Professional Documents
Culture Documents
Özgün Adı
LES GRANDS ET PETITS POURQUOI?
Çeviren
Ali Berktay
Resimleyen
Roger Violet Maquette: BLEU T
Editör
Nevin Avan Özdemir
ISBN 978-605-332-401-0
BASKI
AYHAN MATBAASI
MAHMUTBEY MAH. DEVEKALDIRIMI CAD. GELİNCİK SOK. NO: 6 KAT: 3
BAGCILAR İSTANBUL
(0212) 445 32 38
Sertifika No: 22749
NiçiN MERAk
EdERiz?
Çeviren
Ali Berktay
TÜRKiYE $BANKASI
Kültür Yayınları
Özel yeteneklerim yok.
Sadece tutku derecesinde merak sahibiyim.
Albert Einstein,
Cari Seeling'e mektup
İçerik
. . .
.. 1er ıçın mı yap ıl mıştır.;ı ..................................... .2
··1er cuce
N anote kn o1OJı
İnsan atını klonlayabilir mi? .... ... ...... . .. ..... ... . .. ... ......... ..... .. .... . .. . . 4
.. . . . .... . . ... . .. . . . . .. . .. ...... ...
Ne fare ne kuş, nedir bu yarasa? ... ........ . .. . . .. .. .... .. .. .... . . . .... .. . . ... . 8
.. . . . . . . ... . .. . . . . ... .... . ... . .
Aşırı nüfusun yarattığı tehlikeler nelerdir? . . . .... .. . ... . . ... . 1 6 . ... .. ... ... ... .. . . . ...
Farklı kıtalardaki insan nüfusu .... .. .. . ...... . . .. .. . . . ... .. . .. 1 7 ...... .... . . . ... . . .... .. . ...... .. ..... ...... ..
Niçin denizatı hiçbir zaman dörtnala koşmaz? .. ... . ... . . . 1 8 .. ... ..... .. ... .
Hiç ilkel çorba içtin mi? . ........ .. ..... .. . .... .. . . .. ... . . . . . ... .. .. . . .. . 1 9
.. . . .. . . .. . . .. .. . .... . . . .. .. . . ... ... ....... .....
Herkes havai fişek atabilir mi? ... ..... ..... ... .. .. .. .. ...... .. .... ........ ... .... .... .. .22
. . . . .. . . . . . . . .. . . ...
Niçin alerjik oluruz? ...... . . ... ... .... ....................... . ............ . ........................ .. . .23
.. . . . ...... . .. . ... .... .. .. .
-vıı-
Dev kalamarın ağırlığı ne kadardır? ............................................................. 25 .
" · b ır
N ıçın " saatın ıgne1 en. saat yonun
.. .. de doner .. ;ı................................. 26
· •v
.. .. parçadan d ah a mı buyu
B utun, . . ;ı
"" ""ktur ............................................................. 41 .
- vııı -
Güneş bir gün sönecek mi? . . . .
..... ... .... ................. .......... ....................................... .. ... .53
Niçin piercing'e kuşkuyla ya klaşmalıyız? .
.............. ............. ........ .. ... ... . . . 54
Yelpazeler konuşur mu? . . . .
. . . .......... .............. ....... ........................ .. .................................. . . 55
Bazı tarihsel lakaplar ne manaya ge liyor? . . . . 57 .. ....................... ............... ..
. .
.
N oron ..
pazar1aması veya noromar �..................... ...... 59
ketıng ne d"ır .
Boudica diye kraliçe ismi olur mu? . . . 60 .............................. ................ ... . . . . . ........
.
ı ım adamı nası1 gu··1d uru
B ır b"l" ·· ··1··ur
�. ................................................................... 60 ..
. . . .
N ıçın kafieının adı k""otuye .. çıkm ıştır �............................................................ 67 ..
.
··�
Mızah ogrenı ·1·ır mı
-�.............................................................................................................. 68 ..
. . .. . �
N ıçın guru··1tu.. ınsanı sagır e d eb"l"
�................................................................. 72
ı ır .
. . . .
B eynın cınsıyetı var mı dır
�......................................................................... ................ 74 .
Niçin şarkı ile iletişim kurmak daha iyidir? .................... .. ... .......... . . . 74
Niçin dinozorlar yok oldu? . . . .. .
.......... ..... .................. . . ...... .... . . ...... . .. .. .. ................ . . 76
Ertelemecilik hepimizde olan bir kusur mudur? ............. . .. 77
... ....
- ıx -
Niçin Bouvard ve Pecuchet sorular soruyorlardı? .......... . . . . . ...... . 85
Deniz dibi uçurumlarında neler bulunur? .
....................... . . .. .. .... ...... . . . . 86
Bir otomobil akıllı olabilir mi? . . .
.. ..... . . . .... ......... .. . ..
............. . . . . . . ... ..... .. .. . . . . . .. . .
. .... .. 87
Grip salgınına karşı ne yapılabilir? ... . :........................... 88 ....... ...... .....................
. . .
N ıçın h"ıçbır " d"ıgerıne b enzemez;ı............................ 89
" kar tanesı bır w • .
,.
S chro""d"ınger ın ke d"ısı. o1u mu, d"ırı. mı·;ı....................................................... 96
.. ·· ·· .
- x -
Niçin yokai'ler manga'ları etkiler? . . . . ..
...... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . ... .... . . . . . . . ........... . 116
Alcofıbras Nasier kimdi? . . . . . ........ .. ........ .... .... ...... . . . . . ........... . . . . . . . . .. . . . . . ............. ........ . . . 118
Manastırda yaşam ...................... ............... ........ ......... . . ...... . . . . . . . . ............. ................ . . . . . ......... 120
Homeopati sonuç alıcı bir yöntem midir? ....... . . ....... . . .. . . .... . . . . . .... ... . 121
.
- xı -
Niçin merak
ederiz?
Merak ve bilgi arasında her zaman çok yakın bir ilişki var
olmuştur. Antik Çağ'dan bu yana libido sciendi'nin, yani bil
me arzusu kavramının insan zihninin oluşmasında belirle
yici olduğu kabul edilmiştir.
Merakını gidermeye çalışmak, en basitinden en karmaşı
ğına, en sıradanından en seçkinine kadar tüm alanlara özel
bir bakış yöneltmek anlamına gelir.
Nöronlar buna bayılır ve yeni ağlar kurar, yeni zihinsel
alanlar açarlar. Koleksiyoncuların, psikanalistlerin, okuyu
cuların, tarihçilerin, bilim adamlarının, gezginlerin, sanat
meraklılarının, bahçıvanların gözbebeği olan merakla; cupi
do sciendi'yi, yani görme açgözlülüğünü birbirine karıştırma
mak gerekir. Merak; sevgi dolu bir arayışın, ötekini bilme,
öğrenme isteğinin bir parçasıdır. Çocukların keşif istekleri
nin ayrılmaz parçası sayılan merak olmadan, ne kültür ne de
hayal gücüne dayalı yaratım gerçekleşir.
Merak, Charles Baudelaire'in deyimiyle, "gezip gören in
sanın göz rengine bürünme" arzusudur.
O zaman yaşam da bir merak laboratuvarına dönüşür.
- 1 -
:-:lçJ:-; .'-lERAK EDERJZ?
N anotceknolo] ilcer
cüccelcer için m_i
y c&]J_J)JlıID_JlŞtJlJr 1
nenni! (Hiç de değil!) Sonsuz ölçüde küçük nes
erin dünyasıyla yakından ilgilenen nanotekno
iler, nanometre ölçeğiyle çalışırlar. Bu ölçü birimi
boyu bir metreyi zor bulan bir cüceyi değil, bir metrenin de
milyarda birini temsil eder.
Günümüzde, maddeyi oluşturan öğeler, yani atomlar
üzerinde çeşitli işlemler yapmak mümkün hale gelmiştir.
Nano-bilim araştırmaları toplumun hemen her alanında
uygulanmaktadır (tekstil, tıp, enerji, tarım gıda, elek
tronik . . . ) . Otomobillerdeki karbon nano-tüple
ri, DVD okuyucularındaki nano-lazerler
veya biyolojik teşhis için kullanılan nano
çipler gibi nano-malzemeler çoktan kulla
nıma girmiş ve piyasaya sürülmüştür. Böylelikle
- 2 -
:\'lÇ!'.\: :V1ERAK EDERlZ?
- 3 -
'.'lÇIS .\lERAK EDERİZ?
*
Yağmurdan kaçarken doluya nıtulmak anlamında bir Fransız atasözü.
- 4 -
'.'\lÇlX .\lERAK tmERlZ?
- 5 -
'.\:lÇlN MEIRAK EDERiZ?
I
skenderiyeli Haron'un oto ları tekdüze, tehlikeli veya tok
matik oyuncaklarından bu sik işlerden kurtarmaktır. Zaten
yana, robotlar insan zihnini terimin kökeni de buna işaret
büyülemeye devam ediyor. Ro etmektedir ("Robot'', Çekçede
bot terimi ilk kez 1 942'de bilim angarya, serf çalışması anlamına
kurgu yazarı Isaac Asimov tara gelen robota sözcüğünden Karel
fından Run Around adlı öyküde Çapek tarafından türetilmiştir).
kullanıldı. Asimov, bu öyküde, 1970'li yılların başlarında, oto
"robot-bilimin üç yasası"nı ta mobil sanayiinde kaportaların
nımlıyordu. Bunlardan ilkine boyanmasında robotlar kulla
göre, bir robot bir insana zarar nılmaya başlandı; ayrıca montaj
vermemeli veya bir insanın zarar bantlarındaki birçok zahmetli iş
görmesine müsaade etmemeli de robotlar tarafından üstlenildi.
dir. İkinci yasaya göre, bir robot
bir insanın emirlerine -ilk yasa- Tembelliğe yardımcı
yı ihlal etmemeleri koşuluyla robotlar
itaat etmelidir. Üçüncü yasaya Üç ayrı robot kategorisi mev
göre, ilk iki yasayla çelişmediği cuttur: elektrikli süpürge veya
sürece, bir robot varlığını koru otomatik çim biçme makinesi
malıdır. Bu yasalar, Frankenstein gibi ev robotları; sanayi robot
sendromunu ve insanların, ya- ları -programlanabilen ma
rattıkları mahlukların kendileri kine-aygıtlar- ve köpek Aibo
ne düşman kesilmesinden duy (Artifıcial Intelligence/Yapay
dukları korkuyu yansıtmaktadır. Zeka RoBOt) gibi eğlence
Ama robotların asıl işlevi, insan- robotları. Günümüzde en re-
- 6 -
NlÇ1� :'>1ERAK EDER1Z?
G
enel geçer fikirlerin de farklı makarna spesyaliteleri
aksine, makarnayı icat bulunuyor. Tarifler ve biçimler
eden macaroni'nin arasında büyük farklar var: ince
anavatanı değildir. Ma ehe dolore! veya kalın, içi dolu veya boş,
(Ne acı!) yumurtalı veya yumurtasız . . .
Amerikan makarna üretici Anlaşılan, ne kadar makarna
leri 20. yüzyıl başında reklam meraklısı varsa (sayıları hiç de
sıkıntısına düşünce, bir efsane az değil!) o kadar da makarna
yarattılar: Çin imparatorunun çeşidi mevcut!
yanında on altı yıl kalan Vene Ama bir İtalyan açısından ke
dikli Marco Polo' nun pasta'yı sin olan bir şey var: Mamma'nın
oradan getirdiği söylentisini makarnası eşsizdir! Uzun süre
yaydılar. Aradan yüz yıl geç kötülenen makarnanın -ölçülü
mesine rağmen efsane varlığını bir şekilde tüketildiğinde- özel
hala koruyor! Aslında spaget likle sporcular açısından dengeli
tinin, düdük makarnanın veya beslenmenin yardımcılarından
tagliatelin ne zaman, nerede biri olduğu kanıtlanmıştır. İster
ve nasıl ortaya çıktıklarını bi İtalyan, ister Çinli, ister Türk
len yok: Birçok ülke ve bölge- olun, fark etmez . . .
- 7 -
Ne fare ne kuş,
nedir bu yarasa?
arasa uçar, ama kuş değildir ve ismine rağmen* fa
::-
Fransızcada yarasa manasına gelen chauve-souris'nin tam karşılığı
"kel fare"dir.
-8 -
:"lÇ:I:" 211ER/\K ımırn1Z?
Arılar dünyasında
kraliçe mi olmak
iyi, işçi mi?
B
al içinde yüzseler de, arıların hayatı çok
tatlı değildir: Kraliçe durmadan yumurtlar ve za
man zaman dans da eden işçiler ölesiye çalışır.
İ nsan toplumlarında olduğu gibi, arı kovanlarındaki
"personel"in de bir hiyerarşisi vardır. İ ş bölümüne tabi tu
tulan işçi arılar kısa ömürleri süresince görev değiştirmek
zorunda kalırlar. 5-6 haftalık ömürleri boyunca sırasıyla
temizlikçi, dadı, havalandırmacı, ev kadını, tezgahtar, bal
mumcu, bekçi, asker, iz sürücü olurlar. Kısacası daha fazla
bal üretebilmek için daha çok çalışırlar. Ama kendileri bun
dan hiçbir şey kazanmazlar. Kovandaki tek doğurgan böcek
olan kraliçe, bir işçi arı yumurtasına benzeyen döllenmiş bir
yumurtadan doğar. Ama bu yumurta özel bir odaya, kraliçe
hücresine bırakılmıştır. Larva seçkin bir besinle, meşhur arı
sütüyle beslenir ve bu sayede kraliçe olur. Kraliçe çok kü
çük yaşta akrobatik evlilik uçuşlarına çıkar. Uçuş sırasında,
sperm deposu milyonlarca spermatozoidle doluncaya kadar
döllenir. Onu dölleyen erkekleri feci bir son bekler: Hepsi
-10-
'.'i:lÇfi:-: ."lERAK EDERİZ?
