You are on page 1of 19

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI SIRASINDA TAHRAN SEFİRİ ASIM

BEY’İN GÖNDERDİĞİ RAPORLAR

REPORTS SENT BY TEHRAN’S ENVOY ASIM BEY DURİNG WORLD


WAR I

Ç. YÜKSEL*

ÖZET

Bu çalışma Osmanlı Devleti’nin İran’daki elçisi Asım Bey’in Tahran’dan


İstanbul’a gönderdiği raporları incelemektedir. Bu raporlar günümüzde Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunmaktadır. Bu çalışmada
raporların tercüme edilmesi sonucu ortaya çıkan bilgiler paylaşılacaktır. Raporlardan
edinilen bilgiler paralelinde Asım Bey’in kişiliği hakkında değerlendirme
yapılacaktır. Ayrıca raporlar dışında diğer kaynaklardan da faydalanarak Birinci
Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti’nin İran’daki faaliyetleri gözden
geçirilecektir.

Birinci Dünya Savaşı boyunca İran, Osmanlı Devleti ve müttefikleri için


büyük önem taşımıştır. Bu dönemde Osmanlı Devleti’nin İran’daki en önemli
temsilcisi Asım Bey’dir. Asım Bey bu süre içerisinde Tahran’dan İstanbul’a çok
sayıda önemli rapor göndermiştir. Bu raporlar çok çeşitli konuları içermektedir. Bu
raporların bazıları doğrudan İran ile ilgilidir. Bazıları Kafkasya ve Rusya
hakkındadır. Bunlara ek olarak bazı raporlar Teşkilat-ı Mahsusa ve Rauf Bey
müfrezesinin İran’daki faaliyetleri ile ilgilidir. Ayrıca Asım Bey bazı raporlarında
İran’da Osmanlı Devleti ile Alman görevliler arasında yaşanan fikir ayrılıklarına da
değinmiştir. Son derece gerçekçi bir diplomat olan Asım Bey İran’da Osmanlı
Devleti’nin çıkarlarını savunmak için yoğun çaba göstermiştir. Bu nedenle sık sık
İran yönetiminin üst kademeleri ile görüşmeler yapmıştır. Bu görülmelerin temel
hedefi İran’daki İngiliz ve Rus nüfuzunu kırmak olmuştur. Asım Bey’in gönderdiği
raporlar İran’da yaptığı çalışmalar hakkında kapsamlı bilgiler içermektedir.

Anahtar Kelimeler: Asım Bey, Birinci Dünya Savaşı, İran, Osmanlı Devleti

**
Araş. Gör. Pamukkale Üniversitesi, cyuksel@pau.edu.tr
ABSTRACT

The study examines the reports of the Ottoman State’s envoy in Iran, Asım
Bey, sent from Tehran to Istanbul. These reports are now in the Ottoman Archive of
the Prime Ministry of the Republic of Turkey. In this study, the information that
emerges as a result of translating the reports will be shared. Parallel to the
information obtained from the reports Asım Bey’s personality will be evaluated. In
addition during First World War the Ottoman State’s activities in Iran will be
observed taking advantage of other sources besides the reports.

Throughout the First World War Iran was important for the Ottoman State and
its allies. Asım Bey was the most important representative of the Ottoman State in
Iran during this period. In this period Asım Bey sent many important reports from
Tehran to Istanbul. These reports cover a wide range of topics. Some of these reports
are directly related to Iran. Some are about the Caucasus and Russia. In addition
some reports concern the activities of Teşkilat-ı Mahsusa and Rauf Bey’s gang. In
his reports Asım Bey also mentioned the conflicts between Ottoman State and
German officials in Iran. Asım Bey, a highly realistic diplomat, has worked hart to
defend the interests of the Ottoman State in Iran. For this reason he frequently held
talks with the upper echelons of the Iranian government. The main objective of these
views was to break the British and Russian influence in Iran. Asım Bey’s reports
contain comprehensive information on the work he has done in Iran.

Key Words: Asım Bey, First World War, Iran, Ottoman State
Giriş

Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti’nin Tahran Sefiri olan


Asım Bey’in tam adı Mustafa Asım’dır ve 1870 yılında doğmuştur. Son
dönem Osmanlı Hariciye’sinde önemli hizmetlerde bulunmuştur. 1908
yılında Stockholm Elçiliği’ne atanan Asım Bey bu görevini Şubat 1909’a
kadar sürdürmüştür. 1909 yılında Sofya Elçiliği’ne atanmış ve Haziran 1909
ile Ekim 1911 tarihleri arasında bu görevde kalıştır. Ekim 1911 ile Temmuz
1912 arasında Hariciye Nazırlığı görevini yürütmüştür. Daha sonra ise
Tahran Büyükelçisi olarak İran’a gönderilmiştir. En son görev yeri Viyana
Büyükelçiliği olmuş ve bu görevi sona erdikten sonra da Viyana’da
yaşamaya devam etmiştir. 1932 yılında Türkiye’ye dönen Asım Bey 1937
yılında vefat etmiştir.

Birinci Dünya Savaşı ve Osmanlı Devleti

Birinci Dünya Savaşı başladığında Osmanlı Devleti yöneticilerinin en


önemlilerinin bir çoğu mutlaka bir gruba dahil olmak gerektiği fikrine
sahiptiler. Onlara göre Osmanlı Devleti’nin varlığını sürdürebilmesi ve
gelişim gösterebilmesi için mutlaka gelişmiş bir Avrupa devleti ile ittifak
içinde olması gerekiyordu. Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine
devletin varlığını sürdürebilmesi için kesinlikle bir grubun yanında savaşa
dahil olma fikri ağırlık kazanmıştır. Bazıları bu düşüncelerini savaş
sonrasında dile getirmişlerdir. (Kabacalı, 2000, s. 31). Osmanlı Devleti
yöneticileri öncelikle İtilaf Devletleri grubuna katılmak için çaba
gösterselerde bu devletler Osmanlı’yı artık işe yaramaz bir güç ve yük olarak
gördüklerinden ilgi göstermemişler hatta düşmanca bir tavır almışlardır
(Akşin, 1991, s. 4). İngiltere’nin Sultan Osman ve Reşadiye gemilerine el
koyması ve Osmanlı’nın borç taleplerini reddedmesi İttihat ve Terakki
yönetimini büyük sıkıntıya düşürmüştür (Satan, 2014, s. 23). Zaten maddi
sıkıntılar içinde olan Osmanlı Devleti’ni yöneten İttihat ve Terakki yönetimi
siyasi ve askeri olarak da yalnız kalırsa devletin mutlaka yıkılacağı
korkusuna kapılarak bu defa İttifak devletleri grubuna dahil olmaya
çalışmıştır. Almanya’da bu durum çeşitli tartışmalar yaratsa da sonunda
Osmanlı Devleti’ni destekleyen grup ağır basmış ve Almanya ile Osmanlı
arasında Birinci Dünya Savaşı’nın başladığı tarihten çok kısa bir süre sonra
ittifak antlaşması imzalanmıştır (Ortaylı, 2014, s. 133). İtilaf devletlerinin
sömürgelerinde çıkarılacak karışıklıkların Almanya’yı rahatlatacağı ve İtilaf
devletlerinin ordularının daha geniş coğrafyalara yayılacağı fikri Kayzer
tarafından desteklenince Osmanlı ile ittifak imzalanmıştır. Bu ittifakın
imzalanış şekli İttihat ve Terakki için her zaman bir suçlama vesilesi
olmuştur. Gerçekten de ittifak imzalanması, seferberlik ilanı ve özellikle
devletin savaşa girişi son derece az sayıda kişinin kararı ile ortaya çıkmıştır.
Osmanlı donanmasının Rus gemi ve limanlarına saldırmasından sadece
Harbiye Nazırı Enver Paşa ile Bahriye Nazırı Cemal Paşa’nın haberi vardır.
Sadrazam dahil bir çok hükümet üyesi olayı sonradan duymuştur (Bilgin,
2017, s. 182). Almanya’nın Batı cephesinde sorunlar yaşamaya başlaması ve
özellikle Marne Savaşı’nda başarısız olması üzerine içinde Mustafa
Kemal’in de olduğu bir grup subay savaşta tarafsız kalınması gerektiği
fikrini savunmaya başlamışlardır (Ortaylı, 2013, s. 73). Ancak Enver Paşa
savaşı Almanya’nın kazanacağına inandığı için bu ittifakın en ateşli
destekleyicisi olmuş ve Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi fikrini
desteklemiştir. Talat Paşa savaş dışı kalmanın imkansızlığı nedeniyle ittifaka
ve savaşa girişe taraftar olmuştur. Cemal Paşa ise ittifakı maddi nedenlerden
ötürü gerekli görmüştür (Atay, 2012, s. 119). Açıkçası İttihat ve Terakki’nin
üst düzey yöneticileri devleti kurtarma gibi bir ideale sahip olmalarına
rağmen bunu kendi başlarına gerçekleştirecek öz güvenden yoksun
olduklarını kanıtlar şekilde hareket etmişlerdir. Onlar için devletin varlığını
sürdürebilmesi ve savaşta parçalanmaktan kurtulması için yapılması gereken
güçlü bir devletle yakın ilişkilere sahip olmaktır.

