Professional Documents
Culture Documents
YAZMA ETKİNLİKLERİ-Yakup Yılmaz
YAZMA ETKİNLİKLERİ-Yakup Yılmaz
YAZMA
ETKİNLİKLERİ
Dr. Yakup YILMAZ
1
YAZMA ETKİNLİKLERİ
YAZMA ETKİNLİKLERİ................................................................. 1
ÖNSÖZ ............................................................................................. 3
YAZMA ÖĞRETİMİ YA DA EĞİTİMİ ........................................... 6
YAZMA ETKİNLİKLERİ İLE EĞİTİM ........................................... 8
YAZMADAN [ETKİNLİKLER SAYESİNDE] YAZIYA GEÇİŞ... 10
ETKİNLİKLER ESNASINDA ÖĞRETMEN DAVRANIŞLARI .... 10
YAZILANLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ................................... 12
YAZMA ETKİNLİKLERİ............................................................... 14
A. KELİME MERKEZLİ ETKİNLİKLER ...................................... 17
1. Kafiyeyi sürdürme ....................................................................... 18
2. Kelime türetme ............................................................................ 22
3. Kelimenin biten sesiyle sonraki kelimeyi başlatarak cümleler
oluşturma................................................................................ 24
4. Mayınlı kelime ve harfler............................................................. 26
5. Kurallı birleşik fiiller yüklem olmuş ............................................ 30
6. Bilinen bir metnin kelimelerine farklı kelimeler bulma................. 31
7. Aynı harflerle başlayan kelimelerle cümleler kurma..................... 32
8. Aynı harfin bir metnin her kelimesinde bulunması yoluyla yazma 34
9. Metni eş ve yakın anlamlı kelimelerle değiştirme......................... 36
10. Rakamları metinde kelime gibi kullanmak ................................. 39
11. Azdan çoğa artan kelime sayısıyla kurulan cümleler .................. 41
12. Özel isimlerden metinler kurma ................................................. 43
13. Yansıma kelimeler: Sanki tabiat konuşuyor…............................ 50
14. Zıt anlamlı kelimeler: Tersini yazalım........................................ 52
15. Eş sesli kelimeler ....................................................................... 54
16. Mecazlı sözlük yazma ................................................................ 56
17. Bağlaçsız bir yazı yazma............................................................ 57
18. Mısraların veya cümlelerin ilk ve son harfleri aynı..................... 58
CÜMLE MERKEZLİ ETKİNLİKLER ............................................ 63
1. Telgraflaşma ................................................................................ 64
2. “eğer... / meğer...”........................................................................ 68
3. Reklâm yazma ............................................................................. 69
4. Bizim sloganımız ......................................................................... 70
5. Tanımlamalar............................................................................... 71
6. Cümle tamamlama ....................................................................... 72
7. Öğrenci vecizeleri Yazma ............................................................ 73
METİN MERKEZLİ ETKİNLİKLER ............................................. 75
1. Nesnelerin geçmişi....................................................................... 76
2
YAZAR KİMDİR
Yakup YILMAZ, 1973 yılında, Çanakkale ili, Çan ilçesi,
Danapınar köyünde doğdu. İlkokul eğitimini Çan’da, ortaokul ve lise
eğitimini Balıkesir’de tamamladı. Marmara Üniversitesi Atatürk
Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği bölümünde
lisans eğitimini, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Dili ve
Edebiyatı ABD Eski Türk Edebiyatı Bilim Dalında yükseklisans
eğitimini, Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Türkçe
Eğitimi ABD Türkçe Öğretmenliği Bilim Dalında doktora eğitimini
tamamladı.
Yurt içinde ve dışında çeşitli kademelerden özel ve resmi eğitim
kurumlarında Türkçe ile Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği yaptı.
2006-2009 yılları arasında Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim
Fakültesi Türkçe Öğretmenliği Bölümünde misafir öğretim görevliliği
yaptı. 2009’dan itibaren de Kırklareli Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde öğretim üyeliği görevini
sürdürmektedir.
Bizim Bahçe adlı çocuk dergisinde Yazmaca adlı bölümde 60
yaratıcı yazma etkinliği sundu. Aynı dergide yayın kurulu üyeliğinde
bulundu. Dil ve Edebiyat adlı dergide makaleleri yayınlandı.
Bahçevan adlı eğitim dergisinde yayın yönetmenliği yaptı.
Şimdiye kadar ferdî ve toplu olarak şu eserleri yayımlandı:
Yeni Öğretim Programına Göre Kuramdan Uygulamaya Türkçe
Öğretimi: Ankara 2006. Pegem A Yayınları (Ed. YILDIZ,C., OKUR,
A., ARI, G. ile birlikte 3 baskı).
Türkçede Dil Yanlışları: İstanbul, Şubat 2010. Özel Kitaplar. (3
baskı)
Üniversiteler İçin Türk Dili Yazılı ve Sözlü Anlatım: İstanbul,
Eylül 2010. Kriter Yayınları (Ed. Levent DOĞAN).
Türkiye Türkçesi Grameri: İstanbul, Eylül 2010. Kriter
Yayınları (Ed. Levent DOĞAN).
Hâlen dil ve dil öğretimi üzerine çalışmalarını sürdürmektedir.
4
ÖNSÖZ
Yazmak, duyguların en güzel ve en etkileyici biçimde aktarıldığı
yoldur. Yazmak yoluyla varlığımızdan geriye bir hatıra, bir miras
bıurakabilir, hatırlanmak için bir vasıta ortaya koyabiliriz. Yazmak, iç
dünyanın dış dünyayla buluşması demektir.
Hayata hazırlamakla yükümlü olduğumuz öğrencilerin yazmaya
karşı yaklaşımı pek de olumlu değil. Bir korku tüneli gibi geliyor
yazmak öğrencilere. Bunun sebeplerini araştırmaya gerek yok.
Öğrencilerin her şeyi eğlence gördüğü zamanımızda “Haydi çocuklar,
şu atasözünün açıklamasını yapalım.”, “Acaba bu vecize ne demek
istiyor, açıklayınız.”, “İnsanlık konulu bir hikâye yazınız.” gibi
emrivaki isteklerle hiçbir öğrenci yazmaya heveslendirilemez,
yönlendirilemez.
Bir şeyin zevkli olması onun sürekliliğini de sağlar. Okullarda
yapılan çalışmalar zevkli hale getirilmedikçe süreklilik ve fayda
beklememeli. Yazmak, eğer zevkli kılınırsa öğrenciler de bunu sürekli
hale getirir ve sahiplenir.
Sahiplenilmiş her çalışma, kabul edilmiş her faaliyet öğrencilere
kalıcı etkiler yapar. Öğrencilere verilen komutlar, onlarca kabul
görmemişse faydasızdır. Öğrencileri kendimizden farklı bir varlık
gibi, her denileni yapmak zorunda olan bir “er” gibi düşünmemeli.
Onların da istekleri göz önüne alınmalı, onlara da tekliflerinin olup
olmadığı sorulmalı. İşte o zaman istek de gelir, kabullenme de...
Her öğrencinin yapısı farklıdır. Farklı yapılara sahip bir gruba
aynı işleri verirseniz, grubun her üyesinin aynı sonuçları vermesini,
aynı başarıyı göstermesini bekleyemezsiniz. Dolayısıyla yazma
alanında yazma etkinliklerindeki yöntemler öğrenci zekâ yapıları da
dikkate alınarak oluşturulmalıdır.
Yazma etkinlikleri derslerin sıkıcı olduğu zamanlarda bambaşka
bir can simidi gibidir. Sıkıcılığı ve tekdüzeliği ortadan kaldırır, onun
yerine eğlenceyi getirir ve öğrenciyi dersle ilgili korkulardan arındırır.
Cesaret, öğrenciye bu tarz etkinliklerle kazandırılır. Cesaret
olmadan okyanuslara açılmak mümkün değil, okyanuslara açılmadan
da kıtalar keşfetmek imkânsızdır. O halde okullarda öğrencilere korku
yerine cesaret verici, yaratıcılıklarını ortaya çıkarıcı etkinliklere
başvurmak gerekir.
Okullarla hayatın bir farkı da şudur: Hayat önümüze hiç
karşılaşmadığımız, çözümü için o anki yeteneğimizi kullanacağımız
sorunlar ortaya koyarken; okullar, çözümü kesinlikle verilmiş ve
doğru, belirli problemler sunar. Okullardaki bu sıradanlığı aşmak için
5
1
GÜVEN, N.-BAL, S.: Dil Gelişmi ve Eğitim: 16. s.
7
5
BAYRAM, Yavuz: kuramdan Uygulamaya Yazma Yöntemleri: 15-19. s .
10
6
RAMET, Adele: Cerative Writing: 2. s.
7
ZEMACH, D. – ISLAM, C.: Writing in Paragraphs: IV. s.
11
öğrenci için yazdığı her harf de onun hayatına kazınmış bir harf
gibidir.
Bu düşünceyle hareket ettikten sonra öğretmen, yazma
etkinliklerini uygularken her öğrencinin kendisinin bir takipçisi
olduğunu unutmamalıdır.
Öğretmen yazma etkinlikleri esnasında her öğrenciyi özel bir
varlık gibi düşünmeli, her birinin diğerlerinden çok farklı olduğunu
unutmamalıdır.
Öğrencilerin her düşüncesi altın mesabesindedir. Öyle olmasa
bile, düşüncelerinin çok değerli olduğunu, öğretmenlerinin kendilerine
ve düşüncelerine değer verdiğini bilmelidirler.
Öğretmen, hiç beğenilmeyen veya beğenilmeyecek olan
yazıların bile beğenilebilir bir tarafını keşfetmek zorundadır. Öğrenci,
öğretmenin mührünün vurulduğu kişiyse, onu eleştirmek ve
aşağılamak yerine, öğretmenin kendisine benzetmesi zaruridir. Aksi
takdirde öğretmen işini tam yapmamış sayılır.
Öğrencinin yorum farklılıklarını kendi fikrimizi ve yorumumuzu
hissettirmeksizin okuyup değerlendirmeli. Çok saçma bir düşünce
sunmuş olsa bile saygı duymalı.
Etkinlikler sonucunda ortaya çıkan ürünler, sınıf veya okulun
öbür öğrencilerince görülebilecek yerlerde sergilenmelidir. Bu tür bir
hareket, öğrenciye güven ve cesaret kazandırır.
Öğretmen, etkinlik listesinde öğrenci için kolay olduğunu
düşündüğü etkinliklerden işe başlamalı; zor olacağını düşündüklerini
yazma becerisinde belli mesafe kat ettikten sonra uygulamalıdır.
Öğretmen etkinlik kapsamında ödev olarak verdiği çalışmaları
bizzat kendisi değerlendirmeli, değerlendirme evrakları üstüne
öğrenciyi teşvik edip ona kıymet verildiğini hissettirecek ifadeler
yazılmalıdır.
Sınıf içinde değerlendirmek gerektiğinde ise öğrencinin izni
alınmak şartıyla beğenilen yazılar sınıfın huzurunda okunmalı, hatta
okul gazetesinde bile değerlendirilmelidir.
Öğretmen, yazma etkinliği buyurduğu öğrencileriyle beraber
hem onlara örnek olmak, hem de gruptan ayrı kalınmamak
düşüncesiyle aynı etkinliği kendisine de uygulamalı, kendisi de bizzat
yazma eylemi içinde bulunmalıdır.
Yazma etkinlikleri, ders planı içinde uygun biçimde dağıtılmalı,
plansız etkinlik yapmamalı, hedeflenenler dikkate alınarak zamana ve
imkânlara dikkat ederek yazma etkinlikleri de planlanmalıdır.
12
YAZILANLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Öğretmen, bir öğrencinin yazısını değerlendirirken aşağıdaki
işaretleri kullanabilir. Bu işaretler MEB tarafından da benimsenip
kabul edilmiş düzeltme işaretleridir.
1 2 3 4 5 6 7 8
* Güzel x x x x x x x x
** Çok güzel x x x x x x x x
Büyük yaz x x x x x x x
Küçük yaz x x x x x x x
Yanlış x x x x x x x
) ( Yakın yaz x x x x x x
13
Bitişik yaz x x x x x x
Ayrı yaz x x x x x x
Paragraf başı x x x x x
yap
Hatalı paragraf x x x x x
başı
Kelime fazla x x x x x
Harf fazla x x x x x
Harf yanlış x x x x x
V Harf noksan x x x x x
Değerlendirme işlemi sadece öğretmen tarafından yapılmamalı.
Öğrenciler de birbirlerinin yazılarını bazı kıstaslar ışığında
değerlendirebilmelidir. Bu kıstaslar da aşağıdaki hususlar olabilir:
- Başlık var ve yazıya uygun mu?
- Kâğıtta kenar boşlukları uygun mu?
- Yazı okunuyor mu? El yazısı mı yazılmış?
- Uygun yerde uygun paragraf var mı?
- Noktalama işaretleri uygun yerde kullanılmış mı?
- İmlâ kurallarına dikkat edilmiş mi?
- Kelimelerin imlâsında yanlışlık var mı?
- Cümleler uygun uzunlukta mı? [Kısa cümleler makbuldür.]
- Cümleler açık ve anlamlı mı?
- Yazılanlarda tabii bir dil var mı?
- Düşünce ve yazı kavuşmuş mu?
- Şahsilik yakalanabilmiş mi?
- Düşüncede yenilik var mı?
- Bir plan izlenmiş mi?
14
YAZMA ETKİNLİKLERİ
Eserdeki etkinlikleri işe yararlık ve kullanım açısından üç ana
başlık altında ele aldık. İlki kelime merkezli yazma etkinlikleri, sonraki
cümle merkezli yazma etkinlikleri, sondaki de metin merkezli yazma
etkinlikleridir.
Her ne kadar yazma etkinlikleri için belli alanlar belirlenmiş
olsa da ana dili dersinin sınırlarının bulunmaması ve bütün dersleri
kapsaması8 özelliğinden dolayı öğretmenin belirleyeceği alan ve
nitelikte farklı yazma etkinlikleri belirlenip öğrenciye sunulabilir.
Hatta bu konuda çeşitli etkinlik örnekleri hazırlanıp öğrenciye hazır
materyal, fotokopi de verilebilir.9
Öğretmen bu etkinliklerden istifade etme sırasına kendi
programına göre yapabilir; ancak tavsiyemiz kelime, cümle ve metin
merkezli atkinlik sırasını takip etmnesidir. Bunun sebebi de kelime
yazmaktan aciz bir öğrenciye doğrudan metin yazdırmak zordur.
Kolaydan zora, bilinenden bilinmeyene doğru adım atılması
öğretmene ve öğrenciye kolaylık sağlayacaktır.
MEB’in son müfredatında yazma öğretimindeki amaçlar şöyle
sıralanmıştır:
1. Yazma kurallarını uygulama
Kâğıt ve sayfa düzenine dikkat eder.
Düzgün, okunaklı ve işlek “bitişik eğik yazı”yla yazar.
Elektronik ortamdaki yazışmalarda biçim ile ilgili kurallara
uyar.
Standart Türkçe ile yazar.
Türkçenin kurallarına uygun cümleler kurar.
Yabancı dillerden alınmış, dilimize henüz yerleşmemiş
kelimelerin yerine Türkçelerini kullanır.
Olayları ve bilgileri sıraya koyarak anlatır.
Yazısında sebep-sonuç ilişkileri kurar.
Yazısında amaç-sonuç ilişkileri kurar.
Tekrara düşmeden yazar.
Yazım ve noktalama kurallarına uyar.
8
YILDIZ, Cemal: Türkçe Öğretiminde Alterbnatif Yöntemler: 20. s.
9
Bu konuda Nesrin BİLKAN’ın Türkçe Öğretiminde Görsel-İşitsel-Kinestetik
Uygulamalar adlı eser örnektir.
15
2. Planlı yazma
Yazma konusu hakkında araştırma yapar.
Yazacaklarının taslağını oluşturur.
Yazısını bir ana fikir etrafında planlar.
Yazısının ana fikrini yardımcı fikirlerle destekler.
Konunun özelliğine uygun düşünceyi geliştirme yollarını
kullanır.
Atasözü, deyim ve söz sanatlarını uygun durumlarda kullanarak
anlatımını zenginleştirir.