F
are korkusu, tarihte iz aslında bu kadar da kötü bir ünü
bırakan veba salgınla hak etmezler: Ö rneğin atıkların
rıyla yakından ilişkili yok edilmesine yardımcı olurlar.
dir. Kötü bir ün kazanmış bu Yetiştirildiklerinde çoğunlukla
kemirgenler, gıda rezervlerine her türden deneyde kullanılan
saldırıp mahsulleri mahvet "laboratuvar fareleri" olurlar.
mekle olduğu kadar, insanlara Kolayca evcilleştirilebilen fare
ve hayvanlara bulaşabilen bazı ler artık ev hayvanları arasına
başka hastalıkları yaymakla da katılmışlardır. Zekaları, kolay
suçlanırlar - aslında fareler sa - ilişki kurmaları ve çeviklikle
dece taşıyıcıdır, asıl kınanması ri bazı hayvan meraklılarının
gerekenler onların üstündeki gönlünü çelmekte, bunda bel
pirelerdir. Birinci Dünya Savaşı ki Ratatouille'un meşhur faresi
sırasında siperler fare kaynıyor Remy' nin aşçılık hünerleri de
du ve bu durum da, onların halk rol oynamaktadır.
imgelemindeki zararlı hayvan Asya takviminin yılbaşı olan
statüsüne katkıda bulunmuştu. 7 Şubat 2008'de, kurnaz ve be
Topluluk halinde yaşayan cerikli bir hayvan olarak kabul
kemirgen memeliler olan fareler edilen Fare Yılı başladı. Çin
burçlarına göre, fare burcu ta -
sarmfu simgelerken, Fransa'da
"fare gibi adam!" deyimi cimri
ler için kullanılır.
İ ster zararlı ister faydalı
görülsün, ister beğenilsin ister
nefret edilsin, fare her zaman
gündemde kalmayı başarır . . .
- 12 -
Niçin uyurgezer olunur?
U
yurgezerlik hemen her zaman gecenin ilk yarısın
da, uykuya daldıktan yaklaşık iki saat sonra ken
dini gösterir. İyi huylu, ama çok çarpıcı bir rahat
sızlık söz konusudur. Uyurgezer, gözleri açık, yüzü ifadesiz
bir şekilde sanki gündüzmüş gibi davranır ve günlük hare
ketlerini yineler. Bu olaya gayet akıllıca bir isimlendirmeyle
"gezici otomatizm" adı verilmiştir ve beynin kısmi uyanışı
söz konusudur. Uyurgezer bu yaşadıklarından hiçbir şey ha
tırlamaz.
Uyurgezerliğin nedenleri ancak kısmen bilinmektedir:
Esas olarak genetik türde nedenler söz konusudur ve bir
bunalım halinin, çatışmalı bir durumun, psikoaffektif bo
zuklukların, yorgunluğun ve uykusuzluğun bu rahatsızlığa
elverişli bir zemin yarattıkları bilinmektedir.
Uyurgezer şaşırtıcı bir davranış biçimi sergiler: Yürüye
bilir, giyinebilir, mobilyaların yerlerini değiştirebilir, piyano
çalabilir, hatta araba kullanabilir! Bu nedenle, yaygın inan
cın aksine, uyurgezer kişiyi uyandırmakta fayda vardır.
Uyurgezerlik nöbetleri, 6-12 yaş arasındaki çocuklarda
sık görülür. Bunlar, uyku sorunlarının bir parçasıdır. Nere
den kaynaklandıkları halen araştırılmaktadır. Bu semptom
lar, çoğu örnekte, ergenliğe geçişle birlikte yok olurlar. Eğer
devam ederlerse, bir uzmana danışmakta yarar vardır.
- 13 -
'.\'JÇ];.;' .\lERXK EDERİZ?
Ya bonobolar gibi
yaşasaydık?
E
n eski hippiler sayılabilecek olan bonobolar, "peace
and love" [barış ve aşk] sloganının mucitleri olabi
lirlerdi pekala ... Keşke insan soyu onları örnek al
saydı ... İnsana en yakın primat olan bonobo da, şempanze,
orangutan veya goril gibi büyük maymunlar familyasına da
hildir. Ama soydaşlarından çok daha sakindir. Sosyal davra
nışları tamamen cinselliğe yöneliktir:
Bonoboların ana kaygısı üreme değildir: Kalabalık ailele
ri yoktur! Her dişi beş veya altı yılda bir, tek yavru dünyaya
getirir ve ömrü boyunca çocuklarına bağlı kalır. Bonobolar,
büyük bir zeka belirtisi olarak, empati sergileyebilirler: Ken
dilerini bir diğer bonobonun yerine koyabilir ve onun neler
hissettiğini algılayabilirler.
Böylece anaerkil eğilimli barış
çı ve eşitlikçi bir toplum oluşturan
bonobolar, saldırganlığın ve erkek
egemenliğinin biyolojik niteliği ko
nusundaki çok yaygın kuramı çürüt
meleri bakımından da örnek alınacak
canlılardır.Acaba insanlar bonobola
rı taklit etseler, daha uygar olabilirler
mi?
-14-
. . v
N i Ç i N B i R YANARDAGIN
•
Y
anardağlar karada, de Fournaise'dir. 2002'de gerçekle
nizlerin altında veya şen son püskürmesi on bir gün
dünya dışında olabilir sürmüştür.
ler. Çeşitli biçimler almışlardır; Yanardağ bilimi (volkanolo
bunların en yaygını, tepesinde ji) yanardağların kökenlerini ve
bir krater bulunan koni biçi işleyişlerini inceler. Amacı, insan
mindeki bir dağdır. B azılarının topluluklarını tehdit eden püs
dorukları karla kaplıdır; örneğin kürme risklerini ve tehlikelerini
Japonya'nın en yüksek noktası tahmin etmektir. Gerçekten de
olan (3. 776 m) Fuji-Yama böyle yüz milyonlarca insan yanardağla
bir yanardağdır. Yanardağların rın eteklerinde yaşamaktadır, çün
çoğu tektonik levhalar üzerinde, kü lav külleri sayesinde buralarda
levhaların kenarlarının en istik toprak çok verimlidir.
rarsız olduğu noktalarda bulu Ama bir yanardağ üzerin
nur. de dans etmek söz konusu bile
Yaklaşık 1 .500 yanardağ ha olamaz: Fransızcada bu deyim,
len etkin durumdadır, bunların bir tehlikenin çok yakında ol
birkaç düzinesi her duğunu ifade eder.
yıl lav püskürtür. İlk kez 1 830'da,
Bir yanardağın do Orleans Dükü tara
ğuşu, ilk püskür fından düzenlenen
meyle birlikte ger bir şenlikte söylen
çekleşir. miştir. Konuklar
İtalya'daki Ve dan biri, "Bu tam
züv Yanardağı -hala bir Napoliten şenli
tehlikelidir- Pompeii ve Hercu ği, bir yanardağın üzerinde dans
lanum kentlerini lavlar altına ediyoruz" der.
gömerek ün sahibi olmuştur. En İki ay sonra gerçekten de ya
etkin yanardağlardan biri, Re nardağ püskürür: Temmuz Dev
union adalarındaki Piton de la rimi patlak verir.
-15 -
:'.\:JÇ1:--: YlERAK EDERİZ?
B
u konuda farklı görüşler mevcuttur, çünkü aşırı nü
fus kavramı çağa, ülkeye, uygarlık düzeyine göre
değişir. Tartışmasız hesaplamalar sonucu ortaya
konmuş nesnel bir ölçüt söz konusu değildir. Malthusçu
luk, kaynaklarla ihtiyaçlar arasındaki mesafenin tahminine
dayanır. İngiliz iktisatçı Thomas Malthus doğumların sınır
landırılmasını savunuyordu. Bugün bazı çevreciler de ondan
esinleniyorlar. Çok sayıda hayvan ve bitki türünün yok ol
makla karşı karşıya kalmasının, aşırı insan nüfusundan kay
naklandığını düşünüyorlar.
Ama aşırı nüfus sorunu, sadece demografik (nüfus bilim
sel) veya agronomik (tarım bilimsel) bir mesele değildir. Ko
nunun siyasal, sosyal ve hukuki boyutları da vardır. INED'in
(Ulusal Demografik İ ncelemeler Enstitüsü-Fransa) gelecek
tahminlerine göre, 2050'ye doğru gezegenin nüfusu yaklaşık
9 ,5 milyara ulaşacaktır.
- 16 -
'."lÇI:\' :-mR.\K EDER1Z.?
- 17 -
:'\lÇl:'\' .-VIERAK EDERlZ?
adetlere sahip
��lil..._ rını keşfettiği söy
- 18 -
:\'lÇ!'.'; )1EEAK EDER1Z?
S
akın içme! Çünkü "il başardı. Hayat için vazgeçilmez
kel çorba" milyarlarca olan bu moleküllerin ilk zaman
yıl önce hayatın içinde ların Dünya'sındakilere benzer
ortaya çıktığı ileri sürülen, mo oldukları varsayılan koşullarda
lekül ve organik bileşikler bakı kendiliklerinden doğduklarını
mından zengin sıvı ortama ve kanıtladı.
rilen addır. Kulağa son O zamandan bu
derece tanıdık gelen bu yana konu hakkında
terim, hayatın köken bilgiler gelişti. Ama
lerini araştıran bilim hiçbir kesin yanıt bu
adamları tarafından lunamadı. Çünkü bir
ortaya atılmıştır. Bun yandan araştırmalar
dan elli yıl kadar önce, prebiyo yakındaki Güneş Sistemi'yle sı
tik -yani hayattan önceki- kim nırlı kalırken, diğer yandan da
yanın kurucusu Stanley Miller, gezegen üzerindeki hayatın en
tarihsel bir deneye girişti. Su, eski izleri giderek siliniyor. Dün
metan, hidrojen, amonyak içe ya, gençlik dönemlerinin yaşam
ren bir tür çorbanın içinde ami öyküsünü saklamayı unutmuş
no asitlerin sentezini yapmayı herhalde . . .
- 19 -
'.'lÇI:\ .\lERc\K EDERlZ?
P
osta güvercinlerinin tarihinin en eski çağlara kadar
uzandığı rahatça söylenebilir. Eski Ahit'te Nuh pey
gamberin Tufan'dan sonra bıraktığı güvercinin ga
gasında taşıdığı zeytin dalıyla gemiye geri geldiği anlatılır.
Antik Yunan'da güvercin barış ve sadakat simgesidir. Persler,
MısırWar, Çinliler posta güvercinlerini savaş, ticaret veya
haberleşmede kulla nmışlar, Romalılar ise devasa güvercin
likler inşa etmişlerdir: Roma'da, farklı renklere boyanmış
güvercinler sahiplerine araba yarışlarından başarıyla çıkıp
çıkamayacaklarını haber versinler diye kullanılmışlardır.
Orta Çağ'da Charlemagne çıkardığı bir fermanla, güvercin
yetiştirmenin soylulara ait bir imtiyaz olduğunu ilan etmiş
tir. O devirde yaptırılan heybetli güvercinlikler sahiplerinin
zenginlik ve gücünü sergileme aracıdır.
Fransız Devrimi'nden sonra herkesin güvercin yetiştiril
mesine izin verilir. 1 9 . yüzyılda güvercinler özenle seçilmek
tedir. Sermaye sahipleri posta güvercinlerinin haberleşmede
oynayabilecekleri rolü hemen
anlamışlardır.
- 20 -
Napolyon'un Waterloo'da uğradığı yenilgiyi, Rothschild'in
bu şekilde haber aldığı ve bu posta güvercini sayesinde bor
sada yüklü bir spekülasyona girişerek servetini bu yoldan
kazandığı anlatılır.
- 21 -
'.'::IÇIS .'1ER.\K EDE.RI'/,?
HERKE S HAVAi Fi Ş EK
. .
ATAB İ Lİ R Mi ?
H
avai fişeklerin bilim Ama patlayıcı maddeler
sel dildeki adı piro olan havai fişekler bazen ölümle
teknik maddelerdir. biten kazalara, yangınlara veya
Marco Polo'nun 13. yüzyılda önemli hasarlara yol açabilirler.
Çin'den getirdiği, savaşta kulla Ayrıca çevreye zarar verebilecek
nılan, ses, ışık ve duman çıkaran kirletici veya toksik maddeler
siyah baruttan türemiş bir yön de içerirler.
tem söz konusudur. Daha çok Bu nedenle Batı'da bir eği
sarı veya beyaz olan ilk havai fi timden geçip sertifika almış
şeklerde, son patlamayla birlikte olması gereken bir piroteknik
bir buket gibi açılma görüntüsü uzmanına başvurulması tavsiye
oluşmuyordu. Çok gelişkin ve edilmektedir. Bu kişiler güven
çeşitlendirilmiş gösteriler izle lik kurallarına uymak, fırlatıla
yebilmek, ancak modem kim cak fişekleri tehlikesiz bir şe
yadaki gelişmelerin ardından kilde yerleştirmek ve gösteriyi
mümkün oldu. Günümüzde hem yere hem de koşullara göre
sonsuz denebilecek zenginlikte düzenlemek durumundadır.
efektler yaratan bir piroteknik Bu nedenle bahçenden ha
madde seçkisi bulunmaktadır: vai fişek fırlatma işini sakın ha
bomba, tutuşma, şelale, güneş, büyükannene bırakma! Tabii
çiçek buketi, kuyruklu yıldız ... büyükannen piroteknik uzma
Renkler de çoğalmıştır: menek nıysa, o başka!
şe, turuncu, kırmızı, altın yaldız,
yeşil, mavi, gümüş rengi . . . Her
yaştan insanı hayran bırakan bu
gösterileri ifade etmek için pal
miye, kelebek, ay çiçeği, vb sayı
sız terim kullanılır.
-22-
:"iÇ!>: YIERAK ı�:mo:Rl'/.?
A
lerji, organizmanın genellikle iyi karşıladığı mad
delere bağışıklık sisteminin verdiği aşırı bir tepki
dir. Alerjiyi, mikrobik kaynaklı belirtilerle karıştır
mamak gerekir.
Alerjiloji, alerjileri tedavi etmeye yönelik tıp uzmanlı
ğının adıdır. Bazı alerjiler mesleki kökenli olabilir, örneğin
bazı fırıncıların una alerjisi vardır. En sık rastlananlar, ri
nit -saman nezlesi diye de bilinir-, egzama, bazı astım ve
konjonktivit türleridir. Tetikleyici etkenler genellikle çiçek
tozları, uyuz böcekleri, hayvan kıllarıdır. Alerjiye neden ola
bilen birçok gıda maddesi de saptanmıştır: yumurta, yerfıs
tığı, deniz mahsulleri, meyve kabukları . . .
1960'lı yıllardan bu yana alerji türlerinin sayısında ciddi
bir artış gözlenmektedir. Bu artışın nedeni henüz tam bilin
mese de, otomobillerin yarattığı çevre kirliliğinin (ve dışarı
attıkları mikro-parçacıkların), ayrıca yoğun haşere ilacı kul
lanımının bunda kısmen payı olduğu tespit edilmiştir.