Almanya’nın Osmanlı Devleti’ni ittifaka kabul etmesinin temel nedeni


İtilaf devletlerinin ordularını daha geniş coğrafyada savaştırmak ve
sömürgelerindeki Müslümanları ayaklandırarak onlara ciddi sorunlar
çıkartmaktır (Keleşyılmaz, 1999, s. 30). En önemli hedeflerden birisi İngiliz
sömürgesi olan Hindistan’daki Müslümanları ve ardından da Hinduları
ayaklandırarak İngiltere’yi ciddi biçimde sıkıntıya sokmaktır. Alman-
Osmanlı projesinin hedefindeki Hindistan meselesi Afganistan ile sıkı
ilişkileri içermektedir. Zira amaç önce Afganistan’ı İngiltere aleyhine
döndürmek buradaki faaliyetlerle Hindistan’daki Müslümanları
ayaklandırmak ve ayaklanmanın bütün Hindistan’a yayılmasıdır
(Keleşyılmaz, 1999, s. 41). Afganistan üzerinde yürütülecek faaliyetler için
ise İran köprü vazifesi görecektir. Bu nedenle Birinci Dünya Savaşı boyunca
İran Almanya ve Osmanlı Devleti için çok önemlidir.

Birinci Dünya Savaşı’nda İran

İran için 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başı ülkenin en zor dönemlerinden
biridir. 19. yüzyıl boyunca Rusya ile Kafkasya’da mücadele eden İran bu
mücadelede genellikle mağlup olmuştur. Ayrıca Basra Körfezi civarına
yerleşmeye başlayan İngiltere de İran için ciddi bir tehdit haline gelmiştir
(Arıkan, 2010, s. 9). 1907 yılındaki antlaşma ile İngiltere ve Rusya, İran
üzerindeki çıkar bölgelerini tesbit etmişlerdir. Böylelikle İran bu iki ülkenin
kontrolü altına girmiştir (Karacagil, 2014, s. 97). Bu ülkeler Birinci Dünya
Savaşı sırasında da faaliyetlerine yoğun olarak devam etmişlerdir. Rusya
aynı bölge üzerinden Osmanlı Devleti’ne karşı da zararlı faaliyetlerine
devam etmiştir (Karacagil, 2014, s. 95). Almanya’da Kafkasya petrollerini
ele geçirmek için İran’a özel önem vermekteydi. Bu istek savaş sırasında
Rauf Bey müfrezesi fikrini ortaya çıkmasında da etkili olacaktır (Shaw,
2014, s.354).

İran Birinci Dünya Savaşı sırasında son derece sıkıntılı bir durumdadır.
Savaş başlangıcında tarafsızlığını ilan etmesine rağmen bu durum İran
topraklarının adeta bir savaş meydanı haline gelmesine engel olamamıştır
(Arıkan, 2010, s. 11). Müttefiklerin başarısız Çanakkale harekatından sonra
İran daha da önem kazanmıştır. İngiltere ve Rusya, İran üzerinden bağlantı
kurmaya çalışmışlar ve bu yüzden İran’da yoğun çaba göstermişlerdir.
Osmanlı Devleti ise İran’daki Rus ve İngiliz etkisini kırarak Kafkasya’da
üstünlük sağlamayı ve İran üzerinden Afganistan’a ulaşmayı planlamıştır.
Merkezi otoritenin kaybolduğu ve bir çok aşiretin kontrolsüz kaldığı İran’da
aşiretlerden kuvvetler oluşturmak ve İran ile ittifak imzalayarak
Afganistan’la bağlantı kurmak Doğu Cephesi’nde Osmanlı politikasının
temelini teşkil etmiştir. İngiltere ise Osmanlı Devleti’nin Hindistan’a
yapacağı saldırıları engellemek için Osmanlı personelinin İran’da
durdurulması için de yoğun çaba göstermiştir (Karacagil, 2014, s. 95).
Rusya’da İran’da zaten daha savaş öncesinde yoğun faaliyetlerde bulunarak
İran petrolünü kontrol altına almaya çalışmaktaydı (Karadağ, 2016, s. 33).
Orta Doğu’daki petrolün peşinde olan İngiltere’nin de İran’daki bu yarıştan
geri kalması mümkün değildi (Uluğbay, 2008, s. 63).

Osmanlı Devleti daha Birinci Dünya Savaşı başlamadan önce İran’a


yönelik girişimlere başlamıştır (Ayaydın, 2016, s.97). Birinci Dünya Savaşı
sırasında ise İran üzerinde özellikle Teşkilat-ı Mahsusa vasıtasıyla bir çok
girişimde bulunmuştur (Koçak, 2013, s. 128). Almanlar ortak olarak
yürütülen Rauf Bey projesinin yanı sıra Ömer Naci çetesi, Çerkez Ethem ve
adamları bunlar dışında bir çok ajanı İran’a göndermiştir (Tetik, 2014, s.
252). Ayrıca Afganistan’a gönderilen heyetler de İran üzerinden gitmişlerdir.