Yazdığı metni görsel materyallerle destekler.
Yazısına konunun ve türün özelliğine uygun bir giriş yapar.
Yazıyı etkileyici ifadelerle sonuca bağlar.
Yazıya, konuyla ilgili kısa ve dikkat çekici bir başlık bulur.
Dipnot, kaynakça, özet, içindekiler vb. kısımları uygun şekilde
düzenler.
Yazma yöntem ve tekniklerini kullanır.
3. Farklı türlerde metinler yazma
Olay yazıları yazar.
Düşünce yazıları yazar.
Bildirme yazıları yazar.
Şiir yazar.
4. Kendi yazdıklarını değerlendirme
Yazdıklarını biçim ve içerik yönünden değerlendirir.
Yazdıklarını dil ve anlatım yönünden değerlendirir.
Yazdıklarını yazım ve noktalama kurallarına uygunluk
yönünden değerlendirir.
5. Kendini yazılı olarak ifade etme alışkanlığı kazanma
Duygu, düşünce, hayal, izlenim ve deneyimlerini yazarak ifade
eder.
Yeni öğrendiği kelime, kavram, atasözü ve deyimleri kullanır.
İlgi alanına göre yazar.
Şiir defteri tutar.
16
Günlük tutar.
Beğendiği sözleri, metinleri ve şiirleri derler.
Okul dergisi ve gazetesi için yazılar hazırlar.
Yazdıklarını başkalarıyla paylaşır ve onların değerlendirmelerini
dikkate alır.
Yazdıklarından arşiv oluşturur.
Yazma yarışmalarına katılır.
6. Yazım ve noktalama kurallarını uygulama
Yazım kurallarını kavrayarak uygular.
Noktalama işaretlerini işlevlerine uygun olarak kullanır.
Öğretmenler de yazma etkinliklerini derste veya başka yerlerde
değerlendirip kullanırken bu amaçları göz önüne almalı; ancak bunu
öğrenciye hissettirmeden gerçekleştirmelidir.
17
1. Kafiyeyi sürdürme
Kafiye, en az iki mısra sonunda, anlamca ayrı, sesçe birbirine
uyan iki kelime arasındaki ses benzerliğidir10. Bu etkinlikte de
seviyeye uygun kafiyeli bir şiir bulunur. Şiir üzerinde kafiyenin ne
olduğu açıklanır. Kafiyenin rediften farkına dikkat çekilir. Kafiye
yazmak istenirken redif de yazılabilir. Kafiyeli şiirin başlangıcı
öğrenciye verilir. Başlangıcı verilen kafiyeli şiirin yine kafiyeli
biçimde tamamlanması istenir. Öğrenciler istedikleri kafiyeyi
yazmakta serbesttirler. Öğrencilerin yazdıkları kafiyeli şiirlerde
öncelikle ölçü aranmaz. Esas olan kafiyeyi tutturmaktır. Ancak sınıf
seviyesi yükseldikçe ölçü de istenebilir. Öğrencilerin yazdıkları
şiirlerin asıl şiire sanat bakımından yakınlığını anlayabilmek için
sınıfça tartışılır. Kafiyenin tutturulup tutturulmadığına dikkat edilir.
Örnek çalışmalar:
TATLI BEBEK
10
DİLÇİN, Cem: Örneklerle Türk Şiir Bilgisi: 59. s.
19
BAHARA SELAM
Minicik bir kelebek
Dolaşır çiçek çiçek
Bizim eve çağırdım
Yarın bize gelecek
Tabiat oynuyordu
Oyunlar boynu yordu
Ağaçlarda gürültü
Dallar kuş kaynıyordu
Bu muhteşem kelebek
Yarınları görecek
Gökyüzünden aşağı
Hemencecik inecek
2. Kelime türetme
Kelime türetmek, aslında gövde yapmak demektir. Gövde
yapmak da yalnız köklere yapım eki getirmek suretiyle değil,
gövdelere yapım eki getirmek suretiyle de yapılır.11 Bu etkinlikte
öğretmen öğrencilere bir kelimenin kökünü veya gövdesini verir.
Verilen bu kök veya gövdden yeni kelimeler türetmeleri söylenir.
Bu etkinlikle öğrenci kelime yapılarını da kavramış olur.
Öğretmen söz alan öğrencilerin verdikleri kelimelerin doğru ya da
yanlış olduğunu iki karton parçasına yazacağı artı (+) ve eksi (-)
işaretleriyle anlatır. Bu işaretlerle anlaşma yolu cesaret kırmadan
yapılacağı için zararsız ve etkilidir. Kelimeler isim ya da fiil
köklerinden türetilmeye başlanır. Ancak farklı kökten gelen kelimeler
de öğrenciler tarafından yazılabilir. Bu durumda öğretmen kelimenin
doğru şeklini öğrencilere söyler. Dil bilgisi derslerinde
kullanılabilecek bir etkinlik olarak düşünülebilir.
Örnek çalışmalar:
YAZ-:
yazar, yazım, yazı, yazıcı, yazmak, yazarak, yazan, yazış-, yazıl-,
yazdır-, yazgı, ...
KOŞ-:
koşu, koşma, koşuk, koşul, koştur-, koşul-, koşar, koşan, koşucu,
koşuş-,...
BAŞ:
başkan, başlık, başka, başak, başçı, başla-, başlan-, başlat,
başkalaş-, başsız, başat, başbakan, başar-, başarı, başarılı, başarısız,
baş göz et-, baş baş, ...
EL:
elli, ellik, eldiven, elle-, elleş-, ele-, elişi…
Sınıfın ortak ürünleri
BUL-:
buldur-, bulun-, buluş-, buluştur-, bulundur-, buluntu, bulgu,
bulgulama, bulmaca, buluş…
Uğur SARIN 7-A Ümraniye Pınarbaşı İÖO
11
ERGİN, Muharrem: Türk Dil Bilgisi: 147. s.
23
AL-:
alabildiğine, alacak, alacaklı, alan, alavere, alavereci, albeni,
albenili, aldırış, aldırışsız, aldırmak, aldırmazlık, algı, algıla-,
algılama, algılan-, algın, alıcı, alık, alıkonul-, alıkoy-, alım, alımcı,
alımlı, alımlılık, alım satım, alımsız, alındı, alıngan, alınganlık,
alınma, alın-, alıntı, alıntıla-, alış, alışık, alışıklık, alışkan, alışkanlık,
alışkı, alışkın, alışma, alış-, alıştırma, alıştır-, alış veriş…
Ümran FİDAN 7-A Ümraniye Pınarbaşı İÖO
24
KARDEŞİM MERVE,
12
YILMAZ, Yakup: Pervane Beg Nazire Mecmuası 99b-129a: İstanbul 2001, MÜ
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, V. 107bh /56. s.
25
Bu tür uygulamalarda;
1. Öğrencilerin istediği yazı türü kullanılabilir.
2. Yazılarda biten kelimeyle başlama eylemi sadece cümle ile
sınırlandırılabilir.
3. Yazının uzunluğu ya da kısalığı yine öğrenciye bırakılabilir
ya da elli kelimelik veya yüz kelimelik yazı şeklinde sınırlar konabilir.
4. Bu uygulama daha da ileriye götürülüp biten ses değil de
biten hece şeklinde de kullanılabilir. Ancak biten hece uygulaması
liseler için daha uygun olur. İlköğretim öğrencisinin kelime hazinesi
ile lise öğrencisinin kelime hazinesi farklı olduğu için uygulama
esnasında öğrencinin kendisini yetersiz görmesi zihnine ket
vurmasıyla sonuçlanabilir.
26
13
TAHİR-ÜL MEVLEVİ: Edebiyat Lügatı: 90
27
14
DÖNMEZ, N; ABİDOĞLU, Ü.; DİNÇER, Ç.; ERDEMİR, N.; GÜMÜŞÇÜ,
Ş.: Dil Gelişimi Etkinlikleri: 113. s.
28
ÇAMAŞIR MAKİNESİ
(Mayınlı harf: ğ; mayınlı kelime: bir)
Küçükken annemi çamaşır makinesine çamaşır koyarken
gördüm. O zamanlarda ben teybe kaseti koyar ve şarkılar dinlerdim.
Dikkat ettim. Teyp de dönüyor, çamaşır makinesi de... Uzun gözlemler
sonucu teybin ve çamaşır makinesinin aynı işi yaptıklarını gördüm.
Annem banyodaydı. Çamaşırları yine makineye koyuyordu. Ben de
ayaklarımdan çorapları çıkardım. Teybi çalıştırdım. Teybin içine
yerleştirdim. Annem banyoda işini bitirmiş. Yanıma geldi.
Sordu:”Hayırdır, ne iş?” Ben: “İş anne, iş...” dedim. Annem fark
etmemiş, ben teypte çamaşır yıkıyordum. Teyp durunca annem yine
sordu: “Teypte ne var?” Cevap verdim: “Çamaşır...” Annemin kafası
döndü. Devam ettim: “Burada da ben çamaşır yıkıyorum anne, ne var
bunda.” Annem de bana ”Ne olacak kızım, önünde bitmemiş taksitler
var.” dedi.
Elif EDE 7-A Ümraniye Pınarbaşı İÖO
KARDEŞİMİN FİKRİ
(Mayınlı harf: ğ; mayınlı kelime: bir)
Kardeşim büyüyünce hemşire olmak istiyor. Bunun için elinden
geleni yapıyor. Derslerine çok çalışıyor. Bu seneki SBS’de de yüksek
puan almak istiyor. SBS’ye az kaldı. Herkes çok meraklı ve heyecanlı.
Herkes çok test çözüyor. Amaçlar göz önüne gelince çalışmak mecburi
oluyor. Böyle olunca daha kolay çalışılıyor.
29
EDİVERDİK BEYAV
Arkadaşım ve ben memlekete gidiverdik. Arkadaşım köyümüze
bakakaldı. Güzelliklerine göz atadurdu. Sevinçten gökyüzüne
uçayazdı. Sonra dedemin tarlasındaki kulübesine varıverdik.
Arkadaşım dedemle lâf ededurdu. Dedem de arkadaşımı
kucaklayıverdi. Ben de onların bu muhabbetine şaşakaldım. O gece
kulübede uyuyuverdik. Sabah bizi uyandıramadılar. Zor kalkabildik ve
sonra izin alıp İstanbul’a kaçıverdik.
Hamit Can KASIM 8-A Ümraniye Pınarbaşı İÖO
31
İLK METİN
RESİM
Leyla, ağacın altına oturmuş resim yapıyordu. Babası kızın
elindeki bomboş kâğıdı görünce sordu:
“Leyla, ne resmi yapıyorsun bakayım?”
“Çimenlikte bir keçi resmi.”
“Çimenler nerede?”
“Keçi hepsini yedi.”
“Ya keçi?”
“Yiyecek bir şey kalmayınca o da gitti.”
YENİ METİN
RESİM
Leyla, meşenin altına uzanmış resim yapıyordu. Babası kızın
elindeki bomboş kâğıdı görünce sordu:
“Leyla, ne resmi yapıyorsun canım?”
“Çimenlikte bir keçi resmi.”
“Çimenler hani?”
“Keçi hepsini bitirdi.”
“Ya keçi?”
“Yiyecek bir şey kalmayınca o da ayrıldı.”
32
“K”
KADINLAR
Koca koca kadınlar kalemleri kaptılar, kaçtılar. Kimse kadınları
kovalayamadı. Kimdi kaçan kadınlar? Kuşkulu kaç kadın kaldı?
Küçük kırmızı kurdeleli kızlar küçük kırmızı kalemleri
kırtasiyeden kapıp korkusuzca kaçtılar. Kırtasiyeci küçük kızları
kovaladı. Kızlar kaçamadan kırtasiyeci kızların kafasından kapıverdi.
“S”
SINAV
Sana senin sınav saatini söylüyorum. Sen sınavı söylediğin
seviyede sahiplenmiyorsun. Sonra sen sınav sonucunun sefilliğini
söylemiyorsun.
Zeynep AYDIN 7-A Ümraniye Pınarbaşı İÖO
“G”
GONCA GÖRÜMCE
Gamze, güneşli günde Giresun’dan Gümüşhane’ye gelin
gidiyordu. Giderken güzel güzel güller gördü. Gördüğü güllerden
görümcesi Gonca’ya götürdü. Gonca gülleri görünce Gamze’ye
gülümsedi. Gamze Gonca’ya gülleri getirmeseydi gülmeyecekti.
33
“K”
KAYBOLAN KÜÇÜK KIZ
Parkta küçük kız gördük. Kız kaybolmuştu. Karşısındakilere
dikkatle bakıyordu. Merak ettik. Kıza yaklaştık. Kucağımıza aldık. Kız
iki, iki buçuk göstermekteydi. Kızın korktuğu çok kolay
anlaşılmaktaydı. Birlikte parkın bankına oturduk. Kızı sakinleştirdik.
Birkaç dakika kucağımızda beklettik. Karşımıza kardeşi çıktı. Kız,
kucağımızdan inerek kardeşine koştu. Çok sevinçliydik, çok
mutluyduk. Arkasından birlikte parkta koşuşturduk. Herkesle birlikte
parktan çıktık.
Şule Betül TOPRAK 6-E 2940 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
“D”
“DOZERLER”
Dün, yolda giderken dört adet daire gördüm. Belediye
dozerlerle daireleri yıkıyordu. Dairelerdeki insanlardan yedisi
direnmeye çalışıyordu. Dozerlerle dayanamadılar, belediye dozerleri
mahalledeki daireleri devirmeyi sürdürdüler.
İsminar ASLAN 7-A 2372 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
“K”
KIRIK KALEM
Küçük kız kuzeninin kalemini kırmıştı. Fakat kırık kalemi kaç
kez saklayabilirdi ki? Saklamakta kararsız kalmıştı. Fakat saklamasa
kuzeniyle küseceklerdi. Kafası çok karışıktı. Keşke kaybolsaydı
kırılmasaydı. Kim bilebilirdi kalemin kırılacağını. Küçük kız kaç
kalem kırmıştı? Kuzeninin kalemini kırması başkaydı. Kuzeninindi.
Kendi kendine konuşuyordu. Kapıda aralık kalmıştı. Kapıya baktı ki...
Karşısında kuzeni. Kendine bakıyor.
35
“K”
KIRMIZI KALEM
Kübra kırmızı kalemlerini kaybetmişti. Çok kızmıştı. Çünkü
kırmızı kalemini Kerem kaybetmişti. Kerem ve Kübra çok sıkı
dostluklar kurmuşlardı Fakat Kübra kırmızı kalemini kaybettiği için
Kerem'e küsmüştü. Kaç yıllık dostluk kayboldu. Kerem Kübra'ya
kırtasiye'den kırmızı kalem alarak Kübra'ya barışmak istediklerini
kâğıda döktü.
Ceyda KASIM 7-A 2794 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
36
İSTANBUL'U DİNLİYORUM
KOCAKÖY’Ü İZLİYORUM
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kocaköy’ü izliyorum, gözlerim yumuk;
Önce hafiften bir rüzgâr esiyor;
İlk başta yavaştan bir yel savuruyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Ilgıt ılgıt dalgalanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Çiçekler dallarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Iraklarda pek ıraklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları;
Sakaların hiç susmayan zilleri;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
Kocaköy’ü izliyorum, gözlerim yumuk.
37
TÜRKÜLER DOLUSU
Kirazın derisinin altında kiraz
Kirazın kabuğunun altında kiraz
Narın içinde nar
Benim yüreğimde boylu boyunca
Benim kalbimde boylu boyunca
Memleketim var
Ülkem var
Canıma ciğerime dek işlemiş
Canıma ciğerime kadar geçmiş
Canıma ciğerime
Sapına kadar.
Elma dalından uzağa düşmez
Elma dalından ırağa düşmez
Ne yana gitsem nafile.
Ne tarafa gitsem boş.
Memleketin hali gözümden gitmez
Ülkenin vaziyeti gözümden gitmez
Bin bir yerimden bağlanmışım
Her yerimden tutulmuşum
Bundan ötesine aklım ermez.
Bundan ilerisine aklım yetmez.
Bedri Rahmi EYÜBOĞLU
(Şiirinin bir kısmı alınıp işlenmiştir.)
