Professional Documents
Culture Documents
Trevar Bryce
D
Müfiı GWıa,
Ankanı Iktisadi Tıcari Ilimler Yilbeit Okulu Dıt Ticaret Bölilmil'nQ bitirdi. A,tırlıltlı olanılt tarihsel ve
ııoııyolojik metinler Oıerindc çall§ıyor. Yayımlanmil çevirileri 1unlardır: Gllçdıder w Osmanlı/ar; Rudi Paul
Undner (lmııe Yay.), Hirıdisımı Ttırilıi; Hemıann Kullte &. Diennar Rothermund (lınae Yay.), Modmı
}tıpon-,a'Mı Dofıqu; Janet E. Hunter Onıge Yay.),IGJiem w Kılıç; Leonard M. Dudley (Dost Klıabevı Yayınlanl,
Hiıu A......prılılann IVndc; J. 1! Mallory {Dost Kiıabevl Yayınlan), Hain Bir Al/llljldlının /ıirajLm; Jan Myrdal
(Tilrkiyı: lt Bankası Yay.), Evli,a Çddıı'nin l.sımıbulu; John Freely (Yapı Kredi Yay.).
ı Bryco. r....,,
Hiıit OUn'f(lsındo Yotam ve Toptum
ISBN 975·298·086·� 1 Tii�os;, Müfil Günoy 1 Dooı Kiıobo.n Yoyonlon
AQutlos 2003, Anka"', 300 soyla
Tarilı-Meoloji-Mit-Eclebiyot-�noA:ço
HiTiT DÜNYASINDA YAŞAM VE TOPLUM
Trevar Bryce
ISBN 975-298-086·4
Tey!kkür 7
Kısaltmalar 9
Giri§ 17
2 Halk ve Hukuk 47
3 Kdtip 72
4Çiftçi 88
S Tüccar 103
6Sav�çı 1 14
7 Evlilik 134
8 Tanrılar 149
l2Miı 229
13 Başicent 247
Kaynakça 285
Dizin 294
Te§ekkür
T.R. B.
Ağustos 2001
Kısaltınalar
AA Archiilogischer Anzeiger
AfO ArchitJ /ür Orientforschung
AHK Edel, E. , Die Agyptische-hethitische Korrespondent aus Bo
ghatköi, 2 cilt (Opladen, 1994)
AO ArchitJ Orientalnı
AOAT Alter Orient und Altes Testament
AOF Altorientalische Forschungen
AS Anatalien Studies
BA Biblical Archaelogist
BiOr Bibliotheca Orientalis
CTH E. l.Aroche, Catalogue des textes hittites (Paris, 1971)
EA The El-Amarna Letters, en yeni baskı W. Moran (Balti
more, Londra, 1992)
FsAlp H. Otten tl. d., Hittite and Other Anarolian and Near Eastem
Studies in Honour of Sedat Alp (Ankara, 1992)
Fs Güterbock I K. Bittel, Ph. H. }. Houwink ten Cate, E. Reiner, Anata
lien Studies Presented to H. G. Gütenbock (İstanbul, 1947)
1 O HITIT DÜNYASINDA YAŞAM VE TOPLUM
Or Orientalia
PRUN ]. Nougayrol, Le Palais Royal d'Ugarit N, Mission de Ras
Shamra, cUt ıx (Paris, 1956)
RAl Rencantre Assyriologique Intemationale
RHA Revue hittite et asianique
RlA Reallexikon der Assyriologie und tJOTderasiatischen Archiiolo
gie
RS Ras Shamra'dan Tabietler
SMEA Studi Micenei ed Egeo-Anatolici
StBoT Studien zu den Boğat_köy-Texten (Wiesbaden)
T UAT Texte aus den Umwelt des Alten Testament
UF Ugarit-Forschungen
wo Die Welt des Orients
WVDOG Wissenschaftliche Veröffentlichupgen der Deutschen Orient
Gesellschaft
VBoı Verstreute Boghazköi-Texte
ZA Zeitschrift {ür Assyriologie und Vorderasiatische Archiıologie
Hitit Krallarının Listesi
Eski Krallık
Lahama - 1650
I. Hattu§Üi 1650-1620 (torun?)
I. Mur§ili 1620-1590 (torun, evlatlık oğul)
I. Hantili 1590-1560 (kayınbirader)
I. Zidanta (damat)
Ammuna 1560-1525 (oğul)
I. Huzziya (Ammuna'nın gelininin erkek
karde§i)
Telipin u 1525-1500 (kayınbirader)
Alluvamna (damat)
Tahurvaili (dı§ardan)
Il. Hantili (Alluvamna'nın oğlu?)
Il. Zidanta 1500-1400 (oğul?)
Il. Huzziya (oğul)
I. Muvatalli (dı§ardan)
14 HITiT DÜNYASINDA YAŞAM VE TOPLUM
Yeni Krallik
Not: Bütün tarihler yakla§ıktır. İki ya da daha fazla ardıl kral için yakla§ık
bir saltanat dönemi tarihi bile önermenin mümkün olmadı� durumda,
ardıllık dönemi her hükümdarlık için kabaca 20 yıllık süreler temel
alınarak hesaplanml§tır. Bazı saltanat dönemlerinin bu süreden uzun ya
da kısa olmasına kaqın, bu dönemlerin ortalaması, muhtemelen, küçük
bir hata payıyla makul bir sonuç verecektir.
a ortak-naiplik dönemi dahil.
b kral olarak ikinci dönem.
Hantal. Hintler'In Düı:ryası
o
�ı:
�
i
�
�
co
�
o
:::::
·�
�
Gi�
1) Herodotos 2.106.
1 8 HiTiT DÜNYASINDA Y/'.VM VE TOPLUM
ra'nın 150 kilometre doğusundaki bazı antik kalınulardan söz eder. Texier
h arabelere gider. Bunlar klasik kaynaklarda tanımlananlardan çok daha
büyük, muazzam harabelerdir. Kente giri§ kapılarından birinin üzerinde
silahlı, sakalsız, uzun saçlı, püsküllü miğferli ve İskoç etekli bir sava§çı
kabartması vardır. Texier §a§ırır. Antik dünyanın bilinen diğer figürle
rine benzememektedir. Yerli halk, civarda ba§ka figürler olduğunu söy
ler. Onu harabelere yürüyerek yarım saatlik bir mesafedeki bir kaya çıkın
tlsına götürürler. Burası daha da §a§ırtıcıdır. Kaya duvarları kabartma
heykellerle süslüdür; o güne kadar görülmemi§ tipte tuhaf giysiler için
deki insan figürlerinin olu§turduğu gruplar görülmektedir. Kabartma
ların yanında, gizemli, hiçbir yeri anla§ılmayan kitabeler yer almakta·
dır. Bunlar okunamayan ve tanımlanamayan kitabelerdir. Ancak
üstünkörü Mısır hiyeroglif yazısını andırdığından bunlara "hiyeroglif"
denilmektedir. Her §ey tamamen §a§ırtıcı bir gizem içindedir.
Kırk iki yıl ilediyor ve 1876 yılına geliyoruz. Londra'da Archibald
Henry Sayce adındaki bir İngiliz bilimadamı, Society of Biblical Archeo
logy'ye bir konferans verir. Konferansın konusu, İncil'de Hitit olarak
bahsi geçen bir gruptur. Bunlar, muhtemelen, Filistin'de ya§ayan küçük
bir Kenan kabilesidir. En azından, İncil'in herkesi inanmaya sevk ettiği
budur. Sayce, konferansında, cesur bir yakla§ımla yeni bir kurarn ileri
sürdü: Hititler, önemsiz bir Kenan kabilesi olmak §öyle dursun, aslında
bütün Ortadoğu'ya uzanmı§ büyük ve yaygın bir imparatorluğun sahip·
leriydiler. Bu imparatorluğun merkezi, muhtemelen, Sayce'in de inan
dığı gibi, Suriye'deydi. Ancak ba§kenti henüz ke§fedilmemi§ti.
Yirmi yıllık bir süre daha bizi yirminci yüzyılın ilk yıllarına getirir.
Türkiye'de, Alman arkeolog Hugo Winckler, 70 yıl önce Texier'yi çok
§a§ırtan bölgeyi kazmaya ba§lar. Bölgede bir kulübeye yerle§ir ve kazıyı
aydınlığa kavu§turacak çok sayıda kil tabieti inceler. Tabiederdeki yazı
lar çiviyazısı biçimindedir. Winckler, İ.Ö. ikinci binyılda uluslararası
diplomasi dili olan Akad dilinde yazılmı§ olduklarından, bu tabietierin
birkaç tanesini okuyabilir. Winckler, kazdığı bölgenin, Sayce'in Hitit
İmparatorluğu dediği artalanın bir parçası olabileceğinden ku§kulanır.
Bir tabieti okurken heyecanlanmaya ba§lar. Tablette firavun ll. Ram
ses'in saltanatının yirmi birinci yılında Hitit kralı Hattu§ili ile imzala
dığı anla§manın Akad dilindeki çevirisi vardır. Bu, diğer kanıda birlik
te, kazılan bölgenin daha sonra Hattu§a§ (Boğazköy) diye tanımlanan
Hitit ba§kenti olduğunu açıklığa kavu§turur. Ne yazık ki, bölgeden çıkarı
lan tablerierin büyük bölümü okunamamı§tır. Bu tableder, tuhaf ve an
la§ılmaz bir dilde yazılml§tır. Muhtemelen, Hititler'in kendi dilidir.
GiRiŞ 1 9
2) İ branice'de isimleri lıiııi (tekil) lıittim (ço�ul) . Kitabı Mukaddes bahislerinin bir
özeti için bkz. McMahon ( 1989: 7 1 -5).
• İsrailo�ulları'nın ataları, Hz. İ brahim, Hz. İ shak, Hz. Yakub ve on iki o�lu. (ç.n.)
20 HITIT DÜNYASINDA YAŞAM VE TOPLUM
rur. Daha sağlam bir kanıt olmadığında, küçük bir ipucuna, geçici bir
referansa sarılmak ve bunu bütün bir ki§iliği in§a etmekte kullanmak
ku§kusuz tehlikeli bir durumdur. Ancak, özellikle bir kralın tebaasının
onun hakkında ne dü§ündüğü konusunda neredeyse hiçbir fikrimiz ol
madığından, ha§ vuracak ba§ka ipucumuz yok. Özellikle, bu durumda
bize Hitit dünyasının krallarının ve ailelerinin ya§amları, davranı§ları
ve ki§isel özelliklerine ili§kin -en azından dı§arıdan bakan bir göz ola
rak- daha ayrıntılı bilgiler sunabilecek, bağımsız, çağcıl bir kronikçinin
özlemini duyuyoruz. Bir Thukydides ya da Tacitus'un önyargısına (her
ne kadar onlar tersini iddia etse de) ya da bir Suetonius'un felaket tellallı
ğına rağmen, bu tür yazarlar, en azından dönemlerindeki liderlerin halk
gözündeki algılanı§larını vererek re�mi kaynaklarda sunulan imgelere
değerli katkılar sağlar.
Dü§ünüldüğünde çok §a§ırtıcı gelmese de, yüce hükümdarlarına na
zaran hanedanın kadınları konusunda daha fazla bilgiye sahip olmamız
ilginçtir. Bu, büyük ölçüde, diğer insanların yorumlarından kaynaklan
maktadır. Böylece, I. Hattu§ili'nin bir birini tutmayan övücü eğretile
meleri dahil, kız karde§i hakkındaki dü§ünceleri, bize, en azından erkek
karde§inin gözüyle, bu kadının nasıl birisi olduğuna ili§kin kaba taslak
bir bilgi verir. I. Şuppiluliuma'nın karısının zalim davranı§ları, savur
ganlığı, sevgililerini dövmesi ve naho§ yabancı adetleri benimsemesi,
üvey oğlu Il . Mur§ili tarafından açık bir §ekilde anlatılıyor. Ve bütün
kadınların üzerine çıkan III. Hattu§ili'nin karısı, muhte§em Puduhepa,
hanedan mensupları içinde, muhtemelen, Şuppiluliuma'nın dı§arıdan
aldığı e§ten gaha az zorba bir figür değildi, ancak kocasının en büyük güç
kaynağıydı, krallığın idari, hukuki ve diplomatik faaliyetlerinde çoğu
kez onun partneriydi. Hükümdarlığın extraordinaire çöpçatanıydı, sa-
, raydaki küçük Hitit prens ve prenses kalabalığının yeti§tirilmesi sorum
luluğunu üstlendi ve Il. Ramses'le bir tutuldu. Ramses'in bile saydığı bu
kadının uluslararası saygınlığına ili§kin çok §ey bilmemizin nedeni de
bu denkliktir. ,
Resmi kayıtlar, bize, çoğunlukla, kralların kamusal ba§arılarına ili§ kin
bilgiler verir. Ancak bütün Hitit dönemi süresince, Suriye'deki neo
Hitit krallarının sonuna kadar, bir §eyin eksikliği dikkat çekiyor. Bir
kralın gerçekten kötü bir yönetici olduğuna asla rastlamayız. Tahta zor
balıkla, selefierini ve bazen ailelerini de öldürerek çıkan krallar bile,
gerçekten, tahta çıktıktan sonra hiçbir ardılı tarafından asla yolsuzluk
ya da kötü yönetimden dolayı suçlanmadı. Kral Telipinu'nun görev
ba§ında olduğu zaman krallığın o günkü zayıf durumundan sorumlu tutul-
KRAL. SARAY VE SAAAY GÖREVliLERi 29
Kralın Görevlileri
14) Filolojik ölçülere göre, Orta Hitit dönemine aittirler.-Arkeolojik açıdan ise be§·
seviyeli bölgenin üçüncü seviyesine aittir.
15) Mektuplar Alp tarafından yayımlandı (1991) ve Klinger bazı ayrınulannı tartı§ma
konusu yaptı ( 1995).
16) Bkz. Beal ( 1992: 406-7) .
1 7) Bkz. Bryce ( 1998a: 158-6 1 ) .
KRI\l, SARAY VE SAAAY GÖREVLilERI 33
Kral da, gücünü dünyada kendisine devreden kutsal Ba§ İcra Görevlisi
Fırtına Tanrısı'na kar§ı sorumluydu ve kendisini sık sık onun kölesi ya
da hizmetçisi olarak adlandırırdı. Kral, böylece, yönetim hattı sıralama
sında ikirıci en yüksek basamağı i§gal ederdi. Görevini kutsal yetkiden
alırdı. Ancak 'ülke sadece Fırtına Tanrısı'na aitti; Yer ve Gök orduyla
birlikte sadece Fırtına Tanrısı'na aitti. Ve Tanrı, Lahama'yı kendi vekili
yaptı ve bütün Hattu§a§ ülkesini ona verdi'.20 O sadece Fırtına Tan
rısı'nın kahyası gibi hükümdarlık yaptı. Kutsal onay, krala çok önemli
bir bağl§ta bulundu: 'Fırtına Tanrısı, kralın §ahsına (kötü niyetle) yak
la§an herkesi mahvetsin'; bu metin devam eder. Onun dünyadaki vekili
olarak, görevi, krala Fırtına Tanrısı'yla özel bir ex officio (resen) ili§ki
sağlardı. Ancak, yaygın bir kraliyer unvanı onun (bütün) tanrıların
gözdesi olduğu konusunda bizi bilgilendirdiğinden, yararlandı� kutsal
himayenin kapsamının çok geni§ olduğu anla§ılmaktadır.21 Kral, ayrıca,
onu ya§amı boyunca yeti§tiren ve koruyan, çarpı§malarda ondan önce
davranıp dü§manı yere seren özel ve ki§isel bir koruyucu ilah olduğu
iddiasını da ileri sürebilirdi. Damga baskılarda ve kayaya yapılmı§ ka
bartmalarda, kral, bazen yardımcı ilahıyla birlikte yardımsever bir ili§ki
içinde resmedilir. Bu tasvirlerde, yardımcı ilah, koluyla kralın'bedenine
sarılml§tır ya da onun elini tutmaktadır. Il. Mur§ili Arinna Güne§ Tan
rıçası'nın, ll. Muvattali Şim§ek Fırtına Tanrısı'nın, III. Hattu§ili ݧtar'ın,
IV. Tuthaliya da Hurri kutsal çifti Te§ub ve Hepat'tan gelen Şarruma'nın
en gözde ki§isiydi.
Teorik açıdan, yeni bir kral tanrılar tarafından atanml§ olsa da, mev
cut kral ardılını açıkladığında, tanrının bu seçimdeki rolüne ili§kin hiç
bir belirti görülmez. Bu nedenle, I. Şuppiluliuma, vasal yöneticisi Hukka
na'ya §öyle bildirir: "Şimdi sen, Hukkana, sadece Ha§metmeap olan beni
efendi olarak tanıyacaksını Ben, Ha§menneap, oğlum için 'herkes bunu
tanısın' derim ve böylece onu ayırınm (karde§leri arasından) - sen, Hukka
na, onu tanırsın! "22 Kralın, Telipinu'nun23 belirttiği ko§ullar çerçevesinde
ardılı seçmesinde kutsal rehberlikten yararlandığını ya da en azından kutsi
yet veya diğer araçlar vasıtasıyla seçiminin kutsal efendileri tarafindan
kabul edilebilir olduğunu varsaymamız gerekiyor. Bazı bilimadamları,
kralın aslında asiller tarafindan seçilmi§ olabileceğine inanıyor. Ancak
böyle olsaydı bile, soydan gelen ardıllık ilkesi, bizim en eski yazılı kaynakla
rımızın bahsettiği I. Hattu§ili zamanından itibaren çok katı olarak yerle§·
tirilmi§ti. Tanrıları atadığı krallar deği§mez olarak atalarınıl) §imdikt
ailesinin üyesi olduğuna göre, bu ilkenin kutsal bir onayı da vardı.
Kralın kendi tebaasından uzaklığı ve krallığının htsal efendileriyle
bağlantılarının onun etrafındaki mistik havayı artırml§ olması kaçınıl ·
mazdı. Kullarının çoğunun gözünde, o, büyük olasılıkla, gök ve yer arasın ·
da duran bir varlık imgesiydi. Bilinçle yeti§tirilmi§ ve Eski Krallık'ta
bilinen ve Yeni Krallık'ta yüce Labarna ismine ek ya da onun yerine
düzenli olarak kullanılan 'Güne§im' gibi leraliyet unvanlarıyla güçlendi-·
rilmi§ bir imgeydi. Kralı göstermekte kullanılan bu standart resmi un ·
van, büyük olasılıkla, 'Ha§metmeap-Majesteleri' anlamına geliyordu
Kanatlı güne§-diski24 imgesiyle yakından bağlantılı bu unvan, Mısır'dar.
çok, muhtemelen, Kuzey Suriye'ye2 5 aitti ve kralın konumunun kutsal
doğasını güçlendirmeye yarıyordu.
Kralın kutsallıkla bağda§mayan dünyadan daha yüksek bir ya§am düzle
mine yükselmesi, büyük olasılıkla, taç giyme töreninde, 'Taht Şenliği'nde
resmen belirtHip kudanml§tır. Bu konuda, ne yazık ki, yeni kralın törende
özel kraliyet giysileri giymi§ olmasının ve güzel kokulu yağlada yağlana- •
Saray Mensuplan
3 ı) MESEDl'ye ili§kin bilgimiz, aslında, bir Ona Hitit metninden geliyor, "MESEDl'ye
Talimadar", lbo11.36 (CTH 262); yenilerde Beal bunu tartı§maya açtı ( ı 99Z: Z l Zff.).
Talimatların sadece MES EDI'nin seremoniyle ilgili görevlerini sıralayan ilk tabieti
günümüze ula§ml§. Aynca bkz. Ko�ak (ı 990:83-5).
38 HITIT DüNYASINDA YAŞMil VE TOPlUM
dan üyeleri üzerinde bile geçerli olan geni§ yürütme ve disiplin yetkileri
tanıdı. Bu mecliste 'Saray Hizmetçileri, Muhafızlar, Altın Mızraklılar,
Sakiler, Masa-Adamları, Ahçılar, Haberciler, Seyis Yamakları, Binierin
Kaptanları' vardı.
Yeni Krallık'la birlikte daha resmi bürokratik yapılar geli§irken, panku
i§levini kaybetti.32 Yine de� büyük olasılıkla, bir elite, özel bir topluluğa
ait olan üstünlük duygusu, saray mensuplarının tanımlayıcı özellikle-
32) Yeni Krallıkta bununla ilgili tek bir eski referans vardır, KUB XXVI + VboT 82
III 29-3 1 (CTH 255.1), bkz. Beckman ( 1982:44 1 ) .
KRAL SARAY VE SARAY GÖREVLILERI 39
rinden biri olmaya devam etti. Kralın sarayındaki Ba§ Masa-Adamı ol
mak, gururla ta§ınacak bir unvanı olmak demekti. En sıradan görevliler
bile kendilerini saray duvarlarının dı§ında benzer i§lerle me§gul olan
lardan yüksek gösterecek bir statü iddiasında bulunabilirdi. Muhteme
len, bir haklılık paylan da vardı. Birçok örnekte, konumlan büyük ölçüde
babadan oğula intikal etmi§ti. Ancak, büyük olasılıkla, hepsi de
Ha§metmeaplarının hizmetine girmeye uygun hale gelebilmek için katı
bir eğitimden geçmek zorunda kalml§tı. Kralın temas ettiği her §eyin
tamamen mikroptan arındırılmasını sağlamak için gösterilen a§ırı ti
tizliği görmü§tük: yediği et, giydiği giysi, kullandığı malzemeler, yıkan
dığı su. Kralın hizmetinde olmak büyük bir ayrıcalık ve gurur vesilesiy
di. Ancak, göreceğimiz gibi, bunun bir de öteki yüzü vardı. Kralın hiz
metinde olanlardan, gerçekten ıvır zıvır konularda bile ihmali görülen
ler, en ağır cezalara çarptırılabilirdi.
O halde, geni§ anlamda, saray halkının kralın kendi aile üyelerinin
tümünden ve/veya §U ya da bu i§ te krala doğrudan hizmet eden ki§ilerden
olu§tuğunu dü§ünebiliriz. İkinci gruptakiler kralın büyük askeri komu
tanları, Ba§ Yazıcılar, tabler ar§ivcileri, bürokratik görevliler, yerli ve
yabancı kökenli sağlık danl§manları, saray muhafızları ve geni§ bir yel
pazeye yayılan iç kadro (a§çılar, hizmetçiler, kapıcılar, içoğlanları, ha
berciler, papazlar), hafızlar, berberler, temizlikçiler, zanaatkarlar ve seyis
lerdi.
Bunların hepsi nerede ya§adılar? Büyükkale'deki saray külliyesinin
alanı yakla§ık 250x 150 metre boyudarındaydı. Düzensiz yüzey, bölgeyi
düzlerrnek için bir dizi yapay teras iO§a edilmesini ve saray binalarının
yapılacağı alanı.mümkün olduğunca geni§letmek için doğu ve batı ke
narlarının uzatılınasını gerektirmi§ti. Nihai in§a a§aması III. Hattu§ili
ve IV. Tuthaliya zamanında tamamlanan akropol, o ana kadarki.en büyük
ve etkileyici konumuna ula§tı. Gerçekten de, bir Büyük Kral'a layık anıtsal
bir külliye ortaya çıktı. Mimari olarak, uyumlu bir bütünlük içindeki
müstakil binalarıyla, her birinden iki yanında kapıcı kulübeleri ya da
muhafız odaları bulunan bir sonraki ana kapıya geçilen art arda avlular
ve sütunlarla, genel açıdan bir Osmanlı sarayı gibiydi. Ancak, bütün
bunlar etkileyici olsa da, hem akropol hem de yukarı §ehirde, ba§kentin
görünürde en görkemli a§amasının krallığın askeri ve siyasal açıdan geri
dönülemez çökü§ünün ba§langıcına denk dü§mesi biraz ironiktir. Bu
dönemde, akropolün kalelerinin -duvarların içindeki çitler de dahil
güçlendirilmesindeki simgeeilik fark edilebilir. Bu, ku§kusuz, Ege'deki
çağ�ıl Mykenai ve Tiryns surları gibi, bölgenin gÖrkemli karakterini
40 HITIT DÜNYASINDA YAŞAM VE TOPLUM
Cariyelik
39) Hitit saray haremi, Mısır saray haremine göre, ku§kusuz, çok daha küçüktü.
Örne�in, firavun III. Amenhotep'in haremi bin kadının çok üstünde olmasıyla ünlüydü.
40) Telipinu'nun Bildirgesi, bölüm 28.
4 1 ) Bkz. Goetze ( l 957a: 94) .
44 HITIT DÜNYASINDA YAŞMA VE TOPLUM
Krallığın Sorumluluklan
42) Cariyeliğin hiç değilse en üst kademelerde uygulamada olduğu bir toplumda,
sözcüğün yoğun biçimde anı§tırdığı gayrıme§ruluk yaftasına sahip olmayan bu Hititçe
kullanım, genel olarak, 'piç' §eklinde çevrilebilir. Yine de, 'ilk rütbeden bir oğul'la
kıyaslandığında, bir horgörü ifadesi olarak kullanıldığı su götürmez.
KRAL. SARAY VE SARAY GÖREVIJLERl 45
43) KBo iii 23 (CfH 24.1) IV 7- 10. Bkz. Archi ( 1979: 39-44).
44) Archi'nin kaydetti�i gibi ( 1 979: 40; bkz. ayrıca 1 995:2368) bu tür ' hayırseverlik
meünlerinin' ana temeli, Mezopotamya ve Mısır'daki benzer kraliyet metinlerinin ana
temeliyle kı yaslana bilir. Hitit metinleri krallık tarihinin erken bir dönemine ait olsa da,
Ha tü kralının bütün kullan na adalet ve koruma sa�lanmasına ili§kin süre�en kaygılarını
yansıtmaya yetebilir.
2
Halk ve Hukuk
Babil Kralı Hammurabi de, (kayıt y. 1 792- 1 750) bu yüzden, kendi ünlü
'hukuk düsturunda', "bu kanunların güçlünün zayıfı ezmemesini, dul ve
yetimlere adalet getirmesini sağlamak için" düzenlendiğini belirtir.
Hitit yasalarına (bundan böyle Yasalar olarak adlandrracağlz) eklenmi§
böylesi bir genel siyasa ifadesi ya da her §eyi kapsayan bir amaç yoktur. 46
Ancak, kimi tekil maddelerinden, temeli olu§turan bir dizi ilkeyi göre·
biliriz. En önemlisi, bütün kulların kendilerine ya da mülklerine yapı·
lan saldmiara kar§ı yasal tazminat hakkt olmasıdır. 47 Giri§ paragrafunızda
yer alan bu ilke,48 Yasalar'ın çoğu kısmında somut bir biçimde yansı·
masını bulur. Ve Yasalar'ın en önemli özelliklerinden biriyle bağlan·
ttlıdrr: bir saldmya maruz kalan kurbana ödenecek adil tazminat, ona
salduan ki§i tarafından kar§tlamr. Hammurabi hukukunun tersine, Hi·
tit hukukunda, {tazminat yoluyla adaleti sağlama ilkesinin gösterdiği
gibi, ki§iye herhangi bir maddi yarar sağlamayan cezalandmcı ve öç al·
maya yönelik bir adalet anlayı§ı yoktur. Bir suçlu, kurbanına kar§ı yasal
yükümlülüklerini yerinde getirdiğinde, adaletin gerekliliklerini kar§ıla·
mı§ ve tam olarak cezasım ödemi§ olacaktır.