Asım Bey’in İran Hakkındaki Raporları

Bu derece önemli olan ve son derece karışık durumda olan İran’da


Osmanlı Devleti’nin bu yıllardaki en üst düzey diplomatik temsilcisi Tahran
sefiri Asım Bey olmuştur. Asım Bey Tahran’da çok çeşitli meselelerle
meşgul olmuştur. İran’da Rus ve İngiliz nüfuzunu kırmakla, Osmanlı
Devleti’nin Teşkilat-ı Mahsusa vasıtasıyla yaptığı operasyonları organize
etmekle, Rusya ve Türkistan’dan gelen istihbarat raporlarını merkeze
ulaştırmakla, Almanların zararlı faaliyetleriyle mücadele etmekle, ayrıca
Osmanlı, Almanya ve İran arasında bir ittifak antlaşması sağlamaya
çalışmakla uğraşmıştır. Son derece realist bir diplomat olan Asım Bey, Rauf
Bey müfrezesinin faaliyetlerini ve Afganistan ve Hindistan projelerini hayal
olarak görmüş ve başarısız olacaklarını dile getirmekten çekinmemiştir.
Ömer Naci’nin faaliyetleri gibi çete operasyonlarından ve sabotaj
faaliyetlerinden beklenti içinde olmamış ve özellikle sefarete haber
vermeden düzenlenen eylemlerden son derece rahatsız olmuştur. Bu gibi
faaliyetlerin bir işe yaramayacağını düşünmektedir. İran Şahı dahil üst düzey
devlet ricali ile sık sık görüşen Asım Bey İran’ı Osmanlı Devleti’nin yanına
çekmek için yoğun çaba göstermiştir. Almanya’nın faaliyetlerini bencilce ve
Osmanlı düşmanı olarak gören Asım Bey durumu sık sık İstanbul’a rapor
etmiştir. Asım Bey Osmanlı Devleti’nin İran’da yapacağı her hangi bir işgale
kesinlikle karşıdır. Böyle bir girişimin İran kamuoyunu Osmanlı aleyhine
döndüreceğinden emindir. Ayrıca İngiliz ve Rus propagandası yüzünden bu
tarz bir girişim kesinlikle zararlı sonuçlar doğuracaktır. Osmanlı Devleti ile
İran arasında bir ittifakın ancak gerçekçi bir zemine oturtulursa
gerçekleşebileceğini ve faydalı olabileceğini düşünen Asım Bey bu konuda
da çeşitli önerilerde bulunmuştur.

Daha Birinci Dünya Savaşı öncesinde 1913 yılı Ekim ayında


Tahran’dan gönderdiği raporda Asım Bey İngilizlerin bölgedeki aşiretleri ve
şeyhleri kazanmak için yoğun çaba gösterdiklerini ayrıca Rusya’nın İran’ı
işgalinin tasarlandığını ve bu konudaki projelerin tartışıldığını İstanbul’a
haber vermektedir (Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA). Hariciye Siyasi
(HR.SYS.), Dosya (D.) 2316, Gömlek (G.) 14, 3). Asım Bey 14 Ocak 1915
tarihinde gönderdiği raporda Rusya’nın İran ve Anadolu’ya yönelik
faaliyetleri hakkında bilgi verdikten sonra Rusya’nın İran’ı işgal etme
niyetinde olduğunu İstanbul’a bildirmiştir (BOA, Dahiliye Nezareti Şifre
Kalemi (DH.ŞFR.), D.47, G.73, 1(1)). Asım Bey’in 17 Mart 1915 tarihli
telgrafı ise Rusya’da faaliyet göstren bir çeteye ulaştırılmak üzere
İstanbul’dan talimat istemek için göndermiştir (BOA, DH.ŞFR., D.47,
G.187, 1(1)). Asım Bey 20 Nisan tarihli raporunda İran devlet yönetimi ile
yaptığı görüşmeleri nakletmiştir. Asım Bey’e göre İran yönetimi büyük bir
kararsızlık ve tereddüt içindedir. Ayrıca İran yönetimi Osmanlı çetelerinin
İran içindeki faaliyetlerinden de rahatsızdır ve endişe etmektedir. İngilizlerin
İran’daki faaliyetleri ve önemli şahıslarla yakın ilişkileri Şahı ve yönetimini
endişelendirmektedir (BOA, HR, SYS, D:2337, G.3, 1 ve BOA, HR.SYS.,
D.2337, G.3, 3) Asım Bey mevcut İran başbakanı Müstevveh hakkında da
bir değerlendirme yapmıştır. Ona göre Müstevveh İran’ı sadece eski
geleneklere göre yöneten biri değil modern düşünceli ve İran’ın durumunu
gerçekçi şekilde analiz ederek karar veren bir devlet adamıdır. Bu yüzden
mevcut şartlarda akılcı hareket etmekte ve İran’ın gerçekten istiklalini
arzulamaktadır (Tetik, 2014, s. 233). Asım Bey’in 27 Mayıs 1915 tarihli
telgrafında İran’ın Necef bölgesinde yaşanan sorunlar hakkında bilgi
verilmiştir (BOA, HR.SYS., D.2316 G.15, 5). 8 Haziran 1915 tarihli
raporunda ise güney İran’da bazı ayaklanmalar çıktığını İngilizlerin çabaları
sonucu bu durumun Irak’taki Osmanlı varlığı için tehlike yaratabileceğini
belirtmiştir (BOA, HR.SYS., D.2316, G.15, 3).

Asım Bey İran’ın Birinci Dünya Savaşı sırasında son derece karışık
durumundan faydalanarak iç siyasetine de müdahale etmiştir. İran’da bu
yıllarda bir çok hükümet görev başına gelmiştir. Her hükümet kuruluşunda
İngiltere, Rusya, Almanya ve Osmanlı Devleti kendi destekçilerini görev
başına getirmek için müdahale etmişlerdir. Asım Bey İran meclisinde
çalışmalar yaparak Aynüddevle hükümetinin düşürülmesini sağlayarak
İngiliz ve Rus etkisini kırmaya çalışmıştır (BOA, HR.SYS., D.2337, G.12,
68 ve BOA, HR.SYS., D.2337, G.12 69). Durumu İstanbul’a bildirmiş ve
Sadrazamdan çalışmalarınının desteklendiğini bildiren bir telgraf
almıştır.Ayrıca Asım Bey Alman büyükelçinin çalışmalarından duyduğu
rahatsızlığı belirtmiş ve İstanbul’dan bu yolda çalışma yapılacağının sözünü
almıştır (BOA, HR.SYS., D.2337, G.12, 41 ve BOA, HR.SYS., D.2337,
G12, 42).

İngiliz ve Ruslar baskı yaparak Müstevveh’in hükümet kurmasına


engel olmaya çalışmışlardır. Kazvin’de bulunan Rus kuvveti Tahran’a doğru
harekete geçmiştir (Tetik, 2014, s. 242). Asım Bey ise bu durum karşısında
yaptıklarını 8 Ağustos tarihli telgraf ile İstanbul’a bildirmiştir. Telgrafta
Asım Bey Şah ile görüşüp onu İngiliz-Rus baskısına direnmeye davet
ettiğinden ve İran yönetimini bu askeri hareketin bir blöf olduğuna ikna
ettiğinden bahsetmiştir. Böylece Asım Bey’in yüreklendirmesi ile
Müstevveh hükümeti kurulmuş ve Rus askerleri Kazvin’e geri dönmüşlerdir
(BOA, HR.SYS., D.2337, G.12, 49 ve BOA, HR.SYS., D.2337, G.12, 50). 9
Ağustos tarihli telgrafında ise Alman büyükelçi Reuss’un faaliyetlerinden
şikayet etmekte ve onu Ruslarla gizli görüşmeler yapmakla suçlamaktadır
(BOA, HR.SYS., D.2337, G.12, 51).