39
0DAN BAŞLAMAK
Eğer “9” canlı olsaydın bile en çok “8” kez kaçabilirdin
ölümden. Bil ki “7” düvele sultan olsan dahi, yerin “6” mekân olacak
sana. En fazla “5” metre kumaş götürebileceksin bu dünyadan.
Gözünü her zaman “4” açsan da bir gün elbette kapatacaksın. Bu
dünya “3” günlük dünya, sakın unutma. Azrail’in yanında “2” kat
olup yalvarsan dahi nafile. Elbet “1” gün öleceksin! İşte o zaman her
şey “0”dan başlayacak…
3 KÂĞITÇI NE HALT 7
Zamanın 1’inde 2 yüzlü bir insan 3 kâğıtçılık yapayım derken
polislerce 4 koldan kuşatılmış. Elbet biz 5’eriz, şaşarız; ancak bu
adamın şuur 6’nda hep hile vardır. Ne haltlar 7, bilmiyoruz.
İNSAN 5ER
1 gün sınıftayken televizy10u açtık. Mily10er tv’yi izliyorduk.
Hoca sınıfa geldi ve hepimizi sözleriyle y10tmaya başladı. Sıralara
oturduk ve 3genler konusunu işledik. Zil çaldı ve arkadaşım teneffüste
2 yüzlülük yapmaya başladı. Komşunun bebeğinin 40ı çıktı ve hediye
almaya gittik. Yanlış almışız. Ne de olsa insanoğlu 5er elbet şaşar.
Ümran BULUT 7-B 1139 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
1DEN 10A
Günün 1’inde yaşlı adam yolda yürüyordu. 10’dan s10’ra ayağı
takılıp yere düştü. Yaşlı adam yere düşerken ayağı yere çarptı.
Elindeki etler döküldü. 10’u gören kedi yerinde durmayıp hemen etleri
poşetten alıp 7. Adam üzülerek yoluna devam etti. Arkasında koşan
kedi bir anda d10du. 1 yere kaçamadı.
Onur KARATAŞ 7-B 520 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
40
6-7
Dalgıçlar hava tüplerini sırtlarına geçirmiş denizde100mek ve
ardından deniz 6na dalmak için bekliyorlardı. Oradaki balıkçıların
balıkları avlayıp 7klerini herkes biliyordu ve balıkların ne kadar g3lü
olduğunu pantol10larına bakarak anlayabiliyorduk. Çünkü
paramparça olmuşlardı. Spikerlerin sözleri üzerine nasıl 1 yanlış
yaptıklarını anlayan balıkçılar 100ümüzün akıyla bu işi de çözebiliriz
diyerek yardım etmek istediler.
Fidan ÇITAK 7-B 444 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
41
1. Yazıyorum.
2. Ben yazıyorum.
3. Ben yazı yazıyorum.
4. Ben okulda yazı yazıyorum.
5. Ben bugün okulda yazı yazıyorum.
6. Ben bugün okulda durmadan yazı yazıyorum.
7. Ben bugün okulda bilgisayarla durmadan yazı yazıyorum.
8. Ben Ahmet’le bugün okulda bilgisayarla durmadan yazı
yazıyorum.
9. Ben Ahmet’le bugün okulda bilgisayarla durmadan güzel yazı
yazıyorum.
10. Ben Ahmet’le bugün okulda bilgisayarla durmadan çok
güzel yazı yazıyorum.
11. Ben Ahmet’le bugün okulda bilgisayarla durmadan çok
güzel bir yazı yazıyorum.
Yuısuf Bilgehan YILMAZ 4-B Ümraniye Pınarbaşı İÖO
1. Gezdim
2. Ben gezdim
3. Ben arkadaşımla gezdim
4. Ben arkadaşımla burada gazdim
5. Ben arkadaşımla burada okulda gezdim
6. Ben arkadaşımla burada okulda , bahçede gezdim
7. Ben arkadaşımla burada okulda ,bahçede konuşarak gezdim
42
1. Okuyorum.
2. Ben okuyorum.
3. Ben kitap okuyorum.
4. Ben Ahmet’le kitap okuyorum.
5. Ben sevinçle Ahmet’le kitap okuyorum.
6. Ben büyük sevinçle Ahmet’le kitap okuyorum.
7. Ben çok büyük sevinçle Ahmet’le kitap okuyorum.
8. Ben bugün çok büyük sevinçle Ahmet’le kitap okuyorum.
9. Ben bugün öğlen ikide çok büyük sevinçle Ahmet’le kitap
okuyorum.
10. Ben bugün öğlen ikide çok büyük sevinçle Ahmet’le kitap
okuyorum.
11. Ben bugün öğlen ikide çok büyük sevinçle Ahmet’le beraber
kitap okuyorum.
Yunus Emre YAZKAN 7-A 925 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
43
MEŞHURLAR METİNDE
Hande Yener mi, Funda Arar mı, hayır Seray Sever.
Bu üçüne önce Nejat İşler, sonra da Ahmet Çakar.
Bu geyik Celal'i Bayar, bu geyiğe dayanamayan Ferhat Göçer.
Yıllar sonra bunlar tarih olur, o tarihi de Gönül Yazar, Mehmet
Okur.
Bu mesajı 10 kişiye gönderirsen dileklerin kabul olur; buna da
ancak Kadir İnanır.
Bir öğretmen arkadaşımın öğrencilerinden ayrılırken
öğrencilerinin hepsinin isimlerinin geçtiği çok seçkin bir metin
meydana getirmiş. İşte o metin:
15
Fatih BAŞPINAR’ın İstanbul Hüseyin Avni Sözen Anadolu Lisesindeki
öğrencilerinden ayrılırken yazdığı bir metindir.
44
***
166 basamaktan çıktım bu yola. Yine bir o kadarlık adımla
adım kalsın istedim ruh vadinizde yankılanan. Her yankının asıl sesten
daha cılız kalacağını bilmeme rağmen. (Bunlar içinde Barış ve
Furkan basamakları olduğunu da unuttuğum sanılmasın.) Ve ayrıca
bu yazının yazılmasına şimşek güzelliğinde bir insanın vesile
olduğunu da belirtmeden geçmemeliyim. Çünkü bu bir hakkı teslim
etmemek olur. Bütün hakların helal edildiğinin aksisedalarla etrafa
duyurulduğu bir âlem en büyük dileğim. Yazdıklarım hüzünlü bir veda
şarkısı gibi görünse de ömrünüzün bundan sonraki faslına bir peşrev
olarak alınırsa bu satırların sahibi daha çok mutlu olacaktır.
50
PİKNİK MACERAM
Bir gün pikniğe gittik. Gittiğimiz yeri çok sevmiştim, çünkü bir
sürü hayvan vardı. Hele de o derenin şarıldaması ta uzaklardan
duyuluyordu. Sonra biraz yürümeye başlamıştık kuşlar cıvıldıyordu.
Arılar topluluğunun hep beraber vızıldayarak gitmeleri daha güzeldi.
Biraz gezdikten sonra annem yemek hazırladı. Babam su koyarken o
suyun şırıltısı çok hoş geliyordu.
Güneş batmaya başlamıştı. Kurtlar uğuldamaya başlamışlardı.
Hava iyice kararmaya başladı. Baykuşlar guğulduyordu. Ağaca bir
baktım ki tıs diye ses geliyor. Meğer yılanmış. Yılanı biraz izledim.
Sonra yılan gözden kayboldu. Biz de arabaya bindik ve yola koyulduk
eve geldiğimizde hemen horul horul uyudum.
Barış AYKUT 7-B Ümraniye Pınarbaşı İÖO
ORMAN GEZİSİ
Ormana geziye gittik ve ormanda kuş cıvıltıları vardı. Bir anda
hava kararmaya başladı. Kurt ve çakallar ulumaya başladı, kuş
cıvıltıları susmuştu. Yerine baykuşun o korkunç sesleri çıktı. Çadıra
gitmiştik, tam uyuyacaktık; ama bir anda bir horultu duyduk ve bu
horultunun kimden geldiğini merak ettik. Bu horultu ayının
horultusuna benziyordu. Tam da tahmin ettiğimiz gibi ayının
horultusuydu. Sabah olmuştu. Toparlandık. Gitme zamanı gelmişti.
Toparlanırken bir ses duyduk. Çıngıraklı yılanın sesiydi bu. Çok da
güzel bir sesi vardı.
Kader DİKGÖZ 7-B 919 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
51
KAMP SEVDAM
Sıcak bir yaz günüydü. Ormanda öğretmenim ve arkadaşlarımla
kamp yapıyorduk. Hocamızdan izin alıp üç arkadaşımla geziye çıktık.
Önceleri çok güzeldi. Kuş cıvıltıları, tavşanların tıpırtıları,
sincapların ceviz kıtlamaları sinek ve arı vızıltıları, şırıl şırıl akan
şelale her şey mükemmeldi. Orman cıvıl cıvıldı. Sonra uzaktan bir
homurdanma sesi geldi. Hava birden karardı, bütün sesler kesilmişti.
Etrafımıza baktık, bayağı uzaklaşmış, yani kaybolmuştuk. Uzaktan
gelen kurt uğultuları bize doğru yaklaşıyordu. Çok korkmuş, ne
yapacağımızı şaşırmıştık. İleride bir ışık gördük. Meğer kamptakiler
bizi aramaya çıkmışlar. Sonunda bizi buldular. O günden sonra bir
daha kampa gitmeyeceğimize üçümüz de söz verdik...
Beyzanur AYYILDIZ 7-B Ümraniye Pınarbaşı İÖO
KIZILDERİLİNİN HOMURTULARI
Bir ormanda neşe içinde oyun oynayan hayvanlar ve cıvıl cıvıl
cıvıldayan kuşların sesleri dağların eteklerine kadar gidiyordu. Fakat
o ormanda, şarıldayan dere ve oyun oynayan hayvanların dışında biri
daha vardı. Bu garip garip dolaşan ve kendi kendine homurdanan bir
Kızılderili’ydi.
Ona göre “Beyaz insanlar doğayı kirletir.” ilkesi hep vardı.
Çünkü bir çok kez ellerinde atık su dolu olan bazı fıçılar görürdü ve
bu fıçıları şarıl şarıl şarıldayan büyük bir dereye dökerlerdi. Bu dere
zehirli su dolardı ve hiçbir hayvan bu dereden doya doya su içemezdi.
Susuzluktan ölürlerdi. Bir gün ormana beyaz bir adam geldi ve o
dereden su içip çimenlerin üstünde bayıldı kaldı. Zehirlenmişti.
Hâlbuki o dereyi, o eskiden şarıl şarıl akan dereyi onlar
kirletmişlerdi.
Aslında Kızılderili beyaz adamlar ağlasalar da zırlasalar da
onlara yardım etmeyeceğine yemin etmişti. Fakat yerde yatan beyaz
adamın daha fazla inildemesine dayanamadı ve yardım etti. Onu
iyileştirdi. Buradaki hayvanların nasıl can çekiştiğini ve susuzluktan
inim inim inildeyerek nasıl öldüklerini anlattı. Beyaz adam bu sözleri
iyi düşündü ve "Az daha kendi hatam yüzünden ölecektim." diyerek
zırıldamaya ve sonunda ağlamaya başladı.
Bir kehanete göre bu beyaz adamın gözyaşları zehirli dereye
döküldüğünde derenin zehri ortadan kalkmış ve hayvanların
nesillerini devam ettirmeleri sağlanmış. Hayvanlar bu sayede bu
zamana kadar mutlu mesut yaşayabilmiş.
Fidan ÇITAK 7-A Ümraniye Pınarbaşı İÖO
52
MEVSİMLER
Mevsimler çok karışıktır. Çünkü her yazın bir kışı, her
ilkbaharın bir sonbaharı vardır. Yağmur yağınca hava kararır, güneş
çıkınca da hava aydınlanır. Gece ve gündüz de öyledir. Gece hava
kararır, gündüz ise hava aydınlanır.
İlkbaharda çiçekler ve yapraklar açar. Sonbaharda ise
yapraklar dökülür. Yaz ve kış da öyledir. Yazın hava çok sıcaktır.
Kışın ise hava çok soğuktur. Bu dünyanın kanunudur. Buna kimse
karşı gelemez.
Neslihan ŞAHİN 7-B 973 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
EV DOLU
Soğuk bir kış günü sıcak evimizde oturuyorduk. Kapıya vuruldu.
En çok sevdiğim Kübra ile en çok nefret ettiğim Büşra gelmişti. En
sevdiğim arkadaşım bence iyi kalpli, en nefret ettiğim arkadaşım ise
kötü kalpli bir insandı. Onlar bize geldiklerinde sabahtı, Bizden
giderken de akşam olmuştu. Neden geldiklerini sordum. Kübra
“Bizim evimiz eski, neredeyse çökecek gibi, evde durulmuyor.” dedi.
Büşra da “Biliyorsun ki bizim evimiz de yeni. Yapılacak bazı yerleri
var. O yüzden ev henüz durulacak gibi değil.” dedi. Ben de her ikisini
de o gün evime aldım.
TAM SEVİNECEKKEN
Soğuk bir sonbahar gününde sıcak yatağımdan kalkmak
zorunda kaldım. Aslında sınava girmek için erken kalkmıştım; geç
kalmak istemiyordum. Sınavım çok önemliydi. Ben ise sınava çok az
çalışmıştım. Sınavın zor olacağını ve haliyle de kötü geçeceğini
sanıyordum; fakat sınava girdiğimde soruların çok kolay olduğunu
gördüm. Dolayısıyla da sınavım iyi geçmişti. Üzüleceğimi düşünürken
sevinmiştim. Bu mutluluğumu ailemle paylaşmak için eve koştum;
ama ne yazık ki mutluluğum üzüntüye dönüştü. Çünkü var sandığım
ailem evde yoktu. Onlar ben eve gelirken teyzemlere gitmişler.
Necmiye ASLAN 7-B 895 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
TATİLİN BÖYLESİ
Yazın ailemle beraber köye dedemlerin yanına gittiğimizde bir
kazın yeri kazdığını gördüm. Kendi kendime ‘bu yaz çok zevkli
geçecek’ diyordum ki Türkçe öğretmenimin verdiği yazma ödevi
aklıma geldi.
Dedemin yanına gittiğimizde yüzmek için yer olup olmadığını
sordum. O da öyle bir yerin olmadığını söyledi ve bana yüz lira verip
beni başından savdı.
Annemlerin yanına gittiğimde ocakta yemek pişirdiklerini
gördüm. Anneme, sadece yazın değil kışın da gelmek istediğimi
özellikle ocak ayında burada olmak istediğimi söyledim. O da bana
elinde gülü verdi ve arkasından şirince gülüverdi.
Başak ERBEN 7-B 867 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
56
ÖĞRENCİ SÖZLÜĞÜ
Vurgun: Kopya çekip tam not almak.
Bayram: Dersin boş geçmesi.
Ecel: Yazılı.
Can pazarı: Bütünleme.
Eyvallah: Yüksek not aldıktan sonra söylenen söz.
Uyumak: İki teneffüs arası yapılan sosyal faaliyet.
Kurtuluş çıngırağı: Zil.
Kitap mezarlığı: Kütüphane.
ÖSS: Ön Silkeleme Sınavı
OKS: Ortaokuldan Kurtuluş Sınavı
Fatura: Karne.
Fuzuli: Ev ödevi.
Külfet: Defter ve kitap taşıma.
57
KİTAP VE MUM
Ben kitapları çok severim. Onlar benim etrafımda bir mum.
Birine zarar gelmesini istemem. Bir rüzgâr essin, içim üşür.
Üşümemin sebebi soğuk değildir. Yolumu aydınlatan mumlarımın
birinin sönüverecekmiş gibi olması.
Geçenlerde markete gittik. Babam elimden tuttu. Raflar
arasında dolaştırdı. Bir rafın ortasında kırmızı mumlardan bir tane
gördüm. Babama ısrarla yalvardım. Kırmadı babacığım beni. Bir çift
kırmızı mum aldı. Kitaplar senin mumun, bunlar benim. İkisi
arasındaki fark nedir? Düşündüm. Sonunda buldum.
Kitaplar, okundukça kendisinden bir şey eksilmeyen ışık
kaynağı; mum, yaktıkça kendisini tüketen bir ışık kaynağı.