Daha çok kentlere kayan, yeterince havadar olmayan
apartman dairelerinde sürdürülen yaşam tarzının ve beslen
me alışkanlıklarındaki köklü değişimlerin de bu artışta rolü
vardır.
Bazılarına göre, son otuz-kırk yılda çocukları dış dünya
nın saldırılarından korumayı amaçlayan "hijyen merakı" da
aslında onları türlü alerjilere daha açık hale getirmiştir.
-23-
Ah�p<itğüz.��k·
yar.,.�tp�1q� g�şe_...
. ,• �-�::· ;: ��t· ::7��·::·; . - __ _,,_,
""'=-• ···-
- 24 -
:"]Çl:\' .\lERXK EDER!Z?
G
ayet akıllıca bir ni dil sürçmesiyle Güneş'in dönüş
telemeyle "soldan yönü denir) gölgenin saat yö
sağa" diye de adlan nünde hareket etmesine neden
dırılan saat yönü asla rastlantısal olur. İ lk güneş saatleri, en ilkel
değildir. Bunu arılamak için, sa olanları yere dikili bir sopadan
ibaretti: Okumayı kolaylaştır
atlerimizi 4.000 yıl geriye ayar
mak için, rakamlar kuzey tarafı
lamalıyız.
na yerleştirilmişti. Demek ki ilk
Bugünkü Irak toprakları
"zaman geometrisi" de bugün
olan Mezopotamya'da, ilk bil
saat yönü adı verilen olguyu be
girıler yerdeki gölgelerinin sol
nimsemişti.
dan sağa doğru hareket ettiğini Daha geç ortaya çıkan di
fark ettiler. Gerçekten de, Kuzey key güneş saatlerinde ise bunun
Yarımküre'de gölgeyi gözlemle aksine rakamlar sopanın altına
yebilmek için yüzünü kuzeye yerleştirilmişlerdi: Dolayısıyla
çevirmek gerekir: Yeryüzünün okuma da ters yönde gerçekleş
dönüş yönü (buna bazen bir tiriliyordu!
- 26 -
Sl(,:L'\' .llERXK EDKR1Z?
mun�: �! Dünya �.
saat, farklı :::·.zaman
.
:� .· .14.00
!imlerine �����işir. ni Delhi:(:',. �7.30
Örneğin İst �b�l'da eljing - .00
saat 14.00 iken: (Pekin) · �·
Sydney 23.00
- 27 -
:'\1Ç1:'\ '.\!ERAK EDI<:RlZ?
.:·11}1' ,.,,
" kurutulacaktı. U;iıi
:z.,lç�,������iiiiflM1
.. - -
..,:-::,:=3
.'.:.�:::.:..._�:�
:" l Ç 1 :\' .'.\ lE R XK EDERlZ?
:�4���;ı;;�,��:;�::
��t,: �� Yafi'daP,J� .
��ie�p bir yandan da yüzgeçleriyle
-��ii.��tr!ne .tath ta;�;lr.���·
f'. Dişi:' fuılina lı.@r.·. jlç{,\�ilrl�.
· \'1 . bir yavru doğurur ve on bir ay
1 'ı{
. 'JWytiqca onu �:� a�i yüz litre sütle besler. Balina yav-
' .·• . .· • • • •
�'(pt�u>,?f.e��ç���-Ş�����e-���� - : i � ]?irtikte�ğ?laşır. :
t
; ,:Ji( . .. / '· ' 1 '
· ·
'
'
·o_ _
··
'"
N İ Ç İ N VÜ CUDUN SAYDAM
O LD U G U S ÖYLENEB İ Lİ R ?
ir dizi bilimsel yöntem vücuda bu saydamlık kavra
- 31 -
GÜNEŞ PANELLERİ , B İYOYAKITLAR, YAKIT
Pİ LLERİ , RÜZ GAR TÜRB İNLERİ, J E OTERMAL
ENERJ İ , H İ B RİT OTO M O B İ LLER YENİ ENERJ İ
• • •
Ni Ç iN ENERJ i KAYNAKLARI
. . .
S O N S U ZA D EK S ÜRMEZ ?
D
ünyada tüketilen rika ve Avrupa'da da tüketimi
enerjinin yüzde 80'ini kısmak yönünde bir kararlılık
temin eden kömür, gözükmemektedir. Ö nde gelen
petrol ve gaz fosil yakıtlardır. uzmanlara göre, dünya petrol
Organik, bitkisel ve hayvani üretimi hızla azalabilir. Yeni
unsurların çözünmesi sonucu bulunan birkaç yatak işletilme
ortaya çıkan bu yakıtlar mil ye devam etse de, rezervlerin
yonlarca yılda oluşmuşlardır. bütününün tükenmesine engel
Bu nedenle stok yenilemek veya olunamayacaktır.
yeniden üretmek imkansızdır. Petrolün oluşumu milyon
Yandıklarında sera etkisi olan larca yıl gerektirmiştir ve bugün
gazlar çıkarmaları bir yana, ne artık oluşmamaktadır. Onun
zaman tükenecekleri de bellidir. yerini alabilecek enerjiler, ben
Bazı senaryolara göre, petrol ve zin ve gazdan mahrum kalmış,
gaz rezervleri kırk yıl içinde bi arabasız ve uçaksız, asfaltsız bir
tebilir. Kömür ise daha bir yüz dünyaya doğru gidişi durdur
yıl dayanabilir. Ama Hindistan maya yetecekler mi? Elmasla
ve Çin gibi ülkelerin muazzam rın ömrü sınırsızdır, ama enerji
yakıt talebi bu tahminleri de kaynakları ölümlüdür.
boşa çıkarabilir. Kuzey Ame-
- 32 -
:\' :t ı; :I:" .'lE :R . \ K EDE.R1Z?
- 33 -
." 1 Ç 1 :'\ .\J ER.-\K JmE R 1 Z?
B
ilinen hayvan ve bitki türlerinin sayısı iki milyonu
bulmakla birlikte, her gün iki yüz tür yok oluyor. Ba
zılarına göre doğal bir hadise söz konusu. Örneğin
dinozorların nesli birdenbire tükenmişti. Ama günümüzde
birçok türün yok olmasının sorumlusu doğrudan insandır.
Ormanların yok edilmesi, çevre kirliliği, kentlerdeki büyük
nüfus yoğunlaşması ve yoğun tarım, bitkilerin ve hayvanla
rın yok olmasına yol açıyor.
Günümüzde, bilim adamları balıkların da hayatından
endişe ediyorlar. Amerikalı ve Kanadalı biyologlar aşırı balık
avlanmasının tehlikeleri konusunda alarm çanlarını çaldı
lar: Deniz kaynaklarının yok edilmesi ve kirlenme bugün
kü ritimde devam ederse, 2050'ye doğru balıkların ve deniz
kabuklularının hemen hemen tamamı yok olmuş olacak.
Analiz edilen verileri temin eden Birleşmiş Milletler Gıda
ve Tarım Örgütü (FAO) bu felaket senaryosuna itiraz etti.
- 34 -
.'\ i Ç i " � l E .R XK trn ı�:R.i '/,?
HANGİ BALIK
GÜÇLÜ BİR ZEHİRD İR?
B
u balığı yemek, Rus uymak, hatta Japon Sağlık Ba
ruleti oynamaya, hat kanlığı tarafından bu konuda
ta kendini bir kami dağıtılan bir sertifikaya sahip
kaze gibi hissetmeye benzer. olmak gerekir. Çünkü yapılacak
Bu balık, sınırlarda dolaşmaya en küçük bir hatalı kesik, nöro-
meraklı insanların vazge toksinlerin serbest
çilmez oyuncağıdır. Çün kalıp balığın etine
kü fogu, yani Japon balon karışmasına yeter.
balığı çok zehirlidir. İç Fugu sofraya
organlarında sinir ve so ince yapraklar ha -
lunum sistemlerini anında linde getirilir. De
felç eden nörotoksik bir risi salatada kulla
madde bulunur. Bu güçlü nılabilir. Kışın ise
zehirin hiçbir panzehiri yoktur. bir fugu-sake keyfi yapılabilir
Yine de Japonlarfogu'ya bayılır - içine fugu yüzgeci batırılmış
lar. Bu balığı pişirmek için özel küçük bir kadeh sıcak sake.
bir mutfak sanatının kurallarına Kampai, sağlığınıza!
- 35 -
'." :t ç :l :'\ Yl ER.\ K ım:rm 1 Z ?
D ÜNYANIN YED İ
HARİ KAS I NA NE O LDU ?
M
ısır'daki Keops [Khufu] piramidi hariç, hepsi yok
olmuştur. M.Ö. 2. yüzyılda Saydalı Antipatros'un
sıraladığı dünyanın yedi harikası, söz konusu pi
ramit, Babil'in Asma Bahçeleri, Halikarnassos [Bodrum]
Mausoleion'u, Efes'teki Artemis tapınağı, Rodos Kolosu,
Olympos'taki Zeus Heykeli ve İskenderiye Feneri'nden
oluşuyordu.
Sayılanların içinde bir işlevi olan tek yapı İskenderiye
Feneri'ydi. M. Ö. 3 . yüzyılda inşa edilen ve boyu 120 metreyi
aşan bu büyük kule kente yaklaşan gemilere yol gösteri
yordu. Tepesinde sürekli bir ateş
yanıyor ve elli kilometre çapın
da her yerden görülebiliyordu.
Yüzlerce yıl ayakta kalan fener,
sonunda Orta Çağ'daki bir dep
remle yıkıldı.
Bu yedi harika içinde, sadece sanatçıların güzelliğini öve
öve bitiremedikleri Babil'in Asma Bahçeleri'nin gerçekliği
konusunda tarihçilerin ve arkeologların ciddi kuşkuları vardır.
2007'de özel bir vakıf tarafından internet üzerinden tüm
dünyada yürütülen dev bir anketle modern dünyanın yedi ha
rikası seçildi. Gelen yüz milyonu aşkın oy ile, Çin Seddi, Ür
dün'deki Petra sit alanı, Rio de Janeiro kentine tepeden bakan
Kurtarıcı İsa heykeli, Hindistan'daki Tac Mahal, Roma'daki
Coliseum, Meksika'daki Chichen ltza Harabeleri ve Peru'daki
Macchu Picchu ilk yediye girdiler. Bu oylamaya hiçbir zaman
katılmayan UNESCO, söz konusu listeyi resmileştirmeyi red
detti.
- 36 -
� l Çl'.' YlER \ K EDERiZ?
İNSANLIK YENİ n�
.�.
R BULDU MU?
t;
��
daki tarihi merkez: Papa
ı, Piskoposluk Külliyesi ve
dünyanın yedi harikasının yerine bir Avignon Köprüsü
şey koymak istermiş gibi, evrensel de- - Pireneler, Mont Perdu
ğere sahip bir dünya kültürel ve doğal - Carcassonne, müstahkem kent
miras listesi düzenlemiştir. 1 8 5 devlet - Saint Jacques de Compostelle yolları
tarafından onaylanan bir sözleşmeyle - Lyon tarihi sit alanı
yaklaşık bin sit alanı bu listeye gir- - Provins, Orta Çağ fuar kenti
miştir. - Bordeaux, Port de la Lune
UNESCO etiketi, turizm endüstrisi
açısından çok revaçtadır. T"ürkiye'den kültür ve doğa mirası
Kültür ve doğa mirası listesine giren listesine giren sit alanları:
· bazı sit alanları: - İstanbul'un Tarihi Alanları
- Versailles Sarayı ve Parkı - Safranbolu Şehri (Karabük)
- Vezere vadisindeki prehistorik sit - Hattuşaş (Boğazköy) - Hitit Baş-
alanları ve mağaralar kenti (Çorum)
- Fontenay Manastırı - Nemrut Dağı (Adıyaman - Kahta)
- Arles, Roma anıtları - Xanthos-Letoon (Antalya - Muğla)
- Amiens Katedrali - Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası
- Fontainebleau S arayı ve Parkı (Sivas)
- Gartempe üzerindeki Saint-S avin - Truva Antik Kenti (Çanakkale)
Manastırı - Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi
- Porto Körfezi: Pian Koyu, Girolata (Edirne)
Körfezi, Scandola Rezervi - Çatalhöyük Neolitik Kenti (Konya)
- Paris'te Seine kıyıları - Pamukkale-Hierapolis (Denizli)
- Bourges Katedrali - Göreme Milli Parkı ve Kapadokya
- StrasbourgCia Grande Ile [Büyük Ada] (Nevşehir)
'.'.' I Ç L\ : Yl E R \ K 1 ': 1 JE R 1 Z ?
- 38 -
'.\' l t; J .'\' ) 1 E R . \ K E D E E 1 Z?
- 39 -
:" 1 Ç 1 :" .\ l E R .\ K EDERl:!.?
S olaklar b eceriksiz
()
:muı
ol ur?
F
ransızcada "solaklık" dukları, sağ ellerini kullananların
beceriksizlik, sakarlık, niye öyle yaptıkları pek bilinmez.
rahat davranamama an Sadece solak ana-babaların ço
lamına da gelir; bizde de "sol cuklarının daha sıklıkla solak
tarafından kalkmak" güne uğur oldukları saptanmıştır. Ancak,
suz bir başlangıcı ifade eder. bu olayda insanın içsel özellikle
TDK sözlüğüne göre: 1 ) aksili ri ile dışarıdan edindiklerinin ne
ği, huysuzluğu, tersliği üzerinde ölçüde pay sahibi olduğu belirle
olmak; 2) işleri ters gitmek, iyi nememiştir. Şaşırtıcı bir şekilde,
gününde olmamak manaları dünyanın her yanında aynı solak
na gelen bir deyimdir. Latince oranına rastlanmaktadır (yüzde
sinister'den [sol] Fransızcada 10 civarında) .
sinistre ve İ ngilizcede sinister Eskiden solakların savaş
sözcükleri [uğursuz, kötü, iç ka larda hasımlarını daha kolay
rartıcı] türemiştir. alt edebildikleri ileri sürülmüş
Sol ele de "şeytanın eli" denir. tür. Sporcular arasında ise, iki
Ama solakların niçin solak ol- kişilik müsabaka sporlarında
(eskrim, tenis) diğer dallarda
olduğundan daha çok sola
ğa rastlanmaktadır. Solakları
mesleklere ve sosyal sınıflara
göre tasnif edebilmek için bir
çalışma başlatılmıştır. Dünya
da sağ el kullananlar büyük bir
çoğunluk oluşturduğundan, so
lakların buna uyum sağlamaları
daha güç olmaktadır: Makaslar,
- 40 -
);' ] ('. ] '." Yurn.\ K E D E R 1 Z ?
