirlerken, bunun bilinç
ile yapılabilirliğini de sağlamaktadır. Ay ise, bilinçli olarak far­
kında olamadığımız tüm duygu, his ve eğilimlerimizin kökeni­
ni etkilemektedir. Güneş dışarıdan izlenebilen, akı l ve bilinç
ile bağlantılı davranışları mıza, Ay ise görünmeyen, gizli yö­
nümüze, yani ruh halimize, bilinç altı ve duygusal dünyam ı za
etki etmektedir. Güneş dünyevi ego ve beden, Ay ise ruhtur.
Doğum anına göre çıkartılmış olan doğum haritasında Ay
incelenerek, o kişinin psikolojik yapısı, ruhsal dengeleri, bilinç
altı nın işleyiş şekli , sezgileri, duygusal beklentileri ve uyum

1 21
yönü (adaptasyon) belirlenebilir. Güneş, etkisi bilinçli olarak
ego beklentilerini ve onlara yönelişimizi , irade ve akla bağlı
cesareti, kararları ve girişimi etkilerken , ay, ruh dünyamızın
derinliklerinden gelen, oluşma zamanı ve nedeni pek anlaşı­
lamayan tüm duyguları ve dürtüleri etkilemektedir. Yaşam­
dan aldığı tüm etkilerin iç dünyadaki yansımaları nı gösterir.
Hatta anne karnındayken anneden, annenin yaşadıkları ndan
ve dış çevreden etkiler alarak bedenlenmeyle başlayan var­
lık için çok köklü, çok eski bir süreçten gelmektedir. Güneş
dünyevi, Ay ise ruhsal başarı ve huzur göstergesidir.
Doğum haritası nda Ay'ın sert açı ları olmas ı , o kişinin
başta anne olmak üzere dış çevreden psikolojik yapısını ve
iç dengelerini rahatsız edecek koşullarla karşı laşacağı n ı
gösterir. Dolayısıyla d a ruh sağlığı olumsuz etkilenecektir.
Örneğin Ay' ı n doğum haritasındaki çok sert etkileşimi; hu­
zursuzluk, duyguların h ızlı değişmesi, ani duygusal tepkiler,
korkular, kuvvetli bilinç altı dürtüleriyle oluşan psikolojik
dengesizlikler, aldatma eğilimi, cinsel sapmalar, derin bu­
nal ımlar vb. etkiler görülür.
Görülüyor ki dengeli bir kişilik için Güneş ve Ay tesirleri
dengeli olmalıdır. Bu denge için hem diğer gezegenlerle hem
de kendi aralarında iyi etkileşim içinde olmaları gerekir. Ayrı­
ca bulundukları burçlar ve evler de önem taşı r. Kişilik denge­
si ve başarı için bilinçaltı ve bilincin uyumu şarttır. Burada
Güneş faktörü yani i rade, akıl ve girişim ağı r basarak kötü bir
bilinç altın ı ve duygusal yapıyı kontrol ve disipline edebilir.
Çünkü bilinç, irade ve azim daha üstündür. Ancak bilinçaltı
çok sert etkiler almış, kişiliğin hasta ruh yapısı kronikleşmiş-

1 22
se iş zor olacaktır. Çünkü bilinçaltı kuwetli dürtüler ve panik­
lerle bütün bilinci ele geçirebilir.
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere Ay tesirleri kişiliğimiz
üzerinde çok önemli etkiler yaratarak yaşamı m ızın her ala­
nı ndaki huzur ve başarımızı belirlemektedir. En az Güneş ka­
dar önemlidir. Ancak maalesef henüz insanlar sadece burç
(Güneş) ve Yükselen Burç ile ilgilenmektedirler. Ruhsal den­
geleri bozulmuş, insanlarla ve çevresiyle iyi uyumlar yakala­
yamayan, hatta ciddi ruhsal tedavilere ihtiyacı olan insanları n
doğum haritalarında Ay tesirleri olumsuzdur. Bu bozulmanın
birinci faktörü annedir. Diğer faktörlerse annenin çevresi,
onun ana-babasının üzerindeki etkileridir. Ay gezegeni sert
açı larla programlanmış bir kişiye yolladığı sert tesir zamanla­
rında, kişinin bilinçaltında ya da psikolojik yapısı nda hangi
türden, ne gibi olumsuzlukları varsa bunları uyarmaktadı r.
Nasıl ki Dünya etrafı nda Ay büyük bir h ı zla dolaşmak­
taysa, doğum haritam ı zda da dolaşarak tüm gezegenleri
ayn ı şekilde uyarmaktadı r. Sürekli bir Ay teması yaşamak­
tayız. Bu nedenle kişisel gezegen diyoruz. Ay, dünyaya
olan yakı nlığı dolayısıyla bizi çok kuvvetlice etkilemektedir.
Ay, sıvı sistemleri de temsil ettiğinden hepimizin ruhsal ya­
pısı etkilenir. Bazı araştırmalar, dolunayda suç ve intihar
olayları nın arttı ğ ı n ı göstermektedir. Denizler üzerindeki gel
gitler de Ay etkileşimiyle olmaktadır. Ay ayrıca gizemi de
temsil eder. Bilinçaltı da bir gizemdir zaten. Tüm hissedilen­
lerin depolandığı ve nedeni her zaman algılanamayan duy­
gu ve isteklerin çıkış noktasıdır.

1 23
Astrolojide Ay, duygusal ilişkileri , kad ı n ları , bazı şans­
ları , doğumları , deniz aşı rı yoluculukları , sıvı sistemleri ve
mideyi yönetir. Şimdi tekrar Ay ve anne i lişkisini açalım, et­
kilerini görelim.

AY VE ANNEMiZ

Enkarne olacak varlığın nasıl bir anneden bedenleneceği


ve annesiyle ilişkilerinin ne şekilde olacağı Ruhsal Görevliler­
ce tesbit edilir ve varlık bu program ve plana göre yeryüzüne
gelir. Tabii ki kendi iradesiyle, bilerek bedenlenir, bazı istisna­
lar hariç.
Anne-evlat ilişkisi ana rahminde başlar. Evlat hem anne
genleriyle onun tecrübelerini ve biyolojik yapısını kendi gen­
lerine alarak hem de yaşamakta olduğu ruh hallerinden etki­
lenerek kendi psikolojisini ve duygusal yapısını oluşturmakta­
dır. Ayrıca Ay gezegeni de bebeği hem bedensel, hem de
psikolojik olarak yayınladığı tesirin kalitesine (evre, evre için­
de bulunduğu burçlar ve gezegenlerle olan etkileşime) göre
etkilemektedir. Doğum an ı nda Ay hangi burca ve eve düş­
müşse ve nasıl bir nitelik taşıyor ise bu, doğan çocuğun hem
psikolojik yapısını, hem duygusal ihtiyaçların ı n ve etkileşim­
lerin hangi alanda, nasıl olacağını hem de çocuğun annesi­
nin tüm niteliklerini gösterir. Örneğin ay 4. evde ve olumlu ise
anne evine düşkün, şefkatli bir anne, eğer 6. evde kötü etki­
ler almışsa sağlık sorunları olan, çalışan, belki de sağlık so­
runları nedeniyle iş hayatı bitecek olan bir anneyi gösterir.
Bunlar, çocuğun yaşamak zorunda olduğu karmik-kaderi hu-

1 24
suslardır. Annenin tüm kişiliği, çocuğuna yaklaş ı m ı , eşi ile
olan ilişkileri, dünya görüşü gibi her husus çocuğun ruhsal
yapısını derinden etkileyecektir. Sinirli, acımasız, sevgisiz,
pasif veya katı annelerin evlatları çok ciddi psikolojik sorunlar
yaşayacaktır. Anne sevgisi ve güveniyle büyüyen çocuklar,
uyumlu, dengeli ve doyumlu olacaklardı r. Aşırı şımartma ve­
ya ilgisizlik de doyumsuzluk ve alınganl ı k yaratmaktadı r.
Anne baba uyumu (Ay ve Güneş uyumu) ise ideal olan­
dır. Çocuk, dengeleri yerinde, uyumlu, h uzurlu ve doyumlu
olacaktır.
Anneden al ı nan olumlu etkiler uyumlu, sezgileri g üçlü,
sevecen, fedakar ve annelik yönü güçlü (erkekler için de ge­
çerlidir. Ay etkileri olumlu olan bazı babalar daha çok annelik
yapmaktadırlar) dengeli bir kişi olacaktır.

AY VE SAGLIGIMIZ

Ayın öncelikle tüm ruh sağlığımızı etkilediğini görmüş ol­


duk. Ay gezegeni mideyi ve tüm sıvı sistemleri idare eder.
Zaten sinirsel sıkı ntıların, stresin mideye vurduğu bilinir. Mi­
demiz, tıpkı bilinçli fonksiyonların odak noktas ı n ı n beyin ol­
ması (Güneş-beyin ilişkisi) gibi bilinçaltından, ruhsal sıkı ntı­
lardan en çabuk etkilenen organı mızdır. Ay, sıkıntı ve stresle
sağlığın sadece psikolojik olarak değil, fiziksel olarak da bo­
zulabileceğini gösterir. Ay, kan hastalıkları (şeker ve tansiyon
gibi) da yaratabilir, ateşli hastalıklar, allerji ve Mars ile sert
açısı nda yanma veya ameliyat verebilir. Beslenme tercihleri­
mizi de etkilemektedir.

1 25
AV VE BAŞARIMIZ

Ay, Güneş gibi dünyevi uğraşları direkt olarak yönetmez.


Ay, ruhsal tatminlerin, mutlulukları n ve duygusal güven ihti­
yaçları nın aran ışıdır. Tabii ki tüm duygusal tatmin ve başarı­
lar için iyi Ay tesirlerine (anne etkileri anlaşılmalıdır) sahip ol­
mak ya da, var ise tüm bu olumsuz etkilerden arınmak gere­
kir. Bu arınmadan anlaşılması gereken, özellikle bilinçaltının
tüm olumsuz anne etkilerinden kurtarı lması, temizlenmesidir.
Bu, ciddi kişilik çözümlemeleri ile tüm yaşam incelenerek bir
uzman tarafından yapı lmal ı , gerekirse anneyle bizzat temas­
lar kurarak da sürdürülmelidir. Kişi bu etkilerden arı nıp, anne­
siyle iliş�ilerini daha sağlıkl ı , daha doyumlu bir esasa oturtup,
hay�tına yön verirken annesinin düşüncelerinden ve davra­
nışları ndan etkilenmeden özgürce, vicdanlarıyla ve önyargı­
sızca hareket edebil melidir.
Ay gezegeni, deniz aşı rı yolculukları ve diğer kadınları da
yönetir. Bir doğum haritasında bu koşullar incelenerek bazı
başarı lara gidecek olanaklar yakalanabilir. Anneden ve kadın
eşten alı nabilecek destekler projelere katılabilir.
Ay, bize huzur ve mutluluk verebilecek alanları da işaret
eder. Ayı n bulunduğu ev bizim ruhsal güvenliğimizi hangi
alanda bulabileceğimizi gösterir. Örneğin 5. evdeki Ay, iş ha­
yatı ne kadar aktif ve parlak (Güneşe göre) bir kişilik yaşasa
da kişinin ruhsal mutluluğunun, içsel güvenin ancak derin bir
aşk ilişkisiyle mümkün olabileceğini, aksi taktirde iç dünya­
sı nda güvensizlik ve huzursuzluk yaşanacağı n ı , çocuk ruhlu
ve sanata merakl ı olduğunu gösterir. Bazen iyi açı lar çok ba-

1 26
şan lı bir sanatçı olmaya yeter. Bunları n olumlu ya da olum­
suz bir şekilde mi gerçekleşeceğini ise Ay'ın haritadaki niteli­
ği, özellikle açıları n kalitesi belirleyecektir. O da insanın psi­
kolojik yapısı, bilinçaltı ve uyum yönü demektir. Gelen fı rsat­
ları değerlendirebilme ve tatmin olabilme yön üyle alakalıdır.
Güneş dünyevi başarı , ,ay ruhsal huzur ve uyumdur. Sadece
Yengeç Burcu'nu yöneten Ay dişi bir karaktere ve su unsuru­
na sahiptir. Doğum haritası nda Ay etkileri güçlü olan insan­
ların başarı ve yükselme için tercihlerini Güneş yerine Ay yö­
netebilir.
MERKÜR
Gü neş sisteminin en
küçük eleman ıdır. Bu geze­
genin çapı 4880 km kadar
olup yeryüzünden gözlem­
lenmesi çok güçtür. Bu sa­
dece küçük oluşundan de­
ğil, ayrıca Güneşe çok ya­
kın olduğundan hep ışıklı
bir fon üzerinde olması n­
dandır. Güneş etrafı ndaki
bir turu 88 dünya günüdür
(1 Merkür yılı). Kendi ekse-
ni etrafı ndaki dönme süresi
ise 58, 7 dünya günüdür. Mer­
kür yörüngesi, etrafı nda dik bir açıyla döner. Yoğunluğu çok
yüksek ve yüzeyde sıvı bulunmuyor. Atmosferi olmayan Mer­
kür'de dönüş miktarı da oldukça yüksektir.

1 27
Tanrı ların Habercisi Ayağına Çabuk Hermes

1 28
MiTOLOJiDE MERKÜR
(Tannlarm Habercisi Hermes)
Zeus Atlas'ın kızı Mea'ya aşı k olur ve ilişkilerinden H er­
mes doğar. "Ayağına çabuk" Hermes tanrı ların habercisidir.
Ayn ı zamanda hitabet (konuşma, söylev), ticaret ve h ı rsızlık
tanrısıdır da. Cennet ve gökyüzünün haberciliğini yapar, ölü­
lerin ruhları n ı öte aleme taşı r. Merkür (Hermes) Güneş'e çok
yakın oluşuyla zihni temsil eder. Objektif, salt mantığ ı n tem­
silciliğini yapar. Çok h ızlı hareket eder, akıl verir çözüm ü re­
tir, çıkarları gözetir. Arp aletinin mucitidir. Bazı zar oyun ların ı ,
kumarları d a temsil eder.

MERKÜR VE i NSAN

Güneş ego, bilinç ve akıl ile olan bağlantılarımızın, bun­


lara bağlı olan fonksiyonlarımızın işleyişini etkilemekteydi.
Merkür Gezegeni ise, bilincin ve akl ı n işleyiş biçimini oluştur­
makta, zihne bağlı tüm fonksiyonları etkilemekte ve yönet­
mektedir. Düşünme, kon uşma, okuma-yazma, öğrenme gibi
birçok fonksiyon Merkür etkisindedir. Bu fonksiyonlar bilinç
ve akıl ile (Güneş ile) bağlantılıdırlar. Merkür bulunduğu burç
ve açı ların n iteliğine göre bu fonksiyonları n şeklini, şiddetini,
derinliğini, yaygınlığını, tutarlılığını, paylaşı mcı ya da egocu
olup ol mayış ı n ı , yaşam ı n algılanış ı n ı , zihnin açı k-gizli oluşu­
nu, dürüstlük durumunu belirlemektedir. Merkür gezegen­
inin, Güneşe yakı nlığı ile paralel olarak fonksiyonel bir ya­
kınlığı da vardır, Güneş potansiyel bilinç ise, Merkür zihin,
düşünce ve mantıktır.
Çok sert Merkür açı ları ile doğan varlı k ciddi sıkıntılar çe­
kecektir. Zihinsel ve sinirsel sıkı ntılar, öğrenme ve iletişim

1 29
kurma güçlükleri, unutkanlık vb. Merkür sinir sistemini de et­
kilemektedir. Merkür olumsuz etkiler taşıyorsa kişi, kararsız,
sinirli, mantıksız, yalancı , dalgı n , kurnaz olabilir. Rahat açı­
ları ise, zeki, yaratıcı, iyi konuşan, iyi iletişim kuran, öğren­
meye ve okumaya düşkün bir kişilik verecektir. Birçok ede­
biyatçı, yazar, araştırmacı ve spiker kuvvetli Merkür etkisin­
de olan kişilerdir.
Merkür haberleşmeyi ve kısa yolculukları da yönetir. Ay­
rıca tad alma ve bazı zevklerimizi, hobilerimizi de Merkür ile
izleyebiliriz. Geri (retrograde) hareketinde, haberleşmede ge­
cikmelere neden olur.
Merkür, Güneş'ten 28 dereceden fazla uzaklaşamaz. Bu
nedenle de Güneş'e kare ve karşıt gibi sert açıları yapamaz.
Burada da ilahi bir hikmet var diyoruz. Çünkü bu sert açıları
yapabiliyor olsaydı , insanları n çoğunda ciddi zihinsel sorun­
lar, dengesizlikler olacaktı . Yani bilinç ile zihinsel eforlar bir
çatışma, karmaşa halinde olacaktı . Bu, henüz hiç görülme­
miş ruh hastalıklarına yol açardı .
Merkür astrolojide gençleri d e temsil eder. Bazı astrolog­
lar kız ve erkek kardeşlerle de bağlantılandı rır. Kız ve erkek
kardeşleri Venüs ve Mars temsil etmektedir. Merkür, İkizler
ve Başak burçları nın yıldızı olup, cinsiyet taşımaz. Sinir sis­
temini duyu organları n ı dil ve burnu etkiler. Başak ve İkizler
burçları nı yönetir.
VENÜS

Merkür'den sonra Güneş'e en yakın gezegendir. Çapı


1 2 1 04 kilometre olup Dünyamıza çok yakın bir boydadı r.
Ay'dan sonra Dünyamız'a en yakı n olan gezegendir. Gökyü­
zünün en parlak yıldızları ndandır (Güzellik Tanrıçası oluşu-

1 30
na yakışır bir şekilde). Kendi et­
rafı ndaki dönüşü 243 d ünya
günüdür. Güneş etrafında ise
255 dü nya gününde döner.
Uzaydan bakıldığında insan ı
etkileyen parlakl ığ ıyla hiç de
bağdaşmayacak kadar kuru bir
yüzeyi vardır.

MiTOLOJiDE V ENÜS
(Güzellik ve Aşk Tanrıçası)

Bazı söylentilere göre


deniz köpüğünden doğ­
muştur. Bir başka söylen­
tide içinde bir inci tanesi
bulunan sedefli bir istirid­
yeden harikulade güzel­
likte m ükemmel bir vücut­
la doğmuştur Venüs. Yu­
nan mitolojisindeki Afrodi­
te olarak Baş Tanrı Ze­
us'un Dioni ile olan aşkı n­
dan doğmuş kızıdı r. Jüpi­
der bu güzellik timsali kı­
zını aşk ve döl bereketi
Tanrıçası yapmıştır. An­
cak babas ı n ı n kendisini
çok çirkin olan İ festos ile
evlendirmesi Afrodit'in bir

1 31
çok aşk yaşamasına yol açmıştır. lfestos'tan (Vulcan-demir­
cilik tanrısı, topal Vulcann) bir oğlu olur, aşkı başlatan tanrı
Eros. Daha sonra Mars'a (Ares) aşık olur. Takan kişiyi çok
çekici kılan bir kemeri vardır. Güzelliklerin, aşkın ve kadın
cinselliğinin tanrıçasıdır. istek, tutku ve eğlenceleri temsil
eder, sanatı yönetir.

VENÜS VE iNSAN

Venüs Gezegeni, Dünyayı ve ilişkileri izlerken oluşan


duygu ve beklentilerimizin kişiliğe yansımasına neden olan
bir gezegendir. Bunu, yaşamdan aldığımız zevkler üzerinde
yoğunlaşmamızı, ve hayatı algı lamamızı, karşımızdakilere ve
Dünya'ya neler verebileceğimizi, cinsellik ve aşka bakışımızı,
estetik zevklerimizi ve sanat yeteneğimizi oluşturarak ve uya­
rarak sağlamaktadı r. Genel olarak tüm dünyevi beklentilerdir.
Venüs etkileri, yaşam boyu bize başarı ve mutluluk vere­
bilecek her konuda çok önemlidir. Kişisel bir gezegen olup,
kişiliğimizdeki olumlu özelliklerin bir bölümü Venüs'ün tesiriy­
le oluşur. İyi Venüs etkileri taşıyan bir insan uyumlu, zarif, in­
ce ruhlu, yaratıcı, kibar, adil, sakin olabilir. Olabilir çünkü, Ay
ve Güneş çok daha güçlüdür. Kişilik ve davranışlar üzerinde
çok daha etkilidir. Örneğin Venüsü iyi açılara, fakat Güneş ya
da Ay'ı sert açılara sahip olan bir kişi estetik değerlere, sev­
giye, duygusal ilişkilere, cinselliğe karşı daha olumlu sempa­
tiler duyup, bunları yaşarken daha huzurlu olacak; ancak is­
tikrarsızlık, h ı rçınlık ya da tatminsizlik ve benzeri olumsuz et­
kileri Güneş ve Ay'dan kişiliğine almakta olduğundan bu iyi
durumları sürdürmekte zorluk çekecektir. Venüs'ü sert açılar
taşıyan bir kişi ise kaprisli, duygusal ilişkilerde doyumsuz, gü-

1 32
vensiz, istikrarsız olacaktır. Bu durumlar Venüs'ün sert açı
yaptığı gezegenlerin n iteliğine göre şiddetlenecek ( Ôrn : Sa­
dizm, mazoşizm vb. etkiler) veya hafifleyecektir. Venüs etki­
leri kişinin sanatsal uğraşları , arkadaşl ıkları içinde etkileyici
bir unsur taşı maktadır.
Venüs gezegeni, kişilerin huzur arayışları n ı , doğa ve in­
san sevgisini, lükse bakışların ı , hobilerini, zevklerini etkile­
mektedir. Venüs bizim karşı cinsi etkileme yönü müzdür.
Cazibemizi, kur yapış ı m ızı, Venüs'ün bulunduğu burca ve
n iteliğine göre kullanırız. Ve karşı cinsten ne beklediğimizi
de görebiliriz.
Venüs, Boğa ve Terazi Burcu'nun yöneticisi olup, genç
kızları , kadın eşleri, kız kardeşleri temsil etmektedir. Yumu­
şak tesirli olup, şans getiren bir gezegendir. Aşk ve sanat ı n
yıldızıdır.
Venüs bedenimizde boyun , boğaz, böbrekler, prostat ve
yumurtalık üzerinde etkilidir. Venüs, dişi bir tesirdir.

MARS

Kızıl Gezegen diye anı­


lan (toprak yüzeyi kırmızım­
sıdır) Mars, Güneşten yakla­
şık 228.000.000 km uzaklık­
tadı r. Eksen eğimi 240 dere­
ce olup Dünya'ya yakı ndır
(23,So). Bu nedenle benzer
bir şekilde yazlar Güneşe en
yakın olduğu süre içersinde

1 33
Güney Yarı kürede yaşanır. Kışları daha uzun ve soğuk ge­
çer. Yaz ortasında ekvator bölgesinde en sıcak gün 1 OoC ka­
dard ı r. Bir Mars gecesi ise bizim kutup soğukları nı bile geçer.
Kendi ekseni etrafında 24 saat 37 ,5 dakika kadar bir süre de
dönerken bir Mars Yılı 687 gündür. Dünyadan küçüktür, çapı
6790 km dir.
Mars yüzeyindeki izlerin kurumuş nehir yatakları olduğu
tespit edilmiştir. Kutup bölgelerinde ise donmuş halde su bu­
lunduğu söylenmektedir. Mars'ı n Deimos ( Dehşet) ve Fobos
(fobi-korku) adlı iki minik uydusu vardır.

MiTOLOJiDE MARS (SAVAŞ TANRISI)

Jüpiter' in karısı
(meşru olan karısıdır)
İ ra'dan doğmuştur
Ares (Mars) . Savaşı
temsil eder. Bazı efsa­
neler Ateş ve Demirci­
lik Tanrısı kardeşi İfes­
tos (Vulcan) ile yakış­
tı rmalar yaparak Mars'a da ateş ve demircilik fonksiyonları nı
ekler. Ancak bu astrolojide çok tutarl ıdır. Mars fizik varlığıyla
savaşçıdır ancak, o her anlamdaki mücadele ve elde etmeyi
içerir. Her türlü ihtiras, cinsellik ve çıkar savaşımlarını da
temsil eder. Savaş destanı olan İliada'da Homeros Ares'ten
bu nedenlerle nefret eder. Ona, "azgın, kızgın, insafsı z", "in­
sanları n baş belası" "dönek" "insan öldüren" diye hitap eder.

1 34
Babası Jüpiter de Ares'ten hoşlanmadığını belirtir. Ares de­
mircilikte ustadı r. Babası na demir oklar dahi yapmaktadı r.

MARS VE iNSAN

Mars Gezegeni'ni Güneş potansiyelini eyleme geçiren


enerji olarak tanı mlayabiliriz. Yani egonun, bilincin, istek ve
iradenin ateşleyicisi, eylemcisi. Bir benzetme olarak Güneş'i
barut, patlayıcı Mars'ı da ateş olarak düşünebiliriz. Kişiliğimi­
zin egosal bütün isteklerini Mars'ın tavrı etkiler. Bu tavra ve
tavrı n şiddetine göre kişi eyleme geçer ya da eylemden kaçı­
nır. Mars kuvvetli, ateşleyici bir enerjidir. Kişiliğimizin cesaret
yönü, liderlik, yöneticilik, aktiflik, rekabet ve cinselliği kullan­
ma vasıfları bu tesirle etkilenmektedir. Yani Mars'ın tesirleri
öncelikle rekabetçilik, liderlik, aktif cinsel performans (Ve­
nüs'ün tersi) ve tüketmektir.
Mars'ı iyi etkiler taşıyan kişiler cesur, yöneticilik, liderlik
vasıfları gelişmiş, çalışkan, aktif, sportmen ve enerjik kişiler­
dir. Çevreleriyle iyi ilişkiler kurabilir, insanlara yapıcı ve se­
vimli davranabilirler.
Mars'ı sert etkiler taşıyan bir kimse ise, sinirli, istikrarsız,
sert, pasif veya zorlayıcı, dolayısıyla insan ilişkilerinde başa­
rısız olabilir. Mars'ın olumlu ve olumsuz etkileşimleri Güneş
ve Ay ile oluşuyorsa kişilik üzerindeki etkileri çok daha kuv­
vetli ve önemli olacaktır. Bu durumda saldırganlık ve kazalar,
yaralanmalar (Güneş ile) ve ruhsal bozukluklar (Ay ile) gün­
deme gelir. Çok sert etkilerde ölümcül sonuçlar veren kavga
ve kazalar gelebilir.

1 35
Mars Gezegeni Koç Burcu'nun yıldızıdır. Akrep Burcu'nu da
ikinci derecede temsil etmektedir. Astrolojide Mars erkeği, erke­
ğin cinselliğini, genç erkek sevgiliyi ya da eşi, erkek kardeş ve
erkek arkadaşları, sporu askerleri ve savaşları temsil eder.
Bedenin baş bölgesi üzerinde etkili olup, ateşli hastalık­
lar, kaza, ameliyat gibi durumları da belirler. En sıcak, ateş­
leyici tesirlerin başında gelir. Güneş kadar irade ve aklı etki­
leyecek güçte olmamasına rağmen, ani , sert ve etkin bir ateş
enerjisi olarak en kuwetli tutkuları , dürtüleri tetikler. Erkeksi
karakter (+) taşı maktadı r.
JÜPiTER
Mars i le Jüpiter gezegenleri
arası ndaki bölge asteroid ve toz
parçacıklarıyla doludur. Bu bölge­
ye asteroid kuşağı da denilir. Bu
bölge geçil ince karş ı mıza Gü­
neş'ten sonra sistemin en büyük
gezegeni Jüpiter ç ı kar. Çapı
1 43.000 km kadar olup kutupla­
rı ndan bas ı ktır. Saatte 45. 000
km'lik bir hızla ekseni etrafı nda
döndüğünden bir günü ekvatorda 9 saat 50 dakika kadardı r.
Dev bir gezegene göre bu çok kısa bir gün süresidir ve Gü­
neş sistemindeki gezegenler içinde en kısa gündür. Güneş­
ten yaklaşı k 777.000.000 km kadar uzaklıktadı r ve bir yılı
399 g ündür (Güneş etrafı ndaki dönüşü). Tam bir katı değil­
dir, çoğunlukla katılaşmış gazlardır. Hafif sayı labilir. D ünya­
dan hacim olarak 1 300 kat büyük olduğu halde ancak 31 8
kat ağı rd ı r. Bazen Satürn'ü bile içine alan çok geniş bir man­
yetik alan ı olan Jüpiter'in 1 6 uydusu vardır. Galileo'nun 1 61 0

1 36
yılı nda gözlemlediği 4 uyduya Galileo uyduları denilir. Bun­
lar l o, Europa, Ganymede ve Callisto'dur. lo, Ay'dan biraz
büyük, Ganymede ve Callisto oldukça fazla büyük Europa
ise biraz küçüktür. Diğer 1 2 uyduyu amatör teleskopla ince­
lemek mümkün değildir, küçüktürler. Bir burçta 1 yıla yakın
kal maktadı r.
MiTOLOJiDE J Ü PiTER
(Tanrıların ve insan ların Babası Baştanrı Zeus)
U ranos ve Kronos
soyları ndan sonra tan­
rısal kuşağınn üçüncü
hakim tanrısı Yunan
m itolojisinde Zeus'tur
(Jüpiter). Oliympos da­
ğ ı nda Tanrıların Başı
olarak h ü kü m s ü rer
"Bul utları Devşiren",
"Gök Gürü ltüsüyle Gür­
leyen", "Şimşekler
Yağdıran" Zeus. Ho­
meros onu i nsan dün­
yasına egemen ve do­
ğa güçleri n i yöneten
olarak tanı m lar. O ayrıca gücü n , akl ı n ve adaletin de sembo­
lüdür. Onun gücü çok engindir koca olimposu titretir. Diğer
tanrılar ondan çekinir, karşı koyamazlar. Çoğunlukla evlatla­
rıdır da. Öfkelendiği zaman gök yüzünden yıldırımlar yağdı­
rır, yerle bir eder ancak onlara şefkat de gösterir, kol kanat
gerer, hediyeler verir, ziyafetler d üzenler (bu tipik bir Jüpiter

1 37
karakteridir sevdiklerini ihya, sevmediklerini imha etmek).
Çapkınlı kları da boldur ve birçok çocuğu böyle olur.
Babası Kronos'u (satürn) tahtından indirerek Tanrılar
Tanrısı olarak Olympos'da hüküm sürmüştür. Kuzey Avrupa
m itolojilerinde adı Thordur. İngilizce'deki (Thursday) Perşem­
be günü Jüpiter günü olarak kabul edilmiştir.
Mitolojinin ve geleneksel astrolojinin en büyük iki gücü
Satürn ve Jüpiter'dir. Jüpiter adaleti, ahlakı , yardımı ve bol­
lukları temsil etmiştir. Astrolojik yorumlarda binlerce yıldır in­
sanlara talih ve bolluk getirdiğine inan ılan en büyük şans fak­
törünü oluşturmuştur. Bu sayılan tüm mitolojik yakıştırmaları
modern astroloji de kabul etmektedir. Ancak şunu söylemek
gerekir ki, günümüzde modern astrolojik bilgiler gezegenlerin
anlatmakta olduğumuz mitolojik-klasik fonksiyon ve görevle­
rinin yan ı na yüzlerce yeni, daha derin ve geniş fonksiyonlar­
da katmıştır. Bu tüm gezegenler için böyledir (satırlar ilerle­
dikçe bazılarını bulacaksı nız).

JÜ PiTER VE iNSAN

Jüpiter tesiri, kişisel gezegenlerle kişisel olmayan (daha


çok toplumsal etkiler taşıyan) Satürn, Uranüs, Neptün , Pluto
gibi dışsal gezegenler arasında bir fonksiyon içermektedir.
Anlaşı lacağı üzere kişisel olmayan gezegenlerin kişisel ge­
zegenlerle etkileşimi (açı yapması) veya yükselen burç üze­
rindeki etkileri kişilik üzerinde etkili olacaktır.
Güneş Sistemi'nde Güneş'ten sonra en büyük gezegen
olan Jupiter'in ilk özelliği fiziksel büyüklüğüne benzer bir şe-

1 38
kilde büyütücü özelliğidir. Bu nedenle doğum haritası ndaki
Jupiter tesirini olumlu kullanabilenler "en büyük", "en başarı­
lı", "en şanslı" denebilecek ne varsa yakalayabilirler. Örne­
ğin Yay Burcu'nun yöneticisi Jupiter'in yard ı m ettiği "en . . . "le­
ri yakalamış bazı isimleri verebiliriz. Naim Süleymanoğlu:
Dünyada en büyük ağı rlı kları kaldı rm ı ş adam. Walt Disney:
Dünyan ın her milletten çocukları n ı en çok eğlendiren , belki
de hep eğlendirecek olan adam (Disneyland'lar ve çizgi film­
leri halen sürüyor.)
Bili Gates: Dünyanı n en büyük servetine sahip olan
adam.
Aranırsa daha birçok "en" nitelikli olan Yay Burcu insan ı
ya da Jupiter etkisinden çok yaralanmış insanları bulabiliriz.
Olumsuzlukları da büyüteceğinden, sert etkilerini taşıyan bir­
çok dejenere örnekte bulunabilir.
Evet, görüldüğü üzere Jupiter çok büyük bir fırsatlar
(şans) gezegenidir. Eğitim , felsefe, yabancı dil, deniz aşırı
yolculuklar, ticaret, din J upiter'in birinci dereceden fonksiyon­
ları kapsamına girer. Ayrıca her türlü gelişme ve maddi ola­
nak da yaratan Jupiter, hukuk ve ahlakı da temsil etmektedir.
Neşe, canlılık, cömertlik, yardı mseverlik Jupiter'in etkileridir.
İyi Jupiter tesirleriyle bedenlenmiş insanlar; iyi huylu, ne­
şeli, cömert, dürüst, felsefi ve büyük hedeflere yönelen insan­
lardır. Çevrelerindekilere umut dağıtı rlar. Toplumsal amaçla­
ra yöneliklerdir, insanlara yardımcı olurlar. Haritadaki yeri ve
niteliği incelenerek Jupiter'in getireceği (ve sizin de yetenek­
li olduğunuz) fı rsatları tesbit edebilirsiniz. Nişan ve evlilik gibi
olayları da başlatabilir.

1 39
Ancak Jupiter'in sert etkileri, tıpkı yararları büyüttüğü gibi
zararları da büyütür. Bu, hem bedensel sağlık hem de psiko­
lojik yapı için geçerlidir. Beden üzerinde en çok karaciğer,
aşırı kilo, kan hastalıkları (başta tansiyon ve şeker olmak
üzere), allerjik hastalıklar ve sert etkileşim içinde olduğu ge­
zegene göre başka rahatsızl ıklar yaratabilir. Kişilikte ise tem­
bellik, sorumsuzluk, hayalperestlik, eğlence ve zevk düşkün­
lüğü, kolay kazanmaya ve şans oyunları na düşkünlük, kibirli­
lik, gösteriş merakı , aşı rı alınganlık vb. etkilere yol açabilir.
Haritadaki yerine göre bu hususlar tesbit edilip, kişilik bu aşı­
rılıklardan arındırılamazsa kişi başarı lı olamaz.
Jupiter'in vereceği fı rsatlar, kişinin öğrenerek gelişmek
yoluyla ruhsal evrimini hızlandı rması bakı mından çok yararlı­
dır. Felsefi, psikolojik ve ruhsal araştırmalar için Jupiter'den
iyi yararlanmak gereklidir. Çünkü bu yolda hem en iyi eğitim
olanakların ı , hem de iyi maddi fırsatları Jupiter verebilir.
Jupiter doğum haritasında amca ve dayıları , sosyal çev­
reyi, hukuk alanını, yüksek eğitimi, uzun yolculukları, yaban­
cıları , yabancı ülkeleri ve ticareti temsil eder ve kişinin bu
alanlarda neler yapabileceğine işaret eder.
Jupiter, Yay Burcu'nun yönetici gezegeni olup, Balık Bur­
cu'nun ikinci yıldızıdır, ikinci derecede etkiler. Jupiter erkek­
si, sıcak bir tesir taşır. Bedende karaciğer, but bölgesi, kalça­
lar etkisi altındadır. Güneş ve Mars ile iyi açı ları sağlık ve
uzun ömür verebilir.

1 40
SATÜRN
Güneş siste­
minin en güzel gö­
rünüşlü gezegeni­
dir Satürn. Halka­
ları ona müthiş bir
estetik katar. Antik
çağlarda Satürn'e
kadar bilinirdi. Jü­
piter'i andırır, on­
dan küçüktür,
benzer bulut ku­
şaklarına sahiptir.
Ancak herkes
onun büyüleyici
Halkaları ile güzelleşen halkas ı na takı p
Satürn Fotoğrafları kal ı r. Satürn ' ü n
çapı 1 20 . 500
km'dir. Güneşten uzaklığı fazladır. Yaklaşık 1 .425.500.000
km. Güneş etrafında 29,5 yıl kadar bir sürede döner. Ağı r ha­
reket ettiği söylenebilir. Ancak kendi ekseni etrafında hızlı dö­
ner, bir günü 1 O saat 1 5 dk'dır. Bu da bir Satürn yılı n ı n
25.000 g ü n içermesi demektir.
Jüpiter g ibi Güneş'ten büyük enerji alarak yayar, ancak
daha küçük olduğundan ve bilinmeyen nedenlerle enerji­
sinde önemli düşüş vard ı r (soğuma -ki bu astroloji bilgileri­
mizle çok uyuşur- soğu k sayılan Satürn enerjisi bebekte
kemik yapıları n ı n oluşmas ı n ı sağlar). Manyetik alanı Jüpi­
teri n ki nden 20 kat daha düşük ancak Dünya'nı nkinden
1 000 kat daha fazladı r.

1 41
Satürn'ün 20'nin üzerinde uydusu olduğu sanıl ıyor. Bun­
ların birçoğu çok küçük olup büyük - Titan ve birçok orta boy
uyduları vardır. Rhea ve İapetus yaklaşık 1 500 km çaplıdır.
Satürn bir burçta 2,5 yıl kadar kalı r.

MiTOLOJiDE SATÜRN
(ZAMANIN EFENDiSi KRONOS)

Yunan Mitoloji­
sinde gökleri temsil
eden Titan'lı tanrı­
lardan U ranos ile
yeryüzünü temsil
eden Geya' n ı n
oğulları olan (Sa­
türn) Kronos zama­
nı temsil etmekteydi
(astrolojide de böy­
le bir fonksiyonu
yüklenmiştir). Oğlu
Zeus kendisini taht­
tan indirene kadar
Titanların ve yeryü­
zunun hakimiydi .
K ı z kardeşi Rea ile
evliydi ve onun do­
ğurduğu bütün ço­
cukları yutmaya
Zamanın Efendisi Tanrı Kronos başlamıştı. Çünkü

1 42
onlardan birinin kendisini tahtı ndan edebileceğini sezinlemiş­
ti (nede olsa bir tanrı) . Beş evladı Kronos tarafından yutulun­
ca karısı Rea altıncı çocuğu Zeus doğunca kundağı n içinde
bir taşı sararak babasına yutturur ve Zeus'u Girit adasına
saklar. Zeus daha sonra babası Kronos'a isyan eder. Beş
kardeşini kusturarak Kronos'un midesinden kurtarır. Kardeş­
leriyle birlikte Kronos'a savaş açar. Vriareos adlı üç kardeş ve
Promitheus'un da yardı mlarıyla Kronos oğlu Zeus tarafı ndan
tahtından indirilir. Bu müthiş mücadele sırası nda yeryüzü ne­
redeyse yok olma noktaları na kadar gelir. Sonunda Zeus'un
Olimpos dağında Oniki Tanrılar hakimiyeti başlar. Baba Kro­
nos hakimiyetini yitirmiştir. Uranos ve Kronos'tan sonra 3. ku­
şak tanrı devri Zeus ile başlamıştır.
Geleneksel çizimlerde yaşlı bir adam şeklinde bir elinde
öldürücü orağıyla ve çocukları ndan birini yutarken çizilmiştir.
Yunan mitolojisinde, yeryüzünde hüküm sürerken bir yandan
da ölüm ve sonsuzluğu da işaret eder. Sonsuzlukla yeryüzü­
nün kesişmesi olarak algılayabiliriz zamanı . Yani dünya me­
kanının zaman enerjisiyle kesişme noktasıdır yeryüzü yaşa­
mı (zamanı). Soğuk, bencil ve kısıtlayıcı Satürn tüm gelenek­
sel kehanetlerde felaket, çöküşler, bitişler şeklinde yorumlan­
mıştır. Astrolojide Satürn'ün zaman, yaşlı lık, ölüm kısıtlılık,
durma etkileri de vardır ve mitolojiye uymaktadır.

SATÜRN VE iNSAN

Zodyak takı m yıldızının bu eleman ı , astrolojide çok ayrı


bir anlam ve önem taşır. Hatta birçok astroloji meraklısı Sa­
türn'den pek hoşlanmaz. Transit Satürn etkilerinden kaçınır-

1 43
lar, kimileri "keşke hiç olmasaydı" gibi sızlanmalar, şikayetler
dile getirirler. Bunun sebebini Satürn'ün fonksiyonları na ve
etkilerine bakınca anlayabiliriz. Satürn diğer gezegenlere
benzer özellikleri hiç olmayan bir gezegendir. Diğerlerinde
bazı benzer fonksiyonlar, enerjiler, tavırlar görülmektedir. Ör­
neğin Mars - Güneş ve Pluto ile, Venüs - Neptün ve Ay ile
benzerlikler taşı rlar. Hatta Merkür ikinci dereceden Güneş ile
(zihinsel faaliyetler ve akıl), Jupiter - Güneş, Mars ve Merkü­
ri ile bir yakınlık ve benzerlik (cesaret bakımı ndan Güneşle,
büyük hedefler bakım ından Mars ve öğrenim ile felsefe bakı­
m ından da Merkür ile taşı maktadı r denilebilir.)
Satürn ise kendi kendine yeterli olmak, disiplin, plan, he­
saplı hareket etmek ve hesap işleri, çevreyi organize etmek,
tedbir, kısıtlama ve güven elde etmek ve uygulama fonksi­
yonları bakımı ndan kendine özgü bir gezegendir. Dikkat edi­
lecek olursa bu fonksiyonlar insanoğlu için pek de sevimli
şeyler değildir. Yeryüzüne sadece eğlenmeye ve lüks içinde
her şeyden, istediği kadar tüketmek üzere geldiğini sananlar
için Satürn'ün "kısıtlayıcı" etkisi dayanılmaz olmaktadı r. O
aslında çok büyük ve geliştirici bir öğretmendir.
Satürn kısıtlayıcı, geciktirici bir tesirdir. Bu özellikleriyle
insanoğluna öncelikle sabrı öğretir. Sabır ise sağlam adım­
larla, imanla, bilgiyle yola devam edebilmenin temel yakıtıdır.
Satürn yere sağlam basmak demektir. Güven sağlamak, he­
saplı ve ölçülü hareket edebilmek, kalıcı ve gerçekçi olabile­
cek girişimler gerçekleştirebilmek, sorumluluk ve dayanıklılık
onun dersleriyle mümkün olur. O bunları test de eder. Zor
transitlerinde eski yaptıklarımızın çürüklerini yıkarak . . .

1 44
Satürn gezegeni kişinin doğum haritası nda iyi etkiler sağ­
lıyorsa o kişi güvenilir, istikrarlı , çalışkan bir kişidir. Uzun va­
deli tüm işlerde çok başarı lı olabilir. Yöneticilik vasfı olup, he­
sap işlerinde çok başarılı olurlar. Ailesine ve tüm sorumluluk­
larına sahip çıkarlar. Satürn babalık niteliğidir. Çevresine de
ayn ı yaklaşı m la yaklaşır, kalıcı kazanımlar sağlarlar.
Satürn eğer kişinin doğum haritasında sert etkiler alm ış­
sa kişi, bu yaşamında ciddi sıkıntı ve mücadeleler yaşamak
zorundadı r. Karmik derslerin neler olacağı n ı özellikle Satürn
ve Pluto gibi gezegenler, Güneş konumuyla bağlantılandırıla­
rak görülebilir. Sert Satürn etkileri taşıyan kimse güvensiz,
acı masız, soğuk, egoist, neşesiz, zorba, depresif, maddeci
ve pinti olabilir. (bu açı lar özellikle Güneş ve Ay ile ise tüm
ilişkilere yansı r.) Satürn'ün Güneş ile yapacağı sert açılar,
çok olumsuz bir baba, babanın erken kaybı ya da sağlıksız
bir baba ve hem genetik olarak babadan hem de kendi fizik­
sel özelliklerinden dolayı sağl ık sorunları na işarettir. Beden
enerjisi düşük olur. (Satürn Güneşin enerjisini kısıtlıyor. ) Ne­
şesiz ve yaşama isteği, yaşamdan keyif alma yönü de az ola­
cağından sağlık çabuk bozulur. Satürn, yaşlı l ı k dönemini ve
yaşlanmayı da temsil eder. Satürn tesirini birçok bakımdan
Jüpiter'in karşıtı olarak kabul etmekte yarar vardır. Örneğin
Jüpiter fonksiyonları ndan büyüme - kısıtlamaya, felsefe -
maddi değerlere, sonsuzluk ve metafizik - zamana, neşe -
karamsarlığa, cömertlik - eli sıkılığa, atılganl ı k - durağanlı­
ğa, artış - eksilmeye dönüşmektedir. Satürn çok iyi açı larla
desteklenmezse, tek başına doğum haritasındaki konumuna
göre bu anlamlara dönüşür.

1 45
Oğlak Burcu'nun yönetici gezegeni olan Satürn, soğuk bir
enerji taşıyan erkeksi karakterli bir tesirdir. Resmi daireleri,
hükümeti, toprak ve emlak işlerini , mali işleri ve yaşlıları tem­
sil eder. Vücudun kemik yapısını, eklemleri, dişleri, cildi ve
saçları etkilemektedir.

URANÜS

1 78 1 yılında William
Herschel'in izlerken bul­
duğu ve kuyruklu yıldız
sandığı gezegen Ura­
nüs'tü. Satürn'den çok
daha uzaktaydı (o tarih­
lerde Satürn'e kadar
Gü neş Sistem i geze­
genleri bilinmekteydi).
Güneşe 2.867.000.000
km kadar uzakta olup bir
yılı (dönüşünü) 84 yı lda
tamamlar. Soluk mavi-yeşilimsi bir rengi olan bu yıldıza, ne
Herschel'in adı , ne de Herschel'in Kral 1 1 1 . George'a ithafen
Georgium Sidus (George Yıldızı) adı kabul edilmedi ve (ne
hikmetse) mitolojide göğü ((uzayı) temsil eden (astrolojide de
böyle) tanrı Uranos'un adı verildi. Evet Uranüs adı alan an­
cak sembolünde kaşifi Herschel'in "H" harfi bulunan gezegen
devlerden biridir. Jüpiter ve Satürn'den küçük Dünya'dan çok
büyüktür. Sudan yoğun olup yatay bir eksene sahip olan ve
o nedenle de dikey dönen tek Güneş sistemi gezegenidir.
(98o lik eğimle döner). Halkası siyah ve dardır. Jüpiterin hal-

1 46
kası parlak ve buzludur ancak bunlar Satürnkilerle kıyaslana­
mayacak kadar sönük ve dardır.
Uranos'ün hemen hemen hepsi küçük 1 51 uydusu tespit
edilmiştir. En büyükleri Titania'nın çapı bile 1 578 km'yi geç­
memektedir.
Uranüs'ün manyetik ekseniyle dönme ekseni de farklıdır.
Astrolojide de aynen böyle olup U ranüs farklılık, egzantriklik
ve sapma demektir, diğer fonksiyonlarından önce. Bir burçta
ortalama 7 yıl kadar kalır.

MiTOLOJiDE U RANÜS
(GÖKYÜZÜ TANRISI U RANOS)

Uranüs gökyüzünün sınırsız egemenliğine sahip olan


Gökyüzü Tanrısıdır. (astrolojide de uzayı, uzay çağını ve ast­
rolojiyi de temsil etmektedir) Mitolojideki ağırlığı ve etkisi az­
dır. Çünkü kendi hükümranlığı ndan sonraki hükümranlıklar
daha yaygın ve etkin bir şekilde mitolojinin konuların ı içer­
mektedir. Ağırlıklı olarak mitoloji, oğlu Kronos'un (2. hüküm­
ranlık dönemi) da tahtı ndan indirilmesiyle başlayan Tanrı Ze­
us dönemini (3. hükümranlık dönemi) kapsamaktadır.
Gök Tanrısı Uranüs, Yeryüzü Ana Tanrıçası Gea ile evle­
nir ve böylece Kiklopes, Titanes ve Gigantos denilen ilahi
varl ıklar doğmuştur. Bu ilahlar da erkekli ve dişili cinsiyetler­
de idiler ve aralarında evlenerek çoğaldılar. Mitolojinin ası l ai­
lesi U ranos - Gea çiftinin herbiri Titan olan Rea, Tithis, Thia,
Fivi adlı dört kızı ile Kronos, Okeanos, İperionn ve Kios adlı
çocuklarıyla oluşmaya başlamıştır. Oğullarından Kronos,

1 47
Uranüs'ü tahtından indirir ve Baş Tanrı olur. Ancak aynı
şeyi onun oğlu Zeus'da kendisine yapacaktır.
Astrolojide uzayı ve astrolojiyi (yıldızların ve uzayın ilmi)
temsil eden bu gezegene keşfedildiği zaman mitolojinin Gök­
yüzü Tanrısın ı n (Uranos) adı n ı n verilişi hiç de tesadüf değil­
dir. Ancak bu adı verenler bunun farkında bile değillerdi.