Hitit dilindeki /uındantatar kelimesi, Hititler'in hukuku soyut bir
kavram olarak tanımlarnalanna en uygun dܧen terim olarak görülmekte·
dir. Biraz Mısrr'ın maat kavramıyla benze§en handantatar, çevrilmesi güç
bir terimdir. �dalet' ya da 'adil davranl§' anlamlarına yakl3§arak, bu adalete
kutsal adalet ve gücü de yükler.49 İnsamn faaliyet alam içerisirıde, adalet,
suçlu tarafından bozulan düzenin, dengenin ve e§itliğin yeniden kurul·
masıyla ilgili olmalıdır. Bu, kurbana yarar sağlamaksızın sadece suçluyu
cezalandırarak gerçekle§tirilemez; ceza, kurbamn saldmdan önceki d uru·
muna döneceği §ekilde, tüm zararım kar§tlamalıdır. Bu gerçekle§tirildi·
ğinde denge yeniden sağlanacak, adalet yerini bulacaktrr.
Bilgi Kaynaklan
46) Neufeld (yay. haz.) ( 1 95 1 ) ; Friedrich ( 1971); Hoffner ( 1997a). Bkz. aynca Hoffner
( 1995).
4 7) Ancak köle statüsünde olanlara uygulanabilecek ko§ullar belirtilir.
48) Yasalar'ın onuncu maddesinden uyarlanmi§Ur. Bkz. Çık!§ 2 1 : 18-20.
49) Bkz. Hoffner ( 1 997a:l) ; McMahon (1995: 1989).
HALK VE HUKUK 49
50) İ lgili metinler, Werner tarafından yayına hazırlandı ( 1967). Hoffner'in kaydettigi
gibi ( 1 980:284), sıradan ki§ile � kadar, önemli ki§isel tarihierin örnekleriyle de dolu.
Gumey ( 1 990: 77), 'Şark toplumu literatüründe nadir görülen ve tamamen modem bir
çerçevede geli§en son derecede ayrıntılı zimmete geçirme ve görevi suistimal davalarının
soru§turma tutanakları' üzerinde görü§lerini açıklayarak, gerçekleri bulmak için kar§ıla
§ılan muazzam güçlükleri yorumluyor.
5 1 ) CfH 8 ve 9'da bir araya getirilmi§. Örnek metinler alıntılanml§ ve Beal ( 1 983:
123-4) ve Ünal ( 1 989: 134-5) tarafından çevrilmi§tir.
52) Muhtemelen, Kral Telipinu döneminden (y. 152 5- 1 500).
53) Hepsi de az ya da çok zarar görmü§tür ve bütün metinler düzenlendikten sonra
bile bazı parçaların kayıp oldugu anla§ılmı§tır.
54) Bkz. Hoffner ( 1997b: 2 I 4). Tümü Roma rakamlanyla gösteri[ mi§ kırk bir maddeyi
içerir.
50 HiTIT DÜNYASINDA Y�AM VE TOPLUM
'
SS) Yasaların altta yer alan çevirileri Hoffner tarafından yapılm!§ ya da uyarlanmı§llr.
S6) Birçok bilimadamı bu düzenlemeler için bütünsel bir mantık gösterme giri§iminde
olsa da, bkz. Hoffner ( 1997a: 14) .
S 7 ) Koleksiyon, her birinde 1 00 madde olan iki parça y a d a seride toplanmJ.§. Hilidi
kalipler, her bölümü kendi açılı§ kelimeleriyle göstermi§ler: Eğer bir adam . .. (Bölüm 1) ;
Eğer bir üzüm bağı . (Bölüm ll). Bu, sadece kolaylık olsun diye yapılmı§llr ve bölümlerin
..
içeriğine ili§kin aralarında önemli bir ilimi yoktur. Maddeler en uygun biçimde ! 'den
ZOO'e kadar düzgün olarak sıralanmı§lar.
HALK VE HUKUK 5 1
Eğer bir adam birinin mülkü içinde ölü bulunursa, mülkün sahibi, mülkünü, evini
ve altını§ gümü§ §ekel verecektir. Eğer ölen ki§i bir kadınsa, mülk sahibi, 1 20
gü mü§ §ekel (mülk yok) verecektir. Ancak eğer cesedin bulunduğu yer özel bir
58) 'Gelenek hukuku', yani resmi yasama sürecinin sonucu olan, yazılı hukuktan
ayrılan ve eski l!detlere dayalı hukuk; bkz. Neufeld ( 195 ı: 95-6) .
59) CTH ı 9, see. 49.
60) III. Hattu§ili'nin Babil Kralı Kada§man-Enlil'e mektubu, Kbo ıO+KUB l l l 72
(CfH ı 72), ı4-25. Kurbanın ailesine kölelik yapmak, Yasalar'ın 43. maddesinde de
belirtiliyor. Bu maddenin çevirisi 64. notta yer alıyor. Bu, katilin bir panik sonucu ve
kendisini kurtarmak isterken kurbanın ölümüne neden olmasından dolayı bir kasten
adam öldürme olayı de�ildir.
6 ı ) Bkz. örn., Hammurabi Kanunlan, madde 23 ve 24.
52 HITiT DÜNYASINDA Yl'qNılı VE TOPLUM
m ülk de�il de ekilmemi§ bir açık alan ise, dört yöne dogru üç DANNA ölçülecek62
ve ölen ki§inin mirasçısı buradakileri (köydeki sakinleri) alacaknt E�er bu yançap
içinde köy yoksa, mirasçı (ölen ki§inin) davası dü§ecektir.61
Yasalann Uygulanması
62) Bir DANNA, muhtemelen, bir kilometreyle bir mil arasında bir uzunluk ölçüsü.
63) Yasalar'ın 6. maddesinin son versiyonu, Hoffner'in çevirisinden ( 1 997a; 1997b),
sondan bir önceki cümlenin daha az olası görünen bir alternatif çevirisini veriyor. " ...ölen
ki§inin mirasçısı, aynen, (köy sakinlerinden ödemelerini) alacak."
64) Madde 23: "E�er bir adam öküzüyle ırma�ı geçiyorsa, ve di�er bir adam onu
iterek öküzün kuyru�unu bırakmasına neden olup kuyru�u kendi tutarak ırma�ı
geçiyorsa, ve ırmak da öküzün sahibini alıp götürürse, (ölen adamın mirasçıları) bu
adamı alacaktır." Çeviri, bu paragrafın önemli ayrıntılarının emsal bir dava olarak
orijinaline uymadığı yorumunu yapan ( 1 997a: 188) Hoffner'e ait.
HALK VE HUKUK 53
dizi varsayıma dayalı önermeler dizisi olarak formüle ediliyor: "Eğer biri
§öyle §öyle bir suç i§lerse, mahkemenin ona vereceği ceza §öyle olacak
tır... " Bu tip emsal formülle§tirmeleri birçok Mezopotamya metninde,
özellikle Hammurabi Kanunları'nda görülür ve sonraki benzerlerine Eski
Ah it Yasa'sında rastlana bilir. Ancak 'kılavuz', cezai suçları ve cezaları
sıraladığı gibi ücredere, fiyatlara ve toplumsal sözle§melere da rehberlik
ederek ceza hukukunun çok ötesine geçti. Yasal konulara ili§kin bir re
ferans kaynağı olarak, nihai değeri, muhtemelen, bütün ülkeye yayıl
masının yolunu açtı. Bütün yerel adli yetkililerin kendi yargılama alan
larındaki davalada ilgili olarak kendi kopyalarına sahip olduklarına
ku§ku yoktur.
Anc.ak Yasalar'ın dü§ünülüp hazırlanmasındaki gerçek etki neydi?
Özgül olaylar için verilen hükümlerin kesin biçimde tutulan kayıtları,
bize, gerçekten özgül olan Yasalar'la bu hükümlerin ne kadar yakından
bağlantılı olduğunun bazı ipuçlarını verebilirdi. Ancak, ne yazık ki, bu
kayıtların hiçbiri mevcut değildir. Mevcut olsaydı bile, Yasalar, büyük
olasılıkla, yerel adli yapılara önemli takdir yetkisi vererek, birkaç istisna
d1§ında, hükümlerden çok kılavuz olarak tasarlanmı§tır. Aslında, çok
sayıda örnekte ba§ka türlü olması mümkün görünmüyor gibidir. Giri§
paragrafımız bedensel zararlada ilgili genel bir durumu anlatıyor. Hangi
ko§ullarda zarar verildiği ya da zararın ciddiyet derecesi konusunda özel
bir tespit yapılmıyor. Suçlunun yükümlülüğünde olan telafi edici davranı§
yöntemleri açıkça belirtiliyor. Ancak her bir davada yapılacak gerçek
ödeme, büyük ihtimalle, zararın ciddiyetine ve suçlu ve kurbanının bu
olaydaki sorumluluk derecesine, iyile§me süresinin uzunluğuna, tama
men iyile§meye ve kurbanın statüsüne (köle olup olmamasına) göre tes
pit edilirdi. Adaletin hakları tamamen ve adil bir biçimde garantiye al
masında yerel yetkililere önemli olanaklar sağlanml§ olduğu anla§ılıyor.
Açıkça ithal .edilmi§ olan ve soygunculuk suçuna verilecek �zayı belirten
94. ve 95. maddelere bir öneri eklenmi§tir: "Eğer suçlu ki§i çok çalml§sa,
çok ödemeyle cezalandırılır. Az çalmı§sa, az ödemeyle cezalandırılır."
Ülkenin bölgesel ve kırsal yörelerinde, adli i§lerin idaresi, muhte
melen, önde gelen ailelerin reislerinden, zengin toprak sahiplerinden
ve bunlar gibi insanlardan olu§an ve İhtiyar Heyeti denilen kasaba ya da
köy yetkililerin sorumlulukları arasındaydı. 65 Adli konularda da,
ku§kusuz, diğer alanlardaki gibi, heyetierin bölgesel yöneticisinin atan
dığı bölgede adalet dağıtan kralın görevlisi BEL MADGALTI'yla yakın
66) B E L MADGALTI'ya talimatlar, KUB XIII 2 (CfH 2 6 1 ) III 29-35, çev.: Gurney
(1990:76).
HALK VE HUKUK 55
67) KUB XIIJ 2 III 10- 14; ayrıca çev.: Goetze, Pritchard'da ( 1 969: 2 1 1 ) .
56 HiTiT DüNYASINDA YAŞAM VE TOPLUM
vermesi durumunda, bir suçlunun tüm m ülkü üzerinde hak iddia edile
bileceğini ve yasal yükümlülüklerini ba§ka araçlarla kar§ılayamaması
halinde, gerektiğinde mülkünün bir kısmına: el konulabileceğini belir
tiyor. Böyle bir §art, neredeyse kesinlikle, mahkemenin kararlarının tam
olarak yerine getirilmesinden sorumlu görevliler olduğunu göstermek
tedir.
Yerel heyet, bir anlamda, Hitit topraklarındaki adli hiyerar§inin ta
nımlanabilen en alt düzeyini temsil ederdi. Bölge yöneticisi, sadece ye
rel heyet düzeyinde alınan kararlara kar§ı temyiz ba§vurusu yapılabile
cek bir mahkeıpe i§levi görebilmesi de dahil, daha yüksek düzeyde bir
adli otoriteyi temsil ediyordu. LUDUGUD -'ileri gelen, sulh yargıcı'
unvanı ta§ıyan görevlileri de biliyoruz. Bunlar, kral tarafından atanan
adli göreviiierdi ve onun adına yargılama yaparlardı. Kararları nihai ve
kesin ve konulan cezalar nedeniyle reddedilmesi mümkün değildi: "Eğer
bir kimse kralın kararını reddederse, evi bir harabe yığınına dönecektir.
Eğer bir kimse bir sulh yargıcının kararını reddederse, kafası kesilecek
tir." {Madde 1 73a.) Bu, Yasalar'da yer alan ve ölüm cezası verilen birkaç
nadir örnekten biridir. Bu maddede hiçbiri gerçekten açıkça belirtüme
diğinden, ölüm cezası gerektiren özel bir suç yoktur. Suçun ne olduğuna
bakılması yerine, yargıcın kararına uymamak ölçü alınml§tır. Kralın
kendisine doğrudan meydan okumak en ağır cezayı gerektiriyordu: mad
denin ük parçasının yorumlanması doğruysa, suçlunun tüm ailesi orta
dan kaldırılıyordu.68 Loco regis görev yapan, yani kralın adına hüküm
veren sulh yargıcına kar§ı gelmek, suçlunun en ağır cezaya çarptırılması
için yeterli bir mazeretti (onun otoritesini küçümsemek, krala doğru
dan meydan okumaya denk bir eylemdi) , ancak bu durumda ailesinin
canı bağı§lanıyordu.
Peki bu sulh yargıçları Özel tür davalara mı bakardı? Eski bir Hitit
metni, bunların, fakirierin zengin vatanda§lara kar§ı §ikayetlerini
soru§turmakla {zenginlerle rü§vet ili§kisine girebilecekleri §üphesini de
belirterek) görevli oldukları bilgisini veriyor. 69
Buna uygun olarak, bu yargıçların büyük sorumluluklarından birisi,
kralın devrettiği tam yetkiyle, muhtemelen, bir alt mahkemenin ka
rarına itiraz edilecek son temyiz mahkemesi olarak görev yapmalarıydı.
68) Gumey ( 1990: 76), 'ev' kelimesinin, muhtemelen, 'hane halkı' olarak tercüme
edilmesi gerekt�ni ve deyimin Ye§u'daki Achan'ın cezası gibi bir cezayı i§aret edebilece�ni
ileri sürüyor.
69) KBo XXll l, Archi (yay. haz.) ( 1 979: 44-8). Bkz. Hoffner ( 1 997a: 2 18).
58 HITiT DüNYASINDA YAŞMA VE TOPLUM
72) Ölüm cezasını suçun �lendiki yerdeki gelenek hukukunun vermesi d!§ında.
73) KUB XXI 1 7 (CTH 86) i 1-2. Puduhepa'nın krallıgın adli ve siyasi i§lerine
karı§ması, yine de, bir Hitit kraliçesi için çok önemli bir davranl§ sayılabilir; bkz. Beckman
(1995a:537).
74) RS 1 7.346( PRU IV. 1 75-7 ) , Singer tarafından tartı§ılmı§tır ( 1 999a: 665-6).
=
HALK VE HUKUK 6 1
Cezalar
75) Örneğin, lni-Te§ub ile Kargamı§ ve Ugarit halkı arasındaki bir krallığın tüccannın
diğer krallık topraklarında öldürülmesi durumunda tazminat olarak 3 mina gümü§
ödenmesini öngören anla§ma [ (RS I 7. 230, I 7. 146, 18. 1 1 5, 18-19 (OPRU IV, 152-60) ] .
Bkz. Singer ( l 999a:65 1-2).
62 HiTIT DÜNYASINDA Y� VE TOPLUM
76) Örne�in, 8. maddede, tartı§ma sırasında bir köleyi kör etmenin asıl cezası,
olayda kasıt olması durumunda ikiye katlanıyordu.
HALK VE HUKUK 63
Cinsel Suçlar
tığa kucak açtığı için kutsal gazabın tüm hı§mına maruz kalabilirdi. Kir
lilik kaynağında kurutulmalıydı. Bunu yapmanın en basit ve en etkili
yolu, suçluyu idam etmekti. Ölümü gerektiren diğer cezalar gibi, son
karar, kralın mııhkemesinde alınıyordu. Bunun için yasada bir ek vardı.
Suçlu, kralı da kirlenme tehlikesiyle kaqı kar§ıya bırakarak sonuçları
gerçekten korkunç olabilecek bir duruma yol açacağından, onun gerçek
huzuruna çıkamazdı. Bir katır ya da ada cinsel ili§kiye giren birisi bile
kralın huzuruna çıkmaktan ya da rahip olarak görev yapmaktan men
edilirdi. Bu tür cinsel eylemler yasal olarak onaylansa da, en iyisi, i§i
garantiye alarak kralı kirlenme riskinden uzak tutmak ya da kutsal ira
deyi kızdırmamaktı.
Ölüm cezasının daha ılımlı bir alternatifi olarak, krallığın bazı böl
geleri, yasal olmasa da, cinsel eyleme sürgün cezası uyguladı. Bu da bir
kirlilik kaynağını toplumdan uzakla§tırmanın etkili bir yolu olabilirdi.
Ölümden sonra bile cinsel bir sapkın varlığıyla toplumu kirletmeyi sür
düreceğinden ve artık zarar veremeyeceği bir yere yerle§tirilmesi için
çok fazla titizlik gerekeceğinden, belki de böylesi daha etkiliydi. Ancak
onun uzakla§tırılmasını gerçekle§tiren ki§i de, tali bir kurban ya da bir
günah keçisi gibi, onunla birlikte giderdi (bkz. 8. bölüm). Murdar ki§inin
uzakla§tırılmasından sonra bile, içinden çıktığı toplumunun bütün üye
lerinin, temiz tarafa geçebilmek için, mikrop bula§ma ihtimalinden tama
men kurtulduklarından emin oluncaya kadar kendilerini yıkamaları
gerekti. 78 Krallığın sonuna doğru ve muhtemelen Hurri etkisinde, kirli
liği vekil bir kurbana geçiren uygun bir ritüelle murdar ki§ilerin kendi
lerini ve toplumlarını kirlilikten arındırabildikleri anla§ılıyor. Bu ri
tüelden sonra, gerçek suçlunun sürülmesi yerine, toplumdan uzakla§tı·
rılan ki§i vekil olurdu. 79 Bu konuda söyleyeceklerimiz henüz bitmedi
( 1 1 . bölüm) .
Yasalar'da yasaklanml§ cinsel ili§ki için kullanılan genel terim hur
keldir. Bu terim, yakın akraba ili§kisiyle insan ve hayvanlarla yapılan
diğer yasaklanmı§ cinsel ili§kileri kapsıyor. Anayla oğul, babayla kız,
babayla oğul arasındaki ili§kiler gibi, birçok toplumda yaygın olan cin
sel tabularıo bazıları sıralanıyor. Yakınlada cinsel ili§kiye konulan katı
yasaklar, Büyük Kral'ın vasal kulları için de geçerlidir. I. Şuppiluliuma,
78) BEL MADGALTI'ya talimatlarda böyle denir, KUB XIII 2 (ve kopyaları) III 14
[(von Schuler ( 1 957: 47) ) ; Goetze, Pritchard ( 1 969: 2 1 1 ) . Bkz. ayrıca KUB XXX 34(CfH
40 1 ) IV ! Sff., kentten bütün kirlili�i uzakla§tırmak için bir ritüel.
79) Bkz. Hoffner( 1973b:90).
66 HITIT DÜNYASINDA YAŞ/YIA VE TOPLUM
Ha tti'deki önemli geleneklerden birisi, kız karde§ ve kız kuzenlerle cinsel ili§kiye
girmemektir. Buna izin verilmez. Her kim böyle bir suç i§lerse, ölüm cezasına
çarptınlır. Ancak sürekli olarak kız karde§i ya da kuzeniyle cinsel ili§ki kuran bir
adamın varlığından dolayı sizin ülkeniz barbardır. Ve eğer kannızın kız karde§i ya
da karde§inizin kansı ara sıra size gelirse, ona yiyecek ve içecek verin. İkiniz de
yiyin için ve eğlenin. Ancak onunla ili§kiye girmeyi arzulamamalısın. Buna izin
verilmez ve insanlar bu eylemlerinin sonucunda ölüme cezasına çarpnnlır. Bunu
kendi isteğinle ba§latmamalısın ve birisini seni böyle bir eyleme saptınrsa onu
dinlememelisin. Bu eyleme girmemelisin. Bu senin yemininle bağlanmı§tır. 80
mı§tır.
HALK VE HUKUK 6 7
bir madde vardır (madde 1 91 ) . Yine, bu madde de, muhtemelen, özel bir
durumdan dogmu§ ve Yasalar'ı yapanlar ileride yararlı olur gerekçesiyle ·
Kölelik
82) Kendi ülkelerinden zorla kopanldıkları ve ko§ulsuz olarak ba�lanmak üzere bir
efendiye verildikleri göz önüne alındı�ında, onları 'köle' kategorisine koymamızın bir
sakıncası yoktur. Ganimct olarak alınan insanlara ili§kin daha fazla bilgi için, bkz. Bryce
0998a: 236-8) ve 6. bölüm.
68 HITIT DÜNYASINDA YAŞAM VE TOPLUM
83) izleyen maddeler, köle sat�ıyla değil, ba§ka birinin i§inde yeti§tirilmi§ ötgür
insanların bir tür yazılı anla§ma çerçevesindeki hizmet transferleriyle ilgili olarak da
yorumlanm�tır. Bkz. Ko�ak ( 1987: 140- 1 ) .
84) Gerçek bir miktar, 10 gümü§ §ekel, sadece tek kopyada ortaya çıkıyor v e vasıfsız
köle için öngörülen fiyata bakıldığında, neredeyse kesinlikle yükseltilerek deği§tirilmi§
olduğu anla§ılan bir rakam gibi görünüyor (hem Goetze ( 1 957a: 105n.8) hem Hoffner
( 1997a: 14 1n. 488) bunun 30 olduğunu ileri sürüyor) . Zanaatkarlarının çoğunun §U ya da
bu §ekilde saray ya da tapınak kururrılarıyla bağlantılı olduğu, orılara verilen malzemeyle
ürettiklerinin kar§ılığında ücretlerini ve yiyeceklerini bu kurumlardan aldıkları
arıla§ılıyor.
85) KUB XII1 4 ve kopyalarından. (CTH 264); Goetze, Pritchard'da ( 1 969: 207-8),
Gumey ( 1990: 57).
HAlK VE HUKUK 69
87) Tıpkı kaÇaklarla ilgili maddeler gibi (22-4); bir kaçagı bulan kişiye bunun
karşılıgını ödeyen, kesinlikle, kölenin sahibiydi.
HALK VE HUKUK 7 1
Böylece,
Proitos'un hakkettigi
ve katlı tabietiere gizledi�
Ölümcül bir §ifreyi ta§tmakla görevlendirerek,
onu Lykia'ya gönderdi.
dili ya da, büyük bir olasılıkla iki tarafa da ait olmayan bir dil olsa da,
tarafların anlayabilecegi bir dilde yazılan bir mektupta dile getirir.
Ku§kusuz, bir Bronz Çagı kralının mektubu kendi yazdığını dü§ünmek,
bir saray yaptırdıgını iddia ettiginde de gerçekten sarayı kendisinin in§a
ettigini dü§ünmekten farksızdır. Tabiete harfleri kazımak i§i bir katibe
aittir.88 Aynı §ekilde, mektubun hitap ettiği ki§i, gerçekten onu okuyan
ki§i değildir. Bu da, onun katibidir. O halde, okuryazarlık Geç Bronz
Çagı Yakın Doğusu'nda nereye kadar yayıldı? Geç Bronz Çağı'nın okur
yazar üyeleri kimlerdi?
Katipierin Eğitimi
89) Mezopotamya katip okullannın müfredat programı ve yöntemleri için bkz. Sjöberg
( 1974); McCall ( 1990:33-4).
90) Bkz. Beckman ( 1983a:97 n.2), bu tür okulların Eski Babil döneminde sona
erdiğine inanan Sjöberg'e karşı.
91) Bkz. Kramer ( 1 964:291).
·
76 HITIT DüNYASINDA YAVJ.A VE TOPLUM
Katipierin İstihdamı
92) Tapına�ın güneyindeki bina külliyesinden elde edilen kısmen korunmu§ bir
merinden; bkz. Singer ( 1 998a: 34).
KATIP 77
da, büyük olasılıkla, di�er personele göre yüksek oranda katip istihdam
ediliyordu. Ve, ku§kusuz, imparatorluk büyüyüp karma§ıkla§ttkça, krahn
yönetiminde hizmet edecek iyi e�itimli katibe yönelik her zaman artan
bir talep vardı. Hititler'in geni§ bir faaliyet alanıyla ilgili tuttuklan bol
miktardaki kayıt ve okuryazarhğm Hitit dünyasmda büyük ölçüde bir
katip sınıfiyla sınırlandı�ı göz önüne ahnusa, katiplerirt dahil olmadı�ı
herhangi önemli bir etkinliğin gerçekle§tiğini dü§ünmek zordur. Rutin
düzeyde, katipler, �evcut kopyalama i§lerinde, bazen uluslararası
anla§malarla vasal anla§malan gibi önemli belgelerirt birden fazla kop·
yasının çıkanlmasında ve yabancı krallarla, vasal yöneticilerle ve bölge
valileriyle yazı§malarda kullanıldılar. Katipierden kraliyet buyruklanm,
arsa bağt§larmı, yasal bildirileri ve davalarda verilen hükümleri kaydet·
meleri istenirdi.
Bir krahn ya da kraliçenın tannya sundu�u, bazen günlük, ço�unluk
la uzun ve karma§ık dualar, onlar adına katipler tarafindan okunurdu ve
böylece, dualan ezberlemek zorunda kalmadıklan gibi, yanh§hkla unut
tuklan bir §eyden dolayı tanrıyı gücendirme tehlikesirtden de kaçınmı§
olurdular. Dua okunurken orada olmak zorunda bile de�lerdi. Kral Il.
Mur§ili'nirt tann Telipinu'ya etti�i günlük duasının prosedürü §öyleydi:
"Katip bu tabieti tannya hitaben her gün okur; tanrıyı över (§öyle diye·
rek) : Telipinu, sen kudretli ve yüce bir ilahsın. Mur§ili, kral, senirt kulun,
ve kraliçe senin hizmetçin, beni sana gönderdi (§U istekle) : Git! Telipi·
nu'ya, Efendimize, bireylerimizin koruyucusuna, yakar."91 Ku§kusuz, bazı
dualar do�rudan kral tarafından uydurulmu§tU. Bu tür durumlarda, bir
ka tip, kralın söylediklerini kaydetmek için ham beklerdi. Muvatalli'nin
Fırtına Tanrısı Kummanni'ye94 duasının künyesirtde, duanın 'Ha§met·
meapın ağzından' ve Genç Büyü Rahibi Lurma tarafindan kaydedildi�i
belirtilir. Bu duanın günümüze ula§an iki kopyasının kar§ı..la§ttnlması
ilgi çekicidir. Biri, 'B kopyası', çok hızh yazıya döküldü�ünün i§aretlerirti
ta§ır: yanm kalml§ i§aretler, alt üst olm u§ kelimeler, dikte edilenin yanlı§
anla§ılması vb.; buna kar§ıhk, 'A kopyası'nda, aslındaki yanll§lann ço�u
düzeltilmi§tir. Bu nedenle, 'B kopyası' sanki dikte etme sanatma henüz
tamamen hakim olamamı§ genç bir katip tarafından -gerçekten- keli
mesi kelimesine yazıya geçirilmi§ gibidir.95
96) İkinci bölümde 'Tavagalava mektubu' olarak bahsedilen mektup, KUB XIV 3 ·
(CTH 181).