I
lk bakışta evet! B ir par- kümesini, yani bir parçasını oluş
ça pasta kesip tabağına turur. İ lk bakışta tam sayıların
koyarsan, sofrada senin (tek ve çift) çift sayılardan daha
le birlikte oturanlara daha az kalabalık olduklarını söylemek
pasta kalacağından emin ola - mantıklı gelebilir. Halbuki . . .
bilirsin. Her tam sayıyı iki katı olan
Ama matematik şakacı bir sayıyla bir araya getirelim.
bilimdir. Sonlu bir kümeyi, yani 1 ile 2'yi, 2 ile 4'ü bir araya
sayısı belirli nesnelerden oluşan getirelim ve bu şekilde devam
bir topluluğu ele alın. Bir bölü edelim.
münü çıkarın. Ortaya çıkacak 1 <-> 2
küme baştakinden daha küçük 2 <-> 4
olacaktır. 3 <-> 6
Ama sonsuz kümeler söz 4 <-> 8
konusu olduğunda, işler karışır.
Doğal tam sayılar, yani her gün 21 <-> 42
kullandığımız pozitif sayılar kü
mesini ele alalım. Çift sayılar, Bu işleme sonsuz bir şekil
yani ikiye bölünebilen sayılar de devam edildiğinde, her tam
kümesi tam sayıların bir alt- sayının ayrı bir çift sayıyla bir
- 41 -
araya getirilebildiği ve bunun Demek ki tam sayı "kadar"
tersinin de doğru olduğu görü çift sayı vardır! Bütün parçadan
lür. Matematikte bu iki küme daha büyük değildir!
Bu, kardinalite, nicelik kuramı
nin aynı "kardinal"e, aynı nice
nın şaşırtıcı sonuçlarından biridir.
liğe sahip oldukları, yani kabaca
Tabii bu durum bizim pasta
ifade edersek aynı büyüklükte meselemizi hiçbir şekilde hal
oldukları söylenir. letmez . . .
NİÇİN I Ş I K İNCELENİR D E
KARANLIK İNCELENMEZ?
I
şık, aydınlık uygarlık işareti ğal ister yapay olsun, ışık insan
ve yaşam şevki simgesidir. gozu tarafından görülebilen
Karanlığın ve gericiliğin elektromanyetik dalgalar ile
karşıtı olarak gösterilir. Bilgi tanımlanır. İ nsan gözü mordan
nin, bilimin, Ansiklopedi'nin kırmızıya kadar uzanan bir op
yüceltildiği o görkemli yüzyıla tik tayfı algılayabilir. Demek ki
da Aydınlanma Çağı denmemiş ışık renk kavramına yakından
midir? Şenlikle, kıştan çıkışla bağlıdır. Morötesi ve kızılötesi
veya bilgiyle özdeşleştirilen ışık, ışınlar görülebilir tayfın parçası
yaşam ritmimizi belirleyen ku değildir. Işık hem bir dalgadır
sursuz pozitif öğedir. Huzur ve hem de bir parçacıklar, fotonlar
gönencimiz için vazgeçilmez bir topluluğudur. Fotonlar boşlukta
etkendir. 300.000 km/sn hızla hareket
Fiberoptik, lazer, teleskop ederler.
ve ışığa dayalı teknolojiler son Ev aydınlatmasında, beyaz
otuz-kırk yılda inanılmaz bir elektrogaz ışıl (LED) diyotlar,
gelişme sergilemiştir. İ ster do- daha az enerji tükettikleri için,
- 42 -
::" 1 Çl ::" .' l E R.\ K EDERi '/.?
- 43 -
.� 1 Ç1:'\ Yl EH.AK E D E R iZ?
g
ocukların kalıcı dişlerinin beş veya altı yaşındayken
birdenbire çıktıklarını düşünelim. Dişler normal
boyutlarında çıkıyor ama çocukların ağızları küçük:
İ , canavarlar geliyor! Çene büyüdükçe süt dişleri düşer.
Yerlerini çok geçmeden kalıcı dişler alır. İlk büyük diş altı
yaşına doğru çıkar: azı dişi. Düşen bir süt dişinin yerini al
maz, henüz boş duran bir yerde çıkar. 20 süt dişi ve 32 kalıcı
diş vardır.
Memelilerin çoğunda da küçükken geçici dişler bulunur.
Kedilerin dişleri bir aylıkken çıkar ve dört aya doğru düşer.
Bazı hayvanlar, örneğin kemirgenler kalıcı dişleriyle doğar
lar. Dişlerin şekilleri gıdaya göre belirlenir: At ve inek gibi
otçullarda otları koparmak için büyük kesici dişler ve çiğne
mek için azı dişleri bulunur. Buna karşılık, hiç köpek dişleri
olmaz. Aslan ve köpek gibi etçillerde ise eti parçalamaya ya
rayan mükemmel köpek dişleri bulunur. Kemirgenlerin kesi
ci dişleri ise hayatları boyunca uzamaya devam eder.
Küçük fareye gelince, onun için saklanan onca süt dişini
ne yaptığı bilinmemektedir. . .
- 44 -
KIRM I Z I , B O GALARI MI YO KSA B O GA
GÜRE Ş İ S EYİRC İ LERİNİ Mİ DAHA Ç O K
KIZDIRIR ?
H
iç belli değil! Boğa gü güreşi] özgü söz dağarcığında
reşleri sırasında torero, torero ile matador arasında fark
muleta'yı, kırmızı bezi vardır. Torero, boğanın karşısına
sallar. Boğalar renkleri iyi algıla çıkan herkesi ifade eder. Mata
yamadıkları için, onları özellikle dor ise boğayı öldürme yetkisi
kumaşın hareketinin kızdırdığı ne sahip tek kişidir. "Toreador"
düşünülebilir. yanlış bir terimdir. Başarısını,
Üstelik boğa, arenaya salın İ spanya esinli gösteriler moda
madan önce dar ve ışıksız bir sına ve Bizet'nin Carmen'indeki
yerde, toril'de tutulur. Kan ve meşhur aryaya borçludur.
tutkunun rengi olan kırmızının Corrida, aşırı kodlanmış ve
burada simgesel bir değeri var ritüelleştirilmiş bir gösteridir.
dır. Ö zellikle erkekler bu renge Başlangıçta oyunun amacı bo
duyarlıdır. Sonuçta muleta, renk ğanın başını dik tutan kasları
cümbüşüne pek duyarlı yaralayarak ve böylece boynuz
olmayan boğadan çok, larını zayıflatarak onu "küçük
seyircileri ve toreroyu düşürmek''tir. Böylece
hareketlendirir. Ama hayvanda birçok yara
Dalton hastalığı (renk açılır ve kanamaya
körlüğü) olan torerola başlar. Boğa güreşle
rın durumu henüz ince rinin eskiden mezba
lenmemiştir. . . halarda yapılması
boşuna değildir.
Corrida ile alay edilebilir mi?
Gerçek corri
İ spanya'da doğan boğa güreşi
da yerine komik
Portekiz, Meksika ve Gü
toreo veya Şar
ney Fransa'da da yapı
lo numaraları
lır. Corrida 'ya [boğa
�-----
- 45 -
s ı ç ı s .'lE:R.\K EDl;;H.1 Z ?
o 1u ş mu ş turr
� ' � -� '"" -' · �..,�-- · · ·
- 46 -
S J Ç L \ Yl l ': R . \ K ı•:T)l·:RI './.?
B İ R TAVU K
EVC İ L LE ŞTİRİ LEB İ Lİ R Mi ?
oy pos, renk, gövde desenleri; tavuk yetiştiricileri
- 47 -
S 1 Ç 1 S ..'.lER . \ K EDE R 1 Z ?
Karabasan dünyası
Birçok etolog [hayvan davranışlarını inceleyen bilim ada
mı] tavukların davranışlarını incelemiştir. Aralarında ileti
şim kurmalarını sağlayan bir dilleri olduğunu gözlemlemiş
lerdir. Özellikle de vücut duruşları ve kuyruk tutuşlarıyla
kendilerini ifade ederler. İnsan sesine çok çabuk alışırlar ve
müziğe duyarlıdırlar. Bazı araştırmacılar tavuklarda otuz
farklı bağırış olduğunu saptamışlardır. Hatta bir " kuş söz
dağarcığı"ndan söz ederler.
Tavuklar serbest yaşadıklarında hepçil olurlar. Bütün gün
tahıl, kök, yaprak, taze sürgün, ot, böcek, solucan yiyip du
rurlar. Eğer beslenmeleri çok tekdüze olur, örneğin sadece
un veya tahıl taneleriyle sınırlı kalırsa davranış bozuklukları
ortaya çıkabilir.
Ne yazık ki tavuk çiftliklerinde yetiştirilen tavuklarda
sosyal bir davranış gözlemlenmez. Yumurtlama makinesine
dönüştürülürler. Tıka basa kafeslerin içine dolduruldukla
rından gövdelerini ve kanatlarını kıpırdatamazlar. Vücutla
rındaki kireç miktarı düşer, ayaklarında deformasyonlar olur,
topallarlar, çıkıklar ve yaralar görülür. Bu tavuklara yüksek
dozda antibiyotik verilir. Bazı tavuk cinslerinde, kuluçka
dönemi yumurtlamaya ara vermesin diye analık iç güdüsü
genetik olarak yok edilir.
Civcivlerde cinsiyet belirleme işlemi sırasında erkekler
imha edilir. Milyonlarca horoz inanılmaz bir gaddarlıkla
yok edilir. Neyse ki köylerde yaşayan horozlar aynı kaderi
paylaşmazlar.
- 48 -
Noel katalogları zararsız ve çekici bir görünüme
sahiptir. Kızlar için pembe sayfalar, bir prenses
ve ev kadını dünyası . . . Erkek çocuklar için canlı
renklerde düzenlenmiş sayfalarda aksiyon ve
hayal gücü! En çağ dışı cinsiyetçi şemaların hepsi
bu kataloglarda göze çarpar.
X
· · �. .. bazı bilgilerin öğrenilmesini sağlarlar. Çocukların
. .. . . ·
- 49 -
j i, fetihler, süper kahramanlar, macera, savaş .. .Toplum vasıf
ların karma bir nitelik kazandığı yönde ilerlerken, oyuncaklar
cinsiyetçi kalıpları ebedileştirirler.
- 50 -
'.\.'l(,' l '.\.' Yl E R \ K IWl.·: R l Z ?
. . . .
I Ş I G I AÇMA GEREKS i N i M i
DUYMAZ LAR ?
K
edilerin koni ve çubuk gün ortasında olduğu kadar
biçiminde iki tür al ışıklı bir görüşe sahip olmalarını
gılayıcıyla donatılmış sağlar. Ama kapkaranlık olunca
çok mükemmel gözleri vardır. hiçbir şey görmezler, çünkü hiç
Koniler renkleri görmeyi sağlar, ışık olmadığında en keskin göz
ama kedilerde bu algılayıcılar ler bile bir işe yaramaz.
dan yeteri kadar yoktur ve gö Kediler görme duyusunun
rüşleri ilk televizyonlara benzer: süper kahramanları değildir.
siyah-beyaz. Buna karşılık, ge Haklarında üretilmiş efsane
celeri kontrastları görmelerini lerle yetinirler sadece. Char
sağlayan çok sayıda çubuk algı les Perrault'nun Çizmeli Kedi
layıcıya sahiptirler. masalında, "kedi büyük senyör
Gün ışığında kısılan göz be olur ve o günden sonra fare
bekleri de onlara yardımcı olur. lerin peşinden sadece eğlen
Geceleri ise göz bebekleri geniş ce olsun diye koşar." Tilkinin
leyerek en küçük ışık zerreciğini Romanı 'ndaki Tibert'den J ean
bile yakalar. Kedilerin gözlerinin de la Fontaine'in masalında-
içinde ayna etkisi yaratan ki Raminagrobis'e, bu arada
yansıtıcı bir bölüm var Tom, Garfıeld ve Felix'e ka
dır: Bu da onların dar kediler bu alandaki as
lan payını hep kendilerine
ayırmışlardır.
Sine [karikatürist Maurice
Sinet] ise meşhur çizgi roma
nına şu başlığı koymuştur: "Ben
ancak kedice düşünürüm."
s :ı ı: ı s > l E R .-\ K EDEfü'/.?
- 52 -
ir gün sönecek mi ?
G
üneşimiz, esas olarak helyum ve hidrojenden oluş
muş muazzam bir enerji topudur. İ çinde inanıl
maz şiddette, kendiliğinden nükleer reaksiyonlar
gerçekleşir: Hidrojen çekirdekleri füzyona girerek helyum
çekirdekleri yaratırlar. Bu süreç çok büyük bir ısı yayar:
Güneş'in merkezinde ısı 1 5 milyon dereceyi bulur. Etrafa
yayılan sıcaklık ışığa dönüşerek bizi aydınlatır.
Hidrojeni sayesinde "yanık" kalan Güneş, bu hidroje
nin tamamı helyuma dönüştüğünde ölecektir: Genleşecek,
Merkür ve Venüs'e kadar büyüyecek, muhtemelen gezegeni
miz üzerindeki her türlü hayat formunun yok olmasına yol
açacak, sonra kendi içine çökecektir.
Ama paniğe gerek yok! Güneş ile kıyaslanabilecek bü
yüklükteki bir yıldızın ömrü on milyar yıl olarak tahmin
edilmektedir. Güneş ise sadece beş milyar yıldır mevcuttur.
Demek ki önümüzde akıllıca bronzlaşmaya yetecek kadar
bir zaman bulunuyor. . .
- 53 -
:" l Ç l ." .' I E R.\K E il E .R l Z?
B
irçok genç yetişkin, lılaşmayı sağlamaktadır. Kimi
piercing modasına uy zaman da yetişkinliğe geçiş
muş durumda. Ama ritüelinin parçası olmaktadır.
bir süs, bir takı takmak için Vücudu çekicileştirdiği varsa
vücudunu deldirmek yeni bir yılan piercing, bazen de ruhsal
şey değildir. Neolitik Çağ'da bozukluklarla birleşmektedir.