Asım Bey İran ile ittifak yapılması konusunda da aktif rol almıştır.
İstanbul’a gönderdiği telgrafta İran Başbakanının taleplerini aktarmıştır.
İran, toprak bütünlüğünü ve siyasi bağımsızlığını garanti eden, Almanya ve
Avusturya-Macaristan’ın da katıldığı bir antlaşmayı imzalamaya hazırdır.
Ancak bu antlaşma ile birlikte bir miktar borç, tüfek, top ve cephane temin
edilmelidir (BOA, HR.SYS., D.2337, G.12, 30). Ancak Almanya’nın İran’ın
toprak bütünlüğünü garanti etmeye yanaşmaması yüzünden görüşmeler
sıkıntıya girmiştir (Karacagil, 2014, s. 103). Bu sorun ve aradaki
antlaşmazlıklar yüzünden ittifak gerçekleşmemiştir. Müsteşar Safa Bey’in
Alman siyaseti hakkındaki değerlendirmesi Asım Bey ile örtüşmektedir.
Safa Bey’e göre Almanların İran’daki siyaseti İran’ın şimdiki ve gelecekteki
çıkarlarını umursamadan sadece Alman çıkarlarını temin etmektedir.
Amaçları komutanlıkları ele geçirerek İran’da askeri bir diktatörlük kurmak
ve gelecekte İran’a tamamıyla hakim olmaktır (BOA, HR.SYS., D.2339,
G.74, 4).

Osmanlı ve Almanya’nın ittifak çabaları sonucunda İngiltere’nin


teşviki ile Rus ordusu harekete geçerek 7 Kasım tarihinde Tahran’a
yürümüştür. Bunun sonucunda İran yöneticilerinin bir kısmı Kum şehrine
çekilmiştir. Burada Nizamüs Saltana liderliğinde Rus karşıtı bir hareket
oluşturulmuştur. Bu yapı Osmanlı ve Almanya tarafından tanınmış ve
ilişkiler onunla sürdürülmüştür (Karacagil, 2014, s. 107). Bu grup Rus
ordusu karşısında zor durumda kalınca önce Kirmanşah’a oradan Irak’a
çekilmiştir. Hatta Enver Paşa ile Nizamüs Saltana’nın temsilcileri arasında
25 Mayıs 1916 tarihinde Almanlardan gizli bir ittifak bile imzalanmıştır
(Karacagil, 2014, s. 109). Bolşevik ihtilaline kadar İran genelde Rus
işgalinde kalmıştır. Rusya’nın savaştan çekilmesinden sonra da İran ile kesin
bir ittifak antlaşması imzalanamamış ve İran savaş dışında kalmıştır.

Rauf Bey Müfrezesi ve Diğer Çeteler Hakkında Olanlar

Başkumandan Vekili ve Harbiye Nazırı Enver Paşa 1914 yılı


sonbaharında Rauf Bey’i İran’a gönderilecek heyetin başına geçirmiştir.
Almanlarla yürütülecek bu ortak operasyonun amacı İran’ı İngiltere ve
Rusya aleyhine çevirmek ve İttifak devletlerini safına katmaktı. Bu grup
ayrıca İran’da topladığı gönüllüler ile Afganistan’a ulaşacak ve Afganistan’ı
savaşa sokacaktı. Afganistan’daki aşiretlerin ve Afganistan’ın desteği ile
Hindistan Müslümanları ve Hindular İngiltere aleyhine isyana teşvik
edileceklerdi (Tetik, 2014, s. 223). Bu operasyon daha başlangıçta gizliliğini
yitirdiği için İngiltere’nin engellemeleri ile karşılaşmıştır. Ayrıca Almanlar
ile Osmanlı subayları arasında ciddi sürtüşmeler yaşanmıştır (Balcıoğlu,
2011, s.91). Almanlar genellikle operasyonu kendileri yönetmeye kalkmışlar
ve sık sık mevcut plan aleyhine hareket etmişlerdir. Bu durum Rauf Bey ve
İran’daki Asım Bey tarafından sık sık şikayet konusu olmuştur. Alman
subaylar ise Rauf Bey ve Osmanlı subaylarından şikayetçi olmuşlardır.
İstanbul’daki Alman askeri deniz ateşesi Hans Haman bu konuda Enver
Paşa’ya çeşitli mektuplar göndermiştir (Kılıç, 2016, s. 117). Enver Paşa
Rauf Bey ve ekibine her seferinde Almanlarla ortak hareket edilmesi
talimatını göndermişti. İstanbul’dan Halep’e gelen müfreze Halep’ten
Bağdat’a doğru yola çıktığında Türkler ile Almanlar yola farklı
güzergahlardan devam etmeye karar vermişlerdir. Rauf Bey Güney İran’da
faaliyet gösterdiğinde İngiliz yanlısı aşiretlerin saldırılarına maruz kalacak
ve Almanların bu saldırılara destek vermeleri ve yarattıkları diğer sorunlar
yüzünden başarısız olarak Eylül 1915’te İran’dan ayrılacaktır (Kılıç, 2016, s.
117).

Asım Bey 11 Ocak 1915 tarihli raporunda Osmanlı Devleti’nin İran


sınırında yaptığı askeri operasyonlar sırasında İran’ın işgal edileceğine
yönelik söylentilerin yayıldığını ve bu durumun İran yönetimini rahatsız
ettiğini, İngilizlerin bundan istifade ederek aleyhte propagandaya
başladıklarını bildirmiştir. Bu durumda Osmanlı yönetiminden İran’ı
rahatlatacak adımlar atmasını talep etmektedir. Aksi takdirde İran İngiliz ve
Rus nüfuzuna itilmiş olacaktır (BOA, HR.SYS., D.2337, G.3 24). İstanbul
buna cevap olarak İran’ın işgali iddialarını gerçek dışı olduğunun Tahran
yönetimine bildirilceğini ve Asım Bey’in de İran yönetimini teskin etmesi
gerektiği söylenmiştir. Ayrıca Asım Bey’den bu tarz rivayetlerin ortaya
çıkmasının engellenmesi için çalışması da istenmiştir (BOA, HR.SYS.,
D.2337, G.3, 44 ve BOA, HR.SYS., D.2337, G.3, 45).

Asım Bey raporlarında Almanların zararlı faaliyetlerinden ve Rauf Bey


müfrezesinin başarılı olamayacağından mevcut durumun İran’da Osmanlı
aleyhtarı hava yaratacağından bahsetmiştir. 6 Nisan 1915 tarihli raporunda
Kirmanşah’ta bulunan Rauf Bey müfrezesinin malzeme sıkıntısı çektiğini ve
ikmali için nasıl hareket edilmesi gerektiğini Hariciye Nezareti’ne
sormuştıur (BOA, HR.SYS., D.2337, G.3, 7). Yine aynı gün gönderilen
başka bir raporda da Rauf Bey’in İran’da topladığı gönüllülerin sayısının altı
bine yaklaştığını ve bunların ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağını İstanbul’a
sormuştur. Bu raporda da Rauf Bey müfrezesinin Kirmanşah’ta olduğunu ve
çeşitli zorluklarla mücadele ettiklerini ve özellikle İngilizler tarafından
kışkırtılan aşiretlerin saldırılarına maruz kaldıklarını merkeze bildirmiştir
(BOA, HR.SYS., D.2337, G.3, 9). Enver Paşa Rauf Bey’e gönderdiği
talimatta İran içinde mümkün olduğunca büyük bir kuvvet teşkil edilmesini
ve Afganistan’a doğru ilerleyişin sürdürülmesini ve bu yapılırken Tahran
Sefareti ile irtibatta kalınmasını emretmiştir (BOA, HR.SYS., D.2337, G.3,
13). Benzer bir emir Tahran Sefaretine de gönderilmiştir. Buna göre Rauf
Bey müfrezesi ve topladığı gönüllülerin ihtiyaçlarının İran dahilinden temini
için Asım Bey’den faaliyette bulunması istenmiştir (BOA, HR.SYS.,
D.2337, G.3, 15).