Elif Bilgenur YILMAZ 3-B Ümraniye Pınarbaşı İÖO
16
KORKMAZ, Zeynep: Türkiye Türkçesi Grameri Şekil Bilgisi: 1091. s.
58
keõÀ
17
KARAAĞAÇ, Günay: Türkçenin Söz Dizimi: 183. s.
64
1. Telgraflaşma
Telgraf, yazmak yoluyla gerçekleştirilen ve metne dayalı bir
iletişim vasıtasıdır. Bu etkinlikte öğretmen sınıfa yazılmış bir telgraf
örneği getirir. Telgrafın ne olduğu örnek üzerinde anlatılır. Telgraf
tanıtıldıktan sonra öğrencilere biraz sonra yapacakları işin
telgraflaşmak olacağı söylenir. Sınıfta öğrenciler ağızlarını bantlamış
gibi durur. İletişimi, konuşmak yerine yazmakla gerçekleştirmek üzere
sınıfça anlaşılır. Her öğrenci önceden hazırladığı kâğıtları kullanarak
kime ne söylemek isterse yazar ve iletişim kurmak istediği kişiye
verir. Mesajı verdiği kişi de cevabını vermek üzere kendi elindeki ya
da kendisine verilen mesajın olduğu kâğıdı kullanarak kendi mesajını
yazar ve geri verir. Böylece sınıf içi iletişim konuşmak suretiyle değil
de yazmak şeklinde olur. Bu çalışma yazma korkusu çeken
öğrencilerin korkularını bertaraf edebilecek bir çalışmadır. Ayrıca
internette çetleşmeye benzer bir çalışma olduğundan öğrencilerin de
alışkın olduğu bir etkinliktir.
Bu çalışmada iki farklı yol tercih edilebilir. Birincisi tek kağıtlı
çalışma, öbü de çift kağıtlı çalışma. Tek kağıtlı çalışmada bir kağıda
öğrencilerin sırayla yazdıkları bir muhabbet yer alır. Çift kağıtlı
çalışmada ise kullanılan iki kağıda öğrencilerin her ikisinin de aynı
anda birbirlerinin kağıtlarına sohbet sözleri yazmaları şeklinde devam
eder.
Sohbet bittikten sonra yazılar gözden geçirilir ve yanlış yazılan
ifadelerin kontrolünden sonra yazı tamamlanmış olur. Yazma işi
bittikten sonra telgraflar sınıfa okunur ve sınıftan bir geri bildirim
alınır.
Örnek çalışmalar:
CUMA PAZARI
1. Öğrencinin Kâğıdı
Sevgili arkadaşım Türkan,
Benim sosyal bilgiler ders kitabım sende kalmış. Saat iki
buçukta Fidan Kırtasiye’de buluşalım mı?
Tamam Fadime. Ancak iki buçuk değil de üç olabilir. Çünkü
evde biraz işim var.
Türkan ne işin var? Ben geleyim de yardım edeyim, beraber
işlerini bitiririz.
İşim pazara gitmek. Alışveriş yapacağım, annem hasta da. Sen
de pazara gideceksen beraber gidebiliriz. Razıysan okulun önünde
buluşalım.
Biz alışverişi akşam sekiz buçukta annemle beraber yapacağız.
Tamam, o zaman yarın görüşürüz. Tokaları unutma haa...
Tamam, sen de gel ama okulun önünde olmaz. Bizim evin
yanındaki otobüs durağına gel.
Ama sizin evin yanındaki otobüs durağını ben bilmiyorum ki...
Öyleyse akşam saat yedide okulun önünde ol. Haa
unutmadan, biz Ümraniye’den teyzemlere gideceğiz. Akşam saat
dokuz gibi evde olabiliriz.
Tamam, cumartesi günü görüşürüz. Hoşça kal.
2. Öğrencinin Kâğıdı
Sevgili arkadaşım Fadime
Senin pembe tokaların çok güzel. Bana bir günlüğüne ödünç
verir misin? Ayrıca ders çalışmak için yarın senin yanına gelebilir
miyim?
Türkancığım, yarın olamaz. Çünkü pazara gideceğim; ama
okula gelirken getiririm. Dersi de cumartesi günü saat onda
çalışırız.
Tamam, o zaman ben de sosyal bilgiler kitabını yarın getiririm.
Ama o pembe tokaları muhakkak getir. Çok önemli.
67
2. “eğer... / meğer...”
Günlük yaşamda karşılaşılan her durum ve her nesne bu
etkinlikte konu edilebilir. Olanın niçin olduğu, olmasaydı/olsaydı eğer
ne olurdu ya da meğer bu şunun içinmiş tarzı düşüncelerle
değerlendirilir. Bu değerlendirmeler sınıfça yapılır. Mesela kitap
olmasaydı durum ne olurdu? Ayakkabının yerine tekerlek olsaydı ne
olurdu? Meğer bıçak ne de önemli bir eşya imiş. Eğer bıçak olmasaydı
insanlar karpuzu avuçlayarak yiyecekmiş. İşte size öğrenci örnekleri
Örnek çalışmalar:
3. Reklâm yazma
Reklâmın ne olduğunu bilmeyen öğrenci kalmamıştır herhalde.
Reklâm yazmak için çok da yetenekli olmak gerekmediğini fark
ettirebilmek amacıyla bu çalışmanın yapılması faydalı olur. Öğrenci
belli özellikleri olan somut bir varlığı, başkalarına daha da
beğendirebilmek amacıyla tanıtacak, anlatacaktır. Hele bu tanıtım işi
öğrencinin okulu, sınıfı, tuttuğu futbol takımı ya da en sevdiği yemek
olursa etkinlik daha da kolaylaşır. Tanıtım ya da reklamda gözetilen
hedef sloganlaştırılabilecek farklı ve orijinal cümleler bulmaktır.
Bu etkinliği uygulamadan önce öğrencilere bir ürün
belirlemeleri söylenir. Belirlenen ürünün iyi özellikleri sıralanır. Daha
sonra bir metin halinde bu özellikler kullanılır ve ortaya bir reklam
metni çıkar.
Slogan ifadelerinin yaygın ahlâk kurallarına ve normlarına
uygun olmasına dikkat edilir.
Örnek çalışmalar:
4. Bizim sloganımız
Öğrenciler seçim alanlarında, statlarda gördükleri sloganların,
pankartların benzerlerini kendi sınıfları, okulları ya da grupları için
yazarlar. Yazdıkları sloganları arkadaşlarıyla paylaşırlar. Slogan
ifadelerinin ahlâka mugayir olmaması konusunda öğretmence gerekli
kontrol yapılmalıdır.
Örnek çalışmalar:
OKUL SLOGANLARI
Neron aşkı için Roma’yı yaktı, çabuk söndü. Biz Pınarbaşı için
güneşi yaktık, hâlâ yanıyor.
Bilgi akar pınarından, eğitim alın Pınarbaşı’ndan...
Pınarbaşı Pınarbaşı, öğretmenleri sabır taşı...
Öğretmenleri görünce, uslu durur 7-C...
7-C 7-C sevilir öğretmenince...
Pınarbaşı ilmin yoldaşı...
Pınardan su akar, Pınarbaşı’nda ilim akar...
7-C Sınıfı Ümraniye Pınarbaşı İÖO
71
5. Tanımlamalar
Kavram gelişimini sağlamak amacıyla zihinde oluşmuş
kelimeleri ve varlıkları özellikleri bakımından tanımlamaktır. Soyut ya
da somut bütün varlık ve kavramları kavramakta öğrenciyi
yönlendirir, kolaylıklar sağlar.
Öğrencilerden kolayca tanımlayabilecekleri önceleri somut,
sonraları ise soyut varlıkları tanımlamaları istenir. Tanımlamada
kelime sınırı yoktur. Gelişme sergilendikçe somut varlık yerine soyut
varlıkları tanımlamaları istenir. Bu çalışmada yazma işlemi bittikten
sonra sözlüklere bakılabilir. Hatta ne kadar yanlış ve doğru yapıldığı
denetlenebilir.
Örnek çalışmalar:
TARİFLER
İnsan, hem ruhu ve hem de bedeni olan duygusal bir varlıktır.
Kalem, yazmak amacıyla kullanılan bir el aletidir.
Çorap, çeşitli ipliklerden örülen ayağa giyilen giyecek.
Bilgisayar, her türlü bilginin kaydedilip sonradan kullanıldığı
makinedir.
Elma, içi sulu ve beş çekirdekli, dışı kırmızı veya yeşil renkli,
tatlı veya ekşi bir meyvedir.
72
6. Cümle tamamlama
Cümle tamamlama etkinliklerinde öğrenciler, hazır buldukları
kalıpları doldurmaktan zevk alır. Öğrencilere “Bence hayat......dır.”
benzeri çeşitli ifadeler verilir. Öğrenciler de eğlenceli olabilecek farklı
yaklaşımlardan ortaya çıkarılmış cümleleri söyleyerek boşluğu
anlamlı ve etkileyici kelimelerle doldurur.
Örnek çalışmalar:
NOKSANLIĞIMI BİTİRİN
Bence hayat... yaşanması için bahşedilmiş bir nimettir.
Bence hayat... bir içim sudur.
Bence hayat... bir oyun kadar eğlenceli; ama bir o kadar da
önemsizdir.
Bence hayat... kişinin kendi ağlamasıyla başlar, başkasının
ağlamasıyla biter.
Aslında insan…
Anne çocuklar için…
Babama göre trafik …
Halama göre TV …
Dayıma göre araba …
73
ÖĞRENCİ VECİZELERİ
Öğrenci bilgi bahçesindeki bir filizdir.
Öğrenci temiz sayfalı canlı bir defterdir.
Öğretmen uyur, öğrenci uyumaz.
Başarılı öğrenciyi herkes sever, tembelleşmedikçe.
Öğrencinin bulmacası problemler ve sorulardır.
Öğrencinin en önemli arzusu dersin boş geçmesidir.
Öğrencinin bayramı okulun olmadığı gündür.
Her öğrenci keşfedilmeyi bekleyen bir hastalık gibidir.
Zeynep AYDIN 7-A 2886 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
8. Cümleleri everelim
Defterde iki sütun yapılır. Bu sütunların her birine beşer adet
cümle yazılır. Cümlelerin birbirleriyle anlam ilgisinin olması önemli
değildir. İlk sütunun birinci sırasındaki cümleyle ikinci sütunun birinci
sırasındaki cümle bir araya getirilir ve uygun biçimde iki cümleden bir
cümle oluşturulur. İki cümlenin bir araya getirilip bir cümle
oluşturulmasında çimento görevini ya bağlaçlar üstlenir ya da fiilimsi
ekleri. Dolayısıyla hangi dilbilgisi unsurunun görev alacağı yazan kişi
tarafından belirlenir.
Bu etkinlikte maksat, uzun cümleleri bir araya getirmekteki
zorluğu görmek ve anlamca ilgisiz olabilen cümleleri bir arada
kulanabilme becerisi kazanmaktır.
Bu etkinlik sınıfta üç öğrencinin seçilmesi yoluyla da
gerçekleştirilebilir. Seçilen üç öğrenciden birincisi herhangi bir cümle
kurar. İkincisi önceki cümleyle alâkalı veya alâkasız ikinci bir cümle
kurar. Üçüncü öğrenci de bu iki cümleyi bir araya getirecek bağlaçla
veya herhangi bir fiilimsi türüyle birleştirir. Bunu sınıfta farklı
öğrencilerle tekrarlamak mümkündür.
Örnek çalışmalar:
CÜMLELERİN DÜĞÜNÜ
Birinci öğrenci: Neden bize gelmiyorsun?
İkinci öğrenci: Bir türlü anlayamıyorum.
Üçüncü öğrenci: Neden bize gelmediğini bir türlü
anlayamıyorum.
1. Nesnelerin geçmişi
Kullandığımız eşyaların hizmetimize girmesinden önce hangi
hallerde olduğunu kim düşünmüştür? Belki bir kısmımız. Şimdi
seçeceğimiz bir eşyanın geçmişini karıştıralım. Mesela kurşun
kalem… Acaba kurşun kalem, kurşun kalem olmadan önce ne ve
nasıldı? Bu sorudan yola çıkarak kalemin kalem olma serüvenini
düşündükten ve biraz da araştırdıktan sonra kalemin serüvenini ortaya
koyarız. Bu çalışma her tür eşyanın serüveni için kullanılabilir.
Örnek çalışmalar:
KALEMİN HİKÂYESİ
Ben bir kalemim. Benim nasıl bu hale geldiğimi, nerelerde
kullanıldığımı hepiniz çok merak ediyorsunuz. O zaman ben size
anlatmaya başlayayım.
Ben ilk başta bir tohumdum, fidan oldum. Zamanla ağaca
dönüştüm. Sonra işçiler ağacı keserek fabrikalara gönderdiler.
Fabrikalarda beni şu anda bulunduğum duruma getirdiler. Ben birçok
işlemden geçtim. Şu anda beni her öğrenci kullanıyor. Ama bazı
öğrenciler hangi safhaları geçtiğimi bilmezler ki...
Zeynep AYDIN 7-A Ümraniye Pınarbaşı İÖO
KİTABIN DOĞUŞU
Merhaba. Ben kitabım. Benim nasıl doğduğumu biliyor
musunuz? Ben her doğuşumda birçok zorluklardan geçerim.
Ormanları aşar, fabrikaları gezer, insanları tanırım. Herkesin elinden
geçer, bazen kirli olurum bazen temiz, bazen sevinirim, bazen
üzülürüm, bazen olduğum yerde kalır, bazen gece sıcak yatakta
yatarım.
Ben işte böyle doğarım. İlk önce benim için güzel ağaçları
keserler. Onları kamyonlarla fabrikalara taşırlar. Benim için o
insanları yorup canlarını yakarlar. O ağaçları doğradıktan sonra
hamur haline getirip beni üretmeye başlıyorlar.
Kâğıt şekline geldikten sonra yazılarımın yazılması için beni
mürekkep dünyasına yani matbaaya gönderirler. Orada ben de birçok
şey öğrendim. Mesela bir kez matematik kitabı okumuştum. İki kere
ikinin dört olduğunu öğrendim. Sonra beni öğrencilere veya
kitapçılara verirler. Sonra da öğrencinin eline tutuştururlar. İşte ben
bu kadar zevkli doğarım!
77
18
UĞUZ, Ali: Bir Köftenin Yolculuğu, Sızıntı: Ekim 2008, 357. S.
http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/bir-koftenin-yolculugu.html
81
2. Rol değiştirme
İnsanlar bulundukları konuma göre davranır. Bir baba, anne
gibi; bir anne de baba gibi davranamaz. Öğretmenden de öğrenci tarzı
bir konuşma beklemek abestir. Rol değiştirme adlı yazı tarzında önce
öğrenci ve sonra öğretmen, önce anne ve sonra baba gibi kendinden
başka biri olarak davranması istenecek. Bu davranış neticesinde hangi
rolleri seçmişse sorumlu olduğu zümreye hitaben ikişer konuşma
metni hazırlayacak. Böylece ilk metinde gerçek kimliğiyle, sonraki
metinde de onun muhatabı olan şahsiyetin kimliğiyle yazacağından
empati anlayışını geliştirmesinde de öğrenciye yardımcı olacaktır.
Yazının sonunda öğretmenin değerlendirmesi rollerin üstlenilip
üstlenilemediği noktasında olmalıdır.
Örnek çalışmalar:
ben beceremezmişim gibi. Bir yere yatıya gitsem, ‘gittiğinde telefon et,
fazla dışarı çıkma, gittiğin kişiyi üzme, sözünden dışarı çıkma,
yemeğini düzenli ye, aç kalma, geç yatma, kitaplarını götür de orada
ödevlerini yap’ derler. Yok şöyle yok böyle… Derken benim oraya
gidesim bile kalmazdı.
Berfin KARA 7-B 975 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
3. Fotoğrafların konuşmaları
Öğrencilere öncelikle evlerinden en az üç kişinin resminin
olduğu birer fotoğraf getirmeleri söylenir. Gelen fotoğraflarda bulunan
kişilerin isimleri etrafında bulunulan mekândan başlanarak çeşitli
konularda konuşmalar yaptırılır. Bu konuşmalar aynıyla deftere
yazılır. Yazılan konuşmalar sınıfta okunur.