KATIP 79
(yani Akad dilinde olmaması) yönündeki isteği yer alır: "Sen, katip,
bana iyi yaz; bundan ba§ka, alta adını yaz. Buraya getirilen tabietleri hep
Hititçe yaz! '199 Eğer Arzava'nın topraklarındaki katipler Luvi dilinde
güçlük' çekiyorlarsa ya da en azından Hititçe'de daha rahatsalar, o za
man, Hitit kralı ve batı vasalları arasındaki yazı§malar için uygun dil
kesinlikle Hititçe'ydi. •
Tablet Arşivi
.
Yazı uğra§ı, geni§ bir beceri, görev ve sorumluluk yelpazesini kapsardı.
Eğitimden henüz çıkan acemilere, ba§kent ar§ivinde101 depolanması ya
da birçok bölgeye dağıtılması için yüzlerce tabieti tekrar tekrar kopyala
mak dahil, en sıradan ve en mekanik i§lerin verildiğine ku§ku yoktur.
Sadece ba§kentte tabietler birçok yerde bulunurdu. Bunlar arasında akro·
102) Profesör K�ak, ki§isel bir görü§memizde §U bilgiyi verdi: "1 93 1 -2000 arasında
1 7 .000 parça, ayrıca ilk kazıdan, bulunma noktalan belli olmayan 10.000 parça çıktı. Bir
tabi eti yeniden olu§turmak için ortalama on parçaya gereksinim vardır. Bütün Hattu§a§'ta
Çe§itli kütüphanelere da�ılmı§ 2000-2500 tablee oldu�unu tahmin ediyorum."
103) Tablet, Onen tarafından basıldı ( 1 988).
82 HiTiT DüNYASINDA YAVıfıA VE TOPLUM
104) Bu raflisreleri için bkz. CTH, s. 1 53-93. Ayrıca bkz. Laroche ( 1 949: 14-23).
105) Laroche'deki referanslara bkz. ( 1 949: l l : 1952: 1 6) .
106) Künye, KUB XX B ( CTH 610) V I B- 10: bkz. Laroche ( 1 949:8).
KATIP 83
Kdtiplikte Uvnanlaşma
Katiplik hiyerar§isi içinde, her düzeye kar§ılık gelen uzmanlık derecesi
nin ne olduğu konusunda bilgimiz yok. Mesleklerinin daha üst düzeyle
rine gelen katipierin kendileri adına yazı dikte etmek üzere ba§kalarını
çall§tırdıklarını biliyoruz. Katipierin ba§ı konumuna gelen Mahhuzi'nin
Kral IV. Tuthaliya'nın protokolünü Duda'ya yazdırmasının nedeni
buydu. 109 Duda sadece yazdırma i§inde mi kullanıldı? Ve katipler sadece
çağaltıcı olarak mı çall§tırıldı yoksa geni§ bir yelpazeyi kapsayan i§levleri
mi vardı? Diğer katipler sadece katalog hazırlamaktan, onları rafa diz
mekten, bakım yapmaktan ve gerektiğinde ba§kentin tablet depoların
da saklanan belgeleri çıkarmaktan sorumlu ar§ivciler miydi?
Şimdiye kadar bu sorulara sağlam yanıtlar bulamadık. Ancak katip·
lik uğra§ında bir dereceye kadar uzmanla§ma olduğu, 'Ah§ap Tabietler
Katibi' teriminden anla§ılıyor. Bu unvandan (ve di�er referanslardan) ,
kil ve metal gibi ah§abın da Hitit dünyasında bir yazı aracı olarak kul
lanıldığını biliyoruz ve bu i§ için özel olarak tanımlanan katipierden
dolayı bunun yaygın bir yöntem olduğunu anlıyoruz. Tahta tabietler ne
amaçla kullanıldı? Ah§abın çürüyen yapısı dikkate alındığında, Hitit
dünyasından günümüze kadar ula§an bu tür bir tabietin olmaması
§a§ırtıcı gelmiyor. Bununla birlikte, Ka§ yakınlarındaki Lykia açıkların
da, Ulu Burun batığında bulunan, Geç Bronz Çağı'na ait açılır kapanır
1 08) Bkz. bu çalı§maları ana ittisu, binlerce Akad ve Hitit yasal rerim ve formülünden
olu§an çoklu tabler serisi olarak gösteren Roth ( 1 997:2).
109) KUB Xlll7 (CTH258), Lamche'dan alıntı ( 1 949:ll).
86 HiTIT DÜNYASINDA YfW'M VE TOPLUM
1 10) Shear ( 1998), Profesör Bass'ın bauktaki di�er iki ıahıa ıableıe ili§kin verdi�i
bilgiyi kaydediyor. Bass, ayrıca, Pylos, Knossos ve Ulu Burun'da bulunan, rabler
menre§elerine benzeyen yapıda ve ebaua iki grup bronz menre§eden bahsediyor ve,
böylece, Mykenai yazı rablerlerinin varl�ını ve Bellerophonres'in ıableıinin olası Mykenai
kökenini ima ediyor.
l l l) Hoffner (1980: 28 5-6).
KATiP 87
Kral, kraliçe, prens ve bütün Ha tti ülkesi için, hayat, sa�lık, güç, uzun
yıllar ve gelecekte mutluluk ver! Ve onlara gelecekte hububat, §arap,
meyve, sığır, koyun, keçi, domuz, eşek -yaban hayvanlarla birlikte
ve insan bollu�u ver. 1 13
1 13) KUB XXIV 2 (CfH 3 7 7) rev. 12- 16, çev.: Beckman ( 1989:99).
ÇIFTÇi 89
Toprak İşçileri
Tivatapara'nın m ülkü: bir adam, Tivatapara; bir oğlan, Hartuvanduli; bir kadın,
Azzia; iki kız, Anitti ve Hantaviya; (toplam} be§ ki§i; iki öküz, yirmi iki koyun, altı
ko§um öküzü . . . on sekiz di§i koyun ve koyunlada iki di§i kuzu ve koçlada iki
yavru koç; on sekiz keçi ve keçilerle dört yavru keçi, ve erkek keçiyle bir yavru;
(toplam) 36 küçükba§ hayvan: bir ev. Öküzler için bir otlak, Parkalla kasabasında
bir dönüm çayır. Hanzusra kasabasında, Hantapi mülküne ait 3.5 dönüm üzüm
bağı, içinde 40 elma ağacı, 42 nar ağacı. 116
Kesinlikle varlıklı bir adam olmasa da, Tivatapara ve ailesi, çok çall§maya
hazır olmaları ve hastalık, fırtına ve kuraklık gibi büyük olumsuzluklara
maruz kalmamaları §artıyla, tüm maddi gereksinimlerini kar§ılamaya
yetecek kaynaklara sahiplerdi. Bazıları sahana ko§ulmak için, bazıları
eti ve bazıları da sütü ve yünü için yeti§tirilen (koyunların öncelikle
1 20) Beal ( 1 992:55). Terimin ayrıntılı irdelenmesi için bkz. Beal ( 1 988).
ÇiFTÇI 93
1 23) Seeher (2000b :287), Knossos'taki ambarlar gibi, A§aeı Şehir dek i Fırtına Tannsı
'
Tapına�ı'na biti§ik olarak in§a edilmi§ ve piıhos diye adlandınlan çok sayıda ambann
olası varlı�ını not eder.
1 24) Seeher (2000b :295), biralık tahıl için de mahsul ayrılm� olması gerekti�ini
söylüyor.
1 2 5) KUB XXIV3 ve kopyalanndan (CfH 376) .
ÇiFTÇI 95
Kiralık Emek
128) Fiyar, Yasalar'ın 1 78. ve ı 79. maddelerinde belirriliyor. Aynı alanı, bir ko�unun
ba�ına verilen zarara kar§ılık gelecek cezaları hesaplamakla kullanılan bir formül
çerçevesinde belirleyen ı07. maddeyle kıyaslayınız.
1 29) Yasalar'ın ı 78. ve 1 79. maddelerinden alındı.
ÇiFTÇI 97
Çiftçi Topluluklar
132) Yasalar'ın bir köyün yasal sorumlulu�unun köy merkezinden 3 DANNA (üç mil
civarında bir mesafe) uzaklı�ı kapsadı�ını belirten 6. maddesinden.
ÇIFTÇI 99
sıçraml§sa önemli bir para cezası söz konusuydu: "Bir adam, tarlasında
yangın çıkarırsa, ve yangın meyveli bir bağa sıçrarsa, bir asma, bir elma
ağacı, bir armut (?) ağacı ya da erik ağacı yanarsa, her ağaç için altı gümü§
§ekel ödeyecek ve toprağı yeniden ekecektir."IJJ (Madde 105)
Özellikle Yasalar'daki diğer suçlar için konulan cezalara kıyasla, her
ağaca altı hatta üç §ekel, küçük bir meyve bahçesi ya da bağ için bile çok
fazla bir meblağ tutabilirdi. Gerçekten de, bazı olaylarda, örneğin sorum
lu olduğu yangın kom§usunun sadece mevcut ürününü değil de o ürün
lerin elde edildiği ağaçları ya da asmaları da yok etmi§se, belki de bir
anlık gafletten dolayı ödenecek tazminat, suçluyu iflasa sürükleyebilir·
di. Gerçi bu, Yasalar'daki -suçlu gerekirse sahip olduğu her §eyi kaybede
rek taz_minatın tamamını kar§ılamalıdır diyen- tazminat ilkesinin doğa
sındaydı. Cezaların büyüklüğüyle, ku§kusuz, Ha tti ülkesinin küçük çift·
çi topluluklarında sık olarak ortaya çıkabilecek olayları önlemek için
gerekli tüm dikkatin gösterilmesi amaçlanıyordu.
Sığırtınaçlık ve Çobanlar
1 33) Bkz. madde 98-100, 106. Bu maddelerin ilk üçünde, yangının kasıtlı mı yoksa
yanlı§lıkla mı çıkarıldıgı net olarak belirtilmiyor.
1 00 HiTiT DÜNYASINDA Yf'IVM VE TOPLUM
134) Bkz. yünün genellikle ritüelde büyülü bir madde olarak kullanıldığını kaydeden
Beckman ( 1988:35).
135) Bagımsız bir kom§U devletin sınırlarına bilerek ya da yanlı§lıkla girdiklerinde,
Hitit topraklarına iadelerini gerektiren anla§malarda belirtildiği gibi, kendileri ve
hayvanları, yine de, Hitit Krallığı'na ait olarak kabul edildiler.
1 36) Bkz. madde 74, 76, 77.
ÇIFTÇi 1 0 1
137) Bkz. CfH 138 ve 140, von Schuler (yay. haz.) ( 1 965: l l 7-34).
1 02 HITIT DÜNYASINDA YAŞI'Nı VE TOPLUM
ların izlemek zorunda oldukları prosedür açıktı: "Eğer bir kimse sürüsün
den ayrılmı§ bir öküz, bir at, bir katır ya da e§ek bulursa, bu hayvanı
kralın kapısına götürür. Eğer hayvanı kırda bulursa, ya§lılara götürür.
Bulan, hayvana ko§umlarını takar (yani denetim altında tutmak için).
Hayvanın sahibi hayvanı bulduğunda aynen geri alacak, ancak bulan
ki§iyi hırsızlıktan tutuklatamayacaktır. Ancak bulan, hayvanı ya§lılara
teslim etmezse, hırsız sayılacaktır." (Madde 7 1 .)
Prosedür, açıkça, bulduğu ba§ıbo§ hayvanların kendi mülkiyetinde
olduğunu iddia ederek hırsızlık suçlamasından kaçan gerçek hırsızları
engellemek için düzenlenmi§tir. Yasalar, ba§ıbo§ gezen hayvanları ça
lanlarla bulanlar arasında net bir ayrım gözetmi§tir. İkinci örnekte,
ba§ıbo§ bir hayvanı bulan ve gerçek sahibine iade etmek için bir çaba
göstermeyen ki§inin ödeyeceği tazminat, bilinçli bir hırsızlık durumun
da ödenecek tazminattan çok daha azdır. Bu, temel olarak, kasıtlı ve
kasıtsız eylem arasındaki aynmdır; ikinci örnekte, suçlu, suçlanmayı
daha az hak etmi§tir.
Hayvanların ayırt edilmesinin d�ında, Hititler'in atlardan ('bir aygır,
sütten yeni kesilmi§se, bir aygır sayılmaz; bir ya§ındaysa, bir aygır sayıl
maz; iki ya§ındaysa, o bir aygırdır' - Madde 58) boynuzlu sığırların bir
çok türüne, üç kategorideki köpeklere, 138 farklı koyun, domuz, arı hatta
-kümes hayvanı yerine daha çok kehanet için kullanılan- ku§ türlerine
kadar çe§itli kategorideki hayvanlar için kesin tanımlamaları vardı.
Yasalar, çe§itli arazi bağı§ı belgeleri ve Hitit dünyasındaki tarımsal
faaliyetlerle ilgili diğer metinler okunduğunda, verimli kullanılmaması
durumunda toprağın geri alınmasını, geni§ bir suç yelpazesini kapsayan
sabit cezaları ve sabit olduğu anla§ılan fiyatları, ücretleri ve kiraları ön
gören son derecede düzenli bir toplum izlenimi ediniyoruz. Besin üreti
mi yapılan bütün toprakların azami kapasitede kullanılmasını sağlama
ya verilen mutlak öneme bakılırsa, bu izienim pekala doğru olabilir.
Kas ten, kötü niyetle ya da sadece ihmal nedeniyle kom§ularının geçimi
ni tehdit edenler, devletin genel selameti açısından da bir tehditti. Ce
zalandırılmaları keyfe ya da §ansa bırakılamazdı. Ve Hitit anayurdunun
geçimini bağladığı birçok tanmcı topluluğun yakın yerle§imleri göz önü
ne alındığında, daha geni§ alanlara yayılmı§ çiftlik yerle§imlerine kı
yasla, bu toplulukların faaliyetlerini yönlendirecek katı, uyumlu düzen
lernelerin önemi artıyordu.
ERer bir kimse bir Hitit tüccannı öldürürse, 4.000 gümü§ §ekelıı9
ödeyecektir ve bunu kendi evinden kar§ılayacaktır. ERer bu, Luvi
( = Arzava) ya da Pala topraklannda olursa, 4.000 gümü§ §ekel ödeye
cek ve aynca mallan yerine koyacakor. ERer Ha tti ülkesindeyse, ken
disi (aynca) bahsi geçen tüccann gömülmesini üstlenecektir.140
139) Tam olarak, 100 mina; mina-§ekel oranı 1:40'n. Kar§ıi3§Unnca, Babil rayici 1:60,
İ brani rayici 1 : 50'ydi. Yasalar, madde 1 8 1 , bir gümü§ §ekeli dört bakır mina olarak
belirliyor.
140) Yasalar, madde 5, çev.: Hoffner.
1 04 HiTiT DÜNYASINDA YAŞNA VE TOPLUM
153) RS 1 7. 133 PRU IV, 1 18- 19; çev.: Beckman ( 1 996a: 1 64).
=
TÜCCAR 1 07
Ticari faaliyetleri koruma gayretleri çoğu kez ba§arıstz olsa da, cüc
eariann Geç Bronz Çağt'ndaki uluslararast ticaret ağındaki rolleriyle
bağlantth önemini vurgulamaya yaradt. Gümü§ ve bazen kalaydan olan
çubuk ve halka §eklindeki standart paralarm değeri, §ekel veya mina
cinsinden ağuhkla.nyla ölçülüyordu.
Deniz Ticareti
Bu arada, Ege lima:ılarına gidecek ticaret gemilerine mallar yüklenmek
tedir. Teknelerin bazıları yöresel Suriye yapımıdır, diğerleri Kıbrıs 1 55 ve
1 54) III. Hanu§ili'nin Babil Kralı Kada§man-Enlil'e yazdı�ı mektupta kendisine bir
at hediye etmesi talebine uygun olarak. (CfH 1 72, yeni Beckman çevirisi ( 1 996a: 1 32-7,
böl. 1 7.)
1 55) Kıbrıs'ın ana ihracat malı, hem ham hem i§lenmi§ ürünler olarak bakırdı.
TÜCCAR 1 09
1 56) Bkz. Cline ( 1994:xviii), deniz ticaret güzerg�hlarının ring seferi modeli için.
1 57) Ka§ kıyısı açıklarındaki Ulu Burun bau�ında ke§fedildi� gibi. Bkz. Morris'in
yorumlan ( 1992: 103).
1 58) Prefesör Bass'a göre, Gelidonya gemisi, İÖ 1 200'de batan bir Suriye ticaret
teknesiydi; bkz., öme�in, Bass ( 1 973:34) ; Bass, geminin Kıbrıs kökenli olma ihtimalini
açık bıraku ( 1 973:76). Ulu Burun enkazı, muhtemelen, 2000 yıl öncesine ainir. Cline
( 1 994:xvii), bu teknenin, Suriye-Filistin, Kıbns, Mısır, Mezopotamya, İ talya ve Ege'den
karma yük ta§ıdı�ını kaydediyor.
1 1 O HITIT DÜNYASINDA Y� VE TOPWM
160) KUB XXI 38 (CfH1 76), 1 7- 18; AHK i sayı 10S, s. 2 16- 17.
1 6 1 ) KUB III 34 (CfH 1 76) , l S ff.; AHK I sayı 78 s. 184-S; Il, s. 280- 1 . Aynca bkz.
Klengel ( 1 974: 167) ; Slrıger-( 1999a:7 1 S) .
162) KRI I V S , 3.
163) RS 20. 2 1 2 , 1 7-26. Bkz. Bryce'daki tart�ma ( 1998a:364-S).
164) Bkz. Bryce ( 1 998a:368).
165) RS 18.03 1 ; bkz. Singer ( 1999a:672).
1 1 2 HiTiT DÜNYASINDA YAŞAM VE TOPLUM
166) RS. 17. 130 ve kopyaları. 1 7 .461 ve 18.03 ( PRU IV, 103-5).
=
167) Ref. 28'deki gibi. Ayrıca bkz. Singer ( 1 99a:660-l ile sayı 1 74).
TÜCCAR 1 1 3
1 72) ll. Mur§ili'nin 'Ayrınulı Tarihsel Yıllıkları', Yıl 3'ren (CTH 61), Goetze ( 1 933:
.
70-3) .
1 73) Bkz. Bryce ( 1 998a:2 13).
1 1 6 HITiT DÜNYASINDA YAŞAM VE TOPLUM
Lojistik ve Strateji
Savaş Ganimetieri
İsyan ve İç Sava§
Ordunun Düzenlenmesi
182) Askeri çatl§maların, genel olarak, kutsal yargı tarafından karara ba�lanacak bir
dava olarak sunulmasına il�kin bkz. Houwink ten Cate ( 1 984: 72).
183) KBo VI 29 (CTH 85) ii I, çev.: Liverani ( 1990: 1 56) .
184) Il. Mur§ili'nin 'Ayrıntılı Tarihsel Yıllıkları', Yıl )'ten; Goetze ( 1 933:46-7).
185) Kralın, sava§ alanında olmadığında bile, karar mekanizması olarak seferlerdeki
aktif rolü için bkz. Beal ( 1 992: 3 1 3 - 1 7) .
SAVAŞÇI 1 25
186) Makamla ilgili sivil i§ler için bkz. I. bölüm. Genel olarak makam için bkz. Beal
(1992:342-57).
187) Bkz. Beal ( 1 995:546-7).
188) Bkz. Beal ( 1992: 197-8; 1 995: 548-9).
189) Bkz. Beal ( 1992: 3 7-55). Sürekli birlikler için kullanılan terimler UKU.US ve
saTikuvadır.
SAVAŞÇI 1 27
1 90) Bkz. Beal ( 1992-43-4). Bu ilave görevler, sadece UKU.US birliklerinde tespit
edildi.
191) Ayrıntılar için bkz. Macqueen ( 1 986:57-8).
192) Goetze (1964:29).
193) Bkz. Kammenhuber ( 1961); Starke ( 1 995).
1 28 HiTiT DÜNYASINDA Y� VE TOPLUM
Bir kadının giysilerini, bir ayna ve bir örekeyi getirirler, bir oku kırarlar ve §unlar
söylenir: "Burada gördügün kadın e§yalan degi.l mi? Onlan buraya yemin (töreni)
için getirdik. Bu yeminleri her kim çignerse ve krala, kraliçeye ve prense kötülük
yaparsa, bu yeminler onu erkekten kadına döndürsün, askerleri kadın olsun, ka·
dın gibi giyinsinler, ba§larını örtsünlerı Yayları, okiarı kırılsın ve ellerine sopayla
vurulsun ve ellerine aynayla öreke tutU§turulsun!"194
ten çok sık rastlanan bir durumdu. En çok sorun yaratan grup, her fırsatta,
Hatti sınırlarını a§ıp Hatti ülkesine ait toprakları i§gal eden, bir kere
sinde de ba§kenti ele geçirerek yağmalayan, Pontus kökenli Ka§ka hal
kıydı. Bir meydan sava§ı söz konusuysa, genel olarak, Hititler'le boy
ölçü§meleri dü§ünülemezdi. Ancak Ka§ka halkının toptan ele geçirilme
siyle, Hititli . hasımları bu dertten ebediyen kurtulabilirdi. Roma sınır
bölgelerini sürekli taciz eden, istila eden, i§gal eden Germen kabileleri
gibi, Ka§ka halkının da ayrıntılı bir siyasal örgütlenmesi yoktu ve ba
ğımsız kabileler olarak ya§ayıp sava§ırlardı. En masse (toptan) fethedile
mezlerdi. Üstelik, ya§adıkları çetin dağlık bölge, onları bulmayı, dağ
larının kuytularından bulup çıkarmayı ve bölge üzerinde otorite kur
mayı -bir ordu ne kadar büyük, donanımlı ya da eğitimli olursa olsun
imkansız hale getiriyordu.
Kuşatma Savaşı
1 95) Geç Bronz Ça�ı istihkllrnları konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. Macqueen
(1986:64-73).
SAVAŞÇI 1 3 1
deneyebilirdi.
(b) Reddedilmesi durumunda, kenti çevreleyen toprakları, özellikle de
gıda alanlarını yağmalamaya yönelik sava§ sonrası operasyonlarını
kente saidıracağı bir sonraki sefere erteleyebilirdi. Bu, özellikle, bir
sefer mevsiminde tamamlanması gereken ba§ka seferler varsa196 ya
da zaten sefer mevsiminin sonuna gelinmi§se tercih edilebUirdi.
(c) Halkın §a§kınlığından mümkün olduğunca yararlanmak için bazen
gece baskın yaparak kenti doğrudan saldırıyla ele geçirmeyi deneye
bUirdi. Hem piyade hem de arabalı askerler gece manevraları için
e�itimliydi. 197 Saldırı, esas olarak, ana kapıda yo�unla§tırılırdı. Kente
girmek için ana kapı, muhtemelen, büyük kütüklerle dövülüyordu.
Savunanlar saldıranlan burada kar§ıladığından, büyük olasılıkla, en
yoğun çarpı§malar burada ya§anırdı. Fırat üzerindeki Hahha kenti, I.
Hattu§ili tarafından, bu §ekilde, ancak kenti savunanların -tıpkı
Lykia'daki Xanthos sakinlerinin İÖ 42'de Brutus'a kar§t gösterdik
leri kahramanca ancak beyhude direnç gibi- Hitider'e kar§ı üç kez
toplanıp kahramanca direnmesinden sonra alınabildL
(d) Uzun bir ku§atma için hazırlanabUirdi. Çabuk sonuç almak için her
zaman bir umut vardı. Gerçekten de, Kargamı§'ta, son Mitanni kale
si, kentin ku§atılmasından itibaren sadece sekiz gün süren §iddedi
bir çarpı§madan sonra Şuppiluliuma'ya teslim oldu. Ancak ku§atma
operasyonları aylarca sürebilirdi. Sudara ula§mak için toprak ram
palar ya da kuleler yapmak, alttan geçi§ sa�lamak için tü�ellerin kazıl
ması ve yıkılmalarını sa�lamak için sürekli büyük kütüklerle dövül
meleri gerekebilirdi. Kaba kuvvetin yetmediği yerde aç bırakma yön
temiyle ba§arıya ula§ılabilirdi. Bir ku§atma, içindekilerin ba§ka çare
kalmayınca açlık nedeniyle teslim olacağı umuduyla, kentin sanl
masını da gerektirirdi.' Ünlü 'Ur§ U Ku§atması'198 metninden anla§ıldı
ğına göre, kent sakinlerinin ve müttefiklerinin ku§atılmı§ bir kente
giri§·çıkı§ yollarını engellemek, yine de, çok zordu. Metnin tarihsel
bir kayıt olarak değeri tartı§maya açık olsa da, büyük olasılıkla, Hitit
ler'in uzun ku§atma sava§ına girmedeki gönülsüzlü�ünü ve bu
sava§taki beceriksizliklerini yansıtmaktadır.
1 96) I. Hanu§ili'nin Sanahuitta'ya kar§ı iki seferinde böyle oldu; bkz. Bryce ( 1998a:
74, 8 1-2).
197) Bkz. Houwink ten Cate ( 1 984:68).
198) Metnin tartl§ılması üzerine bkz. Houwink ten Cate ( 1984:68) ; Gurney ( 1 990:
148-9); Beckman ( 1 995b); Bryce (1998a:77-8).
1 3 2 HiTiT DÜNYASINDA YAŞ/'M VE TOPLUM
Hem ba§ka bir yerden acilen bulunması gereken nitelikli insan gücüne
dayanması hem de, ku§atmanın çok uzun sürmesi halinde, ku§atma
güçlerinin kı§ bastırmadan ku§atmaya son vermek zorunda kalmaları
ve -böylece- ertesi yıl her §eye yeniden ba§lamak zorunda kalmaları
ihtimalinden dolayı, uzayan bir ku§atmanın yukarıdaki §ıklardan en az
tercih edileni olduğu §üphe götürmez; üstelik, bazen, yeni sefer mevsimi
ba§layana kadar kJ.§ı civarda geçirmek de gerekebilirdi.
Lanetli Yerler
Hitit askeri eylemleriyle sözde yerlı:. bir olmu§ kentlerin, çok kısa bir
zaman dilimi içinde restore ediler{;k askeri açıdan tekrar faal hale gel
melerinin s ı k rastlanan bir dur�ım olduğundan bahsetmi§tik. Bir iki
SAVAŞÇI 1 33
199) KUB XIX337 ü 15- 19, Goetze {1933: 168-9), çev.: Roszkowska-Murschler (1992:6).
Aynca bkz. KUB VII 60 (CfH 423) iii 19-3 1 , dü§man bir kemi lanetierne ritüeli, çev.:
Eleekınan { 1999: 168).
7
Evlilik
200) KUB XXIV (CfH 7 1 7) i 38-40 Beckman'ın uyarlaması (2000: 11), Güterbock'un
bir çevirisinden ( 1 983: 1 56).
201) Hoffner'in Yasalar'ın 1 7 1 . maddesini yorumlamasından,
. Bkz. ]-Joffner ( 1 995:567;
1997a: 1 7 1).
EVLlLiK 1 35
202) Kwaıa için bkz. Puhvel ( 1 997: 293-5). Fiili evlilik öncesi, iki hediye verme
a§aması, Yasalar'ın 28. ve 29. maddelerinde belirtiliyor. Kusata'nın 'ba§lık bedeli' olarak
çevrilmesine ili§kin ku§kular için bkz. Gumey ( 1990:82).
1 36 HiTiT DÜNYASINDA Y� VE TOPLUM
Kusatanın kabulü, aslında, tıpkı bir satıcının elindeki mal için kaparo
almasının onu bağlaması gibi, alıcının anla§mayı kabul etmesi demekti.