Asım Bey İran yönetimi ile ittifak yapılmasına ve bunun için verilen
vaatlerin yerine getirilmesine taraftardır. Bunun gerçekleşebilmesi için
Almanya ile uzlaşılmalı ve kısa ve uzun vadeli hedefler belirlenmeli idi.
Aksi takdirde Rauf Bey müfrezesi Afganistan’a ulaşsa bile İran’ın tarafsız
olduğu durumda Afganistan’ın savaşa girmesi pek mümkün
görünmemektedir. Nitekim İngiliz ve Rus faaliyetleri sonucu Rauf Bey
müfrezesi İran içinde rehin kalacak çeşitli sonuçsuz çarpışmalar sonrasında
geri dönmek zorunda kalacaktır (Metin, 2007, s. 65).
Ömer Naci, Çerkez Ethem ve diğer çetelerin faaliyetleri de Asım Bey
tarafından pek olumlu değerlendirilmemiştir (Tetik, 2014, s. 252). Ömer
Naci 13 Ocak 1915 tarihinde girdiği Tebriz’de Ruslarla çatıştıktan sonra
mağlup olmuş ve 25 Ocak günü şehirden çekilmek zorunda kalmıştır. Bu
olaydan sonra çetelerle çok başarılı olamayacağını anlamış ve emrine askeri
birlikler verilmesini talep etmiştir (Tetik, 2014, s. 230). Asım Bey çete
faaliyetlerine zaten karşıdır. Asım Bey’e göre sabotaj ve benzeri hareketler
İran kamuoyunda olumlu karşılanmamakta ve ayrıca fazla bir olumlu
yansımaya neden olmamaktadır. Asım Bey özellikle elçilikten habersiz
kişisel faaliyetlere kesinlikle karşıdır.

Teşkilat-ı Mahsusa da bazı ajanlarını İran’da Ruslara karşı faaliyetler


yürütmek üzere İran’a göndermiştir. Bunlardan bazıları Eylül 1914’te
gönderilen Şuayb oğlu Ali Mürteza, Muhyiddin Bottay, Teymur Han, Hacı
Hüseyin oğlu Nur Mehmet, Adapazarlı Cemal Efendi’dir (Genelkurmay
Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Daire Başkanlığı Arşivi (ATASE), Birinci
Dünya Harbi Koleksiyonu (BDH Kol.), Klasör (K.) 1931, Dosya (D.) 835,
Fihrist (F.) 17-46 ve ATASE, BDH Kol., K.1931, D.835, F.17-47). Bu
kişiler önce saha araştırmaları yapmışlar daha sonra başarı için gerekli
gördükleri malzeme ve para miktarını merkeze bildirmişlerdir. Tahran
sefareti bu iletişimde köprü vazifesi görmüştür (ATASE, BDH Kol., K.1931,
D.835, F.17-80 ve ATASE, BDH Kol., K.1931, D.835, F.17-81). Eski Bursa
Darülmuallimin müdürü Şerif Efendi İstanbul’dan Tahran’a gönderilmiş ve
Mart 1915’te Tahran’a ulaşmıştır. Burada Asım Bey ile görüştükten sonra
askeri sabotajlar düzenlemek amacı ile faaliyete başlamıştır (ATASE, BDH
Kol., K.250 D.28, F.1040-1). Tahran sefareti ile bağlantılı olarak
çalışanlardan birisi de Abdurrahman Efendi olmuştur. Abdurrahman Efendi
1915 yılından itibaren İran ateşe militeri Ömer Fevzi Bey’in emrinde İngiliz
ve Rusların olduğu bölgelerde detaylı istihbarat çalışmaları yapmıştır. Daha
sonra 1916 yılında ise Afganistan ve Türkistan’da cihat lehine propaganda
faaliyetleri yürütmüştür (ATASE, BDH Kol., K.1614, D.27, F.28-8).
Teşkilat-ı Mahsusa Tahran Sefareti ile iş birliği içinde Rusya’dan kaçanların
İran’a ve oradan Osmanlı Devleti’ne ulaşmalarını da sağlamıştır (ATASE,
BDH Kol., K.1664, D.27, F.28-1).

İngilizlerin aşiretler yoluyla İran’da güç kazanmaları ve Rusların


faaliyetleri Asım Bey’in İran’da bir çok sıkıntı yaşamasına ve tehdit altında
kalmasına yol açmıştır. Osmanlı yönetimi zaman zaman Asım Bey ve
ailesinin tahliye edilmesini düşünmüş ve bazen ailesinin yeri değiştirilmiştir.
Bu zor şartlar altında Asım Bey görevini en iyi şekilde yapmaya gayret etmiş
ve doğru olduğunu düşündüğü fikirleri merkeze göndermiştir.
İngilizlerin Irak’taki ilerleyişi Osmanlı ordusunun Doğu Cephesindeki
durumuda zaman zaman Tahran ile İstanbul arasındaki yazışalarda konu
edilmiştir.

İstihbarat

Asım Bey bazı raporları ise alınan istihbaratın merkeze ulaştırılması


için göndermiştir. Bu raporlarda elde ettiği bilgilerin yanı sıra kendi
değerlendirmelerine de yer vermiş ve zaman zaman da talimat istemiştir. Bu
raporların bir çoğu görev bölgesi itibarı ile İran, Kafkasya ve Afganistan
hakkındadır. Ayrıca İngilizlerin İran ve Irak’taki faaliyetleri ile Rusların
İran, Kafkasya ve Türkistan’daki faaliyetlerine geniş ölçüde yer vermiştir.
Bu bilgilerin elde edilmesi için Almanlarla birlikte çalışılmıştır. Zaman
zaman Almanlar edindikleri bilgileri Osmanlı Devleti ile paylaşırken bazen
de Osmanlı ajanlarının elde ettiği bilgiler Almanlar ile paylaşılmıştır. Bu
raporlardan Osmanlı hariciye teşkilatı ile istihbarat birimlerinin iyi bir iş
birliği içinde çalıştıkları da anlaşılmaktadır. Bir kaç raporda Asım Bey emri
altındaki şehbenderlerin bazılarının yetersizliğinden yakınmış ve ayrıca
görevini bağımsız şekilde yürüteceğini vurgulayarak askerlerin kendi işine
karışmasına karşı çıkmıştır.

