You are on page 1of 339

Birinci baskı : 1949

İkinci baskı : 1951


Üçüncü .askı : 1984
Dördüncü baskı : 1987
ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU
T Ü R K T A R İ H K U R U M U Y AYI N L A RI
il. DİZİ - Sayı: ısd

GÖRÜP İŞİTTİKLERİM

5. Baskı

ALİ FUAD TÜRKGELDİ

Metin dışında 36 resim vardır

T Ü RK TARİH KURUMU BA SIMEV İ - ANKARA


2 o 1 o
Türkgeldi, Ali Fuad, 1867-1935
Görüp işittiklerim/ Ali Fuad Türkgeldi. - 5. bsk. -
Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2010.
viii, 290 s., 36 s. portre : portre ; 24 cm.--( AKDTY K
Türk Tarih Kurumu yayınları ; il. Dizi-Sa. 15d ).

İndeks var.
ISBN 978 - 975 - 16 - 2284- 6

1. Türkgeldi,Ali Fuad, 1867-1935 _Hatıralar. 1. E.a. il.


Dizi.

956. 101543092

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Y önetim Kurulu'nun


04.09.2008 tarih ve 572/11 ve 21 .04.2010 tarih ve 609/46 sayılı kararı
gereği 2.000 adet basılmıştır.

ISBN 978 - 975 - 16 - 2284 - 6

Türk Tarih Kurumu Basımevi


Akhun Caddesi No: 1
Sincan Organize Sanayi Bölgesi I Ankara
Tel: 0312. 267 16 11
İ Ç İ NDEKL
İ ER

TORK TARİH KURUMUNUN ON Sö ZÜ . . • . . . . ... .... . ... .. ..... V


ALİ FUAD TÜBKGELDİ'NİN KISA BİYOGRAFİSİ . . . . . . . . . . . . • . VII
BAŞLANGIÇ.................................................... 1

DiRiNci KısıM

SADARET MEKTUPÇULUC.UNDA BULUNDUC.UM


ZAMANA AİT VEKAYl (8)

Hi\aeyin Hilmi Paşa'nın sadareti . . . . . . . • .• . . . • . . . . . . . . . . . • . • . • .. . . 21


'fe,•fik Paşa'nın sadareti.......................................... 27
Sultaıı Reşad'ın cülusu • . . . . . . . . . • . • • . . • . . . . . . . . . • • • . • • . . • . . . • . • . • 33
Hüseyin Hilmi Paşa'nın ikinci �ndareti • . . , . . . . . • . . . . . . • . .......... 41

İKİNCİ KISIM

SULTAN REŞAD DEVRİNDE BAŞKİTABE'ITE


Blll.UNDUCUM ZAMANA AİT VEKAYİ (52)

1,tidr.ıt . . . . . . . • . . . . . . . . . . . . . . . . . . • . , . , . . . . . . . . . • • . . . . . • .. . . . . . . 55
DalL.nu muharebesi .. .. . . . . . . . . .. . . ... . . . . . . , . . . . . . . . . . . . . . . . . • . .. 57
Bab·ı Ali baskım . • . . . . • . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . • . . . • . . • . • . . •. • .. . . . . 77
1. ZEVL: B11lkaıı muhareheııi netic�iode taleb-i sulh olunması lö.ru-
mıına dair Meclis-i Vükela mazbatası aurrtL • . . . . , . .. . .... . 83
2. 7.EYL : Meclis-i umumirle irtitah-ı kelıim olarak Kilmil Pa,a tanfın-
dan kıraat l'ttirilen hitabe . • . . • • . . • • . . . • . . • . • • . • • . • • . • • • . 91
3. ZF.YL : M'edi,-i umumide ahvlil-i siya�iyenin safahat-ı mühimmeooine
ılair Hıuiciye niızın Cabriyel l:fendi tarafından kıraat etti-
rilen izahniime !lureti • • • • . . . . . . . . • • . . • . . . . . • .• . . • • . • • • . .. 92
4. l.f.,'L: Edime'nin terki hakkında devlr.-tler torafınd.ı.n verilen nota
ilzerinc itası tusavvur olunan cevabın esaHlanoı mutav.ammın
K:lınil Pa�A tarafınıfan kaleıue alınan varaka sureti . . . . • • • . 97
Mahm.ıd Şevket Paşa'nın ı;aıfareti . . . . . . . . . . . . . • . . . . • . . . . . . • . . . • ... 98
Said Halim Pata'run sadareti . . . . . . . . . . • . . . . . . • . . . . . . . . . . • . . . . • . . • 103
Edirne'nio istirdadı . . . . . . . . . • • • . . . . . . . . . • . . • . • . . • . . . . • . . • • . . . • . .. 105
Harb-i umumi . . . • . . . • . . . . . • • • • . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . • . . • . . . . • . . • 11 3
Said Haliııı Pa�a'nın istifll!lı . . • . . . . . . . . . . • . • . . . . . . . . . . . . . . . . • . . • • . 125
Tal'at Paşa'nııı Fadareti . . . . . . • • • . . • . . . . . . . . . . . . . . . . . • . . . . • . . . • . . • 127
Sultan !\lehmed Re,ad'ıu irtihali . • . . . . . . . . • . . . . . . . . . . . . . . . • . • . • . . • 1 33
iV GöRtlP İŞITIIKLERİM

tlçüNCÜ KISIM
SULTAN VAHİDEDDİN DEVRİNDE BAŞKİTABETTE
BULUNDUCUM ZAMANA AİT VEKAYİ (138)

İszet Pa�a·nm 'ladareti ve MondroR miitBTekeai .. . . . • . . . • . . . . . . • • . . •


153
izzet Paı,a'nın iııtiruı . . . . . . . . . • . . • • • • . • . • • . . . • • • . . • . . . . • . . • . • . . . • 158
Tevfik Pata'nın sadareti . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
• . . . . • • . • • • • • 163
Tevfik Paıa'nın ikinci kabinesi . . . • . . . . • • . . . . . . . . . . . . . • • • . • . • . . . . • . 179
Kabiuede tebeddüliıt • . • . . . . . . • • . . • • • • • • . . . . . . . . . . • . . . • . . • . . . . . . . • 183
Ferid Paıa'nın aadareti . • . • . . . . . . • . • . . • . . • . . . . . . . • . . . . . . . . . . . . . . . . 195

DÖRDÜNCÜ KISIM

YUNANLII.AR TARAFINDAN İZMİR'İN İŞGALİ VE


NETAYİCİ (208)
Ferid Paea'um ikinci kabinl't!İ . . . . . . .... . • . . • . • . • . . • . • . . . . . . . . . . . . • 210
Ferirl Paşa'nıo üı:üncü J..abineı;i.................................... 232
Ali Rıza Pap'nın 'lııdareti .. .
. . . • • . . • . . . . . . . . . • • • • . . • . • . . • • • • • • • • . 249
Salih Pap'ruo sadareti . • . • • ..
• . . . . . • . • . . • . . . . . • . . . . . . . . • . • . . • • • • . 258
Ferid Paşa'nın ııadaret·İ iıhireıoi ve benim infisulim.................. 261

ISTIDRAT . . . • . . . . • . • • . . • . . . . . . . . . . . • . . . . . . . . . . . . . . . . . . . • • • . . • . . 265

İrıiDEKS

1. ŞıJııa adlan . . • • • • . . . . • . • • . • • • . • • . • • . • • • • . . . . . • . • • . . . . . . . • . .... 277


il. "\"er, knim ve devlet adlan.................................... 286
ÖN SÖZ

i kinci Meşrutiyet devrinin en kanşık hadiselerine şahid olmuş


ve uzun yıllar Sultan Reşad'la Sultan Vahideddin'in Mabeyn
Başkatipliğini yaparak, devletin ve ııarey:ın esranna yakından
vukuf peyda etmiş olan, Sadaret Müsteşarı Rahmetli Ali Fuad
Türkgcldi'nin .. Görüp İşittiklerim., adını taşıyan ve Osmanlı
imparatorluğunun son günlerindeki hadiseleri Ye o devrin devlet
adamlarında görülen ruh haletlerini çok güzel tasvir eden hatı­
ralannı, bu cilt içinde, aynen yayınlamış bulunuyoruz. Hatıra­
larda adı geçen bazı mühim şahsiyetlerin fotoğraflan esere tara­
fımızdan eklenmiştir. Bu fotoğraflan kendi koleksiyonundan bize
vermek llıtfunda bulunan üyelerimizden Sayın Osman Ferid
Sağlaın'a bilhassa teşek.ki\r ederiz. Eserin başına konmuş olan
biyografi, Rahmetlinin ailesi tarafından bize verilmiş olan not­
lardan kısaltılmıştır.
Müellifin Türk Tarih Kurumu tarafından satın alınmış diğer
eserleri de ınrasiyle basılacaktır.

TÜRK TARİH KURUMU


ALİ FUAD TÜRKGELD'İ N İN KI SA BY
İ OGRAFİ Sİ

1867-1935

Ali Fuad Türkgeldi, Tanzimat devri ricalinden Dahili}e müs­


teşan Celil Bey'in torunu ve Tercüme odası Mühimme mü­
dürü Ctmıal Bey'in oğludur.
6 ReLi ül-l'vvel 1284 (8 Temmuz 1867) tarihi nde İstanbul
Aayf iyelerinden Acıbadem'de doğmuştur.
Soğukçe�me Askeri rüşdiyeııi ile Lisan mektebini bitirmiş ve
9 :\fuharrenı 313 (2 Temmuz 1895) tarihinde Hukuk mektebinden
sınıfının biıincisi olarak çıkmış, Büyük babasının e\.·inde oturan
Hindli Hoca lskender Efondi'(len de farisi edebiyatmı okumuştur.
13 Muharrem 1299 (5 Aralık 1881) tarihinde miilazimetle Dahi­
liye Mektfıbi kalemine girmiş: bir taraftan tahsiline, diğer taraf­
tan resmi vazifesine devam ile yavaş yavaş ilerleyerek bir çok
komisyonlarda çalı ştı kt an ve kuleme müdür olduktan sonra 11
ReLi iil-evvel 1319 (28 Haziran 1901) tarihinde Dahiliye mektup­
çusu olmuş ve 13 Rebi iil-ahır 1321 (9 Temmuz 1903)'den iti­
bareu Dahiliye müsteşarlığına vekalet etmiştir. Meşrutiyetin
ilinımla bu iki vazifeyi görmektt> idi. 25 Şaban 1326 (22 Eylül
1908) tarihinde Sadaret mektupçusu ve 22 Şaban 1327 (8 Eylül
1909)'de Dahiliye mfü�teşan olnıuı: ve bu vazifede iken Gazi Ah­
med Muhtar Paşa kabineaiııin ikticlar ınevküne gelmesini müte­
akip Hüseyin Hilmi Paşa'mn Meclis-i vükt>lada teklifi ve Sultan
Reşad'a tavsiyesiyle 16 Şaban 1330 (31 Temmuz 1912)'de Ma­
beyn başkitabetine tayin edilmiştir. Sultarı Reşad'ın ölümüne
kadar bu vazifede kaldıktan ve Valıideddin 'in cülusunda ibka
edildikten sonra Damad Ferid Paşa'nııı ikinci sadaretinde Ku­
vay-ı l\lilliyeyi asi ilıln eden hatt-ı hiimayuna itirazı üzerine esasen
icraatını tenkitten hali kalmadığı Sadrazamla bütün büti.in araları
açılarak Şuray-ı devlet l\la1iye ve Nafıa dairesi riyasetine nakil
suretiyle 15 Nisan 1336 (1920)'da Saraydan çıkarılmış ve Tevfik.
Paşa'nııı son defa sadarete gelmesini müteakip aynı senenin 27
VIII ALİ 1''UAD TÜRKGELDl'NI� KISA BlYOGHAFISI

Ekiminde sadaret müııteşarhğına tayin olunarak İstanbul hüku­


metinin ilgasına kadar 1.ıu vazifede kalmı�tır. Tekaiitlüğünii iste­
dikten sonra memuriyet hayatının en müşkül zamanlarında hile
terk etmediği ilmi, tarihi ve siyasi tetebbulara devam ederek müte­
addit eserler yazuııştır. Rfral-i mühimme-i siyasiye, Ma'ruf
simalar, Mesail-i mühimme-i si.rasiy. e, Evdar-ı lslôhaı, 1'arihi
fıkralar, Afaki fıkralar ve Glirüp İşittiklerim iııimli hatıratı bu
eserleri ıırasındadır. Ali Fuad Türkgeldi, yıllarca çektiği şeker
lıastalığınm sonunda 3 Şubat 1935 Pazar sabahı vefat etmiş ve
Yahya Efendi kabristanına gömülmüştür.
BAŞLANGIÇ

11Temmuz 1324 tarihinde Meşrutiyetin ilam sırasmda Dahiliye


nezareti mektupçuluğunda bulunuyordum. Nezaret müsteşar
lığı münhal olduğundan o vazifeyi de beş seneden beri vekBleten
tfa ediyordum. Meşrutiyetten sonra iki ay daha devam eden bu
memuriyetim esnasındaki meşagilim hakikaten tahammül-fersa
bir derecede idi. Çünkü ilan·ı Meşrutiyetle beraber gerek İstanbul'da
ve gerek taşrada ahval ve efkar değişmiş, vükela ve ekser memurin
tebeddül etmiş, matbuat gemi azıya almış, ahalinin müracaat tarz­
lan büsbütün başka başka şekle girmişti. Nezarette zaten müste­
şar bulunmadığı gibi ekser memurin debirer birer çekilerek yahut
çektirilerek ortada mektupçudan başka bir merci kalmamıştı.
Kapıda hergün sabahtan akşama kadar müııtacel işlerle ve eshab-ı
mesalihin nihayetsiz müracaatları ile ve evde de uykudan kalkar
kalkmaz torba torba evrak ile uğraşmakta, Kapıya gidince de
takım takım eshab-ı müracaatın odamın önünde beklemekte ol­
duklarını görürdüm. Bu kadar meşagile göğüs germek kolay iş
değildi. Binnisbe genç denecek bir sinde bulunduğum halde Kapıda
sandalyamda otururken iki defa üzerime baygınlık gelmişti. Vila­
yetlerden her an ve dakika öyle telgraflar alınırdı ki derhal cevap
verilmek muktezi ve bunlara cevap vermek için emir alacak makam
mefkud idi. Benim selahiyetim ise buna müsaid değildi.
İlan-ı Meşrutiyetin ilk günleri nutuklar ve nümayişlerle geçti.
Pazar günü Mekitib-i Askeriye ve Tıbbiye talebesi önlerinde mu·
zika ile Bab-ı ali'ye gelerek Arz odası önünde nutuklar irad ettiler.
İçlerinde at üzerinde bulunan bir gencin "Ka11un·ı esasi Midhat
Paşa'nın hQn-ı nô.hakkıyle yazılmıştır,, diye başlayan heyecanlı
nutku o sırada haJ-i in'ikadda bulunan Meclis·İ vükelaca hayli
telaşı mucip olmuştur. Bunlar Sadr-ı ilzam SAİD PAŞA'nm aşağıya
inmesini istedikleri halde müşarünileyh bizzat inmeyip ııöz söyle­
mekten aciz bulunan ve zaten sevilmiyen Seryaver CEMAL PAŞA'yı
göndermiş, o da "Sadr·ı azam Paşa hastadır, inemezler,, deyince
•Hasta ise Kapıya nasıl geliyor,, diye şiddetle mukabele görmüştür.
2 GÖRÜP 1ŞtTI1KLERİM

§ Pazartesi günü Dahiliye nazın MEMDUH PAŞA daireye gelir­


ken o sabah bizzat Mabeyn'e giderek taşrada menfi ve mahbus
olan mücrimin-i siyasiyenin afvlerini arzedip Meclis-i vükelaca
hemen mazbatası yapılarak istizan kılınması irade olunduğunu
söylemiş ti . O gün m eclisce mazbatası tanzim ve takdim kılınmış
ve akşama doğru irade-i seniyyesi sadır olmuş olduğundan MEM•
DUH PAŞA beni Sadr-ı izamın teneffüs odasına çağırarak tezkire-i
samiyeyi tevdi ile derhal viliyata ve Zaptiye nezaretine tebliğ
olunmasını söyledi.
Müsveddeyi bizzat yazıp götürdüğüm sırada Servet-i Fünun
matbaasından üç zat gelerek kendisini görmek istediklerini haber
verdiler. Bunlar Şeyh ul -isl a m Efendinin mahdumu Şıiray-ı devlet
Mülkiye dairesi azasından AHMED MUHTAR, İkdam gazetesi
sabib-i imtiyazı AHMED CEVDET ve Mirza Said Paşa zade
KADRİ BEY'ler olup mahkılmin-i siyasiyenin afvlerini ahali
namına taleb etmek üzere gelmişlerdi. Zaten kendisi o gün bizzat
irade-i seniyyesini istihsal ederek telgraf ve tezkireleri yazılmakta
olduğunu bildirdi ve bana da kendilerine gösterilmek üzere tezkire-i
samiyeyi getirmemi söyledi ; Tezkire-i samiyeyi getirip MEMDUH
PAŞA'nın muvacehesinde kıraat eyledim. lrade-i seniyyeyi Büyük
kapı önünde tecemmü eden ahaliye bizzat kıraat ederse hüsn-i
tesir hasıl edeceğini söyleyerek MEMDUH PAŞA'yı alıp Binek taşı'na
götürdüler. Müşarünileyh irade-i seniyyeyi kıraat edince halk ken­
disini şiddetle alkışlayıp kucaklamış ve o da bu muameleden pek
memnun kalmıştır.
§ Fakat ertesi gün hava değişti. Beyoğlu mutasamfı HAMDİ
BEY'in doğrudan doğruya irade-i seniyye ile Zaptiye nezaretine
tayin olunması su-i tesir hasıl ederek gazeteler "Zaptiye nazırının
inıihab& Dahiliye nezôreıine ait olduAu halde mumaileyhin memu­
riyeıini nasıl kabul ettin?,, diye MEMDUH PAşA'yı tahtieye başla­
dılar.
Afv-i umumi karannın tebliği üzerine Zaptiye nazın Hapis­
hiine-i umumi'deki siyasi mahbusini tahliye için gidince sahteklr­
lık maddesinden dolayı mahkum olan Malumat gazetesi sahibi
BABA TA Bİ R , diğer ceriim-i Adiye mahkftmlannı başına toplayıp
ve ellerinde silah olduğu halde kapıyı tutup "Ya bizi de salıverir­
ıini21 veya bunları da bırakmayız,. diye arbede çıkarırlar. Zaptiye
nazın keyfiyeti Bab-ı ili'den istizana mecbur olur ; o sırada mem-
BAŞLANGIÇ 3

lekette silah patlayacak olursa nctayic·i vahime tevellüd edebi·


leceği endişesiyle Meclis-i vükelaca istimal-i silah için müsaade
itasına cesaret edilemiyerek cümlesinin tahliye·i sebilleri hakkında
emir verirler. Fakat ahali bu emri Meşrutiyeti yıkmak için hü·
kumetin ıı.aniasına hamlederek o günden itibaren gerek SAİD PAŞA
ve gerek MEMDUH PAŞA aleyhlerinde gazetelerle şiddetli hücumlar
ve şifahen dahi tehdidler vaki olur. Hükumet te salıverilen canilerin
toplatılması için emir vermek mecburiyetinde kalır.
§ lian·ı Meşrutiyetten bir hafta sonraki cumartesi giinü Ka·
nun·ı esasi ahkamını tavziben yımi Başmabeyinci NURİ PAŞA
marifetiyle ve SAİD PAŞA kalemiyle mufassal bir hatt·ı hümayun
vürfıd edip Binek taşı'nda halk muvacehesinde kıraat olundu.
Fakat bunda Harbiye ve Bahriye nazırlarının doğrudan doğruya
taraf·ı şahaneden intihap edileceğine dair olan fıkra halk lıeyninde
azim galeyanı ve SAİD PAŞA hakkında büsbütün ı;elb·i itimadı
mucib oldu. Bab·ı ali'den çıkarken vükeladan bazıları halk tara·
fından tahkirat ve tecavüzata maruz kaldı. Onun üzeriııe Hey'et·İ
vükela istifa ederek gene SAİD PAŞA'nın taht·ı riyaıı.etinde yeni bir
kabine teşekkül etti. Fakat bu kabine de hiç bir suretle efkar·ı
umumiyyeyi tatmin edemedi. Çünkü H. RAMİ namiyle lisan·ı mat·
buata düşen HASAN RAMİ PAŞA Bahriye nezaretinde ipka edilmiş
ve halkın "Jş başında iş görebilecek genç ve dinç adamlar isteriz,,
diye feryad ettikleri bir sırada sinnen sekseni tecavüz eylemiş ve
vüctidça mecali kalmamış olan HACI AKİF PAŞA en ziyade faali·
yet ve cevvaliyete muhtaç bulunan Dahiliye nezaretine, Türkçeye
vukufu pek mahdud olan TURHAN PAŞA kavanin ve nizamitın
merci·i tetkiki bulunan Şuray·ı devlet riyasetine, kendisinin de
tasdik ve itirafı veçhile um(ır·ı fenniye ile alakası bulunmayan
Sadaret müsteşar-ı sabıkı TEVFİK PAŞA Orman ve Maadiıı ve
Ziraat nezaretine, eski defterdarlardan Maliye müteşarı RAGIP
BEY Maliye nezaretine tayin olunmuştu1• Velhasıl hiç biri yerli
yerinde değildi. Bu sebeble yeni kabine üç günden ziyade mevki·
inde tutunamadı 1•

ı Kabine tebeddülünden iki ü� gün evvel Bab·ı ili Hukuk müta'\·iri


HAK.Ki BEY Maarif nezaretine tayin kılınmıştı. Olbabdaki tezkire Bab-ı
ii.liden takdim olunduğu sırııda Hünkônn yanında bulunmuı olan Şehremini
REŞİD MÜMTAZ PAŞA'dan mesmdum olduğuna göre SULTAN ABDÜLBA•
ıdo tezkireyi okuyunca kendisine hitaben "Hakkı Beyi Maarif nt:Meıine
4 ı;öH(lp l::;ITTI Ki.EHi \1

§ Yeni Hey 'c l -i vükela o gün sarayda u;tırna cı lt·rck Ilah-ı


aliye gelmediler. Ertesi gün de vürôdlarında Sadr-ı azamııı yanında
t op landılar. O sı rada Bab-ı ali Evrak müdürü ile Telg ra f müdürü
ellerinde bir telgraf oldu� hallle yanı ma gelere k Trabzoncla alı a li
telgrafhanede içtima edip valinin 1 derhal vila yet ten çıkarılnıaııı
için em ir ver il medi ği halde cebren ı;ıkaracaklımnı hildi rdikleri
mahallinden servisle haber verildiğini ve halbuki Sadr-ı az amı ıı
gayet m ühim ve m a hre m müzakereleri olduğundan bahisle )' anla ­
rına kimı-eııi;ı gi rmeme sin i ve hiç bir kağıt getirilmeıııe,,;ini ı·kiıfoıı
tenbih e yle m e11iyle telg ra fnamey i takdim edemediklerini \"C S ada ­
ret müsteşarı ela HASAN FEnl'tli PAŞA ile telgrafhancdı� makine
ba�ında mulıaberede hul111Hluğuııdaıı onu da g örm ek kahil olmadı­
ğım beyan ile telgrafı benim takdim etmekliğimi rica e y l ediler .
İşin esasen hana taalluku olm adığın ı ve vazifelerinin m uk tezaı;ını
ifada tereddüt giistermemclerini ihtar ettimse de ces aret edemedi­
ler . Velhasıl gittiler geldilı�r : tclgrufhiincde izdihamın g it tik ç e art­
makta olduğundan bahis le nıüracaııtlıınnda ısrar ettiler. Bereket
versin ki hu ıııradu yeni nazır odasına gelip onları ıla heni de müş­
kilattaıı kurtarılı.

O vak te kadar HACI AKiı-' PAŞA ile t anış mı yordu m . Hemen


yanına gidip m ek tupçu sıfatiyle kendimi takdim ederek i1?i an­
lauım. O z am anlar hir valinin kaldırılması için iradeı'iiz emir
vermek müstahil oldu ğu halde ihtiyar adam mes ' u liye t i deruhde
ederek valinin vilayet te n çıkanlmasın a hemen t elgraf la emir ita
etmek cesaretinde bulundu. Bilahara hu gib i vukuat sair yerlerde
de zuhur ederek memurlardan kimi sin i döverek,kimisini söverek
ve kimisin i de birer m erkeb e bindirerek mt>mlekct haricine çıka­
r ıyorlardı .

§ Harhiye ve Bahriy e
nazırları meselesi SAİD PAşA'nın
mevkii n i sarsmışlı. HACI AKİF PAŞA çarşamba günü odaı<ına vüru­
dunda ben i ça�ırıp "Biz dün i.çtifaya karar verdik. Bıı gün yeni sadr-ı
azam gelecek. Zannıma göre Kamil Paşa sadr-ı azam olacak. Bu
adamlar bizi istemiyorlar ; lsm<ıil Kemal'leri Ebüuiya' ları ıslı­
yor/ar. (Bu zannında pek muhti imiş.) Mesele, sen kalk ben oturayım,,

arı ediyorlar; hiç Hakin Bey Maar�f na.sıra olur nıu? Ama Haşim Paşa nıuıl
oldu dersen, o zaman başka idi; o vakiı olurdu,, dcmittir.
1 Beyoğlu nıutosıımflığı ba�!tiitipliğindrn yetitmiş FF.Ritı PAŞA.
BAŞLANGIÇ

dedi. Ba'dehu SAİD PAŞA'dan bahb açıp "O bizim eski bildi_�imiz Said
Paşa de.fi.il, meliimi_ryundan gibi bir ada m olmuş. Kmdile.riyle göriişmek
üzere Selônikten bir kaç adam i.çf;.miştik; diin geldiler. tzöriiştiik.
Said Paşa bunlarn öyle sözler söyledi ki ben utıuıdım. Sizin remi_rf't
ıarafında11 göndPrildiğinize dair l'linizde n>.�ik11 11ar mı diJe soru­
yor .,
. AKiF PAŞA sözü ııoııra Aı.i ve Ft•AT PAşA'lara i nt ikal etti­
rerek "0 adamlar bii_vük adamlardı: rnll"Iİ_)·le kadirlerini bilemedik .

En büy
_ ük meziyetleri _yukariki dPlileri zapMmekti,. di�·erek vcıla
edip gitti. Üç gün evvel Harem-i hümayun Masarifat nazırı ve
ZRKİYE SULTAN kethudası olan bir za tı n a�zındaıı işit ti f!:im hu
sözler bana biraz garib geldi.
KAMİL PAŞA makaın-ı ı<arlım�ıc, T rahhı sgar b vali .,ıe ku­
O gün
mandanı RECEP PAŞA Harbiye, Att'� M elımed Paşa zade AaiF HİK­
MET PAŞA Bahriye Sivas v al iı-i lhşio AKit' PAŞA Dahi liy e Şfıray-ı
, ,

devlet reisi HASAN FF.11Mi PAŞA Aılli�:c, Nazır-ı cı<lıak ZiYA PAŞA
Maliye nezaretlerine nnı;holuııarak Şıiray-ı devlet riya�etine <le esbak
Sadaret müsteşarı TEYFİK PAŞA tayin kılındı. Hecai z a de EKREM
BEY dehi Evkaf nezaretiyle kabineye alındı. REŞİD AKİF PAşA'mn
vüruduna kadar Dahiliye nezareti vekaletini Maarif n azırı HAKKI
BEY deruhde etti. RE�İD AK İ F PAŞA lstanbul'a vürfuluncla ınevki-i
nezarete gelm ediğin den HAKKI BEv'in vekaleti bir a�· kadar imtidad
eyledi .

§ RECEP PAŞA fst anb u l a vürfıduııda bir gün nezaret


' maka­
mını ve bir gün de Meclis-i v ükela da Harhi)'e nazırı mevkiini işgal
eylemişti. HAKKI BEY nezaret odasında otururken bana müı:ari­
nüleyhin "Merhaba,, dip• eli ile gitğsüııe vurarak Meclis-i vükela
salonuna dahil oldufrnnu ve adeta Kiirrc-i Kamerden inmiş gibi
ahval-i alemden bi-halwr görüııdüğiinii anlatırken odanın kapıı;ı
açılıp Ferik OSMAN NİZAMİ P AŞA içeri girerek telaı;la k u laf!:ı na bir
şey fısıldadıktan sonra çıkıp gitti. HAKKI REY e!'er·i tela� (?Öl'lterdi
ve bana hit aben " Harbi.re na:ırı Recep P a ş a ne:iiret .�anda/yasında
oıurıırken ii:erine bir fenalık gelip şimdi t'Pfat etmiş ; gide_rim Sadr-ı
aza ma habı•r ııcreyim,, dedi.
Erteı<i sabah HAKKI BEY it: mü zak eresi için beni Saılr-ı azamııı
teneffüs odasına çağırmıştı. Ağlamadan güzleri kan ı;anağına ıliin­
müş üç kişi odadan içeri girerek "Ah Recep Paşa,, diye feryat ederek
müşarünileyhin cenazesinin Harbiye nezareti m eydan ına defnolun­
mas1111 ve top arabasiyle nakle<lilme!iini musırrane taleb e)·lediler.
6 GÖRÜP iŞİTTİKLERİM

İçlerinde rıı ziyade israr gösteren Maarif nezareti memurlanndan


Arnavut SADIK EFENDİ isminde biri olduğunu ve Laşma bir takım
evbaşlan toplayıp vükelay-ı sabıkayı birer birer evlerinden kaldıran
da bu adanı idü�ini sonradan haber aldım. HAKKI BEY'e karşı o kadar
ısrar gösterdi ki müşarinüleyh bütün natıka-perdazhğım sarf ettiği
halde kendisini ikna edemedi. Merhumun cenazesi ihtifalat-ı tazime
ile kaldmlıp Sultan Mahmud türbesi hatiresine defn olunacağım
söyledi ise de "Biz Recep Paşamızı o murdar C a v i d'in (Halil Rifat
Paşa zade) yanına gömdürmeyiz,, diye ısrar eyledi. HAKKI BEY "Bu­
rada bir me.�ele-i kanuniye de var ; şehir dahilinde yeniden mezarlık
ihdası kanun-ı mahsusa muJıtaçıır, yalnız padişahın iradesi kafi de­
i!,ildir,, diye ikna eder gibi oldu.
§ Bir sabah HAKKI BEY beni Daire-i maarife çağırtarak kendi­
sinin asaleten Dahiliye nezaretine memuriyeti icra kılmacağam ve
Maarif nezaretinin de vekaleten uhdesinde kalacaf!ım söyledikten
sonra benim de Dahiliye müsteşarlığına tayinimi Sadr-ı azama arz
ettiğini ; Sadr-ı ilzam, sadaret mektupçusu AsAF BEY'in (kendisinin
eski mühürdarı) amedçilik sarası ve hakkı iken SAİD PAŞA kalem
müdürünü ona takdim etmesiyle mağdur olmuş oldu�uııu beyan
ederek onun müsteşarlığa tayinini istediğini ve fakat HAKKI BEY
benim ha�.-Ii zamandan beri mektupçulukla beraber müsteşarlık va­
zifeı;;ini de hüsn-i ifa etmekte olduğumdan ve bahusus şimdi maaş­
larca tensikat yapılarak mektupçuluk aylığı tenezzüle uğrıyacağın·
dan müsteşarlığa başkası tayin edilirse mağdur olacağımı söyleyip
sadr-ı azam " Öyk ise onu da ben sadaret mektup çululfuna alırım,
maaşca ve mevkice yüksek olduğundan mağdur olmamış olur,, dediğini
ve AsAF BEY işçe bati olmasiyle kendisi onunla yapamıyacağmdan
bu halıda ısrar edeceğini beyan etti. Ben Dahiliye işlerinin tahammül
edilemiyecek derecede ağarlaşmasmdan ve Sadaret mektupçuları
Meclis-i vükela müzakeratmda hazar bulunup muamelat-ı umumiye-i
devlete kesb-i vukuf eylemelerinden dolayı bu teklife pek memnun
oldum ; kendisinin de muvafakatini rica ettim ve "Dahiliye nezareti
vazaifinin müşkilatını bizzat tecrübe eylediğiniz cihetle Maarif nezareti
vekaletini birlikte deruhde etmekten sarf-ı nazar eykmenizi halisıine
ihtar ederim,, dedim. (Böyle bir ihtara ailece olan hukuk-ı kadimemiz
müsait idi). Aradan bir ay kadar zaman geçtiği halde bir ses çıkmadı.
Odama gelen gazete muharrir ve muhbirleri benim derece-i meşgu­
liyetimi görerek " Hakkı Bey nezarete niçin bir müsteşar tayin etmiynr.,
BAŞLANGIÇ 7

diyorlardı. Bazılan da nezaretin kesret-i meşagilinden ve ortada mek­


tupçudan başka memur olmayıp onun da başını kaşıyacak vakti
olmadığından bahisle nezarete bir müsteşar tayinine ihtiyaç bulun­
duğunu gazetelerinde yazıyorlardı. Bir gün nezaret odasında iş mü­
zakere ederken HAKJ[I BEY "Biraz Sadr-ı azamı glireyim, siz burada
intizar edin., diyerek gitti. Avdette "Müsteşarlığa Amedçi Adil
Be y'in, ômedçiliğe Sadaret mektupçusu As a f Be y'in ve sadaret mek­
ıupçuluğuna da sizin tayininiz takarrnr eııi ; bu gün ar:ı olunacak,,
dedi. Ben de teşekkür ettim. "Fakat Kamil Paşa'nın sözlerini anla­
mak müşkül olduğundan ifadatını nasıl :ıabt edebileceğim,, dedim.
HAKKI BEY "Onu hiç düşünmeyin, a:ı zamanda anlarsınız. Ben de
tahkik memuriyeti ile /zmir'e !{iıti�im zaman slizlerini anlamıyordum ;
bir ay zarfında kômilen anlamaya başladım,, dedi. O akşam arz olu­
narak ertesi gün memuriyetimizin iradesi sudur etti.
BİRİNCİ KISIM

SADARET MEKTUPÇ ULUCUNDA BULUNDU(;UM


ZAMANA AİT VEKAYİ

u suretle ilin·ı Me�rutiyetteıı iki ay sonra Sadaret mektupçulu­


B ğuna tayin kılındım. Sadaret mektupçuları Meclis-i lıass'a
muhavvel evrakın muhafazası ve kıraatı ve listelerinin tertibi
vazifeı<iyle de mükellef olduklan cihetle Meclisin her içtimaında
hazır bulunurlar ve müzakeratı istima ederlerdi. On üç buçuk ay
imtidad eden müddet·İ memuriyetim esnasında o kadar haiz-i ehem­
miyet vekayi zuhur ve o kadar mühim müzakerat cereyan etti
ki her Meclisden çıkarken o günkü müzakeratı ve vükela araı.ıın·
daki muhaveratı zaptetnıiş olsaydım gayet kıymetli bir mecelle-i
tarihiye husule gelirdi. Fakat o zaman haftada üç kere gündüzleri
Meclis işleri ile ve geceleri de evde mektupçuluk evrakiyle meşgul
olduğumdan vaktim müsait olmadığı gibi zaman·ı memuriye·
timde o kadar vekayi-i aziınenin teakub eyliyeceğini de tahmin
edemediğimden huna muvaffak olamadım ; yalnız hatırımda kalan
bazı mevadd·ı mühimmeyi büsbütün mensi kalmamak üzere on·
lanıı müemelen nakliyle iktifaya mecbur oldum .

• •

§ lrade-i seniyye sudurunda teşekkür için Sadr-ı izamın nezdine


gittim. Deniz cihetinde vaktiyle ALi PAŞA tarafından inşa ve hilaha·
ra CEvAn PAŞA tarafından tamir ettirilmi§ olan odada pencere önün•
deki kanepede oturuyordu. Hariciye nazırı TEVFİK PAŞA da yanında
idi. Şahsımı tanımadıklan halde hakkımda gösterdikleri isar·ı tevec•
cüh ve itimattan dolayı teı;ekkür ettim. O da mukabeleten mütebessi·
mine bazı sözler söyledi ise de hiçbirini anlıyamadırn. Kendi kendime
"Çattık derde,, diyerek yanından çıktım.
O gün Meclis-i vükelô günü olduğundan doğru Arz odası'na
gidip Mecli�e muhavvel evrakı tesellüm ettim. Meclis evrakının
kıraati vazifesi esasen mektupçulara ait olduğu halde esliifımdan
ZiYA BEY'iıı dıyk-i sadra ve illet·i asabiyeye mübtcli olması cihe·
tiyle evrak okurken sandalye üzerinde iki defa baygınlık geçirmesi ve
SADARET MEKTllPÇULUCUNA AİT VEKAYt 9

onun halefi ve benim selefim olan AsAF BEY'in de peltek olmasından


dolayı evrak okumaktan çekinmetıi hasebiyle Amcdi odasından hir
efendi celb edilerek bu vazife ona ifa ettiriliyordu. Halbuki o da
kelimeleri ağzının içinde yuvarlamakta olduğundan KAMİL PAŞA
okuduklannı iyi anlıyamıyormuş. Hariçte de hakkında bazı sözler
tekevvün ediyormuş. Bir gün kıraat memuru yerinde bulunmadığı
sırada Sadr-ı azam bir tezkircnin kıraatını bana emretti. Ben açık
okuduğum cihetle tarz-ı kıraatım hoşuna gitmiş olduğundan ertesi
gün " Meclis evrakının kıraatı esasf'n Sadaret mektupçusunun vazi­
fesidir ; badema kıraat için hariçten memur getirilmesin, Mektupçu
Bey okusun,, diye emir vumiştir. O günden itibaren hitam-ı memu­
riyetime kadar evrakı ben okudum. Meclis müzakeriıtının zaptı,
zabıt katiplerine, mazbataların ve arz tezkirelerinin tanzimi ve tesbiti
de amedçilere ait olduğu halde KAMİL PAŞA Mecliste bazı mühim
evrakı bana da yazdınrdı. Ezcümle Meclis-i umuminin suret-i resmi­
yede küşad olunması ve Padişahın bizzat hazır bulunması hakkındaki
arz tezkiresini ve Büyük Aıla'da ikamete memur vükela ve rical-i
sabıka hakkında olunacak muamelenin tayinine dair Merlis-i meh'u­
san riyasetine yazdığı tezkireyi bana tesvid ettirdi. Fakat bu, usw-i
Meşrutiyetle adem-i istinasdan mütevellid bir hata idi. Çünkü bir
mesele hakkında fetva istenir tarzda Meclis-i meb'mıan'dan karar
istemek doğru olamazdı.

§ Bidayet-i memuriyetimde ekser günler Harbiye, Tıbbiye ve


Mülkiye mektepleri talebesi müctemian Bah-ı ali pişgahına gelerek
nümayişler yaparlar, nutuklar irad ederlerdi. Sadr-ı azam KAMİL
PAŞA odasının penceresi önünde kendilerine karşı teşekkür maka­
mında bir temenna ile ikt.ifa eylediği halde " Yaşasrn Kômil Paşa,,
diye sürekli alkışlar icra edip giderlerıii. Medis-i vükelanın mün'akid
olduğu bir gün önlerinde bir bando muzika bulunduğu ve ahaliden
bir çok kişi de iltihak etmiş olduğu halde Mekiıtih-i Aı;keriye talebesi
büyük bir nümayiş icra ettiler. Nümayişçiler muzika çalarak Bab-ı
ali yokuşundan çıkarlarken vükela da Arz odası'nın yan pencerele­
rinden seyrediyorlardı. Dahiliye nazırı HAKKI BEY " Evvelki nüma­
_yişler prendre possession (=ı•az'-ı yed etmek) idi ; bıı nümayişler ise
mise en poche (=cebe koymak )'ıır,, diyordu.
Bir gün de Mekteb-i Sultani talebesinden bir cemm-i gafir baş­
larında at üzerinde muallimlerinden İstanbul Reji Müdürü BAHA
BEY bulunduğu halde gelerek Bab-ı ali bahçesi derununda Şi'iray-ı
10 GÖRÜP IŞl1'TIKU;RtM

devlet dairesinin kemerli balkonu karşıııında toplanıp sadr-ı azamın


vüruduna intizar etmekte olduklarını hildirdiler. KAJ\IİL PAŞA "Şimdi
Fransız elçisi gelecek, benim vaktim yok ; Dahiliye nazırı paşa haz­
reılerimı söyleyiniz de ıarafırndan vekalet buyursunlcır,, dedi. Ben de
HÜSEYİN HİLMİ PAşA'ya söyleyip birlikte Şuray-ı devlet balkonuna
gittik. Müşarünileyh lstanLul'a henüz yeni geldiğinden �alısını taııı­
mamış olacaklar ki "Bıı giin Sadr-ı ii:am hazretleri mülıim meşguli­
yetleri oldupu cihetle bizzat hazır bulu11amayacaklarından ıaraf larırıdaıı
vekôleten bendenizi gönderdiler,, diye feth-i kelam edince BARA BEY
tehevvürle "Biz Sadr-ı ô:ama arz-ı. hürmet iı;in gelmiştik ; mademki
kabul etmek istemiyor, haydi dö11iin,. diye yanındakilere bir nida etti.
Ben bu hali görünce HÜSEYİN HİLlllİ PAŞA'ya "Bunların münfeilen
aı•detleri iyi bir şey olmaz, mÜ!laadt> buyurursanız bende11iz l{ider,
Sadr-ı azamı getiririm : !IİZ de kendilerini geri çeı•irin,, dedim. Müşa­
rünileyh de tasvib ederek •• Sadr-ı azam paşa hazreti.erine şimdi haber
gönderiyorum, biraz intizar eılin,, diye kendilerini alıkoydu. Ben
KA.r.ıiL PAŞA'nın odasına giderek ve yanında Fransız sefiri olduğu
halde içeri girerek keyfiyeti anlattım. Elçiye özür dileyip biraz mü­
saade isteyerek kalktı. O önde beıı arkada Şuray-ı devlet dairesine
kadar gittik. Halk KAMİL PAŞA'yı görünce bir alkı�tır koptu. Nutuk­
lar irad olundu ; evvelki infialden eı;er kalmadı. ••Yaşasın Kômil
Paşa,, nidaları ortalığı tuttu. KAMİL PAŞA da Lu hareketimden
memnun oldu.
lstanbul'da intihabat icra lulındıkça her dairenin intibah san­
dıklan allı yeşilli bayraklarla donatılarak cemiyetle Bah-ı ali iinüne
getirilir ve nutuklar irad olunurdu. Taşralarda İntibah olunan meb'­
uelar da letanbul'a geldikçe bayraklarla tezyin olunmuş arabalara
bindirilip Daire-i Sadarete getirilirdi. Bir taraftan da sumif-ı muht"­
lifeden bir takım halk metalib -i guna gıin ile Bab-ı ali önünde mi­
tingler yaparlar ve gürültü ederlerdi. Bunlardan bazılarının başına
o sırada fen aleminden siyaset alemine dökülen Şehzade başındaki
Eczacı HAMDİ BEY düı�erdi. Velhasıl şu hal Medis-i meb'ueanın
küşadına kadar devam edip Bab-ı ali'nin önü bir gün kalabalıktan
ve güriiltüden hali kalmadı.

§ Bu esnada Avusturya devleti, işgal-i muvakkatı altında olan


Bosna ve Hersek'in suret-i diiimedc memalikine ilhakını ve Bulga­
ristan emareti de süferay-i ecnehiyeye verilen ziyafet-i rcsmiyeye
letanbul'da bulunan Kapı ketlıüdaıunın davet olunmamasını bahane
SADARET \IEKTUPÇULUCUNA AiT VEKAY1 11

ederek Bulgaristan'm istikliilini ilan eylemesi yüzünden iki mesele-i


ınühimme hadis olmuştu. Bu meseleler yüzünden evrak·ı havadiste
şiddetli münakaşata ve ahalice Avusturya'dan gelen eşyaya karşı
hoykotoj ilum gibi muamelatı mucib olduğu halde Mecli11-i vük«'laca
o yolda hiç bir müzakere rereyan etmiyordu.

Harnazan evdilinde bir gün bir ııefir gelerek Sadr-ı azamı Mec­
li�ten ça�ırdıklarmdan müşarünileyhin gaybubetinde Şeyh ul-islam
Cernalcddin Efendi huzziira hitaben "Ortada bir takım nıt>s,iil-i mü­
himme ııar ; halbuki ona dair bizim maUlmatımız yok. Sadr-ı ôzam
lıa:rctl,.ri bizi de lıaberdar etseler diyordu. O sırada Sadr-ı azam iı;eri
..

girerek "Malumumız olduğu iizre Avustııryalılar ı•e Bulgarlarla ara·


mı:da bir takım mesôil oldu ; Meclisce müzakeresi lôzım geliyor ;
fakat ramazan haliylP. burada devamlı müzakere kabil olamıyacağından
bu akşam hıızzôr·ı kiramdan ar:u edenler iftara, mônii olanlar iftardan
sonra k<111a/!<ı teşrif bııyıırnrlarsa ariz ı•e amik müzakere ederiz,, dedi.
Biz ele lıcy'eı-i talıririycden olmak hasebiyle birlikte gittik. Bu aralık
KiiR ALİ namında bir hoca zuhur ederek ve başına bir takım evbaş
toplayarak ortalı�rı velveleye vermekle idi. O gün akşam üzeri araba
ile Köprüden geçerkt'ıı elimle koca bir bayrak, arkaııında bir cemm·İ
gafir olduf!;u halde kızıl ı;clıreli ve sarıklı bir adamın kan ter içinde
Galata cihctimlen ı;ı:elmekte olduğunu gi>rdiiın. Sadr-ı izamın kona·
ğıııa vuııulümü müteakip Şeyh ul-islim efendi de geldi. Hal ve tav­
rında hiç bir �ayr·ı tabiilik mahııiis dej!;ildi. Fakat Sadr-ı azam gelince
iııtimal ettiği füıandan Efondi-i müşarünileyhin Köprüden geçerken
KöR ALİ tarafından tecavüze maruz kalmış ve arabasının camlan kı­
nlmış olduğunu anladım. Vükelanın ekseri iftarda hazırdı. Akşam
naınazıııı cemaatla edadan ve mükellef bir iftardan sonra yemekte
bulunmayanlar da �elerek müzakerata başlanıldı.
Sadr-ı azam liBanırıııı müsaadesi derecesinde kll'ıa bir mukaddeme
ile meseleyi izah eylediktl"rı sonra cebinden bir kağıt çıkararak okudu.
Sırbistan ile suret·i hususiyede muhabereye girişerek ittifak teklif
ettiğini. hükümet·i müşarünileyhanın ela teklif-i vakii memnuniyetle
telakki cyledifı:iııi mutazammındı. Diğer cebinden bir kağıt daha
çıkararak Romanya hükfımetiyle de muhabereye teşebbüs eylemiş
ise de Avuı;turyanın meclubu olan hüktlmet-i müşarünileyhanın bu
teklife yanaşmadığı anlaşılıyordu. Öbür cebinden �ıkardığı kağıt dahi
Yunanistan'la icra eylediği muhabereye dair ve hükılmet-i Yuna­
niye'niıı cevahı red ile kabul beyniııde mütedair idi. Bunun üzerine
12 GORCP tŞtTifKLERIM

Sadr-ı azam, Harbiye nazırı ALİ RıZA PAŞA'ya hitab ederek harp
etmeye istitaat-i askeriyemiz müsaid olup olmadığını sordu. ALİ RıZA
PAŞA Askerimizin ayağına giydirecek çarığımız bile yok,, d i ye muka­
..

bele edim•e KAMİL PAŞA" Ne yapalım! Sl'ra .�kerimiz (Serasker-i esbak


RızA PA Ş A) kendi binay-ı servetini yapmııktan başka birşey düşün­
memiş,, diyerek huzzar ile teati-i efkara ba�ladı. Netice-i müzakerede
maslahatın tur(ık-ı siyasiye ile leı:wiycsi çaresi aranılmaı-ına karar
verildi. Olbabda ı;;efaretlerc yazılacak protestoniimeyi ve evrak·ı
saireyi Dahiliye nazırı HAKKI BEY kaleme aldı. Ben de arz olunmak
iizere Türkı:eye tercüme ettim. KAMİL PAŞA Fransızcaya vukufumu
anlayınca o günden itibaren hakkımdaki teveccühü tezayiicl ey ledi .

O geceki ınüzakerattan biri de Mizan ıı:azetesi sahib-i imtiyazı


MURAD BEY'in Uryani zade CEM İL MOLLA ve NAZİF SüR(JRİ BEY
ile bilittifak Meşl'utiyet aleyhinde hir triyomvira teşkil etmiş olduk·
lanna dair zabıtanın tahkikatına istinaden MURAD BEY'in muvak­
katen huducl haricine çıkarılmasına karar verilmesidir. l\fatbuaı
müdürü TEVFİK BEY (Esbak haşmahe�·nci), HAKKI BEY tarafındaıı­
konağa celb edilerek ve MURAD BEY'in mütedahil maaşları verdirile­
rek karar-ı vaki o vasıta ile kendisine tebliğ kılınmıştır.
Ramazan nihayetine kadar daha üç akşam sadr-ı azamın ko
nağında meclis aktedildi. Sefarit-ı seniyyeden gelen cevaplar kıraat
ve onlar üzerine ittihaz-ı mukarrerat olundu. Bunlardan eıı mühimmi
Petersburg sefaretinin Rusya Hariciye müsteşım ÇARİKOF'ıın ifada­
tına ma'tuf olan telgrafnamesi idi ki bunda eğer hüklıınet-i ı;;eniyye
Rus sefain-i harbiyesine Boğazları açarsa, Ru�ya devletinin de bu
habda Devlet-i aliyyeye müzaherette bulunacağı gibi kapitiilasyon­
lann kaldırılmasına ve Düyun-ı umumiye idaresinin ilga�ıııa yardım
edeceği ve tazminat-ı harbiyeden de vaz geçeceği merkezinde idi.
Devletlerin bazısı ise meselenin bir konferans marifetiyle halli fik­
rinde bulunmakta ve Devlet-i aliyye de hu fikre temayül göstermekte
idi. Fakat devletler konferans teşkili fikrinde ittifak edemiyerek ara­
mızda uyuşmamızı teklif etmeleriyle Bab-ı alice Avusturya sefiri ile
müzakereye ibtidar olunup Bosna ve Hersek'te kalan emlak ve em·
val-i emlriyeye mukabil devlete üç milyon lira itasına karar verilmiş
ve meı;elenin neticelenmesi HtisEYİN Hiı.Mi PAŞA sadaretine kalmış·
tır.
Bayram ertesi ise KAMİL PAŞA rahatsız olduğundan bir cuma
günii Hev'et·i vükela yine konakta toplanarak ak�ama kadar yeni
SADARET MEKTUPÇULUCUNA AİT VEKAYl 13

tanzim olunan Matbuat kanununun müzakeresi ile iştigal edilmiş


ve mükellef bir akşam taamı verildikten sonra avdet olunmuştur.
§ Devletce Bulgaristanın da ta'vizat mukabilinde tasdik-i is­
tiklali cihetine gidilerek Sofya'dan memurlar celhiyle ve Bab-ı alice
muhtelit bir komisyon teşkili ile müzakerata ibtidar kılındı. Bu ko·
misyona Rulgaristanca GosPODİN LİY APÇEF memur edildiği gibi
taraf-ı Devlet-i aliyycdeıı de Nllfıa nftzırı
GABRİYEL NonAD UNGİYAN
EFENDİ ile Hariciye müste�arı FETHİ FRANKO BEY'in memuriyet·
leri Saclr-ı azam tarafından Meclis-i vükelada teklif olunması üzerine
Maliye nazırı Z i YA PAŞA, tarafımızdan tayin olunacak iki murah·
hasın da hıristiyan olması si'ı-i tesir hasıl edeceğinden bahisle FET H İ
BEY'in yerine HAKKI BEY'in tayini münasip olacağını söyledi. KAMİL
PAŞA , HAKKI HEY'in meşguliyeti müsait olmadığından bahisle muva­
fakat göstermemesi üzerine Tahrirat-ı hariciye katibi LÜTFİ BEY'in
memuriyeti takarrur etti. HAKKI BEY bir itirazda bulunmadı ise de
muamele-i vakıadan müteessir olarak çehresi kıpkırmızı kesildi.
GABRİYEL EFENDİ de ZİYA PAŞA'nın sözünden infialini izhar ile "Bu
:;amanda bu müslümanmış, bıı hıristiyanmış diye aranılırnıı ! ,, dedi.
Fakat bu intibah da yolunda olmadı. Çünkü komisyonda Bulgaris­
tan'da kain evkaf-ı islamiyeden dahi bahs olunmak İcab ederken
evkaf muamelatına LÜTFİ BEY'in vukufu da FETHİ BEY'den ziyade
olmadığından mesıiil-i mezkure nıevzu-ı bahis edilemiyerek Bulga·
ristandaki hukuk-ı vakfiye mahvolup gitti.
Zaten komisyonca ta'vizatın miktarınca tarafeyn beyninde mu·
vafakat hasıl olamamasına ve Bulgarların verecekleri ta'vizatın
tazminat-ı harbiyeden olan bakiye-i deynimizle takas ve mahsub
edilmesi Rusya devletince deruhde olunmasına mebni, HÜSEYİN
HİLMİ PAŞA sadaretinde Londra sefaretinden Hariciye nezaretine
tayin kılınan RİFAT PAŞA'nın lstanbul'a gelmeden evvel Petersburg'a
azimetle meseleyi oraca Lilmüzakere halleylemesi takarrur etmiştir.
Olbabda yapılan muamele-i maliyede tazminat·ı harbiye tekasitin­
den kırk seneliği Bulgaristan tazminatiyle takas ve mahsub olun­
muştur. Fakat orada da evkaf-ı İslamiye kale alınmamıştır. Rusya·
lılar taraf-ı Devlet-i aliyyeden nakden bir milyon lira ita edilirse kırk
sene sonraya ait bakiye-i tazminattan da vazgeçeceklerini min gayri
resmin beyan eylemişler ise de Meclis-i vükelaca cereyan eden müza·
kere neticesinde kırk seneye kadar ahvalin ne şekil iktisab edeceği
bilinemeyeceğinden devletin halen bulunduğu müzayaka eımasında
14 GöR (' ı • t�t·nt K LERIJ\I

bir m ilyon liranın nakden ilası göze alıııaınıyarak mukavclcııameniıı


kararlaı:lırıldığı veçhilc kabulü evla göriilmüştür. Bu suretle Bul·
garistaıı 'ın istiklali de <lev1etçe tasdik kılınmıştır.
§ H AK K I PA�A Mcclis-i vükclıida bulundukça meı<ail-i siyasiyede
rn iitekelliın-i vahde makammda olup GABRİYEL EFEN Dİ alclekser
i lıt i y ar-ı ısükftt C(lerdi. Fakat HiFAT PAŞA Hariciye nezaretiyle ge·
linci' kendisini zayıf bularak ona karşı ta'riz ve isti hfafa başladı.
Vaz'u tavrı dahi değişerek Mecliste dizinde iirl ii ve La�ı açık olarak
otururdu. HüsEYİ N Hiı.Mi PAŞA d a kendisine yüz vcrir<l i.
K amil Pa�a Kabinc�i zamaıı ı nda !\fodis-i vükelada Lir taraftan
meı;ail-i ısiyasiye ve idariye müzakere olunduğu gibi lıir taraftan da
prensibe ait bazı nıiihaht•flat cereyan ederdi. O c·üınlcderı olarak
M ül kiye Tekaüd Sandığı uczaretirulcıı gelen lıir tezkirede ınüteka­
idin ve mazfıline tahsis kılınacak maa�Jara ha<ld-i gaye t ayini için
Sandıkça bir nizaınniimc layihaı11 hazırlanmakta olduğundan ve
halbuki tekaüdleriııi isti <l a eden " ükelıiy-ı ııahıka<lan bazılarına eldeki
nizam ınudbince yirmişer bin kuruştan ziyade maa� tahsisi icab edip
buna ise Sandığın islitaatı ınüsaid ol madığından hadtl-i gaye usulü·
niin �imdiden onlara da tatbiki i s t izan olunuyordu. Maarif nazırı
EKllEM BEY memlekete bu kadar fenalıkları dokunan bu adamlara
böyle k ü lliyetli maaı:lar tahsisinin aclem-i cevazmdan bahi11le Sandı­
�ııı tervic-i iş'arı yolunda irad-ı mütaleat etmesi iizcriııe Dahiliye
n a zırı HAKKI B EY .. Bir kaç kişiye fazla maaş ı·ernıiyelim d iye dün­
yanın her ta rafı nda cari o la n bir prensibi bozmak l'e ye11 i yapılacak
bir ui:mn a/ı kiı mıııı mak"bline teşmil etmf'I.: nii:.: değildir ; at iyen su-i
isıinııılata se bPp olur,, diye ıniiclafaada bulundu ve EKREM IJı., y'le
aralanrıda bazı ın ü ı ı akaı: a oltl u . HAKKI BE\ 'in bu halıdaki fikrinin
isabetini zaman isbat etli.
Bir gün de açıkta kalan ınemurlura ticaret ve ısaire gihi muame­
lata te�ebhfü; ettikleri halde ma':.ı:ıiliyet maaşı verilip verilmemesi
mevzu-ı bahı.ı oldu. Yine HAKKI BEY " Ma':U liyet maaşı ııerilnıc:se
bu nlar teşebbiisat-ı şahsiyede bıılunma:lar ; cü:.:'i bir maaşı vermiyelim
diye teşebbiisat-ı şahsiyelerine ma11 i o lm ıJalı m ,, dedi.
§ Meh'usan in tihabı hitam bularak intihab olunan meb'uslar
peyderpey lıstanbul'a toplanmağn başladı. He) 'et·i ayan'a da vüke·
ladan ve memurin-i saireden bir takım zevat intibah olundu. Şılray·ı
devlet reisi TEVFİK PAŞA ile Maarif nazırı EKREM BEY ayana naklo-
SADARET MEKTUPÇULU�UNA AİT VEKAYİ ıs

lunarak Sadr-ı azam ile aralan açılan Dahiliye nizın HAKKI BEY
Maarif nP.ziretinc 1 , Adliye nazın HASAN FEHMİ PAŞA Şdray-ı devlet
riyasetine tahvil olunup HüsEYİN HİLMİ PAŞA Dahiliye ve Manyası
zade REFİK BEY Adliye nezaretlerine tayin kılındılar. Fakat HAKKI
BEY Maarifte kalmak istemiyerek bir sefarete tayinini arzu ediyordu.
Hatta Maarif nezaretine tayin kılındığı gün Mecliste yeni mevkiine
oturunca Şeyh ul-islam CuıALEDDİN E FE NDİ kendisini tesliye mak·
sadiyle "Devlet menıuriyeıleri satranç ıahtaşının hanelerine benzer :
memur olanlar bir haneden diğer haneye konarlar. Fakat bu hanelerin
lupsi de birdir,, demesi üzerine HAKKI BEY "Onun Roma sibi ban u:ak
haneleri de vardır ; bira: da öyle bir haneye konsak,,
diye mukabelede
bulundu. Filhakika arası çok geçmeden Roma sefaretine tayin edi­
lerek Maarif nezaretine de vekaleten Dcfter-i hakani nazın ayandan
ABDURRAHMAN ŞEREF EFENDİ, Defter-i hakani nezaret.ine de iade­
ten Roma sefiri ZİYA PAŞA getirildi.
§ Sadr-ı izam, ABDURRAHMAN ŞEREF E FE N Di 'ye Maarif neza­
reti vekaletini benim vasıtamla teklif etmişti. O da Maarifce yapıla­
cak çok iş olup haftada üç gün Mecliste bulunmaya vakti olamaya­
cağından bahisle Meclise gelmf'!mek �artiyle kabul ederim dedi. Sadr-ı
azam da buna muvafakat etti. Aradan biraz zaman geçtikten sonra
ABDURRAHMAN EFENDİ odama gelerek "Sadr-ı ô:am hazretlerinin
emirleri ııeçhile Maarif ne:ôreti vekôletini derulıde ettim, muamelôtı
bir dereceye kadar yoluna koydum. Eter tar:-ı mesaimden memnun
iseler asaletimi icra buyursunlar. Değil iseler yerime asaleten dij.er
birini seıirsinler, ben de ayana çekileyim, ,
dedi. Suret-i müracaatını
Sadr-ı izama ifade ettiğimde "Biz onu iş sörsün diye Maarife seıirdik ;
bir müddet tecrübe ederi: , muvaffak olursa asaletini icra ederi: ;
yoksa yerine diğerini tayin ederi:,, dedi. ABDURRAHMAN EFE ND İ
bu cevaptan memnun kalmadı. Nihayet 31 Kanun·ı sini günü o
da kabineden istifa edenlere iltihak etti.
§ Evvelce Rüsumat emanetinde bir memuriyete alınıp bu defa
hizmetine nihayet verilmek istenilen bir Almanın mukavelesi muci­
bince tazminat·ı nakdiye ve tekaüdiye talebinde bulunduğu Rüsu­
mat emanetinden bildirilmesi üzerine olbabdaki tezkire ve mukave·
lenôme Mecliste okundu. Mukavelede., devletçe hizmetine nihayet

1 Halbuki benim Dahiliyeden iofikik ettiiim zamana kadar aralarında hiç


bir eııer·İ iAbirar yoktu. Bilmem ki ondan sonra ne gibi teeirat ile bu iibirar haaıl
oldu 1
16 GÖRÜP 1ŞlTTlKLERlM

verildiği halde tazminat ve maaş talebine hakkı olacağı gibi vefa­


tından sonra da ailesine maaş tahsis kılınacağı muharrer ve bu da
o zamanki Rüsumat emini ile Hariciye nazırı TEVFİK PAŞA tarafın­
dan mümza idi. Dahiliye nazın HÜSEYİN HİLMİ PAŞA, bu şeraite
kesh-i vukuf edince zapt-ı ııefs edemeyip ••Bu nasıl mukavele ? Bunu
hangi hamiyetsiz imza etmiş ? Bu adeta devlete ihanettir,, diye şiddetli
ta'rizatta bulundu. TEVFİK PAŞA da yanında oturduğu halde hiç seı;
çıkarmadı. Fakat ta'riz ve hücum pek şedid olduğundan HÜSEYİN
HİLMİ PAŞA yanımdan geçerken " Paşa hazretleri, mukavelenamede
Hariciye nazırının da imzası var ; ıa'rizat biraz şiddetli oldu, münasib
suretle tamir buyuru/sa., dedim. O da "Ne yapayım, böyle bir nıuka­
vekyi imza etmiyeydi. Onun imza ettiğini bilmiş olsaydım yüzüne
karşı söylerdim,, dedi ve tamiri cihetine gitmedi.
§ Bağdad vilayeti müfettiş-i umumiliğinden munfasıl NAZIM
PAŞA bir gün odama gelerek Aydın vilayetinin açık olduğundan
bahisle oraya tayini için Sadr-ı azam nezdinde delalette bulunmamı
rica etti. Esasen memur tayini işine karışmak mesleğime muvafık
olmadığı gibi Sadr-ı azamla henüz yeni münasebette bulunduğum
cihetle mevkiim de buna pek müsaid değildi. Fakat NAZIM PAŞA ile
lisan mektebinde arkadaşlık etmiş olduğumuzdan hatırını kıramıya­
rak gidip söylemeğe mecbur oldum. Sadr-ı azam müracaatımı hüsn-i
kabul ile " Aydın valiliğine diğeri intihab olundu, Yanya valiliği
açıktır ; benim tarafımdan Dahiliye nazırına söylesin de oraya yaz­
sınlar,, dedi. Keyfiyeti NAZIM PAŞA'ya ifade ettiğimde gidip Dahi­
liye nazırı ile görüştü ; bir iki gün sonra Yanya'ya memuriyeti icra
kılındı. Fakat her nedense bilahara nadim olup istifa etti. Hükm-i
kader yerini bulacakmış ! H ÜSEYİN HİLMİ PAŞA sadaretinde Adliye
nezaretine tayin olunduğu halde 31 Mart vak'asında kaza kurşununa
hedef oldu.
§ Meclis-i meb'usan 4 Kinun-ı evvel 1324 tarihinde mutantan
bir surette küşad edildi. SULTAN ABDÜLHAMİD de resm-i küşadda
bizzat hazır bulundu. Beyannameyi KAM İ L PAŞA tahrir ve Başkatip
CEVAD BEY kıraat eyledi. Bir zaman mür6runda meb'uslar bir isti­
zah takriri vererek ahval-i dahiliye ve hariciye hakkında Sadr-ı azam­
dan malumat taleh ettiler. Gazeteler Sadr-ı azamın mufassal bir
beyanname hazırlamakta olup ya Dahiliye nazırı HÜSEYİN HİLMİ
PAŞA'ya veya Dahiliye müsteşan A.oiL BEY'e kıraat ettireceğini
yazıyorlarsa da kendisi buna dair Mecliste bir bahis açmamışb.
SADARET MEKTUPÇULUCUNA AİT VEKAYİ 17

Mecliste beyannamenin kıraatı için tayin olunan günden bir gün


evvel Sadaret mühürdan " Sadr-ı azam hazretleri bu gün okunmasını
emrediyorlar,, diye müsveddesini getirip bana tevdi etti. Hey'et
toplanınca ben de kıraata ibtidar ettim. İki defa kıraatla bazı yerle­
rinde hafif tadilat icrasından sonra götürüp Sadr-ı azam'a takdim
ettim. Sadr-ı azam "Mektupçu Bey de yarın bunu Meclis-i nıeb'u­
sanda bülend-avaz ile kıraat eder,, dedi. Ben o vakte kadar umumi
hir mecliste beyanname kıraatına alışkın olmadığımdan bir dereceye
kadar mümarese hasıl etmek için evvelce bir kere kendi kendime
okumak üzere müsveddenin bana iadesini rica eyledim. Akşam eve
gelince vücudumda şiddetli bir hararet hissettim. Geceyi ateş içinde
geçirdim. Sabahleyin kalktıkta bu hal devam ediyordu. Hakikaten gi­
decek halde değildim ; fakat ne yapayım ? Öyle mühim bir anda
böyle mühim bir vazifeden çekilmek mümkün olamazdı. Beyanna­
meyi kendi kendime yüksek sesle tekrar ettikten sonra bir arabaya
binerek ve iyice sannarak Bab-ı aliye gittim. Ne garib hal ki Bah-ı
aliden içeri adım atınca vücudumdaki rahatsızlıktan eser kalmamıştı.
Sadr-ı azam hazır olmaklığım için habeı· gönderdiğinde odasına
gittim ; Dahiliye nazırı HÜSEYİN HİLMİ PAŞA da yanında idi. Bir­
likte odadan çıkılıp kendisi yalnız olarak arabasına bindi. HüsEYİN
HİLMİ PAŞA dahi heni kendi arabasına aldı. Meclis-i meb'usan'a
vürıldumuzda vükelay-ı saire de hazırdı. Sadr-ı azam ve HÜSEYİN
Hiuıi PAŞA ihtida Meb'usan ve Ayan reisleriyle hususi odalannda
mülakat eyledikten sonra vükelay-ı saire ile beraber içtima salonuna
girildi. Salonun her tarafı ve hatta koridorlar hınca hınc dolu idi.
Reis celseyi küşad edince KA.MiL PAŞA heni de beraber alarak kürsi-i
hitabete çıktı. Meh 'uslara hitaben kendisinin sadası müsaid olmadı­
ğından bahisle "Beyanname_yi Mektupçu Bey kıraat edecektir,, dedi.
Kendisi için bir sandalya getirdikleri halde oturmayıp yanımda ayak
üzerinde durdu. Ben de muhitin tesiritından göz yumarak ve gayr-i
tabii bir cehd ve ikdam neticesi olduğu hissini vermiyerek yüksek
sesle kıraata haşladım ve sesimi her tarafa i�ittirmeye ve okuduğumu
anlatmaya muvaffak oldum.
Kürsü-i hitabetin arkasında mevki-i riyasette oturan AHMED
RıZA BEY kulağıma eğilerek "Her bend bittikçe biraz teneffüs edin de
hüuara derece-i tesirini anla)'alım,, dedi. Onun ihtan veçhile hareket
ederek her bendin nihayetinde biraz duruyordum. Her taraftan
tavanı çatlatacak derecede el çırpmak suretiyle mukabele olunuyor-
18 GÖRÜP İŞİTI'İKLERİM

du. Beyannamenin kıraatı üç çeyrek saat devam eyledi. Ben de


nihayete kadar sesimin ahengine halel getirmedim. Hitam-ı kıraatta
Sadr-ı azam ile birlikte kürsiidcn inerek yerimize geldik. Reis "l. ehıe
tıe aleyhte söz alanlar kürsüye buyursunlar,, demesiyle beş altı meb'us
birbirini takiben kürsüye çıkarak irad-ı hitabe ettiler. İçlerinden en
marufları HızA TEVFİK, Çanakkale meL'usu Doktor ARİF İSMET BEY'­
lerle İstanbul meh'usu ZünRAH ve Serfiçe meb'usu Boşo Eı.·ENoi'­
lerdi. Doktor A RiF fSMET BEY nutkunda "Sadr-ı azam Paşa hazret­
leri genç Tiirkiyenin kar-azmudc bir v<·:iridir,, diye kendisini alkışla·
mıştı. Hatibler nutuklarını itmam, HÜSEYİN Hiuıi PAŞA da kabine
namına cevab ita ettikten ve istizah takririni vermiş olan HÜSEYİN
CAHİD BEY dahi iznlıatı kafi gördü�ünü bildirdikten sonra ittifak-ı
ara ile kabineye itimad reyi verildi. Hitaru-ı müzakeratta KAMİL
PAŞA avdet ic;in yerinden kıyam etti. Müzakere salonunun kapısından
çıkar çıkmaz her tarafta ı;ürekli alkışlar haşladı. Koridorda, büyük
merdivendu, daire iinünde, Ayasofya meydanında içtima etmiş olan
halkın " Yaşa.� ın Kamil Paşa,, nidaları ile bitmez tükenmez alkış­
ları kulaklarımızı çınlatıyordu. KAMİL PAŞA yalnız olarak arabasına
binip HÜSEYİN HiLMİ PAŞA da beni yine kendi arabasına alıp Bab-ı
aliye kadar caddenin iki tarafında dizili olan halkın alkışları
arasından geçerek Kapıya vasıl olduk.
Sadaret müsteşarı ZİYA BEY ve sair Daire-i sadaret erkanı
Sadr-ı azamı Binek taşı'nda istikbal ettiler. ZiYA BEY'le beraber
kendisini takiben Sadaret odasına gittik. İptida ZiYA BEY, sonra ben
müşarünileyhi tebrik ettik. "Muvaffakiyeı-i fahimanenizi tebrik ede­
rim" deyince Sizin de sadiiy-i alini: o muvaffakiyeıi ıemi11e hizmet
..

etti,, diye beni taltif etti. Bizden sonra diğerleri de gelip birer b irer
tebrik ettiler.
O günkü alkışları işiten kulaklarım, üç sene sonra Bab-ı ali
vak'ası gecesi Binek taşının üzerinde ve müctemi olan halk muva­
cehesinde MAHMUD ŞEVKET PAŞA'nın sadaret hattını okurken KA­
MİL PAŞA da Sadaret odasında lıal-i mevkufiyette bulunurken
"Kahrolsun Kamil Paşa,, seslerini de işitti.
§ Bu sıralarda Bahriye nazın ARİF HİKMET PAŞA istifa etti.
KAMİL PAŞA beni çağırıp ve istifanameyi verip Göztepe civarında
ikamet etmekte olan AniF HİKMET PAŞA'nın köşküne bir memur
izamiyle görü�mek üzere Bab-ı aliye davet edilmesini emretti. Ertesi
gün AniF HİKMET PAŞA gelip kendisiyle görüşerek yerine münasih
SADARET MEKTUPÇULUCU NA AİT VEKAYİ 19

J , iri Lulunun c aya kadar mcmuriyeline devama muvafakat göster­


uıi': Lir. İ s tifaname dahi bir kaı: gün b enim yanımda kalmı�tır. Ha­
kikat-ı keyf iyet böyle olduğu halde K AMİL PAŞA 'nın iskatı esn asınd a
A ni F HİKMET PAŞA istifas ı n ı inkar et m iş tir . Onu müteakip hir gün
A medı:i AsAF BEY'in odasına ıı;it t i j!: imde bir irade-i seniyye gösterdi
ki Harhiyc nazırı ALİ RızA PAŞA'nın l\fıı11r komiserliğine nakli ile
ye riııc ikinci ordu kumandanı NAZIM PAŞA'nm tayin i ve Bah riye
nezaretine vekaleten Mcktrb-i ba h ri y e nazır-ı ı<ahıkı Ferik Hi'sNÜ
PA�A'ııın v e �faarif n azı r vekili AımU R H A l l )IAN EFENDi'nin yeri n e
dahi asaleten Defıc·r-i lıakani nazın Z i YA PAŞA'nm na s b m ı muta­
za nımıı ı idi. O giin tezkire-i resmi y elcri tahrir ve g az e t el erle ilin
olunmak üzere Matbuat idaresine tevcli kılıııclı. E rtesi gün çıkan
gazetelerıl e l\foı·li.--i meb'usanın itimadıııa mazhar olan hir kabine
azasının teluliline Saclr-ı a :t. amın ı;;e lalıiyeti olamıyac a f( ı ı ı d an bahisle
hiddetli teıı kiclat y iirii t ülüyorcl u. O gün l\fcdi,;-i vükf'la günü oldu­
ğundan yeni Harhiye ve B a hriye n az ı rlarmı n iştiraki ile Meclis in 'ikad
ve akıj a m a kaclar müzakcrfıt devam etti. Akşama doğru iki bahriye
zabiti ı.1clip hazı ma 'ruzatta Jrnluııaraklannı bildirmiş olduklarından
Sadr-ı azam, Hi'sN f PA �A' y a "$ayet aleyhini::de bir şey söylemek
isterlerse si: bulunmııyın ; bira:ı içrrki odadn intizar edin,, eledi.
N.hrn PAŞA da ••Belki bir b ... _yerler, ben de da)·anamam, atılırım,,
deyi p o ela lıir]i k tc çıktı. Diri yaşlıı:a biri gen� iki bahriye zabiti gele­
rek ve Liri sükut <>dip diğeri ı;; ilze ba�lıyarak umur-ı bah riyenin daire-i
intizamdan ı: ıkmı ı: olduğuııclan bahisle erkan -ı ask eriyeden tehdidini
ikaa kaılir hir nazır tayini ]üzfımunu t erbiye dairesinde olmak üzere
hararetli lıir lisanla ifacle eyled i. Zahitfor çıktıktan sonra Sadr·ı azam
''Paşaları çnj!ırını:,, dedi. Ben d e di�er odaya gidip kendilerini m ecli­
se d a v e t ettim. H üsN Ü PAŞA d er h al ıl\'det e di p NAZIM PAŞA heni

biraz alıkoyarak " Ne diJorlar ?,, d iy e s.mlu. Ben macerayı nakledince


" Ne dersin Ml'ktupç11 Rl'_y, Bahriye nez!iretini lıen İııle\ ip ıe tupunun
analarım 111 • ? " diyerek avdet etti. NAZIM PAŞA mevkiin resmiyet
•••••

••c nezak<> t ir ıe bakmaksızm böyle laühaliyane sözler söylerdi.


l\lcclisin hitamnıa kadar vükela arasında hiç bir ihtilaf ve mü­
naka � azuhuruna muttali olmadım. Yalııız HASAN FEHMİ PAŞA gi der­
ken beni m masamın yanında durarak ••Canım lıiç böyle şey olur mu ?
istifa etmeden vükelti tebdil edilir mi ? ,, deyip geçti.
§ E rte� i ııahah gazetelerde HÜSEYİN Hiuıi PAŞA'nın istifaname­
sini okudum . K il\IİL PAŞA bilahare evrak-ı lıavadisle neşrettiği m aka-
20 GÖRÜP İŞİTTİKLERİM

lede o gün akşama kadar aralarında hiç bir eser-i ihtilaf zuhur etmedi­
ği halde HÜSEYİN HİLMİ PAŞA 'nın gece "rical ül-gayb,. ile hilmüzakcre
istifasını göndermiş olduğu bildirilmiştir. Bab-ı aliye viinidumcla
HASAN FEHMİ PAŞA ile Manyasi zade HEFİK BEY'in iııtifa ettiklerini
haber aldım.
Maliye nazırı ZİYA PAŞA ilk defa olmak üzere muntazam hir bütçe
tanzimi için aylardan beri u�raşmakta olduğundan her defa Meclise
geldikçe artık tab u tuvarıı kalmadığını beyan ile hiil<,'.eyi takdim
ettiği gün istifanamesini birlikte takdim edeceğini söylüyordu. Filha­
kika o gün ıııiişarünileylı bir tezkire ile bütçeyi ve diğer bir tezkire
ile de istifanamesini gönderdi. Fakat o vakit zaıınolunduğu gihi hu
istifanın di�er mesele ile alakası yoktu. KA.YIİL PAŞA, Dahiliye nezareti
vekaletini Maarif nazır·ı cedidi ZiYA PAŞA'ya tevdi edip a1,'. ık kalan
sair makamata da muvakkaten birer vekil tayin eyledi.
§ Harbiye ve Bahriye nazırları meselesinden dolayı KAMİL PAŞA
aleyhinde şiddetli galeyan hasıl olarak istizah için kendisini Meclise
davet ettiler. Müşarünileyh <le bazı esbab serdiyle dört gün sonraki
çarşanha gününe ta'likini bizzat yazmış olduğu tezkire ile taleh eyle·
miş ise <le muvafakat gösterilmiyerck o gün mutlaka Mecliste isbat-ı
vücud eylemesi için israr ettiler. Müşarünileyh Sadaret müsteşarına
yazdırdığı ikinci bir tezkire ile taleb-i sil.bıkım tekrar eylediği halde
buna da kanaat etmiyerek o gün gelmediği takdirde iskatma karar
verileceğini ihsas eylediler. Ü çüncü defa olarak bana bir tezkire yaz­
dınp müsveddesini takdim ettiğimde kendi kalemiyle atideki fıkray
ilave etti : "Kanıın-ı esasinirı 38 inci maddesine ria)'et olunnıadıftı
halde galeyan-ı efkardan dahilen ve hiiricerı husule �elecek vehametin
mes'uliyeti bô.dilerine ait olmak üz"re hemen bi'l-istifa miilır-i hümayunu
zat-ı şahaneye arz ve takdim ile Meclis-i meb'ıısana hazırlamakta ol­
duğum beyanatı matbuat vasıtasiyle neşr ve ilana mecbur olacağımdan
bu babda cevab-ı alilerine muntazır olduğumu.n beyanına ibtidar kılındı ..,

Tezkireyi imza ederek bir yaver ile Meclise gönderdikten ve


ba'dehu Zaptiye nazırı SAMİ PAŞA'yı celbedip asayiş ve inzibata
dikkat olunması hakkında talimat·• lazime verdikten sonra kürklü
paltosunu giyerek gı'.'iya yann yine makamına avdet edecekmiş gibi
hiç bir eser-i telaş göstermeksizin kemal-i sükut ile çıkıp gitti. ZiYA
PAŞA ile beraber biz de büyük sofaya kadar kendisini takip ettik,
Müşarünileyh, Şeyh ul-islam CEMALEDDİN EFENDİ ile görüşmek üzere
doğru Bah-ı Meşihat'a giderek bi'l-ınüzakere istifaya karar vermişler
SADARET MEKTUPÇULUCUNA AİT VEKAYl 21

ise de buna mahal kalmadan Meclisce azim gürültü ile KAMİL PAŞA'run
iskatı kararlaştırılmıştır. Ertesi gün de CEMALEDDİN EFENDİ Saraya
azimetle istifasını takdim eylemiştir. TAL'AT PAşA'nın bilahare bana
vaki olan beyanına göre kendileri KAMİL PAŞA'yı iskat etmek İstedik­
leri halde sanklı meb'uslar muvafakat göstermemekte olup, fakat
bunlar da Şeyh ul-islamı istemediklerinden onun dahi birlikte infisali
şartiyle aralarında muvafakat hasıl olmuştur.