Kendisinin olduğu bir fotoğraf da seçilebilir. Bu fotoğraftan
başka kendisinin olmadığı bir fotoğraf daha seçilir. Sonra bu iki resim
karşı karşıya getirilir ve resimde bulunan kişilerle diyalog yaptırılır.
Örnek çalışmalar:
RESMİM VE BEN
Burhan resmini eline alır ve başlar resmiyle konuşmaya.
Bakalım nelerden bahsetmişler?
Burhan 1: “Aaaa aynı ben.”
Burhan 2: “Sen de aynı ben.”
Burhan 1: “Ne işin var senin orada?”
Burhan 2: “Asıl senin ne işin var orada?”
Burhan 1: “Ben burada olmasam insanlar boş kağıda mı
bakacak? Sen olsan ne olur olmasan ne olur?”
Burhan 2: “Asıl ben burada olmalıyım.”
Burhan 1: “Hemen çık oradan.”
Burhan 2: “Sen çıkarsan ben de çıkarım.”
Burhan 1: “Yahu ben nasıl çıkayım buradan?”
Burhan 2: “Vallahi kardeşim, nasıl çıkarsan çık.”
Burhan 1: “Üçe kadar sayıyorum çıkmazsan…”
Burhan 2: “Gerisini getir.”
Burhan 1: “Sen anladın onu.”
Burhan 2: “Hadi çık oradan.”
Burhan 1: “Yahu bana ne sen çık.”
Burhan 2: “İiii tamam tamam. Bu kadar şaka yeter. Hadi sana
kolay gelsin.”
Burhan SİVRİ 8-B Ümraniye Pınarbaşı İÖO
85
KAYBEDİLENLER
Bir gün insan virgülü kaybetti.
O zaman cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya
başladı.
Cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti.
Bir başka gün ise ünlem işaretini kaybetti.
Alçak bir sesle ve ses tonunu değiştirmeden konuşmaya başladı.
Artık ne bir şeye kızıyor ne de bir şeye seviniyordu. Üstelik hiçbir şey
onda en ufak bir heyecan uyandırmıyordu.
Bir süre sonra soru işaretini kaybetti.
Artık soru sormaz oldu. Hiçbir şey ama hiçbir şey onu
ilgilendirmiyordu. Ne kâinat ne dünya ne de kendisi umurundaydı.
Birkaç sene sonra iki nokta işaretini kaybetti.
Artık davranış sebeplerini başkalarına açıklamaktan vazgeçti.
Ömrünün sonuna doğru elinde yalnız tırnak işareti kalmıştı.
Kendisine ait tek bir düşünce bile yoktu. Yalnız başkalarının
düşüncelerini tekrarlıyordu.
Son noktaya geldiğinde düşünmeyi, okumayı unutmuş
vaziyetteydi.
TATLI KÂBUS
Elif bir gece rüyasında kendisini mahkeme huzurunda
yargılanırken gördü. Sabah olduğu zaman yanı başındaki saatin
çalmasıyla çığlıklar eşliğinde uyandı. Annesi hemen yanına koştu:
86
işareti… “Ya sen kimsin?” der demez bir tane daha. Sonra aklımdan
siz geçtiniz.”
“Nasıl yani?”
“Şöyle ki, Acaba Ayça, Selin, Tuğçe, Esma, Mert ve Esin ne
yapıyorlar? Birden karşıma bilmem kaç tane virgül ve bir tane daha
soru işareti çıktı.” Ben tam ağlayacakken arkadan bir ses geldi:
“Kalk gidiyoruz.” diye. Neyse, ben kalktım. Mahkemelerde
suçluların oturtulduğu yer beni oraya oturttular, ondan sonra yine bir
ses:
““T.İ.K.B başkanı geliyor, kalk, saygısız.” dedi. Ben de
kalktım.”
“T.İ.K.B ne oluyor?”
“Türkçemizi iyi kullanalım ve batırmayalım...”
“İlahi Elif, sen adamı öldürürsün.”
“Bak gidiyorum.”
“Ay tamam tamam, dur dinliyorum.”
“İşte ben dururken bir baktım ki nokta hakim koltuğuna
oturmuş, yanında bizim Türkçe öğretmeni, ikisi de bana kötü kötü
bakıyorlar.” Sonra nokta şöyle dedi:
“Demek, benim nerelerde kullanıldığımı bilmeyen terbiyesiz
sensin, öyle mi?”
“Yok, vallahi, ben senin nerelerde kullanıldığını biliyorum.”
“Söyle o zaman da bakalım gerçekten biliyor muymuşsun?”
“Nokta cümle sonlarında ve kısaltmalarda kullanılır.”
“Aferin.”
Nokta gitti yerine üç nokta geldi ve bana dedi ki:
“Demek benim nerelerde kullanıldığımı bilmeyen terbiyesiz kız
sensin.”
“Yok, ben değilim o kız.”
“Pekâlâ, söyle o zaman, ben nerelerde kullanılıyorum?”
“Açıklamalardan önce miydi?”
“Ne diyorsun sen?”
“Şaka yaptım şaka, ben seni bilmez olur muyum?”
“Söyle o zaman.”
88
5. Nesirleştir-nazımlaştır
Dilde ve edebiyatta iki ifade vasıtası vardır. Bunlar, dilin normal
olarak gramer kaidelerine uygun kullanılmasından meydana gelen
nesir; diğeri ise sözün musikî ile kaynaşarak belli nizamlar içerisinde
söylenmesinden meydana gelen nazımdır19. Bu etkinlikte öğrencilerin
bildikleri nazım parçaları veya nesir parçaları sınıfa getirilir. Ders
kitaplarındaki metinler de kullanılabilir.
Etkinlik öncesinde seçilen metin baştan sona okunur,
anlaşılmağa çalışılır. Nazım okunduysa nesre, nesir okunduysa nazma
çevrilmelidir. Öğrenciler metin türü konusunda bilgilendirildikten ve
türlerin oluşumuyla ilgili bilgi sahibi olduktan sonra yapılması daha
faydalı olabilir. Çevirme işleminde şiirlerde devrik cümleler varsa
kurallı hale getirilip nesirleştirilir, düz yazı haline getirilir. Düz
yazılardaki bazı kurallı cümleler devrik hale getirilip şiir havasına
sokulur. Aslında bu etkinlik bir tür değiştirme çalışmasıdır. Tür
değişikliğine uğratılan metinler sınıfta okutulur. Beğenilen metinler
sınıf panosuna asılır.
Örnek çalışmalar:
DENİZYILDIZININ ÖYKÜSÜ
Bir adam, okyanus sahilinde yürüyüş yaparken denize telaşla bir
şeyler atan birisine rastlar.
Biraz daha yaklaşınca, bu kişinin sahile vurmuş denizyıldızlarını
denize attığını fark eder ve “Niçin bu denizyıldızlarını denize
atıyorsunuz?” diye sorar.
Topladıkların hızla denize atmaya devam eden kişi,
“Yaşamaları için.” yanıtını verince, adam şaşkınlıkla, “İyi ama
burada binlerce denizyıldızı var. Hepsini atmanıza imkân yok. Sizin
bunları denize atmanız neyi değiştirecektir?” der.
Yerden bir denizyıldızı daha alıp denize atan kişi, “Bak, onun
için çok şey değişti.” karşılığını verir.
19
ÜZGÖR, Tahir: Edebiyat Bilgileri: 69. s.
93
BALIKÇIL
Bir gün uzun bacakları üstünde balıkçıl,
Uzun boynuna takılmış upuzun bir gaga,
Dolaşıyordu bir su kıyısında.
Su en güzel günlerdeki gibi pırıl pırıl.
Güzel turna kardeş fır dönüyordu içinde,
O nefis yayın kardeşle birlikte.
Balıkçıla o kadar yaklaşıyorlardı ki,
Uzansa hepsini yakalayıverecekti.
Ama hiçbir şey yapmadı, bekledi;
Karnım biraz daha acıksın dedi.
Muntazam yaşardı, vakitsiz yemek yemezdi.
Nelerden sonra hazret acıktığını sezdi.
Yavaşça kıyıya doğru yaklaştı.
Bu sefer de sazanlar dolaşıyordu suda.
Bekleyecekti, hoşuna gitmemişti bu da.
Nedense biraz fazla nâ-mizaçtı.
Beğenmezdi öyle değme yemeği;
“Sazana mı kaldı.” diyordu, kuşların beyi?
Bununla doyacağım! Beni ne sanıyorlar?”
Sazan da gitti, şimdi bir kaya balığı var;
Onunla da koskoca balıkçıl nasıl doyar?
94
BALIKÇIL
Bir varmış bir yokmuş. Yeşil vadinin ortasından kıvrım kıvrım
geçen güzel ırmağın içinde yaşayan bir balıkçıl varmış.
Balıkçıl, bir öğle vakti upuzun gagası, ince bacakları ile kıvrım
kıvrım akan derenin kenarında dolaşıyormuş. Birden karnının biraz
acıktığını hissetmiş ve başlamış yiyecek aramaya. Balıkçıl çok titizmiş
ve düzenli bir hayat yaşarmış. Çok acıkmadan yemek yemezmiş.
Bir zaman sonra karnı guruldamaya başlamış. Yavaş yavaş
küçük adımlarla kıyıya doğru yanaşmaya başlamış. Nehre baktığı
zaman sazanlar dolaşıyormuş, beğenmeyip başka yemek aramaya
başlamış. Bu arada açlık da iyice bastırmıştı balıkçılı. Tekrar nehre
bakınmaya başlamış. Gözüne bir kaya balığı takılmış. Koskoca
balıkçıl bununla mı doyacakmış diye mırıldanmış kendi kendine.
Tekrar nehre bakınmaya başlamış. Bakınmış; ama ne kaya balığı ne
de sazan.
Derken gözü bir sümüklü böceğe ilişmiş. O kadar acıkmış ki
böceği lezzetle yalayıp yutmuş. En sonunda aç gözlülüğün,
tamahkârlığın kötü bir şey olduğunu anlamış ve kendi kendine söz
vermiş. Bir daha aç gözlülük yapmayacağım diye.
Elif MENGÜ 7-A 799 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
95
6. Kendimi kutlarım
Birinin bir başkasınca kutlanması ruhen bir rahatlık verir. Peki
kişinin kendini kutlaması ne getirir? İşte bu etkinlik kapsamında
öğrenciler aldıkları bir güzel not, gösterdikleri büyük bir başarı,
kazandıkları bir mücadele sonucunda kendi kendilerini kutlarlar. Bu
kutlama işi için de kendilerine bir kutlama kartı yazarlar. Öğrenciler
kendilerini öğretmenleri ya da babaları yerine koyarak da kutlama
kartları yazabilirler. Öğrencilerin kendilerini kutlama sebeplerini
yazdıkları örnekleri inceleyelim:
Örnek çalışmalar:
TOPLU KUTLAMA
Ben 8-B’den Türkan Güven. Kedimi başarılı, azimli, disiplinli,
düzenli, duygusal, sorumluluk sahibi, saygılı ve sevgili, başkalarına
örnek olduğum için kutluyorum.
Türkan GÜVEN 8-B Ümraniye Pınarbaşı İÖO
KENDİMİ KUTLUYORUM
Kendimi kutluyorum; çünkü annenin önemiyle ilgili bir
kompozisyon yarışmasında okulda birinci oldum. Çok güzel bir
96
duyguydu. Hayatımda ilk defa bir birinciliğim vardı. Ve ilk defa ödül
alıp mikrofonda okuyacaktım. O gün geldi, okumak üzere sahneye
çıktım. Gerçekten çok heyecan vericiydi. Müdür yardımcısı Selami
Hoca bana ödülümü vermişti. O an çok mutlu olmuştum. Annem hem
gururlanmış hem de duygulanmıştı. Bu, benim, anneme bir hediyemdi.
Gerçekten çok mutlu olmuştum. Başarılarımın devamını dileyip
kendimi kutluyorum.
Deniz AKAR 8-C Ümraniye Pınarbaşı İÖO
KENDİMİ KUTLUYORUM
Ben sınavdan çok kötü bir not bekliyordum; ama sınıfta en
yüksek notu da ben aldım. Bu yüzden çok mutluyum. Ben kendimi bu
yüzden kutluyorum. Başarılarımın devam etmesini istiyorum.
Yeşim KÖRPE 8-C Ümraniye Pınarbaşı İÖO
AFERİN BANA
Geçen gün bizim sokakta çocuklar top oynuyorlardı. Ne olduysa
o an oldu. İki çocuk kavgaya başladı. İlk olarak küfür ettiler
birbirlerine. Kavga iyice büyüdü. Öyle ki ayıramadım. “En iyisi
annelerini çağırayım.” dedim. Ve çağırdım. Düşündüğüm gibi oldu.
Hepsi çocuklarını alıp eve gittiler. Ertesi gün o iki çocuk barıştı.
Bunu ben başardım. Daha ileri gidip kavgayı büyütmelerine mani
oldum. Bu yüzden kendimi kutluyorum.
Nagehan KARADAĞ 8-C Ümraniye Pınarbaşı İÖO
97
7. Yakınımın özgeçmişi
Özgeçmiş, bir kimsenin hayatını anlatan yazı; ünlü bir şahsın
hayatının derlenip toplanıp anlatılması; tanınmış, sevilmiş, hayatında
örnek olmuş, eserler yazmış, ün bırakmış kişileri tanımak gayesiyle
yazılan kompozisyonlar; yurtlarına, insanlığa büyük hizmetleri
dokunmuş önemli kişilerin çalışmalarını, hayatlarını anlatan
yazılardır20. Biyografik yazıyı meşhurlarla ilişkilendirmenin yanında
biraz daha yakınlaştırmak için yakın çevrede hayatı bilinen insanlara
yöneltmek, biyografi yazmayı daha da kolaylaştırır.
Öğrenciler bir yakınını seçer ve onun özgeçmişini yazar.
Yazılan özgeçmişlerde günümüzden geçmişe veya geçmişten
günümüze bir sıra takip edilir. Ele alınan kişinin yaşadığı çok ilginç
bir olay da aktarılabilir. Yazmak için seçilen bir akraba -küçük veya
büyük olabilir- öğrencinin gözüyle anlatılır. Öncelikle portresi yazılır.
Sonra daha detaylı tasvire geçilebilir. Böyle çalışmalara öğrenciler,
gerçek kişi ve olaylara, suni kişi ve olaylardan daha fazla ilgi
göstermektedir. Ayrıca bu çalışma okuma ve dinleme etkinliğine de
yardımcı olur.
Çok sevilen bir akrabanın hayat hikâyesi, yani özgeçmişi
yazıldıktan sonra özgeçmişi yazılan kişiye yazılan metin gösterilir.
Düzeltilmesi gereken yer varsa düzeltilir ve temize çekilip sınıfta
okunur.
Örnek çalışmalar:
GÖNÜL TEYZE
1959 yılında hayata gözlerini açan Gönül teyze, fakir ailesinin
vereceği bütün sevgisi ve varlığıyla onu büyütme gayreti içindeydiler.
Gönül teyze, 17 yaşına basınca sevdiği adamla evlendi. Daha
sonra bu adamla olan evliliğinden üç çocuk dünyaya getirdi. Gönül
teyze, 38 yaşındayken en büyük oğlu daha birinci sınıfa giderken evin
direği olan kocasını kaybetti.
Kocasının emekli maaşı ve akrabalarının verdikleriyle
geçinmeye çalışan Gönül teyze, hayata sımsıkı tutunmuş ve bütün
çocuklarını hayat mücadelesinde başı dik biçimde yetiştirmişti. Onun
çocukları büyüdü ve ellerine işlerini aldılar, meslek sahibi oldular.
Bütün çocukları evlendi. Üç de torunu oldu.
20
KARAALİOĞLU, S.K.: Ortaokullar İçin Yazmak ve Konuşmak Sanatı:
223. s.
98
8. Yaz kâtip
Sınıf hayatı bazen şamatalı, bazen eğlenceli ve bazen de
olaylıdır. Öğretmen de bütün bunlardan istifade etmesini bilmelidir.