URANÜS VE iNSAN
Uranüs gezegeni farklılığın, bireyselliğin, yeniliğin, icatla­
rın, devrimci ruhun ifadesi demektir. Keşfedildiği 1 781 yı lın­
dan itibaren dünyada çok önemli sosyolojik gelişmeler ol­
muştur. Fransız Devrimi ve Sanayi devrimi başlamış ve bu
yıllardan sonra dünya teknolojik devrimler sürecine girmiştir.
Elektroniğin ve yeni icatların tetikleyicisi U ranüs yeryüzünü

1 48
bu enerjilerle besleyip, günümüzün bilgisayar dünyas ı n ı n
sembolü olmuştur.
Kova Burcu'nun yönetici gezegeni Uranüs, Kova çağı n ı n
nasıl b i r geleceğin hazı rlandığının da işaretçisidir.
Uranüs Gezegeni kuvvetli elektriksel bir enerji taşı makta­
dır. Kendi ekseni etrafı nda dikey olarak (diğer gezegenlerden
farklı ) döner. Bu özelliğini Kova Burcu insanı nda ya da U ra­
nüs etkisi kişiliğinde çok kuvvetli olan insanlarda onları farklı,
isyankar, yaratıcı yaparak göstermektedir. Kova Burcu'ndan
olan insanları öncelikle farklılıkları n ı n farkı ndadı r. Onların ek­
santrik, kendine özgü elektriğini hemen hissedebilirsiniz.
Uranüs Gezegeni, kişinin bireysellik yönünü öne çıkartır.
Kişiye pratiklik, yaratıcı l ı k, yenilikçilik gibi fonksiyonlar verir.
Uranüs bir anlamda özgürlük kavramıyla da özdeşleşir. Ta­
buları , kal ıpları yıkmak, sınırları aşmak, yenilik peşinde koş­
mak ancak özgürlükle gerçekleşebilir. Uranüs, evrensel de­
ğerlerin ileri boyutlara taşı nması nı sağlar. Çünkü U ranüs,
uzay, devrimler, icatlar, astronomi, elektronik ve astroloji
alanlarını yönetir. Tüm bunlar insanlığın geleceği demektir.
Astrolojik kimliği iyi bir Uranüs etkisi taşıyan kimse, yara­
tıcı, titiz, çalışkan, becerikli bir yapıya sahiptir. Çabuk adap­
te olan, dürüst ve idealist yapısıyla kendini geniş kitlelere
sevdirir ve çok başarı lı olur. Genelde yenilikçi, aile hayatın­
da ise gelenekçidir.
Eğer U ranüs sert etkiler almışsa kişilikte bazı dengesizlik­
ler, istikrarsızlıklar görülebilir. Özellikle de Güneş ve Ay sert
Uranüs etkisi almışsa kişilikte ciddi dengesizlikler yaratabilir.
"Sapma" demek olan U ranüs tesiri kişinin bilincinde ya da bi­
linç altında ve duygusal yapısında istikrarsızlıklar, dengesiz-

1 49
likler yaratabilir. Güneş ile sert açı varsa sinirli, istikrarsız,
egoist, çabuk yön değiştiren, iradesiz bir yapı olur. Güneş'in
bireyin kendisini anlamlı bir şekilde ifade ederek başarı lı bir
yaşam geliştirmek demek olan fonksiyonların ı tam olarak ye­
rine getiremez. Gerginlik ve huzursuzluk sağlığı bozar. Ayrı­
ca bedensel olarak fazla bir elektrik yüküne de işaret ettiğin­
den kaza rizikosu da yüksektir. Güneş ile Uranüs'ün sert et­
kileşimi, sinirli, sert, egoist ya da evladından uzak yaşamış ya
da uzak durmuş ya da erken yaşta ölerek evladı üzerinde
ciddi bir şok etkisi yaratmış bir baba varl ığı demektir. Tüm
bunlar kişinin bilinci iradesi, istikrarı ve kendine olan güveni
üzerinde olumsuz etkiler yaratmıştır.
Uranüs'ün Ay ile sert etkileşimi ise kişinin psikolojik yapı­
sını zedelemiştir. Annesinin huzursuz, sinirli, dengesiz yapısı
ya da eşi ile, çevresiyle yaşadığı olayların kişiliği üzerinde ya­
rattığı gerginlikler çocuğu anne karnı ndayken olumsuz etkile­
mektedir. Daha sonra çocukluk ve gençlik dönemlerinde de
annenin huzursuz yapısı kişiyi etkiler. Bu etkiler o insanı da
gergin, hızlı duygusal ve psikolojik değişimler yaşayan, hu­
zursuz ve alıngan bir yapıya dönüştürür. Farklılık ve sapma
etkisi bilinçaltını özellikle bu yönlerden uyararak, kişinin ruh
hallerinde, dürtülerinde h ızlı değişimler ve dönüşümler yara­
tır. Ay ile Uranüs arasındaki böylesi sert etkileşimler ciddi psi­
kolojik bozukluklara kadar gidebilir. Eğer başka gezegenlerle
de desteklenen sert Uranüs ve ay açıları da varsa adaptas­
yon (Ay) bozuklukları, duygusal karmaşa ve ani ruhsal deği­
şimler, cinsel sapmalar, ruhsal doyumsuzluklar, hileler, şüp­
heler, fobiler, panikler, ruh hastal ıkları n ı n çeşitli türleri şeklin­
de kendini gösterir.

1 50
Görüldüğü g ibi kişilik yapısını en fazla bozan , dengesiz­
leştiren, aşırılı klara, s ı n ı r tan ı mazl ı klara götürebilecek etki­
ler Uranüs ile olmaktadır. Güneş ve Ay'ı n fonksiyonları n ı
hiçbir gezegen b u kadar sert ve ciddi şekilde saptı ramaz,
dengesizleştiremez.

NEPTÜN
1 800'1ü yıllarda astro­
nomlar Uranüs'ü inceleye­
rek bir başka gezegenin de
Güneş sisteminde olması
gerektiğini düşündüler, he­
sapladılar ve sonunda da
gözlemlerle buldular onu.
Le Verrier 1 846 yılında bu
gezegeni tespit etmiştir. Ve
astronomlar isim üzerine
tartışıp (her ne hikmetse -
yine aklı n alamayacağı bir şekilde bu gezegenin Balı k Burcu
yönetici yıldızı Neptün olduğunu bildiler). Roma mitolojisinin
Deniz Tanrısı Neptün'ün adını verdiler (Yunan'da Poseidon).
Neptün Uranüs'ten çok az küçüktür. Fakat daha yoğun
ve ağ ı rdır. Güneş etrafı ndaki turu 1 64,8 Dünya Yıl ı 'd ı r. Ek­
seni Dünya'nınkinden 5 derece fazla eğik olup bir günü 1 6
saat 7 dakikadı r. Uranüse göre daha sıcak bir enerjidir ve
çok daha hareketlidir (Astrolojide de Uranüs soğuk elektrikli
bir enerji olup Neptün ise çok daha sıcak ve nemlidir) . N ep­
tün yüzeyinde müthiş rüzgarları n estiği, bunların saatte 1 1 00

1 51
km'ye kadar çıktığı tespit edilmiştir. Uranüs'ten daha net
olan 5 halkası bulunmaktadı r. (Çok uzak olduğundan teles­
kopla izlenemez). Neptün'ün en büyüğü Tritan olmak üzere
8 uydusu vard ı r. Jüpiter'in "Kırmızı Leke"sine (sürekli fırtı­
nalı bir alan) karşın koyu belirgin bir lekesi vardır - "Büyük
Karanlık Leke" . Metan ve su ağırl ıklı olup yörüngesi bazen
onu Pluton'dan da uzağa götürmektedir.

MiTOLOJiDE NEPTÜN
(Denizler Tanrısı Poseldon)

Denizler Tanrısı N eptün , Satürn (Kronos) ve Cybel'in


( Rea) oğlu olup Jüpiter ve Pluton ile kardeştirler. Gençliğin­
de kardeşi Zeus'a karşı bir
suikast düzenlendiği için
Oli mpos'tan kovul muştur.
İ nsanlar arası nda yaşama­
ya mahkum edilen Poseid­
don Truva kentinin duvarla­
rı n ı örerek sulara karşı ko­
runmasını sağlamış, büyük
sefaletler çekmiştir (astro­
lojide sert Neptün açı ları da
böyledir) . Daha sonra Zeus
tarafından affedilir. Yeryü­
zünde denizlerin hakimiyeti
kendisine verilip Denizler
Tanrısı olmuştur. Denizle­
rin dibinde sarayında otu-

1 52
ran , İfestos gibi çirkin olan bu tanrı elinde üç dişli bir çatal ta­
şır, kardeşi Zeus gibi aniden öfkelenince bu çatalla kayaları
parçalar, denizlerde fırtınalar, depremler yaratırdı (astroloji­
de Neptün - su baskın ı , sel ve boğulma olayları n ı da göster­
mektedir). Atları da onun yarattığı rivayet edilir ve denizler
üzerine çıkıp altın yeleli atları n çektiği arabasıyla dolaşı rd ı .
Balık Burcu insanları nın h e r zaman saklı , belirsiz, net olma­
yan bir yanları yı ldızları Neptün'ün denizlerin altındaki sara­
yı nda kendi aleminde büyülü, masalımsı ve saklı yaşamıyla
çok benzeşmektedir.

NEPTÜN VE iNSAN

Astrolojik kimliğimiz üzerinde çok önemli ve çeşitli etki­


leri olan bir başka gezegen de Neptün'dür. İ nsan ı n psikolo­
jik yapısı n ı , özellikle de sezgi ve hayal g ücü , his dünyası ve
her türlü duygusal etkileşimleri üzerinde etkili olarak yöne­
ten büyük bir tesir. Ruhsal potansiyelimiz, bilinçaltı ve hisler
dünyamızla teması bakı m ı ndan Ay'a, psikolojik ve duygusal
tatminler, sanatsal esin ve yaratıcı lık bakı m ı ndan da Ve­
nüs'e benzetebiliriz.
Astrolojide Neptün'e yakıştı rı lan ilk tanı mlama "hayaller
yıldızı" şeklindedir. Bunda doğruluk payı yüksektir. Çünkü
Neptün tüm sezgi ve hislerin, ilhamları n, rüya ve beklentilerin
belirleyicisidir. Tanı mlanamayan birçok alg ı n ı n da yaratıcısı
olmaktadı r. Örneğin medyumluk yeteneklerini de Neptün yö­
netmektedir. Bu nedenle de Neptün'ün yönettiği Balık Burcu
insanlarında gelişmiş spiritüel yeteneklere rastlanır. Neptün

1 53
mistisizmi de yönetmektedir. Hz. isa'nın da misyonunu ger­
çekleştirdiği "Balık Burcu Çağı" böyle bir çağ idi.
Neptün'ün temel fonksiyonları şunlardır: Rafine etmek,
soyutlamak, sezgi ve hayal gücü kullanmak, ruhsal güçlerin
harekete geçirilmesi (spiritüel fonksiyonlar), esinlenmek ve
yaşamın ruhsallıkla olan bağlantıları. Rafine etme fonksiyonu
somut, maddesel gerçekleri algılama ve tan ı mlamada devre­
ye girerek insanları n hayatı, ilişkileri ve madde alemini kendi­
ne özgü bir şekilde algı lamasını sağlamaktadır. Buradaki saf­
laştırma eylemini vurgulamak gerekir. Daha arı, daha temiz,
daha üstün bir nitelik aramadır bu. Bu durumda Neptün etki­
si kuwetli olan kişiler, (özellikle de Balık Burcu insanları) bek­
lentilerine, aradıkları şeylere öncelikle bu yönleriyle bakacak­
lardır. Toplumca genel kabul görmüş, alışılmış beklentiler ve
yaklaşımlar değildir bunlar. Eğer kişideki bu rafine etme özel­
liği, olumlu, özgün bir yaratıcı lıkla ifade buluyorsa, o kişi çok
başarıl ı olabilir. Zarif, kibar, uyumlu, sezgilerini ve hayal gü­
cünü hayatı na aktarabilen özgün bir kişilik olur. Rafine etme,
saflaştırma bir tür soyutlamadır da. Bu soyutlama yeteneği
belli bir dozda bir yaratıcılıkla birleşirse, her alanda çok fark­
lı düşünen, başarı l ı , çok farklı algılayan ve bunları topluma
yansıtan iyi bir sanatçı, bilim adamı ve iyi bir spiritüalist ola­
bilme şansı demektir. Ayrıca o kişinin ruhsallıkla bağlantı ları
da çok verimli çalışır. Ruhsal bağlantı larını iyi kurarak kendi
evrimini büyük bir hızla yaşayabilir. Venüs gezegeni'nin okta­
vı (üst düzey ifadesi) olarak kabul edilen Neptün gezegeni
onun gibi salt dünyevi değildir.

1 54
Venüs gibi direkt olarak kişinin aşka bakış ı n ı , cinselliği,
hayattan beklentilerinin somut şeklini, niteliğini belirlemeyip
o kişinin ruhsal yapısında bazı melekeler yaratarak dolaylı
olarak uzun bir süreç ile etkiler oluşturur.
Bu derin tesirler kişinin, tüm sezgilerini, duyu dışı algıları­
nı, hayal gücünü, esinlerini ve düşlerini etkileyerek ruhunun
derinliklerine işlemektedir. Venüs etkileri kısa süreli değişim­
ler yaratı rken Neptün etkileri uzun dönemli tesirlerle hayatın­
da dönemler yaratır.
Venüs'ü, evrensel, ruhsal ve derin psikolojik boyutları
olan Neptün tesirlerinin dünyevi ve pratik şekli ve bir tür uy­
gulan ış kategorisi olarak algılayabiliriz. Bu tesirlerin doğru
uygulanış kategorilerini Merkür ve Mars da yansıtı r. Örneğin
Merkür ile ifade edilen Neptün tesirleri edebiyat, felsefe ve
konuşma ve medyumluk ile ortaya çıkar. Mars ile de dans,
spor, mistisizm veya spiritüalizmle ifade bulabilir.
Neptün-Güneş etkileri iyi olan bir kişi, tüm bu saydığımız
etkileri en yapıcı, en üst düzeyde uygulayabilen bir astrolojik
kimliğe sahiptir. Kitleleri etkileyebilecek büyük bir tanrısal po­
tansiyele sahip demektir. Bu potansiyel büyük bir sanatçı ya
da ruhsal lider şeklinde kendini gösterebilir. Tabii ki Ay' ı n
olumsuz etkileriyle engellenmediği, hatta diğer güçlü Jupiter,
Satürn, Uranüs veya Pluto etkileriyle desteklendiği bir astro­
lojik kimlikten söz etmekteyiz. Eğer Güneş Neptün'den olum­
suz etkilenmişse kişi, ruhsal bir karmaşa ve bulanıklık yaşa­
yacak ve iradesini yeteri kadar kullanamayacaktır. Bunu bi­
raz açarsak şu durumları tespit ederiz: Kişi dış dünyayı ve
ilişkileri çok fazla soyutlamaktadır, çok saf, rafine bir dünya

155
aramaktadı r. Ve his dünyası, sezgileri ve hayalleri netleşme­
mekte, bir karmaşa yaratmaktadır. Tüm bunlar, Güneş'in ira­
desin i kullan mamak ya da elde ettiklerinden tatmin olmamak­
tır. Bazı sert açılar iradeyi ve aklı yeterince kullanamamak
şekli nde görülür. Daha hafif durumlarda ise Güneş fonksiyon
göstermekte, kişi akıl ve bazı girişimler yoluyla birçok şeyi
başarmakta (bazen çok büyük şeyler bile başarabilmekte)
ancak, tatminsizlik hissi egoyu rahatsız etmektedir. Bu du­
rumlarda kişi, tercihlerinin doğru olup olmadığı ndan çok emin
değildir. Yaşam biçiminin, işinin, eşinin, dostları n ı n doğru ki­
şiler olup olmadığı ndan kendisini mutlu edip etmediklerinden
tam olarak emin olamamakta, dolayısıyla da tatmin olama­
maktadı r.
Neptün'ün olumsuz fonksiyonları nın bazı sonuçları şu şe­
killerde de kendini göstermektedir.
- Gerçekleri reddetme, gerçeklerden kaçma, kedi iç dün­
yasına kapanma (sert açılarda intihar) eğilimi.
- Maddi ve manevi bağımlılıklar; uyuşturucu, alkol, para
veya cinsellik konularında aşırılıklar, bağımlılıklar, (kişilere
bağımlılık, gerektiği zaman kişiden, olaydan kopup yeni
adımlar atamamak).
- Sığınma arayışları . Kişi tatminsizliklerin i aşamamaktan,
hedeflerini net görememekten, aklını ve iradesini yeterince
kullanamamaktan dolayı güçlü kişilere sı ğınma isteği duyabi­
lir. Tüm bu sorunları , kendi adına iradesine ve gücüne inan­
dığı bir kişiye devrederek kurtulma isteğiyle bu olmaktadı r.
- Kendisini tanı mlayamamak. Kendi kişiliğini, yetenekleri­
ni, özgün yapısı n ı , yaşamı nda egosunun hangi alanda ne gi-

1 56
bi bir tavırla, ne gibi deneyimlere yönelmesi gerektiğini algı ­
layamamak, hissedememek, netleştirememek.
Bu sert Neptün tesirleri, şiddetine göre ve Neptün'ün kişi­
nin doğum haritasındaki konumu bakı m ı ndan hayatı nın han­
gi alanları nda daha etkili olduğu da dikkate alınarak bakıldı­
ğında eğer Güneş ile oluşmakta ise kişinin iradesi ve bilinci
üzerinde etkili olacak, dünyevi-gözle görülebilen her uğraşı n­
da izlenebilecektir. Tüm bunlara zayıf bir baba kimliği yol aç­
mış olacaktır. Böyle durumlarda alkolik, tembel, iradesiz bir
baba ya da baban ı n çok küçük yaşlarda kaybı veya çocuğun
hayatında varlığıyla yokluğu belirsiz denecek kadar ilgisiz, ki­
şiliksiz bir baba karakteri söz konusudur. Sonuçta kişiliğin ba­
ba sevgisi ve ilgisi ile elde edilebilen en önemli yönleri eksik
kalmakta, gelişememektedir. Kendine güven, irade, neşe,
yaratıcı lık, mutluluk, cesaret ve aklın verimli kullan ılışı (Gü­
neş fonksiyonları) .
Neptün gezegeni eğer kişinin doğum haritası nda Ay ile
sert açılar yapmışsa; tüm bu olumsuz etkiler kişinin ruh yapı­
s ı n ı , iç dünyasını zedeleyecektir. Psikolojik yapı bozulacaktır.
Kişi, duygusal karmaşa, bulanıklık, duygusal zayıflıklar ve
tatminsizlikler yaşayacaktır. Zaman içerisinde, kişinin psiko­
lojisi tanındıkça ya da uzun bir süreç sonucu birikip, birden
ortaya çıkan belirtilerle anlaşılır. Ay, ruh halini ve bilinç altını
oluşturduğundan olumsuz Neptün etkileşimi (duygular, ha­
yaller, soyutlamalar) ile birleşince kişinin psikolojisini çok de­
rin ve kuvvetli bir karmaşaya sürükleyebilir. Duygusal kaoslar
şeklinde kişiyi içerden sarsmaktadır. Kişi aktif görünse dahi
ruhsal bakımdan dengeli ve huzurlu değildir.

1 57
Tüm bunlar Neptün ve Ay'ı n hem kendi aralarındaki
olumsuz etkileşmenin, hem de diğer gezegenlerin etkilerinin
gücü oranı nda kişinin psikolojik yapısını etkileyecektir. Çok
sert etkiler kişiyi derin kaoslara, mutsuzluklara, kaçış ve ba­
ğımlılıklara ve kolayca intihar girişimlerine sürükleyecektir.
Bu durumlarda da annenin kişinin ruh halini olumsuz etkiledi­
ğini söyleyebiliriz. Güçsüz, sömürülen, silik bir anne karakte­
ri ya da psikolojik sorunları olan hasta bir anne veya çocuğun
ruhsal yapısına olumlu katkılar sağlamaktan uzak bir anne
söz konusudur. Küçük yaşta ölen ya da çocuğundan uzak ka­
lan bir anne de ayn ı etkileri yaratmaktadı r.
Görüldüğü gibi Neptün'ün Güneş ve Ay ile olan olumsuz
etkileşimi kişide bir boşluk yaratmaktadı r. Bu boşluk hissiyle
yetişen kişilerde bir bulanıklık, bir tatminsizlik, iradesizlik ve
bağımlılık görülmektedir.
Bu nedenle bu insanlar ya kendilerini kandırmakta ya da
kand ırıl maktalard ı r. Bu kandı rışlar çeşitli biçimlerde olabilir.
Örneğin hayatı ve gerçekleri kendine göre aşırı duygusal ya
da gerçek dışı beklentilerle ve red edişe kadar varan bir an­
layışla kendini gösterebilmektedir. Bir başka yapay tatmin yo­
lu da alkol ve uyuşturucu olabilir.
Anne ve baban ı n sevgisizlik, zayıflık, sağlıksızl ık, ilgi­
sizlik gibi özellikleriyle oluşan bu boşluğu başka insanları n
ve dü nyevi başarı ların verecekleri şeylerle doldu rmak
mümkün olmamaktadı r.
Astrolojide Neptün . büyük beklentileri, duygusal tatmin­
leri, idealleri, sanatı, ruhsal yetenekleri, deniz aşırı yerleri
ve denizleri, uyuşturucuları , zehirlenmeleri, boğulmaları yö­
netmektedir.

1 58
PLUTO

Güneş Sisteminin 9. ve son


gezegeni (ki bu nokta bazı astro­
nomlarca tartışılmakta ve Pluto­
nun sistem e ait olmadığı ileri sü­
rülmektedir) Pluto 1 930 yılında
keşfedilmiştir. Amerikalı astro­
nom T.J.J. See'nin Bilgelik Tanrı­
çası Minerva önerisi yerine Vene­
tia Burney adl ı bir İngiliz öğrenci-
nin önerdiği (yine "kaderin" hari­
kulade cilvesi burada da mükemmel bir iş yapıyor ve tüm ast­
rolojik fonksiyonları n ı n mitolojik karşılığını bulmuş oluyor) Ye­
raltı Tanrısı Pluton (Hades) ismi kabul ediliyor. Bu gezegen
astrolojide temsil ettiği ölümün ve yeraltı dünyasının çağrış­
tırdığı şekilde karanlık ve dondurucu derecede soğuktur.
Pluto yörüngesi Güneşin tam Merkezliğine göre değildir, ya­
ni bazen Güneşe daha yakın olan Neptün'den daha yakın
olabilmektedir. Ancak yörünge düzlemleri 1 70'den fazla oldu­
ğundan çarpışma tehlikesi yoktur.
Pluto çok küçük bir gezegendir. Çapı 2.300 km olup D ü n­
ya'dan 6,4 Merkür' den ise 2,2 kat küçüktür. Bir dönüş periyo­
du 6,38 gündür. Yegane uydusu Charon kendisine yakın bir
büyüklükte olup ( 1 2 1 1 km) dönüş peryodu da yakındır (6 gün
9 saat). İki gök cismi ayn ı hareketi yapmaktadır. Bu nedenle
Pluton'un bir yüzünden bakılı nca Charon hareketsiz, asılı bir
cisim olarak izlenecek, öteki yüzünden ise hiç görülemeye­
cektir. Pluto'nun dönme ekseni Uranüs'ü andırır şekilde bir

1 59
eğikliğe sahiptir. Yoğunluğu suyun iki katıdı r. Yüzeyi Metan
ve Nitrojen buzlarıyla kapl ıdır. Nitrojen ve Karbon monoksit
ağı rlıkl ı bir atmosferi vardır ve kalı n sayılır. Bu soğuk geze­
genin (-230oC) önümüzdeki yüzyıl içersinde atmosferinin
donma olasılığı kuwetlidir. Şu anda uzaklığı dolayısıyla uzay
projelerinin dışında kalan Güneş sisteminin en meçhul ve en
yalnız (astrolojik karakterine benzer bir halde) gezegenidir.

MiTOLOJiDE P LUTO
(Ölüm ve Ahieret Tannsı Hades)
Kronos ve Gea' n ı n oğlu,
Zeus ve Poseidon'un kardeşi­
dir. Hades, Zeus'un kızı Perse­
foni'yi Ahirete kaçırarak evlen­
miş ve onu Ahiret Kraliçesi ilan
etmiştir. Persofoni daha sonra
kardeşi Afrodit ile birlikte Ado­
nis'e aşık olur. İki kız ı n ı n da
üzülmesine gönlü razı olmayan
Zeus Adonis'in bahar ve yaz
aylarında Persefoni'nin yanın­
da kalmasına izin vererek onla­
rı barıştırı r.
Ölümü temsil eden Hades ayrıca ahireti ve yeraltını da
temsil etmekteydi. Ahiret denilen gökyüzü ve yeryüzü meka­
nın hükümranlığı onundu. Bu mekan kendi içinde farklı böl­
geleri, nehirleri olan ve mitolojide de genişçe tan ı mlanan bü­
yük bir dünya idi adeta. Bu bölümlerden geçmek, bölümlerde
yargılanmak gibi durumlar Ahiret hayatını içermekteydi . An-

1 60
cak Tanrı Hades ölümle yaşam arası ndaki dengeleri koruyan
adil bir ilahtı . Tanrısal bir iş yapıyordu. Astrolojide de böyle­
dir. Pluton ölüm, yeniden doğum ve bu ikisinin arası ndaki bir
fonksiyon olan cinselliği de kapsar. Tanrısal (dünyevi olma­
yan) bir enerjidir.
PLUTO VE iNSAN

Zodyak Sistemi'nin son elemanı olan Pluto çok etkin ve


çok güçlü enerjisiyle bu sistem içerisinde oldukça önemli gö­
revler üstlenmektedir.
Pluto astrolojik etkileri bakı m ından Mars, Uranüs ve hat­
ta Güneş ile benzerlikler taşırken, ayn ı zamanda kendine öz­
gü fonksiyonları da olan bir gezegendir. Mücadele, azim , hırs
ve cinsel fonksiyonlar bakı m ı ndan Mars ile; irade, kendine
güven, girişim yeteneği gibi fonksiyonlar bakım ı ndan Güneş
ile; sert, yıkıcı, yenilikçi ve değiştirici özellikleri bakı mından
Uranüs ile benzerlik gösterebilir. Görüldüğü üzere Pluto çok
yönlü özellikleri olan bir gezegendir. Pluto enerjisi derinden
işleyen soğuk bir enerjidir. Bu enerji, astrolojik kimliğinin hem
bilinç ve bilince bağlı fonksiyonlarına, hem de bilinçaltı ve psi­
kolojik dünyasına etki eder.
Pluto insan ın, kendini tanı masına ve hedeflerin seçimine
Güneş'e benzer bir şekilde etki eder. Ayrıca yine Güneş'e ve
Mars'a benzer bir şekilde o hedefe yönelişinde cesaret, irade
ve rekabet gücü katar. Hedefleri başarıyla yakalamak yolun­
da Güneş'e Mars gibi etkin bir katkısı olabilir. Yaln ız şu var ki,
Mars'tan çok daha yavaş ve derin ancak dönüştürme ve ge­
liştirme bakımından çok daha güçlü bir enerjidir. Mars etkisi
ani, sert, h ızlı ve şiddetlidir. Çoğu zaman bu haliyle Mars et­
kileri de kalıcı sonuçlar yaratabilir (başlatma, bırakma, kavga,

161
tartışma, yaralama, savaş, kaza, ameliyat, ölüm vb.) Pluto
enerjisinin açığa çıkışı ise farkl ı bir özellik taşır. Pluto önce o
kişinin bilincinde yarattığı etkileşimlerle ve psikolojik yapısın­
da uyandırdığı tesirlerle hazı rlamaktadır. Bu hazı rlayış tutku
yönünün, başarı yönünün, çözümleme aşma, kuvvetli tatmin
arayışları nın uyarı lması demektir. Bu tutku ve h ı rslar maddi
de olabilir, manevi (toplumsal hizmetler, hayır işleri, siyasal
ya da ruhsal amaçlı idealler vb.) de olabilir.
Pluto tesiri belirli bir süre kişiyi bu yönlerde etkiler, hazı r­
lar, sonra da gerekli koşulları ona sunar. Yani bir süreç işidir
bu. Mars gibi bir anda olmaz ve kısa sürmez. Ağır giden bir
gezegen olduğundan en az bir yıl kadar, kişiyi hazırladığı ko­
şullarla başbaşa bırakır. Ne kişi o anda almış olduğu yoğun
uyarımdan kendini uzaklaştı rabilir, ne de o koşullar kendisin­
den uzaklaşır. Ya o iş iyice algılanarak kolayca tamamlana­
cak ya da aksi takdirde kişilik o alanda önemli bir başarısız­
l ı kla karşılaşacak. Bu başarısızlık ileride tamamlanmak üze­
re (bu yaşamı nda ya da diğer bir yaşamı nda) bir karmik borç
şeklinde kişiye mal olacaktır. Çünkü kişi o noktada dersini öğ­
renmemiş, başarılı olup çok önemli bir eksiğini tamamlaya­
mamıştır.
Pluto'nun fonksiyonları nı sıralarsak, maddi veya mane­
vi güç elde etmek, aşmak (trenscendantal) , deşifre etmek
(açığa çıkarmak, sergilemek), manipülasyon (kuvvetli yön­
lendirme), doğum-ölüm ve ikisinin ortasındaki cinsellik ve
yeniden doğuştur.
Pluto'nun maddi ve manevi güç elde etme özelliklerini ve
bu noktada Mars ve Güneş'le olan benzerliğini gördük. Bu
noktalarda manipüle etme fonksiyonları da devreye girmek­
tedir.

1 62
Pluto dönemleri ilginçtir. Çünkü yıkıcı, değiştirici, yeniliğe
mecbur edici zor transitleri dışı nda olumlu transitleriyle getir­
diği yenilik ve olanaklarında s ı n ı rlı bir süresi olacaktır. Çünkü
Pluto sürekli değişim-dönüşümdür (ölüm-yeniden doğum).
Pluto Gezegeni'nin çok kuvvetli bir çekim (cazibe) enerji­
si ve metafizik bir manyetik gücü (hipnotik, telekinetik vb.) bu­
lunmaktadır. İşte bu enerji kişinin astrolojik kimliğinde kuvvet­
liyse (Az ya da çok her Akrep Burcu'nda yıldızı Pluto'dan do­
layı vardır). İnsanları kolayca etkileyip manipüle edebilir. Kit­
leleri peşinden koşturan insanlarda bu özellik öndedir Akrep
Burcu. Türkiye'de liderlerin çoğu Akrep Burcu'ndandır. Pluto
Gezegeni'nin en önemli bir fonksiyonu da deşifre etmektir.
Bu fonksiyon, insanların kenndi varlıklarını çözebilmesinde,
başka insanların iç dünyaların ı algı lamakta ve yaşamın tüm
ruhsal ve manevi boyutlarıyla çözümlenmesinde yardımcı ol­
maktadı r. Bu fonksiyonların yanına aşma fonksiyonunu da
koyduğumuzda, Pluto'nun ilahi yasaları anlayıp, onlarla olan
bağlarımızı geliştirmekte ne kadar büyük bir yardımcı olduğu­
nu görürüz. Çünkü bu "aşma" fonksiyonu sadece bir işi aşma
veya bir engeli geçme anlamında değildir. Bu "aşma" kişide
önemli ruhsal evrim aşamalarında başarıları ve tamamlama­
ları getirmektedir. Bu aşma yeni, üst realiteleri yakalamak de­
mektir. Maddi bir kazan ı m söz konusu değildir (bunları verse
de) . Çünkü bu, kişilikteki ruhsal dönüşümleri içermektedi r.
Pluto bu fonksiyonlarıyla Jupiter'e benzer. Jupiter'in fonksi­
yonları içinde olan felsefe, ruhsallık, eğitim ve bilgi yoluyla
gelişme, üstün erdemlere yönelerek topluma hizmet etm e gi­
bi hedefler Pluto ile güç kazanabilir.
Peki sert etkiler altı nda kişi bu geçişi, gelişmeyi başara­
mamışsa, aşma yerine ne olacaktır kişinin yaşamı nda? Çö-

1 63
zülme ve dağılma olacaktır. Yani hem fiziksel bir çözülme ve
dağılma, hem de ruhsal bir çöküş söz konusudur. Fiziksel da­
ğı lma bedensel rahatsızlıklar, belki de ölüm ya da maddi ka­
yıplar, ya da her ikisi bir arada olabilir. Ruhsal çöküş ise kişi­
nin astrolojik kimliğinde önemli psikolojik, ideolojik sarsıntı la­
ra yol açabilir ve ruh varlığı bakımı ndan düşünüldüğünde ise,
karmik borçları n yüklenilmesi demektir. Tekrar benzer koşul­
lar ile karşılaşıp (bu durum hangi alanda kişinin nasıl bir ye­
tersizliğini göstermekte ise koşullar buna göre olacaktır) bu
durumun aşılması gerekecektir. Görülüyor ki "aşma" gerçek­
leşmezse bedensel veya maddi zarar söz konusu. Çünkü
Pluto, tıpkı doğum, ölüm ve yeniden doğuşta olduğu gibi
olumsuz, yararsız her şeyi çürütür, bozar, öldürür, ve yerine
yenisini getirir. Bu özelliği kanser ile olan ilgisini de gösterir.
Tüm bu bilgilerin ışığında Pluto'nun Güneş ve Ay ile ya­
pacağı etkileşimleri düşün ürsek kişilik, sağlık, başarı ve ruh­
sal evrim bakı mı ndan muazzam etkilerini görebiliriz. Gü­
neş'in Pluto'da sert etkiler aldığı bir kişi, büyük hırsları , tutku­
ları olan, otoriter, yıkıcı , çok gergin, gizli bir öfke taşıyan ya­
pıya sahip olacaktı r. Maddi tutkular, güç elde etme hırsı ne­
deniyle sert mücadelelere girişen, manipülasyonlarla çevre­
sindekiler üzerinde baskı ve şiddet uygulamaya çalışabilir.
Yöneticilere ve otoriteye baş kaldıracaklardır. Çatışmalar
kavgalar şiddetli olacak, ağı r yaralanmalar ve ölümcül tehli­
keler içerecektir. Sinirli, gergin yapıdan kaynaklanan çok
önemli sağl ık sorunlarına açık bir beden demektir. Elde et­
mek üzere yaptığı güç mücadeleleri sık sık büyük maddi ve
manevi krizlere neden olacaktır. Bu acı masız, despot, kişili­
ğin bu nitelikleri olan bir babası söz konusudur. Aşı rı kuralcı ,
manipülatif diktatör, acı masız bir baba çocukta gerilim yara­
tarak, öfke ve kin duygularını beslemekte olduğundan, tüm

1 64
bu birikimler daha sonra başkaları na yansıtı larak, fatura edi­
lerek açığa çıkartılacaktı r. Direktif almaya tahammül edeme­
yen kişi, başkalarının tavı rların ı kişiliğine müdahale olarak al­
gı layacak ve onlarla çatışacaktır. Pluto'nun gizli enerjisi çoğu
kez tepkilerin birikerek daha sonra yıkıcı bir şekilde açığa çık­
masına yol açar. Belki vaktinde gösterilse tepkiler bu kadar
sağlık ve ilişkiler üzerinde yıkıcı şiddeti olmayacaktı. Pluto
buna izin vermez, sessizce varlığının derinliklerine iner ço­
cukta. Çoğu zaman çocuğunu bir asker gibi yetiştiren ya da
mesleki yaşamı başarısız geçen bir asker, bir polis ya da bir
yönetici olabilmektedir bu baba. Kişi büyük hedeflere yönele­
rek, kendisini kendine ve topluma kanıtlayarak, yaralanmı ş
olan özgüven duygusunu tedavi etmeye çalışmaktadır. Y a da
madde ve cinselliğe büyük bir h ı rsla yönelerek kişiliğinin tat­
min olmamış, bastırılmış yönlerini u nutmaya çalışmaktadı r.
Ancak bunları , despotik büyük bir h ı rsla, egoist ve acı masız
bir tavırla yapmakta olduğundan, güç çatışmalarıyla kazan ı­
lan başarılar, geçici olacak, krizler, bunalı mlar ve ciddi kayı p­
lar peşinden gelecek, ya da sağlık bozulacaktır.
Eğer Pluto sert etkileşimi Ay ile yapıyorsa, kişi benzer
sertlikte bir anneden bedenlenecektir. Pluto'nun sert tesirleri
kişinin iç dünyasını ve bilinçaltın ı yaralayıp, gergin, kompleks­
li ve huzursuz bir yapı oluşturacaktır. Pluto etkisi tüm içsel
dürtüleri derinden uyarır. Duygusal yaşam ı bu kompleksler ve
iç çatışmalar yüzünden çok istikrarsız, yorucu ve krizli olacak­
tır. Duygusal ve cinsel tutkular, hırslar, kişiyi gergin, kuşkucu,
manipülatif yapacaktır. Yaşanacak bu duygusal krizler, bu
gergin ve kompleksli psikolojik yapıyı bozacak, sinirsel rahat­
sızlıklar, sinir krizleri, derin bunalımlar getirecektir.
Tabii ki Güneş ve Ay' ın Pluto'dan aldıkları etkilerin şiddet­
leri diğer gezegenlerin bu durumu büyütücü veya frenleyici

1 65
etkileri kişiliğin ne kadar etkileneceğini, bunları aşıp aşama­
ma g ücünü belirleyecektir. Özellikle Mars ve Satürn Geze­
genleri Pluto'nun Güneş'le sert açıları nı şiddetlendiriyorsa,
kişide yıkıcı eğilimler artacak, şiddete yönelik tavırlar g örüle­
cektir. Hatta kendisi de bunlara maruz kalabilecektir. Bir de
şunu görmek gerekir, anne ve baba her zaman çok sert ve
acı ması z olmayabilir. Bu durumda, onları n çocuk üzerinde
fazla veya olumsuz bir manipülasyonu söz konusudur. Bu
olumsuzluklar, çocuğu yetersiz görme, onu küçük düşürücü
tavırlar takı nma, başkaları yanında önemsememe gibi açıkça
sözlü ya da gizli tavır ve jestlerle yapılıyordur. Tüm bunlar ço­
cuğun kendine olan güvenini sarsar, çocuk sevildiğine inan­
makta zorlanır. Huzursuz, sinirli ve kompleksli bir yapıya dö­
nüşür. Çocuğun başkalarıyla uyumu bozulur, sinirli, kaprisli,
geçimsiz ve sert tavırlar öne çıkar. Sonrası, malum, çatışma­
lar, sağlığın bozulması ve yıkı mlar.
Bazı durumlarda erken yaşta şiddete veya bazı tacizle­
re maruz kalma tehlikesi de vardı r. Bu olaylar kişiyi derin­
den sarsarak, şiddetli intikam duygularıyla hareket etmeye
yöneltir ve kişide çeşitli şiddet uygulamaları ve saldı rganlık­
lar görülebilir.
Pluto gezegeni ölüm ve yeniden doğumda olduğu gibi
hayatı tamamen değiştirici etkisiyle dönemler başlatır, dö­
nemler bitirir.
Pluto sert açılarda gizlenme, açığa çıkmama gibi bir tesir
yarattığı ndan o insanlarda gizli, birikmiş, ifade edilememiş bir
öfke ve şiddet potansiyeli söz konusudur. Patlamalarla açığa
çıkabilir. Ayrıca gizli, kanun dışı her türlü işlere eğilim vere­
bilir. Bu nedenle mafya türü örgütler, polisiye eylemler, cina­
yet, terör gibi işleri yönetir Pluto. Skandallar, büyük yıkımlar,
dehşet verici olaylar sert Pluto etkileriyle olur.

1 66
iNSAN BOYUTU NDAN BURÇLAR

Değerli okurlar, biliyorsunuz, bu çal ışmamızdaki temel


amacımız burçlar ve gezegenler bazı ndan hareketle insanı
ve hayatını daha üst bir realitede tan ı maya çal ışmaktır. Bu
nedenle de "Burç" konusunu önce insan boyutundan sonra
da daha üst bir realiteden - " Hakikat Boyutundan" ele almak
yararlı olacaktır sanırız.
Burcumuzu Güneş'in doğum anı ndaki konumunun belir­
lediğini anımsayacaksınızdır. Doğduğumuz andaki Güneş'in
gökyüzündeki hareketi hangi Zodyak Takı m Yıldızları küme­
si içinde ise o burçta doğuyoruz. Ve bu tesirin benliği (ego)
oluşturduğunu, temel yaşamsal dürtülerin en güçlüsü olarak
bu enerjinin tüm karakteristiklerimizin üzerinde, esas kişiliği
belirleyici bir tesir olduğunu tekrar anı msayalım önce. Hepi­
mizin ve özellikle de meraklıları nın insanların burçlarıyla ilgi­
lenmelerinde, hele de yeni tanı ştıkları insanlar hakkında he­
mencecik bir fikir sahibi olmaya çalıştıkları bu anahtarın sihi­
ri, kişiliğimizin-benliğimizin temelinde böylesine önemli bir
faktör oluşundan kaynaklanmaktadı r.

1 67
İnsanlar olarak bizlerin Dünya denilen gezegende milyar­
larca yıl öncesi başlayacak olan deneyimimiz için Yaradan
temel 1 2 karakter belirlemiştir. Bu temel 1 2 karakteri benliği­
mizde çeşitli enkarnasyonlar yoluyla taşıyarak "İnsanlık ve
Yeryüzü Yaşamı Realitesini" öğreniriz biz Ademoğulları . Ya­
ni bu 1 2 farklı benliğin (Burç) her biri aslı nda bizlere çok fark­
lı prensipleri ve bilgileri öğretir. Bu farklı prensipler ve bilgiler
aslı nda biz insanoğluna evrim aşamaları nı yani kişilikteki ge­
lişme basamaklarını öğretir, bir üst realiteye taşımaya çal ışır.
Peki bu nasıl olur derseniz, her bir burçta doğan insan o ben­
liğin en temel itilimleriyle yaşamak ister öncelikle (burç karak­
teristikleri tek tek devreye girer). Bu itilimler bizim aslı m ı zdır
bize göre. Tüm istemler, amaçlar, temel dürtüler (açlık, cin­
sellik ve maddesel her türlü çekimlere yönelik) , davranış ve
yöneliş tarzı, aklın ve bilincin işleyiş tarzı- kendisini ve dış
dünyayı algılayışı gibi türden ne kadar duygu, fikir ve dürtü
varsa bunları n hepsi o burcun karakterine göre şekillenecek­
tir o kişide (benlikte). Örneğin bir çam ağacı kendine göre
(objektif) düşünüldüğünde ne ise odur, ancak 1 2 farklı burç­
tan insan ı n algılamasında çok değişik nüanslar kazanmıştır.
Bu burçsal-kişisel farklılığı en bariz şekilde insanları n düşün­
celerinde, resim, edebiyat ve müzik eserlerinde görebilirsiniz.
Örneğin, Michelangelo'nun insanları ile Cezanne'nın, Cezan­
ne'ninkilerle de Kokoshka'nınkiler çok farklıdır. Eğer diğer
gezegen etkilerinin de bu konuda faktör olduğunu bana söy­
lemek istiyorsan ız, çok haklısınız. O kişinin doğum haritasın­
daki diğer önemli faktörler de o eserleri etkilemektedir (örne­
ğin en başta Ay, sonra Venüs ve Merkür gibi). Ancak unut-

1 68
mayın ki o nesneyi ve tüm Dünyayı algılayışı nda en belirleyi­
ci tesir burcudur (Güneş, sistemimizin en büyük enerjisi, en
büyük gücü ki, yaratıcılık da onun fonksiyonlarından başlıca­
larından biri idi anı msarsak .. ) .
Ayrıca tekrar anımsayalı m, kişilik b i r burçlar kombinasyo­
nudur. Yani doğum haritamıza göre Güneş Burcumuzdan
başka Yükselen Burç, Ay Burcu başta olmak üzere ve tüm di­
ğer gezegenlerin (en çok da kişisel gezegenlerin - Merkür,
Venüs, Mars' ın) bulunduğu burçlardan da birtakı m özellikle­
ri, birtakım duygusal ve davranışsa! fonksiyonlarımız için al­
maktayız. Ancak bunlar adeta burç rengimizden oluşan dev
bir fon üzerindeki çeşitli renkler, ren k damlaları ve çizgiler gi­
bidirler. Hakim olan fon rengidir. Herkes bu fon rengine göre
"şu mavi tablo" . . . "bu sarı tablo daha güzel" demektedir.
insanların enkarnasyonları bir burç sırası takip ediyor
mu? derseniz, pek zannetmiyoruz. Yani Koç'ta ilk enkarnas­
yon başlar ve insanlar ruhsal evrimini Balık Burcu'nda ta­
mamlar fikri pek akılcı gözükmüyor. Zaten 1 2 enkarnasyon
değil san ı rız ki yüzlerce - belki de binlerce enkarnasyonları­
mız olmuştur. Her bir enkarnasyonun burcu sı raya göre değil
ruhsal ihtiyacımıza göre olmuştur. Ve de mutlaka bizlere çok
şeyler öğretmiştir. Bizce yararlarından biri de ruhen bir farklı
ego ile tekrar enkarne olarak yaşamaktan kaynaklananıdır.
Düşünün ki, bir önceki yaşamınızdan çok daha farklı bir ben­
lik sizi sarıyor-sarmalıyor ve bu yaşamınızda size yön verici,
belirleyici oluyor. Örneğin uçuk kaçık, sevgi düşkünü, masal
hayatı gibi lüks ve rahat bir Dünya hayatı yaşamayı bekleye­
rek ömrünü tamamlayan bir "Terazi" idiniz, bu yaşamın ızda

1 69
ise kılı, kırk bir yaran, her şeyi tam ve doğru yapmaya çalı­
şan, çok kusur gören, aşka ve cinselliğe de mantıkla ve bir
bakire ruhu ile bakan bir "Başak" olarak yaşıyorsunuz. Yani
artık siz "bu"sunuz veya yaşam "bu"dur. Tüm bu değişim ya­
şarken mümkün olsaydı peki ne olurdu? ... Her halde dağı lır­
dık fena halde. Kendimizi reddeder, nüfusumuzdan atardık
mutlaka. "Ah nerede o eski ben?". Ama bunlar oldu, hepimiz
kişilikten, kişiliğe, benlikten benliğe girdik. Bir yaşamımızda
cinselliği, bir diğerinde parayı, bir başkasında eğitimi esas
sandık. Kimi zaman çekici bir Akrep kad ı n ı , kimi zaman da
çok ciddi işkolik erkek Oğlak olduk. (Cinsiyet farklılıkların ı n
ruha öğrettikleri d e san ı rız ki son derece zengin v e önemlidir.
Ancak bu konumuz d ışıd ı r ve astrolojinin göremediği , çöze­
mediği ve uygulama alanına girmeyen tek husus cinsiyettir.
Yani tanımadığınız bir doğum haritasına bakarak o kişinin
cinsiyetini bilemezsiniz).
Şimdi isterseniz biz insanoğulları için temel kişilik karak­
terlerini veren 1 2 Burca bir göz atalım. Bu her 1 2 burcun te­
mel karakteri ; alt dallar diyebileceğimiz duygu, istem, dürtü,
zeka, merak, tavır, yaklaşım, tarz ve fiziksel görünümlerle
egoya ekler yapar, kişiliğe katkıları olur.