SULTAN ABDÜLHAMİD, Şeyh ul-islamın istifasını bidayeten kabul


etmemiş ise de vaki olan israrı üzerine Meşihat için kendisinden üç
namzed isteyip o da Mısır kadı-i esbakı sudurdan Y AJIYA RAŞİ D
EFENDİ ile Meclis-i tetkikat-ı şer'iyye reisi sudurdan ESAD ve İstanbul
kadısı sudurdan ZİYAEDDİN EFENDİ'leri namzed olarak irae ve Hün­
kar Üıe ZİYAEDDİN EFEND i ' y i tercih etmiştir.

HÜSEYİN Hİ LMİ PA Ş A N I N SADARETİ


'

§ HüsEYİN HİLMİ PAŞA 31 Kanun-ı evvel 1324 tarihinde mevki-i


sadarete geldi. O gün Sadaret alayı icra olunmak üzere istihzarat-ı
lazimede bulunuldu. Fakat Meşihata tayin olunacak ZİYAEDDİN
EFENDİ'yi celb için memur-ı mahsus gönderildiği halde kendisi bulu­
namamış ve bulunup ta getirildikten sonra Meşihatı kabulde tereddüt
göstermiş olmasiyle alayın icrası teahhur eylemiştir. Nihayet muva­
fakati istihsal edilmiş ise de bu defa da başka müşkilat zuhura gel­
miştir. Meşihata mahsus ferve-i beyzıl CEMALEDDİN E FENDİ 'nin eşya­
siyle beraber sandık derununda yalıya gönderilmiş olduğundan ve
başka ferve-i beyzii da bulunmadığından o gün alayı tehir etmemek
üzere bizzartl.re ZİYAEDDİN EFENDİ siyah lata üzerine nişan ve kor­
don talik ederek o kıyafetle �elmiştir.
HÜSEYİN HİLMİ PAŞA, refakatinde Şeyh ul-islam Efendi ile hatt-ı
hümayunu hamil olan Mabeyn başkatibi CEv AD BEY bulundu�u halde
akşamdan sonra istimbotla Sirkeci iskelesine vürud etmiştir. ZİYA·
EDDİN EFEN Dİ 'nin dişleri ağrıması cihetiyle yüzüne boyalı bir yazma
yemeni de sarmış olması kıyafetindeki garabeti tezyid etmiş ve o

vakte kadar hiç misli görülmeyen bu hal halk nazarında pek çirkin
görülmüştü.

O zamanlar Sadaret alayı lstabl-i amiredan gönderilen mükellef


gaşiyeli atlarla icra olunmak ve Daire-i sadaret erkanından beylikçi,
mektupçu, teşrifatçı, evrak müdürü ile teşrifat ve evrak muavinleri
22 GÖRtlP İŞİTTİKLERİM

alaya binmek mutad old uğ u n d an ben de Sadaret mektupçusu sıfatiyle


alaya iştirak ettim. Önde muzika " Ey mtmı, ı•y iimm-i müşfik. şad u
handan ol bugiin" ma rı: m ı terennüm etmekte huluncluğu ve karanlık
baRmış ulıluj!:u lıalde Sirkeci \'e Bab-ı ali c addesi tarikiyle Kapıya
muvasalat e yle(l ik ve tcı:rifat memurl a rı tarafııulan ııamdanlarla istik­
bal edildik. Hattı, Sadaret müsteşarlannın veyahut amedçilerin oku­
ması mutad olduğu halde Müsteşar Z İY A BEY'in mazeret - i sadriyyesi
ve Amedçi AsAF BEY'in de mazeret -i lisan i yycsi cihetiyle kendileri
bu ''azifcyi ifaya ces aret edcmiycrek Sadr-ı azam, Arz odasında hattı
okutacak adam araştırmakta olduftu sırada heni ileri ı; iird üler.
Ben de hattı Sadr-ı azamın elinden alıp hüleml - av az ile okudum.
S.ıdaret mektupçuluğuııda h ıılu 111l uğum müddetçe hu vazife benim
uhdemde tckarrur e t ti .
§ Sadare t alayından !'Onra sadr-ı azam beni çağırıp () gece konakta
içtima olunarak Hey'et-i vükela teşkil \'e kahine lis tesi tanzim olu­
nacağnulan benim de hazır hulunmaklığınıı emretti. Kendiı<ini evvel­
den hiç tanımadığım halde Dahiliy e nezaretine gclcliden heri hakkım­
da ibraz-ı t e vecc üh ed i y ord u . Hatta hir giiıı :Mecliste oturduğum
ı;anclalyanm yanına gclrrek "Ben sizi11 alıralini:i dıılıa St>lıinikte iken
ıalıkik etmiştim,. d i y t' ilt ifat gö ,; t e rdi . O ak�am Bah-ı fılidcıı doğruca
eve giılip t a am ettikten sonra hir arabaya binerek Ni�antaşı'nda ika·
met e)·ledif!;i konağa azimet e tt i m . Khı i L PAŞA k a b i nes ind en istifa
edip tc yeni kabineye dahil olacak v ükelad a n ZiYA PAŞ A ile Manyasi
zade UEFİK BEY'den maadası mevcut ve Dahiliye m üsteşarı A oiL
BEY de hazırdı. HÜSEYİN HİLMİ PMiA Dahiliye nezaretini kendisi
deruhte eylediğini, Hari ci ye nezaretine Lon d ra sefiri RiFAT PAŞA
tayin kılınacağından 1stanlıul'a vüriıduna kadar nezaret vekaletinde
Niizır-ı sabık TEVFİK PAŞA'mn ihka olunacağım heyan eyledi. ALİ
RızA PAŞA iadeten H arb i y e n e zare t ine t a �· in , HASAN FE ll!\fİ PAŞA
Şuray -ı devlet riy asetinde, ZİYA PAŞA !\laliye nezaretinde, Manyasi
zade REFİK BEY Adliye nezaretinde, MAVROKORDATO EFE N D İ dahi
Orman ve Maadin ve Ziraat nezaretinde ihka edildi. B ahriy e nezare­
tine Topçu feriki HızA PAŞA İni ilıah olundu. GADRİYEL EFE:-;oİ'ye
Nafı a nezaretinde kalma�• t eklif edildiği halde " llasbe'l-meslek Hari­
ciye nezareti olsaydı nl')·.�e fa�·aı Nlifıa ne:arı•tinde ka lmak istemem,,
diye bidayeten isti(tna giisterd i iı<e de Sadr-ı azamın ricası üzerine
b ilih ara o da mu \' a fak a t etti. A D D 1 ' R ll .\HMAN EFE:'ll oi'nin K AMİL
PAŞA tarafın d an icray-ı a�aletine muvafakat göı;terilmemi§ olması
SADARET MEKTl!PÇULUCUNA AiT VEKA YI 23

kendisinin yeni kabinede Maarif nezaretine tayini için vesile·İ istihkak


addolundu. Evkaf nazırı ŞEMSEDDİN PAŞA'nın, KAMİL PAŞA kabine­
sinin sukutundan evvelce Meclis-i meb'usan'da irad eylediği nutukta
Arap meb'uslarına cc .J r.kl;!I f' � .rJI 01 _,>-1 � ıı diye lıitab eyle­
mesi mcb'uslar beyninde haylice kıyl ü kali mucib olarak "Ne
diyor, ne diyor,, diye birbirlerine sorup kimi D u a ediyor,, kimisi de
"

"Burası dua yeri değildir., diye siiylenmi�lcrdi. Bu defa kabine ile


beraber onun da iskatiylc muamelat-ı evkafın ıslahı iı;in Mısırda
Evkaf nezaretinde bulunmu� olan HAMADE PAŞA'nın C'elhine karar
verilerek mumaileyh gelinceye kadar Evkaf nezareti ilave-i memuri­
yet olmak üzere muvakkaten Sadaret miisteı;arı ZİYA BEY'e ihale
edilerek vükela liı;1tesi tanzim ve o gece arz ile irade-i seniyyesi tahsil
edildi. Fakat TEn'İK PAŞA Hariciye nezaretinde vekalet suretiyle
kalmayı kabul etmediği gibi ZİYA BEY de Evkaf nezareti veka­
letini kabulden istinkaf eyledi. ZİYA PAŞA dahi Sadr-ı azamın bilvasıta
vukubulan ısrarıııa rağmen Maliye nezaretini kabul etmeyip Manyasi
zade REFİK BEY ise ha!!talığı gittikçe müşted olmasından dolayı yeni
kabine de bir defa olt;ıun ispat-ı vücfıd etmeye muvaffak olamadı.
Manyasi zade HEFİK BEY 'in vefatı üzerine HÜSEYİN HİLMİ PA­
ŞA "Adliye nezaretine }'atıya vali-i sabıkı Nazım Paşa'yı seı·k ediyorlar;
tanır mısımz, elıil midir ?., diye bana sordu. Vaktiyle lisan mektebinde
refakatimiz olduğundan kcndiı-ini iyi tanıdığımı ve erbab·ı elıliyet
ve malumattan bir zat olduğunu söyledim. Müşariinileyh Adliye
nezaretine tayin olununca Mecliste birkaç celsede ihtiyar-i sükut
ettiği halde sonraları her işte beyan-ı mütaleaya başladı. Sadr-ı azam
da daima onu mulıatab addediyordu. Hatta bir gün hana "Hakkınız
ı•armış, Nazım Paşa iyi çıktı., dedi.
§ HÜS EY İ N HİLMİ PAŞA erbab-ı kalemden ve cerheze-i lisaniyye
cslıabından olup hafızası metin ve gayet çalışkan bir zattı. Fakat
hayat-ı memuriyeti taşrada geı:ip muamelat-ı merkeziyyeye kesb-i
vukuf eylemeden makam-ı ı;adarete irtika etmiş ve bu noksanını
kendisi dahi müdrik bulunmuş oltluğundan "Ben sadr-ı azam olmak
isterdim amma şimdi değil ; Said ı•e Kamil Paşa'lar gibi :atlarla iki
üç sene birlikte bulunduktan sonra., derdi. Tab'ındaki istical ve şiddet
te mu amelattaki noksanına inzimam ederdi. Maamafih Meclisin i da­
resinde iktidar gösterirdi. Hiç bir işte ağzını açmayan ZİYAEDDİN
EFENDi'den hoşlanmayıp "Cemaleddin Efendi'nitı yerine Şe_yh ul­
islam bulamadık ,, derdi.
24 GÖRt!P İŞİITİKLERht

§ Dahiliye müsteşar-ı esbakı İ sMAİL FUAD BEY ilan·ı Meşruti·


yetten biraz evvel Kastamonu valiliğine tayin kılınmıştı. Oraya gider
gitmez mcnfileri tazyike başlamasiyle ilan-ı Meşrutiyette aleyhine
galeyan-ı efkar hasıl olarak firaren İ stanbul'a gelmeğe mecbur olmuş·
tu. İ stanbul'a avdetinden sonra Tekaüd sandığına müracaatla maaş
tahsisini istida ve sandık ta Bab-ı aliden istizan eylamesine mebni
keyfiyet Meclis-i vükelada taht-ı tezekküre alındı. Şeyh ul-islam
CEMALEDDİN EFENDİ kendisinin şöhrct·i şayiasından bahisle itiraz
etti ise de o zaman Dahiliye nezaretinde bulunan HüsEYİN HİLMİ
PAŞA " Madem ki hakkındtı bir hükm-i kanun yoktur, hakk-ı kanunisi
olan maaşın tahsisini men edemeyiz,, diye müdafaada bulundu ve
maaş tahsisine karar verild i.
Meclis-i meh'usan açılınca keyfiyet oraya aksederek 'fckaüd san·
dığı nazırını celb ile "Şöhret-i şayiası olan bu adama nasıl maaş tahsis
ettiniz ?,, diye tazyik eylemişler. O da Meclis-i vükela kararı tahsis
edildiği cevabını vermesi üzerine H üsEYİN HİLMİ PAŞA'nın birinci
sadaretinde kendisine bir ımal takriri göndermişler. Müşarünileyh
de cevab itası için bizzat Meclise gitmeye vakti müsaid olmadığından
bahisla cevap vermek üzere Meclise azimet etmesini Müsteşar ZİYA
BEY'e teklif etti. Müşarünileyh arıza-i vücfıdiyesinden ve umumi
bir mecliste @öz söyliyemiyeceğinden bahisle "Bu işi Mektupçu Bey
bendeniz .rapar,, diye benim üzerime attı. Ben de itiraz eylemek
istedimse de HÜSEYİN HİLMİ PAŞA serdettiğim mazereti kabul etmiye·
rek azimetim için israr eyledi ve "Bu istizah olmayıp sual oldu�undan
ve sual haricine çıkamıyacakforından verece�iniz cevabı ben dikte
edeyim de onu Mecliste okuyunuz,, dedi. "Meclise verilen cevab kô.fi
görülmez de istizah suretine tahvil edilirse ne yapayım? /stizaha cevab
itasına benim hak ve sclahiyeıim olamaz, , deyince "Cevabı bitirir bitirmez
kürsüden inersiniz,, dedi. Halbuki bu vazifenin ifası benim için müş­
kildi. Çünkü FUAD BEv'le bir kalemden yetişmiş ve uzun müddet
arkadaşlık etmiş olduğumuzdan Mecliste aleyhinde söyliyerek seyyia·
tını teşhire vasıta olmak istemiyordum. Lehinde söyliyecek olsam
arkadaşlık saikasiyle himayete hami olunarak hücuma maruz kala·
cağımdan korkuyordum. Fakat HÜSEYİN HiLMİ PAŞA gibi şedid bir
zata karşı daha ziyade israr edemiyerek dikte ettiği cevabı yazdıktan
sonra ZİYA BEY'le beraber odasından çıktım ve beni böyle bir müşkil
işe sevk ettiğinden dolayı kendisine serzenişte bulundum. Ziya Bey
.. Siz yarın vükeladan olacaksınız, şimdiden böyle işlere alışmalısınız,,
SADARET MEKTUPÇULUCUNA AİT VEKAYİ 25

diye mukabele etti. ZİYA BEY bu gibi müşkil ahvalde daima kendisini
kurtarmak ve başkasına tahmil-i har etmek isterdi. Her ne hal ise
iki üç gün ayak sürüdükten sonra çar-u naçar git.meğc karar verdim.
Tam gideceğim giin 31 Mart hadisesi zuhur etmesin mi ? Artık ne
HÜSEYİN HİLMİ PAŞA kaldı, ne Mecliste sual takririni düşünecek
kaldı ; ne de FUAD BEY maaş aldı. Zaman-ı sabık ricalinden taht-ı
mazminiyette huluııanlann birer mahalle teh 'idlerine karar verilmesi
üzerine FUAD BEY firar ile yakasını kurtardığı gibi ben de bu vesile
ile kurtulmuş oldum.
§ Meb'uslar devairce tensikat yapılması için hükumeti tazyik
etmekte, Maliye nazırı R i FAT BEY de bu fikre peyrev olmakta bulun­
duğundan Sadr-ı izam, Ayan ve Meb'usandan intibah olunacak birer
zat ile devair erkan-ı memurininden mürekkep olarak tensik komis­
yonları teşkiliyle devairde tensikat-ı umumiye icra kılınmak üzere
bir kanun layihası kaleme almasını Adliye nazırı NAZIM PAŞA'ya
havale etti. NAZIM PAŞA yaptığı layiha-i kanuniyeyi bana tevdi ederek
Martın otuzuncu günkü içtimada akşamdan sonra Mecliste kıraat
ettim. Layihanın kıraat ve müzakeresi hitam bulunca bu gün bu
kadarla iktifa edelim denilip Meclis dağıldı. Bu layiha NAZIM PAŞA'nın
son eseri oldu.
� Ertesi sabah evde evrak-ı resmiye ile meşgul iken nıektupçuluk­
oda<'ısı gelip " Bu sabah Avcı tabıırları Ayasofya'da .'l.feb'usan dai­
resi önünde toplanarak ihtilal çıkardılar; Hey'et-i vükela da Bab-ı alide
içtima ettiler ı;e Şeyh ul-islıim Efendiyi nasihat etmek üzere gönderdiler,,
diye haber verdi. Ben de derhal giyinip ve bir arabaya binip arka
sokaklardan geçerek Bab-ı aliye gittim; Kapıya vürıidunıda Sadr-ı
izamın istifa için Harbiye nazırı ile beraber saraya gittiğini ve diğer
vükelanın içtima halinde bulunduklannı söylediler. Sadr-ı azamlara
mahsus dairenin sofasına gelince karşıma NAZIM PAŞA çıktı ; yemek
yemek üzere diğer odaya gidiyormuş. Gayet dalgın bir halde ve adeta
beni tanımamış gibi bir vaziyette selam verip geçti. V ükela iııe kara
tarafındaki küçük odada bulunduklarından yanlarına gittim. Müza­
kere etmeyip ayak üzerinde birbirleriyle telaşlı konuşuyorlardı. O
sırada Bah-ı aliye gelmiş olan A H M ED RIZA BEY de telefonla Meclis-i
meh'usanla görüşüyordu. Biraz yanlarında bulunduktan sonra hence
bir iş olmadığını anlıyarak odama gittim. Mektupçuluk odası deniz
tarafında olup evlerin arasından tranvay caddesi görülmekte bulun­
duğundan caddeden bir cemm-i gafir arasında gürültü ile bir araba
26 GÖRÜP 1Ş1TIIKLERİM

geçmekte olduğunu uzaktan gördüm. Gürültünün esbabını odacıdan


11ual ett iğimde "Padişrıh Meclis-i mcb'usana gidiyormuş,, dedi ise de
buna ihtimal vermedim. Meğer ben odama geldikten sonra Adliye
nıizırı NAZIM PAŞA ile Bahriye nıizırı Topçu UızA PAşA'yı saraydan
istemişler ; biri Sadarete, diğeri Harbiye nezaretine tayin oluna­
cakları ümidiyle bir arabaya binerek memn\ınen gitmişler.
Bilıihara RızA PAŞA'dan mesm1jum olduğuna göre giderken ar­
kadaşları, asi askerin köprünün iki haşını tuttuklarından Köprü tari­
kiyle gitmeyip Sirkeci iskelesine inerek oradan kayıkla Beşiktaş'a
geçmelerini ihtar etmişler. Kendileri de arabacıya o yolda tenbihatta
hulunruıııjlarsa tla tranvay caddesine vürıidlarında arabacı hayvan­
ların başım zapt edemeyip Yeni-cami tarafına sapmış ve dönmek için
camı vurduklan halde arabacıya işittirmek kahil olmamış olduğundan
haydi buradan gidiversin deıni�ler. Köprüye vürıidlannda iisi askerler
"Sizin işi11iz burada de�il, Merlis-i meb'usıındmlı.r., diye arabayı geri
çevirerek cemm-i gafir ile l\foclis-i meb'utıana sevk etmişlerdir. Mec­
foıiıı dış kapısından girerken ask.ır silaha davranıp RızA PAŞA da
mukabele için çizmesinin içinde bulunan rovelverini çıkarmak iııteyip
o sırada a tılan tüfcnklerle kendisi ayağından, NAZIM PAŞA da kalbin·
den vurulmuş ; derhal ayan ve meb'usan hademeşi yetişip koltuk­
lanna girerek merdivenden çıkarırlarken teslim-i ruh etmiştir. O
zaman Meclis-i ıneb'usan reisi Anl'tlED RızA BEY'e benzetilerek vurul·
duğu rivayet olunmuştu. Aralarında veçheıı bir dereceye kadar
müşabehet bulunsa da biri uzun diğeri kısa olduğundan bu rivayet
mecruh görünür. Nazım Paşa'nın vefatı üzerine vükelıiy-i saire de
saraya davet olunarak sapa yollardan gitmişlerdir.
o sırada AHMED RızA BEY'in Bab-ı alide bulunduğunu haber
alan hir cemm-i gafir de K apı önünde toplaıınıalanyle kendisi istifa·
namesini tahrir ile Binek taşında alenen kıraat ettirmiş ve koridor
lardan dolaşarak arka kapıdan savuşnıuştur.
§ HÜSEYİN HİLMİ PAŞA istifasında İ!ırar etmesiyle makanı-ı sa·
daret, Hariciye niizır-ı sabıkı TEVFİK PAŞA'ya tevcih ve Harbiye neza­
reti de Tesalya ordusu kuınamlam :Müşir EDHEl\l PAŞA 'ya tefviz
kılınmıştır. O gün akşam ezaııı vaktine kadar Bab-ı alide Sadr-ı
cedidin vüruduna muntazır olduğumuz halde gelen giden olmadı.
Ezaııdan sonra evlerimize avdet etmek üzere hazı rii fcka ile beraber
kapıdan çıkarken tesadüf ettiğimiz gazete muhabirleri " Yerıi Sadr-ı
azam geli,-or ; lıatı-ı hümayun okunacak., d iye bizi iğfa) eylemeleri
SADARET 'IEKTUPÇULUCUNA AİT VEKAYİ 27

ile yerlerimize avdet ve ezani saat bir buçuğa kadar intizar eyledik.
Fakat gelen olmadığından biz de evlerimize avdete mecbur olduk.
Köşe haşlarım müsellah asker tutup gelip geçenlere nazar·ı hışm ile
bakmaktaydılar.
Koska'da bulunan hanemize vürıldumuzda hir kızılca kıyamettir
koptu ; her taraftan atılan kurşunlar odamın pencerelerine kadar
geliyordu. Bu hııli şehirde azim bir mukatele vukuuna hamlederek
müteheyyiç ve müteessir oldum. Bir müddet sonra gürültünün arkası
kesildi. Harbiye nazır·ı cedid i Meclis·i meb'usan önüne gelerek iki
askeri birbiriyle barıştırmış ve tüfenklerin de nümayiş maksadiyle
atılmakta bulunmuş olduğu anlaşıldı.

TEV Fİ K PAŞA'NI N SADA R ET İ


§ Ertesi gün yeııi Sadr-ı azam gelerek Arz odasında h a t t·ı hü­
mayun okunacağından Bab·ı ali ricalinden bazı zevat ile beraber Sa­
daret dairesinde alayın vüruduna intizar ediyorduk. Ellerinde silah·
larıyle başı boş dolaşan askerlerin muttasıl etrafa silah atmaları cÜm·
lemize dehşet veriyordu. O sırada Teşri fatçı bey yanıma gelip" Hasbe't·
teşrifat alaya dahilsiniz ; iirıiformanı:ı l{İyip Sirkeci iskelesinde bulun·
malısırıız,, dedi. Böyle her taraftan silah atılırken üniforma giyip ala·
ya iştirak etmek hem nefsimce tehlikeli ve hem de halka karşı
gülünç olacağından suret·İ kat'iyyede itizar ettim. Biz odada alaya
intizar ederken Bab-ı ali evrak müdürü elinde bir telgraf gelerek
Adanada İslam ve h ıristiyan ahali beyninde dehşetli mukatelat zuhu·
runu haber verdi.
Sadr-ı azam TEVFİK PAŞA, refakatinde Şeyh ul-islam bulunduğu
ve başından kurşunlar geçmekte oldu� halde eser·İ telaş gösteı·mek·
sizin at üzerinde Bab-ı aliye geldi .Bu alay atla icra olunan alaylann
sonu olup sonra sadaret alayları "kaleş, , denilen alay arabalan ile icra
kılındı.
Arz oda11ında hatt·ı hümayunun kıraatı için yine beni ileri sür·
düler. Resm·i kıraatı müteakip bahçeden müzika çalınmak mutad
iken bu defa müzika sedası yerine silah sesleri işitilmekte idi. İnsan
her ne kadar metanet göstermek istese de böyle bir halin asabına az
çok tesir etmemesi mümkün olmayacağından ben hattı okurken Sadr·ı
azamın başı, benim de ellerim titremekte idi. Bir türlü kağıdı tesbit
ile kıraat etmek mümkün olamıyordu. O anda hatırıma bir tedbir
geldi ; kağıdın iki başından tutup sıkı sıkı gerdim ; bu suretle
28 GÖRÜi' tşırr1KLER11\f

kıraata imkan hasıl oldu. Bunun da kağıdı ziyadece !(erip y ı rt m a k


ihtimali var idiyse de lıerekeı versin öyle hir hal olmadı.
§ Hattın kıraat ından ı;oııra Saılr-ı azam heni od a s ııı a çağınp
Hey'et-i viikela lisle11ini verdi. O ııırada Harbiye na zırı EoırnM PAŞA
da nefes nefese ve bitkin bir halde odaya geldi. Geceki yorgunluğunun
tesiri olacak ! Yeni vükela li11tesinde müşarünileyh EDHEM PAŞA
nezaret·i mezkıireye, ayandan ZinNİ PAŞA Şuray-ı devlet riyasetine,
HASAN FEHMİ PAŞA Adliye nezaretine, Mülkiye tekaüd s and ı ğı nazırı
N URİ BEY Maliye nezilretiııe tayin ve Hariciye nazırı HiFAT PAŞA
ile Maarif nazırı Al:IDURRAllMAN ŞEREF, Nafıa nazırı GADHİEI., Orm a n
ve Maadin ve Ziraat na zın MAVROKORDATO EFENni'ler ve E vk a f
niiızın HAl\IADE PAŞA yerlerinde ipka edilınişlerc li. Dahiliye ve Bahri·
ye nezaretlerine de vekaleten Dahiliye müsteşarı h DİL HEY ve Bahriye
mirlivalanndan EMİN PAŞA tayin kılınmışlard ı.
Gariptir ki Hariciye ve Bahriye nazırlarıııın suret-i intihabı me·
selesinden dolayı tehaddfüı eden bu kadar gürültüden sonra Sultan
ABDÜLHAMİD, TEVFİK PAŞA'nın sadaret hattına da o fıkranın derci
için İsrar etti. Başkatip f.Ev AD BEY marifetiyle kendisine haber gön·
dermiş ise de bu fıkra hatta dere edilecek olursa sadareti kabul ede­
miyeceğini suret-i kat'iyede bildirmesi üzerine fikrinden feragat etmi�
olduğu bilahare Paşay-ı müşarünileyhden mesmfıum olmuştur.
V ü kel aya tebligat icra ettirmek üzere liııteyi alıp odama geldim.
Hariçte atılan silahlar hala devam ediyordu. O esn a da yanı m a gel m iş
olan Şehremini HA.zıM BEv'le otururken vız diye bir �ey kapıdan
girip odanın sağ cihetinde kagir d u va rı delip ı.�ıktı. B unu n hariçten
atılan bir kurşun olduğu anla§ıldı. Bereket versin ki otıırrlıığumuz
sandalya sol cihette olduğundan bizlere bir zarar vermedi. Kurşunun
nerden girdiği de anlaşılmadı.
Ertesi gün ZİHNİ PAŞA Şfıray·ı devlet riy a se t ind e n istifa ettiğin­
den yerine Rüsumat emini R�i F PAŞ A'n ın ve AniL BEY'in yerine
asaleten Dahiliye nezaretine de Aydın vall-i sahıkı R A U F PAŞA'nın
tayini istizan ve irade-i seniyycsi istihsal kılınmıştır.
A DİL BEY her ne kadar erbnlı-ı zekadan ise de ga y et hayalperest
idi. Tahayyül ettiği her 9eyi hakikat olmak iizerr ortaya sürmek
isterdi. 31 Mart hadisesinden sonra cereyan eden vukuatı hep TEVFİK
PA Ş A'nın cesaretsizliğine h amlede re k m üş arü nil ey h ken d i s in i konağa
celb ile Dahiliye nezaretini teklif etmesi iizrriııe işin hal' ile netice·
SADARET '\IEKTUPÇULU(;UN ı\ AİT V E K A Yf 29

pe7.i r ol a ca ğın ı idrak edip bu vazifeyi an c ak h ir suretle ılcruluh• ede­


bileceğin i , o da Sofya komiseri RE•'İK BEY'iıı biraıleri olan Matbuat
m ü d ürü TEH'İK B EY'i hemen Sofya'ya gönderip Bulgarların h ud u d u
tecaviiz eyledikleriııe ılair Bah-ı fıliye lıir �ifrc y azdırmak \<e hunun
iizerine lıey'etçe huzura çıkılarak İstarılıul'da bulunan askerlerin
ınııhafazu-i lıudud için E J i rneye sevki husu�ımda israr edilmek ve
L ıtanbul as kerde n hali kalınca hiikurnetçe müşariinile)' im isi.ifa teklif
etmek olduj!;uııu lıilılirmiş ise de Tt-:\'FİK PAŞA buna cesaret edeme·
diğini ve onun iizerine kendisi de nezarette kalmak istemediğini ve
eğer sUyledikleri o za man yapılmış olsaydı 6onra ta hadd üs eden ve·
kayie meydan verilmemi� olacağını söylerdi. Zehi lıayal·i hatıl ! Tev­
fik Paşa gibi umurdide bir za tın btiyle hayaliHa nıüs tenicl lıit oyuna
girişmiyece{!;i derkardı.
Bahriye nezareti vekaletine Layiıı olunan F.Mİ:-1 PAŞA <la ihtiyar
ve geveze hir adam olup " Onda n saniye Pfendim, u11dan .�arıiye efendim.,
diye daima yamndakileri iz'ac etmı!ktc oldu�tı ve ne za re t umurunu
idare edemi yeceği anlaşıldığından tayiııinden üç dört gün soııra da
onun tebdili ile Bahriye nezaretine erkan-ı askeriyeden diğer E M İ N
PAŞA'nın memuriyeti icra kılındı.
§ TEVFİK PAŞA kabinesinin başlıca iştigali 31 !\fart ha<liseııinin
izale·i tesiriitı ile h tanbul'da asayişin iadesi ve Divan·ı Harb-i Örfi
teşkiliyle vak'a faillerinin cezalandırılması, lkin<'i ve Ü çüncü
ordularda hasıl olan �aleyanm teskini ile Selanik ve Edirııe'deki
Hareket ordusunun İ stanbul üzerine yürümesinin men'i, Adana'da
idare-i örfiye ilanı ile vukuat faillerinin cezalannm tayini maddeleri
idi.
31 Mar t vak'ası iptidnen lsMAİL CAN U ULAT imzaı;iyle ' ' Meşru·
ıiyeı maht'oldıı,, i b aresi yle lstanbuldan çekilen bir telgrafname ile
Selanik'e ihbar olunması üzerine Hareket ordusunun tertibine kıyam
edilmişti. l ttihad ve Terakki İ stanbul merkezi müdürü ile Bah·ı aliye
ita olunan varakada bareket-i ihtilaliyeye pişva oldukları zaıınolunan
Abrar fırkaı:;ına mensup bir takım kimselerin ve ezcümle lsMAİL
K EM A L ve Mizan muharriri MURAD BEY'lerle Kamil Paşa zade SAio
PAŞA'nın ve ikinci mabeynci E Mİ N BEY'in ve bazı gazete sahih·İ
imtiyazlannın hemen taht·ı tevkife alımaları ihtar olunuyordu. Baş·
lannda vali ve mutasarrıf ve kaymakamlar olduğu halde taşra
mecalis-i idaresinden ve bilcümle l ttibad ve Terakki kuliiblerinden
Bab-ı aliye ve vükelaya "Gayr-i meşru kabineyi tanımayız,. diye tel·
30 GÖRÜP 1Ş1TTIKJ,ER1M

graflar geliyordu. TEVFİK PAŞA işbu tehditlere daima olduğu gibi


soğukkanlılıkla mukabele ediyorsa da lıey'elten bazıları hunu şahıs·
larına karşı tecavüz manasına hami ile telaş gösteriyorlardı. Ezcümle
Maliye nazırı NURİ BEY her Meclise geldikçe "Bugün yine 'gayr-i
meşru kabinenin gayr-i meşru Maliye nazırı, seni tanımayız, diye bir
takım yerlerden telgraflar aldım ; biz niçin sayr-i meşru olalım ? Ben
bıı adanı/arın hiç birini tammıyorıını, şahsıma karşı böyle tecavüzde
bıılurımaya ne hakları var ? diye izhar-ı teessür ediyordu. Perapalas
,,

oteline çekilmiş olan Ayan reisi S Aİ D PAŞA da "Hey'eı-i ayanın masıı­


ni_yet-i nefsiyeleri için lıiikiimetçe ne tedbir ittihaz olunuyor ııe tedabir-i
miittchizenin ldfayeıine lwnaaı ediliyor mıı ?,, diye teminat iı;tiyordu.
"Kendisi muhtac-ı himmet bir dede - Kande kaldı ga_yri_ye himmet
edı·,, beytini asla hatıra getirmiyordu.
Şu ahvale karşı Hey'et-i vükelaca düşünülen yegane tedbir Topçu
feriki HURŞİD PAŞA ile Ders vekili HALİS EFENDi'den mürekkep bir
hey'etin Hareket ordusunun pişdarlarına karşı gönderilerek ve Meş­
rutiyetin malıfıiziyeti hakkında teminat verilerek yerlerine iadelerine
ve ordunun kuvve-i kiilliyesinin Selanik'ten hareketinin men'ine sarf·ı
meııaiden ibaret idi. Fakat giden hey'et gelen kuvvetle yolda telaki
ederek kendilerini iknaa muvafak olamamış olduğundan geri dönüp
keyfiyeti Hey'et-i vükelaya anlattılar.
Hey'et-i vükela bir taraftan bu işlerle meşgul olmakta iken diğer
taraftan da Meclis'i meb'usan huzurunda isbat·ı vücud etmek üzere
beyanname ihzarı ile iştigal ediyordu. Fakat ahval-i hazıra karşısında
Meclisten itimad kararı taleb edilip te verilmiyecek olursa bir kabine
buhranı zuhuru ile memleket için yeni bir gaile hudus edeceğinden
o sırada tatbiki kabil olmayacak mufassal bir programla l\lerlis hu·
zuruna çıkmaktansa ne gihi şerait dairesinde ve ne maksadla idare-i
uınfıru deruhde eylediklerine dair muhtasar bir beyanname tanzim
olunmasına ve itimad kararının netice-i ahvale ta'liki İstenilmesine
karar verdiler. Olbabdaki beyanname müsveddesinin kaleme alın·
masını bana ve tetkiki vazifesini Şuray·ı devlet reisi RAİF PAŞA ile
Maarif nazın ABDURRAHMAN ŞEREF EFENDi'ye havale ettiler. Tayin
olunan günde hey'etçe Meclis-i meb'usana gidilip TEVFİK PAŞA, Meb'·
usan ve Ayan rei!lleriyle suret-i hususiyede mülakat ederek itimad
meselesinin atiye ta'likini temin ettikten sonra ihtida Meb'usan ve
sonra Ayan huzurunda ayrı ayrı olarak beyannamesini kıraat ettirdi.
S adr-ı azam tarafından bu vazife gene bana havale edildi. KAMİL
SADARET MEKTUPÇULUCUNA AİT VEKAYİ 31

PAŞA'nın beyannamesine her tarafca alkışlarla mukabele olunduğu


halde bu defa derin bir samt ve sükun içinde dinlenildi. Hitam-ı
kıraatta evvelce görüşülmüş olduğu veçhile Mec1is itimad karannı
ta'lik etti.
Sadr-ı izam, Meh'usan ve Ayan reisleri ile görüşürken vükeladan
b azılariyle sokak üzerinde bir odada oturuyorduk. Yine bir cemm-i
gafir Meclisin önünde derbeder bir surette dolaşıyordu. Evkaf nazın
HAMADE PAŞA bunları görünce arkadaşlarına hitaben " Pauvre pays!
Tu sera conıme l'Egypıe,, ( Zavallı memleket ! Sen de Mısır gibi
olacaksın), yani istiklalini kaybedeceksin dedi.
O sırada Selanik'ten hareket eden ordu hatve hatve İstanbul'a
yaklaşmakta, SULTAN HAMİD ise bunlara silahla mukabele etmek
istememekte olduğundan vürudlarında iki asker arasında müsademe
vukuuna mahal kalmamak üzere beyn el-havas tedbir düşünülerek
Şeyh ul-islnm ile Fetva emininin ve Birinci ve İkinci fırka kumandan­
lannın kışlalara gidip, gelen asker dahi kendi kardeşleri olduğundan
bunlara karşı silahla mukabele ve müdafaada bulunmamalan için
efrad-ı askeriyeyi ikna ile tahlif etmeleri kararlaştırılmış ve Birinci
ordu kumandanı N.Aznı PAŞA Meclis-i vükelaya celb ile karar-ı vaki
kendisine tebliğ olunmuştur. Erteı;i sabah iki hey'et muayyen saatte
azimetle hükm-i karan tatbik edeceklerdi. NA.zıM PAŞA bu karan
lazım gelenlere tebliğ için avdet edip ancak İran sefarethanesinin
önüne gidecek kadar zaman geçer geçmez elinde bir kağıt olduğıı
h alde geri dönerek İkinci fırka efradının yemin etmiyeceklerini bil­
dirmiş oldukları haberini getirdi. Bu son tedbirden de bir netice hasıl
olamayacağını anlayan Hey'et-i vükelayı buht ü hayret istila etti.
Bunun üzerine Adliye nazın HASAN FEHMİ PAŞA " Öyle ise .finito !,,
diyerek ayağa kalktı, mec1is te dağıldı.
§ Hareket ordusunun İstanbul'a suret-i vürudu, Hey'et-i ayan
ve meb'usanın Ayastafonos'ta içtimaı, SULTAN HAMİD'in hal'i gibi
vekayi cümlece malum bulunmuş ve zaten o günden sonra cülôsa
kadar Bab-ı alide Meclis-i vükela içtima etmemiş olduğıından ben de
bizzat şahidi olmadığım vekayi-i mezkureden bahse lüzô.m görmi­
yerek yalnız istitrad kabilinden bir kaç söz ilavesi ile bu faslı itmam
eyledim.
Hareket ordusu 1325 senesi Nisanının onuncu cuma günü akşam
üzeri İstanbul'a dahil olmuştu. Biz de bir gün evvel Acıbadem'deki
köşkümüze nakletmiştik. Cumartesi sabahı şiddetli top tarrakalan
32 GÖRÜP tŞITIIKLERİM

ile uykudan uyandım. Beşiktaş sırtlarında iki asker arasında müsa­


demat vukubulmakta olduğu anlaşıldı. İ ki üç saat sonra top sesleri
kesilerek bozgun asker Ü sküdar cihetine geçerek tüfekleri omuzda
olduğu halde birer ikişer tarlalar arasından memleketlerine doğru
firar etmekte oldukları görüldü. O gün ve ertesi pazar günü dcvair-i
resmiye tatil olacağı cihetle bittabi iki gün l stanbul'a inmedim. Pazar·
tesi günü dairelerin açılacağıııı gazetelerde görerek Haydarpa�a va·
puru ile K öprüye geldim. Vapurdan çıkarken Bahriye nazır-ı sabıkı
Ateş Mehmed Paşa zade AniF HİKMET PAŞA'ya tesadüf ettim. Ko­
nuşarak birlikte Köprü başına gelince müthiş bir manzara karşısında
kaldım. Divan-ı harp ilk kurbanlarını kesmiş ve 31 Mart hadisesi
faillerinden altı kişiyi Köprüde darağaçları kurdurarak asmıştı. Mas­
lupların hali halka dehşet veriyodu. Hu hal karşısında müteessir
oldum ise de ARİF nikMET PAŞA : ••Bu kadarla olma::., hiç olmazsa yüz
kişi olmalı., dedi. lstanbul'un asil bir çocuğunun ağzından işittiğim
bu söz bütün bütün teessüriimü arttırdı. Ertesi gün de Meclis-i
meb'usanda verilen hal• kararını ABDÜLllAMiD'e tebliğ için ayan ve
meb'usandan kimlerin gideceği müzakere olunurken ARi F HİKMET
PAŞA'nın •·Ben giderim,, diye ortaya atılarak ve mahud Karasu'ııun
peşine takılarak gitmesi de nimetşinaslığına delalet edecek hususattan
değildi. Çünkü bu kadar sene yaverliğinde bulunarak nan u nimeti ile
perverde olmuş ve saye-i lıitfunda az zamanda feriklik rütbesine
kadar irtika etmiş bir adamdan başka Hey'et-i ayan arasında bu ka­
rarı tebliğ edecek kimse yok mu idi ?

" Sana lazım mı olmak, aleme cellad lazımsa ! ,,


Gene o sayede pek genç yaşında birinci ferikliği istihsal etmiş
olan Birinci ordu kumandanı MAHMUD MUHTAR PAŞA da hal' günü
akşamı kurşuni kaputunu arkasına atarak guya kendisi l stanhul'u
fethetmiş gibi bir tavr-ı mağrurane ile Kadıköy vapuruna gelmiş ve
vapur halkı da kendisini alkışlamışlardır. Paşa hu gururu başkalan
eli ile her şey olup bittikten sonra vapura binerken değil 31 Mart
hadisesinin ertesi günü Moda'daki konağından duvardan duvara
atlayıp bir ecnebi h anesine iltica ederken göstermeli idi.

Ahır yine hak olur bunlar-Bilmem neye kibreder edenler


SULTAN REŞAD'IN CÜLÜSU
§ Hareket ordusu ile İstanbul askerinin musadematından sonra
işin hal' ile neticeleneceği görülüyordu. Fakat zaman-ı icraı;ı biline­
miyordu. Salı günü köşkden İstanbul'a indiğimde sokaklarda bir
gayr-i tabiilik hissettim. Bab-ı alide hemen kimse yok gibi idi. Odama
geldikte Şfuay-ı devlet azasından Reşid Paşa hafidi MUSTAFA
REŞİD BEY de gelerek dairede kimse olmadığından "Ne var ?,, diye
sordu. Bu sırada teşrifat memurlanndan biri vürı1d edip kapıların
kapanmasını ve hariçten dahile ve dahilden harice kimsenin girip
çıkmaması için Hareket ordusu tarafından haber geldiğini söyledi.
O zaman iş tamamiyle tavazzuh etti. Alaturka saat beşten sekize
kadar tam üç saat REŞİD BEY'le karşı karşıya oturup kendiainin bir
takım manasız sözlerine maruz kaldım ki bu müddet ömrümiin en
sıkıntılı geçen zamanlarından biri idi. Her ne kadar tertibat ve
tedabir-i lazime ittihaz olunmuş ise de 33 sene bilistibdat icray-ı
saltanat eden bir padişahın hal'inden memleketçe ne gibi netayic
husule geleceği endişesi varken teşrifat meratibinden başka düşün­
cesi olmayan REŞİD BEY muttasıl "Meclis-i vükelada Harici.re nazın
mı Dahiliye nazırına .Dahiliye nazırı mı Hariciye nazırına ıekaddüm
eyliyor,, gibi abes sualler irad ediyordu. Üç saat bu hale tahammül
ettim.
Saat sekiz raddelerinde Padişah-ı cedidi hamil olan istimbot
Tophane önlerine gelince toplar atılmaya baıjladı. Padişahın Sirkeci
iskelesine vürudunu haber verdiklerinde Sadr-ı izamın dairesine
giderek sokağa nazır salonun penceresinden ala)'l seyrettim. Zat-ı
şahane bir çiJ t yağız at koşulu olan hususi arabasına rakib olup Ae­
MED MUHTAR PAŞA da karşısında idi. Bendegarıı hamil olan birkaç
araba dahi takib etmekte idi. Padi�ah-ı cedid Sirkeci, Bab-ı ali ve
Divanyolu tarikiyle Harbiye nezaretine götürülüp üst katta bulunan
Hünkar dairesinde resm-i biat icra ve MEHMED·İ HA.Mis unvaniyle
tahta iclas edilmiştir. Bilahare TAL'AT PAŞA'dan mesmuum olduğu­
na göre tebli�-i cülus için Ayan reis � ekili Ael\IED MUHTAR PAŞA ile
birlikte SULTAN REŞAD0ın dairesine gidt:rek cülusunu tebliğ ile resm-i
biatın icrası için Bab-ı Seraskeriye götürülmek üzere istimbota irkab
eyledikleri sırada bir gôna eser-i telaş göstermediği halde Tophane
önlerine geldiklerinde toplar atılmaya başlayınca veçhinde asar-ı
heyecan nümayan olarak " Bu toplar ne 1-0pları ? diye sormuş, keııdi-
,,
34 GOROP İŞİTTİKLERiM

si de "Efendimizin cülus-ı hümayunları topları., diye mukabele eyle­


miş ise de emniyet ve itmi'nan hasıl edemeyip " Top cülusu müteakip
atılır., demiş. Sirkeci iskelesine çıkılıp ta halkın "Padişahım çok yaşa.,
diye bağnşmalannı işitinceye kadar endişesi zail olmamıştır. An' anit-ı
saltanat o yolda ise de bunu bilen olmadığından istimbot Toplıine
önünden geçerken top atılmakta isti'cal gösterilmiştir.
Fransız sefareti baştercümanı Mösyö LöDu [ Ledoux) o gün alayı
seyir için Bab-ı aliye gelmiş olduğundan odama avdet ederken Sadaret
dairesinin sofasında kendisine tesadüf ettiğimde "Depuis Samedi le
regne d'Abdulhamid etait moralenıent fini,, dedi.
Bir müddet sonra Sadr-ı azamın geldiğini ve beni istediğini haber
verdiler. Nezdine gittiğimde hal' fetvasiyle Padişah-ı cedidin cülusuna
dair devair ve vilayata icra kılınacak tebligatı havi ihzar edilmiş olan
varakayı vererek müsveddesinin tanzimini emretti. Ben de müsved­
deyi yazarak kendisine irae eyledim. o vakte kadar viikelay-ı saire
de birer birer geldiler. Maarif nazın ABDURRAHMAN ŞEREF EFENDİ
ile Şehremini H.A.zıM BEY tezkireleri tebyiz için bana yardım ettiler.
§ Sadr-ı azam zat-ı şahanenin Hey'et-i vükelayı ibka eylediğini
ve başmabeyncilik ile başkiltiplik için Bab-ı alice münasiblcrinin inti­
bah edilmesini emreylediğini söyledi. o sırada Hariciye nazırı RiFAT
PAŞA yerinden kalkıp Sadr-ı azamın masasının önüne gelerek kulağına
bir şey fısıldadı. Onu müteakip Sadr-ı müşarünileyhin yanındaki
koltukta oturmakta olan Şuray-ı devlet reisi R.AiF PAŞA dahi
diğer kulağına eğilip o da bir şey söyledi. Sadr-ı azam da ruy-i mu­
vafakat gösterdi. Fakat ne söylediklerini işitemedim. Bu esnada
RliF PAŞA "Başmabeyncilik ik başkitabete iyi :atlar intilıab edildi.
L ü tfü B ey de, Halid Ziya B ey de eklere [ =eclaire) adamlardır,,dedi.
O zaman mezkur hizmetlere bunlann intibah olunduğunu anladım.
Ancak keyfiyet-i intihablan RiFAT ve R.AiF PAŞA'larla Sadr-ı ilzam
beyninde suret-i hususiyede cereyan edip hey'etce müzakere-i resmiyye
ve aleniyye cereyan etmemiştir. Gerçi LÜTFÜ BEY "Gördüklerim., un­
vanlı eserinde kendisi o gün Meclis-i vükela'ya davet edilerek başmi­
beyncilik teklif kılındığını ve adem-i kabulü hissiyat-ı vatanpervera­
nesine müracaatla israr edilmesi cihetiyle kabule mecbur olduğunu bil­
dirmekte ise de ben kendisinin ne Meclis-i vükela 'ya davet olunduğuna
ve ne de memuriyet-i mezkmeyi kabulü için israr edildiğine vakıf
değilim. Fakat başkitabete tayin olunan HALİD ZiYA BEY ertesi sabah
TEVFİK PAŞA 'nın konağında toplanıldığı sırada oraya gelip Sadr-ı azam
SADARET MEKTUPÇULUCUNA AİT VEK.A Yl 35

memW"iyet-i cedidesini tebliğ ve saraya azimetle ifay·ı vazifeye


mübaşeret eylemesini tenbih etmişti.

TF.VFİK PAŞA'nın bana bilahare vaki olan beyanına göre


"Biattan sonra Harbiye dairesinde kendileriyle görüşürken zat·ı ştihône
yanında bulunanlara • Sadr·ı azam Tevfik Paşa nerede ?' diye sordu.
Onlar da • Karşınızda görüşıüğünüz zaııır' dediler. •Şimdiye kadar
kendilerini gilrmemiştim' diye beyan-ı iıizar eııi. Usulen kabimmin
istifasını arz eylediğimde • Biraderime on dört sene hizmet ettiniz ; bana
da bir sene olsun hizmet eylemez misiniz ?' dedi ve kabineyi ibka eııi.
Ba'dehu • Başmôbeyncilik ile başkiıabet için benim adamım olmadığın·
dan Bab-ı cilice münasiblerini intihab ediniz' dedi. Kapıya vüriıdu­
muzda vükela ile otururken R ifa t P aş a yeri11den kalkarak yanıma
gelip kendisi Hariciyece tensikat yapacağı ve Tahrirat-ı hariciye
kitabeıini lağvedeceği cihetle L ü tfü B ey açıkta kalmamak üzere
başmcibeynciliğe onu sevk eylememi rica etti. Yanımda oturan R ci if
P a ş a da H a l i d Ziya Bey hem akrabamdan ve hem de erbab-ı
kalemdendir. Onu dahi başkiıabeıe sevk etseniz dedi. Ben de muva·
falr.at gösterdim,. demişti.
§ Bazı müzakerat cereyanından sonra Sadr-ı azam İstanbul'da
henüz ahvalin karışık bulunduğu ve Adana'da vekayi-i mühimme
hadis olduğu ve cühi.s-ı hümayun münasebetiyle ertesi gün devair
tatil olunacağı cihetle şayet vükelayı toplamak İcab eder bir hal zuhôr
ederse müşkilata tesadüf edileceğinden bahisle '' Yann sabah bizde
toplanalım da orada ahvôle intizar edelim,, dedi. Amedçi ile benim de
hazır bulunmamızı emretti. İdare-i örfiye ilanından dolayı akşamdan
sonra sokakta bulunmak menedilmiş olduğundan ben de vapura yetiş­
mek üzere izin alıp çıktım. Ertesi sabah Sadr-ı izamın Ayaspaşa'da
kain konağına gittim. Vükela da birer birer geldiler. Sadr-ı azam bir
odada Fransız sefiriyle yalnız görüşüyordu. Sefir gittikten sonra
vükelanın bulunduğu odaya gelerek o gece, SULTAN AeDÜLRAMİD'in
Hareket ordusu tarafından Yıldız'dan kaldınlıp Selanik'te Alatini
köşkünde ikamet etmek üzere sevk olunmuş olduğu sefir tarafından
haber verildiğini söyledi. Müteakiben Ayan reisi SAİD PAŞA. ile Meb'­
usan reisi AHMED RIZA BEY geldi. Bu haberi AHMED RIZA BEY de
teyid eyledi. O sırada Şeyh ul-islam ZiY AEDDİN EFENDİ dahi vünid
etti. Beti benzi kül gibi kesilmiş, hal' fetvasının buhan başına
vurarak büsbütün sersemlemişti. Salonda bütün Hey'et-i vükela ve
Ayan ve Meb 'usan reisleri hazır olduklan halde hiç birine atf·ı nigih
36 GÖRÜP İŞİTilKLERİM

etmiyerek kapıdan girer girmez bana bir temenna ile " iyisiniz inşal­
lah Mektupçu Efendi,, dedi.
Sadr-ı azam, SULTAN AeDÜLHAMİD'in Sclanik'e götürülmüş ol­
duğunu Hünkara ihbar için saraya gitti. Avdetinde Harbiye dairesin­
de biat resmi icra kılınırken zat-ı şahanenin sarayda kalan adamlarını
bir vapura irkib ile götürmüş olduklarım ve bundan kendisinin pek
ziyade müteessir olduğunu haber verdi. Padişahın ısrarı üzerine bu
adamlar geri getirilip hizmetlerine iade olunmuşlardır.
O gün Sadr-ı azamm konağında Hey'et-i vükelaya muntazam
bir dejöne verildi.AHMED RIZA BEY de sofrada hazır bulundu. Ye­
mekte " S u l t a n A b d ü lh a m i d'in acaba ne kadar parası vardır ?.,
diye bahs a\�ıhp kimi beş milyon, kimi on milyon paraF>ı olaca�nı
tahmin ettikleri halde Şiiray-ı devlet reisi R..\iF PAŞA "Renim tah·
minime göre ancak bir buçuk ile iki milyon arasındadır,, dedi. Filhakika
Yıldız sarayında bulunmuş olan ve Alman barıkalannda mevcut olup
bilahara cihet-i askeriyeye tevdi kılınan paranın me<'miiu o mikdara
karib bulundu�u anlaşılmıştır ki R.UF PAşA'mn bu tahmininin
isabetine müteaccib olmamak mümkün olamaz.
Taamdan sonra vükela bir salonda toplanarak Adana vukuatını
müzakere ediyorlardı. Maliye nazın NuRİ BEY de beşaşetle " Elham­
dülillah, biz de kesb-i meşruiyet ettik,, diyordu. Bunlar bir salonda
müzakere ile meşgul oldukları sırada diğer salonda Sadr-ı azamla
AHMED RIZA BEY haşhaşa vererek gene Hey'et-i vükela tertibiyle
iştigal ediyorlardı.
§ TAL'AT PAş A' nm bilihara vaki ifadesine nazaran hal' günü
sabahleyin Şeyh ul-islam ile Fetva emini N URİ EFENDi'yi Meclis-i
meb ' usana götürmek üzere bizzat evlerine gitmiş, o gün akşama kadar
birşey yemeye vakti olamıyacağı cihetle Fetva emininin evinde ken­
disine bir iki yumurta pişirilmesini istemiş ve o gün Meclis-i meb 'usana
gelmesini ihtar etmiş. NURİ EFENDİ fetva itası kendiııine taalluk
etmeyip Şeyh ul-islama ait olduğundan bahisle itiraz eylemiş ise de
serd ettiği mazerete bakmıyarak vuku bulan ısran üzerine azimete
mecbur olmuş. Oradan Bab-ı meşihata giderek Şeyh ul-islama da
birlikte azimet eylemesini teklif etmiş. Müşarünileyh "Ben hastayım
gidemem, . diye serd-i mazeret etmesiyle "Neniz var ?,, diye sorup
" idrarımı tutamıyorum,, deyince "Efendi, iş bu hale geldikten sonra
donuna da işesen ben seni zorla alıp götürürüm ; ördeğini de beraber
al,, diye tehdid ederek birlikte götill'müştür.
SADARET MEKTUPÇULUCUNA AİT VEKAY İ 37

Yine TAL'AT PAŞA'dan mesmuum olduğuna göre hal'in icrası


günü Hey'et-i ayan ve meb'usan Ayasofya'daki dairede Ayan reisi
SAİD PAŞA'nın taht-ı riyasetinde il,'tima ederek hal' karan ita edildiği
ve bu karan kabul edenlerin ayağa kalkması suretiyle rey toplandığı
sırada kendisi de SAİD PAşA'nın yanında durup hocalardan ayağa
kalkmamış olanlar üzerine hışm ile atf-ı nigah etmekte, onlar da derhal
ayağa kalkmakta imiş. Ayan tarafından da bazı kalkmayanlar ol­
duğundan SAİD PAŞA kulağına eğilerek "Efendim, biraz da bu tarafa
baksanız ! demiştir.
..

O zaman Maarif nezaretinde bulunan ABDURRAHMAN ŞEREF


EFF.NDİ'nin de beyanına �öre Meclis-i meb'usan reisinin odasında
Fetva eminine fetva itası teklif olundukta : •·Fetva vermek bana
ait değil, Şeyh, ul-isltima aittir. Fetııa emini yalnız müsveddesini yazar
Şeyh ul-isltim imza eder. Hem hal'de şeamet vardır ; bunu yapmayın.
Rusya muharebesi esnasında (SULTAN AeDÜLAziz'in hal"inden sonra)
ben muhacirin-i islô.miJ·e çocuklannı omuzlarımda taşıdım. Teklif edin,
nefsini azletsin,. demiştir. Onun üzerine taraf-ı Şeyh ul-islaoıiden
imza ve ayan ve meb'usandan mürekkeh Meclis-i milli halinde içtima
eden hey'ette kıraat olunan fetvay-ı şeri'de münderiç şıkkeynden
hal' ciheti bilittifak tercih olunmuştur.
Muharrir-i fetva meb'usandan K üçüK HAMDİ EFENDi'nin hu
babdaki ifaditı daha vazıh olduğundan onu da zapt ile atiye aynen
dere eyledim :
Sadr-ı ilzam ve Şeyh ul-is]im ile Ayan ve Meh'usan reisleri ile
meb'usandan M USTAFA AsıM ve K ÜÇÜK HAMDİ EFENDi'ler de hazır
olduklan halde Meclis-i meb'usan reisinin odasında Fetva emini NURİ
EFENDi'ye fetva itası teklif olunduk.ta : .. Fetva itası bana ait deAil,
Şeyh ul-islama aittir. Fetva emini yalnız müsveddesini yazar, Şeyh
ul-islô.m imza eder. Ben fetva emanetinden istifa etmiştim ; istifayı
sizin kanım-ı esasiniz de kabul ediyor,, demiştir. HAMDİ EFENDİ ise
"Bir ferd-i müslim size fetva emini sıfatiyle değil, memleketin ulemay-ı
meşhflresinderı bir zat sıfatiyle müracaat edip te bunun caiz olup olma­
dığını sorarsa cetıab vermeğe şer'an mecbursunuz,, demesi üzerine " Sen
akıllı bir adama benziyorııun ; hal'de şeamet vardır, bunu yapmayın !
Rusya mulıarebesi esrıasında (SULTAN AeDÜLAziz'in hal'inden sonra)
ben muhacirin-i islômiye çocuklarını omuzlarımda taşıdım, omuzlarım
çürüdü. Feragat teklif edin, belki nefsini azleder" demiştir. MusTAFA
AsıM EFENDİ "0 halde fetva feragat teklifi ı•eya hal'i suretiyle iki şık
38 GÖRÜP lŞIITIKLERl M

üzerine yazılırsa ne dersiniz ? deyince "Bu olur,. diye mukabele


.,

etmiştir. Bunun üzerine fetvayı HA M D İ EFENDİ yazmıştır. Fetva


müsveddesi "Erbab-ı hail u akd tarafından feragat teklifi veya hal'i"
suretinde yazılmasiyle " Buna evliyay-ı umiır tabirini de ilave ediniz ..

demiştir.
Ayan reisi SAİD PAŞA ise her şeyde olduğu gibi bunda da kendisi
için bir kaçamak yolu arayarak "Evliyay-ı umur,, tabirinden bilisti­
fade "Evliyay-ı umiır vükelıidır, biz değiliz ; burada bizim işimiz
yoktur, biz gidelim" demişse de " Siz de erbab-ı hail u akde dahilsiniı:,,
denilip bu suretle yakasmı kurtaramamıştır.
§ Sadr-ı azam beni nez<line çağınp AHMED RıZA BEY'le birlikte
tertip ettikleri vükela listesinin tebyizini emretti. Ben de arka taraf­
taki salona çekilerek kimseye ser-rişte vermeksizin tebyiz ve takdim
ettim. Vükela içeriki odada Adana meselesini müzakere ile iştigal
ederlerken ben diğer odada yeni vükela listesini yazmakla meşguldüm.
TEVFİK PAŞA bu listeyi alarak zıit-ı şahaneye arz eylemek üzere saraya
gitti. Vükela ile Sadaret müsteşarı da arz-ı tebrik için onu takiben
giderek Dahiliye müsteşan ve Amedçi ile ben konakta kaldık. Akı:ama
doğru Sadr-ı azam irade-i seniyyeye iktiran eden listeyi getirdi.
yeni liste mucibince Dahiliye nezaretine Sadr-ı sabık HÜSEYİN
HİLMİ, Harbiye nezlretine İkinci ordu kumandanı Ferik SALİH PA­
ŞA'lar, Adliye nezaretine meb'usandan HAYRİ BEY, Bahriye nezare­
tine Topçu RızA PAŞA, Maliye nezaretine meb'usandan CAVİD BEY
tayin olunarak diğer vükela yerlerinde ipka edilmişti. Sadr-ı azam
yeni intibah olunan zevatı AHMED RızA BEY'le bilmüzakere karar­
laştırmış ve İttihad ve Terakki hey'et-i merkeziyesi ise kendilerinin
malumatı olmaksızın yapılan bu intihaba muvafakat etmiyerek HAYRİ
ve CAVİD BEY'leri kabulden men eylemiş olduğundan bunlar istifala­
nnı yazıp göndermişlerdir. Bu suretle memuriyetleri mevki-i icraya
konulmamıştır. HÜSEYİN HİLMİ PAŞA dahi Dahiliye nezaretini ka­
bulden beyan-ı mazeret eylediğinden Sadr-ı azam telgrafla Aydın
vali vekili Sadr-ı esbak FERİD PAŞA'ya tek.lif ile muvafakatini istihsal
etmiştir. Adliye ve Maliye nezaretini teklif için de cuma günü Mahke­
me-i temyiz rüesasından HACI EMİN BEY'le Maliye nazır-ı esbakı
RİFAT BEY'i konağına davet edip RiFAT B EY Maliye nezaretini kabul
etmiş ise de EMİN BEY Adliye nezaretini kabulden istinkaf eylemesi
ile Nezaret-i mezkôre HÜSEYİN HİLMİ PAŞA sadaretinde Bağdat
valisi NECMEDDİN MOLLA BEY'in tayinine kadar açık kalmıştır.
SADARET MEKTUPÇULUCUNA AİT VEKA Yl 39

§ NECMEDDİN BEY ilan·ı Meşrutiyet sırasında İstinaf müddei·i


umumiliğinde bulunduğu halde sinni İstinaf hakimliği derecesine
irtikaya müsaid olmadığından bahisle Encümen·i Adliye karariyle
Umur·ı Hukukiyye müdiriyetine ııakl olunmuş ve hu karara o zaman
Adliye müsteşarlığında bulunan sudiirdan ŞÜKRÜ EFE NDİ de iştirak
etmi11ti. NECMEDDİN BEY müdiriyeti kabul etmediğinden hir müd­
det sonra yine Encümen karariyle İstinaf Hukuk riyasetine intibah
olununca ŞÜKRÜ EFE N Dİ bir ay evvel sinninin adem·İ müsaadesinden
bahisle bilfiil hükkimdan olmayan müddei-i umumilikten kaldırılmış
olduğu halde hu defa fi'len istinaf hakimliğine tayinine muhalefet
ve esbab-ı muhalefetini sarahaten mazbataya dere eylemişti. NEc­
MEDDİN BEY, İstinaf riyaı:;ctinden Bağdad valiliğine tahvil ve H Ü­
SEYİN HİLMİ PAŞA 'nın ikinci sadaretinde oradan Adliye nezaretine
tayin olunarak İstanbul'a vüruduna kadar nezaret vekaleti müşa­
rünileyh ŞÜKRÜ EFENDi'ye tefviz kılınmış ise de kendisi meslek sahibi
bir zat olduğundan hizmet-i vekaleti kabulden istinkaf ile beraber
müsteşarlıktan istifa ederek çekilip gitmiştir. Nezaret vekaleti mu­
vakkaten Defter·İ hakani nazırı M A H M UD ESAD E FE N Dİ 'ye ihale
olunmuştur.
§ FERİD PAŞA Dahiliye nezaretine tayinini müteakip İzmir'den
lstanbul'a geldi. Meclis-i vükela mün'akid olduğu sırada müşarüni­
leyhin vürftdunu haber verdiklerinde Sadr·ı Azam bir eser-i nezaket
olmak üzere bizzat meclisten çıkıp Sadaret odasına giderek kendisini
birlikte alıp getirdi. Arz odasından içeri girerken FERİD PAŞA'nın
çehresi kıpkırmızı olmuştu. İhtimal ki az zaman evvel Sadr-ı azam
sıfatiyle girdiği meclise şimdi bir Sadr-ı izamın arkasından nazır
eıfatiyle girmesi gücüne gitmişti. Herhalde müteheyyiç bir vaziyette
idi.
§ Teceddüd-i saltanat vukuunda Sadr-ı izamın ipkası halinde
keyfiyetin yeniden hatt-ı hümayunla ilinı ve cültis hatlarının nev'a­
ma o devrin programı şeklinde olarak Bah-ı ilice tanzimi mutad
olduğundan cülusu müteakip kıraat olunacak hatt-ı hümayunun
euret-i tanzimi Meclis-i vükelida müzakere edildi ve müsveddesinin
kaleme alınması Sadaret müsteşarıZİYA B EY'le Amedçi AsAF BEY'e
havale olundu. SULTAN ABDÜLAZİz'in cülusunda ALi PAŞA tarafın­
dan kaleme alman hatt-ı hümayunla SULTAN MURAD ve SULTAN
HAMİD'in cülus hadan esas ittihaz edilerek bu kere kıraat olunacak
hatt-ı hümayunun da müsveddesi bunlar tarafından tanzim ve Mec-
40 GÖRÜP 1Ş1TI1KLERİM

lis-i vükelaca kıraat ve toslıih edildikten sonra arz olundu. TE\.FİK


PAşA'nın makam-ı sadarette ipkasını mutazammın olan bu hatt-ı
hümayun Mıtbeyn başkatibi HALİD ZiYA BEY vedaatiyle ve mera­
sim-i mutade ile Bah-ı aliye irsal ve Sadr-ı azam ve Hey'et-i vükela
tarafından İstikbal olunarak Arz odasında pek kalabalık bir cemiyet
müvacehesinde taraf-ı icizancmden kıraat edildi.
§ Cülusu takip eden günlerden pazar günü Sadr-ı azam beni nez.
dine çağırdı ; FERİD PAŞA ve sair vükelada yanında idiler. Meclis-i
meb'usan reisi AHlll E D RIZA BEY kabineye istifa teklif edip zit·ı
şahane ise kılıç alayına kadar olsun kendisini bırakmamalarını Sadr-ı
azamdan adeta rica tarzında taleb eylemiş olduğundan bu hale karşı
ne türlü hareket etmek lazım geleceğini müzakere ediyorlardı. Bazı­
ları derhal istifa edip çekilmeyi, bazılan da zat-ı şahaneyi kırmama­
lan fikrinde bulunuyorlardı. ABDURRAHMAN ŞEREF EFENDİ " Bu
adamlar genç ve heveskar adamlardır, mevki-i iktidara gıdmek istiyorlar;
biz çekilelim onlar gelsinler de heveslerini alsınlar,, deyip MAVROKOR·
DATO EFENDİ bunun fikrine iştirak ediyor ve Yerlerimize adam bile
..

ha:nrlamışlar,, diyordu. FERİD PAŞA karşıdan atılarak ve elini kalbi­


nin üzerine koyarak "Abdurrııhman Efendi , Abdurrahman Efendi,
sen burandaki gibi söylemiyorsun , biz çekilelim amma memleketi kim­
lerin eline bırakacağı: ? diyordu. Nihayet "Mektupçu Beyi A hmed
.,

Rıza Bey'e gönderelim, reis vekillerinden birini alarak buraya teşriflerini


rica edelim, birlikte görüşüp bir karar verelim,. dediler. Bir arabaya
binip Meclis-i meb'usana gittim ; dış kapının önünde şikarını bckliyen
yırtıcı kuş gibi üç boş darağacı kurulmuş olduğunu gördüm ki ertesi
sabah kim bilir kimlere ııasib olacaktı. Bu hoş darağaçları bana bir
hafta evvel Köprü başında tesadüf ettiğim maslıiplardan ziyade tesir
eyledi.
Riyaset odasmo gidip keyfiyeti AHMED RızA BEY'e anlattım.
Kendisi müteazzımane bir tavır ile " Tevfik Paşa kabinenin istifa
edccegini söylemiştir, hala istifa etmediler. Meb'uslar btıkliyorlar ; hem
benim işim var, celseyi açacaftım, gidemem,, dedi. O sarada odaya gelen
birinci reis vekili TAL'AT BEY beni bir köşeye çekerek " Tevfik Paşa 31
Mart vak'asında hakikaten memlekete hizmet etti ; fakat taşrada galeyan
nyade olduğundan kabinenin istifası zaruri görünüyor. Ben gider ken­
dileri ile görüşürüm,, dedi. Bab-ı aliye avdetimde keyfiyeti Hcy'et-i
vükelaya bildirdim. Müteakiben TAL'AT IlEY de ikinci reis vekili
AaisTİDİ PAŞA ile birlikte gelerek ve kendileri ile görüşerek İstifaya
SADARET MEKTUPÇULUCUNA AİT VEKAYİ 41

karar verilmiş, üç gün sonra da HÜSEYİN HİLMİ PAŞA ikinci defa


sadarete gelmiş tir.

H Ü SEYİ N H İ LM İ PAŞA'NIN İ K İ NC İ SADARET İ

§ Rumi nisanın yirmi ikinci çarşamba günü H ÜSEYİN HİLMİ


PAŞA alayla Bab-ı aliye vürôd etti. Makam-ı meşihate de ayandan
Piri zade SA.nİe BEY tayin olundu. Hatt-ı hümayunu gene ben kıraat
ettim. Resm-i kıraat ve tebrikin hitamından sonra Şeyh ul-islam ile
birlikte alay arahalan ile Bab-ı meşihat'a giderek kendisini makamına
ik'ad ile Bab-ı aliye a"\·det eyledik.
Yeni kabinede Bahriye nezaretine ikinci defa olarak ayandan
A aiF HİKMET PAŞA, Maarif nezaretine meb'usandan NA.iL BEY,

Orman ve Maadin ve Ziraat nezaretine gene meh'usandan AaisTİDİ


PAŞA tayin olunmuş, diğerleri yerlerinde ipka edilmişti. Fakat bila­
hara ipka edilenler de tebeddüle uğramışlardı.
HÜSEYİN HİLM İ PAŞA kabinesi mevki-i iktidara gelince Adana
ihtilalinin teskini, İ stanbul ve vilayatta asayişin temini, Divan-ı
Harb-i örfiler mukarreratının tatbiki Bosna ve Hersek ve Bulgaristan
meselesinin hall-i kat'isi ve son zamanlarda da tensikat-ı umumiye
meselesi ile meşgul oldu.
KAMİL PAŞA kabinesi ve HÜSEYİN HİLMİ PAŞ A'n m ilk kabinesi
azasının ekserisi kudemadan ağır başlı adamlar olduğundan Mecliste
müzakerat sükun ve sükunetle cereyan eylediği halde ikinci kabineye
peyderpey yeni unsurlar dahil oldukça tarz-ı müzaker�lerinde ve
yekdiğerine karşı muamelelerinde isar-ı asabiyet nümayan olmağa
başladı.
§ Culus-ı hümayunu müteakip Mekteb-i Harbiyede bir resm icra
olunup Hey'et-i vükela ile beraber Şeyh ul-islam SA.uİe BEY ve
Meb·usan reisi AHMED RızA BEY de hazır bulunmuşlardır. AH ME D
RIZA BEY Çırağan Sarayının Meslic-i meb'usan İttihaz edilmek üzere
terkini taleb edip Sadr-ı azam buna mümaşat eylediği halde SA.uie
BEY itiraz etmiştir. Ertesi gün keyfiyet Meclis-i vükeladan mevki-i
tezekküre konuldukta itirazını teşdid ederek bir hayli münakaşa
cereyan eyledi. Müzakere masasına yumruğuyla vurarak ''Bir takım
. . oraya el atacaklar ; olmaz efendim olmaz ! Korkuyorsanız
. . • .

benim üzerime atın, Şeyh ul-islam razı olmuyor deyin,, diyordu. Serd
eylediği itirazlara cevab verildikçe yeni yeni esbab-ı müdafaa der­
meyan edip nihayet "Bunu da hal'edecek olursak neredP. oturtacağız,,
42 GORtJP IŞIITIKLERIM

dedi. Fakat gene ışın önüne geçemedi. Çırağan sarayı gôya suret·i
muvakkatede olmak üzere Meclis-i meb'usana tahsis kılındı.
Meb'usan dairesi haline ifrağ olunmak için külliyetli masarif-i
tamiriye ita olunarak ikinci devre-i içtimaiye pek mükellef surette
orada küşad edildi. Az zaman sonra elektrik tesisatı }' apılırken tavan
arasından harik zuhur ederek koca ııaray çatır çatır yandı gitti.
§ Mecliste Şeyh ul·i!!lıim, Sadr-ı azamın sa(tında, Dahiliye nıizırı
FERİD PAŞA da solunda otururlar, mühim bir müzakere olmadıkça
söze kanşmayıp La:teu de uyurlardı. HÜSEY İN H İ LMİ PAŞA ise müza·
kerıltın intizam ılairesinde cereyanını ve dikkatle istimaını arzu
edip bu hale canı sıkılırsa da şahısları ve mevkileri itibaı·iyle kendi·
lerine bir şey diyemezdi. Bir giin Meclisten çıkıp odasında bulunmak­
ta iken ben de bir iş için yanına gitmiştim. Bana hitaben "Of.lum, hu
adamlarla ne yapar.afi.ız ; biri bir tarafımda, dip.eri öıf'l,·i tarafımda
uyuyor" diye şikayette bulundu. Fakat SA.aie BEY hazan uyursa da
hazan da ziyade uyanıklık gösterir ve her tehlikeyi göze alırdı.
§ Bir �ün de Meclis pek mühim bir mesele karşısında bulundu.
Sadaret müsteşan ZİYA BEY Mecliste okunmak üzere Hareket ordusu
kumandanlığının bir tezkire11iyle İkinci Divan-ı Harb-i örfinin maz­
batasını bana tevdi etti. Mazbata bir takım esbab-ı zaifeye İstinaden
Hakan-ı sabıkın 31 Mart vak'asında iştirak ve medhali bulunduğu
tebeyyün ettiğinden bahisle Divan·ı Harb-i örfide taht·ı muhakemeye
alınmasını mutazammındı. Fakat mazbata okununca herkesi buht ü
hayret istila ederek kimse ağzını açamıyordu. Nihayet Sadr-ı ıizam,
Harbiye nazırı SALİH PAşA'ya hitab ile " Ne buyurursunuz ?,. demesi
ile müşarünileyh de yüksek ve kalın bir sesle " A sla caiz olmaz., ceva­
bını verdi. Mecliste cihet-i askeriyeyi temsil eden ve hükmü veren
Divan·ı Harb reisinin kayın biraderi olan SALİH PAŞA'nın bu cevabı
hüzzara cür'et-bahş olup S..i.ııİB BEY kemal-i tehevvürle yumruğunu
masaya vurarak " A ltı yüz senelik derleı-i aliyyede asla görülmemi�
bir hal ! Böyle bir mazbatanın yapılmasına da , burada okunmasına
da teessiif ederim, teessüf eti.e rim,, diye bağırmaya ba�ladı. FERİD PAŞA
" Sahih Beyefendi, Meclis-i millide istifa mı hat• mi diye re)'e konulduğu
wman hat• hal' diye bapıran siz değil miydiniz ? ,, deyince "Dedim,
inkıir etmem ; fakat böyle bir kararı da asla kabul eylemem., diyerek
ref'-i ivaz etti. FERİD PAŞA da bir hayli müdafaadan sonra " Taht-ı
muhakemeye aldırmak demek öldürmek demektir, ihtiyar adam, günah­
tır,, diye müdafaaya kalkıştı İ!!e de bunun kanunen bir kıymeti yoktu.
SADARET MEKTUl'ÇULUCUNA AİT \ EKAYI 43

Nihayet Sadr-ı azanı meseleyi, karar-ı vakiiıı red veya kabulu sure­
tinde reye koyarak reddi hmıusunda ittifıı.k-ı ira hasıl oldu. Maarif
nazırı NA.iL BEY red kararma iştirak ile beraber Ben hata Abdtil­
..

hamid'ten korkarım,, diye ortaya mütereddidine bir söz attı.