Bu etkinlik sayesinde sınıfta yaşanan bir mesele dersin maksadı için
değerlendirilebilir. Bu etkinlikle öğrenciler sınıfta gerçekleşen, şahidi
oldukları bir olayı tutanak halinde defterlerine yazarlar. Kim ne demiş,
hangi hareketleri yapmış? Gerçekleşen olayın detayları atlanmadan
yazılır. Bu detaylarda kronolojik sıralama ve mekân tasviri de kayda
geçirilir.
Bu etkinlik özellikle sınıfta öğrenciler arasında bir tartışma veya
atışma yaşandığı zaman kullanılabilir.
Örnek çalışmalar:
TUTANAK
22.04.2009 tarihli Yakup Hoca ve müfettiş arasındaki münakaşa
Üçüncü dersimiz beden eğitimiydi. Dışarı çıktık. Oyunlar
oynadık. Teneffüs zili çalınca sınıfa çıkıp okul kıyafetlerimizi giymek
için gittiğimizde son iki dersimizin boş olduğunu öğrendik. Dördüncü
dersimiz Türkçe olduğundan Türkçe dersine eşofmanlarımızla girmek
için Türkçe öğretmeni Yakup Yılmaz hocamızdan izin almak için
yanına gittik. Hocamız da izin verdi. Ders zili çalınca Yakup Hoca’yla
sınıfa girdik ve derse başladık. O arada kapı çaldı, sınıfa giren
müfettiş idi.
Müfettiş:
“Hocam dersiniz beden mi?” diye sordu.
Yakup Hoca:
“Hayır, Türkçe.” diye cevap verdi.
Müfettiş:
“Neden böyle bir şey yaptınız?”
Yakup Hoca:
“Çocuklar çok ısrar edince kıramadım. Hem bundan sonraki
dersleri de boşmuş. Artık onların bu okulda son seneleri, heveslerini
alsınlar ve ben onların bu okuldan mutlu ayrılmalarını istedim.” dedi.
Müfettiş:
“Siz kimden izin aldınız da böyle bir işe kalkıştınız?” diye
yüksek sesle söylenmeye başladı.
100
GÜNEŞ VE BUZ
Ben güneş
Ve dostum buz
Biz her zaman
Yan yana dururuz
Gündüz benim olur
Gece onun
Yolcusuyuz biz
Saman yolunun
Ben güneş
Rengim altın rengi
Ve dostum buz
Rengi gibi
Bulunmaz dengi
Sakın demeyin
Biriniz varken
Biriniz yoksunuz
Daha biz varken
Asıl siz yoktunuz
102
YAZARDAN
103
PENCERENİN ÖNÜ
Bizim sokak yaz günleri cıvıl cıvıl olur. O gün çocukların hemen
hepsi dışarıdadır. Büyük çocuklar maç yapar, kızlar ise dizde top
sektirir. Bizim pınarımızın önünde bir tane armut ağacı var. Yaz
gelince o ağaçta çok güzel çiçekler açar. Bu benim çok hoşuma gider.
Çocuklar cıvıl cıvıl oynarken onların bağırmalarını sevmem; ama
kızların top sektirmesi çok güzeldir. Bazen ben de dışarı çıkarım ve
onlarla oynarım.
Emine CANLI 8-C 989 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
105
PENCEREMİN GÖZÜ
Penceremi açtığım zaman karşımda annemin yetiştirmiş olduğu
fidanları görürüm. O fidanlar yaz mevsiminde meyvelerini verdikleri
zaman daha da güzelleşirler. Bazıları var ki kokuları insana şevk
verir. Gözlerimi birazcık daha uzaklaştırdığımda binaları görürüm.
Gördüğüm binaların birinde komşumuzun tavukları ve horozları var.
Kafeste bulunan kuşların sesleri benim hoşuma gider. Sonra gözlerimi
yukarıya kaldırdığımda bulutların masmavi renkleri benim gönlümü
açar. Bu bakış açıları her mevsim değişiyor.
Yeşim KÖRPE 8-C Ümraniye Pınarbaşı İÖO
106
ADANALI
Kim: Sofya
Ben Sofya’nın yerinde olmak istemezdim. Çünkü babamdan gizli
bir şey yapmak hoşuma gitmez; oysa Sofya, babasından gizli bir şey
yaptı. Olay şudur:
Sofya internetten birisiyle konuşup o kişiyle buluştu. Daha başka
şeyler olacaktı ki babası gelip onu kurtardı. Babası ona çok kızdı.
Daha sonra da Sofya kendisini affettirdi. Ben öyle bir şey yapmak
istemem. Tanımadığım kişiyle asla konuşmam.
Damla ANAÇ 8-B 111 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
BABA OCAĞI
İsmet’i seçiyorum…
Seçtiğim kişi İsmet. Muğla’nın en asi kızı ve en inatçı kızı.
Giyinişiyle tam bir erkek; ama tatlı. Bazen inatçılığı tutar. Yapmam
dediğini kesinlikle yapmaz; yaparım dediğini de kesinlikle yapar.
Meselâ dereceyle kazandığı üniversiteye ‘gitmem’ dedi, gitmedi. Ben
onun yerinde olsaydım, kesinlikle giderdim. Erkek gibi değil de daha
çok bayan gibi giyinirdim. İnatçı olmazdım; çünkü insan ne
kaybederse inatçılıktan kaybeder.
Şeyda SİVRİ 8-B 640 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
109
2. DİYALOG
YAPRAK VE YAĞMUR
Yaprak: “Yağmur, Gizem sence bugün okula gelir mi?”
Yağmur: “Hiç zannetmiyorum. Hep hastayım diye İrem’den
mesaj gönderiyor.”
Yaprak: “Sence numara mı yapıyor?”
Yağmur: “Galiba evet; çünkü raporu yok, hem parkta
oynuyordu.”
Yaprak: “Onu gördün mü?”
Yağmur: “Tabi ki gördüm.”
Yaprak: “Konuşmaya daldık, okulu unuttuk. Haydi çabuk ol.”
Yağmur: “Devamını giderken konuşuruz, tamam mı?”
Yaprak: “Tamam, zaten okula da vardık sayılır.”
Yağmur: “Sınıfa girelim.”
3. DİAYLOG
İREM, YAĞMUR, GİZEM, YAPRAK
Yaprak: “Yağmur, Gizem sence bugün okula gelir mi?”
İrem: “Gizem, haydi uyansana, okula geç kalacağız uyansana.”
Gizem: “Of İrem, kaç kere söyledim, okula ara verdim ben
diye...”
Yağmur: “Hiç zannetmiyorum. Hep hastayım diye İrem’den
mesaj gönderiyor.”
Gizem: “Aman İrem... Gizem hastaydı, gelmedi, deyiver.”
İrem: “Bu yalan olmaz mı?”
Yaprak: “Sence numara mı yapıyor?”
Yağmur: “Galiba evet; çünkü raporu yok, hem de parktaydı”
İrem: “Ama Gizem, hoca durmadan seni soruyor.”
Yaprak: “Onu gördün mü?”
Yağmur: “Tabi ki gördüm.”
İrem: “Hasta olmadığını kimse görmez ama Allah her şeyi bilir
ve görür.”
111
15. Akrostiş
Mısraların baş harflerinin birleşmesi sonucu anlamlı bir kelime
veya isim çıkacak şekilde şiir yazmaktır. Divan edebiyatında “teşvîh,
istihrâc, muvaşşah” gibi isimler alır. Eski Yunan ve Latin
edebiyatlarında da başvurulmuştur. Söz sanatı olup fikre bağlıdır21. Bu
etkinlikte öğrencilerce, kendi isimleri ya da sevdiklerinin isimleri,
herhangi bir kelime akrostiş başı olarak seçilip belirlenebilir. Sonra bu
kelime yukarıdan aşağıya doğru yazılı. Her harfle ilgili, üsttekiyle de
alâkalı olmak şartıyla bir mısra yazılır. Ortaya çıkan akrostiş, sınıfa
okunup değerlendirilir. Beğenilenler sergilenebilir.
Örnek çalışmalar:
ATEŞ ALMASIN
Bir gün uzunca dalmışım
Ey mavi gökyüzü
Yüreğimi çalmışsın
Tamamen gönlümü almışsın
Ulaşamıyorum artık
Leyla ile Mecnun gibi
Leylasız Mecnun gibi ya da
Almışsın aklımı
Her zaman düşünürüm seni
Kayalarda tepelerde
Allah’ım bana sen yardım et
Yüreğim tutuşup
Ateş almasın.
Beytullah KAYA 6-C Ümraniye Pınarbaşı İÖO
Acıya
Şikayetsiz
Katlanmaktır
21
KOCAKAPLAN, İsa: Açıklamalı Edebî Sanatlar: 19. s.
113
RİSKLER MAT
Riskleri fark edin
İletişime önem verin
Sevginizi gösterin
Kurallar oluşturun
Lafla olmaz, model olun
Eğlenceye vakit ayırın
Rolünüzden vazgeçmeyin
NİHAL
Nasıl ağlar hazan erince yapraklar
İntizâr ile bî-mecâl sararıp düşerken
Hayâli kaplar ufku geçen yazın
Artık sade hâtırası kalacaktır
Leylâklarda müteessir solan beyazın
114
İŞTE ADRESİM
Okuldan çıkınca sağ taraftan ileri doğru yürünür. Sağımda
kırmızı bir bina, solumda da nalbur vardır. Biraz daha ilerleyince
sağda bahçeli bir ev, solda da fırın yer alıyor. Beş on metre sonra da
dört yol ağzı gelir. Soldan devam edilir. Sağda pembe ve solda da
kırmızı bir ev vardır. Biraz daha yürüdükten sonra sağda bahçeli bir
ev, solda dar bir sokak vardır. Dar sokaktan girilir, düz devam edilir.
Solda sarı bir bina ve sarı binanın yanında mavi binaya girilir. İşte
varılacak yer orasıdır.
Hatice TAPIKARA 7-A Ümraniye Pınarbaşı İÖO
OKUL YOLU
Okulun siyah kapısından yürümeye başlarız. Yürüyerek okulun
bahçesinin mavi kapısından caddeye çıkarız. Biraz yürürüz. Okulun
bahçesinin dış mavi duvarının kenarından döneriz. Duvarın
kenarından döndükten sonra biraz yürürüz. Burada yollar ikiye
ayrılır. Sağ taraftaki yolda yokuş bulunmaktadır. Biz de bu yokuştan
aşağıya ineriz. Bir miktar devam ederiz. Mavi ve kırmızı renkli ve
nalburun karşısındaki büyük bir binanın kenarından sağa döneriz.
Öylece yürürüz. Biraz daha yürüdükten sonra karşımıza iki katlı bir ev
çıkar ve gelmiş bulunuuz.
Rabia ALIŞKAN 7-A 715 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
115
ŞEKERSUZ ÇAY
Haçan bir gün arçadaşlarla cideyiruz. Çok cetmeden önümüze
üç uşak çiktu. Haçan hiç yaşlaruna bakmadan yol çesiyor. Neyse
bizden para isteduler. Biz de “Yoh da…” deyünce basup ciddular.
Analar babalar neler yetiştirurler. Neyse cidduk bi kaveye, iki çay
söyleduk. Şekeri de yanında yokti. Çağardum uşaği yanima. Dedum
“Bu çayin şekeri nerdedur?” Dedu “Şeker bittu.” Ee çayu şekersuz
içtuk. O cünden bu cüne çayumu şekersuz içmaya devam edeyrum.
Furkan ÖZKAN 8-C 258 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
116
22
WELLEK, R. – VARREN, A.:Edebiyat Teorisi: 57. s.
120
Eserleri şunlardır:
Şiir kitapları: Kapalı çarşı (1945), Çevre (1951), Evler (1953),
Eski Toprak (1956), Arada (1958), Dar Çağ (1960), Yaz Dönemi
(1963), Divançe (1965), İki Başına Yürümek (1968), En/Cam (1970),
Zebra (1973), Kareler Aklar (1975), Beyler (1978), Söyleriz (1980),
Sevgilerde (1976).
MAKARNA SALATASI
Kullanılacak malzemeler,
Bir adet salçalık kırmızıbiber, bir adet sivribiber, bir su bardağı
yoğurt ve mayonez, beş dal taze soğan ve maydanoz, yarım paket
fiyonk makarna ile bir miktar tuz ve karabiberdir.
Yapılışı,
(Etken çatıyla anlatım)
Makarnayı tuzlu kaynar suda 10-12 dakika haşlayın. Süzüp
soğumaya bırakın. Taze soğan ve biberleri temizleyip doğrayın.
Maydanozu ince ince kıyıp soğan ve biberlerle birlikte derin bir kaba
alın. Tuz ve karabiber serperek karıştırın. Haşlanmış makarna,
mayonez ve yoğurdu ilave edip karıştırın. Kıyılmış maydanoz
yaprakları ile süsleyip soğuk olarak servis yapın. Dilerseniz kıvırcık
salata ya da marul yaprakları ile süsleyebilirsiniz.
(Edilgen çatıyla anlatım)
Makarna tuzlu kaynar suda 10-12 dakika haşlanır. Süzülüp
soğumaya bırakılır. Taze soğan ve biberler temizlenip doğranır.
Maydanoz ince ince kıyılıp soğan ve biberlerle birlikte derin bir kaba
alınır. Tuz ve karabiber serpilerek karıştırılır. Haşlanmış makarna,
mayonez ve yoğurd ilave edilip karıştırılır. Kıyılmış maydanoz
122
HURMALI KURABİYE
Malzemeler,
1 yumurta, 1 çay bardağı yoğurt, 1 çay b. krema, 1 su bardağı 2
parmak eksik toz şeker, 4 çorba kaşığı tereyağı, 2 çorba kaşığı
pekmez, 1 parmak vanilya, 1 parmak kabartma tozu, 1 kase hurma, 1
çay bardağı ceviz, 2 su bardağı un, alabildiği kadar nişasta
Yapılışı da şöyledir:
Karıştırma kabına yumurtalar alınır. Üzerine tozşeker ilave
edilip karıştırılır. Daha sonra yoğurt, krema, pekmez ilave edilir ve
karıştırılır. İçerisine vanilya kabartma tozu iri kırılmış ceviz ve
eritilmiş tereyağı ilave edilir. Sonrasında suda bekletilip yumuşatılmış
hurma da didiklenerek ilave edilir. En son un ve nişasta eklenerek
karıştırılır. Hazırlanan kurabiye hamuru un yardımıyla yuvarlanarak
ısıtılmamış soğuk fırına verilir. Üzeri çatlayıncaya kadar pişirilir.
Sonra servise sunulur.
123
SEVGİLİ PEYGAMBERİM
Sizin gibi güzel bir insana mektup yazmak çok güzel bir duygu.
Siz gerçekten çok iyi kalpli ve tertemiz yürekli bir insansınız. Bu
yüzden de insanlık âleminin en seçkinisiniz.
Gül kokulu resulüm canım peygamberim,
Rüyalarım da hep sizi görmek istiyorum. Sizin o güzel ve
mübarek yüzünüzü görmek, gül kokunuzu duymak istiyorum. Sizi
canımı feda edecek kadar çok seviyorum. Resulüm, aklıma ne zaman
siz gelseniz, içime bir sevinç doluyor. Sizi çok; ama çok seviyorum.
Sizin gibi güvenilir, dürüst, iyi kalpli bir peygamberimiz olduğu için
çok şanslı olduğumuzu düşünüyorum.
Nur yüzlü peygamberim,
O nur yüzünüzü görebilmek için neler vermezdim ki. Bir
görebilsem bin görmüş gibi olurdum. Sizi çok seviyorum.
Satırlarımın sonlarına gelmek üzereyim. Size mektup yazmaya
devam edeceğim. Nur için de yatın. Seni çok seven ümmetinden bir
kız. Allah’ın rahmeti ve bereketi üstünüze olsun…
Melek BARKOÇİ 8-B Ümraniye Pınarbaşı İÖO
TOPRAĞIN KISKANÇLIĞI
Gül: “Papatya, senin yaprakların ne kadar güzel, bembeyaz. Bir
de ortanda sarı nokta demeti, adeta özenle dizilmiş.”
Papatya: “Sen de çok güzelsin. Üstelik her renge sahipsin. Bana
söylediğin güzel sözlerin beni çok mutlu etti.”