1 70
ERiL ENERJiLi BURÇLAR (+) : KOÇ, İ K İZLER, ASLAN,
TERAZİ, YAY, KOVA
DiŞiL ENERJiLi BURÇLAR ( ) : BOGA, YENGEÇ; BAŞAK,
-

AKREP, OGLAK, BALI K

KARŞI T (ÇEKiM VE TAMAMLAMA) KARAKTERLi

BURÇLAR : KOÇ-TERAZİ, BOGA-AKREP, İ K İZLER-YAY,

YENGEÇ-OGLAK, ASLAN-KOVA, BAŞAK-BALIK

BURÇ 11 UYUMLU BURÇLAR


ÇATIŞTIGI
BURÇLAR

KOÇ BURCU İkizler-Aslan-Yay-Kova Yengeç-Oğlak


BOGA BURCU Yengeç-Başak-Oğlak-Balık Aslan-Kova
İKİZLER BURCU Aslan-Terazi-Kova-Koç Başak-Balık
ASLAN BURCU Terazi-Yay-Koç-İkizler Akrep-Boğa
BAŞAK BURCU Akrep-Oğlak-Boğa-Yengeç Yay-İkizler
TERAZİ BURCU Yay-Kova-İkizler-Aslan Oğlak-Yengeç-
AKREP BURCU Oğlak-Balık-Yengeç-Başak Kova-Aslan
YAY BURCU Kova-Koç-Aslan-Terazi Balık-Başak

oGLAK BURCU Balık-Boğa-Başak-Akrep Koç-Terazi

KOVA BURCU Koç-İkizler-Terazi-Yay Boğa-Akrep


Boğa-Yengeç-Akrep-Oğlak İkizler-Yay
BALIK BURCU
1 71
Burçlar Kuşa{Jı (Zodyak Taıkm Yıldızları)

1 72
ZODYAK B U RÇLAR! VE 1 2 TEME L i NSAN
KARAKTERi

Burçlar kuşağını oluşturan her bir Zodyak takı m yıldızına


bir isim verilmiş, kimi bir hayvan ismi , kimi bir i nsan, bir ben­
zetme. Bilmem sizlerin ne kadar ilginizi çekti; sanı r ı m astro­
loji meraklı ları n ı n çokça ilgisini çekip merakını kurcalamakta­
dır. O da, bu yakıştı rmaları n ne kadar da uygun olduğudur.
Kimler taktı bu isimleri? Nasıl da biliyorlardı bu takım yıldızla­
rın şeklen benzedikleri yeryüzü hayvanları na veya benzetil­
dikleri şeylere mizaç, huy, karakter olarak da uydukları n ı ?
Yani, burç denilen her bir takım yıldızları n ı n fiziksel benzeyiş
ve karakteristiklerini de o hayvan veya nesneler gibi kendi
bünyelerinde taşıdıkların ı . Ve burçlar, Güneş'in kendi tesir
alanı nda iken doğan insanların benliğine bu karakteristikleri
ve benzeyişlerini aktarmaktaydı lar. Olasıdır ki bu bilgi 5 bin
yıl öncesinin (bu resmi rakamdır, ezoterik bilgiler onbinlerce
yıl gerilere kadar götürür göksel realiteleri) bunları bilmesi
olanaksız gibi görünen insanlığına öğretildi. Bunu öğretenler
demek ki, böylesi yüksek bir realitenin bilgisine ve kültürüne

1 73
sahip uygarl ıkların - yüksek ruhsal ve teknolojik yaşam bo­
yutlarının varlıklarıydı . Dünyadan en az 4-5 ışık yılı uzaklık­
taki, Güneş Sisteminin bile milyarlarca kilometre uzağındaki
takım yıldızların yeryüzü hayvanlarına veya nesnelerine ben­
zeyişi inanılmaz ve çok anlamları olabilecek bir realitedir. Ha­
len, insanlık bu realiteyi tamamen görmüş, anlamış ve kabul
etmiş değildir maalesef (ki, bizim de en çok vurgulamak iste­
diğimiz yönü budur astrolojinin). Bu takı m yıldızların kendine
özgü karakteristikleri ve yeryüzünde benzer yapı ve karakte­
ristiklerde canlılar oluşu herhalde bir tesadüf ile açıklanamaz.
Bu biri için değil, tüm burçlar için geçerlidir. Örneğin, aslana
benzetilen takı m yıldızı karakteristikleri ve benzeyişi olan gür
saçlı , açık tenli, kumral ve özellikle sarı saçlı , dar omuzlu, ki­
birli ve kral edalı hareketleriyle dolaşan, egosu güçlü, kayıt­
sız yaşayan Aslan Burcu insan ı ndadır. Akrep'e benzetilen
burcun tesirinde doğanlardaki benzeyiş de açıkça görülebilir,
şöyle ki ; koyu siyah saç, kaş ve siyah çok parlak gözler, es­
mer ten, gizli, sessizce ve soğukkanlı hareket eden insanlar­
dır. Aynı şekilde Boğa Burcu tesiriyle doğanlar boğalarda ol­
duğu gibi kısa ve genişçe bir boyun taşırlar, güçlü, dolgunca
bedenleri vardır, sessizce bulundukları yerde saatlerce otu­
rabilirler. Yay Burçlarına bakarsan ız tıpkı yarı at-yarı insan
şekline benzetilen takım yı ldızları ndakine benzer (mitolojide­
ki Sentaur) genişçe bir but ve baldır (Yay Burcunun hassas
yerleridir de) göze çarpar, sporcu ve atı lgandırlar. Terazi bur­
cunun simetrik ve dengeli yıldız dağılımı bir terazi ve iki kefe­
sine benzediği gibi güzellikler verdiği insanı nda da evrensel
bir adalet ve barış duygusunu aşılamıştır, hukukçu karakteri

1 74
vermiştir. Hepsinde bu benzeyişleri ve karşılıkları bulursu­
nuz.
Bu benzeyişin üst boyutlu-tanrısal maksatları üzerinde
durma işini ilerki sayfaları mızda "Hakikat Boyutundan Burç­
lar" kısmı na bırakalım. İnsan boyutundan baktığ ı mızda, ego­
larımızın temel olarak 1 2 farklı karaktere oturtulduğunu, bu
karakterlerin taşıdıkları mizaç ve yeteneklerin, özelliklerin
gerçekten de benzetildikleri şeylere benzediğini tekrar vurgu­
layal ım. Burada bir tespit daha yapabiliriz, o da şudur; özel­
likle de hayvanları n doğalarındaki nitelikler insanlara da ego
bazında verilmiş. Demek ki, salt biz insanlar için seçilmemiş
bazı karakter özellikleri diğer canlılar ve hayvanlara da akta­
rılmış, uyulanmış. Yani bu boyutun bazı canlıları ayn ı yaşam
dürtüleri (karakter) ile yaşatılmaktadır. Tabii ki, bu benzeyiş
salt nefsani ve temel dürtüler bazı nda yani, insanı n memeli
hayvanlar sınıfına olan yakınlığına, içgüdülerinde ve nefsani­
yetinde hayvani sayılabilecek özellikler taşımasına ve bede­
niyle, duyularıyla maddesel (kaba ve geri sayılabilecek bir te­
sire bağlı oluşu) yapıya sahip olması na dayanmaktadır. Ken­
disini benzediği hayvandan ayı ran, ona benzer dürtülerini,
eğilimlerini ve tavrın ı denetlemesini ve terbiye etmesini sağ­
layan yönü ise o hayvanı nkinden kat be kat üstün olan, tan­
rısal bir idrake sahip ruhudur.
Ya hayvana benzemeyenler, örneğin, Başak Burcu, İkiz­
ler Burcu ne olacak, onlarda durum nedir? Değişen bir şey
yoktur değerli okurlar. Benzetildikleri şeylere şeklen de, ka­
rakteristikleri bakımı ndan da benzerler. Burada anlatmak is­
tediğimiz, o takım yıldızlarının benzetildikleri şeylerle olan uy-

1 75
gunluğunun altı nı çizmektir öncelikle. Çünkü bu olağanüstü
bir şeydir. İnanılması ve bu benzerliğin nedenlerinin, nasılla­
rın ı n açı klanması olanaksız bir realitedir.
İşaret etmek istediğimiz ikinci nokta ise bu hayvan ve
nesnelerle adlandı rılan 1 2 Zodyak Burcunun benzedikleri
şeylerin tüm karakteristiklerinin biz insanlar için temel 1 2
egosal karakteri oluşturmasıdır. Bu birbirinden farkl ı yete­
nek, merak, itilim, his, duygu, zeka, amaç vb. karakteristikle­
re sahip benliklerle biz i nsan oğulları nın bu boyutun, Dünya
realitesini öğrenmesi amaçlanmış ve sağlanmıştır. Biz, alış­
tığımız için tüm insanları n ancak böyle yaratılışlarda (burçla­
rından dolayı) olabileceğini zannedebiliriz. Ama eğer Gü­
neş'i etkileyebilecek, farklı karakteristikleri olan 3 burç daha
olsaydı Zodyak'ta biz 3 tane çok farkl ı insan grubu daha ta­
nıyacak ve bazıları mız o çok farklı renk, şekil ve tavrı olacak
olan burcun benliğiyle yaşayacaktı ( 1 3.burcu sorarsanız Yı­
lancı Burcu Yay' ı n içindedir, 1 2'1ik sistemdir Zoydak ve mü­
kemmel işliyor).
Biz, burada burçlarla ilgili geniş tanı mlamalara girmeye­
ceğiz. Çünkü her i nsan birçok burcun kombinasyonudur ve
herkes burcunun saf bir temsilcisi değildir (bunların açıkla­
mıştı k nedenlerini, tekrarlamıyoruz) En az yaklaşık olarak 50
civarında faktör vardı r kişiliği etkileyen bir doğum haritası n­
da." Peki o zaman deminden beri o kadar lafı neden ediyor­
sun" derseniz, tekrar hatı rlatalı m , gerçekten de doğduğumuz
anda Güneş'in tesir almakta olduğu burç en kuvvetli (ego) te­
sir olarak astrolojik kimliğimizi etkiler. Ancak Güneş'in bu et­
kileşimine bir başka gezegen de katılmışsa (özellikle kavu-

1 76
şum, sonra da karşıt konum varsa) o saf karakter değişmiş­
tir. Ancak yine bu olayın hangi burçta gerçekleştiği çok önem­
lidir, yani, burç konusu yine çok önemlidir.
1 2 temel karakterlerden milyarlarca kombine karakter
doğmaktadır. (San ı rız bu bir permütasyon hesabıdır)
Görüleceği üzere, o astrolojiyi çürütmek için "o zaman
yeryüzünde 1 2 tip insan olurdu" eleştirisi çok haksızdır. İ kiz
doğumlardaki 5-1 O dk.lık fark bile çok şey değiştirebilir. Ör­
neğin Yükselen 1 °-2° oynar, belki değişir, bazı gezegenler
ev değiştirir vb. Hatı rlarsanız yaşamları çok paralel giden ,
ayn ı zamanlarda evlenen, ayn ı zamanlarda benzer şeyler
yaşayan ve aynı dönemlerde ölen ikiz kardeşlerden bahse­
der bazen medya. Bu, benzer haritalardandır. Doğum saati
farkı arttıkça kardeşlerin karakteristiklerinde ve yaşamları n­
daki farklı l ı klar artar.
Evet, yine de burçlara dokunmadan geçmeyelim diyoruz.
Ancak biz zaten burçların yönetici gezegenleri ve temsil et­
tiği evleri vererek burçlara değinmiş olduk. Yine de bazı kı­
sa temel karakteristikleri aktaralı m . Ve tekrar hatı rlata l ı m ; in­
sanları burçlarına göre değerlendirmeye kalkışmak sizi çok
yanı ltabilir. Doğum haritası görülmelidir. Her burçtan her şey
çıkabilir, dahi de, deli de, dolandı rıcı da, aziz de. Ne ahlaklı­
lar burcu, ne de yeteneksizler burcu var, sadece bazı şeyle­
re yatkı nlıkları söz konusu her burcun. Burç konusu spekü­
lasyona neden olmakta, ayrıca, olur olmaz özelliklerde ya­
kıştırılmaktadır.

1 77
KOÇ BURCU 20 Mart - 20 Nisan

Elementi: Ateş
Yönetici Gezegen i : Mars d'
Grubu : Öncü
Enerjisi: Eril (+)
Horoskoptaki Yeri: 1 . Ev (fizik beden , görünüş, ya-
şama başlangıç, girişim-başarı )
Vücuttaki Yeri : Baş
Fiziksel Görünüş: Açık renk ten , kemikli bir yüz,
uzunca boy, çekik ve dikkatli
gözler, kuvvetli ve canlı enerji ,
sabırsız ve gergin hareketler.
Yaşam Amacı : Rekabet, elde etme, kullanma,
liderlik, cinsellik, spor, askerlik
Olumlularının Özellik- Kendine güven, cesaret, akı l,
leri: inisiyatif, liderlik, çekici enerji ,
sosyal kişilik
Sinirlilik, kurnazlık, adam kul­
Olu msuzlarının Özel- lanmak, kolayc ı l ı k, büyüklük
likleri duygusu, kavgacı l ı k

1 78
BOGA BURCU 20 Mart - 20 Nisan

Elementi: Toprak
Yönetici Gezegeni: Venüs
Grubu : Sabit (değişmez)
Enerjisi :
Dişil (_)
Horoskoptaki Veri : 2. Ev (maddesel kazanımlar)
Vücuttaki Yeri : Boyun Bölgesi
Fiziksel Görünüş: Güzel, çekici, düzgün vücutlu ,
sessiz duran, mesafeli, ağı r ha­
reket eden
Yaşam Amacı: Yaşamı maddi güvence altına
almak (hayat madde için yaşa­
n ı r önce). Mevcut düzeni ve hu­
zuru korumak, müzik (şarkıcılar
Olumlu larının Özell ik- burcu), sanat uğraşısı
l eri: Güvenilir, nazik, sab ı rl ı , evci­
men, sakin, huzur veren
Olumsuzları nın özel- İnatçı , despot, maddeci , kendi-
likl eri ne düşkün, kaprisli, acı masız,
tatminsiz, kötümser

1 79
D iKiZLER BURCU 21 Mayıs - 21 Haziran

Elementi: Hava
Yönetici Gezegeni: Merkür
Grubu: Değişken (uyumlu)
Enerjisi: Eril (+)
Horoskoptaki Yeri: 3. Ev (iletişim, kısa yolculuklar,
arkadaşlar, kardeşler, yakın ak­
rabalar, ilköğrenim alanı )
Vücuttaki Yeri: Kollar, Akciğerler
Fiziksel Görünüş: Beyaz tenli , bebeksi yüzl ü ,
uzun-ince yapılı, çabuk hareket
eden, meraklı ve konuşkan
Yaşam Amacı: Aklı n ve mantığın pratiğini ya-
parak hızla ilerlemek, haber-bil­
gi toplama ve yayma.
Olumlularının Özellik· Zeki, hafızası çok kuvvetli, be­
l eri: cerikli, çabuk, yaratıcı , girişken,
uyumlu
Değişken, güvenilmez, duyar­
Olumsuzların ı n Özel­ sız ve hissiz, kendi aklını mü­
likleri
kemmel sanan, samimiyetsiz,
çıkarcı, yalancı ve hilebaz

1 80
(L'! YENGEÇ BURCU 21 HAZiRAN - 23 TEMM UZ

El ementi: Su
Yönetici Gezegen i : Ay
Öncü
Grubu:
Dişil (-)
Enerjisi:
Horoskoptaki Yeri : 4. Ev (ev, aile, vatan, kişiliğin
iç dünyası)
Vücuttaki Yeri : Mide, sıvı lar
Fiziksel Görünüş: Yuvarlak çekici bir yüz (Ay mi­
sali), kiloluca bir vücut, orta boy,
utangaç.
Yaşam Amacı: Anne ve evlatlığın önemi (aile),
duygusal korunma ve sevgi ge­
reksinimi, yard ı m etmek, şefkat
göstermek.
Olumlularının Özellik· Duygusal, merhametli , yardım
leri: sever, dost canlısı, ailesine ve
evine düşkün, yönetici, adapte
olabilen
Kıskanç, kavgacı, despot, alın­
Olumsuzlarının Özel­
gan, utangaç, kendini methe­
likleri
den, geveze, kompleksli

1 81
-n_ ASLAN B URCU 23 Temmuz - 23 Agustos

El ementi : Ateş
Yönetici Gezegeni: Güneş 0
Grubu: Sabit
Enerj isi : Eril (+)
Horoskoptaki Yeri: 5. Ev (aşk, çocuklar, eğlence,
spekülasyon, sanat)
Vücuttaki Yeri : Kalp - beyin
Fiziksel Görünüş: Bolca saçı ı (erkeklerde sakal
merakı) , sarışı n beyaz-açık ten-
li, elleri güçlü, omuzlar dar, ki­
birli ve kası larak hareket eden
(kral ruhu taşıyor), komik, taklit-
çi, çocuksu, parlak görünüş
Yaşam Amacı: Şöhret ve yüksek başarı yaka­
lamak, kaygısız-lüks (egocu) bir
hayat, organize etmek, patron­
luk, sanatçılık, güldürmek-eğ­
lendirmek, babalık
Olumluların ın özell ik leri : Açık sözlü, dürüst, cesur, ne­
şeli-şakacı , organize etme yete­
neği, sanat yeteneği , (özellikle
aktörlük), sıcak kan l ı , baba
Olu msuzl arının Özelli k- Egoist, uğraş ve s ı k ı ntı dan
leri hoşlanmayan, yüzeysel , inatçı ,
maddeci, pinti, gösteriş ve lüks
182 düşkünü
4l1g BAŞAK BURCU 23 Agustos-23 Eylül

Elementi : Toprak
Yönetici Gezegeni : Merkür �
Grubu : Değişken
Dişil (-)
Enerjisi :
H oroskoptaki Yeri : 6 Ev (çalışma-çalıştırma haya-
tı , sağl ık)
Vücuttaki Yeri : Bağı rsaklar
Fiziksel Görünüş: Köşeli bir yüz. Hafif kemikli yüz
hatları , buğday-beyaz ten, kum-
ral saçlar, cin bakışlı , güleryüz­
lü ve sevimli davranışlar. Ko­
nuşkan ve meraklı . Temiz, titiz,
hijyenik.
Yaşam Amacı: Maddi önlemler alarak rizikola­
rı önlemek, mükemmeli sağla-
mak, sağlık ve temizlik koşulla­
r ı n ı önemsemek, fedakarl ık,
şifacılık
Olumlularının Özellikleri : Zeki , çalışkan, pratik, becerikli ,
dikkatli, dürüst, fedakar (özellik-
le çocukları na) , tutumlu, uyum­
lu, şirin
Olumsuzlarının Özel lik- Kurnaz, kuruntulu, güvensiz,
leri : huzursuz, kendi akl ına hayran,
maddeci , soyut düşü nceden
uzak

183
.n. TERAZi BU RCU 23 Eylül - 23 Ekim

Elementi : Hava
Yönetici Gezegen i : Venüs
Öncü
Grubu:
Eril (+)
Enerjisi
Horoskoptaki Veri : 7 Ev (ortaklık-evlilik, ticari yaşam)
Vücuttaki Veri : Böbrekler
Fiziksel Görünüş:
Zarif, çekici, baştan çıkarıcı , ilgi
çeken - ilgi bekleyen, kibar,
sanatçı model. Özellikle, düzgün
bir beden ve güzel gözler.

Yaşam Amacı : Lüks, romantik bir hayat (Yeryü


züne sadece böylesi bir masalsı
mutluluk için gelinir realitesi
hakim), ilgi çekmek, popüler
.. olmak, sevilmek, sanat
Olumlularının Ozel l i k- Güzel, zarif, çekici , sosyal, öncü ,
l eri: lider, barışçı , idealist, ikram sever
Olumsuzlarının Özel- Kendine hayranlık, fazlaca i lgi ve
likleri sevilme beklentisi, kararsız, havai,
lüks ve madde düşkünü, yalancı

184
-rrı,. AKREP BURCU 23 EKiM - 23 KASIM

Elementi : Su
Yön etici Gezegeni : Pluton E
Grubu : Sabit
Enerjisi : Dişil (-)
Horoskoptaki Yeri : 8. Ev (Ölüm, yeniden doğuş,
Vücuttaki Yeri : cinsellik, miras-hukuk)
Cinsel Organlar
Fiziksel Görünüş:
Parlak kuşkucu bakışlar, man­
yetik ve cinsel çekim, görünme­
den hareket eden, güzel siyah
göz, koyu kuzgun siyah veya kı­
Yaşam Amacı : zıl saçlar, esmer ten, orta boy
Tutkuları n peşinden gitmek,
(en üst değerde veya iç güdüsel
nefsani tutkular - sürünen ak­
rep veya uçan kartal denilen 2
tip) çözümleme, deşifre etme,
başarı
Olumlularının Özellik- Sabı rlı , soğuk kanlı , dayanıklı,
çözümleyici-keşfedici , azi m l i ,
leri : duygusal, hisleri kuvvetli, ruhsal
lider
Olumsuzlarının Özellik­ Hislerin ve tutkuların kurban ı ,
leri takınt ı l ı ve kinci, karamsar,
maddeci, kötümser, gizli ve ya­
sadışı işlere eğilimli, ölümcül

1 85
) YAY B URCU 22 Kasım-22 Aralık

El ement i : Ateş
Yönetici Gezegeni: Jupiter
Grubu: Değişken
Enerjisi : Eril (+)
Horoskoptaki Veri: 9. Ev (Yüksek öğrenim, yaban­
cı ülkeler, yabancı lar, felsefe)
Vücuttaki Veri: Butlar, Karaciğer
Fiziksel Görünüş: Uzun boylu, açık tenli, kumral­
kızıl saç-(sakal hevesi) üst du­
dak aral ık, güler yüzlü, çekingen
davran ışlar, baldı rlar ve butlar
dolgun (yarı at-yarı insan Senta­
ur'un tipi), canlı, heyecanlı
Yaşam Amacı : Sonsuz bilginin (felsefe-inanç)
aranışı, sürekli hedef büyütme,
ahlak ve din, hukuk, ticaretle
Olumlularının Özellikleri :
uğraşmak
Bilgiye önem veren , prensipli ,
ahlakl ı , iyimser, yardı msever,
eli açık, yaratıcı , cesur, felsefi,
neşeli
Olumsuzları nın Özel l ik-
Hayalperest, fanatik, tembel,
leri kolaycı , macera-eğlence ve ku­
mar düşkünü, sorumsuz, obez

1 86
� oc:ı LAK BURCU 22 Aralık-1 90cak

Elementi : Toprak
Yönetici Gezegeni: Satürn
Grubu : Öncü
Enerjisi : Dişil (-)
Horoskoptaki Yeri: 1 O. Ev (meslek, kariyer, sosyal
statü)
Vücuttaki Veri : Kemikler, dişler, cilt, diz bölgesi
Fiziksel Görünüş: Uzunca bir çene, solgun bir
yüz, zeki bakışlı , ciddi bir ifade,
kemikli ve uzunca bir beden ,
kumral ten, tertipli ve temiz gi­
yimli
Yaşam Amacı : İş başarı s ı , para biriktirmek,
kendi kendine yetmek, babalık,
yönetmek, hesap-ölçü
Olumlularının Özellikleri : Sabırl ı , çal ışkan, titiz ve bece­
rikli, planlı-programl ı , yöneten ,
tedbirli çocukları na düşkün ,
sorumlu
Olumsuzlarının Özellikleri Maddeci, kinci, soğuk, güven­
siz, eli sıkı , insafsız, yalnız

1 87
KOVA BURCU 20 Ocak-1 9 Şubat
� ...

Elementi: Hava
Yönetici Gezegeni : Uranüs
Grubu: Sabit
Eril (+)
Enerjisi:
Horoskoptaki Yeri : i l . Ev (Gelecek, umutlar, ekip
çalışmaları , sosyal çevre)
Vücuttaki Yeri: Lenf sistemi, Baldı rlar
Fiziksel Görünüş: Uzun ve narin beden, canlı ve
sevimli bakışlar, çekici ve ek-
santrik bir enerji, beyaz ve açık
ten, konuşkan, temiz giyimli ve
titiz
Yaşam Amacı : Özgürlük, egonun tatmini için
başarı lı ve zengin bir yaşam,
idealizm, buluşlar, devrimci, ye­
nilikçi
Olumlularının Özellikleri: Zeki, becerikli, yaratıcı , pratik,
bilimsel, dışa dönük, ideal ist,
dürüst
Olumsuzlarının Özellikleri Egoist, asi , inatçı , dengesiz, si-
n i rl i , duyarsız, istikrars ız,
sapkın.

1 88
K BALI K BURCU 1 9 Şu bat-20 Mart

El em enti : Su
Yönetici Gezegen i : Neptün
Grubu : Değişken
Dişil (-)
Enerjisi :
Horoskoptaki Yeri : 1 2. Ev (Gizli tehlikeler, hasta­
haneler - hapishaneler, bilin­
çaltı)
Vücuttaki Yeri : Ayaklar
Fiziksel Görünüş: Açık renk ve güzel gözler, ge­
nişçe ağız (balığa benzeme),
zarif ve güzel bir vücut, nazik
ve cilveli bir tavır. İlgi bekleyen,
baştan çıkarıcı hareketler.
Yaşam Amacı : Duyguların tatmini. Çok hoş tu­
tulmak, ilgi görmek ve sevil-
mek, sezgileri kullanmak, sanat
(özellikle dans), soyut akl ı ve
ruhu önde tutmak.
Olumlularının Özellikleri : Nazik, uyumlu, yaratıcı , hisleri
güçlü , merhametli , sanatçı, ruh­
sal, evine düşkün, güler yüzlü,
dansçı, şair, medyum
Olumsuzlarının Özellikleri Al ı ngan, sübjektif, madde düş­
künü, çok fazla i lgi arayan, küs­
künlük-kaçış eğilimli, söz verip­
cayan, kötümser, sömürme ve
sömürülme, istikrarsız, intihar
eğilimli (kendini feda etme)

1 89
1 90
ASTROLOJIK KODLAR VE KIŞILl�IMIZ
(AÇILAR)

Görüldüğü üzere değerli okurlar, insan yapısında astrolo­


jik kodları mızı oluşturan gezegen enerjilerinin etkileri çok
önemli bir yer tutmaktadır. Daha anne karnında oluşmakta
olan canlının hem bedensel, hem de psikolojik (ve yetenek­
leri) bakım ından belirleyici olan bu kozmik tesirlerin şimdi de
kodlarımızı oluşturan (astrolojide açı lar denilen) konuya kısa­
ca değinmek istiyoruz.
Herhangi bir gezegenin bulunduğu burçtan aldığı üstün
nitelikteki ve ruhsal anlamda üst boyutlu tesiri kendi enerjisi­
ni katarak ve kendi yöntemleriyle oluşmakta olan canlı var­
lığa aktarırken bu işlemi nasıl yaptığı sorusunun cevabı­
dır bu kodlama -açı- meselesi. Yani o burcun enerjisini kendi
enerjisini de katarak adeta damarlarımıza aşılarken, nas ı l
aşı ladığı sorusu. Yine bir benzetmeyle söylersek, iğneyi na­
sıl batırdı etimize? Ne kadar ilaç sıktı? Hangi organa zerk et­
ti? ilaç yerine gitti mi, yoksa başka bir organa mı gitti? Bir yan
etki yaptı mı, yoksa bize güç mü kattı? O burçtan, o gezegen

191
aracıl ığı ile akıp varlığımıza işleyen bu tesirin bir başka geze­
gen üzerine ya da başta Yükselen Burç çizgisi -Ascendant­
olmak üzere ev başlangıç çizgilerine kaç derecelik bir açı ile
temas ettiğine göre oluşmaktadır. Bir başka benzetme de
şöyle yapı labilir; saatte 1 5 km hızla esen bir rüzgar bir yel­
kenli tekneye gidiş istikametine göre 90° lik bir açıyla çarpar­
sa tekneyi zorlayabilir, bu hız 30-40 km/saat'e çıkarsa batıra­
bilir. Ama tatlı bir 60° lik açı ile esen 5 km/saat'lik bir esinti
tekneyi süzüle süzüle, iyi bir hızla hedefine götürebilir.
Gezegenlerin enerjisel etkileşimleri geldikleri açılarla de­
ğişir. Yani yumuşak, yararlı , çok yararlı , sert ve engelleyici,
alt üst edici, geri döndürücü ters yönlü diyebileceğimiz çok
farklı şekillerde bizi de etkiler.
a- Tesirin kaynağı (BURÇ)
b- Tesiri taşıyan enerji (GEZEGEN)
c- Tesirin niteliği (AÇISI)
Bir astrolojik kod a + b + c olacaktır.
=

Burada tesirleri alan noktalar astrolojik haritamızdadır.


Ancak, sanki bizim bedenimiz, tüm varlığımız ve tüm yaşamı­
mızın varlığı da gerçekten etkileniyormuşçası na , gerçekten
etkilenir. Yani, sanal denilebilecek-astral bedenimiz, fiziksel
bedenimiz, astral yaşam planı mız ve fiziksel yaşam planımız
etkilenir. Yani doğum haritamız bizim ve hayatımızın astral
çizimidir. Ama fiziksel sonuçları yaratır.
Gezegen etkileşimi denilen bu açıların kodlama yaparken­
ki durumlarına kısaca bir göz atalı m. Birinci dereceden etkili
olan açıları alıyoruz, diğer açılar bu kadar fazla etkilemezler.
Açı denilen bu kozmik şifrelerinbizi hayatın hangi alanın-

1 92
da daha çok etkileyeceği konusu ise, doğum haritamızın et­
kilediği evde (yaşam alan ı ) görülebilir.

KAVUŞUM (Sıfır Dereceli Açı) 0

İ ki gezegenin doğum anı nda (bu bir süreçtir asl ı nda, fakat
doğum anında son şekli al ıyor, daha önce başlıyor tesir)
uzaydan aynı hat üzerinde, yani ayn ı açıyla doğduğumuz
Dünya noktasına enerji yollamasıdır. Örneğin Merkür 24 de­
rece Kova Burcunda iken Venüs de 20° Kova'dadır. Kavu­
şumda toleran Güneş ve Ay için 1 0- 1 2 dereceye kadar çı kar­
ken (etkileri en güçlü tesirler) diğer gezegenler için ao·ye ka­
dar alın ır. Tabi yaklaşırken ve uzaklaşı rken olmak üzere ya­
ni ao + ao 1 so. Kavuşumlar tabi ki en az 2 en çok 1 O geze­
=

gen arasında değişebilir.


Kavuşum durumunda bir enerji alıyorsak bu kişilik bakı­
mından ne anlama gelir? Tahmin edersiniz ki en kuvvetli şe­
kilde kişiliği etkileyecek olan kavuşumlardır. Güneş'le olunca
benlik, yani burç karakteri bir başka tesirle birleşir. O burcun
saf niteliği değişir. Bir başka tesir de benliğin - burcun içine
girmiştir. O nedenle, burcundan farklı görünen ve davranan­
ların birçoğunda sebep budur. Benzer bir durum, bir gezege­
nin Yükselen Burç noktasına - 1 . ev başlangıç çizgisine ka­
,
vuşumu olduğunda görülür. Gezegenine göre ve haritadaki
evine - yerine göre, ve de kavuşumun yakınlığına (derecesi,
örneğin iki gezegen de ayn ı burçta ve aynı derecede) göre
bu iki tesir önemli bir enerjetik şifre kodlar kişiliğimizde. Her
iki farkl ı tesir de orijinal olarak vardır ancak, birbirlerini etkile-

1 93
yerek fonksiyonlarına yeni fonksiyonlar etkiler, çeşitlendirir
ve değiştirir. Bu durum yaklaşan gezegenin (baskı n olan)
hangisi olduğuna göre de değişir. Tıpkı iki rengin karıştı rıl­
ması gibi. Örneğin sarı ve mavi karışıyor sarı baskı nsa, sarı
hafifçe yeşile çalar, biraz daha mavi olursa yeşile döner. Bu
iki rengin baskınlığı oranında sarı , yeşil , niavi arası nda yüz­
lerce tona dönüşür. En açığı sarı gibidir en koyusu mavi gibi­
dir. Ama hiçbir zaman ikisi de saf sarı ve mavi değildir, birbir­
lerinden almışlardır.
Kavuşum 0° olduğundan 360° ile özdeştir. Yani tüm açı­
ları barındırır 0° ile 360° aras ı nda. O nedenle de bu enerjinin
yansıması , kullan ımı da belirli bir kökeni ve psikolojisi olsa
da değişecektir. Çünkü her açıyı barı ndırdığı ndan her açı
onu etkileyecek, tetikleyecektir. Biraz daha açarsak, olumlu
tesirlere olumlu cevap vermekle beraber olumsuzlara da
olumsuz cevap verebilme durumudur bu. Ancak, kavuşumla­
rın bazı ların olumlu enerjiler oluşturur (gezegenlerine göre),
bazı ları da (ağ ı r giden gezegenlerde) sert enerjiler taşır. Bu
nedenle olumlu kavuşumların sert etkiler altında fazla etki­
lenmeyeceği, olumlu etkilerle uyarı l ı nca çok olumlu davra­
nışlar üretebileceği düşünülürken. Sert gezegen kavuşumla­
rı kişiyi sert bir enerji ile tohumladığı ndan sert uyarı mları ol­
dukça sert, yapıcı uyarı mları ise olumlu aktivasyonlar yaratı r.
Ancak sert gezegen enerjilerinin altında unutulmamal ıdır ki,
kişiliği olumsuz etkileyebilecek bir husus vardı r. Örneğin ihti­
ras, hırs, acı masızlık, saldı rganlık vb. gibi birçok dürtü ve
duygu olabilir. Bu kişi o gezegenlerden iyi bir açı ile uyarı l ı -

1 94
yorsa o dönem, işte böylesi bir enerjiyi rahatça, kolayl ı kla ha­
rekete geçen bir durum da söz konusu olabilir. Sonuçta iste­
diğini de elde eder. Ancak sert açıya s ı ra (zaman-dönem)
gelince hepsini ve daha fazlasını kaybedebilir. Bunlar sağlık­
tan - maddesel her şeyi kapsayabilir, gezegenine ve konu­
muna, evine göre.
Kavuşumlar farklı tesirlerin birlikte, yen i , değişik ener­
ji lerle kişi liğimize kat ı l ı ş ı d ı r. En yararl ı kabul edilen kavu­
şumlar Güneş, Venüs ve Jüpiter arası ndakilerd i r. Ayrıca
zararl ı olan Mars kavuşu mları Venüs ve Jüpiter'le yararl ı­
d ı r. Ay' ı n Ven üs' le olan kavuşumu en yararl ı olan ı d ı r. Mer­
kür'le olanı da iyi bir kodlanmadı r. En sert kodlar; Mars,
U ranüs, Satürn , Neptün ve Pluto gezegenlerinin kendi ara­
larında olanları ve Güneş ile Ay' ı n , Mars , U ranüs, Neptün
ve Pluto ile olanlarıdır.
Yükselen için en olumlu enerji başta Güneş kavuşumu
sonra Jüpiter ve Venüsle olanlarıdır. Parlak, çalı şkan, uyum­
lu, sağl ıklı, cesur, enerjik, yaratıcı , bilgili, pozitif insanlard ı r.
Tüm diğer kötü şifreleri ortadan kaldı rabilecek kadar etkili bir
güç aşı lar - şans da getirir.
Tüm bunlar yüzlerce olasıl ıktır ve herbiri doğum haritası
incelenerek kişiliğimiz üzerindeki çok çeşitli etkileri görülerek,
incelenir. Birden fazla ve herbirinin çok çeşitli fonksiyonları ve
etkileri olan tesirin birlikte bizi etkilemesi demektir. Bu türden
bir kodlama en kuvvetli etkilerin (kavuşum açısı) başı nda ge­
lir. Robotik-astrolojik kimliğimizi ve yaşamımızı en çok etkile­
yebilen kozmik etkidir.

1 95
60 Dereceli Gezegen Kodları *

Adından da anlaşılacağı üzere birden çok gezegenin


kendi aralarında veya ev başlangıç çizgilerine yolladıkları
kozmik enerjilerin 60° lik bir açı oluşturmasıdır. Aynı prensip­
ler her açı için geçerlidir. Yani gezegen tesirlerinin bulunduk­
ları burç (taşıdıkları üstboyutlu enerji - yasa - bilgi) ve evleri
(hangi yaşam alanı için) ve kendi fonksiyonları bakı m ından
olumlu bir kodlama yaratmaları demektir. Kavuşum yapan
gezegen enerjilerinin karşılıklı uyumu ve uyumsuzluğu kavu­
şumları n niteliğini olumlu veya olumsuz olarak belirlemektey­
ken, bu açılarda böyle bir durum söz konusu değildir. Yani en
uyumsuz iki gezegen enerjisinin dahi çok olumlu bir tertipte
birleşmesi söz konusudur. Her bir gezegen enerjisi birbirine
yapıcı bir katkı , adeta destek sağlamaktadır. Anne karnında
bu tesirlerle beslenmiş ve böylesine olumlu bir kozmik enerji
kodu ile doğmuş olanlar bunun yararlarını hem kişiliklerinde
hem de yaşamlarında görürler.
Altmış derecelik enerji etkileşiminin psikolojik anlam ı ; ki­
şiliği düşünsel ve eylemsel olumlu itilimlere sevk eden dürtü­
ler demektir. O kişinin biraz gayretle, bu mevcut yeteneğini
aktive ederek hayatında olumlu sonuçlar alabileceğini göste­
rir bu kod. Tabi ki burcu ve evi gibi hususlar başta olmak üze­
re doğum haritası incelenerek bulunur.
B u kod herhangi bir tesirle veya ayn ı gezegen tesiriy­
l e sert uyarı m lar ald ı ğ ı nda dahi (yaşamı nda çıkan sorun­
lar, sıkı ntılar) yıkıcı, zarar ve kay ı p verici son uçlara götü­
remez o şahs ı .

1 96
1 20 Dereceli (Üçgen) Gezegen Kodları 1:J..

60 derecelik etkileşimle çok benzerlik taşıyan bir etkidir.


Adından belli olacağı üzere 60°'nin iki misli bir güçtedir ve
olumlu bir enerji etkileşimi olduğundan her şey çok daha ra­
hat ve kolay demektir. Yani enerji kişinin iç yapısında olsun,
yaşam ı nda olsun çok akcı bir olumluluk, rahatlık içindedir. Bu
tesir astrolojik kimliğimizde, nası l ve ne türden anlamlara ge­
liyorsa, biz o konularda en rahat, en yapıcı duygu ve fikirlere
sahibizdir. Bu nedenle de kolayca uygular ve olumlu sonuç­
lar alırız (engelleyen tesirler daha güçlü değilse). Her türden
tesirin en iyi kozmik uyumu demektir bu şifreler. Ancak çoğu
astrolog bu tesirin verebileceği fazla rahatlı k, gevşeklik ve
güven duygusu ile bazı fırsatların kaçabileceği üzerinde du­
rurlar. Biz de buna katılıyoruz, ancak o fırsatın kapınızı çala­
cağından da eminiz - gözlemledik.

90 Dereceli (Kare) Gezegen Kodları O

Birden bire hayat bizi bir köşeye kıstırır "eller yukarı , ya


malını, ya can ını !" Mal mı verilecek, can m ı . "Mal" anlaşıldı
da bu can, bazen canan da olabilir, cananlaşmış olan her tür­
den istekler, arzular, beklentiler, umutlar, etkinlikler de. İşte,
bizde var olan kare açılı bir duygu merkezinin tahrik edildiği,
içinin eşelendiği bir durum demektir. Gerginlik had safhada­
dır. Bir şeyler kaçını lmaz olarak gelişmek, değişmek duru­
mundadır. Artık böyle gitmez, bu nedenle de bu enerjinin açı­
ğa çıkması , yani, bir yeni süreç yaratması kaçınılmazdır. Ne-

1 97
den peki? Çünkü 90°'1ik bir açı ile bizi kodlayan gezegen
enerjileri bünyede bir gerilim-uyumsuzluk ve çatışma tohum­
lamıştı r. Bu durum gezegenine, burcuna ve evine göre bir
şiddet ve güç taşıyacaktır. Bu bilinç altı ndaki bir korku, bir
stres, bir panik etkisini yaratmış olabilir, bir tutku ve hırsı da
veya irade - duygu çatışmasını da. İşte şimdi o yaralara tuz
basılmaktadır. Budur canımızı yakan. Aslında, sanki böyle bir
sıkıntı olmayacak gibi geliyordu bize o zamana kadar. Şimdi
ise bu potansiyel, patlamaya hazır enerji tetiklendi ve açığa
çıkarak duygu ve bilinçte etkili oluyor.
Bu kozmik - astrolojik kodun oluşumunda iki farklı enerji­
nin (herbir enerjinin çok çeşitli etkileri olan psikolojik ve ya­
şamsal fonksiyonlar olduğunu an ı msayalım) çatışması söz
konusudur. Biri, diğerini kendi fonksiyonları yönünde zorlu­
yordur. Kişi bu tesiri kozmik olarak aldığı gibi, bu tesirin tem­
silcileri olan kişilerle yaşadığı olaylarla da almıştı r. (Örneğin
Venüs-Satürn karesinde; kız kardeşler, kız arkadaşlar, sevgi­
liler ve para Venüs'le, baba, orta yaşı n üzerindekiler, resmi
memurlar, Satürn ile temsil edilir). Bu olaylar onda mevcut
olan olumsuz bir duyguyu perçinlemiştir.
Kare açılı enerji mutlaka bir dönüşüme zorlar. Çatışan iki
enerjiden biri üstün gelerek sonucu belirleyecektir. Bu bakım­
dan bu tesirin tetiklenişini tamamen olumsuz almamalıyız.
Çünkü, böyle dönemler, bizi kendimizle (saklı bir duyguyu
tahrik edip açığa çıkararak) yüzleştirir. Ve bu yüzleştiğimiz
özelliğimiz bizde çözümlenememiş bir nitelik halinde her an
biraz etkilemekteydi. Ama şimdi, tamamen etkiliyor, tesirin
tüm enerjisi açığa çıkıyor demektir. İçimizde çatışan bu iki te-

1 98
sirin savaşı mının sonucu, bizim kendi irade ve bilincimizle
hangisini destekleyeceğimize bağlıdır.
Bizdeki bu gergin enerji birikiminin yarattığ ı , bazen bilin­
çaltının derinliklerinde (Ay ile) bazen çeşitli duygu ve fikirler­
de oluşan her cinsten çatışma, bu tesir kaynağı olan geze­
genlerin birisi tarafından yaşam ı mızın bir dönemi veya anın­
da uyarı lınca tüm enerji açığa çıkar. Bu andan itibaren, eski­
si g ibi hareket etmek, bastı rmaya çalışmak, yok saymak gibi
hiç de başarı lı olamayacağımız olaylar karşısı ndayızdır. Za­
ten, bu kodun potansiyel enerjisi çok gergin bir enerji ile içsel
bir hareketi adeta patlatarak tüm şuur alan ına yayıp, çok şid­
detli etkilerle bizi sarmıştı r. Değişime ve gelişmelere diren­
mek, bu enerjileri zapt etmeye kalkmak böyle transit dönem­
lerinde daha da yıptarıcı olur, fazladan enerji kaybı demektir.
Bu kare açılı enerji kodlamaları eğer Ay, Merkür gibi geze­
genlerin diğer gezegenlerle oluşturduğu tesirlerle olmuşsa
maddesel etkiden çok psikolojik, sinirsel, zihinsel krizlere, aç­
mazlara, üzüntülere yol açacaktır (ama sebep maddesel ola­
bilir). Güneş ile olmuşsa bu kod, diğer gezegen enerjisinin
sertliğine göre yaşamsal (sağlıkla ilgili) ve maddesel de olabi­
lir. Bunlara ayrılıklar, iş kayıpları da dahildir. Güneş ve Ay'da
kare açı toleransı 0- 1 2° arasında alı nır. (bu hesaplar her bir
burcun 30° olması üzerinden kolaylıkla yapılabilir - zaten ka­
reler en uyumsuz burçlar demektir, enerjiler çatışıyordur). Di­
ğer gezegenler için 0-8° arası nda tolerans uygulanı r.
Kare açı ları n niteliği hakkında bir iki söz daha söylemek­
te yarar var (her ne kadar astroloji öğretmek bu kitabı n ama­
cı değilse de, astrolojiyi tanıtmak için gerekebilir). Jüpiter ile

1 99
birlikte başlayan ağır giden gezegenlerin olumsuz kodlama­
ları daha yoğun bir gerginlik ve çatışma demektir. Hoş,
Mars'ı n yakıcı , yıkıcı etkisinden dolayı onun sert kodları da
çok ciddidir. Aniden Mars tetiklemeleri alan Mars kodları cid­
di kaza, bela, çatışma, kavga, savaş ve ölüm getirebilir.
ter'den itibaren de gelen transit Satürn, Uranüs, Neptün ve
Pluton tetikleyici tesirleri kendi kodları nı birkaç yıl sürecek
ağı r bir bombardımana tabi tutarlar (bunları n anlamı n ı ilerde
tekrar kader ile bağlantılandıracağ ız). Bu gezegenlerin fonk­
siyonlarına göre olaylar değişiktir. Örneğin uyaran Satürn'ün
tetiklemesi ise, sağlamlık testi, zaman ile-dayanıklılık ve tu­
tarl ı l ı k testi demektir. Bunu da bastırarak, engelleyerek, da­
raltarak, kısıtlayarak ve durdurarak- geciktirerek yapar. Han­
gi Satürn kodunu böyle bir etkiyle almışsa (doğum anı nda) ve
hangi alanda ise bunlar (ev) olayın niteliği buna göre olacak­
tır. Aynı durum Uranüs'ün kendi kodunu tetiklediği anda ise
yenilik aniden, mecburen bize dayatılır. Bazen yıkarak, ba­
zen kopararak, bazen uzaklaştırarak, bazen de bizi değiştire­
rek veya yıllarca bekleyip vazgeçtiğimiz şeyleri şimdi önümü­
ze pattadak koyarak yapar. H iç beklenmedik bir zamanda
hiç beklenmedik şeyler karşısı nda buluruz kendimizi . Ve yıl­
ları n içimizdeki o değişimin gerçekleşmeyen kıvı lcımı bir
alevle parlamıştır artık. Ama bir yandan da o kodun çatıştığı
tesir bize yardımcı olmak yerine karşı koymaktadı r. Örneğin
U ranüs'ün özgür ve bencil tesiri bırak her şeyi bu "yeniye" yü­
rü derken , ay ise çatışan (kare yapan), duygularımızın ve bel­
ki de tüm bilinçaltımızın endişeleri, takıntı ları "sakın ha bırak­
mam" diye avaz, avaz bağırıyor uykularımızı kaçırıp bizi çıl­
dı rtabilecek açmazlara itiyordur. Ne yapmal ı acaba?
Herhangi bir kod, kendi içindeki enerji dışında bir enerji ile

200
uyarılabilir. Örneğin Güneş-Satürn karesi olan bir insan gele­
cek ay, transit Mars gezegeni tarafı ndan uyarı lacaktır. Diye­
lim ki , Mars, Güneş'e kare, Satürn'e de karşıt yapmaktadı r.
Bunlar da önem taşıyan duru mlardır. Ancak burada var olan
şifre, kendi şifre elemanlarınca uyarı lmadığı ndan durum fark­
lıdır. Yani temel bir duygular veya fikirler kaynağının değişik
bir duygu ile uyarılışıdır. Biz, o şifrenin çözümlenmesi ve ki­
şiliğin kendisine ait özelliklerinden birisini iyice görebilmesi ve
kendisiyle yüzleşme fırsatı bulabilmesi bakı m ı ndan kare açı­
yı yapan gezegenin o kareyi tetiklemesini çok önemli sayıyo­
ruz. Bu nedenle üzerinde fazlaca durduk. Bir başka tetikleyi­
ci tesir ise bize farklı bir duygu (sunacağı olaylar ve olası lık­
larla) ve deneyim tanıtacaktır.
Aslında, değerli okurlar, bizi geliştiren yegane özellikleri­
miz böylesi zor, özellikle de kare açı ile oluşan tesirlerle bo­
ğuştuğumuz zamanlarda ortaya çıkmıştır. Başarı lar bu dö­
nemlerin sağladığı güçlenmelerdir. Tüm bu gelişmeler, ilerle­
meler, güç, sabır, idrak, dayan ıklılık kazanı mları hem sosyal
yaşamımızda hem de ruhsal ilerleyişimizde çok gereklidir.
Çünkü bizdeki, çözümlenip geliştirilmeyi, olumlu uygulamala­
rını bekleyen zayıfl ıkları mızı gösterir. Olumlu kodlar zaten
bizde var olan değerler ve yeteneklerdir. Onlar bile zorlan­
mazsa bir süre sonra gevşeklik, tembellik ve daha sonra da
dejenerasyon ile körlenebilirler.

1 80 Dereceli (Zıtlık) Gezegen Kodları /


Değerli okurlar şimdi de içimizde var olan huzursuzlukla­
rın, gerginlik ve çatışmaların bir başka nitelikte olanı ndan söz

201
edeceğiz. Yine, çatışan iki kozmik tesirin enerjisi aklı mıza
gelmelidir. Tıpkı 90°'1ik kare etkileşiminde olduğu gibi, iki ge­
zegen enerjisinin birbirleriyle ya da bir ev çizgisi ile yapmak­
ta olduğu astrolojik etkileşimdeki enerjetik uyumsuzluk söz
konusudur. Ancak, astrolojik kimliğimizde var olan böylesi bir
enerji kodu, kare kodundan farklı bazı psikolojik ve eylemsel
özelliklerin bize aşılandığını gösterir benzerliği yan ı nda. Ör­
neğin kare açılı bir çatışma halinde olan iki gezegen bir diğe­
rinin psikolojisini, amacın ı , yöntemini ve tüm fonksiyonları nı
yıkarak yoluna yürüyüp gitmek ister adeta. Kendi enerjisi
amacına yönelik bir şekilde karşısındaki direnci kırarak hede­
fine doğru yönlendirecektir. Bu nedenle iki enerji sürekli didi­
şir adeta ve sonunda çok şiddetle çatışır. Sonunda biri, ken­
di doğrultusunda yol alacaktır, yıkacaksa yıkar, yakacaksa
yakar ve sonuca ulaşı r. Karşıtlık (opposition) veya zıtlık etki­
leşiminde ise iki tesirin (fonksiyonları nı düşünelim o geze­
genlerin) tersyönlerde oluşu vardı r. Örneğin birisi "burası"
derken karşısındaki "hayı r burası" demektedir. "Burası" deni­
len yerler yaşamamızın hangi alan ıdır (ev) ve hangi duygu -
fikir neler için "ille de burası ve böyle" demektir?
Sevgili okurlar, insan varlığı olarak bizler çok kompleks,
zor varl ıklarız. İşte hepimizde var olan olumlu-olumsuz tüm
his, duygu, dürtü ve fikir cinsinden kendimize özgü olan yön­
lerimiz bu şifrelerin kodlan ışı ve bunların nitelikleriyle belir­
miştir. Zıtlık taşıyan kodları mız bizde var olan tüm çelişkile­
rin yayı n merkezidir. "İşim mi , yuvam m ı ?". "Parası mı kişili­
ği mi?" ve benzeri türden soruları mız bu duyguların "sayesin­
de" yaşanılır kişiliklerimizde.