Asım Bey 7 Eylül 1914 günü gönderdiği telgrafta Hive civarında


bulunan Rus askerlerinin sayısının artmaya başladığını bunların muhtemelen
İran’ın işgali için kullanılabileceğini haber vermiştir (BOA, HR.SYS.,
D.2338, G.15, 1). Asım Bey 10 Eylül tarihli raporda Alman konsolosu
vasıtasıyla edindiği bilgileri paylaşmıştır. Buna göre İngiltere Abadan’a
asker göndermeyi planlamaktadır ancak bölgeyi henüz işgal etmemiştir.
İngiliz askerlerinin bir kısmı Bahreyn’de bulunmaktadır. İngiltere bunları
İran’a nakletmeyi düşünmektedir. Basra Körfezi’nde bulunan İngiliz
askerlerinin çoğu Hindu ve Hint Müslümanlarından oluşmaktadır. Şu an için
Osmanlı Devleti aleyhine bir askeri harekette bulunmamaktadırlar.
İçlerindeki aslen İngiliz olanların sayısı az miktardadır (BOA, HR.SYS.,
D.2338, G.13, 3). Asım Bey’in 16 Eylül günü gönderdiği raporda Hive’deki
Rus kuvvetinini Kafkasya’ya gönderilebileceğini Tebriz şehbenderliği
vasıtasıyla öğrendiğini bildirmiştir (BOA, HR.SYS., D.2338, G.15, 3). Asım
Bey’in 20 Eylül günü gönderdiği telgraf ise Hive’deki Rus kuvvetlerinin
sayısını ihtiva etmektedir. Buna göre 3 Eylül günü Hive’ye 6.000 piyade,
1.400 süvari, 20 mitralyöz, 4 sahra topu ve 6 cebel topu gönderilmiştir
(BOA, HR.SYS., D.2338, G.18, 1). Yine aynı gün Asım Bey’in gönderdiği
başka bir telgrafda Hive’deki kuvvetlerin yüzde on kadarının Müslüman
olduğunun Hive şehbenderliği tarafından rapor edildiği belirtilmiştir (BOA,
HR.SYS., D.2338, G.18, 03). Asım Bey 23 Ekim 1914 tarihli raporunda İran
hükümeti ile yaptığı görüşmeyi nakledip Kafkasya’da izlenecek politika
hakkında tavsiyelerde bulunmuştur. Asım Bey’e göre İran hükümeti çaresiz
durumunu itiraf etmiş ve Rusya’nın Kafkasya ve İran’a yönelik faaliyetlerine
karşı direniş gösteremeyeceğini itiraf etmiştir. Bundan dolayı Osmanlı
Devleti’nin Kafkasya, Azerbaycan ve İran politikasını tesbit ederken tek
başına olacağını hesap etmesi gerektiğini belirtmiştir (BOA, HR.SYS.,
D.2338, G.31, 1). 4 Aralık tarihli telgrafta Kirmanşah bölgesindeki nüfuz
mücadelesinden bahsetmektedir. İran yönetimi ile görüşerek Kirmanşah’a
Osmanlı taraftarı bir vali atanmasını sağladığını ayrıca Kirmanşah’da
Osmanlı taraftarı aşiretler ile bağlantı kurmaya çalıştığını nakletmiştir (BOA,
HR.SYS., D.2338, G.37, 1). Telgrafta Kirmanşah şehbenderinin yeterli
olmadığını aşiretlerle kendisinin bağlantı kurmak zorunda kaldığını ayrıca
Kirmanşah valisinin halkı tarafsız kalmaya zorladığını belirtmiştir (BOA,
HR.SYS., D.2338, G.37, 1). 6 Ocak 1915’te ise İran’daki Rus kuvvetleri
hakkında edindiği bilgileri İstanbul’a göndermiştir. Buna göre Kazvin’de
bulunan Rus kuvvetleri Rusya’ya gitmek için şehri terk etmişlerdir.
Tebriz’de bulunan Rus kuvvetinin sayısının bilinmediği ancak şehri terk
ettikleri öğrenilmiştir. Ayrıca Rusya’nın Mazanderan ve Astrabad’ı tahliye
edileceği haber alınmıştır. Rusların Hive’yi ise savunmaya niyetli oldukları
anlaşılmıştır (BOA, HR.SYS., D.2338, G.47, 4). Asım Bey 23 Ocak
tarihinde Hariciye Nezareti’ne gönderdiği telgrafta İran’daki Rus
kuvvetlerinin hareketleri hakkında bilgi vermiştir. Bu telgrafta Rus
kuvvetlerinin Kazvin’e doğru gittiklerini bildirmiş ve bu bilginin ateşe
militerimiz vasıtasıyla Bağdat’ta bulunan Osmanlı karargahına bildirildiğini
haber vermişti. Asım Bey telgrafta ayrıca İran yönetiminin Rusları tahrik
edecek herhangi bir hareketten kaçınmaya çalıştığını da İstanbul’a iletmiştir.
Ayrıca hükümetten bu durum karşısında nasıl hareket etmesi gerektiğine dair
talimat istemiş ve Almanların plansız hareketlerle Rusları tahrik ederek İran
yönetimini zor duruma düşürdüğünü belirtmiştir. Asım Bey’e göre Alman
sefiri elindeki parayı çetecilere ve maceraperestlere vererek bunların İran
içinde olay çıkartmalarını teşvik etmektedir. Oysa bu para ile düzenli
kuvvetler teşkil edilmeli veya İran yönetimini verilerek onların kuvvet
oluşturması temin edilmelidir. Asım Bey bu fikri Alman sefiri ile
paylaştığını ancak kabul ettiremediğini beyan etmiştir (BOA, HR.SYS,
D.2338, G.94, 9). Alman sefirine göre bu tarz faaliyetler İran’ın savaşa
girmesini kolaylaştıracaktı. Asım Bey ise bunların İran’ın tarafsız kalma
politikasını değiştirmedikten başka İran yönetimini şüphelendirdiğini ifade
etmektedir. Ayrıca bu durum Rusların İran üzerindeki faaliyetlerini
yoğunlaştırmıştır. Bundan dolayı Asım Bey Osmanlı Devlet’nin İran’a asker
yollaması gerektiğini düşünmekte ve bu kuvvet gelene kadar en iyi şekilde
çalışarak vakit kazanacağını belirtmektedir. Ayrıca Şah ile görüşerek onu ve
hükümeti Tahran’dan çekilerek Rus kuvvetlerinden uzaklaşmaya ikna
etmeye çalışacağını söylemiştir (BOA, HR.SYS., D.2338, G.94, 10). 30
Ocak tarihli raporunda Rus askerleri ile İran’daki aşiretler arasında meydana
gelen çatışmalardan bahsetmiştir. Bu sırada İran Şahı ile yaptığı görüşmede
Şahın başkenti terk etme fikrinde olduğunu tesbit ettiğini nakletmiştir.
Ancak Şah bu konuda tereddüt içindedir. Devam eden çatışmaların sonucuna
göre hareket edecektir. Asım Bey İran Şahının Osmanlı Devleti’nden acilen
10.000 veya 7.000 asker istediğini de belirtmektedir. Asım Bey eğer imkan
var ise İstanbul’un bu teklifi kabul etmesini ve böylece İran kamuoyunun
Osmanlı lehine kazanılmasını tavsiye etmektedir. Ayrıca Alman ataşe
militerin zararlı faaliyetlerinden şikayet etmektedir (BOA, HR.SYS.,
D.2338, G.94, 7). Asım Bey’in 24 Mayıs 1915’te gönderdiği telgrafta 40
Rus askerinin Hemedan’a girdiği, 2500 Rus süvarisinin destek bekledikleri
ve Tahran üzerine yürüyeceklerinin öğrenildiğini belirtmiştir (BOA,
HR.SYS., D.2338, G.66, 1). 4 Haziranda ise Rusların Savuçbulak’a girdiğini
Hariciye Nezaretine haber vermiştir (BOA, HR.SYS., D.2338, G.69, 1). 4
Haziran günü gönderdiği raporda Rusya’nın Kuzey İran’dan çekilmeye karar
verdiğini İstanbul’a bildirmiştir (BOA, HR.SYS., D.2338, G.70, 1).