Toprak: “Gül, papatya ya da çiçek tayfasından daha ne varsa
hiçbiri benim kadar güzel değildir. İnsanlar benden yaratılmıştır.
Üstelik sizi güzel yapan da benim... Ben olmasaydım siz nasıl böyle
güzel olabilirdiniz ki? Ben olmasaydım insanlar ne yer, ne içerdi? Ben
olmasaydım, belki hayat olmayacaktı...”
Gül: “Toprak! Biz şurada güzel güzel konuşurken senin bizi
kıskanmana ne gerek var? Eğer sen bizi hep böyle kıskanacaksan, biz
de seninle konuşmayız.”
Toprak: “Siz bana mecbursunuz. Eğer benimle ilişkinizi
kesecek, benimle konuşmayacak olursanız siz de yaşayamazsınız,
solup gidersiniz.”
Papatya: “Mademki bizi kıskanıyorsun, mademki bizimle
arkadaşlığın samimi değil, bizi soldur daha iyi. Ancak şunu unutma ki
eğer bizi soldurursan sen de hiç gülemez, sevinemezsin.”
Gül: “Hey! Durun bakalım. Nedir bu tartışmayı uzatmanın
sebebi? Siz birbirinize muhtaçsınız, biz birbirimize muhtacız
arkadaşlar. Ne çıplak toprak hoş görünür, ne de topraksız çiçek
yaşayabilir. İyisi mi siz şimdi hemen barışın ve insanları sevindirmek
için yarışın.”
Elif ÖZTÜRK 7-C Ümraniye Pınarbaşı İÖO
ELBİSELER MUHABBETTE
Bir zamanlar dağınık bir çocuk varmış. Bu çocuk pantolonunu
bir tarafa, gömleğini başka bir tarafa atarak soyunurmuş. Oyuncak
126
FATİME URAL
Benim örnek almak istediğim kişi Fatime Ural. O çok iyi bir
öğretmen. Yardım sever, içinde zerre kadar kötülük yok, kendisine
iyilikle yaklaşana kendisi de iyilik yapar, her gün yüzü güler, hayatı
hep mutlulukla selamlar. Cana yakın, hayattan çok iyi ders almış,
sevgiyle herkesi iyiliğe çeker. Daha sayamadığım bir sürü özelliğiyle
o, benim örnek almak istediğim kişidir.
Rumeysa Kübra AKTAN 7-A Ümraniye Pınarbaşı İÖO
EMİNE ÖĞRETMENİM
Benim örnek almak istediğim Emine öğretmenimdi. Beni 3. ve 4.
sınıflarda okutmuştu. Hâlâ unutamam onu; çünkü öğrencilerini
131
SAVAŞ YILMAZ
Sevgili ağabeyim Savaş Yılmaz, her zaman ve her yerde
küçüklerini ezdirmeyen yönünü örnek aldım. Ben de ona özenerek
küçüklerimi ezdirmeyeceğim; çünkü onlar, yani şimdiki bizler,
Türkiye’nin geleceğiyiz.
Hayatta birçok kişi çocukları savunmaz; hatta onlara iftira atar.
İşte bunu ağabeyim yapmaz. Çocuklarla tatlı dillekonuşup oynuyor.
Eğer biz bir suç işlersek ve bunu yalnız o görürse konuşarak uyarır.
Eğer yanında biri varsa bir daha yapmaz diyerek çocuklarını savunur
ve biz çocukları hep güldürür ve sevindirir. Seni çok seviyorum Savaş
Yılmaz…
Ferdi ALTUNDAĞ 8-D Ümraniye Pınarbaşı İÖO
132
HOCAYI TANIYALIM
Hocam, neden bu işe giriştiniz?
İnsanları güldürmek için…
Eşeğe niçin ters binmiştiniz?
Aslında ters binmeyecektim; ama bir terslik oldu, bindim işte.
Peki, oturduğunuz dalı kesmenizin anlamı neydi?
Bu işin anlamı, insanların aptallık edip bağlı bulundukları,
yardım aldıkları, beslendikleri yerlere vefasızlık etmesin, oraları
koruyup kollasınlar demekti.
Gölü niçin mayaladınız peki? Bilmiyor muydunuz yoğurt
tutmayacağını?
İnsanlara bir iş yaparken kendilerine güvenmelerini anlatmaya
çalıştım. Tabii, anlayana…
Parayı veren düdüğü çalar ne demek, hocam?
Kimse bedavaya alışmasın.
Hocam, sorularımızı cevapladığınız için teşekkür ederim.
Estağfirullah.
Uğur CAN 7-B 883 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
KELOĞLAN FİLMLERDE
Bazı masallarda saçlarınız varmış. Doğru mu?
Ha, eski masallarımda öyleydi. Zamanla dünya dertleri beni bu
hâle getirdi.
“Keloğlan Aramızda” filminde “Al takke ver külah…” dediniz.
Ne demek bu?
Onun anlamı “Ben sana kötüsünü vereyim, sen bana iyisini
ver.” demektir. Bir de uzun süren mücadeleden sonra kazanılmış
zaferi ifade etmek için de kullanılır.
Eşeğinizin ismini siz mi koydunuz?
Yok, o bana babamdan kaldığı için muhtemelen babam
koymuştur.
Peki, neden “Karakaçan”?
Ateş basınca kara kaçtığı için. Karın içine yatıp sakinleşiyor.
Bir de akılda kolay kalsın diye.
Filmdeki gibi aklınıza koyduğunuz şeyleri her zaman yapar
mısınız?
135
RÜYAMDAKİ HIRSIZ
Benim çok etkilendiğim bir rüyam var. Bu rüyayı bir yıl önce
gördüm.
Akşam olmuştu. Çok uykum vardı. Uyudum. Bizim eve sessizce
hırsız giriyordu. Biz annemle içeride oturuyorduk. Hırsız her şeyi
çalıyordu. Çok korktuk. Hırsız bize doğru yürüdü. Bize ateş etti.
Annemle ben öldük. Öbür dünyaya gittik. O anda yatağımdan telaşla
kalktım!
Bu rüyada çok korkmuştum ve rüyamın gerçekleşmesini
istemem!
Rıfat Salih DAŞ 7-A Ümraniye Pınarbaşı İÖO
DENİZDE TEHLİKE
Bir gün Gündüz ailesi denize gitmeye karar verdi. Gündüz
ailesinin en komiği, en iyi yüreklisi, en güzel kalplisi onların
amcasıydı.
137
ŞU ÜNLÜLER…
Fatoş ve Hayriye iki komşudur. İş aralarında muhakkak kapı
önünde ünlülerden bahsederler. Nedense magazin programlarını
kaçırmazlar ve aralarında ünlülerin dedikodusunu yaparlar:
“Fatoş, kız! Bizim Tarkan’ın eski baldızı Tuğba Özay’ın doğum
günüde sahneye atlayıvermiş.”
“Ay! Duydum, duydum, Hayriye.”
“Peki sen Seda’ya olanı biliyor musun?”
“Hangi Seda’ya kız?”
“Kız Seda Sayan ayol!”
“Aaa! N’olmuş?”
“Doktor estetik yaparken hata yapmış. Göz altı hepten çökmüş.”
“Yaa! Şimdi çok üzüldüm ayol. Geçmiş olsun diyelim.
N’apalım?”
“Bir de sevgilisi yüzünden dinini değiştiren şu kız var ya…”
“Haa, biliyorum. Tuğçe Kazaz.”
“Kız şimdi de o çocuktan ayrılmış. Bir Türk’ü kafeslemiş.
Tekrar Müslüman olacakmış.”
“Bu kız da ortalığı iyice karıştırdı ya…”
“Bir de ne duydum, biliyor musun?”
“Ne duydun?”
“Düm Tek Tek’e çalıntı diyorlar…”
“Yok be kızım, bizimkiler yapmaz öyle bir şey.”
“Ay kııız! Ocakta yemek vardı, yandı yandıııı…”
139
DOSTLUĞUN DEĞERİ
Hükümdar Debşelim, filozof Beydeba'ya sormuş:
“Birbirine en içten bağlı dostların karşılıklı sevgilerini nasıl
paylaştıklarını, bundan nasıl yararlandıklarını anlamak istiyorum.”
Filozof cevap vermiş:
“Akıllı kimse, dostluğu her şeyden üstün tutar. Bir sıkışık
durumda dostluk bölüşür. Güvercin ile fare bunun örneğidir.”
Hükümdar sormuş:
“Bu nasıl oldu?”
Beydeba anlatmış:
Dahar kenti yakınında avı bol bir yer varmış. Avcılar buraya
sık sık uğrarlarmış. Buradaki iri ve dalları birbirine girmiş ağaçlar
arasında özgür kuşlar yaşarmış. Bir gün tek gözlü, çirkin yüzlü, saçı
sakalı karışmış elinde silahı sırtında ağı ile bir avcı gelmiş.
Avlanmaya karar vermiş. Ama hiç av görememiş. Biraz zaman
geçtikten sonra havada bir grup kuş görmüş. Kuşlar bir ağacın
dallarına konmuş. Avcı kuşları vurmaya karar vermiş. Kuşlar avcıyı
fark edememiş. Avcı köpeğine ‘hazır ol’ demiş. Korkunç gülüşüyle
birkaç defa ateş etmiş; ama hiç kuş vuramamış. Kuşlar bu ses üzerine
kaçmış. Bu kuşlar için iyi olmuş.
Bu sefer avcı başka bir yol denemeye karar vermiş. Planı
kurmaya başlamış. Yere birazcık yem atmış. Ağacın üstüne çıkmış.
142
DOSTLUĞUN DEĞERİ
Hükümdar Debşelim, filozof Beydeba'ya sordu:
“Birbirine en içten bağlı dostların karşılıklı sevgilerini nasıl
paylaştıklarını, bundan nasıl yararlandıklarını anlamak istiyorum.”
Filozof cevap verdi:
“Akıllı kimse, dostluğu her şeyden üstün tutar. Bir sıkışık
durumda dostluk bölüşür. Güvercin ile fare bunun örneğidir.”
Hükümdar sordu:
“Bu nasıl oldu?”
Beydeba anlattı:
Dahar kenti yakınında avı bol bir yer vardı. Avcılar buraya sık
sık uğrarlardı. Buradaki iri ve dalları birbirine girmiş ağaçlar
arasında özgür kuşlar yaşardı.
Onlar özgürce dolaşırlar, ormanın derinliklerine inerlerdi.
Toplu haldeydiler ve birbirlerinden hiç ayılmazlardı.
Bir gün yem yüzünden kavga eden iki güvercinden biri guptan
ayrılmaya karar verdi. Üzgün ve dalgın dalgın dolaşıyordu. Gruptaki
güvercinler kavga eden güvercine kızdı.
Güvercin:
“Siz bir yem için mi kavga ediyorsunuz? Gruptan ayrılan
güvercin en küçüğümüzdür, kardeşimizdir. Onu korumalıyız. Ya
başına bir şey gelse… Burada güvercinler çok olduğu için avcılar da
çok. Tek başına nasıl mücadele edebilir?”
143
31. Nazirecilik
Nazire, Bir şairin şiirine başka bir şairce aynı ölçü, kafiye ve
redifte yazılan benzerine denir. Divan şairlerince bir şairin şiirini
tanzir etmek, ona karşı bir saygı duyulduğunu ve onun şiirinin ve
üslûbunun beğenildiğini anlatmak içindir23. Yazma çalışmalarında da
beğenilen bir şairin şiiri örnek tutulup ona nazire yapılabilir.
Bu çalışma genellikle ölçülü şiirlerde kullanılabilecek bir
tekniktir. Öğrencilere kafiyeli ve ölçülü bir şiir verilir ya da tahtaya
yazılır. Öğrenciler gördükleri bu şiirin ölçüsünü ve kafiyesini
değiştirmeden şiiri farklı bir biçimde yeniden oluşturur. Sonra kim ne
kadar yaklaşmış diye sınıfta beraberce bir değerlendirme yapılabilir.
Örnek çalışmalar:
İSTANBUL'U DİNLİYORUM
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Önce hafiften bir rüzgâr esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
23
DİLÇİN, Cem: Örneklerle Türk Şiir Bilgisi: 269. s.
145
5N1K
Öğrencilerden kendileri soru oluşturamayanlara örnek olarak
aşağıdaki sorular verilebilir, onlardan devamında hikayeyi yazmaları
istenebilir:
Kim: Aydın Efesi Kadir ve yavuklusu
Ne zaman: Kurtuluş Savaşı’nda
Nerede: Aydın Dağları’nda
Niçin: Yunan askerlerinden yavuklusunu kurtarmak için
Nasıl: Dağlarda gizlenerek ve silahla vurkaç yaparak
Ne kadar: Üç ay
Bu sorulara ve kendilerince verecekleri cevaplara uygun olarak
oluşturulan hikâye değerlendirilir ve sınıfa okunur.
Örnek çalışmalar:
5N1K
Ne:Su vermek.
Niçin:Yorucu olduğu için.
Nasıl:İsteksizce.
Nerede:Evde.
Ne zaman: Akşam vakti.
Kim:Ben Buket.
149
BEN BUKET
Ben Buket Şişman. Sofranın kaldırılıp kurulması yok mu, beni
canımdan bezdiriyor. Ablam çalıştığı için akşamları yorgun oluyor.
Sofranın bütün yükü omuzlarıma biniyor. Sofrayı kurup kaldırmazsam
annem kaşlarını çatıveriyor. Ben de tırsıyorum tabii. Sadece sofra
yetmiyormuş gibi bir de ev halkının suyunu getirmek var ya... “Buket,
canım bir bardak su getirsene...” lafı tâ mideme oturuyor. En küçük
benim diye annem, babam, ablam, ağabeyim suyu hep benden istiyor.
Evin İSKİ’si benim sanki. Tabii su verdiğimde herkesin “su gibi aziz
ol” demesinden hoşlanıyorum ama...
Buket ŞİŞMAN 7-C Ümraniye Pınarbaşı İÖO
5N1K
Ne: Sınava çalışmak.
Niçin: Yüksek not almak için.
Nasıl: Sessizce.
Nerede: Sınıfta.
Ne zaman: 3. ders.
Kim: Ben.
Şikâyetim
Üçüncü dersteyken sınıfta yüksek not almak için sessizce ders
çalışıyordum. Benim yanımda oturan arkadaşım sessizce ders
çalışmama engel oldu. Ben çalışmayayım diye durmadan ses çıkarıp
durdu. Beni de rahatsız etti. Ona uyarıda bulundum. Beni rahatsız
etmemesi gerektiğini söyledim. Ama beni dinlemedi rahatsız etmeye
devam etti.
Şeyma SÖĞÜT 8-B 687 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
5N1K
Nasıl: Test çözerek, dersleri düzenli dinleyerek.
Niçin: İleride meslek sahibi olabilmek ve başarı kazanabilmek
için.
150
SBS HAZIRLIĞI
Okulda boş zamanlarım oluyor bende bu boş zamanlarımı iyi ve
güzel kullanmak için test çözüyorum. Teneffüslerimi değerli
kullanabilmek içinde, test çözüyorum. Ama sınıftaki arkadaşlar buna
engel oluyor. Televizyonu açıyorlar. Ses yapıyorlar gürültü
yapıyorlar. Kavga ediyorlar. Benim de test çözmemi engelliyorlar.
Bende Bundan çok ama çok rahatsız oluyorum.
Melek BARKOÇİ 8-B 2311 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
5N1K
Ne: Leyleği.
Niçin: Hayvanın şekli (biçimini) beğenmemiş.
Neden: Kuşa benzetmek için yapıyor.
Nerede: Evde yapmış.
Nasıl: Bıçakla gagalarını ve ayaklarını keserek.
Kim: Nasrettin Hoca.
EN MUTLU GÜNLER
Ayşe’nin o gün ağzı kulaklarına varıyordu; çünkü o görüntüler
akıl almazdı. Adamın yaptığı şov resmen göz dikecek kadar harikaydı.