202
Karşıt açı lardaki gezegenler az çok birbirlerine bir şeyler
verirler, birbirlerine katkıları olur. Burada, enerjilerin bilgileri
ve fonksiyonları adeta karşılıklı atışma ve çekişme içinde ol­
salar da karşısı ndakinden her ikisi de etkilenir. Hatta bazen
diğeri geri adı m atar kabullenir, ötekine uyar. Çünkü karşı l ı k­
l ı - zıt burçlarda ve evlerdedir ki bu durum bir tamamlayıcı lı­
ğı da taşımaktadır. Örneğin Bal ık soyut ve duygusal akl ı , ruh­
sallığı temsil ediyorken karşıt burcu Başak somut akl ı ve
maddesel gerçeklikleri temsil etmektedir. Aynı şekilde 2. ev
madde alan ı ise karşıtı 8. ev mana yani ölüm veya madde
ötesidir. Demek ki zıtlaşan iki tesirin bir sentezini yapabiliriz.
Orta noktada durabilmek ve iki ayrı duyguyu ve onları n fonk­
siyonlarını uzlaştırabilmek olanağı vardır, ancak kolay değil­
dir. Özellikle ağı r gezegenlerin kişisel gezegenler olan Gü­
neş, Ay, Merkür ve Yükselen ile olan karşıtlı kları ve 2. dere­
cede de Venüs ve Mars ile olan karşıtlıkları çok güçlü uyum­
suzluklar yaratır kişiliklerimizde. Bize göre de özellikle Satürn
karşıtlığı adeta o enerjiyi karşıdan bastırarak, hapsederek,
korkutarak durdurur ve geri iter, Neptün ise kaosa sokarak,
belirsizleştirerek, güçsüzleştirerek, pasifize ederek, azmi ve
iradeyi zayıflatarak o enerjileri adeta söndürür. Diğerleri de
zor veya yıkıcı olabilir ancak Satürn ve Neptün'ün daha zor­
layıcıdır. Tabi ki kişinin tahammülü veya tesirin ağırlığı önem­
lidir. Unutmamalı ki , kare açılı enerjetik kodlarda çatışman ı n
uzlaşmaya dönüşme şansı yoktur ama çok dinamiktir. H e r
şey olabilir, iyi y a da kötü. Bizim irademiz v e idrakimiz yön
verebilirse olumlu sonuçlar doğar. Biz istemesek de bir şey­
ler olur, dinamik bir çatışma var. Ancak karşıtlıklar o kadar di-

203
namik değil, yıllarca sürüncemede kalabilir. Şöyle bir örnek
verelim : Araban ızla bir kavşağa yaklaşıyorsunuz ve ayn ı an­
da farklı şiddetle ve tam yan caddeden bir başka araç 900 lik
açı ile kavşağa sizinle ayn ı anda giriyor (Allah korusun tabi,
teşbihte hata olmaz derler) ve yandan siz veya o çarpıyor.
Arabaların ağı rlığına ve hızına göre her iki araç bir yöne gi­
der. Sağlamsa, kavşağı n 4 Caddesinden birinde devam eder
yoluna. Ama aynı hatta ters yönden gelen iki tren olduğunda
dinamizm düşer. Ya biri duracak, ya da hız keserek çarpışa­
caklar. Sonra da güçlü olan diğerin i geri iterek yol alacaktır.
Gerçi karşıtlıklarda uzlaşma şansından söz ettik. Ama bu ör­
nek sanki yokmuş gibi oldu, bu sadece misal, kusura bakma­
yın. Haa, bakın şöyle söyleyebiliriz; örneğin A treni Anka­
ra'dan, istanbul'a geliyor, İstanbul'dan kalkan B treni de An­
kara'ya aynı hat üzeride gidiyor. Ve makinistler öyle bir anla­
şıyor ki yolun tam orta noktası olan (diyelim) Eskişehir'e ka­
dar ilerliyor, daha fazla gitmeyerek her iki tren yolcusuna ay­
nı mesafeyi alma eşitliği sağlanıyor. Diyeceksiniz ki A trenin­
dekiler hiç istanbul'a, B'dekiler ise hiç Ankara'ya gidememiş
oldular. Doğru, ancak A treni yolcuların ı n İstanbul'a varışı, B
yolcuların ı n İstanbul'da kalmaya mecbur edilmesine veya ter­
si durumda A yolcularının Ankara'dan ayrı lmayışına veya iti­
lerek geri getirilmesine bağl ı . Her iki halde de bir uyumsuzluk
ve sıkı ntı olacak. İşte karşıt gezegen kodları bizde böylesi ça­
tışmalar yaratıyor, çok çeşitli. Biz hiç olmazsa önerimizle bir
adalet ve kısmi bir tatmin yaratabildik. Her iki taraf yolculuk
yapıyor. Bir yol kat ediyor ve hedeflerine de yarı, yarıya yak­
laşmış oluyor. Başka çözüm var mı uzlaşmadan başka?

204
Sevgili okurlar benim kafamı kurcalayan nedir şimdi bili­
yor musunuz? Bizlerde var olan bu kozmik şifrelerin kişilikte­
ki izi acaba hangi tarafın etkisiyle oluşmakta daha çok, tesiri
veren burç ve gezegenin ana rahmindeki kodlaması ndan ge­
len enerjisi mi yoksa; bunları n somut ( maddesel) karşılıkları
demek olan başta ana ve babamızla ve diğer aktörlerle ya­
şamdaki uyarı m ı m ı ? Galiba ikincisi gibi bir fikir şu anda akıl­
cı geliyor, çünkü Dünya realitesinde, bu maddesel ortamda
şuurluluğumuzun neredeyse tamamı bu boyut enerjisine
odaklanmış halde. Bu nedenle varlığımızın en şiddetli uya­
rı mları yaşadığı mız her türlü (maddesel) deneyimle olmakta­
dır. Tüm sevinçler, acılar, pişmanlıklar, şoklar ancak bu kod­
ları aktive ediyor diye düşünüyorum şu anda. Aksi halde bu
kodlar astral planda - astrolojik kimliğimizde kalacaktı . Yani
somutlaşıp varlığımıza (beden + ruh) ait olamayacaktı. Yal­
n ızca hissedilen, düşünülen şeyler bize ait olamaz. Bize ait
oluşu, bunların tahriki ile yani deneyimlerimizle yaptığ ı m ız
uygulamalarla ancak gerçekleşmektedir. Olayı n sonucunda
bizde oluşan yeni duygu ve fikirler artık bize mal olur. Zaten
akaşa kayıt denilen ve öz varlığımızda (ruh) tüm yaşamları­
m ızla taşıdığımız ası l izler, birikimlerdir bunlar. Tüm ruhsal­
insani düzeyimiz de bunların bütünsel bir kalitesi olarak beli­
rir. Yani şöyle bir sonuç çı kıyor; doğuma kadarki ve özellikle
de doğum anında almış olduğumuz kozmik-astrolojik tesirler­
den oluşan kodlamalar tüm yapımızı hangi olay, durum, yeni
tesir karşısı nda yeryüzü yaşamı m ızdaki tepkilerimizin niteliği­
ni blirlemekte ancak, yakinen yaşarken olaylar ve insanlar­
dı:m aldığımız uyarı lar çok daha etki edrek o şifreleri -enerji-

205
leri- tetikliyor. Rol maddesel lesirlerde demektir. Örneğin
Mars uyarıyor ama sevgiliniz gelip sizinli çatışıyor, o sizi ağ­
latıyor. Ya da Jüpiter iyi bir enerji yolluyor ama patronunuz si­
zi müdürlüğe atıyor.

206
DOGUM SAATiNiN HAYATI ÖNEMi VE
YAŞAM ALAN LAR! (12 EV)

MC

IC

207
Her şeyin bir ölçü ve hesap üzerine yaratılıp, yürütüldü­
ğünden sıkça söz eder Kur'an. Evet değerli okurlar, yeryü­
züne gözlerimizi açmamız da bu kurala dahildir. Anamızın
karn ındaki tecrit bölgesinden-özel, ara yaşamdan gerçek,
özgür ve kendi çabaları mızla sürecek d ünya yaşam ı na ge­
çiş anı çok önemli bir başlangıç ve belirleyici olmaktadı r.
Anımsayacağ ı n ı z üzere, bu belirleyicilik o anki kozmik tesir­
lerin durumuna göre olmaktadı r. Sistemimizin icra memur­
ları olan gezegenler ve onları n amiri olan Güneş'in hangi
departmanlardan (burçlar) görev aldıklarına göre bize ko­
lay-zor bir takım plan l ı , programlı işleri bir karara bağladığı
durum demektir bizler için doğum an ı m ız bu plan ı n ve prog­
ram ı n son şeklinin, kesin sonucunun belirlendiği halini yan­
sıtı r. Yaşam plan ı m ız ı n tüm detayları ve sınırları bu anda çi­
zilmiştir. Bedenlenme işi bu doğum saatine göre başlatı l ı r.
Bu inan ılmaz bir hesaplamadır.
Yani tekrar bedenlenecek olan bir insanın (ruhunun) ne
zaman doğacağı doğmadan belirlenmiştir yukarıda. Kaderi
de, o anda oluşan doğum haritası denilen kozmik tesirler fo­
toğrafında görüntülenebilmektedir. Yaşam planı dediğimiz
doğum haritamız esas olarak iki boyuttan oluşur.

1 - Astrolojik Kimlik

Bu konuyu etrafl ıca açıklamıştık. Üzerinde fazla durma­


dan , bu kozmik tesirlerin, yani burç ve gezegen enerjilerinin
çeşitli etkileşimlerinin oluşturduğu bize ait, maddesel varlığı­
mızla ilgili tüm özelliklerimizi kastediyoruz. Ruhun bir elbise
gibi giydiği-aslı nda, uzaktan bir ışınlanma ile kullanmakta ol­
duğu beden ve astrolojik kimlik bileşimi bir robot, bir cihaz.
Bu robotun fiziksel sağlığı ndan alın, duygu ve düşünceleri-

208
nin, zekasının, benliğinin, dürtülerinin, amaçların , yetenekle­
rinin ve benzeri tüm özelliklerinin, bu doğum anı nda oluşan
kozmik fotoğrafa göre oluşması. Bu boyut "ben" yani "varlı k"
tarafını oluşturuyor.

2- Kaderi Boyut

Doğum anı nda gezegenlerin burçlara ve evlere dağı l ı m ı ,


b u evlerin başlangıç noktaların ı n burçlara v e derecelerine
göre oluşumu ve tüm faktörlerin birbirlerini etkileyiş şekli ile
yaşamı mızın kaderi boyutu oluşmuş olur.
Burada, kaderi boyut oluş, hangi alanlarda ne gibi olanak
ve olasılıkların ne şekilde karşımıza çıkabileceği ve bunların
zamanı gibi hususlara dayanır. Bu oluşlar ve duru mlar bizim
irademiz dışında gelişir. Tıpkı mevsimler gibi, kaçın ılmaz za­
manları ve gezegenlerin dönme hızına göre de tekrarlan ma­
ları söz konusudur. Her ev yaşamımızın bazı konuların ı içe­
rir doğum haritasında. Bu evin burcuna ve içine düşen geze­
gen etkilerine göre hem bizim bu alandaki eğilim ve yetenek­
lerimiz ( 1 . boyut, varlık boyutu), hem de olanaklar ve zaman­
ları belirlenmiştir. Çok kısaca bu evleri ve yaşamsal alanları­
nı sıralayalım (bu konularda meraklı ları için bol miktarda kay­
nak vardı r).

HAYATiMiZi N 1 2 ALANI (EVLER)

1 . Ev (Yükselen Burç)

1 . Evin başlangıç çizgisi Yükselen Burc'umuzu veren


noktadı r. Bu çok önemli bir nokta oluşturur. Doğduğumuz
noktadı r. Hem sağlık, hem kişilik, hem de kaderi olarak (olay-

209
lar, olasılıklar, fı rsatlar ve olanaklar bakımından) son derece
önemlidir, 1 .derecede etkilidir. Bu noktaya kavuşum yapan
gezegen varsa bu faktör tüm görünüş, davranış ve beklenti­
ler de çok önlerdedir. Neredeyse burcumuz (Güneş) kadar
yönlendirici bir etkiye sahiptir. Yükselen burcumuzun tesirinin
önüne geçer, kendi fonksiyonları nı ve tavrı nı uygulatmaya
çalışır. Ancak bu fonksiyonlar ve tavır aynı olmakla beraber
Yükselen Burc'un niteliğine göre karakter değiştirecektir.
Yükselen noktası ( 1 . ev başlangıç çizgisi) tüm görünüşümü­
zü, yayınladığımız enerjiyi, giyim-kuşam, hal ve tavırlarla
(kendimizi ortaya koyuş noktası) aradığımız ortamları da be­
lirler. Doğum anını da gösterir. Sert etkilerde doğum sorunlu
geçer veya sakatlık, sağlık sorunları verir. 1 . Evdeki gezegen
kavuşumda değilse etkisi azal ı r. Bu evde gezegen yoksa de­
min saydığımız hususlar Yükselen Burç'la belirlenir.
1 . Eve düşen burç ve de özellikle yıldızların fonksiyonları
ve aldığı etkilerin kalitesine göre kişilikte ve yaşamsal başa­
rılarda (olanak, şans, fırsat vb. bir boyutu da düşünülmelidir)
en belirleyici, en etkili alandı r. Örneğin Güneş'in iyi etkileri al­
tı nda doğan kişi bir Güneş gibi parlak, göz alıcı , yaratıcı, ör­
gütleyici, cesur, girişken ve çok etkileyici bir insan olur. Ayrı­
ca şansları çok iyi olanaklar, yardı mlar ve büyük fı rsatlardan
dolayı çok yüksektir. Çok başarı lı, çok tanınmış, branşlarının
en popüler ve gözdeleri olanlar böylesi bir 1 . ev etkisiyle ya­
şamaktadı rlar. Koç Burc'unun evidir.

2. Ev

Boğa Burcunun doğal evi denir.


Maddesel kazanımlar alanıdır. O insanın maddeye bakı-

210
şı, o maddeyi nasıl sağlamak isteyeceği (özellikle de bir g e­
zegen varsa hangi mesleklerin kendisine parasal olanaklar
sağlayabileceğini ve becerisini de gösterir). Tabii ki bir an­
lamda maddesel şansını gösterir bu ev. Yani bu yaşam pla­
n ı nda kendisi için hazırlanan maddesel olanakları , onların ni­
teliklerini ve refah düzeyini göstermektedir.
Tahmin edersiniz ki 1 . evinde Güneş veya Jüpiter (refah ,
bereket, şans, bolluk yıldızıdır d a ayn ı zamanda) iyi etkiler al­
mışsa bir haritada o insan ı n 2. evinde hiçbir gezegen olma­
sına gerek yoktur. Ancak sert bir gezegen etkileşimi varsa 2.
evde o insanın ya parasını savurduğunu veya parasal zarar­
lara, kayıplara uğrayacağını gösterir.

3. Ev

Bu evin yaşamımızdaki kapsadığı alanlar ilköğrenim ça­


ğımız, kardeşlerimiz, arkadaş ve yakın komşularım ızla süre­
gelen sosyal ilişkilerle beraber, ayrıca bizim öğrenme, iletişim
ve kısa yolculukları mızın da yaşamımızı nası l etkileyeceğini
göstermesidir.
Özellikle kardeşlerimizle olan ilişkilerimiz, kişiliklerimizin
uyumu yaşamamızdaki kaderi etkilerin ilerde alacağı kardeş
ilişkilerinin niteliği bakımı ndan çok önemlidir. Öyle ki bebek­
likten itibaren kardeşlerin psikolojik yapıları , anne-babanın
onlara karşı davranış farklı lıkları kişiliğin oluşumunda çok
önemli etkiler taşıyabilmektedir. Bu etkiler tüm arkadaşlık iliş­
kilerinde, karşı cinsle olan ilişkilerde ve de dolayısı ile evlilik
yaşamında bile belirleyici tesirlerden olmaktadır.
Bu evin 2. boyutu ki bu da çok önemlidir. Düşünme, öğ­
renme ve iletişim kurma konularını içerir. Tüm sosyal gelişi-

21 1
mimiz ve başarı lımızla beraber kişiliğimizin ruhsal evrimini de
bu evle alakalandırabiliriz. İkizler Burcu'nun evidir. Merkür
yıldızı n ı n yeridir. Yani 3 evi İ kizler veya Merkür gezegeni bu­
raya düşen insanlarda bu fonksiyonlar çok öne çıkar. Tabii ki,
bu ev için de burc ve gezegen varsa etkileşim durumunun
çok önemli olacağını hatırlamamız gerekir.

4. Ev

Doğum haritamızda en önemli evlere köşe evler denilir.


Bunlar 1 .4.7. ve 1 O. evlerdir.
4. ev bizim önce doğup büyüdüğümüz yuvamızı aile ya­
şamı mızı oluşturur. Yengeç Burcunu hatırlarsanız, işte onun
evidir. Nasıl bir aile ortamı nda yaşayacağınız ve kişiliğimizin
içsel yapısı belirlenecektir. Burada yaşanan ilk çocukluk de­
neyimleri, aile ilişkileri bizim kişiliğimizi, aile hayatına, evliliğe
bakışımızı çok derinden etkiler. Özellikle çocuklukta yaşa­
nanlar psikolojimizi, bilinç altını ve iç dünyamızı şekillendirir.
Daha sonra da sosyal ilişkilerimiz, özel ilişkilerimiz ve iş iliş­
kilerimizden sonra dönüp, o duyguları taşıdığımız, ya ailemiz­
le paylaşabildiğimiz veya içimizde yaşadığımız, sorguladığı­
mız yerdir. Yaşamımızın geceleri de burada geçer. Bu duy­
gular, bazen sevinçten, bazen üzüntü veya stresten uykuları­
mızı burada kaçırır. Hayaller burada kurulur, yıkımlar burada
yaşanır, ilk şiirler, ilk buluşmalar, ilk aşklar burada hazı rlanır,
burada değerlendirmelere tabi tutulur. 70 yıllık bir ömrün tüm
geceleri ve rüyaları , yani yaklaşık 20-30 yılı burada geçer.
Kendi kurduğumuz yuva ile devam eder, yetiştirdiğimiz ço­
cuklarımızla sürer ve burada biter. Önemi, değeri anlatmakla
bitmez. Gelecek de, geçmiş de buradadır. Yaşanmışlarla ya-

212
şanacaklar buradadır. Cennetimiz de olabilir cehennemimiz
de, ki buna göre diğer başarı lar tatmi n edecektir.

5. Ev

Aşk hayatımız, eğlence ve sanatsal ortamlara düşkünlü­


ğümüz, çocukları mız ve spekülatif şanslarım ız bu evde de­
ğerlendirilir. Aslan Burcu'nun doğal evidir.
Bu ev bizim aşka bakışımızı, cesaretimizi, sanat yetene­
ğimizi, eğlence ve güzelliklere, maceralara ve şans getirebi­
lecek yatırımlara, spekülasyonlara (borsa, hisse senedi, dö­
viz gibi işlerin yan ında kumar düşkünlüğü de bu evdeki bazı
ilgili gezegenlerin sert açıları nda gündeme gelir).
Ayrıca çocuk sevip, sevmeyişimiz, çocuk sahibi olma
şansım ız, çocukları mızın nitelikleri hakkı nda göstergeler de
vermektedir. Sert etkiler taşıyan gezegenler çocuklarım ızla il­
gili problemler veya bayanlardahamilelik veya doğum bakı­
mı ndan sorunlara işaret eder.

6. Ev

Başak Burcu'nun doğal · evidir. Doğum haritamızda bizim


sağlık ve iş yaşamı alanlarımızı kapsar. Daha sonra da çalış­
tığımız ve çalıştırdığımız insanlarla olan ilişkilerimizi kapsar.
Bu evde bulunan burç ve gezegenler kendi fonksiyonların ve
yapı ları nı içeren konumlarına göre hem sağlık hem de iş iliş­
kilerimizi yönlendirir. Sağlığımız sadece bu evle değil Güneş,
Yükselen Burç gibi öncelikli ve daha sonrada konuya ilişkin
her türlü etkileşimlerle de alakalıdır. Örneğin Sert Merkür etki­
leri, sinirsel rahatsızlıklar, Mars etkileri yanma, kaza ve ame-

213
liyatları , Satürn etkileri kemik, cilt ve benzeri rahatsızlıklar, kı­
rıklar gibi konularda sağlığımızı etkiler. Ancak 6. evde olan et­
kileşimler bu durumları çok daha ciddi bir boyuta getirir.
Bir insan ı n çalışma yaşamına bakışı, çalışkan olup, olma­
yışı , çalışma koşulları ve olanakları gibi hususlar da 6. evde
rahatl ıkla izlenebilir.

7. Ev

Oldukça önemli alanları kapsar 7.ev. Köşe noktalarından


birisidir. Bu alan evlilik ve ticari ortaklıkları (kendi işimiz de
olabilir) kapsar. Terazi Burcu'nun evidir. Yani paylaşım-ortak­
lıklar esasını bu evde deneyimleriz.
Bu evdeki gezegenler ve burç önce kendi karakterine gö­
re sonra da açı larına göre bizim paylaşıma, evliliğe veya tica­
ri yaşama nasıl baktığımızı gösterir. Bu evdeki Uranüs, Plu­
to, Neptün ve bazen de Mars gibi gezegenler sorun çıkartır.
Özellikle Uranüs sapma ve ayrılma - uzaklaşmaları yönetti­
ğinden hem kişilikte bu yönler kuvvetlenir hem de olaylar bu
noktaya getirebilir (bazen de terk edilmek bile olabilir). Ve­
nüs, Jüpiter gibi gezegenler mutluluk ve şans getirecektir.
Yaşamı mızın bir dönüm noktası başlatması ve sonra da
tüm başarı ve mutluluklarımızı etkilemesi bakı m ından hem
evlilik evi olarak ve varsa kendi işimizin de gidişatıyla paralel
yaşamımızın akışı , gidişatı maddi ve manevi tatminlerimizin,
kısacası hayatımızın en etkili alanlarının başındadı r 7. ev.
Tabii ki ruhsal evrimimiz bakımından düşünüldüğünde,
karmik borçlar bakı mından ele alındığında önemi son derece
kuvvetlidir, etkilidir. Sanı rız ki karmik borçları mızın çoğunluğu
ağırlıklı olarak bir önceki yaşamımızın evlilik ve aile ilişkilerin-

21 4
den taşınır ve bu evle beraber 4. eve nakledilir bu yaşamla.
Enkarnasyonumuzun köşe taşını oluşturur yani. Değerli me­
raklıları bilirler, hep bu konular danışılır, en çok bu evin ve 4.
evin sorunları önemlidir mutluluğumuz için. 5. Ev yani aşk evi
ikisinin arası ndadır; önce yetiştiğimiz yuva ve orada aldıkları­
mız, sonra bunlarla geçtiğimiz 5. ev ve bu deneyim lerin so­
nucu 7. ev. Ömrümüzün sonuna dek sürer. Kendi işini yapan­
lar için de önemi ayrıdır. Maddi kazanç ve başarı ları n çıkış
noktası olur onlar için de.

8. Ev

Hayatımızın bazı önemli olayları da bu evin kapsam ı için­


de yaşanmaktadı r. 8.evin önemi metafizik anlamda çok bü­
yüktür. Çünkü bu ev doğum, ölüm, yeniden doğuş ve bunla­
rın ortasında bir etkinliği içeren cinsel yaşamı kapsar. Bu eve
isabet eden bir gezegen varsa öncelikle bu konularda o in­
sanda ortalama bir insandan daha yoğun bir kapasite vardır.
(tabii ki burcun da önemi dikkate alı nmalıdır. Bu kon ulara
kendi yaklaşı mını koyar). Bu gezegenin diğer gezegenlerle
etkileşimi (kalitesi) ve gezegenin hangi gezegen olduğuna
göre, o şahıs farkl ı bir yaradılış ve eğilime sahip olacaktır.
Her ne kadar herhangi bir gezegenin bulunması bile kapasi­
teyi kişilikte arttı rsa bile, bu gezegenine ve açı larına göre çok
olumludan, çok olumsuza kadar değişebilen, çok farklı du­
rumlar yaratır. Örneğin Merkür, Venüs, Ay ve Jüpiter iyi bir et­
kileşimle taşıdıkları olumlu ve şanslı enerjileri yüksek değer­
de kişilik özellikleri olarak yansıtı rlar. Ruhsal derinlikleri olan,
sezgi güçleri yüksek, pozitif aydı nlanma ile yaşamları n ı n ruh­
sal evrimini yükselten insanlar olurlar. Medyumik yetenekleri

21 5
veya duyu dışı algıları çok kuvvetlidir. 8 . Ev tanrısal boyuta
açı lan bir kapıdır. Bizim bu boyuttan nasıl beslenip, beslen­
mediğimizi de gösterir. Güneş, Mars, Satürn ve Uranüs tehli­
kelidir. (Dünya mantığı ile, ölüme açılan bu kapıda bu geze­
genler kısa bir yaşamı veya ani bir ölümü verebileceğinden
"tehlikeli" sözünü kullandık). Ancak çok iyi açılarda bu tehlike
ortadan kalkar. Ayrıca, Neptün (müthiş bir medyum, derin bir
mistik karakter verebilir- kötü etkilerde ise intihar eğilimlidir)
Pluto ise kendi evi yani Akrep Burcunun doğal evi olduğun­
dan olağanüstü ruhsal yetenekler ve kitleleri etkileyebilecek
çok kuvvetli bir metafizik karakter verecektir (ruhsal şifacılık­
tan, dini liderliğe, üstün tanrısal hizmetlere kadar - ancak,
sert etkilerle ise, büyücü, katil veya cani karakterli yada seks
düşkünlükleri olan bir karaktere dönüşür).
8. Evde sert etkilerde kişilik; fanatizme yönelir (ruhsal de­
rinlik ve üstün tanrısal cevher yerine karşıtı olan bir şekle dö­
nüşüyor). Bu fanatizm, dinsel veya cinseldir.
Ayrıca 8. ev hukuk ve ortak kazançların veya başkaları nın
kazançları nın (miras) paylaşımı noktasıdır. Metafiziğe yönel­
meyenlerde sıklıkla hukukçuluk meslek olarak seçilmektedir.
Gördüğünüz gibi, 8. evin önemi de son derece büyüktür
kişiliğimiz ve hayatı mızın akışı bakımından.

9. Ev

Yay Burcu'nun doğal evidir. Yaşamımızın felsefesi burada


oluşur. Yani hayata bakışımızın felsefi boyutu. Ancak burası
aynı zamanda yüksek öğrenim, yabancı ülkeler, yabancılarla
olan ilişkiler ve yabancı dilleri de kapsadığından tüm bu alan­
lardaki olaylar ve gelişmeler de tüm yaşam felsefemizin oluş-

216
masında etkendir. Özellikle iyi açılar altında Jüpiter çok merak­
lı, bilgi için yaşayan, araştırmacı ve felsefi bir kişilik verir. Ve
mutlaka çok başarı lı bir yüksek öğrenim şansı (belki de yurt dı­
şında, en iyi okullarda) demektir. Birçok ülke gezer, birkaç dil
öğrenir ve yaşam felsefesi yüksek ve seviyeli bir anlayışa ula­
şır. Benzer etkiler Güneş ve Ay'la da kişilikte çok etkili olur.
Merkür, Venüs ve Mars ile de benzer eğilimli bir karakter söz
konusudur, ancak, Güneş ve Ay kadar kuwetli değildir.
Bu ev sonuçta, kişiliğimizin alt yapısı, eğitim ve kültür dü­
zeyi ile ve sonra da yurt dışı ilişkileriyle ilgilidir.

1 0. Ev

Bu evdeki göstergeler bizim sosyal statümüzle ilgilidir.


Yani sosyal saygınlığımızdan alal ı m , mesleki başarı mıza , ka­
riyerimize, şöhretim ize ve dolayısı ile de yaşam düzeyime ka­
dar olan tüm başarılar ve saygınlıklar bu evin kapsamı alan ı­
na girer. Oğlak Burcu'nun doğal evidir.
Bu evde yıldız olmayışı bir olumsuzluk anlamına gelmez
(ki, bu husus tüm evler için de böyle ele alınmalıdır) . Ancak
1 O. ev başlangıç çizgisine veya bu evin bölgesine (bu durum­
da etki çok daha hafifler) tesir yollayan (açı yapan) bir geze­
gen söz konusu ise durum ona göre değerlendirilir. Böyle bir
şey de yoksa, kişinin sosyal statüsü ve kariyeri ile yaşam dü­
zeyi önem sırasıyla sayarsak 1 . , 2 . , 7., 6. ve 1 1 . evlerdeki ge­
zegenlerinin kalitesiyle izlenebilir.
Kişiliğimizin dünyevi boyutunu en çok etkileyen evler 2.
ve 1 O. evlerdir. Aslı nda diyebilirsiniz ki her ev bizim dünyevi
ilişkilere bakışımızı, kişiliğimizin maddi boyutunu etkiler (kap­
sar). Evet haklısınız, ancak, diğer evler dikkat edilirse yaşa-

21 7
mın psikolojik veya manevi denilen boyutlarıyla ilgilenirken
bazı evlerde bu boyut devrede değildir direkt olarak. Ancak,
kişiliğin diğer evlerden aldığı tesirler bu maddi nitelikteki ev­
lere yaklaşımı mızı endirekt bir şekilde etkilemekte olabilir. 2.
Ev madde (para, mal-mülk, lüks tüketim malları vb.) ve kişili­
ğimizin madde ile olan ortak yönünü (3. bir bileşke nitelikte
özellik) belirlerken, 1 O ev ise toplumdan bizi nasıl görmesini
istediğimiz yönümüzü belirler. Bu durum çeşitli tesirlerin nite­
liğine göre, çok başarı lı, çok parlak, çok tan ınmış (ki, hatırlar­
san ız, tüm şanslar ayn ı zamanda astrolojik kimlikteki olumlu
etkiler demektir) ve kendi alanında başarısıyla her anlamda
yüksek bir yaşam kalitesi ve donan ımlı bir hayat seviyesi (ki­
şilik) göstereceği gibi, sert etkiler altında ise başarısızlık, say­
gınlıktan uzak bir sosyal kişilik, yaşam düzeyinin olumsuz ko­
şullarda veya düşüşlerle sürmesi gibi durumlar da görülecek­
tir. Ayrıca tıpkı maddeye çok önem vermek gibi (2. ev etkisi
ile) lüks ve yüksek bir yaşam, şöhret ve başarı hırsı da bu
evin sert etkileriyle oluşabilmektedir. Böylece bu tip insanlar
yaşam amaçlarını bu esas üzerine kurarak insan i lişkilerini,
aile hayatını , manevi değerleri ikinci plana atmaktadı rlar.
Bunda gelece endişe ile bakman ın da payı vardır.
Her evi karşıtı ile incelerseniz, önem verdiğiniz evin tam
karşısı ndaki evi ihmal etmekte olduğunuzu görürsünüz. Bu
evlerin iyice incelenmesi bize çok şey öğretecektir kendimiz
ve hayata bakışımız hakkında (Bu incelemeyi evler şeması­
na bakarak kolayca yapabilirsiniz).

1 1 . Ev
Kova Burcunun doğal evidir. Öncelikle bizim ekip işlerin­
deki performansımızı , ve bu tip işlerin yaşamımızdaki yerini

21 8
gösterir. Böylece mesleğimiz, kazancı m ız, sosyal kişiliğimiz
ve geleceğimizin iyiye gidişi bu evle ilişkilenir. Hatta politik
başarı ları bile etkiler. Geniş anlamda düşünüldüğünde bu ev,
bizim diğer insanlarla uyumumuzu, ortak idealler etrafında
birleşebilme ve yönetme yeteneğimizi gösterir. Ayrıca madal­
yonun diğer yüzü de yardım görebileceğimiz, olanaklar bula­
bileceğimiz çevreleri de gösterir.
Bu eve idealler ve geleceğimizin belirleyicisi denmesi de­
min saydığımız hususlardan kaynaklan ı r. Birinci derecede
önemli sayılmıyorsa da astrolojide, insanın maddi ve ruhsal
gelişimini ve tüm başarı ların ı uzun vadede ortaya koyacak
olan bu ev fonksiyonları yabana atı lacak cinsten değildir.
1 2. Ev

Balık Burcunun evi olan 1 2.ev adeta ruhsal hayatla olan


bağlantı ları mızın bir başka kapısını oluşturur, tıpkı 8. ev gibi.
8. evde ruhsal varlığımızın direkt olarak yapısı ve özellikleri
söz konusuydu hatı rlarsanız. Bu evde bizim enkarnasyonlar­
la elde ettiğimiz ruhsal seviyemiz, psişik yeteneklerimiz ve
var oluşa, tanrısal boyuta (Yaradan, dinler, i nançlar, ölüm ve
ölüm ötesi) nasıl baktığımız belirlenmekteydi. 1 2 ev ise bu
boyutta olan bağlantımızı sağlar. Bunu, rüyalar, sezgiler ve
bilinç altını çalıştırarak yapar bu evden. İyi etkileşim ve kalite
taşıyan gezegenler bu evde sezgileri çok güçlü, bilinç altı po­
zitif, duyu dışı algı ları gelişmiş, üstün psişik yetenekleri olan
bir astrolojik kimliğin göstergesidir. Bu özellikleri o kişi, spiri­
tüalizm, parapsikoloji, medyumluk veya şifacılık gibi ruhsal
alanlarda ya da astroloji, psikoloji, nükleer fizik, mikro biyolo­
ji gibi ilimlerde de kullanabilir. Çünkü bu alan "bilinmeyen-giz­
li" olan her şeyi kapsar. Hem maddenin, hem de ruhun bilin-

219
meyenlerini bulmak için bu alanı kullan ırız. Bu işlerde sezgi­
lerin, ilham ve rüyaları n yardı mları çok büyüktür. Birçok dahi
sanatçı, düşünür ve bilim adamı çoğu kez Yukarı 'nın yardım­
larıyla buluş ve icatları n ı gerçekleştirebilir. 1 2.ev bu kapıdır.
Ayrıca, bilinmeyen tehlikeler (hırsızlık, dolandı rı lma, yan­
g ı n vb.) ve hastahane, hapishane gibi kısıtlamalar ve prob­
lemler de bu evin kapsam ındadı r. Tahmin edeceğiniz üzere
sert gezegen etkileşimleri varsa söz konusudur. Bu olaylar
bazı hallerde astrolojik kimlikteki olumsuz eğilimlerden (suça,
yalancıl ığa, aldatmaya eğilimler) bazı hallerde de kaçınıl­
maz-karmik oluşundan kaynaklanır.
Asl ında 1 2. evin daha iyi anlaşılması için bu bölgenin ana
rahmini de kapsad ığını belirtmemizde yarar var. Birinci ev
başlangıç çizgisi olan Yükselen Bruç doğum noktası demek­
ti. Bir önceki ev olan 1 2. ev ise doğum öncesi, bizim ana rah­
mindeki bedensel oluşum ve ruhun bedene bağlanma süre­
cini yaşadığımız yerdir. Özellikle bilinçaltı nın beslendiği bu
doğum öncesi aşama aynı zamanda ruhsal boyutumuzun bi­
rikimi demek olan karmamızı da içeren evdir, geçmiş yaşam­
sal durumumuzla ilgisi vardır.
Ana rahminde geçen bu karanlık, belirsiz, kısıtlı ve şuur­
suz süreç daha sonra Dünya yaşamı boyunca da benzer bir
şekilde, her türden kısıtlanmaları (hastahane, hapishane vb.)
belirsiz, gizli tehlikeleri /hırsızlık, dolandırılma vb. ) bilinç altı­
nı ve ona bağlı psikolojik sorunları içerir. Bunun yan ında açı­
ğa çıkarılmayı , keşfedilmeyi bekleyen her konuyu da (psiko­
loji, mikro biyoloji, nükleer araştırmalar, uzay, astroloji vb.)
içerir.
Ancak unutulmamalıdır ki doğum öncesi son bir ayı kap­
sar 1 2. ev. Ana rahmine düşüş için Yükselen Burçtan ( 1 . ev)
geriye doğru yaklaşık 9.5 burç (9 ay 1 O gün) gidilmelidir.

220
111. İNSAN - ASTROLOJİ
KADER
Evrenin Hubble Teleskobuyla Çekilmis Bebeklik Fotografı

222
VAŞAMIN BAŞLANGICI

2 1 .yüzyıldayız ve halen bu sorunun cevabı karanl ık. As­


lı nda spiritüel bilgiler veya dinsel kaynakl ı yaradılış bilgilerinin
yorumları bilimsel teorilere kıyasla bu konuda çok daha eski
ve geniş bazı bilgilere sahiptir. Ama hepimiz her şeyin bilim­
le de açıklanabilir bir şekilde somutlaşmasını bekliyoruz, hak­
lı olarak. Bilimin teyidi şarttı r.
Son yı llarda uzay çalışmaları , uzay yolculukları ve çok
çeşitli araştı rmalar yaşamın evrende ve Dünyamız'da nasıl
başladığını açı klayabilmek için çok uğraş vermekte, çok pa­
ralar harcanmaktadı r. Tabi ki en yaygın kabul gören teori "Big
Bang" yani Büyük Patlama teorisidir. Evrenin sürekli genişle­
diğini ve sonra da küçülüp sıkışmaya başlayacağını söyler.

"Gök Bilimcilerin Karanlık ÇaQlar Olarak Ad­


landırdıQı Galaksilerin Oluşumundaki ilk ve En
Önemli Dönemde Olanlar Esrarını Hala Koruyor"

Bu başlık "National Geographic" dergisinin Türkiye


baskısı ndaki Şubat 2003 sayısına aittir. Yazıdan biraz alın­
tı yapıyoruz:

223
"Gök bilimciler galaksilerin nasıl doğup evrimleştikleri bil­
mecesini sonunda çözdü mü? William C . Keel, pek öyle de­
nemez dese de, gök bilimciler herhalde önümüzdeki on yılda
yap-bozun parçaların ı birleştirmiş olacaklar. Yakın evrenin
devasa yeni haritalarıyla bilim adamları artık galaksilerin 1 3
milyar yıllık evrimini inceleyebiliyor. Ancak gökbilimcilerin Ka­
ranlık Çağlar olarak adlandırdığı, galaksilerin oluşumundaki
ilk ve en önemli dönemde olanlar hala esrar perdesi ardı nda
gizli. Bu dönem Büyük Patlama'dan birkaç yüzbin yıl sonra
başlamış, yaklaşık bir milyar yıl sonra da sona ermişti. Bu za­
man diliminin ilk bölümünde evren zifiri karanl ı ktı. Ancak son­
raları ilk yıldızlar göz kırpmaya başlamıştı"; Bu da Tevrat' ı n
Tekvin (Yaratılış) Bölümü:

"BAP 1
Başlangıçta Allah gökleri ve yeri yarattı. 2ve yer ıssız ve
boştu ; ve enginin yüzü üzerinde karanlık vard ı ; ve Allah'ın ru­
hu suların yüzü üzerinde hareket ediyordu.ai Ve Allah dedi:
Işık olsun; ve ışık oldu."
Görüyorsunuz ya değerli okurlar aslında bilim henüz
deklare etmese de Tanrı sall ı kla çoğu kez yüzyüze gelmek­
tedir Ve eminiz ki 2 1 . Yüzyıl Yaradan gerçeğiyle bilimin bu­
luşacağı çağ olacaktır. Yani yüzyı llardır yasaların ı , prensip­
lerini incelemekte oldukları bilimin asl ı nda tanrısal oluşları n,
etkiliklerin yaşamakta oldukları Dünya ve Güneş Sistemin­
de geçerli olan maddesel yasalarıd ı r. Bu realite ortaya apa­
çık çıkmak üzeredir.

224
Tüm varoluşlar, tüm varlıklar madde üstü denilebilecek
ruhsal bir bilginin enerjiye dönüşmesiyle olur. Bu ruhsal bilgi
ve kudret boyutuna metafizik deyip (fizik ötesi) "açı klanamaz,
kavranamaz" anlamları da yüklenmiştir. Çoğu kez Aslı nda
metafizik boyut fiziksel oluşların (tüm varlıklar için geçerli) bir
önceki hali-evresi-orijini demektir.
Sıklıkla rastlarsı nız, birçok uzay araştırması nda ve Dün­
ya'ya düşen meteorlarda yapılan incelemelerde hem yaşam
izleri aran ır, hem de yaşamın uzayda ilk başlangıcı üzerinde
deliller aranır. Ve ara sıra da Dünya'da yaşamın uzaydan ge­
len yıldız tozları ile başladığından söz eder yayın organları .
Bir şeylerin farkı ndayız ama, daha henüz netleştiremedik.
Sonra da astrolojiye safsata derler.
Büyük Patlama gerçeği (Big Bang) aslında Yaradan' ı n
bilgisinin enerjiye dönüştüğü i l k andır, bizim evrenimizin ya­
radılışında. Ve sonra da o enerji taşıdığı bilginin tezahürüyle
madde alemlerini yıldızları ve galaksileri oluşturmuştur.

225
BAZI KAVRAM LARIN DAHA YÜKSEK BiR
R EALiTEDEN TANIMLANMALARI

REALiTE

Türkçe karşılığı "gerçeklik" ifadesi ile denk düşen bu ya­


bancı kelime "realite" denildiğinde çok daha boyutlu anlamla­
rı da kapsıyor. Bu nedenle kullan ıyoruz. (Bu kitapta yine es­
ki dilden -arapça-farsça ya da kökenini bilemediğimiz söz­
cüklere rastlamanız o sözcükelerin istenilen anlamlara daha
yakın oluşundan maalesef güzel Türkçemiz'de ayn ı anlam ı
verecek sözcüklerin olmayışındandır.
Spiritüel nitelikli bu çalışmamızda "realite" yine bazı fark­
lı anlamlarla kullanı lmış olsa da çoklukla ve ası l konuları n
vurgulandığı noktalarda şu şekilde düşünülmelidir.
1 - İnsan varl ığı
2- Dünya ve üzerindeki tüm varlıklar bütünü (maddesel
boyut, maddesel tesirler)
3- Dünya dışı tesirler
insanın realitesi demek tüm duygu, fikir, deney ve kana­
atlerinin bir bütünü, kendi şuur alanı ndaki (ruhsal+beyinsel­
fiziksel) canlılığı , enerjiyi alarak aktiviteyi ve eylemleri başla-

227
insanı n kendi realitesi dışındaki Dünya realitesi ise bize
göre olmayan kendi gerçekliklerine sahip tüm varlıklar ola­
rak söz konusudur. Ancak insan var/Jğı olarak biz ham dün­
ya realitsini hem de dünya dışında var olan kendine özgü
gerçeklik/eri olan var/Jk/arı ve tesirleri kendimize göre algıla­
rız. Asl ı nda her iki realite farklı ve özgün karakterlere, ener­
jilere, tesirlere sahiptirler. Örneğin dünya realitesi tüm canlı­
lerı ve yaşam koşullarının bütünü olarak farklı bir enerji de
yansıtı rken, Merkür farklı , Güneş çok farklı burçlar çok daha
yüksek ve sübtil oluşu ile çok, çok farkl ı realitelerdir.
Fakat unutulmamalıdır ki insanın kendi realitesi bu üç re­
alitenin toplamı ile oluşur, yani;
Kendi yapı m ız, ruhsal birikimimizin şuursal niteliği+Dün­
ya Boyutu Tesirleri+Dünya Dış Tesirler
Kendi yapımıza; zeka, olumlu, olumsuz bakış, düşünme­
algılama kapasitemiz, sezgi ve tüm bunları başta eğitim ve
gözlem yolu ile ne kadar geliştirdiğimiz gibi hususları katalım.
Dünya dışı tesirleri başlıca astrolojik ve ruhsal-Tanrısal
diye ikiye ayırmakta ve astrolojik tesirlerin tüm realitemizde
en etkin güç olduğunu tekrar vurgu/aya/Jm. Ancak kendi
varl ı ğ ı m ızın bilinçli gayreti bu tesirler karşısı nda tabii ki ası l
sorumlu v e yetkili merkezdir, ası l iradi güçtür.Onu küçüm­
seyici bir tan ı m değildir üstte söylenileniler. Bu nüans çok
önemli.

228
YÜKSEK R EA LiTE

insan varlığı bu boyutta iki tesir arası nda (+) (-) gidip gel­
mek durumunda kalı r, evrimi bu esas üzerine yürür. O ne­
denle yan ılma, pişmanlık, vicdan azabı öğretimin esası n ı
oluşturur. Ayrıca sürekli tesire maruz kal ıp, şuur alan ında sü­
rekli devinimler yaşaması, tesirlerin ve kendi şuur alan ı n ı n
değişik titreşimleri yaşaması realite değişimlerini getirir.
" Yüksek Realite" kavramını biz insanın şuur skalasında
belirli bir süre aynı frekans sınırları nda titreşimlerle yaşarken,
bazı tesir ve düşüncelerle şuursal titreşim frekansının bu ska­
lan ı n üzerine sıçraması ve artık bir süre o frekansta titreşme­
si anlamı nda kullanıyoruz. Yani bir bakmışsın ız kandırdığı­
mız, kullandığımız bir insana karşı birgün bir şeyler yaşıyoruz
ve bir vicdan muhasebesi yaparak o insana haksızlık ettiği­
mizi anlıyoruz. Bu fikir o insana bakışımızı ve onun hakkın­
daki realtemizi değiştirebiliyor.
Tabii ki, bu yeni realitemiz· eskisine göre "yüksektir". Da­
ha vicdanidir, yani titreşim frekansı daha yüksektir.
Bir de gerçekten de bu boyut realitesinin taşıdığı yasa,
prensip, bilgi gibi anlamları olan titreşim frekansları nın üze­
rinde kademe kademe yükselen realiteler var ki ası l 'Yüksek
Realite' onlardı r. Çünkü yüksek bilgileri ve enerjileriyle tüm
insanları ve dünyayı kapsarlar. (Kendi realitelerimizin çok
üzerinde sınırların ı n dışında olarak. Bu kitapta çoğunlukla bu
anlamıyla kullanı lmaktadır).

229
A slında realiteler değişmez, kendi bütünlükleriyle
tektir/er. Değişmekte olan bizim on/art algılama şek/i­
mizdir. insanlar arastndaki en büyük farkıllık payı da
burada oluşur. Realitelerimizin farklılığına saygı gösterme­
miz gerekir.

230
AD EM iLE HAVVA
VE CENNETTEN KOVU LMALARI

Kitabı mızın başında bir insan tan ı m ı yapmıştık, hatırlar­


san ız. Ayrıca bir de insan ı n soyu m eselesi vardı r. İnsan, be­
şer denilen varlık grubudur. Yeryüzünde ilk yaşayan insan­
lar, bizler yani bu Adem nesli değildir. Nice Ademoğulları ge­
lip geçmiştir (Kur'an'da da bu ifade edilmiştir.) Biz bu nesil
varlıkları olarak, aynı Dünya eğitimine tabii, kendi ezel ve
ebedlerimiz arasındaki varl ık grubu olarak bu Adem neslinin
bireyleriyiz. Bir de kutsal kitaplarda bu gerçekliğin sembolik
ifadesi ve hikayeleştirilmiş anlatımı vardır. Yaradan katı nda­
ki bilgi yüksek enerjisi ve frekansı dolayısıyla insana kadar
hiyerarşik mercilerden-boyutlardan geçerken bir alt kademe­
ye indirgenir, soyutlan ı r, frekansı düşürülerek aktarıl ı r. Bu
nedenle bir peygamber tebliğ olarak gelen bilgi özünden çok
şey kaybeder ve bazen de ancak benzetmelerle verilir. İşte
kutsal kitapların çoğunluk tasvir, benzetme ve hikayelenmiş
anlatı mları yüksek bir realitenin karekökü niteliğindedir ade­
ta. Bu anlamda düşününce Adem ve H avva adlı varlıkları n
ve çocukları nın kendi aralarında üremesi gerçek değildir.
Adem'ler ve Havva'lar vardır.

231
Adem yeni bir neslin, yeni bir evrim - tekamül planını uy­
gulaması için Dünya gezenine enkarne olan varlığın adıdır.
Bedenli yaşamlar ancak iki farklı enerji kutbunun birlikteliği ile
olur ve bu nedenle karşı cinsten bir varlığa gereksinim vardı.
Dişi enerji denilen bu varlık ' Havva' adıyla sembolize erf;l m i s
ve Adem'den türememiştir. (Belki Ademoğlu'ndan oluşu,
Ademoğulları üretimine katılışıyla öyle yakıştırma yapılmış­
tır.) Ademoğlu insan ın bu hali ve yapısı bu boyut evrim şart­
ları na uygun olduğu için bu şekilde dizayn edilmiştir.
Tabii ki 'Adem Peygamber' konusu da böylec gerçek ni­
teliğiyle anlaşılabilir ancak.
'Cennetten Kovulma' hikayesiyle verilmek istenen ger­
çeklik, Ademoğlu'nun Dünya gezegeninde, yeni bir madde
boyutunda çok yeni evrim şartlarını deneyimlemeden önceki
yaşam boyutu ve mekanı ile ilgilidir. Çok daha ince, yüksek
ve süptil mekanlar olan ruhsal alemler, spatyomlar (ahiretler)
çok daha kaba düşük frekanslı ve ağır titreşimli, yoğun mad­
de ortamı olan Dünya boyutuna göre 'cennettir'. Yasak elma­
n ı n yenilişi ise, bedenli nefsaniyetin madde cazibesini alma­
ya ve kuvvetli uyarılara maruz kalışı demektir. Artık varlığın
ruh hali değişmiştir, daha meraklı, daha nefsani, daha çok
maddesel tatminlere ihtiyacı olan bir yaşamdır.Cennetten ko­
vuluştur bir anlamda.