Sadr-ı azam, Divan-ı Harb kararının reddi hakkındaki mazba­
tanın müsveddesini bizzat kaleme aldı. Fakat bence bu mazbata
eııasit-ı hukukiyeye muvafık bir surette yazılamadı.Çünkü Hakan·ı
müşarünileyht> isııud olunan keyfiyetin farz-ı muhal olarak sıhhatı
teslim edilse bile el"nay-ı saltanatta vukua gelmiş ve K anun·ı esasi
hükmünce lıir padişah müddet-i saltanatındaki ef'alden gayr-i mes'ul
bulunmuıı ve hu yüzden kendiılİne bir ceza terettüp etmek lazım
gel>ie lıal'den ibaret olarak o da zaten icra kılınmış bulunmasına
nazaran mesrlf' hu ııokta-i nazardan müdafaa edilmeliydi.
Zaten Tn'AT PAŞA da Abdülhamid'in 31 Mart vak'asında med­
ha li ulnıadıAını IJarıa hir ı;ok defa söylemişti.
H f s F.Y İ N Hiuı i PAŞA ile FERİD PAŞA Hakan-ı müşarünileyhin
lütuf-ılitleleri ulduğundaıi onların ınüdafaaııı o kadar haiz-i ehemmiyet
a<l<lolunaınaz il"e de zalım-lıordeleri olan SALİH PAŞA ile SA.uie BEY'­
i ıı �11 lıarf'k.t•t leri lıer haldı• şayan-ı takdirdir.
Bu karar Mediı<ce �a�·t,t hafi tutulmuş ve evrakı Sadr-ı izamın
emri ile hir zarf dnunuııa konarak ve üzeri üc; mühürle mühürlenerek
ö�·lcce lııfzedilmişti. Sadaret müste�arı A DiL BEY'in nezdinde mahfuz
olduğu halde Bab-ı ali harikiııde muh terik olmuştur. Gariptir ki o
zaman Aukarn meh'usu olan MAHİR SAİD BEY 31 Mart hadisesine
doir evvelki ı;ene gazete ile neşretmiş olduğu makalata Divan·ı harbin
bu habdaki mazbataı;ının ııuretini aynen dere etmiştir. Ne tarik ile
elde ctmi!l oldu�uııa taaccüp ederim.
§ MeL'usların muamelat-ı umumiye-i devlete kesb-i vukuf eyle­
meleri için Medis-i meb 'usandan birer p arlemanter müsteşarlık ihdasa
ve bunlann Mr.clis-i vükela müzakeratına da iştiraki arzu olunduğu
Serlr-ı azam tarafından Meclise tebliğ kılınması üzerine FERİD PAŞA
şirldrtle it ir a z d a bulunduğundan ve sair ııüzzar da buna iştirak eyle­
tli�inden teklif-i vaki Mf'cfüte kabule iktiran etmedi.
Ertt'Sİ gün Sadr-ı azamın yanında bulunuyordum. Odama avde­
timde müşarünileyh "Bu gün bir encümenimiz var, geçerken Dahiliye
11ü:ırı paşa hazretlerine uğrasanız da teşriflerini benim tarafımdan rica
etseni:., dedi. Ben de odasına uğrayıp keyfiyeti FERİD PAŞA'ya tebliğ
ettim. ayağa kalkıp ve oda kapısının önüne
" Geli.Yorunı" diy1:;
44 GÖRÜP IŞITIIKLERIM

gelince yüzünü dönüp "Nasıl dün iyi yapmadım nıı ? Topunun aff.ız-
larına . . . . . . . ,. diyerek gitti. FERİD PAŞA aynı sözü arkadaşlarından
birine de söyleyip o da rüesay-ı İ ttihad'a haber vermiş olduğundan
kendisine istifa teklif ettiler. Yerine Meclis-i meb'usan birinci reis
vekili TAL'AT BEY'i getirdiler. GAH R İYE L EFENDİ de Cemiyet-i İ tti­
hadiye'ye ilkay-ı emniyet edememesi cihetiyle Tanin gazetesiyle
aleyhine bir kampanya aı;ıldı. GABRİYEL EFENDİ mahkemeye müra­
caatla Tanin aleyhinde zarar-ı manevi talep eyledi. Me7.kıir gazete
dahi hükmolunacak cezay-ı nakdiyeyi tesviyeye yardım etmek üzere
bir iane listesi dere edip İ ttihada mensup vükela haremlerinin kaffesi
bu ianeye iştirak eylediklerinden ve Mecliste bulunan rüfekası tara­
fından da kendisine ihtarat vaki olmuş olduğundan GABRİYEL EFE N Dİ
artık mevkiinde duramayıp istifaya mecbur oldu ve İ stanbul meb'usu
HALLACYAN EFENDİ Nafıa nezaretine tayin olundu.
§ Maliye nazırı RiFAT BEY bütçe müzakeresi esnasında Meclis-i
meb'usanda bulunup Meh'us VARTAKES E FE N Dİ 'nin memurlara veri­
lecek maaşitı istiskar ile "B . . . . . yesinler, büıün memurları Saray­
burnu'ndan denize aımrılı., demiş olduğunu Sadr-ı azam hazır olmadığı
bir sırada Mecliste naklediyordu. S.AnİB BEY bunu işitince dayana­
mayıp " Teessüf ederim, ıeessüf ederim, sen de bu sözleri işiııin de sükiıı
eıtin ?., diye R İFA T
BEY'e acı serzenişlerde bulundu.
§ O sırada Girit meselesi yeniden uyanmış ve halk " Girit bizim
canımız, feda olsun kanımız,. teranesiyle nümayişler yapmakta bulun­
muştu. Bundan dolayı Yunan hükumeti ile Bab-ı ili beyninde hararet·
li notalar teati olunuyordu. Bir f!;Ün Meclis-i vükelada FERİD PAŞA
"Bu sabah Yunan sefiri bizim eve gelerek şikayette bulundu,. diye söze
başlayınca Hariciye nazırı RİFAT PAŞA " Geldi ise kabul eımiyeydini::
efendim ; Hariciye nazırı siz misiniz ben miyim ?,. diyerek ve FERİD
PAŞA ile HÜSEYİN HİLMİ PAŞA'nın yüzlerine bakarak " Vaktiyle
Çinde bir hariciye nazırı vrırmış, burası da oraya döndü " dedi.
H ÜSE Y İ N HİLMİ PAŞA ile FERİD PAŞA tab'an mütehevvir oldukları
halde bu ı>öze karı;ı ağız açmadılar.
Bir gün esnay-ı müzakerede memlekette devam eden iğtişaşdan
bahis açıldıkta Şıiray-ı devlet reisi RAİF PAŞA " Bu haller hep cemiyetler
arasındaki muhasamıiltan ileri geliyor ; memlekette sükun ve asayişin
temini için on sene olsu:ı siyasi cemiyetler teşekkülüne müsaade edil­
memelin dedi. Maliye nazırı R i FA T BEY 11 lııihad ve Terakki cemiyetinin
bu son zamandrı memlekete ettiği hizmeti un11tUJOr mıısunuz ? Ben böyle
SADARET MEKTUPÇULUCUNA AİT VEKA Yİ 45

müzakereye iştirak edemem,, diyerek çıkıp gitti. RAİF PAŞA da " Maliye
nazırı ne kadar lttihadcı imiş., dedi.
Bir gün dahi Hakan-ı sabıkın metrukatından Yıldız sarayı'nda
zuhılr eden beş yüz elli küsur bin liranın levazım-ı askeriye mübayaası
için cihet-i askeriyeye terki hakkında Harbiye nezaretinin bir tezki­
resi okundu. RiFAT B EY bunun usule mugayeretinden bahisle itiraz
ederek " Para Maliye veznesine teslim olunur ; cihet-i askeriyece ne
gibi levazıma ihtiyaç varsa defteri yapılarak usulen tahsisat istenilir
ve bedeli Harbiye veznesine teslim edilir., dedi. Harbiye nazın iş'arında
israr eylemesi üzerine Rİ FAT B E Y evrakını toplayıp Meclisten çıktı.
Arkadan memhur bir zarf derununda Sadr-ı azama istifanamesini
gönderdi. İ stifa kabul olunup Maliye nezaretine Selanik meb'usu
CAVİD BEY intihap edildi. Gariptir ki RiFAT B EY iki defa nazır olarak
bulunduğu bir dairede müs teşarlığı kabul etti.
§ Meclis-i meb'usan Bütçe encümenince Sadaret bütçesinin mü­
zakeresinde Daire-i sadaret memurlan maaşatının teamül-i kadime
veçhile devair-i sairede ayni derecede bulunanlardan farklı olması
esası kabul edilmeyip bu babda HÜSEYİN HİLMİ PAŞA'nın vaki olan
müdafaatı nazar-ı itibara alınmamış olduğundan müşarünileyh de
bundan münfeil olarak bütçenin hey'et-i umumiyede m üzakeresi
esnasında hazır bulunmamıştı. Hariciye nazırı RİFAT PAŞA ile Nafıa
nazırı GABRİYEL EFENDİ mükerreren telefon edip Meclisce pek şid­
..

detli gidiyorlar ; Sadr-ı azam hazretleri teşrif buyursunlar, önünü al­


sınlar" dedikleri halde "Ben elçileri kabul edeceğim, vaktim yok ; her
nazır kendi dairesi bütçesini müdafaa etsin" diye benim vasıtamla
telefon ettirdi. Mecliste hükumeti temsil eden ve hisset-i tab'ı malum
olan FERİD PAŞA ise teklif olunan miktan hey'et-i umumiyesi itiba­
riyle şayan-ı kabul görmesi ile gerek vükela ve gerek memurin maaşla­
n o derece baltalandı ki otuz sene evvelki tensik-i maaşat kanunu ile
tayin edilmiş olan miktarlar bile muhafaza olunmayıp kimse için
geçinebilmek imkanı kalmadı. Nazırlar daireleri tahsisatını ayn ayn
müdafaa ettiklerinden memurlar beyninde sınıf ve derece de göze­
tilemedi. Bu suretle aynı derecede olan iki memurun maaşı nazınn
tesir-i şahsisine göre bir dairede fazla, diğer dairede noksan oldu.
Tensik-i maaşat kanunu mucibince birinci sınıftan olan Sadaret
müsteşan ile ikinci sınıftan bulunan Hariciye ve Dahiliye müsteşar·
larının maaşlan seyyanen yedişer bin beşer yüz kuruşa tenezzül ettiği
halde Maliye nazın Cavid Bey'in hatınna riayeten Maliye müsteşanna
46 GÖRÜP İŞİTTiKLERİM

on bin ve aynı derecede olan Adliye müsteşarına ise altı bin kuruş
maaş tahsis edildi. İçlerinden bazısına bir miktar tahsisat verildiği
halde bazısına o da ita kılınmadı. Velhasıl her suretle adem·i ittirad
nümayan olup barem kanununun neşrine kadar düzelemedi. Buna
Sadr-ı azamın inadı, Dahiliye nazırının imsaki ve meb'uslann
adem-i vukufu sebep oldu.

O sırada sadaret maaşı yirmi beş bin, vükela maaşları da on


beşer bin kuruşa tenezzül etmişti. TAL'AT PA�A iptidaları " On bı-ş
bin kuruş bizim nemize elvermez, ben iki birı beş yüz kuruşla geçinirim ;
ü.�ı tarafını ianeye ve umiır-ı hayriyeye sarf ederim , h11tıa bir miktar
para da a rıt ımb i firim, diyordu. Fakat bir zaman sonra " l 'anlış dü­
,

şünmüş oldu�ııınuzıı anladım ; ı•ükelalığın kendine malısu.� masrafları


varmış ; bıı maaşla geçinilemiyor� demeye haı:ladı. Vakıa keııdiı:i
pek sade yaşadı�ıııılan sonuna kadar maaşiyle geçindiyse de içlerinde
o isre tebaiyyct e tmeyip te nçıklnnnı tahaisat·ı mesture ile kapayanlar
ve esnay-ı harple bol hol vagon ticareti edenler ve ihtikar muamelatı·
na karı11anlar da oldu.

§ Bidayet-i Meşrutiyette vükela ve rical-i sabıka<laıı hir takım


kimseler bir cemuı-i gafir tarafından hanelerinden kaldırılarak Harbi­
ye nezaretinde K ırmızı kııo;la'<la tevkif ve bazıları el a Meclis-i nıeb'u­
saııca verilecek karara intizaren Büyiik A<la'da ikame edilmişlerdir.

31 Mart vak'asınııı zuhuru ile haklarırıda veriler.ek kararın teah­


hur etmesi ve İstanbul'da idare·İ örfiye ilan olunmaı;ı üzerine Divan·ı
harblerce rütbelerinin ref'i ve ııı�anlannın nez'i ile i<larc-i örfiye mın­
takası haricine çıkarılmış olmak üzere kalehend suretiyle Bahr-i
Sefid'deki adalara ve Trablusgarb ile Bodruma teb'idleri taht-ı karara
alınmış ve haklarındaki kararlar l\lcclis-i viikelaca da mevki-i tezek­
küre konulmuştu. (çlerinden yaşlı olaııl arrn uzak mahallere ı;evkleriıı­
den ve kalebend olarak ikametlerinden sarf-ı nazar ile onların da Ada­
lara sevk olunmaları suretiyle mukarrcral·ı vakıa ta'dilen tasdik
edildi. o sırada Dcfter-i hakani nazırı M .\llMUU
. EsAU EFENDİ, Ad­
liye nezareti vekaletinde bulunuyordu. Sadr-ı azam bir aralık Mec­
liıı ten çıkması ile GABRİYEL Eı,'ENDİ, MAH!lfUl> EsAD EFEN Di'ye "Sen
bu karara nasıl iştirak ediyorsun ? Sonm A dliye nazırı sıfiııiyle seni
Divan-ı aliye sevk ederler" diye muahezekarine hitabLa bulunmasiyle
.
MAHMUD EsAD EFENDİ bu 11özden ürkerek ve yüzü de kıpkırmızı
kesilerek odanın içinde büyük büyük adımlarla dola�ma)·a haşladı.
SADARET MEKTUPÇULUCUNA AİT VEKA Yİ

§ HÜSEYİN HİLMİ PAŞA'nm ilk ııadaretinde ihzar ile Mecliıı-i


meb•usana tevdi e dilmi ş olan tenııikat kanunu bazı ta'dilit ile bu
6ırada ikmal olunarak ta&dik·i iliye iktiran etmiş t i . Bu kanun intibah
k ı lma c ak birer izıulan ,.e nüzzir tarafından da d ai releri rüesay-ı
memurininden seı;ilecek üı;er zattan mürekkep olmak üzere teş kil
ed ilece k ko m isy o n lar m a r i fo t i yle yapılacaktı. Daire·İ Sadarette teı;kil
olunacak komisyona heııim de me m u r erlileceğimi hiısseyledijtimdcn
bir t akı m kimselerin metlnr·ı nıai�etten mahru miyetlerine alet olm11-
111 a k iı;iıı a f, ı m a ılclalf't eylenıeııirıi Sadaret müsteşarı Zh· A B EY' den
rİl'a et t im . ZiY A BF.Y " Reıı dt> bıılutırmık istPnıiyorımı ; birlikte Sadr-ı
a.:anıa gidip rim etlt'lim,, (l{;(li. Satlr- ı i'ızam, Z İ Y A IlEY'e .. Siz dairPnİn
nlİİSlf'Şflrl l'(' Pli bii \·iik Ulllİrİsİniz ; komİs_ronJa bu/ıuımanız zarurı"Jİr,,
ılı·yipZiY \ BEY ı l c nsaln rahatsız olılu�uıulan bah i sl e i tiraz t.>dip .. Bıı
İ�ı· Hektıq•çıı f/ıoy bı0fl tiı-11 i: 1/11htl miintuilttir,. ıfoıl i. ( H albuki k av il ve
kararıııı ı :.'. l ı ı ı ın rn hilafı i ı l i ) . IH s 1-: Y İ N l li L!\lİ P ..\ !1 A " Mcktupç11 Hey
de b11f111111rnk ., dt•ıli. " Fakrıt .� i:;:i11 m rıtlulm bıı/11ıınıa11 1:: lôzımdır,.
deyip ve aralıarııuln si)z uzayıp iiılcta miin akaı:a � e kl i n i nldı . O turtlu ğu
ı<aııılalya rıııı ii1rrindc ZiYA lh: 'i'e hayı:ı;mlık geldi. Art ık benim de
İl irazılıı h n l ı ı ı ı ı n a m ı1 imkan kalmadı. N i hayt!l ZiY A B EY' i ıı ın iı ı ga yr i
n•ımıirı komisyona ıl e \" a ın ve müzakerA t 11 iı: t i ra k c ılip fakat nı11zbatayı
miilıiirlemcmcsi \'t� kom isyonda reı;mi aza sı fa t i y l e Be y li kı; i Nhrn
, . f' A mcdçi AsA F BF.Y'lerle benim huluıııııanı t a k a rr ür etti.

Hf'r <lairf'cc i t t ihaz o luı ı a ea k mukarrerat ı n y•:knııı<ak o lm aı- ı iı;in


konıiı;yoıılar müznkrra ta i l ı ı idnrdaıı en·ı·I "Mdı'uı;an tlniresiııde tor·
!an arak nc eıuıı1 üz ı• ri ı ; e lıarckt>t edi leceği n i kararla!ilırucaklardı. Ko­
misyon içlima et.t i . B i z de 'l isıR B ıı.: v le gic.lt>rck müz:ı kr.reye i,tirak
'

eylt·dik. H iisF.YİN H İ L M İ PA:ojA komisyonların vazirc,.i. ınevcmlu fazla


o la n mcca l i s t r ı ı ve u kl a mı l a ı :
lıaric·e ı;ıkaeak olanl11rııı t e frik ine mii.ıı·
hasır bıı l ıı n ı n ıı k fikriıııle \"e :\1ecliı<·İ viilcli'ıra y a p ı l an kamııı lıi y i hası
d a Lu m er k e zd e i d i . IJ al l ı ıı ki \ft'diıı-i nı f'h ' u s a ıı d a «>snay·ı m üzakerede
l ı ii kfıml• t ı:c memur izamiylc hu ııokta·i nazarın müdafaa edilmeme·
s i ıııleıı :rnpılaıı ladili'ıttaıı l ıiiyiik küçük hilumum memuriniıı t c nsik e
tabi t u lnlac akl arı i ı< l i tll fıl olu n makt a ve meb'uslardarı k om isy on a
memur edilenler de o yr•lıla iı-rar eylemekte idi. Keyfiyeti telefonla
Sadr·ı azama haber verd iğ i m d e kendi ııokta-i nazarıııın müdafaası
için b a n a talimat verdi. Den ıle k ü rs ü ye çık arak ve epeyce münakn�a
ederek bu fiki rde t'pcycc israr cyl ı di m6c · de knhul ol u n ma dı . Bab·ı
ili ye avdetiuııle k� y fiy e t i Sadr·ı ôzaına t afsile ıı bildirdinı. Y anında
48 GOR() P 1Ş11TİKl.ERJM

bulunan TAL'AT ve CAVİ D BEY 'ler ise kanunun ruh ve m a n a sı tensi­


katın bilumum memurine şuınulü merkezimle ol du ğu n u beyan ed erek
Sadr-ı azamı fikrinden vaz g•�çirdiler.
Daire-i sadarette teşekkül eden komisyona Ayandan A nnÜL·
H A LİM ve l\fch'usandarı G ü m ii l c ün e meb'ıısu ARİF IlF.Y'ler int ilıah
olundular. Do�rusu ikisi ,fo h a k - ş i ıı a s zatlar ol<luµuııdan hir gu n a
haksızlık. ve t ar a fg i rl ik t e lııılun ınaclılar. Hat ı a müzakeriıtın h i tamın­
da A nİF BEY cchinden bir cleste k.ıi�ıl çıka rıp " Şimdiye değin bu kadar
taı;si_ye ı•e ilıbarııiime aldıın. Fikri mde trsir husıile getirmemek ı'.çin
hiç birisini okumadım, şimdi hı!psı'.tıi birden sobaxa atıyorum., dedi.

§ H amazanın lıuliilü m ii n a ıı <' h e t iy l e H üsEYİN I I i L!ll İ PAŞA lıiiz·


z a ra "Ramazan hali ifo nı ımtazamarı çalışama�vı::, birbirimizle 1.-avga
ederiz, içtimaiiıı geceye t<ılwil rtsek na!>ıl olur ?,, ı led i . Tiu t e k. l if sairlcri
tarafından da kabul olu m l u . !\feclis giiııiine m ib a d if olan ra m a zan ın
ilk giinü rniişarünifoyh yaıııııda huluııduğu ı; ı ra d a hir y a ver çaµırıp
"Bu akşam Topkııpı sarayımla iftar etmek arzu ediyorum ; lfo:.i11e
keıhüd,uı beye haber ver de bize yemek hıııırl<ıısw,, de d i . Ilana da Lir·
likte gitmemi teklif etti ve göt iirdü . l\1e­
a k ş a m üzeri arabasıııa al ıp
eidiye kasrının önündeki cilıan-manzar sed üzerinde oturup H a zi n e
kethiidası da b i rli k t e olduğu h al d e iftar et t i k .
Baş k i t a h et hizmetiııde bulunduğum sırada her sene ramazanın
on beşinde Sadr-ı azam ve havasıı-ı vükela ile ora d a iftar etmeyi i t i y a d
eylemiş isek te ilk defa olarak b u l und u ğu m o gece d u y du ğ u m ze v k - i
ruh a n iy i hi ç bir vakit bulamadım. İ ft a rd an sonra gece Sadr-ı a z am l a
birli k te gene Buh-ı al iye a v d e t ey l ed i k .
İkinci d efaki gec<' içtimaıııda Maliye nazın CAVİD BEY su ret - i
tesviye-i alıiredeıı dola yı H usya tazminatından bize kal an senevi üç
yüz altmış hin l i ra n ı n karşılık ittihazı ile Os m a n l ı Bankasından bir
istikraz akdi zım nıı ı d a t a n z im et miş ol d uğ u mukavele müsveddesini
meclise getirerek kıraat ve banka mc.•murları ile i cra eylediği müza·
keratın su ret· i cereyanı ve mukavelenamcnin alıkam-ı müııdericesi
hakkında şifahen de itay-ı izahat eyledi . Meclisce kabul ve takdir
o l und u . V aki t ilerl em iş old uğu nd an Şeyh ul · isliım SA.nie BEY "Bu
gece bununla ik t ifa edelim ve işi ağzımızın ıadı ile bırakalım,, d iy erek
bey'et da ğıl dı . B u b en i ın son bulunduğum m er l is oldu. Bir kaç güu
so nra a kşa m üzeri Sadr·ı azam beni nezdine ç ağırdı . Dah i liye nazırı
TAL'AT B EY 'l e oturuyorlardı. Bana bitahen ..Beyefendi, Dahiliye
neıaret-i celilesi müsıeşarlığırıı kabul eder misiniz ?,, de<li. Ben de "Zaı-ı
SADARET MEKTUPÇULUCUNA AİT VEKAYI 49

fahimaneleri ıensib buyururlarsa biııabii kabul ederim. Fakat memur


intihabına karışmamak �arıiyle., dedim.
Çünkü memur intihabatına karışmak bir çok isnadata nefsini
hedef etmek demek olacağını bildiğim cihetle bundan öteden beri
tevakki ederdim. TAL'AT BEY " Bu vazifeyi ben deruhte ederim,, deyince
ben de kabul ve teşekkür ederek odama avdet ettim. HÜSEYİN HİLMi
PAŞA Sadaret müsteşarı ZİYA BEY'le geçinemiyerek kendisini azl ile
yerine Dahiliye müsteşarı ADİL BEY'in tayinini tasvib etmiş ve
benim de dahiliye işlerine vukuf-ı eıibıkım cihetiyle TAL'AT BEY'le
bilmüzakere Dahiliye müstt·şarlığıoa tayinimi tensib ve tasvih et•
m iştir.
§ Dahiliye nezareti merkez-i muamelat olup pek çok mühim işler
oradan geçerdi. Fakat ekseriya meclisce bunlar karara iktiran et tikten
sonra mevki-i icraya konulmak üzere tı•bliğ edildiğinden esnay-ı
müzakeratta geçen muhaverata hittabii ıttıla hasıl olamazdı. Binaen·
aleyh Dahiliye müsteşarlığında bulunduğum üç sene zarfında zapt·ı
vukuata hacet göremedim.

• •

§ Dahiliye müsteşarlığım esnasında Arnavutluk'ta üç büyük İf•yan


zuhur etmişti. Üçiincü isyanın zuhuru, memleketçe ahali ve asker
beyninde alaim-i na-lıoşnudi hudıisu ve MAHMUD ŞEVKET PAŞA'nın
Harbiye nezaretinden istifası iizerine SAİD PAŞA da Medis-i meb'u·
sanda ekseriyet-i aziıneyle almış olduğu itiruad kararına rağmen
makam-ı sadaretten hilistifa çekilmiş ve yerine tayini karargir olan
Londra sefiri TEVFİK PAŞA da bazı şerait dermeyaniyle kabulden
i,.tinkaf göstcrmiı; olduğundan Sadaret ma 'zullerinden KAMİL ve
FERİD ve HüsEYİN HİLMİ PAşA'ların iştiraki ile Ayan reisi GAzi
AıuıED MuııTAR PAŞA'nın taht-ı riya11etinde bir kabine teşekkül etti.
İkinci defa olarak CEMALEDDİN EFENDİ makam-ı Meşihate, N1zı11
PAŞA Harbiye, l\fAllMUD MUHTAR PAŞA Bahriye, ZİYA PAŞA Maliye,
GABRİYEL NORADUNGİY AN EFENDİ Hariciye nezaretlerine tayin
kılındı. 9 Temmuz 1 328 tarihinde Bab-ı alide hatt-ı hümayun kıra·
atiyle yeni Hey'et-i vekilenin memuriyetleri ilan olundu. Hattın
kıraatını müteakip Arz odasından çıkarken arkamdan gelmekte olan
H ÜSEYİN HİLMİ PAŞA "Beyefendi, Damad Şerif Paşa'yı bulup bana
sönderir misiniz ?� dedi. Ben de kendisini bularak müşarünileyhin
nezdiııe gönderdim. Dahiliye nezaretine tayin olunan FERİD PAŞA
50 GÖRÜP İŞİTIİKLERİM

Avrupa'da bulunduğundan avdetine kadar nezaret vekiletini Sadr-ı


ilzam bizzat deruhde etmişti. Vilayita müteallik emirleri olur müli­
bazasiyle teneffüs odasında intizarda bulunduğum esnada HÜSEYİN
HiLMİ PAŞA'nın beni istediğini ve deniz üzerinde elçi odaı:;ında vürıl­
duma intizar etmekte olduğunu haber verdiler. Yanma gittiğimde
"Beyefendi, Halid Ziya Beyefendi'nin infisali icab ediyor. Môbeyn·i
hümayun başkitabetini kabul eder misiniz. ?., dedi. Ben de "Evvelce
Dahiliye müsteşarlığını teklif buyurduğunuz. vakit sliylemiş olduğum
veçhile z.at-ı fahimaneniz hakkımda her neyi ıensib buyurursanız. bittabi
kabul ederim" dedim. Yanından çıkınca sofada DAMAD ŞERİF PAŞA'­
ya tesadüf ettim . Beni bir odaya götürüp kendisine Ticaret ve Nafıa
nezaretlerinden Lirini teklif etmeleriyle o da Nifıa nezaretini kabul
eylediğini ve o akşam arz olunacağını beyan etti. Bana da Môbeyn
başkitabeti teklif olunduğunu mahremine söyledim.
Aradan hir hafta kadar zaman geçtiği halde bir şey zuhur etmedi.
Avrupa'da bulunan FERİD PAŞA avdetle Dahiliye nezaretini kabul
etıniyerek Hey'et-i ayan riyasetine naı:sb olunduğundan Dahiliye
nezaretine de Maliye nazırı ZiYA PAŞA tayin kılındı.
ZİYA PAŞA nezarete gelince tebrik için odasına gittiğimde .. Mah­
rem bir işimiz. var, kimseyi koymayın., diye hademeye tcnbih ettikten
sonra "Beyefendi , ben bu nezareti bir kabine buhranı çıkmamak için
kabul ettim ; kabitlümün asıl saiki de siz.in burada bulunmanızdır.
Fakat maatteessüf sizi de bana çok glirdüler. Hey'etçe müttefikan Ma·
beyn başkitabeıine ıayininize karar verdiler. Ben nezaret muamelatına
biraz istinas hasıl edinceye kadar olsun sizi bırakmalarını rica
ettiğim halde muvafakat etmediler ve sizden istimz.aca beni memur
eylediler. Hüseyin Hilmi Paşa "O benim reyimden çıkmaz., kendisinden
istimz.aca hacet yoktur,, dediyse de usulen bir kere istimz.ac Uizımdır
dediler. Eğer kabul ederseniz. bu akşam arz. edecekler., demesiyle hen de
"Mademki hey'etçe tasvib edilmiştir. Adem-i kabul muvafık olmaz.,
dedim. Odama avdet edince ZİYA PAŞA iade-i ziyaret ettikten sonra
kabuliimü tebliğ için Daire-i sadarete gitti.
Benim memuriyetin ittifak-ı ara ile kabul olunduğu halde HALİD
HURŞİD B EY 'in Ba�mabeynciliğc tayini AHl\IED MUHTAR PAŞA ta­
rafından teklif edilmesi üzerine hey'eti terkib eden on iki zattan altısı
kabul ve altısı adem-i kabul hakkında rey verip ekseriyet hasıl ola­
mamış ve o gün Maliye nezaretine tayin olunan ABDURAUMAN EFEN·
Dİ gelince Sadr-ı azamın bulunduğu tarafın reyine iştirak etmesiyle
SADARET MEKTUPÇULUGUNA AiT VEKA Yİ 51

H AI.İD 1 1 U HŞ İ D BEY'in bir rey ek tı e ri)· etle Başmabeyııciliğe memuri ­


yeti takarrüz etmiştir.

H ALİU llUHŞİU BEY'in kabul-i memuriyeti tarafında bulunanlar


Sadr-ı azamla Şeyh ul-islam, HÜSEYİN HİLMİ PAŞA, MAHMUD Mue­
TAR PAŞA, Evkaf n azı n Azim zade MEllMED FEVZİ PAŞA ve Maarif
n azın SAİ D Bıo:ıı olmm;tur. Kabul ctmiyenler ise KAMİL PAŞA, H ar­
b iye nazın NAZIM PAŞA, DAMAD ŞERİF PAŞA, ZİYA PAŞA, Ticaret
ve Zi ra a t nazırı M USTAFA REŞİD PAŞA ve Hariciye nazın GABRİYEL
EFENDİ imiş.

Ş ERİF PAŞA kcııdisiniu Teşrifat-• umôuıiyye nazır-ı sabıkı GALİP


c yl ed i j!; in i ı- öyler di .
P A Ş A ' yı tı ev k

§ Erte!'li salıalı B aL -ı aliye v ürudumda S a d aret müsteşarının


odaısmda iki tıaal kadar i n t iz ar e y l edi j!;i m halde irade-i se n i yye zuhur
etmedij!;inden odama ı;:i t l cr c k iı:lcrimin taı;;fiye!!İ ile mt>şgul oldum. O
gün lley'et-i vükPlfı, MC'h'uı-:aıı dair('ı<inde bulunduklanndarı memu­
r iyet im lıakkm<laki irade-i ı.en i y � (� s ai r nıa'ruzat ile beraber öğleden
evvel oraya gi.iııderildiği haldc Sadr-ı aza mı n meclisce meş guliyeti
hast�biyle aı;ma�a Yakt i o l ama m ı ş. İ k i n diye doğru MeL'usan daire·
sinden Maarif nazırı S A i U llto:Y telefonla b e n i arayıp "Beyefendi,
iradr-i $f'llİ_Y)"I' şnef.� ııdıir Piti : Sadr-ı azam hazrl'tlrri şimdi Mtibeyn-i
hümayıımı ıe�rifi11i::.i rim ediyorlar., dedi.
Ren de nezare t i n erkaıı-ı nıemu rin in i ve k alem müdürlerini Müs­
te�arlık o da s ın a davet ve kendilerine teLliğ·i keyfiyetle veda ettikten
ve M at b ua t müdiirü FAZLI NECİP BEY bilmukabele nüvazişkirane
bir n u t uk irad eyledikten sonra aklamı dolaşıp efendilere de veda
etLİm. Ril('ümle memurin ve ketebe arkam sıra sokak kapısına kadar
gdcrck kimi bo y numa sarılı p kimi el ler i m i , kimisi de eteklerimi öp e·
rek pek sam i mi sure t l e veda ettiler. Bu suretle otuz sene müddet
h i zmet e Lt iğ i ın Balı-ı alidcıı ke ma l-i s a m i m iye tle ayrıldım. Hakkımda
giisterileıı hu ı·�('r·İ "amimivet a 'nuik-ı kalbimd e deriıı Lir tesir bıraktı.
C<'ııalı-ı h a k ka hamıl ederim ki inkılab üzerine s on memuriyetim
olan Sadaret müsh· � a rlığııulaıı ı l a m ü fa ra ka t ederken Bab- ı fıli muha­
fızı büyii.k "ofa y u bir manga "ilahlı aııkt•r dizerek ı:erefli bir teşyi yaptı.
İşte bu nlar kırk !ieılC' l i k ııamuskfıra ııe h i zmet imin mükafat·ı
maneviyyesidir !
İKİNCİ KISIM
SULTAN REŞAD D EV RİND E BAŞKİTABE'ITE BULUND U(;UM
ZAMANA AİT V EKAY İ

Bmünasebetimiz
ah-ı aliden doğru Yıldız sarayına azimetle kadimen hukuk ve
olan İkinci mabeynci TEVFİK BEY'in odasına
gittim. Başmabeynciliğe tayin olunan HALİD HURŞİD BEY <laha selef­
lerimiz müfarekat etmeksizin erkenden gelip intizarda imiş. Zat·ı �aha­
ne "Başkatip gelsin de ikisini birden kabııl ederim" demiş olduklarıudan
benim vürudumu bekliyorlarmış. Vürudumu arz edince ikimizi birden
huzurlarına kabul eylediler ve "Ben Lütfü Be_y'le Halid Ziya Bey'den
,/,, hoşnuddum ; fakat haklarında galeyan olduğunu söylediklerinden
kendilerine bir zarar gelir miilaha:asiyle tebdilleri11e muvafakat ettim.
Onlar da ağlayarak veda edip /{ittiler,, dedi. "1 nşallah siz de hüsn-i
hizmetle beni hoşnud edersiniz., sözlerini ilave etti.
Müddet-i hizmetimde kendilerini hoşııud eylediğime eminim ;
çünkü daima "Başkatip, ben sağ kaldıkça sen başkaıipsin, ama ben
öldükten sonra bilmem,, derdi. Hakikaten de öyle oldu.
L ÜTFÜ BEY'le HALİD ZİYA BEY giderken SULTAN R EŞAD mu tadı
hilafııı a olarak kendilerine beşer yüz altın atiyye vermiştir.
Dahiliye müsteşarlığında bulunduğum sırada iki defa ziya­
fete davet olunmuş ve bir defasında bazı zevat ile beraber suret-i
hususiyede huzura kabul buyrulmuş isem de zat-ı şahane beni tanı­
yamadı. HALİD H URŞİD BEY Düyfm·ı umumiyyeden yetişip öyle hu­
zur-ı hükümdaride bulunmaya alışmış bir kimse olmadığından ifadat-ı
hümayuna karşı ağzım açamadı. Ben de ihtiyar·• ı;ükut edecek olsam
pek ayıp olacağı cihetle " Yüz yirmi seneden beri memlekete arz·ı
hizmet ııe sadakat etmiş bir ailenin evladı olduğum cihetle efendimize
bizzat dahi hizmeti nefsimce en büyük şeref ve nimet addederim., yolunda
bir kaç söz söyledim. Ziit-ı şahanenin hu sözlerden memnun olduğu
çehresinden nümayan idi.
Huzurdan çıktıktan sonra odalarımıza gidip saray halkının teb­
rikatını kabul ettik. Huzurda iken yanımızda bulunan Esvahcıbaşı
SA.eiT BEv de tebrik için odama geldikte · Ceddinizin kim olduğunu
SULTAN REŞAD'IN BAŞKATIPLICINE AİT VEKAYİ 53

t'e şehid-i merhum zamanında mı hizmet etmiş idüKünü sual b uyuru­


yorlar,. dedi. Ben de ceddimin SELİM-İ SA.Lis asrı ricalinden Barut­
haneler nazırı SEYYİD MEHMED TEVFİK E FE N D İ olduğunu söyledim.
§ HüsEYİN HİLM İ PAşA'nın hakkımdaki hüsn-i delaleti ne kadar
mıkib·i şükran ise lıizmet-i kitabete arz olunduğum gece Sert abib
HAYRİ DEY'i konağına ça�ırarak " Efendi mize hir buşktiıib buldum
ki her h a li ne bizzat kefilim ; hak-i pay-ı hümti_yuna öylece arz edirıi:n
demiş olrlu�u bir kat daha Lais-i mi n ne t VC' kendisini daima hayır ile
yad et tirecek bir keyfiyettir. Bahuı;; us hakkımdaki tekeffül-i nıanr.vi­
den hana bir kere iınaeıı olsun bahsetmemiştir.
§ SULTAN R EŞAD merhum ma 'ru zat a , ayrıca tahsis etmi� oldu�u
odada hakar<lı. Orta yerde üzerinde eı;ki madenden mamul yazı
takırm duran hir masa, masanın bir tarafında koltuk, karşısında
yaldızlı hir ısandalya bulunur<lu. Kendisi koltuğa oturut• benim de
sandalyaya oturmamı emrederdi. Memuriyetimiıı ilk giiıılcriııde masa
ha�ında karşı karşıya otururken birden bire " Hu kanı n hal'i iyi mi
oldu fena mı oldu ? (SULTAN HAMiD'e daima "Hakan ,, ılerdi),. diye
lıir sual irad ve bt>ni müşkilata ilka etti. Çü ıı kii henüz ahlakını bilme·
diğimden ve umum ha nedanın hal'den ürkmekte olduklarını öteden
beri i'iittiğimdeıı iyi oldu desem, bu adam hal' taraftarı diye zihninde
bir vahime uyanacağını v e iyi olmadı desem, kendisinin cülusu hayırlı
olmadığı manasını vereceğini düşünerek bir iki dakika teemmülden
sonra "Bu mesele kıılımıı:un ur: ııe miitalea eılebilere.ğ i bir mesele
de!ildir ; ancak şu kadar ar: edebilirim ki efen di m i :i n riili.ıs-ı hüma­
yunları devlet için bir rıinıet olm u şt u r. Fal.·ııı bu nimetten hııkkıyle isti­
fade edemedi k., diyerek hakkımda şüphe uyandırmıyacak surette
idare-i lisan ettim.
S ULTA N HAMİD evahir-i ııaltanntında on sene kadar SULTAN RE·
ŞAD ile görü�memi§ oldukları halde bidayet-i Meşrutiyette kendisine
haber gönclerer�k gö rüş mek arzıısunu izhar etmiş olduğundan surel-i
mülakatlarını ela hikaye etti. Yıldıza azimetinde kendisini Küçük
mabeyn'de alt kattaki büyiik şaloııda ayak üzerinde kabul ed i p içeri
girince ya ka s ı nda n tut arak "Bu senin bnşınırı altındadır birader, bu
senin bıış ı n ı rı altıudadır birader., diye bir kaç kere tekrar etmiş, ken­
disi de yakasıııı çekip kurtararak "Ru benim başımırı altrnda deifil,
sizin idarenizirı neıtiyicitıderıdir t!fendim,. demiş, ondan sonra ikisi
oturup görü:�miişler.
GOROP IŞITTIKLF.R l 'd

SULTAN REŞ.\D ma'ruzatı çıkartlıkı an 8 onra y a b u yoltla hikaye­


ler n akleder vey a h u t ta bir kitab oku t up ılinlcrtli ki alelekser MAH­
MUD CELALEDDİN PAŞA'nın l\.fir'aı-ı hakikat ' iı : i ve CEVDET PAŞA'nın
Ma'ru.ıôtı 'mı ve M U!iTAJo'A PAŞA'nın Netayir. iil-vııkuat'mı okurdum.
Bazaıı da ben okurken o uyu rd u . Kesince derhal (l:ÖZÜnÜ a çıp "Devam
eı,. derdi. Bu hal hana SüLEYMAN-1 K AN U N i'ni n Sigetvar'daıı cena­
zesi ge t iri l irken SOKOLı,u'nun arabanın yanında gid e rek ma'ru­
zatla lmluıımusıııı hatırla tırdı . :Fakat ne benim k a rşı md aki S U LTAN
S ü ı.EYMA N , ııe de onun kar!jı><ıııduki SoKOLl.U idi. A hvalde ve eşha s
arasındaki fark azim idi : mü�alıcbet ya l nız bir cihete� munhasırdı.

§O esn a da Arnavutluk 'ta zuhu r ede n üçüncü ihtilal devam


e t mekte ve yl'ııİ kabine nazar-ı ihtimamını hu ihtilalin teskinine
atfcylem ck ı e idi. Bidayct-i mem u riyetimde bir sahalı teşekkiir için
A n M ım M U HTA R PAşA'nm Feneryolu'ııdaki köşküne �i t t i �imde A r­
na v u t l u k vekayiiıulen bahı;; açarak Ben im n iyetim sadareti Kamil'e
"

yah u t Hüseyi11 Jlilmi'y*' terk ile Şıira_y-ı devlete Çf'kilmektir. Nıizım-ı


da atarak llarbi,·r. ne:tiretirıe M ahmu d ' u (oğlu) getirip A rnamııluğa
göndermektir. Orıu11 ii:erinde benim adım oldu�mıdtın vı> A mavuılann
bana bii.vük lıürmetleri bıılundııpımdarı o � idi rıre derhal ihtiltili teskirıe
muvaffak olu r,, cle><li.
Bir gü n de A rıı a v u tlarm devletçe haklarında t asavvur olunan
müsaedata da k a ııaa l el medikleriııi görünce burada h u lu nan Arnavut
rüesaımıı çağırıp " A h mmkör Arnavutlar ! Benim 011 /ara etti/1im hi:­
metleri unutuyorlar,, <lemi� olduğun u ve onun üzerine derhal müsae­
dat-ı vakı ayı k ab ul eyl ediklerini söyledi. Arnavutluk meselesi vakıa
bu defa kesh-i sükut etmiş ise de bunda a mil olan All l\IED M UHTAR
PA:;'A tarafından vuku bulan tehdidat-ı lıifzıye cle�il, devletçe gös·
terilen müsaedat-ı fi'liyedir. Fakat MUHTAR PA ş A 'n ın nefsi ne iti m adı
pek büyüktü.
§ O sırada Meclis'i meb'usan aley hinde aı>iir-ı galeyan ııümayao
olduğ un da n hükumet bu defa intihap olunan meb'usların müddet - i
memuriyetleri, evvelki meb'usanla hadi-i ihtilaf olan maddeye sıfat-ı
hakimiyetle karar vermeye mahsuı> ve münhasır oltluğunu Hey'ct-i
ayan a tefsir ettirerek yeniden intihab at icra kılınmak üzere medisi
E F E !'i D i 'ni n zade-i fikri im iş) .
feshetti. (Bu suret-i tefsir G AllllİYEI.
Feııih kararının tebliği için ha'd ez-zuhur mecliste in tizar edilme!'i
makıım-ı sadaretten telgrafla Meclis-i meh 'usan riyasetine lıilıliriltliği
halde meb'uslar kalı] ez-zuhur içtima ile Ayanın hakk-ı ı efsirine iı iraz
SULTAN REŞAD'IN BAŞKAT1PL1CINE AİT VEKAYİ 55

ve Hey'et-i vükeli hak.kında gıyaben iskat kararı ita etmişlerdir.


Ertesi gün Meclis-i meb 'usan reisi HALİL BEY bu karan Zat-ı şaha­
neye tebliğ için saraya gelmişti. O gün Hünkar Topkapı sara­
yına azimet edecekti. Başmabeynci HALİD HuaşİD BEY, HALİL
BEY'in huzura kabul olunup olunmamasını telefonla Sadr-ı azamdan
istizan edip kabul edilmemesi cevabını almasiyle, HALİL BEY'e Zat-ı
şahanenin Topkapı sarayına azimet edeceklerinden bahisle itizar
etmiş, Topkapıya gidildikte AH MED l\luHTAB PAŞA Bağdad köşküne
gelerek Hey'et-i vükela hakkında itimad-ı hümayun berkemal oldu­
ğundan saadet ve intizam-ı umumiye azın u gayretle devam etmele­
rini ve Teşrin-i sani ibtidaı;ında l\feclis-i umumi küşad edilmek üzere
meb'usan intihibat-ı umumiyyesinin her türlü müdahalat ve sıl-i
istimalattan azade bir surette icrasını temin eylemelerini mutazam·
mm Bab-ı ilice tanzim ettirmiş olduğu hatt-ı hümayunu getirip Zat-ı

şahaneye takdim ile imza ettirdi ve bu hat Bab-ı ilice alenen kuaat
olunacağından resmen göderilmiş olmak üzere benim de kendisine
tefrikarı izamıını rica et.ti.
Zit-ı şahane müsaade etmesi ile beni arabasına alıp birlikte Bab-ı
aliye götürdü ve huzuru mutad olan zevatı toplayıp Arz odasında
hattı kıraat ettirdi. Akşam saraya avdetimde HALİL BEY'in sabah­
leyin arz etmek istediği mukarreratı telgrafla tebliğ eylemiş olduğu
görüldü.
Hey'et-i vükela bidayet-i memuriyetlerinde idare-i örfiyeyi kal·
dırmış olduk.lan halde bu vukuat üzerine tekrar iadeye mecbur
oldular.
1ST1TRAD
[SAİD PAŞA sadaretten istifasından bir kaç gün sonra Zat-ı şiihA­
neyi ziyarete gelip Padişah kendisine " Paşa, size emniyetleri vardır ;
niçin istifa ettiniz ?" diye sorması üzerine başını önüne eğerek bir
müddet düşündükten sonra "Onların bana emniyetleri var ama benim
onlara emniyetim şoktu" demiş olduğunu avdetinden sonra SULTAN
REŞAD bana hikaye eyledi. ]
§ Ramazanın ilk akşamı Hey'et-i vükelayı iftara davetle ken­
dilerine birer hediye ita etmek Zat-ı şahanenin mutadı olduğundan
vükela sarayda toplandılar. Dahiliye nazın ZİYA PAŞA, A HME D MUH­
TA R PAŞA ile uyuşamıyarak istifa etmiş olmasiyle o akşam iftarda
hazır bulunmadı. Avdette DAMAD ŞERİF PAşA'yı arabamla Beşiktaş
56 GOROP lŞl'ITlKLERlM

iskelesine götürürken Dahiliye nezaretini kendisine teklif ettiklerini


söyledi. ŞERİF PAŞA ile kalem ve daire refakatimiz olduğu cihetle
fikrimi açıkça söylemekten çekinmiyerek Dahiliye nezareti vezaifinin
ağırlığından dolayı şu zamanda bu teklifi kabul etmemesini ihtar
eylediğim halde ertesi gün memuriyetini havi kararname geldi. Te­
şekkür için saraya geldiğinde niçin kabul ettiğini sordum. KAMİL
PAŞA Halep vali-i sabıkı REŞAD BEY'in tayinini iltizam, H ÜSEYİN
HiLMİ PAŞA da kendisi ile tcşrik-i mesai edemiyeceğinden bahisle
adem-i kabulde israr eyliyerek bir kabine bubram zuhur edecejti
cihetle arkadaşlarının ilhahı üzerine kabule mecbur olduğunu söyledi.
Fakat o da AHMED MUHTAR PAŞA ile itilaf edemiyerek iki gün sonra
bilistifa çekildi. Bu istifalar kabinenin ahengini bozdu. Dahiliye
nezareti bir kaç gün açık kaldıktan sonra Selanik vali-i sabıkı DANİŞ
BEv'in tayini Bab-ı aliden arz edildi.
SULTAN REŞAD bu DANİŞ BEY kim olduğunu sormasiyle ben
de Şıiray-ı devlet İ stinaf mahkemesi riyasetinde bulunduğu halde
akab-i Meşrutiyette Selanik valiliğine tayin olunmuş ve elyevm ma'­
zul bulunmuş olduğunu söyledim. "Böyle mühim bir zamanda tecrübe
olunmamış bir adam hiç Dahiliye nezareti gibi müşkil bir mevkie
setirilmeli mi ? Şimdi Bab-ı aliye git, benim tarafımdan Sadr-ı azama
söyle, ya Hüseyin Hilmi Paşa'yı veya Ferid Paşa'yı ikna ederek on­
lardan birine arz etsin., dedi.
Ben de Bab-ı aliye gidip Sadr-ı azama irade-i seniyyeyi tebliğ
edince " Hakk-ı hümayunları var, ne yapalım ? Hepsi birer birer çeki­
liyor. Dün akşam da Hüseyin Hilmi Paşa gelerek Harbiye nezaretinden
istifa etti ; veda edip gitti. Ferid Paşa evvelce nezareti kabul eylemediği
gibi şimdi gene teklif etsem kabul etmez. Memurinden her kime teklif
etıimse muvakkat olduğunu bildiklerinden memuriyetlerini feda eyleme­
mek için kabul etmiyorlar. Size teklif edeyim, kabul eder misiniz ?,,
deyince ben de böyle bir vazifeyi derubde etmeye iktidanm müsaid
olmadığını suret-i kat'iyede söyledim. "Öyle ise efendimiz Ferid Pa­
şa'yı celb ile kendilerine teklif ve israr buyursunlar. Eğer kabul ederse
ben de memnun olurum,, dedi. "Bu istifalar hep benim çekilmekliğim
için yapılıyor. Halbuki diğerleri de istifa etseler yerlerine adam bulup
boşlukları dolduracağım ; gene ben istifa eımiyeceğim., sözlerini de
ilave etti.
Saraya avdetimde keyfiyeti arz ettim. SULTAN REŞAD, FERİD
PAşA'nın nerede oturduğunu sormasiyle Büyük Ada'da ikamet ey-
SULTAN REŞAD'IN BAŞKAT1PL1t1NE AİT VEKAYİ 57

lediğini söyledim. " Yarın cumadır, ma'ruzat olmaz ; sabahleyin kal­


kar Adaya gidersin ; benim tarafımdan Ferid Paşa'ya nezareti teklif
eyleyip kabul ettirmeye gayret edersin ; akşam da buraya gelip neticeyi
bana haber verirsin,, dedi.
Ertesi sabah Maltepeden vapurla Adaya geçtim. Vapurda Sadr-ı
esbak HAKKI PAŞA'ya tesadüf ettim. O da Yakacık'tan Ada'daki
kulübe gidiyormu�. Beni görünce "Nereye gittiğinizi anladım, fakat
işini:: yarım saatte biter ; akşama kadar vapur yok ; yalnız ne yapar­
sınız ? Kulübe gelin de birlikte oturur görüşürüz,. dedi. Benim de
işime gelecek bir teklif ise de sabahleyin FERİD PAŞA 'ya, oradan da
HAKKI PAŞA'ya gitmek ve umumi bir mahalde akşama kadar bir­
likte bulunmak sıfat-ı memuriyetim icabınca başka manalara ham­
lolunacağı cihetle mülahazama el vermediğinden bu babdaki müla­
hazamı kendisine de söyleyerek beyan-ı mazeret ettim. O da mazere­
timi kabul eyledi.
Adaya çıkınca FERİD PAŞA'nın köşküne giderek irade-i seniyyeyi
kendisine tebliğ ettim. " Ben hastayım, yapanıam ; aman Başkatip
Bey, ver elini öpeyim, efendimizi gücendirmeden bundan beni kurtar,,
diye çok ısrar etti ve " Zat-ı şahane A h m e d M u h t a r P a ş a ile Şeyh
ul-islıim Efendiyi ve K a m i l Paş a 'yı huztlr-ı hümayunlarına celb
buyursunlar, birbirinden ayrılmayıp müttehidane hareket eykmelerini
kat'i_yyen irade etsinler,, dedi. Akşam saraya avdetimde keyfiyeti arz
ettim. Ertesi sabah Sadr·ı izamm vünidunda Hünkar kendisi ile
görüşüp DA.NİŞ BEY'in memuriyetini kabul eyledi.

BALKAN MUHAREBES İ

§ Bu sırada Balkan devletleri beyninde akdolunan ittifakın alaimi


zuhur etmeye ve Balkanlarda galeyan-ı efkar asarı görülmeye başladı.
Devlet bunlann teskin-i efkarına medar olmak üzere Rumeli k.ıt'asın­
da bulunan fazla kuvvetlerimizin terhisi hususunda ihram ve hükumet
te buna karşı mümaşat ederek yüz yirmi tabur muallem Nizamiye
askerini terhis etmek suretiyle gaflet gösterdi.
İ ttihad ve Terakki taraftarları Balkan devletlerine karşı kuvve-i
askeriyyemi�in tefevvukuna kani olup Rumeli kıt'asının elimizde
kalması ancak düvel-i mezkureye harben ihraz-ı galebe ile kahil
olacağı fikrinde hulunduklanndan ve hu fikre fll'kacılık gayreti de
inzimam ettiğinden Darülfünun talebesini bitteşvik Bab-ı ali önünde
harbcuyine nümayişler yaptırdılar. AHMED MUHTAR PAŞA Binek
58 GÖRÜP iŞiTTİKLERİM

taşı'na çıkarak Zivin ve Yahniler muharebatından ve kendi muzaf­


feriyatından bahsederek güç hal ile bunları dağıtabildi. Devlet ise
işin harbe doğru gitmekte olduğunu görüp muharebenin önünü ala­
bilmek üzere Humeli'de temin-i asayiş için ittihazı lazım gelecek
tedabire kendilerinin de teşriki talebinde bulundular ve bu talebin
derhal kabulü ile Balkanlılara karşı onları muhatab mevkiine koymak
ve şu suretle hiç olmazsa ikmal-i tedarikat için vakit kazanmak lazım
gelirken hükumet harb lehindeki tezahürattan ürkerek derhal cevab
vermeye cesaret edemedi ve iki üç gün müzakeratla zaman geçirdi.
Biz buna cevab verinceye kadar Balkan hüklımetleri ültimatomlarını
ita ve müteakiben de seferberliklerini ilan ettiler. Hükumet-i seniyye
de bilmukabele seferberlik ilan ederek Şark ordusu kumandanlı­
ğina Birinci Ferik ABDULLAll, Garb ordusu kumandanlığına Birinci
Ferik ALi HızA ve Vardar ordusu kumandanhğıııa Ferik ZEKİ,
Alasonya ordusu kumandanlığına da Harbiye rıazır-ı sabıkı MAHM UD
ŞEVKET PAŞA'lar tayin kılındı. Fakat MAHMUD ŞEVKET PAŞA
kumandanlığı kabul eylemiyerck istifa etti.
§ SULTAN HEŞAD'ın yevm-i veladetine müsadif olan ertesi gün
Hey'et-i vükelaile rical-i askeriyye ve mülkiyyeden birçok zevat tebrik
için saraya gelmişlerdi. Darülfünun talebesi de müdürleri Süleyman
Paşa zade SAMİ BEY'in delaletiyle Yıldız'da Hamidiye camii önüne
gelerek miting yaptılar. Bir takım genç talebe "Kanımızı son damla­
sına kadar dökmeye ha:ırız,, diye hararetli nutuklar irad ettiler.
Zat-ı şahane vükela ile beraber sed üzerindeki köşke inerek bunların
nutuklarını istimi ve Maarif nazın SAio ve Darülfünun müdürü
SAMİ BEY'ler delaletiyle huzuruna çıkan talebeden üç efendiyi kucak­
lamak suretiyle haklarında bezl-i iltifat etti.O esnada ben de hazırdım.
Az zaman sonra hak-i helake serilecek olan bu genç evlad-ı vatanın
vatan uğrundaki tezahüratı heni pek müteessir ederek bila ihtiyar
gözlerimden yaş akmağa başladı. O kadar kişi içinde A yan reisi FERİD
PAŞA ile benden başka ağlayan olmadı.
O gün Başmabeynci ile beraber sarayda orta kattaki büyük
sofada bazı zevatla görüşürken Şerhemini Operatör CEMİL PAŞA
gelerek "Biz harb ederek halde değiliz ; evvelki sene Seyidler'de yapılan
manevrada askerin halini gördüm ; bu askerle h"rb olmaz. Ziıı-ı şaha­
neye söyleyin , muharebenin önünü alsınlar,, diyordu. " Biz hasb el­
mevki muameliiı-ı siyasiyyeye karışamayız. Kayın pederiniz, Şeyhul­
islam ve beyn el-vükela haiz-i nüfuz ve ihıiramdır. Bu hakikaıı niçin
SULTAN REŞAD'IN BAŞKATIPLICtNE AİT VEKAYI 59

ona söylemiyorsunuz,, dedim. HALİD H U RŞİ D BEY de benim sözlerime


iştirak etti. O gün saraya gelen Şark ordusu kumandanı ABDULLAH
PAŞA'nın da Bulgarlarla harb edecek halde olmadığımızı alenen söyle­
miş olduğunu haber aldım. Kumandanlığa tayinlerinden dolayı teşek­
kür için cuma günü müşarünileyh ile Birinci Ferik ALİ RızA ve
Ferik YAVER PAşA'larla beraber Hamidiye camiinde huzura çıkarken
üçünün de başlan önlerine eğilmiş olduğu halde meyftsanc bir vazi­
yette önümden geçtiklerini gördüm.
§ ABDULI.AR PAŞA hal ve kali ile vaziyet-i askeriyeye vakıf
ııüfüz-ı nazar sahibi bir zat olduğunu it!pat etmiştir. Fakat mane­
viyatı hu kadar bozulmuş olan bir kumandanın ordunun ha�ına
geçert•k en hüyiik kumandan mevkiini derııhde etmesinin ne gibi
netayic-i muzırra tevlid edeceğini düşünmemiştir. Madem ki kendisi
o kanaatte idi, kumandanlık teklif olunduğu za m a n "Ren askerim,
vazife-i askeri_yyemi her nerede ı•e ne sıfatla olursa olsun ifadan kaçın­
mam ; fakat kanaatim hiUifınu olaralo: ordu krımandanlı�ı ı1azifesini
deruhde edemem,. deyip ikinci derecede bir v azife almalı idi. Bu ken­
disinin şeref-i askeriyesine de lı alel vermezdi. Şayet benim takdir
edemediğim bir mütalea-i askeriyyeye mebni hu vazifeyi mutlaka
kabul etmek lazım geliyorsa o gün huzfırdan sonra derhal treııe
binerek ordusunun başıııa gitmek ve orduıounun tertibatını ikmale
ve intizam-ı muamelatını temine müzaheret göl'termek İcab ederdi.
§ SULTAN REŞAD akşam üzeri heni evvela münferid, sonra da
HALİD HURŞİD BEY'le huzfıruna çağırıp o gün Şeyh ul-islam Efendi ile
Ayan reisi FERİD PAŞA gelerek ahvalin ke;;b-i ehemmiyet eylediğinden
ve bundan sonra tcdabir-i askeriyye ile tedabir-i siyasiyyeye birlikte
tevessül edilmesi İcab edereµinden bahisle AHMED MMUBTAR PAŞA'nın
Şuray-ı devlet riyasetine nakli ile KAMİL PAŞA 'nın makam-ı sadarete
getirilmesi kesb-i zaruret eylediğini söylediklerini, "Bu adamı henüz
iki üç ay evvel rica ı•e minnetle bıı makama getirdik ; şimdi nasıl git
diyelim ? Zaten ben şimdiye kadar hiç bir Sadr-ı azamı kendiligimden
az/etmedim . Siz kendisini ikna edin, ben muvafakat ederim., demiş
olduğunu söyledi. H A I İ D Huaşio B E Y, AHMED MUHTAR PAŞA'nın
.

adamı olduf!undan bundan müteessir olarak "Kamil Paşa gelip te ne


marifet gösterecekmiş ? Bari Gazi Paşa hazretleri sadareı-i ekrenılikle
ordunun başına �eçseler de Kamil Paşa kaymakam olarak burada
kalsa,. dedi . O gün MAHMUD ŞEVKET PAŞA'mn da tebrik meself\sİ
ile saraya gelerek SAİD PAŞA'nın tekrar makam-ı sadarete tayini
60 GÖROP tŞtTIIKLERIM

lüzumunu arz etmiş olduğu Zat-ı şahanenin ifadat-ı vakıasından


anlaşıldı.
Ertesi gün İttihad ve İtilaf fırkaları mensuhini ile Araplar ve
Arnavutlar Dolmabahçede mitingler yapacaklarını bildirmi� olduk·
lanndan SULTAN REŞAD cuma günü selamlık resminden sonra Dolma­
bahçe sarayına gelerek kendilerini orada kabul etti. Bunlar takım
takım v ürud ile sarayın önündeki bahçede hararetli nutuklar irad
eylediler. Zat-ı şahane yanında Şeyh ul-islam CEMALEDDİN EFENDİ
bulunduj:i;u halde alt katta bahçeye nazır bir odadan bu nutukları
istima etti. Araplar arapça olarak irad-ı maka] eylediklerinden CEMA·
LEDDİN E FEN D İ de tercümanlık vazifesini ifa ediyordu. r.EMALEDDİN
EFENDİ bir aralık namaz kılmak için benim odama gelip ve K AMİL
PAŞA'nın sadareti meselesini açıp "Bu iş bu kadar uzamamalı idi,
şimdiye kadar olup bitmeli idi ; vakit geçiyor,, dedi.
§ Seferberlik karan ile harbin ilanı arasında geçen günlerde
NizıM PAŞA odama gelmesiyle netayic-i harbiyye hakkındaki fikrini
İstihsal ettim. Müşarünileyh "Bulgarlar bizderı evvel seferberliklerini
ikmal edecekleri cihetle eğer ilan-ı harb on iki /{Ün daha uzayacak olursa
biz de o vakte kadar hazırlı�ımızı ikmal ederiz ; netice lehimize olur,.
dedi. Fakat aradan on iki günden ziyade zaman geçtiği halde neticesi
külliyyen aleyhimize çıktı. Harb planları hazır olup olmadığını ı;ordum.
"Mahmud 8e,·ket Paşa zamanında bir takım planlar yapılmış, getirtip
dedi. Anladım ki hala tetkik etmemiş.
tetkik edece.�im,,
§ Müttefikin arasında ilk defa muharebeye atılan Karadağlılar
olmuştu. Harbe başladıklarını gazetelerin neşrettikleri ilavelerden
anladım. Bu ilaveler üzerine Zat·ı şahane İkinci mabeynci TEVFİK
BEY vasıtasiyle Bab-ı aliden telefonla sordurup keyfiyetin sahih
olduğu ve Karadağ sefaretinden verilen ilan·ı harh notası tercüme
ettirilmekte olduğundan hitamında takdim edileceği bildirilmiştir.
Bu hal AHMED MUHTAR PAı,A kabinesi aleyhdarları tarafından
kabine hakkında medar-ı ittiham ittihaz olunmuş ve kabinenin irade-i
seniyye istihsal edilmeksizin ilan·ı harp etmiş oldu{i:u bilalıara içtima
eden Meclis-i meb'usana da aksettirilmiş ise de isnadat·ı vakıa hakikata
muvafık değildir. Bab-ı ali bila istizan ilan·ı harb etmeyip harbi ilan
eden biz değil Karadağ hükumetidir. Hükô.met-i mezkure bize ilan-ı
harb etnıek için elbette Bab-ı aliden izin alacak değildi. Karadağ
sefareti ilan-1 harb notasını ita ettiği sırada gazeteler bunu haber
SULTAN REŞAD'IN BAŞKAT1PL1�1NE A İT VEKAYİ 61

alarak iliive neşriyle ilan eylemişlerdir. Bab-ı alinin bunda bir kusuru
olmuş i11e notanın itasından telefonla derhal saraya malô.mat verme·
yip tercümenin ikmalini beklemiş olmaktan ibarettir.
§ o gün akşam üzeri sabık Üsküp meb'usu SAİ D EFENDİ odama
gelerek Arnavut rüesası tarafından Zatı· şahaneye takdim olunmak
üzere bir mahzar getirdi. Mündericatı AH M ED MUHTAR PAŞA kabi­
nesinin bitaraf bulunmadığından bahisle KAMİL PA!'jA gibi bitaraf
Lir zatın taht-ı riyasetinde bir kabine teşkili talebini mutazammındı
Ben KAMİL PAŞA'nın sadarete getirilmesi hakkındaki teşehbfüıata
vakıf olduğum cihetle eğer müşarünileyhin tayininden evvel hu mah­
zar kabul olunacak olursa Arnavutlar tebeddül-i sadaretin kendi
teşebbüsleri üzerine vukua gelmiş olduğu zehabı ile büshütiin şıma:.
rarak niifıiz-ı saltanat muhtel olacağı gibi mahzarları kabul edilmezse
o zamanda bunlar igzab edilmi-; olacağından kendisinden mahzan
red veya kabul cihetine gitmiyerek "Bu giin Karadağ hükumeti ildn-ı
harb etmesiyle Zat-ı şahane müteessir bir haldedir ; bunun takdimini
iki iiç gün sonraya tehir etmek miinasib olur,, diye mahzan almadım.
SAİD EFENDİ'nin avdetinden sonra huzı1r-ı şahaneye giderek keyfiyeti
anlattım ve "E,ğer Kômil Paşa'yı Sadr-ı azam yapacak iseniz bu
mahzarı kabulden evııel icra buyurunuz ; eğer yapmayacaksanız o vakit
mahzann kabulünde beis olmaz,, dedim. Zat·ı şahane meseleyi kendi·
liğinden kesip atamadığından "O halde Ayan reisi Ferid Paşa'yı
huzlirımuza celb ile bir kere de onunla istişare buyurun,, dedim. FERİD
PAŞA Büyük Ada'da ikamet eylediğinden bendegaııdan birini izam
ederek kendisini davet ettim. Ertesi gün gelmesi ile Zat-ı şahane
beni huzuruna r,ağınp ••Keyfiyeti paşaya anlatınız,, dedi. Ben de
bertafsil anlattım. FERİD PAŞA "Başktitip Bey bendeniz pek güzel idare
etmiş. Bu A rnavutlar ne yüz ı•ermeye, ne de hakaret etmeye gelir ; idare
ile kullanılmalıdır. Muhtar Paşa efmdimi:e sadıktır. Kamil Paşa da
popükr adamdır. Birbirleriyle hüsn-i imtiztU" eylemelerini temin etme·
lidir. O halde nıahzarın kabuliinde beis olma::.,, dedi. Ertesi gün SAİD
EFENDİ tekrar gelerek mahzarı getirdiğinden ben de alıp Zat-ı ı:ahane·
ye takdim ettim. Hünkar kendisi için yPmek hazırlanmasını emret·
mesi ile aşağı odada suret-i hususiyede taam etti. Saray memurların·
dan hiç birine serrişte vermediğimden bu gelip gidişten ve böyle
ikram edilişten bir şey anlamıyorlardı.
§ O sırada Beşiktaş sarayına nakl-i hümayun vukubuldu. SAİD
PAŞA tebrik için saraya gelip Başmibeyncinin odasında oturuyordu.
62 GÖRÜP lŞlTilKLERİM

O gün KAMİL PAŞA da gelerek SAio PAşA'nın bulunduğunu haber


alınca «ı:..1 4 ':l � l ...l.Al l » diye Başmabeyncinin odasına girmeyip
benim odama geldi ve İ talyanlarla Uşi muahedesinin imzalanmış
olduğunu haber verdi. Müteakiben Harir.iye nazırı GAHRİEL EFENDİ
de muahedenin imzalandı�na dair olan telgrafnameyi getirip ikisi
birlikte huzura girdiler.
� Balkanlılarla beynimizde ihtilaf zuhurunda S ULTAN REŞAD
ahval hakkında malumat almak için beni sık sık Bab-ı aliye gönde­
rirdi. Bir defasında da uml'ır-ı askeriyeye Sadr-ı azam pa§a tarafından
bizzat nezaret olunmak vesayasiyle izam etmişti. G azeteler bunu
adeta bir tevcih-i resmi suretinde telakki etmişlerse de i� öyle bir
mahiyet-i resmiyeyi haiz olmayıp tehliğ-i vesayadan ibaretti.
§ Bulgaristan. Sırbistan ve Yunanistan hükumetleri de birbirini
müteakip ilan·ı hnrb ettiler. MAHMUD M U HTA R PAşA'nın kumanda­
sında bulunan Ü çüncü kolordunun Kırkkilise cihetinden tecavüze
geçtiği haber alındığı halde neticeye dair hiç bir ses çıkmaması
mucib-i merak olmaya başladı. Bu esnada gelen Avrupa gazeteleri de
fena fena havadisler neşrediyorlardı. Zat-ı şahane bir gün Topkapı'da­
ki Hırka-i saadet dairesine azimet ederek beni de maiyyetine alarak
HALİD HURŞİD BEY'i ahval hakkında malumat almak üzere Sadr-ı
izam nezdine gilnderdi ve avdette kendisi Tophane kasrına u�raya­
cağından oraya gelip malumat vermesini tenbih etti. Tophane kasrın·
da bulunduğumuz sırada HALİD HueşiD BEY avdet edip telaşla
merdivenden çıkarken "Ne haber?,, diye sordum. "Hiç sorma, deban­
dad [ = debandade ],, diye cevap verince beynimden vurulmuşa dön·
düm. Meğer ordu bozularak periı;an hir halde ric'at ediyormuı:.
Saraya avdet edince Zat-ı şahane HALİD HuaşİD BEY'le heni ve
İ kinci mabeynci TEVFİK BEY'i nezdine celb ile •• Tevfik Bey şimdi
Sadr-ı a:ama gitsin, şu ahvale nazaran harbe devam olunmak mı
yoksa şimdiden teşebbüsat-ı sulhiyeye ibtidar edilmek mi lıinm gekceAirıi
müzakere için Hey'et-i ı•ükelıi ile Ayandan ve erkandan mülkiyfl ı·e
askeriyeden icab edenlerin saraya celbi ile bir meclis akdedilmesini
kendisine ifade eylesin,, dedi. TEVFİK BEY avdetinde Sadr-ı azamın
bu fikr-i hümayunu pek musib gördüğünü ve "Ben de efendimizden
bunu istirham edecekf.im,, demiş oldue;ı.ınu arz etti. İ cab edenlere
tezkireler yazılarak ertesi gün Sarayda alt katta kara tarafındaki
salonda meclis in'ikad eyledi.
SULTAN REŞAD'IN BAŞKATİPLlCtNE AİT VEKAY1 63

Ben meclis odasına giderek taraf-ı şahaneden beyanit-ı itiyede


bulundum :

" Şevket-meiib efendimiz hazretlerinin hey'eı-i celilenizi bu giin


Saray-ı hümayunlarına celb ve da'vet buyurmaktan maksad-ı hiimiiyıın·
lan ahval-i harbiye ve vaziyet-i siyasiyemiz hakkında evrak ve muha­
berôt-ı resmiyyeye he_r'etçe etrafiyle mall1mat alınarak ona göre ittihazı
lazım gelen tedabir-i askeri)'.ye ve siyasiyyeyi kararlaştırmaktan ibaret·
tir. Binaenale.rh bu dairede icray-ı müzakerat ve ittihaz-ı mukarrerat
olunarak neticesinin arz-ı huzur-ı ali kılınması muktezay-ı iratk-i
seniyyedendir. ,,
Herkes toplandığı halde Dahiliye nazırı DANİŞ BEY gelmemişti.
Meğer nakl-i hümayun vukuundan hihaber olup Yıldız'a çıkarak
kapı kapı Zat-ı şahaneyi aramış. Meclis geceye katlar devam etti.
Deniz tarafındaki salonda sofralar kurularak hüzzara akşam taamı
verildi. Yenıekten sonra FERİD ve H ÜREYİN HİLMİ PAŞA'larla AB·
DURRAHMAN ŞEREF EFENDİ yanımızdaki odaya gelerek ayak üze·
rinde baş haşa görüşmeye başladılar. D AM A D ŞERİF PAŞA da bizim
yanımıza gelip " Sadr-ı ôzarn ne söylediğini bilmiyor ; harbin sureı-i
zuhur ve cereyanını uzun uzadıya anlattıktan sonra meviiki-i harbiyye·
den gelen ıe�llfarniimeler okununca cereyan-ı halin onun izahatına
külliyetı muhalif oldu,!{u anlaşıldı. Şimdi Ferid ve Hüseyin Hilmi
Paşa'lar beynlerinde konuşarak ziiı-ı şahaneye ma'ruzatta bulunarak­
lar,, dedi.
Orduda mağlubiyet zuhuru iizerine Harbiye nazırı NAZIM PAŞA
Başkumandanlık ''ekaleti vazifesini bizzat deruhde etmek üzere mai­
yeti erkan-ı harbiyesi ile karargaha gitmiş ve Nafıa nazırı SALİH
PAŞA da Başkumandan vekaleti muavinliğine tayin kılınmıştı. O
geceki nıüzakerelerde SALİ H PAŞA'nın orduyu teftiş etmesi ve onun
getireceği malumata gfüe harbe devam olunu p olunmamasının taht·ı
karara alınması tezekkür edilmiştir.
Bu sırada diğer bir müşkil daha zuhur etmiştir. Yunanlılar
Selanik'e yaklaıımakta olduklarından şayet şehri zapt edecek olur•
larsa Alatini köşkünde misafir bulunan Hakan-ı sabıkın duçar-ı
esaret olmasına mahal kalmamak üzere DAMAD ŞERİF ve AaiF HiK•
MET PAŞA'ların Almanya sefareti maiyyet inde bulunan Lorele_v vapuru
ile ertesi sabah Selanik'e gönderilerek Haknn-ı nıiişarünileylıi l stan•
bul'a avdete ikna eylemeleri kararlaştırılmıştır. AHMED MUHTAR
PAŞA beni meclise çağınp bu hususta Zat-ı şahanenin istihsal-i muva-
GÖRÜP tŞtTilKLERIM

fakatine memur etti. Padiı:ah d a muvafakat gösterdi. Müsaade-i


seniyyeyi tebliğ için meclis oclasına avdet ederken büyük sofada
MA H M U D ŞEVKET P>.ş>.'ya tesadüf e t ti m . Müşıuünilcyhin İst i fası
üzerine Alasonya orduım ku maııdanlıji:ına j a n darmad a n yet i:jnı e Ferik
HASAN TAllS İ S PA�A tayin olunarak bir eser-i m uv a ffakiy N gös­
termE"ksizin Y unanlılar Sela n ik'e tekarrub etmiş old u ji: u rı dan ve tees­
sür halinde sözümii saklıyamadı�ı mdaıı m ü t eessiraııe hir l isanla
MAH M UD ŞEV K ET P A ŞA y a ' "Niçin istifa ifo kumandayı biiylt> miehil­
kre bırakmış oldunıı:,, <liye serzenişte lıulund u m . O d a "Catıını
eff'ndim , ne yapayını , bu benim şöhretimi ı·e şeref-i askerimi ihlcil için
yapılmıştı ; şöhretimi nasıl .fnln f!dnim !,, ıledi.
Zat·ı � a haııe K A. M İ ı. PAŞA ile ımret-i hususiyyede mülakat arzu­
sunda bulunduğundan meclisin h i t amında avdet etmeyip lıizim odada
intizar eyl<'rnesini ve benim t a rafımdan huzura g<' t i rilm('si ııi (•nırcı t i.
K� M İ I. PAŞA odama gelip bir müddet int izardan sonra lıuzı'ırn ka i mi
oluıulu.
H i K M ET PAşA'lar mecl is kararı üzerine lıozır­
§ ŞE R İ F ve A niF
lanmak iı;in saraylarına gitmişlerd i. () ı;ırada Almanya sefare t i lla�­
terciimanı Miisvö V F.. l:I F H ( = Welıer) ile Lorelı·y v a puru s iivari:-i
odama ıı;elerek sefaret maiyet vapuru nun pa�aları lıamilrrı ıı;ürı<liiziin
limandan harekf't etmesi ka vaid-i b i t a rafi� e muvafık olama­
yarağın d a rı vapur iki saate kadar m u t laka İ staıılıul'dan
lıarE"ket eylemek ve paşalar <la o ' akt <' kaılar hazırlanmak lazı m
geleceğini söylediler. O sırada m u v a k k a t en K oska',laki hclııf'mizde
bulunduğum cihetle �<'çerken yol üzerinde olan Ş E R İ F PAŞA 'nııı sara·
yına uğrayarak tarafı mdan ilıbar-ı keyfiye t ve A R İ F H i K M F.T PA·
ŞA 'nın sultanın kethüdası bulunan Haziııc-i hassa m üdir-i umumisi
HACI FF.YZİ E F E N D İ tara fından da paşa-i müşarünileyhe i t ay·ı ma·
l u m a t olun ması k ararlaştırıldı. Geç t'rken ŞERİF PAŞA'nın dairesine
uğray ı p ve h er k es uykuya yatmış oldukları cihetle hirı m ii şki l a t ile
kapıyı a ç tırı p paşayı yatağından kaldırarak i t ay·ı malinnat eyled i m .
O da hazırlanıp vakt-i muayyeni n<le ye ti�ti .

§ Ertesi saha h Saraya viiru<lumda F E R İ D ve lli.isF.. \' İ N Hiı.M İ


PAŞ A 'ları orada buld u m . Birlikte h uzura kabul olunarak n a k l - i macera
etmişler. FERİD PAŞA huziır<la n çıktık t a n sonra benim odama u �ra•
yarak yarın sabah M u ı ıTAR P A Ş A 'ya gidip istifa tekli(' eyleme� i
ise hunu ifa e t mek a rzu e�· le·
kendisine tahmil ettiklerini ve ken disi
mediğini hasbihal m akamında heyan e t t i . A IJ D U R R A l l M A N E F E N Dİ
SULTAN REŞAD'IN BAŞKATİPLICINE AİT VEKAYİ 65

de geceleyin taraf-ı şahaneden KAMİL PA ŞA 'ya gönderilerek kabine­


sini hazırlaması ve fakat teşkil edeceği kabineye G ümülcüneli İsMAİL
gibi gulAttan kimse almaması tenbih edilmiştir (Bizzat A ti DURRAH•
MAN ŞEREF EFEl'ı D i'den işittim).
§ Pazartesi günü Zat-ı �ahane SALİH PA Ş A' nı n avdet edip etme­
diğini ve ordudan ne malumat oldu�unu anlamak üzere beni Bab-ı
aliye AnMEU M UHTAR PAŞA nez<line gönderdi. Paşa nezleden muz­
taripti. SAT.İ n PA ŞA 'n ı n henüz avdet etmediğini ve ordudan da yeni
malumat alamadı{!;ını söylemekte olduğu sırada kapı açılıp SALİH
PA Ş A gaye t nıi.i tcessir bir halde içeri girerek ordunun alıval-i p e ri şa­
nisini hertafsil nakletti ve iki gözünden yaşlar akarak "Şu ask1ır
elbisesini giyme/..ren haya ediyor um,, dedi. Ren de t eessürle avdet edip
keyfiyeti zat-ı şahaneye hikaye ettim.
FERİD PAŞA, AııMF.D l\funTAll PAŞA'nın Fcneryulu'ndaki kö�­
küne gidip istifa t r:klif e tmiş olduğundan müşarünileyh salı günü
Saraya, BaşınAbeyncinin odasına gelip gayel karışık bir surette yaz­
mış olduğu istiraııaıne suretini hana tevdi ile tebyiz ct.Lirilmcısini
rica etti. Ben ele Mahcyıı katiplerinden M U RTAZA B E Y ' c te!Jyiz ettir­
dim. A H lll E D M UHTAR PA�A müsveddeyi ge ri almak is tf'diyse de elde
kalacak istifaname fllıihcyıı katipleriııdeıı hiri ıı i n yazısı ile olıl uAundan
iııtifa sarayda yazılıp cehren kPndisine imza ettirilmiş gibi bir manaya
mahmul olmamak için kendisinin yazısı ile olan m üı:;veddeyi alıkoy·
dunı. A11111 E D M ı ı ıı TA R PAŞA huzfıra çıkarak istifanameyi bizzat
takdim etmek istr:diyse <le Znl-ı şahane mil<:ariiııileyhin iı;tifa için
geleceğini bildiği cihetle hastalık bahanesiyle Mô.h cy n e çıkmadı ve
istifaıınnıesinin benim vasıtıımla t a kdimini i ra de etti. O gün ilk defa
olarak Harem daire�ine kabul olunup isti fanameyi takdinı ettim.
Hünkar, odasında gecelik en tarisi ve iizerinde elma kürk ile oturmakta
idi. İstifaname aynen zirde miirıderi(,'tir :
l'r!iicerred şe ı·ket-penalı efendimiz hazretlerine ve devlet ve mil­
letimize lıidenıôt-ı m ii stalısen e ({ıı edebilmek kaydiyle mevki-i sadareti
bilkabul teşkil ett(�inı tıiikclô. ile şimdiye kııdar velev bir mesele.de bile
zahiren bl'_yn imizde lıiçbir iht i laf çıkmayarak hep bilitıifak temşiyeı- i
umur ey/emiş t'e şevket-penah efendimiz hazret/erinin de bila istisna
her hususta iarıe-i şehriyarilerine mazhar olmıış olduğumdan arz-ı
şükran ederim. A ncak bu acizinizin hamdtm lillahi teô.la bütün dünyaca
ma'ruf olan elli senelik hayat-ı askcriyyem ile safiyet-i kalbiyenıin im·
66 GôRÜP 1Ş1TI1KLER1M

ıi:ıac ve tahammül edemiyeceği bazı hôlôt meşhfld ve mesmılum olmakla


beraber şimdiye kadar sebat ve hizmetimde fütur �etirmedimse de ba'de­
môsı için kabine erkanının tabayi'ce yeknesak olması lüzumunu takdir
eıtiğimden mesned·i sadaretten afvım hususunu rica ve istirhama mecbur
olduğum cihetle emr ü ferman şevket-meiib efendimiz hazreılerinindir. ,,
Zat·ı şahane M UHTAR P Aş A 'nın istifasını k abul ile kendisine Şti­
ray-ı devlet riyasetini teklif eylediyse de "Eler Şılray-ı devleti kabul
edecek olursam halk sadareti yapamadı da .Şliray-ı de1•leti istedi diye
stl-i ıehabta bulunup şiihretime halel gelir,, diyerek ve Rusya muhare­
besi esnasında ihraz eylediği muvaffakiyetlerden -,. e hayatında ıı:c�ir­
miş olduğu şerefli günlerden bahsederek itizar etti. Ben Hareme gidip
müşarünileyhin heyanatını arz ettim. Zat·ı şahane de ısrar etmedi.
MUHTAR PAŞA sefer tası ile pehriz yemeğini de beraber getirmiş
olduğundan Ba�mabeyncinin oda&mda yemek yiyordu. Her ne oıü­
taleaya mebni i�e işi al!ır tutuyordu. Halbuki o giin K AMİL PAŞA
celb edilecek ve hatt·ı hümayun yazılarak alay tertip olunacağından
i�in uzamaya tahammülü yoktu. Nihayet gitmek üzer<' hazırlanınca
mühr-i hümayunu istedim. K ut nsu yanında olmadı�ından bahisle
" Yarın kutu ile beraber gönderirim,, ded i . Ben de .. Mühür yeni
tayin olunacak Sadr-ı ti:ıama ı•erilnıek Uiıım gelece.ili cihetlP bu eün
iadesi zaruridir ; kutuya ihti_yaç vokııır,, diyerek mührü aldım. Şu
mubaverat esnasında ABDURRAHMAN ŞFREF EFENDİ de odada idi.
Cereyan·ı hal bundan ibaret iken hariçte bir takı m şayialar çıkarılmış
ve güya MUHTAR PAŞA miilırü iadeden imtina edip " Vermem de
vermem,, dermiş. ABDURRAHMAN EFENDİ ile hen de "Aman Pa�am,
etme t•er,, diye yalvarmışız. Nihayet elini �teğini öperek güç hal
ile elinden almışız. İnsan işin içinde bulunmasa inanacağı gelir.
AHMED MUHTAR PAŞA ikindiye doğru Saraydan hareket edip
Başmabeynci ile birlikte sadaretinde oldufru gibi kendisini teşyi
ettik 1•

§ ZA.t-ı şahane benim otomobil ile Bab-ı aliye gidip K.�r.ıiL


PAŞ A 'yı tevcib-i sadaret için Saraya davet etmemi irade eyl�di. O

ı AHllED MuBTAB PAŞA evihir·İ ndaretinde bir gün bana ..Hükm-i


mukadder6ıa bakın ! Hakan-ı ııibılc M6beynci Fahri bey'e o kadar zulm rıe
gatlreııi ; ıimdi lcendiıi onun eline kalıu:ak, Fahri Beyi. muhafıs ıayin edece­
!�" dedi. Ben de ..Bu kendi.aini vehme ve veavenye da,ürecrği. gibi holkca da
ıu·i .sannı daııeı eder., diye mukahde ettim. Bunun üzerine o fikrinden vaz­
geçti.
SlJLTAN RE�AD'IN RAŞK.ı\TI PI.tr.I N E AlT \' FKAYI 67

esnada Sarayda ) alnız bir otomo bil olup ona da Seryaver vekili bi­
nerek mecriıhiıı-i askeriy y eye mahııu11 hastahaneleri dola�m11y11 gi tmiş
olduf!;undan arabamı ı,.:marlayıp onunla ıı;itmeye mecbu r tılJunı . K AMİL
PAŞA l\le <' lis- i " ükP.laJ11 lıuluııJujtundan hab er gö mleri p kt'udisini
Sada ret odasına davet t�t ti ııı. Gel i u re k ol tuf(una girip v akt iyle Sadaret
mektupı,· uluğuna t a y i n olunıl uğum �ün teşekkür iı;iıı gi rd i �i md e otur­
makta oldu�u kanepeye oturtarak l\fakam-ı ımdaretin uhtlesiıu� tevı·ih
olunduğunu tebı:ir ve keııJiı-ini y i ne o kanrııecle tehrik e t t i m .
Ağa>1ı n 1 �·ağırıp konağına h a ber gön derere k " A mbamı t'P iinifor­
mamı /{elirsinler,, dı•diy ..c de huna vakit nıfü•aid olnıadı j!;ırul an benim
arabamla te�rifl�ri ıı i rira v e üni formayı cloj!ruılan c l oj!ruy a saraya
getirmelerin i i h tar ettim. O ela kabul f'tlerek birlikte ı>araya gittik.
K AMİL PAşA'nın ifadatınııı ıı;üç anlaşılmakta olcl uğuııu beyan
eyl em i ş t im . Zımıaııla anlamaya ha�ladım. Satle arabanııı gü rül tü sü
ile gün söyled iklc rimlcn lıiı,: hiri n i anlamıy ordum. Bu nlard an zapt
o

edcb i ltli�ri rn yalnız "Crr 1.-aldı.,


trılbir ittilıa:ımı ral.-it fwlrruıJı,, ııiizün­
deıı ibarelt ir.