Ancak hediye-ödemenin bir ba§ka önemli tarafı vardı. Bir kusatayı geli
nin ailesine devretmek, evliliğe gayrıresmi birlikteliklerde olmayan bir
Eger bir erkek köle bir kadına ba�lık bedeli verir ve onu kan olarak alırsa,
kimse kadının toplumsal kon.ımunu degi�tiremez (madde 34).
2 Eger bir çoban özgür bir kadınla evlenirse, kadın üç yıl köle olacaktır (daha az
olasılıkla: üç yıl sonra). (Madde 35, Eski Hitit versiyonu.)
3 Bir kalfa ya da çoban özgür bir kadınla kaçarsa ve ona ba§lık bedeli vermezse,
kadın üç yıl köle olacaktır (madde 35, Yeni Hitit versiyonu).
böylelikle de köleliğe inmeye razı olması pek akla yakın değildir. Özgür
bir kadınla evlenmek isteyen bir kölenin bunu ba§armak için, muhte·
melen, çok çalı§ması gerekti. Kölenin kendisi kadar devlet de onun
emeğinden ve belki de artan verimliliğinden yararlanırdı.
Bir köle için servet sahibi olmanın §a§maz yolu, belki tamamen ol
masa da, kiracı olarak toprağa sahip olmak ve bu toprağı verimli hale
getirmekti. Yasalar'ın toprağı azami biçimde i§lemeye yaptığı vurgu ve
tarımsal i§gücündeki, sürekli değilse de, sık rastlanan emek açığı olasılığı,
krallığın tarımsal faaliyederinde azami gayret ve çabanın gösterilmesi
ni te§vik etmeye yönelik -ba§aranlara ödüller, ba§aramayanlara cezalar
la- bir dizi önlernin alınmasına yol açmı§ olabilirdi. Devletin, kendi
çıkarları için, kölelere özellikle toprağı i§leyerek servet kazanmaları adına
güçlü te§vikler sunmu§ olması son derecede akla yakındır. Yeterli parayı
biriktirmi§ bir köle, bu parayı özgür bir kadınla evlilik satın almak için
kullanabilir ve böylece çocuklarına özgür bir statü sağlayabilirdi.
Çağlar boyunca, kölenin iki büyük beklentisi, özgür ölmek ve özgür
doğmu§ çocuklara sahip olmaktı. Hitit Yasaları, en azından ikincisirıi,
açıkça mümkün kıldı.2�
Yasalar'ın 36. maddesi biraz deği§ik bir tablo sunar: Eğer bir erkek köle,
ba§lık bedelini kendi ödeyerek, özgür bir genç adamı aileye-giren-da
mat (1-Vantiyant-) olarak alırsa, kimse onun (yani damadın) toplumsal
konumunu deği§tiremez. Burada, yine, evlilik anla§ması bir kusata ge
rektirir, yani ödemenin genç adamın özgür konumunu koruması için
gerekli ko§ul olduğu ima edilmektedir. Kusata ödeyen gelin babası gibi,
normal uygulamanın tamamen tersi olan, olağandl§ı örnekler de vardır.
Bir ihtimal, köle de olsa, baba, biraz serveti olan ve özgür torun isteyen
bir adamdı. Yasa ana-babadan birinin özgür olması ve kusata evliliğinin
gerçekle§mesi §artıyla buna izin verirdi. Burada da bir sorun olabilirdi.
Evlenerek maddi açıdan rahat bir köle ailesine girmeye ikna edilen özgür
adam, pe§ parasız biri olabilirdi. Öyleyse, kusata ödeyecek durumda değil
di. Ancak, bunu ödemediğinde de, köle aileye hiçbir yararı olmayan bir
206) Roma imparatorluk toplumunda da, büyük olasılıkla, Roma hukukunda babanın
konumuna bakılmaksızın, özgür kadından do�an çocuklann her zaman özgür sayılması
nedeniyle, bir erkek kölenin özgür bir kadınla evlendi�i bazı örnekler biliyoruz.
EVLILiK 1 39
207) Beckman ( ı 986: ı 7), uygulamayı, gelinin babasının ba§lık bedeli almaktan çok
bedel ödediji ve böylece, her zamanki adetin tersine, damadın, karısının ailesinin bir
üyesi oldu�u Mezopotamya erebu-evlili�iyle kar§ıla§tırıyor.
208) Yılanın bu evlilikten ne elde edec�i açık olmasa da, benzer bir düzenlemenin,
annesinin babası yoksul olan Fırtına Tanrısı'nın o�lunun yılan Illuyanka'nın ailesinin
üyesi oldu�u yerli mitolojik gelenekte de yansımasını buldu�u anla§ılmaktadır (bkz.
Hoffner ( ı990: ı 3).
209) Bunun §artı Telipinu Bildirgesi'nde belirtildi ve, büyük olasılıkla, 1./11. Tut·
haliya'nın damadı olarak l. Arnuvanda'nın veliaht ve ortak-naip atanmasında da uy
gulandı. Kraliyet-altı düzeyde, İ nandık'dan (Balkan ı 97 3) Eski Hitit Arazi ba�ı§ı belgesi
bu uygulamaya ilave bir örnek sa�layabilir. Bu olayda, Ziti, Tutulla tarafından evlat
edinilmi§ti ve onun kızıyla da evliydi; bkz. Beal ( 1 083: ı ı8).
1 40 HITiT DÜNYASINDA Y.AŞM/1 VE TOPLUM
Anlaşmalı Evlilikler
olsa da, firavunun Fayum'daki hareminde belirsiz bir ya§ama kucak açml§
gibidir.211 Eğer öyle olmu§sa, Nil ülkesinin krallarından biriyle evlen
dikten sonra iz bırakmadan kaybolan ilk yabancı gelin olmayacaktı.212
Aşk ve Evlilik
E�er bir kız (ya da genç kadın) bir adama söz vermişse, ama başka bir adamla
kaçmışsa, kaçtı�ı adam, ilk erke�in verdiklerini kar§ılayacaktır (madde 28a).
2 E�er bir kimse bir kadınla kaçarsa, ve kadının bir grup yakını onlann peşinden
giderse, üç ya da iki adam öldü�ünde tazminat ödenmez: 'Sen (yalnız) bir kurt
olursun' (madde 37).
3 Bir kahya ya da çoban özgür bir kadrnla kaçarsa ve ona başlık bedeli ödemezse,
kadın üç yıl köle olacaktır (madde 35, Yeni Hitit uyarlaması).
bir ailenin kaçak çifti izlemeye karar vermesi halinde, yasaların koru
ması dı§ında kalacaklarına ve izleyenlerden ölen olursa tazminat talep
edemeyeceklerine ili§kin bir uyarı görülmektedir. 21 5
Yukarıda bahsedilen üç pasajdan üçüncüsü, bir kahya ya da çoban,
özgür bir kadınla, kadına kusata ödemeden kaçarsa, kadın üç yıl köle
olacaktır demektedir. Bununla birlikte, konumundaki dü§Ü§, adamla
kaçmasından dolayı değil, köle-özgür kadın evliliğinde kendisine kusa
ca ödenmemesi halinde kadının özgür statüsünü kaybedecek olması
§artından kaynaklanmaktadır.
Zina
E�er bir adam da�da bir kadını ele geçirir (ve ırzına geçerse), adam suçludur
ve ölecektir, ama kadının evinde ele geçirirse, kadın suçludur, ölecektir. E�er
kadının kocası onlan (olay anında) yakalarsa ve onlan öldürürse, suç i§lememi§
sayılır (madde 197).
2 Onlan saray kapısına getirirse (yani mahkemeye) ve, "Kanm ölmesin," derse,
kansının canını bağı§layabilir, ancak 3§ığınınkini de ba�ı§laması gerekiı: O
zaman, onu (yani kansıru) duvaklayabilir. 216 Ancak her ikisi de ölsün derse,
kaderleri kralın eline kalır, kral ikisini de bağı§lar ya da ikisini de öldürtür
(madde 198).
Boşanma
İç Evlilik
Çokeşlilik
Burada, aile içi evlilikle ilgili maddenin doğurduğu bariz soruna kısaca
değinmekte yarar var. Bu madde, Hitit dünyasında çoke§li evliliklerin
yasal olduğunu mu i§aret etmektedir?
Hitit toplumunun en üst düzeyinde, kraldan, esas e§ine ilaveten bir
ikinci e§ler ve cariyeler kurumuna sahip olması beklenirdi. Bunun siyasi
olduğu kadar ba§ka nedenleri de vardı. Çoke§liliğin kraliyet ailesinin
diğer üyelerine ya da kraliyet çemberinin hemen ötesine uzanıp uzan
madığı konusunda henüz açık kanıtlarımız yok. Genel olarak, Hitit top
lumundaki evliliklerin, salt değilse de, büyük oranda teke§li olması güçlü
bir olasılıktır.
. .
224) Muvatalli'nin TannlarToplantısına Duası'ndan (Cllf 381), çev.: Singer (1996: 32).
225) EIIOClltio metinleri için bkz. CfH 483 ve Goetze çevirileri, Pritchard'da (1069:351-3).
1 50 HiTiT DÜNYASINDA YI'QAM VE TOPLUM
Hititler her yerde hazır, her §eyi bile tek tanrı yerine, dünyanın çok,
gerçekten bol miktarda ruhlar ve kutsal güçlerle dolu olduğ�na inandı
lar. Bütün kainat doğaüstü ya§amla nefes alıyordu. Tanrılar yerüstü ve
yeraltı krallıklannda ikamet ederdi. Ve yeryüzündeki her kaya, dağ, ağaç,
kaynak ve ırmağın orada ikamet eden bir tanrısı ve ruhu vardı. Bunlar
sadece soyudamalar değil, canlı ve ya§ayan varlıklardı. Gümü§ ve ate§
gibi unsurlar bile insan duygularıyla donanml§, bilinçli, ya§ayan güçler
olarak görülürdü: "Ate§, Güne§ Tarmsı'nın oğlu, kötü niyedidir, ve za
manı geldiğinde karanlık gecede ortaya çıkar, karanlık gecenin içinde
sessizce kayar ve yılan gibi kıvrılır. "226
Hititler, çoktanrıcılığı akla gelebilecek en uç noktaya ta§ıdılar. Yeni
Krallık zamanından itibaren çoktanncılığın a§ırı bir biçimi olarak gös
terilen uygulamalara girdiler.227 Ba§langıçta, yerel Hitit tanrıları ağır
bastı, ancak Hitit dünyasının siyasal ve askeri olarak büyümesiyle, pan·
teonun kutsiyet yelpazesi, çoğu Hatti'nin askeri gücüne boyun eğmi§
§ehir devletleri ve krallıklarının tanrıları olan yeni üyelerle iyice geni§·
228) Etrüsk kenti Veii'nin ku§atdmasında, Kent Tanrıçası Iuno Regina'ya, onuruna
bir tapınak in§a edilen Roma'ya gelmesi için yalvarıldığını ardatan Livius'u (5.2 1 ) örnek
veren Singer'in belirtti�i gibi ( 1 995:349 sayı 25), bu Sdet klasik dünyada da vardı.
229) Bkz. Fırtına Tanrısı Halab ve Hitit kralının temsilcisi arasında geçen bir diyalogu
içeren ve Puhanu Kroniji denilen Eski Hitit kaynaklı (CTH 16b) metinden bir pasaj alan
Singer ( 1995:346). Singer, kentin alınmasının, ancak Fırtına Tanrısı Halab'ın fatihin
gösterdiei hürmeti kabul etti�i zaman tamamen gerçekle§mi§ olaca�ıru kaydediyor.
230) Beckman ( 1998: 346), Bo�azköy ar§ivinde yakla§ık 25 ayn yerel İ §tar türü
oldu�unu kaydediyor.
231) Panteonun genel bir incelemesi için bkz. Gumey (I 977:4-23); Klock· Fontanille
(1998:32-44) .
232) Luvi Fırtına Tanrısı Tarhun ve Babil' e özgü Marduk'la bir tutuldu�u anla§ılan
Sanda dahil.
1 52 HiTIT DÜNYASINDA YAŞAM VE TOPLUM
Dini Reformlar
Tannlann Doğası
Tanrıları kusursuz bir iyiliğin somut göstergesi olan bir dinin mensup
ları için, Hitit tanrıları, hatta genel olarak Yakın Doğu tanrıları, manevi
ve ya da tinsel anlamda pek co§ku yaratmayabilir. Kadim Yakın Doğu
tanrıları, aslında, kadim Yunan ve Roma tanrıları gibi, büyük ölçüde
insan varlıklardı. A§k, öfke� korku, kıskançlık gibi benzer duygular yel
pazesi onlar için de geçerliydi, bazen sorumluluklarını ihmal ettiler, al
dattılar ve aldatıldılar, tensel zevklere ula§tılar, dans, müzik at yarl§ları,
komedi oyunları, harp oyunları ve atletizm yarl§maları gibi eğlenceleri
vardı. "Tanrıların arzuları erkeklerinkilerden farklı mıydı? Asla! Yapı
ları farklı mıydı? Asla! "218
237) Kült envanteri denilen metinler (CTii 501-30), bu sayımı yansıtabilir. Bunlann,
IV. Tuthaliya'nın çe�idi bölgelerdeki tapınaklannı durumunu hakkında bilgi toplamak
üzere gönderdiği görevlilerin raporları oldugu anla�ılmaktadır.
238) Beckman'ın (2000: 22) i�aret etti4i gibi olsa da, büyük güçleri ve ölümsüzlük
özellikleriyle insanlardan üstünlerdi: "Doj!al güçlerin ya da toplumsal �!evlerin temsilcileri
olarak tanrılar, birbirleriyle ili�kilerinde, toplumdaki insanlar gibi bir hiyerar�i içinde
sıralanamazdı."
TANRilAR 1 55
239) KUB XIV 8 ve kopyalan (CfH 378 Il), bkz. Çık� 20:5.
J 56 HITIT DÜNYASINDA YAŞI'M VE TOPLUM
Güneş Tannlan
Kral Mur§ili, bir duasında ona erkekmi§ gibi hitap eder: "Kusursuz
Adaletin Efendisi (EN-as) sadece sensin."250 Söz konusu bölümün Babil
Güne§ Tanrısı Şama§'a söylenen ve 'Güne§ Tanrısı, Efendim, Adaletin
Asıl Efendisi' gibi, di§il bir ilaha atfedilmi§ bir yakarıyla bağda§ması için
kelimelerin uyarianmadığı bir ilahiye ait olması, bu tür bir hitap §ekli
içirı önerilen açıklamalardan biridir. 251 Gerçi, daha önce belirttiğimiz
gibi, Hititler, hem di§il hem de eril rolleri ifa eden ilahların hem di§il
hem de eril davranl§ özelliklerine sahip olduğu yollu kavramla içli d!§lıydı
ve mevcut anda üstlendikleri role bağlı olarak onları di§il ya da eril
olarak tanımlayıp onlara öyle hitap etmek uygun dü§erdi. A§ağıda göre·
ceğimiz gibi, bu, Tanrıça ݧtar'la ilgili Hitit kavrayl§ında özellikle belir
gindir.
Fırtına Tannsı
!ara maruz kalan ve büyük ölçüde bu tür güçlerin lütfuna muhtaç olan
' ülkelerde özellikle önemliydi. Özellikleri ve alarneri farikaları bazı böl
gesel farklılıklar gösterse de, genel kavramı ve i§levleri açısından, tapınıl
dığı her yerde aynı tanrıydı. Anadolu'da, Hitit öncesi Hatti dilinde adı
Taru, Luvi dilinde ise Tarhunt diye bilinirdi. Akad dilinde ismi Adad'dı
(Batı Sami dil öbeğinde Had ad). Ugarit yazısında Ba'lu -'Efendi'- denil
di ona. Eski Ahir Yehova'da onunla benze§en çok §ey vardı ve temel
güçleri Yunan tanrısı Zeus, Roma tanrısı lupiter tarafından da kullanıl
dı. Gerçi, hakim olduğu tüm bölgelerde, insanlar onu evrensel bir tanrı
olarak, herkesin tanrısı olarak değil, kendilerine özgü bir tanrı olarak
dü§ündüler. Onlar onun özel halkıydı. Onların dü§manları onun da
dü§manlarıydı ve bu dü§manlara kar§ı onun koruyuculuğu dilenebilirdi.
Halkıyla zaferierin ganimetierini payla§ır, bozgunların acısını duyardı.
Bölgeler arasında bile i§lev ve orun açısından özel olduğu dü§ünülür·
dü. Metinler, fırtına tanrılarının §a§ırtıcı çokluğunu gözler önüne se
riyor. Orduların, askeri kampların, sarayların, saray kapılarının sürgüle
rinin, muson yağmurlarının, tarlaların ve çayırların fırtına tanrıları vardı.
Özel ve tekil fırtına tanrıları, Hitit Krallığı'nı olu§turan düzinelerce alt
bölge, bölge ve toplulukla bağlantılıdır; her tanrı, kendisine atfedilen
nitemle bölgesine kök salar: Nerik, Samuha, Zippalanda, Manuzziya Fır·
tma Tanrısı. Bunların hepsi, muhtemelen, bağımsız ve küçük topluluk
ların bağımsız yerel tannları olarak -ya§amın ve geçimin toprağın verim·
liliğine ve unsurların elveri§liliğine bağlı olduğu tarımsal toplumlarda
beklenilebileceği gibi, rastlantı eseri, ortak özellikler ta§ıyan tanrılar
olarak- ortaya çıktılar. Toplulukların Hitit toplumu içinde eritilmesi ve
çiviyazılı Hitit bürokrasisinin benimsenmesiyle yerel tanrılar ortak
Mezopotamya Fırtına Tanrısı ideogramıyla etiketlendiler,
. ancak kendi
yerel kimliklerini korudular.
Gerçekten, bir tanrının yerel versiyonları olup olmadığı, en azından
Puduhepa reform programını ba§latmadan önce, Hititler'in -muhte·
melen- pek aklına gelmeyen bir soruydu. Hitit dini, tefekküre ve tealo
jik tartı§malara boğulmadı. Daha çok pratik, pragmatik, i§levsel ve yarar
gözeten bir temele dayalıydı. Ve insan bütün fırtına tanrılarının aslında
tek ve aynı olduğundan (aynı isimle tanımlanan ve/veya benzer özellik·
ler ta§ıyan diğer bütün tanrılar örneğindeki gibi) §üphelense bile, niçin
yanılmı§ olma ve iyi niyetine ve koruyuculuğuna acilen gereksinim du
yabileceği yerel bir tamıyı kızdırma riskini göze alsıııdı ki? Bu yüzden,
Kral Il. Mur§ili, iyile§mesi için gerekli olan yatı§tırıcı ayinleri düzenle
mek amacıyla, bir konu§ma kusuruna neden olduğu dü§ünülen yerel bir
TANRilAR 1 6 1
253) Muvatalli'nin Tanrılar Meclisi'ne duasından (CI1i 38 l), çev.: Singer (1996:40).
1 62 HiTiT DÜNYASINDA YfW'M VE TOPLUM
İştar
Kral III. Hattu§ili, bütün ya§amı boyunca kendisini Tanrıça ݧtar'ın hiz
metine adadı. Il. Mur§ili'nin bu en genç ve hastalıklı oğlunun daha ço
cukken öleceğİ dü§ünülüyordu. Ancak, tanrıça, karde§i M uvatalli'nin
rüyasına girdi ve çocuğun kendi hizmetinde bir rahip yapılması duru
munda ya§ayacağı sözünü verdi. Öyle de oldu. ݧ tar'ın rehberliği ve ko
rumasında, Hattu§ili, tahtı gerçek sahibinden, yeğeni Urhi-Te§ub'tan
gasbetme sürecinde büyük i§ler ba§armaya devam etti. Ona kutsal des
tek. veren, bütün dü§manlarına kar§ı kalkan olan ve onlara kar§ı yengi
bah§eden hamisi Tanrıça ݧtar sürekli yanında olduğundan eylemleri
nin haklılığı konusunda (en azından resmi açıklamalarında) asla §üphe
duymadı. Elimizdeki Hitit metinlerinde Akadca ݧtar diye tanımlanan
ve Sümerce lnanna'nın Babil'deki kar§ılığı olan tanrıçanın Anadolu'daki
varlığına ilk kez Asur Kolani dönemi metinlerinde tanıklık ederiz.
Onbe§inci yüzyılın ortasından itibaren, Kuzey Mezopotamya'daki Hur
ri kenti Nineva'nın batısından Kuzey Suriye'ye ve oradan Doğu Anado
lu'ya kadar uzanan bölgelerde ona tapılınaya ba§landı. Çoğu kez, Hurri
ce Şau§ka255 ismiyle ortaya çıktı; Yukarı Fırat'taki Samuha'da ve Kizzu
vadna'da bulunan Lavazantiya'da ona adanan Önerı;ıli tapınç merkezleri
vardı.
Güne§ Tanrıçası gibi hem eri! hem di§il özellikleri vardı; hem heykel
tasvirlerinde hem de Yazılıkaya'daki kayıtlarda eri! ve di§il ilahlar arasın
da yer aldı. Di§il haliyle a§k ve cinsellik tanrıçasıydı ve çoğu kez giysisiz
resmedilirdi. Eri! haliyle ise sava§ tanrısı, sava§ alanı tanrısıydı; hayvan
simgesi aslan, silahı gürzdü. Sava§ tanrısı özelliği, Hitit ve Hurri dün-
254) Singer'in vardığı sonuç ( 1 996: 187). Ba§kentin nakli için bkz. Bryce ( 1 998a: 2 5 1 -
5 ) ve oradaki referanslar. Özellikle Muvatalli'nin duasında Tanrı'nın alarneti farikasıyla
ilgili ayrıntılı bir tartı§ına için bkz. Singer ( 1 996:a.g.y. ) ; Haas ( 1 994:325-6).
255) Bkz. Wegner (198 1 ) ; Becknıan (1998:2).
TANRilAR 1 63
Diğer Tannlar
256) Hitit dağ tanrılarıyla ilgili ayrıntılı bir inceleme için bkz. Haas (1982).
1 64 HiTiT DÜNYASINDA YAŞAM VE TOPLUM
{erkeklerden) :
Sava§ Tanrısı Vurunkatte . (tam çevirisi 'Ülkenin Kralı' olan Hatti ismi),
Mezopotamyalı lahaba'nın muadiliydi; devlet anla§malarında yemin
tanrısı olarak görülüyor ve kral ve kraliçe tarafından onuruna yıllık
festivaller yapılıyor. 260 İkonografide, bir aslanının üzerinde, kalkanı ve
mızrağını sağa sola savururken görülüyor.
Ay Tanrısı Arma (Hurri dilinde Ku§uh) , ritlfeller ve anla§malarda
ha§ vurulan yemin tanrıları arasında görülüyor, ancak ba§ka zaman, di
ğer tanrı hemcinsleri arasında 'dü§ük bir profil çiziyor. Hatti muadili
Ka§k�, Hatti çevrenindeki 'gökten dü§en ay miti'nde ortaya çıkıyor.261
(kadınlardan) :
Keharıetler
Krallığın i§lerinin düzgün yürümesinin kral ve görevlileri arasındaki
etkili ileti§ime bağlı olması gibi, ülkenin selameti de kralın efendileriy·
le kurduğu ileti§imde aldığı tavsiyelere ve rehberliğe bağlıydı. Yukarıdan
gelen mesajlar bazen §im§ek çakması, ay-güne§ tutulması, yıldırımlı fır
tınalar §eklindeki doğal olayların alametleriyle gönderilirdi. Ayın biçi·
mi ve rengi de kutsal bir mesajı iletebilirdi. Ancak, semavi ve astrono·
Çocuk (yılın) ilk ayında do�arsa, bu çocuk kendi ocağını tarumar edecektir.
Çocuk ikinci ayda doğarsa, kalbi sağlam olacaktır.
Çocuk dördüncü ayda doğarsa, hastalıklı olacaknr.
Çocuk be§inci ayda doğarsa, bu çocuğun günleri kısalacak tır.
Çocuk yedinci ayda doğarsa, tann onu koliayacak tır.
Çocuk sekizinci ayda doğarsa, bu çocuk ölecektir, eğer ölmezse, çocuğun annesi
ve babası büyük acılar çekecektir. 268
267) Hiüt ar§ivinde, hem Akad dilindeki aslını hem de Hitit dilindeki uyarlamasını
içeren kehanet metinleri yer alıyor; bkz. CTH 538-40,547, 55 1 .
268) KUB VIII35 (CTH 545 ll).
TANRlLAR 1 6 7
·;
273) Alalah'tan bir Hitit kehanet metnine ait (AT: The Alalah Tablets) 454 ii9-10,
Gumey'den (1953: l l 7); bkz. aynca Singer ( 1 998a:35).
274) KUB XV 34 ve kopyalan (CTii 264). Çev.: Goetze, Pritchard'da ( 1969:352).
275) KUB XIII 4 ve kopyalan (CTH 264). Tam metnin çevirisi için ('Tapınak
Görevlilerine Talimatlar') bkz. Goetze, Pritchard'da ( 1969:208).
TANRlLAR 1 7 1
Tanrıya kirli bir kapla servis yapanlara, ceza olarak, sidik içirilir ve d!.§kı
yedirilirdi. Bir gece önceki cinsel ili§kinin sonucu olarak, kirli bir durum
da tanrıya yiyecek hazırlayanların cezası daha ağırdı. Tanrının a§çısı da
ili§kiye girmi§Se, ertesi gündoğumunda, yiyeceklere dokunmadan önce
banyo yapmalıydı. Böyle yapmayanlar ve arkada§ının temiz olmadığını
bildiği halde bunu bildirmeyen hizmetçiler ölüm cezasına çarptırılırdı.
Ölüm cezası, tanrı için hazırlanan yiyecek ve içeceklerin -ekmek,
bira, §arap- çalınması durumunda da uygulanırdı: "Her kim tanrının
önüne konulmu§ kurbanları alır ve tanrıya götürmezse ve kendi evirıe,
karısına, çocuklarına saklarsa, ya da hizmetçiler bunları tüketirse, veya
bunları tanrıya azar azar verirlerse, bunları bölmekten sorumlu olacaksın.
Bunları bölme. Bunu yapan öldürülecektir."276
Yemek, günlük olarak, tanrı imgesinin önüne sunu tabağıyla konulur
du. Tanrının tüketmediği yiyecek ve içecekler ne olurdu peki? Tapınak
görevlilerine yönelik talimatlar, bu durumu dikkate alarak, tapınak görev
lilerine, tanrıdan kalanları üç gün içinde tüketme yetkisi verirdi. ·
Tanrı için kabul edilebilir olan sunuların yapısıyla ilgili katı sınırla
malar -öncelikle her §eyin en tazesi sunulmalıydı- ve özellikle tanrıya
adanan sunuların çalınmasını engelleyecek katı düzenlemeler vardı.
Örneğin, hiçbir tapınak görevlisi, tanrıya adanan altın, gümü§ giysileri
veya bronz aletleri alamazdı. Bununla birlikte, benzer parçalar, saray
tarafından, birine hediye edilebilirdi. Bu durumda, hediye alanın, he
diyenin ağırlığını, sununun yapıldığı fesrivalin yerini ve o gün orada
bulunan tanıkları belirten bir belgeye sahip olması gerekiyordu. He
diyeyi alan, bir gün bunu satmak isterse, 'Hatti efendilerinin' gözleri
önünde yapmalıydı bunu. Alıcının aldıklarının envanteri gerekliydi.