Afrika'daki bazı kabileler, alt Vücudun hiçbir bölgesi piercing
dudaklarına veya kulaklarına uygulamasından kendini kurta
süsler takıyorlardı. Kulak delme ramadığı için, konu günümüzde
işlemi Eski Çağ'dan beri uygu ciddi bir kamu sağlığı sorunu
lanmaktadır. Mısır'da üst sınıf halini almıştır. Uygulama sıra
tan erkekler altın küpeler takar sında kesin hijyen kurallarına
lardı. Amerika'da Azteklerin ve uyulması tabii ki şarttır. Ama
Mayaların seçkinleri tanrılarla bunlar bile komplikasyon risk
daha kolay iletişime geçebilmek lerini ortadan kaldırmaya her
ıçın dillerini deldiriyorlardı. zaman yetmez: Çok sayıda aler
Hindistan'da ise burun deldir jik reaksiyona, bakteri, parazit
me yüzyıllardır yüksek kastların ve mikrop kaynaklı enfeksiyona
ayrıcalığıdır. Bugün ise tüm ka rastlanmaktadır. Dil piercing'i
dınlar arasında yaygındır. On - şişmeye, hemorajiye ve nefes
larca yıl uzak durulan piercing, darlığına neden olabilir. Pier
1 970'li yıllarda yeniden moda ! cing s ı rad a nl a ş ı p yaygınlaştı
ol muştu r
. diye, yaşanan acının ve berabe
Günümüzde ise p i ercing rindeki tüm tehditlerin geçi şti
bit estetik ve orij inallik kaygı ri ldi ğin i sanmayın.
NE MANAYA GE LİYO R ?
H
epsi kolektif bellekte iz bırakmıştır. Lakap varlı
ğını korumuş, ama bazen gerçek anlamı unutul
muştur.
- 57 -
.'\' 1 <; 1 .'\' Yl l': RAK E D E:R !Z?
- 58 -
:" 1 Ç l :'\' �füRAK EDE:R 1 Z?
N Ö RO N PAZARLAMAS I YANİ
N Ö RO MARKETİN G NED İR ?
•
I
şte reklamcıların yeni rın faaliyetini saptamak. Daha
oyuncağı . . . Spotlarının ve sonra da ürünler bu sonuçlar
mesajlarının etkisini ölçe dan esinlenilerek tasarlanacak.
bilmek için, işlevsel manyetik Beyinde satın almaya yönelik
rezonans görüntüleme (İMRG) bir bölge keşfedilse tabii daha
alanındaki son ilerlemelerden memnun olacaklar, ama böyle
bir bölge henüz bilinmi
yor. Bu keşif gerçek-
sinde, leşse, pazar paylarını
artırmak için rek
lamlarda bu bölgeyi
harekete geçirecek
uyarıcılar kullanır
lardı. Bunlar, in-
bazı laboratuvarlar sanların istençleri
da bireylerin, örneğin dışında mal satın
bir soda içerken veya bir almalarını sağlayacak
otomobil modelinin fotoğrafına yeni bağımlılıklar yaratmayı
bakarkenki beyinsel faaliyetleri amaçlayan araştırmalar. . . Ha -
kayda geçiriliyor. Amaç, accum liyle, beyindeki aptallık bölgesi
bens çekirdeğinin, yani bir zevk bu araştırmalar sayesinde epey
maddesi salgılayan nöronla - genişliyor . . .
- 59 -
'." I Ç l :\' :'YIERAK EDERiZ?
- 60 -
:'\ l Ç l :-: .\1E:RAK EDERi Z ?
- 61 -
nekleriyle donatılmış bir hayvan olan papağanın beş yaşın
da bir çocuğun zekasına sahip olduğu söylenir. Dolayısıyla
"papağan gibi tekrarlamak" deyişinin aksine, sadece sesleri
ve sözleri aptalca tekrarlamakla yetinmez.
Eski Çağ'da sihirli bir hayvan gibi saygı gören, zenginler
ve soylular tarafından en sevilen ev hayvanı olarak el üstün
de tutulan papağanın kaderi sonradan değişmiş, ismi aptal
lığın ve hastalıklı durumların eş anlamlısı olarak kullanıl
maya başlamıştır.
Psikiyatride papağanlık, kelimelerin, cümlelerin, formül
lerin anlamını bilmeden mekanik bir şekilde tekrarlanma
sını ifade eder.
Yine de papağan mizahi, tarihi ve edebi imgelemimi
. zin bir parçasıdır; Stevenson'un Defi ne Adas ı'nda korsanın
omuzunda gezinen papağan da bunun güzel bir örneğidir.
Tenten'in maceraları içinde yer alan Castafiore 'nin Mü
cevherleri'ndeki papağan Coco ve onun meşhur " Karnı çor
ba dolu şişşşşko!"su da unutulmaz . . .
İkinci Dünya Savaşı sırasında Winston Churchill'in
çok uzun ömürlü papağanı Charlie akıllarda iz bırak
mıştır. Hınzır sahibinden Hitler'e ve
faşistlere yönelik bir sürü küfür öğ
renen Charlie'nin en seçkin cümlesi
ise, nazilere yönelik kötü bir kü
fürdü. Ama papağanı en güzel
ölümsüzleştiren Gustave
Flaubert olmuştur. Saf Bir
Yürek romanının kahrama
nı Felicite, Kutsal Ruh'un
tezahürü olarak gördüğü
Loulou'ya gönlünü kaptırır.
62 -
:" l ÇI :\' Yl E R \ K EDERi '/. ?
- 63 -
;-.; J Ç l :'\ :'11ER.-\K EDEI� l Z?
- 64 -
'.'> l Ç 1 :\" '.llERAK EDERİZ?
- 65 -
.' 1 Ç 1 '.' .' l E R . \ K EDERi Z?
- 66 -
S I Ç J '." .' l E R . \ K l':l ) E R 1 Z?
·q-..., ;�.
. ;, <Kitli . a aksine, sadece kahvede
j��l!lll-.W",.
·
- 68 -
'.\' ] ÇI '.\' Y\ERAK EDER]Z?
- 69 -
:\' l Ç 1 :" YlE H A K EüERlZ?
T
enten'in maceralarını, özellikle de Castafiore'nin
Mücevherleri'ni okuyanlar, bu soruya hemen evet
yanıtını vereceklerdir. Orada, meşhur şişman diva
sadece sesiyle bir kristal kadehi paramparça etmemiş mi
dir? Ne yazık ki gerçekler her zaman kurmacaya uymaz:
Castafiore'nin bu süper gücü baştan sona uydurmadır.
Bir bardağı kırmak için "rezonans frekansı" adı verilen
tek bir frekansa yoğunlaşmış, inanılmaz şiddette bir ses ge
rekir. Bir cam çınladığında duyulan ses, cama özgü bu fre
kanstır. Dolayısıyla çok özel bir ses çıkaran bir hoparlörle
bir bardağı kırmak mümkündür. Bu fiziksel hadise, halk im
geleminde yakından bilinen bir askeri birliğin marş marşıyla
yıkılan köprü öyküsünü çağrıştırır.
Ama hoparlör ile insan sesi arasındaki fark, ikincinin
hiç saf bir ses olmamasıdır: İ nsan sesi birçok frekansa bö
lünür ve bir tek frekansla sınırlanması fizyolojik bakımdan
imkansızdır.
Sadece kendi başına fiziksel bir fenomen olan Castafiore
bunun altından kalkabilir. Zavallı Kaptan Haddock . . .
- 70 -
� i Ç i '.' .'l E R \ K E D E R i Z?
H
iç belli değil! Sonuç iktidarlarına gönderme yapan
ta, Kutsal Kitaplar bu lakabı devralmışlar.
dan bu yana tembel İster tarihsel bir olgu ister ef
lik en büyük günahlar arasında sane olsun, miskin kralların gü
sayılmaz mı? nümüzde de devamcıları vardır.
Miskin krallar ise tarih Ö rneğin Amerikalılar onlara
te iz bırakmak için hiçbir çaba potatoes couch (tam karşılığı: "ka
göstermemişlerdir. Merovenj nape patatesi") derler: Bu terim,
Hanedanı'nın son krallarının, Leon-Paul Fargue'ın Tembellik
Il. Chilperic, III. Thierry, III. Hakkı kitabını okuyacaklarına,
Childeric, III. Childebert'in ad televizyona yapışıp kalan o kü
larını bugün kim hatırlar? çük kralları ifade eder. Belki de
Bu övücü "miskin kral" un bu konuda dostları olan miskin
vanını II. Clovis'in bulduğu krallara teşekkür borçludurlar.
söylenir: Yatarak seyahat ettiği, Ne önemi var! Onlara sa
dört öküz tarafından çekilen dakatimizi aksatmayalım ve
bir arabayı ilk kullanan kral hep birlikte haykıralım: Çabuk!
o olmuş. İktidar aslında saray Ö nce sofraya! Sonra da yatağa!
nazırlarının elinde olduğu için,
II. Clovis'in varisleri de sınırlı
'.': l ÇI :"; :'>1ERAK EDERlZ?
- 72 -
:'\' l Ç l :" :'>lERAK E D E R l Z?
T
üm dudakları yakan bu tehlikeli soruya olumlu ya
nıt verebiliriz. Güldürücü gaz (veya azot protoksit)
renksiz ve hemen hemen kokusuzdur. 1 8 . yüzyıl
da bulunan bu gaz bir dişçi olan Horace Wells tarafından
kendi üstünde denenmiş, analjezik ve anestezik özellikleri
saptanmıştır. Hastanın duyduğu acı cerrahi müdahalenin
önündeki en büyük engellerden biri olduğu için, o günden
itibaren cerrahide büyük bir ilerleme yaşanmıştır.
Güldürücü gaz bir süre bir panayır gösterisiydi, toplu gaz
çekme seansları düzenleniyordu: Ayakları birbirine dola
şan, keyifli katılımcılar birbirlerini seyrediyorlardı. Bugün
oksijenle birlikte zor doğumlarda kullanılan bu gaz, ayrı
ca -şaşırtıcı gelse de- gıda sanayiinde, krem şanti spreyleri
içinde püskürtücü gaz olarak da kullanılmaktadır. Yine de
bu spreylerin içindeki gaz oranı, doğum günü pastasını kah
kaha tufanına dönüştürecek kadar fazla değildir.
Çünkü güldürücü gaz, adının çağrıştırdığı kadar gülünç
değildir. Güldürücü etkileri dışında, halüsinasyonlara, mide
bulantısına, kusmaya veya baş dönmesine yol açabilen bir
uyuşturucudur. Son gülen iyi güler. . .
- 73 -
BEYNİN CİNS İYETİ VAR MIDIR ?
Biyolojik determinizm yan siri olmakla birlikte, geminin
daşlarına göre, toplumsal, dümeninde esas olarak tarih,
cinsel ve etnik eşitsizliklerin çevre ve deneyim bulunur.
kaynağı beyindir. S özde-bi Yeni beyin görüntüleme tek
limsel bir söylemin ve onun nikleriyle (MR) bir arada
tüm hatalarının baş tacı edil yürütülen son incelemeler,
diği yılları, bu beylik palavra özellikle büyük bir işleyiş çe
lar süslemiştir. şitliliğini ortaya koymuştur:
Aslında beyin öncelikle Herkesin beyin bağlantıları
öğrenmeye göre program sistemi kendine özgüdür ve
lanmıştır. B ir bebek 1 trilyon eşsizdir. Bu nedenle beyin
nöronla doğar ve bunların muazzam bir esnekliğe sahip
sadece yüzde l O'u arasındaki tir: Cinsiyetler ve bireyler ara
bağlantılar kurulmuştur. Ye sındaki farklılıklar doğuştan
tişkin yaşa geldiğinde nöron kodlanmamıştır. Bunun tersi
sayısı 1 katrilyona yükselir. ni ileri sürmek, basmakalıp ve
Genlerin ve hormonların da genel geçer fikirler tuzağına
davranışlarımız üzerinde te- düşmek anlamına gelir.
- 74 -
="'İÇ İ ="' .' llm . \ K E DE RİZ?
- 75 -
:" :l Ç l S ) J E R XK EDER1Z?
Ertelemecilik hepimizde
olan bir kusur mudur?
H
ayatında hiçbir za edilebilir. Her şeyin ivedi
man evdeki bir an lik kazandığı ve tedbirliliğin
garyayı, can sıkıcı bir önemini yitirdiği günümüzde,
randevuyu, acil bir idari işlemi ertelemeciliğin bir bilgelik ve
ertelememiş olan var mıdır? direniş halini aldığı söylenebi
Kuşkusuz yoktur. Ama gerçek lir mi? Ama B audelaire kendi
ertelemeci yapacağı her şeyi ertelemeciliğinden yakınıyor
geciktirir, her şeyi son dakika du. Bugün ise ertelemecili
da stres ve panik içinde yapar, ğin şairlerden çok, ödemeleri
astlarına yazdıkları belgeleri mümkün olan en geç tarihlere
genellikle ASAP (as soon as kaydıran muhasebecileri etki
possible: mümkün olduğunca lediği söylenebilir . . . Ama on
çabuk) diye bitiren pazarlama lar da Nasıralı İsa'nın Matta
cılara da düşman kesilirler! İncili'nde söylediklerini ileri
Erteleme (procrastinati- sürerek kendilerini savunabi
on ), Latincedeki pro ve ertesi lirler: "Yarın hakkında kaygı
gün anlamına gelen crastinus duymayın: Yarın nasıl olsa
kelimelerinden oluşur: De kendisi hakkında kaygılanma
mek ki ertelemeci, bir ertesi yı bilir. Her günün kendi zah
gün profesyoneli olarak kabul meti vardır ve bu yeterlidir."
r - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - ,
- 77 -
� 1 ÇI'.'\' '.'lE:R.\K E D ER 1 Z ?
- 78 -
:" :l ç :I '." � .l E .R. \ K E D l•:Jü/,?
- 79 -
:" 1 Ç 1 :'\ :-- um.\K EDE:Rl'.Z?
S
abalı oldu . . . Yataktan güç bela kalkıyorsun, mutfağın
yolunu tutuyorsun, sabırla kendine bir dilim tereyağlı
ekmek hazırlıyorsun, sonra da dilimini dikkatle ma-
sanın kenarına koyuyorsun, birden olan oluyor: Dilim kayı
yor ve tereyağlı (veya reçelli) tarafı alta gelecek şekilde yere
düşüyor.
Günlük yaşamdaki bu trajedi, daha özlü bir isimlen
dirmeyle "başını azami derde sokma yasası" diye de anılan
meşhur Murphy Yasası gibi yasalarla aynı sepette yer alan
"tereyağlı ekmek dilimi yasası" nın göstergesidir.