232
KADER KON USU

Kafamızı kurcalayan belli başlı merak konuları n ı n e n


önemlisi sanırız budur. Kader diye b i r şey var m ı , yoksa her
istediğimiz zaman diliminde, her istediğimizi gerçekleştirebi­
lecek kadar özgür müyüz, veya hayatımızın ne kadarlı k kıs­
mı kaçını lmaz bir yazgının, ne kadarı kendi özgür seçimleri­
mizin ürünleriyle oluşmakta?
Bu konuda çok kesin bir şey söyleyebilmek, çok emin ol­
mak bir insan için (şu ruhsallı k düzeyinde) olası değildir. An­
cak, varoluş sorunsalını yaşamımızın en kuvvetli itici gücü,
en büyük merakı ve hevesi olarak h issettiyseniz ve 20 yıla
yakın spiritüel (ruhsal) konularda araştı rma yaptıysan ız, yüz­
lerce insanı n yaşam akışı nı astrolojik haritalarından izlediy­
seniz bazı güvendiğiniz bilgiler olacaktır. Yani demek istiyo­
ruz ki, yüzlerce astrolojik analizlerimizin ve öngörülerimizin
doğruluğu, tutarlılığı ve tekrarlanabilirliği bizi, insan hayatı ve
kaderi konusunda bazı sonuçlara taşı mıştı r. Ancak, bu konu­
da şahsen Tanrı inancımı ve iman ı m ı zedeleyecek h içbir aşı­
rılığa cüret etmemeye ve kutsal kitaplarla ters düşmemeye

233
büyük bir özen gösteriyorum. Hatta, daha da fazlası bu bilgi­
lerin kutsal kitaplar ile özellikle karşılaştırıp bir teyidini de
yapmanın kaçı nılmaz gerekliliğini de yerine getiriyorum. Artık
insanlığa sadece iman ı n yetmeyeceği bir süreç içerisinde her
sembolik, üstü kapalı (ezoterik) ya da metafizik (sanı lan) bil­
ginin açılı mları nı yapmaya çalışan her iyi niyetli insan gibi ek­
sikler ve yanı lmalar da olacaktır. Bu yanı lgıların getirebilece­
ği "günahları" Tanrın ı n iyi niyetimizi çok iyi bildiğine emin ola­
rak kabulleniyorum şimdiden. Büyücülerin, falcıların para ve­
ya şöhret uğruna, cirit attığı bir memlekette, astrolojinin sade­
ce insanlara olabilecekleri söyleyebilen, onları n dünyevi çı­
karların ı gözeten ya da bir tür psikolojik rahatlama, moral ve
umut veren eğlencelik bir şey olmadığını hatı rlatmak çok
önemli olmalı . Gerçekten de astrolojinin en önemli özelliği
onun tanrısal boyutudur. En başta yapı lan tanımlamalarda da
görüleceği üzere bu sistem tüm yapımızı etkileyen bir sistem
olmakla kalmıyor, bu yaşamı mızın planı n ı hazı rlayıp, gün be
gün, dönem ve dönem uygulamasını da yaptı rıyor. Yani ka­
der sorunsalını anlama yolunda belki de yegane yol bu siste­
mi algı lamaktır. Ancak her şeyin en doğrusunu, her şeyin ar­
kasındaki yüksek amaçları bizi ve yarattığı her şeyi en iyi bi­
len O'dur. Yaradan sonsuz bilgi ve kudreti ile her şeye, her
an hakimdir. Yani O isterse her an her şey olabilir. Biz onun
koyduğu bir sistemin işleyiş prensipleri (ilmi) yoluyla (astrolo­
ji) kendimiz ve hayat hakkında bir bilgilenme sağlayabiliyo­
ruz. Sonuçta, bu bilgiler, kendi alemimizde geçerli olan bazı
tanrısal yasalara götürür bizi. Belki de bu yasaları öğrenmek­
le kaderimizi aşmak olanakl ı olur ancak.

234
i NSANiN KADERi

Çoğu kez, bir doğum haritasına bakıp olasılıkların görü­


lüp, aynı şekliyle yaşanması, değişik durumları n yaşanama­
ması karşısında hep aynı soruyu sormuşumdur, "bu sonuç
değiştirilemez miydi, bu kader miydi?". Birçok kişi de sormuş­
tur bunu bana; "geçen geldiğimde söylediğiniz sorun yaşanı­
yor, eşim boşanmak için mahkemeye başvurdu. Halbuki o
zaman önemli bir sorunumuz yoktu. Bu nasıl oluyor, beni m
kaderim m i b u , ayrılacak m ı y ı m eşimden?". Tabii k i biz sade­
ce soruna işaret ederiz ve kesinlikle "ayrılacaksın" demeyiz
olasılık fazla olsa da. Kararı karşılı klı vereceklerini anlatır, o
dönemin kaçınılmaz olduğunu ve süresin i bildiririz. Kişilikleri
yeniden tanı mlayarak hangi kararı n daha doğru olabileceğini
iyice görmesini sağlamaya çalışırız.
Gerçekten de yaşanan birçok durumda olayların sonuçla­
rının da değiştirilemez olup olmadığına emin olmak olanak­
sızdır çoğu zaman. (bizi aşacak derecede büyük olayları , ka­
za, ölüm benzeri durumları bu noktada ayrı tutuyoruz). Ancak
şu hususu görebiliriz o kişinin horoskopuna bakarak, doğru

235
ve sağlıklı bir tutum veya karar sergileyebiliyor mu? Yaşamı­
mızın tümü bakım ından ası l sorun burada yatıyor bizce. Ya­
ni "ben sağlıkl ı , vicdanlı ve bilgili bir yaklaşı m sergiledim mi
bu konuda?". Eğer öyle olduğu halde sonuç olumsuz olmuş
ise hiç de önemli olmamalı bu. Burada bizi aşan, kaderi bir
durum söz konusudur. Öncelikle şunu da hatırlayalım ki, bi­
zim özgürlüğümüz (kaderimiz de) kendimizle sı nırl ı , sı nırsız
değil. Sonra da ana-baba ve kardeşler sonra yaşadığımız
sosyal çevre, şehir ve ülke olanaklarıyla, sonra da Dünyanın
global etkileşimleriyle (ekonomik, politik, kültürel, askeri vb.)
sınırlı olmaktadır. Yani sınırlı bir özgürlükle yaşıyoruz. Ama
bir de yaşam plan ımız var.

236
A) GEZEGEN LEARE BACiLI HAYATI N
GENEL DÖN EMLERi
Hayatımızın Ay ve Güneş
(Bebeklik-Çocukluk) Dönemi

Ay ve Güneşin biz insanlar üzerindeki devasa etkilerini bir


hatı rlayalı m değerli okurlar. Ay, tüm duyguları n merkezi ka­
nalı olarak çal ışmakta adeta. Beş duyu ve onları n ötesindeki
tüm algı larla da ilgili bir kanal. Bütün hisleri ve duyguları , tüm
bilinç altını etkiliyor-etkileniyor insanlar Ay' ı n fonksiyonların a
bağlı olarak. V e dolayısı ile de kişiliğimizin psikolojik boyutu­
nu oluşturuyordu Ay hatırlarsak.
Tüm bu fonksiyonların yeryüzü temsilcisi de Annemiz ol­
maktaydı . Hayatımızın akışı ile paralel olarak tabi olduğumuz
gezegensel dönemler de etkilemektedir yaşantımızı. Yani
her yaş, her dönem, doğasına uygun bir tesire tabi olmakta­
dır. işte bu realite önce anne karnı nda Ay'a tabi olmakla baş­
lar. Babadan alınan yaşam enerjisinin (Güneş Baba) anne­
=

nin yumurta hücresini döllemesiyle yeni bir hayat başlamıştır.

237
Yeryüzüne enkarne olmak için kendisine izin verilen bir
ruhsal varlık için bir bedenin oluşmasıyla birlikte, safha safha
o bedene bağlanmakta olan ruhsal varlığın psikolojik yapısı
da oluşmaya başlamıştır.
Bu aşamadan itibaren, anne karn ında doğuma kadar ve
doğumdan sonra da kişiliğin oluşması tamamlanana dek sü­
recek olan hem Ay'ı n astrolojik tesirinin niteliği hem de An­
ne'nin kişilik özellikleri önemlidir, etkilidir. Hepimiz bilmekte­
yiz ki anne karnı ndaki bebek, annenin yaşadığı tüm olaylar­
dan psikolojik olarak etkilenmektedir. Annenin özellikle eşi ile
yaşadıkları ve diğer bütün olaylar bedenlenmekte olan kişinin
psikolojisini çok etkilemektedir. Özellikle ana-baba (Ay-Gü­
neş kodlamasını-açısını oluşturuyor) ilişkisinin niteliği nere­
deyse kişiliğimizin onlarca değişik yönüne karşın, yarısı gü­
cünde tek başı na bir karakter etkisi yaparak psikolojimize
damgasını vurmaktadı r. Anne karnı nda geçen tüm bu psiko­
lojik evreler doğum anı ndaki şifreyle son noktayı koymakta.
Yani bizlerin 9 ay 1 O gün boyunca duygusal-psikolojik yapı­
mızı ve bilinçaltımızın işleyiş niteliğini göstermektedir. Bu bir
süreçtir, doğduğumuz andaki annemizin psikolojik hali ile ilgi­
si yoktur. İ lgisi o anda Ay'ı n astrolojik niteliğinde (burç, ev ve
açı ları) saklı olan şifre ile görüntülenmektedir.
Doğuma kadar ki; annemizin kan ı , oksijeni, yedikleri , iç­
tikleri ve psikolojisi ile beslenmek ve onun koruyucu (rahim)
mekanında barınmak ile geçen sürede oluşan derin bağlar,
bizim kişiliğimizdeki en kuvvetli tesirlerin tohumları demektir.
Ve bu tesirlerin etkisi ölünceye dek öyle veya böyle, azalarak
veya şiddetlenerek iç dünyamızı saracaktır.
Doğumdan sonra, özellikle de 2-3 yaşına kadar bebekler

238
ana karnı ndaki samimi, can-cana ilişkiyi, o sıcak ortak yaşa­
m ı n verdiği güven ve sevgi ortamını yaşaman ı n ayn ı gerek­
sinimi içindedirler. Hatta, bu gereksinim hava ve su kadar
hayatidir. Doğumdan sonra kaldırılıp bir kenara bırakı lan,
kucağa dahi alınmadan beşiğinde artık her şey bitmişçesine
uzak bir ilgiye terk edilen bebeklerin yaşadı kları bunalı m ne
denli bir yalnızlık, ne kadar büyük bir şoktur. Doğumun bilin­
mez stresiyle başlayan ve rahat, güvenli bir ortamı terket­
mek zorunda kalmanın müthiş şoku ardı ndan gelen ışıkl ı ,
gürültülü b i r Dünya'da yalnızlık, sevgisizlik v e belirsizlik t ü m
benliğini ele geçirmek üzeredir çaresiz bebeğin. Ama, ne
mutludur o bebeklere ki, anneleri yeryüzünde var olmaları
için can ı n ı , kanı n ı koyarak, sevgileriyle 9 ay karı nları nda ta­
şıdıkları o, yeryüzünün yeni misafirlerini doğumdan sonra da
şefkatle kolları arası na alm ış, onları sıcak nefeslerinden
uzak tutmadan büyütmüşlerdir. Ve ayn ı şekilde babaları n ı n
varlıkların ı da, sevgi ve ilgisini d e hissetmişlerse, işte onlar
hayata en büyük gücü kişiliklerine katarak başlamışlard ı r,
"huzur", "güven", "cesaret", "tatmin", "umut" gibi duygulard ı r
ve "yaşama sevincidir".
Yetişkin bir yaşa gelip, kişilik oturana dek ana-baba (Ay­
Güneş) etkileri son derece önemlidir, belirleyicidir. Ancak bu
tesirler hayatın diğer tüm dönemlerinde de ölene dek etkilidir.
Çünkü hem kişiliğin temelini oluşturmuş-programlamıştır,
hem de Ay ve Güneş 24 saat olmak üzere bizi uyaran ve ya­
şatan en kuvvetli kozmik tesirlerdir. Ancak Ay etkisi özellikle
hayatımızın ilk 5 yılı çok daha etkilidir, yaşamı m ızı yöneten
tesirdir. Diğer gezegen etkileri de çok önemlidir ancak onlar
çok geride kalmaktadı r (Güneş hariç).

239
Ay ile Güneş bebeklik ve çocukluk çağları mıza damgala­
rını vurmakla kalmazlar. Her yaşımızda bebekleşerek ilgi,
sevgi ve güven arayışları içine girdiğimizde Ay enerjisini; ço­
cuklaşıp evde bilgisayarla veya çocuğumuzun oyuncağıyla
oyun oynarken, şımarıklık yapıp ilgi çekmeye uğraşırken, bir
çizgi film veya çizgi roman ile yaşama sevincimizi parlatı rken
Güneş enerjisini kullan ırız. Ölene dek içimizde zaman zaman
kıvılcı mlanan, heyecanlan ıp, depreşen çocuklukları mız hiç
bitmez, hiç de bitmesin deriz.
Güneş enerjisi öncelikle yaşam enerjisidir. Babamız bu
enerjinin maddesel-somut taşıyıcısı olarak döllenme ile bize
aktarır. Ne kadar önemli ve güçlü bir enerji olduğu çok açık­
tır. Babamız hem genetik kalıtı m yoluyla beden sağlığımızı,
dolayısı ile de ömrümüzü etkiler hem de kişiliği ve psikolojik
karakteristikleriyle (psikolojik kal ıtım, babadan bize geçen
davranış ve tutumların bizden de aynı şekilde çocuklarımıza
geçmesi) kişiliğimizin en temel noktası olan benliği (Güneş =

Ego) etkiler. Bu noktada şunu tekrar hatı rlamamızda yarar


var; Ay ve Güneş tesirleri ana-baba karakterlerini ve onları n
bizim kişiliğimizin en temel yönlerini nasıl etkilemekte oldu­
ğunu gösterse de, bu yönleriyle onlardan bir şeyler almış ol­
sak da Ay ve Güneş'in bulundukları burçlar ise onlara benze­
meyen, bize özgü yönlerimizi belirlemektedir. Bir örnek vere­
lim; diyelim ki babamız sert, kuralcı ve soğuk bir karaktere
sahip ve avukatlık yapan bir oğlak burcu. Biz de, bu neden­
lerle yaşama sevinci az, kendine güveni kırık ve kötümser et­
kiler altındayız demektir. Ancak, Güneşimiz Yay burcunda
ise yine de büyük beklentileri olabilen, iyimser duyguları da

240
olabilecek, kendisine güvenebileceğini düşünen yönleri ola­
caktır. Ve güneşi de 5. evde ise sanatçı bir karakter taşıya­
cağı ndan, sanat ile uğraşabilir. (diğer gezegen etkilerini kat­
madık-ego bakımı ndan farkl ı l ığı anlamaya çalışıyoruz baba
ile çocuğu arası ndaki) .
Değerli okurlar, Anne için n e söylenmişse baba için d e
ayn ı önemde ve kuvvette b i r pay ayrı lmalıdır kişiliklerde. B u
daha önemlidir denemez. Baban ı n varl ığı, t ü m enerjisiyle ço­
cuğuna aktardığı her şey çok önemlidir kişilikte. N asıl olma­
sın ki? Yaşama sevinci, kendine güveni, başarma isteği, in­
sanlarla uyumu, istikrarı , iradesi ve akl ı n ı , girişim yönünü kul­
lanabilme gücü gibi tüm melekeler hep baba yani Güneş
enerjisiyle gelişir ya da gelişemez. Özellikle de 1 yıl kadar
sonra meme emmenin de bitmesiyle baba da çocuğa anne
kadar yakınlaşır. İki yaşından 5-6 yaşlarına kadar da oyunlar­
la sürer ve bu ilgi çok önemlidir. Anne (Ay) etkileri olan hisler,
duygular ve onların bilinç altı bileşimleri de son derece önem­
li ve bazen tüm bilinci (Güneş'i) ele geçirebilmektedir. Ancak
akı l ve irade (Güneş) her şeyin üstesinden gelebilir. O zaman
bu babamızın katkı larıyla olacaktır. Çocuk kendisi, daha son­
ra bunu tek başına çok zor telafi edebilir, çok . . .

241
'

,
1
-;
1
\

'
1
\

i
1

242
Hayatımız'ın Venüs ve Mars (Gençlik) Dönemi

Bu dönem Ay-Güneş etkisinin ana-baba etkisinden çık­


maya, kişilerin kendileri ve amaçları için yaşamaya geçişleri
sürecinin başlangıcıdır. Bu işi Venüs ve Mars yüklenir.
Bebekliğimizin ilk 2 yılı nda anamızın karn ı ndaki çok yakın
ilişkiden, adeta bir ortak yaşamdan dolayı Ay etkisi sanı rız ki
en az onun kadar gerekli ve önemli olan Güneş (baba) ener­
jisinin biraz önündedir. 4-5 yaşı na dek Ay ve Güneş etkisi ki­
şiliğimizi biçimlendirir. Artık huyumuz, suyumuz karakterimi­
zin rengi belirmeye başlamıştır. Hatta psikologlara göre bu
yaştan sonra kişilik değiştirilemez.
Çocukluk denilen çağdan buluğ çağına, 1 3-1 5 yaşları na
dek Ay ve Güneş devri 5 yaşı nda sonra azala azala artık Ve­
nüs ve Mars devrine dönüşür. Yani ilk gençlik yaşlarıyla ge­
len "Gençlik Çağı" başlamıştır. Buluğ çağı i nsanı kişiliğinin
temelini oluşturan Ay ve Güneş etkilerini taşımakla beraber
kendi kişiliklerinde var olan başka kozmik-psikolojik uyaran­
ların da artık iyice farkı ndad ı r ve bu tesirleri daha çok önem­
semektedir. Bunların içinde Venüs ve Mars çok öne çıkar.

243
Bebekliğinde, 3-4 yaşına dek Venüs ve Mars enerjisi ken­
di fonksiyonlarının kapsamları içine girenlerin sadece dış
dünyayı değerlendirme ve zamanla da diğer bebeklerle, ar­
kadaşlık, dostluk, paylaşı m ve oyun oynama yönlerinin far­
kındadır ve bunlarla haşır, neşirdirler çocuklar. 4-5 yaşına
gelince yavaş yavaş cinselliğinin farkına varma süreci başla­
mıştır. Çok bilinçsiz, otomatizma altında süregelen ilk cinsel­
lik duyguları yaş ilerledikçe, gözlem ve bilgilenmenin artışı ile
birlikte genç artık Venüs ve Mars'ın uyaranlarına karşı son
derece hassas bir devreye girmiştir. 1 3-1 4 yaşından itibaren
daha doğmadan önce Venüs ve Mars'ın kendi varlığına aşı­
ladığı enerjinin niteliğine göre (burç, ev ve açı lar hatırlanılma­
lıdır yine) olan bu enerjiyi artık şimdi hissediyordur tamamen.
Artık farkında olduğu ve kendisine önemli bir güçle etki et­
mekte olan bu enerjilerin hakim olduğu bir yaşam devresi
başlar. Bir süre sonra da bu potansiyel enerji nihayet kullanı­
lacaktır. Gerçi ömür boyu sürebilir azalsa da bu tesirin etkisi,
ancak gençlik yıllarına damga vurarak diğer çağları , evlilik
yaşamını ve tüm doyumların ı da etkileyecektir.
Venüs ve Mars'ın fonksiyonlarını hatırlarsak gençliğin ni­
çin öyle geçmek zorunda olduğu çok daha belirgin olarak an­
laşılır. Ay ve Güneş enerjilerinden uzaklaşma sürecidir. An­
ne-babadan uzaklaşmak, bazen de çatışma başlar.
Venüs = Hayatı n sundukları na değer biçmek, anlam yük­
lemek ( maddesel ve manevi her şey), sevgi, aşk, kadı nsı cin­
sellik, kadınsı çekicilik, baştan çıkarma (erkekler için de ge­
çerli), güzellik-estetik, güzel giyinmek - güzel görünmek ve
genç kızları temsil eder.

244
Mars = Rekabet, coşku, heyecan, erkeksi m ücadeleler,
kavgalar, spor, erkeksi cinsellik (kadı n lar için de geçerli - el­
de etme uğraşı ve aktif cinsellik) ve tüm genç erkekleri tem­
sil eder.
işte değerli okurlar, genç kızlığın tüm dikkatlerin'in güzel­
lik ve sevgi üzerine yoğunlaştığı, erkeklerin ve cinselliğin me­
rak edilmeye başlandığı, o en heyecan dolu, cıvıl cıvıl günler
veya delikanlılığı mızın, o kan ı fıkır fıkır kaynayan, en enerjik,
en isyankar zamanları , aşık olduğumuz kız için her şeyi göze
aldığımız cesaret çılgınlıkları çağı Venüs ve Mars'ı n bizde
vücut buluşudur, ta kendileridir. O güne kadar çok gerilerde
ve etkisiz olan enerjileri kişiliğimizde ve yaşamımızda hakim
konuma geçmek üzere tüm benliğimizi sarıp, sarmalarken,
diğer yandan da yasaların, örf, adet ve geleneklerin, ahlaksal
anlayışların sınırlamaları, ana-baba ve çevre tesirlerinin zıt
yönlü etkileriyle bu dönem böylesi bir zorluk da getirir. Buluğ
çağının adaptasyon süreci ayrıca bedensel değişim ve geliş­
melerin de bazı streslerini taşır. Venüs ve Mars bizim fiziksel
görünüşümüze de böylece son şeklini verir. Çocukluk bede­
ni yerini gençlik bedenine bırakır. Artık güzel görünmek ve
karşı cinsi etkilemek birinci amaçtır. 25 yaşı na dek etkili bir
şekilde venüs-Mars fonksiyonları ile flörtler, aşklar, arkadaş­
lıklar, kavgalar yaşanır, giderek sönerek azalır. Bir daha böy­
lesine ne aşklar, ne arkadaşlıklar yaşanır.

245
246
Hayatımızın Jüpiter (Gelişme) Dönemi

Jüpiter gezegeni büyüme, gelişme fonksiyonları n ı n baş


merkezidir. Güneş Sisteminin, Güneş'ten sonraki en büyük
gezegeni bu devasa kürenin büyümeyi temsil etmesi çok do­
ğaldır. Genel olarak bakıl ı rsa büyüme-gelişme-genişleme di­
ye tan ı mlanan bu kavramlar maddesel ve manevi her türlü
artışı kapsarlar. Örneğin en büyük serveti verebileceği gibi,
en büyük manevi değerler olan yüksek ahlakı , vicdan ve ada­
leti de verebilir biz insanlara. Jüpiter enerjisiyle yeryüzünde
ve insan varlıkları üzerinde ahlak, adalet, inançlar, felsefe,
yüksek öğrenim, yabancı dil -yabancı ülkeler ve ticareti uy­
gular-uygulatır. Kişisel gezegenlerle toplumsal gezegenler
arası nda bir yerdedir. Bu bakımdan kişiliğinin alt boyutlu ego
ve duygu yapısı üzerinde değil, üst boyutlu-daha soyut yapı­
sı üzerinde etkilidir. Yani eğitim, ahlak, felsefe ve inanç sis­
temlerini varlığımıza aşı layarak ve yöneterek bizim ruhsal ve
insani yönümüzle uğraşır. İlkel-temel dürtülerin üzerinde duy­
gu ve fikirsel kademeleri yapımıza ekler ve geliştirir.

247
Jüpiter'in etkisi 1 7-20 yaşlar civarında devreye girer. An­
cak, kişilik halen, varlığı üzerinde daha yoğun bir titreşimle
hissettiği Venüs ve Mars'ın uyarımlarıyla meşguldür. Aşk ve
karşı cinsin çekimi henüz hakimdir. Bu çağ üniversite devre­
sidir ki, Jüpiter Yüksek öğrenimi, yabancı dil ve felsefeyi tem­
sil eder. Kişilik yavaş yavaş cinselliğin yanına eğitim, öğre­
nim, meslek edinerek geleceğine yön verme, bir yabancı dil
öğrenme, yabancı ülkeleri tanıma, hayata hazırlanma ve bil­
gi donanımı gibi gereksinimleri de koymaya başlar. Politika
ile felsefe ve din ile fikirsel düzeyli konularla ilgilenir. Toplum­
da söz sahibi olmak ister. Ve bu Jüpiter tesirlerine bağlı fonk­
siyonlar 25 yaşı na kadar artarak gelişir. Buna kilo artışını da
ekleyiniz, ilk gençliğin narin , ince bedeni yağlanı r, her şeyi
büyüten Jüpiter dönemi . . .
25-28 yaşlarına gelen i nsan geriye baktığı nda, son 6-7
yılda elde ettiklerinde Jüpiter enerjisini ve fonksiyonları nın
kapsadığı alanları görür. Bir yüksek okul okumuş-ya da oku­
mak istememiş veya okuyamayıp bunun maddi-manevi sı­
kıntısını çekmiş ve çekecektir. İlerde de çekecektir, çünkü
geliştiremediği Jüpiter enerjisi (açısı-kodu) onun her türlü
gelişmesini engelleyecek ya da azaltacaktır. Demek ki, 25-
28 yaşları na dek eğitim, yabancı dil, meslek, hayat felsefesi
ve genel i nanç ve ahlak boyutu ile kişiliği ve yaşamı şekillen­
miş, gelişmiştir. Bunun meyvelerini ömür boyu toplayacaktır.
Ancak o periyot içinde tamamlan ı r. Daha sonraya ertelene­
mez veya tekrar telafisi çok, çok zordur. Bu süreç gelişme
sürecidir gerçekten.

248
Hayatımızın Satürn (Olgunlaşma) Dönemi

Satürn gezegeni Zodyak'taki (ayn ı zamanda doğum ha­


ritamızda) bir turunu yaklaşık 28,5 yıl kadar bir sürede ta­
mamlar. Bu şu demektir, Satürn yıldızı doğduğumuz anda­
ki yerine tekrar dönmüş ve bir süre (3-6 ay kadar kalarak
tekrar yoluna devam ederken bize de yepyeni bir süreç baş­
latmaktadır. Artık J üpiter döneminin gelişme dönemi (tabi ki
kendi enerjisini ve amac ı n ı , fonksiyonları nı koruyarak -bu ,
t ü m gezegen dönemleri için de böyledir) olgunlaşma evre­
sine de geçmek zorundadı r. Şimdi de Satürn enerjisi - kişi­
sel olmayan, dönemsel-toplumsal olan- bu enerji hayat ı m ı ­
za ağı rlığını koyarak bizi olgunluğa taşıyacaktı r. Peki, b u n u
nasıl yapacak?
Cevabını sizler de verebilirsiniz, değerli okurlar. Sadece
Satürn fonksiyonları n ı (prensiplerini) etki alanları n ı hatı rla­
yal ı m yeter. Satürn zamanı temsil eder en başta (Yunan mi­
tolojisinde Kronos - kronolojik deyim i buradan geliyor). Za­
man ı n anlam ı ise, kalıcı olabilmek, dayanı kl ı l ık (zamana
karşı direnme gücü), sabır ve olgunlaşma gibi kavramları

249
da kapsamaktadı r. Bunların içine maddesel g üven, hesap,
ölçü gibi somut ölçütler de girer. Ayrıca Satürn'ün en önem­
li fonksiyonları ndan birisi de (zaman ve dayanıkl ı lığın ya­
n ında) sorumluluktur.
Artık öğrenim veya çıraklık hayatı bitmiş, bir meslek edi­
nilmiş, ustalık devri ve iş yaşamı , çeştili meslek hayatları ve
büyük bir olasılı kla da evlilik yaşamı başlamıştı r - başlaya­
caktır. Bütün bu gelişmeler sorumluluk demektir. 25 yaş civa­
rına kadar Jüpiter dönemiyle bu sorumluluklara hazırlanıl­
m ıştı r. 25-30 yaş arası devir alınan bu dönemde artık bir iş
edinilmiş, bir yuva kurulmuştur. Bunlar bize ciddi sorumluluk­
lar getirmiştir. Gerçekten olgunlaşmamız bu sorumluluklarla­
dır. Artık yaşam eskisi gibi değildir. Omuzlarımızdaki yük art­
mış ve bize daha amatör, daha kolaycı, daha uçarı olma şan­
sı vermeyecektir. Babalığı da temsil eden Satürn, erkeklere
bu dönemde babalı k duyguların ı ve sorumluluğunu da sunar.
(karmik bir engel veya gecikme yoksa). Bu dönem 2,5 yıl ka­
dar hayatımızın kontrolünü elinde tutar 28-30 yaş arası . İlk
Satürn kavuşumu (1 turluk harita devri) hayatımızın kalite
kontrolünü uygular. Bu kısıtlama ve duraklamalarla olur.
Hangi ilişki, kimle, nasıl, ne için, nerede bizi sıkıştı rmaktaysa,
arkasında Satürn tesiri vardır. Eski bir şey içinse bu sınırlılık
ve ağırlık sağlamlığı, doğruluğu test ediliyordur. Sağlam ve­
ya doğru değilse bu test edilen, bozulur, kopar, biter ve zara­
ra yol açar. Büyük üzüntüler ve stresler sarar bizi. Düşünme­
ye başlarız, anlamaya çalışırız. Bunu başarabilirsek ne ala!
Ders alınmış, öğrenilmiş, deneyim kazan ılmış ve olgunlaş­
maya başlanmıştır yavaş yavaş. Bu, tekrar 5 yıl sonra yine

250
bir Satürn testi ile (kare açısında) anlaşılır. Ancak, bu sıkıntı­
l ı fakat dinamik bir dönemdir ve 2,5 yıl kadar sürerek, ister
olayı idrak edelim, zayıflığını, yanlışlığını görelim, ister gör­
meyelim bizi ciddi şekilde aktive eder. Eskisi gibi bastıramaz,
değişimin müthiş baskısını kabul ederiz. Beş yıl önceki ta­
hammül kalmamıştır. Veya şartların ağırlığı buna yol açmak­
tadır. Bünyesinden zaten kuşku, kötümserlik gibi enerjileri
yayı nlamakta olan Satürn tesirleri bu kare döneminde (35
yaş civarı) en olumlu insanı bile sıkıştırmakta olduğu olaylar
üzerinde endişe duymaya mecbur eder. Bu nedenle de o ola­
yın veya ilişkinin sağlamlığı n ı , tutarlılığını düşünmeye başla­
rız. İşte bu çok önemli bir gelişmedir. Eğer doğum anındaki
Satürn kodlarımızda sert açı taşıyorsa, zaten bazı bitişleri ve
kayıpları yaşatı r. Ne kadar direnme ve sabır gücümüz olsa
da değiştiremeyiz. Tüm bunlar, eskisi gibi tutarsız, hesapsı z
v e safça hareket etmemizi mutlaka biraz engelleyecektir. Bir
insan hayatında deneyimlerin ne kadar önemli bir öğretici, ol­
gunlaştı rıcı özellikte olduğunu ilk kez idrak etmeye başlarız.
Hayata çok duygusal bakanlar, takı ntılı ve ihtiraslı lardan baş­
ka bütün insanların yaşam dersleri çı kardı kları dönemlerdir.
Olgunlaşma devri başlamıştı r ki, bir anlamı da yaşl ılık kapısı­
nın açılışı demektir. Yaklaşık 65-70 yaşına kadarki süreçtir
bu. 30-55 yaş arası bu olgunlaşma en aktif, en hızlı ve dina­
mik sürecini yaşar. Yeni sorumluluklar, yeni deneyimler hem
iş hem duygu yaşamımızda zaman zaman yüklenilir. Bunla­
rın testleri olur ve 60 yaşından sonra dinamizmi azalarak 65
yaşlarına dek aktif sürecinin 2.evresini yaşatır Satürn etkisi.
Çok enerjik ve güçlü Satürn etkisinde olanlar bu devreyi­
ömürleri varsa 70-75'e kadar çıkarırlar.

251
İhtiyarlık devri Satürn enerjisine Uranüs enerjisinin katılı­
mı ile başlar ve yaşamın sonuna dek sürer.
Satürn en büyük öğretmenlerin başında gelir. Çünkü on­
dan sabrı , ciddiyeti, sorumluluğu, gerçekçiliği ve dayanıklılığı
öğreniriz. Onda müsamaha yoktur. Ancak, prensiplerini uy­
gulayanlar ise maddi-manevi yapılanırlar.

252
B. GEZEGENLERE BAGLI HAYATI N ÖZEL
DÖNEMLERi

1 - Kaderi (öngörülebilir) Dönemler

İlk bölümde her insan için geçerli olan, gezegenlerin


Zodyak içindeki dönme sürelerine bağlı olarak hayat ı m ı z ı n
doğum-ölüm süreci içi ndeki genel periyotları ndan söz et­
miştik. Bir de, hayatlarım ı z ı n bizim farkl ı , özgün bir insan
olarak bize özel planlanmış zamanları vardır yaşanan. Şim­
di de bu konuya değinmek istiyoruz kozmik-astrolojik yakla­
ş ı m ı mızı sürdürerek.
Hatırlarsanız değerli okurlar yaşam programı mıza bağlı
olarak hayat, esas itibariyle, doğum haritasındaki astrolojik
kodları n, yaşam süresince gezegenlerin burçlardan aktardı k­
ları kozmik-enerjetik uyarımlarla sürmektedir. (astroloji ilmi
daha birçok ikincil etkilerle de ilgilenir, ancak bunların etkisi
geri planda kalı r ve konuları daha karmaşık hale sokabilir.
Örneğin progres-ilerletilmiş Güneş, Yükselen ve Ay Burcu­
nuz bu yıl ki "Solar Return" denilen ve doğum günümüzden
alınan bir yıllık Güneş haritası gibi). Biz deneyim ve gözlem-

253
leri mizle de saptadığımız ve insan yaşamını en kuvvetlice et­
kileyen durumları n analizini yapmakta yarar görüyoruz ki
Dünya da en çok kabul görenleridir.
Çocukluk döneminin kaderi-planlı olmadığ ı n ı söylemek
istemiyoruz. Fakat, önce ay ve Anneye (bebeklikte Baba et­
kisi biraz geriden geliyor) bağlı bebeklik, çocukluk, buluğ ça­
ğ ı , sonra da Güneş'e ve Baba'ya bağl ı çocukluk ve buluğ
çağı insanları n "başkaları na" bağlı yaşamak zorunda olduğu
dönemlerdir mal um. Bu bağımlılık maddesel-ekonomik-psi­
kolojik-manevi birçok faktöre bağlı bir nedensellik taşı r. Bu
dönemde, kişiliğinin ay ile etkinleşen duygu, his, güvenlik ve
sevgi arayışı ve tüm bunları n bilinçaltındaki birikimi ve Gü­
neş ile gelişecek olan benlik-ego, yaşama sevinci ve amaç­
ları , girişim, cesaret, kendine güven, insanlarla uyumlu iliş­
kiler yaratmak ve tüm bu fonksiyonları n akı l ve irade ile uy­
g ulaması Anne ve Baba karakterlerinin etkisinde ve kontro­
lündedir. Yan i , uygulamalar ve idraklenme tamamen bireyin
özgür ve bağ ı msız bir irade kullanımı ile olmamaktadı r. Gü­
neş ve Ay' ı n kitabımızın başından beri saydığ ı m ız tüm fonk­
siyonları ancak gençlik çağ ı ndan itibaren kendi irade ve
kontrolüne adı m adı m geçerek dışsal beslenmenin payı n ı
azaltıp, içsel beslenme yoluyla kişiliğe mal olmaya başlar.
Ama, kişiliğin esası (alt yapısı) artık çoktan şekillenmiştir.
Bundan sonra genç birey bu temelin üzerine kendi kişilik bi­
nasını inşa edecektir.
Bütün bu hususlar, çocuklukta yaşanan en hafifinden en
ağır karmik-kaderi olaylara kadar hepsinde bizlere fazla bir
hareket ve inisiyatif olanağı vermemektedi r. Pasif, deneyim-

254
siz, bilgisiz ve Ana-Baba kontrolü n e bağ ı m l ı bir şekilde ya­
şarız, olayları . Bu nedenle de, gençlik çağları ndan itibaren
yaşan ılacak olaylar, karşı laşılacak duru mlar çok daha bi­
linçle algı lanmalıdır. Çünkü artık direksiyon bizim irade ve
aklı m ı za verilmiştir.
Değerli okurlar, biz kaderi olayları şöyle tan ımlıyoruz: Do­
ğum anında, yaşam plan ı mızı gösteren astrolojik haritamızda
(dolayısı ile de astrolojik kimliğimizde de) var olan bir kozmik
şifrenin niteliğini oluşturan (sert, çok sert, kolay, çok kolay,
zayıf, etkisiz, karmaşık, çelişkili vb. anlamlarda düşünebilirsi­
niz - "açılar") iki gezegenden birisinin, hayatın bir dönemin­
de ayn ı nitelikte bir enerji ile (açı) bu kodu uyarması ile yaşa­
nanlardı r. Neden kaderidir derseniz; çünkü doğduğunuzda
kodlanan bir şifrenin ifade ettiği anlam ne ise, yani hangi tür­
den, ne gibi bir olay veya durumun, ne alanda ve kimlerle ya­
şanacağı na işaret ediyorsa, vakti gelince (transit olarak ayn ı
gezegenin aynı tesiri - açıyı - yolladığı zaman) mutlaka ya­
şan ır. Kaçını lması , ertelenmesi, önlenmesi olanak dışıdır.
Yalnız, dikkat ediniz lütfen; sadece bu olay veya durumla kar­
şı laşman ı n kaderi ve kaçınılmaz olduğunu iddia ediyoruz.
Sonuçlar (eğer çok ağır bir güçle bizi aşan bir kayıp, ayrılık
ve yıkım durumunda değilsek) bizim performansımızla belir­
lenecektir. Örneğin hayatımızın bir anı bizim elimize bir ta­
banca tutuşturabilir. Bundan sonrası size aittir. Silahı polise
mi teslim edersiniz, kötü günler için saklar ve bir gün birisini
mi vurursunuz ya da, korkup denize mi atars ı n ız, bu sizin ira­
deniz ve sorumluluğunuzu oluşturacaktı r. Unutulmamalı d ı r ki
olumlu şifrelerin olumlu tesirlerle uyarı ldığı güzel fırsatlarda

255
söz konusudur. Her şey o kozmik şifrenin niteliğine göre ol­
maktadır (gezegen, bulunduğu burç, ev ve en önemlisi ve sö­
zünü etmekte olduğumuz "açı"ya göre).
Satürn ve ondan sonra sıralan ıp daha yavaş hareket ede­
rek etkilerini aylarca ve yıllarca sürdüren Uranüs, Neptün ve
Pluton gezegenlerinin transit dönemlerinde kendi şifrelerini
uyardıkları dönemlemler çok önemlidir. Sanıyoruz ki, gerçek
karmik hesaplaşmalar, dersler bu dönemlerde yaşanır der­
sek çok daha iyi ifade etmiş oluruz durumların önemini. Bu
dönemler hem sosyal hayatımızı çok kuvvetli bir şekilde etki­
ler hem de psikolojik ve ruhsal etkileri bakı mı ndan büyük
önem taşırlar. Burada biraz daha üst boyutlu bir yaklaşı mla
incelendiğinde, bu dönemlerde yaşananların ruhsal ihtiyacı­
mız bakı mından değeri ve anlamı kendisini gösterir. Biz doğ­
madan önce planlanmış ve bu yaşamımızın köşe başları nı
tutan dönemlerdir. Geçmiş yaşamları mızla, ruhsal düzeyi­
mizle ve telafi etmek gerekliliği ile hazırlanmış ve yaşanı lacak
olaylardır (unutmayalım olumlu olanları da böyledir, telafi
yoksa da bir liyakatın karşılığı veya rahat bir deneyimin su­
nulması fı rsatını gösterir.
Bize göre bir kodun, bir astrolojik açının başka bir tesirle
uyarı mı da önemlidir, bazı olaylar gelişir. Ancak bunlar çok
etkili ve uzun süreli olmayan olaylar yaşatır bizlere. Örneğin
haritanızda Venüs ile Satürn arasında 60° lik bir (olumlu) açı
ile doğmuş olun. Ve diyelim ki bu yıl Jüpiter gezegeni Ve­
nüs'ünüze üçgen bir enerji yollayacak. Mutlaka bu süreler
içinde yaşamın ızda olumlu bazı şeyler olur. Ama bu tesir çok
sağlam bir ilişkiye götürecek kadar güçlü değildir. Çünkü si-

256
zin astrolojik kimliğinizde Venüs-Jüpiter ortak kodlaması yok.
Fakat ayn ı şeyi Satürn yapsaydı -ya da yaptığı nda- bu olası­
lık (engelleyici başka tesirler yoksa) çok, çok yüksektir. Bu
yolda çok önemli gelişmeleri hayat size mutlaka yaşatı r. Bu
dönem kaderi, planlı, programlı bir zaman ı yaşatmaktadır.
Hatta iyi incelenirse doğum haritanız, hangi burçlarla olabile­
ceği, kimlerle olmayacağı bile görülür. Diyelim ki, iki aday ol­
sa ve doğum haritalarına baksak hangisinin olacağı açıkça
görülür. Bu da, onun kaderidir ve sizinle örtüşüyordur. Ve de
zaman ınız gelmiştir, kimse engelleyemez Allah'tan başka.
İşte değerli okurlar, öyle ya da böyle yaşamımızın seyri­
nin birden değiştiği dönemlerimiz böyle başlar. Örneğin ge­
çen hatta alışıldık kişiliğimizi sergileyerek yaşamımızı sürdür­
mekteydik. Sabahları nası l bir duyguyla güne başl ıyor, işimi­
ze ne kadar severek veya sevmeyerek gidiyor, akşamları
hangi duygularla işten çı kıyor, nerelere uğrayıp kimlerle nası l
vakit geçiriyorsak öyle geçmişti, her zamanki gibi. İnsanlar,
ilişkilerimiz kafamızdaki ortalama, alışıldık halleriyle m utluluk
ve mutsuzluk kaynakları olarak yerlerini işgal etmekteydiler.
Ta ki, dün akşama kadar, dün geceyarısı , 1 ,5 yıldır görüşme­
diğiniz eski sevgiliniz sizi İzmir'den arayıp, çok pişman oldu­
ğunu ve sizi İzmir'e evlenip yerleşmeye davet edene kadar.
Bu kez çok ciddi idi. İşinizi bırakıp oraya yerleşmenizi istiyor.
Nası 1 olsa çok iyi bir iş kurmuş, sizi de sevdiğini, size değer
verdiğini söylüyor . . . Sizin kafanız işte böyle allak bullak oldu­
ğu anda Samsun'da bir fabrikada işçilik yapan 1 1 yıllık usta­
başı Ali Bey aniden, o akşam üstü işine son verildiğini öğren­
di. Fabrika ekonomik kriz nedeni ile 75 işçiyi işten çıkard ı . Siz

257
belki de izmir'de evlenip yerleşecek yeni bir hayata başlaya­
caks ı n ız. Onbir yıllık ustabaşı Ali bey de yeni bir sıkıntı lı dö­
nemin içinde ailesini geçindirecek parayı bulamamanın acıla­
rı nı yaşayacak. Kim bilir, belki de çok uzun sürecek işsizliği
ve evliliği bile tehlikeye girecek.
Bunun gibi neler yaşanıyor m ilyonlarca hayatın her birin­
de. Tesadüf mü tüm bunlar? Rastgele mi oluyor? Hiç mi se­
bepleri yok? O insanların haritalarına ve de transit gezegen
etkilerine bakınca hepsi çıkıyor ortaya, tek, tek . . . Üstelik bu­
nu doğduğu gün dahi görebilirsiniz. O insanın bir doğum ha­
ritası çıkarıldığı nda iyi bir astrolojik analiz yaşamının böylesi
köşe başların ı , değişim, dönüşüm demek olan dönemeçlerini
gösterir. işte bu nedenle kaderi demekteyiz. Aslında yaşan ı­
lan her şey programlı ve amaçlıdır, tesadüfi değildir. Ama,
özellikle doğum haritası nın en kuvvetli açılarıyla programlan­
mış durumlar bu enkarnasyonun temel direkleri denilebilecek
koşulları ve olayları yaratı r. Bunlar ruhsal ihtiyaçları mızdır
(telafi ihtiyacı duyduğumuz veya geliştirmek, aşmak zorunda
olduğumuz derslerimiz, eksikliklerimizdir). Bazen de önemli
fı rsatlarla olur. Bunlar da öğretmek içindir. Şans ve mutluluk
verse de bu gelişmeler de bir bilgi, sorumluluk ve gayret iste­
yecektir. Yoksa kalıcı olmazlar.

258
2- Yeni Deneyim Dönemleri
(Öngörümü Daha Zor Durumlar)

Değerli okurlar, yeryüzüne tekrar dönüşlerimiz sadece


karmik borç yüklerimizin bizi mecbur etmesi nedenine dayan­
mıyor. Biz, ayrıca yeni deneyimlere de ihtiyaç duyarız ruhsal
(öz) benliklerimizle. Dünya gezegeni biz beşer varlı kları için
son derece zengin olanakları ile müthiş bir laboratuardır. Biz­
lere sunduğu sonsuz denilecek kadar çeşitli, farklı ve değerli
maddesel deneyim olanakları sunar. Ve tüm farkındalı kları­
m ız, idrak ve bilinçlenmelerimiz bu gezegende düzey kaza­
nır, derinlik ve yükseklik kazanı r. Ve bizlere belirli zamandan
(ezel) beri sunulan bu değerli olanağın farkında olan ruhsal
varlıklar olarak defalarca gelir-gideriz bu gezegene. Ta ki, bu
olanak ortadan kalkana dek (kıyamet - bir üst boyuta geçiş
zamanı - ebed'e kadar).
Tüm bu gelişmelerimizde hiç deneyimlemediğimiz şeyle­
ri de yaşamak son derece önemlidir, büyük bir gereksinimdir.
Şimdi bu deneyimlerimizin astrolojik tanımını ve saptamaları­
nı yapmaya çalışalım.

259
Bizce, doğum haritası nda mevcut olmayan bir kozmik­
astrolojik tesirin etkisi ile başbaşa kaldığımız zamanları mızdır
yeni deneyimlerin yaşanması. Diyelim ki, sizin doğum harita­
nızda Güneş'inizin Mars, Jüpiter ve U ranüsle hiçbir etkileşimi
-şifresi- açısı yok. Bunun bir anlamı da, sizin yapınızda bu te­
sirlerin hiçbir etkisi, belirtisi yok. Bu nedenle de sizin bu uya­
rı ları aldığınızda, bu uyaranlara karşı nasıl bir etkileniş ve
davranış içine girebileceğiniz hakkında hiçbir fikre sahip de­
ğilsiniz, yaşamadan da olamazsı nız. Ve yı llar sonra bir gün,
sizin Güneşiniz (doğum haritanızda -Natal Chart-) hem
Mars, hem Jüpiter hem de Uranüs'ten (veya sadece ikisinden
bile olsa oldukça etkilidir) etkilenmektedir. Bu güçlü tesirler
bu andan itibaren hayatı mızın akışı nda söz sahibi olacaklar­
dır. Güneşinizin bulunduğu ev başta olmak üzere doğum ha­
ritanıza göre birtakım olaylar ve durumlar yaşanmaya başlar.
Böyle zamanlarımızın farkı şudur; -ki, haritanıza bakmadan
da bu noktadan hareketle anlayabilirsiniz- hiç sahip olmadı­
ğınız duygular ve düşüncelerle başbaşa kalırsınız. Üstelik
yaşadığınız olayda çok farklıdır, bu güne dek hiç denenme­
miş, gözlemlenmemiş bir şeydir. Yapı nızda böyle bir astrolo­
jik kodlamanı n olmayışı hissiyatınızın yeniliğine, farklılığına
sebep olmaktadı r. Bu durum çok ağı r ve zor bir nitelikte de
olabilir çok yapıcı ve kolay da. Aslında ruhen yeni bir şey de­
neyimlemektesiniz. Ama, çoğu kez biz bu durumları çok da­
ha dünyevi görürüz. "Şu aksiliğe bak, her şey mahvoldu !" ya
da "adamdaki şansa bak, bütün hayatı değişecek" gibilerden
sözlerle değerlendiririz. Böylesi 2-3 gezegenin eş zamanlı et­
kisi 3-5 ay önce doğum haritası incelenmişse görülür, ancak.