Sonra, muhtemelen, parçayı ya da parçaları satma hakkının onaylan
ması amacıyla, satıcının bu belgeyi resmi damga için saraya götürmesi
gerekiyordu. Bu ko§ullar yerine gelmedikçe, bu tür parçaların sancısı da
alıcısı da ölüm cezasına maruz kalırdı. Bu önlemler, açıkça, bu malları
kötüye kullanan, tapınaklardan ya da saraylardan me§ru olmayan yol
larla aldıkları halde satl§tan ya da hediye yoluyla me§ru olarak edindik
leri iddiasında bulunanlara yönelikti. Bu tür bir yasadı§ı dola§ım, ku§
kusuz, yoğun olarak gerçekle§irdi. Ko§ulları yerirıe getirmeyeniere yö
nelik cezanın ağırlığı yanında, yasal bir mübadele anında iyelik serti
fikası ya da satı§ yetkilerine sahip olunması gerektiği yollu ısrar, saray ve
tapınak mallarının karaborsaya dü§mesini veya çalınmasını önlerneyi
2 76) Bir önceki nottaki gibi, Goetze' den, Pritchard' da ( 1 969: 208).
J 72 HiTiT DÜNYASINDA YAŞAM VE TOPLUM
Tann İmgeleri
roglif bir simge olan, oturur vaziyetteki bir Fırtına Tanrısı tasvirini bi·
liyoruz. Tanrının her iki yanında, gümü§ kaplı iki erkek figürüyle temsil
edilen iki dağ yer alır. Diğer tanrıların fiziksel tasvirlerine ili§kin bilgi·
lerimiz metinlere dayanmaktadır. Tanrıça ݧtar/Şau§ka'nın bir heyke
linde, tanrıça, oturmu§ vaziyette, sağ elinde bir kadeh, omuzlarından
kanatlar çıkmı§ olarak tasvir edilir. Gümü§ heykel kaidesinin altında
gümü§ kaplı bir sfenks görülür. Gümü§ten yapılml§ ve gözleri mücev·
herlerle kaplı tanrıçanın her iki yanında, yardımcısı olan tanrıçalar Ni
natta ve Kulitta yer almaktadır. Sava§ Tanrısı Zababa, sağ elinde gürz ve
sol elinde kalkanla, gümü§ bir heykel biçiminde tasvir edilmi§tir ve
ayaklarının dibinde gümü§ bir kaide üzerinde duran bir aslan vardır.
Hayvanlar tanrıların yanında sık olarak görülürler. Tanrılar, aslanların,
leoparların ve boğaların üzerinde tasvir edilir. Aslan, ݧtar'a, Sava§ Tan·
rısı Zababa'ya ve Ay Tanrısı Ku§uh'a e§lik ederken görülür. Geyik ise
Tarlaların Koruyucu Tanrısı'nın kılavuzudur.
'
tanrımn temel giysisi, diziere kadar uzanan, kısa, kolsuz tuniktir. Diğer
silahlar -gürz, mızrak ya da yay- bazı tanrıların donanıını içinde görünse
de, kavisli bir ağzı ve hilal §eklinde bir ba§ı olan kılıç, tanrının standart
silahıdır. Erkek tanrıların yukarı doğru sivrilen konik §apkaları vardır.
Dağ tanrıların giydiği, tepesi a§ağı sarkan ba§lık, biraz Mr. Punch'ın"
ba§lığına benzer. Tanrının dostları arasındaki statüsü, önden, arkadan
ya da her iki yandan ba§lığına ili§tirilmi§ boynuztarla belirlenir. Boy
nuzların sayısı arttıkça tanrının kutsal hiyerar§ideki yeri de yükselir.
Ba§lıklarda bazen yarım elips §eklinde simgeler yer alır. Bu tür simgeler
(hiyeroglif yazıdan bildiğimiz gibi) kutsal ideogramı gösterir ve sadece
en yüce tannlara mahsustur. Yazılıkaya'da bu simgeler, ba§ tanrı ve tan
rıçanın uzatılmı§ ellerinin üstünde, yine ba§ tanrıçanın ardında, bir çift
insan hacağına ili§tirilmi§ olarak görülebilir. Tanrıçaların ba§lıkları,
bazen, polos terimiyle ifade edilen (çoğulu poloi) ve Yazılıkaya'daki kaya
mabedin mazgallarına benzeyen tarzda silindirik ba§lıklardır. Bedenle
ri, bol ve uzun kollu, belden kemerli, kemerin altından topuklara kadar
kıvrımlarla inen giysilerle kaplanmı§tir. Her iki cinsteki tanrılarda da,
Hititler'e özgü, ucu yukarı kıvrılmı§ tipik ayakkabılar vardır.
Tanrıçalar tam profilden, tanrılar ba§ profilden, gövdeleri önde ve
belden a§ağı profilden resmedilir.282 Sonuçtaki çarpıklık ve perspektif
sizlik, kısmen, çok sığ rölyefte çalı§manın getirdiği sımrlamaları yan
sıtabilir. Bunlar, iki boyutlu boyalı frizler ya da boyalı sığ duvar kabart·
malarında benimsenen sanatsal gelenekleri, Yakın Doğu'da ve ba§ka
yerlerde sarayların iç duvariarım süsleyen kabartma heykelciliğine doğ·
ru bir geçi§i de yansıtabilir. Yine de, Hitit dünyasının sanatsal gelenek
lerinin olu§umundaki en büyük doğrudan etkinin Mısır'la süren temas·
lardan kaynaklanmı§ olması ihtimal dı§ı değildir. Mısır sanatında vur
gu, betimlemede, açık ayrıntılardaydı, sanatçıdan ki§inin ya da nesne·
nin bütün önemli özelliklerini kaydetmesi istenirdi. Bu, insan ve kutsal
figürlerin tasvirinde -kaçınılmaz olarak- bazı çarpıklıklara ve, bu figür
ler belli bir sahnede birbirleriyle bağlantılı olmadıklarından, genel bir
kompozisyon eksikliğine yol açtı. Ancak bu sanatı kendi ko§ulları içeri
sinde -esasen doğalcı değil, temsili açıdan- değerlendirmemiz gerekmek
tedir. Mısırlılar için görsel sunumlarda en önemli gereklilik, mümkün
olduğunca kapsamlı ve ayrıntılı bir resimli kayıt sağlamaktı. Böyle res-
bir vakar sergiler. Bugün bile, insanın, buranın gerçekten kutsal sere
rnonHer için büyük tanrılar meclisinin toplandığı yer olduğu duygusu
nu hissetmesi zor değildir. Ancak orada olmadan bunu tam olarak anla
yabilmek de zor görünüyor. Sığ kabartma panolarıyla üzerlerine kazıl
dıkları kaya yüzeyleri arasında tam bir uyum vardır. Figürler mabedin
doğal duvarlarının düzensizlikleri ve dı§ hatlarıyla uyum içindedir. On
ları doğanın olu§turduğunu kabul eder ve buna saygı duyar gibi, duvara
baskın çıkmaktan çok, onunla karı§ml§lardır. Kabartmaların sığla§tığı
yerlerde, özellikle artık iyice yıpranml§ bölümlerde, figürler gerçekten
kayalardan ortaya çıkıyormu§ gibi görünmektedir. Bu figürler, bize, Hi
tit dünyasının bütün doğal yerlerinin canlı, hayat dolu güçlerin ika
metgahı olduğunu hatırlatmaya yarar.
9
Hastalıkları Sağaltanlar
Yakın Doğu'daki ba§ka yerlerde olduğu gibi, Hitit dünyasında da, tıp,
hüner isteyen, saygı duyulan ve ayrıca uluslararası bir uğra§tı. Tıbbi uz·
manlık, çoğu kez, ulusal sınırları a§tı ve yabancı hekimler, özellikle de
Babil ya da Mısır'dan gelmi§lerse, kom§ularının topraklarında derhal
kabul görürlerdi. Bu ülkelerin kralları, zaman zaman, Hattu§a§ sarayın
da hizmet vermek üzere kendi hekimlerini gönderirdi. Ve isimlerinden
anla§ıldığına göre, muhtemelen Kizzuvadna'dan gelen Luvi ve Hurri
kökenli hekimler de Hattu§a§'ta mesleklerini icra ettiler. 285 Homeros'un
dünyasındaki 'hastalıkların sağaltıcıları' gibi, profesyonel sağaltı�ılar,
gittikleri her ülkede sıcak bir kar§ılama görebilirdi.
Hitit metinlerinde, hekimler, S ümer dilindeki LüA.ZU ya da Akad
dilindeki ASO sözcükleriyle tanımlandılar. Bu ismi ta§ıyanlara ait,
günümüze ula§an birkaç isimden anla§ıldığına göre, hekimler, çoğunlukla,
286) İ kisi biliniyor: KUB XXX 42 (CTH 2 76) i 8 ve KUB XXXIX 3 1 1 9 (CTH 450)
Beckman'ın alıntısı. Bilinen hekimler listesi, erkek hekimlerin, kadın hekimlerin dört
katı oldu�unu gösteriyor. Ama coplam sayı istatistik de�er için çok küçük.
287) KBo XVII 62 +63 iv 7'- 12' (CTH 478) çeviri: Beckman ( 1 993:29). Genel olarak,
Hirir do�um ritüelleri üzerine, bkz. Beckman ( 1 983b); Pringle ( 1993) .
288) Genel olarak b u konuya ili§kin bkz. Edel ( 1 933:27).
289) Ücrer, Yasalar'ın sonraki versiyonunun onuncu maddesinde böyle sözle§meye
baj!lanml§nr.
HASTAllKlARI SAGAL TANLAR 1 8 1
Toptarıcı Yakla§ım
293) CTH 406, Hoffner (yay. haz.) ( 1 987), Hoffner'in çevirisinden Fraıuz-Szabo
uyarlaması ( 1995:2014).
294) KUB VII 53+ (CTH 409) IV 7-14, çev.: Gumey (1990: 1 3 S l .
295) 'birisinin önceden kurtulduğu bir kötülüğe tesadlifcı ı b u l . ı ·:ııı:ı', 1\cckman
( 1 993: 3 3 ) ; muhtemelen, Yasalar madde 44b'de ima edilen duruııı:ı ılı�k u ı .
1 84 HiTiT DÜNYASINDA Y� VE TOPLUM
Böyle bir bağlamda, hekim ve rahibi ayıran çizgi, çoğu kez, çok ince
bir çizgiydi. Gerçekten de, hekim ve rahip, bir hastanın tedavisinde,
bazen bu amaçla yabancı bir ülkeye beraber seyahat ederek, sık sık i§birliği
yapard ı. Hekimin, tedavinin bir parçası olarak, karaciğerle ve diğer keha
net araçlarıyla bizzat kehanete ba§ vurduğu olaylar vardı. Bazen de, zil
vurmalar e§liğinde ritüel bir dansa ba§layıp iğnelerle kendisini deldiği
olurdu. "Hekimin varlığı, müziğin 'tempolu' özelliği ve dansın ba§ dön
düren ritmi," der Profesör de Martino, "bizi tamamen büyülü, Şamanist
bir eylem içinde olduğumuza inanmaya sevk eder."296
Çe§itli hastalıklara ili§kirı tedavi, çoğu kez, irısanlığın maruz kaldığı sıkın
tıların belli bir tanrıya ya da genel olarak tannlara kar§ın i§lenmi§ bir
suçun ilahi cezası olduğu inancını yansıtırdı. Kehanet soru§turmasına
bazen belli bir hastalığın tedavisi için hangi hekimin gerektiğirıi ve hangi
bitkinin ya da §ifalı otun kullanılacağını kararla§tırmak içirı ba§ vurulur
du. Ayrıca niçirı birirıirı tanrının ona yüklemi§ olduğu belli bir hastalığa
maruz kaldığının ve kızgın tanrının yatl§tırılması içirı ne yapılması gerek
tiğirıirı tespiti için de kehanetten yararlanılırdı. Kral ll. Mur§ili'nin, yıl
dırırnlı bir fırtına sırasında ba§ına gelen konu§ma güçlüğünün nedenirıi
bulmak içirı izlediği prosedür bunun bir örneğidiL Sıkıntısını dile getir·
mek için kullandığı 'ağzım yana kaydı' ifadesi, kısmi konu§ma kaybına
neden olan hafıf bir felç geçirdiğirıi gösterebilir:297
Böyle der Güne§im Murşili, Büyük Kral: "Tıi-Kunnu'ya gittim. . . Bir fırnna padadı
ve Fırtına Tannsı korkunç bir §eklide gürledi. Korktum. Ağzımda konu§rrıam durdu
ve biraz kekeleyerek konu§rrıaya ba§ladım. Bu ciddi durumu tamamen savsakladım.
Ancak yıllar birbirini izledikçe bu durumun nedeni beni uykuda rahatsız etmeye
ba§ladı. Ve uykumda tannrun eli bana uzandı ve ağzun yana kaydı. Kahiniere danl§bm
ve (kötü dururnurnun sorumlusu olarak) Fımna Tannsı Manuzziya çıktı."298
296) de Martino ( 1 995:2664). Hekimlik, ritüel ve hüyünün i§birliği için ayrıca bkz.
Burde ( 1974:7-9).
297) Ancak, van den Hout (2000: 645), Hitit tapusa pai- ifadesinin (tam anlamı 'yana
gitmek') mecazi anlamda 'i§levsiz kalma' olduğunu ve krala ne olduğu konusunda ancak
tahmin yürütebileceğimizi kaydediyor.
298) CTH 486, 1-10. Metni Goetze ve Pedersen yayma hazırladı ( 1 934) ve çok
yakında Kümmel tarafından çevrildi ( 1 987:289-92).
HASTAUKL.ARI SAGAlTANL.AR 1 85
301) Tu§racca §öyle yazar: " ݧtarım, Göklerin Hanımı, Erkek Karde§imi ve beni 100
bin yıl koru ve, hanımımız, her ikimize büyük muduluk bah§� c. Ve ikimiz dost kalalım."
[EA 23, çev.: Tyldesley ( 1 999:35) .]
302) Bu, di§lerinin içler acısı durumu ve bunun neden oldugu §iddedi agrılarla ilgili
olabilirdi; bkz. Redford ( 1 984: 52-4) ; Tyldesley ( 1 999:35); ancak Moran ( 1 992:62), İ §tar
heykelinin Mısır'a gönderilmesiyle firavunun rahacsızlıgının bir ilgisi olmadıgına ve
bunun daha çok Tu§rana'nın kızının evliligiyle ilgili camanalada baglamılı olduguna
inanıyor.
1 86 HITiT DÜNYASINDA YAŞAM VE TOPLUM
�031 KUB XII SB (CTH 409) iii 2-11; bkz. Beck nıan ( 1 993:34) .
HASTALIKLARI SAClALTANLAR 1 87
ısrar edilmesi ve aksi durumda verilecek cezaya ili§kin not, buna iyi bir
örnektir:
Aynca, siz, su ta§ıyıcıları, suya çok dikkat edin! Suyu bir süzgeçle süzün! Bir
keresinde, Ben, Kral, Sanahuitta'daki su kabında bir saç teli buldum. Kral kızdı ve
kızgınlıgımı su ta§ıyıcısına §öyle dile getirdim: 'Bu rezalet!' O zaman Arnili (dedi
ki): 'Zuliya dikkatsizdi.' Kral dedi ki: 'Zuliya ( . . . ) (bir tür sınava) gitsin. Masum
oldugunu kanıtiarsa kendini temizlesin! Suçlu bulunursa, öldürülsün!'"104
Bazı durumlarda, Hitit kralı, tıbbi hizmet için, kendi hekimlerine ilave
olarak, ücretle ya da ödünç alarak, dı§arıdan da tıp uzmanı getirtebilir
di. Hitit kraliyer sarayında Babilli ya da Mısırlı hekimlerin olduğunu
biliyoruz. Mezopotamya ve Mısır'da tıp Hatti ülkesindekine göre ke
sinlikle çok daha ileri bir a§amada olduğundan, bunlar, muhtemelen,
Hatti'ye kendi krallarının hatırı için misafir danl§man hekim olarak
gelenlerdi. Daha önce kaydettiğimiz gibi, Hattu§a§ ar§ivindeki, hastalık
belirtileri ve tahminleriyle tedavi yöntemlerini tanımlayan bazı tıbbi
metinler, doğrudan ya da dolaylı olarak, Babil metinlerine dayalıdır.
304) KI JB XIII3 (Cil-1 265), �cv.: Goetze, Pritchard'da ( 1 969:207).
30';) ( lıımey ( 19'lR: 1 14).
1 88 HiTiT DÜNYASINDA Y� VE TOPLUM
Ugarit gibi bir krallıkta bile, yerel hükümdar Il. Nikmaddu (yakla§ık
1 350-13 15), firavun Akhenaten'den, kendi sarayında böyle biri bulun
madığı için, Mısır sarayından bir doktor göndermesini isternek zorunda
.
kaldı. 3 1 1 Mısır tıp ilmini Homeros da över. Mısır §ifalı bitkiler açısından
o kadar zengirıdir ki, oradaki herkes tıbbi bilgiler konusunda bütün di
ğerlerini bastırır, der Homeros. 1 1 2
Gerçi, Yakın Doğu dünyasında Babil tıp ilmi de, muhtemelen, aynı
derecede ünlüydü ve Babilli tıpçılara da aynı ölçüde talep vardı. Örne
ğin, Hitit Krallığı'nda Mısırlı hekimler kadar Babilli hekimlerin de
bulunduğunu ve bir kez yerle§tikten sonra ev sahiplerinin bazen on
ların ayrılmalarını istemediklerini biliyoruz. Bu durum, kimi zaman,
Hitit kralıyla Babil kralı arasındaki gerilimin artmasına yol açardı. III.
Hattu§ili'den Kada§man-Enlil'e giden bir mektuptan, Enlil'in,
Hattu§ili'nin karde§i Muvatalli zamanında, Hitit sarayına bir hekim ve
büyücü rahip gönderdiğini ve gidenlerin bir türlü dönmediğirıi öğre
niyoruz. Kada§man-Enlil kullarının geri dönmesini istiyor!
Karde§im Muvatalli zamarunda, bir büyücü rahip ve hekim aldılar ve onlan Hat·
ti'de alıkoydular, onlara §()yle dedim: "Onlan niçin alıkoyuyorsunuz? Bir hekimi
alıkoymak do�u degildiı:" Ve ben §imdi hekimi alıkoyar mıyım? Buraya getirdik
leri ilk uzmanlan sorarsaruz: Muhtemelen, büyücü rahip öldü, ancak hekim sag ve
iyi bir ailesi var: Evlendigi kadın benim bir akrabam. Eger hekim, wBen kendi
ülkeme dönmek istiyorum," derse, ayrılıp kendi ülkesine gidecek. Hekim Raba
§a-Marduk'u alıkoyar mıyım?l13
Muvatalli'nin yabancı bir uzman çağırmak için özel bir nedeni mi var
dı? Hattu§ili'nin, daha sonra, kız karde§inin hamile kalması için
Mısır'dan tıbbi yardım istediğini biliyoruz. Ve Muvatalli'nin de benzer
nedenlerle tıbbi uzman istemi§ olması büyük bir olasılıktır. Birirıci sıra
dan -ba§kadınından- bir oğul sahibi olamayan, bildiğimiz tek Hitit
kralıdır. Bu nedenle, gördüğümüz gibi (1. bölüm) , tahtını ikinci sıradan
birine -cariyesirıin oğluna- bırakmak zorunda kaldı. Bu, ardıllık kural
ları açısından tamamen yasaldı. Ancak sonraki yıllarda ciddi siyasal ve
askeri karı§ıklıklara yol açtı. Muvatalli'nin böyle bir olasılığı önceden
görmesi ve sadece ilk sıradan bir oğul sahibi olmak için Babilli bir hekim
3 l l ) FA 49.
3 1 2) Odysseia 4.23 1 -2.
3 1 3) KBo lO+ KUB 111 72 (CfH 1 72), çev.: Beckman (1996a: l37).
1 90 HiTiT DÜNYASINDA YAŞI'M VE TOPLUM
sizlik içindeki Mur§ili, son olarak, ilahi kibre sesienmeyi dener. Bu sürekli
devam eden cezalandırmaya, bu korkunç belaya, kendilerine hizmet eden
herkesin -tarlalarında saban sürenlerin, onların ekmeklerini yapan de
ğirmenci kadınların, içlerinden kurbanlık hayvanların seçildiği çiftlik
hayvaniarına bakan sığır ve koyun çobanlarının- ölmesine göz vurna
rak doğrudan kendilerine zarar vereceği konusunda tanrıları uyarır.m
İlahi kibre yönelik bu içten ba§vurunun tanrıları yatl§tırmaya yetip
yetmediği bir yana, veba, yirmi yıl sonunda da olsa bitti. Ne yazık ki,
hastalığın gerçek yapısına ili§kin en küçük bir i§aret bile belirtilmiyor.
Bütün bildiğimiz, Hatti'ye, I. Şuppiluliuma'nın saltanatının sonuna
doğru, Mısırlı sava§ esirleri tarafından getirildiğidir.
Münferit tanrilar i§birliğine daha yakın olabilirdi. Kral Mur§Ui'nin
en genç ve hasta oğlu Hattu§ili'nin çocuk ya§ta ölmemesine yönelik
tüm umutlar kesUdiğinde, Tanrıça ݧtar, çocuğun karde§i Muvatalli'nin
rüyasına girerek, kendi hizmetine adanırsa çocuğun hayatını bağl§laya
cağını söylemi§ti. Muvatalli, haberi, uygun önlemi alan babasına iletti.
Tanrıça sözüne sadıktı. Hattu§Ui, kılavuz tanrıçası ݧ tar sayesinde, sade
ce çocuk ya§ta ölümden kurtulmakla kalmadı, Hitit tahtını yeğeni Urhi
Te§ub'un elinden zorla alan hayli ba§arılı bir askeri komutan oldu ve
uzun yıllar ya§adı. Ancak, sonraki yıllarında, özellikle bir göz hastalığı
ve bir duasında 'ayak yangını' olarak bahsettiği -muhtemelen- bir ayak
iltihabı ya da gut hastalığı olmak üzere, sürekli hastalık nöbetlerine
maruz kaldı. İyile§mesi için firavun bazı merhemler ya da pomatlar
gönderdiğinden, daha Il. Ramses'le ünlü anla§ması zamanında eski rahat
sızlığından çektiklerini biliyoruz.31 6 Ve, sonraki rahatsızlığı, muhteme
len, onu, bir Hitit kralının en önemli özelliği olan, çetin seferlerden ve
hac gezilerinden alıkoyacak kadar ciddiydi. Bu hastalık, ayrıca,
Hattu§ili'nin, Ramses'in Mısır'a davetini kabul etmemesinin nedenle
rinden biri olabilirdi.
Hattu§ili'nin karısı Puduhepa, insan çabalarının kalıcı tedavi bul
makta yetersiz olduğu bütün olaylarda, bir dizi duayla ilahi yardıma ha§
vururdu. Güne§ Tanrıçası Arinna'ya, kocasının adına, tanrılar meclisi
ne ha§ vurması için yalvardı.m Kocasının çe§itli rahatsızlıklarından
açıklama, s. 32-4.
31 7) Puduhepa'nın Güne§ Tanrısı Arinna'ya Duası, KUB XXI 2 7 (CTH 384), Goetze,
Pritchard'da ( 1 969:393).
1 92 HITiT DÜNYASINDA Y/W'M VE TOPLUM
kurtulması için, ha§ ta Lelvani olmak üzere, diğer ilahiara da ha§ vurdu.
"Eğer kocam lanedendiyse ve sizin, tanrıların, gözünde nefret edilen
biriyse; veya üstte ya da alttaki tanrılardan herhangi biri ona kızdıysa;
ya da birisi kötülüklerin Hattu§ili'nin üzerine olması için tannlara ar
mağan verdiyse, bu kötü sözleri kabul etme, Ey tanrıçam, Hanımefen
dirol Hattu§ili kuluna kötülük gelmesin! "318
Puduhepa, isteklerinin yerine getirilmesi §artıyla, kar§ılığında de
ğerli adak hediyeler vaat etti: "Ve eğer, sen, Lelvani, Hanımefendim, iyi
sözleri tanrıya ilet ve uzun yıllar, aylar ve günler boyu, Hattu§ili kuluna
hayat bah§et, gideceğim, Lelvani. Hanımefendim için Hattu§ili'nin,
Hattu§ili kadar uzun, ba§ı, elleri ayakları altından, gümü§ bir heyketini
yapacağım." Kocasının ayakları için Tanrıça Gingal'a edilen bir duada
da vaatler vardı: "Eğer Ha§metmeapın bu Ayak Yangını (hastalığı) ça
bucak geçecekse, Ningal için 10 (?) talla (yağ §i§esi-kabı) lacivert ta§lı
altın hazırlayacağım. "319
Bu tür ba§vurularda, ba§ vuran, ilgili tanrıyla, bir hekime olduğu gibi,
hizmeti kar§ılığında sunular önererek pazarlık ederdi. Tanrının da, hekim
gibi; hastalarının rahatsızlığından yarar umması normaldi. Tanrıçaya,
ondan istenileni yapması §artıyla, tapınağına hediyeler verileceği vaa
dinde bulunulurdu. Yardım dileyenin önemli konumu, ku§kusuz, he
diyelerin değerine de yansıyordu. Ve, krallarına olan bütün bağlılıkları
na kar§ın, Ha§metmeapın hastalığının yeniden alevlendiği haberleri
geldiğinde, tapınak personeli -daha fazla değerli armağanlar geleceği
beklentisiyle- a§ırı bir üzüntü içinde olmayabiliyordu.
İleri ya§larda, hastalık, sava§ zayiatları ve diğer çe§itli gerekçelerle
ölüm geldiğinde, bu dünyadan uygun bir uğurlama yapma ve kurbanı
diğeri dünyaya girmeye hazırlama zamanı gelmi§ olurdu. Şimdi ele al
mamız gereken bölüm de budur: ya§amdan ölüme giden yol.
3 18) Bu ve ardından gelen parça KUB XXI 2 7iii'den, çeviri: Goetze, Pritchard'da
( 1969:394) .
3 1 9) KUB XV 3 {CTH 584) i 1 7, çev.: Güterbock, Oppenheim'da ( 1 956: 255).
lO
Ölüm, Gömme ve Öbür Dünya
seslenir: "Sana olan buna olsun! Ruhun bu öküze insin! " Şarap saçısı
dökülür. İçindekiler dökülünce §arap kabı kırılır. Bir daha kullanılmaz,
en azından bu dünyada. Bir koç, cesedin üzerinde -arındırma amacıyla
a§ağı yukarı sallanır.