Saraya '1 iirilıl u nıuzıla birlikte h uzi'ıra ı;ıktık. Zat-ı şahane


ı;adareti ulıclc;;iıw t ı•Hih e� lcdiğiııi K .A111 iL PAŞ A' ya Leyan, o da
raıs im e- i tcşekkürcyi ifa eyledi. Hattııı yazılmasını hana emrett i. Hen
hattııı müsvt'lltlesiııi zaten lıazırlanıış old u�u mdan niilıetı;i katibi ne
t e byi z. ettirerek tarnf-ı !ialıfıncye t a kdim ı•yledinı. O !'Irada saraya
davet edilmiş olan Şcylı ul-i�lam CE'.\IA l.EDU İ N EFEl'ı Dİ de gel i p KAMİL
PAŞA ilt' beralJer üniformalarını iktisa f'di p üı:ümüz birlikte tekrar
huzilra girdik. Zat-ı �a lıuııe mülır-i hiimayuııu K hıiL PAŞA'ya ve
kırmızı atla!' keı:ıe dcrunuııılaki lıatt-ı h ümay u n u da bana teslim etti.
Reı. m , otl a kap ıı-ı n d a ı ı itibaren başladı. Ö n d e "!\faht>yıı müdürü
ve arkaıta lıüt ün Saray m e m u rini o lıl uğu halde ya"\ aŞ yava� yürü­
yerek ve saltanat mercliveninJen iıı erek d eniz k apısıııa yanaşmış
olan istimlJota hindik. İı:ıtioıhot hart.,ket ed incey e katlar Saray memur­
ları rıh tım ü:l:criıule resm- i Kelamı ifa ediyorlardı. Padişah da odasının
peııcereı;irı<lcıı seyred i yord u . Sirkeciye muvaKalatımızda alaya dahil
olan Bab-ı ali ricali tarafıııdan iskelr.deıı istikbal olunarak ve ihzar
ol unan al ay arabalarıııa binerek hatt-ı hümayun ye d - i ihtiramımda
bulunduğu ve önde nmzika .,.almakla olduğu halde Dab-ı aliye vasıl
ve Arz odasına dahil olduk. Ben hatt-ı lı ü m a y u n u ba'clet-takbil
Sadr-ı azama, o da kıraat için Sadaret müsteşarına tevdi ederek mu-
68 GÖRÜP İŞİTIİKLERİM

vacehe·i enamda kıraat olundu. Resnı·i kıraatın hitamından sonra


Sadr·ı bamııı teşekkürnamesini alarak Saraya avdet eyledim.

Ertesi gün Sadr·ı azam Mabeyne gelerek yeni Hey'et·i vükela


listesini takdim ve irade-i seniyyesini tahsil etti. Bu liste mucibince
Harbiye nezaretinde N tzıM PAŞA, Ticaret ve Ziraat nezaretinde Mus­
TAFA REŞİD PAŞA, Hariciye nezaretinde GABRİYEL EFENDİ, Maliye
nedretinde AUD U RRAHMAN EFENDİ ipka. Dahiliye nezaretine
Aydın valisi REŞİD BEY, Şuray·ı devlet riyaseti vekaleti inzima·
mıyle Adliye nezaretine DAr.tAD ARİF HİKMET PAŞA, Maarif
nezaretine DA M A D ŞERİF PAŞA, Evkaf nezaretine Dahiliye nazır·ı
esbak-ı ZİYA PAŞA, Nafıa nezaretine Sadaret müsteşar·ı ı;abıkı
Zi YA BEY, Telgraf ve Posta nezaretine Mosoaos KiKİS BEY,
Bahriye nezareti vekaletine de Nafıa nazırı Ferik SALİH PAŞA
tayin kılındı.
§ ZİYA PAŞA'nın Evkaf nezaretine tayini garip bir şekilde oldu.
Tebeddülden iki üç gün evvel Zat·ı şahane beni �ağırıp "Maliye na.ıın
Zi_va Paşa'yı görmek istiyorıım,, dedi. (Mükerreren Maliye nezaretinde
bulunduğu için Maliye nazırı ZİYA PAŞA diye nıüştehir idi). Mabeyn
katiplerinden Kadıköy cihetlerinde oturan İzz.ET BEY'i müşarüniley·
hin Erenköyünde kain köşküne izam ile kendisini davet ettimse de
akşama kadar gelmedi. Akşamdan ı.onra Zat-ı şahane Hareme gitti.
Biz de o gün Nişantaşı'nda başkitabete mahsus konağa nakleylemiş­
tik. Eve gitmek üzere hazırlanırken kapı açılıp ZiY A PAŞA içeri girdi.
Seferberlik hasebiyle trenler ve vap urlar suret-i muntazamada işle­
mediğinden ve arabalar da requisitionne edilmiş olduğundan vasıta-i
nakliye bulamayıp bir çek çek arabasına binerek Ü sküdar'a inmiş ve
oradan kayıkla Beşiktaş'a geçmiş olduğunu ve hu sebeble geciktiğini
söyledi. Ben müsahib ağalardan birini celb ile Hareme haber gönderip
müşarünileyhin vürudunu Zat·ı şahaneye ihhar eyledim . Bir müddet
sonra müsahih avdet ederek "Efendimiz soyunmuş olduklanndan
kendileri ile yarın görüşiirüm ; hem ben Maliye nazır·ı sabıkı Ziya
Paşa'yı değil, Maliye nazırı Aabdurrahman Efendi'yi istemiştim. Fa­
kat beis yok, zaten onu da görmek arzu ediyorum, buyurdular,, dedi. Ben
bunu hakikaten yanlışlığa hamlederek hem padişaha hem de ZiYA.
PAŞA'ya karşı mahcub oldum. O gece nerede kalacağını sorduğumda
"Bir otel bulur kalırım,, dedi. Ben Je vakıa bu giin nakletmiş isek te
tahsis olunan konakta kendiı;1ini misafir edecek yer ve yatak mevcud
olduğundan bizde kalmalarını rica ettim ve arabama alıp götürdüm.
SULTAN REŞAD'IN BAŞKATIPLtC.tNE AİT VEKAYI 69

Sabahleyin yine birlikte saraya geldik. Huzura kahulünde vükelaca


tebeddül vukua geleceğinden bahisle yeni kabineye dahil olmasını
teklif etmiş. ZiYA PAŞA itiraz eylemesiyle Zat-ı şahine ısrar edip
"Eğer kabul eylemeyecek olursanız benim müddet-i saltanatımda bir
daha siıin için memuriyet yoktur,, diye Evkaf nezaretini kabule ikna
etmiş. Meğer bu bir yanlışlık değil de kurnazlık imiş. Hünkar
kabinenin tebeddüliinü tasvib edip ZİYA PAşA'yı yeni kabineye almak
arzu ediyormuş. Başmabeynci, AHMED MUHTAR PAŞA'nın adamı
olduğundan böyle geceleyin vükelay-ı sabıkadan birini celb ve
huzftra kabul edilmesinden kuşkulanarak kendisine haber verir
mülahazasiyle bu yolda hir tedbir kurmuştur.
§ Hakan-ı sabık salimen İstanbul'a muvasalat ederek Beylerbeyi
sarayında misafir edildi. Zat·ı şahane de Başmabeynciyi izam ile
kendisine beyan-ı lıoşimedi eyledi. Fakat müşarünileyhin suret-i
daimede nerede ikamet edeceği hir mesele oldu. Kendisi orada otur·
mak arzu etmediğinden Çırağan'da SELAHADDİN EFENDi'nin ikamet
eylediği dairenin tahsisi düşünülmüşse de SELAHADDİN EFENDİ Zat-ı
şahaneye bir avize takdim ederek "Köpeklerin bile ikamet edecek birer
yerleri oldu�u halde beni ailemle sokağa atmak reva mıdır ?,, diye şi­
kayette bulundu ; Nişantaşı'nda Şakir Paşa zade CEVAD PAŞA
konağının tahsisi hatıra gelmişse de o da bir telgraf keşidesi ile "Mev­
lci-i hatta bulunan bir kumandanın evi elinden alınır mı ?,, diye tazal­
lumda bulundu. Bir aralık Meclis-i meb'usan riyasetine mahsus olan
Maçkada kain konağın tahsisi mevzu-ı bahs edilmişse de ona karşı
da ben "Hiikumet Meclis-i meb'usanı dağıttı ; şimdi dtı riyasete tahsis
olunan konağı istirdad ediyor. A rtık Meclisi açmayacak,, gibi dedi­
kodulara mahal vereceğini ve halkça hüsn-i tesir hasıl etmiyeceğini
ihtar ettiğimden hundan d a vaz geçildi. Nihayet DAMAD ARİF HİK­
MET PAŞA "Kendisi .-;oğuktan çok korl.�ar ; benim dairemde kalorifer
vardır. Her suretle isti rahatı temin olunur,, diye orasını teklif
eylemişse de bunu da arzu eylemediler. O sırada ise gavail-i harbiye­
nin iştidadı ve düşmanın İstanbul'a taka rrübü hasebiyle bu mesele
ile u�raşmaya meydan kalmadı. Kendisi de Beylerbeyi sarayına alışıp
artık o yolda müracaatta da bulunmadığından vefatına kadar orada
ikamet eyledi. Tebeddülün ertesi günü Sadr-ı azamın da Sarayda
bulunduğu sırada Almanya sefareti Baştercümanı odama gelerek
Hakan-ı sabıkın selametle İstanbul'a vürôdunu tebelluğ etmekle be­
raber Seliini.k.'in Yunanlılar tarafından işgal olunduğunu da haber al-
70 GÖRÜP tŞITilKLERlM

dıklarım hildirdi. Eğer Hakan·ı müşarünileyh iki gün daha Selanik'te


kalmış ol"aydı Yunanhlann eline esir dür;ıecf'�i muhakkaktı.
§ Aydııı nliliAinden Dahiliye nezôretiııe tayin olunan REŞİD
BF.Y İHt ıuıbul'a viin1dunda ge<'e geı; vakit Saraya gelerek ordumuzun
l'ajt ceııalıı Bulgarlara karşı ilerlemekte olduğu gibi ııol cenahı da
dokuz Labur kuvve-i imdadiyye ve bir batarya top ifo takviye edil­
diğinden yarına kadar dahi ilerleme11i me'mul bulunduğunu haher
,·erdi. Zılt-ı şiilıane Hareme f[İtmiş olduğundan beni dairef!inıle kabul
eyledi.
Ertc!!İ sahalı hayır habere iıı l i7.arcn Saraya vürôdumda KAMİL
PA!?A'mn ıııuı udılan cvvl'I gelip ZM-ı �ôlıiine ile nıülfıkat edi l' avdet
eylemekte oldu�umı glircliim ve buııa hir mana veremedim. Bilnhara
ir.ra eylediğim t ahkikatu nazaran Vize taraflaruııla lmlunan İkinci
Şark ordusu hayli ill'rlemiş oltluğu halele K ıı rağaç ,. e LüleburgH ci­
lıetll·riııdeki Ilirin<'İ Şark orılu11uııun mulınıaraya maruz kalmasından
rlolayı kunıunılaıılıkı:11 ric'at emri verilmiş \"e aıı.kcrin periljıııı bir lıalde
gerilt•re ç<'kilnıckte btılu11 muş olduğu aıılaı:ılmaımıll mebni harbe
nihayet ' eril i p kah erlt"n lt�şcbhfü;at-ı "iyasiyyeye hiliı ifille-i vakt
ihtidur oluıuııuı<ı 21 Teşriu-i evvel 1 328 tarihli h!lp;rafnime ile
Ha�kuınaııdaıı \ ekili \ e H arhiye niizırı N..\zrn PAı:A lurahıulan bil­
dirilıli�i aııla�ıltlı.
§ O sıralara tesuciüf ('elen hir cuma f!İİıı Ü Dcılıııalıahı.'e l"amiiııde
malıfilıle Evkaf nİi7.ırı ile hl'n İ m ı;ecı·u,fderiııı ynıı yaııa serilmiş
olıluf!:u lıalJe lıutheyi il'tiıııa Nli�·orduk. Nıizır Z İ Y A PAŞ.<\ perişan
J,ir halde gelerek ""llıııbe mi okı.w ıı_l'Or ?,, diye ı;orıl ıı. Bu garip Huale
"Eı•f't,. diye r.evap verince iki elleri ni dizlerine v urarak ve "Eyı•ah /
Rıı sıııı lıa.ftasulır., tliye lııı:kıra hıı:kıra uµlayarak kalkıp giui. Bu hal
haıın pek elim bir surette tcı;İr el l i . Beıı de tlurıımıy11rak erknıı-ı
askeriy ye ve ,.ilireııirı hulumluklan mlaya gittim. °Ml'ğer orduda kolera
zuhiır etmi� ' e ZiYA PAşA'ııın tee1111iirü ıle huııdan ileri geliyormuş.
Şehremini CEM İ L PAŞA orduda koleranın zulıiırunu, bir c.�ok kolerah
a!!lkcriıı lı;tıuıLul'a vürudunu \ e buıılıırm Ayasofya camiinde talıt-ı
tecrid ve ınulıafozaya aldırılJığını ut·ıklı bir surette n 11kletmekte ve
"Knll'ralı a.�kf'r .�ıfı rdı.r,, ıl iye idıar-ı me'yô"iyet eylemekte idi. ZiYA
PAŞA bu tees�iirlc ıloğru Anlı-ı aliye giderek K.A !\IİL PAŞA'ya ı;atmış
olıluğundan miişariiııileyh ertesi giin Saraya vüriıduııdu riifekatıınııı
telaşlarıııclaıı �ikityet ediyordu: "Ri:im riifeku müıt'lıişi ; bi:; bıı luıl­
leri l& daha 11eferini gördiik., diyor ve gene alclırmıyordu. 807.guıı aı:ıker
SULTAN REŞAD'IN BAŞKATlPLlCtNE AİT VEKAYl 71

perişan bir ha]de Çatalcaya doğru gelmekte, Bulgarlar ise peyderpey


ilerlemekte olduğundan askeri durdurarak Çatalcada yeni bir hatt·ı
müdafaa tesis olunmak üzere kendilerine icray·ı nesayih için Veliahd
YusuF İzZEDDİN EFEN Di'nin maiyyetindc AHMED MUHTAR PAŞA ol·
duğu halde Çatalcaya izamı kararlaştırılmışsa da Paşay·ı müşarüni·
leyh 22 Teşrin-i evvel 1328 tarihinde haşkitahete ı;ektiği telgrafnA·
metle hastalığından bahisle itizar etmekle beraber "Gördüğiim hale
nazamn bu günkü iktiza kumandanca tebeddülden ibaret ofoı gerek.
lcray-ı nesa�vihe gelince Sadr-ı azamlık makamında bulunan :atın
sıfatı iktizasınca onun gitmesi daha münasib olur zannederim,, diye
infisalinden dolayı izhar-ı infial ve ahz-ı sar etmek istemiştir. Onun
yerine Müşir FUAD PAŞA gönderilmiştir. O ihtiyar adam bu vazifeyi
derhal kabul ile beraber orduda kendisine de bir vazife verilmesini
taleb ediyordu.
§ Bu esnada lttihadcılar lıarekete geldiler. Bir gün Ayandan
Manastırlı İSMAİL HAKKI ve Şeyh ul-islam-ı esbak MusA KA.zıM
EFENDi'lerle Dahiliye nizır-ı esbakı HACI ADiL BEY Saraya gelerek
İkinci mabeynci TEVFİK BEY'in odasına toplanıp huzur-ı hümayuna
kabul olunmak istivorlardı. TEVFİK BEY bunları her ne kadar bi7.:zat
huzura çıkarmamış ise de kendisinin bir kaç kere Başmaheyncinin
odasına giderek ve huzura çıkarmak istediklerini bildirerek minen
gayret ve delalette bulunmuş olması hükumete aksedince İkinci
mabeyncilikten badi-i infisali olmuştur. Bunlar huzurda ahvalin
vehametini izah ve N lzIM PAşA'nın azli ile MAHMUD ŞEVKET PA­
ŞA'nın Başkumandan vekaletine tayini için ricada bulunmuşlardır.
Gene o gün akşama doğru Fetva emini Nuai EFENDİ de ilk defa
olarak Saray gelip zit-ı şahine ihtiyarlığına hürmeten bizzat alt
kata inerek kendisini orada kabul etmişti.
Mülakat uzayınca heni huzuruna istedi. İçeri girince gördüm ki
NuRİ EFENDİ ile karşı karşıya oturarak uyukluyorlardı. SULTAN RE·
ŞAD merhum sıkılınca uyuklamaya başlardı. Beni görünce ma 'ruzatın
gelip gelmediğini sordu. Gelmiş olduğu cevabını verince "Siı evrakı
hazırlayıp yazı odasında beni bekleyin ; ben de geliyorum,, dedi. SULTAN
REŞAD için ma'ruzit can kurtaran makamında idi. Her ne vakit uzun
bir ziyaretten sıkılırsa heni çağınp ma'ruzatı sorar veyahut şehzade­
lerden "'e hariçten birini kabul eylediği zaman eğer on dakikaya
kadar gitmezse "Sen gel ma'ruziitın hazır oldıığunu söyle,. diye bana
tenbih ederdi. Ben ise alelekser bu müddeti geçirirdim.
72 GORttP tştTIİKLERİM

Bilibare anladım ki Nuai Enrrni'nin ziyareti Zat-ı şahlnenin


..ocağı alıp bizzat meydan·ı harbe gitmesini basbeten lillah arz ve
ihtar maksadına mebni imiş.
Zit-ı şibane "Ben harbe gitmekten çekinmem ama ordu bu hale
seldikun sonra bozgun askerin linüne düşüp ıe lsıanbul'a ne yüzle
avdet ederim,, derdi. Fakat mütareke sıralannda Çatalcaya gidip
orduyu gôrmek hevesine düştü. Sarayca istibzarat·ı lazime de
icra edildi ve beni K.i.MiL PAŞA 'ya gönderip birlikte gitmek üzere
kendisinin de hazırlanmasmı irade eyledi. O da derhal muvafakat
ettiyse de ben henüz yanında iken NlııM PAŞA bagteten Ha·
dımköyü'nden gelerek "Bu mevsimde gidip te ne yapacak ? Hay•
vanlann ayaklan çvmurdan çıkmaz, orduyu gezemez. Ben saraya
gid.r, keyfiyeti kendisine anlatırım,,dedi. Bu suretle padişahı
caydırdı.
§ Bir kaç gün sonra Ayımdan Manastırlı İSMA.İL EFENDİ füc'eten
vefat etti�den Zat-ı şahane KAMİL P.�şA.'yı Ayanlığa tayin ederek
tezkiresini benimle gönderdi. Müşarünileyh aız·ı teşekkürle beraber
vaktiyle bunu hakan-ı sabık ta teklif etmişse de kabul eylemediğini
ve şimdi biç sırası olmadığını beyan ederek mevki-i icraya koymadı.
Sadaretten infisalinde nezdinde hıfzctm.iş olduğu irade-i seniyyeyi
MAHMUD ŞEVKET PA.ŞA.'ya gönderip o da bilfiil makam·ı sadarette
ve vükelAlıkta bulunanlann iyanlığa tayini Kanun·ı esasi ahkamına
tevafük etmiyeceğinden bahisle tezkireyi bir tezkire-i huııusi ile Saraya
iade eyledi. Fakat biç düşünmemiş ki ekser vükela bilfiil mevki-i
memuriyette bulunduklan esnada iyanlığa intibah olunmuşlardır.
§ 31 Teşrin-i evvel 328 tarihinde Bab-ı aliden akşamdan sonra
vürtid eden mufassal Meclis·i vükela mazbatasında işin evveliyatı ve
NAZIM PA.ŞA'ıian Ahiren gelen telgrafların münderecatı ve tavassut
için düvel-i muazzamaya vuku bulan müracaatlann semeresiz kalmış
olması tafsilen hikaye edildikten sonra mesaib-i harbiyyeye niha·
yet nrilmiş olmak üzere tarafeyn kumandanlan beyninde bir
mütareke akdi ve müteakiben müzakerit·ı sulbiyyeye girişilmesi için
Bulgar ordusu kumandanlığına emir verilmesi zımnında taraf-ı sa·
daretten Bulgaristan kualına telgraf yazılması istizan olunuyordu.
Telgraf yazıldığı halde Bulgarlar hareket·i aııkeriyyelerini tatil
etmeyip Çatalca istihkimlan üzerine yürüyorlardı.
Kurban bayramından bir gün evvel Saraya gittiğimde büyük
Binek taşı üzerinde Müşir FUAD PAŞA ile Başmibeynci ile SeryAver
STJLTAN REŞAD'IN BAŞK.ATtPLl�tNE AİT VEKAYİ 73

durarak uzaktan gelmekte olan top seslerini dinlemekte olduk.lannı


gördüm. Esbabını sual ettiğimde düşmanın Çatalca istihkamlannı
dövmekte olduğu haherini aldım. Top sesleri akşama kadar müteza·
yiden devam ederek cümlemizi ye's ve telaş içinde bll'aktı . Akşam
üzeri odamda otururken telefon çalındı. O gün Harbiye nezaretine
gitmiş olan Seryaver SALİH PAŞA düşmanın mağlıihen Çatalca'dan
ric'at etmiş olduğu haber-i meserret-bahşisını bildirdi. Ben de derhal
gidip keyfiyeti Zat-ı şahaneye tebşir ettim. Zavallı ihtiyar izhıu-ı
mesar eyledi.
Muvaffakiyet-i vakıadan dolayı taraf-ı şahaneden Başkumandan
vekili NlzıM PAşA'ya taltifi havi aşağıdaki telgrafname yazılmıştı :
"Ordumuzun düşman hücumlarına karşı avn-i hakla sösterdigi
sebat ve mukavemet benimle beraber bütün Osmanlıları mesrur etmiştir.
Vatanı tahlis için ibra: edeceğini: himmet ve sayret b�ün düşman
ayağı altında çi!nenen ülkemizi vakti_yle kanları bahasına teshir etmiş
olan ecdadımızın ve meydan-ı ma'rekede yatan şühedamızın ervahını
da şad edecektir. Padişahınızın ve umum milktin kalbi sizinle bera­
berdir. Si:den ve kumandanlarımızla efrad ı•e :abitiinımızdan ve
asker evlôdlarımdan sabır ve metanet beklerim. Efrad-ı şecaat-nihadı­
mızın gayret-i diniyye ve hamiyyet-i vataniyyelerini tamamen izhar ve
namus-ı askerilerini ikmal edecekleri :aman işte bu andır. 1şbu telgrafı­
mızın bütün kıtaata tebli.�ini tavsi-ye eder ve cümumizi Cenab-ı Hakkın
saı•n-ı samedanisine emanet eylerim.,,
KAMİL PAŞA bu telgrafnameyi takdir ile alıp "Rüfekaya göste­
reyim de Bab-ı ali'den keşide ettiririm,, diye beraber götürmüştü.
Harbin safahat·ı evveliyesinde gerek taraf-ı şahaneden ve gerek
başkitabetten ordulara teşcii havi bu yolda telgrafnameler yazılll'dı.
§ KAMİL PAŞA tarafından Bulgar kıralına çekilen telgrafnameye
o vakte kadar cevap verilmemişken Çatalca mağlubiyeti üzerine
Bulgar Başvekilinden alınan telgrafnamede mütareke müzakeresi
için murahbaslann tayinine intizar edilmekte olduğu bildirilmiştir.
Bulgaristan ve Şarki Rumeli vak.'ası esnasında Bulgaristan henüz
taht-ı tihiiyyet-i Osmaniyyede bulunduğundan KlMİL PAŞA doğrudan
do�ya Prensle muhabere ederdi. Halbuki şimdi Bulgaristan ilan-ı
istik.lal etmiş, Prens kıral sıfatını iktisab eylemiş ve bahusus hu mu­
harebede devlete ihraz-ı galebe etmiş olduğundan doğrudan do�ya
Sadr-ı azamla muhabereye tenezzül etmiyeceği bedihi idi. KAMİL
GÖRÜP IŞITIIKLERİl\I

PAŞA hunu düşüııemiyerek bald-pervazaııe hareketi ile şu muameleye


ma'ruz kaldı.
Bayram günü alay ve muıiyede resmi icra olunmayıp benim
ihtarım üzerine Zıit-ı şahane bayram namazını suret-i hususiyede
Dolmabalı��e cftmiinde eda ell ikten sonra elbise-i �'evmiyeleri ile
Saraya gelmiş oları vükelanın tehrikatmı alt kattaki büyük sofada
ayak üzerinde kabul eyledi.
§ Bulgar Başvekilinin telgrafı üzerine Dab-ı alice Başkumandan
vekili NA.zıM PAŞA ile Hariciye Hukuk nıü�avirlerinden ŞADAN BEY'·
in mütareke m iiıı:akeresine memuriyetleri istizan edilrli. Zat·ı şahane
"Böyle miihim bir iş için devletı:e ma'ruf olma_yan bir adam nasıl
m urahhas tayin edilir ? }'a .f.ymı reisi Ferid veya Ticaret nazırı

Reşid Paşa'yı tayin etsinler,, diye heni Bab-.ı aliye Sadr-ı azam
nezdine gönderdi. K aMİL PAŞA, H EŞİD PA!iA'yı intihab ederek ve
murahhaslara verilecek ruhsatnameleri de yazdırarak taraf-ı �ahaııe·
den imza olunmak üzere ''esatel·İ ucizanenıle takdim etti. R EŞİD
PAŞA da benimle beraber Sara ya geldi. Kendisi huzura kabul olunarak
ben de ruhsatnameleri imza ettirert:k müşarünileyhe te,·di ettim.
Arz-ı veda edip oda kapısından çıkarken Hünkar arkasından "Paşa,
Edirne sarıa emanettir,, diye bağırdı.
Murahhaslar şerait-i matllıhe tlairesiııde bir mü tareke akdine
Bulgar murahhaslarını ikna etmişlerse de HEŞİD PAŞA Bab-ı aliye
malumat vermek üzere parafe edilmeksizin İstanLul'a gelmişti. Fakat
imza için avdetinde Bulgar kumandanı ve Lar:muralıhası CENERAL
SA \"OF mütareke müddetince Edirne'ye zahire idlıali şartından n ükul
ederek "'Bu bize ait değildir. llı·i hükumet beyninde bilmuhnbere karar·
laştırmak lazım gelir,, demesine ve Bulgaristan hüki'ı meti ise bu �artla
muvafakat göstermemesine mebni Edirne açlıfta ma'ruz ve sukuta
mahkum oldu. REŞİD PAŞA lstanbul'a aYdetinde "'Etıtıe/ki mukavele­
nameyi parafe eımeden avdet eylememeli idim,, diye izhar-ı nedamet
eyliyordu. Fakat iş işten geçmişti. R EŞİD PAŞA 'nın bu takdirsizliğioin
cezasını memleket çekti.
§ Mütareke akdinden sonra Bulgar, Sırp, Yunan ve Karadağ m u·
rahlıaslanndan mürekkep olarak müzakere·İ sullıiyyr iı;in Londra'da
bir konferans akdi karargir oldu. Taraf·ı devlet·i aliyyedt."n birinci
murahhas olarak REŞİD, ikinci murahhas olarak Ilerlin sefiri ÜSMAN
NİZAMİ PAşA'lar memur edildikleri gibi üçüncü murahhaslıj!;a da
Ayandan DAMAD FERİD PAŞA intihab olunnıu�tu. Ertesi gün FERİD
SULTAN REŞAD'IN BAŞKAT1PL1C.tNE AİT VF.KAYİ 75

PAŞA'nın memuriyeti teahhur ederek yerine Bahriye ni:r.ır vekili


SALİH PAŞA 'nın tayiui arz Ye istizan edildi.
FERİD PAŞA'nın teahhur·ı memuriyeti esbabını KAMİL PAŞA'dan
sual ettiğimde ..Kanun·ı csnsi ahkômında hiç bir sebeb ve bahane ih
memalik-i şahaneden yer terki caiz olamıyacagından ben gidersem arnzi
terkirnı bir veçhile muvafakat edemem,, demesine ve hash el-hal bu
şartın icrası kabil olmayacağına binaen FERİD PAŞA'run m�muriyetin·
den sarf·ı nazar kılındığını beyan eyledi. Paşanın dirayetine bir
burhan daha !
Murahhaslar Londra 'da içtima ile müzakerata ibtidar etmi�lerse
de düvd-i müttefika Edirne ile beraber bütün Rumeli'nin ve Bahr·i
sefid adalannın kendilerine terk ve tesliminde ve hududumuzun
Enez ve Midya hattı yle tahdidinde israr ettiklerinden ve dü\·cl·İ
muazzama da galip olan tarafın netice·i galibiyetinden istifade ede­
miyeceği hakkında kabl el-bal serdeyledikleri naznriyeyi ihmal ederek
Rumeli'nin artık eski şekilde muharazll!I kabil olamayacağı beyaniyle
Balkanlıların fikrine tarafdar olduklarından konferansta tarafeyn
metalibinin telifi kabil olamadı. Bir taraftan da Edirne'de :r.abiresizlik
yüzünden müzayeka iştidad ediyordu.
KAMİL PAŞA i>tedeıı beri İngiliz tarafdarlıj;:,rıyle mü�tebir ve bu
meselede orılann nıüzaheretirıe muntazır olduğu halde İngilizlerden
hic:bir muavenet görememesini İngiltere Sefiri LAVTER [ = LOWTRER]·
in gevşekliğine hamlederek "Nerede VAYT [ = WHİTE ], 1ıerede Küai
[ = CURRİE] ? Bu adam tetıbcl, tenperver,, diye ı;ikayette bulunuyordu.
Nihayet düvel·i muazzama Edirne şehri ile etrafı diivel·i müttefik.aya
terk olunmak ve Adalann mukadderat·ı atiyesinin tayini kendilerine
havale edilmek üzere akd-i sulh olunması hakkında devleti taz�rike
başladılar. KAMİL PAŞA kabinesi de sarayda bir meclis·i umumi
akdi ile i�i aray·ı umumiyeye vaz'etti.
KAMİL PAŞA müzakeratın hitamında devletlere verilecek cevaba
dair tanzim etmiş oldukları kısa bir mazbatayı taraf·ı şahaneye tak­
dim olunmak üzere bana tevdi etti. Ben de mazbatayı bittakdim
imza buyurulduktan sonra götürüp kendisine iade ettim. Me('liste
iftitah·ı kelam olarak Sadr-ı azam nimına ve meı;elenin safahat·ı
mühimmesini havi Hariciye nazın GABRİYEL EFENDİ t arafından
kıraat edilen iki kıt'a layiha vesaik-i tarihiyyeden olduğundan suret­
leri zire dere edildi.
76 GÖRÜP 1Ş1TrlKLERİM

Meclis-i umuminin in'ikadından bil' iki gü.n evvel Şehzide VAR1·


DEDDİN EFENDİ saraya gelerek atiyen muhalifin için veııile-i itiraz
olmamak üzere bunlann ileri gelenlerinden de bir kaçının akdolunacak
meclise dln·et edilmesinin Sadr-ı izam paşaya ihtar olunmasını arzet­
mişti. Ziit-ı şahine de keyfiyeti Sadr·ı izama iblağ için beni Bab·ı aliye
gönderdi. KAMİL PAŞA, HAKKI ve MAHMUD Ş EVK ET PAŞA larla '

NECMEDDİN MOLLA. BEY'in davet olunduk.lan ve haşkalarınm dave­


tine hacet olmadığını söyledi. Avdet ederken beni kapıya kadar
teşyi ederek "Artık atisi fiMn kalmadı ; onlar bir .fırka-i ihıiM­
liyye idi, merkezleri Selanik'ti ; Selanik gitti, onlar da dı'folup gider·
ler,, dedi.
Bu mecliste Sadr-ı esbak SAİD PAŞA hazır bulunduğu halde
HAKKI ve l\fABllılUD Ş EVKE T PAşA'lar itizarı havi tezkire yazarak
meclise gelmemişlerdi. Maliye niizır-ı esbakı NA.İL BEY de Saraya
kadar gelmişken kerimesinin hastalığından bahisle meclis salonuna
girmeyip gitti.
§ İkinci mibeynci TEVFİK BEY'in yerine Bab·ı ilice intibah
olunan firarilerden REŞİD BEY her işe burnunu sokar ve daima men·
faat peşinde koşar bir adam olduğundan ve her nasılsa Bah·ı ilice
kendisine yüz verildiğinden 1 ziyade şımarmıştı. Mibeyn müdiri­
yeti de uhdesinde bulunmak hasebiyle meclis günü ecnebi, Rum ve
Ermeni ne kadar gazete muhbiri varsa saraya doldurmuştu. Meclisin
hitamından sonra Başmabeynci, Sadaret müsteşarı ve ABDURRAHMAN
ŞEREF EFENDİ bizim odada otururlarken Harbiye nazırı NAZIM
PAŞA da geldi. Merdivenden inerken nıerdiven ayaklarında ve büyük
sofada bu kalabalığı görünce Başmabeynciye : "Bu kıtipiyoz Firenkler
kim ? Bunları saraya ne doldurdunuz ? Sarayı hemen hemen Abdül­
hamid zamanındaki saraya benzettiniz,, dedi. Başmabeynci de "Bun­
ları biz doldurmadık : sizin gönderdiğiniz ikinci mabeynci doldurdu..,
diye mukabele etti. NAZIM PAŞA sözünü esirgemez bir adam olduğun­
dan bir kaç gün evvel de zat·ı şahaneye mumaileyh REŞİD BEY için
"Bu b . . . ı saraya ne soktunıız,, deyip kendisi de "Onu biz sokmadık,
siz gönderdiniz,, demiş olduğunu Hakan·ı müşarünileyh bizzat nak­
letti. NlzıM PAŞA hir müddet oturduktan sonra gitti ; benim de
kendisini ııon görüşüm oldu.

1 lttihad ve Terakki hak!..ında Akpm gazetesi ile ne9rolunan Hatırat o

za man Bah·ı ilice buna ne derece yüz verildiğini göstermektedir.


BAB-I ALI BASKINI
§ Askeri ve siyasi mağlubiyetlerin tevil.isi ve İttihadçılann tah·
riki hasebiyle efkAr·ı umumiyede kabine aleyhine adem·i hoşnudt
tezayüd etmekte ve hatta KAMİL PAŞA hakkında alenen tefevvuhitta
bulunulmakta olduğu işitiliyordu. Kabine azası arasında da adem·İ
imtizac nümayan idi. Dahiliye nazın REŞİD BEY'in NAZIM PAŞA
ile ve bahusus GABRİYEL EFENDİ ile aralan bozuk olup hatta bir
gün REŞİD B E Y, Ticaret nazın MUSTAFA REŞİD PAŞA ile odama
gelerek GABRİYEL EFENDİ'den şikAyette bulunduktan sonra "Bir
gün o sinir herifi kolundan tutup kapı dışan atacagız,, diyordu. Evkaf
nazın ZİYA PAŞA dahi Sadr-ı izamın harekit·ı lakaydiyesinden şiki·
yette bulunuyordu. Bir gün de Sarayda vükelA odasında Sadr·ı
Azamla konuşurken Şeyh ul-islam Efendi, ARİF HİKMET PA�A'dan
şikayt.t ederek "O babasının zamanında da (ABDURRAHMAN PAŞA'·
nın) �ize neler yapmazdı, babasını doldurur doldurur üzerimize saldır·
tırdı,, diyordu. Bu ahval arasında Meclis·i umuminin mukarreratı
efkılr·ı nası üst tetiğe getirip birden bire patlak verdi.
§ Meclisin ertesi gün Zat-ı şahane, nezdinde Şehzade ABDÜLME·
CİD EFENDİ olduğu halde beni çağırdı. Ordunuıı hil·i galeyanda
bulunduğuna dair bir binbaşı tarafından Çatalcadan şehzadeye tak·
dim olunan telgrafnameyi tevdi ederek Bab·ı aliye gidip Sadr·ı izama
ir&e ile tedabir·i teyak.ku:ı:aya müsarait eylemelerini irade etti. AB ·
DÜLMECİD EFENDİ, "Hey'et·i vükelaca verilecek cevabf nota müsved·
desini kabl eı-tebl(� bir kere biı de glirelim ; bir mütaleamızı olursa
beyan edelim,, demiş olduğundan bu babda da Saclı·ı Azamın fikrini
istihsal etmemi ilive etti. Otomobile binip Bab·ı aliye gittim ; vükeli
yemek yiyip Meclis salonuna avdetle yeniden müzakereye başlamış
olduklannı söylediler ve vüııldumu Saclı·ı izama haber verdiler.
Bir çeyrek saat kadar intizardan sonra Sadr·ı azam gelerek makamına
oturdu. Ben de pencere önünde bulunan yanındaki koltuğa otur•
dum. Evvela nota müsveddesi hakkında şifahi olan iradeyi tebliğ
ettikte, Sadr·ı azam bunun kabil-i icra olamayacağını bildirdi. Ba'•
dehu telgrafnameyi vererek .. Müıalea buyurun da onun hakkındaki
irade·i seniyyeyi de tebliğ edeyim,, dedim. Kendisi telgrafnimeyi okur·
ken haricen bir gürültü işitildi. Başımı pencereye çevirince önlerinde
irili ufaklı çocuklar olduğu halde sankh sanksız bir takım adamlann
tek.bir alarak Bab·ı Bliye doğru gelmekte olduklanm gördüm. Saclı-ı
78 GÖRÜP 1Ş1TI1KLERİM

azama "Bu giin mit ing mi var? EllerindP-ki bayraklarla bir çok udtım·
lar Rııb·ı ciliye do'ru gP-liyorlar,, dedim. " Yok öyle bir şey,, diyerek
telgrafnfımeyi okumaya devam etti. Fakat gittikçe gürültü artıyordu.
Ba�ınıı çevirip te Laktığımda "fçerı'.ye girmek üzere parmaklıklara
,
tırmanıyorlar ef,.n dim parmaklıkfordan aşıyorlar,, deyince " Hıı ber
verini: de kapıları kapasınlar,, de,li. Düşündüm ki hunların erhah·ı
kıyam olduklarına �üphe yok ; i htida Sadr·ı azamın odasına hücum
edecekleri de muhakkak şu halde durmak nefııimce l ı ü y iik tl'lı l i keyi
mucilı. Heml'rı haber Vl'rmek bahanesiyle oıladan �;ıkt ım; aradaki
odada kapı a�aları ve hademeler toplanıp "Bu başımıza �elnıle r
nı·dir !,, diye a�laşıyorlardı . Hariçteki büyük ııofada da şangır �arıgır
camlar kırılıyor, silahlar atılıyordu. Deniz tarafındaki elçi odasına
�itt i m ; orada Maliye nazırı A ll D U R RAllMAN EFE!'IDİ ve Telgraf ve
Poıı t a nazırı MosOROS KiKİS B EY ile Doyçe Bank direktörleri ve
Almanya sefareti Başterciinıaııı avans müzakerelliyle me�gul olu­
yorlardı. Odaya g i rince bir köşeye sığınarak netil'e·i hale i n tizar
eyled i m. Sofadan daha şiddetli silah ve "Ay,, diye birinin feryadı
i�i tildi. Oda(·ılar ı:telip Harbiye nazırı N A.zı M PAŞA 'yı vurduklarını
luıber verdiler. Gerçi Bab-ı alide bulunan a!!ker yeti�tiyse de Nallı­
ınescid önünde silah çatarak h i �� bir harekette hulunmmlı .
.MosoRos KiKİS B E Y de " A h, rmıclam şimdi Parist" bu nık'ayı
Jıı.l·arsa bmim için kim bilir ne kadar ıelôş eder,, diye oda içinde dola­
şıyordu. Bir müddet sonra Şeyh ul-islam Efendi ile REŞİD BEY de
bizim bulunduğumuz odaya geldiler. Şeyh ul-islamııı lıal ve la\ rında
bir eser-i tela� görünmüyordu.
Odacılar TAL'AT ile ENVER B EY'lerin Sadr-ı azamın yanına
gelerek kendisine istifa teklif eylediklerini ve E N V ER BEY iı;tifarıameyi
al ı p Saraya göt ürdüğünü lıaLer verdiler. Ondan sonra lıari�teki gürültü
azıılılı. Hu aralık KAMİL PAŞA beni nez<line ı;a�ırıp "Enı·er ile Tal'at
geldiler, istiflı teklif ettiler. Yaıdıftım istifan ıi mede 'ciluıt-i ashwiyyeden
t1uku bulan teh·lff üzerine, diye ya:rnış oldu�um hu/de 'alıali, tabirini
de ilıfoe ettirdiler,, dedi ve evvelce keııdiısine le\ di ettiğim telgrafname
yi iade eyledi. Bu K AMİL PAŞA ile soıı mülakatım ol<lu. Okunmaz
bir yazı ile yazılmış olan istifanamenin sureti berv eçl ı -i atidir :
SULTAN REŞAD'IN BAŞKAT1PL1ClNE AİT VEKA Yİ 79

Huıür-ı Ali-i Haıreı-i Pôdişalıi ı

Ahali ve ciheı-i askeriyyeden vuku bulan teklif ü:erine hu::ür-ı şa­


hanelerine isıifanô.me - i aciıtinemin arıına mecbur oldugum muhaı-ı
i.lm-i ali buyuruldukta ol babda ve kaııbe-i ahvalde emr ii fernıan
haıret·i veliyy ül-elmr efendinıiıindir. 1 0 Kanun-ı sôni 328.
Sadr-ı azam Kamil

•••

TAL'AT PAŞA istifan amesini yazıp vermesini K1MİL PAŞA'ya


sert bir sesle teklif etmiş olduğunu söylerdi.
O gün İttihad hatihlerinden ÔMER NACİ dahi ayrıca KAMİL
PAŞA'nın yanma giderek "Kômil Paşa, sen bize karşı muhalif bulun­
mayıp ta bizimle iııihw.l etmiş olaydın sonuna kadar sadr-ı timmdın ;
niçin bunu yaptın ?,. demesi üzerine KAMİL PAŞA'nın " Haydi, haydi,.
diye eli ile işaret ederek kendisini kovmuş olduğunu da rivayet
eylediler.

§ Bir müddet sonra Başm abeynci HALİD HURŞİD BEY, refa­


katinde ENVER BEY olduğu halde gelerek istifanın kabulünü KAMİL
PAŞA'ya ve MAHMUD ŞEVKET PAŞA'nın sadaret için davet olundu­
ğunu da rüeııAy·ı İttihada tefhim etti. Ben, Başmabeynciye giderken
beni de birlikte götürmesini söyledim ; o da TAL'AT PAŞA'ya söyleyip
muvafakat eylediğindeu bir buçuk saat kadar mevkufiyetten sonra
çıktım. TAL'AT PAŞA önümüze düşerek lıüyük sofaya kadar bizi
götürdü. Sofa kalabalıktan tahliye edilmişti. O sırada İstanbul mu­
hafızı Ferik MEMDUH PAŞA'run kapıdan içeriye girmekte olduğunu
gördük. TA'LAT PAŞA, NAZIM PAŞA'nın vurulduğunu söyleyince "Ah!,,
diye feryad etti. Binek taşının önü o kadar kalabalıktı ki inmek ve

yol bulup gitmek mümkün değildi. Kalabalık içinde hiç tanımadığım


bir adam "Gel Fuad Beyim, se1&i çıkarayım,, diye beni kucaklayıp
Binek taşındau aşağı indirdi. HALİD HURŞİD ve ENVER BEY'lerle
beraber otomobille saraya gittik.
ENVER BEY yolda "Bizim maksadımız Nôzı.m PtJ1G'yı vurmalc
deBildi ; bir yanlışlık olarak vuruldu., diyordu.
Rivayet olunduğuna göre lttihadçıla.r müşarünileyhe hükdmeti
devirip kendisinin ııadarete getirilmesini teklif ve muvafakatini istih·

l "'y•., kelimesini uuutmuıtur.


80 GÖRÜP İŞ1TI1KLER1M

saJ eylemişler. Fakat kendisi, işin böyle muhaceme ve mukatele sure·


tiyle icrasına tarafdar olmadığından gürültüyü duyunca tehevvürle
yerinden fırlayarak sofa kapısının önüne çıkmış ve muhacim.lece karşı
"P . . . . kr siz, beni aldattınız ; bana verdiğiniz söz böyle miydi ?,, diye
i tale·i lisana haşlamasına mebni öte taraftan atılan bir kurşunun
isabetiyle derhal vefat etmiştir. Bilahara TAr,'AT PAŞA da "Riz ona
sadaret teklif ettik., derdi.
§ Saraya vürudumda Zat·ı şahaneye abdest almak üzere kollan
sıvalı olduğd halde daire·İ hususiyedeki sofada tesadüf ettim. Beni
görünce boynuma sarılarak muhabbetle kucakladı. Vak'anın suret·i
cereyanıw sordu. Mahdumlım ZİYAEDDİN ve NECMEDDİN EFE!'IDİ'ler
de pederlerinin harekatını taklid ettiler. O sırada MAHMUD ŞEVKET
PAŞA'nın vürudunu haber verdiler. Hünkar kendisini kabul edip Har·
biye nezireti inzimamıyle ve rütbe-i müşiri ile mesned·i sadareti
uhdesine tevcih e1 ti. Fakat aralarında bir ihtilaf zuhur eyledi. SuL·
TAN REŞAD, CEMALEDDİN EFENDi' nin meşihatta ibkasını istiyordu .
MAHMUD ŞEVKET PAŞA da sabık kabinenin Şeyh ul-islimının kendi
aralarında bulunmasını tecviz etmeyerek muhalefette bulunuyor ve
meşihata Şerif ALİ HAYDAR B Ev 'i ı;ıevk ediyordu. Zit·ı şahane de
onu kabul etmek istemiyordu. Ben işi kısa kesmek için "Ali Haydar
Bey tarik·i ilmiyyeden olmayıp rütbe-i bala ricalinden olduğundan me·
şihata tayini nasıl olur?,, eledim. Onun üzerine Şeyh ul-islam tayininin
ertesi güne taliki ve sadaret hattının o akşam götürülmesi karargir
oldu. MAHMUD ŞEVKET PAŞA bunu unutmayıp ara sıra "O akşam
siz bana zahir olmadınız" derdi.
§ Hattı hazırlamak üzere odama giderken merdiven başında
Şehzade ABDÜLMECİD EFENDi'ye tesadüf ettim. "Zat·ı şaMne)'e söy·
leyiniz, bana müsaade buyursunlar, şimdi bir ata binip gideyim, oradaki
kalabalığı dağıtayr.m,, diyordu. Ben "Aman Efendi hazretkri, iş bu
dereceye geldikten sonra öyle bir teşebbüs yalnız şahsırım değil, saltanatı
da ıahı-ı tehlikeye kor,, diyerek yarundan ayrıldım. Efendi de bunu
unutmayarak "Ben gidip ahaliyi dağıtacaktım, Başkatib mani oldu,,
diye şuna buna söylemiştir.
§ Artık. o hengamede alay yapılamıyacağından Sadr·ı izam ve
ENVER BEv'le birlikte otomobile binerek ve hatt-ı hümiyunu da
hiimil olarak geceleyin Bab·ı aliye gittik. MAHMUD ŞEVKET PAŞA
alaylık elbise iktisa etmeyip elbise-i yevmiyyeyi labis idi. Bab·ı ili
önüne varmca ahali "Ah Mahmrıd Şevket Paşa, Edimemizi kurtar,,
SULTAN REŞAD'IN BAŞKAT1PL1C1NE AİT VEKAYİ 81

diye bağrışarak ve otomobili tekerleklerinden tutup kaldırarak Bab-ı


ali avlusuna soktular. lçinde bulunanlardan benden gayrisi asker
olduğundan fırlaylp Binek taşı'na atladılar. Ben bittabii onlann
hareketine imtisal edemiyerek otomobil içinde kaldım. Bazı kimseler
"-Menşur getiriyor, yol açınız !,, diye bağnştıklanndan bir parı,:a yol
açılıp beni otomobilden çıkardılar. Halk hala "Mtıhmud Şevkeı Paşa,
Edirnemizi kurıar,, diye feryad ediyorlardı. ABDÜLMECİD EFENDİ
gelip te o hali gi>rmeliydi.
KAMİL PAŞA ve sair vükela Sadaret odasında mevkuf bulunuyor·
lardı. lttihad ve Terakkiye mensup vükelay·ı ı:;ahıka içlerinde merhum
s_�MİH R İ FAT BEY bulunduğu halde Arz odasının kapısı önünde
dizilmişlerdi. M A H M U D ŞEVKET PAŞA"Bir an evvel hattı okutalım
da ahaliye bir kaç söz söyliyerek şu kalabalıgı dağıtayım,, .diyordu.
Fakat ortada hattı okuyacak kimse görünmüyordu. Müsteşar ve
Amedçiııin evlerine birer çavuş göııdcrek davet ettikse de gelen
olmadı. MA H M U D ŞEVKET PAŞA istical etmekte bulunduğundan "Her
nekadar muvafık-ı usul değilse de bu, ahval-i fevkalôdedir ; ben okurum,,
dedim. Bir taraftan hat okunurken bir taraftan da halk "Kahrolı;un
Kamil Paşa,, diye bağırıyordu. Kendisi oturduğu odarlan bu sözleri
işitiyordu. Hattın hitam-ı kıraatında dua edecek kimse bulunma­
dığından Binek taşı üzerinde Kastamonu meb'us-ı sabıkı lsMAİL
l\IAHİR EFENDİ gözüme ilişerek yakasından tutup getirdim ve "Hoca,
bir dua et,, dedim. O da baı;ını gözünü yararak öyle bir dua etti ki
mislini bir daha kulaklar işitmesin.
MAHMUD ŞEVKET PAŞA orada ahaliye bir hitabe irad ve bir an
evvel dağılmalarını ihtar eyledi. Kalabalık yavaş yavaş da ğıldı. Arz
odasına avdetimde MAH MUD ŞEVKET PAŞA kendi kabinesinde Maarif
nazın olan ŞÜKRÜ BEY'i karşısına alarak yeni kabine listesini tanzim
ediyordu. Ben veda edip giderkf'n DAMAD ŞERİF PAŞA'nın tahliyesini
TAL'AT BEY'den rica ettim. O da derhal muvafakat eyledi. Evkaf
nazın ZİYA PAŞA'yı da kendiliğinden tahliye etti. KAMİL PAŞA ile
vükelny·ı saire benim orada bulunduğum müddetçe hil-i mevkufi­
yette bulunuyorlardı. Sonradan KlıliL PAŞA'yı -v e Dahiliye ve Maliye
nazırlarından maada v ükeiayı konak]anna göndermişlerdi. DAMAD
ARiF HİKMET PAŞA ile Nafıa nazın ZİYA BEY ise o gün hiç gel­
memişlerdi .
Esnay-ı avdette ENVER BEY yanıma gelerek "Ben sizinle beraber
gideceğim. Bab-ı aliye giderken Zôt-ı şôhône •Başkatibi sana emaneı
82 GöRtlP İŞİTIİKLERİM

ediyorum, nasıl götürüyorsan yine öylece getirtceksin' buyurdular.,


deyip otooıohile birlikte binerek Saraya kadar geldioı. Yolda bana
"Bu işte ben te:;adüf kabilinden olarak bulundum. Sabahleyin askere
lalim ettirmek üzere Maslak ciheılerine gitmiştim. Oradan atla Eyub
ı-e lstanbul tarikleriyle avdet ediyordum. Nuruo:;maniye'den geçerken bu
cemiyete rast geldim. Beni de önlerine katarak getirdiler., dedi. Bu sözler
bana Sadr·ı e!lbak HüsRF.VPAşA'nın "Kim inanır Rasıb Ata/ Kim
inanır Ragıb A�a!., fıkrasını ihtar etti ı ,
§ Ertesi gün MAllill UD ŞEVKET PAŞA Saraya gelerek yeni Hey'et·i
vükela listesini getirdi. Makam·ı meşihata da Fetva emini EsAD
EFENDİ tayin olunarak Sadr·ı azam ile birlikte alayla Bah·ı aliye
azimet ettiler.
N.AzıM PAşA'dan münhul olan Başkumandanlık vekaletine de
Erkan·ı harbiyye·i u mumiyye reisi lzzET PAŞA tayin kılıııdı.
KAMİi, PAŞA'run infüalinin ertesi günü Seryaver SALİH PAŞA
müşarünileyhin konağına gönderilerek mühr·i hümayun aldınldı. Kl·
KİL PAŞA yatakta olduğundan SALİH PAŞA taraf·ı �&haneden tebliğ·i
selam ile seheb·i izamını istifsar·ı hatır şeklinde göstermişse de mührü
iadeye davranmadığım görünce "Hazır gelmişken mühr·i hümayun
da iade buyrıılsa,, demiş. "Ben iyi olunca �elir binat takdim ederim.,
demesi üzerine "Halefinize ita buyurulacağı cihetle bu gün iadesi za.
zımdır,, diyerek mührii almaya mecbur olmuştur.
§ Kamil Paşa üç beş gün sonra Başkitabetc bir tezkire yazarak
Masır'a azimet edeceğini bildirdi. Tezkire·i mezkurenin sureti zire
dere edildi :

Mabeyn·i Hümayun Başkiıabet·i celilesine


Mukaddcrat·ı ilcihiyyeden olan vak'a·i maziyyeyi takip eden mua·
melat·ı acibenin tesiriilına inzimam eden ahval·i havaiyye :aten zebUn
olan t•iicud·ı acizanemi pek sarsmış olduğundan etibbôrıın tedavisi ıah·
tında bir hafta müddet esir-i firaş kaldıktan sonra ifakata yüz tutmuş
tıe her ne hal ise iyileşmiş isem de gerf'ği gibi kesb·i ifakat için ıebdil·i
havaya etibba lüzum 8Östermiş olmalariyle bakiyye·i hengam·ı şiıayı
Mısır'da geçirmek üzere müsaade·i seniyye·i şahane ile binıennihi tealô
bu gün admeu niyet �dip bu münasebetle /ıak-i pay·ı hümayun·ı cena·

ı Bu fıkra "Maruf ıimalaT,. unvanlı eeerimizin Hiliırev Paıa makaleıWıde

miiDderiçtir.
SULTAN REŞAD'IN RAŞKAT1PL1C1NE AİT VEKAYİ 83

b-ı şehriya r iye cebin·say·ı ubiıdiyyet olmak emelinde oldıı!fıım hulde bu


farizanın ifasında şayed şeref-müsule nailiyyet•i kemteranem teessürôt·ı
şahaneyi tecdid eder nıüıal�a.una binaen ıakdim·i ariza ile iktifa ve
her halde velinimet·i btminneıimiz Mı·ı şıwket-simat efendimiz hazret·
lerini Cenab-ı Hakkın savn·i samedanisinc ita eyledigimin südde·i
seniyye· İ mülUkaneytı arzı babımla irade hazrct·i men leh ü'l-emrindir.
22 Kanun·ı sani 1 328
Sndr·ı sabık
Kamil
Zat-1 şahane tebliğ·i selaın için Ceyb·i hümayun ka tibi HAKKI
B EY'i vapura göndermiş ve yüz yirmi lira da ih�an yollamıştır.
§ Rah-ı ali vak'ası esnasında İ ttihada mensup ve Istabl·ı anıircde
müstahdem hazı kiın�eler Sara ya gelerek taraf taraf İ kinci maheynci
REŞİD BEY'i aradıklarım ve mumailey h in ihtifa eylemesi cihetiyle
ele geçirilmediğini Bab·ı aliden avdetimde ı1öylediler. Bir iki gün sonra
meydana çıkı p zabıtaya tesliın·i nefs ederek Avrupa'ya azime ıiııe
müııaade olunmnş ve bu suretle yakasını kurtarmıştır .

* *

l. ZEYİL

BALK.AN MUHAREBESİ NETİCESİNDE TALEB•İ SULH OLUNMASI


LÜZtİMUNA DAİR MECI.İS•İ V ÜKEU MAZBATASI SURETİDİR :

Maliım·ı illi olduğu üzere Bulgaristan ve Sırbistan ve Yunanistan


ve Karadağ h ük 1imetleri Rumeli vilayatını istila için beyinlerinde
sene-i haliyc iptidasından beri akdettikleri ittifak·ı hafi mucibince
istihzaratta ve müteakiben seferberlikte hulunmalan üzerine Devlet· i
Osmaniyyece dahi Rumelide bulunan ve oraya nakli mümkün olan
kıtaatın seforheriye vaz'ı ile sevki ne mübaderet edilmiş ve rnüddet·i
kalile zarfında t ec avüzat ve muhasamA.ta haşlayan hükumat·ı mez·
kılre ordularına nıüstainen billah mukabele etmesi için orduy·ı hü­
mA.yuna bizzarure emir verilmişti. Henüz lnyikıyle anlaşılamayıp mu·
harebenin hitamından sonra tahkikat icrası tabii olan esbabdan dolayı
ordulanmızın kuvve·İ maueviyyesi her nasıl!la haleldar olarak Şark
ordumuz Kırkk.ilise'den ric'at ettikten sonra mezkd.r ord u Birinci
ve İ kinci Şark ordusu namiyle ikiye taksim ve Birinci Şark ordusu
K arağaç ve Lüleburgaz hattında ve İ ki nci Şark ordusu Vize hava-
84 GÖRÜP IŞITIIKLERIM

!isinde tahşid edilip ordunun muhtel olan intizammın iadesine çalı·


şılarak bir dereceye kadar muvaffakiyet hasıl olmuş ve 15 Teşrin·İ
evvel 1328 tarihinde bilibtidar ordunun bütün cephesinde dört gün
devam eden muharebede İkinci Şark ordusu harekat·ı taarruziye�inde
muvaffak olarak hayli ilerlemiş ve Birinci ordu da mevkiini muhafa·
za etmiş olıiuğu halde muharebenin üçüncü günü Birinci ordunun
sol cenahı ihataya maruz kalacağı anlaşılması üzerine Çerkezköyü'nde
ele geçen dokuz tabur ve bir hatarya top mezkur cenaha acilen sevk
olunmuş iken kolordulara esbah-ı mücbirP.ye nıüstenid olmaktıızm
ve K arargiıh-ı umumiden sorulmaksızın Birinci kolordu kumandan·
lığınca ric'at emri verildiği i�'ar-ı vakiden münfehi m olmasiyle sebat
etmeleri hakkında tebligat ifa olunduğu halde kıt'alann çekilmekte
bulunıiu�u anlaşıldı�ından evvelce işgal eyledikleri hattan on beş
yirmi kilometre kadar geride tevkif edilmişlerse de mezk(ir ordunun
ekser kıtaat ve efradı bu hatta durmayarak daha gerilere çekilmekte
oldukları ve kolordulann kuvvetleri pek ziyade tenaku11 eyledi� ve
hu suretle mezkur ordunun intizamına halel geldiği iş'arat·ı vAkıadao
miisteban olup Vize havalisinde epice ilerlemiş olan İkinci Şark ordu·
sunun muvaffakiyetinden istifade imkanı münselip olmuş ve diğer
taraftan Bulgarların sol cenahımıza karşı sevkiyat·ı askeriyye icra
etmekte oldukları istihbar edildiği gibi Seyidler istasyonuna kadar
ilerlemeleri dahi ordunun Fıol cenahını tehdid etmekte ve Bulgarlann
sevkiyat·ı a11keriyyesi sa� cenahımız ka�ısında, diğer mahallerdeki
kuvvetlerini ordumuzun sol cenahı önünde toplamakta olduklannı
irae eylemekte bulunmuş olduğundan ve Birinci Şark ordusunun
ahval-i mesrı1desine nazaran böyle hatt·ı ric'ati üzerine tevcih olu·
nacak bir kuvvete mukavemet edemiyeceği zahir bulunduğundan
ordunun inhizamına yahut esaretine mahal kalmamak üzere Çatalca
hatt·ı müdafaasına çekilmeye karar verilerek evamir-i lAzime ita
kılındığı ve ordunun hu hatta muntazaman çekilmesine muvaffakiyet
hasıl olursa avn ü inayet·i rabbaniyye iltı bu istihkanıatın arkasında
muhafaza·i mevki edilmesi mümkün görülmekte olup bu ahval ve
vaziyete nazaran Çatalca hattının müdafaasında henüz harben dı1çar-ı
inhizam olmamış bir kuvve-i askcriyye elimizde bulundurulmuş olduğu
cihetle bundan bilistifade bu işe bir netictı verilmesi lüzumunu Har­
biye naz mve Başkumandan vekili NAZIM PAŞA'dan alınan 19--20
ve 20 Teşrin·i evvel 328 tarihli iki kıt'a telgrafnamede bildirilmesi
üzerine muhasamat·ı hizıranın tatili için hükumet·i tıeniyyenin ista·
SULTAN REŞAD'IN BAŞKAT1PL1C1NE AİT VEKAYl 85

tükonun muhafazası esası üzerine vuku hulacak tavas11utu kabule


müheyya olduğunu düvel-i muazzamaya bildirmeleri zımnında sü·
ferimıza talimAt-ı ]Azime verilmiştir. Müşarünileyh NAZIM PAŞA'dan
müteakiben varid olan 21 Teşrin-i evvel 328 t arihli telgrafnamede
harbe nihayet verilmek üzere icab eden teı:ebbiisat-ı siyaııiyyenin hila
ifate-i vakt icrası lüzfimu dermeyan olunmasına binaen düvel-i mu­
azzamanın tesri-i tavassutu ile tatil-i muhasamat eylemesi ve Bulgar
ordusunun lstanbuJ'a duhulüne meydan verilmemesi zımnında sü­
ferimıza tekrar tebligat icra olunmakla beraber tavaesut hususunda
düvel-i muazzama Fransa hükumetini tevkil ettiklerinden buradaki
Fransa sefirine dahi müracaat ve diğer sefirlere de malumat ita
edilerek muavenetleri taleh ve tehligat-ı ma'riıze hitte'kid netice-i
muntazır& istical olunmuştur. .l\füıaariinileyh NAZIM PAŞA 'rlan 24
Teşrio-i e\•nl 328 tarihinde gelip tarih-i mezkıirda Meclis-i ,-ükelida
mütalea olunan ve 23 Teşrin-i evvel 328 tarihinde yazıldığı ahiren
ahnan diğer tahririttan anlaşılan tarihsiz ve numarasız tahriratta
Şark ordumuz Çatalca hatt-ı müdafaasına çekilmekte olup askerin
kuvve-i maneviyesi muhtel olmuş ve toplanmızın hir çoğu elden
çıkmış idüğü ve zaten hal-i metrukiyette kalmış olan Çatalca hattını
şu bir kaç gün içinde usıil-i cedideye tevfikan herveçh-i matlub ihknm
ve teslih mümkün olamıyacağı ve zaten şimdi adeden bize faik olan
düşman Makedonya'da serbP.st kalan kuvay-ı askeriyyesini şimendi­
ferlerle bu tarafa cclb ederek tefevvuk-ı hazırını tezyid edebileceği
ve buna mukabil bizim Şarki Anadolu'dan ancak on beş yirmi güne
kadar getirebileceğimiz on beş hin kişilik bir kuvve-i imdadiyye ile
ihraz-ı tefevvuk etmekliğimiz kahil olamıyacağı cihetle Çatalca hat·
tında yapılacak muharebenin neticesi meşkuk ve hilakis böyle bir
muharebe neticesinde ordunun büsbütün dağılması ve düşmanın
maazallah bilfiil pi)·İtahta girmesi gibi pek elim ve vahim ahvil
tahaddüt< etmesi muhtemel olduğundan ve şimdiye kadar yaptııı
müteaddid hurıiclarda muvaffak. olan F.dirne mevki-i müstohkemi ile
beraber lşkodra, Manastır. Yanya ve Selanik mevkileri daha elimizde
iken ve Bulgar ordusu lstanhul'un yakınında bulunan Çatalca önle­
rine kadar gelip payitahta karşı bir vaz'-ı tehdid almadan ve Edirne
vilayetinin büyük bir kısmını henüz yed-i zaptına geçirmeden ve
ordumuz bütün bütün dağılmadan evvel devletçe harbe nihayet
verilmesi ahval ve şerait-i hazıra tahtında en salim bir hareket
göriiloıektc olmasına nazaran hükumet-i scniyyenin iktiza eden teda-
116 GÖRÜP İŞİTIİKLERIM

bir-i si yaııi yeyi ittihaz etmesi taht-ı vü cup t a h ul un ı lu � u beyan olun­


duğu gibi Hariciye nezaretinden bu sırada ıı;dip kezali k Meclie-i
acizıinemizde okunan 24Te�ri11 - i e'•vel 328 tarihli tezkirede Fransa
reis-i niizzarı ve Hari c iye nazın Mösvö l'l!A :\' K ARE [ .= Poincare] 'nin
i s tedi ğimi z �e ki l ve surette müdahalenin gayr-i kaLil o l d uğ u nu ve
muharibler bey n ind e muhasamatın t er k i ve şe rait-i ı-ul h iyyenin tayini
zımnında tarafımızdan vak i olacak tavassut talebin i n a zar- ı i tibara
ala b ile ceği ni ifad e eyl edi ği Paris Befarct·i s eni y yes i nden cevahen bil­
dirilmesi üzerine nbır-ı müşarünileyhin t ek lifi ve4,'.hile hükumet-i
1>eniyyenin mulıasamtıta derhal n i hay et ve rilmek ve şe rai t· i ımlh i y ye
tayin e di l me k üzere düvel-i muazzamanın tavaıısut-ı mü�tereklerini
taleb ettiği mealinde Pari s sefirimize cevap yazı lm a k la beraber hu·
radaki Fransa sefiri BoMPAR [ =Bompard ]'a da telı l if!' a t icra f!di lmiş
ve hu ce va p di�cr büyü k elçilerimize de tamimtm bildi ri lmiş olıluğu
ve evvelce verilen talimat üzerine gele n cevablarclan anlaşılaca�
veçbile İ n gil te re Hariciye ııazırı SiR EovAR GREV [ = Edward Gray]
müzakeıfü- ı s ulh iyeni n kararlaştırıhııasından e vvel bir mütareke
akd i n e lüzum olduğu ve bu ise tara fey nin meydan ı harbe k uvve-i
·

mu avene gö ndermeme yi taa h h üd eylemesiyle kab il olabil ece �i bak­


kınJa fikr-i zat iıli n i dermeyan ve Rusya Haric iye nazın Mösvü SA­
ZANOF iııe B ul gari sta n hükumetinin Edirne'nin tesliminden evvel
miisalehaya giri�memek fikrinde o ldu � u n u ve Bulgarlara söz anlaı mak
mümkün ol u p o lam ayacağı meşkuk bu lundu ğu n u ve Makedon ya ' nın
m uh a s ı min b ey nind e taksimi ile Arnavutlukta t ah t-ı h a ki miyet İ ·

hazre t-i padiş ahid e bir muhtariyct-i idare tesiıı o lu n ab ile ceğin i i hsas
e t ti ği ve düvel-i muazzama ha r ic i ye nazırların ı n ifadatına ve b ura daki
sefirlerin nıütaleatına nazaran ılüvel-i m u azzam an ııı iliın·ı harhten
mukaddem vuk.ubulan he y anatı hil afına olarak Balkan l ı ü kU m e t·
lerinin bir çok yerle ri işga l e t ınd eri n<len fl olayı Balkanlarda istatü­
konun muhafazası artık miim küıı olamıyacağı fikrinde hulundukları
ve Avrupay-ı Osmaninin kiiı m ilen ıleğilsc bile kıs m ·ı azamının hü­
kıimat-ı mezkıire be ynimle taksimi i htimalini müstelı'ad görmedikleri
istidlal olunmakta ve hu i�ten miimkün mertt>ohe az zarar ile kurtu·
labi lmek ancak Çataka h at t -ı miidafaasında ve Edirne mevki-i
müs tabkeminrle mıı k av<'nıet cdert>k dii�manınıızı hiç olmazsa ge reği
gibi yorup m1isalchava i m a le etmeyt: mütevakkıf hulunmakte oldu ·
ğım da n hu cihetlerin Başkumandan Vf!kili NAZIM PAŞA 'ya
r.uret-i mahsusada tebliği lüzıi ınu beyan olu n du j:cun dan miite•
SULTAN REŞAD'IN BAŞK.ATfPL1CtNE AİT VEKAYİ BT

kaidin ve rnüstahdf!min-i erkôn ve ümera ve zabitin-ı askeriyyeden


mazbut öl-esimi otuz kadar zat hazır olduğu halde cereyan edP.n
muhahesat neticesinde bir taraftan teşebbüsit-ı siyasiyyede bulun•
makla beraber Hariciye n�ziiretinin tezkiresi ile Petersburg sefaret-i
Sf!niyyesinin tezkire-i mezkıirede suret-i mütercemesi merbut telg·
rafnamesinin müşarünileyh NlzıM PAŞA'ya tebliği ile mukavemet
menifi-i vataniyyeye ne dere<'e muvafık ve aksi ise ne kadar muzir
ve vahim olacağı müşarünileybimce anlaşıldıktan sonra ordu hey'eti
ile bilistişare vaki olan mütaleatın muvazzahaıı bildirilmesi lüzumu·
nun müşarünileyhe tavsiyesi ve ordunun kuvay-ı maddiyye ve mane·
viyyesinin tezyidi için hazı tedahir ittihazı kararlaştıralarak bu
bahda tanzinı olunan zabıtname salif ül-arz tahrirat ve tezkire ve
telgraf tercümesi ile maan ve Ağır topçu müfettiş-i umumisi Mirliva
le RAHİM PAŞA 'ya tevdian Nl:ıllıl PAŞA'ya gönderilmişti. Müşarüni­
leyhden cevaben gelen 25 T('şrin-i sini 328 tarihli tahriritta Çatalca
hattına doğru çekilmekte olan Birinci ve İkinci Şark ordularınm
mecmu·ı kuvveti kırk elli bini tecavüz etmemekte olduğu gibi
lstanhul'dan gönderilecek top ve obüslerin teşkilatı mefkud ve eski
obüslerin kıymet-i harhiyyeleri sıfır derecesinde bulunduğundan ve
elyevm Şark ordusunun elinde kalan topçu bataryaları zabitim hayli·
den bayiiye zayi olduğundan ve gönderileceği beyan edilen altmış beş
hin kişilik kuvvet gayr-i muallem efraddan olduğu cihetle hunların
zaten kuvve-i maneviyyesi muhtel olmuş olan Şark ordusu üzerinde
bir aksülamel husfılüne muvaffak olmaları ve bir faide temin etmeleri
muhtemel görülmediğinden ve ordunun şimdiye kadar geçirdiği ahvill,
bir mağlubiyet neticesi olmaktan ziyade askerin esbab ve avimil-i
muhteli fe tesiri ile kuvve-i maneviyyesi bozulup bili lüzum dağılma­
sından ileri geldiğinden ve kuvve-i maneviyyedeki bu tezelzül bütün
orduda umumi bulunduğundan ve iki üç günden heri zuhıir eden
dizanteri ve 11üpheli hastalık alaimi dahi ordunun h al-i perişanisini
büsbütün tezyide sebeb olacağı şüphesiz bulunduğundan ve Bulgar
ordusunun mühim bir kuvvetini Yunan donanmasiyle müttehiden
Bolayır hattına sevk ederek Çanakkale'nin istihkamatının gerisini
almaya çalı�ması da muhtemel olduğundan bu ahval ve şerait dahi­
linde Çatalca hattının müdafaasına gayret olunmakla beraber orada
icra edilecek muharebenin neticesi meşkuk oldu� ve evvelki tahri­
ritta münderiç mütaleita orada mevcud erkan ve ümeradan davet
ve cem olunan zevat tarafından tamamiyle iştirak edildiği bildiril-
88 GÖRÜP İŞİ'ITİKLERİM

miştir. Müşarünileyh NAZIM PAŞA tarafından ve müteakiben ve


memuren izam olunan Başkumandan vekaleti muavini ve Bahriye
nazın vekili SALİH PAŞA, Erkan-ı harbiye reisi Ferik MEHMED HADİ
ve Başkumandanlık erkan-ı harbiye reis-i sanisi PERTEV ve Şark
ordusu erkan-ı harbiyesi reis-i sanisi ALİ RIZA PAŞA'lar tarafından
müştereken verilen takrirde elyevm ordunun lstanbul'da bulunan
ihtiyat cephanesi on dört Lin atımdan ibaret olmasiyle bunlar
Çatalca hattında cem olunacak toplara taksim edildikte her topa
yüz atım isabet edeceği ve bu kadar cephane ile iki günden ziyade
muharebe etmek mümkün olmadığı ve bundan başka Çatalca hattında
bulunan kıtaat-ı askeriyye meyanında hüküm süren kolera tevessü
etmekte olup birinci giinü iki musap, ikinci günü de. üç muı;; ap olclu�u
halde üçüncü günü otuz beş ve dördüncü günü de elli beş musap vuku
buldu�u ve buraya gelen efrad içinde dahi iki gün zarfında elli musap
görüldüğü ve hil-i tedafüde bulunan ve mahallini tebdil edemiyeceği
derkar olan bir orduda kolera zuhuru pek vahim netayic hasıl edeceği
beyan edilmiş ve filhakika koleranın gittikçe tevessü etmekte ve
yüzlerce musap ve vefat vuku bulmakta olduğu NA.zIM PAŞA'mn
iş'arat-ı ahiresinden müsteban olmuştur. Mütekaidin ve müstahde­
min-i rical-i askeriyyemizden bazılarının orduy-ı hümayunun ah\·al-i
maddiyye ve maneviyyesinin bilcümle islahı ile Çatalca'nın temin·i
müdafaası mümkün olacağını beyan etmekte oldukları anlaşılmasına
ve her ihtimalf' karşı Ayastafanos-Kiiçükköy hattında ikinci bir
mevki-i müdafaa ihzan ve hamiy�1eten arz-ı hizmet etmekte olan
mütekaidin ve müstahdemin-i erkan ve ümera ve zabitandan müna·
siblerinin bu hattın tesisinde istihdamlan varid-i hatır olacağı Har·
biye nezareti vekaletinden bildirilmesine nazaran ordunun ve Çatalca
hattının ahval-i hazırasını görerek hatt·ı mezkurda ne dereceye kadar
müdafaa ve mukavemet mümkün olduğunu ve Ayastafanos-Kü�·ük­
köy hattındaki ikinci bir mevki-i müdafaa tesisi muktezi ve kabil
olup olmadığını ve olduğu takdirde ne yapılmak lazım geleceğini
NA.zIM PAŞA ve ordu erkanı ile müzakere ve istişare etmek üzere
mevzu-ı bahs olan rical-i askeriyyeden Müşir FUAD ve Birinci Ferik
SÜLEYMAN ve mütekaidin-i ferikandan RİFAT ve BAHRİ ve Mirliva
SAMİ ve VELİ PAŞA'lar mahsus bir tren ile Teşrirı-i evvelin 29 uncu
pazartesi günü avdet ederek kabl el·azime ordunun halini hittahi
tamamen bilmedikleri cihetle müdafaa cihetini tercih ve iltizam
etmişlerse de müşahede ettikleri ahvale ve ordunun mevcudu ve
SULTAN REŞAD'IN BAŞKAT1PL1C1NE AİT VEKAYİ 89

kuvve·i maneviyesi hakkında Başkumandan vekili ve ordu erkan·ı


taraflanndan verilen malumata göre ta'dil·i fikr ederek el-haletü
hazibi işin siyaseten neticelendirilmesi re'yinde bulunduklarını ekse·
riyetle ifade eylemiı;lerdir. Garp mıntıkasında bulunan V ardar ordu·
muz Komanova ve Üsküp'len Manastır'a ric'at et mekte olup mecmu·ı
kuvvetin yirmi bin raddesinde tenezzül ettiği ve Sekizinci mürettep
kolordunun mükerrer ric'atlerde Vardar nehrinin gerisine kadar çekil·
diği ve Sırplar Eski Üsküb'ü işgal ettikleri gibi Prizren Sırplıların ve
İpek Karadağlıların yedine geçtiği ve Şark ordusunun Kırkkilise'den
ric'iitından sonra Edirne Bulgarlar tarafından muhasara olunduğu
ve lşkodra epice müddetten beri Karadağlıların taht-ı muhasara·
sında bulunduğu, Preveze'ııin de Yunanlılar tarafından berren ve
lıahren muhasara edilmişidüği ve henüz cihet·İ mülkiyye ve askeriyyc·
den malıimat·ı sahiha alınmamış iE>e de Selanik'in Yunanlı tarafından
zapt olunduğuna dair bir iki günden beri deveran eden rivayetin
Jandarma müfettiş·i umumisi BoMAN PAŞA'ya Selanik'te bulunan
jandarma zabitanıııdan biri tarafından vuku bulan iş'ar ile tahakkuk
etmekte bulunduğu Harbiye nazın vekili AHMED FEVZİ PAŞA tara·
fından ve Seliinik'in Yunan askerine teslim olunduğuna dair süferiiy·i
ecneLiyyeden bazılarına da haberler vürıid etmiş olduğu Hariciye
nazırı NoRADUNGİYAN EFENDİ canibinden ifade edilmiştir. Tafsilat-ı
ma'ruzadan rehin-i ilm-i ali olacağı vcçhile G arb ordulanmn vaziyeti
pek ziyade kesb-i müşkilii.t etmiş ve asılk.ir-i Osmaniyyenin taht·ı iş­
galinde bulunan mahaller birer birer yed-i ii'daya ge�mekte bulunmuş­
tur. Vakıa Çatalca hattı mukavemete müsait bir mevki ise de orada
müddet·i medide mukavemet edilebilmesi hatt·ı mezkıirun kavaid-i
hib:ıra·i harbiyyeye tevfikan suret·i mükemmelede ihkiimı ve müdafaa
edecek kuvve·İ askeriyenin kemal·i sebat ve metanetle mukavemeti
gibi iki şart-ı esasiye mevkuf olup h albuki tensikat·ı ahirenin hin-i.
icrasında yani takriben iki buçuk sene mukaddem Çatalca istihka·
matı kanıilen fesh olunarak her türlü esbab ve alit-ı müdafaadan
tamamen tecrid edilmiş olduğu ve Bulgarların oraya getirebilecekleri
büyük toplara karşı elde kafi miktar biiyük çaplı top olmadığı gihl
mevcud bir kaç büyük top sevk olunsa dahi hunların vaz'ı ve istimali
haftalara muhtaç olduğu cihetle ordunun esnay-ı ric'atte Çatalca
hattına getirebildiği kırk elli batarya sahra topu ile İstanbul'da bu­
lunup gönderilen yüz kırk kadar top ve obüsün tihiyesiyle hatt-ı
mezkıirun alelacele hal-i müdafaaya konulmasına mecburiyet hasıl
90 GÖRÜP 1Ş1TI1KLERİM

olmasına '\•e mahaza bu topların zabitanı da rıoksan bulunmasına na·


zaran böyle noksan alat ve edevat·ı harhiyye ve alelacele icra olunan
bir kaç günlük ameliyyat ve tertibat·ı ihkamiyye ile şart·ı evvelin
tamamen istihsalindeki adenı·i imkan vareste·i arz u beyan oldu(tu
misillu ordumuzun Başkumandanlık vekaletinden, evvel ve ahır ifar
edilen ve buraya memuren gelen ordu erkanı taraflarmdan bu iş'a·
ratı teyiden beyan olunan ahval-i maneviyyesine göre kuvay-ı mevcu­
demizin hatt·ı mezkuru müdafaada ne dereceye kadar sebat edeceği
de meşkuk olmasına ve maazallalıı Teala gene bir ric'at vuku bulursa
Bulgar ordusunun payitahta harben girerek daha ağır �erait·i sulbiyye
teklif ve bunda ısrar etmesine sebeb verilmiş olacağı ve bundan
maada düşmanın payitahta duhil.lü siyaseten azim mahzuratı ve
hiricen pek ziyade su·i tesiratı intac edeceği gibi hüdanekerde muhill-i
Asayiş hadisat zuhuru ile aniisır·ı muhtelife ve ccanihten mürekkeb
ve bir milyonu mütecaviz nüfus beyninde mukatelat-ı azime vukuu
kaviyyen melhuz ve bundan tevellüd edecek netayic·İ vahime ise
arz u izahdan müstagrıi olup diivel-i muazzamanın harbe nilıayet
vermek üzere tavassutta bulunmalan için icra ve şimdiye kadar
kemal·i ehemmiyetle mükerreren tekid ve takib olunan teşebbüsat·ı
siyasiyyeden ümidhahş olabilecek bir netice hasıl olanııyarak düvel·i
mezk\ırenin beyinlerindeki rekabet·i ı.ı.iyasiyyeden dolayı müdahale-i
fi'liyyede bulunamayacakları muhaberat·ı cariyeden ve Bulgar ordu­
sunun pişdarlan Çatalca'ya tekarrüb ettiği ve Terkos cihetindeki
kuvvetlerimizle hir Bulgar kıt'a·İ askeriyyeııi beyninde top ateşine
başlanıldığı NA.zrn PAŞA'dan ahiren alınan telgrafnamelerden anla­
şılmaı;ına nazaran hu teşehhüsat·ı gayr-i müsmirenin neticesine daha
ziyade intizara artık vakit kalmamış ve harbin meşkuk olaca�ı Baş·
kumandan vekili ve ordu erkanı tarafından hiddefaat iş'ar ve tekrar
olunan neticesine intizar ise payitahtın ve aksam·ı bakiyye·i memi·
likin selameti nokta·i nazarından tehlikeden azade görülememiş ol·
duğundan ve orduda da şiddetle icray·ı ahkam etmekte ve her gün
artmakta olan kolera illet·i müdhişesi de ordunun kuvay·i maddiyye
ve maoeviyyesini ehemmiyetli surette duçar·ı zaaf edecek avamil·i
müessireden olup yalnız Hadımköy merkezinde dün sabahtan akşama
kadar on iki saat zarfında hastahaneye beş yüz elli musah dahil ve
bunlardan ve evvelki musablardan vefat edenlerin adedi üç yüz
elliye ve hastahane mevcudunun altı yüz elli bire baliğ olduğu ve
merkez mıntaka·İ müdafaasında altı yüz mevcutlu Bandırma tabu-
SULTAN REŞAD'IN BAŞK.A.TIPLICINE AİT VEKAYI 91

cunda yevm·i mezkıirda yüz otuz bir musab ve on vefat zuhur etti ği
ve diğer kıtaatın ahval-i maneviyyesi de bu merkezde bulunduğu
NA.zıM PAŞA'dan ahiren alınan telgrafn amelerde beyan olunduğundan
şu ahvıil-i elime ve muhatarat·ı azime ile harbe tlevam edilmeııi kat'iy­
yen gayr·i diiz ve mütareke akdiyle nıesaib-i harbiyyeye nihayet
verilmek üzere müzakerat-ı ııulhiyeyl" girişilmesi zaruri görülerek dün
ha mazbata arz olunduj?u vt'çlıile tarafeyn k umandanları lıeyninde
bilmüzakere hir mütareke akdi ve miiteak.ibcıı miizakerat-ı sullıiyyeye
girişilmeı<i için Bulgar ordusu kumandanlı�ma emir verilmesi zım·
mnda taraf-ı sadaretten Bulgaristan kıratına b i r telgrafnıime ke�ide
ve mezkar kumandana bilmüracaat tarafeynec muhaııamatın tatili
ve ba'delıu müzakerat·ı sulhiyyeye ihtidar edilmesi için müşarünileyh
NA.zıM PAŞA'ya da tel�afla mezuniyet itası tezekkür kılındığı mu·
hat-ı ilm-i al i buyruldukta katıbe-i ahvalde.
3 Zilhicce 1330
ve 31 Teşrin-i evvel 1329

2. ZE YİL
MECLİ ... ·İ UMUMİDE İFTİTAH·I KELAM OLARAK KAMİL PAŞA
TARAFINDAN KIRAAT ETrİRİLEN H İTABEDİR:
Muııalehaya dair düvel-i muazzama süferası tarafından Bab-ı iliye
verilen müttehid öl-meal notaya verilecek cevabın şekli hakkında
Hey'et-i vükelaca karar verilmezden ev,·el, çünkü Mecliıı-i meh'usan
lıal-i içtimada bulunmadığından devletçe uıııil-i kadimeden olduğu
üzre meselenin akdolunacak bir Meclis-i umumide mevki-i İstişareye
vaz'ı hittensib, olunan davet üzerine bu medistf! huzôr-ı ıililerinizle
teşerrüf olundu. Husema ile sureta mütareke halinde isek te kısmen
berren ve bahren berdevam olan muharebenin menşei ve keyfiyet·İ
vukuuna dair bazı malumat itası lazım olsa da hat'iyyat·ı mütevali·
yeden mütevellid olan hu muharehatın ledüniyat ve hakayikine
dair izahat itası mevzu-ı habis olan meseleyi sadedin haricine sevk
ile bir takım münaka!'!ayı dai olabileceğinden ve halbuki vakit buna
müsait olmayıp devletler musaleha veya muharebe hakkında la ve
neam kat'i hir cevaba muntazır olduklarından gerek bunca istihlasına
uğraştı�ırnız Edime ve gerek hinnefs İ stanbul taht·ı muhasarada
olduğu nazar·ı teemmül ve mutaleaya alınarak istitaat·ı harbiyye ve
maliyyeye dair Başkumandan vekili paşa ile Maliye nazın beyefendi
92 GÖRÜP IŞ1TIIKLERIM

bazeritı tarafından verilecek izahata ve ahvil·i siyasiyyemiz hakkında


Hariciye nazın efendi hazretlerinin verece�i mah1mata göre musaleha
veya muharebe şıklanndan hangisinin tercihi m ııvafık-ı bal olacağı
zemininde beyn el-hüzzir teati·i efkar olunması temenni olunur.