Asım Bey İstanbul’a İran’ın durumu hakkında gönderdiği 9 Aralık


1915 tarihli telgrafta askerlerin siyasete karışmasının yanlış olduğunu bu
durumun gerek Osmanlı Devleti’nde gerekse İran’da çok büyük sıkıntılara
yol açtığını belirtmiştir. Hariciye Nezareti’nin, Tahran’dan İstanbul’a
gönderilen raporların bir kopyasınının Irak’ta Osmanlı ordularına kumanda
eden Goltz Paşa’ya da gönderilmesini istemesi Asım Bey’i kızdırmıştır.
Kendisi Goltz Paşa’nın Irak’tan kendi işine karışmasından son derece
rahatsız olmuştur. Bu durumu ordunun hariciyeyi kontrol etmesi olarak
algılamış ve karşı çıkmıştır. Asım Bey’e göre bir sefir gittiği memlekette hiç
bir memurun kontrolüne girmeden çalışır (BOA, HR.SYS., D.2339, G.10,
1). Bu telgraftan Asım Bey’in iyi bir diplomat olmasının yanı sıra gerçekçi
ve her kurumun kendi işi ile meşgul omasını gerekli gören bir devlet adamı
olduğu anlaşılmaktadır. Ancak Hariciye Nezareti Asım Bey’e gönderdiği
talimatta eğer bütün raporları Golç Paşa’ya göndermek istemiyorsa en
azından onun İran’daki durumu anlamasına yardım edecek miktarda bilgi
vermesini talep etmiştir (BOA, HR.SYS., D.2339, G.10, 3).

18 Aralık 1915 tarihli raporda ise Asım Bey, Rusların ilerleyişinin


Tahran’ı tehdit ettiğini bildirdikten sonra eğer başkenti terk eder ise Şah ve
hükümet üzerindeki nüfuzunu kaybedeceğini ve bunun İngiliz ve Ruslar için
avantaj olacağını belirtmiş ve Tahran’da kalacağını söylemiştir. Ayrıca
İran’da bulunan Mahmut Nedim ve Celal Beylerin Afganistan’a gitmelerinin
imkansız olduğunu ve İran’da da bir görevleri olmadığından geri
çağrılmalarını talep etmiştir (BOA, HR.SYS., D.2339, G.16, 3).

İran ile sağlanan iletişimin de sık sık sorun çıkartması üzerine burdaki
iletişim cihazlarının da yenilenmesi düşünülmüş ancak malzeme eksikliği ve
nakliyat zorluğu nedeni ile bundan vaz geçilmiştir. Bu durum İran ile sağlıklı
ve hızlı bir iletişim kurulmasını ve bilgi akışını güçleştirmiştir.

Afganistan Hakkında Olanlar

Afganistan Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti ve


müttefikleri için son derece önemli bir ülke olmuştur. Merkezi devletlerin
temel hedefi özellikle İngiltere’yi Hindistan’da meşgul ederek bu devleti
çöküşe götürmek olduğundan, Afganistan çok önemli bir hedef noktası
haline gelmiştir. Afganistan eğer ittifaka dahil edilirse bu ülke
topraklarından Hindistan üzerine kolaylıkla seferler düzenlenebilir ve
Müslümanlar cihada dahil edilebilirdi. Bu nedenle Afganistan hakkında
çeşitli girişimler yapılmıştır. Rauf Bey müfrezesini asıl amacı Afganistan’a
gitmek ve buradan Hindistan’ı ayaklandırmaktı (Tetik, 2014, s. 225). Rauf
Bey müfrezesinin yanı sıra benzer bir görevle Ubeydullah Efendi ve
yanındakiler de Afganistan’a gitmek üzere yola çıkmışlardır. Ancak bu grup
da Afganistan’a ulaşmayı başaramamıştır (Tetik, 2014, s.245).

Asım Bey’e göre Afganistan’a giden heyetin yeterince gizli


davranmadığı için pek başarılı olma şansı kalmamıştı. İngilizlerin daha ekip
İstanbul’da iken operasyonu öğrenmeleri gerekli önlemleri almalarına ve
ekibe müdahale etmelerine olanak yaratmıştır. Zaten İran’da Rus ve İngiliz
nüfuzu kırılarak İran Osmanlı yanına çekilmedikçe ekip Afganistan’a ulaşsa
bile çok fazla başarılı olma şansı yoktu (Tetik, 2014, s. 251). Gerçekçi bir
diplomat olan Asım Bey başarı şansı az olan bu tarz gelişmelere çok fazla
itibar etmemektedir.

Ayrıca Afganistan ile iyi bir iletişim kurabilmek için telgraf


bağlantısının sağlanması tasarlanmış ancak coğrafi etkenler, malzeme
eksikliği ve İran’In mevcut durumu dolayısıyla bu projeden vaz geçilmiştir.
Asım Bey 16 Mart 1915 tarihli telgrafta eğer Afganistan’da çeşitli
operasyonlar yürütülecek ise sağlam bir iletişim şebekesine sahip olmak
gerektiğini belirtmiştir. Mevcut iletişim olanakları son derece sınırlı ve
sıkıntılıdır. Bu nedenle şimdilik Tahran sefaretinde durması ve gerektiğinde
Afganistan’a gönderilmesi için iki adet telgraf makinesi gönderilmesini
istemiştir. Asım Bey Afganistan’da telgraf hattı bulunmadığını eğer Osmanlı
Devleti orada faaliyet gösterecekse oradaki unsurlarla sürekli iletişim içinde
olması gerektiğinden makinelerin bir an önce gönderilmesini talep etmiştir
(BOA, HR.SYS., D.2407, G.31, 3). Hariciye Nezareti bu talebe verdiği
cevapta telgraf makinelerinin büyük ve ağır olduğu Afganistan’a kadar
gönderilmesinin mümkün olmadığını belirtmiştir (BOA, HR.SYS., D.2407,
G.31, 6).
Sonuç

Asım Bey son dönem Osmanlı hariciye teşkilatının önemli


memurlarından biridir. Stockholm’de bir süre çalıştıktan sonra Sofya’da
bulunmuş ve bir yıla yakın hariciye nazırlığı görevini yürütmüştür. Birinci
Dünya Savaşı sırasında ise savaşın tarafları açısından oldukça önemli olan
İran’da Osmanlı Devleti’ni temsil etmiştir. Asım Bey görevi süresince son
derece gerçekçi değerlendirmelerde bulunmuştur. Aslında Asım Bey’in
görevi son derece önemlidir. Almanya ve Osmanlı Devleti’nin doğuya
yönelik planlarında İran son derece önemli bir role sahiptir. Bu nedenle
Asım Bey savaş boyunca yoğun faaliyet göstermek zorunda kalmıştır.
İran’ın durumunu İstanbul’a nakletmenin yanı sıra İran yönetimi ile sık sık
görüşerek İran’ı Osmanlı Devleti’nin yanına çekmeye çalışmıştır. Ayrıca
Almanlarla yaşanan fikir ayrılıkları nedeni ile Alman temsilcileri ile de
uğraşmak zorunda kalmıştır. Asım Bey kendisi çete faaliyetlerine karşı
olsada gerek Rauf Bey müfrezesinin gerekse diğer çetelerin faaliyetlerinin
başarılı olması için oldukça uğraşmıştır. Bunların yanı sıra Teşkilat-ı
Mahsusa yönetiminin bölgedeki personel ile ilişkisi de Tahran sefareti
üzerinden sağlanmıştır. Rusların İran’daki askeri operasyonları ve
İngilizlerin faaliyetleri nedeni ile Asım Bey tehlike altında kalmıştır. Buna
rağmen uzun süre görevine devam etmiştir. Afganistan ve Hindistan’a
yönelik projeler için Asımm Bey mutlaka İran ile bir ittifak antlaşması
imzalanması gerektiği yoksa boşa çaba harcanacağını belirtmiştir. Çünkü
İran’ın tarafsız konumu karşısında çeteler Afganistan’a gitseler bile bu
ülkeyi savaşa ikna edemezlerdi. İran ile ittifak içinse Osmanlı Devleti
Almanya ile fikir birliğine varmalı ve ondan sonra İran ile gerçekçi temellere
dayanan bir ittifak imzalanmalı idi. Almanların uyumsuz hareketleri ve
İran’ın merkezi otoritesinin kaybolması ittifakın gerçekleşmesine engel
olmuştur. Asım Bey İran ile Osmanlı yakınlaşmasını sağlasa da İstanbul’un
vaatlerini yerine getiremeyişi ve askeri destek sağlayamaması İran’da Rus ve
İngiliz tarafının güç kazanmasına yol açmıştır.