Ertesi gün, ceset, yakılma bölgesine götürülür. Kralın ruhunu alacak
olan Yeryüzünün Güne§ Tanrıçası Allani,l23 Göklerin Güne§ Tanrısı,
kralın kendi atalarının ruhu, ölenin kendisi ve Ölüm Günü için yiye
cek ve içki sunuları hazırlanır. Ak§am, ceset, yakılacağı odun yığının
üzerine konur. Me§ale tutulur ve beden yakılır. Yeni gün doğarken ke
mikleri odun yığınından alınır ve gerekli i§lemler yapıldıktan sonra
önünde yiyecek içecek dolu bir masanın olduğu bir sandalye (ya da kra·
liçeyse tabure) üzerine konur. Cenaze §öleni artık ba§lamı§tır. Ölen ki§i
onur konuğu olarak §ölende yerini alır. Üzerine kemiklerin konulduğu
sandalyenin önüne bir masa yerle§tirilir ve sıcak somunlar, [ . . . ] palça
lanmak ü:iere sornunlar ve tatlı sornunlar konur. A§çılar Vf sofra kuran
lar, ilk uygun zamanda tabak çanakları dizer ve ilk uygun zamanda da i§e
ba§lar. Kemikleri toplayan herkese yiyecek sunarlar.124 Ölenin onuruna
üç içki içilir.
Şölen ve adak kurbanı ayinleri sonraki günlerde devam eder. İncir,
zeytin ve kara üzümlerden bir insan figürü yapılır. Bu lezzetli parçalarla,
muhtemelen, ölen ki§inin ruhunu bir imge halini almaya ikna etmek
amaçlanmaktadır. Altıncı gün, kt:mikler hekur-ev, 'ta§ ev' denilen yapı·
ya alınır.125 Burada, ölen ki§i mezarında dinlenıneye bırakılır. Mezarda,
cenaze odasında bir kanepe hazırlanır; iskemieden alınan kemikler hazır
lanan bu kanepenin üzerine yayılır; kemiklerin önüne bir yağ lambası
yerle§tirilir. Sonra, ölenin ruhuna bir koyun ve bir öküz sunulur.
Ölenin ruhuna, atalarının ruhlarına, Allani'ye ve Ölüm Günü'ne
ba§ka sunular da verilir. Dualar ve sihirli sözlerle müzisyenlerin ağıtları
ve dövünen kadınların feryatları birbirine karl§ır. Henüz fırından çıkmı§
ekmeğin güzel kokusu, §ölen için kızartilmı§ etierin ho§ kokusuyla ve
323) Yeraltı Dünyası Kraliçesi'nin Hurri dilindeki adı; Siinıer dilinde ERESH.KI.GAL,
Akad dilinde Allatum, Hitit dilinde Lelvani.
324) Çev.: Gumey ( 1990: 137) .
325) Kelimenin, aslında, b i r da� zirvesi y a da tepesi için kullanılmı§ oldu�u
anla§ılnıaktadır; ancak ço�u metinde, ölü külüyle ba�lantılı olarak ortaya çıkar. Metinler
1 ./1 1 . Tuthaliya, I .Arnuvanda ve 1. Şuppiluliuma için ta§ evierden bahsediyor. Bazı
bilinıadanıları, Yazılakaya'daki B Odası'nın IV. Tuthaliya'nın hekuru olabilece�ini dü§ü·
nüyor.
ÖLÜM, GÖMME VE ÖBÜR DÜNYA 1 95
Gömmeler
'Krallık dönemine ait ba§ka mezarlıklar kazılmı§tır. Ilıca gibi bazı bölge
lerde, Osmankayası'nda olduğu gibi, hem gömme hem de yakma uygula
ması görülebilir. Ancak ba§ka yerlerde, örneğin Gordion'da, sadece göm
me uygulamasına rastlanml§tır. Gömmede kullanılan basit toprak me
zarlarla ta§ lahit mezarlar dı§ında, ölülerin bedenleri ba§ları güneydoğu
ya bakacak §ekilde, sıkı§tırılml§ pozisyonda, §imdi Yunanca piıhoi teri
miyle adlandırılan büyük kavanozlara yerle§tirilirdi. Bu, Türkiye'nin
güneyindeki Elmalı Ovası'nda bulunan Karata§·Semayük'teki Erken
Bronz Çağı ölü kentinde rastlanan pithos gömülerdeki eski bir Anadolu
uygulamasını yansıtmaktadır. Mezar e§yalarının kalitesinden, ta§ lahit
mezarların üst sınıfa, pithos mezarların ise alt sınıfa ait olduğu anla§ıl
maktadır.327
Daha eski bir uygulamanın yansıması olarak, ölülerin genel bir me
zarlığa değil, evlerin zemininin altına gömüldüğü bazı örnekler vardır.
Örneğin, Hattu§a§'ta göriı1en bu uygulama, Anadolu'da ve Erken Me
zopotamya toplumlarında da vardır ve, Konya Ovası Çatalhöyük'deki
evlerin yatma yerlerinin altındaki iç mezarlardan anla§ıldığı gibi, e�
azından Neolitik döneme kadar uzanır. Bu tür gömüler, ailesi�in, öbür
ya§ama geçen ki§inin günlük i§lerde ya§ayan akrabalarıyla teması kes
mediğine yönelik inanı§ını gösterebilir. Öte yandan, birinin aile mülkü
içindeki özel bir mezarlığa gömülmesi ya da ölen ki§inin değerli külleri·
nin bir §Ömine rafında ve kavanoz içinde tutulması gibi, ev içindeki
mezarlar, aile birlikteliğini devam ettirme duygusunu sürdürmeye yö
nelik, büyük ölçüde simgesel bir önem ta§ıml§ olabilir.
Alt konumdaki insanların da ölüm sonrası düzenlemelere .ili§kin
bazı seçenekleri vardı. Ancak kral ve kraliçelerin bedenlerinin, deği§mez
bir biçimde, yakılmak ü zere odun istifinin üzerine konulduğu
anla§ılmaktadır. 328 Mykenai ve Mısır d ünyasındaki kral ve kraliçeler için
böyle bir uygulama yoktu. Burada, Teb Ölüler Vadisi'ndeki Mısır Yeni
Krallık kuyu mezarları ve Mykenai tarzı kubbe mezarı ve §aft mezar·
larının gösterdiği gibi, kraliyer mensupları ve soyluların bedenleri el
değmeden gömülürdü. Hatti ülkesinde bu ölçekte bir cenaze mimarisi
olmamı§tı. Aslında, kesinlikle Hitit kraliyet mezarı olarak tanımlana
bilecek bir yapıya henüz rastlanmadığı gibi, Mısır'dakine benzer öte
dünya hazırlıklarını içeren ve en önemlisi cesedin korunması olan ayrın-
Öbür Dünya
Ebedi huzura terk edilen ki§inin yanına neler konulurdu? Hititler öbür
dünyaya kesin olarak inanırdı. Bazı mezarlarda aletler, araçlar ve hayvan
kalıntıları bulunması ve bunların kesinlikle ölenin kullanımına ait ol
ması, onların dü§ündüğü gibi, öbür dünyanın bu dünyadan pek farklı
olmadığını gösteriyor olabilirdi. Öte yandan, mezarın ötesindeki dün
ya, onlar için bir 'Karanlık Dünya', içinde cehennemİ güçlerin ve ölünün
cansız suretinin ikamet ettiği bir yeraltı krallığıydı. Bu krallığa giri§,
birkaç yoldan mümkündü. Zemine açılan çukurlar, oyuklar ve §aftlar,
genel ula§ım araçlarıydı. Her mezarın, mağaralar ve yeraltı su kaynakları
-kaynaklar, kuyular, ırmaklar ve göller- gibi bir giri§ noktası vardı. Tıpkı
tanrıların yeraltı dünyasına gitmek ya da oradan yukarı dünyaya çıkmak
için kaynakları kullandıkları gibi, insan da bu tiir araçlarla öbür dünya
ya geçerdi. 1Z9 Hititler'in bu ya§ama ili§kin dü§ünceleri, ݧ tar'ın yeraltı
dünyasına inme hikayesi gibi, Mezopotamya geleneklerinin güçlendir
diği ve etkilediği üzere, muhtemelen, Yakın Doğu toplumlarının
dü§üncelerine çok yakındı. Bu tür gelenekler, ka tip okulları aracılığıyla,
Hatti'de daha Eski Krallık döneminde biliniyordu.
Mezopotamya geleneğinde, alttaki dünya, kasvetli ve güne§siz bir
ülkeydi. Ortasında bir kent olan geni§ bir bo§ alan ve kentin ortasında
Ölüm Tanrıçası Ere§kigal'ın bulunduğu bir sarayla e§merkezli bir yapısı
vardı. Saray yedi sıra duvarla çevrilmi§ti. Her duvarın muhafızlar ta
rafından korunan ve ölüm tanrıçası ülkesinin iç taraflarına ula§mak
için -ݧtar'ın yapt�ı gibi- geçilmesi gereken bir kaptSı vardı. Bu yedi kat
engel, Eski Hitit Telipinu mitinde kısaca yanstttldı. Karanhk Dünya'mn
en derin taraflanna ula§mak için, tannnın gazabına ha§ vurulurdu:
"Kapıcı yedi kapıyı açtı. Yedi parmakhğı açtt. Karanhk Dünya'mn dibirt
de bronz pallıi-kaplar durur. Kapiann kapaklan kur§undandrr. Kilitleri
demirdendir. İçine konulanlar bir daha görülmesin, orada yok olsun
diye. Telipinu'nun öfkesini, gazabım, kusurunu, somurtkanhğını tura
bilsin ve tekrar dönmesin (buraya) diye."110
Ritüellerde ve mitolojik metinlerde geçen yeralu kavramianna yö
nelik bahislerin, ölümden sonraki ya§amın gerçekten neye benzediğine
ili§kin güçlü inançlan yansıttığı konusunda acele bir yargıya var
mamalıyız. Alttaki dünyayla ilgili mitolojik kurgular ve ritüel betimle
meler, muhtemelen, öbür dünyanın düzeni, çall§anlan ve faaliyetleriyle
ilgili kapsamlı, kanonik inam§lardan çok, belirsiz ve tutarsız fikirlerdir.
Yine de, Hititler,· ölümden sonra hayata ili§kin olarak, Yakın Doğulu
kom§ularıyla aym kötümser duygulan payla§ttlar:
İ nsanlar birbirini tanımaz. Aynı anadan doean kız karde§ler birbirini tanımaz.
Aynı babanın ogullan birbirini tanımaz. Anne kendi çocuklannı tanımaz. Çocuk
kendi annesini tanımaz. (. . . ) Güzel bir masada yemek yemezler. Güzel bir tabure·
de yemek yemezler. Güzel bir fincandan içmezleı:; İyi yiyecekler yemezler. İyi içki·
ler içmezler. Çamur yerler. Çamur!u sular (?) içerler. B ı
330) Mirin '1. Versiyonu'ndan (CTii 324), böl. 27 (A IV, 14-19) çev.: Hoffner ( 1990: 17).
Benzer bir bölüm 'Il. Versiyon'da orraya çıkar, böl. 20 (D iii 3-14) , (Hoffner 1990: 19).
Fırrına Tanrısı Nerik'e edilen bir duada da (CTH 6 7 1 ) , Tanrıça Ere§kil'e 'Karanlık
Dünyanın kapılarını açması' ricasında bulunulur, [ (böl. 7, çe".: Hoffner ( 1 990:23) .]
33 1 ) Kbo XXII 1 78 (4) KUB XLVlll 109 ii 4-8, iii 1 -7, çev.: Hoffner ( 1 988: 191-2).
ÖLÜM, GÖMME VE ÖBÜR DÜNYA 1 99
335) ll. Muvatalli'ye kadar uzanan Kraliyer Sunuları Listesi'nde belirtildij!i gibi,
CTH 66 1 . Bkz. One n ( 1 95 1 ; 1967: 1 22-6); Kitchen ( 1 962:53-5). Daha yenilerde Haas ve
Wafler'in yayma hazırladığı A, C, E ve D listeleri ( 1977: 107- 13).
336) Yasalar madde 52'deki 'bir ta§ evin kölesi' bahsine dikkat.
ÖLÜM, GÖMME VE ÖBÜR DÜNYA 201
Hayaletler
olabilirdi. "Hayaletler vardtr. Ölüm her §eyin sonu de�ildir. Soluk bir
gölge, ölünün yaktldtğt odun yt�ınından kurtulur ve onu alt eder." Ro
mah §air Propertius, kendisine uygun bir cenaze töreni yapmadt�t (ve
kendisine sadakatsiz davrandt�t) için stk stk görünen ve onu rahatstz
eden sevgilisi Cynthia'ya ili§kin bir §iirinde böyle yazar. Yüz yıl sonra,
Genç Plinius, kemikleri yerli yerine konup uygun bir törenle yeniden
gömülene kadar Atina'daki ev halktm korkuya salan, cinayet kurbam
bir hayaletten bahsetti.
Ya§ayanlann i§ine karl§an, dünyaya ba�h ruhlara ili§kin inanç bir
çok toplumda yaygındır. Bu ruhlar, genel olarak, a§ağtdaki dünyadan
kurtulmu§, kötü niyetli ya da ebediyen dinlenmeye btrakılana kadar
yukan dünyadakileri taciz eden, dünyaya bağh kalml§ varhklardrr. Hitit
dünyasında da, hayaletler, Mezopotamya geleneğinin GIDIM't gibi, kötü
niyetli ya da tehlikeli güçler olarak, ara srra, ya§ayanlann arasında beli
rir. Ya§ayanlar, törensel bir yolla arınmadtkça onlan herhangi bir tapınç
eylemi için uygunsuz ktlan ölüler dünyasından dönen ruhlada temas
etmeleri durumunda eziyet çekme ve hastahk kapma tehlikesiyle kar§t
kar§tyaydt. 141 Kötü ruhlan kovma ritüelleri, ba§tbo§ dola§an bir hayaleti
ait oldu�u yere gönderebilirdi. Ancak, en iyisi, buna hiç gerek kalmadan
ölen ki§i için gereken töreni laytktyla yapmaku. Uygun gömme yordam·
lan ve ayrınuh yatl§ttrma ayinleri, ölüyü öteki dünyaya hazırlamakta
olduğu kadar, oradan ktprrdamamast açtsından da önemliydi.
Bununla birlikte, a§ağtdaki dünyamn ilahlannın uygun yatl§ttrma
ritüelleri için cehennemİ ikametgahlanndan çağnldtklan durumlar da
vardt. Irmaklar a§ağt ve yukan dünya arasındaki önemli bağlanttlar ol
duklanndan, bir rrmak ktytst, ritüel için uygun bir yerdi. Çağtrma ayi·
ninde, görevli rahip, hançerle bir çukur açardt. Bu, kurban sunularm
konulduğu kap i§levini görürdü. Bir koyun boğazlamr, kam §arap, bira
ve çukura konan diğer stvt sunulada kan§ttnhrdt. Ve Lelvani, Ölüler
Kraliçesi çağnhrdt. Ondan, Yeralu Dünyast'mn kapılanm açmast, cehen·
nemi ilahiann ortaya çtkarak sunulardan paylarınt almalarınt sağlamast
istenirdi. Bütün tannlara gös�erilen hürmet, özellikle kayna�ın ba§ında,
ya§am tazelenirken, bunlara da gösterilirdi. Karanhk Dünya ilahlanmn
iyi niyeti, ytlm ba§ında toprağın verimliliğini, geli§mesini, yeni ya§amt
temin etmek açtsından vazgeçilmezdi. Bu, ayrtca, ruhsal bir temizlik
zamamydt. Ritüelin, yukan dünyadaki günah ve kirlili�in, erkek, bilici
Şenliklerin Yönetilmesi
344) Hitit §enliklerinin farklı özelliklerinin bir özeri ve en önemlilerine kısa bir bakı§
için bkz. Güterbock ( 1964:62-73).
345) Şenlik kurlarnalarında prensin rolü için bkz. Ardzinba ( 1 986) .
206 HITIT DÜNYASINDA YAŞ/W VE TOPLUM
§imdi diğer konuklar katılır. Bir müjdeci onlara masadaki yerlerini gös
terir. Kral, tanrıya, kurban hayvanının, ızgara ya da kızarml§, en güzel
parçaları -yürek, karaciğer, böbrek, but, ve yağ (tanrının dü§kün olduğu
parçaları)- sunar. Misafirlerin de katılımıyla, atmosfer, artık daha da
yumu§amı§tır. Kral, göstericilerin ortaya çıkmasını i§aret etmek için,
yardımcıianna göz kırpar. Sadece krallıkla ilgili değil aynı zamanda uhrevi
bir gösteri olduğundan, dansçılar ve akrobatlar, en iyi numaralarını bu
raya saklaml§tır. Dansçılar, korkusu ve heyecanıyla, bir av sahnesini
canlandırır. Leopar gibi giyinmi§lerdir ve avcının avı olan kedinin ha
reketlerini taklit ederler. Yüzlerinin daima krala dönük olması gerek
tiğini asla unutmazlar. Programın en heyecanlı yeri, iki yerel §ampiyonun
güre§idir. Bu, muhtemelen, tanrının özellikle zevk aldığı bir eğlence
biçimidir. Her §ey tamamlanıp yemek ve eğlence sonuçlandığında, kral,
bir kez daha ellerini yıkayıp kuruladıktan sonra, ayrılır.
Şenlik alayı, katılımcılarını ve tanrılarının heykellerini, çoğu kez,
§ehrin sınırlarının ötesinde, kırsal bir bölgede huvasi ta§larıyla belirlen
mi§ olan kutsal yerlere götürür. Tanrıya burada da kurban verilir, o ve
tapınmacıları için ziyafet düzenlenir. Bütün takım burada bir kez daha
gösteri yapar; kralın hakem olarak katıldığı, bir tarafın Hattililer'i diğer
tarafın Masalılar'ı temsil ettiği ve her zaman Hattililer'in kazandığı tem
sili sava§lar,352 yine güre§, belki ağırlık kaldırma, yürüme, at ve okçuluk
yarı§ları yapılır. Kazanlar için ödüller (yürüme yarı§ında birinci ve ikin
ciye tunik) ve kaybedenler için utandırıcı ancak insaflı cezalar vardır. 153
Her §ey, toplantının §enlik ve eğlence ruhuna uygundur.
Alacahöyük'teki Kabartmalar
352) "Genç adamları iki gruba ayırır ve onlara isim verirler; bir gruba 'Hattililer'
dij!erine 'Masalılar' denir. Hattililer'in bronz silahları vardır, oysa Masaldar'ın silahlan
kamı§tandır. Ve sava§ırlar, Hanililer kazanır." (KUB XVII 35 (CTH 525) iii I ff., çev.:
Gumey ( 1 977:27). Gursamassalı lyarri için yapılan §enlik baj!lamında, ünlü temsili sava§
tanımlamasından. Masa, Batı K üç ilk Asya'da baj!ımsız bir krallı.ktı.
353) de Martine ( 1 995:2668), okçuluk yarı§ında hedefi §a§ıranların çıplak halde su
getirmek zorunda kalmalarından bahseden Eski Hitit 'Saray Vakayiname Metni'nden
alıntı yapıyor. Ayrıca, atletizm yarı§lan için bkz. Carter ( 1 988).
3 54) Bittel'deki canlandırmalar ( 1 976: 186-200, resim 209-28).
ŞENilKlER VE RiTÜElLER 209
Resim 5: Kral ve kraliçe, boga §eklinde tasvir edilmi§ Fırtına Tannsı'na tapıyor,
Alacahöyük'ten bir kabarrma. Fotol!raf: Ekip Film'den Feza Toker.
kabartmalarda ortaya çıkar. Kabartmalar, alt sıra batı tarafın bekçi kulü
besinin iç yüzüne kadar devam edecek biçimde, kent giri§inin iki yanın
daki kulelerin kaideleri üzerine sıralar halinde kazılmı§tır. Kapıya
yakla§tı�ımızda, kutsal bir tören alayı tasviri görürüz. Batı kulesi üzerin
deki sahnede, kral ve kraliçe, hakim fıgürlerdir. Uzun rahip cüppesi giymi§
olan kral ha§ katılımcıdır ve kavisli bir görev asası, kalmus ta§ır. İki sıra
da, yine, tapınç görevlileri ve kurban hayvanları resmedilir.
Kral ve kraliçenin yüzü, ardında platform üzerinde duran bir bo�a
nın tasvir edildi�i bir sunağa dönüktür. Bu, çok büyük olasılıkla, bu
kutsal ayinlerin onur konu�u olan iki ilahtan birisi olan, hayvan biçi
minde tasvir edilmi§ Fırtına Tanrısı'dır. Diğeri, doğu kulesinin onur
kö§esinde, bir taht üzerindeki tanrıça, ku§kusuz, Hitit panteonunun
ba§kadın ilahı Güne§ Tanrıçası Arinna'dır. Fırtına Tanrısı sah�esinin
solunda, kılıç yutan bir adam ve merdivenle bağlantılı iki ki§inin res
medildiği diğer figürleri görüyoruz. Bu iki ki§i, bqyük olasılıkla, birçok
ritüel metinde eğlendiriciler arasında ortaya çıkan 'merdiven-adıımlar'ı
göstermektedir. m Bir utçu, hatta tulumcu da oradadır. 'Merdiven-adam-
lar' konusu biraz tartl§ma görürse de, bunların §enlik programında önemli
rol oynayan müzisyenler ve akrobadar olduklan neredeyse kesindir.356
Orijinal bağlamlarının dt§ında olsalar da, diğer kabartmalar da aynı
kompozisyona dahil görünmektedir. İki büyük blok üzerinde, her birin
de iki sıra olmak üzere av sahneleri resmedilmi§tir. Hayranlık uyandıra
cak bir biçimde tasarlanml§ ve gerçekle§tirilmi§ olan ve sanatçının en
heyecanlı anı yansıtmayı tercih ettiği bir aslan avı sahnesi vardır. Acı
ve öfkeyle dikilm i§ aslan, avcının boynuna ve omuzlanna sapladığı mızra·
ğı yakalamaya çalı§maktadır. Avcının iki köpeği, acısı ve kızgınlığı ta·
mamen bize dönük ba§ıyla yansırılan öfkeli ve ölümcül yara almı§ hayvana
eziyet etmektedir.
Köpekler, aslanın ölmek te olmasından duydukları heyecanın co§ku
suyla, havlamaktadır. Biri karnının altındadır, diğeri sırtına atlamı§tır.
Bundan sonra, kızgın bir boğanın resmedildiği sahne gelir; ba§ı kendisi
ne saldıranlara kaqı hamle etmeye hazır bir §ekilde eğilmi§tir ve koca-
man dili dı§arı sarkml§tır. Diğer sahnelerde bir geyik avı, bir buzağıya
saldıran aslan ve arkasından saldıran yaban domuzuna dönerek ok at·
maya hazırlanan bir diğer avcı görülür.
Kabartmaların a§ırı derecede düz357 olmasına ve anatomik ayrıntı
larda önemli yanll§lıklar bulunmasına kar§ın, av sahneleri, §iddeti, ger
çekçiliği ve dramatik etkisi açısından, doğal olarak, sakin ve çoğu kez
don u k Hitit sanatıyla çarpıcı bir tezat olu§turur. Avlanma, §enlik göste
rileri sırasında dansçıların canlandırdığı sahneler arasındadır, bu da,
buradaki av sahnelerini açıklayabilir. Anadolu kırsalı, avcılara aslan,
vah§i boğa, leopar, kurt, geyik, yaban tav§anı ve yaban domuzu avı için
geni§ bir alan sağlardı.
Büyük Şenlikler
357) Bine( ( 1 976: 1 9 1 ) , resmin, plastik biçimierne eksikliğini telafi ermi§ olabileceğini
dü§ünüyor.
358) Şenli�in genel bir tanımı için bkz. Güterbock ( 1 960) .
359) Bkz. Haas ( 1 988; 1994:696-747).
2 1 2 HiTiT DÜNYASINDA YAŞAM VE TOPLUM
olmak üzere, birçok kentten geçerdi. 360 Menzil, ülkenin kuzey bölümün
de yer alan, özellikle Fırtına Tanrısı ibadetine ayrılml§ bir kent olan
Nerik'ti. Kutlamalar burada doruğa ula§ırdı. Tıpkı Babil'de bütün tanrı
ların yılın ba§langıcını kutlamak için ba§ları Marduk'a saygı amacıyla
toplanması gibi, bu özel olay için tanrıların toplandığı yer burasıydı.
Nerik'in Hitit dini ya§amındaki özel önemi göz önüne alındığında,
Kral Il. Hantili36ı zamanında Ka§kalılar tarafından ele geçirilmesi, yal
nızca veya esasen stratejik nedenlerden dolayı değil, krallığının dini
ya§amındaki tartı§ılmaz önemi açısından da büyük bir felaketti. Kentin
dü§mesinin gerçek anlamını kavrayabilmek için, kutsal bir kentin 'ka
fir' bir dü§mana kaptırılmasının uzun zaman sonra bile yarattığı duygu
ları dü§ünmemiz gerekiyor. Nerik dü§man ݧgali altındayken, krallığın
kuzey tarafındaki Hakmis (Hakpis) kenti, bu kentin dini i§levlerini dev
raldı. Ancak, dü§man i§gali altındaki yüzlerce yıldan sonra, Nerik,
nihayet, sonradan Kral lll. Hattu§ili olacak olan ki§ilik tarafından özgür
lüğüne kavu§turuldu ve Hitit dünyasının en önemli tapınç merkezle
rinden biri olma konumunu yeniden elde etti.
Nerik'te doruğa ula§an ilkbahar §enliğinde, doğa güçlerinin tazelen·
mesi kutlanırdı. Tanrıların kralın yerkesini yeniden onadığı, kral ve
e§inin ya§amının, sağlığının ve gücünün tazelendiği yenilenme za·
manıydı. Geli§me sürecinde, kralın selametiyle doğanın ritmi arasında
doğrudan bir bağlantı vardı.362 Ölümü izleyen yeni bir ya§am fikriyle
ilgili iki Hattİ miti -Bitki Örtüsü Tanrısı Telipinu miti ve ejderha lllu
yanka miti- purulli §enliğiyle çok yakından ilgiliydi. Büyük bir olasılıkla,
iki mit, §enlik sırasında, yılın ba§langıcında ya§amın tazelenme süreci
nin ritüel açıdan yeniden canlandırılmasıyla temsil edilirdi. Bu konuda
söyleyeceklerimiz bitmedi (12. bölüm).
İlkbahar §enlikleri gibi, sonbahar nuntarriyashas §enliği, yani {her ne
anlama geliyorsa) 'hız §enliği' de haftalarca sürerdi ve Hattu§a§ içinde
ve dı§ındaki kutsal yerlerin ziyaretini kapsardı.363 Öte yandan, KI.LAM
§enliği, 'bekçi-kulübesi §enliği', sadece üç gün sürerdi ve tamamen
ba§kent ve yakın çevresiyle sınırlıydı.364 'Bekçi-kulübesi' terimi, alayın
360) Goetze ( 1 957b:9ı ) , bu tür bir seyahatin yapılabilmesi için, kral ve kraliçeyi
ta§ıyan iki tekerlekli ya da daha uzun mesafelerde kullanılan daha büyük bir arabanın
hızla yol alabilmesine uygun, geli§mi§ bir yol sistemi olması gerekti�ini dü§ünüyor.
36ı) Bkz. Bryce ( 1 998a: ı 2 ı ) .
362) Bkz. Haas (ı994:697).
363) Şenlik güzergahına il�kin aynntılı bir tartı§ma için bkz. Güterbock ( ı96ıb: 90-2).
364) Bu §enli�e ili§kin genel bilgi için bkz. Singer ( 1 983-4).
ŞENLiKlER VE RITÜEUER 21 3
365) Önceden belirtildiği gibi, bu yerin Türkçe ismidir. Eski ismi bilinnıiyor.