3. ZE YİL

MECLİS-İ UMUMiDE AHVAL·İ SİYASİYYENİN SAFARAT·I MÜRİM­


MESİNE DAİR HARİCİYE NAZiRi GABRİYEL EFENDİ TARAFINDAN
KIRAAT E'I"I'İRİLEN İZAHNAME SURETİDİR :

Ordulann Kırkkilise ve Komanova'da diiçar olduğu hezimet


üzerine askerin kuvve-i maneviyesi muhtel bir halde her taraftan
ric'ate haşlamasiyle ahvalin kesb-i vebamet etmesi ve kumandan­
lanmızdan meselenin siyasetcn halli lüzumuna dair olan iş'arat üzerine
bu vaziyet-i elirneye karşı ittihaz edilecek tedibirin ehemmiyetine
binaen re'yine müracaat edilmek üzere mülki, ilmi ve askeri ekibir·i
rical-i devletten mürekkeb olarak davet olunan bir meclis·İ meşveret
13 Teşrin-i evvel 1328 tarihinde Mibeyn·i hümayun·• mülıikanede
akd-i içtima eylemişti. İşbu meclis-i ôli huzurunda vaki olan sual
üzerine ııiyaset-i hariciyyerniz hakkında meali hülasaten atide mün­
deriç beyanatta bulunulmuştu.

Arnavutluk ve Makedonya mesaili üzerine vatanın selômetini


ve tealisini ahalinin refah ve saAdetine lıidim ıslahat·ı cedidenin
tanzim ve tatbikinde gören hükumet·İ seniyyenin gerek Rumeli
vilayatında, gerek memalik-i mahrusenin diğer aksamında ıslahat
icrasına ehemmiyetle teşebbüs ettiği düvel-i muazzamaca müşahede
olunduğundan Balkan hükumetlerinin bize karşı alız ettikleri etvir
ve evza-ı tehdidkirineyi tasvib etmedikleri gibi Avrupa efkir-ı ıımu­
miyyesi ve kabinelerin tf'mayülitı lehimize olarak nümfıyan olmakta
idüğü ve Balkan düvel-i müttefikasının harh tehdidi muvacehesinde
düvel-i muazzamanın bir harb vııkuunda bundan tahassül edecek
netayic her ne oluna olsun istatükonun ihlaline razı olmayacaklannı
beyan ettikleri ve harbi müteakiben ordumuzun hemen her taraftan
ma�lılb oluvermesi dolayısıyle kabinelerin ve efkar·ı umumiyyenin
lehimizdeki te:ı:ahüratının dfıçar·ı tahavvül olmak üzere bulunduğu
o gün meclis-i ilinin nazar-ı dikkatine arz edilmiş ve ordu kumandan·
lannın talebi veçhile müzakerat-ı sulhiyyeye ibtidar olunduğu takdirde
mümkün mertebe menafiimize muvafık netayici istihsal edebilmek
SULTAN REŞAD'IN BAŞKAT1PL1CtNE AİT VEKAYİ 93

ıçın Rumeli'de bulunan asakirimizin müteferrik bulundurulmayıp


fenn·İ harb nokta·i nazanndan müfid hir surette kabil-i müdafaa
olan İştip, Kalkandelen, Manastır ve saire gibi nıkatın intihabiyle
müçtemi ve kuvvetli bir halde oralarda tahşidi ve Çatalca hutut·ı
müdafaasının dahi suret·İ mükemmelede tahkimi ve bu suretle bili.
ifatc·i vakt Rumeli'dc bir kaç Plevne teşkil edilerek düşmanı yormak
v e sulha icbar et mek lüzumu tarafımızdan dermeyan edilmişti.

Marr uz-:ıikr meclis·i meşveret. bir taraftan müzakernt·ı sulhiyye·


ye ibtidar zımnında siyaseten icab eden teşebbüsnta ibtidar edilme·
sine, diğer taraftan da ordunun serian ikmal·i nevakısı ile müdafaa·i
vatana kadir bir hale ifrağı babında tedabir·i lazimenin ittihaz
olunmasına karar vermişti.
Bundan sonra Lüleburgaz mağlubiyeti üzerine askerin Çatalca
üzerine çekilmesi ve Manastır ve Selanik'in sukutu ve bazı adalann
işgali muhasımlarımızla akd-i müsaleha için bizi Avrupa'nın tavassu·
tuna müracaata mecbur ederek hu hususta harpten evvel kabinelerce
müttehiz karar mucibince istatükonun muhafazası, fakat Rumeli
vilayat·ı şahanesinde kendilerinin inzim1tm·ı re'yi ile ve mürakabeleri
altında ıslahat·ı vasia icrası suretiyle müzakerat·ı sulhiyyeye ibtidar
eylemeye amade bulunduğumuz beyaniyle düvel·i muazzamanm
tavassutlan talep edildi. Fakat tavassut·• mezkilrun icrası için düvel·i
muazzama beyninde müzakeratın uzaması ve düvel·i müttefikanın
dahi Avrupa müdahalesini kabul etmeyip bizimle doğrudan do�ruya
müzakereye girişmeyi tercih et tikleri istihbar kılınması ve Çatalcada
mütehaşşid ordulanmızın o zamana kadar kesh·i intizam edememesi
ve kolera illetinin bütün şiddetiyle hüküm-ferma olarak külliyetli
vefiyitı mucip olması ve Bulgarlann bu ahvalden bilistifade Dersa·
adete kadar gelmeleri tehlikesi ehemmiyetle teentmüle şayan bir
keyfiyet görüldüğünden muhasımin ile mütareke akdi ve mukadde·
mat·ı sulhiyyenin kararlaştınlması zımnında 29 Teşrin·i sani 1328
tarihinde taraf·ı ali-i sadaret·penahiden doğrudan dorğruya Kıu.L
FERDİNAND'a nıüracaat edildi.
Bir hafta sonra Bulgar hükumeti işbu teklifimizi müttefikleriyle
ba'd el-müzakere Edirne istihkamatı ile muhafızlarının ve Çatalca
hatları istihkamatının Bulgar ordusuna, Yanya istihkimatiyle mu·
hafızlannın Yunan ordusuna, İşkodra istihkimitiyle muhafızlannın
Karadağ ordusuna, Debre ve Draç şehirlerinin de Sırp ordusuna tes•
limi ve müzakerat·ı kat'iyye·i sulhiyyeye mübaşeret kılınması şerait·i
94 GÖRÜP İŞİTTİKLERİM

esasiyyesiyle bir mütareke akdine muvafakat edilebileceğini dermeyan


eylemesi üzerine tabii bu suret şayan-ı kabul görülmedi. O sırada Ça­
talca mevakii üzerine Bulgar ordusu tarafından vaki olan hücuınlann
J,·f'<'dilmesi sayesinde hükfımat-ı müttefika tarafından talıt-ı muha­
sarada bulunan mevakiin teslim edilmemesi ve müzakerat·ı kat'iyye-i
sulhi yycye ibtidar edilmesi gibi �erait-i esasiyye ile ve fakat Yunaniler
işbu �craiti kabul etmmliklerinden onlar hariç Lırakılarak yalnız
Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ hükumetleri namına Bulgaristan
delegeleri ile bir mütareke akdolundu. Londra'da tarafeyn m u rah­
hasları beyninde müzakcriıt-ı sulhiyyeyc ih tidar kılıııdı. Şcrait-i anife
daireı;indE" akd-i mütarek enin adem-i kaLulüııe nıehni o aralık cloııan·
mamızuı Yunan donan m asıııa kar�ı bazı mu,·affakiyıi.tı elvermesi
ve Yaııya cihetlerinde asakirimizin Yu nan ordusuna karı:ı muzaffe­
riyatı, varid olan i�'arattan müsteban olması ve hu hô.l ile Yunanistan·
la muharebenin devamı bizim için daha faideli olacağı mülahazasiyle
hükumet-i mezkure ile hal-i harbte kalmakla berab<'r müzakerat·ı
sullıiyyeye dahi girişmeyi menıi.fiimize daha muvafık bulduk.
Düvel-i müttefika murahlıaslan tarafından arazi hakkında '\> aki
olan metu.lib şunlardan ibarettir :
1. Gelibolu şibilıceziresi bizde kalmak üzere Tekirdajh'nın Şar·
kından bed'ile Karadenizde Midye körfezinin Şarkında Malatra ko­
yuna müncer olacak bir hattın G arbinde kalacak bilcümle arazinin
terki, işbu arazi meyanına hududu ile teşkilat·ı siyasiyyesi hilahara
tekarrur etmek üzere Arnavutluğun dahi dahil edilmesi.
2. Cezair-i Bahr-i scfid'in terki.
3 . Girit ceziresindeki hukukumuzdan feragat olunması.
İşbu teklif-i fühi� üzerine ordumuzun maatteessüf duc;ar olduğu
adem-i muvaffakiyet, donanmamızın suret-i ciddiyede ibraz·ı faaliyet
etmemesi ve umumiyet itibariyle vaziyet-i hazıramızla düvel-i muaz­
zamaıuıı temayülatı ariz ve amik tetkik edildikten sonra evvela Edir­
ne vilayeti ve Cezair-i llahr-i sefid bizde kalmak ve Makedonya ile
Arnavutluğa muhtariyet verilmek ve düvel-i müttefika hucludlan
işbu esasat üzerine taıshih edilmek ve Girit meselesinin tesviyesini de
düvel-i hamiyenin re'yine bırakmak suretiyle teklifıi. t-ı vakıaya cevab
verdikse de düvel-i müttefi.ka bu sureti reddile metalib-i evveliyele­
rinde israrda devam ettiklerinden hin-i hacette hududunun bazı
mertebe tashihi ile Ecli.rne şehri de dahil olmak üzere Edirne vilayeti
ve Cezair-i Bahr-i sefid bizde kalmak ve hududu ve teşkilat-ı siya-
SULTAN REŞAD'IN RAŞKATİPLİ�İNE AİT VEKAYİ CJS

siyesi düvel-i muazzama ile birlikte tayin edilmek üzere muhtariyet-i


idareye malik bir Arnavutluk teşkili şartiyle Edirne vilayetinin
Garbinde bulunan bilcümle arazinin terkini ve Girit hakkındaki
suret-i tesviyenin düvel-i muazzamanın kararına havalesini dermeyan
ettik.
Düvel-i nıüttefika metalib-i siLıkalarında gene temerrüd eyle­
diklerinden Edirne ile Adalar hakkındaki nokta-i nazarımızda israr
ile Edirne vilayetinin Garbında kain araziyi terk ettiğimizi ve Girit
ceziresindeki hukudumuzdan feragat eylediğimizi son teklif olarak
bildirdik. Balkan devletleri ancak şehrin kendilerine terk edilmek
üzere Edirne vilayetinin hududunu tayin eylemekliğimizi bilbeyan
metalih-i sairelerinde ısrar eylemeleri ve halbuki Edirne ile Adaların
terki bizce gayr-i kabil bulunması hasebiyle marruz-zikr son teklifi­
mizin murahhaslarımız tarafından düvel-i müttefika murahhaslarına
bildirilmesini müteakib bunlar her türlü ustÜ ve adata ve kaviid-i
nezakete mugayir bir surette murahhaslarımıza fikirlerini izaha bile
vakit bırakmaksızın müzakeritı bili ta'yin-i müddet ta'lik eylediler.
Hiç şüphe yok ki düvel-i müttefikanın nıüzakeratı kat'etmeyip
hila ta'yin-i mühlet terk eylemeleri işi sürüncemede bırakarak Edir­
ne'nin sukutunu beklemek ve gerek bizi, gerek düvel-i muazzamayı
bir emr-i vaki karşısında bulundurmak maksadına ma'tuftur. Ahiren
tarafeynin nokta-i nazarlarında israr edecekleri mahsus olup müza­
keriltın ink..itaına mahal vermemek üzere SiR EovAR GREY [= Edward
Gray] tarafından hakimiyet-i O@maniyede kalmak ve sırf müsa­
edat-ı ticariyye ve iktisadiyyeden müstefid olmak üzere Edirne şehri
ile civarının bir serbest mıntak.a haline ifrağı suretiyle bir çare-i
tesviye teklif edilmiş olmakla düvel-i muazzamaya ve Avrupa efkar-ı
umumiyyesine karşı Balkan vukuatının bidayetinden heri ibraz ede­
geldiğimiz efkar-ı itilaf-cuyanenin yeni bir delilini daha göstermek
ve harbe bir an evvel nihayet vererek ati için muhtaç olduğumuz
esbab-ı refah ve saadeti temin edecek vesaitin ihzarına sarf-ı ma-hasal-ı
makderet eylemek uiyet-i balisinesiyle mıirr uz-zikr şekil ve mahiyet­
te kalmak şartiyle İngiltere Hariciye nizmnın teklif-i vakiini dahi
kabule müheyya bulunduğumuzu müşarünileyhe bildirdik.
SiR EDVAR G REY bu hususta düvel-i müttefika murahhaslanna
dahi müracaat ve hatta Edirne istihkamatının hedmi suretini dahi
dermeyan etmiş iken hunlar teklif-i vA.kii kabule muvafakat etmeyip
Edirne'nin terkinde israr etmektedirler.
96 GÖRÜP İŞİTIİKLERİM

Devlet-i aliyyenin duçar olduğu müşkilat içinde sarf edilen


bilcümle mesaiye rağmen düvel-i muazzamadan hiç birinin müzahe·
retine mazhar olunamamasının esbabı hakkında dahi hülasaten
bazı malumat vermeyi vaziyetimizin hakkiyle idrakine medar olacağı
cihetle vecibeden addederim :
Avrupa'da düvel-i muazzama müttefiksiz gerek siyaı-eten ve
gerek iktisaden tenıin-i menafi edebilmek, hatta bazı ihtimaller mu·
vacehesinde idame-i hayat eylemek müteassir olduğunu idrak ederek
akd-i ittifak eyledikleri ve bu suretle son zamanlarda Avrupa'mn
lttifiık·ı müselks ve lıi laf-ı müselles namlariyle iki kısma ayrıldığı
malumdur. Bu iki hey'et·i müttefika Avrupa'da tevazün-i kuva
esası üzerine te�ekkül etmiş olduğundan hey'et-i mczkurenin hari­
cinde fakat bizzat olduk,;a haiz-i kuvvet olan devlet-i aliyyeye marr
uz-zikr tevazün-i kuva esasını muhafaza emeli ile hazan bir taraf
hazan diğer taraf müzaherette bulunuyorlar ve aleyhimizde de ibraz·ı
husumetten tevakki ediyorlardı. Devlet-i aliyyenin temamiyyet·i
mülkiyyesi eııası dahi ittifaklar beynindeki rekabet dolayısiyle ve
tevazün-i mezk.urenin halelJen vikayesi ümniyesiyle düvel-i mu·
azzamaca nazar-ı itibara alınmaya seza bir keyfiyyet·i mühimme
idi. Halbuki muharebe-i hilzıranın ilanını müteakip ordularm hemen
her tarafta aynı zamanda mağlup olması ••e donanmamızm da bir
büyük faaliyette bulunamaması hasebiyle Bahr-i Sefid adalarından
İtalya'nın işgalinde bulunanlardan maadasıııın Yunan askeri tara·
fından zapt edilmesi üzerine tevazün-i kuvaya hadim bir kuvvet
olan, yahut bu hususta lüzunı.lu hir unsur addedilen Devlet·i aliy·
yenin yerine Balkan hey'et-i müttefikası kaim olmuş gibi telakki
olunmakta ve Balkan ittihadını İslavlık hasebiyle menafi-i siyasetine
muzır gören İttifak·ı müsellesin, bahusus Avusturya'nın Bulgaris·
tan'ı işbu ittihadtan ayırmaya sa'y ettiği ve İtiliif-ı müsellesin
bilakis ittihad-ı mezkuru takviyeye ve hatta Roruanya'yı dahi
idhale sarf-ı mesai eylemekte olduğu görülmektedir.
Diğer taraftan düvel-i muazzama muharebe-i hizıranın Avru·
pa'da bir harh-i umumi tevlid etmetıine mahal vermemek için eYvela
Balkanlarda arazice istifade aramayıp Balkan memilikini suhuletle
düvel·i müttefika beyninde taksim suretiyle muharebeye bir an evvel
nihayet vermeye çalışmaktadırlar.
Hükumat·ı müttefika tarafından istila edilen memalikin beyin·
lerinde taksimi hususunda Avrupaca takib edilen siyasete hanedan·ı
SULTAN REŞAD'IN BAŞKATlPLltlNE AİT VEKA Yl 97

hükümdiriler arasındaki akrabalıklar da tesirden hali kalmamakta


ve hükumet-i seniyyenin bilcümle mesaisi semere bahş olmamaktadır.
Binaenaleyh müzakerat-ı sulhiyyenin b idayetinde DevJet-i aliy­
yeye mülayemet tavsiyesinde bulunan dü�·el-i muazzama, Edirne
ile Adaları kat'iyyen terk edemiyeceğimiz üzerine şehr-i mezk\ırdan
feragat etmemizi musırren taniye ve aksi takdirde duçar olacağımız
mü�kililt ve mehiliki derpiş ettiler ve Rusya hükumeti, hükumet-i
seniyye tekrar muhasamata başladığı takdirde artık bitaraflığnı
muhafaza edemiyeceğini kerraren beyan etti. Bundan sonra dahi
Edirne'nin terki hususunda vuku bulacak bilcümle teşebbüsat ve
hatta tazyikatın semere-bahş olamıyacağı tarafımızdan resmen beyan
edilimiş iken düvel-i muazzama gene bu kere Edirne'nin hükılınit-ı
müttefikaya terkini ve Adalar meselesinin hallinin kendilerine tevdi­
ini ve aksi takdirde muhasamatın Asyiy-ı Osmaniyye'ye de sirayet
edebileceğini ve payitahtın dahi tehlikede bul unabileceğini derme­
yan ile tevellüd eyley�cek mes'uliyetin tamamiylc hükumet-i seniy­
yeye ait olacağı mealinde bir nota ita ettiler.
Şu hale nazaran Edirne'nin terki bir meseJe-i düveliyyc şeklini
alını' olduğu ve Adalar meselesinde düvel-i muazzamadan hazılan
hakkımızda muavenet göstermekte iseler de keyfiyetin halli cereyan-ı
hi\le tabi bulunacağı vireste-i izahtır.

4.. ZE YİL

EDİRNE'NİN TERKİ HAK.KINDA DEVLETLER TARAFINDAN VERİ•


LEN NOTA ÜZERİNE iTASI TASAVVUR OLUNAN CEVA1HN ESASLARINI
M UTAZAMMIN KİM:İL PAŞA TARAFINDAN KALEME ALINAN
VARAKA SURETİDİR :
Edirne şehri etrafiyle beraber bitaraf ve hür bir şehir olup idaresi
düvel-i muazzamanın kabul ve tasdiki ile müslüman bir mutasarnfa
ihale olunacak ve dahil-i şehirde bulunan cevimi-i şerife ile evkafa
bakmak ve ahali-i müslimenin umıir-ı şer'iyyesini rü'yet etmek üzere
taraf-ı meşihat-ı isJimiyyFden mansub ve mu,•azzaf bir kadı ile ahali
tarafından müntehab bir idare meclisi olup mutasarrıfın riyaseti
tahtında bulunacak olan bu mecliste kadı reis-i sini olacak ve cemi­
at-i saire rüesay-ı ruhiniyyesi dahi aza sıfatiyle bulunacak ve deviir-i
vakıa bu mecliste hükın ve fasl olunacaktır. Şehrin lüzumu kadar
polis ve j andarması olup gerek bunların ve gerek mutasarnf ile mai-
98 GÖRÜP İŞİTIİKLERİM

yeti meoıurlarının maaşlan varidat-ı mahalliyeden tediye edilecektir.


Varidatının adem-i kifayeti halinde tanzimat-ı belediye ve umuma
ait mekteplerin masarifatı için taraf-ı Devlet-i aliyyeden talısiRAt
verilir. Eyyam-ı mübareke ve resmiyyede adat-ı kadime muhafaza
olunacaktır. Şehir, asakir-i Osmaniyyeden tahliye olunduktan ve
esliha ve mühimmat-ı askeriyye alındıktan sonra şehrin bilüzıim
kalan istihkamatı ref olunur.

• •

MAHMUD ŞEVKET PAŞA'NIN SADARF.Tl

§ MAHMUD ŞEVKET PAŞA'nın teşkil ettiği kabinede Harbiye ne­


zaretini kendisi deruhte edip Şuray-ı devlet riyasetine Ayandan SAİD
HAı.iM PAŞA, Bahriye nezaretine Çürüksulu MAHMUD PAŞA, Dahiliye
n�zaretine nazır-ı esbak HAcı ADİL flEY, Adliye . nezaretine Selanik
vali-i sabıkı İBRAHİM BEY, Ticaret ve Ziraat nl":zaretine Dahiliye
nazır-ı esbakı CEL.h BEY, E vka f nezaretine nazır-ı eslıak HAY Rİ BEY,
Maliye nezaretine nazır-ı esbak RİFAT BEY, Nafıa nezaretine Ayandan
BESARYA EFENDİ, Maarif nezaretine Dahiliye mektubi-i sabıkı Ş ü K­
RÜ BEY, Posta ve Telgraf nezaretine ÜSKAN EFENDİ tayin kılınarak
Sadr-ı eshak HAKKI PAŞA'yı ikna edinceye kadar Hariciye nezareli
iki üç gün vekalette bırakıldı. Fakat HAKKI PAŞA nezareti adem-i
kabulde israr ve "Siz beni mahvettiniz,, diye dürüştane sözler irad
eylemiı; olduğundan ve o sırada hey'ette ma'ruf hir zatın bulunmasını
hasb el-hal iltizam ettiklerinden HAKKl PAŞA ile İnRAHİM BEY'i
S Aİ D PAŞA'nın konağına göndererek ilhah ile ŞO.ray-ı devlet riyasetini
kabul ettirmişler ve SAiD HALİM PAşA'yı da Hariciye nezaretine
nakleylemişlerdir.
§ KAMİ L PAŞA tarafından İkinci mibeynciliğe getirilmiş olan
REŞİD BEY derhal ibrac ile TEVFİK BEY memuriyet-i sabıkasına
iade olunmuştur. Fakat TEVF'İK BEY teşekkür için huz1ira çıkınca
"Koyu lttihadçı Tevfik kulunuz,, diye kendisinden memul edilmiye­
cek bir söz sarf etmiştir.
§ Bab-ı ali vak'asının akabinde düvel-i müttefika mütarekeyi
fesh ederek yeniden taarruza başlamışlardır. Bu defaki taarruzlannda
Çatalca cihetinde ilerlemelerine meydan verilmemişse de Bulgarlar
Edirne muhasarasını te�did eyl�diklerindeıı aylardan beri zahiresizlik
yüzünden hal-i ıztırara düı�müş olan E dirne şehrini 26 Mart 329
SULTAN R EŞAD'IN BAŞKAT1PL1ClNF. AİT VEKAYİ 99

tarihinde zart eımişlerdir. Edirne'nin sukutu memleketçe elim bir


tcl'İr husule getirmiştir. Edirne düşünce artık mu harebeye devama
seheb kalmamış olduğundan ve o sırada Yanya ve İşkodra da sukut
ettiği nden Londra'da yen id en bir konferans akdi ile Enez-Midye
hattı, hatt-ı hudud ittihaz edilerf'k bütün Rumeli'nin terki ile akd-i
sulh olunmuştur. Bah-ı ali vak'ası gecesi " Edirne ! Edirne ! ,, diye
fery adl ariyle kuhhe-i asumanı çınlatanlar bu defa ağızlarını bile
açmamışlardır.
� M .\ HMUD ŞEVKET PAŞA kab inesinin başlıca icraatı İngiltere ile
aramızda m uhtelifün-fih olan bazı mesaili bilınüzakere halletmek
üzere HAKKI PAŞA'nın memuren Londra'ya izamı, İran devleti ile
münaziuıı-fih olan hudud meselesinin İ ngilt ere ve Rusya devletlerinin
tavassutu· ile ve fakat aleyhimizde olarak faslı, vil aya t kanunu ile
hukuk-ı tasarrufiyeye müteallik bazı kanunlanıı Meclis-i meh'usanın
iı:tinıaına intizar edilmebizin kanun-ı muvakkat şeklinde mevki-i
tatbika vaz'ı olmu�tur.
Şfıray-ı de,•let reisi SAİD PAŞA nıes'uliyetten i h tiriizen kanun-ı
mu v akk at neşrinin aleyhinde olıiuğunrlan b u hususta Medis-i vükela•
da Adliye nilzırı İ B R \.HİM BEY'le aralarında miina kaş a vuku bularak
MAHMUD ŞJo:VKE'f PAŞA 'nııı vefatın a kadar meclise devam etmemiştir.
Hudud-ı İran iy� e meselesi Sadaret müsteşarı ADiı. BEY'in taht-ı riya•
·

st-ti n de muh tel it bir komisy ona mu hav' el olup ADiı. B EY metalib-i
a sl i y yemizde israr ile uyu şmak cihetine gitmediğinden Balkan muha­
rebesindeki mağlfıhiyet neticesinde taht-ı işgalimizde olan yerler hile
tahliye ettirilmişti. :MAlll\I UD ŞEVKET PAŞA bir gün sarayd a itilif-ı
ahi r de n bahFederek "Ah , ben bu meseleyi vaktiyle devletin menfa·
atine olnrak halledetektim ; ama Adil Bey midir nedir, orada bir
müsteşar ı·ur, o mani oldu,, diye şikayet etti. Bu "özden ADİL B EY'i
müsteşarlıkt a h ı ra km a ya ca ğı an laşıldı .
Filvaki tebdiline teşehhüs eylemiş olduğu holde ömrü vefa t'tme ·

di ğind en halefi zamanında tebdil olundu.


,

MAHMUD ŞEVKET PAŞA, n a sıl olursa olsun pürüzlü meseleleri


temizlemek emelinde idi.
§ O sırada muhalifin hir ısfı-i kosd tertih ederek MAHM UD ŞEVKET
PA,A H arb iy e nezaretindım Bah-ı aliye gelirken Heyazıt'ta otomo­
biline hiicum ile kendi�ini yaveri ile beraber itlaf etmişlerdir.
Rir gün evvel vükela, n a kl i hümayun vukuundan dolayı teb ri k
-

için Saraya gclmi�lerdi. MAHM UD ŞEVKET PAŞA esıı iiy-ı taanıda


1 00 GÖRÜP 1Ş1TI1KLERİM

Bağdad ''ilayetinin kabiliyet·i imariyyesinden bahisle "Ben selahiyeı·i


vasia ve müddet·i muayyene ile Bağdad valisi olsnm, g6rürdünüz az
zamanda nasıl imar ederdim,, diyordu. Zavallı adam, kendisinin yirmi
dört saat bile ömrü kalmamış olduğunu hatırına getirmiyordu. Ye·
mekten kalkınca "Bize bir oda tahsis edin de biraz müzak.ere edelim,,
demesiyle kendilerine bir oda irile edilerek hayli müddet arala·
nnda müzakere ettiler.
Ertesi gün öğle taamına henüz başlamış olduğumuz sırada te·
lefona c:ağınlan yaverlerden TAHSİN BEY telaşla avdet edip "'Şimdi
Mahmud Şevket Paşa'yı Bab-ı atiye Fiderken Beyazıt'ta otomobilde
vurmuşlar,, diye haber verdi. Bu haber Sarayca teessür ''e telişı mucib
oldu. Benim de asabıma dokunarak başımda bir titreme husule
geldi. Derhal sofradan kalkıp Ba, ve İkinci mabeyncilerle beraber
keyfiyeti Zat·ı şahaneye ihbar ettik. O sırada Saraya da hücum
edileceği rivayet olunduğundan kapılan kapatmak suretiyle tedahir·İ
ihtiyatiyyeye tevessül eyledik.
§ İkindiye doğru Şeyh ul-islam ESAD EFENDİ ile Adliye nazın
İllRAHİM BF.Y Saraya gelip huzura çıkarak vak'anın suret·İ cereyanına
ve hasb el-hal makam·ı sadaretin bir dakika bile:: münhal kalması
haterden salim olmayacağına dair Hey'et·i vükela<'a tanzim olunan
mazbatayı takdim ve SAİD HALİM PAŞA'nın Badarete nasbını arz
elmişlerdir.
SULTAN REŞAD HÜSEYİN lliı.Mİ PAŞA'yı sadarete getirmek ar·
zusunu izhar Ye kendisi Viyana'dan gelinceye kadar makam·ı sadaret
boş kalmamak için SAİD HALİM PAşA'nın kaymakam nasbına mu,·a·
fakat eylemiştir. O sırada hen huz6rda bulunmadı�mdan İ BRAHİM
BEY odama gelerek SAİD IIAı.iM PAşA'nın kaymakamlık hattının
yazılması irade olunduğunu tebliğ etti. Hat yazılıp ve bu esnada
Saraya davet olunan SAİD HALİM PAŞA da gelip gayr-i resmi
surette otomobil ile birlikte Bab·ı aliye azimet ve hatt·ı hümiyun
kıraat olundu.
Zat-ı şahine HüsF.YİN HİLMİ PAŞA'nın sadaret için celbi ve
kendisin.in de Hariciye nezaretinde ipkası hakkındaki arzusunu SAİD
HALİM PAŞA'ya beyan etmesi üzerine müşarünileyh Raşmabeynciye
HüsEYİN HİLMİ PAŞA ile birlikte Hariciye nezaretinde kalmak iste·
mediğini söyleyip o da keyfiyeti arz etmiş olmasiyle Bab-ı Ali'den
avdetimde Hünkar, Baş maheynci ile beni ve ikinci mabeynciyi
birlikte huzilruna celb ile i.k.rimizi sordu. Haşmibeynci, SAİD
SULTAN REŞAD'IN BAŞKATİPL1t1NE AİT VEK.AYİ 101

HALİM pAŞA'nın icray-ı asaleti muvafık olacağını, İkinci mabeynci


de miişarünileyhin kaymakamlığa tayini ile hilen isticale mahal
kalmamış olduğundan keyfiyetin iyice teemmiil buyurulması lazım
geleceğini arzettin. Ben vak'anm eshah ve sevaikini ve ordunun
fikri ne merkezde bulunduğunu bilmedijtimden cihetle acele ile
yanlış bir yola gidilmiş olmamak üzere TEVFİK BEY'in akşamdan
sonra otomobil ile surct-i hafıyede karargah·ı umumiye izamı ile
Rafikumandan vekilinin fikri iı;ıtinızRc ve onun üzerine ittilıaz-ı
karar olunması muvafık olaca�nı beyan ettim. HALİD HURŞİD
BEY ordunun fikri istimzaç edilmesi doğru olmadığından itiraz
eyledi. Ben de zaten ihtimali müstenid bulunan fikrimde ısrar
etmedim. Nihayet Zat·ı şahane bir müddet düşündükten sonra
meseleyi kendisi halletti : "Bunların istediklerini yapmaktan
başka çare yoktur. Tevfik Bey ! şimdi Bab-ı aliye git, Said
Halim Paşa'yı giir, yarın asalet-i memuriyeti icra olunmak üzere
kendisini saraya davet et,, dedi. Ertesi gün SAİD HALİM PAŞA
gelerek sadareti icra ve alayla Bab-ı aliye gidilerek hatt-ı hüma·
yun kıraat edildi.
§ MAHMUD ŞEVKET PAŞA'nın cenazesi de o gün ihtifalit·ı fev·
kalide ile kaldırılarak Hürriyet-i Ebediyye tepesine defnolundu.
Müşarünileyhin suret-i şehadeti hakkındaki Hey'et-i vükelA
mazbatası aynen buraya dere edildi :

Atebe-i Ulyay-ı Hazret-i Padişahiye


Cenab-ı hak iimr·i şahanelerini müzdad buyursun. Bu gün sa·
bahleyin Sadr-ı azam ve Harbiye nazırı Mahmud Şevket Paşa Harbiye
nezaretinde umar ve muamelat-ı harbiye ile meşgul olarak saat on bir
buçuk raddelerinde Bab-ı aliye azimet ederken Bayazıt meydanı civa·
nnda Keıenciler ı kapısı iinünde dört şahıs tarafından duçar-ı tecavüz
olmuş ve merkumların aıııkları kurşunların isabeıi ile irtihal-i dar-ı
baka eylemiştir. Kurşunlardan biri müşarünileyhin yaverine isabet
ederek mevtini mucib olmuş ve diğeri hizmeıçisini cerihadar eımiştir.
lki maznun derdest olunarak dest-i adalete tevdi edilmişıir. Asôyif
lehülhıımd halelden masun kaldığı gibi tedabir-i mukteziyye-i inzibatiyye
de ıamamiyle ittihaz edilmişse de harbin ikaeıtiği müşkilaı-ı siyasiyenin
102 GÖRÜP IŞITIIKLERI M

halli ile uğraşıldığı bir sırada sadaret-i uzmanın bir dakika münhal
kalması haterden salim olamıyacağının arzını vecibe-i zimmet bil·
diğimiz malum·ı şahaneleri buyruldukta ve katıbe·i ahvalde emr ü
ferman padişahımız efendimiz hazretlerinindir.
6 Receb ül·ferd 1331 - 29 Mayıs 1329

Şeyh ul-islôm Hariciye nazırı Dahiliye nazırı Bahriye nazırı


Esad Mehmed Said Adi l Mah m u d
Adliye nazırı Maliye nazırı Ziraat ve Ticaret nazın
lbrahim R ifa t Celal
Evkaf-ı hümayun nazırı Posta ve Telgraf nazırı
Hay r i Oskan
Maarif·i umumiyye nazırı
A hmed Şükrü

• •

§ Zit·ı şahine MAHMUD ŞEVKET PAŞA 'om çehresinin korkunçluğu


ile beraber sert ve sür'atli adımlarla sofadan geçerek ve ayağındaki
mahmuzlu çizmelerle parkeleri çatırdatarak huzuruna gelişinden
adeta ürkerdi. Hareket·i sabıkasını tahattur ve Sadaretle Harbiye
nezaretinin uhdesinde içtimaından tevahhuş ederek arasıra "Başka·
tip , bu adam Sadaret ile Harbiye nezaretini birlikte idare edemiyor ;
bari Sadaretten çekilse de Harbiye nezaretinde kalsa,, derdi. Mamafih
yüzüne karşı hüsn·i muamele ve iltifat gösterirdi. Hatta Dahiliye
müsteşarlığında buluııduğum sırada bir akşam ziyafet-i seniyyeye
davet ve bazı zevat ile beraber suret·i hususiyyede huzuruna kabul
ettikte MAHMUD ŞEVKET PAŞA da yanında idi. Bize hitaben " Harbiye
nazırı paşa devletin bir ordusudur" diye hakkında heyan-ı itimad
etmişti.
Müşarünileyh hadd-i zatında faal, kar·güzar bir adam olmakla
beraber göründüğü gibi korkunç değildi. Bil.lkis cesareti az ve bazı
hususta ihtiyatı fazla olup eğer hayatta ve mevki-i iktidarda kalmış
olsaydı Edirne'yi istirdad için teşebbüste bulunmaya cesaret ede­
mezdi. Kendisini yakından tanıyanlar da bu ciheti itiraf ve tasdik
etmektedirler.
SAİD HALİM PAŞA'NIN SADARETİ
§ SAİD HALİM pAŞA, teşkil eylediği kabinede Hariciye nezaretini
kendi uhdesinde ipka ederek ve SAİD PAŞA'yı Ayan riyasetine nakl
ile ŞU.ray·• devlet riyasetine Meclis-i meb'usan reis-i sabıkı HALİL
BEY'i, Dahiliye nezaretine TAL'AT BEY'i, Harbiye nezaretine ilave·i
memuriyet olarak Başkumandan vekili lzzET PAŞA'yı, Nlfıa nezi·
retine Berlin sefiri OSMAN NİZAMI PAŞA'yı ve Ticaret ve Ziraat
nezaretine de Meb'usandan SÜLEYMAN BosTANI EFENDİ'yi getirerek
MAHMUD Ş EVK ET PAŞA kabinesini teşkil eden diğer zevatı yerlerinde
ipka eylemiştir.
§ SAİD HALİM PAŞA Kabinesinin ilk icraatı Divan·ı harbler teşkili
ile MAHMUD Ş EVK ET PAŞA vukuatında fail ve zimedhal olanlann
icray·ı muhakemat ve tertib-i mücazatı ve muhalifinden üç yüz elli
kadar kimsenin idare·i örfiye mıntakası haricine çıkarılmış olmak
üzere Sinob'a nefyi ve teb'idi oldu. Bu mesele Sarayca ehemmiyetli
netayic tevlid etti. Hayreddin Paşa zlde D AMAD SALİH PAŞA'nm
maznunin meyanında taht·ı tevkif ve muhakemeye alınması azim
tesir yaparak bir taraftan zevcesi sultan ile validesi, diğer taraftan
da şehzade ve sultanlann cümlesi bizzat ve bilvasıta her gün Zat·ı
şahaneye müracaat ile isti'taf ediyorlardı. Bu müracaatlardan Hün·
kir pek ziyade sıkılıyordu. Nihayet SALİH PAŞA idama mahk'1m
edilerek büküm mazbatası vürud etti. Zat·ı şahane müşkül mevkide
kaldı . .. Şimdi ne yapalım?., diye sorunca Sadr-ı izamı celb ile ken·
diai ile görüşmek ve hiç olmazsa işi Meclis·i vükeladan geçirmek
muvafık olacağını söyledim. Sadr-ı izamı celh etmek istemeyip TAL'•
AT BEY'le HAYRİ BEY'i davet ederek ve o gün saraya gelmiş olan
HALİL ve İBRADİM BEY'ler de beraber bulunarak arka taraftaki
salonda uzun müddet kendileri ile yalnızca görüştü. Netice-i mü•
lakatta beni çağınp "Hokka kalem ile beraber o �ıdı getirin., dedi.
Ben dayanamayıp hey'et muvacehesinde " lmza buyuracak mısınu:
efendim?,, dedim . .. Evet,, deyince TAL'AT BEY'e hitab ederek " Si:1
bu kararı Zat·ı şahaneye tasdik ettirirseniz hônedana karşı kendisini
pek müşkül mevkie sokarsınız. BOyle bir kararı İcra etmeyiniz,
hiç olmazsa Meclis-i vükeladan geçirerek bir çare düşününüz., dedim.
TAL'AT PAŞA "Divan·ı harb karaları Meclis-i vükeladan geçmez,.
deyince " Vaktiyle Hakan·ı sabıkın taht-ı muhakemeye alınması
hakkındaki karar �eçıi ya!,, diye mukabele ettim. "O pek mühimdi,.
104 GÖRtlP İŞİTIİKJ,ERİM

demesiyle "Bu da mühimdir ; hanedana tesiri pek ziyade olacaktır.


Zat-ı şahanenin hanedan arasında mevkii sarsılacaktır" diye israr
ettim. Çünkü azay-ı hanedan daima "Siz hanedanımızın büy�üsü-
nüz ; bir kabahatimiz olursa cezamızı siz tertip buyurunuz,, derlerdi.
Şimdi bir Sultan zevcinin divan·ı harp kararı ile idamına mü·
saade eylemesinden dolayı umum hanedan zit·ı şihaneye şid­
detli iğbirar hasıl eyleyeceklerdi. TAL'AT BEY'den ümid mün·
kati olunca İBRABİM BEY'e dönerek .. Hakan-ı sabık vaktiyle
pederiniz merhumu nefyetmek istediği zaman bu adamın pederi
Hayreddin Paşa şiddetle israr ederek kendisini nefyden kurtar·
mış olduğunu unutmamalısınız!,, dedim. Bu esnada diğer zevat
söze karışmayıp sükut ediyorlardı. Mesele münakaşa şeklini alınca
Zit·ı şahine işi kısa kesmek için kağıdı getirterek imza etti. Ben de
hülisanın altını imzalamaksızın kağıdı TAL'AT PAŞA'ya teslim ederek
odadan çıktım. Ertesi gün de SALİH PAŞA diğerleri ile beraber idam
olundu. Mesmtiatıma nazaran o esnada bu işleri idare eden İ stanbul
muhafızı CEMAL BEY "Eğer Zôı-ı şahane Salih Paşa'nın idamına
irade vermezse ben irade olmaksızın onu asanm ; sonra siz de beni ası·
nız,, demiş. Vükela CEMAL BEY'e söz anlatamayınca bu halin tevlid
edeceği neticeyi düşünerek SALİH PAŞA'nın idamında israr etmişler.
Hatta o günkü müzakere esnasında Zit·ı şahaneye "Salih Paşa'nın
tdamına müsaade buyurulmadığı halde iş daha yakınlarınıza kadar
ıirayet edecektir,, diye gözünü korkutmuşlar.
Bilahara ahval değişip mütarekeden sonra İ ttihad ve Terakki
rüesası da idam olunmak üzere takib edildikleri sırada İeRABİM
BEY "Siz vaktiyle Salih Paşa'nın idamından tahlisi için çok ısrar
etmiştiniz ; hakkınız varmış. O zaman ben de ısrar ettim ama dinle·
medikr,, dedi.
SALİH PAŞA'nın idam edildiği gün sultan ile validesi "Başkatibi
veya ikinci môbeynciyi yollasınlar,, diye haber gönderip ben kat'iy·
yen gitmek istemediğimi bildirince Zat·ı şahine TEVFİK BEY'i izam
ve dairesi halkına atiyyeler irsal eyledi. TEVFİK BEY gidince bunlar
bir çok feryad u figan ve padişah hakkında itile-i lisan ile "Sakalı
kana boyansın,, diye alenen beddua eylemişlerdir. Artık ondan sonra
gerek şehzadeler ve gerek sultanlar Ziit-ı şahaneye muğber ül-hatır
olup bir zaman saraya gelmemişler ve sultan ile validesi ise bir daha
kendisine görünmemişlerdir.
SULTAN REŞAD'IN BAŞKAT1PLIC1NE AİT VEKAYI 105

§ Z:it-ı şahanenin ikinci mahdumu olup bir kaç aydan beri kalb
illetinden esirfiraş olan NECMEDDİN EFENDİ de bu haber-i elimi
alınca bir iki gün içinde müteessiren vefat etmiştir. SULTAN REŞAD
müşarünileyhin cenazesine beni memur eylemişti. Mabeyn katip­
lerinden İzZET BEY'i yanıma alarak sabahleyin şehzadenin Kuru­
çeşme'deki yalısına gitttim. Daha kapıdan içeri girerken harem
ağalarını hindi sadasına benzer bir sesle hep bir ağızdan acaip
bir surette bağrışmalan asasbıma dokunarak bir odaya oturup
lazım gelenlere yazılacak telgraf ve tezkireleri hazırlamakla meş­
gulken dışarda acı bir feryad koptu ; meğer biraderi ZiY AEDDİN
EFENDİ gelip o bağırıyormuş. Bundan bütün bütün asabım müte­
essir oldu. Yine yazı ile meşgul olduğumuz sırada TAL'AT BEY,
BAHAEDDİN ŞAKİR BEY'le beraber bizim bulunduğumuz odaya
gelerek " Ne yapıyorsunuz ?,, diye sordu. Ben de " Şehzade ve devaire
ıelgraf ııe tezkire yazıyoruz., dediğimden "Damadlara da yazınız,, dedi.
Halbuki cenaze resminde üniforma ile bulunulacağından ve damad­
lardan müşiriyet rütbesini haiz iken rütbeleri tenzil edilenler üni·
formaları olmadığı beyaniyle merasime iştirak etmemekte oldukla­
rından ve SALİHA SuLTAN'ın zevci AHMED ZüLKİFL PAŞA ile em­
sali o kabilden bulunduğundan kendisine bunu anlatmak ve ne
kıyafetle davet edeceğiz demek istediğim halde zihnim o kadar
karışmış ki hila ihtiyar " Damad Salih Paşa'ya da yazacak mıyız,,
demeyeyim mi ? Üç gün evvelki maceraya nazaran şu sözü ken­
disine ta'riz makamında telakki ederek hakkımda su-i fikir isnad
etmesi pek muhtemelken öyle bir zehabta bulunmayıp ve belki de
halimden anlayıp işi latifeye yordu : "Artık ona alem-i balada yazar­
lar ; siz di�erlerine yazınız,, dedi ve bundan dolayı hakkımdaki
muamelesini asla değiştirmedi.
O gün cenaze işleriyle çok meşgul olarak yorulmuştum. Saraya
avdetimde SULTAN REŞAD bu yorgunluklarıma mükafaten bana bir
limonata ısmarladı.

EDİRNENİN İSTİRDADI
§ Balkan devletleri Rumeli'yi elimizden almak için ittifak ettik­
leri halde ganayimi paylaşmak hususunda bir türlü uyuşamıyor­
lardı. Sırplılar ve Yunanlılar Makedonya'nın taksiminden dolayı
Bulgarlarla muharebeye tutuşmuş, Romanya hükumeti de Bulga­
ristan arazisine tecavüz etmişti. Bulgarlar böyle her taraftan teca-
106 GÖRltP 1Ş1TI1KLERİM

vüze maruz kalınca Edirne'yi askerden tahliyeye mecbur olmuşlardı.


Devlet·i aliyye de şu fırsattan bilistifade Edirne'nin istirdadına
kıyam etti. Bu harekete TAL'AT BEY önayak oldu. Başkumandan
vekili ile görüşüp cihet·i askeriyycnin müzaheretini temin etti. Sadr·ı
izam SAiD HALİM PAŞA, Şeyh ul-islam ESAD EFENDİ, Adliye nazın
İBRABİM BEY de ona tebaiyyet ederek vükeladan tereddüt göster·
mekte olanlara galebe eylediler. Şuray-ı devlet reisi HALİL ve Evkaf
nazırı HAYRİ BEY'ler istirdada taraftarsalar da pek ileri varmak
istemiyorlardı. Hatta HAYRİ BEY " Girit bizim canımız diye diye bu
hale setirdik: Edirne'yi de ona ben:etmiyelim,, diyordu. B ahriye nazın
Çüat.iKSULU MAHMUD PAŞA ve bahusus Nafıa nazırı ÜSMAN NİZA•
•d PAŞA büsbütün bu hareketin aleyhinde idiler. TAL'AT BEY, vü·
kelay-ı saireyi de iğfal edememeleri için mecliste bunları daima
nazar·ı dikkat altında bulundurmakta idi. Nihayet mecfütcn mütte·
fikan bir karar alabilmek üzere "Eğer siz buna muvafakat etmiyecek
olursanız ben istifa eder çekilirim,, dediğini, İeRAUİM BEY .. Ben
de istifa ederim,, diye ortaya atılınca " Bırak Allahı seversen lbrahim
Bey, sen bari sus,, diye mukabele ettiğini bilahara nakl eylerdi.
TAL'AT BEY, ESAD EFENDi'nin bu babdaki müzaheretini unutmayıp
son zamanda kendisini ayan yaptırmak için çalışmıı:tı.

§ TAL' AT BEY Edirne üzerine yürümek için or<luy·ı hümayuna


mezuniyet itası hak.kında uğraşa uğraşa Meclis·i vükeladan istihsal
eylediği mazbatayı bir akşam üzeri bizzat Saraya getirdi. Ben araba
ile eve avdet ederken yoldan çevirip birlikte ı:ıaraya götürdü. Huzura
çıkarak müsaade-i seniyyeyi istihsal eyledi. Ben de muamele·i res·
miyesini ikmal ederek mazbatayı kendisine tevdi ettim. İki üç gün
sonra İBRABİM BEY, askerin Edirne'ye duhulü hakkındaki telgraf·
nameyi alıp Saraya getirerek keyfiyeti Zat·ı şahaneye tebşir eyledi.
Hünkar, Edirne'nin istirdadından fevkalade memnun olduğu
gibi bu muvaffakiyet, mütevali mağlubiyetler neticesinde memle·
ketin üzerine çökmüş olan zılam·ı kabusu ref, ederek halkın mane·
viyyatını da yükseltti ve memleketin her tarafında meserretle te·
Iakki edildi. Şimdi iş siyaseten temin·i muhafazasına kaldı.

§ Cuma günü Edirne'de Sultan Selim camiinde cuma nama·


zından sonra büyük merasimle mevlid-i şerif okunaca�ından Zat·ı
şahane, orada kendilerini temsilen hazır bulunmak ve asker ve
ahaliye selam·ı şahaneyi tebliğ etmek üzere beni izam ve Seryaver
SULTAN REŞAD'JN DAŞKAT1PLlC1NE AİT VEKAYI 107

SALİH PAşA'yı da terfik eyledi. Edirne fukarasına tevzi edilmek


üzere Ceyb-i hümayun katibi HAKKI BEY vediatiyle iki bin beşyüz
lira da irsal etti. Sabahleyin Sirkeci garına geldikte Mabeyn katip­
lerinden NüzHET BEY Romanya kıralı tarafından Zıit-ı şahaneye
çekilmiş olan fransızca telgrafı getirerek bana irae eyledi ki meali
"Avrupaca mukadderatı suret-i kat'iyyede tayin kılınmış olan havalide
DevlP-t-i oliyyenin icra eylediği harekeı-i askcriyye neticesinde duçar
olacağı sukut-ı hayale nazar-ı dikkatini celbetmeği bir vazife addettiğini,.
beyandan ibaretti. Telgrafnamenin hemen bittercüme taraf-ı şaha­
neye takdim olunmasını ifade ederek bundan dolayı İ stanbul'dan
müteeııııirane ayrıldım.
Esnay-ı harpte yollar ve köprüler bozulmuş, trenler maden
kömürü yerine odun yakmakta bulunmuş olduğundan tam on sekiz
saatte Edirne'ye muvasalat eyledik. Geceleyin trenin Babaeski
istasyonuna vusulünde Başkumandan vekili İzzET PAŞA ile erkan-ı
harbiyesinden Mirliva ZiYA PAŞA'nın bizi istikbal için istasyona
gelmiş olduklarını haber verdiklerinden derhal trenden inerek ken­
dileriyle mülaki olduk. Sabah vakti Edirne istasyonuna muvasalatla
vali ve kumandan tarafından istikbal olunarak ve bir bölük asker
tarafıııdan resm-i selam ifa kılınarak arabalarla şehre azimet ettik.
Hükumet konağında memurin ve eşraf-ı belde ve rüesay-ı
ruhaniye toplanmış oldukları halde atideki nutku irad ve selam-ı
şahaneyi iblıiğ eyledim :
"Padişahımız halife-i zişan efendimiz hazretleri Edirne ahali-i
sadıkasını selam-ı saadet-encam-ı şalıtint>leriyle taltif için bu bende­
lerini izam buyurdular. lnaycı-i bari •e imdad-ı ruhaniyyet-i Hazreı-i
Peygamberi ile asakir-i şahanelerinin sevgili Edirnemizi tahlise muvaf·
fakiyetlerinden dolayı Cenab-ı Hakka hamd ü sena ettiler. Edirne
Osmanlılığa pek kavi ve kavim revabııla merbut olduğundan bu revô­
bıtın ila maşaallah detıam ve istimrarını eltaf-ı iltihiyeden temerıni
eylediler. Ehass-ı amal-i şahaneleri bila tefrik-i cins ü mezhep umum
tebaalarının nôil-i etemm-i adalet olmasından ibaret bulunduğundan
hükumet-i seniyyelerirıin bilciimle mesaisi bı.ı maksada ma'ıuf olacağı
gibi sunuf-ı tebaa-i şahıinelerinin dahi cümlesi bir vatan evladı ve
bir padişah-ı zişanın tebaası olduklannı biıtakdir yekdiğı:rleriyle
daima lıiisn-i amiziş ııe vifak üzere yaşamaları ve el birliğiyle vatanın
iti/asına çalışmaları arziiy-ı kat'i-i şalıtineleri iktizasındandır. Cenab-ı
108 GÖRÜP lŞITIIKLERİM

Hak şevketli padişahımın sizlere ve sizleri şevketli padişahımıza


baAışlasın. ,, 12 Temmuz 1329.
Vali bey ile beraber Daire-i askeriyyeye de gidilerek kumandan
FERİK HURŞİD PAŞA ve başında kabalak olarak Kaymakam ENVER
BEY ve sair ümeray·ı askeriyye de hazır oldukları halde orada
dahi atiyüzzikr nutku irad eyledim :
"Padişahımız efendimiz hazretleri Osmanlılığın ikinci payitahtı
olan ve her zerre-i hô.ki binlerce Osmanlı dilaverinin hun-ı pakiyle
meşhun bulunan şu kıt'a·i vatanı tahlis eden hizmet ve himmeıinizi
takdis ediyorlar. En büyük kumandanınızdan en son neferinize kadar
cümlenizi selam-ı şahaneleriyle ıalıif buyuruyorlar ; dareynde aziz
olmanızı Cenab-ı Haktan temenni ediyorlar. Emin olunuz ki bu
hizmetiniz yalnız vatanı ıahlisıen ibaret kalmadı, ruh-ı Resıilullahı
ve şu ma'rekegahıa kefensiz yatan şühedanın ervahırıı da şad etti.

Osmanlı askerine imdad-ı ilahi daima yaver ve nusreı ve zafer rehber


olsun.,,
Cuma namazı vakti hulul ettiğinden Sultan Selitn camiine
gidilerek cemilat·i kübra ile mahfelde eday·ı salat olundu. Güzel sesli
hafızlann kıraat ettikleri menkıbe-i mevlid-i şerif ve tevşilılcr istima
edildikten ve camiin dahili gezildikten sonra Hükumet konağına
avdet olundu. E NVER BEY de beraber olduğu halde öğle taamı
tenavül edildi. Ba'dehu yine vali ile beraber Belediye dairesine
gidilip Hey'et-i belediye ile de görüşülerek taraf-ı şahaneden fuka­
ray·ı ahaliye ihsan olunan iki bin yüz lira teslim kılındı. Oradan
yaralı olan Bulgar zabitlerinin tedavi edilmekte bulundukları Bulgar
hastahanesi ve Karaağaç'taki Askeri hastahanesi ve Sarayiçi mesire-i
meşhuresi gezildi. Memleketin asar-ı kadimesinden olan Eski camii
görmek ve ikindi namazını orada eda etmek istediğimiz halde cami
mühimmat deposu ittihaz edilmiş olması cihetiyle kapalı bulun•
doğundan ziyareti müyesser olamayarak Hükumet konağına avdet
ve bütün meşhudatımın huzur-ı şahaneye arzına müsaraat edildi.
O sırada TAL'AT BEY otomobil ile İ stanbul'dan gelmiş olduğun·
dan kendisi müslim ve gayr·i müslim eşraf ve rüesay·ı mahalliye
ile görüştükten ve akşam taamı da birlikte edildikten sonra yatsı
vakti Edirne'den hareket olundu. TAL'AT BEY'le Babaeski'de bulunan
karargaha uğrayarak Başkumandan vekili İ zzET PAŞA ve sair erkan·ı
askeriye ile de görüşülmesini karBPlaştırmış olduğumuz halde Edir·
SULTAN REŞAD'IN BAŞKATİPLt(;IN E AİT VEKAYt 109

ııe'den hareketimizde öyle bir yağmur ve sel başladı ki istasyondan


karargaha kadar otomobil ile gitmek kabil olamıyacağını söyledik·
}erinden bizzarılıe hu fikirden sarf·ı nazar ederek şimendiferle İ stan­
bul'a avdet ettik. TA L AT BEY Edirne'den çıkarken" Ah Sultan Selim,
'

acaba seni bir daha görebilecek miyim?,, diyordu. Bütün endişesi dev·
letçe vuku bulan teşebbüsiit-ı siyasiyyenin müntec-i muvaffakiyet
olamaması idi.
Filhakika Bab-ı alice yazılan notanın Petersburg sefirimiz tara·
fından hin-i itasında Rusya Hariciye nazırı "Bu notanız:ın cevabını
ancak Harbiye ve Bahriye nıizırlarıyle görüştükten sonra verebilirim,,
diye ma'nidar bir cevap vermiştir.
§ TA UBE nam müellifin " Kabl el-harb Rus siyaseti,, unvanlie serin·
de beyanına göre Başvekil Mösyö KoTOZOF ile Hariciye, Harbiye ve
Bahriye nazırları beyninde hususi bir meclis akd olunarak SAZANOF,
Türk askeri Edirne önünde tevakkuf etmediği halde Türkiye seva­
hilinin muslihane abluka altına alınmasını teklif ,Başvekil de ablu­
kanın mehazirinden bahisle Edirne'yi muhafaza için daha kuvvetli
bir mania tesisi kabil olup olmadığını Harbiye ve Bahriye nazırla­
rından sual edip Harbiye nazın ind el-icab bir hey'et-i seferiyye ihzar
edilebileceğini mütereddidane bir surette beyan eylemişse de Bahriye
nazırı Bahr-i siyah filosunun vesait-i nakliyesi karaya asker ihracı
için ne kafi derecede ve ne de husn-i.halde bulunduğunu söylemiştir.
Başvekil " Öyle ise bu şerait dahilinde fi'len kabil-i icra olmayan bir
hususu miizakere için beyhude zaman sarf etmemelidir. Muslihane
ablukanın hiç bir tesiri olamayacağından ve asker ihracının ise gayr-i
kabil bulunduğu anlaşıldığından, Türkleri durdurmak yed-i iktida·
rımızda olmadığını itiraf etmelidir. Bunlar Edirne'yi elbette işgal
ederler,, demiştir.
Bunun üzerine Ruslar bizi tazyikten vazgeçip ve Ruslar ortadan
çekilince düvel-i saire de tazyikatı gevşetip Edirne ve havalisi taht-ı
işgalimizde kalmış ve Bulgaristan hükumeti akd-i sulh için İ stanbul'a
murahhaslar irsaliyle müzakerata ibtidar eylemiştir.
§ İ stanbul'da akdolunan meclis-i mükalemeye taraf-ı Devlet-i
aliyyeden TAL'AT BEY'le Bahriye nazın Çürüksulu MAHMUD PAŞA
ve Şı1ray-ı devlet reisi HALİL BEY, Bulgaristan tarafından dahi
Ceneral SAVOF ile nüzziir-ı sabıkadan Mösyö NAÇOVİÇ ve M ösyö
TUŞEF memur edilmişlerdi. Netice-i müzakeratta Meriç nehri hatt·ı
1 10 GÖRÜP İŞİTTİKLERİM

hudud ittihaz olunarak Edirne Devlet·i aliyyede kalmak ve Dime·


toka dahi hinterland olmak üzere şerait·i nafia ile 29 Eylül 1913
tarihinde akd-i sulh olunmuştur. Zat·ı şahane Edirne'nin istirdadı
hususundaki hizmetine mükifaten SAİD HALİM PAŞA'ya murassa
imtiyaz nişanı ita edip mcrasim-i mahsusa ile bizzat ta'lik eyledi.
Sulhun in'ikadından sonra Bulgar murahhasları Zat·ı şahaneye
arz·ı ta'zimat için Saraya gelip kendileriyle görüşüldükte NAçoviç
"Devlet·i aliyye büyük bir imparatorluktur, Bulgaristan ise küçük
bir devlettir,, diye pek mahviyetkarane lisan istimal ediyordu. Bili·
hare Yunanlılar ve Sırplılar ile de akd-i sulh olundu. Bu sulh, fevaid-i
maddiyyesinden ziyade halkın maneviyyatı üzerinde hfüm·i tesir hasıl
ederek memleketçe ve hiikfı.metçe asar-ı intibah ve faaliyet görün·
meğe başladı. Ordunun tensik ve islalıı için Almanya'dan mütehassıs
bir hey'et·İ askeriyye celbi, l ngiltere'ye diridnavd siparişi, Tersane
için doklar inşası gibi faydalı teşebbüsler yapı1dı. Ermeni meselesi n i n
hail ü faslı için Rusya ile müzakerata ve Araplarla da bir suret·İ
itilafiyye akdi zımnında teşebbüsata girişildi. l<'ransa ile dahi umur-ı
nafia hakkında mukavele-i mahsusa akdedildi ve mesaib-i harbiyye­
nin tebvini için lazım gelen masarifc karşılık olmak üzere Fransa'dan
mühim miktarda istikraz akdine muvaffakiyet hasıl oldu. Ne çare
ki başımızdan bir hela kalkar kalkmaz hin hela baş giistererek Harh·i
umumi zuhfı.riylc bütün bu teşebhüsat akim kaldı.
§ SULTAN REŞAD, Edirne'nin istirdadını müteakip bir gün
Avusturya sefiri MARKİ PALLA V İ Ç İ N İ gelip Edirııe'niıı terki için
israr "V e imparatorun da hu arzuda bulunduf!;unu iblağ etmesi üzerine
kendisi de "Bunu si: söylersiniz ama i mparator hazretleri sö_rlemc:ler.
Hüküm<larların kcılbi ali nlduğıwda11 miilk-i meşruumuzu bizden nez
etmek istemezler,, demiş olduAuııu ve clı;iıı iıı yüzü mosmor olup cevap
vermeden çekilip gittiğini hikaye ederdi.
§ Bu esnada Serkarin HALİD Hunşi o BEY'in infisali vukuhula­
rak Karin·i sini TEVFİK BEY, Başmalıcynci olclu. BirgünDolmababçe
sarayında alt kattaki büyük sofada muzika dinlerken HALİD HURŞİD
BEY'i telefonla Bah-ı aliden istediler. Bir müddet sonra ağlayarak
avdet edip kendisine istifa teklif edildiğini bildirdi. HALİD HURŞİD
BEY esasen işret ve ı;efahata münhemik olduğundan bir gece sermest
olduğu halde Beyoğlu'nda İ sketin Palas'a giderek ve orada da şam·
panya içerek, muganniye kızlardan birini locasına celh ile rezalet
SULTAN REŞAD'll'i BAŞKAT1PL1C1NE AİT VEKAYI lll

çıkarmış, bunun üzerine koltuğuna girip arabasına götürmüşler.


Giderken, Rum palikaryaları •• Vive le Premier Chambellan de S.
Majeste,, diye arkasından bağrışmaya başlamışlar. Bu havadis
Dahiliye nazın TAL'AT BEY'e aksedince Sadr-ı izama giderek baş­
mabeyncilikten azli için israr etmiş. O da kendisini Bab-ı aliye
çağırarak istifa,teklif eylemiştir. Ertesi gün HALİD HURŞİD BEY yine
saraya gelip huzura çıkarak sıiz ü güdazda bulunmuştur. Kendisi
huzurdan çıktıktan sonra Zat-ı şahane daire-i hususiyyesindeki sofa­
da ayak üzerinde bulunduğu halde beni çağırarak "Başkatip ! Baş­
mabeyncinin yaptığını duydun mu? Bir dizine mahbUbeyi, bir dizine
mahbubu almış,, diyerek kahkaha ile gülüyordu. "Şimdi ağlayarak
yanıma geldi, ben de •Seni ben a::leımedim, Bab-ı ôliıkn a::letıiler.
Ben kimsenin ahval-i hususiyesine karışmam ; gufran-ı ::ünubun!'
dedim,, diyordu.
O gün bcrmu'tad Sadr-ı izam Saraya gelmiş olduğundan "Artık
kendisini huzura o getirmesin , sen getir,, dedi. Bu esnada hasb el-icab
bir kaç kere huzura girip ı;ıktığımda "Başmabeynci ne yapıyor,, diye
sordu. "Sadr-ı azamla yemek yiyor,, deyince, "Arsı:: !,, dedi. Benim
meşguliyetten yemek yemeğe vakit bulamamış olduğumu anlayınca
" Üçüncü kadın bana eliyle çerkes ıavıığu yaptı., ben de sana ondan
göndereyim,, diyerek taltifen bir tabak gönderdi ki hakikaten nefis
idi.
§ Bu sırada zabitan arasında bir hizbin E NVER BEY'i Harbiye
nezaretine getirmek üzere teşcbbüsatta bulunduklarını haber
alan İ zZET PAŞA nezaretten ve Başkumandanlık vekaletinden istifa
ederek yerine livalık rütbesinde ENVER BEY tayin kılındığı gibi
Nilfıa nazırı CEMAL BEY de kezalik livalık rütbesiyle Bahriye ne­
zaretine nasbedildi. Selefi Çürüksulu MAHMUD PAŞA ayanlık inzi­
mamiyle Nafıa nazırı oldu. ENVER ve CEMAL PAŞA']ar kuvay-ı berriye
ve bahriyeyi ellerine alınca, kendilerinden evvel mektepten çıkmış
ne kadar erkan ve ümera ve zabitan var ise değerli, değersiz, genç ve
ihtiyar demiyerek hemen kaffesini tekaüde sevk ile ordu ve donan­
mada guya bir teceddüt vukua getirdiler. Bundan sonra zimam-ı
idare artık Bab-ı alinin elinden çıkarak ENVER PAŞA'nm eline geçti.
§ 3 Rebi ül-ahır 1332 tarihinde Sadr-ı esbak Ayan reisi SAİD
PAŞA'nın irtihali vukubuldu. Müşarünileyhin hastalığı haber alın­
ması üzerine Zat-ı şahane istifsar için Sertabib HAYRİ BEY'i gön­
dermişti. Avdetinde, mucib-i endişe bir hali olmadığını söyledi.
1 12 GÖRÜP İŞİTIİKLERİM

Başmabeyııci TEVFİK BEY, "Bizim serıabib herhangi lıasıaya i_yi der­


se hasta ölür ve haııgi hasıayafena derse hasla iyi olur,, diye kendisini
istihfaf ederdi. Bu defa SAİD PAşA'nııı mucib-i endişe bir hali ol­
madığını HAYRİ BEY'den işitince, "Eyvah, adamca!,ız gidiyor,, dedi.
Filhakika iki üç gün sonra vefat etti. O gün Dahiliye nazırı TAL AT '

BEY Saraya gelmiş olduğundan müşarünileyhin vefatını haber


verince hükumet ııamma mükellef bir cenaze alayı tertib ettirdi
ve Eyüp camii avlusunda haremiyle kerimesinin kabirleri yanına
defnedildi.
TEVFİK BEv'le beraber cenazenin arkasından g iderken Maçka'ya
geldi�imizde aramızda hale muvafık bir söz ceryan etti. Önümüzde
sabık Serkarin LÜTFİ BEY'le sabık Serkatip HALİD ZiYA BEY gi­
diyorlardı. O mevkiden hakan-ı sabıkın ikamet ettiği Beylerbeyi
sarayı da görünüyordu. TEVFİK BEY bir cenazeye ve bir de selefleri­
mize bakarak "Hayat işte! Memuriyet ise işıe!,., diyordu. Ben dahi
Beylerbeyi cihetine başımı çevirerek "'Saltanat ta işte !,, dedim.
§ Bir müddetten beri Meclis-i meb'usan mesdud bulunduğu
halde hu kere icra kılınan intihabat net icesinde yeni meclis Fındık­
lı'da kain daire-i mahsusasında merasim-i mu'tade ile küşad edildi ;
resm-i küşadda padişah da bizzat isbat-ı vücud etti. 1 324 senesinde
meclisin bidayet-i küşadında naoı-ı şahaneye olarak kaleme alınan
nutk-ı iftitahiyi o zaman Miibeyn haşkitabetinde bulunan CEVAD
BEY kıraat eylemiş olduğu halde ondan sonraki İçtimalarda Sadr-ı
azam H ÜSEYİN HİLMİ, HAKKI ve SAİD PAŞA'lar tarafından kıraat
edilmiş idi. Bu defa makam-ı sadarette bulunan SAİD HALİM PAşA'nın
umumi bir mecliste beyanname kıraatına hal ve sadası müsaid
olmadığından padişah namına kıraat edilecek beyannamenin kai­
deten onun başkatibi tarafından okunması lazım gelir diye ortaya
bir prensip meselesi çıkardı ve bu suretle o vazifeyi üzerinden attı.
Beyannamenin müsveddesi arzolundukta Za t ı şahane, ''Dur ben
-

sana meılisıe okumanın yolunu glistereyim ; okurken hiç kimsenin


yüzüne bakma , daima önüne bak,, diye ihtar etmişti. Resm-i küşad
günü mecliste kürsü-i hitabete çıkarken beyannameyi yüksek sesle
okudum ve okurken sıkılmadım. Ertesi gün SAİD HALİM PAŞA saraya
geldikte, "Başkatip Bey kulunuz beyanname-i hümayununuzu pek
güzel okudu,, diye senakiirlıkta bulununca Zat-ı şahane, " Ona oku­
manın yolunu ben ö�retıim ; okurken kimsenin yüzüne bakma diye
tenbih ettim,, dedi ve mükafat olarak onbeş lira değerinde cihan-
SULTAN REŞAD'IN BAŞKATlPLtCINE AİT VEKAYİ 1 13

kıymet bir boyun bağı iğnesi ihsan etti. Fakat SAİD ÜALİM PAŞA'nın
müddet·i sadaretince bu vazife benim uhdemde takarrur ettiği
halde bir daha bu ihsanı gözüne kestiremedi.
§ SULTAN REŞAD merhum evail-i saltanatında Bursa, Edirne ve
Rumeli seyahatlerinden milada İ stanbul'da da sıkca sıkca gezerdi.
Balkan muharebesinden sonra me'yus ve meftur olması ve mesane
hastalı�ının da kendisini rahatsız etnıeğe başlaması üzerine artık
nadiren çıkar oldu. Halk arasında ise "Bu da kardeşi gibi sarayda
kapanıp oıurrıyor, Dolmabahfe ve Hamidiye camilerinden başka bir
yere çıkmıyor,, diye sözler tekevvün eylediği mesnıuum olduğundan
bu kil u kallerin önüne geçmek üzere bir münasebet getirerek "Bir
hafta da Ayasofya ciimiinde selamlık icra buyurulsa, hem orada ecdad-ı
izômınızdan Selim-i Sôni, Murad-ı Salis ve Mehnaed-i Salis haura·
tının gayeı kıymeııar ıürbeleri vardır ; selômlıkıan sonra onlar da zi.
_yareı bu_yurulmuş olur,, dedim. Cevap olarak hana "Ben öyle on yedi
kurdP-şini bir günde öldürten adamırı ıürbesini ziyarete gitmem,, dedi.
Biiyük pederi SULTAN MABMUD'a dahi, çok kan döktüğünden dolayı,
muhabbeti yoktu. Halbuki her muktezay-ı t akdir kendi zamanında
da hu kadar kan döküldü.