260
Birkaç yı l önceden, çok sıkı bir analiz yapılmamışsa gözden
kaçabilir. Hele de, hızlı giden Güneş, Ay, Merkür gibi yıldız­
larla gerçekleşmişse, siz doğum haritanızdaki mevcut açıları
tetikleyebilecek transitlerle ilgilenirken gözden kaçan bu etki­
leşim bir anda yaşamınızda etkili olur, öne çıkar. Eğer durum
yeni kararlara gebe ise, veya kişi hayatının gidişinde bir de­
ğişikliğe mecbur bırakıyorsa bir öngörü yapmak zorlaşı r. Bir
astrolog en yüksek oranda öngörülerini o kişinin doğum hari­
tası nda var olan açıların-şifrelerin tekrar yaşandığı durumlar­
da yapabilir. %90'1arı aşabilir, kişinin nelere maruz kalıp na­
sıl bir karar verebileceği üzerine öngörüleri. (ki, sadece olayı
öngörmeli, sonuca ilişkin tahmin yaparak o şahsı şartlandı r­
mamalıdır diyoruz, çünkü o zaman belki de olayın faili kendi­
si olacaktır). Kişi kendi yapısı nda olmayan bir duygu veya dü­
şünceyi ilk kez hissediyordur. O anda hazır bir cevabı yoktur
o olay karşısında. Oluşacak tepkisini büyük oranda daha ön­
ceki deneyimlerinin getirdiği izlenimle ve şuursal değerlendir­
meler etkileyecektir. Yani hayatı nın akışı içersinde edindiği
idrak astrolojik kimliğinin yapısına uygun bir fikre ve eyleme
itecektir. Bunu o anda kendisi bile farkındalıkla yapamayabi­
lir. Yeni bir durumdur.
Gezegenlerin farklı hızlarda, farklı büyüklükte ve uzaklı k­
larda yörüngelerde dönmeleri sebebiyle hepimizi ve Dünya­
mızı etkileyen anlık gelişmeler de yaşanıyor bazen. Biz bun­
lara da yeni deneyimler diyoruz. İşte bu durumlardan bazıla­
rı nda çevrenin, dünyanı n etkilenmesi ile dolaylı olarak biz de
etkileniriz. Aslı nda haritamız direkt olarak herhangi bir şekil­
de, bu tesirden etkilense de. Örneğin ekonomik krizler, sa-

261
vaşlar, siyasal gelişmeler. Ama diyeceksiniz ki, "bunlar bizim
için yeni deneyim olamaz, yıllardı r aynı sıkıntı lar tekrar ede
ede yaşanıyor ülkemizde". Çok haklısınız . . . Biz kural dışı sa­
yılırız zaten her anlamda.
Biz, yeni deneyimlerin planlı olmadığını ancak nasibimiz,
akıbetimiz olduğunu düşünüyoruz. Gökyüzündeki gezegen
enerjilerinden o an için kaçamamak akıbeti yani. Yeryüzüne
deneyim yaşamaya gelmekle de nasibimiz oluşu . . . Eğer bir
insan, o anki gezegen etkileşiminin aynısı kodlu olarak doğ­
duysa onun için kaderi karmik-ruhsal evrimi bakı mı ndan çok
farklı şeyler ifade ediyordur. Bu enkarnasyonunun temel
amaçlarına işaret etmektedir. Bazen de bir toplumu veya tüm
insanlığı etkilemesi söz konusu olan gezegen tesirleri bizim
haritamızda da bir yerinden, bir açısından isabet alabilir. Yer­
yüzünde 6 milyondan fazla insan var mutlaka o tesirler birile­
rinin haritalarında daha çok isabetler alacaktır. Bunlar nasibi­
miz olur. Ancak fikrimizce böyle tesir isabetleri bir enkarnas­
yonun ana amaçlarıyla yani yaşam program ı na zarar vermez
veya her şey, hepimiz ve tasarlanan her program Yüce Yara­
dan tarafından koruma altına alınmıştır. Onun sonsuz bilgisi,
izni ve denetimi dışında hiçbir şey oluşamaz, yaşanılmaz. Bu
kozmik zamanda ve mekanda yaşamak zaten tüm bunların
her türlü hesabının, garantisinin sonucunda gündeme gel­
miştir bizler için.

262
TOPLUMLARIN KAD ERi VEKUŞAKLAR,
DÖNEM LER

Toplumlar bireylerden oluşuyor. Dünya İnsanlığı da top­


lumlardan. Bizler bireysel olarak belirli planlarla ve kaderi
programlarla yeryüzünde yaşamlarımızı sürdürüyoruz. An­
cak, toplumların belirli bir kader planları yok. Her toplumu
oluşturan bireyler kendi yaşam aktiviteleri ile geleceklerini -
kaderlerini belirlerken, ayrıca ait oldukları toplumun da gele­
ceklerini belirlemektedirler. Toplumları n kaderleri, işte bu,
fertlerinin ürettiklerinin bir bileşkesi şeklinde belirir. Tanrısal
katlardan her toplum, her. millet için belirlenmiş özel kader­
gelecek noktaları, programları yoktur. Diyebilirsiniz ki,
Kur'an'da belirtilen ve bazı kavimlerin "ebedi" cezalandırıl­
malarından söz edilen ifadeler var. Evet var, ancak, bize gö­
re burada işaret edilen o kavimlerin ve onun ötesinde tüm
Adem oğlunun yapısı nda var olan bilinçsizlik, tatminsizlik ve
azgınlık gibi Tanrı yasalarıyla çelişen özellikleri dolayısı ile
potansiyel bir "felaket davetçisi olmasıdır." Kur'an-ı Kerim
sürekli olarak tarihten, bu tip azgınlıkları dolayısı ile "ceza-

263
landırılm ış" olan toplulukları n örneklerini verir. Deminki söz­
lerimizde ifade ettiğimiz üzere bu "cezalandı rma" asl ında
Tanrısal Yasaların işleyişi nden başka bir şey değildir; ektiği­
ni biçmektir, karma yasasıd ı r. Yani evren imizdeki-bizim bo­
yutu muzdaki kozmik ve ruhsal enerji akışlarıyla, işleyi;,. _
büyük bir uyumsuzluğa düşen bir toplumun mutlaka karşı la­
şacağı sonuçlardır. Her toplumun bilmesi gerektiği vurgula­
n ı r kutsal kitaplarda.
Değerli okurlar, asl ı nda hepimiz birbirimizden sorumluyuz
demektir. Çünkü bireysel olarak yayınladığımız her enerji
hem birbiri mizi etkiliyor hem de yaşamakta olduğumuz toplu­
mu. Yani düşünce frekansları mız, onları n safl ığı -kirliliği, dü­
zeyleri , niyetlerimizin, eylemlerimizin niteliği gibi tüm ürettiği­
miz enerjetik tesirler kaybolmamakta. Hem karşımızdakilere
ve tüm topluma ulaşmakta; hem de onlardan da tesirler ala­
rak geri dönmekte bize. "Düşüncelerinizden de sorumlusu­
nuz" ifadeleri bu gerçeği dile getirmektedir. Bu nedenle ken­
dimize, daha sonra da tüm toplu mumuzun aurasını bozarak
hepimize ve yine böylece kendimize ne kadar zarar verdiği­
mizi bir bilebilsek. Kim söylediyse o sözü çok hatalı ve ego­
istçe bir laf etmiş, ya da belki de uyarmak istemiş de biz an­
layamam ışız; sadece " koyun olanlar kendi bacağ ından ası­
lır", insanlar için böyle bir şey söz konusu değil, egoistleşme­
yin, koyunlaşmayın" demek istedi galiba.
Bazı mekanlara veya ortamlara gireriz ve hemen içimizi
bir ferahl ık sarar. Bazı semtlerin, şehirlerin ve bazı ülke in­
sanları nın birlikteyken yayınladı kları enerjilerinin de böylesi­
ne pozitif bir tesir yayı nladığı hissedilir -örneğin ben bunu

264
Japonlardan kuvvetlice alırım özellikle-. İşte toplumları nda
ortak-ortalama bir aurası vardır. Bu auran ı n anla m ı , o toplu­
mun ortalama insanlık düzeyi ve kalitesi demektir. Bunun
teknoloji ve bilimsel düzeyle hiçbir alakası yoktur. O topl u­
mun iyi niyet, insan sevgisi ve dürüstlük gibi değerlerinden
kaynaklanmakta, yayı nlanmaktadı r. Her toplum işte bu orta­
lama-bileşke auraları n ı n kalitesine göre kendi geleceklerini
belirlemektedir farkında olmadan. Bu aurada sözünü ettiği­
miz amaç ve eğilimlerin b irer düşünce-bilgi formları , partikül­
leri şeklinde var olduğunu söylemek istiyoruz. Değerli okur­
lar, eğer dikkat ettiyseniz, her bir metafizik -ruhsal- astrolojik
bilginin görünmeyen fiziksel niteliğini vurgulamaya çal ışıyo­
ruz. Bu noktada da ayn ı vurguyu yapal ı m ve düşüncelerimi­
zin, amaçları mızın, tavır ve eylemlerimizin yalnız kendi gele­
ceğimizi - kaderimizi deği l, önce ü lkemizin sonra da Dünya
insanl ı ğ ı n ı n geleceğini belirlemede etkin olacağ ı n ı , bir fizik
gerçeklik olarak bilmek zorunda olduğumuzu iyi görelim.
Bazı toplumları n neden daha huzurlu ve rahat bir yaşam
içinde oldukları na, savaş, hastalık ve çeşitli afetlerle neden
büyük sayıda insan kayıpları yaşamadığına iyi bakal ı m . Sa­
dece teknoloji ve ekonomik etkenlere bağlayamayız. En ile­
ri ülkelerde de terör veya çeşitli nedenlerle toplu ölümler ya­
şanmakta. Hatta belki de, en huzursuz ve doyumsuz insan­
lar o ülkelerde olabiliyor. Asl ı nda, tarihi biraz da spiritüel bir
bakışla yeniden değerlendirmeliyiz.
Ancak şu hususu yeniden hatırlamam ızda yarar olacak­
tır. Ağır giden Jüpiter ötesi gezegenler bir burçta uzunca sü­
relerde kalmaktadı r. Yaklaşı k, Satürn 2,5 yı l, Uranüs 7 yıl,

265
Neptün 1 3,6 yıl, Pluton 20,5 yıl kadar kalmaktadı r. Görüldü­
ğü üzere, özellikle Uranüs, Neptün ve Pluton gezegenleri 7-
20 yıl arası gibi insan yaşamı için oldukça uzun sayı lan süre­
lerde aynı burçta kalmaktadı r. Bu gezegenlerin çok kuvvetli
etkilerini ve ağır hareket etmelerine bağlı olarak doğum hari­
tasında, öncelikle Güneş ve Ay olmak üzere bulundukları
burçtaki gezegenlerimize tesir edecek konuma geldiklerinde
(özellikle kavuşum, sonrada karşıt) yaşam ı m ızı çok büyük et­
ki altına aldıklarından söz etmiştik. Öylesine etkilerdi ki, dö­
nemler başlatıp dönemler bitirmekteydiler tesir ve fonksiyon­
larına göre. Ayn ı durum toplumlar üzerinde de geçerlidir. O
zaman diliminde, bu dev gezegenler bulundukları burç ko­
numları ve karşılıkl ı etkileşimlerine göre, hem de kuvveti te­
sirler (açılar) ile Dünya'ya etki ediyorlarsa bu 7-20 yıl arası
dönemleri şekillendirmektedirler. Yani bir anlamda Dünya'yı
ve insanlığı yönlendiriyorlardır. O dönemlerin sosyal, ekono­
mik, politik, askeri, kültürel, sportif, iklimsel ve sağlıksal ko­
şulları üzerinde, moda, düşünce ve inanç sistemleri üzerinde
etkili olmaktadırlar. İşte bizlerin de, kuşak-jenerasyon dediği­
miz, o dönemde doğan , o dönemde gençliğini yaşayan toplu­
lukların benzer eğilimler göstermesi bu nedenledir. Pluton
Akrep Burcu'nda iken doğanlarla Yay Burcu'nda doğanlar
farklı kuşakların çocuklarıdır (Pluton etkileri bakımından). Ta­
bii ki Neptün ve Uranüs' ün burcu da etkilemiştir. Ve örnek ve­
rirsek Uranüs 2003'te Bal ık Burcu' na geçerek 201 O'a kadar
yeni bir tesirle bizleri ve toplumları etkileyecektir.

266
Ancak dikkat edilmelidir ki, bu ağı r gezegenlerin dönem
başlatma etkileri kişisel yaşamlarda insanı n bireysel akı l, ira­
de ve kararları doğrultusunda ve yaşam programı ile de bağ­
lantılı olarak, her bireye göre bir sonuç-kader yaratı r. Top­
lumları n doğallıkla böyle ortak kararlar almaları olanaksızd ı r.
Ayrıca onlar için Tanrı katı nda hazırlanmış bir kaderi program
da yoktur. Başta söylendiği şekilde, bireylerin o toplu m için­
deki hareket tarzları ve düşüncelerinin niteliği o toplumun ge­
leceğinin şekillenmesinde etkilidir.

267
268
KiŞiLi KLE G ELEC EK ARASIN DAKI
KOZMiK N EDENSELLiK

Eminiz ki , artı k birçok okurumuz bu konudaki astrolojik


yaklaş ı m ı kafalarında kurmuşlar ve açı klamalarımızı tahm i n
edebiliyorlar. Evet haklısınız, düşündüğünüz şekilde, b i z in­
sanları kodlayan astrolojik tesirlerin bu noktaları çeşitli dö­
nemlerde, farklı uyararak bizi harekete geçirdiğini ve bu te­
sirlerin (açı) hem astrolojik kişiliğimizdeki hem de o andaki
(transit hareket) gezegen etkileşimleriyle aynı olduğunu ha­
tırlatacağ ız. Ama bir iki hususu açarak bir sonuç da çıkar­
mak istiyoruz bu konuda.
Nedir, bizde var olan bir tesirin ayn ı enerjisiyle tekrar
karşı laşı rsak yaşayacağ ı m ı z durum ortaya çıkıyor. Ama so­
nucun ne olacağ ı , bir daha tekrarlama olasılığı gibi husus­
lar üzerinde biraz daha durmam ı zda yarar var. Bizde var
olan bir astrolojik şifre, iki gezegen (bazen bir gezegenin ev
çizgilerine olan, ki en önemlisi Yükselen Burç Çizgisi-As­
cendant) arası ndaki enerjisel etkileşim -açı- demekti. Ve bu
açı ların çeşitli derecelerde olumlu ve zorlayıcı etkileri vard ı .

269
Şimdi bir örnekle açı klayacak olursak, diyelim ki, sizin do­
ğum haritanızda Merkü r ve Pluto gezegenleri kare (çok zor­
layıcı -sert) bir açıya sahip. Çok kısaca söylenirse bu açı ay­
rı ntı lara önem veren , şekil ve anlamda mükemmellik ara­
yan ve var olan kusurlardan çok rahatsız olan, kuşkucu, ta­
kıntı l ı (obsesif) ve manüpülasyon yaparak (yönlendirme)
ilişkiler yürütmeye çal ı şan ve de gergin bir zihin demektir.
Bu nedenlerle de her şeyi bozabilen, yıkabilen, geriye dö­
nüşü ol mayacak şekilde zihinde ve eylemde bitirmelere yat­
kınsınızdır. İşte sizi böyle etki leyen bu iki gezegenden biri­
si (Merkür yaparsa 1 -2 hafta kadar ya da, retro-geri hare­
ketlerde 3 ay kadar, etkinliği 4-5 günlük olmak üzere yı lda
3-4 kez; Pluto yaparsa 1 - 1 ,5 yıllık çok daha uzun süreli ka­
lışlarla ve çok daha yoğun bir etkiyle yapar. Yani 4-5 ay sü­
rekli olmak üzere 3-4 kez olur. Bu hafta sizi etkilemeye baş­
lasa, bu kodu uyarmaya başlasa demin saydığımız yönleri­
niz harekete geçecektir (uyuyan, potansiyel bir enerjinin ak­
tive olması). Bu durumda sonuçları n neler olabi leceğini ar­
tık siz de görebilirsiniz. Bizlerin tahminleri bu nedenle çıkar
(medyumik algı lamalar ise çok farkl ı realitelere dayan ıyor) .
Olayın kısaca izah ı şudur; astrolojik kişilikteki sert bir açı +
transit ayn1 sert açı = Sonuç olumsuz bir gelişme. Bu geliş­
menin olumsuzluğu sinir krizleri geçirmekten al ı n bir işin, bir
evliliğin veya dostluğun bitirilmesine kadar çok çeşitli şekil­
lerde olacaktır. Burada, olayın veya kişinin olumsuzluğu ve
durumunun sinir bozucu olabileceği kadar sizin de bu ko­
nulardaki olumsuz bir tavra ve yapıya sahip olduğunuz ger­
çeği söz konusudur. Bu o/aym gelişi ve zaman1 kaderidir,

270
sizin iradeniz ve gücünüz dışındad1r. Bizim şahsen % 1 00
kaderci olduğumuz nokta budur. Ancak olayın sonucunu
belirleyen sizsiniz, sizin düşünce yapınız, sinir sisteminiz,
beklentileriniz, tavnntz ve belki de kararınız (son karar kar­
şıdan gelebilir ancak, daha önceki süreçte bu noktaya ge­
lene kadarki tüm yaklaşımınız etkili olmuştur).Siz böyle ol­
masaydınız sonuç böyle olmazd ı . Diyeli m ki, transit Pluto
ve Merkür birlikte çok sert bir açıyla sizin harita n ı zdaki Mer­
kür'ünüzü etkiliyor ancak doğum anı nda Merkür ve Pluto
arası nda çok iyi bir açı ile doğmuşsunuz. Bu durumda aynı
sert ve ol umsuz sonucu yaşamazd ı n ı z . Belki sinirleriniz bo­
zulur, tartışır, üzülürdünüz ancak bir bitirici söz veya davra­
nış içine girmezdiniz. Çünkü astrolojik kimliğiniz sizin çok
daha hoşgörü lü, takıntısız ve böylesine gergin olmayan bir
yap ıda olduğu nuzu gösterecekti . Birinci durumda, olayları n
üzücü, yıkıcı , bunal ı m yaratıcı olma olası l ı ğ ı ikinci duruma
göre çok, çok daha yüksektir. Olay ayn ı , tesir ayn ı , ama her
iki halde sonuçlar farkl ı d ı r. Örneğin birinci durumda bir kav­
ga ile bir ilişki biter ve ölür (Pluto enerjisi ölümcüldür ve en
sert şekliyle kullan ı l ıyor), ama ikincisinde sinirler gerilir, bel­
ki tartışma da olabilir ancak, çözüm bulunur ( Pl uto aşma,
dönüştürme de demektir) .
O halde bu şifre çözülmedikçe - o insantn kişiliğin­
de, yapıcı, rahat bir enerjiye dönüşmedikçe o insan
yaşamıntn tekrarlanacak zamanlannda aynı sonucu
yaşamak çaresizliğiyle başbaşadtr. O insan için ne talih­
siz bir yazgıdır bu, kader hep aynı şeyleri tekrarlatıyordur
(gezegenler mevsim ler gibi dairesel bir hareketle tekrarlayan

271
konumlara geçerler). Asl ı nda kader bu şifre ile - bu kozmik,
astrolojik tesirle bedenlenmektir sadece. Ancak, sonuçların
hep böyle oluşu, hep böylesi tekrar yaşamaların sebebi ve
sorumlusu bu yapıyı - şifreyi iyileştirmeyen kendisidir. Ancak
bazen bizim hiçbir hatamızın olmadığı fakat çok üzücü du­
rumlar da olur, bunlar karmiktir, istisnalardır.
Aynı şey iyi şifreler ve o tesirlerin yaşandığı dönemlerde
de başarı ve mutlulukları getirir. Burada kaderi olarak (şans
da deniliyor bazı hallerde) önüne çıkan olumlu olasılı klarla
beraber, o şifreden d olayı kişilikte var olan bu durumu iyi de­
ğerlendirebilen yeteneklerin de önemi çoktur. Aksi halde ka­
lıcı ve yüksek bir başarı ya da mutluluk olamaz. Burada da ki­
şinin olumlu tavrı , yetenekleri , aklı vb. devrededir. Bunlar da
insanın övgüye değer yetenekleri ve başarılarıdır.

Durumu şöyle formüle edebiliriz:

Olumlu Kişilik + Olumlu Tesir = Çok Olumlu


(Doğumda var olan (Bu kodun içindeki Sonuçlar
Astrolojik Kod) ayn ı enerjinin tekrarla
nan bu kodu ayn ı uya
rı m ı )
+ Olumsuz Tesir = Hafif Sıkıntılı
Olumlu Kişilik
(Kodun içindeki enerj Dönemler
nin kodu tekrardan fark
lı uyarı m ı )
Olumsuz Kişilik + Olumsuz Tesir = Sıkı ntı l ı ve Zararlı
Sonuçlar
Olumsuz Kişilik + Olumlu Tesir = Hafif Faydalı
Sonuçlar

272
Bu durumun, doğum haritası nda hiç açı yapmayan (şifre­
leme yapmamış) gezegenler arası nda yaşandığı dönemler
de vardı r. Bunları gezegen tesirleri ve dönemler kısmı nda in­
celeyeceğiz, farklı anlamları ve özellikleri olabilir.
Genel anlamlı bir tablo çı kararak da kaderimiz veya gele­
ceğimiz ile ilgili bir değerlendirme yapmak mümkündür. Bu
tablo astrolojinin mikro düzeyinden yeryüzü yaşamıyla s ı n ı rl ı
kalmayıp enkarnasyonları mızı d a kapsayan b i r makro yakla­
şımdır. Şöyle düşünülebilir:

Geçmiş
Tüm
Enkamas

]
Yeni

[ yonlardan ]+ [ Yaşanacak ] [ Bunlara


] [ Sonuçlar
Bu Yaşama
Devir ettiklerimiz
Deneyimlerimiz + Karşı
Ürettiklerimiz
=>

'-v-' '-v-' '-v-' Bu Yaşamı n


Yaşam { Sonuçları
)
( Yaşam Planı ) + ( Performansı
) �>
ve Geleceğin
Karması

i n s a n - H ayat- K a d e r Ş e m a s ı

273
Bir yerde hepimiz kaderlerimizi yaşıyoruz. Yani hak et­
tiklerimizi. Bir g raml ı k eksiği ol madan , ama, Tanrı n ı n l ütfu
ile yüzlerce kilograml ı k fazlas ıyla, ceza ve ödül mantığı
ile bakı l ı nca. Evrenlerde mükemmel yasalarla yürüyen,
mükemmel bir adalet sistemi işlemektedir. Gelin şu kıs­
kanmalar ı m ı z ı , çekememezliklerimizi b ı rakal ı m . Yaşa m
zor. Ancak kaderl erimiz v e bize verilenler için şüpheye
düşmeyelim. Sadece her zaman Tanrısal maksatları göre­
meyişimizdir bizi yan ı ltan . . .

274
EK 5 - KUR' AN'DA YENiDEN DOGUŞ
(REENKARNASYON)

Değerli okurlar, çok tartışılan reenkarnasyon konusu için


de kanıt gösterme gereğini duyuyoruz. İnançlı lar da, inanç­
sızlar da bu realiteyi reddedebilmektedirler. Tabii ki , yine bir
kesim "Tanrı adı na" diğer kesim de "bilimsellik" veya "akı lcı­
lık" ya da "modernlik" adına. Önümüzdeki yakın yı lları n h ızlı
bilgilenmesi ile eskimiş realitelerin tamamen yıkı lması na dek
bu çatışmalar sürecektir doğal olarak.
Ülkemizde ve Dünya'da yüzlerce yeniden doğuşun kesin
kanıtların ı gösteren vaka vardır. Reddedenlerin ateist veya
"bilimselci" kesimine bu vakaları iyice araştı rmaları n ı önere­
biliriz kan ıt olarak. Diğer reddeden inançlı kesime de Kur'an­
ı Kerim'den bazı ayetleri hatı rlatarak, üzerinde tekrar düşün­
melerini öneririz. Bizim anlamadığımız nokta, sonsuz bilginin
ve kudretin sahibi Allah'ın bu yüce vasıfları nın ufacık bir be­
lirtisi olan yeniden doğuş realitesine sanki bunun tersini iddia
ediyormuşçası na karşı çıkı lması , hem de çok emin olarak
adeta, "Allah böyle bir şey yapm ıyor," "yapmaz" denilerek.

275
Sonsuz evrenlerin ve yaratışları n sahibinin, sonsuz bilgi ve
kudretiyle neleri yapmadığı n ı , neleri yapmayacağını iddia et­
mek gibi bir saçmalığın farkında olmamak demektir bu.
Reenkarnasyonu tekrar vurguluyoruz. Çünkü tüm varoluş
ve evrim modelinin merkezine oturan ve kendisini astrolojik
sistemle koordinasyon içinde gerçekleştiren, çok hayati bir
tanrısal realitedir, onun da üzerinde yasadır. Asl ında enkar­
nasyon, bir varl ığın bir başka -ortam- varl ık veya canl ı ile şu­
ursal temas kurması demektir. Ruhsal varl ıkları n evrimi an­
cak bu türden şuursal bir temasın (karşılıklı etkileşim) sağla­
yacağı bir bilgilenme ile olasıdır. Bizler için de durum böyle­
dir. Ana rahminde oluşmakta olan bir bedene adeta "ışınlana­
rak" hem o bedenle yaşayacağı mız ortak-bileşke yaşamın
(insan) sağlayacağı deneyimleri ve bilgileri , hem de, bulun­
duğumuz boyutun (Dünya gezegeni) deneyim ve bilgilerini
(Dünya ve onun üzerideki tüm varlıklardan alarak ve vererek)
edinmek üzere enkarne oluruz. Bu süreç bitince, bedenimiz­
le ve onun aracılığıyla Dünya ile olan maddesel şuur teması
bitmiş demektir (ölüm-dezenkarnasyon) Bu kez ruhsal varl ı­
ğımızın şuur alanı çok daha süptil bir maddesel boyut ile
(spatyom-ahiret) temas kurar. Böylece orada enkarne oluruz.
Yalnız kısaca belirtelim değerli okurlar, bu yeniden doğuş
realitesi binlerce yıllık süreç içersinde kültürel dejenerasyon­
la beraber birçok Doğu ülkelerinde ve az gelişmiş toplumda
dejenere olmuştur. İnsanın hayvan bedeniyle tekrar doğması
inancı çok yanlıştır. Evrim geriye değil, ileriye doğrudur, üs­
tün insana (cennetlik bir yaşama -üst boyutta yaşama- ve
ona uygun çok daha üstün ve insana yakışır bir bedene doğ-

276
rudur). Ve insanoğluna yakışan da Yaradan' ı n özene bezene
yarattığı en güzel suret olan insan bedenidir (ancak bu beden
çok daha süptil bir maddeden olabilmektedir).
Şimdi Kur'an'da yeniden doğuşa işaret eden surelere ge­
çelim.
NOT: Kitabı mızda vereceğimiz bütün Kur'an çevirileri
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk'ün çevirisidir. Yeni Boyut Yayın­
ları - İstanbul 1 997.
(Ayrıca değerli hocamız da Kur'an'da onlarca yeniden do­
ğuşa işaret eden ayet olduğunu bazı TV programlarında ifa­
de etmiştir.)
Abese Suresi
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla . . .
1 9. Bir spermden. Yarattı onu, ölçülendirip-biçimlendirdi.
2 1 . Sonra öldürdü onu, kabre koydurdu.
22. Sonra dilediği zaman diriltip ortaya çıkardı onu.
"Ortaya çıkardı" deniliyor "çıkaracak" değil. Her kelimenin
bilerek, seçilerek söylendiği Tanrı kelamından söz ediyoruz.
Bakara Suresi
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla . . .
28. Allah'a nası l nankörlük ediyorsunuz? Siz ölülerdiniz,
O, sizi diriltti. Sizi yine öldürecek ve sonra diriltecektir. Niha­
yet O'na döndürüleceksiniz.
"Ölülerdiniz" sözünden, yaşamış ve ölmüş anlamı çıkar.
"Yeryüzünde bedenlenmeden önceki haldir" diyenlere ruhun
ölü olmadığını yaşadığ ı n ı , "ölü"nün ise yeryüzü yaşamını terk
eden ruha (insana) denildiğini hatı rlatalı m . "Yine öldürüp",
"diriltmesi" yeni bir hayata işaret ediyor, kıyamdan sonraki di-

277
rilişe değil . Çünkü kıyamdan sonraki dirilişe diğer cümle işa­
ret ediyor, "Nihayet" deniliyor yani "bunları n sonunda", "en
sonunda" deniliyor. "Nihayet O'na döndürüleceksiniz", yeryü­
zünde bedenlenme, yeniden doğuş bittiğinde anlamı ndadır.
Muminun Suresi
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla . . .
1 2. Yemin olsun ki, biz insanı topraktan oluşan bir özden
yaptık.
1 3. Sonra onu çok dayanıklı bir karargahta bir damlacık
yaptık.
1 4. Sonra, o damlacığı bir embriyoya dönüştürdük, son­
ra o embriyoyu , bir et parçası haline getirdik, nihayet o kemi­
ğe bir et giydirdik. Sonra onu bir başka yaratılışta yeniden
kurduk. Yaratıcıları n en güzeli Allah'ın kudret ve sanatı ne
yücedir.
"Bir başka yaratı lışta" "yeniden ifadeleri başka bir insanın
yaratı lışı anlamından çok, aynı insana (ruha) yeniden bir baş­
ka beden hazırlanışını anlatıyor. "Onu" denilmesi "O insan ı­
ruhu" demektir. Aynı anda süregelen , farkl ı yaratılışlar değil.
Zaten bazı larına göre nedense "Yaradan' ın bazı yerlerde
(haşa) dili sürçüyor. Aslında o zatların kafasındakine göre
söylenmiş olması gerekirdi yani. "Sonra onu bir başka yaratı­
lışta yeniden kurduk." "Yeniden kurulmak" sözleri ne güzel
anlatıyor, ne kadar sade. Tıpkı dağı lan büyük bir yap-boz
tablosunun her bir parçasının yeniden kurulması gibi, ölümle
bedeni toprakta dağılan bir insana (ruhuna) bir rahim içerisin­
de tekrar bir beden hazırlanışını ifade ediyor.

278
Örneklerimizi çarpıcı ve açık bir ayetten vererek bitirelim.
Bakara Suresi
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla . . .
55. Siz şunu da söylemiştiniz. "Ey Musa biz Allah'ı apa­
çık görmedikçe sana asla inanmayacağız." Bunun üzerine si­
ze yıldırım çarpmıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz.
56. Sonra ölümünüz ardından sizi dirilttik ki, şükredebile­
siniz.
Bizce her şey çok açık. Bazıları hala ne düşünür bileme­
yiz. Şükredebilmek demek ki tekrar dirilmekle mümkün. Yani,
ahirette değil. İşte biz de bu realiteye işaret ediyoruz. İ nsanı n
evrimi tekrar madde ortamına gelerek karmik telatiler v e yeni
deneyimlerle oluyor. (tabi evrim kavramı tanrı katına yaklaş­
mak anlamındadı r sonuçta, yani, tövbe ile, şükürle olacaktır).
Yeniden bedenlenme gerçeğinde de Yaradan' ı n sonsuz
kudretinin, bilgisinin bir boyutu görülüyor.
Bazı dost sohbetlerinde sorulan bir konuya açıklık getire­
rek bu konuyu burada kapatal ı m istiyoruz. Birçok kişi diyor ki,
"peki o zaman biz hangi yaşamım ızdan sorumluyuz"? Hatta
bazıları daha da dar anlam ıyla alarak "hangi bedenimizden"
diye soruyor. Bir kere bedenimizi varlığımızın bir parçası ola­
rak kabul edelim ama kişiliğimizle karıştı rmayalım. Beden
asıl kişiliğimiz olan ruh varlığı m ıza (özümüze) Dünya dene­
yimini yapabilmesi için verilen dünyevi karakterde bir madde­
sel araçtır. Yaşanan tüm deneyimler ruhun şuur alanı na işler
ve bedeni terk edince de orada kal ı r, beyinle toprağa gitmez.
Tıpkı bir bilgisayarla İngilizce öğrenen insan gibi. Bilgisayar
aracılığı ile bilgileri alır ve İngilizce dilinden öğrendiklerini bil-

279
gisayara ihtiyaç duymadan hayatı nda uygular. (tıpkı ölünce,
maddesel bir duyu aracına ihtiyaç duymadan, çok daha üs­
tün ve yetenekli bir bilinç ve hafızaya sahip olan öz varlığı ile
bulunduğu boyutta yaşaması gibi.
Yeniden doğuş realitesi varoluşumuzun esası na oturmuş
çcik önemli bir evrensel prensiptir. Hayatımızın amacı nı ve
varoluşu iyi anlayabilmemiz ancak bu alt yapı ile gerçekleşe­
bilir. Bunun yan ı nda bir başka yararı , Tanrı Adaletinin iyice
anlaşılırlığını sağlamasıdır. 2 1 . yüzyılın gençleri bu konular­
da yeterince aydı nlatılmadığı nda tanrısal bir adaletle yeryü­
züne gelinmediğini ve yaşamları n adil olmadığını zannedebi­
liyor ve inançtan uzaklaşabiliyorlar. Ateist veya, hiçbir fikri ol­
mayan gençler oldukça fazladır. Hele de aile sevgisi, aile bir­
liği göremeyenleri kolaylıkla satanist veya benzeri tepkisel
aşırı lıklara yönelebilmektedir.
Yüce Tanrı'nın adaleti sonsuzdur. Bize hep fı rsatlar tanır;
tekrar, tekrar. Ama bunun da bu boyut deneyimi ve öğrenimi
için bir süresi vardır.

280
KUR' AN'DA ASTROLOJi

Bürüc Suresi
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla . . .
1 . And olsun o burçlarla dolu göğe,
2. O vaat olunan güne,
3. Tanıklık edene, tanı klık edilene/seyredene, seyredi­
lene
Hiçbir sözü boşuna olmayan Kur'an'da burçlara birkaç
yerde yemin edilerek dikkat çekilmektedir. "O vaat olunan
gün" ile burçlar arası nda bir bağı ntı kurulmalıdır. (2.ayette
sarf edilen sözlerle 1 . ayet bağlantılandırılmalıdır. Kur'an' ı n
tümünde b u yapılmalıdır). "Tanıkl ı k eden" veya "seyreden"
kimdir? "Tanı klık edilen" veya "seyredilen" kimdir?
"Seyredilen"in, gecenin romantik bir anında baktığımız
yı ldızları n hiç de sadece seyredildiği gibi olmadığı, onun çok
ötesinde anlamları olduğudur sanırız bahsedilen.

Nahl Suresi
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla . . .
1 2. Geceyi, gündüzü, Güneş'i ve Ay'ı sizin emrinize ver­
miştir. Yıldızlar da O'nun emriyle bir h izmete boyun eğmiştir.

281
Bütün bunlarda aklını çalıştıran bir topluluk için elbette ibret­
ler vardır.
"Güneş ve Ay'ın hizmetlerini" astroloji ilmi bakı mından ki­
tabı mızda yeteri kadar vurguladık sanı rız (bilmediğimiz belki
de daha ne. kadar çok fonksiyonları vardır daha üst boyutlar­
da ele alınırsa). Bu ayet ne kadar açıkça Güneş ve Ay' ı n in­
san varl ığına olan hizmetinden (fonksiyonları ) söz ediyor.
Güneşin yararlarını bilmeyen yoktur. Peki Ay'ı n biz insanlar
üzerindeki hizmeti nedir peki? Sadece bir fizik denge unsu­
ru oluşunu söylersek, bu çok sınırlı olur. Bunun ötesinde
Ay'ı n insanlar ve hayat üzerindeki etkileri çok önemli fonksi­
yonları na işaret etmektedir. Bir örnekle açıklayalım. Astroloji­
de Ay doğurganl ığı, hamileliği ve doğumları da yönetir. Son
yıllarda, araştırmacı lar birçok deniz hayvanının yumurta bı­
rakma zamanları nın her mevsimde, aynı Ay (sanırı m dolu­
nay) evrelerine denk gelen günlerde olduğunu saptadılar. Bu
durum kadı nlarda da benzerdir. Yumurta hücresinin olgun­
laşma süresi, yani yumurtlama 28 günde bir olur. Bu süre
tam da, Ay'ın Burçlar kuşağı nda, yani Dünya etrafındaki dö­
nüşünün tamamlandığı süredir. Gerçekte bir Ay 27,3 gündür.
"Yıldızlar da O'nun emriyle bir hizmete boyun eğmişler­
dir." İşte bu . . . Tüm anlatmak istediklerimizi ifade etmekte,
astrolojiyi tan ımlamakta. Ve vurgulanıyor, "Bütün bunlarda
aklını çalıştıran bir topluluk için elbette ibretler vardır."
Elbette aklını çalıştıran topluluklar için. Yoksa, Ay mehta­
bının büyüleyici manzarasını seyredip duygulanmaktan öte­
ye gidemeyiz.

282
Necm Suresi
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla . . .
1 . Andolsun inip çıktığı zaman yıldıza/fışkı rıp çıktığı za­
man çimene/süzülüp aktığı zaman Ü lker yıldızı na/aşağı indi­
ği zaman o parçalar halinde ağı r ağı r gelene,
49. Hiç kuşkusuz, Şi'ra yıldızın ı n/şuurlanmanın Rabbi de
O'dur.
Bu surenin 1 . ayetinde sözü geçen Ülker'e (Pleiades) es­
ki dilde Süreyya'da denilir. Boğa Takı m Yı ldızlarına dahildir.
Aslı nda bir yıldız kümesidir. Birlikte hareket eden ve insanla­
ra hep ilham vermiş bir yıldız kümesidir (7 adet yıldız, 7. gö­
rülemiyor çıplak gözle). Burada sanırız ki basit bir astronomik
olay anlatılm ıyor. Yıldız kayması , meteor düşmesi gibi bir do­
ğa olayı nın ötesinde, üzerine yemin edilen bir tanrısal realite­
ye işaret ediliyor. Ve Ülker'in olası bir kozmik görevine işaret
ediliyor. Bu görevin kıyamet ile alakası n ı düşünebiliriz, " Par­
çalar halinde ağı r ağı r gelmesi" ifadesiyle. Zaten Ülker tek bir
yıldız değil. O nedenle "parçalar halinde" denilmiş.
49 Ayet de çok ilginçtir. Şi'ra yıldızı "şuurlanmanın yıldı­
zı" olarak tanı mlan ıyor yani Sirius yıldızı . Sirius gökteki en
parlak yıldızdır. Şuurlanmanın yıldızı denilen Sirius'un insan­
lık kültürü üzerindeki etkisi, tanrısal fonksiyonları binlerce yıl­
dır süregelmektedir. İnsanlığımızı aydı nlatan bu büyük mis­
yon başlı başına bir araştı rma konusu olup en belirgin örne­
ği ' Eski Mısır Uygarlığındadı r. Akyıldız veya Sirius Büyük Kö­
pek Yıldız Kümesinin bir üyesidir. Antik Mısırda köpek figürü
Sirius'u işaret eder. Sirius' un Dünya ve i nsanlık üzerindeki et­
kileri Atlantis ve Mu Uygarlıkları na dek uzanır.

283
"Şi'ra yıldızın ı n/şuurlanmanı n Rabbi de O'dur" sözüyle
milyonlarca yıldız arası ndan adı verilerek vurgulanışı tesadüf
müdür sizce?
Son bir örnekle astrolojinin-yı ldız ilminin Kur'an'daki yeri­
ne işaret ederek bu konuyu şimdilik kapayalım.

Tarık Suresi
Rahman ve Rahim Allahın adıyla . . .
1 . Andolsun göğe ve Tarı k'a: O, gece gelene/o, tokmak
gibi vurana/o, çıkıverip de yürek hoplatana.
2. Nereden bileceksin sen nedir Tarık?
3. Parlayan ışığıyla karanlığı delen yıldızdır o.
4. Hiçbir benlik yoktur ki, üzerinde bir koruyucu/bir bek­
çi bulunması n.
San ı rız fazla açı klamaya bile gerek kalmadan sizler de bu
sembolik anlatı mların açılımları nı çok iyi yapabiliyorsunuzdur
bir üst boyuttan ele aldığınızda ve astroloji mantığıyla baktı­
ğın ızda.
Tarık, Venüs gezegenidir. Güneş Sistemimizdeki en par­
lak yıldızlardan birisidir. Sabah Yıldızı da denilmiştir. Özellik­
le şafak vaktine doğru iyice ışıldar. Tabi ki bu görünen güzel­
liğin ötesindeki anlamı önemlidir biz insanlar için.
"Nereden bileceksin sen nedir Tarık?" Gerçekten de öy­
le, tüm astronomi ve astroloji uzmanları dahi acaba ne kada­
rını bilebilmekteyiz hepimiz bu realitelerin?
"Karanlığı delen yıldızdı r o" sanı rız ki, bu karanlık sadece
gökyüzünün gece karanlığı değildir. Asıl bu tanrısal fonksiyo­
nerlerin işi insanoğlunun kendisini, o, muhteşem ve tanrısal

284
özünü bulabilmesindeki cehaletini yenmesindeki rolleridir.
Ası l aydınlatıcılığı, bizlerin evrimimizin yegane şartı olan ken­
di öz benliklerimizi keşfetmemizde ve ortaya çıkarmamızdaki
büyük yardı mlarıdır. Bizim için en büyük karanl ı k budur. Ya­
ni, kendimizin , tanrısal yeteneklerimizin ve gücümüzün far­
kında olmadan duygusal - tepkisel bir hayat sürdürmektir.
Biz bu çalışmamızda, bu duygusal-tepkiselliğin, kozmik-robo­
tik bir yapıya ve bağlı bulunduğu kozmik bir üst boyuta da­
yandığı nı öne sürmekteyiz. Zaten 4. ayetteki ifade her bir
benliğin (insanın) üzerindeki "koruyucu/bekçi" ye işaret et­
mektedir ve yıldızlarla bağlantılandırılmıştır bu husus. Yani
insanlar olarak bizleri koruyan-bekçilik eden varl ıklar yıldız­
lardan söz edilmesi astrolojinin ta kendisidir. Ve astroloji sis­
tematik ve bilimsel olarak yıldız ve burç fonksiyonları n ı orta­
ya koymaktadır. (biz, kitabımızda bunu kendimize göre yap­
maktayız) . Astroloji ilerlemektedir. Her geçen gün yeni bir bil­
gi bu ilmin gelişimine katkıda bulunmaktadı r, hem kendi için­
den hem de diğer bilimlerden yararlanarak.

285
286
GEZEG ENLER VE HAYATIN SONU
(Azrail Mekanizması)

Hayat kadar hayatın bitişi de bir realitedir. Ölüm kavramı,


bir insanın hayata "merhaba" dediği saniyede, o insan için bir
gerçeklik olmuştur artık.
Kimimiz çok düşünür, kimimiz tehlikesi belirmedikçe aklı­
na getirmez, kimimiz çok korkar, kimimiz az. Ama doğaldır ki,
hepimiz ürkeriz. Pek sevimli bir konu olmasa da yaşamın bir
parçası olan, onu tamamlayan bu konuya biraz değinmek is­
tiyoruz. Bakarsınız onu geciktirecek bazı bilgiler çıkabilir or­
taya. Tabii ki Tanrı izin verirse, yani uygun görürse, Dünya'ya
yaşamaya geliş amacımıza bir katkısı olacaksa yani. Her şey
O'nun takdirindedir. Sonuçta zaten ölüm bir başka yaşam bo­
yutuna geçiş demek değil mi? Ha üç gün fazla ha beş gün ek­
sik. Gelmiş olduğumuz ve gideceğimiz sonsuz zamanlı ya­
şamlara oranla şu anki hayatımız zaten, anlık bir ölçüm de­
ğerinde değil mi? Ama çok önemli bir an, anlar bütünü.

287
Değerli okurlar, kitabımızın başında, insan ın yapısı ile il­
gili kısı mda epeyce söz ettiğimiz için burada sözü fazla uzat­
mayalım en iyisi ve kozmik-gezegen tesirlerinin hayatın bitişi
üzerindeki etkilerine geçelim. Bizim işimiz, var oluşun her re­
alitesine, her oluşumuna astrolojik-kozmik bir nedensellik ek­
lemek ise devam edelim, o zaman . . .
Ölüm olayı esas olarak ruhsal enerjimizin bedenle olan ir­
tibatını kesmesi ile gerçekleşir. Böylece bedene en büyük
enerjiyi veren, onu ayakta tutan enerji madde ile temasını
kesmiş olur. Beden, yani onun organları (ki her biri kendine
özgü bir yaşam enerjisine sahipti) ve o organların hücreleri
bir süre daha sürebilecek şekilde kendi yaşam enerjisiyle ya­
şar ve sonra onlar da ölür. Biliyorsunuz ki asıl ölüm beyin ölü­
müdür vücut için.
Düşünürsek ruh-beden işbirliğinin bitişi, yani ruh ve bede­
nin ayrışması çok çeşitli şekillerde olur. İşte bu ayrışmanı n
oluş biçimlerine bakı l ı rsa gezegenlerin, bulundukları burçlar­
dan ve evlerden (yaşam alanları) aktardıkları tesirin cinsine,
niteliğine göre etkileri görülebilir. Yani bu tesirler o insan ı n
ö l ü m şeklini belirlemiş v e beden-ruh bağlantısın ı n kesilmesi­
ni sağlam ış olurlar. Yanlış anlaşılmasın bunu belirleyen Tan­
rı"dır. Biz onun kullandığı mekanizmalardan ve uygulayıcıla­
rı ndan söz etmekteyiz başından beri. Böylelikle varlığımız
üzerinde yaşamsal etkiler yapan bu enerjiler -ki en büyüğü
Güneş idi , yani burcumuz idi- bu kez tersine bir sonuç yarat­
mış, bedenin yaşamsal enerjisini kesmiş, kapatmış, ortadan
kaldı rmıştır.
Yaşam enerjisinin beden üzerinden kaldırılışları çok çe-

288
şitli y ollarla olur. Hastalıkları , kazalar, cinayetler, boğulmalar,
ya nm alar ve benzeri acılı ölümler. (Bunları duyarsızlıkla dile
geti rdiğimizi sanmayı n. Tanrı hepimize ölümü nde en güzeli­
n i, hay ı rlısını nasip etsin !) Ancak bu realiteleri, ölüm şekilleri­
ni, n edenlerini o insanların doğum haritalarından görebilmek­
teyi z. Bu bir yaşam planı ise ölüm de planlanmıştır. Ölümcül
tesirin ortaya çıkışı nda rol alan gezegenlerin yapısına ve
özelliklerine göre olmaktadı r ölümlerin biçimlenişi. Örneğin
hastalı kla mı? Nasıl bir hastalıkla? Kaza ile mi? Ne tür kaza­
lar ile? Saldırı veya bazı aksiliklerle mi? Birkaç örnek verecek
olursak; Neptün etkisi ile olanlar boğulma, zehirlenme, nar­
kos ve benzeri uyuşturucularla, i ntiharla olur. Mars ile kavga
veya savaşta, yanıcı-kesicilerle, şiddetli ateşli hastalıklarla,
Uranüs ile olanlar ani kaza, lenf hastalıkları , kan hastalıkları ,
elektrik çarpmaları , Jüpiter ile karaciğer hastalıkları, Pluto ile,
kanser ve cinsel (aids vb. ) hastalıklarla. Ayrıca, bu tesirler,
hem transit gezegenler hem de doğum haritasında etki et­
mekte olduğu gezegen veya ev incelenerek ele alı n malıdır.
Yükselen noktası , 6. 8. ve 1 2. ev ölümcül risklerin en fazla ol­
duğu yerlerdir bir doğum haritasında.
Değerli okurlar, her şeyin en iyisini yalnız Tanrı bilir ilke­
sine bağlı olduğumuzu tekrar ifade edelim. Ancak bir gerçe­
ğe de tekrar parmak basalım. Hiçbir şey keyfi değildir, hayat­
lar da ölümler de. Hayatımızın ve ölümümüzün durumu da
bazı tanrısal yasalar neticesi nde oluşuyor. Ya geçmiş enkar­
nasyonumuzdan ya da dünkü, geçen ayki, geçen seneki ve­
ya 5 yıl önceki ürettiklerimizden şekilleniyor her şey. Üstelik
artık yaptıklarımızın ve düşüncelerimizin geri yansı ma h ızı

289
arttı (süresi azalıyor), daha da artacak. Yani , şunu demek is­
tiyoruz, neden daha sağlıkl ı ve daha uzun ömrümüz olması n,
neden ölümlerimiz sert ve ıstıraplı olmak akıbetiyle karşı laş­
maktan kurtulamasın. Tanrı 'nın sonsuz bağışlayıcı sevgisine
güvenebiliriz. Bu da bizim hak edişlerimizle olabilir.
Hatı rlarsak, gezegen enerjilerinin yarattığı sert, yıkıcı ve­
ya huzursuz, endişeli, kötümser, cansız, neşesiz kodları yu­
muşatmamız halinde sağlıklı ve uzun ömürlü oluruz, başımı­
za sert ve yıkıcı şeyler gelmez (çok ağı r bir karmik borcumuz
yoksa - bu bile hayı rlar yaparak, çevreye faydal ı olarak tela­
fi edilebilir, sanıyoruz) Prensip olarak "hayat bizde olmayan
hiçbir şeyi yaşatmaz". İçimizde bastırılmış, gizli veya açık ne
kadar korku , saldırganlık, kin, öfke, acı masızlık ve benzeri
farklı duygu ve eğilim varsa bunlar tahrik ediliyor ve bunları
yaşıyoruz. Ağlamasını bilmeyeni, ağlama kapasitesi olmaya­
nı ne yaparsanız yapın, ağlatamazsınız. İ şte bunun gibi. " İyi
düşün, iyi olsun" basit sözü yüksek bir gerçeğin de ifadesidir.
Kapı kapı can alan Azrail adlı bir varlık yok. O bir meka­
nizmanın sembolü; yani , evrenlerdeki entropi sisteminin. Ge­
zegenler ise bu mekanizman ı n en uç kademelerinde, Dünya
ile, insan ile temas kurarak uygulayan elemanlarıdır. Burada
entropi, gelişmekle beraber her organizman ı n belirli bir sona
da gidişi prensibi, bu düzensizliğin artış oranıdır.