Sonuç olarak Asım Bey görev süresi içinde İran’da elinden gelenin en
iyisini yapmaya çalışmış ve belli ölçüde başarılı olmuştur. Ancak Almanya
ve Osmanlı Devleti’nin, İran’da İngiltere ve Rusya karşısında yeterince
güçlü bir şekilde mücadele edemeyişleri İran’ı önce Rus işgaline terk etmiş
daha sonra da İran’ın tarafsızlığını sürdürmesine yol açmıştır.
KAYNAKÇA
A-ARŞİV BELGELERİ

Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Daire Başkanlığı Arşivi


(ATASE), Birinci Dünya Harbi Koleksiyonu (BDH Kol.), Klasör (K.) 1931, Dosya
(D.) 835, Fihrist (F.) 17-46.

ATASE, BDH Kol., K.1931, D.835, F.17-47.

ATASE, BDH Kol., K.1931, D.835, F.17-80.

ATASE, BDH Kol., K.1931, D.835, F.17-81.

ATASE, BDH Kol., K.1614, D.27, F.28-8.

ATASE, BDH Kol., K.250, D.28, F.1040-1.

ATASE, BDH Kol., K.1664, D.27, F.28-1.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA). Dahiliye Nezareti Şifre Kalemi (DH.


ŞFR.) Dosya (D.) 47, Gömlek (G.) 73, 1(1).

BOA, DH.ŞFR., D.47, G.187, 1(1).

BOA, Hariciye Siyasi (HR.SYS.) D.2316, G.14, 3.

BOA, HR.SYS., D.2316, G.15, 3.

BOA, HR.SYS., D.2316, G.15, 5.

BOA, HR.SYS., D.2337, G.3, 1.

BOA, HR.SYS., D:2337, G.3, 3.

BOA, HR.SYS., D.2337, G.3, 7.

BOA. HR.SYS., D.2337, G.3, 9.

BOA, HR.SYS., D.2337, G.3, 13.

BOA, HR.SYS., D.2337, G.3, 15.

BOA, HR.SYS., D:2337, G.3, 24.

BOA, HR.SYS., D.2337, G.3, 44.

BOA, HR.SYS., D.2337, G.3, 45.

BOA, HR.SYS., D.2338, G.13, 3.


BOA, HR.SYS., D:2338, G.15, 1.

BOA, HR.SYS., D.2338, G.15, 3.

BOA, HR.SYS., D.2338, G.18, 1.

BOA, HR.SYS., D.2338, G.18, 3.

BOA, HR.SYS., D:2338, G.31, 1.

BOA, HR.SYS., D:2338, G.37, 1.

BOA, HR.SYS., D.2338, G.47, 4.

BOA, HR.SYS., D.2338, G.66, 1.

BOA, HR.SYS., D.2338, G.69, 1.

BOA, HR.SYS., D.2338, G.70, 1.

BOA, HR.SYS., D.2338, G.94, 7.

BOA, HR.SYS., D.2338, G:94, 9.

BOA, HR.SYS., D.2338, G.94, 10.

BOA, HR.SYS., D.2339, G.10, 1.

BOA, HR.SYS., D.2339, G.10, 3.

BOA, HR,.SYS., D.2339, G.16, 3.

BOA, HR.SYS., D.2407, G.31, 3.

BOA, HR.SYS., D.2407, G.31, 6.

BOA, HR.SYS., D.2337, G.12, 68.

BOA, HR.SYS., D.2337, G.12, 69.

BOA, HR.SYS., D.2337, G.12, 41.

BOA, HR.SYS., D.2337, G.12, 42.

BOA, HR.SYS., D.2337, G.12, 49.

BOA, HR.SYS., D.2337, G.12, 50.

BOA, HR.SYS., D.2337, G.12, 51.

BOA, HR.SYS., D.2337, G.12, 30.


BOA, HR.SYS., D.2339, G.74, 4.

B-ARAŞTIRMA ESERLERİ

AKŞİN, A. (1991). Atatürk’ün Dış Politika İlkeleri ve Diplomasisi. Ankara:


Türk Tarih Kurumu Yayınları.

ARIKAN, M. (2010). Osmanlı Arşiv Vesikalarına Göre Osmanlı-İran


İlişkileri (1914-1918). Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü.

ATAY, F. R. (2012). Zeytindağı. İstanbul: Pozitif Yayıncılık.

AYAYDIN, R. (2016). Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin


İran’da Cihad-ı Ekber Faaliyetleri. Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

BALCIOĞLU, M. (2011). Teşkilat-ı Mahsusa Yahut Umur-u Şarkiye Dairesi.


Ankara: Dinamik Akademi Yayınları.

BİLGİN, M. (2017). Teşkilat-ı Mahsusa’nın Kafkasya Misyonu ve


Operasyonları. Ankara: Ötüken Yayınları.

KABACALI, A. (2000). Talat Paşa’nın Anıları. İstanbul: Türkiye İş Bankası


Kültür Yayınları.

KARACAGİl, Ö. K. (2014). I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin İran’la


İttifak Kurma Arayışları. OTAM, 36, 95-116.

KARADAĞ, R. (2016). Petrol Fırtınası. İstanbul: Truva Yayınları.

KELEŞYILMAZ, V. (1999). Teşkilat-ı Mahsusa’nın Hindistan Misyonu


(1914-1918). Ankara: Atatürk Araştıma Merkezi Yayınları.

KILIÇ, S. (2016). Alman Deniz Ateşesi Humann’ın Mektuplarında Enver


Paşa. Bilig, Bahar 2016 (77), 109-130.

KOÇAK, C. (2013). Tarihin Buğulu Aynası (2. Baskı). İstanbul: Timaş


Yayınları.

METİN, B. (2007). Birinci Dünya Savaşı’nda İran Coğrafyasında Etnik, Dini


Ve Siyasi Nüfuz Mücadeleleri. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü.

ORTAYLI, İ. (2013). Yakın Tarihin Gerçekleri (5. Baskı). İstanbul: Timaş


Yayınları.

ORTAYLI, İ. (2014). İmparatorluğun Son Nefesi. İstanbul: Timaş Yayınları.


SATAN, A. (2014). 100 Soruda 1. Dünya Savaşı. İstanbul: Rumuz Yayınları.

SHAW, S. (2014). Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu. (B.


Aydaş, Çev.). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.

TETİK, A. (2014). Teşkilat-ı Mahsusa (Umur-ı Şarkiyye Dairesi) Tarihi. Cilt


I. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

ULUĞBAY, H. (2008). İmparatorluk’tan Cumhuriyet’e Petropolitik. Ankara:


De ki Basım Yayın.

You might also like