HARB-İ UMUMİ
§ Balkan devletleriyle akd-i müsalehadan sonra Almanya ve
Fransa devletlerinin Rahr-i Sefid donanmaları İ stanbul'u ziyarete
geldikleri gibi İngiliz donanması da Visamiral . . . . . kumandası tah­
tında vürfıd ederek merasim dairesinde kendilerine bir ziyafet-i res­
miye ihzar olunmuştu. Başmabeynci ile beraber elbise-i resmiyele·
rinıizi giyerek ziyafet mahalline gideceğimiz sırada TAL'AT BEY gelip
•·Ben de .�iyineyim de birlikte gideriz,, dedi. Giyinmek üzere diğer
odaya gittiği sırada kendisini telefona istedileı·. Telefon başına ge•
lince, �eyahat için Bosna ve Hersek cihetlerine azimet etmiş olan
AYusturya v e Macaristan veliahdinin Saraybosna'da bir Sırplı tara­
fmdan vurulmuş olduğunu haber verdiler. Merasim dairesine azime­
timizde hu haber henüz intişar etmemiş olduğundan İ ngiliz sefiriyle
amiraline vak'aclaıı TAL'AT BEY malumat verdi. Ziyafet bittahii
neşesiz geçti. İ ngiltere sefaretinden de bizi bilmukabele ziyafete da­
vet ettikleri halde hu vak'adan dolayı ertesi gün tezkire tahririyle
davetin tehir eylediğini bildirdiler. Bir müddet sonra ramazan hulUI
etti. Ramazanın ilk akşamı vükela bermu'tad saraya iftara med'uv
114 GÖRÜP 1Ş1ITİKLERİM

bulunduklanndan Çit köşkünde toplanmışlardı. Sadr-ı azam SAİD


HALİM PAŞA gelince, Avusturyalıların Sırplılara gayet şiddetli bir
ültimatom vermiş olduklan haberini getirdi ki neticesi Avrupa'da
bir harbe müncer olacağı mebadi-i emrde anlaşılmakta idi. Ondan
sonra Avrupa devletleri beyninde cereyan eden harpcuysne muha­
berit ve ink.ıta-ı münasehat ve Devlet·i aliyyece de seferberlik ili­
niyle harbe diihul için gösterilen istidat cümlece mahlm olduğundan
burada tafsile hacet görülmedi.
§ Ramazan içinde bir gün Yıldız'da üst kattaki büyük salonda
huzur dersinde bulunurken "Sizi Bab-ı aliden telefona istiyorlar,, diye
haber verdiler. Telefonda karşıma SAİD HALİM PAŞA çıkarak " Efen­
dimizden isıihsal-i müsaade ile mühim bir iş için şimdi Bab-ı aliye
gelmenize intizar ediyorum,, dedi. Zit·ı şahaneden ba'd el-istizan
otomobile rikihen Bab-ı Aliye gittim. SAİD HALİM PAŞA meclis salo­
nundan sadaret odasma gelerek ..Sizi gayet mühim ve mahrem bir iş
için çağırdım. Bunu bir ben, bir siz ve bir de padişah bilecektir. Şayet
bir tarafa şayi olursa ikimiz de mes'ul oluruz. Başımıza gelen mağlu­
biyetler üzerine bir müttefik bulmak için her tarafa başvurduğumu:; ve
hatta Yunan devletine kadar müracaat ettiğimiz halde muvaffak ola­
madık. Şimdi lttifak-ı müsellese dahil olmak için bir fırsat zuhur etti.
Bu, devletin istikbalini kurtaracaktır. Almanlar ile bir iııifak-ı tedafüi
müzakeresine girişmek için bir ruhsatnüme tanzimi muktazidir,, diye­
rek ayak üzerinde iki üç satırlık bir ruhsatname dikte etti. "Keyfiyeti
Zat-ı şahaneye · ifade ve ruhsatnameyi irtie ettikten sonra bugün bana
getirmelisiniz,, dedi. Ben de Saraya &\'det ve Hünkara arz-ı malumat
edip muvafakatini istihsal ile tekrar Bab-ı aliye giderek ruhsatna­
meyi SAİD HALİM PAşA'ya tevdi eyledim. Fakat aradan üç dört gün
geçtiği halde bir şey zuhur etmediğinden Zat-ı şahane merak edip
beni Sadr-ı azamın Yeniköy'deki yalısına göndererek netice-i müza­
keritı sordurdu. SAİD HALİM PAŞA, " /ııifaknameyi tanzim ettik, şimdi
tercüme ettiriyorum, taraf-ı şahaneye takdim edeceğim., dedi ve .. Nus­
ha-i mütercemeyi Başkatip Bey bizzat tebyiz etsin,, diye kendisinin
Kalem-i mahsus müdürü ve elyevm Madrid sefiri olan ŞEVKİ BEv'le
Saraya gönderdi. Bu, öyle etraflı bir mukavelename olmnyıp hir kaç
maddeden ibaret ve muhtac-ı tavzih ve tevsi idi. Biluhaıe daha et­
raflı bir mukavelename yapılmasına lüzum görünert-k unun da mü­
zakeresini atiyy üz-zikr ruhsatname ile SAİD HAi.İM PAı:: A deruhde
etti :
Slj LTA"'.\ R EŞAD'IN BAŞKATlPIJt.tNE AİT VF.KAYİ 115

"lJeııleı-i aliyyemiz ile A imanya devleti arasında akdedilip Aı•us·


ı ur_ya dedeıi tarafından da kabul edilmiş olan muahedeyi daha ziyade
temin ııe tevsi eylemek üzere tecdid için Sadr-ı azam ve Hariciye nazı­
rımız Mehmed Said Paşa hazretlerine canib-i seniyy ül-cevanib-i şeh­
riyaranemden mezuni_yeı verilmiştir,, . (Bu ruhsatnamenin müsved­
desi müşarünileyhin hatt-ı destiyle muharrer idi).
TAL' AT PA:o?A Almanya'ya gittikçe yeni yeni iliivat dahi
icra olundu. Bu babdaki mukavclit nüshaları Sadr-ı azamın oda­
sında bir kaııa derununda mahfuz olduğu halde esnay-ı inkilapta
kasa ile heraber H a zine i evrak'a teslim edilmiştir. Gariptir ki müta­
-

rekeden sonra gelip geçen Sadr-ı azamlar kasayı açıp evrakı okumak
zahmetini hile ihtiyar e t memişlerdir.
§ Almanya, Rusya ve Framıa devletleri arasmda muharebe 1-3
A�u,.. t oıı 1 9 1 4 tarihinde ilftn edildi. İngiltere devleti dahi 4 Ağustos
1911 tarihinde harbe işt i rak eyledi. 9 Eylül 1914 tarihinde Devlet-i
aliyye de kapitülasyonların ve lıa'ılehu Paris ve Berlin muabedele­
rinin il�asım ilan etti. K a p it ül a s y o nlann ilgasına en ziyade itiraz
eden nıiittefikimiz olan Almanya devletin i n sefiri oldu.
Almanlar düşmanların takibatından kurtarmak maksadiyle G o­
ben zırhlısı ile Breslav kruvazörünü Boğazdan idlıal ediverdiklerin­
den ve İn giltere ve Frana devletleri huna �iddetle itiraz ederek
mezkur ımfinelerin iadesi için devleti tazyik eylediklerinden, Devlet-i
aliyye de hu sefiııeleri guya Almanlardan satın alıp kendisine mal
etmiş olduğunu ilan etti. İş bir mesele-i düveliyye �eklini aldı. İngil­
tere sefiri bir µ;ün Saraya gelerek ve elinde devletinden almış olduğu
bir telgrafname hulundujl;u halde huzura çıkarak bu sefineler iade
edilmedi[!:i t akd ird e hiç olnı az1o1a Alman ınüre ttelıatından tecrid olun­
masıııı musırrane taleb e tmiş, Zat-ı ı;ahane iı:ıe hükumete müracaat
eylemesi lüzumunu ihtar eylemişti. İ ngiltere ve Fransa devletleriyle
aramızdaki ihtilafın menşei bu sefineler meselesi olup olbahdaki
münakaşat bilfiil harbe girdijtimiz zamana kadar devam etmiştir.
§ O sarada bir gün gazeteler Bahr-i Seficl boğazının sefain-i
ecnebiyyeye seddedilmiş olduğuna dair bir ilan neşrettiler. SULTAN
REŞAD hunu merak ederek eshabını Sadr-ı azamdan tahkik için heni
Bab-ı aliye izam ve böyle bir halin İ ngilizlerle heynimizae harp
zuhuruna sebep olması endişesini izhar eyledi. SAİD HALİM PAŞA
İ ngiliz sefain-i harbiyesi Boğaz önünde rlurarak sefainimizin duhtil
ve lıurfıcuna mani olmakta bulunduklanndan devletçe de bilmuka-
1 16 GÖRÜP IŞtTilKLERlM

bele Boğazın ecnebi sefiinine seddedildi�ini ve bunun harbi intaç


edecek bir sebep olmadığını beyan eyledi.
§ İngilizler ve Fransızlar ile münasebitımız bu suretle gergin
bir halde devam etmekte ve Avrupa devletlerinin yekdiğerine ilan-ı
harb etmeleri üzerine Devlet-i aliyye de umumi seferberlik ilan ede­
rek peyderpey asker toplamakta idi. Kurban bayramı gecesi, sabah­
leyin alaya yetişmek üzere erkence yatmış olduğum halde yanımız­
daki konakta ikamet eden Başmibeynci TEVFİK BEY bizim eve
gelerek beni uykudan uyandırttı. AMİRAL S uşoN [=Souchon]'un ku­
mandasında olarak istikşaf için Bo�az haricine çıkmış olan sefiin-i har­
biyyemiz ile Rusya sefaini arasında müsademat başlamış olduğunu
şimdi haber aldığından ve keyfiyetin Zat-ı şahaneye aksetmesi ihti­
malinden bahisle her halde hakikati öğrenmemiz lazım geleceğini söy­
ledi. Hakikati anlamak için ya E�VER PAşA'ya veya CEMAi. PAşA'ya
müracaat olunmak icabediyordu. ENVER P A Ş A' mn konağına telefon
ederek paşayı aradıksa da yatmış oldu�u cevabını verdiler. CEMAL
PAŞA 'yı aradığımız halde onun da bir ziyafete med'uv bulunduğunu
söylediler. Bu cevapların mürettep olduğu malumdu, fakat bizim
için başka vasıta-i istida yoktu. Sabahleyin bayram alayı icra olu­
nacağından erkence saraya gittik. V ükelıi dahi birer hirer toplandı­
larsa da onlar da vak'adan haberdar değillerdi. ENVER ve CEMAL
PAŞA'larla TAL'AT BEY gelince hakikat-ı vukuata ittila basıl oldu.
O gün SAİD HALİM PAŞA Saraya gelmeyip rahatsız bulunduğuna
dair başkitabete bir tezkire-i hususiye gönderdi. Tezkireyi Zat-ı şô­
haneye takdim eylediğimde hatırını istifsar ve gaybılbetinin esbab-ı
hakikiyyesini tahkik için İkinci mıibeynci N ÜZHET BEY'i müşarüni­
leyhin Yeniköy'deki sahilhanesine izam eyledi. Bayram alayı ve
muayede resmi Sadr-ı Azam mevcud olmadığı halde icra kılındı.
Vukuat Sadr-ı Azamın daire-i ıttılAı haricinde cereyan eylemiş
olduğundan buna kesh-i vukuf edince canı sıkılarak istifayı tasmim
eylemiş ve o gün Saraya gelmeyip merasimde hazır bulunmamıştır.
Muayede resminden sonra vükela müşarünileyhin yalısına giderek
ve israr ederek istifadan vazgeçirmişlerdir.
Bayramın ikinci günü sabahleyin Serkarin TEVFİK. BEY ve Ser­
yaver SALİH PAŞA ile beraber tebrik-i iyd için SAin HALİM PAşA'nın
yalısına gitmiştik. Müşarünileyh bizi yalnız olarak kabul ederek ve
vukuattan bahis açarak "Almanlar bizi harbe sokmak istiyorlar. Biz
SULTAN REŞAD'll'i BAŞKAT1PLltt�E A İT VEKAYİ 117

harbe sirmeliydik amma onların ihtiyar edecekleri zamanda degil, bi­


zim ihtiyar edecegimiz zamanda,, demiştir.
§ Bu vak'a akabinde bir takım muhaberat-ı siyasiyye cereyan ve
Rusya ve İ ngiltere ve Fransa devletleri, Devlet-i aliyyeye harp ilAn
ederek Çanakkale boğazını abluka ettiler ve derhal bombardıman
icrasına başladılar. Harbe tarafdar olmayan Maliye nazırı CAVİD
BEY, Ticaret nAzın SÜLEYMAN BosTANİ EFF.NDİ, Nilfıa nazın Çü­
rüksulu MAHMUD PAŞA ve Telgraf ve Posta nazırı OSKAN EFENDİ
istifa ederek Maliye nezareti vekaletine Dahiliye nazırı TAL AT BEY,
'

Ticaret ve Ziraat nezaretine İstanbul meb'usu AHMED NEsİMi BEY,


Nafıa nedretine de Sadr-ı izamın biraderi ABBAS HALİ M PAŞA
tayin olundular.
§ İ ngiliz ve Fransızlar Boğaz-ı şiddetle bombardıman etmeye
devam eylediklerinden ve bu iki devlet-i bahriyyenin kuvvetine zliten
kafi derecede müstahkem bulunmayan Boğaz istihkAmitının muka­
vemet edebileceği ümit olunmadığından hükumetin muvakkaten
İ stanbul'dan Eskişehir'e nakli takarrur ve Zat-ı şahane de hah u
nihah muvafakat etti. Mefruşat müdürü HACI AKiF BEY, Eskişe­
hir'e izam olunarak orada padişah ve maiyyeti için ayn ayn haneler
tedarik olundu. Hazine-i hümayunun kıymetdar eşyası da sandıklar
derftnuna konularak ihtiyaten Konyaya gönderildi. Şayet düşman
sefiini Boğazdan geçecek olursa Padişah, vükeliyı da birlikde alarak
Eskişehir'e azimet eyliyecekti. Biz de maiyetde gidecektik. Ailele­
rimizin endişesi ile mukayyed olmamak üzere cümlemizin ailesi yıl­
dız sarayı'nda toplanacak ve bunlara İkinci mibeynci NÜZHET BEY
nedret edecekti. Hakan-ı sabıkı İ stanbulda yalnız bırakmak iste­
mediklerinden o da birlikte götürülecekti. SULTAN REŞAD, Başma­
beyn�i TEVFİK BEY'i Beylerbeyi sarayına izam ile müşarünileyhin
hazırlanması için haber göndf!rdi. Kendisi azimet etmek istemeyip
Zit-ı şihanenin dahi İ stanbuldan mufarekat etmemesini tavsiye ve
bir kere İ stanhuldan çıkacak olursa bir daha avdet edemeyeceğini
ihtar etmiş ve "Benim :amanımda da Rusya muharebesi esnasında
vükela hükümeıin Geliboluya nakline karar vermişlerdi. ihtiyar bir
Namık Paşa vardı ; onu g6ndererek bu kararlannı bana bildirdiler.
Ben de bir temenna ederek 'Buyurun ! Ben şuradan şuraya gitmem'
diye sureı-i kat'iyyede muhalefet sösterdim, , demiştir (TEVFİK BEY'in,
NAMIK PAŞA 'nın hafidi oldu�nu bilmiyordu).
ll8 GOR(JP t�lTTlKLERIM

Bu endişeler arasında hir gün akşam iizeri Sarayda otururken


İ ngiliz ve Fransız donanmalarının Boğaz'a hücumları def ve Boğaz
haricinde dört kıt'a zırhlıları gark olun<luğunu telefonla tebşir ettiler.
Artık lıükıimetin Eskişehir'e nakli hakkınd aki teşebbüsata mahal kal
madı. Çanakkale kumandanı CEVAD PAŞA'nın bu halıda hidemıit-ı
meşkô.resi görüldü.
Bu giinden sonra İ nıdliz ve Fransızlar Boii;aza hücumdan
sarf-ı nazar ederek karaya asker ihracı ile arkadan zapt etmek
teşebbüsünde bulundular ve evvela Arıburun noktaflına ve sonra da
Anafartalara lı.uvva-i külliyye ile hücum eylediler. Aııafarta hücılmu
GAZİ Hazretlerinin himmet-i mah�usaları ile defolundu ve kendisi
"ANAFARTALAR KAHRAMANI,, unvanını ihraz eyledi. Gerçi bu muha­
rehıit birçok evlad-ı vatanın ve b ii huıms İ stanbul genc;lerinin ziyaını
mucib oldu ise de şerefli bir ı;urette ııelicelenerck Türk askerinin
alem nazarında şanını i'lii etti. Düşmanlarımız berren de nıiil-i mak­
sud olmaktan kat'-ı iimit edin ce iptida A rıburnu'ndan, ııonra da
Anafartalardan askerlerini çekerek Gelibolu şibih-ceziret;ini tahliye
eylediler. Artık İ stanbul için miicib-i enılişe bir hal kalmadı.
§ SULTAN REŞAD merhum ara sıra mc11aneden rahatsız olur ve kan
gelirdi . .Etibha "Prostal,, diye tedavi e<lerleroi . Fakat son zamanlar­
da sancılar başladığından taş olmasıntlan şüphe ediliyordu. Bir gün
TAL'AT B EY'le ENVER PAŞA saraya gelerek Sertabib HAYRİ PAŞA'yı
celb ile hastalık hakkında izahat istediler. HAYRİ PAŞA " Müsaade
buyurulıırsa ben Vi_yana ve Berlin'e. gidfl_yim, oradaki mütehassıs etibba
ile istişare edeyim, icab ederse içlerinden bfrini de alıp getireyim,,
dedi. HAYRİ PAŞA'nın maksadı bilvesile Avrupa'ya gidip gezmek ve
hem de harcırah almak olduğunu hissederek " Hastanın hali gittikçe
kesb-i vahamet ediyor ; işin ona tahammülü yok ; .� iz !1.t'fareıe bir telg­
raf yazıp bila tehir bir miitehassı.� r.elb edin,, <lcdim . TAL'AT Bn·'Je
ENVF.R PAŞA hu fikri tasvih ettiklerinden o gün sefarete bir teJgraf
yazarak Berlin'den meşhur PROFESÖR lznAi L'i celb et tiler. ,fomai1eyh
seyr i seri ile lstanbul'a gelerek Pii<li9ahı bilnıuayene hastalığın taş
-

oldu�unu ve hastanın hali operasyona mütehammil huluncluğunu


beyan edip Zat-ı şahanenin etihba-i husu!liyyesinin de m uav eneti ile
operasyonu icra etti. Operaı:yoıı esnasında viikela Sarayda toplana­
rak Çit köşkün<leki büyük salonda iıı lizar eıliyorlardı. Bu esnada
Şeyh ul-isliim HAYRİ EFENDİ ile ENVER PA�A arasında hafif bir müna-
SULTAN REŞAD'IN BAŞKATIPL1C1NE AİT VEKAYİ l l9

kaşa cereyan etti. ENl'ER PAŞA makam·ı meşihatin kazai işlerle işti­
galden sarf-ı nazar ederek i8lamiyeı i i'lıi edecek husus8.ta hasr·ı eşgal
eylemesi daha faideli olacağını söylemesi ile HAYRİ EFENDİ'nin canı
sıkıldı. !\lüşarünileyh "Rıı fikir hep Türkçülerin eser-i ilkaatıdır,,
diye E NV ER PAŞA 'ya münfeilıine mukabelede bulundu. O aralık İ kinci
mabeynci NÜZHET B E Y gelerek ameliyatın muvaffakiyetle hitam
bulduğunu tebşir etti de münakaşaya hitam verildi. Ameliyat neti­
cesinde iki büyük taş çıkarılmıştı. Zat-ı şahane on beş yirmi gün
sonra kesb-i afiyet ederek vefatına kadar mesaneden iztırah çekmedi.
§ Veliahd YusuF İzzEDDİN EFF.NDİ'nin illet-i diıııağiyyesi bir
müıldetden beri kesb-i şiddet etmişti. Müşarünileyhin illeti kendisin­
de kanser olduğu vahimesiyle başlayıp kanser olmac.hğına itminan
lıaıııl etmek üzere önüne gelene yemin ettirirdi. Bilahara bu merak
veliahdlıktan iı;; kat olunaca�ı vehmine nıünkalib olarak iskat edil­
mediğine dair herkesten ve hatta SULTAN REŞAD'tan bile yemin taleb
eylemişti.
Hakan-ı miişarünile�·lı �efkat-i meftôresi icabınca hatt-ı c.lesti
ile kendisine tezkire yazarak yemin ile teminat ita eyledi. Fakat bu
yoldaki teminatın tesiri muvakkat olup aradan bir kaç saat geçince
yine eı;ki vehnıi a"·ılet ederdi. (Topladığı tahlifııamelcr evrak-ı met­
rukesi meyanında Hazi ne-i hümayun'da mahfuzdur. İ çlerinde AB­
DÜLHAK HAMİD BEv'irı de manzum tahlifnamesi mevcuttur). Efendi-i
müşarünileyhin teşrifat-:ısı Sahip Bey zade ÜSMAN BEY bir gün ya­
nında keskin bir ustura gör ;rek hemen alıp saklamış ve bundan aki­
beti istidlal ederek vazifesinden istifa ile çekilmişti. ÜS M AN BEY
çekildikten sonra Efendi, tedarik eylediği bir ustura ile kolunun kan
damarlarım kat' edip intihar eylemiştir. Evde bir sabah istihmam
ederken Başmabeynci TEVFİK REY acele ile beni telefona isteyerek
keyfiyct-i intiharı haber verdi. Ren de derhal giyinip Saraya
gittim. Cenaze tertibatı yapıldıktan sonra ertesi gün na'şı Beşiktaş
sarayındaki dairesinden istimbotla Topkapıya nakil ve cenaze
namazı Ayasofya camiinde ha'del-eda SULTAN MAHMUD türbesinde
pederi ile validesi yanına defnolundu. Müşarünileyhin zikir ve fikri
hep veliahdhk hukuku olup o hukukun kabil-i ıskat olup olma·
dığı kaziyyesi idi. Bir gün hanedan meclisinde Şeyh-ul-islam ESAD
EFENDi 'ye "Şer'an veliahdin hukuku nedir?,, diye sordu. ESAD
EFENDİ komisyonda hiç bir hususta ağzını açmaz iken o gün a�zın­
dan öyle bir söz kaçırdı ki Efendinin büsbütün vehmini arttırdı.
120 GÖRÜP İŞİTTİKLERİM

"Şer'an tıeliahdlik yoktur ki hukuku olsun ,, demesi üzerine beti


benzi sapsarı olarak bıyıklarını yemeğe başladı.
Adliye nazın İBRAHİM BEY'den me11muum olduğuna göre
bir cuma gunu müşarünileyhin Zincirlikuyudaki köşkünde
birlikte otururlarken Ma'muret ili-aziz meb'usu (Kocaıumklı) SAİD
EFENDİ gelerek "Şimdi selômlıktan gel(yorum ; Sultan Rcşadı gör­
düm, koltuğuna iki kişi girerek güçliikle adım atıyordu. Artık bitmiş ;
bir hafta ömrü ya kalmış ya kalmamış ; şimdiden cülfls-ı hümayunıı­
nuzu tebrik ederim,, diye hulO.skirlık etmek istemiş. Halbuki YusuF
İzZEDDİN EFENDİ veliahdlıktan ıskat edilmiş olduğu zu 'mu ile Hakan-ı
müşarünileyhin vefatı vukuunda kendisinin tevkif ve saltanattan
tecrid olunacağı vehmine düşmüş olmasiyle bu söz müşarünileyh
üzerinde büsbütün aksi tesir hasıl ederek tevehhümünü arttırmış ve
hali gittikçe fenalaşmıştı. Filvaki ondan sonra da çok yaşamamıştır.
§ İngilizler Irak cihetinde de tecavüze başlayarak Bağdad civa­
rında Kut ül-Amare'de tahaıısün eylemiş olduklan halde tarafımız­
dan icra kılınan şiddetli muhasara ve tazyik üzerine Kut ül-Amare
mevkii arz-ı teslimiyete meclJur olacak hale gelmişti. İngiliz kuman­
danı CENERAL TAVSEND [ =Townsend] muztar kalınca mahsur ae:ke­
rin silahları ile çıkarak memleketlerine iadeleri şartivle devlete bir
milyon İngiliz lirası itasını teklif ettiği halde bu teklif devletçe
kabul olunmadı.
Topkapıdaki Askeri Müzesinde Yeniçeri kıyafetiyle bir mehter­
hlne tak.ımı tertip kılınmıştı. Bunların Saraya getirilip huzıir-ı hü·
mayunda terennüm eylemeleri arzu edildiğinden yevm-i muayyende
Hünkir viikelayı Malta köşkünde öğle yemeğine davet edip hunlar
da hazır olduktan halde icray·ı Aheng edeceklerdi. O gece Kut ül·
Amarenin zapt ve mahsur olan on üç bin İngiliz askerinin kuman•
danları ile ve sillhlan ile esir edildiğine dair karargaha gelen telg·
rafnime telefonla Saraya tebliğ edilmişti. O gün nöbetçi katibi
bulunan ŞEVKİ BEY aynen tebyiz ve Zat-ı şahaneye takdim ettiği
telgrafnimeyi vaki olan irade-i seniyye üzerine huzur·ı şahanede
kıraat edince pek mesrur ve münbasit olan Zat·ı şahane Malta köş·
künde davetli bulunan vükelaya da kıraat etmek üzere mezkur köşke
azimet etmeAİnİ irade eylemiş ve o da bir otomobile rakiben Malta
köşküne azimet ve telgrafnameyi beray·ı kıraat hana tevdi etmişti.
Ben de Hey'et·i vükela muvacehesinde cehren kıraat eylediAimden
cümlece pek ziyade süruru mucip olmuştur.
S U LTAN REŞAD'IN BAŞKAT1 PLIC1NE AİT VEK.AYİ 121

O akşam ŞF.YKİ BEY'in hu sürtlr-bahş telgrafnômenin takdimi


sebebiyle taraf-ı şahaneden on adet sim mecidi ihsanı ile taltif buy­
rulduğu bilahara ŞEVKİ BEY'in ifadesinden anlaşılmıştır.
Ba'dehu Padişah da bizzat gelerek icray-ı tt>brikat edildi. Vel­
hasıl pek me�erretli ve şerefli bir giin geçti.
§ SAİD HALİ M PAŞ A A vrupa saray-ı lıükümdarilerinde mer'iyy­
ü'l-icra ol an h a ned a n nizamnamclerini celb ile hunlardan iktibas ve
ahkam-ı esasiyycınizc tevfik suretiyle, azay-ı hanedanın veladet ve
izdivac ve vefatlarıııda tatbik olunacak ahkamı cami bir nizamname
tertib ettirmiş ve bu nizamnamenin tatbik-i ahkamı için Veliahd ve
Sadr-ı aza m '\' C Şeyh ul-islam ve Harbiye nazırından m üre kkep olmak
ve umur-ı ıahririyyesi de Mabeyn başkatibine mıılıav vel bulunmak
iizere "Hanedan komi.,yonu,. namiylt> bir dl': komisymı teşkil
kılınmıştı. Mezkur nizamname mucibince hanedana mahsus bir de
si c i l tertilı olunmuş t u . Sul t anların akdinde ı:er'an tefviz-i t alak
usı1lii kalıul olunarak damacl emr-i talakı Sultana tefviz eder,
o da hu hakkııı istimaline Padişahı tevkil eylerdi. Tarafeynden
vekalet alınırken bu şart ile vekalet vndiklerine dair sicile
imza ettirilir, ba'dehu Zat-ı şahaneye takdim edilirdi. Hünkar da
balasrna "Rerveçh-i rneş ruh ı:ekalt>:ti knbul ettim,, ibaresini Şeyh
ul-islamııı muvacehesinde olarak tahrir ve imza ederdi. Sultanlar­
tlan birinin akdinde Şeyh ul-islam HAYRİ EFENDİ ile birlikte huzura
girerek sicili takdim ettim; Hünkar kalemi eline alarak ibare-i
mezkilreyi yazarken bir de bakayım ki telaşla kağıdın üzerine koca
bir mürekkeh damlası damlattı; sonra da kalemtraşı alarak daha
yaş iken hakketmeye başladı. Sicilin bu suretlt> berbat olacağını
�örerek "Efendim. müsaade bııyurım, kurusun da bendeniz lıakkede­
rim,, dedim. Şeyh ul-islama karşı bu hareketinden mahcuh olmasiyle
Sebebini bana atfetmek için '' Acelen ne? Beni sen şaşırtı_yorsun , ,
deyip ba'dehu Şeyh ul-islama hitaben "Bizim Raşka ti b i_vi adamdır,
kendisini seı•erim, fakat tabiat larım ı z başka ; o ga_yet aceleci , ben ise
gayet müteenniyim. Acelesi ile daima beni böyle şaşırtır,, dedi. Halbuki
hiç umulmadı�ı halde kendisi aceleci idi. Lakin nefsini kusurdan
tenzih ederek ha�kasına atf-ı kusur etmek isterdi. Odadan çıkarken
Şeyh ul-islam gülerek "Başkat ip Beyefendi, efendimizi niçin bü_yle
şaşırtıyorsumı::. ?, , diye latife etti.
O günden sonra sicile yazı yazdınrken karşısında durmayıp
göziine ilişmemek için arka tarafa geçerdim ; o da sebebini sormazdı.
1 22 GORltP IŞITTIKLF.RIM

§ Şeyh ul-islam HAYRİ EFENDİ bir gün Saraya gelerek Makam-ı


meşihat ile Evkaf nezaretinden ahval-i sıhhiyyesinden bahisle istifa
etti. Zat-ı şahane o gün Eyübe ziyarete gittiğinden HAYRİ EFENDİ de
Evkaf nazırı sıfatiyle camide hazır bulunuyordu .. Biz bunu istifadan
nükıile hamleylediğimiz halde .. Havır. i.�ıifamdan ııaz geçmedim ;
llalife ile son defa olarak bir daha eday- ı salat etmek üzere geldim,,
dedi. Ertesi gün Zat-ı şahane Sadr-ı azam ve TAı.'AT IlEY 'le görüşüp
istifasının adcm-i kabulüne karar verdiler ve ben i HAYRİ EFEN Dİ'nin
Erenköyündeki köşküne göndererek istifanameyi iade ettiler. HAYRİ
EFE N Dİ "Ben istifa_ya sureı-i kat'iyyede karar verdim. Geri alamam.,
deyip ve elimi öpmeye kıyam edip ••Aman Başkatip Re_y, sizden rica
ederim, Zaı-ı şahantyi gücendirmeden beni şu miişkülden kurtarınız,,
dedi. Israr ettiğim halde gene fikrinden dönmedi. istifasının selıeh-i
hakikisini sordukta ••Geçen gün Enver Paşanın yalısvıın arka.nndaki
köşkte vermiş oldu�u ziyafetti' siz de hazırdınız ; gördünüz o mıısraflar
o ihtişamlar neyle olııyor ; ben artık onlarla birlikte bulıırıamam,, dedi.
Bunun üzerine ben de ısrardan va z geç t i m ve istifa n ameyi geri aldım.
Za t- ı şft hane şayet istifasında ısrar ederse yerine kimin tayini
münasib olacağının kendisinden sualini de irade etmişti. Bu ciheti
sorduğumda, esbak Şeyh ul-islam MusA KAzlM Et'F.Nni efodıldan
bir zat olduğundan onun yahut sudurdaıı MAHMUD E sA D EFEN Dİ'­
nin veya NECMEDDİN MOLLA ile HACI E v ı. iv A El•' EN Dİ9den birinin
tayini muvafık olacağım söyledi. Saraya avdetle keyfiyet i Zat-ı
şa h aneye arz ettim.
SuLTAN REŞAD " Musa Kazım Efendi.nin evvelki meşihatinde
farmason olduğuna dair Saraya pek çok ka�ıtlar geldiğinden o olamaz.
Mahmud Esad Efendi Aı•rupada karıları koltuğuna takarak sokak­
larda 8ezermiş ; o ö herifi de istemem. Necmeddin Molla ile Evliya
..•

Efendiden haft8isi münasib ise onu intihab etsinler ; Kit Sadr-ı azama
söyle,. dedi. Ben de Bab-ı aliye gidip SAİD HALİM PA�A 'ya t ebliğ- i
keyfiyet eylediğimde " Bu akşam merkez-i umumideki rüfeka ile
81irüşürüz ; yarın Mabeyn-i hümayuna 8elip neticeyi efrndimize arz
ederim., dedi. Ertesi gün vürôdunda MusA K A.zıM EFE N Ui'nin tayi­
ni için ısrar eylediklerini bildirmiş ve Zat-ı şahane de bu defa muva­
fakat göstermiş olduğundan Mabeyn katiblerindeıı ŞEVKİ BEv•i oto­
mobil ile müşarünileyhin Topkapı haricindeki köşküne göndererek
kendisini celh ettik. O gün hatt-ı h ümayun tahrir ve ıılay tertih
olunarak birlikte Bab-ı aliye azimet eyledik. ŞEVKİ BEY, MusA KlııM
SULTAN REŞA D'IN BAŞKATfPLICINF. AiT \'EKA Yİ 1 23

EFENDi'yi amele kıyafetiyle köşkünün bahçesinde so�an tarlasında


so(ı;an yerken bulmuş ve otomobiline alarak ve kıyafetini tebdil
ettirerek Saraya getirmişti. Fakat ağzının kokuı-uııu tebdil ettire­
mediğinden istimbotla Sirkeciye giderken sofı:an kokusu kamarada
hana haylice eza vermi�ti.
Zat-ı ııalıanc HAYRİ EFENDi'yi ayan azalığına tayin ederek onun
memuriyetini mutazammın olan tezkireyi bana tevclian Sadr-ı azama
gönderdi. Hat t-ı hümayunun kıraatından sonra HAYRİ EFENDİ
hakkındaki Lezkireyi Arz odasında Sadr-ı azama tevdi ederken
Maari f nazırı ŞÜKRÜ B F:Y yanında idi. Mumaileyh HAYRİ EFENDi'ııin
ayaıılıf!;a tayini sözüne bilhassa atf-ı dikkat edip ve sonra da TAL'AT
BEY'in yanına gidip kendisine bir şeyler söyledi. T AL'AT BEY ertesi
gün Sam ya gelerek " Ha_yri Efnıdi'nin ciyanlı�a tayinini tebliğ
etmiş.� iniz. Rizce ciJ anlı,§ ın ehemrn(yeti oldrığu ndan ba'dema bize ma­
lumat t•erm"'leıı tl'bl(� etme_vini::. iki iiç ay tecriihıı edelim. Hayri Efendi­
nin bize karşı ne vaziyet alaca.� ım görelim ; ondan sonra yaparız. Hem
kPndisi"in beş yüz lira parası bıılunduftundan bir kaç ay onunla
idare edl'r., dedi.
IIA vni E n: '.\'ni ı�ı'ııay-ı meşihntinde medreselerin ıslahına te­
şcbhiis edip Ş ÜKRÜ BEY de buna muhalif bulunmuş olduğundan
araları açılmıştı. IIAYRİ EFENDİ Saraya gelip te kendisinden bahset­
tikçe "Ben onu Cemib-ı lfokka havale eyledim, , derdi. O da bu defa
onun hakkında ııefsaniyetinin eserini izhar eyledi.
§ Sur haricinde kain Yenikapı mevlevihanesinin selamlık dairesi
SULTAN HEŞAD'ın cülusundan evvel ınuhterik olmuştu. Müşarünileyh
cülusunu müteakip ihtimam-ı mahııull ile yeniden inşa ve hitam-ı
inşaatta mi'raciyye kıraatiyle resm-i küşadını icra ettirdi. Resm-i
kii�a<lda vükela ile heraber bizzat hazır bulundu. A vdette de Çanak­
kale muhaberatınıla mecruh olup buradaki hastahanelerde vefat
etmiş ve Edirne kapısı haricinde şüheda mezarlı�ına defn olunmuş
olan şehit askerlerin kabirleri ziyaret olunması kararlaştırıldı. Kab­
ristana varıldık ta yeni defnedilmiş ve kabirleri üzerinde henüz ot
bitmemiş olan binlerce evlad-ı vatanın sıra sıra yatmakta olduklan
görülüyordu. Hava ııünbüli, mevsim bahar, fakat etraf sünbülzir
yerine hep mezardı. Bu hakikaten pek hazin bir manzara idi. Hava­
nın süııbüli olması,
1 24 GÖRÜP İŞİTIİKLERlM

Havay- ı sünbülide sryr-i siinbülzôr a'liidır


Zemini iisumani gösterir özge temaşadır
beytini ihtar ediyorsa da gönüllerde sünbülzar temaşası hevesini
değil karşımızda zir-i zeminde yatan ölülerin halini ve arkalarında
bıraktıkları ailelerin derece-i melalini hatırlatmakta idi. Nazarlar
dahi asumana değil zemine müteveccih idi. Kabristan medhalindeki
meydanlığa bir seccade serilerek ve üzerinde genç bir hafız oturarak
Kur'an-ı Kerim tilavet ediyordu. Gelibolu'yu kurtarmak üzere
canlarını feda eden şüheda ervahı için üzerinde Hatm-ı Şerif kıraat
olunan bu seccade ile beş buçuk asır evvel Gelibolu'yu zapt için sal
ile geçmiş olan guzit-ı islimiyyenin gazasını tehcilen Mevlid-i şerif
sahihi SÜLEYMAN YAzıcı'mn :
Keramet gösterip halka, suya seccade salmışsın
Yakasın Rumelinin dest-i takva ile a lmışs ı n
beyti ile tasvir eylediği seccade beynimle pek yakın bir münasebet
vardı. Bu hazin manzara karşısında gtiz yaşlarımı zaptedemiyerek
ağlamaya haşladım. Karşımda duran TAL'AT BEY de teessüründen
ağlıyordu. MusA K 1zıM EFENDİ ise durduğu yerde muttasıl iki
tarafına sallanıyordu. IIatm-i şerif icra ve ervah·ı �ühedaya ihdii
olunduktan sonra yine arabalarla Suaya avdet edildi.
Alem yine ol alem, devran yine ol devran
§ ABDÜLHAMİD zamanında şehzadeler bir yere çıkamaz ve hariç·
ten kimse ile ihtilat edemez olduklannclan hal ve şanları enzar-ı
nasdan mestur kalıyordu. Meşrôtiyet ilan olunup ta bunlar meydana
atılınca her halleri bütün üryanhğı ile zahire çıktı ve bazılanmıı
büsbütün tahsilden mahrumiyP-tleri anlaşıldı. Kabl el-Meşrutiyye
kendilerine müstevfa maaşlar verildiği halde tensikat-ı umumiyye
sırasında tahsisatlan tenezzüle uğrayıp ve dairelerini tasfiyeye muk­
tedir olamayıp maişetce mi'ızayakaya ve düyuna duçar ve hu yüzden
de kadir ve itibarları haleldar olarak halk nazannda gittikçe mevki­
leri düşüyordu. Halbuki bir milletin re's-i idaresinde bulunan bir
hanedan efradının muhafaza-i haysiyyetleri elzem olduğundan bu
hale karşı bir çare bulunmasını çok düşündüm ve düşündüklerimi
bir gün tafsilatiyle SULTAN REŞAD'a arz ettim ki ma'ruzatımın hüla­
sası : Şehzadelerin halk nazannda mevkilerini yükseltmek, tahsil­
lerine bilhassa itina etmekle olacağından ihtiyacat-ı asra göre kendi·
SULTA:-; REŞAD'I N BAŞKATlPLtCfNE AİT V E K AY İ 125

lerine mekatib-i resmiyyede nezaret-i mabıoıôsa altında sıkı bir Lalısil


verdikten sonra Avrupaya gönderilip ikmal-i tahsil et tirilmeleri
lazım geleceği ve gerek şelızıi<le gerek ımltanların küfüvleri olmayan
ailelerle izdivaclarına meydan verilmeyerek sultanlar �l':hzadelere
tezvic edilecek olur�a iki tarafın nıuhassesatı birleşip daha müreffeh
ya:ııyacaklan gibi lıunlar şehzildeler üzerinde hir nevi nigehhanlık
vazifesi ifa ed erek dahil ve hariı; ile miinasebatta bulunmalarıııa ve
hanedanın �ittikçe teke""iirü ile atiyen hu yüzden müşkilô.t hudu­
ımııa meydan verilmemiş olaca�ı mer kezin d e idi.
SULTAN REŞAD yanında b u l u n a n S.AoiT B ı;:y'e ''Sabit, Başkatib
bunları niçin sö.vlii_yor bilİ)'fJr mıısurı ? Biz mahdumları İYi okııtamc;•
dık ta onun için söylii_yor,, diyert>k pek haliı;ane olen ifa<lıi.tımı hüsn-i
Lelakki et medi.
Mamafih S A İ D HALİM P 4 ŞA hilahara bir hanedan nizamnamesi
yaptırıp efrad-ı hanedanın talısilleri. izdi vacları ve sair ahval-i
şahsi yeleri h akk ı ml a bir takım ahkam vaz' ederek ve bu ahkamın
tatbiki içiıı " Hiinedaıı komisyonu,, namiyle bir komisyon teşkil
eyliyerek o gihi s fı-i istimallerin önün ü almak istedi. Fakat bununla
da maksad h asıl olamadı. Sut.TAN VAHIDEDDİN zamanında daha
şümullü ve daha etraflı bir hanedan kanunu yapıldı ise de onun
dahi tatbik-i ahkamına zaman kalmadı.

SAİD HALİM PAŞA'NIN İSTİFASI


§ San i\did-i İttihad SAİD HALİM PA şA n ın umı'.ir-ı hariciyece
'

idaresini gevşek bularak Hariciye nezaretinden çekilmesini istiyor­


lardı. Müşarünileyh de hunu hissile hilistifa nezaretten çekilmiş ve
Hariciye nezaretine Ş\ıray-ı devlet reisi H A L İ L BEY getirilmişti. Bu
hal vükela ile SAİD HALİM PA�A'mn beyninde mebde-i infial olup
gittikçe araları açılmaya başladı ve artık makam-ı ı,1adarette de
kalamayacak bale geldi. Evvelleri Zat-ı şahane beni Ilab-ı
iliye gönderdikçe daima yanında viikeladan bir ikisine tesadüf
ederdim. Sonraları kimııe semtine uğramıyordu . Kendisi de gittikçe
asabileşiyordu. Nihayet hiç yoktan bir mesele bahane ederek sada­
retten de istifa edip çek.ildi .
Zilt-ı şahane bir gün Meclis-i meb'usan reisi IIAcı AnİL BEY'i
Dolmabahçe'de Kuşluk köşkünde huzıinına kabul ederek kendisin­
den sonraya kalacak dört hareminin hükumetçe ustilen tahsis kılı­
nacak beşer bin kuruş maaşla geçinemeyip sıkmtı çekeceklerinden
1 26 GÖRÜP iŞİTTiKLERİM

bahisle kendi tahFIİsitından kesilerek bunlara onar bin kuruş tahsisi


için bir kanun yapılmasını teklif etti. HACI AniL BEY de •• Rıınu
efendimizin tahsisatından kat' etmeye teeddüb ederiz. Tal'at Bey kulu­
nu:r.la görüşP.lim de ar:r.ıiy-ı şahaneleri dairesinde bir çare buluruz,,
dedi. TAL'AT BEY'le görüşerek Meclis-i meb'usana tebliğ edilmek
üzere bir layiba-i kanuniyye ihzar ve imza için makam-ı sadarete
takdim ettikleri halde SAİD HALİM PAŞA bunun kendisi ile gfüü­
şülmeksizin yapılmasına muğber olarak imzadan istinkaf ve csbah-ı
sıhhiyeden bahisle sadaretten istifa eylemiştir.
Zat-ı şahane esbab-ı istifasını istifsar için Başmabeynci TEYFİK
BEY'i yalısına gönderip, fakat istifasının adem-i kabulünde ısrar
etmemesini kendisine tenbih eylemiş ve makam-ı sadarete TAL'AT
BEv'i intibah etmiştir. TAL'AT BEY'in intihabı doğrudan doğruya
karihadan olup ancak o sırada merkez-i umumiden de Başmiibeyn­
ciye telefon e<lilerek ken<lilerinin namzedi T.u'AT BEY oldu�u hil­
dirilmiştir. Bu suretle tevarüd vaki olmuş demektir.
Zat-ı şahane evvelleri SAİD J-IAı.iM PA�A'yı pek severdi. Hatta
kendi hafidesi ile müşarünileyhin küçük malırliimumın akidlerini
icra ettirmiş ve hunun icrasına beni tavsit etmişti. Fakat SAİD HALİM
PAŞA'nın biraz niııyam galip olduğundan ve sonraları elinde iktidar
kalmadığından Hünkarın arzuları icra edilmez oldu. Zat-ı şihône
de bundan münfail olarak "O bizim dediklerimizi yapmaz,, diye arzu
ettiği şeyleri TAL'AT veya ENVER PAŞA 'lara söylemeye başladı. TAL'AT
PA�A taraf-ı şahaneden arzu edilen b ir şey kendilerince esasen kabil-i
icra ise cebinden not defterini çıkarıp kaydeder ve onu derhal icra
ederdi. Şayet kahil-i icra görmezııe ya bizim vasıtamızla veyahut
lisan·ı münasible bizzat arz-ı ma 'zncl ederdi. Zat-ı şahane de
müşarünileyhin bu tarz·ı hareketind<m memnun olurdu.
§ Hünkar bir gün TAL'AT PAŞA'ya "Senin evin yok, bir ev tedarik
eylersen ben de yardım ederim,, demi� ; TAL'AT PAŞA huzôrdan çık­
tıktan sonra Başmabeynci ile beni çağırıp "Ziit-ı şıihane bana böyle
bir teklifte bulundu ; nakden muavenet kabulii benim prensibime mu•
vafık değildir. Şayet bu fikirde israr edecek olursa kendisini gücen­
dirmeksizin önünün alınmasını sizden bilhassa rica ederim,, dedi.
(Hünkar kendisine iki hin beş yiiz lira vermek istiyordu). TAL'A'l'
PAŞA menafi-i zatiyye takip etmek ister adam değildi.
§ TAL'AT PAŞA 1 1 Rebi'ül-ahır 1 335 tarihinde rütbe-i vezaretle
SULTAN REŞAD'IN BAŞKAT1PL1t.1NE AİT VEKAYİ 127

makamı sadarete tayin olundu. Kabineı.ıini teşkil ve yeni kabine


listesini tanzim ederek o gün Saraya getirdi ve "Said Halim Paşa
Edirne'nin istirdadında hizmet ettiğinden taraf-ı şahaneden bir haıı-ı
hümayun tasdiri ile taltifini efendimizden istirham ederim,, dedi. Bu
suret nezd-i şahanede de tasvib olunması ile hatt-ı hümayunu yazıp
otomobil ile müşarünileyhin konağına götürdüm ; kendisi bundan
dolayı izhar-ı nıemnuniyyet ve mühr·i hümayunu iadeye müsaraat
eyledi.
TAL'AT PAŞA'nın sadaret hattını zaten ihzar etmiş olduj�umdan
Saraya avdetimde emsali veçhile alayla birlikte Bab-ı aliye azimet
ve Arz odasında hatt-ı hümayun kıraat olundu.
§ Tebeddül<len bir iki gün sonra Saraya gelen HALİL BEY,
"Ta'lat Paşa'.va vezaret t:erilmesi doğru olmadı ; hepimiz birer
birer n makama geleceğiz ; infisalimiıden sonra kahvelere gidip pro·
p al{anda yapaca!,ıı ; şu lıalde veıaretin kadri /•almaz,, dedi.
SULTAN RE�AD, SAiD HALİM PAŞA zamanında da TAı.'AT ve HALİL
BEY'lcrlc İ HRAHİM BEY'e vezaret vermek istediği halde TAL'AT ve
HALİL BEY'lerin adem-i kabulü üzerine İ eRAHİM BEY de dôçar·ı
husran oldu.

TAL'AT P AŞA'NIN SADARETİ

§ TAL'AT PAŞA'nın hatt-ı desti ile muharrer olan ve müsveddesi


nezdinıdc oıahfuz bulunan vükela listesi aynen zire dere olundu :
Sadr-ı izam : Dahiliye ve Maliye vekaletine
Şeyh ul-islam ve Evkaf nazırı : Vf'kiileten HAYRİ veya MUSA
KAZIM EFENDİ.
Harbiye : E N VE R PAŞA.
Hariciye : NEsİMİ BEY.
Bahriye : CEMAL PAŞA.
Adliye ve Ştirııy-ı devlet : HALİi. BEY.
Maarif : Şi'KRÜ BEY.
Ticaret : ŞEREF BEY.
Nafıa : ALİ MPNiF BEY.
Posta ve Telgraf : ŞüKRe BEY vekaleten.
TAL' AT PAŞA Dahiliye nezaretini muhafaza eylediği gibi istikraz
müzakeresine memuren Almanya'da bulunan ve Maliye nezaretine
1 2R GÖRÜP lŞITil KLERtM

tayini tekarrur eden CAV İ D BEY'irı nvdt>tirıe kadar nezaret-i mezkıl­


re vekaletinde de kalmıştır.
Makam-ı me�ilıat için HAYRİ EFENDi'yi iııtimzar edeceğinden
kabul ederse o n u n tayin, kalıul et med iği halde MtısA KAZIM EFEN­
ni'niıı ipka edileceğini ifade eylemişti. H AYRİ EFE N D i ' niıı arlem-i
kabulünden dolayı !\lusA KAZIM EFENDi'niıı ipkasını telefonla bil­
dirip liste ona göre telıyiz edilmiı;tir. K.AzıM EFE"'II>İ huna ı<onrııdan
muttali olarak carıı sıkılıp "Eğer Ha.rri Efendi kabul etmiş olsaydı
bizi Şeyh ııl-islıimlıkıan a:l eyli_yeceklermiş,, diye izh ıır-ı infial
ediyordu. Bilahara Poııta ve Telgraf neziiretine HA!':I İ � BEY ı ayiıı
kılınmıştır.
Şılray-ı devlet riyaseti ile beraber Evkaf nezareti vekaletinde
bulunan İ BRAllİM BEY hu tebedd ültle aı,'. tkta kalıp bir müddet
sonra ayan izal ı ğma tayin olunmuştu. SULTAN REŞAD müşariini­
leyhin ayanlığı hakkındaki kararnameyi imza ederken •• Hrışnudıım
o adamdan, A llah hoşnııd rıl.m n !,, diyerek imza eylemiştir.
§ ENVER PAŞA lıarb içinde mevaki-i harbiyeyi dolaşmaya
çıkı p Harbiye nezaretine B ahriye rıazırı CEMAL PAşA'yı vekil
hırakmış ve ayni zamanda rütbeısirı iıı de birinci ferikliğe terfiini
inha etmişti. CEMAL PA Ş A veki'ı leı e gelince o ıla ENVER PA­
ŞA'nııı birinci ferikliğe terfiiııi arz edip her i kisinin tez­
k.ireleri hir günde Rah-ı aliden vüriiıl etti. TAL'AT PA�A
Saraya geldikte "Enver Paşa 'rı ın ıeıkirfsini bir miiddet nez·
dini:de alıko_yun ; Cemal Paşa halk nazarırıda knıdisini mahretti ;
bari Enver Paşa mahvolma.un,, demi�tir. Fakat tahkik eılemedi­
ğinı bir seheh ten dolayı ertesi gün telefonla kağıdm yiirütülmesini
tebliğ eylemesi ile her ikiı;i df.' birinci feriklikle hegam olmuştur.
§ Harb-i umumi esnasında padişahın nefsine nıahsu� me'kü­
littın tedarikinde Hazine-i hasııaca kusur edilmemi�ııe de gerek l\fa­
heyn ve gerek Harem devıiirinin me'külatı gayr-i me'kel bir hale
gelmişti. Harem-i büma�·un mcnımbatı pirinç bulu namamasından
tlolayı uzun müddet bulgur yemeden bizar olarak padişahı akşam
sabah serzenişleri ile rahatsız ederlerdi. SULTAN REŞAD bundan mü­
teessir olarak .. Başkatip, biz .fukara olduk ; bulgur şiyoruz,. derdi.
N i hayet ENVER p_,şA hu halden mahcub oldu da Sarayın erzakını
cilıet-i aııkeriyyeden temin ettirdi.
§ 10 Şubat 1 334 tarihinde SULTAN AsDÜLllAMİo'in i rti h ali vuku
buldu. Hastahğı Beylerbeyi sarayından telefonla Başm abeyncilijl:e
SULTAN HEŞ.\D'I!'i BAŞKATİPLlCtNF. A iT VF.KAYl 1 29

hahcr verilip onun tarafmdan dahi Zat-ı şahaneye ve efrad-ı ailesine


itay-ı mahimat edilmişti. Kendisi de istifsar-ı hatır için taraf-ı hümi·
yuııdaıı Beylerbeyine gönderilerek orada bulunduğu esnada hakan-ı
müşarünileyhin vefatı vuku bulmuştur. Keyfiyet ENVER PAŞA ta­
rafından telefonla Saraya b ildirildiğinden Kuşluk köşkiinde nezd-i
ı:ahaneye gidip arz-ı malu mat ettim. S tıJ,TAN RF.ŞAD. S u l t an Mah­
mud tiirhesine defnini ve bilfiil makanı-ı sal1 anatta bulunan padi­
şahların cenazelerinde yapı lan merasimin ayn iyle yapılıııasmı irade
ett i . Ben de keyfiyyeti iı-ab eılenlere telefonla tebliğ eyledim. O ısırada
Damad AniF HiK!llf�T PAŞ ·\ ha8talıf!;ının derecesinden malumat al­
mak üzere Sara,'a l(elip v e fatnıı haber alınca ağlamağa başladı .
.\ilt>si FATİH S ULT A N MEHMEU H A N t ürbesi derununa defni için ısrar
e�·lemişlers.- de E N V E R PA� -1. , FA Ti u ' in türbesine hiç kimsenin defni
''ıİİz olamayacağından bahisle m uvafakat göstermemiştir.
E r ı esi gün cenazeı-:i i�t iınbotla Topkapı sarayına nakil ve Hır­
k a · İ saıi.rlı�l daires i nd e gaı-ll!'dildikten sonra Bah iis-saade önünde
::lryh u l · itMim M usA KhıM EFENDİ imameti ile ve cemaat-ı kübri
ile• namazı eda edildi. StıLTAl'i RJo:ŞAD merhum cenazede bulunmak
ii:.ı:erı' heni memur ı!yledip;inden namazıııda ve cenazesinde hazır
lıulu ıuluın . Ct,ııaze merasimi pe k ilıtişamh suret te yapıldı. Bilcümle
şehzadelerle ılaınadlar ecneb i sefirleri ve ateşe-militerleri, vükelA,
ulı:-nııi ve ri<·al-i mü l ki ye "-e aşk.eriye üniformaları ile lııızır bulunmuş·
lardı. Y alıı ız damıı<llar kendilerine mahsuı; bir mütaleaya mebni
s i v i l kı'.'"·afctle gelmişlndi. Cenazenin arkasında giderken Damad
::' F. H İ F PA�A, fHKi'niıı SULTA N Süı.F.YMAN hakkındaki mersiyesinden :

SerkeşliJ. etti tıwsPn ·i baht-ı siıizekar


Hiişrii ::f'min" .�İi.re-i eltiif- ı kirıll{<İr

lll'y tirı i okuyordu. Aya .. ofyıı ve Divaııyolu tarikiyle Sultan Mah­


mud t iirbesiııe gidilerek cenaze defnedildikten sonra lisanı daima
Suı,TAN REŞAD'ı yad etmeye alışmış olan imam-ı evvel Suzi EFENDİ
kabir haşında rlua ednken sürc-i lisan olarak " Bu rada medfun olan
Sultan .'\tfehmPd Reşaıl Han Ha:retlerinin ruh-ı şeriflerine,, demesin
mi ? Bu ,.;ürc·İ lisan hüzzar iizerinde fena tesir husule getirdi.
Ya nımda duran Şeyh ul-iıılam MusA K1zıM EFENDİ bunu işitince
iki elleriyle omuzlanma vurarak bir kahkaha kopardı. Bu rla ayn bir
tesir yap t ı . 'leğer intak-ı hak kabilinden imiş. Dört ay sonra onun
ruhuna da fatiha okunması mukadder imiş.
1 30 GÖRÜP lŞlTTIKLERIM

§ Hakan-ı müşarünileyhin muhafızlık hizmetinrle bulunan HA.­


SİM BEY ertesi gün Saraya gelip suret-i vefatını naklederken kendi­
sinin her sabah soğuk su ile tluş yapmak mutadı olduğunu ve
zatürreeye tutulması üzerine etibba duşu men eylemişlerken o sabah,
halinde biraz e8er-i salah hasıl olnıası üzerine kim8eyi dinlemeyip
"Diinyada benim azmime mani olacak bir kuvı•et yoktur,, diye duş
yapmakta israr ey le d iği n ılen müteakiben gö�sü sıkışarak ikindiye
doğru vefat eylediğini bildirmiştir. Hastalığm iş ti d a d ı üzerine derhal
tabib-i müd ivisine haber gönderilip o gelinceye kadar Veli alıd VA·
eiDEDDİN E FE N Dİ'nin dairesi tabibi olan ve Çeııgelköyü'nde ikamet
eden Doktor ALKİVYADİS celh edilerek müdaviit-ı ihtidaiyyeye ibtidar
kılınmış oldu�unu ve kendi tabibi g el i nc e getirilen tabihden muma­
ileyh beyan-ı memnuniyet eylediği halde kendisi "Bira,/eriniz efendi
hazretlerinin de doktorudur,, demeı,:İ üzerine "Je salue mon frerı•.,
diyerek mumoilcyhi savmış idü�iinü de ilave eylemiştir.
§ SULTAN H E�Au·ııı son zamanlarında Avu s t u rya imparator-ı
cedidinin biraderi, Almanya imparatorunun arnca-za<l«'sİ, Bulgar
kıralının küçük oğlu ile Almanya lıaşkumandanlarmılaıı MAREŞAi.
M A K ENZ E N [ = Mackensen] Zat-ı şahaneye Mareşal üniforması ve asası
ile kılıç ve saire takdim etmek üzere İstanlıul'a gelmiı; oldukları
gibi EylüMe bizzat Almanya imparatoru, Mayısta da yeni Avusturya
imparatoru ve imparatoriçesi gelerek merasim-i oıa h s füı a ile k ahul
ve teşyi olundular. Merasime müteallik nıesail 11a<ledimizden hariç
ve Başmiibeyrıci TEVFİK BEY'in gayr-i matbu hatıratm<ln tafsilatı
ile muharrer ohluğundan biz yalnız lıir iki mü h i m cihetin derci ile
iktifa eyledik :

Alm a nya imparatorunun surct-i kahulii hakkındaki program


mucibince müşariiııileyhe müş i rlik rütbesi tevcih olunacağuıdan
Zat-ı şahane merasim dairesine azinıetlc müşirlik menşuru ile üni­
formasını ve kıhcmı bizzat ita edecekti. İki hükümdar salonda
otururlarkeıı hen el i m de menşur olduğu halde önde, Seryaver SALİU
PAŞA arkad a , Seresvahi SA.BİT RF.Y ıle elinde üniforma olarak. daha
arkada, it,eri girdik. Ren menşuru ba 'd et·takbil Zat-ı şahaneye
tevdi ederek geri ç e k i ldim . O da yeden be yed İ m p a r a t o ra ita etti.
Sreyaver kılıcı takdim edince Padi�ah bir i ncelik göstermek ve kılıcı
eli ile teslim etmemiş olmak üzere Seryaverio elinden alarak önle­
rinde duran masanın üzerine koyması ile imparator oradan aldı.
SULTA N HEŞAD'IN BAŞKATlPLlGlNE AİT V E K A Y İ 131

SA.BİT R E Y de mü�irlik üniformasıııı köşedeki masanın üzerine ko·


yarak üc;ümüz birden salonoian çıktık .

İ lk akşamı İ ınparator'a Dolmabahçe sarayında bir ziyafet-i


hu s u s iy ye v erildiği gibi azimet edece�i akşam da resmt bir ziyafet
ha kılınacak ve süferay-i ecnebiye de bulunarak iki hükümdar
canibinden mütt"kabil nutuklar irad olunacaktı. Zit-ı şahane tara­
frndan k ı raa t edilecek nutkun müsveddesi Bab-ı alice tanzim olu­
narak takılim edildi. TAL'AT PAŞA "Biz nutkun suretini zaten kf'rı·
dilerim• J:önderdik ; sofrada okıı.nacak n utuk tamamiyle onıın aynı
olup olnwdı.�ımn kimse f<ırkına ı•armaz ; beyhudı• _ve.re Zat-ı şaha­
neyi yormamak için tıi:: bunu yarı yarıya ihli.çar edin de öyle takdim
eyleyin,, dedi. Ben de o veı,�lıile hareket ettim. Zat-ı şahine yüksek
sesle o kumay a alışkın olmadı�ından gözlüğünü takarak ağır ağır
ve hafif tôesle okumay a ha:?ladı. İ mpa rator da cevabi nutkunu Al man­
ca olarak aynı suretle ağır a�ır okudu. Seryaver SAJ.İH PAŞA " im­
parator bunu Ztit-ı şah.a11P mahcııb olmamak için yapı_yor ; yoksa
kendisi Almanya'nın meşhur hııtiplerinden olduğıından nıııııklarını.
gayet serbest iraıl ve kıraat eder,, ıledi.
Müşarünileyhin viirôduııda Hakan-ı sabık henüz berhayat idi.
ZAt-ı şahane İ mparatora "Geçen defa teşrifinizde biraderime misafir
olmuş ve kendisi ile gliriişmüş oldu�unuzdan taraf-ı haşmetiinelerinden
birinin izamı ile hatırı istifsar huyurulursa mutayyeb ve müteşekkir
olur,, deyip o da erkan-ı maiy yetinden birini ENVER PAŞA refa­
ketinde izam edip bu �uretle İmparatorun bizzat görüşmek istemesi
ihtimalini bertaraf etmiştir.
i mparatorun esnay-ı viirudunda kız mektepleri talebesi de
yeknesak elbise ile Köprii üzerinde dizilerek. alkış icra etmişlerdi.
İ mparator TAL'AT PAŞA ile mülakatında ".Memlekeıiniıde bu defa
kadınlarda hayli tisıir-ı terakki gördüm ; kıyafetleri, dizilişleri , al•
kışları mııntaznm ; fakat daha ilerisine gitmeyin, memleketiniu. çap•
kın dadandırırsını::,, demiş olduğunu TAL'A'l' PAŞA söyledi.
§ Züvvar-ı ecnebiyye vürud ettikçe gerek hin-i kabullerinde ve
gerek esnay-ı ziyafette tercümanlık vazifesini Teı:rifat müdür-i
umumisi İ sMAİL CF:NANİ BEY tfa ederdi. Fakat MAREŞAL MAKENZEN
fransı:ıca iyi bilmediği cihetle huzfıra kabulü esnasında ifay-ı me­
ramda zahmet çekmiş olduğundan o akşam ziyafet-i resmiyyeye gidi·
leceği suada Zat-ı şahane İsMAİL CEN.4.Ni BEY"e "Serytiv�r Salih Ptqa
1 32 GÖRÜP t�tTTlKLERlM

almanca bildij!.i cihetle .�ofmda sm onun yerine otur da tercümanlık


vazifesini o ifn rtııin,, ı l emiş ; JsMAİL CENANI BEY mevkiinin muhafa­
za-i ş erefine pek müt chaliJ... olduğundan bundan münfail o lara k o
esnad a makam·ı ı<adart' t te hulunan SAİD HALİM PAşA'ya müracaat
et miş , o d a S e rka ri ı ı Tn·FiK B E Y'i çağırıp tercümanlık vazifesinin
onun t arafm<lan ifasına müsaade buyurulmasım Zat·ı şii h il n ed e n
rica evleme sin i sövlemi17. TEVFİK BEY k ey five ti a rz edin ce Hünkar
bun a . İ sM A İ L CEN � J'o İ BEY'iıı ken <l is i n<l e r; S a dr- ı azama şik ayette
bulunduğu ma ııa s ı ru
,·erert'I.. pek zi y ad e cam sıkılıp unf il e cevah
vermiş. Ertt>sİ J?iinhuziıra k a b ul ü m dc " lsmail Ce11uni beni .'iadr-ı
azama şikii.vrt etmiş, bnı J,, Teıfik Re_v'e • (1 :ı•rime ı·arnıııyın, bir
tekme vururum, o her�fi kapı dışarı atarım' df'dim,, diye münfailil.ııf'
nakletti ve ondan " o n r a t�MAİJ. f.ENA Nİ BF.Y h a k k ı ı ı rl a k i tevccciihii
zail ol du .
§ Mayıı; içimle A v uı< L u r ya imparator ve i mparatoriçesi de A v us·
turya ve Macaristan asilzadelerinden k al a h al ı k bir maiyyt>t lt' f s­
ta n bul 'a v ü rıld e tt i l er . Bunlara da ıı;eldikleri ıı;ece Sarayda bir ziya·
fet-i husôsiyye verildiği gi b i m ü t e a kip gecelerden b i r i n de siiferay·ı
ecnebiyye d a h i mevcut ulıluf!u halı.le m iikellef bir ziy a fe t· i resmiyye
ita k.ılmdı ,.e sofrada resmi nutuklar teati olunıl u . Zat-ı 'iahiine
nutkunu gene evvelki gibi al!ır ağır ve titrek bir se!.'le okuduğu halde
genç imparator yüksek seda ile irticalen fransızca hir nutuk irad
etti. Hünkar bundan biraz hacil oMu. Şu hal iki impara tor beynindeki
farkı Ye dercce-i n r, z aket i gös t eri r. Sofrada terl"iimanlık vazi fe!.' i ni
ifa için İ m p ar ato ri çe ni n arkasında İsMAİL CENAN? BEY, İ mparatorun
arkasında da St'ryaver SALİll PAŞA 'nın b ulu n m a s ı nı tertip e t miş olduk·
ları halde Z a t- ı şı\lı:ine " Ren iki tarafa birden nasıl Uikırdı Jf'Iİştİrl'·
yim,, diye İsMAİL C E NANİ BEv 'in iskemleı;iııi k.aldırtnıı� olduğundan
kendisi b u n ıl a rı da m ü n fa il ol<lu. Ba'd et -taam '.\lua� ede salon unda
büyük bir resm - i kabul icr a kılındı ki Yaktiyle S ULTAN ABDÜL ·
Aziz devrİ n ll e A vıısturya im p ara t or u F'RANSliV A J OZEF ht a nbu l 'a
geldiği esnad a <la aynı yerd .. aynı resm-i ka hul icra olurımttştu.
H att a FRANSUVA JozEF i ç in Avrupadan getirtilmiş olan mükellef
karyola dahi hu defa yeni i m p arat ora tahsis kılındı. İşbu resm-i
kabul salta: ı a t zamanında yapıl a n mer a sim i n s o n u o ldu .
İ m para t uruıı vürudunda icra kılmacak m e r a si m Başmılbeyııci·
nin o d ası n d a saray ve sefaret erkan·ı memurini arasında bilmüza·
kere kararlaştırılmıştı. Bu tertibat mucibince birinci arabada İm·
SU l .T A '\ R J·: !:'AD"J'\ BA�KATI l'LIGt :\" ı·: \ iT V EKA Y l 1 33

paratoriçe ile Za L· ı şahane, ikinci a rab a d a da İmparator ile \' el i a h d


bulunacaklardı. Zıit-ı ı:aharıe Başmabeynci ile beni ç a ğırara k "Brı
yaştan .�onra bPn gnıç /nıparatoriçP· ile bir arabaya binip de lıalkı
kendimi' güldiirenınn ; lıt'll imparator ile b i neyim ; lmparatoriçe de
Veliohd ilP. bi n s in , dccli. Başmalıeynci hasb et-teşrifat İmparato­
,

riçenin tck addüm etmesi liizım µel ee e ği n d e n bahisle hu tertibin


t agy i r i kabilo1ama y acaj!;ırıı ı<öyl edi. Biraz sonra Hünkar tekrar
beni ça�ırıp "R<ı�kıitib, h11 hizmeti .�enden beklerim ; ne yaparsan
:rap beni ş11 nıiişkilde11 lmrtıır,, <ledi . Dü12ünrlüm ki ben olmaz d iye
israr ed i p de ihtiyar adamın kalbin i kırmakt ansa gider bu teklifi
komisyonda dermeyan eyleri m . Sefaret me mu rl a rı kabul ctmezlerı;e
varımı cevab-ı reddi onlar versi n dedim. Arzuy-ı şahaneyi komis­
yona teklif edince sefaret m Ü!!t e�arları " A r•usıurya kanunu mrıci­
bince merasimde ziİIP.n imparator, lmparaıoriçe_ye tekaddüm eder ;
lmpara tori çe yalnız ziyafeılPrde n Pzakeıen lmparaıora takdi m edilir.
Arzu.y-ı şahane ı:eçhile yaparız,, dediler. Bu arzusunun hu!!ulünü
Hünkara t eb li � edince pek memnun olarak "Allah sendrn razı ohun
Başkaıib,, diye heni li!!anen taltif ett i .

Esnay-ı avdettf' arahacla Saray-ı i mp a ra tori n azırı KONT


ESTERHAZİ [=c: Es lerhazy] y a ıı ım c l a idi. İnıparator h azretlerinin
bu seyahatlerinden memnun olup olmadıklarını kendisinden
sordujtumtla " Non st'ulrmPııt il a ete content, mais il a ete enrhante,,
diye mukabele etti.
Biiyük ziyafet gereı;i S ara y ı n her tarafı ve l\foayede salonu
binlerce elektrik fa nusları ile tenvir cdilmiı; ve B oğa zi ç i de baştan
başa dona tılmıştı. Ru kadar p a rl a k Lezahürat il e kar�ılanıp Boğaz­
içi'ni bir n u r kü tlesi h alinde �firmüş olan İ m p a ra t o r, ı aht ve tacından
mahcur olup t a iki üç ;;ene sonra bir yolcu vapuru der(munda Bo­
ğaziçi'nderı s a k i t \'t' !'amit hir h alde geçerk en a('alıu k al he n ne
hissediyorıiu ?

SULTAN MEHMED HEŞAD'IN İ RT İ H A Lİ


§ Avusturya imparatoru İ1>taubul'a vürlıd u ı ı d a Sirkeci istas·
yonunclıı crnebi t<efaret lerierknnı, Avusturya ve Macaristan ve
Almanya teheası muteberıim ve vü kel iiy ı devlet ve Hcy'ct-i ıiy a n
-

i l e a s k er i ve mülki Osmanlı ricali t ara fl arın d a n istikbal edilerek lıer


biri ile u z u n r a m ülakat ey l eme si ile Zat-ı ş a h a ne de onunla b er ab er
bir b uç u k saa t k a rlar ayak ü ze ri n d e kalını� ve müteakiben tle ziya·
134 GÖRÜP IŞITIIKI.ERIM

fetler. rcsm-i kabuller ve teşyiler tev ali etmesine mebni ziyadece


yorulmuştu. Zaten kendisinde müzmin şeker ha11tahğı oldu�undım
ondan sonra vüc"ll dunda gittikçe ils&r-ı za'f nümiiyan olmaya
başladı. Bir gün de huzdr derııinde mukarrir efendi dersi uzattı�m­
dan sıkılıp hava almak için bahçeye çıkmak mc<'huriyetinde kal·
mıştı. İ ki üç giin sonra ramazanın on lıeşi mün asebetiyle Hırka-i
saadet ziyaret-i resmiyyesi icra kılınacaktı. O �ün Saraya vürudumda
Zat·ı şahanenin akşam Çadır köşkiiude hastalanmış olrlu�unu ve
Topkapı sarayına gitmem. si için iı>rar ettikleri halde dinlemeyip
gideceğini haber verdiler. Müteakihen beni yazı odaı;ma isteyip
..Bu akşama kadar vaktimi: olmaJacagından ma'rıuatı burada çıka­
ralım,, dedi ve ma'ruziita bakarken "Başkatib, artık dünyada hiçbir
şeyde laevıo.sinı kalmadı ; beni rahat bıraksalar da lıaysiyetimle ölsem,,
dedi. Tnpkapı sarayına azimet olunarak şehzide�in, vükela ve rical-i
ilmiyye ve mülkiyye ve askeriyyenin ziyaretlerini ifa ettirdi. Fakat
çehresinde iisir-ı za'f nümayan idi. Ziyaret-i reıımiyye hittikten ııonra
miiıheyo ve nıaiyyet takımına ve müteakiben de kadın efendiler
ve sultanlarla harcnı-i hümayuna ziyaret ifa ettirecek idi ki lıu da
bir hayli müddet. sürecekti. Başmnbcy n ci ile giirüşerck mibeyn ve
maiyet takımının ziyaretlerinden vaz geçilmek suretiyle miiddet-i
ziyaretin kasrı muvafık olaca�ını diişündiik. Zat-ı �ahaııe böyle
merasimin kasrına taraftar olmadığı halde Başmiibcyııci tarafından
bu bahda vuku hulan teklifi derhal kabul e tti. Hazine kethüdası
REFİK BEY naklederdi ki '"l/arem-i hü mti_rım un :İ_varet için lıazır
olduklarını halHır vermek iizere Hırka-i saadet odasın11 girdikte Ztit-ı
şôluineyi yerinde bulamadım . llırka-i ııaô.detin me1•;u olduj(u masanın
önündeki basamaklara başını koyuıı yerde yaımakta olduftunu gördiim .
Kolıuguna girip meı•kiinr. götiirdükten ı·e Harem-i laümayunun zi)'a­
retini müşkilôt ile ifa eıtirdikıe11 sonra duramayıp lıemen ıı raba u­
marlamıştır.,, Biz o esnada Mecidiye kasrında olurmakta bulun­
duğumuzdan araba ısmarladığını haber alınca maiyyctte gitmek
üzere dışarı çıktığımız halde gitmiş olduğu haherini aldık. Yıldız'a
vürıldunda doğru Hareme gidip bir hafta l\labeyn dairesine 1;ıkmamış
ve ertesi hafta zavallının cena:r.esi çıkmıştır.
§ Kendisi o m üddet zarfında gene ma'ru zata bakarıi ı . Fakat
günden güne za'fı arttığından sonraları artık yataktan kalkaır.az
oldu. Kalemi eline verip ma'ruzitı okum aksızın hirer birer takdim
eylerdim ; o da i m za ederdi . Kcnıfoıi n i en son gi)rüşüm pazar günü
SULTAN REŞA D'IN DAŞKATI PLlClNE AİT YEKAYI 1 35

oldu. Bir gün evvel kayın validem Büyükdere'deki yalısının bah­


çesinden bana güzel bir limon getirmiş olduğundan hen de hastalık
hali ile belki hoşuna gider diye kendisine takdim eylemiştim. Etibbi
sütten haşka bir şey vermedikleri halde za'fının iştidadını görerek
o gün bir miktar haşlanmış kabak verilmeııine miisaade etmişler.
Verilen kabağın üzerine bu limondan sıkıp y i yerek memnun olmuş.
Yanma girdiğimde mahdumu ÔMım HiLMİ EFENDİ de odada hazır­
dı. Ona hitaben "Allah razı olsıın , Başklitib buna limon getirdi ; ne
kadar da işime yuradı bilsen !,, ıledi. Artık meşgul olacak halde
bulunmadığını gördü�iimderı nıa'ruzat Jtiinderilmemesini Sadr-ı
Azama bildirdim.
Pazartesi günü sahahı Zfıt-ı şahaneye fenalık gelmiş olduğu
beyaniyle Başmebeynci ile lıeni uykudan uyandırdılar ; hemen gi­
yinip yaya olarak yola çıktı k . Haşmabeynci bu gibi ahvalde daima
nikbin olduj!;u halde Lu defa ncv m id bulunuyordu. Mesnevi-i Şeriften
tefe'ül ederek.

�f .si ı.SJJ .:.• \;...)J�


. ş
� L.jl ___.... ..�
,
0 L...! �� j
beytizuhur etmiş oldıı�uıııı siiyll'di. Saraya gi dince r" na hfu n geçt i ğini
haber verdiler.
§ Salı günü TAL' AT PAŞ A ile yalnız kaldıkta "Dün mecliste
rüfeka ile .�i:in için görüştük. Eğer bi: mevkiimizdf' kalırsak si:in de
başkiıabeıtf' ibkanııa lmrar verdik. Fakat Tevfik Bey'i muhafaza ede­
miyeceğiz. Ban arkadaşlar onun da başmabeyncilikte kalmasını
istedilerse de ben dedim ki : ' Vaktiyle Edirne'de bir adam vardı ;
daima şuna buna kefil nlııp med_yunlar bnrçlarını ödemiyerek hasb
el-kefale kendisine ta:min ettirirlerdi. Bazı ehibbtisı •Canım böyle
herkese kefil olma, mutazarrır oluyorsun' demeleri ü:erine •Şuna kefil
olmayayım, buna kefil olma_ya_yım da ya ben kime kefil olayım ?' derdi.
'Bi:; de madem ki bu :atı padişahlık makamına getiriyoruz, ona
karışmasın, bıına karışmasın, ya ne.ve karışsın ?' dedim ; onun üze­
rine Tevfik Bey'in de ayana nasbına karar verildi,, dedi. Fakat az
zamanda ahval değiştiğinden kuvveden fi'le çıkması mümkün
olamadı.
§ Çarşanba günü TEVFİK BEY'le Saraya vürıidumuzda bah­
çedeki taş merdivenden çıkarken Doktor SÜLEYMAN NUMAN
136 GÖRÜP IŞITIIKLERIM

PAŞA'ya rast geldik. Hastanın halinden sual ettiğimizde iyi ol m a d ı �ı


haberini aldık. TAL'AT PAŞA Vükela odasında bulundu�undan yanına
gidip keyfiyyetten malumat verdik. Kendisi Padişahı bir kere görmek
istediğinden TEVFİK REY delaletiyle Harem-i hümayuna giderek
gördü. Fakat pek nevmid bir halde avdet etti. Onu n iizeriııe viikelayı
Saraya davet ve Veliahd dairesine telefon ederek Veliahd hazretlerini
görmek üzere o gün Çengelköyü'ndeki kasra gelmeleri muhtemel
olduğu cihetle ona göre hazırlıklı bulunmalarını ihtar etti. Vükela
da birer birer p;elerek akşama kadar \"iikela odaınnda intizar
eylediler.
Hastanın hali gittikçe fe n a l aşma k ta olıluğunu haber al ıy ordu k
.

Ezani saat on bir raddelerinde m a h d u m u ÔMER H İ LM İ EFENDİ,


MaLeyn dairesine gelerek bir imam iııtc,li. On hiri yirmi ht'Ş J?•�ı:e
irtihal vuku buldu.
Akabinde Sadr-ı izam, Şeyh ul-islam ve ENVER PAŞA, Çcngd­
köyii'nde Veliahd d airesin e �idcrel biraderlerinin irtihali ilr kencli­
lerinin taht-ı Osmaniye cülıiı-ların ı Veliahd V A ııimmniN En�;.ıni 'ye
tehlij?; eylediler.
Diğer vükela S ara yd a kalıp iftar ettifor.
� Sur.TAN H.EŞAD merhum ömrünün kısm-ı izamını hal-i uzlet
ve tazyikte geçirmiş ve altmış ya�ından r;oııra r.ülıis eyledij!:i halde
eyyam-ı saltanatmda da bir çok meFaihc "'" mülkt'n zayiata ıığramış
talihsiz bir padişahtı.
Tahabet-i lıusıisiyyer;indr bulunan Miralay AnMED BF.Y de müd­
det-i medideden heri nash-ı nazar etmiş olrlıığu sertahahetc daha
yeni nail oldıığu halde henüz bu nimetten kam almadan velinimetini
elden kaçırmış oldu�undan halin-i ihtizarı liııünde meh'.il ve mahzun
dururken Maheyn etihbasından Mirlh·a ALİ PAŞA kendiı-;inc " .l'f h­
rrudciğim, talihııiz M"hmedirı talih.� i: A h medi nldıı n ,. demiştir.
Ertesi perşenbe günü sabahleyin saat yedi raddeleriııılt> H ııkan-ı
mıığfUrun na 'şı, üzeri şal örtiiHi hir tezkire iistiiııdc Y ıJdız'daki
daire-i oıahsfısalarıııdan kaldırılıp ve Y ıldız parkı içinden geçirilip
Çırağan i"keleı-inden ist i nı hotla T o p k ap ı �arayına n a kil vP emsali
gibi Hırka-i r;aaıiet dairesinrlP ga�Jrd ilnrk b i a t rcr;mini miiteakip
Bah üs-saade önünde Şeyh u l · i �l aın M tı�A K ünı EFENDİ imameti
ile cenaze namazı ed a kılııırlı. Paılişah-ı ceılid te Orta-kapı'ya kadar
cenazeyi maşiyeıı takib "Yl�ıl i . Muhteşem hir alay ile Sirkeci iske-
SULTAN REŞAD'IN BAŞK.ATIPLlC1NE AiT VEKAYl 137

lesine indirilerek istimbotla Eyub'a naklolundu. Padişah da maiy·


yetinde ENVER PAŞA olduğu halde otomobil ile Eyub'a kadar gelerek
duasında ve defninde hazır bulundu. Ba'dehu hal-i hayatında inşa
ettirmiş olduğu türbe-i mahsösaya defnedildi. MevlA rahmet eyleye.
Hakan-ı müşarünileyh vefatından yedi sene evvel kendisinin
cenaze masarifini kendi tahsisatından ayınp Hazine-i hassa müdir-i
umumisi HACI FEYZİ EFENDi'ye emanet suretiyle bırakmış ve
"Ben lJldükten sonra cenazemin irack-i seniy_ye ile kaldırılmasını.
arzu etmem,, demiştir.
tl ç ü N c ü K ı s uı

SULTAN VAHİDEDDİN DEVRİNDE BAŞKİTABETTE


BULU NDU C.U M Z AMA N A AİT VEKAYİ

ULTAN VA E İ N 1336 senesi ramazanının 25'inci perşenbe


HiD DD
Sgünü l\IEHMED·İ SA.Dis unvaniyle taht-ı saltanata cülus etti. O
gün sabahleyin vükela Topkapı sarayına Mustafa Paşa köşkünde
toplanmışlardı. Sadr-ı azam TAL'AT PAŞA gelince "Fena oluyorıım..,
diye a�lamaya başladı. Saat on raddelerinde Padi§ah-ı cedidi hamil
olan istinıbotun Saray burnu iskelesine yanaştığı ,;örülünce, vükela
ve Mabeyn erkim ile Enderun memurin \'e hademesi Yaldızlı kapı
( Üçüncü kapı) önünde dizilerek resm-i selamı ifa ettiler. Zat-ı şahane
maiyyetinde E !'i VE R r .\ŞA olduğu halde arabadan inerek bir tavr-1
vakurane ile kapıdan duhul vP. ıloğruca Bai!<lad köşküne nüzul
etti.
Padişah o esnada romatizmadan muztnrib olarak yol yuru·
mekte zahmet çektiği cihetle kapıdan girer girmez maiyyetindeki­
lerden bastonunu istedi. Bastonun Çengelköyii'nde unutulmuş
olduğunu söylemeleri üzerine "Bu bir felaket !,, diyerek yürüdü.
Bu suretle Saray kaptsıııdan içeri adım atınca ilk tefcvvüh etti,,
P.öz felaket lafzı oldu. Bütün zaman-ı saltanatı da felaketle geçti.
Bir felaket te o gün sabaha karşı Topkapı sarayının suru ittisalinde
bulunan hamamdan harik zuhuru olmuştur ki Harem dairelerine
sirayet eder endişesiyle haylice telaş edilmiştir.
Zat-ı şahane Ba�dad kasrında bir müddet istirahat eyledikten
ve orada Sadr-ı esbak TEVFİK ve D AM A n FERİD PAşA'ları suret-i
hususiyyede kabul ettikten sonra Hırka-i ııaadet dairesine azimetle
resm-i ziyareti ifa etti. Saat on bir raddelerinde refakatinde V eliahd
AeDÜLMEciD EFENDİ olıhı�u halde Bab üs-saade pişgihına azimetle
an'anat-1 kadime mucibince orada kurulmuş olan tahta cülus etti.
Bilcümle �chzadegan ve rical-i ilmiyye ve askeriyyc ve mülkiyye ve
ruesay-i ruhaniyye tarafından rcsm-i biat ifa ve toplar atılarak
eülus-ı hümayun ilan olundu. ilen de her-kaide tahtın arkasında
duruyordum. Merasim eımasında Başmabeyncilerin saçak tutması
mutad olmasiyle Sadr-ı azam Baçağı tutmak üzere Serkarin TEVFİK
SULTAN \'AHİDEI>DİN'lN BAŞKATIPJ.İCİNF.: AİT V E K.ı\ Y I 139

BEY'i celh etmiş iken Zat·ı ş a h a n e" Te.vfik Bey miiddeı-i rneditle
biraderimin saçağını ıuırnuş oldıığu cihetle müteessir olur,, d iyerek
vazifo-i mezkureyi ikinci maheynci N ÜZHET BEY'e ifa ettirdi. Bun·
dan TEVFİK BEY'in m e m u riye tt e k al am a y ac a ğı hissedildi. SULTAN
VAHiDEDDİN b ila ha ra bana " Bm o gün saçaf.ı Tevfik Bey'e tuttura·
caktım ; fakat Veliahd çok israr etti�irıdt>n ilk giirıünden aramı:da
bir ihıilaif zulıur etmesin diye
. tutturmadım., demis.,· tir.
Hırka-i 1'aadet ününde Hakaıı·ı rnağfıirun cenazesi ka r!j ı sı n d a
m u zi k a ç a l ın rn a y ı p Padişah·ı ccd i d Bah füı-ııiiadedt"n ç ık ark en ha·
deme·İ hassa tarafından alkıs. icrası suretivle
.
resm·İ ııelamm ifas1
mutad olduğu halde hu gibi adetleri b il en k al madı ğın d an o gün
rnuzika ile resm-i 11elam ifa kılınmış ve biatın hitamına kadar muzika
çal ı n m ı ştı r .
R esm - i hia t m u s a fa h a s u re tiyl e olup ş aç a k öpmek adet değil
iken ınuayedc resimlerinde olduj:ı;u gibi saçak öptürülmüştiir.
Padişa h l ar, selefinin ceuaze namazını müteakip dairelerine avdet
eylemek m utad oldu�u h al de P a d i şa h -ı cedid Eyub'a kadar azimet
edip duasında hazır bulunmuştur.
SULT A N YAHİDEDDİN Eyııb'tan avdetinde yine Topkapı ı; ar ayına
gelip ora d a n Söğütlü yatı ile Dolrn a ha h çe sarayma vürtid etti. Biz
de Eyub'taıı istimbotla doğruca Dolm ah ahç e'ye gelerek rıhtım
üzeriııılcki Saltanat kapıı<mm ününde ke n d isi ni is t i kbal ey l e di k .