İ ngiltere kraliyet ailesinin hizmetinde çalışan fizikçi Ro
bert Andrews bu sorunu büyük bir ciddiyetle ele almış ve
deneğin boyunun yarısı yüksekliğinde bir masadaki dilimin
tek sayılı, çoğunlukla da bir tek yarım takla atarak düşeceği,
dolayısıyla tereyağlı yüzün mutfağın yer karolarına yapışa
cağı sonucuna varmıştır. Bu çalışmaları sayesinde 1 995'te en
gereksiz ve saçma araştırmalara verilen karşı-Nobel ödülü
nü alan Andrews, beş yıl sonra İ ngiliz ilkokul çocuklarına
21 .000 tereyağlı ekmek atışı yaptırarak çalışmasını iyice de
rinleştirmiştir. Söz konusu ekmek dilimlerinden yüzde 62'si
tereyağlı yüzleri üzerine düşerek Andrews'u kesin bir şekil
de doğrulamışlardır.
- 80 -
'.'> l Ç l :-: :"1 ERAK EDER1Z7
- 81 -
'.\' I Ç J S .'lERAK EDER]:!.?
Bilimsel palavralar
ne i § e yarar ?
E
leştirel zekayı kışkırtmak, uyanıklığı test etme k
veya budalalığa ne kadar açık olduğumuzu tes
pit etmek için güzel bir palavradan iyisi yoktur:
En azından aşağıdaki incileri yumurtlayan şakacı bilim
adamları böyle düşünüyorlar.
Su alarmı
DHMO veya monoksit dihidrojenin, kamu makamları
tarafından tehlikesi gizlenen korkunç kirletici bir madde
olduğu söyleniyordu. 1 994'ten itibaren internette dolaşan
söylentiler bu yöndeydi. Bu büyük komployu kamuoyuna
açıklamayı görev bilen DHMO Research Division, çok ciddi
görünümlü bir internet sitesi bile açtı (www. dhmo.org) .
- 82 -
:\' 1 Ç 1 :\' :'>IE R . \ K E:DER 1 Z?
Güldürücü gaz
Arziona Üniversitesi tarafından yürütülen ve Daniel Klein
tarafından koordine edilen bir araştırmanın, sera gazların
daki artıştan o güne dek bilinmeyen bazı denizaltı bakterile
rinin çıkardığı metan gazının sorumlu olduğunu gösterdiği
ileri sürülmüştü. Yaşasın, insanın iklimsel ısınmadaki
sorumluluğu artık bir kenara atılabilirdi! Japon
ya'daki Okinava Üniversitesi'nin Coğrafya- İ k
lim Enstitüsü' nün yayın organı olan ]ournal of
Geoclimatics Studies'de yayınlanan bu incele
meye, 600'den fazla radyo istasyonun
da yer verildi.
Aslında ne adı geçen dergi ve
enstitü, ne de Daniel Klein diye
biri mevcuttu: Bu palavranın
yazarları, küresel ısınma kuramına
karşı çıkanları yalanlamayı
amaçlamışlar ve bu hasımlar
dan bazıları da -en tutucu
ları- söz konusu tuzağa düş
müşlerdi.
- 83 --
� l Ç l:'\ :V! ERAK EDERlZ?
- 84 -
:" l Ç l .:>: :'> !ERAK EDERlZ?
·�-
NİÇİN BOUVARD VE PECUCHET SORULAR
SORUYORLARDI?
G
ustave Flaubert'in romanında, Bouvard ve
Pecuchet iki müstensihtir. Kıra çekilirler ve
bilgiye, deneye yönelik çılgınca bir tutkuya kapılırlar.
Sırasıyla tıp, paleontoloji, jeoloji, ağaç yetiştiriciliği,
mimari, tarım bilim ve kimyayla uğraşan iki kafa
dar, cehaletlerini gidermeye çalışırken alimleri taklit
ederler ama genel geçer basmakalıp fikirlerin ötesine
geçemezler. Girdikleri her yeni alanda fiyaskoya uğ
rarlar. En sonunda bu kavgadan bıkıp kendi meslek
lerine geri döner ve ellerine ne geçerse kopya etmeye
yeniden başlarlar. Bu bitmemiş eser, çağın bilimsel
uygulamalarına eleştirel bir bakış yöneltmektedir. Bo
uvard ve Pecuchet, dünyayı kavrayabilmek için her
şeyi öğrenmek isteyen iki vasat zekanın merakının
sonuçlarını anlatır.
- 85 -
:" 1 Çl:'\ .'llER.-\ K EDERiZ?
D
erinlikleri genellikle bu ortamda aslında sanki bir
5000 metreyi bulan korku filminden fırlayıp çık
büyük denizaltı çu mış gibi gözüken tuhaf canlı
kurlarına "abysse", deniz dibi lardan oluşan bir fauna vardı.
uçurumu denir. Geçen yüzyı Keskin dişlerle donatılmış ür
lın başına gelinceye dek, bi kütücü çeneleri olan balıklar
lim adamları oralarda hiçbir sanki fantastik bir hayvanlar
yaşam formu bulunamayacağı aleminden geliyorlardı.
üzerine yeminler ediyorlar Evrim gereği burada kar
dı. Buraların çöl gibi yerler şılaşılan canlı türlerinin çoğu
olduğu konusunda güvenleri kördür, bazılarının gövdeleri
tamdı. Gerçekten de deniz di ise fosforlu solucanlar gibi ışık
binde derinlere inildikçe ısı ve saçar. Bu deniz uçurumlarında
ışık azalır: Bu derinliklerde ısı hayatın varlığı hem farklı bes
0°C civarındadır ve fotosentez lenme süreçleriyle hem de yerin
imkansızdır. Ama otuz - kırk mantosuna (çok sıcak mağma
yıldır yeni keşif olanakları s a bölgesi) yakınlıkla açıklanabi
yesinde bilim adamları şaşırtı lir. Ama deniz uçurumlarının
cı buluşlar yaptılar: Hiçbir ya gizemleri hala başdöndürücü
şamın bulunmadığı düşünülen özelliklerini korumaktadırlar.
- 86 -
Bir otomobil akıllı
olabilir mi?
D
urmadan tamirciye ranmasının arılaşılmasına da
girip çıktıklarını ayrıca önem veriliyor: Böylece
görünce, bu demir yaşlı insarılara yardımcı olacak
yığınlarının aklından ha düzeneklerin ayarlanması dü
liyle şüphe edersiniz. Ama şünülüyor. Uyku hali, güvenlik
nöroloj ik bilimlere ayrılmış mesafelerine uyulmaması veya
bir araştırma bölümü kuran görüş sorurıları "akıllı aracın"
bir otomobil firması, akıllı sınırlayabileceği kaza neden -
araçlar üretme yönünde uğ leri arasında sayılıyor.
raşıyor. Üretici firma daha da ileri
"Nöro-sürüş" şöförün di gitmeyi hedefliyor: Beyin fa
reksiyon başındaki beyinsel aliyetini hızlandıracak araçlar
faaliyetiyle olduğu kadar, kar yapılması söz konusu. Ama
şısına çıkan engeller karşı - yarının otomobili, ne kadar
sında nasıl davrandığıyla da akıllı olursa olsun, hızlı sürü
ilgileniyor. "Nöro-robotik" ise cülerin ve direksiyon yıldız
sürücünün rahatını sağlayacak larının davranış biçimlerini
teknikler geliştirmeyi amaç değiştirmeyi başarması pek
lıyor. Hatta sadece düşünce mümkün gözükmüyor.
yoluyla araba sürmeyi sağlaya
cak beyin-makine bağlantıları
geliştirilmesi bile
gündemde . . .
Te hlikeli
davranış alış
karılıklarının ve
reflekslerin yıp-
- 87 -
:\' l Ç l :": .\lERAK EDERiZ?
YAPI LAB İ Lİ R ?
A
ylarca gazetelerin baş sayfalarını işgal eden kuş
gribi, ardından domuz gribi sütunlardaki yerini
kaybetmiş gibi görünüyor. Halbuki grip her za
man pusuda bekliyor.
Uzmanlar grip virüslerinin mutasyona uğramasından
endişe ediyorlar. İlaçların etkili olmadığı bir virüs oluşursa,
tüm dünyada milyonlarca insanı etkileyebilecek küresel bir
salgınla karşı karşıya kalınabilir. O zaman nüfusu korumak
için az sayıda çözümden biri olan bir aşı geliştirilmesi aylar
alacak.
- 88 -
:'\.' l Ç :t :>: )lERAK EDERlZ?
- 89 -
'.' l Ç' l :" >lERAK KDE R l '!.?
Doğal büyüklükte
yapma oyunu ne __
D yapma
" oğal büyüklükte" rol
oyunu doğal
veya yarı-gerçek bir ortam
da cereyan eder. Her katılımcı,
senaristler veya oyunun düzen
leyicileri tarafından yaratılmış
hayali bir kişiliği canlandırır.
Oyunun stili fütürist, çağdaş,
Kelt, Antik, Orta Çağ, polisiye,
vb esinli olabilir, ama Orta Çağ
fantastik stili halen en yaygın
Doğal Büyüklük, ilk masa
olandır. Oyun bir tek akşamda
üstü rol yapma oyunu olan
bitebileceği gibi, günlerce de
Zindanlar & Ejderhalar'a gön
sürebilir ve yüzlerce seyredeğer
derme yapmaktadır. Bu oyun,
kişiliği bir araya getirebilir.
rolün oynanışına önem vererek
gelişmiştir. Bazıları tarafından
dudak bükülerek karşılanan rol
yapma oyunu yine de belli bir
popülarite kazanmış, birkaç yıl
önce güçlü duyguların eksikli
ğini çeken genç yetişkinler için
bir faaliyet olarak düşünülen sı
nırlarının ötesine geçmiştir.
O zaman siz de bu akımın dı
şında kalmak istemiyorsanız, bir
ağızdan haykırın: "Bu hafta sonu
harika bir doğal büyüklük oyu
num var, oynayacağım rol feci!"
- 90 -
:'\ J Ç 1 :'\ .'\1ERA.K E D E R 1 Z?
A lt ı n s a y ı s i h i r l i m i d i r?
<P olarak da adlandırılan altın sayının, ne denli gizemli olur
sa olsun, yine de ( 1 + .J5)/2, yani yaklaşık 1 , 6 1 8 . . . 'e eşit ol
duğu bilinmektedir. Peki bu zavallı altın sayı artık sıradan
bir gerçek haline mi gelmiştir?
Hiç de değil. Bazı eğlendirici matematiksel özelliklere
sahip olmasının yanı sıra, altın sayıya çok ilginç yerlerde
rastlanabilmektedir: Parthenon'un yüksekliği ile eni ara
sındaki orana bakarsanız, meşhur altın sayıya çok yakın bir
sayı elde edersiniz. Leonardo da Vinci'nin meşhur Oranlar
Etüdü ( Vitruvius Adamı) için de aynı şey geçerlidir ve çizi
len adamın toplam boyunu göbek deliği-ayaklar arasındaki
mesafeye bölerseniz karşınıza yine altın sayı çıkar.
Bir papatyanın dişi organının düzenlenişinde veya meş
hur helozonlu deniz kabuğunun, sedefli deniz salyangozu
nun düzeninde de altın sayı ile karşılaşılır.
Yoksa altın sayı bize Evren'in anahtarını mı verir? En
azından 1 930'lu yıllarda her yerde <P gören ve bu sayıyı
popülerleştirip altın sayıyı "ilahi oran" diye tanıtan Rumen
Ghyka böyle düşünüyordu. Sonradan yapılan birçok araş
tırmada Ghyka çok kaba yaklaşık hesaplar yapmakla suç
lanınca, cp'nun hükmü sallandı: Başlıca eleştiri, altın sayıyı
saplantı haline getirip nereye baksa onu görmesiydi. Ve bu
nun sonucunda altın sayımız sıradan fanilerin arasına geri
dönüş yaptı.
Sanatta altın sayının kullanılması -veya kullanılmaması
hakkındaki polemik henüz tüm canlılığıyla devam etmekte
dir, bu gizemli sayının kendinden bahsettirmeyi sürdüreceği
bellidir.
- 91 -
'." :I Ç 1 :" .\IE RAK EDERi Z?
Ay n a l ı t a rla k u ş u ka p a n ı
M
eşhur çocuk bir eksenin üzerinde sağa
şarkısında (Alo sola döndürülürdü. Güneş
uette, gen ti/le te parlayan ayna parçaları
alouette) dendiği gibi, tarla tarla kuşlarını ve diğer kuş
kuşu iyi kalplidir, tüyle ları çekerdi. Bu acımasız ve
rini yoldurur. Ama daha hilekar uygulama Fransa'da
az bilinen bir gerçek, Batı ancak 1 9 89'da, av partileri
Avrupa'da 1 7 . yüzyılda çok esnasında ayna veya parla
yaygın olan "aynalı" avlar yan nesnelerin kullanılma
da, aynalı tarla kuşu ka sını yasaklayan bir kanunla
panları kullanıldığıdır. Avcı engellendi.
-"tarla kuşçu"- tarla kuş Anı a " tar1 a kuşu aynası "
ları göç ederken tüfeğiyle Fransızcada ortadan kalk
gizlenir ve kuşları bu ka madı ve aldatıcı bir nesneyi,
pana çekerdi. Aynalı tarla bir tuzağı ifade etmeyi sür
kuşu kapanları kuş kanadı dürüyor. Tarla kuşu ayna
biçiminde bir ahşap levha sına aldanmak, bir bakıma
ve onun üzerine yerleşti sazanlık yapmak anlamına
rilmiş küçük ayna parçala geliyor.
rından oluşur, bu düzenek
- 92 -
:'\' 1 ÇI:-> .'>1ERA K EDER1Z?
I v x L c D M
1 5 10 50 100 500 1000
27 = 10 + 10 + 7
X + X + VII = XXVII
423 = 400 + 20 + 3
CD + XX + III = CDXXIII
'.' 1 ÇI:'\' :VlERAK EDERlZ?
KHIMAIRA NEDİ R?
Y
unan mitolojisinden çıkma fantastik bir yaratık olan
khimaira, aslan kafalı, keçi gövdeli ve ejderha kuy
ruklu bir canavardır. Ağzından alevler saçan ve in
san yiyen Khimera, Bellerophontes tarafından öldürülse de,
Batı dillerindeki yerini korumuştur.
Bugün Fransızcada "chimere" sözcüğü suni dölleme veya
nakil yoluyla yaratılan bir organizmayı ifade etmek için kul
lanılır: Yani iki farklı genom söz konusudur. Aynı zamanda
deniz dibi uçurumlarında yaşayan, köpek balığına yakın bir
balık türüne de "chimaera" denir.
- 94 -
Kurşun altına dönüşür mü?