290
ASTROLOJi i LMi VE GELECEGIN BiLiNMESi

"Her şeyin en doğrusunu yaln ı z Allah bilir. H er şeyin en


doğrusunu, en iyisini, tüm sebep-sonuç nedenlerini ve
amaçları n ı mutlak bilginin mutlak kaynağı olan Kadir-i M ut­
lak Allah bilir.
Değerli okurlar, konumuz dolayısı ile bir hususa dikkat
çekmek istiyoruz. Astroloji ilmi ile uğraşı rsanız insan yapı ları­
nın sebeplerini ve davran ışları nın sonuçları n ı izleyebiliyorsu­
nuz. Hangi koşullar altında neler yapabileceklerini (ya da ya­
şayabileceklerini) öngörebiliyorsunuz. Bu kehanete benze­
mekle beraber kehanet değildir. Burada deterministik yasalar
işlemektedir, kozmik tanrısal yasalar. Siz sadece bu yasaları
inceleyip, analizler ve sentezler yapıyorsunuz. Tıpkı mete­
oroloji tahminleri gibi. Önceden nerede, nasıl bir hava duru­
mu söz konusu olacağını ve zamanını görebiliyorsunuz. Ast­
rolojik analiz ve öngörüler de aslında böyledir. İnsanları şa­
şırtması, insanların kozmik - tanrısal enerjilerin bir bilgi
(fonksiyon, amaç) taşıdığını bilemeyişinden geliyor.
Yoksa doğal olayları n da arkası nda ayn ı tanrısal ener­
jiler var, hayatların, can l ı l ı kları n başlamas ı , sürmesi ve bit­
mesinde de.

291
Ancak, (burada uzunca bir soluk alarak duralım) astrolo­
jinin bilgisi ve öngörümü de bir yere kadardır. Yani kendi bo­
yutsal yasalarının gücü, bilgisi ve yetkisi ile sınırlıdır. Bu ne­
denle hiçbir olayın fotoğrafını, hikayesini ve sonunu % 1 00
veremez. Yani, "şu gün, şu saatte, şu memleketten seni filan­
ca arayacak, şöyle, şöyle diyecek ve sen de kalkıp, banka­
dan borç alarak o filancanın yanına gidip, şu kadar süre,
onunla şu işi yapacaksın ve şu tarihte o seni kovacak, sen de
tekrar memlekete dönerek, filanca şehirde, filanca fabrika ça­
lışmaya başlayacaksın" şeklinde her şeyin görülebilmesi söz
konusu değildir. Neden söz konusu değildir? Birincisi, astro­
loji bu olasılıkları ve zamanlarını verir ancak şahıslar, yerler
ve birbirini takip eden olayların akışı bilinemez. Bunlar sizin
hareketleriniz ve kararlarınızla gelişmeleri ileriki zamana ta­
şır. Yani sebep-sonuç ilişkileri çalışacaktır. Çok kuwetli med­
yumlar belki bu gidişatın fotoğraflarını verebilirler. Ama her
zaman hayatın bir bilinmez taralı vardır. işte onu yalnız Allah
bilebilir. Bu bilinemez noktadır belki de bizim asıl özgür se­
çimlerimizin ortaya çıkıp kaderimizin geleceğimizin yönlerini
belirleyen. Tüm bu özgür seçimlerimiz bizi bir yöne doğru
sevk eder. Bizim için belirlenmiş kesin sonuçlar ve yönler
yoktur. Buna ihtiyaç olamaz. Tanrı zaten böyle bir haksızlık
yapmaz. O'nun amacı bizim kendi tercihlerimizle iyiye, doğ­
ruya ve güzele yönlenişimizdir (yani O'na doğru). Ödül ve ce­
za (sıkıntı) ancak özgür seçimlerle gündeme gelebilir.
Diyebilirsiniz ki, "sen, astrolojik şifrelerin burçlara ve ev­
lere göre dağılımına bakarak her şeyi görebilirsiniz dememiş
miydin, bu çelişki değil mi peki?". Yok, her şeyi demedik. Sa-

292
dece yaşam programımızın tüm detaylarını ve zamanını kas­
tediyoruz. Olayları görebiliriz bir sınıra kadar, ancak sonuç­
ları değiştirmek için kimse elimizi-ayağımızı bağlamıyor. is­
tisnai durumlar hariçtir, onları hiçbir şey değiştiremez. ister
karmik yani, doğduğunuz anda bile haritanızda görülebilen
durum ve olaylar olsun, ister yeni deneyimler olsun sonuçla­
rıyla beraber görülemez, bilinemez. Falların işi budur. Astro­
loji artık bunu yapmıyor. Modem astroloji ve bilinçli astrolog­
lar insanlara sadece olasılıkları, onların niteliklerini, zaman­
larını ve sürelerini, kendi kişilikleri ve amaçlarıyla, başarı ve
mutluluk beklentileri ile bağlantılandırarak aktarıyor. Falcılar
ve gerçek medyumlar ise -cinci- muskacı tüccarlar değil so­
nuçları görmek için uğraşıyor. Bu çok zarar verici bir uğraş­
tır. insanları pasilize etmek, kesin sonuçlardan bahsedip et­
ki altına almaktan daha çok insana zarar verecek ne olabilir?
Üstelik Her şeyin en doğrusunu yalnız Allah bilir. Çünkü
O'nun boyutu mutlak boyutudur. Yani zaman ve mekan öte­
si. Zaten bizim 3 boyutlu alemimizin üstüne çıkıldığında za­
man kavramı da değişir. Tanrı katında geçmiş, bugün ve ge­
lecek tek bir noktadadır. Bir de çok sorulan bir şey var; "ma­
dem Allah benim neler yapacağımı, tüm hayatımı biliyor, ben
ne yapabilirim ki? Her şeyimi, yaşayacaklarımı belirlemiş za­
ten!". Bu çok yanlıştır. Çünkü olaya ters bakılmaktadır. Yani
O'nun belirlediği ve bildiği sonuçları yaşamayıp, bizim öyle
yapacağımız için sonuçlarını bilmesi söz konusudur. Başka
türlü yapsaydık onu bilecekti.

293
294
HAKi KAT BOYUTUN DAN B U RÇLAR
(TANRISAL TESi R KUŞAKLAR!)

Bu kitabı mızda çizilmek istenilen insan ve yaşamı na ait


varoluş şemasında bir ayağı insan varlığı diğer ayağı da
burçlar ve Güneş Sistemi Gezegenleri (Ay' ı da katarak) oluş­
turmaktadır. Şemayı bir üçgen olarak tamamlarsak 3. ayağı
ise bu iki ayağın (faktörün) bileşkesi olarak kader-gelecek
oluşumu tamamlar. Bizim boyutumuzdan varoluş bu esasa
oturtulmuştur. (Çok yüksek boyutlu ruhsal-Tanrısal organi­
zasyonları bilebilmek ve anlayabilmek olası lığı insanlıımız
için söz konusu değildir.)
Evet değerli okurlar, biraz önce insanlık realitesinde burç­
ların esas fonksiyonunu ve varlığı ndaki (bedenli yaşamında)
yerini kısaca gözden geçirdik. Şimdi insan realitesinden biraz
yükselelim, hakikat-verite boyutuna doğru çıkalı m isterseniz.
Neden derseniz, bu hem bizim konuyla ilgili ufkumuzu açacak
hem de insanı ve varoluşu daha iyi anlatmakta yard ı mcı ola­
caktır. Gerçi daha önceki giriş-çıkışları mızda gezegen ve
burçların tanrısal fonksiyonlarından, görevlerinden biraz söz

295
etmiştik. Şimdi biraz daha açalım. Ancak bunu çok sınırlı ya­
pabiliyoruz zaten. Çünkü yatay ve dikey sonsuz ve çok farklı
kaynaklardan gelen tesirler vardır alemimizde. Biz. bunların
hemen hemen hiçbirini bilmiyoruz desek yeridir. Belki biraz ol­
sun astroloji sayesinde bazıların ı n farkındayız, ki bu kad<.
le karşımıza çok engin bir ilim olarak koymaktadır astrolojiyi.
Bildiğimiz üzere, Zodyak Burçlar Kuşağındaki 1 2 yıldız
kümesidir her bir burç. Her bir burç kümesi çok farklı bir tesir
kuşağıdır. Bu tesir kuşaklarına "tanrısal" - "müteal" - "aşkın"

• • • •
...... ""* _. _
· ·�

Güneş Sistemi
tesir kuşakları denilebilir. Böyle oluşu, bu tesir bölgelerinin
Yaradan'ın aşkın - tanrısal bilgisinin, tanrısal fiile dönüşerek
tüm var oluşu (maddesel ve ruhsal varlıkların yaratılması)
başlattığı anda oluşturmuş olduğu ve yapı itibariyle halen bu
yüksek düzeyli, üstün tesirli özelliğini kullanıyor oluşundan­
dır. Böylesi yüksek frekanslı , üstün tesirli ve yüksek düzeyli
oluş bu enerji bölgelerinin tanrısal hiyerarşide önemli bir ka­
deme oluşturduğu anlamına gelir. Öyle bir kademe ki, tüm
Güneş Sistemi kürelerini yayınladığı tesirlerle yönlendirerek
hem biz insanların hem de Dünyamızın ve topyekun tüm sis­
temin evriminde çok önemli bir rol oynamaktadır. Unutmaya­
lım en basit ve kabasından en yüksek ve üstün frekanslısına
kadar tüm enerjiler bir bilginin yansıması demektir. Bu husus;
yani insanın düşünce enerjisindeki gibi etki yayan enerjinin
bir fikir veya bilgi ile oluştuğu hususu tüm astroloji tezimizin
esasıdır. Burcumuz tanrısal bir tesir kuşağından almaktadır
öyleyse karakterini.
Anlaşılacağı üzere, nasıl Güneş ve sistemindeki tüm kü­
reler bizim için bir üst boyut, bir üst realite ise Zodyak Burç­
lar Kuşağı da Güneş Sistemi için öyledir. Her bir üst boyut
(sistem, organizatör, organizasyon . . . tek Yaradan'a kadar hi­
yerarşik sıralanışlarla) bir alt boyuta tesirler yollar. Çoğu kez
bir çok farklı tesir aynı boyuttan (yatay ilişki içindeler demek­
tir) tesirler de yollamaktadır. Ayrıca üst boyutlu, ruhsal tesir
planlarından da birçok tesirler almaktayız. Bu üst boyutlu te­
sirleri alabilmemiz ise kolay bir şey değildir. Bu çok ince, has­
sas ve yüksek bilgiye sahip tesirleri alabilmek için birçok ev­
rim kademelerini geçmemiz gerekir. 6,5 milyarlık Dünyamız-

297
da böyle insan sayısı yok denecek kadar azdır. Bizler ancak
yapım ızın aşılarını oluşturan, çok daha insana yönelik olan,
çok daha direkt olarak gelen Güneş, Ay ve sistemimizin tesir­
lerini alırız. Zaten bizi programlayıp, şifrelememişler miydi? O
nedenle de bizi çok kolayca etkilerler. Ama unutmayalım ki
bizler, tüm insanoğulları bu tesirlerin bilgisini idrak ederek an­
cak bu okulu bitirebileceğiz. Burç tesirleri halen bizim için ek­
mek, su, hava ve ateş kadar önemlidir, halen esas oluştur­
maktadır realitemizde.
Egoyu oluşturan her bir burcun karakteri farklıdır demiş­
tik. Bunun hakikat bilgisi bakımmdan anlamı, bu enerji
kuşaklarının sahip oldukları görevler, yasalar ve pren­
sipler demektir. Görev ve yetkilerinin farklı oluşu demektir.
Buna bağlı olarak da frekansları , etkileri ve etki alanları nın sı­
nırları farklıdır. Her bir tesir kuşağı ego vasıtası ile ruha birta­
kım prensip ve yasaları öğretir. Ruhun evrimi buna bağlıdır,
böyle yönetilir.
Tüm Güneş Sistemi küreleri ve Dünya bu Zodyak Burçlar
Kuşağında (tesir bölgelerinde) dolanarak ilerler. Bu ilerleyiş
devridir ancak spiral şeklinde ilerleyerek hiçbir zaman geriye
dönme yaratmaz. Gidiş sistemin topyekün evrimine doğru­
dur. Ancak sistem içindeki gezegenler de birbirini etkileyerek
(alt boyut etkileşimi) karşılıkl ı evrimlerine yardımcı olurlar.
Böylece kürelerin bireysel evriminin (kıyametleri) gerçekleş­
mesinde etkili olan faktörlerden olurlar.
Evet, sevgili okurlar konuyu fazla dağ ıtmadan burada
noktalayı p bir s ı n ı rlama getirmekte yarar var. (Kıyam ko­
nusunda açarız ilerki sayfalarda) Şema bu konuda yar­
d ı mcı olacaktır.

298
Kısaca toplarsak;
Biz Dünya varlıkları bir üst boyut sayılan Güneş ve geze­
genlerine tabiyiz, bu bizim sistemimiz.
Bu sistem bir üst sisteme tanrısal tesir kuşakları olan
Burçlar Kuşağına tabi ve evrim inde temel faktör olmakta.
Burçlar Kuşağı nda tek Yaradan'a kadar uzanan çeşitli
ruhsal organizasyonlara tabidir. Bu yüksek boyut yasaları ve
onları n takipçisi ruhsal sistemler (ruhsal varlık birlikleri - or­
ganizasyonları) kutsal kitaplarda MELEK olarak ifade edilir­
ler. (Kuran-ı kerim'den astroloji ile ilgili örnekleri ilerki sayfa­
larda bulacaksınız).
Bir de "boyut kavramı n ı n fiziksel karşılığının frekans oldu­
ğunu hatırlatırsak yukarıdaki tan ımlamalar daha da somutla­
şacaktır. Örneğin bitkisel enerjinin frekansı onun boyutu, be­
densiz bir ruhsal varlığın frekansı onun boyutudur, bizimki de
bizim.
Mekan oluşumları da, varlıkların şuur alanlaırn ın frekans
dağişimleriyle gerçekleşmektedir. Örneğin bir T.V. filmi izler­
ken düşüncelerinizin (şuurluluk) hafifçe frekans değişimleri
sizi başka bir mekana yani boyuta götürür. Bedenininz ise
odanızın mekanındadır. Rüyalarda bu çok daha yüksek de­
recede olur.

299
HAKiKAT BOYUTUNDAN GÜNEŞ SiSTEMi
VE GEZEGENLER

Canlılık-cansızlık ayrımını yapmanın ne kadar zor nere­


deyse imkansız olduğunu göz önüne alınca acaba hangi
maddelerin, cansız görünen yeryüzündeki ve uzayda bulu­
nan objelerin ne ölçüde bir bilinç taşıdığdını bilememenin ca­
hilliği içindeyiz. Tüm evrenler ve objeler, temel olarak ruhsal
ve maddesel diyeceğimz elektronlardan oluşuyor. Bunu ruh­
sal varlığımızdan alın, madde atomuna, gezegene, güneşle­
re, kozmik enerjilere kadar götürün böyledir. Aklımızın ala­
mayacağı gelişmişlikte (şuursal alan, bilgi ve titreşem anlaşıl­
malıdır) maddesel objeden bahsedilirse ne derdiniz? Redde­
debilir misiniz, yok olmaz diyebilir misiniz?
Güneşi ve gezegenleri, bizleri yönetip, yönlendiren bü­
yük, çok üstün görev ve şuuruyla hareket eden varlıklar oldu­
ğumuzu görmemiz gerekir. Nasıl ki sizin ruhunuz, sizin bede­
ininzi koruyup, yaşatıp, yönetiyorsa tüm yıldızlar (güneşler)
ve küreler için de durum böyledir. Siz bu duruma enkarne ol­
duysanız. Maddeyi yönetecek kadar gelişmiş büyük ruhlar da
küreleri yöneterek (bir çeşit enkarnasyondur bu da) bir görev
ve deneyim yapmaktadırlar. Bu liyakat yaradanın yüksek mu­
radına yönelik bir amaç doğrultusunda kendilerine verilmiştir.
aslında bizim alemimiz içinde tüm sistemlerde durum aynıdır,
görevin amacı tektir. Bu amaç sistemimizin ve içinde bulun­
duğmuz organizasyonun topyekun evrimidir. Görev tüm var­
lıklar için budur. Tek fark bunun bilincinde olup olmamaktır.

301
Bu husus çeşitli kademelrdedir ve bizim insanlık kademesini
aşıp insan üstü -galaktik varlıklar olmamızı da sağlayacak­
tır.Evrimimiz tüm mekanizmanın da evrimi olmaktadır. Ot için
de, böcek için de, kuş için de, Mars ve Güneş için de böyle­
dir. Burada insan varl ığı kendisinden alt boyutlu diğer canlı­
ların evrimini sağlar. Onlar ise bu evrimden farkında olma­
dan, otomatizma içinde hem yararlan ı r, hem de katkı sağlar-

Gü neş Sisteminin
Evrenimizdeki Yeri

lar. Güneş sistemi de aynı anlayış içinde fakat insan üstü bir
bilinçle aynı görevi-fonksiyonu sürdürür.
Ancak astroloji bölümünde ifade edilen Güneş ve her bir
gezegen faktörü i nsan varlığının yeryüzü dneyimlerinde fark­
lı fonksiyonlar uygulatarak alması gereken bu boyut dersleri­
ni yönlendirir, uyarır ve yönetirler.Çok daha üst boyutlu olan

302
Zodyak Takım Yı ldızları (yüzlerce güneş anlaşılmalıdır) tesir­
lerinin yeryüzüne uygulamasını yaptıran, Dünya boyutuna
daha yakın frekansta uygulayıcıdırlar Güneş ve gezegenleri.
Burçlar bu boyut yaşam ımızın prensip ve yasaları nı öğreten
farklı karakter ve enerjide Tanrısal tesir bölgeleri iken, Güneş
sistemi küreleri onların somutlaşmış, maddeleşmiş uygulayı­
cılarıdırlar.
Burada önemli olan o maddesel küreyi bir gaz, taş, top­
rak toprak parçası olarak görmekten öteye geçip onu yöne­
ten yüce güçleri görmektir. Kur'an-ı Kerimdeki "biz" ifadesi
Yaradan ı n sonsuz organizasyonunu ve orada görev yapan
yüce varlıkları işaret etmektedir.
Yerdeki ve 'göklerdeki'lerin 'Allah'ı Tesbih edişlerinin ar­
kabındaki en büyük anlam tüm varlıklarıyla, tüm kozmik var­
lıkları ve küreleriyle bu sistemlerin bağlı oldukları alemin tan­
rısal işleyişine organizasyonuna hizmet ettimleri gerçeği ya­
tar. Astroloji, Zodyak takım yıldızları ve Güneş sistemi boyut­
larıyla bu alemin dünyamıza ve biz Ademoğullarına yansıyan
en bariz ve etkili realitesidir, ilmidir.
Sadıklar Plam "arş" kavrammı bir gezegenin gö­
rüp gözetilmesiyle ilgili görevi olan ruhsal bir plan
(plandan düzlem boyut anlamı çıkarılmalıdır, plan yapmakta­
ki anlam değil) şeklinde tan ımlar. Bu konumuzun devasa bo­
yutunu, derin ve yüksek tanrısal niteliğini vurgulamaya yeter­
li bir bilgidir. Dünyamız ve tüm gezegenler birer organizatör
niteliğinde yüksek ruhsal planlara tabidir. Güneş ise bizim
sistemimizi, yani tüm gezegenleri yöneten organizatördür
(burcunuzun önemi, kuvveti).

303
Kova Burcu
Çağına geçiş
20. yy'da hız
kazanmış ve
,....... .......
insanoğlu ilk
kez yaşadığı
gezegenin dı­
şında bir küre-

304
KOVA BURCU ÇAGI
(VENi ÇAG)

Klasik astroloji insanlığın topyekün yeni bir yaşam biçimi­


ne geçtiği milenyarist (bin yıllık) dönemlerden söz etmektedir.
Örneğin Hristiyan inanışı 1 .000 veya 2.000 yıllık süreler oldu­
ğu söylenen 3 ana evresinden söz eder insanlığın. Birincisi
Eski Ahit, ikincisi Yeni Ahit dönemi ve Üçüncüsü de Hz.
İsa'nın tekrar dönüş evresi. Büyük filozof Platon ise Platonik
Yıl denilen 36.000 yıllı k dönemleri vurgular yeni çağları n baş­
langıcı için ve bu hesaplamayı gezegenlerin tam bir kavuşu­
ma geldikleri zaman üzerinden yapmıştır. Bu konunun tartış­
ması çok geniş bir şekilde yüzyı llardır yapılagelmiştir. Biner
yıllık periyodların insanlığın gelişimi ile ilgili etkileri Koç Burcu
ile başlayan Zodyak Çemberi'nde ters yönde ilerleyerek de­
ğerlendirilmektedir. Bu bakımdan ele alındığı nda yüzyı llardır
beklenilen Kova Burcu Çağı'na artık girmekte (veya girmiş)
olduğumuz fikri ortak kabul görmektedir. Yani Balık Burcu
Çağı artı k bittmektedir. Hesaplamalarda ağı rlıkl ı olarak kabul

305
gören milenyumluk (2.000 yıllık) yaklaşım bizce de doğrudur.
Yani Balık Burcu Çağı'na damgası nı vuran İsa Peygamber'in
doğumundan 2.000 yıl sonra, bu milenyumun başlarında Ko­
va Burcu Çağının tüm belirtileri Dünya'ya hakim olmaktadır.
(Yeni Çağa, Kova Burcu Çağı da denilir). Ayrıca kişisel ka­
nım, ruhsal süreçlerin hızlanması nedeniyle, ve de insanlığı­
mızın son skalasının bitme periyodunu yaşamaya başlaması
nedeniyle eşit süreli çağ anlayışı nı değişti rmeliyiz.

BALI K BURCU ÇAGI VE I NSAN LIK


TARiHiNDE NELER SONA ERiYOR?

Değerli okurlar, her durumda olduğu gibi bu bölümde de


astrolojik terimleri hatı rladığınız zaman o sembollerle anlat­
mak istediklerimizi hemen anlayacak ve hatta üzerinde ken­
dinizde düşünerek daha da zenginleştirebileceksiniz konula­
rı. Çünkü çok uzun yazmak istemiyoruz her konuyu. Şimdi de
öyle yapalım ve hemen Balık Burcu özelliklerinin en başlıca­
ları nı alalım, sonra da bu esasları geçtiğimiz 2.000 yılın ana
niteliklerine yakıştı ralı m . Ne demekti Bal ık Burcu? Hassasi­
yet, duygusallığın şiddeti, duyu dışı algı ların (medyumluk en
başta) güçlülüğü , mistisizm, metafizik düşünce, sonra; belir­
sizlik, saklı kalmak-açığa çıkamamak, kaos, kendini ifade
edememe veya boşvermişlik, kaçış eğilimi, soyut düşünce,
bağımlılıklar vb. Tabi ki bu sıralamada olumlu veya olumsuz
ayı rımı yapmadan hatı rlatma yaptık. Şimdi, san ırız ki, bu ifa­
delerden, içinden binlerce yıldır geçip şu sıralarda tamamen
çıkmaya başladığımız bir milenyumun spiritüel anlamda bir

306
değerlendirmesini kolayca yapmak olasıdır. Ancak doğaldı r
ki, b u devir veya çağ diye nitelendirdiğimiz insanlık periyodu­
nun kendi içinde aşamaları yani alt periyotları da olacaktı . Ve
bu dönemlerdeki gelişmeler o çağın değişim dinamiklerini
ateşleyip h ızlandıracaktı. H içbir şey birden bire olmuyor, be­
lirli (bazen net bir şekilde görülmeyen) gelişim evrelerinden
sonra en son dönüşüm gerçekleşiyor. Tıpkı kaynayan bir su­
yun ocak üzerinde bir süre hem su, hem buhar olarak bulu­
nup daha sonra ikisinin de ortalıktan kaybolması gibi.
Balık Burcu Çağı 'na Guru benzetmesi çok yakıştı rıl ı r. Ya­
ni insanları n mistik bir guru ruhuyla yaşaması. Bu bir kabul­
leniş kaderciliği, duygusal bir iman ve somut gerçeklikler,
maddesel realiteler içinde soyut bir ruhla, o ortamda değil­
mişçesine yaşamayı da ifa eder. Bir anlamda gerçek Dün­
ya'yı reddedişte vardı r bu anlayışta. Asl ı nda, İ sa Peygambe­
r'i ele alırsak her şey çok daha iyi bağlantı landırı labilir. İsa
Peygamber insanlığa vicdan-sevgi realitesini öğretmek için
yeryüzüne geldi. Ve bu yolda kendisini feda etti. Kendini fe­
da etmek yalnızca Neptün gezegeni (veya Balık Burcu) ka­
rakteridir. İsa Peygamberin öğretisi koşulsuz bir Tanrı sevgi­
sini, insan sevgisini ve imanı talep eder. Sorgulamadan, akı l
yormadan, olayları n ve var oluşun bilgisini koymadan sadece
duygulara hitap ederek yapar bunu. Bu Dünya yaşam ı boş ve
geçicidir, o nedenle de, yapılacak şeyin, cennette vaad edi­
len asıl mutluluğa ulaşmak için dünyevi zevklerden, lüzum­
suz koşuşturmalardan, kavga ve çatışmalardan kaçmak ge­
reklidir. Yani bol bol dua ederek öte aleme hazırlanmak için
yaşan ılmalıdır. "Ruhun evrimi" kaygısı yoktur ve onun yerine

307
"cennete gidip ebedi saadeti" yakalamak vardı r. Bunlar Balık
Burcu'nun mistik, duygusal kurtarılmayı bekleyen (sömürüye
açık) , somut gerçeği değil, soyut-duygusal beklentileri ve
mutluluk hayalleriyle yaşamayı seçen karakteristiklerinde de
görülen hususlardır.
İsa Peygamber, inananlara kurtuluşu ve ebedi saadeti
vaad ederek, bu öğretileri yayar. Sonunda da feda ettiği ya­
şamına bedenini de koyarak, çarm ı ha gerilerek ölmekten bi­
le geri durmaz (Kur'an-ı Kerim'e göre bir benzeridir öldürülen
- belki de "dirilişi" de, o ölmeyen İsa Peygamberin kendisi­
dir) . Böylesine bir tefekkür ve duygusal dindarlık günümüze
kadar - müslümanl ıkta bile - görülen mistik anlayışı , dünye­
vi zevklerden kaçışı özendirmiştir. Gerçi aynı anlayış Doğu
mistisizminde de benzerdir ancak Hz. İsa'nın etkisi, sevgi re­
alitesi tüm toplumlarda 2.000 yıldır büyük etki uyandı rmıştır.
Asl ı nda o, insanlığa vicdan ı , insan ve Tanrı sevgisini öğret­
mek için yaşadı . Köleliğin, işkencelerin, acı masız, onlarca yıl­
lık savaşların, insanların eğlence olsun diye hayvanların önü­
ne atı ldığı zalim bir Roma İ mparatorluğu'nun ortalığı kasıp
kavurduğu bir dönemde vicdanı ve sevgiyi hatırlatmak gerek­
ti. İmanı ve tanrısal adaleti bu yolda tek silah olarak kullandı .
Ancak her peygamber gibi kendisinden sonra her şey hızla
yozlaştı ve amacı ndan uzaklaştı . Öylesine ki ondan sonra
oluşan ruhban sı nıfı i nsanlık tarihinin en karanlık, en acı ma­
sız devirleri olan Orta Çağ'ı yaşattılar, din adına, İsa adına in­
sanlara işkence yapıp, yaktı lar.
Değerli okurlar, günümüze kadar süre gelen Balı k Burcu
Çağ'ı belirsizlik, duygusal dindarl ık, mistisizm, fanatizm, kar-

308
gaşa, yasaklamalar, salgın hastalıklar (bir çoğu Neptün etki­
siyle olur), uyuşturucu (Neptün) kullanımı gibi temel eğilimler­
le şekillenmiştir. Bu ifadelerin içinde, insanlığımızın ruhsal
evrim aşamaları bakı mından bir tanesi Yeni Çağ (Kova Bur­
cu Çağı ) öncesi dönemin niteliğini gösterir ki bu da, vicdan
realitesidir. Yani insanlığın son realitesi olan ve Kova Burcu
Çağı na hazı rlayacak olan "Makul Vicdan" realitesinin bir ön­
ceki aşamasıdır. Bu aşamaya kadar insanl ık vicdan ı n ı n sesi­
ni duymayı , insan ve Tanrı anlayışını geniş bir hoşgörüye da­
yalı sevgi esası na oturtmak için hazırlanm ıştır.
Günü müzde bile halen Bal ı k Burcu nitelikleri etkilidir. He­
nüz insanlık bu dönemin öğretisini idrak edip, eskiyi, dejene­
re olan bu çağın takıntı ları nı atmayı becerememektedir.
Tüm Dünya'da ve ülkemizde görebileceğimiz tüm saplantı­
lar, fanatizm (hastalıkla düşünceler denilebilecek her türden
aşırı inanç, fikir ve ideolojiler) , pasif kadercilik, bilgisiz imana
bağlı geri inan ışlar (ki Allah adına suçsuz insanları bile öl­
dürmeye varabiliyor) , gerçekleri akı l, bilim ve insan sevgisi­
ne dayalı bir yaklaşı mla yani gerçek bir ruhsal idrak ile algı ­
layamamak v e benzeri t ü m kaos v e umutsuzluk yaratan n e
görebiliyorsanız halen Bal ık Burcu Çağ ı n ı n dejenere olmuş
tortusu demektir.
Şimdi denilebilir ki, "sen ne kadar da haksızlık yapıyor­
sun !" veya "Hiç mi Ronesans'ın, Reformların, Sanayi Devri­
minin, felsefe ve sanatta, teknolojide ilerleyişlerin farkında
değilsin? Demokrasiler gelişti, insan hakları , işsizlik sigortala­
rı vb. gelişmeleri yok mu sayıyorsun yani?" Tabii ki saymıyo­
ruz. Ama, dedik ya, hiçbir şey birden bire olmuyor. Yani tüm

309
bu olumlu gelişmeler o büyük insanlık realitesinin Kova Bur­
cu Çağının geçiş dönemine ait belirtiler. Bu gelişmeler ve
devrimler ara aşamalardı r. Bu anlamda, Hz. Muhammed'in
misyonuna da değinmemiz gerekir bir alt başlı k olarak. Çün­
kü Balık Burcu Çağı'na Son Peygamber olarak son hamlesi­
ni yaptırmıştır ve insanlığı Kova Burcu Çağı öncesi son aşa­
maya davet etmiştir.

31 0
Hz.Muhammed ve Balık Burcu Çacıının Sona
Erdirilişi

İsa Peygamberin "vicdan realitesi" aşaması , M uhammed


Peygamberin "makul vicdan" realitesi aşaması na dönüşmek­
tedir. Bir anlamda insanlığımızın yani bu nesil Ademoğlunun
bu şartlar altı nda yeryüzü deneyiminin son aşaması demek­
tir. Bahsedilen cennetlik i nsan Yeni Çağ'da (veya Kova Bur­
cu çağı nda) yaşayan ruhsal ve bedensel değişime uğramış,
üstün bir yapıya kavuşmuş, tanrısal boyutlara doğru evrim­
leşmiş bir insan olacaktır hatırlarsanız. İşte bu anlamda
Hz.Muhammed'in Kuran' ı Kerim'in tebliğlerini alarak tüm
Dünya'ya yaydığı ve kendi yaşamında da uyguladığı prensip­
ler, insanlığı mızın bu geçiş sürecinin en son aşaması demek
olan makul vicdan realitesini öğretmek içindir. Nedir makul
vicdan? Aklı n ve bilginin vicdan ile birleştirilerek kullanı m ı de­
mektir. Bu anlamda, koşulların gereği , idrak, vicdan ve bilgi­
nin uygulaması söz konusudur. İsa Peygamber koşulsuz bir
itaati , duygusal bir kaderciliği, Tanrı sevgisine dayanan son­
suz bir hoşgörüyü öneriyordu (insanlığın insafı öğrenebilme­
si - hatırlaması için). O nedenle de, "sol yanağına vurana
sağ yanağını dön !" demekte idi. Ama insanlık bu kadarı ile
ruhsal gelişimini sürdüremezdi. Olayların objektif, akli değer-

31 1
lendirmesi (Neptün etkisi olan soyut akl ı n eğitimi anlamı nda) ,
olayı n bilgisine vakıf olmak, sebep-sonuç ilişkilerini görebil­
mek ve sonuçta da bu bilgileri vicdani bir yaklaşı mla bağdaş­
tı rarak olayın niteliğine göre kullanabilmek gerekti . Muham­
med Peygamber'in misyonu buydu. Hangimiz bu hususları
yaşam ı mızda kullanabiliyoruz ki halen? Salt vicdan ve duy­
gusallık üstelik zararlı da olabilirdi. Örneğin sana tokat atıp
haksız yere can ını yakana bir tokat atarak duyduğun acıyı
belki de ancak böyle anlatabilirdin. Hı.Muhammed icap eden
şartlar karşısında eline kılıcını alıp savaşlar yapmak zorunda
idi. Onun cihadı, Kuran için ve bu realiteyi yaratabilmek için­
di saldırılar karşısında. Geri realitelere karşı idi. Bu günün ci­
hadı da ayn ıdır. Kalkıp da bilgisayar çağı nda milyarlarca in­
san ı n evine Kuran-ı kerimin internetten bile girebileceği bir
çağda bu cihadı başka türlü yorumlaman ı n ne yararı olabilir.
Doğallıkla, bu büyük peygamberden sonra öğretisi de deje­
nere oldu . Kur'an-ı Kerim'in ası l mesaj ı , temel prensipleri bir
kenara itilip şekilciliğe ve geri realitelere bağlandırıldı. Tabii ki
bu işlerde de çıkar hesapları , siyasal ve ekonomik kazançlar,
uluslararası tezgahlar rol oynamaktadı r. Akl ı olan için
Kur'an'ın ve Muhammed Peygamberin öğretisi açı k ve nettir
"makul vicdan" insanı olmak. Yani bilgide imana dayanan bir
inancın vicdanl ı yaşamı. Bu zor bir şeydir, basit değildir. Ro­
botik bir nefsaniyetin cehaleti altı nda koşuşturan bizler için
başka öğrenilecek, başarı lacak bir şey yoktur. Şimdilik . . .
Peki, Kova Çağı nasıl olacak acaba?

312
KOVA B URCU ÇA('jl'NIN ÖZELLi K LERi

Metafizik anlamıyla, Tanrı'nın insanlığımız için hazı rladı­


ğı plan gereği " Din Günü" veya "Kıyamet" olarak kutsal kitap­
larında bahsetmiş olduğu topyekün bir şuursal uyanışla ge­
çeceğimiz üstün bir yaşam boyutu süreci tam da Kova Burcu
Çağı denilen devre isabet etmektedir. Bu nedenle de, kıya­
metin başlatacağı yeni insanlık realitesi olarak beklenen "Ye­
ni Çağ" (Altın Çağda deniliyor), ezoterik astrolojinin milenya­
rist dönemlerinden Kova Çağı ile eş tutulmaktadır.
Yeni Çağ' ı n Kova Burcu Çağı ile başlaması bizce çok do­
ğal ve akla uygun. Çünkü, daha önce de belirtti ğimiz üzere,
galaktik yapıda bir insan ın, Dünya boyutu şartları nı aşarak
daha evrensel, daha kendi uzaysal zaman ve mekanına açı l­
mış bir yaşamı demektir bu (cennetlik oluşu, ölümsüz bir be­
denle ve çok daha rahat fiziksel bir ortamda yaşıyor oluşuna
ait dinsel bilgiler bu gerçekliğe işaret eder). O zaman, uzay,
uzay teknolojisi, astronomi, astroloji, büyük keşifler, icatlar ve
devrimsel nitelikte gelişmeler ve yenilikleri kapsayan ve yö­
neten Uranüs ve Kova Burcu'na bu işlevlerin düşmesi çok
doğaldır. Ve de öyle olmuştur. Kova Burcu çağı İ.S.2000 yı­
lında başlayan yeni milenyumla resmen başlam ıştır.

31 3
Kova Burcu Çağı ile Bal ık Burcu Çağ ı n ı n i nsanlık süreci
bitmiştir ve yepyeni bir süreç başlamıştır. Balık Burcu Çağın­
da biten neydi? Biraz önce bahsettiklerimizin genel bir değer­
lendirmesi olarak o çağa hakim olan temel unsurları şöyle
tekrardan hatı rlayalım;
- Duyguda iman
- Ruhban sı nıfın ve din adamları nın hakimiyeti
- Varoluş ve bilimsel gerçeklikler karşısında bilgisizlik, be-
lirsizlik, karmaşa
- Toplumların kaderinin onlarca yıllık savaşlar ve salg ın
hastalıklar karşısı ndaki aczi ve sıkıntıları
- Dinsel , siyasal ve ekonomik alanda şiddetli baskılar,
otoriter güçler, hukuksuzluk
- Örgütsüz, ekonomik olarak çaresiz, bilgisiz ve boyun
eğen , itaat eden ve her şeye şükretmesi dayatı lan insanl ık
- Sömürü, işkence ve yasaklar
- Toplumları n bilgi paylaşı m ından uzak, kopuk ve düş-
manca -sadece dinsel ve milli duygularla- ayakta kalabilece­
ğine inandırılmış olması (din ve mezhep savaşları , haçlı se­
ferleri çok iyi hatırlanır sanırız)
Görüleceği üzere, 20.yüzyıla kadar sanı rız ki son 2.000
yılın özeti i nsanl ık için bilgisizliğe dayanan ciddi sıkıntılar ve
sefaleti anlatmaktadır. Kısaca bu bir kaostur da. Tüm bunlar
Balık Burcu veya Neptün fonksiyonları nda yatar ve o çağ
hakkında size çok daha fazla şey de söyler eğer tekrar Balık

Burcu ile geçmiş yüzyı lların koşulların ı karşı laştırırsanız.


işte Kova Burcu Çağı ile biten öncelikle bu cehalettir, son­
ra da kaos ve sıkıntı lardır. Kova Burcu sembolünde elindeki
kovadan su boşaltılan bir adam gösterilmiştir. Orada kovadan
dökülen su "bilgi"dir. Bundan sonraki zaman dilimine hakim

31 4
olacak olan bilgidir. 1 781 yılı nda ilk kez Uranüs yıldızın ı n in­
sanlıkça keşfedilişi ile Sanayi Devriminin ve makineleşmenin,
teknolojik devrimlerin başlaması da aynı zamana denk gelir
(bizce çok ilişkili bir durumdur, bunlar Uranüs'ün fonksiyonla­
rıdır). Sanayi Devrimi ile gelişen Pazar ekonomisi 1 50 yı lda
tüm üretim ilişkilerine hakim olarak dev kapitalist ülkeleri
oluşturmuş, tüm Dünya'nın yaşam biçimini değiştirmiştir. Ma­
kineleşme, daha sonra 20.yy başlarında elektroniğe, daha
sonra da bilgisayar sistemlerine dönüşmüştür. Tüm bu geliş­
meler kültürel, sanatsal, eğitsel, ticari bütün ilişkileri de değiş­
tirmiş yepyeni yaşam biçimine dönüştürerek inanç, düşünce,
ahlak gibi konularda da etkilemiştir. Bunları n altı nda U ra­
nüs'ün etkileri yatar. Uranüs, ileri teknoloji-elektronik, uzay ve
uzay teknolojisi , devrimler, özgürlük, başkaldırı, bireysel ha­
reket etme, idealizm, icatlar ve keşifler demektir. Bu nedenle
1 9.yy'dan itibaren Dünyamızda izlenen tüm hızlı değişimlerin
siyasal devrimlerin (Sovyet İhtilali, Çin Devrimi, Anadolu İhti­
lali ve Atatürk Devrimleri, Berlin Duvarı nın Yıkılışı vb. ) U ra­
nüs ile gelmesi kaçı nılmazdı . Kova Burcu'nun Yönetici geze­
geni Uranüs, kendi çağının alt yapısını hazırlamak üzere dev­
reye girdi, keşif, icat ve devrimleriyle Balı k Burcunun sosyal­
maddesel koşulların ı yı kmaya başladı . Uzay Çağı da onun
devrinde başladı . İnsanlı uzay yolculukları ve insanoğlunun
aya ayak basışı, Jüpiter ve Mars projeleri devreye sokuldu.
Bugün uydularla uzaydan hem Dünya adeta dürbünle karşı
komşunun odası izlenir gibi izleniyor hem de TV yayınlarıyla
canlı olarak tüm Dünya'dan programlar takip edilebiliyor.
Görüldüğü üzere Uranüs bizi Kova Burca Çağı'na hazır­
ladı ve 2.000 yılıyla da adı m ımızı attık. Diyeceksiniz ki, "peki
biz halen Balık Burcu etkilerini ve özelliklerini Dünya"da gö-

315
rüyoruz, bu nasıl Kova Çağ ı ?". Haklısınız. Ama hiçbir şey bir
günde olmaz. Nasıl ki Uranüs ile başlayan hazırl ık 1 50 yılı -

200 yı lı bulduysa Kova Çağına tam geçiş, tam bir değişim ve


uyum içinde bir süre geçmektedir. Zaten bizim için en büyük
sorun da bu geçiş noktasındad ı r. Tüm kutsal kitaplarda, kıya­
met-şuurda ayaklanma, uyanış-çok ciddi acı , ıstı rap ve tehli­
kelerden söz edilerek anlatılır. İşte, bu büyük güçlük, bu kez
her şeyin çok kısa bir süre içinde ve çok yoğun değişimlerle
yaşanıp, çok kısa bir sürede de bitişi ile de ilgilidir, belki de
en çok. Çünkü artık bu jet hızı ile yaşanan değişim için yüz­
lerce yıllık bir geçiş - hazı rlık ve adaptasyon süresi bulama­
yacak insanlık. Tabii ki, bu tüm devrimsel nitelikli hızlı geli­
şimler bir bilgiyi getirecek. O bilgi ki çok daha hakikat boyu­
tuna yakı n, çok daha yüksek, çok daha evrensel ve çok da­
ha üstün (pozitif, sevgiyi yücelten, nefsaniyetin çok üzerinde
ve Tanrı anlayışın ı üst düzeyde içeren). Alan aldı, idrak eden
etti, adapte olan oldu, olamayan için "cehennem azabı" deni­
len , o gerçek yalnızlık ve çaresizlik dönemi başlamı ştır aslın­
da. Tutunduğu, inandığı, güvendiği, bağımlı olduğu her şey
etkisiz, yararsız ve belki de artık tamamen devre dışı kalmış­
tır. Zaten onlar Balık Burcu Çağı'nın realiteleriydi, çok fazla
güvenilemezdi böyle bir tesirin realitelerine. Çünkü bulanık,
duygusal, kaypak, bağı mlı l ı k ve idraksizliğin, bilgisizliğin için­
de oluşmuşlardı . (şunu da hemen belirtelim Balık Burçları
alınması n, bunlar her burca göre varolan rizikolu tesirlerin
varlığı demektir, Balık Burcu'na mal edilemez. Ancak bu bur­
cun olumsuz ve zayıf karakterli kişilerini sarabilen etkilerdir.
Bunu, son 2.000 yılın toplumsal değerlendirmesinde hakim
olan tesirler olarak önde görüyoruz. Bu insanlığın tercihidir
ayn ı zamanda. Yoksa, mutlaka binlerce yıl önce bile Bal ı k

31 6
Burcu Çağı 'nda çok büyük hümanistler, filozoflar, sanatçılar,
matematikçiler yetişmiştir. Ama hakim olan eğilim şeklinde
fazla etkili olmamıştır yüzyılları n ilerleyişine). San ırız ki 1 5-20
yıl içerisinde Kova Burcu'nun tüm koşulları , tüm kozmik tesir­
lerinin hakimiyeti ile yeryüzünde yaşanıyor olacaktır. O film­
lerde seyredilen yaşam biçimlerinin benzeri başlayacak ve
yüzyıl bitene kadar düşünemeyeceğimiz biçimlere dönüşe­
cektir. Bu çok açıktır.
Kova Burcu Çağının özelliklerini kısaca şöyle sıralayabili-
riz.
- Tanrıyı kendi içinde bulan insan.
- Hiçbir dinsel ve siyasal baskı dayatılamayan, özgür bi-
rey.
- İleri teknoloji kullanan, astronomi ve astrolojiyi bilen bil­
gili insan.
- Varoluşu çözmüş, spiritüel bilgisi yüksek insan.
- Başka uzay kültürleriyle iletişimi sağlam ış, diğer geze-
genlerde koloniler kuran insan.
- İdealist, akılcı , adil insan .
Toplumları n yapısında da başlıca şunları görmek olası­
dır.
- Sınırları n kalktığı, bütünleşmiş bir Ortak Dünya ve Dün­
yalı anlayışı
- Ortak dayanışma ve paylaşı m neticesinde düşmanlık­
larla ayakta tutulan (siyasal , ı rkçı ve dinci) anlayışın ortadan
kalkışı , orotilerin yıkılışı.
- Kültürel, ırksal, inançsal ayı rı mcılığın olmayışı, kültürle­
rin kaynaşımı, ortak dil ve para kullan ı m ı .
- İ leri uzay teknolojisi v e robot kullanı m ı
- Çok az çalışarak daha çok üreten b i r insanlık

31 7
- Son sınırlarına kadar evrensel insan hakları ve adaletin
egemenliği
- Yüksek bir Tanrı realitesinde birleşmiş bir insanlık
Ezoterik astrolojide Kova Burcunun yöneticisi Jüpiterdir.
Jüpiter fonksiyonları olan inanç, felsefe, ahlak, eğitim , yayıl­
ma-küreselleşme, hukuk, cömertlik ve iyiniyet gibi kavramla­
rın da toplumsal ve bireysel anlayışlara egemen olması ka­
çını lmazdı r.
Değerli okurlar, ne kadar da bir ütopya gibi görünse de
sanırız ki hiç de olanaksız görünmüyor. Her gün yeni bir ica­
d ı n , bir gelişmenin yaşandığı bu teknoloji çağı her şeyi değiş­
tirmeyi zaten başlattı. İşin maddesel kısm ına, şuursal ve ruh­
sal tesirler de eklenince ası l büyük sıçrama o zamanda ola­
cak ve tüm bu kaos, doyumsuzluk, acımasızlık ve egoizm de
bitecektir. 70-80 yıl önce acaba kaç kişi bugünkü yaşanılan­
lara, olanaklara inanabilirdi ki söylenebilseydi? Bu gün için bu
çok daha zordur. Hangimiz 30-40 yıl sonraki Dünyayı kafa­
m ızda tam olarak canlandı rabiliriz? Kim bilir neler yaşana­
cak, neler keşfedilecek, neler icat edilecek, neler göreceğiz.
Astroloji yine bu yolda en büyük yardımcımız ve izleyici­
miz olacaktır. Çünkü tüm bu anlatılanlar ve uzaysal yaşamın
kapısı n ı n Kova Burc.u Çağı ile açı lışı Tanrı nın emri ve izni ile
kozmik-astrolojik tesirlerin de büyük fonksiyonları ile gerçek­
leşecektir. Haydi hayırlısı ! . .