366) Bittel (1970: 107).
2 1 4 HITiT DÜNYASINDA YNjMA VE TOPLUM
Resim 7: Yazılıkaya
belirtilmi§) on iki özde§ tanrının yer aldığı yontu bir tavan süsü vardır.
Kar§ ı duvarda, yakından bağlantılı iki figür yer alır. Büyük olanının Te§ub
ve Hepat'ın oğlu tanrı Şarruma, üzerinde kanatlı bir güne§ diski olan
küçük kabartmanın ise tanrının gözdesi (IV) Tuthaliya olduğu hiyeroglif
yazıyla belirtilmi§tir. Tanrı, ilahi korumanın simgesi olarak, sol kolunu
kralın omuna uzatırken, sağ bileğini de kavrar.367 Tuthaliya, A Odası'nda,
ana tanrılar grubunun kar§ısındaki duvarda da, 3 metre yüksekliğinde bir
kabartmada görünür. Her iki kabartmada da, uzun cüppesi, uçları yukarı
kıvrık ayakkabıları, ba§a sıkıca oturan takkesiyle rahip giysisi içindedir
ve ucu spiral biçiminde yukarı kıvrılmı§ asa, kalmus ta§ır.
B Odası'ndaki Şarruma-Tuthaliya kabartmasıyla aynı duvarda
'hançer-tanrısı' kabartması yer alır. Kabartmanın üst kısmı insan
ba§ından ibarettir; konik ba§lık giymesine bakılırsa, bunun tanrıya ait
bir ba§ olduğu a§ikardır. Altında, ba§ a§ağı asılı iki aslanın ya da aslan
postunun ön kısmı vardır. Bütün bunlar, bir hançer 'kabzası' olu§turur.
Bıçağın 'alt yarısı görünmese de ve kabartma genel olarak yere saplı bir
kamayı gösterecek biçimde tasarlanmı§ olsa da, alt bölümü farklı, oluklu-
367) Yakla§ık 1 300 yıllarından sonraya ait kaya mühürlerinde de benzer bir motif
bulundu.
ŞENIJKLER VE RITÜEUER 21 5
368) KUB VH 41 + kopyaları; KBo x 45 ve KUB XLI B (ii 1 5-20), Otten tarafından
yayımlandı.
369) Bittel (1970: 1 09).
3 70) A Odası'nın, Fırtına Tanrısı'nın huvasisi oldu�u ileri sürüldü.
3 7 1 ) Haas ve Wiifler ( 1 974), Güterbock'un tersine, Yazılıkaya'nın arınma ayinleri
için kullanıldı�ını ileri sürüyor ( 1975:274).
372) Muhtemelen, Hitit dilinde /ıesıi-ev denilen yer; bkz. Singer ( 1986:249); Haas
(1994:245).
2 1 6 HiTiT DÜNYASINDA YAŞM/ı VE TOPLUM
373) Diger çeviriler arasında, 'yeryüzüne çıknu§ kaya, yalçın kaya' (Melchert),
'mezar mabet, kemik saklama yeri, ölü mahzeni, anıtkabir' (Puhnel), Sümer dilinden
alınan E.KUR, yani 'tapınak, maber' kelimesi (Silvestri), Suriye dilinden alınan hai =
kur, 'cv dağ(dır)' (Haas) yorumları yer alıyor.
ŞENLIKLER VE RiTÜEUER 21 7
Ritüeller
3 74) KBo XII 38 (CTH 1 2 1 ) Otten (yay. haz.) ( 1 963: 13- 18), ii 4-2 1 . Bkz. Haas
(1994:245-6).
375) McMahon ( 1 99 l : I sayı 2).
21 8 HITiT DÜNYASINDA YAŞAM VE TOPLUM
Büyük bir su çukuru açarlar ( . . . ) ve oradan ırma�a giden küçük bir hendek
yaparlar. İçine, içi biraz gümü§ ve altın kaplı bir tekne koyarlar. Sandaim içine
alnndan ve gümü§ten küçük 'küfürler' ve 'laneder' koyarlar. Sonra, çukuru bo§3ltan
hendek, tekneyi su çukurundan ırma�a ta§ır. Tekne gözden kayboldu�unda, ka
dın 176 biraz zeytinya�ı ve bal döker ve bunlan yaparken de §öyle der: "lrma�ın
376) Rit(ieli gerçekle§tiren 'Kocakarı'. Kadın ritüelciler, genellikle, ileride ta rtl§ıl acak
olan ritüellerle ili§kilendirilmi§tir.
ŞENUKLER VE RiTÜEUER 2 1 9
tekneyi götürmesi ve ondan arnk asla bir iz kalmaması gibi, tannrun huzurunda
her kim kötü söz söyler, küfreder, lanet okur ve pis durursa, ırmak onlan da öyle
götürsün! Ve npkı tekneden artık bir iz kalmaması gibi, tannma da arnk kötü söz
söylenmesin; kurban adayana da söylenmesin! Tann ve adakçı dertten uzak ol
sun."177
Ritüelciler
olan mü§teri için daha ucuz araçlar kullanarak ve ritüelin gücünü etki
lerneden ya da -en azından- ciddi bir zaafa uğratmadan, muamelenin
maliyeti mü§terinin alım gücüne göre ayarlanabiliyordu. Örneğin, özel
bir ritüel, Yasalar'daki çiftlik hayvanları fiyatına bakılırsa hiç de ucuz
olmayan bir adağın, bir e§eğin kurban edilmesini gerektirirdi ve bu da
ritüel masraftanna eklenen ayrı bir yük demekti. Bununla birlikte, yok
sul ki§iye, canlı bir hayvan yerine törensel amaçla onun kilden bir sure
tini kullanması izni verilirdi. 182
Ve kil
382) KUB UV 65 + iii 33-4; bkz. Klengel ( 1984: 1 76); Haas ( 1 994:888) .
383) Genel olarak bkz. Haas ( 1994:206- 15) v e ilgili merinler için bkz. Kümmel ( 1967).
222 HiTiT DüNYASINDA YAŞAM VE TOPLUM
Kara bir koyunu sürüp getirdiler; Kocakan, koyunu onlara sundu (kurbancılara,
yani Kocakan'yı tutan çifte) ve §unlan söyledi: "Sizin ba§lanruz ve vücudunuzun
bütün parçalan için kara koyun fedadır. Lanetierin dili ağzında ve dilindedir."
Koyunu onlann üzerinden sallar. İ ki kurbancı; koyunun ağzına tükürür.18s Koyunu
keser ve parçalara ayınrlar. Bir ocakta yakarlar. ( . . . ) Kocakan küçük bir domuz
alır, çifte verir ve §Unlan söyler: "Bakın! Ot ve tahılla semirmi§. Tıpkı bu küçük
domuzun bir daha asla gökyüzünü ve diğer küçük domuzlan göremeyeceği gibi,
lanetler de bu çifte uğramasın!" Kocakarı küçük domuzu çiftin üzerinden sallar ve
çift de domuzu öldürür. Yerde bir çukur kazarlar ve domuzu bu çukura koyarlar. l86
390) KBo IV 6 (CfH 380), 10-15, çev.: Lelvani'nin eski bir Harti tannçası de�l, Hitit
tanrısı oldu�unu kaydeden Gumey ( 1 977:55). Ayrıca bkz. Kümmel ( 1 967: 1 20- 1 ) .
3 9 1 ) KUB XV I (CfH 584) Kümmel (yay.haz.) ( 1 967: 1 1 1-25) i 14-20.
392) KUB IX 31 (CfH 757) çev.: Goetze, Pritchard'da ( 1 969:347), dü§rnan topraklanna
giden yola çıkanlmadan önce, ba§ına çe§itli renklerden yünlerle bir taç örülmü§ kurbanlık
bir koçla yapılan ritüeli kaydediyor.
SENLIKLER VE RITÜELLER 225
di: Kral için ölüm kehanet ediliyorsa, kral bunu rüyasında görmü§se,
içgörü, ya da kehanetle krala bildirilmi§se ölüm ya da me§um bir i§aret
peyda olmu§sa gözlerinin önünde, bu, onun için gerekli ritüeldir.393
Bir feda ritüelinde izlenecek yolun kayıtlı iki çe§itlemesinden birin
deki kapanı§ cümlesi ya da sondeyide söylenen budur.394 İki geceden
fazla süren ritüel, Ay Tanrısı'nın bir i§aretiyle ba§lar ve üç kurbanın feda
edilmesini gerektirirdi: canlı bir hayvan, canlı bir insan, ve bire bir
boyutlarda, kraliyet giysileri içinde, gözleri ve küpeleri altından, tahta
bir insan putu. ݧaret Ay Tanrısı'ndan gelse de, kralın gücendirdiği tan·
rının geçekten o olup olmadığı belli olmayabilirdi. Hepsine uygun kur
banlar vererek, bütün olasılıklar göz önüne alınmalıydı. Kral, ilk olarak,
Ay Tanrısı'na hitap ederdi: "Ey Ay Tanrısı, Efendim, alameti benim
kötülüğüm için gönderdiysen, bak! Kendi yerime fedailer buldum. Şimdi
onları al ve beni serbest bırak! "395
Bir hayvan fedai olan boğa, yüksek bir yere çıkarılır v e orada, Ay
Tanrısı'nın tam önünde kurban edilerek yakılırdı; böylece, krahn ölümü
ve yakılması temsil edilmi§ olurdu. Canlı insan fedai yerüstü tanrıları,
tahta ongun ise yeraltı tanrıları içindi. Hangi tanrılar grubunun gücen
dirildiğine ve yatl§tırılması gerektiğine ili§kin olasılık göz önünde butun
durulmalıydı. .Kralın sözlerinden: "Bu, benim ya§ayan göksel fedaimdir,
ve bu put da yeraltı fedaimdir. Eğer siz, göksel tanrılar, beni kötülüğe
boğup günlerimi, aylarımı veya yıllarımı kısalttıysanız, bu canlı fedai
insan benim yerimi alacakur, onu iyi belleyin, ey göksel tanrılar. Ama
eğer yeraltı dünyasının Güne§ Tanrıçası ve yeraltı tanrıları bana azap
vermi§se, o zaman, benim yerimi bu put alacaktır, onu iyi belleyin, ey
göksel tanrılar. "396
Kralın özellikle tehlikede olduğu dönemlerde, ritüel, fedainin onun
yerine kral olmasını gerektirirdi. Canlı irısan fedai, bu olay için seçilmi§
bir sava§ esiriydi ve "krallık yağı" ile yağlanırdı. Gerçek kral, tacını ve
elbiselerini çıkarır ve fedaiye sunardı: "Bakın, bu adam (artık) kraldır.
Ben ona krallığın adını, krallığın giysilerini bağı§ladım, ona (krallık)
tacını giydirdim."1 97 Fedai, gerçek kralı saraydan gönderirdi. Artık kim-
Büyü
401 ) KBo lV 2 (CTH 398), kötü ruhlan saraydan kovmaya yönelik ritüel, çev.:
Gumey ( 1990: 136); bkz. Haas (1994:289).
402) Kötülükleri kovma büyüsüne ve baglamılı ritüellere ili§kin aynntılı bilgi için
bkz. Haas ( 1 994:903-5).
403) Madde l l l .
404) Hoffner ( 1997a:2 1 7 ) , buradakinin benzeri bir büyüyü ara§tırırken, Friedrich'e
katılıyor: "Yılan öldüren k�i, muhtemelen, §unları söylemi§ti: 'Bu yılan ölürken, o da
(yani dü§manı) ölsün.'"
405) Madde 140.
406) KUB XXIV 9 (CTH 402) i 39-42, çev.: Beckman (1993:34).
228 HITIT DÜNYASINDA YAVM VE TOPlUM
lantılıydı ve kralın karde§i ve daha sonra III. Hattu§ili olarak tahta geçecek
olan Hattu§ili'nin arnansu hasmı olmak gibi bir talihsizliği vardı. Bun
dan önce, Muvatalli, karde§ini Yukan Ülke'ye, Arma Tarbunda'nın ye
rine yönetici yapml§tı ve bu da Tarbunda'yı çok kızdırmı§tı. Kendisini
suçlayan Arına-Tarbunda'yı büyücülükle itharn eden Hattu§ili'ydi:
"Üstelik o, karısı ve oğlu, bana büyü yapmaya ba§ladılar. Ayrıca, tan
rının kenti Samuha'yı büyüye boğdu. "407 Anna-Tarbunda'nın suçsuz! uğu
su götürse de, Hattu§ili'nin suçlaması düzmeceydi; huzursuzluk veren
bir hasımdan kurtulmak için bu tür önlemlere ha§ vurması, kurnaz ve
korkunç derecede hırslı genç prense tam da uyan bir davranı§ biçiıniydi.
Ne olursa olsun, Muvatalli, sanığı suçlu buldu ve cezalandırması için
Hattu§ili'ye havale ederek karde§inin saltanat yolundaki en büyük en
gellerden birinin ortadan kaldırılmasını sağladı. Gerçi, Hattu§ili'nin
Anna-Tarbunda'ya kar§ı davranl§ı, §a§ırtıcı derecede ılımlıydı: onu ser·
best bıraktı ve el konulan mülklerirıin yarısını iade etti; sonuçta, aile
siyle bir uzla§ma arayı§ına girmi§ti. Bütün bunları ya§lı bir1adam olan
Arına-Tarbunda'ya acıdığı için yaptığını iddia ett{. Asıl neden, muhte·
melen, haksız ithamından duyduğu pi§manlıktı.
Sadece büyücülük suçlaması bile, kendi içinde bir kanaat olu§turmaya
yetecek kaygı ve duyguları doğurabilirdi. Kral Telipinu'nun bildirgesin·
den aİıla§ıldığına göre, bu me§ um sanat hakkında bilgi sahibi olmak bile
kovu§turma nedeniydi. Bu tür bilgilere sahip §üphelileri bilen, ancak
söylemeyenler de cezaya tabiydi: "Hattu§a§'ta büyücülüğün kökü kazın·
malıdır. Ailede (kraliyet) büyüyle ilgili her kim bilgi sahibi olursa, yaka·
lanıp saray kapısına getirilmelidir. Her kim bu ki§iyi buraya getirmezse,
kendisine ve evine kötü §eyler olacaktır."408
Her §ey birbiriyle yakından bağlantılıydı. Şöyle ki: Me§ um sanatların
tat�iki bir suçtur; öyleyse, sadece me§um sanatları bilmek de bir suçtur;
öyleyse, bunu yapanları ya da bilenleri bilmek ama rapor etmemek de
suçtur. Burada, kayıtlı tarihte çok sık ortaya çıkan bir insan davranı§t
fenomeninin kanıtlanml§ eski bir örneği vardır. Cadı avcılığı dediğimiz
§ey budur.
Kaçak Tanrı öyküsü, bize Hitit ar§ivi kanalıyla ula§an yerli Anadolu
mitsel geleneğinin bir parçasıdır.409 Hikayenin günümüze ula§an birkaç
versiyonundaki bazı bölümlerde, Sebze Tanrısı Telipinu ba§rolde görün·
se de, (Bizzat Fırtına Tanrısı dahil) farklı tanrılar da hikayede yer alır.
Telipinu'nun öyküsü de farklı biçimlerdedir. Bunların en azından üç
tanesine ait parçalar elimizdedir ve, hiçbiri tam olmasa da, muhteme·
len, hepsinde var olan kimi ortak unsurları bir araya getirebiliriz. Telipi·
nu, Hitit Krallı�ı boyunca önemini korumu§, Hatti kökenli bir tanrıydı.
Fırtına Tanrısı'nın o�lu olarak, o da, Kaçak Tanrı öyküsünde görüldü�ü
gibi, tahrip edici do�a güçleriyle, bazen, kudretli Fırtına Tanrısı özellik·
lerini sergilerdi. Bu öykü sadece Orta ve Geç Hitit metinlerinde yer alsa
409) CfH 324, Hoffner'in yeni çevirisi ( 1990: 1 4-22). Geleneğe il�kin son tanl§malar
için bkz. Kellerman ( 1986); Haas ( 1994:707-19).
230 HITiT DÜNYASINDA YAŞAM VE TOPLUM
Telipinu'nun önünde bir eyan-ataç (ya da sınk/)412 durur. Eyandan kulU derisinden
,
Kamrusepa tannlara seslenir: " . . . Telipirıu öfkeli. Ruhu ve özü, alev almı§ çalı çırpı
gibi söndürüldü. Bu çalı çırpıyı yaktıklan gibi, Telipinu'nun öfkesi, gazabı, günahı
ve kasveti de yanıp kül olsun. Tıpkı maltın, ekmege koymadıklan ve Damga
Evi'nde depolamadıklan için, tarlaya tohum olarak serpilemeyecek kadar etkisiz
olması gibi, Telipinu'nun öfkesi, gazabı, günahı ve kasveti de etkisiz olsun. . . "
4 1 2 ) Bu a�aç ya da sırı�ın dini bir i§levi vardı. Kutsal kentlerdeki önemli dini
görevlilere ait evlerin önüne, vergiden ve diger kamu görevlerinden muaf tutulduklarını
belinmek için dikilirdiler. Bkz. Yasalar 50. madde, Hoffner ( 1997a: l 92) ve oradaki
referanslar.
232 HiTIT DüNYASINDA Yp.,y.M VE TOPLUM
Mit,Ritüel Bağlantısı
llluyanka Miti
Bu, PuruW Şenli� metnidir. ( . . . ) "Ülke müreffeh olsun ve geli�sin, ve ülke korun·
sun," dedikleri zaman ve ülke müreffeh olup geli�tiginde Purulli Şenligi yaptılar.
Fırtına Tanrısı'yla ölümcül bir sava§a tutu§mak için yerin altından sürü·
nerek çıkan yılan Illuyanka4ll (ismi yılan anlamına geliyor) mitinin
önceki iki versiyonu böyle ba§lar. Mit, Fırtına Tanrısı'nın zaferi ve Illu·
yanka'nın ölümüyle biten çarpı§mayı anlatır. Ancak, zafer kolay gelmez.
Ba§langıçta, yılan, dl§arıdan hem ilahi (önceki versiyonunda) hem in·
sani (her iki versiyonda) yardım isternek zorunda kalan tanrıya acı bir
yenilgi taturarak üstünlüğü ele geçirir. Ancak yardım aldıktan sonra ve
üstelik hileye ba§ vurarak hasmını yenmeyi ve onu öldürmeyi ba§arır.
Bu, mitin iki versiyonunu da oldukça benzer kılar. Her iki mit de, tek
tablete, Kella adında bir rahibin söylediklerini kaydeden bir katip ta·
rafından yazılmı§tır. Kaçak Tanrı öyküsüne has mitler gibi, Illuyanka
yüzyıldan daha eskiye ait olmasa da, asıl öykünün bundan çok daha
önceki bir tarihe, muhtemelen üçüncü binyılın sonuna, Hint-Avrupalı
unsurların Doğu Anadolu'ya ula§tığı döneme ait olması mümkündür.
Bazılarının, erkek bebeklerin dı§lanıp kızların sahiplenildiği bir anlayı§
çerçevesinde, Zalpa öyküsüyle Yunan mitolojisinin Amazan öyküsü
arasında kurmaya çalı§tığı bağlantı tümden hayal ürünüdür.
Ba§ka. yerlerde pek az yankı uyandırml§ bir diğer Hitit öyküsü, muhte
melen, Appu'nun varlıklı ve çocuksuz iki oğluyla ilgilidir. Babaları, ço·
cuklarını 'Kötü' ve 'Adil' olarak adlandırır ve çocuklar da isimlerine
uygun ya§arlar. 'Kötü', tıpkı babasının mirasında karde§i Hesiodos'u
kazıklamak isteyen avare Perses gibi, baba mülkünün payla§ımında
karde§ini kazıklamaya kalk1§ır.422 Hem Kitabı Mukaddes hem Mısır lite·
ra türünde, kötünün iyiyi kazıklamaya kalkl§tığı ve çoğu kez adü bir tan·
rıdan hak ettiği cezayı almadığı iyi ve kötü karde§ çifti örneklerine rast
lıyoruz.
422) Tabii, Hesiodos'un ' İ §Ier ve Günler' §irindeki suçlamasına inanacak olursak.
MIT 241
Şehrin yerine yabani otlar ektim. Fırtına Tannsı benden sonra kral
olaru ve Hattu§a§'a yerle§eni devirsin!
,
.,,--------
MEZARLIK
" -- ........
,' ..,, YAZILIKAYA -
',/ �
���
.... ",... amba
/ �'1:"
�
Kapı' / ,ff
1 ........
Kapı /1 pı / '<:: ,
..�
............\
(;f'� K
,
1 Kapı
',
� Tapınak I \
X/ AŞAGI
.,'
ı , ŞEHİR
ı 'J, ........ .
Kap ') � -,
�
"
\
iı
.:().
)
YUKARI
ŞEHİR
�Cl"�;'>"'
ı-"'�,('""'n
YENİCEKALE
ANA
TAPlNAK KRAL KAPISI
ALANI
SFENKSLİ KAPI
munda, kent surlarının bir parçasını olu§turan bir kapıda bu tür §enlik
ayinlerinin tasvir edilmesinin §a§ırtıcı oldu�unu dü§ünüyor.440
Burada bir uyarı notu gerekiyor. Belli kentleri bu §ekilde sınıflan
dırırken, dini faaliyetlerin ya§amın neredeyse bütün yönlerine sızdı�ı
bir dünyada, dinsel olanla dünyevi olanı kolayca ayıramayaca�ımızı unut
mamalıyız. Bir kenti kutsal olarak tanırolarken di�erlerinin dünyevi
oldu�unu ima etmek, muhtemelen, bir Mısırlı, bir Babilli ya da -kadim
veya modem- birçok uygarlı�ın üyeleri için oldu�u gibi, bir Hititli için
de pek anlamı olmayan bir ayrımı ortaya koymaktır. Hitit dünyasında,
çe§idi büyüklükteki bütün kentler, muhtemelen, çok büyük ölçüde,
ya§amın §U ya da bu tanrının onuruna verilen §U ya da bu tür dini faa·
liyeder etrafında döndü�ü tapınak kurulu§larının egemenli�deydi. Her
§eyden önce, ilgi gösterilecek çok fazla ilah vardı ve hepsi de ba§kentte
ve diğer büyük merkezlerde ağırlanamazdı.
Hattu§a§'ın varlı�ının son yıllarındaki olağanüstü geli§imi, Hitit
İmparatorluğu'nun birinci kentinin, aynı zamanda,·Geç Bronz Çağı'nın
bütün önde gelen metropollerinden biri olduğu konusunda ku§kuya yer
bırakmamak ve hayranlık uyandırmak için tasarlandı. Bu, ilk olarak,
kente yakla§an bir konuk §ehrin be§ kilometre ötesine kadar uzanan
surlarla kar§ıla§tığında hissedilirdi. Ana kazamat yerden on metre yük
sekliğe in§a edilmi§ti ve tahkirnar boyunca yirmi metre aralıklarla diki
len kuleler vardı. Önünde, yine ana surdakiler gibi aralıklarla
yerle§tirilmi§ kulelerle, ikinci bir perde duvar bulunuyordu. Engebeli
araziye maharede uydurı.ilmu§ surlar, sadece Yukarı Şehri ku§atmıyordu,
kuzeydoğuya uzanarak derin bir bağaza ula§tıktan sonra, §ehir sınırları
içindeki, §imdilerde Büyükkaya denilen kayalık çıkıntıyı da çevreliyor·
du. Geçidi kuzey ve güneyden iki kez geçen bu kuzeydoğu uzantısı (ken
tin nihai yıkıl1§ından önce tamamen bitirilememi§ olsa da) , muhteme
len, Geç Bronz Çağı'nın en etkileyici mühendislik ba§arılarından biriy·
di. Ancak, burasının gerçek bir pratik amaçla değil, gösteri§ için
tasarlanmı§ olduğu dü§ünülebilir. Dr. Singer, yeni kentin istihkamları
için, genel olarak benzer yorumlarda bulunuyor; kararlı bir askeri sal
dırıya direnmekten çok, bakanları, belki de tanrıları etkilerneye daha
uygun olduğunu söylüyor.441
Hattu§a§'ın yeni, görkemli yüzünü dünyaya duyurmaya yönelik tut
kuya, Hitit toplumunun §enli�e odaklanmı§ yapısına bakılırsa, ba§kentin
442) Ugaritli ll. Nikmaddu'nun gönd�rdiği haraç gibi (CfH 47); ilgili bölüm Beckman
tarafından çevrilmi§tir ( 1 996a: 152).
256 HiTiT DÜNYASINDA YfW'M VE TOPLUM
Ana Girişler
• Protom; ba§ ve boyun kısmı masif bir bütünden dı§arı uzatılarak büyütülmü§
tasvir. (y.n.)
443) Hitit sanatında aslan tasvirlerine ili§kin kısa bir tanımlama için bkz. Akurgal
(1962:1 13- 14).
BAŞKENT 257
444) Kohlnıeyer ise ( 1 995:2648), tersine, fıgürün planının Hitit insan tasviri ilkelerine
tamamen uyduğunu i§aret ediyor.
258 HITiT DÜNYASINDA YAŞAM VE TOPLUM
44i) Bkz. bunun bir Mısır Hathor snç biçimi oldu�unu kaydeden Canby'nin yorumlan
( 1 01N: I 2 1).
BAŞKENT 259
Tapınaklar
Bütün gece boyunca devriye gezecek gece nöbetçileri olacak. Dı§anda, duvar
nöbetçileri gözcülük edecek; tapınaklann içinde, tapınak görevlileri bütün gece
devriye gezecek ve uyumayacaklar. Her gece, kıdemli bir rahip devriyelerden
Hattuşaş Halkı
Konuyla doğrudan ilgisi olmayan insaniann sık sorduğu bir soru, ha§·
kentte ne kadar insamn ya§aml§ olduğudur. Yamt, büyük olasılıkla, iç
karartacak kadar belirsiz ve kaçamaklıdır. Bunun dönemden döneme
deği§tiğini, tam olarak 'kentte ya§ama' tammına, kentin nüfusunun de
ği§ken olup olmadığına ve bir dizi diğer unsura bağlı olduğunu söyleye
rek yamt verenler olabilir. Çe§itli bilimadamlarının tahminleri, 1 O bin
ile 40 bin arasında deği§mektedir. Dü§ük olanı, kentin geli§mesinin ilk
a§aması veya kentin arttk ba§kent olmadığı ll. Muvatalli dönemine, yük
sek olanı -daha yüksek olması da muhtemeldir- ise, muhtemelen, ken
tin son yılianna kar§ı.hk gelen her iki rakam da, Hitit tariliinin belirli
dönemleri için geçerli olabilir. Ancak, ileri sürülen rakamiann tahmin
den öte bir anlamı yoktur. Arkeologlarm çabasının konuyu daha da
açığa çıkarmasını daima ümit edebiliriz. Ancak, antik demografi alanında
çah§an öğrencilerin hemen i§aret edeceği gibi, bu dönemlerin oturmaya
elveri§li bölgelerine ait kahnttlardan elde edilen kanıtlar, ancak bir
noktaya kadar demografik amaçlarla kullamlması mümkün, çe§itli yo
rumlara açık kamtlardır. Şimdiye dek Hattu§a§'ta var olduğu bilinen,
ikamete uygun alanlar, muhtemelen, büyük ölçüde saray ve tapınak görev
lileri tarafindan kullamhyordu.