17. yüzyıla gelinceye dek modern kimyanın habercisi ola
rak varlığını koruyan simyanın en önemli amaçlarından biri,
kurşunu altına "dönüştürmekti." Bu "ilim''in en büyük eseri
felsefe taşıydı; bu taşın kurşun gibi adi bir metali altın gibi
soylu bir metale dönüştürebildiğine inanılıyordu. Simyager
lere göre, taş beşinci elementti.
Eğer simyagerlerin yaptığı çalışmaları gizlemeye yönelik
küresel bir komplo söz konusu değilse, yüzyıllar süren dene
melere rağmen felsefe taşının hiçbir zaman bulunamadığını
ve kurşunun kurşun olarak kaldığını söylemek gerek.
Bugün artık bir taşın ne kadar harika olursa olsun sim
yagerlerin beklentilerine cevap veremeyeceği biliniyor, ama
araştırmacılar bu "dönüşüm"ün teorik bakımdan mümkün
olduğunu ortaya koydular. Kurşun atomları 300°C sıcaklık
ta ısıtılır ve elektromanyetik bir alan içine yerleştirilir, ardın
dan da bir siklotron (dev bir parçacık hızlandırıcısı) içinde
hızları artırılırsa temel parçacıklarının yerinin değiştirilme
siyle altın atomları elde etmek pekala mümkündür.
Teoriye göre durum böyle. Pratikte ise böyle bir işlem
aşırı risklidir: Dönüşüm sırasında bir altın atomunun orta
ya çıkması olasılığı o kadar düşüktür ki, bir gram altın elde
etmek için siklotronu yüz yıl boyunca kesintisiz çalıştırmak
şarttır! S aati 1000 Euro'dan hesap edildiğinde, bir gram al
tın elde etmek için milyarlarca Euro harcamak gerekir.
Kuyumcular rahat rahat uyuyabilirler!
- 95 -
:>:lÇ1:" )lERAK EDERlZ?
G
enellikle güç bir dal
olan kuantum fi atom aynı anda hem bütünlüğü
ziği hakkında ko içinde hem de bozunmuş halde
nunun dışındakilerin aklında, var olur. Demek ki bu deneyde
ezber bozan bir örnek olarak de Geiger sayacı her iki hali
Schrödinger'in kedisi kalır; de kaydeder ve dolayısıyla kedi
çünkü modern fiziğin bu dalı aynı anda hem ölü hem de di
nın gündeme getirdiği sorun ridir.
salları yansıtabilecek az sayıdaki Eğer bazı sadistler bu deneyi
"somut" örnekten birisi söz ko gerçekten yapmaya kalkarlarsa,
nusudur. başlarına geleceğe de katlanmak
Bu düşünce deneyi adını zorunda kalırlar, çünkü "hem
mucidi olan Avusturyalı fizikçi ölü hem diri" bir kedi sadece
ve kuantum mekaniğinin babası düşüncede mevcuttur. Fizikçi
Erwn Schrödinger'e borçludur. ler bu paradoksu açıklamak için
Bu sanal deneyin özü, sımsıkı birbirlerine girmişlerdir: Tutar
kapalı bir kutuya bir kedi ve bir sızlık teorisine göre, mikrosko
Geiger sayacı yerleştirilmesidir. pik kuantum düzeyinde doğru
Sayaç, yakındaki bir atomun olan, makroskopik düzeyde
bozunduğunu algılar algılamaz doğru değildir. Çok cazip gö-
kutunun içine dolan zehirli
gaz böyle bir sonu hiç de hak
etmeyen zavallı kediyi öldürür.
Ayrıntılara girmeden anlatmak
gerekirse, kuantum fiziğine göre
gözlem yapmadan önce üst üste
- 96 -
.:\' 1 Ç 1 :\' Yl E RAK EDER]Z?
rünen bir diğer teori ise "paralel Ama bu geniş çaplı sorgula
evrenler" meselesini ortaya ata maların ötesinde, geriye bir soru
rak, iki ayrı ve diğerine indirge kalıyor: Bütün bu deneyler için
nemez gerçekliğin bir arada var bula bula bir kediyi mi buldu
olabileceğini söyler. nuz?
E
n güzel meyhane mu İnsan çocukken yıllar hiç
habbetlerinin konusu sona ermeyecek gibi gelir. İki do
olabilecek gibi görünen ğum günü arasında akan zaman
bu varoluşsal sorunun aslında hiç bitmeyecekmiş gibi görünür
son derece mantıklı bir cevabı ken, yetişkinlikte zaman önüne
mevcuttur! geçilmez bir şekilde daralır . . .
- 97 -
.'\' l Ç L X .' !ER:\K EDERiZ?
- 98 -
Kökeni İskoç gölleri (loch) kadar puslu olsa
da, renklerin ve desenlerin �eşitliliği, en
önde gaydaların yürüdüğü Iskoç al�ylarının
hatırası ve geleneğe bağlılık, killi (Iskoç
eteği) takdir edilen ve simgesel bir giysi
haline getirmiştir.
K
sisteminin kökleri üstüne uzanırlardı. Daha sonra
Iskoçya' nın Kelt kö kumaşı bedenlerine sarar ve ke
kenlerine dek uzanır. meri bağlarlardı. Ayağa kalkın
Klan, kan bağlarıyla dışarıdan ca pelerinlerini sırtlarına geçirir
evlat edinmeyi bir araya getiren ve kumaşın artan bölümünü
bir tür geniş aileydi. kemerlerine sokarlardı. Togaya
O dönemde şef, uyrukları da benzetilen bu kostüm farklı
nın babası olarak kabul edilirdi. biçimlerde giyilebiliyordu. Ça
Her türlü ihtilafı çözer, onları tışmalar sırasında savaşçılar ku
korur ve savaşta yönetirdi. Klan maşın fazlasını kollarına sarıp
üyeleri İskoç milletinin simgesi kalkan gibi de kullanıyorlardı.
olan ve birbirlerini tanımalarını Ama çatışma sırasında ağır
sağlayan, tartan (ekose yünlü lığı nedeniyle çok kullanışsız
kumaş) giysiler giyerlerdi. olabilen bu kumaş, dört nala
Tartanın veya İskoç kostü at sürmek için de pek elverişli
münün adının kökenleri tam sayılmazdı. Süvariler onun ye
olarak saptanamamıştır. Tar rine dar İskoç pantolonu olan
tan, büyük ve dikdörtgen bir trews'u tercih etmişlerdi.
kumaş parçasıydı. Klan üyeleri Sonra belden kemer takılan
bunu kemer altına gelecek şe tartanın daha basitleştirilmiş bir
kilde yere serer, sonra katlar ve versiyonu olan kilt ortaya çıktı.
- 99 -
:-; J ç l � :'>1ERAK EDERlZ?
Kilt bir daha hiç terk düğmeli bir yelekten oluşur. To
edilmedi kalarla süslenmiş düşük konç
Tarihçiler, ilk tartanların üze lu ayakkabılar olan brogue'lar,
rindeki desenlerin bölgeleri kemerle uyumludur. Yün örgü
simgelediğini düşünmektedir çoraplar jartiyerlerle tutturul
ler. Bu ilk tartanlar henüz bir muştur. Üstleri ponponlarla,
klana aidiyeti göstermiyorlardı bazen de armalarla süslenmiş
ve herkesin kendi zevkine göre deri keseler, yani sporran ve bir
seçiliyorlardı. Kimlik belirleme Balmoral başlık kıyafeti ta
işlevi, İskoç alaylarında kulla mamlar. Bazen bir çorabın içi
nılan tartanlarla birlikte ortaya ne sgian dubb denen kısa, siyah
çıktı. bir hançer kaydırılır. Kadınlara
Bugün yüzlerce farklı tartan gelince, onlar da kilt giyebilir,
mevcuttur. ama sporran taşımaları yasaktır.
İskoçların takım elbisesi, Geleneklere göre, kilt'in içine
bir kilt, bir tvit ceket ve boynuz çamaşır giymemek adettendir,
ama bu mecburi bir şey değildir!
1 8 . yüzyılda resmi askeri
üniformalarda tartan desenle
ri görülmeye başlanır. 1 822'de
Kral IV. George büyük bir ka
bul töreninde kilt'i çok beğenir.
Daha sonraları Prens Charles
da bunu benimser. Ama kraliyet
tartanları sadece hanedan üye
leri tarafından kullanılabilir.
Bugün herkes canının çekti
ği tartanı giyebilir. Günümüzde
rugby maçlarındaki İskoç taraf
tarların renkli giysileri de bunu
kanıtlamaktadır!
- 100 -
G Ö RGÜ VE NEZAKET
.
KURALLARININ M iAD I
D O LDU MU ?
N
e yani, mektubun Eskiden daktilo ile yazı sa
sonuna yazacağınız dece ticari yazışmalarda kabul
basit bir "saygılarım edilirdi. İçiniz rahatlasın, bu
la" sözü ile görgülü biri olmayı durum günümüzde değişmiş
garanti altına alacağınızı mı tir. Ama lütfen bir protokol
düşünüyordunuz? mektubu yazarken veya çok
Eğitiminize katkı yapmak saygıdeğer (ya da alıngan) bi
tan mutluluk duyan bu ki rine mektup gönderirken asla
tapta, size iyi kullanacağınızı makine kullanmayın.
umduğumuz birkaç kuralı ha Kağıtta canlı renkler seç
tırlatacağız. meyin: Beyaz, gri, mor ve gök
Unutmayın ki, iyi yetişti mavisi seçkin renklerdir ve
rilmiş bir kişi neyi, nasıl ve ne unutmayın, beyefendiler fan
zaman yazacağını bilmek zo tezi kağıt kullanmazlar. Eğer
rundadır. bazı yazışmalarınız için oriji
Fazla düzgün bir yazı gü nal (ve de şık) bir kağıt alırsa
nümüz modasına uygun de nız, başsağlığı ve iş mektupları,
ğildir: Yazı, düz ve basit olma resmi bir makama yazacağınız
lıdır (so cool0 . Gerçekten artık mektuplar, vb için farklı bir
çağ dışı kalmış imza süslemesi kağıt seçmeyi unutmayın.
saçmalıklarını da unutun. Telefon edecekseniz, çok
Pembe dolma kaleminizi hasta birinin bulunduğu bir
hemen değiştirin: Mürekkep evi asla aramayın, VİP (çok
dediğin siyah, mavi veya me önemli kişi) kategorisindeki
nekşe rengi olur, o kadar! insanlara asla doğrudan ulaş-
- 101 -
:'\ l Ç l :" .\lERAK EDE.RlZ?
- 1 02 -
:" l Ç l :\' .\ I ERAK .E:DKR 1 Z'I
" YO LC U S EN D RO MU "
NED İR ?
Y
olculukların gençleri yetiştirdiği söylenir. Ama ba
zen (uçak pistte bir saat kalkış izni bekleyince veya
en küçük kardeş tüm yol boyunca ablasının canına
okumaya karar vermişse) yolculuklar kabusa dönüşebilir,
ama bu küçük sıkıntılardan daha da ciddi bazı "yolcu send
romları" teşhis edilmiştir.
Bunlardan ilki olan "Stendhal sendromu" adını Floransa'yı
ziyaret ettikten sonra 1 9 1 7'de izlenimlerini şu şekilde kay
deden yazardan almıştır: "Güzel sanatların ve tutkulu duy
guların insana verdiği göksel duyumların buluştuğu bir he
yecan noktasına erişmiştim. Santa Croce'den [Floransa'da
bir kilise] çıkarken kalp çarpıntısına tutulmuştum, içimdeki
yaşam gücü tükenmişti, her an düşme korkusuyla yürüyor
dum." Hatta Stendhal, "Bu kadar büyük bir güzellik karşı
sında insan ölebilir mi?" diye soracaktı.
S tendhal'in bu saptamasından bu yana, benzer başka
gözlemlere de rastlanmıştır. Botticelli'nin Venüs'ü karşısında
bayılanlar, Caravaggio'nun eserlerini görünce başı dönen
ler, Michelangelo'nun Davut heykelinin dibinde panik atak
krizine yakalananlar. . . Psikanalist Graziella Margherini'ye
göre, bu fenomen herkesin içinde önceden mevcuttur: "Bir
sanat eseri ona bakan için bir içsel dramın simgesi işlevini
gorur. ''
.. ..
- 103 -
>: 1 Ç ! S .l:l EH. \ K EDEH. 1 7.?
- 1 04 -
:" l Ç l :" ) l E .RX[( EDEH.lZ?
L
atince birçok deyim, Bis repetita placent
özdeyiş, söz günümüz Tekrar, baştan çıkarır.
de bile kullanılmaya
Fiat lux
devam edilmektedir. Siz de ar
Işık olsun! (Büyük bir keşfi
kadaşlarınızla yemek yerken,
duyurmak için olduğu gibi,
bunlardan bazılarını kullanarak
atmış sigortayı değiştirdikten
sivrilebilirsiniz!
sonra da kullanılabilir.)
Alea jacta est
Ok yaydan çıktı. Horresco referens
Anlatırken tüylerim diken
Errare humanum est diken oluyor.
Hata insana özgüdür veya
hatasız kul olmaz! Mens sana in corpore sana
Sağlam kafa sağlam vücutta
Hemen arkasından şunu da
bulunur.
ekleyebilirsiniz:
Panem et circenses
Persevare diabolicum est
Ekmek ve sirk oyunları
Ama hatada ısrar etmek
Şeytan'a özgüdür. (Ekmek isteyen Roma halkını
aşağılamak için kullanılan söz) .
Dura lex, sed lex
Kurallar katıdır, ama kuraldır. O tempora! O mores!
Ne çağ! Ne adetler! (Cicero)
Divide ut regnes Kendi çağını eleştirmek için
Böl ve yönet (Machiavelli) . söylemişti.
- 105 -
�'\: :i Ç 1 :" > l E:R_\K EDER]'/,?
- 1 06 -
:" i Çi:" > I E :R/1. K E D EJ� ] '/,'/
- 1 07 -
:" l Ç J :'\ :"lER :\ K EDERlZ?
H a kl ı b i r şeyta n i ü n
16. yüzyılda dövme bir gösteri unsuru haline geldi. Kaşifler
ve denizciler dövmeli yerlileri yakaladıktan sonra burjuva
salonlarında "acaip insan manzaraları" diye teşhir ediyorlar
dı. Bunların ilki Fransa'da ve Almanya'da teşhir edilen bir
Eskimo ailesi oldu; sonra tüm vücudu dövmeyle kaplı olan
Filipinli bir yerli, Prens Giolo geldi - İ ngiliz sosyetesi ona
bayıldı.