§ TAL'AT PA�A ce n a ze merasiminden avdetten sonra teceddüd·i


saltanat lıaııehiylc u..ıfılen kabinenin istifasını takdim içi n Dol m a ·
ba h çe ı;arayına ge l di .
Zat·ı şalıaııe Hey'et·i v ükel a y ı ibka ile cülus h a t t ı müsved·
desinin BaL-ı alice t anzim ve takdimini mü ş a rün il eyh e havale ve
cu m a r t e s i �iiııü görüşülmek üzere tekrar S a r aya gelmesini irade
et miştir.
Cuma gii ı ı ii ,.; eJ am l ı k resminden !Sonra Hakau-ı cedidin tabih-i
husu .. i;;İ olup Saray-ı hümayu n etihbası ndan bulunan Mi ra l a y H EŞAD
B E Y o d a m a gelerek "Zat-ı şahane itimad eıti�leri pek çok zevattan
siziıı namus t•e hii.� n-i hali11izi tahkik buyurmuş oldukları cihetle
başkitabt>tte ibkanızı arzu eımı•ktc bulunduklarıntlcuı lı i:meı-i şahıi­
rıeleri 11tle kalmak isteyip istemediğinizi .� ual bııyumyorlur ı:e şayet
başka bir ar:ııları ııar.�a orı u da söylt>sİn di)·orlar,, d ed i . Ben de Jıu
i l t i fat n• itimad-ı şahaneye karşı a rz·ı teşekkürle "Madem ki
ıaraf-ı h ii nıa.vıı rıla rmdarı hakkımrla şu ·""'-'!lr beycın·ı it i m a d buJıı·
140 GÖRÜP İŞİTTİKLERİM

ruluyor ; benim için emir 11e ferman·ı şahanelerine icabetten başka


denilecek bir şey ve beyan edilecek bir arzu olmadıRını,, dermeyan
ettim.
O günün akşamı leyle-i kadir oldup,undan kadir alayına azimet
ve avdet edildi. Bu müddet zarfında Mabeyn memurlanndan hiç
birimizi suret hususiyyede huzuruna kalıul etmedi.
§ Cumartesi günü Sadr-ı azam TAL'AT PAŞ A Saraya geldi ;
huzılrtlan <iıktıktan sonra Vükela odasında TEVFİK BEY'le mülakat
etmekte oldukları sırada nezdine gittim. TAL'AT PAŞA Zat·ı şahanenin
başmabeynciliğe Ticaret ve Ziraat nezaretinden munfasıl MUSTAFA
REŞİD PAŞA'nın tayini arzusunu izhar buyurup kendisi de Serkarin·i
esbak LÜTFÜ BEY'in tayinini arz ve istirham edip bilahare buna
muvafakat eylediklerini ve benim hizmetimde ibka buyurulduğumu,
ikinci mabeynciliğe de Şuray·ı devlet Mülkiye dairesi riyasetinden
munfasıl SALİM BEY'i tayin eylediklerini ve TEVFİK BEY'in dahi
ayan azalığına tayin kılınacağını ifade etti. Müşariinileyh lıaşmi·
beyncilik mührünü Sadr·ı azama tevdi ile hemen azimet eyledi.
TAL'AT PAŞA Avrupa'da bulunan LÜTFÜ BEY'in vüruduna kadar
serkarinliğe ait veziiifin benim tarafımdan ifa edilel'eği heyaniyle
mührü hıma tevdi etti.
Odama avdetimde huzura kabul huyuruldum. Zat·ı şahane
somaki odaya muttasıl odada kapının yanındaki kanepede oturu·
yordu. Cülus·ı hümayunlarından dolayı arz·ı tebrikat ve mazhar
olduğum itimad ve teveccühat·ı şahdneleriııe karşı da takdim-i
teşekkürat eyledim. "Si: biraderimi hoşnud eııini: ; bu sebeple hi:·
metini:de ibkanı:ı ar:u ettim ; si: de bu arzumu hüsn-i telakki
ettiniz,, diyerek hakkımda pek çok iltifatta bulundu. "Serkarinliğe
de iki :iiıı tahattur etmiştim ; Sadr·ı a:am Paşa Lütfü Bey'i tercih
eyledi. Lüıfii Rey bira: garblı ise de bi: sizinle onıın garblılığını
ıa'dil ederi:,, dedi. Ba'dehu arz·ı tebrik için Saray·ı hümayun'a
gelmiş olan Hidiv·i Mısır ABBAS HİLMİ PAşA'yı ve o huzilrda
iken Daire·İ hümayunda intizarda bulunan Veliahd ABDÜL·
MECİD EFEN D i 'yi huzura getirmekliğimi emretti. Hizmetimde
ibka edildiğimden dolayı müşarünileyhima tarafından da mazhar·ı
tebrik ve iltifat oldum.
§ Cülus·ı hümayun ramazan nihayetlerinde vuku bulmuş ol·
duğundan bayrama kadar ma 'ruziit.a geceleri bakarlardı. İ lk defa
SULTAN VAHIDEDDİN'İN BAŞKAT1PL1C1NE AİT VEKAYİ 141

olarak yazı odasında ma'rnzita bakarken Zit·ı şahane masasının


üzerine doğru eğilmiş olduğu halde ayağımın öniine "çat,, diye bir
şey dü�tii. Bir de bakayım ki büyük kıt'ada dolu bir ruvelverıoiş,
ateş almasına ramak kalmış. Hiinkar hemen ruvelveri yerden alıp
ve ı ozunu üfleyip cebine koydu.
Ben de böyle bir kaza geçirdiğimden dolayı, hissettirmedim
a m a , epeyce telıi:ja düştüm.
§ Kararnamelerin zirini Nazır·ı mes'ul ile Sadr·ı azanı imza
eder ve daha altına da taraf-ı şahaneden imza olunurdu. Bir gece
SULTAN V AHIDEDDİN "Bımim imzam kararnamelerin balasına va::'
edilmek lazım gelir. Sadr-ı azamı bulun da ba'tkma o suretle imza
etkceğimi söyleyin,, dedi. Ben de telefonla Sadr·ı azamı bulup iradeyi
tebliğ ettim. " Nasıl arzu buyururlarsa öyle yapsınlur,, demesi ile
Hünkar da öyle vaz'·ı imza etmeye haşladı. Fakat ' ükdAdan hazıları
ve balıusu� Meclis-i meb'usan reisi HACI A oh. REY bunurı nass-ı
kanuna mugayir bulunduğundan bahiııle itiraz ettiler. O sırada
TA L'AT PAŞA .\ vrup a'ya gidiyordu ; gitmeden evvel hana "lm:ıay·ı
hümôyunun bu şckildP vaz'ına arkadaşlar itiraz ediyorlar ; ben sit·
tikten sonra Zat·ı şahaneye zemin-i miinasibte an edin,, dedi. Key·
fiyyeti arz ettimııe de kabul buyurulmayıp sadaret vekaleti vazifesini
ifa eden ENVER PAŞA'yı celb ve onunla müzakere ile vükelanın
itirazatını bertaraf ederek o suretle vaz'·ı imzaya devam etti.
§ Cülus hattının müsveddesi Bah·ı aliden vürud etmesiyle taraf-ı
şahaneye takdim ettim. Padişah beni huzura çağırıp müsveddeyi
suret·i umumiyyede tasvib ettiğini beyan ve kurşun kalem ile bir
kart üzerine bizzat tahrir eylemiş olduğu oıütaleitı da müsveddeye
ilave ve şekl-i tahririni ona göre ta'dil ederek S adr-ı azamın
mütaleasını almak üzere Bab-ı aliye azimetimi emretti.
llavesi arzu buyurulan mevad :
1 . .Adab-ı hakikiyye·i islamiyye ve vekar u haysiyyet·i Osma•
niyyenin muhafazasına ihtimam kılınması,
2. Tevzi·i adalet ve takrir-i emn ü inzibat hususunda tezyid·i
mesai ve gayret edilmesi,
3. Galay·i es'ar sebebiyle ahalinin duçar olduğu ihtiyaç ve
zarilretin def'i için teda.bir-i seria ve müessire ittihaz olunması,
4. l stihsalit·ı memleketin tezytdi esbabının istikmll kılınması,
142 GÖRÜP İŞiTTiKLERİM

5. Mücriıniıı-i siyasiyyeden mahbıis veya muvakkaten m enfi


hulunanlarm afvı,
6. Ceraim-i adiyye eııhabııulan süliisan·ı müddet-i cczaiyyelerini
ikmal edenlerin itlakı,
7. Mcııatık-ı harh i yy e dcn maada mahallerde muamcle-i örfiyye
icrasından ı<arf·ı nazar ile um u r·ı ceziiiyyenin malı akime sevki,
8. H ukuk-ı umumiyyeyc müteallik olup kuvve-i tcşriiyyenin tas­
dikine vabeste bulunun kararnamelerin ve umıir-ı maliyyeye müteal­
lik mukarrc�ralın akah-i ictimiida hemen Hey 'ct-i teşriiyyeye tebliğ
kılmmaın,
9. Memurin ve m üı- t ahdemi n- i devletin cvsaf-ı kanuniyyeyi haiz
f'rhuh-ı iffet ve ist ika metten intihabına itina olunması.
1 0. Memurinin e!!h ab - ı kanuniyye ıncvcud olmadıkça azil ve
t�Ldillt'ri cihetine gidilmemesi madılelerinden ibaretti.
§ Mevadd-ı mez ku reyi ilave ııuretiylc ta ' di l ettiğim hat müs­
veddesini hamilen Balı-ı aliye gitt i m . Sadr-ı azam telefonla vükelayı
davet ederek m ü sveddeyi benim h u z u r u mda kıraat eylediler. "Adab-ı
islıimiyye ı•c• uekar u haysiyeı-i o.� maniY.'Yl'nin muhafazası t>e galay-i
es"arılruı JQ/rı_n ahalini n tehvin-i i htiyac ı., fıkralarını aynen kabul
ettiler. '' 1W ücrimin-i si_�·asiyyedm mf'l'kuf t'e meııfi olanları11 ale'l-iılak
aji·i,, afr-i umumi deım�k olup lıu ise Mcclis-i meL'usan korarma
m ü t evakkıf ''C elyevm Meclis ga y r·İ rııii ı ı 'akid oldlığuudaıı bahisle
h u n u afv-i hususi şckliııe ifra� t·yledifor. ;, Uewııık-ı lıarbi_yyenin
gayri malıullerde mııamıde.-i örfiyye irraımıclan sarf-ı na::ıır ile umur-ı
cezaiy,-en i n mahôkimı· .•eı•l..-i,, fıkrasım "Merıaıık·ı harbiyycnin ga_rri
malıulforden i dure-i örfiy_yeni11 ref'i zunm.nda menutık-ı mezkurenin
lley'eı-i vii/.eliica biııayin arzı ı·e bu mtlhaller dit>an-ı harb-i örfi·
lerinde edilmekte olan mevlidd-ı ce:tiiyy-enin mahôkime sevki.,
rii)et
yo lu n da ta 'dil ettiler. Adli ye ıı fızırı HALİ L BF.Y .. Kuvııe-i teşriiyyece
muhıac·ı tasdik olan ve ıahsisiit·ı mun:amma talebini muıazammın
bulunan kararnamelerin akeb-i ictimada derhal Meclis-i meb'usana
tevdii zaten mütetimil olduf,u gibi memurinin erbab-ı iffet ve istika­
metten irııilıab edilmesi fıkrası şimdiye kadar memurların hüsn-i
intihabına ve erbab-ı istikametten bulunmasına dikkat olunmadığını
tazammun etmektedir. Biz de Meclis-i meb'usanda Ahmed Muhtar Paşa
kabinesi ale.vhi n de söylf'dik söyledik , kendilerini teşhir eııik ; sonra
da iıimad reyi verdik. Bu da öyle olııyor,, diye mezkur iki fılı.ranın hat·
SULTAN VAH lDEDDİN'İN BAŞKATtPLtCtNE AİT VEKA Yf 143

ta dere olunmamasında ısrar ederek CEMAL PAŞA dahi "Bunlara ibti­


dadan dayatnaalıdır,, diyerek TAL'AT PAşA'ya nev'ama mümaş itkir­
lık isnad ve bizzat Saraya gidip keyfiyyeti Hünkara anlatmasını ihtar
eylediler. TAL'AT PAŞA bu sözlerden müteessir olup gözleri dolarak
" lsterseniı şimdi gider istifa ederim,, dedi. Buna muvafakat et•
mediklerinden "Öyle ise benim gitmeme hacet yoktur. Başkatip Be.r
işi hüsn-i tesviye eder,, cevabını verdi. Onun üzerine keyfiyyeti arz
için S a ra y a azimet ettim. Zat·ı şahane ta 'dilat·ı va kıayı kabul
eyled i. Fakat Meclis-i meb·usan mün'akid ol ma dığı müddetçe tah­
sisat·ı munzamma taleb edilmiyeceğine ve K anuıı-ı esaside muayyen
olan şerait haricinde muvakkat kanunlar y apıl ma yacağ ına da ir
Sad r-ı a zam P a şa' nı ıı söz vermesini şart koydu. Keyfiyyeti telefonla
Sadr-ı a zama ifade edince tahsisit-ı m un zamma talebine zaten
Maliye nazırının da muarız bulunduğunu fakat tahsisatı- fevkal a ­
deye i h t iy aç göriinürse bunun için Meclis-i meb'usan bütçe kanunu
ile 'ta liye n a z ı rı n a mez un i y e t verm iş olduğunu ifade ve Meclisin
in'ikadıııa kadar tahsiı<al·ı ın unza m ma taleh edilnıiyeeeftini ve mu·
vakkat ka nu n yapılmayacağını temin etti. Bu suretle taraf-ı şaha·
neden ele muvafakat olunarak hatt-ı hüm ıi yu nu n pazartesi günü
Bab-ı aliye i rı:ıa li kararlaştı rıl dı . Gerçi son fıkra şayan-ı ehemmiyet
ise de memurinin hiiım-i intihabı tikraııına vükela lüzt"l.mundarı
fazl a eh e m miyet verdiler. Çünkü bu söz her h a t t a yazılmış her
yer<fo söylen miş ol d u ğu halele hiç hir z a m a ıı kim'!enin nazar·ı dik­
katini celb etme yım umumi sözlculı•ıHlir.
§ Ycvm·i mezkılrda b a 'd ez-zuh fı r h a ı t - ı h ii m a y ıı n u hamil ve
üııifornı a yı lahiı. olarak ve refaka t i mde yanrlerclım MFHMEIJ Aı.i
BEY de L u lu na ra k ihzar ulun a n istimbotla Dolınuhahçe'den harek e t
edildi. Sirkeci'ye nıuvaHalat olund ukta huzıiru mu ta d olan Bab-ı
ali ricali ve teıarifat memurları tarafından iskelede bilistikbal
l staLl-ı a mirec"' tahsis olunan alay arabalarına ra kibeıı önde
m uz ik a te ren n ü m- s a z oldu ğu ve maiyyet·İ seni yye suvarileri
de takib etmekte h ulu n du j;,'11 ha ld e alayla Bab·ı al iye gid ild i .
Sadr-ı 87.am elbiııe·İ resmi yycs i ile büyük sofada istikbal etti. Arz
odasında lıatt·ı h ü m a yun u bittakbil kendisine tevdi eyledim . O
da Sadaret müsteşarı EMİN BEY'e ita edip vükela ve rical
zevat-ı saire muvacehesinde kıraat olunarak resm-i tebrik ve dua
icra kılındı. Ba'dehu Sadr·ı aza mla beraber odasına gidilip tak­
dimi mntad olan ariza-i te�ekküriyyeyi alarak Saraya avdet eyledim.
144 GÖRÜP İŞİTTİKLERİM

§ Zat·ı şahane kanun-ı muvakkat ve tahsisat-ı munzamma hak­


kındaki maksadını daima takib ederek yazı takımının üzerinde bir
Kanun-ı esasi listesi bulundurup, o yolda bir kararname layihası arz
olundukta kamm-ı mezkıirun mevadd-ı mahsfıııasına mutabakatine
kanaat hasıl etmedikçe imza eylemezdi.
§ Muaddel olan hatt-ı hümayunun sureti berveçh-i itidir :
"Birader-i miikerremim SULTAN MEHMED HAN·I HA.Mis haz­
retlerinin irtihal-i dar-ı naim eylemelerine binaen ceıı:lb-ı vahih
ül-mümkün irade-i ezeliyyesi ile Kanun-ı esasimiz ııhkamına tev­
fikan ecdad-ı i:ı:amımız tahtına cüliisumuz vuku buldu.
Sizin derkar olan rü'yetinize ve devletce sehk eden hidemat-ı
eadakatkariinenize binaen mesned-i sadaret uhdenize ve meşihat-i
İslamiye dahi M usA KA.zıM EFENDİ uhdesine ibkaen ve tecdiden
tevcih edilerek teşkil olunan hey'et-i cedide-i vükela tasdik-i hünıa­
yımumuza iktiran eylemiş ve sair bilciimle memurin ve hükkanı
da yerlerinde ibka ve takrir kılınmıştır.
Hakaıı-ı mağffırun selamet-i devlet ''e millet.in yııgône istinad­
gihı bulunan usdl-i meşrutiyyetin teessüs ve istikrarı için uıasrUf olan
ve cümlenin hatıra-i şükran ve minnetinde mcnkuş huluııan hizmet­
lerini burada yad ve tizkir eyler ve ehass-ı amal ve efknrımız ahkim-ı
şer'iyyemizin ve Kanun-ı esasimizin tamamen icray-ı tatbiki hıılun­
duğunu heyan ederim.
Te'min-i beka ve mevrudiyyet maksadiyle iştirak etmiş olduğu­
muz Harb-i umumiyi ruuvaffakiyetle intac edebilmek üzere bilcümle
kuviy-ı milletin tevhidi akdem-i vezaif bulunduğundan hu gayeye
vusul için (tevzi-i adalet ve takrir-i emn ii inzibat hususunda tezyid-i
mesai ve gayret edilmekle beraher adab-ı hakikiyye-i islamiyye Vt"
vekar u hııysiyet-i Osmaniyyenin muhafazasına ihtimam kılınmasını
n ahval-i hazıra neticesi olarak husule gelen galay·ı es'ar sebehiyle­

ahalinin dÜ1tar olduğu ihtiyaç ve zaruretin izalesi için tedabir-i seria


ve müessire ittihazı ve mücrimin-i siyasiyyeden malıhus veya muvak­
katen menfi bulunanlardıın ıslah-ı hal edenlerle ccraim-i adiyye
eshabındao süliisin-ı müddet-i cezaiyyelerini ikmal eyleyenlerin afiv
olunmak üzere defterlerinin tanzim ve takdimi ve menatik-ı har­
biyyenin gayrı mahallerden idare-i örfiyyenin ref'i zımnında menatık-ı
mezkdrenin lıey'et-i vükelimızca bittayin bir an evvel arzı ve bu
mahııller divan-ı harb-i örftlerinde rüyet edilmekte olan umtlr-ı
SUI.TAN VAHIDEDDİN'İN BAŞKAT1PI.1C1NE AİT VEKA.Yl 145

ceziiyyenin de mahakime sevki ve istihsalat-ı memleketin teksiri


ile ahval-i iktisadiyyemizin islahına bilhassa sarf-ı gayret edilmesi
matlftbumuzdur ) .
Devletimizin selamet ve tezyid-ı şan u kudreti ve memleketi­
mizin ilcaat-ı zaman ve nıukteziyat-ı medeniyyete göre husw-i terak·
kiyatı zımnında avn-i hakka ve imdad-ı ruhaniyet-i Hazret-i Pey·
gamheriye müsteniden vaki olacak mesiimize vükelamızla Meclis-i
umumi-i millimizin ve bilcümle memurin-i hüktlmetimizin ahval-i
hılzıranın ehemmiyet·İ fevkaladesini piş-i nazar-ı hamiyyet ve gayrete
alarak o nisbette bezl-i muavenet edeceklerine vusiik ve itimadını
berkemaldir.
Selef-i muhteremimin düvel-i merkeziyye ve komşumuz Bulga·
ristan ile ittüak ve idılme-i hüsn-i münasebet hususundaki siyaseti
menafi-i hakikiyye ve memlekete bilvucuh muvafık olmakla düvel-i
müşarünileyhim ile devletimiz beyninde teyemmünen mevcut olan
revibıt-ı ittifakiyye ve münasebat-ı samimiyyenin teşyid ve tevsikine
sarf-ı mezid-i gayret olunması tahtiye·i makasıdımızdır.
Harb·i hazınn zümre·i ittifakımızın muzafferiyet·İ kamilesi ile
reside-i hüsn-i hitam olahilm.eııi için kuvay·ı berriye ve bahriyyemizin
umum cephelerde keınakan ihraz ve ibzal-i şehamet ve şecaat ede­
cekleri ve cephe arkasındaki efrad·ı milletin dahi azm·İ fedakarisinde
sebat ve devam eyliyeceği nezdimizde şüpheden beridir. Hemen
cenab-ı hak cümlemizi mazhar·ı tevfikat buyursun ; amin bi hürmet-i
seyyid il-mürselin. (Kavs içine alınan ibarit sonradan ta'dil ve ilave
olunanlardır) .
§ 31 Ağustos 1 334 tarihinde an'anat·ı kadimeden olduğu üzere
Pndişah Hazret·İ Halid türbesine azimet ederek taklid-i seyf merasimi
yani kılıç alayı icra kılınacaktı. Fakat kılıcın kimin tarafından kuşa·
tılacağı bir mesele oldu. Kadimen ekseriyetle nakib fil-eşraflar tara­
fından kuşatılması mu'tad ve hazan da Çelebi Efendi tarafından ta'liki
vaki olrluğu halde SULTAN Aımüuziz'in cülusunda Nakib ül-eşraf
bulunan TAHSİN B EY'in yekçeşm olması cihetiyle kılıcı onun ta'lik
eylemesinden teşe'üm olunarak Şeyh ül-islam SADEDDİN EFENDİ
kuşatmış, SULTAN REŞAD merhuma da Şeyh ül-islam SA.uie BEY
ta'lik etmişti. Bu defa Şeyh öl-islim Muu KA.zıM EFE NDİ ta'lik
eylemek arzu ettiği halde SULTAN VABiDEDDİN bazı mülahazaya
mebni ona ta'lik ettirmek istemeyip Nakib ül·eşraf tarafından ta'li·
kine meyil gösteriyordu. Halbuki Nalib ül-eşrafm bizzat şurefidan
146 GÖRÜP lŞITTİKLERİM

olmamasına mebni ortada �ebeb·i tercih kalnuıdığmd an o da bertaraf


oldu. Bir aralık Çelebi Efendi tarafından arzu gösterildiği halde
ABDÜLllAMİD'in hal'i esn asm da sabık Çr.lebi ABDCLllALİM EFENDİ
"Sen ben i m ecdadımın takıı�ı kılıcı taşımaya layık degilsin , , diye
K onya'd an kenclisine telgraf çekmiş ve Başm abeynci LÜ'rFÜ BEY
bu telgrafı dere eden l"azete nushasını ele geçirerek tak dim eylemiş
olduğu cihetle Padişah, nev'ama çelebilerin t ahakkümü altında hu·
lunnıamak üzere hu defa kılıcın Çelebi Efendi tarafından ta'likine
asla rıza göstermiyordu. Hele o sırada ŞEYH S i.i N lısi tahtelbahir ile
Bingazi'den İ stanbula gelmesiyle P adi� a lı kılıcını ona kuşattırdı da
mesele ber taraf olmuş olılu.
Yevrn· İ mezkôrcla sabahleyin şehzildelerle damadlar Saraya
davet ve it'am edildikten sonra Söğütlü yatı ile Eyuba azimet eyle·
diler. Sadr·ı eshak Tt:VFİK PAŞA \.·e Başmibeynci ile beraber ben de
ayni yatta bulunuyorılıım. Zat·ı şahane makam·ı :1ah anota mahı;us
on ç i fte filike�.-e ritkih old u kl arı ve maiyyetlerinde Y avt>r·i t>krl'm
İzzET PAŞA i le Seryaver NACİ BEY bulunduğu halde kezalik bahren
azimet ettiler. Filike·İ hümavun Bostan iskelesinden istikbal edilerek
ve iskeleden Türbe·İ Şerifeye kadar yııya gidilere k ı:ehzadelerle
beraber dahili merdivenin basamakları üzerine oturdular. Y ükela ile
damadlar ve mabeyn erkanı da karşılarnıda ahz-ı mevki et tiler Mü­ .

t eaddit huffaz tarafından Kur'an·ı Kerim tilavet edi ld i kten sonra


sandiıkanın arka cihetindeki pencer� önünde Hazine·İ hümayun ket·
hudasınııı muaveneti ile ŞEY H SüN fısi tarafıııdaıı kılıç ta'lik edildi.
E snay·ı t a'liktc Şeyh ul·İRlam ile Çdelıi ve Nakib ül-eşraf efen·
diler ele hazır hulundu. lla 'dehu dua ' c zivarel ve tehrikAt icra
olunarak tiirhe haricin(" çıkılıp Zat-ı �lihane cami-i �erifin dış ka­
pısı öııiinde dcirt a tlı �altanat ara tıaııııı a Vt' ala�· a tl alıil olanlar
Ja hazır bulunan a rah al:na rakib olarak Defterdar -Edirne kapısı­
Fatilı ve Diva n yolu tarikiyle Topkapı s arayı na azimet olundu. Edir·
ne kapısmdaıı J?ll'�rkeu aılt't-i ka d im e veçhile Şehremini tarafınılan
Padiııaha kapınııı anahtarları takdim kılındı. Zat·ı '!iihiinc yolda
arabadan inerek hcrmu'tad FATİH tiirlıt>�İni ve Divan yolundan ge·
çerken de büyük pederi SULTAN M AnM un'un kabrini ziyaret etti.
E:vuhta arah alara binileceği sırada TAL'AT PAŞA Roğazılan
düşman ta}'yare filoları ıı;eçnıi � olıiuğuna dair telıı;raf a ldı ğım haber
verıni�sc de Hiinkfır "Onlar mütemeddin adamlardır ; lıöyle dini
merasim esnasında taarruz etmezler,, diyerek eı;er·İ telaş gÖ!;termcdi.
SU.TAN \' .\ H IDEDDİN'İl\ BAŞKAT1PL1t.11'\E A iT \'EKAY İ 1 47

Kılı�� a l aym ı ıı ertesi güııü Zat-ı şaha n e İstanbul'un lıal-i harabi­


sinden l t>e11ııiifle bahE-etmesi üzerine "Hrırab olarak buldu�unuz
nıiüküniiı;ü inşallah ma'miır olrırak göriirsiinüı;,, diye ı em enniyi H t a
bulunJunısa da b u t emenniyatını karin-i kabul olmadı .
§ SrLTAN Y�HillEDnİN bir kaç gün sonra hana "Geçen güit
Fatih ile büyük prdt•ri zi)'aret etmiştik ; bu gün de lsıanbııl'tı gt>çe­
lim de Yaııu; ile pedt!ri ı·e valideyi zi.rııret edPlim,, rl ed i . Beni
de maiyyetin e alarak otomobil ile do�ru Sultan Selim'e azimet et ti.
Orada ziyaretlerini ifadan sonra Fatih civarmd a validesi G l'ı.si1·li
H A NI M ile h i iyük ' aliılf't<İ N AKŞ-I DİL V.Aı.iuE Sm.1'AN'm k"hiı-lniııi
ziyaret ett i ve her hirinirı ser-i kabrinde hatm-i ı;erif kıraat e t t irdi .
Oradan Hayeziıl cami irı� azimetle cday-ı ı-ıala t tan sonra S u ı.TAN
BAYEzio'in de türhel"ini ziyaret ve ha'delıu Saraya avrlct t>yledi.

Bir kere de oto m olı i l ile Vefa lıarikinc µidip aYcletinde Bab-ı
aliye uğra)· a rak SuJr-ı fızamla giirfü�mü�tür. Fakat bu tlt-fa ben
rııaivetdc değildim.
S Gt•rek Ahıuuı vt• Avu,; t urya cephelerinde ve gerek hiule
ah nil-i h a rbi ye iyi gitmemc::y e ba::layıııca Meclis-i a y ancla h ıış la ­
nııda DAM AD FF.RİU ve Ç fR ÜKSU LU MAH M UD P AşA 'larl a AHMED
Rız ..\ BEY oldu�u h alde h ükômet-i hazıra ale yh in e hir cereyan hu­
sôfo gelmeye haşlamıştı. Jlü kıimet ise ayana hariçten hirkaç zatın
idlıali ile ekseriy e t in t emi ni ç ares i n i dü!jün erek Şeyh ul-islam•ı
esbak E!lAD EFEND İ ile Il a h riyc nazırı CEMAL P A!1 A'n ın \'C Adliye
n a zın HALİL ve Hariciye nazırı AHMED NESİMİ ve M aliye nazın
CAVİD ve Nafıa n a zırı ALİ MÜNİF ve Telgraf ve Poı-ıta nizn HAŞİM
BEY 'lerle zaten &.ya nlı ğı mukarrer olan Serkarin-i 8ahık TEVFİK
B E Y' in ayana na:>bmı ve Hünkara bir cemile olmak üzere ve memu­
riyet -i hôzıralorımız uhdemizde kalmalı.la heraher S erkari n l.ÜTFÜ
BEv'le heniın de o mey a na idhalimizi Meclis-i vükelaca kararla�·
tırıuışlardı. Fa kat , Zat-ı şahane muhalifinden birkaç kişini n de
alınmasına is rar cde('ek olursa, işin hüım·i netice vermiyeceğini
düşünerek münasih bir fırsat zuhuruna intizaren keyfiyetin arzmda
teenni gösteriyorlardı. Diğer tarafta n ahval-i harhiyye gittikçe fe­
nalaşmakta old u �u ndan ve m u vakkat en Almanya'dıı bu lun up
telgra fla mütaleası istifı>ar kılınan M aliye nazırı CAVİD BEY de bu
sırada ne keııdiı>inin ve ne d iğer ze'\'atın tayinleri mÜDasih ola­
ma ya c ağı nıütalcasını dermeyan eyledi�iııden ve kab ine ahval-i
148 GÖRÜP İŞİTI'İKLERIM

lulzıra ilcasıyle istifaya mecbur olduAundan iş neticeye iktiran


edemeyip ala hô.lihi kalmıştır. Bu esnada memuriyyet·i muvakk.ate
ile Almanya'ya gitmekte olan TAL'AT PAŞA beni \:ağırarak .. Tevfik
Bey'in başmôbeyncilikten ldn·i infisalinde fiyıınlı.Ra tayini mu·
karrer iken digerleri ik birlikle yapılsın diye te'hirine ben sebeb oldum ;
bundarı dola_yı vicdanen muz:taribim ; Zat·ı şahanen in miisaadelerini
rica ederim,. dedi. Ben keyfiyyeti arz ettimse de Hünkir "'Tevfik
Bey aleyhinde çok cereya11 var ; bu sırada onun yalnız olarak tayini
muvafık olmaz: ; ilerde başkaların.ı tayin edersek orıu da aralanna
karıştınrıı.. diyerek geçiştirdi. TAL'AT PAŞA, EsAD E FEN Dİ 'nin ta·
yinini de iltizam edip .. Bu adtım F.dirne meselesind,. biz:11 çok yardım
etıi ; ahır vaktinde kendisine bir iyilik etmek isterim,, diyordu.
§ Ahval·i harbiyyeoin fena cereyan almaya haşlaması üzerine
Şeyh ul-islam MusA K .tzıM EFENDİ Saraya geldikçe "Ben neticeyi
iyi 8ÖrmÜ.YQrum ; ah şu işin içinden az: zararla çıkabilsek .. diyordu.
Bir gün Başmabeynci de beraber olduğu halde lı.ara tarafındaki
vükela odasında otururken Efendi yine nakaratııu tekrar edince
LüTFt: BEY "Bunu biu söyleyece!iniu Meclis·i vükelada söylese·
niz:e !,. dedi. O gün ENVER PAŞA da Saraya gelip ve do�rudan
doğruya huztıra çıkıp Büyük binekten otomobiline binerek avdet
ederken - odanın önünden geçiyordu. MusA K.1z1M E FENDİ eli ile
'
ENVER PAŞA yı göstererek .. Evlôd, söylüyorum söylüyorum amma şu
delikanlıya söz: anlatabiliyor muyuz: ? Şeyh ül-islam eferıdi yine fetva
ı•ermeyt başladı diyorn dedi.
§
TAL'AT PAŞA Dahiliye nezaretinden çekilerek nedrete İ SMAİL
CANBULAT BEY'i arzetmişti. Zat·ı şAhaoe kabulde tereddüd ederek
"Sadr·ı azam Paşa gelince 8örüşürüz:,. diye kararnameyi alıkoydu.
TAL'AT PAŞA beni telefona çağınp e�bab·ı teahhürü sordu. Keyfiyeti
bildirince .. Cnnbulat Rey faal ve muktedir adanıdır. Memuriyetine
müsaade buyurulıırsa Z&l-ı. şahane de kendisinden memnun olur,,
demesiyle keyfiyyeti o veçhile arz ettim. Hünkir da ..Ne fayda
ki katil,, cevabını verdi. Maahaza TAL'AT PAŞA etrtesi gün gelip
Padişahı ikna ile irade-i seniyyesini itıtihsal etti. Kendisinin nez&·
retten çekilmesi esbabını suret·i hustısiyede istifsar ettiğimde " Brn
daima cihet-i askeriyye ile karşı karşıya kalı_vorum ; ba.,ka bir Dahi·
liye nazırı gelirse ben aralannda hakem meııkiin.U bulıınurum,. dedi.
§ SULTAN REŞAD zamanında Sadr·ı bam ve Şeyh ül-isllm ve
SU LTAN VAHIDEDDİN'İN BAŞKAT1PL1C1NE A İT VEKAYt 149

ENVER PAŞA ile havass-ı vükela ve Ayan reisi haftada bir giin işleri
olsun olmasın Saraya gelip huzıira çıkarlardı. SULTAN VAHİDEDDİN 'in
cülllsunda da bu itiyada de'\ram etmek istedikleri halde müşarünileyh
bir işleri olup ta evvelden istizan etmedikçe Sadr-ı azam ve ENVER
PAŞA'dan maadasını huzôra kabul etmezdi. Hatti bir gün Ayan
reisi RİFAT BEY gelip arz eylediklerinde meşguliyetinden bahisle
kabul etmemesine mebni RİFAT BEY Bab-ı aliye TA L'AT PAŞA nez­
dine giderek riyasetten istifa eylemişse de TA L'AT PAŞA, bir kaç güne
kadar Meclisin küşadında zaten tecdid-i riyaset etmek lbım
geleceğinden o vakte değin sabretmesini söyleyerek kendisini isti­
fadan vaz geçirmiştir.

§ Bu esnada Şehzade ABDÜRRAHİM EFENDİ, refakatinde Sadr-ı


eslıak TEVFİK PAŞA olduğu halde Almanya ve Avusturya impa­
ratorlariyle Bulgaristan kıralına cülfüı-ı hümayunu tebliğ için Av­
rupa'ya gitmiş, Sadr-ı azam TAL'AT PAŞA da bazı mesail-i siya­
ıiyyenin miizakeresi zımnında Almanya 'ya azimet etmiş ve Hidiv-i
libık ABBAS HİLMİ PAŞA dahi Avrupa'dan İstanbul'a gelmekte
bulunmuş olduklarından, Zlit-ı şihlinf' istikbal için Şehzade ile
TEVFİK PAŞA 'ya Başmabeynciyi, Sadr-ı izama beni, Hidiv -i sa­
bıka da Seryaveri göndermişti. Sirkeci istasyonunda vükela ile
beraber ricalden bir çokları mevcuttu. Görüştüğüm zevattan Bulgar
cephesi yarılarak Bulgar askerinin mevkilerini terk etmiş olduk­
larını istihbar ettiğim gibi Dahiliye nazın CANBULAT BEY'in istifa
eylediği ve Hariciye nazırı AHMED NESİMi, Nafıa nazırı ALİ
MÜNİF ve Posta ve Telgraf nazırı H.işiM BEY'lerin de istifa etmek
istedikleri şayi olmuştu. Hulı..ukumuz müsaid olan H1şiM BEY'e
bu sırada istifa ile bir buhran ihdas etmek memleket için muzır
olacağını söyledim.
Bulgar kıralı Şehzadeyi Sofya garında istikbal edip vekayi-i
Ahire dolayısiyle merasim icrası mümkün olamıyaca�ından bahil!lle
itizar eylemiş oldu�u da istihbar kılındı.
O gün istasyonda TAL'AT PAşA'ya bittabii birşey açamadınısa
da ertesi gün Saraya vürud edip görüştüğümüzde İsMAİL CAN·
BULAT B EY, ENVER PAŞ_.\. ile geçinemiyerck istifaya onun pi,vi
olduğunu anladım.
TAL'AT PAŞA'nın CEMAL PAŞA hakkında da bir fikr-i nıuz­
miri oldu�unu hissettim. CAN B UI.AT BEY'in istifası kabul olunarak
Dahiliye nezareti yine TAL ' AT PAŞA tarafından deruhde edildi.
150 GÖR OP İŞİTTİKLERiM

Fakat iş g:iinrlen güne keııh·i vehanıet !'diyordu.


§ Alman ordulan Fran;;a toprağından ric'ate haşlamı� ve Su­
riye cihetinrlc Müşir LİMAN PAşA'run kumandası altında bulunan
ordular dahi İngilizlerin kararıı;aha icra ettikleri hiı· gece baskını
neticeı;i nde dağılmıştı. Avusturyalılarla Almanyalılar, Amerika reis-i
cumhuru Viı.soN [ = WiLSON] 'a müracaatla talib-i sulh oldukları
halıle Miittefikin, harbi ilan etmiı: olanlarla akd-i sulh etmiye·
ceklerini hildirmelerinılen naşi, Almanya ve Avusturya'da bulunan
Sosyalistler Luııdan bilistifade askeri idlal eylemişlerdi. Bizce ıle
taleb-i sulhr. m ecburiyet hasıl olması üzerine T A L ' AT PAŞA kabi·
nesi istifaya karar verdi.
Bilahara mesmuum olduğuna gilre Hünkar, TAL'AT PAŞA'yı,
v�ıiahd da E N V E R PAŞA'yı istifaya se v k eylemişlerdir. Kabinenin
istifası üzeriıu� hen H A ı-j İ M BEY'e"Akibet dediğinizi .vaptınız,, deyince
"Biz tıe .Yapalım ? Zat-ı şahane rle öyle istPdi,, demesi hu halıdaki
nıesmuatımı tevid etti.

§ Teceddüd·i saltanat vukuundan dolayı o sırada Meclis-i meb'·


usan içtirnaa davet olunup Zat-ı ,a.hane de ilk ve son defa olmak
iizere Mecliste ishat·ı vüclıd etti. TA l.'AT PAŞA Hadaretinrlen beri
heyanname·i hümayun onun tarafıııdan kıraat edilmekte idi. Bu
defa yine o kıraat eyledi. Hitam·ı kıraa tta Hiinkii.r, locasından
inerek kürsi·i riyasete gelip meb'uslara hitaben gür ve metin
bir sesle "Şer'·i şerif t •e Ka n u n · ı esasi ahkamı.na rinyet VI' vatan
t1e millete sadakat edeceğime be n .vemin etti�im gibi si:Jcn de yemin
taleb ederim,, demesi meh 'uslar üzeriude hüsn·i teı1ir yaptı. Vak·
tiyle ltt hadcıların nash·ı ayni ve lııinedanıo adihv·i canı olan
ayanrlan AHMED R lZ..\ REY, hilahara crkan·ı İttihad ile arası bo­
zularak ve Vaıı i köyü arkasmdaki köşk üne çekilerek Çerıgelköyü
üzerindeki kaımnda ikamet eden veliahd ile tesis-i münasebet ve
rueveddet eylemiş oldu�ru n<lan Meclis-i umuminin küııachnda taraf·ı
şalıanedeıı A ya n riyasetine getirildi . TAL'AT PAŞA 7.ii ten istifa etmiş
olnıasiyle buna muhalefet edemedi. Moclis·i meb'mıan riyasetine de
namzed ol a n HALİL ve FETHİ BEY'lerden IIALİl. RF.Y ihraz·ı ekse·
riyyet eyled i. Beyanniımc·İ hümayun kıraat edilirken henüz resmen
AYarı ri�·aııetindf'n i ıı fiı; a l i vuku b u l m a m ı ş olan HiFAT BEY hey'·
etin ba!jırı<la olarak nıevkiinde duruy ordu. O sırada birdeıı bire
kılıcını n kayışı koparak kılıc öyle bir tarraka ile parke n i n iizerine
SULTAN \' A l l l U E D D I N' f � BA�KATl l'Llc'ilN E A iT VEKAYİ 151

diiştü k i herkesin nazar·ı dikkati o ı a ra fa müıı 'atıf oldu v e hundan


11ukut·ı ikbali istidlal kılındı.
§ O sırada artık hir fırka kahineı;i t�şkili mümkün olamaya·
ca�ından Sadr·ı ('ı;bak TEVFİK PAŞA'ııın taht·ı riya11etinde Har·
lıiye nazırı Ai\bık.ları ALİ RIZA ve İZZET PAŞA'larla viikelay·ı sabı­
kad a n hazı zevattan mürekkep olarak muhtelit bir kabine teşkili
ta11avvur edilmekte idi. TAL' AT PAŞA, kabinenin istifası için İtti·
luıd'a mensub iki kişinin, babuBUIS Maliye nazırı CAVİD BEY'iu yeni
kabineye alınmasını şart koymuş ve buna Ziit·ı şahane de muva·
fakat �(istermişt i . F a ka t TF.VPİK PAŞA bu cihete yanaşmıyordu.
T AL' AT PAŞA iııe, .. Cat'id Be.v muamelat ı•e ıaahhüdat-ı maliyeye
girişmiş oldrı�undan neredPn ı:e ne suretle para bulunacağını bilir ;
halbuki hariçten g"lecek Maliye nazrrı bu işlere ı•akıf olmadığından
der/et bir de parıı !lıkıntı.u11a düşer ; ahııal bir kat daha kesb-i ve·
hamet <!der,, diyord u. Bu naü taleata fırka gayreti de 11aik olsa bile
csaıo müt ııleanın i�abeti inkar olunamaz.
TEVFİK PAŞA, kabine!lini teşkil için bir hafta uğraştı. Her gün
ö�leden ı;onra Saraya gelerek Zat·ı şahane ile başbaşa vererek
akşama kadar J!örüşt ükl"'ri halfle iş neticelenemedi. Hünkar bu hu·
susta gayet ketum davranmakta ve TEVFİK PA�A'nın avdetinden
11onra yanıııa girince hana lıa�ka Şflylerden ve ezcümle musikiden
bahsetmekte idi . Onun ketum davrandığını gördükçe ben de ken·
disinden hiçbir şey ı;urrnuyordum. Nihayet hir gün TEVFİK: PAŞA
çıktıktan S•Jnra yanına girdiAimde " /n şaallah me.�elc netir.e-peztr
fl/du yrı 11,(endim,, dediru. Cevab olarak •• MaaUeessüf ! Ru gün Tevfilc
Paşa hazretleri ile aramızda bir ihtilaf zuhur etti. Onun halli ik u�­
raşacaAı:,, dedi. Fakat ihtilaf ııe idi, kendi fikri ne olup TEvFiıt
PAŞA ne fikirde idi, yine ondan bah:ıetmfldi.
Sut.TAN VAHlDEDDbı'irı garib bir mizacı vardı. Bir takım
hususıitta ve ezcüml� kabine tebeddülatıııda hazan her şeyi s ö yler,
hazan da her şeyi ket mederdi. Razı kere dahi bir işin evveliyyatı
yerine, neticesini söyleyip iki iiçü bir yere getirilmedikçe işin ma·
hiyeti anlaşılmazdı.
Ertesi gün Saraya gitti ği m de Harbiye nazır-ı sabıkı Yaver·i
ekrt•m İzZET PAŞA'run kahine teşkiline memur edilmiş olduğunu
lıaher aldım ki evveliyyatına hiç vakıf deAiJim.
§ lzzF.T PAŞA bir iki gün içinde kabinesini teşkil ve Şevh ul·
152 GÖRÜP 1Ş1TI1KLER1M

islim·ı silnk HAYRİ EFENDi ile Maliye nizın CAVİD ve meb'u·


sandan FETHİ BEY'leri kabineye i<lhal eyledi.
Bu defa Zat-ı �ihinenin lisanına selôset gelip münasib bir
Şeyh ul-islam bulamadığını ve o sabah Fetva emin-i sabıkı Gürcü
HAYDAR EFENDİ ile Adliye müsteşar-ı esbakı sudurdan Şü&RÜ EFEN·
Di'yi (Yakovalı Ali Efendi zade) celb ile meşihatı teklif eylediği
halde biri elleri titreyerek, biri de ağlayarak kahul etmediklerini
söyledi. Ben de "Madem ki Hayri Efendi Adliye nezareti ik kabineye
alınacaktır. Onrı meşihata tayin bu.rursanu Adliyeye diğerini bul­
mak kolay olur,, <ledim. Cevab olarak "Hayri Efendi ik aramızda
vakti_yk bir macera oldu ; ben sevmediğim adamı lcarşımda görmek
istemem ama Adliye nezaretine nasıl getiriyorsunuz fkrseniz, Adli�ve
nazırı benim vekilim değil Sadr-ı azam Paşanın vekilidir ; ona ka·
nşmam,, dedi. Her halde Lu manasız bir sözdü.
HAYDAR EFENDİ, Zat-ı şAlıinenin REFİK. REY'i hanesine gönderip
meşihatı teklif ettiği halde itizar eylediğini ve kendisi Çerkeş Şeyhi
zade Nakib ili-eşraf AHMED MunTAR B EY'i tavsiye ettiğini ve .. Hem
Zat·ı şahane böyk bir zamaııda bizim gibi adamları toplamakla ne
faifk olur. Paris sefir-i esbakı. Münir Paşa'yı sadarete getirsin,. de­
miş olduğunu bilalıara bana söylemişse de bu teklif de işbu tebeddül
sırasında mı, yoksa TEVFİK PAŞA 'nın kabine teşkil etti�i esnada rw
vaki olmuştur anlayamadım. HAYDAR EFENDİ , TEVFİK PAŞA kabi­
nesinin ilk teşekkülünde Adliye nezaretine tayin kılınmış olmasına
nazaran teklifin <le o sırada vuku bulması cl aha muhtemeldir.
Nihayet meşihata MtısA KA.zıM EFENDİ'nin tavsiye etmiş ol­
duğu Dar ül-hikme' il-islamiye reisi KAMİL En:Nnİ'nin tayini
tekerrür ettiği halde İZZET PAŞA Saraya gelip buna muttali olunca
"Ben kendiııini Yemenfkn tanırım ; onunla bttlunmak istemem,,
demesiyle o giin Sadaret alayının icrası teahhür edip ertesi güne
ta 'lik kılınmıştır.

İzzET PAŞA, HAYRİ EFENDİ ile ba'd el-müzakere Mahkeme-i


temyiz Şer'iyye dairesi reisi sudurdıın Dağistanlı ÔMF.K HuLOsi
E F E N Di 'nin tayinini arz edip Zat-ı şahane de kabul eylemesiyle,
pazartesi günü Sadaret alayı icra vtı bermu'tad Arz odasında batt·ı
hümayun kıraat olundu. Alay esnasında sokaklarda pek ziyade
izdiham mevcud ,.e halkın çehresinde aııar-ı memnuııiyyet me�bud
idi.
SULTAN VAHIDEDDİN'lN BAŞKA.TlPLICINE AİT VEKAYİ 153

Hatt-ı hümayunu tahrir ile Sadr-ı ilzama tevdi kılınmak iizere


kırmızı atlas kese derônunıla, Zat-ı şahaneye takdim eylerken Hey'­
et-i cedide-i vükelanın muvaffakiyetini temenni edince "Maatıe­
P.ssüf bıı kabinenin ömrü pek az olacaktır ; sulhu da yapamayacak­
ıır,, demiı: olması Padişahın bir fikr-i muzmir ve mukarreri bulun·
duğuna delalet ediyordu.

İ ZZET PAŞA'NIN SADARET İ VE MONDROS MÜTAREKES İ

§ İZZET PAŞA 7 �fuharrem l 337 ve 14 Teşrin-i evvel 1334


tarihinde Harbiye nezareti inzimamiyle ve uhdesine rütbe-i müşiri
tevcihi ile makam-ı sadarete nasbolundu. Yeni kabinede Adliye
nezaretine Şeyh ul-islam-ı esbak H AY Rİ EFENDİ, Şuray-ı devlet
riyasetine ayandan REŞİD AKiF PAŞA, Dahiliye nezaretine meb'­
usanıian FJo:Tllİ B EY , Maliye nezaretine CAVİD BEY, Evkaf neza­
retine ayandan ABDURRAHMAN ŞEREF EFENDİ, Bahriye nezare­
tine Erkan-ı harbiye-i babı-iye reisi RA UF BEY, Maarif nezaretine
nıizır-ı esbak SAİD BEY, Nafıa nezaretine Erkan-ı harbiye mir·
livalarından Z İ Y A PAŞA, İ aşe nezaretine D o k t or CELAL M liHTAR
BEY tayin kılındı. Hariciye nezaretine bidayeten vekalet suretiyle
süferay-ı sabıkadan NA.eİ BEY tayin edildi ği halde nezaret teklif
olunan RiFAT ve H ÜSEYİN HİUIİ PAŞA'lanıı adem-i kabullerine
mebni iki üç gün sonra NA.ei BEY'in asalet-i memuriyyeti icra kı­
lınmıştır.

§ İZZET PAŞA kabinesinin ilk işi düvel-i muhaı;ama ile mütareke


.ıkdine teşebbüs olclu. Hal-i esarette hulunup Devlet-i aliyyeye
karşı hayırhahlık gösteren CENERAL TAVSEND delaleti ile İ ngiltere
Bahr-i sefid donanması kumandanı Vİs AMİRAL C� LTHORPF.'un mu·
vafakatini istihsal ederek mütareke müzakeratına ihtidar kılındı .
Z at-ı şahane birinci murahhaslığa DAMAD FERİD PAşA'nın tayini
arzusunu izhar etmesi üzerine Sııdr-ı azam İzZET PAŞA "Bu adam
mecnundur ; bu misillü vezô.if-i mühimme kendisine nasıl tevdi olu·
nabilir ?,, diye adenı-i muvafakat göstermek iı;temişse de Hünkar
"Biz onu idare ederiz,, diye fikrinde ısrar ve yarın sabah TEVFİK
PAŞA ile giirüşerek kendisine talimat vermesini ihtar eylemesiyle
daha ziyade ileri gitmeye cesaret edemeyip FERİD PAŞA ile A yan
dairesinde görüştükte "Devletin temami.yyeı-i mülkiyyesi üzerine mii­
ıareke akdini kabul eııirenıezsem hemen bir sefine-i harbiyye isteyip
doğruca Londra'ya azimet ve 1"8ilıere kıralı ile mülakat ederek ve ben
154 GÖRÜP IŞl'ITİKLERİM

senin babanın kadim dosıu idim ; arzularımın kabulünii senden beklerim


diyerP-k teklifaıımın kabul eııiririm., deyince hu akılda bir adamın
murahhas olarak ıı;önderilmesindeki mahaziri teemmül ile İ ZZE'l'
PAŞA'nm aklı başından gider ve keyfiyeti hemeıı vükelaya açınca
hepsi birden şahlaıııp FERİD PAŞA'nın izamına şiddetle itiraz ile
beni yahut Başmabeynciyi celh ederek keyfiyyetin taraf-ı şahaneye
ibl8ğına karar verirler. O sırada FERİD PAŞA da İzzET PAŞA ile
görüşüp karara ittila lıasıl etmek için Bab-ı ali:o-e gelip teneffüı,ı
odasında intizar eyler.
24 Teşrin-i evvel 1 335 Perşenhe günü Sarayda odamda otur·
makta iken İzzET PAŞA Leni telefonn çağırarak "Miihim bir mesele
içiıı ş i mdi
_ya Ziit-ı alinizin yahut Daşmôbeynci11i11 Rab-ı aliye iza·
mını taraf ı şahôM.den rica 1"derinı,, dedi. Nezd-i hiimiyuna gidip
keyfiydi arz ettim. O gün şicldetle nezle} e tu tulmuş oldnğunıdırn
Hünkar "Görü_vorum ki rahatsızsınız ; fakat Başmôbe)'nci)·i gö11 -
thrir.�em ag:andan söz kaçınr ; ga_yreı P.dip si:: gidiniz, , dedi. Oto·
mobile binip Bab-ı iliyt' gittiğimde Arz odasının haricinde inti:r.ar
etmekte olan Nafıa nazın ZiYA PAŞ-' beni alıp meclise idhal etti.
Meclis hil-i in'ikadda idi . Şeyh ul-islamın yanına irile eyledikleri
sandalyaya oturdukta Sadr-ı izam ; Maheyn-i hümayuna azime­
timde taraf-ı ı:ahaneden mütareke mü:r.akercsine 0 AM A D FERİD
PAşA'nın memur edilme11i irade buyurulmuşsa de rüfeka ile mü:r.a­
kere neticesinde me11'ul olan kuvve-i icriiyycyc ait hir mesele-i
mühimmede kuvve-i teşriiyyeden bulunan gayr-i mes'ul bir zatın
teşriki caiz olamayacağından FERİD PAŞA'nın izamından sarf-ı nazar
huyurulmasını bakipay-ı şahaneden istirhama m üttefikan .karar ver·
diklerini ve taraf-ı Devlet-i aliyyeden birinci murahhas olmak
üzere Bahriye nizır·ı RAt:F BEY'in memuriyetini müzakere
eylemekte olduklan gibi Hariciye müstt"şan REŞAD Hİ KMET Bı-:Y'in
ole murahhas olarak birlikte izammı ten!'ih ettiklerini beyan eyledi.
CAVİD ve RAUF BEY'ler de müşarünileyhin ifadatıııı te'yid ve
tavzih ettiler. Ben de ifadat-ı vakıayı hakipay·ı şahaneye arz ile
telakki edeceğim irade-i seniyyeyi yine gelip tebliğ eyliycceğimi
bilbeyan Meclis salonundan çıktım .
Sadr-ı azam Paşa arkamdan gelerek heni Sadaret odasına
götürüp Zat-ı şevket-ııimit-ı H azret-i Plidişahiye vf' Hancdan-ı
Osmaniyyeye karı:ı mevriis-ı ecdad olan hissiyat·ı sadakatkaraııe­
sinden bahisle vazifesinde muvaffakiyeti, taraf-ı şahaneden hakkında
SULTAN YAHIDEDDİN'İN BAŞKATİPLICİNE AİT VEKAY t 155

i bra z L u y u ru la c a k
em n iyyet ve itimada mütevakkıf olup bu em·
niyete mazhar olamaz !Re bir işaretle çekilmeye hazır old uğu n u
ve her halde FERİD PAŞA'nın izamından sarf-ı nazar buyunılması
i"t i rhamı nda bulunduğunun hllkipay·ı hümayuna arzını, daha bazı
ifa d at terdifi ile rif'a eyledi . Saraya avdetimde FERİD PAŞA da Bab-ı
llide İnlirtardan bizar olarak o sırada Mabeyne gelip huz1'lra çıkmış
olc.lu�undan vürlıdumu ihbar t>dince Hü nka r koridora gelerek Bab-ı
aliye sebeb-i davetimi sual etti. Ben de cereyan·ı k cy fiyy eti tafsilen
hikaye eyledi m . Bunun nlzikine bir iRtifa dernek olduğunu söy·
levince "Evet E'
� J •a demPk, , dedim. Onun üzerine "Siz
�'endim isıi'
hurad11 biraz bekk)·iniz,, deyip o d a ya avdet etti. Bir miiddet ı1onra
odada yalnız bulunduğu halde beni çağırıp .. Ferid Paşa'nı n iza­
mını isreyifim maslahaıca bir faid1- olıır miilaha:ımsiyk idi ; yoksa
i�i bozmak nıaks11diyle tkğil. Madem ki bu derece i:am olunıı.ror, ben
de onun �öndcrilmesinden sa rf· ı 11a::;ar ederek kendisini tatlılıkla
savdım. A11cnk gönderilecek nıurahh11slara verilecek talimata şu mii­
ıaleaıınıın dercini km'(yyen tırzu t.derinı,, dedi ve fıkarat·ı ıltiy �·eyi
hizzat dikte elti .

" l . llilôfrt-i ı•e Saltanat·ı .�eni_yye ve Hıinedan·ı O.�mani


ndile
hukııkunıın trmami-i nıahfiui)yetinin temini,
2. Bazı r_valiiıa ı:erilerek mııhıari_yyeı-i idarenin şekil ve malıi_yeıi
temin t1lunarak m uhtnri_y_yetin yalnız idari olup si.vasi olmama.n,
şayet hiç bir ı;are ı;e imkan bulunamayıp ta s iyasi olacak iııe istik­
lôliyet dııhcı elıııcn oltıcağı ve eğer s(vasi m uhta riyy1>ti kabul edecek
olımıak iilenı-i isMnıa ihanet t.tmif olacağımı: fikrindeyim.,,
:\kı:arnd.an soııra Bab-ı ali ye giderek FERİD PAşA'nın izamından
sarf-ı nazıu hu yurultlu�nu Sadr·ı a zam Paşa'ya ifade ve heyanat·ı
h ümayunu diktt' f'!ttim. �üşarünilPyh za ten kendisinin de esas mak­
sadı S a l t a n at - ı scniy�;e ve H an e d a ıı - ı Osmıuıi hukukunun mu h a ­
fazası olcl ııf!u ııdaıı buna billıa,.sa ç al ış ma kt a buluıırluğunu fakat
mütareke rııiizakeresinde esa!;at·ı sulhiyyeye giri!lilmi y eceğinden o
cihetin müzakeri\t-ı sulhiyycde n a z ar-ı itibara alınacağını ifade etti.
Bu sı r a d a Sadaret odası na gelen Hariciye n azı rı NA.11i BEY,
mütareke için Bahriye nazırı RAUF ve Ha ri ciye ıniisteşan REŞAD
HİKMET ve F.rkan·ı harbiye üıuerasından S.\Dt:J.LAH REY'lerin
( Seyr-i ııefain nıüdir-i umumisi ) murahhas t ayi n leri hakkında
Meclis-i vükelaca t anzim olunan mazbatayı ge ti rip murah·
156 GÖRÜP İŞİTIİK.LERİM

haslar o gece hareket edeceklerinden mezkur mazb a tayı d erhal


ha kip a y· işahaneye takdim Ye irade-i se niy yeeini laheil ile iade
eylewekliğimi rica etti. N A.ei BEY, Sadr-ı azama hitaben .. lley'·
eıin vazife·i kitabetini ifaya memur ettikleri [mahdumum] Ali Bey'e
hazırlanmak üzere haber gönderildi mi?,, diye sual e yledi. Sadr-ı azam
Paşa da mazbatayı tasdik-i aliye iktiran ettikten sonra Bab-ı aliye
getirmek üzere yanıma terfik edeceği y averi MuzAF'FER BEY'le
beraber Ati BEY'in heuıen izamını ban a tebl iğ etti. Yaver ile
birlikte S araya geldiğimizde vakit geç olup Zat·ı �ahiine Hareme
avdet eylemiş olduğundan musahih vasıtasiyle mazbatayı takdim
eyledi m . Taraf·ı hümayundan imza buyurulan m azba ta y ı muma·
ileyh MUZAFFER BEY'e teslim ettikten sonra birlikte haneme gidip
Ati BEY'i ihzar ederek ona terfikan Bab-ı aliye gllnderd im .
Hey'et-i murahhasa nısf ül-leylden s on r a Mondros [ = M ou d ros] 'a
azimet eyledi.
§ 31 Teşrin-i evvel 1334 sabahı1 Zat-ı ş ahane be ni nezdine
ç a ğınp mütareke müzakeresine memur hey'et tarafından viirtid
etmiş olan ikinci telgrafn amenin o gün gönderileceği S adr-ı Azam
Paşa tarafı ndan bildirildiği halde o vakte kadar a<lem·i vürı)dun·
dan müteessir ol arak "Sadr-ı azam Paşa hazretleri bizi bu kadar
ihmal etmeseler iyi olur ; makamın, mevkiin, şahsi.yetin ehemmi­
yetini Tal'at Paşa biraz geç ise de daha iyi anlamıştı,, dedikten so n ra
"Hariciye nôzırına telefonla sor ki kı.rk sekiz saattir intizar etti�im
halde telgrafnıimenin gönderilmemesi ne gibi esbab-ı miicbireden neş'eı
etmiştir?,, dedi. NA.ei BEY'i telefon haşma çağırarak keyfiyeti sual
eyledim. Tcl gra fn a menin ş i md iye kadar a d em -i takdi mi, ş ifren i n
halli kabil olamayıp yeniden nıuhab�re icrası ict1h etmesinden m ü u ·
bais olduğunu bildirmesi ile keyf iyeti arz etti m . Bilahara telgraf·
name de ,.. iirıid f'derek takdim kıl ı n dı.
Müt.ereke müzakeratı dört gün içinde intac olun ara k murah•
haslar İstanbul'a avdet eylediler. 10 Teşri n - i sani 1334 Cuma günü
sel aml ı k resminden sonra arz·ı ta'zimat için Saraya geldikl eri halde
Zat·ı şaha nen in Hareme gidip soyunm uş olduğu bilvası ta beyan
olunarak huzura kab ul edilmediler. O gün Raşmnbeynciniıı oılasmda
e s n a y- ı mülakatta RAUF BEY, Alm anl arl a vaki olan müzakerede
Gohen zırhlısı nın Devlet·i al iy yeye terk ett i rildi ği n i bildirmiştir.

1 Tarih-i vuku'ları dere edilen meviıd günü gününe dere edileıı meviddır.
SULTAN VAHIDEDDİN'İN BAŞKATİPLtCINE AİT V EKAYI 157

§ TEVFİK PAŞA kabinesinin teşkilinden sarf-ı nazar edil­


mesinin ve İzZET PAşA'nın kabine teşkiline memur olmasının es­
bab-ı hakikiyesini anlayamamıştım. Mütarekenin akdini müteakip
İzZET PAŞA hir �ün telefon ederek Harbiye mızaretinde vüriidu­
ma muntazır bulunduğunu bildirmesi ile Ztlt-ı �ahaneden istizan
eylediğinufo " Ferid Paşa Meclis-i ayanda ağzından bir siiz kaçır­
mıştı, onun ı.çın olacak ; gidin bakalım anlayın,, dedi. Otomobil
ile daire-i harbiyyeye giderek nezaret odasında kendisiyle mülnki
oldum. Müşarünileyh "Ridayeı-i Meşrutiyyettc Said Paşa ile Kamil
Paşa arasırıdaki mii11akaşat bize _1'-'feşrutiyyeıin zevkini ıatıırmamıştı.
Şimdi de onların yerine biz kaim olduk,, diyf'rck ve TEVFİK PAşA'nın
bir muhbir ile mülakatını havi olan gazete nushasını irile ederek
'' Miişarünileyh kabine teşkiline teşebbiis ettiği sırada bana da Harbiye

nezaretini teklif etmişti. Rmı ahvtilin ehemmiyetini rıazar-ı müla­


haza_va aforak derhal teklifi kabul ettiğim halde başka kabul eden
olmadığı cihetle kabine tr.şekkiil edemedi�inden ve onun üzerine
ıaraf-ı Şahaneden bana teklif vaki olup yine aynı mülalıazaya
binaen sadareti kabule müsaraaı giisterdiğimden kabine teşekkülüne
benim mani olmuş olduğum yolundaki ifadtiı m11vafık-ı nef� ül-emr
değildir. Miitıırekenin akdi iizerine lstanbul'da bulunan Rumlar ara­
sında bir taşkınlık vuku bulacağını haber alarak ihtiyaten bazı
mahallere top koydurmuş olduğumda Ferid Paşa tarafından vesile-i
hücum ittihaz edilerek Meclis-i ayanda aleyhimde bir takım sii:ıler
sarf edilmiş olduğundan ve hıil-i hazırın hu gibi şeylere tahammü­
lü olmadığından,, bahisle taraf-ı şahaneden kendilerine haber
gönderilmesini rica etti. Saraya avdetimde keyfiyeti Zat-ı
şahaneye arz ettikte, TEVFİK PAŞA"nın konağına azimetle mü­
cerred malumat olmak üzere cereyan-ı hali kendilerine ifade
ve gazete nushasını da irae etnıckliğimi irade eylediler. Ben de
gidip müşarünilevh ile müliiki oldum. Kendisi hiç bir gazete
muhbiri ile gtirüşmediğini ve bir iki gün evvel bir muhbir gele­
rek miilakat etmek istemiş ise ıle kaimi etmeyip evde bulu­
nan bir çocuk v asıtasiylP- beyan-ı mazeret eylediğini ve muhbirin
kendiliğinden öyle bir şey yazmış olacağını beyan eyledi. Ba'dehu
kabinenin teşekkülü maddesine nakl-i kelam ile "Bm kabinemi
teşkil etmiştim ; yalnız stibılc kabinede bulunanlardan kimseyi kabi­
neye almak istemiyordum,, sözlerini de ilave etti. Saraya avdetle
Zat-ı şahaneye arz-ı malumat eyledikten sonra Sadr-ı azama
158 GÖRÜP İŞİTTİKLERİM

tebliğ-i keyfiyeyt ettim . .Ben TEVFİK PA �A'nın konağında ikt"n


FERİD PAşA'ya ne halın gönderildiğini tahkik edemedim.

İZZET PAŞA'NIN İSTİFASI

§ Müt arekeyi müteakip TAL'AT ve EN\'ER ve f.uı \L PA ŞA 'ların


bir gece E N VER PAŞA'nın yalısından Karadeniz tariki ile gizlice
İstanbul'dan teba'ü<l etmiş oldukJan işitilmişti. Bu hareket kabi­
nenin ve bahusus kabinede bulunan l uihad'a mensup nüzzann
mevkilerini sarstı ve muhaliflerin ve muhalif gazetelerin kabine
aleyhinde lisan-ı tecavüzü uzatmalarını mılcih oldu. Bilmem bunun
üzerine mi, yoksa DAMAD FERİD PAşA'nın ilkaatı neticesinde
mi Zat-ı şfihane Evkaf nazın ABDURRAHMAN ŞERE F EFENDİ'yi
Teşrin-i sininin altıncı salı günü Sadr-ı azam İzzET PAŞA 'rıın ko­
nağına göndererek kabine azasından bazılan aleyhinde efkar-ı
umumiyyede mevcud olan galeyandan ve kabine gayr-i mütecanis
olmasiyle efkarı tatmin etmemekte ve İttihad kabinesinin şckl-i
diğeri olarak telakki edilmekte bulunduğundan bahisle bazı ta'­
dilat icrası muvafık olacağını t ebliğ ettirmiş, ABDURRAHMA N ŞEREF
EFEN D İ istidlal-i zatisi olmak üzere maksad-ı Alinin HAYRİ EFENDİ
ile CAVİD ve FETHİ BEY'lere ma'tuf hulundu�nu Lildirmiştir.
O ııırada enflüenzadan muztarib oları İzzET PAŞA, HAYRİ EFENDİ
ile CAVİD BEY zaten istifa etmekte olduklara cihetle yerlerine bir
iki güne kadar müniisiplerini bularak arz edeceğini ve fakat FETHİ
BEY Mecliste bir fırka reisi olmasiyle onun tebdili münasip olma­
yacağını beyan edip ABDURRAHMAN EFEN D İ keyfiyyeti Zat-ı şaha­
neye arz ile avdetinde cevab-ı muvafakat getirmişse de perşenhe
günü AHMED RIZA BEY gelerek hükın-i irade-i seniyyeyi tekrar
ve FETHİ BEY'in bir dakika bile kabinede bekası caiz olamaya­
cağını v e bununla da kalmayıb daha başkalarının dahi tebdili
icap edeceğini söyleyince, lzzET PAŞA kend isine dürüştane muka­
bele ''e cumartesi günü çıkmağa gayretle Saraya gelerek net.ice-i
keyfiyyeti Zat-ı şahaneye arz edeceğini ifade eylemiştir. Fakat
Hünkar buna kanaat etmeyip gece geç vakit tekrar AHMED RIZA
B EY 'i izam ile hemen kabinenin tasfiyesi için ısrar etmiştir. İzZET
PAŞA, AHMED RIZA BEY'in miitehakkimine tebligatından müteessir
olarak cuma günü öğleden sonra arkadaşlarını toplayıp müttefikan
istifaya karar vermişlerdir.
S U LT..\N \ ..\ l l l D EDDİN'İJ'.i HAŞKATtPIJCl:'oiE AİT \ EKAYf 159

O ıı;ün ı:;elamlı k resminden Saraya avdetimizde İn giltere ve


Fransa ziihitaıımdan bazılarının f ı;t an bul'a vürudlanna dair ma­
kam-ı sadaretten gden tezkireyi takdim için huzi'ıra çıktı ğımda
Zat-ı >ıihane "Rahri:re n azı rı Rauf Bey bu gün camide kendisini
kabuliimdr �adaretten bir tezkire gönderileceğini beyan etmişti. Gön ·
derilecek tezkire bu mudur ? Tahkik edin ve ben şimdi Ahmed Rıza
Bey'i kabul edece�imden ala cağın ız cevabı o _yanımda iken gelip bana
bildirin. , dedi. Tel efonla Sadaret yaveri MUZAFFER BEY 'rlen istizahta
bulunup gönderilecek tezk i re n i n başka ol du ğu ve henüz ya·
zılmakta b ul un d uğun da n hitamında derhal takdim kılınacağı
cevabıııı al a ra k Za t-ı ş a h a neye arz ettim. Tezkirenin vüruduna
kaıla r haı� eme azimet e tmemekliği m irade olundu. Tezkirenin
�önıleril i p gföıderilmediğine dair tekrar sual-i ali vaki ol m as iy le
y i n e telefonla Sadaret k o n a �ın da ıı istifsar eyledim. Telefon başına
Maliyı· n a zı n CA \' İD BF.Y gel erek .. Mesele hallolundu, ml"rak bu­
.vıırmmmıltır : Sndr-ı nzrım Pırşa rahatsız olduğıınrlmı Nabi Bey
te:kirryi ıılıp Srmı.va �iitürdii , . dedi .

Nh iB t: Y bilfiil Hariciye nezaretinde bul un du ğu halde Saray


va sı ta - i i craiyy esi h a k kın d a
i lt! Bab-ı ali araı;ı.ıııd nki mulıaberatın
rn ba si t mali'ı mattan bile bihaber olarak Hazine-i hassa m ü diir-i

umumisi llF.Fİ K Bı,;y'in od ası n a gidip tezkireyi unun vesat e tiy le


takdim l't mi�. CAVİD BEY'in cev ab ı n ı arz için yazı odasınd a huzura
çıkı ı�ımda Zat-ı �aha ne " Tezkire şimdi geldi., dedi ve açıp okuyarak
" ;.;; __;>-1 � J _r.k)lj �ı j ıı ;oözünü ilavf" nlcdi. A HMF.D RızA
B EY'le görii�tiikten sonra be n i giire c4" j"! i ıul en bahi.-le orada intizar
eylemem i e ın rt'denk d i �t�r od a ya git t i . Meğer o kad ar tehalük
ile intizar olunan lezkire k a b i nenin iı:;t ifanamesi imiş.

Bir müddet ı:;onra Zat-ı şa h a ne tekrar yazı odasına gelerek


cereyan-ı halden ve k ab in en i nistifasından bahisle beraber, isti­
fanamenin n ih ay e ti n d e teklif-i va ki i n K aııuo-ı eı;asiye mugayir
hir hareket. olmak üzere tavsif olunmaı;ı.nıa gayet münfail oldu­
i';tınu ihs as etti ve hem en yerin d en kalkıp y azı masasının iize­
ri n d e bu lu n a n K a nun -ı es a!!i y i alara k hukuk-ı şahaneye dair olan
yed i n ci maddeyi hana okut t u \'e "Ben ne çocuğum, ne de oku­
dıığ u mıı anla)'ama)·acak kadrırj bımağ ım ; işte Kanun·ı esasi banıı
b u hakkı 11eriyor ; ben hakkımı istimal etmeyip memleketin ahva·
lini na:ar-ı dikkate alarak halisane bir ihtarda bulunmuştum., dedi.
1 60 GÖRÜP iŞiTTiKLERİM

Ben de madde-i mezkıirede vükelanın azil ve tebdiline dair olan


fıkrada mü nderiç "usiılen,, tabiri üzerine nazar-ı dikkatini celb
için tecahül tariki ile "Acaba bu tabirden maksad-ı kanuni nedir ? .,

dedim. Bunun üzerine Hariciye nazınna tebliğ için atide mün­


deric beyanatı aynen takrir etti :
"Müsta'fô. kabinenin istifanô.mesini tee.�süfle aldım ; kabine
azası hakkında ferden ferda emniyyet ve itimadım vardır. Ben Ka­
nun-ı esasinin bahşeylediği hakkı istimal etmeyip, maksadım hayr­
hôhô.ne bir ihtar ve nasihattan ibaretti. Bu ihtaratımın Kanun-ı
esasi ahkamına mugayir bir hareket gibi add u telakki olunmasına
teessüf ederim. Buna binaen kabinenin istifasını kabule mecbur ol­
dum. BilciimLe isnadôt-ı gayr-i muhikka redd u iade olunduğu gibi
bu isnadaıı da aynen iade ederim,, dedi. Esnay-ı mükalemede TAL'AT
PA ş A ya nakl-i kelam ederek " Tal'at Paşa bulunduğu muhit içinde
'

müstesna bir şahisyeui,. sözünü de ilave etti.


Odama avdetimde NABİ BEY'i davet ederek beyanat-ı hii­
mayunu aynen tebliğ ey l ed im . Eser-i telaş gösterip eksik ziyade
bir şey söylememek için not almasına müsaade eylememi rica et­
mesiyle beyanat-ı mezkı1reyi tekrar eyledim.
§ Gerek tarihe irca-ı nazar olununca ve gerek zamanımızda ge­
çen vukuat piş-i nazara alınınca görülür ki bizde padişahlar sadr-ı
izam ve kumandan tebdili gibi hususatı daima en nazik ve en
b u hranlı zamanlarda icra ederler ve hu yüzden gerek devlete ve
gerek kendilerine gelecek zararı düşünmezler. Viyana bozgunluğun­
dan sonra mehmaemken cebr-i mafata va kit bırakmadan MERZİFONi
KARA l\lusTAFA PAŞA'nın katlinden tutun da 1294'deki Rusya mu­
harebesi arifesinde MİDHAT PAŞA'nın azil ve teb'idine ve muharebe
i ç in de Serdar-ı ekrem ABDÜLKERİM PAŞA'nın tebdiline kadar olan
bütün v�uat bu hakikatı ispat eder. İZZET PAŞA kabinesi­
nin mütareke akdi akabinde ve en buhranlı bir zamanda tebdili
de o kabildendir. Çünkü mütarekeyi akd eden İ n gili z amirali
kendisine karşı taahhüdatta bulunduğu adamın yerinde haşka­
lannı ve bahusus Hariciye nezaretinde REŞİD PAŞA gibi zayıf
bir adamı görünce mütarekenin şerait-i tat.bikiyyesini ağırlaştır·
dıkça ağırlaştırmıştır.