A§ağı Şehir'de yer alan, Fırtına Tanrı.sı Tapınağı çevrili alammn dl§tn·
da, yakın yerle§tirilmi§ ev bloklanndan bahsetmi§tik. Bunlar, muhte
melen, tapmak hizmetindeki daha sıradan görevliler tarafindan kulla
nılıyordu. Tipik Hitit evleri, moloz temeli üzerine kerpiç tuğladan ve
ah§ap iskeletli olarak in§a edilmi§, iki adalı, ön aviulu ve bazen dl§tan
merdivenle ula§ılan, üst katı olan yapılardı. Alan ve ko§ullar uygun
olduğunda ilave odalar eklenebilirdi. İkarnet alanında teraslar üzerine
in§a edilmi§, muhtemelen, yüksek rütbeli personele ait bağımsı.z yapılar
da vardı. Ancak, kent nüfusunun büyük bir bölümü, özellikle de kentin
büyük geli§iminin önemli ölçüde artan bir i§gücünü gerektirdiği son
yıllannda, büyük olasıhkla, §ehir duvarlannın ardmda ya§ıyordu. Bu
son dönemde, sur dı§mdan içeri geçenlerin sayısı giderek artmı§ olabi
lir. Bu, muhtemelen, Tapınak 30 çevrili alanının basit konutlar ve atölye
ler için kullantma açılmasmda ve tapmak civannda yapılan, daha ön
ceki tapınak alanlan ve o tarihe dek üzerinde yerle§ilmemi§ bölgeler
üzerinde istiflenmi§ evlerin geli§igüzel ve belli ki aceleyle doğaçlanmı§
yerle§im planına yol açan büyük deği§ikliklerde yansımasını bulur. Sa
dece büyük ve önemli birkaç tapınak faaliyetini sürdürmeye devam etti.459
Hattu§a§, bir zamanlar öyle olmu§sa da, arttk yalnızca kutsal törensel bir
kent değildi. Profesör Neve, bu son deği§iklikleri, kraliyet ailesinin alt
üst olu§unun yol açmı§ olamayacağı, kentin ekonomik ve siyasal duru
munda�i giderek artan kan§ıklıklarla bağlıyor. Bi.ı deği§iklikler, kent ve
krallık sona yakla§ırken ve ba§kent halkı kralın artık kendilerini koru
yamayacağı duygusuna kapılırken, genel bir güvensizlik duygusunun
yansıması olabilirdi.
Yangın Var!
Kentteki büyük, potansiyel tehlikelere ili§kin her olay için, büyük olası- ·
lıkla, ortak bir kelime vardı. Tapınak görevlilerine sorumlu olduklan tapı·
naklarda yangın çıkmasını engellemek üzere azami dikkat göstermeleri
talimatı verilirdi. Konunun önemi, ilimali yangın sonucu tapınağın yok
olmasına neden olan görevliye verilecek cezanın aW,rlığıyla vurgulanırdı:
Özellikle yangın konusunda uyanık olun. Eger tapınakta bir §enlik varsa, yangına
çok dikkat edin. Gece olunca, ocakta kalanlan tamamen söndürün. Aynlmı§
yerlerde ve kuru ah§apta bir ate§ görülmesi ve tapınakta onu söndürmekten sorum·
lu ki§inin i§ini canice ihmal etmesi durumunda, suçlu ki§i -sadece tapınak yıkılsa
ve kralın mülküne zarar gelmemi§ olsa bile- ailesiyle birlikte öldürülür. Tapınakta
olaniann (böylelikle ihmale kaıılanlann) hiçbirinin canı bagt§lanmaz; ailesiyle bir
likte öldürülür. Bu yüzden, kendi menfaatiniz için, yangın konusunda özellikle
uyıınık olun. <l<it
460) Bu dönem Hitit minyatür sanannın mükemmel örnekleri ba�lamında bkz. I 93 7'de
Megiddo'da ortaya çıkarılan fildi§leri arasında bulunan Hitit fildi§i konusunda
Alexander'in incelemesi ( 1991).
461) CTH 264, Goetze'den, Pritchard'da ( 1969:209).
462) Neve ( 1989-90: 9- 10; 1993 : 1 9), arkeolojik olarak kanıdanml§ olan büyük yangının,
Tuthaliya'nın kuzeni Kuruma'nın sonuçta ba§arısız olan tahtı ele geçirme giri§imiyle
yakından bağlantılı olduğunu ileri sürüyor.
BAŞKENT 2 7 1
Son Günler
463) Bu, Akad diline aittir. Terimin Hitit dilindeki kar§ılığı bilinmiyor. Görevlilerin
vazife ve sorumlulukianna ili§kin daha ayrıntılı bilgi için bkz. Singer ( l 998b) .
464) CTH 257, muhtemelen, I. Aruvanda dönemine ait.
465) Hazannu'nun talimatlarıyla ilgili pasajla birlikte, bu i§lemle ilgili daha ayrımılı
bilgi için bkz. Singer ( l 998b: 1 7 1 -2).
272 HiTIT DÜNYASINDA YfWM VE TOPLUM
470) KUB XIV 3 (CfH 1 8 1 ) , genel olarak Tavagalava meklubu olarak bahsedilir; bkz.
Bryce ( 1 998a:32 1-4).
4 7 1 ) Snabon, 8.6. Il.
472) Bkz. Bryce ( 1 �:259-60).
ŞARAP KIRMIZISI DENiZiN ÖTESINDEKI BAGLAR 277
bir ozan olmadıkça, hiç kimse bir yabancı getirmek için kendiliğinden
dl§arıya gitmez. Bütün dünyada, bu tür adamlar ho§ kaqılanan misafir
lerdir."473 Yakın Doğu'dan gelen yabancı demioergoi ve benzeri göçmen
lerin iskan edilmesiyle, aslen ait oldukları toplumların adetleri, gele
nekleri de Yunan dünyasında tanınacaktı. Aslında, bu yabancı sakinler,
büyük olasılıkla, doğu batı arasındaki kültürel aktarırnın en önemli un
surlarıydı. Mykenai Yunanistanı'ndaki binlerce Anadolu göçmeni arasın
da katip olarak eğitilmi§ ve Mykenai mahkemelerinde katip ve çevir
men olarak görev yapmaya devam etmi§ insanların olması güçlü bir
olasılıktı. Hizmetleri, belki de, Batı Anadolu'da yeni efendileriyle kul
ları ya da temsilcileri arasında ileti§im kurulmasını da zorunlu kıldı.
Ahhiyavalı kral ve eski hükümdarları Hatti kralı arasında ileti§im ka
nalı olarak da i§ görmü§ olabilirlerdi. Yeni ülkelerine, muhtemelen, katip·
· lik becerisinin dı§ında bir §eyler de götürdüler. Yakın Doğu katip okul
larında eğitim gören katiplerin, eğitimleri sırasında, Mezopotamya 'kla
siklerini', özellikle Sümer, Babil ve Hurri halklarından Hitit dünyasına
ula§an -Gılgaml§ Destanı ve Kumarbi Şarkı Döngüsü gibi- edebi kom
pozisyonları öğrendiklerine değinmi§tik. Daha batıda; geçmi§tekilere
olduğu kadar bugünkü kahramanlık ve büyük ba§arı öykülerine de açık
olan bir ba§ka dünyada, Mykenai saray çevrelerinde de Yakın Doğu'ya
ait aniatı geleneklerinin -en azından katiplik eğitimi sırasında bu öykü
lere a§ina olan Anadalulu yazıcılar aracılığıyla- bilinmi§ olması güçlü
bir olasılıktır.
Ancak, muhtemelen, Yakın Doğu kökenli hikayeleri batıya doğru
ta§ıyan ba§kaları da vardı. Gılgamı§ Destanı'ndan bölümler, özellikle
gezginler arasında, yaygın olarak anlatılıyordu. Destan, genel olarak, bir
gezgin hikayesidir. Daha önce bahsettiğimiz gibi, Kumarbi döngüsün
deki öyküler, cinsellik ve §iddet içeren konularıyla, muhtemelen, toplu
mun her düzeyinde geni§ bir ilgiyle kar§ılanıyordu. Göçmen zanaatkar
lar ve sanatçılar, gezgin tüccarlar, Akdeniz limanlarını dola§an ticaret
gemilerindeki denizciler, aslında, elinden ufacık bir i§ gelen bir gezgin
bile, Mezopotamya ve Hurri destanlarının Yunan dünyasında ilk ortaya
çıktıkları süre içinde, doğu-batı kültürel aktarım sürecinin aracıları olmu§
olabilirdi. Eğer öyle olmu§sa, Homeros destanını yaratan öykülerin
olu§ması ve geli§mesi üzerinde olduğu kadar, Hesiodos'un §iirlerinin
temel malzemesi üzerinde de, daha Geç Bronz Çağı'nda, önemli bir etki
bırakmı§ olabilirler.
rak sarayın üst katına çıkar ve oğlunun selameti için Athena'dan yar
dım ister. Gılgaml§ Humbaba'yla sava§maya gittiği zaman, annesi Nin
sun, odaya girer, bir elbise giyer ve takılarını takar, sonra özel bir ot
alarak sarayın çatısına çıkar ve oğlunun selameti için Güne§ Tanrısı
Şama§'tan yardım ister.417 Burkert'e göre, bu benzerliği sıradan olmak
tan çıkaran unsur, buradaki anlatım, yapı ve olay örgüsünün aynı ol
masıdır.
Homeros'un Kirke ve Siduri'siyle Gıgaml§ Destanı arasındaki ben·
zerliği daha ileri götürebiliriz. Her ikisinde de, kahramanı görevden vaz
geçirmeye kalk!§ılır: Gılgaml§'ta Utnapishtim'in pe§indeki arayı§, Odys
seus'un eve geri dönmesi: her iki giri§im de sonuçsuzdur. Gerçi fettan
kadınların oynadığı rollerin ikili, hatta çeli§en özellikleri vardır. Gılga
mı§, denizin kıyısında ya§ayan ve onu kar§ı taraftaki Utnapishtim'e
götürecek yollan bilen Siduri'ye di§ geçirir. Odysseus da, eve doğru yol
culuğunda, yönleri bildirmesi için Kirke'ye yalvanr; Kirke, ona, varaca
ğı yere ula§ması için, öncelikle Persephone ve Hades'in evini ziyaret
etmesi gerektiğini söyler ve orada bilici Teiresais'in ruhundan akıl al
masını tavsiye eder. İki olayda da, çıkılacak yolculuğun tehlikesi vurgu
lanır. Gılgamı§ §öyle uyarılır: "Asla denizi geçecek bir vasıta olmadı,
Gılgaml§, ve ezelden beri denizi geçen (Utnapishtim ülkesine varan)
biri çıkmadı. "478 Odysseus'un da benzer kaygıları vardır: "Ey Kirke, bu
seyahatte bana kim rehber olacak? Şimdiye kadar kara gemiyle Hades'in
ülkesine ula§an kimse olmadı."479 Aı;ıcak, Kirke onu rahatlatır. O da,
Siduri gibi, deniz konusunda bilgilidir. Her iki olayda da, fettan kadın
lar, sadece kahramanın yoluna ta§ koymaz. Kahramanın ereğine ula§ması
için can alıcı talimatlar verdiklerinden, seyahatin yol alması adına ha
yati bir rol oynarlar. Bu durumda da, Mezopotamya ve Homeros gelene
ği, özde, yapıda ve ayrıntıda yakın benzerlikler gösterir.
Kültürel Aktarım
kültle bağlantılı olabilirdi, ancak daha büyük bir topluluğun üyeleri ol
malarının da, kendi aralarında dala§an ve çeki§c:n tanrılar olmalarının
da bir anlamı yoktur. "483
Homeros'un tanrılarının, kökeninde bir Yakın Doğu bağlarnından
gelmemi§lerse, en azından bir Yakın Doğu kültür çevrenine tamamen
uyduklarından ku§ku duyulamaz. Ne var ki, onların, gerçekten, olduğu
gibi Yakın Doğu'dan alındıklarını ileri sürmek fazla ileri gitmek olabilir.
Genel olarak, en basit haline indirgenmi§ biçimiyle, §U söyleyecekleri·
mize uygun bir yolla akıl yürütürken dikkatli olmalıyız: Burada, Yunan
toplumuna yabancı olduğu görülen unsurlar söz konusudur. Bu unsurlar,
Yakın Doğu Bronz Çağı ve erken Demir Çağı toplumlarının bir özelliği·
dir. Bu nedenle, Homeros'ta ortaya çıkmaları, Yakın Doğu etkisirlin so·
nucu olmalıdır. Bu mantığı sürdürmek için, öncelikle, bu unsurların,
Homeros geleneğinde yer almasa kaybolup gidecek, Homeros-öncesi
Yunan toplumuna özgÜ bir tür kalıntı olmadığını da göstermemiz ge
rekiyor. Homeros'un kutsal toplumu, Mezopotomya'nın olduğu kadar
Yunan ve -daha genel anlamda- Hint-Avrupa geleneğinin de bir parçası
olarak, tanrıların nasıl davrandıklarına ve nasıl etkile§tiklerine ili§kin
bir kavramlar dizisinin yansıması olabilir.
Genel olarak, Yakın Doğu-Homeros metin örneklerine dikkatle bak
mak, bize, Homeros tarzı §İir kompozisyonunun dahil olduğu asıl süreç
içinde §imdi elde ettiklerimizden çok daha iyi bir fikir verir ve §airin
kompozisyon becerilerinin nasıl devreye sokulduğu konusunda daha
geni§ bir kavrayl§ sağlar. Sekizinci yüzyıl epik §airinin, nihayet son
rötu§ları eklemesi ya da West'in §a§ırtıcı olduğunu söylediği merhaleye
varmasıyla, malzemenin seçilmesine, biçimlenmesine ve antılmasına
her birinin ayrı ayrı katkıda bulunduğu ku§aklara dek geriye uzanan
'Homeroslar' zincirinin son halkası olduğu dü§üncesini benimseyebili
riz. Burkert ve diğerleri, bunun, Bronz Çağı'nda olduğundan çok daha
yoğun bir doğu-batı ili§kisi ve kültürel aktarım dönemi olduğuna ilişkin
iddialarında pekala haklı olabilirler. Ne var ki, bu, hiçbir şekilde, erken
tarihli bir kültürel aktarım katmanı fikriyle bağda§maz değildir.
Ne olursa olsun, destanlar geniş bir kaynak yelpazesinden gelir ve
son biçimlerini aldıkları zamandan çok daha gerilere uzanan bir dönem
üzerindeki geniş bir etkiler yelpazesini yansıtırlar. Troya Sava§ı destanı,
muhtemelen, tarihsel bir gerçeğe dayanıyordu. Ancak, eğer öyleyse,
muhtemelen, Yunan yazınında ortaya konulan sava§ tarihlerinden yüzyıl
- (l997a), The Lıws of ıhe Hittiıes:A Criıical Edition, Leiden, New York, Köln,
Brili.
- ( l 997b), 'Hittite Laws', M. T. Roth içinde, 2 13-47.
HOUT, T. VAN DEN ( 1990) , 'Masse und Gewichte. Bei den Hethitem', RIA
7.
- ( 1 999), M. Popko'nun Religions of Asia Minor ba§lıklı kitabının incelemesi,
Var§ova ( 1 995) , JAOS 1 19.2: 34 1-3.
- (2000) , T. R. Bryce'ın kitabının incelemesi ( 1 998a) , BiOr 5 7:643 -6.
HOUWINK TEN CATE, PH. H. j. ( 1 967), 'Muwatalli's Prayer to the Storm
God of Kummanni (KBo xı 1 ) ', RHA 25: 1 0 1 -40.
- ( 1 968), 'Muwatalli's "Prayer to be Spoken in an Emergency"', Textual
Criticism'de çıkan bir deneme, ]NES 27: 204-8.
- ( 1 984), 'The History ofWarfare according to Hittite Sources: The Annals of
Hatrusilis I (Bölüm ll) ', Anaıolica II: 47-83.
- ( 1 992), 'The Hittite Storm God: His Role and his Rule according to Hittite
Cuneıfarın Sources', Naıural Phenomena Their Meaning and Depiction in
ıhe Ancienı Near Eası içinde (yay. haz.) D. Meijer, Amsterdam, Oxford,
New York, Tokyo, 83- 148.
IMPARATI, E ( 1987), 'La politique exterieure des Hittites: tendences et prob-
lemes', Heılıitica 8: 1 87-207.
- ( 1995), 'Private Life among the Hittites', J. M. Sasson içinde, 5 7 1 -86.
KAMMENHUBER, A. ( 1 96 1), Hippologia Heıhiıica, Wiesbaden.
- ( 1 97 6), Orakelpraxis, Traume und Vorı.eichenschau bei den Herlıiıem, Heidelberg.
KELLERMAN, G. ( 1 986), 'The Telepinu Myth Reconsidered', Fs Güterbock II
içinde, 1 1 5 -23.
KlRK, G. S. ( 1 974), The NaıureofGreek Myıhs, Harmondsworth.
KITCHEN, K. A. ( 1 962) , Suppiluliuma and ıhe Arnama Pharaohs, Liverpool.
- ( 1969-) , Ramesside Inscripıions, Histarical and Biographical I-VII, Oxford (KRI
olarak) .
- ( 1 982), Pharaoh Triumplıanı: The Ufe and Times of Ramesses II,
Warminster.
KLENGEL, H. ( 1965), 'Die Rolle der "Aitesten" (LUMf5 SU.Gl) im Kleinasien
der Hethiterzeit, ZA 57: 223-36.
- ( 1 974), '"Hungerjahre" in Hatti', AOF I: 165-74.
- ( 1 979), 'Handel und Kaufleute im hethitischen Reich', AOF 6: 69-80.
- ( 1 984), 'Zu einem Ablenkungszauber bei Krankheir im hethitischen Heer
(KUB LIV 65) ', AOF II: 1 74-6.
- ( 1 986) , 'The Economy of the Hittite Household (E) ', Oikumene 5: 23-3 1 .
KLINGER, J . ( 1 995), 'Das Corpus der Ma§at-Briefe und seine Beziehungen zu
den Texten aus Hattusa', ZA 85:74- 108.
KLOCK-FONTANILLE, I. ( 1 998) , Les hiııiıes, Paris.
KOHLMEYER, K. ( 1995), 'Anatolian Architectural Decorations, Statuary,
and Stelae', J. M. Sasson içinde, 2639-60.
290 HiTiT DÜNYASINDA Y� VE TOPLUM
TORRI, G. ( 1 999), Lelwani: il culıo di una dea itıiıa, Universira di Roma 'La
Sapienza', Dipartimento di Scienze storiche, archeologiche e antropologi·
che dell'antichita, Sezione Vicino Oriente, Quademo 2, Roma.
TSEVAT, M. ( 1 975), 'The Husband Veils a Wife', JCS 27: 235-40.
TYLDESLEY, ]. (1909), Nefertiti, Harmondsworth.
ÜNAL, A. ( 1986), 'Das Motiv der Kinderaussetzung in den altanatolischen
Literaturen', Keilschriftliche Uteraturen içinde, (yay. haz.) K. Hecker ve W
Sommerfeld, Berlin, 1 29-36.
- (1988), 'The Role of Magic in the Ancient Anarolian Religions according to
the Cuneiform Texts from Boeazköy-Khattusha', Essays on Anaıolian Studies
in the Second Millennium B.C. içinde, (yay. haz.) Prince Takahito Mikasa,
Wiesbaden, 52-75.
- ( 1 989), 'The Power of Narrative in Hittite Uterature', RA 52: 130-43.
- ( 1 994), 'The Textual Iliumation of the "Jester Scene" on the Sculptures of
Alaca Höyük', AS 44: 207 - 1 8.
WALS ER, G. (yay. haz.) ( 1 964) , Neuere Hethiterforschung, Historia
Einzelschriften, Heft 7, Wiesbaden.
WEGNER, I. ( 1 98 1), Gesıalı und Kule der Hıar-Sawıdka in Kleinasierı, AOAT
36.
WERNER, R. ( 1 967) , Hethiıische Gerichtsproıokolle, StBoT 4.
WEST, M. L. (1988), 'The Rise of the Greek Epic , JHS 108: 1 5 1 -72.
'
Arrna, ayrıca Bk�. Ay Tanrısı ı64. eduba (ka tip okulu) 75.
Arrna-Tarhunda 49, 60, 227-228. Eflatun Pınar kabartmalan ı 75.
Amuvanda, l. 1 19, ı 25, 139. Ehli-Nikkal ı45.
Amuvanda, II. ı4, ı25. Einstein ı 79.
Anemis ı64. El 242.
Arzava 79. Ellil-bani 226.
Asur ı9, 20, 25, ı04, l l0, l l3, l l5-l l6, ı29, Emar 42, 59.
ı65, ı 76, 256, 262-263, 27 ı. 282. Enkidu 278.
As ur koleni dönemi 24, ı04, ı ı o, 133, ı62, Enli! 47, 245.
247, 248. Ennius ı68.
A§a�ı Ülke ı ı9. Ere§kigal 1 58, ı97, 201 .
Athena 279, 280. Erra-imitti 226.
Ay Tanrısı ı 74, 225. qnunna Yasalan 142.
Eumaeus 276.
Babil ı9, 25, 35, 4 ı , 48, 5ı, 75, 79, 103, ı os, Euripides 22 l.
ı ı ı - 1 14, 120, ı22, ı26, 139, ı4ı. ı 5 ı , Evocatio ı49.
ı6o, ı62, ı66, ı68-ı69, ı 7 ı , ı 76, ı 79, etJOCaıio ı 49.
ı82, ı9ı-ı94, 2 ı 5, 220, 223, 230, 237, eyan-a�aç 23 l .
240, 243, 245, 250, 258, 272, 280, 284.
Ba'lu ı60. Fasıllar ı 75.
BEL MADGALTI 3 ı , 32, 53, 54, 65, 132. Fayum ı 4 1 .
Bellerophontes 72, 86, 234. Fenike ı 13, 242, 2 8 l .
Bey§ehir ı 7 5. Firaktin kabartmalan ı 75.
Brutus 1 3 1 . Frigler, ana-tanrıça ı65.
Büget ı95.
Bumaburia§ ı05. GAL (LU.M ES) GESTIN (Şarapçı B3§ı) 38.
Büyükkale, ayrıca Bk�. Hattu§a§ 35, 39, GAL M ESEDI (Muhafızların b3§ı) 36-3 7,
40, ı58, 248. ı26.
Gassulaviya 223, 224.
Cennet Bahçeleri, Kuran 201. Gelidonya Batığı ı09.
Georgica ı63.
Çatalhöyük ı 96. GIDIM 202.
Çiviyazısı ı8, 73-76, 79, 240. Glaukos 274.
Çorum 79, 195. Gerelion 195- ı96.
Gılgaml§ Destaru 75, 259, 277-279, 282.
Dareios 238.
Demeter 232. Habiru ıo6.
Demir Çağı 25, 275, 283. Hadad 160.
Dicle Nehri 24 ı-242. Hades 280.
Dido ve Aeneas 239. Hahha 1 3 1 .
Diomedes 274, 279. Hakmis (Hakpis) 2 ı2.
Dione 279. Halep 20, 25, 36, 60, 1 19, 123.
Diyarbakır 2 ı5. Halmasuit ı65.
LUDUGUD (ileri gelen, sulh yargıcı) 57, Handantatar 48.
60. Hani 263.
Hannahanna 230.
Ea 245-246. Hanzusra 90.
296 HiTiT DÜNYASINDA YAŞAM VE TOPLUM
Kocakan 167, 180, 183, 2 18, 2 19-220, 222- Mehmet, ll. 1 20.
223, 227, 23 1 . Merneptah l l 1 .
kocakarı 2 19. MESEDI (kralın muhafızı) 37.
Ko!lli tantinopolis 29, 120, 253. Mezzulla 1 1 7, 161, 1 72.
Kraliyet aile 44, 240. Minos 107, 1 1 3.
kraliyet aile 36, 40, 127, 148, 187, 198, 207, Mitanni 25, 1 10, 1 16, 1 19, 125, 1 29, 1 3 1 ,
234, 244, 274, 284. 185, 262.
Kronos 242-243. Mittannamuva 83, 250.
Ku§aklı 79. Moirai 199.
Kubaba 165. Mukis l l l .
Kuirvana krallar 262. Mur§ili, I. 13, 29, 49, 75, 1 19, 248.
Kulitta 1 74. Mur§ili, ll. 14, 27-28, 33, 4 1 , 44-46, 64, 77-
Kumarbi Epik Döngüsü 240, 275. 78, 94, 1 14-1 1 5, 1 19-1 2 1 , 124, 132- 133,
Kummanni 77, 153, 156, 185, 222. 146, 1 55- 156, 160, 162, 184, 190, 199-
Kummiya 244-245. 200, 222-223, 260.
Kuruma 188, 2 70. Musa 238.
Kussara 26, 82. Muvatalli 77, 83, 1 18, 1 19, 123, 126- 127,
Küçük Arzava 133. 129, 149, 156-157, 161-162, 189-191,200,
Kybebe 165. 228, 250-251.
Kybele 165. Mykenai 39-40, 44, 86, 107, 109, 1 13, 126,
Kıbns 105, 108- 1 10, 1 12- 1 13, 272. 130, 185, 196, 256, 2 75-277, 281 .
Kykloplar 276. Mısır 1 7-20, 25, 34, 43-48, 64, 78, 105, 107-
1 1 2, 1 16, 1 26- 1 29, 140, 1 5 1 , 1 76-177,
Lahama 13, 33-34, 49, 1 1 7, 267. 179-180, 185, 187-191, 196-198,201, 222,
LAMMA 164, 241 , 244. 240, 254, 258, 263, 269, 272, 275, 284.
Lazpa 185.
Lelvani 1 58, 1 73, 192, 194, 202, 223, 224. NAM.RA.MES 1 16.
Lidya 165. Nergal 2 15.
Lineer B tabietleri 2 7 6. Nerik 153, 160-161, 198, 2 12, 234, 253.
Lipit·İ §tar 4 7. Ne§a 24, 76, 133, 159, 165, 239, 269.
lot (KIN) 1 67. Nikmaddu, ll. 189, 255.
Lukka Diyarı 276. Nikmaddu, lll. 106, l l l .
Lurma 77. Ninatta 1 74.
Luvi 20, 79-80, 103, 1 5 1 , 160, 1 77, 1 79, 220, Nineva 162, 185.
269. Ningal 192.
Lykia 72, 85, 86, 109, 1 3 1 , 274, 276. Nillli un 279-280.
Nubia 108.
Madduvatta 1 19. Nuntarriyashas §enli� 2 1 1-2 1 2 .
Manapa-Tarhunda 1 1 5.
Marduk 1 1 7, 1 5 1 , 2 1 2, 234, 236. Odysseia 189, 201 , 203, 275-282.
Mari 109. Odysseus 203, 2 78-28 1 .
Marrassantiya 239. Olympos Da� 282.
Massanauzzi (Masansa- İ R- İ ) 44. Orion 201.
Masturi 44, 188. Ortaköy 3 1 , 79.
Ma§anda 60, 106. Osmankayası 195- 196.
Ma§at-Höyük 3 1 .
Medusa 234. Pala 103, 220.
298 HiTiT DÜNYASINDA YAŞ/'M VE TOPLUM