31 8
o
\
o� o o

1 972 ve 1 973 yılında fırlatılan Pioneer 10 ve 1 1 'de bulunan altı n levha

YaşadıQımız Kozmik Devre ve


Yeni Bir insanlık Realitesi (Kıyamet)

Biraz da "Kıyamet Tellallığı" yapalım m ı , ne dersiniz? Za­


ten bu astrologlar olmasa, onlar söylemese Dünya'da ne sa­
vaş olur ne de deprem. Hep onların yüzünden ! .. Şaka bir ya­
na gerçekten de insanları paniğe sokabilecek, ucuz şöhret
spekülatörlerine biz de karşıyız .. Ama gelin, görün ki sözleri­
mizde çok doğru bir taraf var, kıyamet yaşanmakta, biz böy­
le düşünüyoruz.
Nedir kıyamet? Hani binlerce yıldır beklenen, "geldi", "ge­
liyor" denilen kıyamet. Kutsal kitaplar kıyametten sıklıkla söz

319
eder. Biz, yine, ancak sembollerle işaret edilen bir gerçekliği
astrolojik boyutuyla ele almaya çalışal ım.
Hatırlarsanız, Dünyamızın ve üzerinde yaşayan, başta en
ileri ruhsal yapıda varlı klar biz insanlar olmak üzere tüm var­
lıkların kozmik ve ruhsal-tanrısal enerjilere tabi olarak yaşa­
dığımızı ve ancak üstün ruhsal-tanrısal tesirlikle var olabildi­
ğimizi belirtmiştik (ki bu tüm alemlerdeki maddesel-ruhsal
varlıklar, yaşam birimleri için de geçerlidir). Bizim bir üst bo­
yutumuz Güneş ve onun gezegenlerinin tesirleri olan kozmik
(maddesel) enerji alanlarıdır. Daha üst boyutumuz ise Güneş
sisteminin de tüm küreleriyle tabi olduğu Burçlar Kuşağı Zod­
yak'tır ki , bizim için tanrısal -aşkın- mütea·ı boyuttur.
Dünyamız, Güneş ve tüm Güneş Sistemi Gezegenleri
Samanyolu Galaksisi içinde çok büyük bir hızla, bir spiral ha­
reket ile yol almaktadı r milyarlarca yıldır. Ayn ı şeyi Samanyo­
lu Galaksi'si de yapmaktadı r. Astroloji, bilindiği üzere, Güneş
ve gezegenlerinin tanrısal boyut tesirleri olan burçlar kuşağı
içerisindeki hareketleri sonucunda insanları ve Dünya'yı na­
sıl etkilediğini inceler. Ama pek de göremediği, hesaplaya­
madığı ancak farkında olduğu bir husus vardır ki, konumuz
bu noktada odaklanıyor tam da. O da, gezegenlerde meyda­
na gelen enerjisel değişimdir. Bu değişimin nedeni , demin
sözünü ettiğimiz, galaksimiz içinde ve galaksimizle beraber
evrende hem hızla ilerlemesiyle hem de, yüksek boyutlardan
yayınlanan yeni, çeşitli kozmik ve tanrısal (ruhsal) tesir ku­
şakları na girmesiyle, onları n enerjilerinden etkilenmesidir.
Böylece yayınladı kları radyasyon, her türden enerji ve titre­
şim frekansları değişimlere uğrar. İ şte bu değişimler Dünya-

320
mız ve canlı ları için yeni bir dönem yaratır. Kozmik tesirlerin
değişimi çok daha yoğun, şiddetli ve tek yönlü bir amaca yö­
nelik olarak özellikle de Dünya varlıkları biz insanlar üzerinde
odaklandığı zamanlara "kıyamet" denilmektedir.
"Kıyam" Arapça bir söz olarak, "ayağa kalkmak" anlam ı n­
dadır. İşte bu tanı mlama, çok açıkça, tüm insanlığın tabi ol­
duğu her türden tanrısal ve kozmik tesirlerle "ayağa kalkışı­
nı" yani şuursal bir uyanışı yaşama geçirmesini ifade etmek­
tedir. İşte, bu uyanıklığın yaratılmasında görevli ve fonksiyo­
ner güçler olarak kozmik-astrolojik tesirleri de görüyoruz. Ge­
zegen tesirlerindeki bu büyük ve güçlü değişim insanlığın bir
realite sıçrayışına hazırlanışı içindir. Yoksa kıyamet, yeryü­
zünün yerle bir olması ya da göktaşları düşerek, veya çeşitli
felaketler yaşanarak insanlığın ve Dünya'nın yok edilişi değil­
dir. Yok edilmeye çal ışılan, insanların geri , eskimiş, çürümüş,
işe yaramaz bilgileridir, realiteleridir. Böylece doyumsuzluk­
lar, saldırganlıklar ve bencillikler de son bulacaktı r. Onun ye­
rine tüm insanlığın gerçek bir dayanışma ruhuna bağlanan
kardeşliği hakim olacaktır Dünya'ya. İşte "yeni insan l ı k reali­
tesi" budur, kıyamet budur.
Bu realite bir ütopya değildir. Böyle olmadığını biraz aça­
rak görmeye çalışalı m : İnsanlık binlerce yıldır ilk kez böylesi­
ne hızlı değişen, yoğun ve farklı (ruhsal ve maddesel tesir)
zaman - mekan boyutu yaşamaktadır. Tüm tanrısal meka­
nizmalar, organizasyonlar, sistemler insanlığı ve Dünyayı
böylesi bir güne hazı rlamaktayd ı . Bunu tüm ruhsal ve mad­
desel varlıkları ve sistemleri kullanarak yapmaktaydı lar. Bu­
rada bizim bilebildiğimiz, bu muazzam harekatın astrolojik

321
boyutudur, ancak bu oluşumları izleyebiliyoruz organizasyon­
lar içinde. Yüce ruhsal varlıkların ne gibi tesirlerle ne gibi fa­
aliyetler içinde olduklarını bilebilmemize imkan yok. Zaten,
Yüce Yaratan'dan başkası da bu büyük sistemi ve amacını
bütünüyle bilemez.
Peki nasıl olacak da gezegen enerjilerindeki bu değişik
tesirler bizdeki bu büyük sıçramayı gerçekleştirecek? Önce
tekrar söyleyelim ki, bu tesirler işin sadece maddesel boyutu,
daha üst ve güçlü tesirleri de unutmayal ı m (tanrısal-ruhsal).
Gezegenler değil midirler ki, tüm yapımızı , hücrelerimize,
DNA'ları mıza kadar kodlayıp, sonra da uyararak bizleri ade­
ta robot gibi harekete geçiren? Şimdi, herhangi bir şifrenizi
oluşturan gezegen enerjisinin değişime uğradığını , yoğunlaş­
tığ ı n ı , kuwetlendiğini düşünün. Aynı kalabilir misiniz bu tesir
karşısı nda? Bunlar çok güçlü tesirlerdir. Dolunay'ın nasıl da
suçları arttırdığını hatı rlayalım. Önce gerilir, bir sıkı ntıya dü­
şer sonra da o tesire uyum sağlamaya çalışırız. Sağlayabilir­
sek ne ala, esneklik kazanmak, sabırlı ve dayanıklı olmak,
hoşgörü kazanmak hep bu yolla olur. Aksi halde kırılırız es­
neyemezsek. Yani çatışmalar, yıkmalar, bozmalar. Asl ı nda
böylece daha saldı rgan ve doyumsuz oluruz. Bakı n değerli
okurlar, çok kısaca bu hususlar kıyameti de - yani bugünkü
insanlığımızın yaşadığı durumu da anlatmaya yeter. Çünkü
insanlık, son 40 yı lda Dünyamızın ve bazı gezegenlerin ener­
jisinin ve titreşiminin değişimi nedeniyle de çok farklı , yoğun
ve ağı r tesirlere tabidir. Bu durum 2000 yılından bu yana ar­
tarak sürmektedir. Tüm Dünya insanl ığı 2-3 bin senede yapa­
madıkları nı , yaşayamadıklarını son 20 yılda yaşamaktadı r.

322
Ruhsal zaman büyük bir hızla yaşanmaktadı r. Son 20 yılın
ekonomik, teknolojik, siyasi ve ahlaksal değişimi inanı l maz
hızdadır. Rejimler yıkı lmış, duvarlar çökmüş, elektronik ve
bilgisayar alan ı ndaki icatlar neredeyse günlük hızlarla, yeti­
şilmesi olanaksız bir seyir izler olmuş, savaşlar düğmelere
basılarak ve televizyondan canlı yayınlarla izlettirilerek yapı­
lıyor. İnternet her alana girdi. Yaşan ı lan sanal tatminler, eğ­
lence ve zevk arayışları nda yaşanan çılgınlıklar inanç ve din
üzerine artan tartışmalar ve terör boyutu . . . Gerçekten de 50-
60 yıl önce bile yaşayanların hiç de kafalarında canlandı rma­
dıkları bir Dünya' da yaşamaya başladık. Değil ki, 1 00 sene
öncekilerin . . . Ne kadar da müthiş, değil mi?
Evet değerli okurlar, bir yandan yaşanılan büyük bir deje­
nerasyon, her şeyin büyük bir hızla bozulması, tatmin edici,
kalıcı olmaktan çıkışı bir yandan da, zayıf, kısa süreli , insan­
cıl sıçramalar, umut verici uyanışlar. Örneğin çevreci hare­
ketler, insan hakları mücadeleleri demokrasi ve özgürlük ça­
baları . İşte tüm bunların bu kadar hızlı yaşanmasında içine
girmiş bulunduğumuz Kozmik Devrenin yüksek titreşimli te­
sirleri pay sahibidir. Önce tahrik edecekler ve dejenerasyonu
had safhalara kadar körükleyecekler bu tesirler ve sonra da
bu tesirlere uyum sağlayabilenleri kendi sistemlerinin insan­
ları yapacaklar. İşte, kutsal kitaplarda bahsedilen "kurtuluş"
budur. Bu yüksek titreşimli, yüksek kalitedeki yeni tesirlere
adapte olmuş insanlıktı r (rejenere olmuş) kurtulan. Çünkü ,
Dünya ve içinde bulunduğu boyutun kozmik tesirleri bundan
böyle yüksek düzeyli bir fizik demektir. Geleceğin insanlığı
bedeniyle de, ruhsal yapısıyla da buna uyabilecek derecede

323
bir değişim geçirmiş olanların neslidir. Bu ciddi bir mutasyon
demektir, bu cennetlik insan demektir. Bunların anlamı aynı
zamanda "Kozmik-Galaktik İnsan" demektir. Şu andaki insan
yapısı kozmik değil, dünyevidir. "Uzayl ı" denilen insanlar ga­
laktiktir. İşte, "cennet hayatı" ve "ölümsüz beden" vaadlerinin
fiziksel karşılıkları budur. Bu bizim şuursal, bilgisel uyan ışı­
mız ve Dünyevi tutkularımızı aşıp, ortak insanlık idealini kav­
ramamız ve bu yoldaki cehdimizle olacaktır. İnsanl ık için de­
vir, Dünya'nın maddesel cazibesini yenerek, nefsani değil
vicdani ve bilgili yaşama devridir. Bu uyanış kozmik şoklarla
sağlanacaktır. İzleyenler, özellikle Mars ve Satürn gezegen­
lerindeki tesir artışlarını önümüzdeki yıllarda daha da açıkça
fark edebilirler. Dünya, Mars ve Satürn çok ciddi bir değişim
periyoduna girmişlerdir ve bunun hızı gittikçe artmaktadır. Bu
gezegenler kendi Küresel Değişim Günleri'ni yaşarlarken bir­
birlerini de yayınladıkları tesirlerle etkilemektedirler. Çünkü
bu gezegenler arasındaki tesir akışının hızı ve şekli değiş­
mektedir. Dünyamız yaratıldığı zamandan beri bilemediğimiz
zamanlarda ve sayıda yapmış olduğu gibi, zamanımızda da
kendi bireysel değişimini hızla gerçekleştirmektedir. Bu, sö­
zünü ettiğimiz yeni bir takım tesir kuşaklarına dahil olmakla
meydana gelmektedir. Yani, Dünya, Mars ve Satürn'de mey­
dana gelen bu kozmik değişim, bu gezegenlerin tabi oldukla­
rı üst boyutları n (tanrısal) yayınladıkları yeni enerjilerle ol­
maktadır. Sonra da bir alt boyutta birbirlerini ve üzerlerindeki
varlıkları etkilerler.
Dünyamız ve üzerideki tüm canlılar bu yeni tesirlerden et­
kilenirler. En çok etkilenenler en yüksek düzeyli ruhsal varlık-

324
lar olan insanlardır. İnsanlar arasında da ruhsal düzeyi geliş­
miş olanlar en çok etkilenirler. Dünya ve özellikle de insan
varl ıkları olarak bizler, bu yeni tesirler ve kozmik enerjilerin
etkin olduğu uzaysal mekana uymak zorundayız. Bu, ayn ı
zamanda yeni bir boyutta yaşama geçmek demektir. Çünkü
boyut kavramı içinde bulunulan mekanın ve zaman ı n frekan­
sı ve h ızı ile ilgilidir, bunlardır boyutu oluşturan faktörler. Dün­
yamızın bulunduğu uzay-mekanın tüm enerjisel (maddesel
ve tanrısal) frekansı ve zamanı (ruhsal) büyük bir hızla değiş­
mektedir. Dünyanı n binlerce yıllık uzay içindeki yolculuğu,
yeni bir mekana (boyuta) girmiş demektir. Henüz bu mekan ı n
giriş avlusundayız. 1 5-20 y ı l içinde kendimizi yeni b i r insanlık
periyodunun yaşan ı lacağı yepyeni bir diyarda bulacağız. An­
cak o zaman bu diyarı tüm iklimi, bitki örtüsü ve doğal yapı­
sıyla fark edeceğiz. Henüz nereye adı m attığımızdan hiç ha­
berimiz yok. Ancak görebilenler, hem Dünyanın fiziksel ola­
rak hem de ruhsal zaman ı nda yaşamakta olduğu h ızlı deği­
şimini hem de insanlığım ızda yaşanılan müthiş değişimi gö­
rebilmektedir. Bu bir dejenerasyondur. İçinde her türlü sosyaı
ve doğal şoklar barı ndı rmaktadır bu dejenerasyon süreci.
Çünkü rejenerasyon -insanlığın yeniden üretimi- kıyamet an­
cak bu şartlar ile gerçekleşebilir bizim boyutumuzda. Biz bu­
rada bu senaryonun gerçekleşmesinin maddesel aktörleri
olan gezegenlere - astrolojiye dikkat çekiyoruz. Son yıllarda
yaşanmakta olan en önemli şoklara bakarsanız çok sert ve
ağır gezegen etkilerini görürsünüz. Başta Mars, Satürn, U ra­
nüs ve Pluto olmak üzere. Bu olayları n başı nda 1 7 Ağustos
depremi vardır. Güneş tutulması ile yaşanan Güneş-Ay kavu-

325
şumu 1 1 Ağustos 1 999 tarihinde, 1 9° de aslan Burcunda ger­
çekleşmişti. Ve aynı gün Güneş ve Ay, 1 7° Akrepteki Mars,
1 6054' ile Boğa'daki Satürn ile kare ve 1 4°40' ile Kova'daki
Uranüs ile karşıt konumda idi. Yani, Güneş ve Ay gibi Dün­
yamız ve bizler için yaşamsal gezegenlerle, Mars, Satürn ve
Uranüs gibi yıkıcı, yakıcı, öldürücü, sarsıcı gezegenler (ki Sa­
türn toprakları , bina ve yapıları da yönetir) en sert konumda
idiler. Tüm gezegenler en sert açı lar olan karşıt ve karelerle
etkileşim içindeydiler. Buna "Grand Cross" "Büyük Dörtgen"
deniliyor. Karşıtlar: ( 1 80°): Güneş ve Ay, Uranüs ile
Mars, Satürn ile
Kareler (9Qo)
Güneş ve Ay, Mars ve Satürn ile
Mars ve Satürn, Uranüs ile
Nitekim, 1 7 Ağustos'ta o büyük şok'un acısı ve korkusuy­
la uyandık. Ve aylarca etkilendik. Bu kozmik tesirler o kadar
güçlüdürler ki, hatı rlanacağı üzere tüm Dünya'yı doğudan­
batıya, kuzeyden-güneye aylarca sarsm ıştır, sallamıştır.
"Fay hattı" falan gibi sın ırlı sebeplerin üzerinde bir etki oldu­
ğu açıktır.
Benzer bir şok 1 1 Eylül saldı rısı nda yaşanmıştır. Bunlar
üzücü, istenmeyen, onaylanması olanaksız olaylardır. An­
cak yaşamak üzere davet ediyoruz adeta. Her şeye rağmen
bu şokları n uyarıcı etkisinin büyüklüğü tartışılmaz. Bir anda
tüm Dünya insanlığının ruhuna işleyen olaylardır. Ve 1 1 Ey­
lül saldı rısında da sert gezegen etkileşimlerini görürsünüz.
Bu olaylar astrologlarca öngörülmüş olaylardır. 1 1 Eylül sal­
dı rısı nda ölümcül ve yıkıcı en büyük iki güçten Satürn ve

326
Pluto karşıttır. Ay ve Mars'da karşıttı r. Ay ve Mars ayrıca Sa­
türn ve Pluto ile karedir, yine bir "Grand Cross" Büyük Kare
vardır gökyüzünde. En son yaşanı lan Irak Savaşı 'nda da du­
rum benzerdir. lrak'a saldırmak için aylarca konuşan, hazı r­
lanan George Bush tam Mars ve Pluto'nun kavuşum halinde
Satürn ile karşıt yapmasını beklemiştir. Böylesi güçlü enerji­
lerdir bunlar.
Yalnız sertlikler de, şok ve felaket getiren olaylarda değil,
insanlığı sevindirici, geliştirici her olayı nda kozmik enerjilerin
etkisini izleyebilirsiniz. Ancak devir, insanlığımızın şoklarla,
yoğun kozmik ve ruhsal enerjilerle sıkıştırılma devridir, bu ne­
denle bunaltıcı ve gergin olaylar çok daha fazla olmak duru­
munda. İ nsanlığın görüş açısını daraltan, onları rehavete ve
umutsuzluğa sokan sislerin, dumanların, pis kokuları n dağı l­
ması için, kara bulutları n uzaklaşması için çok sert rüzgarlar
gerekmektedir. Bu rüzgarlar esmeye başlam ıştır. Şiddetlenip
fırtı nalar çı karacaktır. Ama ardı ndan, Güneş ışıkları nın tüm
insanlığı aydı nlatacağı ve insanların büyük bir umut ve sevgi
ile el ele yürümeye başlayacağı bir iklim gelecektir. Bu fırtı­
nalar, her türlü siyasal, ekonomik, teknolojik, dinsel, cinsel
konuları kapsamasıyla sosyal ve Dünyanın fiziksel yenilen­
mesinden dolayı yaşanacak afetler ile de fiziksel boyutludur.
Sonuçları ise ruhsal boyutludur. Yani, insanl ığın inançları, bil­
gisi ve idraki üzerinde yeni bir şuurluluk yaratabilecek (veya
yaratamayacak ki, sözü edilen "cehennem azabı" bu anlam­
lıdır. Yani bilgide imana geçememek, yeni "bilgi"yi, yeni in­
sanlık realitesini idrak edememektir.) güçte tesirlerdir.

327
Denilebilir ki , "depremler, savaşlar, ekonomik krizler, az­
gınlıklar tarihte hep olmuştur. Hiç de kıyamet olmad ı . " Pek
doğru bir saptama sayı lmaz. Bütün kutsal kitaplar, efsaneler
çeşitli büyük afetlerden ve felaketlerden söz ederler. Bu olay­
larla birçok toplumun yok olduğu anlatıl ı r. Hatta, artık bu r .
ların kanıtları ve belgeleri de bulunmaktadı r. Bu tür durumlar
her 3-5 yı lda bir yaşanmaz. Üstelik bugüne kadar olanlar an­
cak kısmi bir ayıklanma-hasat (veya kıyamet) idiler. Bu ise bi­
zim neslimizin "Büyük" ve "Ana Hasatı"dır. Yaradan'ın insan­
lığımız için hazı rladığı bu Büyük Plan, tüm ruhsal (üst boyut­
lu) ve maddesel organizasyonu ile binlerce yıldır bu "sonu"
hazırlamaktaydı . Son 30-40 yıldır hızlanmaktaydı . Ve son 3
yıldır ise büyük bir ivme kazanarak bizler için tüm gerekli or­
tamı hazır hale getirmektedir. Ne zaman biter? Allah bilir. An­
cak her şey bizim ihtiyacımıza göre, bu süreyi biz belirlemiş
olacağız. Öyle, ya da böyle. . . Ama biz, sonucun, biz insano­
ğullarının Yaradan'ına layık bir şekilde olacağı nı, O'na mah­
cup olmayacağı mızı umuyoruz.
Bize fikren katılmayanlar, bu 1 O yılın müthiş farklılığını iz­
leyerek göreceklerdir. Yüreğimiz ve akl ı mızla hazı rlanalı m .
Uygarlığımızın sadece teknolojik patlamalarla, baş dön­
dürücü bir hızla kurtulacağını iddia edebilmek ne kadar olası­
dır? Üstelik buna bile yetişebilmek neredeyse hem parasal
olarak hem de bilgi ve yeterlilik olarak oldukça zorlaşmakta­
dır. Bu konu bile başlı başına insanlık için bir açmaz ve hu­
zursuzluk kaynağı olmaya yeter sanı rız. İşin bizim hatı rlatma­
ya çalıştığımız metafizik boyutunu bir kenara koyarak 20 yıl
sonraki Dünya'n ın şartları nı öngörerek dahi nası l bir gelece-

328
ğe gittiğimizi tahmin edebilirsiniz. Tüm ekonomik ilişkilerin
değiştiği, emeğin neredeyse tarih sahnesinden çekilip yerini
robot ve bilgisayarlara bı raktığ ı , doğal kaynakları n (başta
petrol, belki de içecek su bulma sorunu bile artabilir), tarı m
ürünlerinin azaldığı, ekolojik dengelerin yok olduğu (kuraklı k
sorunu, ozon tabakası sorunu, buzulları n erimesi, ısı artışı),
sanayi ve bilgi toplumlarıyla, geri kalmış ülkeler arası nda
aşı lmaz bir uçurumun oluştuğu vb. birçok şey eklenebilir.
Bunları düşünebilen bir zeka hala Dünya'da yaşamın ayn ı
olabileceğini ne kadar iddia edebilir.
Bunlar görünen kısmı durumun. Bizim işimiz ise, görün­
meyeni işaret etmek, bu oluşumları n üzerindeki kozmik tesir­
leri göstermek.

329
330
YENi KOZMiK ÇA(j
VE AKREP BURCU TÜRKiYE

Yaşları benim gibi 40' ı n üzerinde olan kuşaklar, son 30


y ı l ı n müthiş değişiminin çok daha iyi farkı ndad ı rlar. Bu bü­
yük değişim büyük bir erozyon olmuştur bu güzel ülke in­
sanları için. Evet, bir yandan sermaye birikimi sağlanm ı ş
(kapital istleşmenin doğal süreci olarak gerekli olduğuna da
inanıyoruz, ancak bu adil ve insafl ı bir paylaşı mla olmamak­
tadır), modern teknoloji ülkeye girmeye başlamış, bazı sos­
yal haklar geliştirilmiştir. Ancak erozyon ve dejenerasyon
çok daha önde gitmektedir. Zaten yaratılması gereken bir
tüketim toplumunda bunları sağlamak şarttı sermaye ve
devlet kesimi bakımı ndan . Fakat Türkiye'de halkın ve ülke­
mizin kazanı mları n ı n faturası ve sosyal bedeli çok ağır ol­
maktadı r. Bizim kuşaklar 30 yıl öncesine baktıkları nda bu
inan ı lması güç değişimi yüz yıllık bir uzakl ıktaym ışçasına
anımsamakta, bozulan , düzeysizleşen, dejenere olan şey­
lere hayretle bakmaktadı r. Tüm bunlarla beraber daha da
zoru , bu ülkede namusu ile i nsanca yaşamanı n ağ ır güçlü­
ğü ile savaşmaktadı r insan ı mız.

331
Milyonlarca insan çalışmakta, ü retmekte ve devlete yıl­
lardır vergi ödemektedir. Ancak son 20 yılda insanlarımız faz­
la yoksullaşmaktadır. Şu anda, 1 73 ülke arasında yaşam ka­
litesi bakımından 96. sıradadı r. Bazı Afrika ülkelerinin bile ge­
risindedir. Yıllık kişi başına düşen sağlık harcamaları 1 08 do­
lardır. Bu rakam geri kalmış denilen Muz Cumhuriyetleri'nde
bile 400 dolardır. Gelişmiş ülkelerde ise 2500-3000 dolar ka­
dardır. Peki bu yoksullaşma -cebimizden çıkan para- kimle­
rin cebine gitmiştir? H azineden, devlet kuruluş ve bankaları­
nın cebinden geçinenlerle, yeni kuşak kara para zenginleri­
ne, mafya ve çete mensupları na ve onları n bürokrat işbirlik­
çilerine. Gazeteler her gün bu tür yolsuzlukları, milyon dolar­
lık hortumlamaları , vergi kaçakçılıkların ı , usulsüzlükleri yak­
laşık 20 yıldır her gün yazıyor, ama yazmakla bitmeyip her
gün bir yenisi duyuluyor (duyuluyor da ne oluyor? Ya hasıral­
tı edilip unutturuluyor, ya da dokunulmazlık arkası na sakla­
narak hiçbir şey yokmuş gibi bizleri yönetmeye devam edi­
yorlar ve bizler de umursamadan , alışkın bir doğallıkla kabul­
leniyoruz). Hiç düşündünüz mü, acaba, bir yılda devletin, ka­
sası ndan hortumlanan para ülkenin ekonomisini kurtarmak
için IM F'den dilenilen paranın kaç katıdır? Yani cebimizden
çalınan, insanı mızı yoksullaştıran. Değerli okurlar, ülkemiz
1 970- 1 980 yı lları arası nda, hiçbir savaş yaşamadığı halde
gencecik 70-1 00 bin evladını "sağ-sol çatışması" denilen si­
yasal tuzakta kaybetti. Bir nesil telef edildi . Ülkeyi yönetenler
de bu oyunu ya oy kaygısıyla körüklediler ya da seyrettiler.
Demokratikleşme, insan hakları , yargı bağı msızlığı , gelir da­
ğılımı adaleti, fikir özgürlüğü, üretim artışı , eğitim ve sağlık gi-

332
bi sorunları umursamayan siyasiler, kendi h ı rs ve tutkuları n ı n
veya hazine kaynaklı kalkınma hamlelerinin derdine düştüler.
Ondokuz yı lda 3 tane darbe gördüler (ki, maalesef fatura yi­
ne halkımıza, ülkemize ve genç demokrasimize ödetilmiştir)
ama pek de umurları olmadı .
Daha sonra etnik kökenli terör yine son 20 yı lda onbin­
lerce insan ımızın hayatını kararttı . Tüm bunlardan silah ka­
çakçı ları ve çeteler karlı çıktı sadece. Aydı n lar, sanatçı lar,
yazarlar, sendikacılar, emekçiler, öğrenciler hep birlikte
baskı , şiddet, adaletsizlik, hukuksuzluk demek olan bir dö­
nemden 2000'1i yıllara geldik. Şimdi ise Avrupa Birliği bas­
kısıyla insan hakları nda ve demokratikleşmede eksiklerimi­
zi gidermeye, reformlar yapmaya çalışıyoruz. Bir ilginç du­
rum da, demokrat geçinenlerin demokrasi karşıtı , anti laik,
gerici saydıkları i nsanlar popüler oldular, tek başına iktida­
ra geldiler ve bu reformları , demokratikleşmeyi onlar üstlen­
diler. Şu Allah ' ı n işine bakı n , ne kadar tuhaf bir ülkede ya­
şıyoruz! Bu nasıl bir oyun?
2000'1 i yılların Türkiye'sinde çok şey çok büyük bir hızla
değişti ve çok şey çok büyük bir hızla dejenere oldu, düzey­
sizleşti ve artarak da sürmekte. İşin ekonomik boyutu bir ya­
na insanl ık olarak kaybettiklerimiz belki de daha da önemli.
Bir toplumu yaşatan ve geliştiren ekonomik ilişkileri, siyasal
düzeni ise, bunların gücü ve etkisini oluşturan da insan ı n ı n
kalitesidir. Bu yetenekli , onurlu v e zeki ülke insanının da yoz­
laşmakta olduğunu görmek çok zor olmasa gerek. Hepimiz
gittikçe daha bencil, daha doyumsuz ve daha saldı rganlaşı­
yoruz. Eğitimde kalite düştü (bu yıl Anadolu Fen Liseleri giriş

333
sı navında 40 bin öğrenci sıfı r çekmiş), halkı n zevk anlayışı
iyice geriledi (ana haber bültenleri dünyadan ve ülkeden
önemli haberleri aktaracaklarına halkı m ızın "pek değerli" o
malum "sanatçı ların ın", mankenlerin aşk trafiğini öne aldı lar.
Çünkü halk istiyor), kitap okuyan, tiyatro, bale izleyen, spor
yapabilen ne kadar insan var bu ülkede? Bunlar sadece eko­
nomik imkanla olmaz, bir kültür sorunu bir yaşam felsefesi
demektir. Ü lkemizde kapananlarla, soyunanları n sayısı hızla
artmaktadır. Bu ciddi bazı sosyal gerçeklikleri göstermekte­
dir. Din tartışmaları yaygınlaşmaktadır. Daha konuşulacak
yüzlerce husus vardır ülkemizin son 30 yıllık değişimi hakkı n­
da. Bu konular sosyal araştı rmacılar ve üniversite tezleri için
çok geniş ve bol malzeme oluşturmaktadır. Biz, burada kese­
rek işin bizi ilgilendiren kısmına geçelim. Yani bu gelişimin
ası l etkenlerine.
Değerli okurlar, denilebilir ki bunlar ekonomik, siyasal ve
kültürel olgulardır metafizik bir ilgi kurmak ne alaka? Hiç de
öyle deği l ! Her görünen olgunun, maddesel hareketin arka­
sında göremediğimiz bir gücün, enerjinin, başlatıcı tesirin
varlığından kuşku duymuyoruz (zaten bunu yapıyoruz bu ça­
lışmamızda her konuya ilişkin). Şu soruyu soralım o zaman;
neden ülkemiz, halkımız bu olumsuzlukları , bu sıkı ntı ları ya­
şamakta olup, gelişme, huzur ve kalkı nma yaşamamakta.
Yani bu kadar insan potansiyeli olan, doğal kaynakları olan,
iklimsel özellikleri, tarı m olanakları uygun olan, jeopolitik ko­
numu avantajlı olan, turizm potansiyeli çok yüksek olan bu ül­
kede, neden doğru, dürüst, ahlaklı , çalışkan ve uygar olmayı
seçmedi de, kolaycı , repocu, faizci, çeteci, köşe dönmeci, çı-

334
karcı, kurnaz, despotik, hilebaz bir yolu seçti ülkeyi yöneten­
ler ve diğer insanlar? Doğru ve yasal yoldan gelişme olmaz
mıydı? Türkiye'nin doğum haritasına bakınca anlarsın ız. Bu
ülkenin ortak eğilimleri arasında duygusallık, fedakarl ık, yar­
dım severlik, yaratıcı lık, yurtseverlik gibi yüksek insani değer­
lerin yanında burcu olan Akrep'in yapısına çok uygun bir şe­
kilde 5. evinde yoğunlaşan gezegen etkileriyle beraber gelen,
kolay kazanma, spekülatif fırsatçılık, seks düşkünlüğü, ma­
ceracı ve aşırı tutkulu, hırslı ve fanatizm eğilimleri de vardı .
(5. evin konu alanlarıdır.)
Son 40 yıldır Dünyamız'ı n daha yüksek frekanslı geze­
gen etkilerine tabi olduğunu ve bu tesirlerin Dünya üzerinde­
ki dejenerasyonu arttı rarak insanlığı bazı şoklarla yeni insan­
lık realitesine sıçramaya hazırladığını söylemiştik. Her top­
lum kendi ortak aurasının niteliğine göre bu kozmik tesirleri
üzerine çekmekte ve etkilenmektedir. İşte bu durum, Akrep
Burcu olan bizim toplumumuzda -doğum haritasından da gö­
rüleceği üzere- oldukça yoğun ve sert şokları cezbetmekte ve
nasiplenmektedir. Ülkemiz insan ı n ı n bu kaosu, doyumsuzlu­
ğu ve dejenerasyonu bundandı r. Bu konunun başı nda saydı­
ğımız (ve sayamadığımız) tüm bozulma ve düzeysizleşme­
lerde bu etkiler çok önemli yer tutar (Tanrı katı ndan gelen te­
sirleri , ruhsal tesirlerin payı nı da unutmayal ı m). Yani bozul­
maya çok elverişli olan bir astrolojik kimliği olan bu ülke top­
lumu, iddia edilebilir ki, bu sert kozmik tesirler karşısı nda en
fazla bozulanıdır. Zaten 1 7 Ağustos depremi neredeyse ay­
larca bütün Dünya'yı 5-7 ölçekte sallamış ama en büyük za­
rarı maalesef ülkemiz görmüştür.

335
Ülkemiz bilmeden bu Yeni Çağ'a geçiş sürecinde tanrısal
bir fonksiyon, bir görev yapmaktadır. Hem aurası nın niteliğin­
den, hem. de insanı n ı n ruhsal genetiğinin yeteneğinden dola­
yı tüm Dünya'yı uyandı rarak, yeni bir dayanışma, insan sev­
gisi ve Tanrı anlayışına taşıyacak bilginin yayılmasına katkı
verecektir. Ancak maalesef bu zor ve sancılı olacaktır. Eğer
ülkemiz aurasının bir fotoğrafı çekilseydi herhalde vapur du­
manı gibi bir sisten başka bir şey görülmezdi. Bu dumanın
dağılması kuvvetli rüzgarları gerektirdiğinden yukarısı bu
esintiyi şiddetli üfleyecektir. Allah hepimizin yardımcısı olsun.
Şüphe edenler, Türkiye Cumhuriyetinin 29 Ekim 1 923
202s Ankara verilerine göre haritasını çıkartıp inceletebilirler.
Zaten çok açık verilere rastlayacaklardır. Örneğin 4.ev yuva
ve vatanı temsil eder, orada L) Mars gezegenini görürler.
Bu asker karakterli bir halk, askerin etkin gücü ve daha önce­
ki askeri darbelerin de işaretçisidir.
Değerli okurlar 1 0- 1 5 yıl içersinde tüm Dünya'da olduğu
gibi ülkemizde de gelişen olaylar hızlanacak, artacak ve in­
sanlığımızı üstün bir realite boyutu olan Yeni Çağ'a aktara­
cak. inanmayanlar görecekler. Ayrıca Sadıklar Planı 1 960'11
yıllarda daha ülkemizin bugünkü dejenerasyon fotoğrafını
çok net bir şekilde tebliğlerinde öngörmüştür. Merakl ı ları
okursa sanı rız ki, büyük bir hayretle bu yüksek plan ı n bilgi­
sine tanık olacaklardır, ki, o devirleri anı msayanları bilir, bu
güne göre ülkede hiçbir gerginlik ve bozulma belirtisi yoktu.
Adeta ortaklık süt limandı denilebilir. Buna rağmen tebliğ ı s­
rarla başlayacak olan dejenerasyonu ve bugünkü Türkiye
manzarası n ı vermiş ve bunun metafizik anlamı n ı da geniş­
çe açı klamı ştır.

336
Aynı işaretler Kur'anı Kerimde ve diğer kutsal kitaplarda
"kıyamet", "din günü" gibi ifadelerde sembolik anlatı mlarla
verilmiştir.
"Kıyameti de Allah'tan başka kimse bilemez, sen nasıl bu
kadar kesin konuşabilirsin" diyebilirsiniz. Amenna, her şeyin
doğrusunu sadece Yüce Allah bilir. Ama biz kıyamete inandı­
ğımıza göre, onun belirtileri olduğunu sandığımız önemli ast­
rolojik verileri de gördüğümüze göre (diğer nesnel veriler ta­
mamlayıcı bilgiler ve unsurlardır, bizim için baz Tanrısal sis­
tem astrolojidir) ve de yalnı zca iyiniyetle uyarmak ve hepimi­
zi iyiliğe ve dayan ışmaya, Yaradanımıza yönelmeye davet
ettiğimize göre?

337
SON SÖZ

"Hiçbir şey göründüQü kadar deQildir!" B unda


da bir hikmet vardır.
Sanı rız ki, astroloji realitesine bağlı olarak i nsan - koz­
moz ve insan ın yeryüzü yaşamına ait düşünmekte olduğu­
muz sistematiği sizlere aktarabildik. H enüz daha 2 1 .yüzyıl
uygarlığımızın bile varoluşu bilemediği, insana ve yaşama
dair bilemediklerinin, bildiklerinin yanında çok büyük bir oran­
da yer kapsadığı zamanımızda bu tür metafizik nitelikli tezle­
rinizi tamamen kanıtlayamıyorsunuz. Ü stelik bu sonsuz ko­
nuda mutlaka eksiklerimiz ve hataları mızda çıkabilir. (Dileye­
lim ki , önemli sayılacak bir hatamız olmasın). Ancak, bu ça­
lışmamızın astrolojik tezleri ve saptamaları için garanti vere­
bilecek durumdayız. Onlar sağlamlıkları , doğruluk ve tutarlı­
lıkları , geçerlilikleri 20 yıldır binin üzerinde insan yaşam ı nda
saptanarak ve kontrolü de zaman içinde yapılarak ulaşı lmış
bilgilerdir. Bu çalışmamızın özgün bir varoluş teorisi niteliği
de vardır. Çünkü bu astrolojik saptamalar yine 20 yı lda edin­
diğimiz metafizik-spiritüel bilgilerle bağlantı landı rı larak bir

339
sistematiğe oturtulmuştur (öyle sanıyorum , umarı m başarmı­
şı mdır) . Özellikle de henüz aynı düzeyde bir bilgi ve inandırı­
cılığına eş hiçbir tebliğe rastlamadığım çok değerli Sadıklar
Plan ı Ruhsal Tebliğleri'nden çok yararlandım ve astrolojinin
tanrısal bir sistem olduğuna dair yıllardır düşündüğüm fikirle­
rimin teyidlerini de aldım.
Bu mütevazı kitabımız eğer, böylesine yüce, çok yönlü ve
boyutlu, içinde tanrısal görevleri ile çeşitli düzeyde bu hiye­
rarşi içinde yer almış ruhsal ve maddesel varlıkları mın bulun­
duğu (muazzam yıldızları ve devasa gezegenleri ile) bir Tan­
rı düzeni içersinde astrolojinin yerini oturtabilmişse çok da
mutlu olacağız. Çünkü, bizim için de çok büyük bir anlamı
olan (alemimizin diğer varlıkları için olduğu gibi) bu büyük
tanrısal sistemin astroloji adı ile ülkemizde yaşamakta oldu­
ğu tamamen maddesel ve dünyasal o nedenle de kısır ve kı­
sıtl ı realite "yukarıya" ve Tanrı'ya karşı bizce yaptığımız bü­
yük bir haksızlıktır. Doğum öncesi bedenlenme aşaması ile
başlayıp yeryüzünü terk edene dek tabii olduğumuz bu, koz­
mik prensipler bütünü demek olan ilmi tüm boyutlarıyla gör­
mek gerekmez mi? Evet tabi ki yeryüzünde yaşadığımız sü­
rece başarı lı ve mutlu olmak çok önemlidir. Astroloji ilmi bu­
rada da yardımcı olabiliyor bize. (ama, biz ciddi harita analiz­
leri yapılarak, kültürlü, birikimli, dürüst ve deneyimli astrolog­
lara danışılarak sürdürülen astrolojiden söz ediyoruz). Kendi­
mizi ve yaşam planı mızı görerek çok şeyin çok daha iyisini,
uygun kararlarla ve zamanlamalarla elde edebiliriz. Ama çok
daha önemlisi belki de, bizi açmazlara sokacak, mutsuzluk,
umutsuzluk hatta maddesel ve psikolojik yıkı mlara sokacak

340
tehlikeleri önleyebilmektir astroloji sayesinde. Bu tür rizikolar
herkes için söz konusudur. Çünkü hiçbir yaşam tek mevsim­
li olamaz, yazı da, baharı da, kışı da olacaktı r. Bunun nede­
ni ise, başta kısıtlama, engelleme ve azalma yaratan Satürn
gibi gezegenlerin Burçlar Kuşağı Zodyak'ta ve bizim doğum
haritamız olan çark üzerinde dönmeleridir. İnsanları n deği­
şen kaderlerine işaret etmek üzere bahsedilen "Çark-ı Felek"
doğum haritamızın ta kendisidir.
Değerli okurlar, işin metafizik boyutu denilince çok da
"gerçek üstü", "çok soyut", "çok felsefi" gibi bir fikre kapılma­
makta yarar vardı r. Yıldızlar ve gezegenler alemlerin tanrısal
düzeni içerisinde fonksiyoner birer tanrısal unsurdur ve Tan­
rının emir ve yetkileri ile bir görev yapıp bir amaca hizmet et­
mektedirler. Bizim bilgimiz ve kapasitemiz yettiğince açıkla­
maya çalıştığımız bu tanrısal sistemin metafizik boyutunu
ciddiye almak bize çok şey kazandıracaktır sanıyoruz. "Ben
Dünya işlerime bakarım, astroloji burada benim işimi görsün
yeter" de diyebiliriz ve bu sistemin tanrısal amac ı n ı (bizim bu
enkarnasyonumuzun temel programı n ı , gereksinimlerini ve
amacın ı ) "fazla felsefi" veya "ahiret işi" sayıp "lüzumsuz" bile
sayabiliriz. Çünkü duygusal yapımız çok daha fazlasıyla
maddesel ve nefsani tatminleri önemsemektedir. Danışman­
lıkları mızda da, insanların daha çok mutluluk, para, başarı
beklentileriyle, bizim yaşamın asıl amacı ve ruhsal boyutu ile
ilgili uyarı ları mızı pek de dinlemekten hoşlanmadıkları göz­
lenmektedir. "Sen bu lafları boş ver de, ne zaman zengin olu­
yorum?" Ya da "sevgilim dönecek mi" soruları okunur gözle­
rinden? Ve sizin, neden zengin olamayışını kendi yapısı ve

341
yaşam programının gerekleri ile görmelerini istemeniz ya da,
sevgilisinin neden gittiği ve dönse de bu düşünce yapıları var
oldukça uyumlu olamayacaklarıyla ilgili uyarı ları nızı dinlemek
bile istemezler. Ama, çoğunlukla bilinmemektedir ki, o "fazla
felsefi" veya "ahiret meselesi" deyip önemsiz saydıkları hu­
sus, yani yaşamın ruhsal anlamı yeterince sağlam ve idrakli
bir şekilde kişiliklerimizde bir yer işgal etmediğindendir tüm
h uzursuzluklarımız, tatmi nsizliklerimiz.
Her şey, tüm varlıklar sadece bizim zihnimizde anlam ka­
zanıyor. Bizim algılarımız, bakış şeklimiz, değer yarg ıları mız
o şeye bir nitelik kazandırıyor. Aynı şey farklı insanlar arasın­
da farkl ı , farklı anlamlarda biçimleniyor. Hayat da böyle. İşte
o zaman yaşam felsefemizi oluşturan değer yargılarımızın,
realitelerimizin önemi çıkıyor ortaya. İnsana nasıl bakıyoruz?
Sevgiye, paraya, şöhrete nasıl bakıyoruz? Neler bekliyor
egomuz hayattan? Bu uğurda neleri göze alabiliriz? Nasıl
mutlu oluyor veya neden mutsuzluk yaşıyoruz? Korkuları mız
neler? Takıntılarımızla, yalanlarımızla, kendimizi nasıl kandı­
rıyoruz acaba? Ölüm ne anlama geliyor? Kendimizi nasıl ta­
n ımlamışız, nasıl bir kişilik, nasıl bir ahlak yakıştırmışız ona?
Ve bunları n farkında mıyız? Tüm bunlar belirliyor yaşamı m ı ­
zı v e geleceğimizi. Bunlar "felsefe yapmak" değil d e nedir de­
ğerli okurlar? Ama yok, "siz geçin bunları da bana şeyi söy­
leyin, ben ne zaman . . . , ben kiminle . . . ?".
Astroloji tüm bu sorunların kökeninde adeta DNA'larımız­
da (olasıdır ki gerçekten genlerimize işlemektedir, biz böyle
sanıyoruz) yerini almış vaziyettedir. Mikro düzeyde bizler bi­
rer astrolojik robot misali, makro düzeyde de kozmozun bizim

342
alemimiz içindeki sisteminin bir parçası olarak yaşamaktayız.
Yalnız, bu günkü yaşam şeklimiz sadece bu süreç için geçer­
li, daha önce böyle değildi, bundan sonra da böyle olmaya­
cak. Bunun önemi nedir acaba bizler için? İyi bakmak ve an­
lamaya çal ışmak gerekir. Çünkü hiçbir şey sadece göründü­
ğü kadar değildir. Hele de, göremediklerimiz . . .
Son sözler genellikle o çal ışmanı n can alıcı noktalarına
veya ana fikrine vurgu yapılarak bitirilir. Bize de sorulursa
eğer, "söyle bakalım bu deneyimlerin sonucu bize ne önerir­
sin?" denirse, şunları söylemek isterim ;
Çoğu kez hayatı m ız olaylar ve durumlarla karşı laşmaktan
kaçamamanın aczi içinde geçer. Bu, bizim üzerimizdeki tan­
rısal işleyişin bizim yaşam planımızın ve karmik gereksinim­
lerimizin icabıdır ve g ücü bizim irademizin çok üzerindedir.
Dolayısı ile bizi aşan veya irademiz dışında yüzleşilen du­
rumlarda bize düşen o olayın karşısında gösterilecek idrak­
tir yalnızca. Bizim ası l özgürlüğümüz de en geniş haliyle bu
noktada söz konusudur. Yani olayların ve durumların çoğu
kez akışını yaratamayıp, yönlendiremeyip, ancak mecburen
yaşarken gösterilecek tepkinin niteliğini belirleyebilmek. Bu,
eğer robotik-duygusal bir reaksiyona dönüşmezse çok önem­
lidir. Çünkü bundan sonraki yaşamımızın akışını etkileyecek,
belki de belirleyici olacaktır. Robotik-duygusal bir tepki üret­
memek ancak ve ancak, gelen tesirin bilgisini alt şuur dediği­
miz beyin (maddesel) ve hatta astroloiik kimliğimizin şuur ala­
nında değil daha derin ve yüksek kapasiteli ruhumuzun üst
şuur dediğimiz alanında değerlendirmekle olur. Burada yapı­
lacak bir değerlendirme çok daha idrakli, objektif ve vicdanlı

343
olma şansı ile gelen bilgiyi çok daha iyi değerlendirebilir. Do­
layısı ile de ü retilecek eylem duygusal-robotik değil gereken
olacaktır. Hatta bazen tepkisizlik ve sıkı bir nefis kontrolü de
gerekebilir. Bu pasif görüntü aslı nda ruhun özünde çok
önemli bir aktiviteye sahiptir ki, bu ruhsal zamanda yaşanan
fiil mutlaka bir süre sonra dışarıya ve hayata yansıyarak
olumlu sonucunu da üretiriz.
Değerli okurlar görüşmelerimiz ve danışmanlıklarımız sı­
rasında en çok üzülerek izlediğimiz husus şudur, henüz ken­
di kişisel yapı mız ile (astrolojik kimlik) yaşadıkları mız ve ge­
leceğimiz arasındaki nedenselliğin farkı nda değiliz. Bu ne­
denle de başkaları nı suçlamak, kaderi suçlamak ağı r basıyor
ve yaşamın bize hazır "şanslar" ve mutluluklar sunması nı
bekliyoruz. Ama ömürlerimiz akıp gidiyor bu arada. Hele de
ruhsal varlığımızdaki o büyük, tanrısal cevherdeki potansiyel
gücün hiç farkı nda değiliz. Bu güç Yaradan' ı n bize en büyük
bağışıdır ki, sonsuz evrimleşebilme ve maddeyi yönetebilme
ve geliştirme gücüne sahiptir. istesek, şu anda karar verelim,
yaşamımızı değiştirebiliriz. "Ben şu, şu kötü huyumdan, fa­
lanca beğenmediğim düşünce ve davranışlardan vazgeçiyo­
rum, değiştiriyorum artık!" diyelim, hayatımız değişsin. Ama
yapamıyoruz, . . . neden peki? Elimizi, ayağımızı tutan mı var?
"Yok" demeyin . Sanı rız bu kitap bu konuda çok söz söyledi.
Demek ki önce astrolojik şifrelerimizin engelleyici olanları nı
halletmemiz gerek. İlk gençlik yıllarında yapmak isteyip, ha­
yal edip tasarladığımız durum ile şu anki bulunduğumuz nok­
ta arası nda daima bir fark olacaktır. Bu farkın bir kısmı , kade­
ri-yaşam planı icabı yaşanması gereken duru mlardan, diğer

344
kısmı ise kendimizden kaynaklanır. Bizce en idrrakli insan bu
oranların doğru olarak farkı nda olandır. (İyi bir astrolog bu
noktada iyi bir yardı mcı olabilendi r.) İnanıyoruz ki i nsan ı n
kendi içinde yaşam boyu sürdürdüğü b u "Yı ldız Savaşları",
"Star Wars" filmlerindekilerden çok daha g üç, uzun ve çok
boyutlu. Ama umutsuzluk ve yılgınlık yok. Tanrı nın bize sun­
duğu olanaklardan yararlanmaya çalışalı m . "Hiçbir şey olmu­
yor" dediğimiz en durgun, en hareketsiz bir günümüzde bile,
üzerinde bulunduğumuz gezegenle birlikte saatte yaklaşı k
1 667 k m b i r hızla dönerek saniyede 3 0 km'lik b i r mermi hızıy­
la uzayımızda ilerliyoruz. Kim bilir, yaşam bize bu yolculuğu­
muzda her an yeni bir olanak sunabilir.
Hayırlı yolculuklar! . .

345
HAZIRLANMAKTA OLAN
KİTAPLARIMIZ

YIL DIZLAR
ve

DİN G ÜNÜ
YA ÇANAN
KOZMOGONİK G Ü N

H . Serdar HAS G ÜL E R
Kitapta k i Önemli Düzeltmeler

Sayfa N o :

5 - EK 3 : Afrika l ı Dogon Kabilesi n i n Şaş ı rtı c ı Astronomi Bilgisi

1 1 - (Sayfa Sonu) Bizim de astro loji yoluyla yapabilece ğ i m i z

en b ü y ü k hizmet bu tanrısal sistemin v e yaşamakta olduğ u m u z

Kova B u rcu Çağ ı ' n ı n yeni v e yüksek realite s i n i n i n iyi kavran ı l ­

mas ı na katk ı sağlamak o l a b i l ir. Tab i i k i , b i l g i m i z , gücümüz ve

nasibimiz ora n ı nda.

Allah yard ı mc ı m ı z olsun ! . . .

3 5 - ( Sayfa so n u - 3 6 . sayfa baş ı ) . . . . . . . . . . ş u u rl u b i r enerjetik

varl ı k o larak tan ı m layab i l i riz. İ nsan varl ı ğ ı n ı n kal ı c ı - s o n s u z

yaşama g ü c ü n e sahip a s ı l k ı s m ı ruhudur.

1 79 - BOGA B U RC U 2 0 N isan - 2 1 May ı s

1 86 - YAY B U RC U 2 3 Kas ı m - 2 2 Aral ı k

1 87 - OGLAK B U RC U 2 2 Aral ı k - 2 0 Ocak

227 - (sayfa sonu) . . . . . . . . . . . . . . . ve eylemleri başl,.9tan n ihayi yarg ı

demektir.

Not: Bu aksak l ı klar için özür dileriz.

You might also like