Bu dalga içinde, sözde Güney denizlerinde vücutlarına
zorla dövme yapılmış bazı denizciler de desenli bedenleri
nin ticaretini yapmaya başladılar: Bazıları Barnum's Ameri
can Museum'da yaptıkları şovlarla meşhur oldular.
T u h a f ve h asta l ı kl ı b i r t i c a ret
Dövme hiçbir zaman sadece estetik bir kaygıdan kaynak
lanmamıştır. Örneğin sömürgecilik döneminde cinsel köle
haline getirilen kadınların ayak bileklerine zincir dövmesi
yapılırdı.
1 9. yüzyılda tıp öğrencileri, morg ve hastane görevlile
ri gizlice dövmeli ve tabaklanmış deri ticareti yapıyorlardı.
Üzerlerinde askeri desenler veya erotik çizimler bulunan bu
deriler sigara kutusu, cüzdan, abajur gibi çeşitli nesnelerin
yapımında kullanılıyordu. Bu arada en korkunç dövme ör
neğini, nazilerin toplama ve imha kamplarındaki tutuklula
rın kollarına bastıkları numaraları unutmayalım.
- 108 -
:" l Ç l :" .\ I E R\ K EDERl'I.?
D övm e l e r i n ç e ş i t l i a n la m la r ı
Toplumsal basamakların tam zıt ucunda ise dövme bir eg
zantriklik ve aristokratik farklılık işareti olarak görülmüştü.
İ ngiltere kraliyet ailesi, İ sveç ve Danimarka kralları, Wins
ton Churchill, hatta Stalin dövmeye çok meraklıydılar.
Ama dövmenin yeniden parlak günlerine kavuşması,
1 960'lı yıllarda California'daki hippi hareketinden ve 1970'li
yıllarda rock müziğin öne çıkmasından sonra oldu. Sayısız
yeni stil ortaya çıktı: old school (eski ekol) , new school (yeni
ekol), Japon stili,.fıne !ine (ince çizgi), Polinezya stili, heroic
fantasy (kahraman fantezisi), Hint stili, Kelt stili, kabile stili,
Gotik stil. . . Bunlar ait olunan toplulukların yansımalarıdır.
- 1 09 -
:\' l Ç l :\' �\ERAK EDERlZ?
Dövmelerin Anlamları
- 1 10 -
:" l <, : L'-' .\l E H. . \ K E D E R l '.1.?
Gösteri§çilere ve moda
kurbanlarına ne ad verilirdi ?
oliere'in Kibarlık Hastası Gülünç Kadınlar oyunu
- 111 -
:'\ :I Ç :I :'\ ) l E:RXK EDERi Z ?
- 1 12 -
:>.: l Ç l :\' )JE RAK E D E R l '.!.?
- - - - - - - - - - ,
!andırmaya devam ediyor. - - - - -
- - - - - - - - - - - - ---�
- 113 -
:"' l Ç l'.'\ .'IE RA K EDE:R l Z?
T
evrat'taki Mısır'dan Çıkış
kitabı Tanrı'nın Mısır'a ver
diği söylenen belaları anlatır.
Tortular hakkında uzman bazı jeologlar
bu "belaları" doğal nedenlere bağlarlar. M.Ö. 1 7.
yüzyılda Santorini Adası'nda yaşanan yanardağ pat
laması Akdeniz'in tanıdığı en yıkıcı felaket olmuştu. Yanar
dağ kelimenin tam anlamıyla patlamıştı. Püsküren muazzam
miktardaki kaya ve kül sonucunda adanın çevresi olduğu gibi
karanlığa gömülmüştü. Söylenene göre, Nil Nehri' ne de karı
şan bu küller suyla birleşip oksitlenmiş ve nehrin kan kırmı
zısı bir renge bürünmesine neden olmuşlardı.
Yanardağdan püsküren lavlar, hava ile temas edince sağa
nak yağmurlara neden olmuş ve bir araya toplanmış küller
den oluşan dolu bulutları meydana gelmişti.
Dünya'nın bu bölgesi, göçmen çekirgelerin toplanma
merkezlerinden biri olarak da bilinmektedir. Bol yağmur,
kurbağagillerin olduğu gibi, çekirgelerin de çoğalmasını
artırır. Sürü hayvanlarının ölmesi, parazitlerin çoğalmasına
bağlanabilir. Kan çıbanları ise yaralara da yol açan ve sinek,
sivrisinek larvalarından geçen myiasis hastalığı olabilir.
İ lk doğanların ölümünün ise ansefalit, tifüs, sıtma gibi
salgın hastalıklardan kaynaklandığı belirtilmektedir. Doğal
- 1 14 -
s ı ç ı s .VIE RAK KDE R ] Z?
6. 1 İnsanların ve hayvanların
gövdeleri açık yaralar ve irinli
çıbanlarla kaplanır.
'> 1 Ç l '.\' '.>lERAK EDERlZ?
Y
okai'ler Japon fantastik evreninin doğaüstü varlık
larıdır. Bunlar animizm (canlıcılık) kalıntılarıdır.
Bu din, Evren'i oluşturan tüm unsurların bir ruhu
olduğuna inanır ve onları kişileştirir. Zaten Japonlar her
nesnenin içinde bir kami, yani küçük bir tanrı barındığını
söylerler.
Yokai'ler fantastik sanat modası sayesinde yeniden can
lanmışlardır. Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi, Pokemon'lar
bu fantastik düşüncenin yaygınlaşmasını sağlamışlardır.
Ama özellikle Komşum Totoro, Prenses Monoke, Chihiro'nun
Yolculuğu gibi filmler ve manga çizerleri yokai'leri yeniden
popüler hale getirmiştir.
Yokai'ler denen doğaüstü hayvanlar alemi Orta Çağ'da,
resimli öykülerin anlatıldığı resimli rulolar üzerinde ortaya
çıkmıştır. İ çlerinde en çok bilinen öykü, "Yüz iblisin gece
tören alayı"dır. Burada bir dizi grotesk, ürkütücü, komik ya
ratık görülür: hayvanlar, eski aletler, hortlaklar, müzik aletle
ri, dev örümcek . . . Yokai'ler bizi harikalar ve sihirli düşünce
dünyasına taşırlar. Orada örneğin ağaç ruhu, dağların yaş
lı kadını, oraklı gelincik, iblis köpek, örümcek kadın, balık
adam, saçları çeken hayalet, çeltik tarlasından çıkan çamur
lu hayalet, sonbahar yapraklarının dişi iblisi, ağ kesici, mavi
fener hayaleti, yağmur kadını, yılanlı iskelet kadın, dokuma
tezgahının ruhu, kahkahalar atan kadın gibi varlıklarla kar
şılaşırız.
- 116 -
s ı ç ı s .'.l .E RXK E D l� H l '/,'!
- 117 -
:'-' l Ç 1 :\' YlE:R/\ K EDERi:!,?
F
rançois Rabelais Pan üslup ustalarından biri yaptı.
�agrue/1 yayınlarken, Eserlerinde alimlerin ve lon
ımzasını kendi adının caların dilini olduğu kadar,
harflerini farklı bir sırada dize yerel lehçe ve ağızları da kulla
rek oluşturduğu bu nacaktı. Halk des
adı (anagram) kul tanlarına, her türlü
lanmıştı. Rönesans konudaki Orta Çağ
döneminin bu büyük romanlarına, ata
hümanisti 1483'te, sözlerine, deyişlere
Touraine'deki bağ bayılıyordu. Rabe
lık Chinone bölge lais aynı zamanda
sinin ortasında, La c a n t r ep et e r i e l e r i n
'
-11 8 -
>: .t Ç l '.'\ Yl E R , \ K ımırn 1Z?
- 1 19 -
Picrochole' a karşı verilen gülünç savaşta gösterdiği
kahramanlıklardan ötürü Frer Jean des Entommeurs'e
teşekkür etmek isteyen dev Gargantua, ona "her türlü
manastırın tam zıddı olacak" bir manastır kurmayı tek
lif eder. Söz konusu olan Theleme Manastırı'dır (Yu
nancada thelemos "arzu" manasına gelir) ve François
Rabelais bu manastırdaki yaşamı büyük bir keyifle be
timler.
MANASTIRDA YAŞAM
'' Bütün hayatları yasalara, vardır ki, onları her zaman
tüzüklere veya kurallara gö"re erdemli davranmaya ve kö"
değil, kendi serbest iradele tülükten uzaklaşmaya zorlar:
rine ve keyiflerine gö"re dü Onur dedikleri de budur. Aynı
zenlenmişti. Canları istediği insanlar aşağılık baskılar ve
zaman yataklarından kalkar, zorlamalarla ezilip boyundu
içlerinden geldiği zaman yer, ruk altına alınırlarsa, kendi
içer, çalışır, uyurlardı; onla lerini açık yürekle erdeme yö"
rı kimse uyandırmaz, kimse neltmiş olan o soylu duyguya
içmeye, yemeye ya da başka başvurur ve bunu kalelik ve
bir şey yapmaya zorlamazdı. boyunduruğu atmak, kırmak
Düzenlerinde yalnız şu kural için kullanırlar; çünkü bizler
vardı: hep yasaklanan işlere girişir
İSTEDİCİNİ YAP ve bizden esirgenen şeylere
gö"z dikeriz.
Çünkü ö"zgür, soylu, ıyı Bu ö"zgürlük içinde, bir tek
yetişmiş, kibar çevrede yaşa kişinin hoşuna giden şeyleri
yan insanların yaradılıştan yapmakta birbirleriyle ö"vü
içlerinde ö"yle bir içgüdü ve iti lesi bir yarışmaya girerlerdi.
- 12 0 -
Aralarında bir erkek ya da bir François Rabelais
kadın '1çelim" dedi mi hep Gargantua
si içer, "Oynayalım" dedi mi (Bölüm LVII),
hepsi oynar; ''Kırlarda gez çev.: S. Eyüboğlu,
meye çıkalım" dedi mi hepsi A. Erhat, V. Günyol.
birden çıkardı. [ ]
. . ''
Homeopati sonuç alıcı bir
yöntem midir ?
A
lışılmış tıbbın dı lanılır ("homeopatik doz"
şında kalan tıp deyimi buradan türemiştir) .
yöntemlerine "ho Homeopati ile tedavi
meopati" denir (genel he edilen hastaların çoğu ge
kimler tarafından uygu nellikle çok memnun kalır
lanan "allopati"nin karşıtı lar, çünkü yan etkiler doğal
olarak) . Bu tarz tıbbı, 18. olarak "klasik'' ecza madde
yüzyılda Dr. Hahnemann lerine göre çok daha sınır
icat etmiştir. Şu ilkeye da lıdır. 1998'de Fransızların
yanır: Bir hastalığı tedavi yüzde 40' ı homeopatiye en
etmek için, sağlıklı bir insan az bir kez başvurmuştu.
üzerinde söz konusu hasta Gerçekleştirilen incele
lığın belirtilerine yol açacak melerin çoğunda, homeopa
bir madde kullanmak gere ti ilaçlarının plasebolardan
kir. Ama içiniz rahat etsin, daha etkili oldukları ispat
etkin madde tüm toksik lanamamıştır. Homeopatlar
özelliğini yitirecek kadar ise buna kullanılan metodo
sulandırılmış bir halde kul- lojinin yanlış olduğunu söy-
- 121 -
:" 1 Ç 1 '.' .\lERAK EDERİZ?
- 122 -
'.'; İ Ç ] :'\ .'llrn.\K EDER1Z?
D
eniz fenerleri yavaş yavaş otomatikleşince, bek
çileri de çekip gitti. Deniz fenerlerinin öyküsü,
efsanevi İ skenderiye fenerinin yapımıyla başlar.
Onların tarihi, Roma fetihleri sırasında ilk Eski Çağ ateş
kulelerinin karanlıkta parlamaya başladığı Akdeniz'in tari
hinden ayrılamaz.
Fransa'da, modern çağı simgeleyen merkezi bir devle
tin adım adım yerleşmesi yolculuğunun kilometre taşlarını
oluşturan deniz fenerleri, denizcilik sanatındaki yeni bilim
sel bilgilerin ve büyük ilerlemelerin de ifadesi olmuşlardır.
Gironde halicinin girişinde, denizin ortasında inşa edi
len Cordouan Feneri Fransız deniz fenerlerinin incisi olarak
kabul edilir. Yüzlerce yıllık bir tarihi vardır. Buradaki ilk fe
ner 1 360'ta yapılmıştı. Rüzgar ve dalgalarla aşırı yıprandığı
için, III. Henri döneminde yeniden inşa edilmesine karar
verildi. Tamamı Saintonge beyaz taşından yapılan 68 metre
yüksekliğindeki bu kulenin inşaatı yirmi beş yıl sürdü. Daha
- 123 -
:" l t,� l.'-: .' l E R \ K l·: l l l ·: l� I /.?
�
sonra da birçok kez elden geçirildi, kendi
etrafında dönen ilk Fresnel cihazı bu fenere
- 12 4 -
-'' h; i s .' I E R . \ K E [ )E R i :!.?
Ahırkapı Feneri
Anadolu Feneri
Anadolu Kavak Feneri
Anadolu Kavak Filburnu Feneri
Arnavutköy Feneri
Balta Limanı Feneri
Bebek Feneri
Beykoz İ ncirköy Feneri
Beykoz Selviburnu Feneri
Beylerbeyi Feneri
Büyükdere Feneri
Büyükliman Çalıburnu Feneri
Çengelköy Feneri
Defterdar Ortaköy Lido Feneri
- 1 25 -
Dikilikaya Feneri
Fenerbahçe Kayalığı Öreketaşı Feneri
Harem Güney Mendirek Feneri
Harem Kuzey Mendirek Feneri
Haydarpaşa Dış Dalgakıran Güney Mendirek Feneri
Haydarpaşa Dış Dalgakıran Kuzey Mendirek Feneri
Haydarpaşa Eski İ ç Dalga Kıran Güney Mendirek Feneri
Haydarpaşa Eski İ ç Dalgakıran Kuzey Mendirek Feneri
İ stinye Feneri
Kandilli Feneri
Kanlıca Feneri
Kız Kulesi Feneri
Kireçburnu Feneri
Kuruçeşme Feneri
Paşabahçe Feneri
Rumeli Balıkçı Barınak Batı Mendirek Feneri
Rumeli Balıkçı Barınak Doğu Mendirek Feneri
Rumeli Hisarı ( Aşiyan ) Feneri
Salıpazarı Feneri
Türkeli Feneri
Umurbank Güney Kazıklı Feneri
Yeniköy Feneri
- 126 -