Ayşe onu gece gündüz demeden izlemek istiyordu. Adam topları bir
eliyle atıyor, diğer eliyle tutuyordu. Bu şov Ayşe’nin çok hoşuna gitti
ve hemen Selin arkadaşını çağırdı. Selin ve Ayşe hayranlıkla adamı
izlemeye koyuldular. Ayşe’nin değmeyin keyfine; yani o kadar
152
İKİ KARDEŞ
Ahmet ve Ayşe adında iki kardeş vardı. Onlar babasının ve
annesinin bir sözünü iki etmezlerdi. Ahmet hep çamura yatardı. Ayşe
ise çarığı ters giydirirdi. Ayşe Ahmet'i dar kafalı gibi görüyordu; ama
o öyle değildi. O da kardeşi için her yere damgasını vuran kişi olarak
anlatıyordu. Tabi o da biraz öyleydi.
İkisi de aynı sınıftaydı ve sürekli birbirlerini yiyorlardı. Ayşe’nin
arkadaşları ödev için yardım istedi. Tabi orada kendi çalar kendi
oynar haldeydi. O iyi kızdı tabi biraz. Ama arkadaşları ona leke
sürüyordu. Ahmet’le Ayşe kavga etse de Ahmet Ayşe'nin arkadaşlarına
bir söz söyledi.
“Suratınız mahkeme duvarına benziyor.” dedi. Evlerine gidip
babasına her şeyi salkım saçak anlattı Ahmet. Tabi babasından
bahsetmedi. Eşine “Oğlan dayıya, kız halaya çeker ya…” dedi.
Bizimkiler de öyle. Ayşe, bir daha Ahmet'le kavga etmemeye söz verdi.
Mutlu mesut yaşadılar.
Uğur DURAK 8-B 2525 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
153
ŞEFTALİ
SORULAR
1. Şeftali hangi mevsimde yetişir?
2. Hangi renklerde olabilir?
3. En çok hangi şehirde yetişir?
4. Faydaları nelerdir?
5. Kayısı ile birleşiminde oluşan meyve nedir?
6. En çok hangi ülkede yetişir?
7. Nasıl yetiştirilir?
8. Çekirdeği ne işe yarar?
9. Vitamini neresindedir?
10. Şeftaliden hangi ürünler elde edilir?
CEVAPLAR
Şeftali, yaz mevsiminin bir meyvesidir. Kırmızı ve turuncu
renklerinde olabilir. En çok olarak Marmara Bölgesinde Bursa’da
yetişir. Göze iyi gelir ve kanın pıhtılaşmasını sağlar. A, D, K
154
ŞEFTALİ
SORULAR
1. En sevdiğiniz meyve hangisidir?
2. Neden bu meyveyi seviyorsunuz?
3. Bu meyvenin renkleri nasıldır?
4. Bu meyve çekirdekli midir?
5. Çekirdekliyse çekirdeği hangi renktir?
6. Bu meyve hangi ilimizde yetişir?
7. Bu meyvenin ana vatanı neresidir?
8. Şeftali hangi mevsimlerde olgunlaşır?
9. Bu meyvenin kullanım alanları nerelerdir?
10. Şekli nasıldır?
CEVAPLAR
En sevdiğim meyve şeftalidir;.ünkü tadı çok hoştur. Şeftalinin
renkleri kırmızı ve turuncu arası renklerdir. Bu meyve çekirdeklidir.
Çekirdeği kahve renklidir. Bu meyve bursa ilimizde yetişir. Anavatanı
Çin’dir. Yaz mevsiminde olgunlaşır. Genellikle meyve suyu yapımında
kullanılır. Şekli yuvarlaktır.
Gökhan GÜVENDİ 7-A 962 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
ÇİLEK
SORULAR
1) Çilek hangi renklerden oluşur?
2) Çilekler ağaçta mı yoksa toprakta mı yetişir?
3) Ülkemizde çilek bolca yetişir mi?
155
CEVAPLAR
Çileğin üstünde yeşil yaprakları vardır ve üzeri kırmızıya
bürünmüştür. Çilekler ağaçta yetişmez toprakta yetişir; fakat bir çilek
türü ağaçta yetişir. Ülkemizde bolca çilek bulunur ve mevsimi
geldiğinde kolayca alabiliriz. Satın almak için pazarlara veya
marketlere gidebiliriz. Ülkemizde maalesef hormon sorunu var. Tabii
ki saf ve doğal hormonsuz çileğin tadı daha güzeldir. Hormonlu çilek
daha büyüktür ve hormonsuz çileğe göre daha sağlıksızdır. Yaz
mevsiminde daha çok bulunur. Her meyvede olduğu gibi çilekte de bir
şifa vardır. Yaz mevsiminde alındığında çilek daha ucuz olur. Mideye
ve bağırsaklara iyi gelir ve tadı çok güzeldir...
Ayşenur ARAS 7-A 480 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
156
OKUL YOLUM
Ben evde önce okul için hazırlanıyorum tabi. Evden çıktıktan
sonra pembe bir ev, sarı araba ve aynı şekilde mavi araba gördüm.
Biraz daha yürüdüğümde ise mavi bulut, beyaz ev, gri yerler… Sonra
gri arabaya bindim. Okula gelirken yeşil demir, kırmızı tuğlalar beni
selamladı. Öğretmenlerimin, mor, siyah kıyafetlerini beğendim.
Beyaz, yeşil arabalar hızla geçiyordu. Sonra okul kapısına geldim.
Bekçi kapıyı açtı, içeri girdim.
Özlem EKİNCİOĞLU 7-A Ümraniye Pınarbaşı İÖO
157
AKILLI DANIŞIR
Sezai, inat bir sarışındı. Dediğim dedik çaldığım düdük yaşar,
kimseye kulak kabartmaz, bildiğini okurdu. Birine soru sormak,
birinden birşey öğrenmek asla ona göre değildi.
Bir gün babası onu bir adrese gönderdi. Babasının verdiği
adrese gidecek, oradan bir emanet alıp eve dönecekti. Babasından
çekindiği için sözünü dinlerdi.
Bir kâğıda yazılmış adres bilgilerini alıp cebine koydu. Yola
çıktı. Adresin geçtiği mahalleye geldi. Adresteki yeri aramaya başladı;
ancak nafile... Bir türlü bulamıyordu.
Birine sormak ona göre değildi ya... Onun için birine danışmak
züldü. Eziklikti adetâ.
Bir sokağa girdi. Sokağın başında sokak adı yazmadığı için
dolandı durdu. Dolandı, dolandı, dolandı. Olacak gibi değildi. Bu
adres böyle sorulmadan bulunmayacaktı.
24
TOPALOĞLU, A.: Dil Bilgisi Terimleri Sözlüğü: 32. s.
158
YAZARDAN
159
KEŞKE…
Geçen pazar Fatih, ben, Mehmet, Ramazan, Tayfun birlikte
denize girmek için Küçüksu’ya doğru yürümeye başladık. Yolda
köpek bizi kovaladı. Kovaladı ama yakalayamayınca peşimizi bıraktı
ve kaçıp gitti. Biz Küçüksu’ya gelmiştik. Çok heyecanlıydık. Üstümü
çıkarıp yüzdük ve eve gelince annemden azar işittik. Keşke hiç
gitmeseydim.
Mustafa ÇITAK 7-A 2062 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
KEŞKE…
Keşke hayata hiç gelmeseydim. Hayatta bazen gülebiliyoruz,
mutlu olabiliyoruz; ama hayattaki üzüntülerimiz daha çok. Keşke
hayata gelmeseydim de en sevdiklerimin hayattan gidişlerini
görmeseydim mesela veya hiç ağlamasaydım hayata gelmeyip de. . .
Berna TETİK 7-A 966 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
ÇOK RÜKÜŞÜM
Ben giyinmesini hiç bilmem, yani çok rüküş giyinirim.
Çevremdeki insanlar da söyler ne kadar kötü giyindiğimi. Mesela
kışın o kadar ince giyinirim ki durmadan hasta olurum. Yazın da hep
kazaklarımı giyerim. Artık bunu huy edinmişim. Bu yüzden kendimi
çok eleştiriyorum. Bu huyumdan vazgeçemiyorum.
Merve DOĞANYİĞİT 8-C Ümraniye Pınarbaşı İÖO
161
KÖPRÜ
Sen, İstanbul’un rengine renk katan esrarengiz bir köprüsün.
Manzaranla görenleri hayran bırakıyorsun. Yurt dışına çıkmak için
milyonlarca insan arabasıyla senin üstünden geçiyor, altından da
gemiler ve beraberinde insanlar geçiyor. Seni bir gören gözünü
senden alamıyor, sana bakakalıyor. Senin yurtta ve dünyada eşin
benzerin yoktur. Yabancılar da senin eşsiz güzelliğine hayran. Sırf
seni görmek için binlerce kilometre yol katediyorlar. Ülkelerine
gidince de seni anlatmaktan başka şey anlatmaya imkân kalmıyor.
Fatih ASİL 8-D 621 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
İSTANBUL’DA BOĞAZİÇİ
Ben Boğaziçi köprüsünden ilk defa dokuz yaşında bu okula
geldiğim zaman geçmiştim. Boğazın manzarasını, evlerini ve geçen
162
GELİNCİK VE GEYİK
En güzel ormanlardan birinde yalnızca geyiklere ait bir çiftlik
varmış. İçinde geyikler otluyormuş. Geyiklerden birisi yavruymuş,
annesi varmış. O yavru geyiğin adı da ‘Yalnızlık’mış. Bu adı ona
annesi vermiş. Çünkü o, çiftlikteki tek küçük geyikmiş. Gelincik
çiçeklerini de çok merak ediyormuş. Neyse ki çiftliğin yan taraflarında
bir yerde bir gelincik varmış. Geyik gelinciği görmüş ve en merak
ettiği soruları sormaya başlamış:
“Gelincik benimle arkadaş olur musun?”
“Tamam. Benim de zaten hiç arkadaşım yok.”
“İyi zaten benim de olmadığı için sormuştum.”
“Tamam, soracağın sorular var mı?”
“Olmaz mı? Hem de çok.”
“E, sor o zaman.”
“Senin de benim gibi annen ve baban var mı?”
“Hayır, yok, ben kendi başıma geldim annem de babam da
toprak.”
“Peki, senin adını niye Gelincik koymuşlar?”
“Bak şimdi, bir zamanlar bizim soyumuzdan bir çiçek evlenmeyi
çok istiyormuş. Tam evlenecekken ölmüş. Yani tam gelin olmak
üzereyken ölmüş. O zamandan beri bize hep Gelincik demişler.”
Bu duruma gelincik çok üzüldü; ama bir yandan da hava
kararmaya başladı.
Ümran FİDAN 7-B 1574 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
164
İKİ İNEK
Karşıdan iki inek konuşa konuşa gelmişler ve bir yerde
oturmaya karar vermişler. Oturdukları yerde güzel bir ağaç varmış.
Ağaç onları dinlemiş. İki inek konuşmağa başlamış:
Beriki inek:
“Yiyecek otumuz da kalmadı. Ne yiyeceğiz şimdi.”
Öteki inek:
“Aaaa, aklıma bir şey geldi. Gel şu yaslandığımız ağaçtaki
yaprakları yiyelim.” demiş.
Ağaç da bunları dinliyor ya, hemen konuşmalarına katılmış:
“Siz nasıl benim yapraklarımı yemeyi planlarsınız. Nasıl bunları
aklınıza getirirsiniz? Ben olmasam canlılar nasıl temiz hava alır?
Gidin başka yerde karnınızı doyurun.”
Beriki inek:
“Başka yerde bir şey kalmadı. Hem insanlardan bize ne? Ne
yapalım yani. Allah Allah.”
Öteki inek:
“Arkadaşım doğru söylüyor. Biz sadece kendimizi düşünürüz.
Kendi karnımızı doyururuz.”
Ağaç:
“Siz sadece kendinizi düşünüyorsunuz; ama insanlara süt
veriyorsunuz o nasıl oluyor?”
Beriki inek:
“Nereden biliyorsun bizim sütümüzü insanlara verdiğimizi.”
Ağaç:
“Nasıl yani?”
Öteki inek:
“Bizi sahibimiz sağıyor. Tam kovayı sütle dolduracakken
ayağımızı bir vuruyoruz bütün sütler dökülüyor. Zaten o sütü de zor
çıkarıyor.”
Ağaç:
“Niye öyle yapıyorsunuz?”
Beriki inek:
165
Oğlak:
“Aslan ağabey, sana bir şey danışacağım.”
Aslan:
“Söyle bakalım.”
Oğlak:
“Dünyada hayvanlar bitkilerden daha önemli değil mi? Bitkiler
bir işe yaramaz; ama hayvanlar insanların her işine yarar.”
Aslan:
“Yanlış düşünüyorsun. Ben de bir hayvanım; ama bitkilerin
hakkını teslim etmeliyiz. Meselâ çiçekler, onlar çok güzel kokarlar.
Söyle bakalım, kiminle tartışmaya girdin sen?”
Oğlak:
“Leylak ile.”
Aslan:
“Aslında bitkiler ile hayvanlar birlikte çalışır diyebiliriz.”
Oğlak:
“Nasıl yani?”
Aslan:
“Meselâ arı. Balı tek başına mı yapar?”
Oğlağın iyice kafası karışmış. Ve cevap vermiş:
“Hayır.”
Aslan:
“Tabii ki de hayır. Bunun için çiçek gerekir. İnsanların yediği
bal için çiçekler ve bir hayvan olan arı birlikte çalışır.”
Oğlak gerçeğin ne olduğunu anlamış ve aslana çok teşekkür
etmiş ve hemen gidip leylaktan özür dilemiş. O günden sonra
hayvanlar ile bitkiler çok iyi dost olmuşlar…
Zeynep AYDIN 7-A 2886 Ümraniye Pınarbaşı İÖO
167
KAYNAKLAR
BAYRAM, Yavuz: Kuramdan Uygulamaya Yazma Yöntemleri
(Sözlü ve Yazılı Anlatım Etkinlikleri): 219 s. İstanbul 2009, Kriter
Yayınları.
BİLKAN, Nesrin: Türkçe Öğretiminde Görsel-İşitsel-Kinestetik
Uygulamalar: 2. Baskı, Ankara 2001, 170 s. Ceceli Yayınları.
DİLÇİN, Cem: Örneklerle Türk Şiir Bilgisi: Ankara 1995,
XIV+529 s. TDK Yayınları: 517.
DÖNMEZ, Necate; ABİDOĞLU, Ülkü; DİNÇER, Çağlayan;
ERDEMİR, Nilay; GÜMÜŞÇÜ, Şebnem: Dil Gelişimi Etkinlikleri: 3.
Baskı, İstanbul 2000, XIII+146 s. YA-PA.
ERGİN, Muharrem: Türk Dil Bilgisi: 19. Baskı, İstanbul 1992,
XXVI+407 s. Bayrak B.Y.D.
GÜVEN, Nergis; BAL, Servet: Dil Gelişimi ve Eğitim: İstanbul
2000, 231 s. Epsilon.
KARAAĞAÇ, Günay: Türkçenin Söz Dizimi: 2. Basım, İstanbul
2009, Kesit.
KARAALİOĞLU, S.K.:Ortaokullar İçin Yazmak ve Konuşmak
Sanatı: 5. Baskı, İstanbul 1987, 352 s. İnkılâp Kitabevi.
KOCAKAPLAN, İsa: Açıklamalı Edebî Sanatlar: İstanbul 1992,
188 s. MEB Yayınları: 2394.
KORKMAZ, Zeynep: Türkiye Türkçesi Grameri Şekil Bilgisi: 3.
Baskı, Ankara 2009, CXVI+1224 s. TDK Yayınları: 827.
RAMET, Adele: Creative Writing: 7. Baskı, Oxford 2007. How
to Books.
TAHİR-ÜL MEVLEVİ: Edebiyat Lügatı: İstanbul 1973.
Enderun Yayınevi.
TOPALOĞLU, AHMET: Dil Bilgisi Terimleri Sözlüğü: İstanbul
1989. Ötüken Neşriyat.
UĞUZ, Ali: Bir Köftenin Yolculuğu, Sızıntı: Ekim 2008, 357. S.
http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/bir-koftenin-yolculugu.html
ÜSTÜNDAĞ, Tülay: Yaratıcılığa Yolculuk: 2. Baskı, Ankara
2003, XIV+152 s. Pegem A yayıncılık.
ÜZGÖR, Tahir: Edebiyat Bilgileri: İstanbul 1983, XVI+399 s.
Veli Yayınları.
168