• •
İZZET PAŞ A KABİNESİNİN İSTİFA NAMESİ SURETİDİR
Evkaf-ı hümayun nazırı ABDURRAHMAN ŞEREF BEY vası­
taeiyle tehelluğ eylediğim irade-i seniyye-i hazret-i mülılkineleri
kabatını teemmül etmekte iken Meclis-i ayan reiııi AHMED RızA
BEY kulları evvelki irade-i hümayunlarının hem tcsri-i infazı,
hem teşmil-i ahkamı tarzında beyanat-ı kat'iyyede hulundu.
TA L ' AT PAŞA kabiııt=ı<inin iı;tifasını müteakip kahine teşkiline memur
olan TEVFİK PAŞA kullarının bir hafta zarfında kabinesini teşkil
edememesi iizerine emniyet-i hümayunları çakerlerine teveccüh
etmiş ve hasım ordular payitaht yakııılarında, düşman tarafından
işgal erlilmemiş olan bakiyye-i memalik te istila tehlikesinde iken
itimad-ı mülılkanelerine igtiraren idare-i umftr-ı devleti deruhde
eyleyen hey'etimiz bir taraftan binnisbe muvafık şeriiitle müta­
reke akdederek a'dayı ılurdurmuş, diğer taraftan dahilde şimdiye
kadar temio-i emn u iisayi�e muvaffak olmuştu. Nifak ve tefrika
tohumlarını izale ederek ve fırka ihtilafatının tahaddüsüne mey·
dan vermiyerek umum efracl-ı milleti yalnız menfaat-i vntaniyye
dairee;i etrafında toplamaya ve Meşrutiyetin kaffe-i esasatına
sadık kalmaya azmetmiş olan kabinemiz hakkında emniyet-i
lıümayunlannın şaibedar oldu�u AHMED RızA B E Y'i n beyanat-ı
vakıasından istidlal edilmiştir.
Zit-ı hümayunları ile Hey'et-i hükumet arasında hadis olmuş
hiçbir ihtilaf-ı esasi mevcud değilken kabine reisine teveccüh eden
mes'uliy.etin bir takım kuyud ve şürılt ile tahdid ve takyidini ri­
ayet-i ahkamına kasem etmiş olduğumuz K anun-ı esasi ile kabil-i
telif görmemekteyiz. Kabinemizin e�nay-ı teşekkülünde gerek
taraf-ı hümayunlanndan telakki ettiğimiz iridat, gerek efkir-ı
umumiyye-i memlekette hiss-i intikam uyandırmamak ve her kim
olursa olsun kanun ahkimıııın tatbikinden inhiraf etmemek mer•
kezinde idi. Yine bu şerait dairesinde ve sa 'y ettiği derecede dev·
let ve vatana hizmette devam eylemek azminde sabit iken ber­
veçh-i ma'ruz insilab-ı emniyyet-i hümayunları zehabı üzerine rü­
fekay-ı çakeranemin ittifak-ı arası ile istifamızı hakipay-ı hüma•
yunlanna takdime karar verdik.
İetirham-ı acizanemizin lütfen kabul buyurulması temen­
niyatını vatanımızın refah ve selameti ve devlet ve milletimizin te•
16:! GORCP IŞITTlKLERIM

rakki ve tealisi ve Zıit-ı lıiinıılvunla rının tevafür-i iinır ii � evke tl eri


t.azarruatına terdifen arz ey l eriz .
Bu is ti fa n a me CAVİD Br.: y tarafından t eıwi d ve Şôray-ı
d .. vlet reisi REŞİD AKh' PAŞA tarafından tebyiz olunmuştur .

• •

§ Zat-ı ş ah a ne vak'adan müteCFısir ve viicutr;a muztarip olara k


ertesi giin Mabeyn dairesine çı km a dı . Beni Harem d aire!lin d e Kır·
mızı salo n da kabul ederek kabinenin istifa!lınm :;u ret-i telakkisi
hakkındaki tebligatın H a ri ci ye nazırı üzerinde ne te2'ir yaptığını
sordu. Bf'n de t ebl igat- ı vakıadan müteeRsir ve m üt el aş i gciriin­
d üğün ü bey a n et tim. Hünkar pek müteheyyiç hir halde hulun·
d o ğ u n d a n "Onların _vaptıkları nıııameleye karşı bıı (yi darbe oldu.
ikinci darbeyi /ıP.nı de daha şedid olmak üzere bu/{İin indirdim. Beni
Kanun-ı esasiyi ihliil ile itham etmek isti_yorlar. Kanırn-ı esasinin
tefsir-i ahkamı Mecfü-i �vana ait oldu�undan bu!(İİn he_y'eti top·
layıp madde-i meıkurenin tefsir ettirilmesini Ahmed Rı:ıı Be.r'e em·
rettim. Zat.en bö_vle bir ihıimalt' karşı tebligatımı ô_yandan olan Abdıır·
rnlıman Şnf'f rıe Ahmed Rıza Bey'ler vasııa.�iyle icra l'lmiştinı. Onlar
ayandan iki şahid makamında bulunacaklardır,, d edi kten sonra
k en dil erin e Kanun-ı esasi ahkamını ihlal etmek ve lıu suretle ye·
minlerinde banis olmak gibi bir isııad-ı ga yr- i muhikte bulunma­
l an n d a n hasıl olan teesHürlerini t ekrar ve h ü km -i ka n unu h i çbir
veçhile i h lal d e ğil . k anun u n h a lı�et ti�i bir hakkı hile istimal
etmediklerini ve memlekette ha;;ıl olan ce rt'y a n l ar Bolşevizme
doğru s ürü klemek t e olup her�üıı i mzalı V(' i m zası z yiizl erce
k a ğıt almakta olduklarıııı (Sizin vasıtflnızla değil !) ,.e kendileri
devletin ve hıln�danm hukukunu m u h a fa za ya mechur olduk·
lanndan bu cere y an l ara karşı lıikayd kalamavacaklannı ve
her ne kada r kendiııi mes'ul mevk ide olmayıp \'iikela meı;'ul
iseler de maazallah d evlet inkıraza do�ru gider"� izzet PAŞA
velev ki en �etlid mes'uliyete d ıir;.a r edilse devlet ve memlekt't
için ne faidesi ola bileceğin i uzun u za dı ya izah ve arkadaş·
larından bazılarını istifaya davet et m ek kendisince müşkil gö·
rünii yorsa bizzat İstifa etti ği halde yeni kabinenin teşkiline
yine kendisini m em ur edeceğin i suret·i k at'iyyede temin etmiş
j k en iııg a eylemedi ğin i ity an dan sonra "Ben det'let ve mem-
S l � LTA \ \" A l l İ llEDJlİN' I !\ RAŞKATİPJJCtl\"F. A i T \ E K A Y I 1 63

lf'ketim'' bir hizm et ı•tnıek iimidinde bulımmasaJdım Çengelköyünde


r"hat rahat otu ru rken bu bar·ı azimi kabul etmezdim. Hıı .vaştım ııonra
mı>.:mrr. m fl p<idişalı diye Y"zdı rmak hevesinde detilim,, el e d i v,� y i ne
bu sll'acla ·• Vallahi Tafaı Pa�a'ya acıyorum,. sözii nü ilave ett i.
Ertesi günkü ga zet ele rd e n bazıları bu hadiseyi bir darhe-i
hük\ımet suretinde telakki eylemeleri ile Zat·ı şahane ma 'ruzat
için be n i kabulündt" tt'cssürat-ı sab ı ka s ı nı heyecanla t ek r a r eyledi
ve rahatsızlıkları d e v a m ctti�inden per�enbe gününe kadıır Maheyn
d aires i ne çıkmadı. H at t a TEVFİ K PA ŞA ' n ı ı ı t a ht - ı riya se tinde
teşekkül eden yeni k a h i n ev i de hilıif-ı mu' ı ad olarak Harem da­
ire!!inde kaiJul et t i .

TEYFlK PAŞA'NIN SADAH ET1


Mttkam-ı sadaret Sadr- ı e!i!hak TEVFİK P AŞA 'ya i hale olu­
narak müşarünileyh i Safer 1 33i tarih i n de kabineı;ini teşkil etti.
B u defa d a Ş e yh ul-iı1larn bulmakta müşkilat c:P kildi . TEVFİK J> AŞA
meşihata sabık Mısır kadısı y AHY A HEŞİD EFF.NDİ ' yi sevk ey·
ledi�i hal d e iki sene evvel wfa t et m i� oldu�u an laşılma sııı a ve
REFİK BEY'in delaletiyle Saraya ılavet olu n an sudurdan ve En·
cümen·i teftiş ve mu a yen e azay·ı sa b ık a sın d a n ESAD EFENDİ'nin
de ateh getirmiıa ol<luğu görülmesine mebni Dar iil·hikmet·i iıılıimiy·
ye azasından H ay<l ari zade İBRAHİM EFENDİ, yine REFİK B1-; y'in
sevki i l e ma ka m - ı meşi h a te ge t iril di . M üş arü n iley h henüz me�i­
hatı ihraz edecek derecede irtika etmemiş oldu Au gibi eı;asen fuka­
hadan da d eğil iııe de kadim bir banedan·ı ilme meıısub olup ede­
biyat•ı şarkiyyeye ve İslam tarihine vakıf ve cerbeze-i lisana malik
idi.
TEVFİK l'Al;iA kahineııinde DAMAD ŞERİF,
Şu ray- ı devlet riyaısetine
Haric i y e nezaretine Ticaret n a zır- ı sabıkı l\h:STAFA R EŞİD, H arbiye
nezaretine Birinci ferik ABDU LLAH, Bahriye. nezaretine Birinci
fe rik ALİ RızA, N afıa nezaretim� Evkaf nazır·ı sôbık.ı ZiY A PAŞA'lar,
A dliye nezaretine "Fetva emin·i sabıkı GürC'Ü HAYDAR EFENDİ,
D ahili ye nezaretine meb ' u11an-ı sabıkadan M USTAFA A RİF BEY,
Mal iye neziretine Nazır-ı esbak ABDU RRAHMAN EFENDİ, Ticaret
ve Ziraat n eziret i n e Adliye müste �a r ı esbakı KosTAK.İ VAYANİ
·

EFt-� NDİ v e E vkaf neziretine Van v ali i eshakı İZZET BEY, Maarif
·

nt'zaretiııe meb 'usan-ı s�bıkadan RızA TEVFİK REY, l aşe nezi-


1 64. GÖRÜP İŞİTTİKLER İM

retine MaliyP. lıey'et-i teftişiyycsi reisi HAŞİD BEY tayin kılınmış,


Posta ve Telgraf nezaretine de nazır·ı sabık OSKAN E FE NDİ
intibah oluııdu�u halde Avrııpa'da bulunduğu cihetle kabulden
istinkaf eylemi�tir.
§ İzZET BEY'in Dahiliye nezaretine tayin olunaca�ını gaze·
telerde görünce üç ay kadar valilikten baıjka umur·ı idarede bu­
lunmamış ve orada da hüsn-i eit kazanmamış olan hu adamın
muamelat·• dahiliyeye adeın·İ vukufundan dolayı böyle mühim
bir zamanda Dahiliye nezaretine tayini muvafık olamayacağını
sevk-i hanıiyyetle Zat·ı şahaneye arzettim.
Hünkar da REFİK BEY marifetiyle TEVFİK PAŞA'ya haber
gönderdi. Ertesi güıı , Sadr-ı azamdan ne cevah aldığını REFİK
BEY'den sual ettiğimde yeni kabinede Harhiye nezaretine tayin
kılınacak olan Aeouı.LAH P.\ŞA komşusu olmak hasebiyle kabi·
neye alınması için onun israr etmesi üzerine Evkaf nezaretine
intibah edilmiş olduğunu haber verdi. İki üç gün ıwııra LÜTFÜ
BEY'le herahcr Dolmabalıçe camiinde ABD ULLAH PAşA'ya tesa·
düfümüzde keyfiyeti kendisinden sorunca "Ben lzzeı Bey'i tanımam ;
•kendisinin Kürdler beyninde itibarı pek ziyadedir, arkasında beş
bin Kürd vardır ; bunlardan istifade için kabineye alınması zarııri·
dir' dediler. Ben de muvafakat ettim,, dedi. Bilahara TEVFİK PAŞA
ile vaki olan mülakatımızda " Müşarünileyh, 1zzet Rey'in kabineye
alınmasını rüfeka istemediklerindım ben dl! kendisini lişıeden çıkar­
mıştım. Bunu duyunca aşağıki odada iki defa ba.rılmış ve yanıma
gelip ayaklarıma kapanarak •Bu ad"mlar benden ne istiyorlar ?,
diye bir çok <ıglamış olduğundan ve Zat·ı şahane de haber _yolladığın·
dan tekrar almaya mecbur oldum,, demiştir.
TEVFİK PAŞA ikinci kabinesinde İzZET BEY'i Evkaf neza·
retine ilaveten Dahiliye nezareti vekaletine de tayin ettiğinden
bundan bilistifade sık sık Saraya gelip huzura çıkardı. Hünkar
da sakatlığından kinaycten kendisine "FELEK BEY" derdi. Bir
gün REFİK BEY'in odasına gelip pek ziyade karnı acıkmış oldu·
ğundan bahisle kiler-i hümayundan biraz kahvealtı çıkarılmasını
rica, o da kilercilere emreder. Ertesi günkü gazetelerde "Dahiliye
na.ıır-ı vekili izzet Beyefendinin dün Saray·ı hümayuna a:imeı ve
şeref-müsule nailiyyetle pek çok ilıifat·ı şahaneye mazhar olduğıı gibi
kendisine kiler-i hiimayundan suret·i mahsusada taam ihzarı ile
SULTAN VAHIDEDDİN'İN BAŞKATlPLİ�İNE AİT VEKAY l 165

ikram olunrluğıı,, görülmüştür ki hu da İzZET BEY'in ne ahlakta


bir adam olduğuna delalet eder. E niştesi ma'hud KüRD M USTAFA
pAŞA 'yı Divan-ı harb-i örfiye aza tayin ettirmesi dahi memlekete
olan bidemat-ı bergüzidesine bir nümime teşkil eyler !

§ y evm-i mezkurda TEVFİK PAŞA, beraberinde Haydari zade


İDRAHİM EFENDİ olduğu halde Dol.mahahçe sarayından istim­
botla Sirkeciye azimet ve alayla Bah-ı
aliye muvasalat eyledi.
Arz. odasında lıermu'tad hatt-ı hümayun kıraat edildi. İ stimbotta
giderken İBRAHİM EFENDİ, " izzet Bey'in Evkaf nezaretine tayini
iyi oldu (Hemşerilik alakasiyle),, demesi üzerine TEVFİK PAŞA da
Evet ! Afif, müstakim, sadık zattır ,, diye mukabele eyledi.
Gariptir ki TEVFİK PAŞ A atla Bab-ı aliye gelen Sadr-ı azam·
lann sonu olduğu gibi araba ile alay icra kılınanlann da sonun·
cusu olmuş ; bundan sonrakiler otomobil ile suret-i hususiyyede
gelip sadaret alayı icra edilmemiştir. Devlet-i aliyyede son Sadr-ı
azam da kendisi olmuştur.

§ TEVFİK PAŞA kabinesi en fena şerait d airesinde mevki·i ikti·


dara geleli. Bir taraftan İ ngiliz ve Fransız ve İ talyan donanmalan
Boğazdan duhul ile Dolmabahçe sarayı önünde sıra sıra dizilmiş,
Fransız ordusu başkumandanı CENERAL FRA NŞE DEPERE [ = Franchet
d'Esperey] Rum, Ermeni ve Musevi evhaşlannın alkışları arasında
ve dizginsiz beyaz bir at üzerinde, eski Roma fatihlerini tekliden
etrafı selamlayarak alay ile Beyoğlu caddesinden geçip Fransız
sefarethanesine inmiş ve mütarekenin akdine rağmen hudud­
lanmızda en mühim noktalar İ ngiliz ve Fransızların tecavüz­
lerine ma'ruz kalmıştı. Memleketi müdafaa ile mükellef olan
kabine gayr-i mütecanis bir halita olup ecanibe karşı hiç bir
mevcudiyet gösterememekte idi. Bu işlerle alakadar olan Ha­
riciye nazırı REŞİD PAŞA ise cidden zuafadan olduğundan her
işe İzzET BEY burnunu sokar ve ortada fmldak gibi dönerdi. Vü­
keladan bir takınılan da "akademik,, müzakerat ile meşgul ol·
makta idiler. Ecnebiler yalnız şehri değil gözlerine kestirdikleri
emakin-i hususiyyeyi de, sahiplerini kapı dışarı atarak işgal edi­
yorlardı .

O esnada memleketi dıiçar-ı iztirar eden bir hal-i elim de maden


kömürünün fikdanından dolayı vapurlar, şimendiferler ve tran·
vaylarla tünel seyr-i seferlerini tatil ederek işleri İ stanbul cihe·
166 GÖHÜP 1ŞIIT1KLER1M

tiııde ve meskenleri karşı tarafta olanlar her güıı yaya gidip ırd m ek
mecburiyetinde bulunuyorlardı. M eml eket t e ı_ı: i t t ikçe iştid aıl edt•ıı
fırka ihtilıifıitı iııe h a l k ı birbirine dü ş ü rme kte ve bazı muhalif �a·
zeteleı· .. Memleketıe lııihadcılardan taş üzerinde taş, omu.: iizerinde
baş bırakmaınnlı,, gib i neşri ya t ·ı tahrikkaranede lıulunmakta idiler.
TEVFİK PAŞA şahsan t' rlı a b· ı ııamuı> ve iııtikametteıı muhte·
rem bir zat id i. Reııim de şahsına karşı hürmetim vardı. Hlll&
da bu h ü r me t i muhafaza ederim. KaLineılİ içinde de ; ııevdiğim
zevat mevcud idi. Fakat lıey'ct·i nıecmuaııı ahvalin ehem miy e t · i
fevkaladesi kar�ıı;;ı nda zebun v� tehacüm·i vukuata galebe ede·
hilecek k ud rett en mahrum idi. Öyle bir zamanda hissiyat·ı zati·
yeden tecerriid ederek ve muhtelif c<ıreyan la ra kapılmayarak
yalnız memleketin menfaat·i lıakikiyyesini müdrik ve mevcudiyyet
ve vahdet-i nıilliyyeyi muhafazaya sAi, azimkıir ve faal h ir kabi­
neye ihtiyaı; var<lı. T EV F İ K PAŞA, kabinesinin Lu nokııanını tehed·
d ü lıit · ı nılitevaliyye ile cehre ( ?) çalıı:tı kça ve int i haba t t a isabet gii>ı·
t l'!remedi kçe ılaha ziyade ı:ıkmuz bir yola sapıyorıl u . Şu hale karşı
hen ıfo mut.lali olduğum hu�mntda nı ii ce rreı l ı.evk-i vicdan ile
akl ımıı ı ndi,;ti derecede ser!Jt'stcı� arz·ı mutaleiittan çekinmi yor­
d u m . İ!2tc ii t i �· eı ı fı!iiriilccei(i üzert� h i laf·ı meşrebim olarak bazı
ahvalde gi>�terdiğim cür'etkılraııt' hareket lıun<lan nıünbais<lir.
§ TEVFİ K PAŞA l. abiıwsiııiıı leıtekkülü İl(• heraher lıu:.ı:ı gaze­
teler !\leclis-i web 'usanın foı;Jıiııe da i r makalat ıı eşr i ıı ı� La�ladılar.
Heniiz Dolmalıalıçe Sa ra y ın da lıulunulduğu sırada bir �üıı Zat·ı
şahane ııe�ri y ıit-ı vakıadan lıalıs açı p hen de " Meclisi11 Je.�hi ne�
tayic- i muıırra terlid e de r ; çünkii tıhı•al-i hlizımda itıtihabıiı-ı cedide
i cras ı mütea::ir olacağuıdan memleket tul·i müddet meclissiz ve m ı ı ·
rakabesi: �'alır. fn ıihabti t itmsıııa şi.iru edifocek olurstt t•ilti.ret·
lerimizirı bir kısın·ı mii/ıimmi elyeı•nı taht·ı işgaldr bulıııımnsı i le
oralarca inıilıııb icrası kabil <1 la m n:. Bu viltiJetlerden meb'us celb·
edilınedigi ttıkdi rde ise hiııaı l'mr·İ f'iiki ilıdas ı•r. vilayat-ı meıbıi·
re nin iftimkım :ımnen trısdik eylP m i ş oluruz. Bir de e�yevm Meclis·i
meb'usanda rilô.ytit·ı meşgule ahalisinden meb'uslar bulundu;4un·
dan hunlar ı•asıtasiyle " havali ilr. teması muhafn.:a e_ylemek ve �u suretle
ahali·i mahalliye ilt> merkeı-i saltrıntıt·ı seni_yye arn.� ındn te'sis·i mü·
na.�ebeı etnıPk m ü mkü n olur. Şnyct Mecli.� ,ıapıtılır ve meb' u s lnr nıem·
1Pk4't/erinP avdet ederse a rt ık O t ilayetfor ilP hiç bir rabıtamız kalma.:,,

dedim. Hiinkar " Rf•n de bu fikirdf'yinı,, •0evahını verdi.


SUJ,TAN VAH I DEDDİN'İN JU�K ATIPI.tCtNE AlT VEKAY1 1 67

19 Teşrin-i saııi 1 334 Pcr�eııbe �ii n ü Sadr-ı azanı. �lecfü-i


ıueh'm;ıinda kab in esi n in hcvannamesini kıraat ettirdikten ve iti­
mad reyi aldıktan sonra Zat-ı �a l ı i n eye arz-ı malfımat İf,� in Sa ra �'a
gel mi� o l duğund an Mrclisiıı se dd e dil m em es i mütalcaıomı b il m ü u ase he
ona da scrd e yle di m . Müşariinile� h dahi ifaditımı tasvib etti.

21 K amın-ı evvel 1334 f.umartesi gü n ii Saray a vüriidunıd a


hu zura istenildim. Satlr-ı azam P a� 11 yı tla h u z u rda buldum. Zat-ı
ııahane keyfiyeti etrafı ile bana anlatmasını kemfüıinc e mredip
müşarünileyh de o �iin M e cl is-i nıeh'usamln \· aki olacak istizah ncti­
ceııinıfo kabi ne ye adem-i itimatl reyi itasıııa karar veril m i� oldu·
ğımu bizz11t Ayan ve \1eb'uıoan re-isleri ifa.le eylediklerini v e izahat
itasından imt i n a elmi:ı olmamak için lı c y ' ct ce Meclise gidilip izahat-ı
lazimeyi itadan ı-ıoııra K anun-ı cııaı;inin yedinci maddesi mu.ci­
bince meclisin feı;lıi için nı ii s aa d e -i ııen i y y c istihsaline karar ve-r­
d i kleri n i !"ö y ledi . Za t-ı şah:ine yazı takımııını üzerinde bulunan
Kanun-ı eııaı;i n u ıı h a sı ı ı ı alarak nıaddc-i mt·zkureyi ok u ma kl ı �ı mı
emretti. " ,\.ledi$in ind el-ikti:tı feshi,, t ab iri n i okud ukt an sonra, eıo­
lıab-ı zaruriyyt>-i ıı i y a ı- i y y eye binaen ve hu lıakk-ı k a n u n i ye ist inaden
l\1edisin feshine Sadr-ı azam Paşa il� a ral a rın d a muvafakat haınl
olduıtundarı bahi"I� "'f'shab-ı :ııriiri_vye-i siyasi_y_vf'., t a bi rini dere
ederek bir irade-i !le n i y y e lôyiha!iı yazmamı emretti. Ben b irden
birl' böyle hir emr-i v a k i k a rş ısınd a kalınca mütehayyir olarak
•• Madenı ki Meclistı• ı•liki ol<trnk i.�ıizaha Hey'eı-i viikrlti revap ve­
rt•rektir, neticede anı.m-i iıinıad re_ri iıa edilirsf' f'iikeltinr.n tebdili
ı:eynhut Meclisin /Pshi şıkltırındarı birinin ihti_yarı emrindeki hakk-ı
kanunileri istimal lmyurulıır ve o halde kanun vt• U$U/e daha muı•a­
fık ve itirazdan salim bir harekeıtf! bıılunıılmuş olur,, yolunda idare-i
kel a m etti m .
Sadr-ı azanı tekrar i�ahat itaı-ına ibtidarla Meclis-i meh'u­
ııan bir &) dan beri afv-i umumi kan ununu ve memleketin inziba­
tuıı t emin edecek poliı- nizamnamesini çıkarmadığı halde o mese­
lelerden d ol a yı hiikiimeti tahtie etmekte ve hükumetin verdiği
levayih- i k a ııuniy ye encümenlPre bile havale edilmeyip durmakta
oldu ğunu ve her ne y a pı l sa k alı in eyi iskaıa azmetmiş olduklarını
ve alıval-i lıazıra-i >< İ ya><i yyen in e hemm iyeti hu !!uretle idare-i u mura
i mkan bırakmadığım uzun u z a dıya izah etti. Ziit-ı ı;aha ne de "Bım­
for relirıimeılerine karşı ( y an i riie ıı a y - ı İttihad'a karşı) bir eser-i ı•efa
göstermek i.�ıiyorlar ; binaenalf',\ih onlar ıarafınılıın islwı kararına
168 GÖRÜP 1Ş1TT1KLERİM

i ntizar edilmeyerek fesi h ciheti n e gidilmesi daha muvafık olur. Bu


s u retle
dayılı k biz de kalsın ; zaten Sadr-ı azam Paşa ile aramızda
muı•afakut hasıl oldu,, dedi. (Hani evvelce verilen sözler !)
Bunun üzerine Zat-ı şahanenin beyan eylediği esbah-ı miıcibcyi
tasrih ve mazkôr maddenin fıkra-i mahsusasmdoki dört ay tabirini
dercederek bir irade-i seniyye müsveddesi yazıp kendisine okudum.
Ahval-i hazıra icabınca dört ay za rfı nd a yeniden intib ah icrasına
imkan bulunamayacak olduğu takdirde bu kaydm irade-i seniyyeye
derci muvafık olup olmayacağında tereddüt edilerek " Yedinci
maddenin fıkra-i mahsıisası m ucib in ce lede'l-iktiza Hey'eı - i meb"­
usanın feshi,, tarzında tashih olundu. Ben biraz teenımüldcn sonra
bundan Meclisin kü lliye n feshi manası çıka n l m a s ı ihtimaline bi­
nae11 " Berm ilcib- i kanun fesh i,. tabirinin ilavesine lüziım gösterdim.
Ziit-ı şahane Sadr-ı azam Pa!i aya hitaben "Başkiitib Hey mes­
kk-i k itabet ten yet iş miş olduğu c ihetle şekl-i tahrire pek ::.iyade di kk at
eder,. dedi. İ rade-i seniyyeyi o suretle bittebyiz usôlen zirini Sadr-ı
azama imza ettirdikten sonra taraf-ı �ahaneye takdim ettim . Bu
sırad a zihnime Lir mütalea daha v arid oldu. " 1 rade-i sen iyye iti­
yi hasının dört �y zarfında y _ e nide ıı intihabat icrası kaydın ı tasrihen
bir n ıısha-i san(yesİni tahri r Ve tebyiz eJeyim, O ela i mza hUJUrul­
SUn da Sa dr-ı nz<ım Paşaya birlikte tevdi olunsun. Arkadaşları ile
b i listiş are ha rıgi şekil daha muvafık görüliirse Meclis te onu kıraaı
etsinler,, dedim. Sadr-ı azam "Ber milcib-i kanun,, kaydı konul­
duktan sonra huna hacet kalmayacağını beyan etti .
Zat-ı şahane de tebessüm ederek "Artık bıı ılerecesi ıeı·ehhiinı
olur,, dedi. Sadr-ı az a mın avdetinden sonra H ünkar he n i ne z d in d e
a l ı ko y ara k karar-ı vakiin eshab-ı mucibesi hakkında izahat verdi.
"S izde n .� ır çıkmaz. Ecnebiler bıı Meclis-ı'. meb'11s<1nı müntehab ad­
detmiyorlar. 'Siz hakk-ı hayat ı n ızı muhafaza için fa aliyet göster­
melisiniz. Eğer lıiıım gelen faaliyeti gösıereme::seni= hakk-ı ha_va­
ıınızı da iskat etmiş olurs u n u z' diyorlar,, dedi. Bu sırada l\foclis-i
ayan reisi AHMED RızA B EY ' i n vürudunu ve Başmabeyuci Lth'FÜ
BFv'in de Zat-ı şahaneyi görmek istediğini haber verdiler. Ren çık­
tıktan sonra huzurda kalan LÜTFÜ BEv'e Hünkar cereyau-ı hali
anlatıp "Rıışkiitib Bey pek ko rkak ! A ma tı kanmıtı nııı�ayir bir
hal olmasın di.ye titri_yor,, demiş ol<lu�unu müşarünileyh h an a ifade
ve AHMED RızA B EY 'i n huzurdan çıkarken kendisine " Alemde de­
mokrasinin i cray- ı saltanat ettiği bir :crmanda hi ç l'v1edis-i meb'u­
san fesh olu n ur mıı ?,, dediğini de hikaye eyledi.
MECLlS-1 MEB'USANIN FESHİ HAKKINDAKİ
l R ADE-1 SENİYYE SU RETİD İ R

E s b a b - ı z aruriyye - i siyasiyyeden naşi Meclis-i meb'usanın feshi


iktiza etmiş ve Kanun-ı esasimizin muaddel yedinci maddesinin
fıkra-i mahsusa!n mucibince lede'l-iktiza Hey'et-i meb'usanın feshi
hukuk-ı şahanemiz cümlesinden bulunmasına binaen Meclis-i mez­
kurun hu günden itibaren bermılcih-i kanun feshini irade eyledim.
21 Kanun-ı evvel 1 334
Mehmed Vahideddin

• •

§ Ertesi gün huzurcı kabuHimdc Zat-ı şahine Meclisin feshi


hakkındaki icabatı tekrar ile "Ecnebilerin zihniyeti bizimkine uymu­
_yor, bir kere kafalarına ko)'dukları şeyi bir daha çıkarmıyorlar ve 'O
he_y'et-i kaıilenin miintehabı olan Meclis-i meb'ıısanı 11asıl tutuyorsu­
nuz ? Siz neye istinad ediyor.� unuz ? ' diyorlar,, sözlerini ilave etti.
2tı Kanun-ı evvel 1334 Per�eııbe günü Bab-ı aliden vürud edeıı
m a 'ruzat meyanında " lntihabtit-ı cedidenin imkôn-ı husulüne kadar
imhiili ve sulhun in'ikadını müteakip intihabata başlanılması,, ha k­
kında bir kıt'a Meclis-i Yiikela mazbatası ile bir de irade-i seniyye
liyıh ası Y ardı .
Cumartesi günü eYrak-ı rrıezkureyi takdim ettiğim sırada vila­
yatımızm bir kısmı işgal altında bulunması hasebiyle intihabat
icrasındaki müşkilat derkar ise de K anun-ı esasi ahkamınca intiha·
bat-ı cedideniıı dört ay zarfında icrası meşrut oldu ğund an ve Meclis-i
Meb'usan fesh edileli henüz bir hafta olup önümüzde uzun bir müddet
bulunması cihetiyle o vakte kadar sulhun in 'ikadı ile intihabatın
icrası imkanı ihtimalden b aid olmadığın d an ve şimdiden intihabatın
te'hir-i icraııının resmen ilanı si'ı-i tesir Ye tel a kkiyi mucib olacağından
ve vaktiyle SAF\'ET PAŞA sadaretinde Meclis-i vükeladan yapılan
mazbata üzerine l\leclie-i meb'usanın fimiba 'd t opla tılmam ası hak­
kında sehkeden muameleye makis addohınacağıntlan bahisle böyle hir
k arar itti lı azına m ah al olm adığını arz ve ifade '\-e .. K anun·ı esasinin
hiç bir sebeh ve bahaııe ile tatil veya icrôdan iskat edilemiyeceğine, ,
dair olan 1 15 inci m ad dey i kıraat ettim. Zat-ı şahane fesih hak kın d aki
karartla �·cnid�n intihabat icrasına dair sarahat bulunmaması bazı
170 GÖRÜP 1Ş1TI1KLERIM

kil u kali mucih olmasından dolayı hükumetçe bu yol d a bir karar


ittihazına lüzum görülmüş oldu�unu dermeyan e}'ledi.Bf'n ise bu kara­
rın akfl-İ te11ir hasıl e<lece�ini ve Meclisin toplannıamaııı için verilmiş
bir karar olm ak üzere telakki olunacağı.na arz ve ihtar ve bu lıusu�un
biletraf muhtac-ı teemmül bulunduğunu tekrar ettim. Zat-ı �alıane
irade-i seniyyc lftyihasının " Maddeten inıkarı bulunduğu halde d6rt ay
zarfında ve imkan olmadığı takdirck sulhun in'ikadını müteakip
intihabôta başlanmak., suretinde tashihi o gibi ııü-i telakkiyatı dafi
ola b il eceği mütalaasında Lıulun<lu.
Ben de Kaııun-ı f'saı:ıinin nıuhafaza-i ahkamı ile mükellef olan
Ayan hey'etinden emniyet buyrulan iiç dört zat ile hu Labda müzake­
re huyurulınası muvafık olacağını ve böyle bir karar ittihazına lüziım-ı
kat'i görüldüğii halıie de adem-i imkana dair olan esbabın oıazl>atR y a
tasrihen derci lazım gelec�ğini, yoksR mazhata-i miitckaddimt•dc de
münderiç olduğu üzere '' lntihabtit-ı cedide icrasındaki admı-i imkiirı
bP.dihi olmasına,, k aydı kifayet cdemiyeceğirıi ve bu kayd ı n manaAını
bendeniz anlasam bile aradan zaman geçtikten sonra ahlaf ic:in
kanaatbahş olamayacağını miidellelerı arz ettim. Hünkar evrakı
alıkoyarak "Bu biraz miihim ; hakk-ı alini:: 1mr,, dedi .
2 Kanun-ı sani 1335 tarihi ile makauı-ı sadaretten bir tezkire-i
huı;u11iyye vürıid edip bunda intihabat muamelatına şimdiden müha·
şeret olunma11ının adem-i imki\nı bazı esbalı-ı mucibe :oerdiyle derme•
yan ed ilerek "BilUıfihi tP-tila ,ç u/hıın akdi ile imkntı hasıl oltlu�u andan
itibaren ber mucib-i kanun dört a:r zarfında Mmtm intihabata mübaşereı
mukarrer bulllnduğu,, ibar�ııi n i nıutazammm bir ilan-ı resminin evrak-ı
havadise derciyle neşri Meclis-i mahsıis-ı vükelaca kararlaştırılarak
icabı icra kılınacağı muharrerdi. Ru mahazir ,.e müşkilAtı Meclisin
feshine karar ••erildiği giin nazar-ı itibara almak lazımdı. Mezkur
tezkireyi takdim eyledi�imJe Zat-ı �ahane " Keyfi.yeti Sadr-ı azam
Paşaya anlattığı� gibi evvelki irade liiyihasını Damad Şerif Paşa
yazmış olduğundan ona da sö_yledim ve 'Bu babdaki adem-i imkanı ben
anlarım, siz anlarsınız umma 'Doksan beşe do!ru' diye yine gürültü
koparırlar ; eshab-ı mılcibtıyi sarahaten ilan etmeli' dedim. Şerif Paşa
'Hakk-ı h ümayunıınuz ııar, bu ciheti teakkul edemedim, kusur ettim'
dedi. Onun üzerine bu kararı ilan eykmişler,, huy urdular.
§ M e di e in feshini müteakip bir gün huzurda sevk-i kelam ile, el·
yevm ahalinin ihtiyaç ve iztiran hadd-i gayeye vasıl oldu. Ekmek yok,
köm ür yok, gaz yok, vapur yok, şimendifer yok, tranvay yok, bu hal
SULTAN VAHlDEDDİ!'i'İN BAŞKAT1PL1Ct�F. AİT YEKAY1 171

devam ettikı;e halk c;ektiği me':akkatin mes'uliyetini tahmil edecek


,·er arar : sf!bebiyet kimde oldu�unu aramaz. Bugiin ortada Mecliıı -i
meb'm•an da bulunmadığından kaffe·i mesuliyet hükumete atf ve
i sn aıi olunur. Bu y ü zde n bir takım uygunsuzluklar zuhôruna meydan
verilmemek için t.araf-ı şilhiinelerinden vükelanın faaliyete sevk ile
ikaz edilme;;i ve ne yapılmak lazım gelirse y apıl ıp ahalinin bir an
evvel tehvin-i nıüzayekası çaresine hakılmaıoı pek mühim o1dujtunu
a rz ettim. Bir gün de huzurda iken Zat·ı �iihiine ne yolda hatt-ı hare­
ket ittihaz eylemesi muvafık olarağını sormasiyle ben de bu meııele-i
mühinıme bi'l-etraf teenımille muhtaç ve kulunuzun daire-i ihatamdan
hariç ise de vr.hletcıı hat ıra gelt>n ı:u beş nokta olduğunu söyledim :
1 . Kaııuıı-ı eı;asi usulü d aireııiıule ta'dil olunmadıkça bir harfinin
hile i c ra da n sakit olmaı;ına mfü:aade buyurulmanıak.

2. Cc r a i m -i siy asiyycden dolayı itlam cezasının tatbikine nıü­


saarle buvurulnıamak.

3. A hali lıcyninde vahdet ve ittihadın temini ile nifak ve şikakın


idamesirıe mahal bırakılmamak.
4. Her k a bine tebeıldülünde kendilerine mensuh e�bası kayırmak
nıaksadiyle meınurin-i devlt'tin bila sebeb-i kanuni yerlerinden kaldı­
rılmasıııa müsaade edilmemek.
5. İ hti karın ve galiiy-ı es'ann önü alınarak ahalinin tehvin-i
i h tiyaçl a rı •,,aresinin istikmali için hiikıimeti daima ikaz ve İrşad
etmektir.

Hünkar l.ıu ma'ruzatımı hiisn-i telakki ettiyse de hiç birini


wevki-i icraya koyamadı.

§ 11 Teşrin-i siin i 1334 tarihinde Harbiye nezaretine ABDULLAH


PAşA'nın yerine Erkun-ı lıarbiye-i umumiyye reisi CEV A DPAŞA
tayin edildi. ?tHheyne ,. üri'ırlunda kendisine Ba�nıabeyncinin oda­
sımla tesadüf ederek coşkunlukla ona da ahalinin tehvin-i ihtiyaç
ve iztirarı :çin hükumetin kemal-i faaliyetle hareket eylemesi ve
bu gün her türlii faaliyetin muhtac olduğu şey kömür meselesi
bulunduğunu ve hunu temin için bizzat Zonguldağa azimet etmesi
lüzumunu ifade eyl edi m . Müşarünileyh de Başmnbeynci ı.tıTFi!
BEY'i göstererek ..Şimdi arkadaşı nı:: da bu fikirde bulunuyordu ;
kendisine bizzat gideı:etimi söyledim,, dedi. Ertesi günkü gazetelerde
f:E\'AD p_.\.ŞA'mn N af ı a mfüteşan ile birlikte bir gambota rak.iben
Zo n gulrlağa azimet eylemi� olduğu görüldü.
li2 GÖRÜP İŞİTTİKLERİl\1

Cumartesi günü huzura kabuliimde Zat-ı şahane Harbiye nbırı­


nı ıı Zonguldakta icra etmiş oldu�u teş1ıbbU satı h i kaye ve yakın zaman­
da teşehbüeit-ı vakıanın semere-i nafıası nıiiı�ahede ol ıı n a c ağm ı tafsi­
len bey a n eyledi ve geçen gün Sadr-ı azamla birlikte kerıdi11ini kabu­
liimde ''Paşa! Çanakkale'de gösterdiğiniz gayretle mPmlPketi kurtar­
dınız ; şimdi de k6miir m eseles in i hallile ahalinin ha.raıını kurıar­
malısınız ; bu mesele cihet-i askeriyye ve bahriyyenin m u ave net- i
fi 'liyyesi olmadıkça hallolunmaz,, rlemiştim. O da derhal "Ben
giderim., �evahın ı verip azimete şitap eyledi ği ni lisan-ı memnu·
niyyetle beyan etti.
§ 23 K a nun-ı evvel 1334 tarihli ma'ruza t m ey anın da Adaııa val i ­
liği hakkında Medie-i vükelô m azbatasına leffen Yali-i sabık NAZIM
BEY isminde bilmedi�im bir zatın iki tel �rafn a m eei takdim kılınmıştı.
Bu ıı:i\t ahvil-i sıhlıiyyesinden ve icabat·ı m a halliyyeden dolayı istifa
ediyor ve vilayet in halini pek acıklı hir surette tasvir eyl iyordu.
Frans11lann maksadı orada hir Ermeni cu m lı 01·i yct i tcı;iıı etmek ve
vilAyetin ııüfuıı-ı ınev('lidesi itihnriyle E rmeni nüffısu akall-i kalil
olmasından dolayı şimdiki halde b u ı ı a muvaffak olam azlar iı;e mu·
vakkaten bir hükıinıet-i nı iist aki l le te>jkil eylemek uJdu�unu ve vila·
yeti i�g al için sevk e yle di kl e ri ku v iy -ı ask eriyyen i n yüzde ıı.ekseni
Ermeni gönülliilerinden ibaret olmaı.ı da bu maksada vazı han delalet
eylemekte idüğini ve Adana'nın ırkan ve nıevkicn lıükıimet-i o�ma·
niyyeden gayr-i kabil-i iftirak bu lun du ğ un u pek mü<leHel surette
ifham Ye BaL-ı al iyi ikaza ihtimam ile şu sırada vilayete Avru•
paca meslek ve me�rebi tanınmış bir valinin t ayinine liizum
gösteriyordu. Telgrafnameleri Zat·ı şahaneye okud um . Ben de
bittabii ziyade müteeı;sir olduğumdan A dana vi layet i Aııadolu'nun
kilidi ve kabiliyyct-i ınevkia ve kuvw�-i i ıı h a t iyyesi i tibariyle devletin
ma bihil-hayatı mesabt�sinde olup orası elden çıkacak olurı;a devletin
yaşaması kabil olamıyacağını Ye Adana, Anadolu ile Arabistan
vilayeti arasında hatt-ı fasıl olduğundan Arabistan ile ittisal ve
müna11ebetimizi kat'ile ileride bir gün yi n e birleşmemizi men için
düvel-i ecnebiyyenin orasını bizden ayırmaya teşebbüs eylemeleri
pek melhuz olduğun u ve buna karşı Zat-ı şahaııeleriniıı son dere·
cede ibram ve israr ve vü kel ayı daima ikaz eylemelerini aklım
erdiği mertebe izaha çalıştım. Fakat b u iki günkü ifad a tımda
biraz ileri gittiğimi derk ederek sevk-i teessürle vaki olan cür'-
etinıden dolayı afvlerini taleb ettim. Hünkar "Hayır, hayır !
lfadôıınız hu!us-i niyyetledir. Söyleyiniz, söyleyiniz,, dedi.
SULTAN VAHlDEDDİN'İN RAŞKAT1PL1t1NE AİT VEKAYİ 173

§ Yine K a nun- ı evvel esnasında bir gün de ma'ruzatı takdim


etmek iizere huzura girdiğimde Zat-ı şaha ne ile aramızda mühim bir
muhavere cereyan etti. Hünkar istiklalimizi muhafaza edebilmek ic;in
vukuat-ı ma'lônıe failleri hakkında sür'atle muamele icrası düvel-i
ecnebiyye tarafından ihsas edilmekte oldu ğundan ve kavanin-i hazıra
icabınca işin mahakim-i adliyede rü'yeti uzun zamana mütevakkıf
olup h a kkı mı zda Avru paca verilecek karardan evvel lazım gelen­
teşehbiisatı i cra ve i k mal eylemek icab edeceğinden bahisle bu ahval-i
fevkaladeye karş ı fevkalade bir divan-ı harb teşkili zaruri bulundu­
ğunu ve bunun şimdiye kadar olduğu gihi ahkam-ı kavanine ve usıil ı -

muhalemata vakıf olmayan zabitandan terekküb edilmeyip kısmen


erkan-ı askeriyyeden ve kısmen cihet-i adliy yeden alınacak hükkam­
dan mürekkep ola rak bir malıkeme-i fevkalade şeklinde olacağım be­
yan eyledi . Ben de keyfiyeti biraz teemmül ve bu fikrin saikini tefek­
kür ile menafi-i aliyye-i devletin icabatı, onun m uh afazasiyle mükellef
olan Zat-ı şahaneleri tarafın<\an nazar-ı ehemmi ye te alınmak zaruri
oldu�unu ve ancak d ılçar-ı gadr olmalanndan d olayı haklannda afv-i
unıunıi istihsaline teşebbüs oluna nlar da vaktiyle divan ı harblerce
-

mahkum edilmiş kimseler olup nasıl ki bu gün bunlar şikayette


bulun uyor ise şim di mahkum edilecekler de iki üç sene sonra ayni
suretle şika ya t ve tazallumatta bulunacaklannı ve hiç bir kimse
kanunen mensuh old ujtu mahkemeden gayrı bir mahkemeye sevk
edilem i yeceğinden fevk alade mahkem e teşkili pek dakik bir mesele
oldu�unu ve bilahara tarihin lisan-ı ta'rizinden de kurtuluna mıyaca­
ğını dermeyan ve acaba mahakim-i adliyyece muamelatın surat-i cere­
yanını temin edecek tedahire tevessül ile istihsal-i maksad mümkün
olmaz mı yolund a idare-i kelam eyledim. Zat-ı � ahane cevaben ken­
dilerinin en büyük arzuları memlekette ahkam-ı kanuniyyenin temin·i
cereyanı olup ancak kava niıı i hıizıramızicabınca ınahakim-ia dliyyede
-

işlerin sür'atle intacı müıukun olamayarak senelercesürüncenıede kal·


ması lazım geleceği ve hal buki mesele istiklı11 imizi temin olup bu da
vüc(ıd-ı insaniyi kurtarmak için kat ı uzuv kabilinden olaca ğı ve
'-

ecnebilerin zihniyeti b iz iın zih niyetimize uymayıp bunlar bizi caniler


hakkında henüz bir şey yapmamakla itham etmekte bulunduk.lan
ve maazallah-ı teala istiklalimiz zayi olursa hakkımız dahi beraber
z ayi olacağı müt aleatı nı serd etti. Ben de nıak sad-ı acizanem erb ah ı
-

ceraimin cezadan kurtulması olmayıp sıfat-ıkanuniyyeyi haiz olmayan


bir mahkeme-i fevkaladenin vereceği hüküm ehaff i mü cazat olan
-
IH GôRll r lŞtTIIK LERlM

ceza-i nak<lic len iharet oll!'a bile mahkeme-i aidesiııden uı;u)en sadır
olmuş en şedid hükümden daha ağır a<ldedilece�indeıı mücrimiııin
kanun dairesinde ceza görmeleri liizım geleceğini ve yegane arzu ve
emelim ahd-i hümayunlllrında memleketimizde ahkam·ı kanuniyyenin
temami-i cereyanı olup hatt·ı lıümayunlarıııa "Kanunun hôkimiyetini
temin,, rıöziiııü bizzat ilavf'> buy urmuş olmaları bana bu cür'eti Lıahş­
eylediğini ifade ve sözü dolaştırllrak ecııchiler bizi adeta h al-i mahsı'.i­
riyette lıulundurmaktalar iken hük umetç� kendileri ile söyleşecek
birer mümessilleri yok , bahriye ümerası ise sıfatları icalıınca hükumet·
lerinin mümesrıili ad<lolunamazlar. vakıa kabl es-ı;; u llı müıı asebat-ı res•
miyye-i siyarıiyye iade edilemezse de hükumetçe bari kendileri ile mu·
ha taba edecek sivil mf'>rnurlar celbi cı;habına tevessül olunsa yolunda
11 .. rd-i mütaleıl eyledi m . Bu tıuretle e<"nnihiıı burada eıfat-ı resmiyyeyi
haiz memurları yok ki onlar tarafından böyle hir fikir ihsas edilmiş
olııun, demek ve bu ııözler onlllra izafetf'n baş k aları tarafından neşrolu­
nuyor fikriııi ima etmek İstedim. İki �iin sonra " A t i,, gazeteııinde bir
fıkra gördüm ki hiikumetçe fevkalade Lir d ivan-ı harb teşkilinin mü·
zak ere edilmekte oldu�unu hilıliriyor ve hiç lıir n{ütalea ilave edil­
meksizin altıııa Kanun·ı esasiııiıı malıakiw-i fevkalade teşkilinin
adem-i cevazına dair olan maddesi aynen dere olunuyordu.

Ertetıi günkü ma'ruzat meyanında mütekaidin-i ferikandaıı


MAH MUD HA\ RF.T PAŞA 'ııın riyaseti talı tında fevkalade hir divan·ı
harh teşkili istizanını havi Bah-ı alid<'n hir kararname geldi. Bunun
esnay-ı takdiminde " A ti,, gazetf'sinde münderiç fıkr:ulan bahsettim.
Zat-ı ı;ahane " 811 nıarıidardır, kiiğıdı bana bırakın ; bu gün Ahımd
Rıza Rey gelecek, on unla görüşürüm, , dedi. Ben de Dahiliye nazırı
MtTSTAJo'A A RİF B E Y kanunşinas bir zat olduğundan bu huı;usta onun­
la da görüşülmesini arz ettim.
O gün akşanı üzeri Zat-ı şahane R EFİK REY marifetiyle
idare-i örfiyye kararnamesini ist�tmcsi ile huldurup takdim ettim.
REFİK. REY mezkur kararnameyi kıraat ile hunun ahkamınca idare-i
örfiyye ilan olunan mahaJde idare·i mülkiyyenin iılare-i askeriyyeye
intikal edeceği ve İ stanhulda zaten idare-i örfiyye mevcud olduğu
cihetle böyle bir divan·ı harb teşkili kanuna mugayir adılolunama·
yacağı fikrinde bulunduysa da ben "Bir yerde harekôt-ı ihıilaliyye zu­
hfır ederse muvakkaten idare·i örfiye ilan olunur ve o harekatın failleri
muhaktme için divan-ı harb-i örfiyyt Sf'!tllc edilir. Yoksa mahalcime ait
cemi·İ meııad oraya verilme:. /stanbulda ise on senedir idare-i örfiyye
St:LTAN \ A H IDEDDİN'1N BAŞKAT1PLlC1NE AİT VEKAYİ 175

mevcuttıır. On u n esbab-ı ihdasına ıemas etmeyen hususiiıın divan-ı


harbe taalluku olamaz ve bunlar için yenitkn fevkalade divan-ı harb
teşkili ciiiı değildir,, dedim.
Ertesi Sah günü Ziit-ı şôhine mevJid-i şerif alayını müteakip
Sadr-ı azamla görüşt ükten ve ihtimal ki onunla da teati-i efkar
ettikten sonra akşanı üzeri hf':ni Kiiçiik mabeyne çağırıp bu hususa
dair olan kararnameyi imzalamış olduğu halde iade etti ve tetkik
ederek kendisince de kanaat hasıl olduğunu söyledi.
§ 1 9 Kanurı-ı seni 1335 Pazar günü Başruabeynci ile beraber
huzura daYet olunduk. Bolşevizme karşı Rueyada harekit-ı seferiyye
icrası için Fransadan bir ceneral ile dört yüz kadar zabit vürud ede­
ceğinden ve İ stanbulda karargih-ı umumi tesis olunacağından bun­
lann ikameti için Ortaköyde şehzade ve sultanlara mahsus Fer'iye
daireleri ile FEHİlltE Suı.TAN yalısının ve Çırağanda OsM.AN FU AD
EFENDİ'nin dairesi ile civarında mektep ,,-e nıuzika kışlası ittihaz
edileıı mebaniııin \'t' EN"ER PAş.A'mn ze,·cesi NAcİYE SULTAN
sahilhaııesinin tahliyesini Sadr-ı Azama gönderdikleri ültimatom
ile taleb eylemiş olduklarını ve o dairelerde ikamet eden hu kadar
azay-ı hanedanın nakil ve iskanları emrindeki müşkilatı müte­
hayyirıine dermeyan eyliyerek bunlara mukabil Beylerbeyi
sarayı terk ve tahııis edilmek üzere kendilerini ikna için REFİK
B EY'i Sadr-ı azama gönderdiğini söyledi. Beylerbeyi sarayı
gibi memleketin mefahirinden olan muhteşem bir sarayın ecnebi
askeri tarafından işgali beni müteeı<sir ederek "Aman Efendim !
Be_vlerbeyi sarayı makam-ı salıanaıa mahsus bir saraydır.
Bunun terkine müsaade buyıırulmasın ; bari ona bedel Valide
bağı ile Kôğıthône kasrının verilmesi teklif edilsin,,
diyerek
huzurda ağlamaya başladım. Çünkü bunu Saltanat-ı Oema­
niyye'nin aliim-i inkırazından addeyledim. Zat-ı şahane zaten
müteheyyiç bir halde bulunduğundan bunun üzerine büsbiitün
einirlenerf':k "Canım siı na.nl kafa ıaşıyorsunuı ? Biı hôl-i esaret­
ıeyiz ; Dolmabahçe sarayını da isıerlerse ne yapacağız:? lhl.amur,
Göksu ve Beykoz köşklerini teklif eııiın, onlan kabul etmiyorlar,,
dedi
ve cereyan-ı hali Veliahd Aenii ı.MECİD EFENDi'ye anlatmasını ve
iş ha nedana mütea1lik olduğuilllan onun da mütaleasını sorma•
eını Başmibeynciye emretti. Yeliahd " Taraf-ı şaluinetkn ne sureıle
ıensib ve irade buyurulurııa o, veçhile yapılmak münasib olur. Falcaı
1 76 GURUP İŞİTTİKLERİM

evvel ve ahır ar:etnıiş olduğum ııeçhil41 bu Hey'et·i viikelti ve bQ.


hıısus Hariciye nazırı Reşid Paşa, bu gibi mesail-i nıüşkile_yi hail ii
tesı•iyeden acizdir. Zat-ı şahômı ayan ı•e sair itimad eyledikleri zevatı
celb ile istişare buyıırsunlar,, yolundR arz·ı miitaleat ettiğini LÜTFÜ
BEY beyan eyledi. Hiiukar "Canım, ô._ranı topla_yıp müzakereye vakit
var mı ? Perşeube gününe kadar beMmehal bu dairelerin tahli_resini
istiyorlar ; eğer bunu yapma: isek bi::aı tahliyeye kıyam ile daha ziyade
muhill·i _lıürmet harekete tasaddi ederler.,, Ba'dehu vükelanııı aczi
bahsine nakl·i kelam ederek "Bunların kifayetsizliğini ben de görüyo·
rum ; lıikin yeri.erine kimi yapacağı:? Memlekette iş görebilecek beş altı
kişi ııarsa onları da lttihadcı diye istemi)·orlar,, dedi. Bu sırada Hn·iK
BEY avdet edip ENVER P.4.Ş A.'nın yalıııı ile peder ve hemşiresine ait
Ortaköydeki hanelerin behemehal tahliyesini taleh etmekle oldukla·
rını ve 5Rdr-ı azam Beylerbeyi sarayı için teklifte buluıı muıısa da
A nadolu tarafında olduğu için kabul etmedikleri ve Fer'iye daireleri
hak kında Sadr-ı azamın teşebbüste bulunacağını ve İngilizlerin de
Bebek'te Valide·i Hidivin i n �ahilhônesini istemekte oldukları re·
vabını getirdi.
Erteı;i gün huzura kabulümde Zat·ı şahane, "Dün si: pek
müteessir olup ağladınız,, dedi. Ben de "Saltanata mahsus bir saray·ı
aliyi ecnebi askerinin işgal etmesinden müteessir olmaklığım tabii dir
efendim,, dedim. Zat·ı şahane "Bence Al-i Osmanın mülküne gir·
dikten sonra hududda bir kulübe.re girmekle benim sarayıma girmek
beyninde fark yoktur,, Cevabını verdi. Bunun üzerine "Zat·ı şaha·
neniz Pôdişııh sıfatiyle umum mülkleri düşünmekle mükellef bulun·
d�unuzdan mütalaat·ı hümô.yununu:da haklı olduğunuz gibi, kulu·
rıuz da tabi sıfaıiyle metbuumurı sarayını ecnebi askerinin işgali
altında görm.ek istemem.ekteki mütaleamda min·gayri lıad haklıyım,,
dedim.
§ 21 K Anun·ı saoi 1335 Salı günü ma'ruzAt·ı resmiyye için huzura
celb olundum. Ma'ruzat ı;ıkanldıktan sonra müı-ted'iyat meyanında
haiz·i ehemmiyet olan üç kıt'a telgrafnômeyi ayırıp suret·i mahsO.E1ada
kıraat ettim. Biri Bosna ve Hersek ahalisinden üç yüz hin miislümanın
hukuk·ı milliyelerinin siyaneti için taraf·ı şahılnedeo istimdadı, diğeri
Urlada Rumların ahali·i islamiyyeye karşı ika eyledikleri mezalim "c

tecavüzittan bahisle istitafı, üçüncüsü de Van ahalisinden olup hükO.·


metçe Burdur �aucağına nakil ve Ermeni hanelerinde iskan edilmiş
olan altı bin müslümanuı sekiz aydır yevmiyeleri kesilip ve ikamet
SULTAN VAHİDEDDİN'İN BAŞKAT1PL1C1NE AİT VEKAY1 177

edildikleri haneler dahi ııahih-i aslilerine iade olunmak üzere tah1iye


ettirilip aç ve bi-ilaç sokak ortalarında kaldıklan beyaniyle merha­
met-i seni)·yeyi isticlabı havi idi. Bu üçüncü telgrafı okur okumaz
Zat-ı şahanenin gözlerinden yaş gelerek "Diin siz ağlı)'ordunuz
(Beylerbeyi Sarayı'nın işgali keyfiyetinden dolayı) ; bu gün de ben
ağlıyorum ; ne yapayım ? Buna beşeriyyet kuvveti, lıaıtii nübüvvet lı·u11veti
bile kôfi gelmez. A ncak uluhiyyet kuvı:eıine muhtaç !,, dedi. Ben de
pek ziyade müteessir olarak "Hakikaten uluhiyyet kuvvetine muh­
tacız, ancak Cenab-ı erham ifr-Rahimin o kuvveti zat-ı hümayununuza
ihsan buyurarak yine uluhiyyet kuvvetiyle bu işlerin kaffesini tesviyeye
inşaallah efendimiz muvaffak olursunuz ,, dedim. Hiinkar " Tel­
grafları bana verin, bu akşam Dahiliye nazır vekili gelecek, onunla
Sadr-ı azama gönderip icabeden ihtaratı icra edeyim,, dedi. Bunun
iizerine tevakkuf etmeyerek huzur-ı hümayundan çıktım.
§ 24 K anun-ı sarıi 1 3 3 5 Cuma günü akşam iizeri Hariciye nazırı
REŞİD PAŞA Saraya gelmişti . Başmabeyncinin odasında kendisi ile
görüşüldiikte lıir k.aç gii.nden beri gazetelerde mevzu-ı bahis olduğu
üzere siyasi fırkalar beynindeki tezad ve nifakın izalesi ile vahdet-i
milliyenin tesisi, selamet-i haliye ve atiyemiz için pek mühim oldu­
ğundan hükumetçe bu yoldaki cereyanın önüne düşülerek �u maksad-ı
mühimmin temin-i husulüne çalı1'ılması lüzumundan bahsettim.
REŞİD PAŞA " Bu teşebbüs bence de hakikaten faydalıdır, eğer samimi
ise ! Buttun husUlütıii temin edecek yegane kuvvet Zat-ı hazret-i piidi ­
şahidir. A caba kendileri bunu ne suretle telakki bu)'urııyorlar ?,, dedi.
Ben de ".\.fadem ki liizum ve faydası sizr.e de tasdik olunu_yor,
Padişahı bö_yle hayırlı bir _vola imale etmek hiikumete ait bir vazifedir ;
bu�ün huzur-ı hümayuna çıktığınızda işin ha_yır ve nef'ini biletraf arz
etmelisiniz ve bu babda zaı-ı şahanenin nü.fuz-ı manevisinden de istifade
e_ylemelisiniz, , dedim. "Ben nasıl söyle_yebilirim ?,, deyince "Hariciye
nazın oldu�unuz halde neden ihtiraz edi_vorsunuz ?,, cevabını verdim.
Ba'dehu söziime devam ederek "Şimdi ecanible cereyan eden muame­
lôtıa te.�adiif olunaıı müşkilattan bahis buyurdunuz. Ecnebiler karşıla­
rı nda on iki kişiden mürekkep bir heyet yerine milli bir kuvvet görür­
sözlerini de ilave ettim.
lerse elbette işler daha hayırlı bir cereyan alır,,
Fakat Zit-ı şahane Harem dairesine azimet etmiş olduğu cihetle o gün
Hariciye nazın kendisi ile mülaki olamadı. Ertesi gün bazı evimir-i
seniyyeyi tebelluğ için huzura celb olundum. Seryaver NACİ BEY
de huziirda idi. Hünkar, emirlerinin tebliğinden sonra bu te'lif-i beyn
178 GÖRÜP İŞİTTİKLERİM

meselesinden bahis açta. Ben de elyevm duçar olduğumuz vartadan


kurtulabilmek için son çare ve tedbir bundan ibaret bulundu­
ğunu, bu kadar mehalik-i hariciyyeye ma'ruz kaldığımız sırada mil­
letin nıefı, nısf-ı diğerini ezmekle uğraşmak pek haternak olacağını
bimehaba söyledim. " Ecnebiler bunu hüsn-i telakki etmezler ; erbab-ı
ceraimi kurtarmak için ortaya atılmış bir fikir olduğuna hamlederler,,
deyince ••Bu işte erbab-ı ceraimin kurtanlması fikri varid·i hatır
olamaz. Böyle bir teşebbiiste bulunanlar devletimizi şıı hal-i hater­
nakten tahlis için bunu sevk-i hami_yyetle .Yapıyorlarsa mücrimleri
kurtarmak hatırlarından geçemez ve geçmemelidir. Çürıkü zaman o za­
man değildir. Mücrim olanlar herhangi fırkaya mensub olıırsa olsun
cezalarını görmelidirler. Fakat millet arasından bu şikak ve nifak kal·
dınlmalıdır ııe vahdet-i milli_ye temin olunmalıdır. Ecanibe gelince elbette
bunu arzu etmezler, çünkü karşılarında on iki kişiden mürekkep bir
hey'et bulunca cebir ve ilhah ile her istediklerini yaptırabilirle, ;
fakat müttehid bir kuvre-i milliye mevcııd olunca işin şekli değişir.
Ecnebiler arzıı etmezler diye biz kendi mahvımızı kendimiz hazır­
lamamalıyız. Muhtelif fırkalar rüesasından on beş, yirmi kişiyi
huzur-ı hümciyıınlarına celb ile halin vehiimeti tasvir bııJurulnıalı.
ltfeclis-i meb'usanın yevm-i küşô.dında kürsi-i riyasette .remin
ettikleri esnada savt-ı hümayunlarındaki tesir ve metanet hata
kulaklarımda tanin-endazdır. Öyle kat'i ve müessir bir lisan ile
kendileri ittifak ve ittihada davet edilmelidir,,,, dedim. NACİ BEY
de benim sözlerimi tasdik ile : "Ben mes'uliyeti iiç kısma ayı­
rırım. Biri harbi açmak mes'uliyeti, diğeri harbin suret·i idaresi
mes'uliyeti, üçürıcüsü de tehcir ve takttl maddelerine ait mes'uliyet .
Harbin açılması ue suret-i idaresi keyfiyetleri ileride devletce tetkik
ve teemmül olunur. Tehcir ı•e taktii mesaili fciilleriııin cezalandırıl­
masına ise hiç kimse bir şey diyemez,, yolunda serd-i mütaleat etti.
Zat·ı şahane ise "Bu işe sıJhabet karışmamalıdır. Mesela ben beyi,
bey sizi, siz de beni tesahiib etmeye kalkışırsak neticesi fena olur,,
dedi. Biz de ••Bu mesele bi-garazane ve bitarafane ıedkik edilmeli 1!e
mücrimiyetl.eri sabit olanlar /ıakkında hükm-i kanun icra kılınmalı,,
dedik. ba'dehu NACİ BEY'le beraber huzurdan çıktık.

§ Bir sahalı Saraya gitmek üzere evde hazırlanırken sabaha


karşı Şi�li cibetlerinde bazı tevkifıit icra edilmiş olduğunu haber ver­
diler. Saraya vünidumda Şeyh ul-islam Haydari zade leu.HİM
EFENni'yi orada buldum. Müteakihen A yan reisi RızA BEY de gelerek
SULTAN V:\HlDEDDİN'İN BAŞKATIPLICINE AİT VEKAYİ 179

o sabah HACI ADİL ve meb'usan·ı sabıkadan HüsEYİN CAHİD ve


MiDHAT ŞÜKRÜ BEY'lerle KARASU EFENDİ'nin ve diğer bazı kimse·
)erin tevkif edilmiş oldnklannı, Çürüksulu MAHMUD PAŞA'nm tele­
fonla haber verdiğini söyledi. Ba'dchu kendisini huzura davet
ettiklerinden giderken Şeylı ul-islama "Adaletten ayrılmayınız,, dedi.
O sırada gelip ahvale kesb-i ıttıla eden Başmabeynci LÜTFÜ BEY de
muamele·i vakıayı adcm-i tasvib yolunda bazı sözler söyledi. O gün
ma'ruzit için huziıra istenildiğimde oda kapısırıdan girer girmez Zat·ı
şahane ".Bu sabah bir emr-i vaki karşısında kaldık ; Sadr-ı azam Paşa
gelerek bazı kimselerin tevkif edilmiş olduklarını haber verdi. Fakat
.Bab-ı alide �k acele işi olduğundan durmayıp gitti. A kşam Kelip izahat
vereceğini söyledi. Berı de kendisinden birşey sormadım,, dedi. Tevkifa·
tın esbabını ve tevkif edilenlerin kimler oldu�unu anlamak istertinıse
de a�zından hiçbir söz almak kabil olmadı. Bu suretle birkaç giin
evvel kendisinin ne çocuk ve ne rle buııak olduğunu söyleyen SULTAN
VAHİDEDDİN, o güu bu mevkie heni koymak istedi. Bunun üzerine ben
de asabileşerek yerimden fırlayıp kalktım. Masanın üzerinde duran
Kanun·ı esasi nushasını alarak ve "K anun·ı esasinin bir maddesi bile
hiçbir seheb ve bahane ile ta'til veya icradan iskat edilemiyeceğine,,
dair olan l 15 inci maddeyi okuyarak yapılan muamelenin Kanun-ı
esasi alıknm-ı sarihasına mugayir bir hareket olduğunu ve bu yüzden
memlekette bir ihtilal çıkmasından korkmakta bulunduğumu söyle­
dim. Kendisi cevaben "Korkmayın, çıkmaz,, dedi.
Hakan·ı miişarüııileyh hadd-i zatında asabi ve titiz ise de
hulO.s-ı niyyetle söz söyleyenlere karşı asabiyyet göstermezdi. Bazı
ahvalde tahammül göstermek yolunu da bilirdi. Nitekim bana karşı
da öyle yaptı. Fakat herhalde benim hirkaç günden beri vaki olan ha­
rekatımın hüsn-i niyyet eseri bulunmakla beraber, bir az cür'etkarane
olduğunu itiraf ederim. SULTAN REŞAD tab'an halim ve selim bir zat
olduğu halde tahammülü daha azdı ; hoşuna gitmiyecek bir şey söy­
lenince. kavlen değilse de halen adcm·i nıcmnuniyyetini izhar ederdi.

TEVFİ K PAŞA'NIN 1 K1NC1 K,\ B1NES1


§ 13 Kanun-ı sani 1335 Pazartesi günü kabl ez-zuhur huzur-ı
hümıiydııa çağınldım. Ma'ruzat için emrolunmayıp nezd-i şahiinede
Sadr-ı ıizam bulunduğundan beni istediklerini haber verdiler.
Huzura girince Zat·• şahane cebinden küçük kıt'ada bir kağıt
çıkanp bana irie etti ki Hey'et-i vükelanın istifasından bahis
180 GÖRÜP lŞITilKLERlt\t

olarak Sadr-ı azam tarafı ndan takdim edilmiş bir ariza idi.
"Sadr-ı azam Paşa hazretleri dün akşam gelerek istifa ettiler.
Ben de istifayı kabul ederek hizmet-i sadareti tekrar ke ndileri ne
tevcih ett i m ; işte istifanameyi okuyunuz ve hat müsveddesini
yazı nız,, dedi. Sadr-ı azam Paşa da Evkaf nazın İzZET BRY'in batt-ı
deııtiyle muharrer yeni kabine listesini tebyiz edilmek üzere bana tev•
di eyledi. Ba'dehu hattın ne suretle götürüleceği müzakere olunarak
böyle işgal zamanında alay icrası münaııib olamayacağından taraf·ı
acizanenıden vuku bulan arz ve ihtar üzerine suret-i lıusı1siyyede oto·
mobil ile götürülmesi kararlaştırıldı. İntizar odasında kısaca bir hat
müsveddesi yazarak takdim ettim. Tıı.svib-i ılliye iktiran eylemesi
üzerine İkinci katib SAİD BEY'i celb ederek tebyiz ettirdim. Saat üç
raddelerinde hatt-ı hümayunu hamilen ve otomobile rakiben Bab·ı
aliye azimet ve Arz odasında usul-ı mu'tade veçhile hat kıraat olun·
duktan sonra Sadr-ı azamın ariza-i teşekküriyyesini alarak Saraya
avdet eyledim.
TEVFİK PA�A'nın ikinci kabinesinde Harbiye nezaretine nıüte­
kaid Ferik YAVER PAŞA, Adliye nezaretine Damad ARİF HiKMET
PAŞA, Maarif nezaretine YUSUF ZİYA, PAŞA Posta ve Telgraf nezare­
tine Y USUF FRANKO PAŞA, Dahiliye nezareti vekaletine İzZET BEY,
İaşe nezareti vekaletine Maliye nazırı ABDURllAJJMAN EFENDİ
tayin kılınarak. diğerleri yerlerinde ibka edilmişlerdir. Bu tebed­
dülün esbab-ı bakikiyyesi hakkında gerek taraf-ı şahaneden ve
gerek Sadr-ı azanı Paşa canibinden bana bir şey söylenmedi. Dahiliye
nezaretine teşne olan İzZET BEY'in vekalet suretiyle olsun nezaret·İ
müşarünileyhayı elde etmek için lıir rol O)'namış olması melhuzdur.
§ Ertesi günkü gazetelerde münteşir makalattan tebeddül-i va·
k.iin hiisn-i tesir hasıl etmediği görüldü. Çarşanba günü intişar eden
"Vakit,, gazetesinin başmakalesinde iaşe meselesinden dolayı bir kaç
günden beri umum evrak-ı havadis tarafından şiddetle dı1çar-ı tenkit
olan üç nazınn tekrar kabineye alınmasını gı1yi Sadr-ı azam da iste·
memiş ise de başta REFİK BEY olduğu halde mensi.ihıı.n zümresinin
ısrariyle ibka edilmiş oldukları tahkik kılındığı münderiçti. O gün
ma'ruzat için nezd-i hümayuna gittiğimde Zat·ı şahaneyi müteheyyiç
bir halde buldum. Bir muııahip marifetiyle "Vakit,, gazetesini
Harem dairesinden getirtip bana irae ederek "Bu memleketi
idare için meser iki adam lazımmış ; biri Sultan Hamid, diğeri
Tal'at Paşa. Ama ben onlar gibi idare edemem. Tal'at Paşa
SULTAN VAHIDEDDİN'İN BAŞKAT1PL1C1NE AİT VEKAYİ 181

bizim halkımızı iyi anlamıştı ; o hakikaten müstesna bir şahsiyet


idi, , dedi. Ba'dehu R EFİK BEv'e nakl-i kelam ile kendisi küçük­
ten yetiştirmiş oldu�u hususi adamı olup Sarayın emr-i idaresini
uhdesine tefviz eylcdiğinden o sıfatla kendisini sık sık çağırarak emir­
lerini tebliğ etmekte bulunduğunu, yoksa hiç bir vakit umilr-ı devleti
onunla istişare etmemekte oldu�unu beyan ve "Eğer Tal'at Paşa o
muhitte kirlenmemiş olsaydı biz onunla bu memleketi kurtarabilirdik,,
diye teessürünü izhar eyledi.
Maaınafih REFİK BEY hakkındaki ifadatı kısmen hakikat
olup kısmen de mavakaa muvafık değildi. REFİK BEv'le muamelftt-ı
devleti istişare cylemese bile kendisini yalnız hususi işlerinde istih­
dam etmeyip TEVFİK PAŞA zamanındaki kabine teşekkül ve tebed­
düllerinde daima onu vasıta-i muhabere ittihaz eylemişti. REFİK
BEv'le muarefe-i sabıkası olan TEVFİK PAŞA da ekseriya onu tavsit
etmekte bulunmuştu. Fakat REFİK BEY'in, FERİD PAŞA ile aralan
iyi olmadığından, o sadarete geldikten sonra Su Lı· AN VAHiDEDDİN
de kendisini o gibi hususata tavsit etmez oldu. En sonra da FERİD
PAŞA'ya feda ediverdi.

Ba',lehu Başmaheynciyi de celh ve gazeteyi kendisine irae ile


mezkur gazete sermuharririnden bahis açıp "Bu adamın siyaseten
ve diyaneten bu memleketle ne alakası var ? Kendisi 1spanya
ıab'asından ve Selanik dönmelerindendir,, diye teessüratını tekrar
etti. "Ben umur-ı devleti Refik'le mi istişare ederim ? Siz ikiniz
de Mabeynin erkanı old11�unuz halde vekilim olan Sadr-ı azamla
aramızda cereyan eden şeyleri sizden bile ketmediyorum. Neşriyat-ı
vakıanın münasib surette tekzib ettirilmesi size ait bir vazifedir,,
dedi. "Bunu tekzib ettirin ve kendisini celb ile ihtarat-ı lazımede
bulunıın,, diye Başmabeynciye emretti. Ben, mademki gazete
bu zatları Sadr-ı azam kabineye almak istemediği halde vaki olan
israr üzerine ihkaya mecbur olmuş olduğunu yazıyor ; hu rivayetin
hakikate muhalefeti yine Sadr-ı azam tarafından "interview,, tarikiyle
veya suver-i saire ile beyan edilmek daha muvafık olacağı yolunda
ııerd-i mütalea ettimse de bu cihet kabul buyurulmayıp Başma­
heynci marifetiyle tekzib ettirilmesi teyid kılındı. Maheyn dairesine
avdetinden ısonra Başmabeynci Bey taraf-ı şahaneden gönderilmiş
olan "Serbesti,, gazetesini irA.e ile yazılacak tekzibe bunun da ilavesi
emrolunduğunu beyan eyledi. Mezkur gazetede Ü•e Fransa ihtilal-i
kebiri prensiplerinden ve Hukuk-ı beşer beyannamesinden bahisle
182 GÖRÜP İŞİTTİKLERİM

doğrudan doğruya ınakam-ı salta n at hedef-i taarruz ittihaz edilmişti.


Başmabey ncin in yazmış ol duğu gayr·i resmi tekzib ertesi günkü
gazetelerle ne�rolun:ırak hükümctçe de mezkur gaze te m u vakk a ten
tatil edilmiştir. AHMED EMİN BEY dahi B aşnıabey n c i tarafından celb
ile fikri t a shih kılı nmıştır.
Ertesi gün huzura k alıulüm ü z de Z at·ı ş ah an e tekrar meseleden
bahis açarak "Refik ziftlenmelerine mani oldu�u için Mabeyndekiler
kendisini ele verdiler ; çünkü biz makama geldiğimizde Hazine·i hassa·
nın idaresini pek bozuk bulduk, idareyi sıkmaya mecbur olduk ; gerek
Mabeynde ve ,gerek Haremde bulunanlar Çengelköyiindeki yaşayışlarını
bııratfa bulamadıklarından hepsi Refik'e düşman oldıılar,, dedi.
§ K anu n-ı saninin 18 inci Cum artesi gün ü hanedana ait bir husus
için taraf·ı şah aneden Veliahd AsnÜLMECİD EFENoi'nin Dolmabah­
çe'de kain d airesin e izam olundum. Sa dr· ı esbak SAİD HALİM PAŞA
d a yanında idi. Efendiyi m iit elı ey y i ç bir halde buldum. Tebliğin e
memur olduğum husı1su beyandan sonra kendisi fikren ve cismen
muztarih olduğundan bahisle o gibi husfısatla i ştigale lıUli müsaid
ol ma d ığı nı ve çünkü d ev l eti n ahvali ke!lb·i vehamet etmekte ve
milletle hancdan-ı saltanatın arası gittikçe açılmakta olduğunu ve
H ey 'et -i vükelanın kifayct11izliğini ve Sadr-ı azam TEVFİK PAŞA gerçi
erbab-ı istikametten siyasi bir zat ise de kendisinde bu cih e tleri idrak
edecek kuvvet bulunmadığını ve keyfiyeti birk aç kere huzı'.ir·ı hüma·
yuna arzettiği gibi hu kere de bir l ayiha kaleme aldığından bunu
Zat-ı şa h an ey e takdim ile bizzat kıraat eylemekliğimi i fa de etti.
Saraya av detimde ke yfi y eti arz ve beş altı sahifeden ibaret olan layi­
hayı kıraat ettim. Ahvalin vehametini ve Hey'et·i vükelanın
adem-i kifayetiııi beyan ile nıu'clilat-ı u mu ru müzakere için Saray·ı
hü m ay un d a bir hey'et-i müşavere teşkili lüz\ımuna ve sulh için ne gihi
istihzarat icrası kah e de c ejZi ne d a irdi .
§ 27 K anun·ı sani 1335 Pazartesi günü huzura kabulümde ma'­
ruzat çık arıl dıkt a n sonra Zat-ı ş a h a n e ahvfilf> nakl-i kelam ile acıklı
bir hash·i h al debulundu. "Ecnebiler pek bi-aman!,, cümlesi ile baş­
layarak "Gece giindüz ne çektiğimi bir Allah bilir, bir ben bilirim.
Bizi tazyik ile Meclis-i meb'usanı dağıttırdılar. Fikirlerini ihsas değil,
adeta açıktan açığa izhar ediyorlar. Ben meşruti bir hükiimdar oldu­
ğum halde gilya mutlak bir hükiimdar imişim gibi muamelede bu­
lunuyorlar ve doğrudan doğruya bana miiracaaı eyliyorlar. Meşruti·
yeııen bahsedince 'Hangi meşriitiyet !, diye mukabele ediyorlar. 'Kar-
SULTAN VAHİDF.DDİN'İN BAŞKATİPLtc;tNE AİT VEKAYİ 1 83

şımızda müracaat edecek lcuvvet olarak yalnız sizi tanırız ve sizi pôk
addederiz' diyorlar. Yani sözlerimizi isga etmezseniz sizi de tanıma·
yız demek istiyorlar. istiklalimizi kurtarmak için bizzarure bu hallere
tahammül ediliyor. Diğer taraftan birşey için kendilerine müracaat
edilince 'Henüz münasebôt·ı siyasiyyemiz iade olunmadı ; buradaki
memurlarımız askeri memurlardır' diye cevab veriyorlar. Ben milletin
ateşli külü üzerine oturdum , tahı-ı saltanatın lı·uş tüyünden min·
derleri üzerine oturup gömülmedim. Bunlardan kimseye bahsedilemi·
yor ; millete de malumat verilemiyor. Elbette bir gün tarih bu hakayiki
yazar. Siz eminim olduğunuz için bu şeyleri mahremane olarak yalnız
size söylüyorum. Vakıa merhum birader de dahili bir kuvve·i gali­
benin tahı-ı tazyikinde idi. Lakin ben nnurı kat kat fevkinde olarak
diritnavtlarıyla mücehhez bir kuvvet karşısında bulunuyorum,, dedi.
"Eğer akilane, bi-garazane ve bi-tarafane idare-i ıımur edecek bir ha­
lefim ulsaydı ömrümün deıır-i ahırında bu b.a r-ı azimi vallahi, billahi
ve tallahi kabul etmezdim. Tahı-ı saltanat ile teneşir arasında ne
kadar mesafe olduğunu bilirim ; siz de gözünüzle gördüniiz, bir tarafta
taht, bir tarafta da tabut duru_vordu,, dedi ( Topkapı sarayında
cülus merasimini imaeıı ).
Bir padişahın makam·ı saltanatından bu müteessirane sözlerini
işitmek bittabii hana da tesir etti ; devlet ve milletin te'min-i se­
lametine muvaffak.iyede taht·ı saltanatlarmda asfıdc-nişin olmaları
temenniyat·ı halisanesinde bulunarak huzurdan çıktım. Maahaza
bu tazyik neden dolayı, kimler tarafından ve ne vasıta ile icra olu­
nuyordu ? Ona dair bir imada bulunmadıklarından şu hasb·i hal
benim iı;in esrar-alıld olarak kalmıştır.

KABİNEDE TEBEDD Ü LAT


§ TEVFİK PAŞA'nın ikinci kabinesi bidayet·i te�ekkülüııden beri
gazetelerin tenkidat ve ta'rizatına uğramıştı. Buna haşlıca sebeb ise
o esnada tekevvün eden mahud Değirmenciler meselesinden dolayı
hedef-i ta'rizat olan Nafıa nazın ZiYA PAŞA ile Maliye nazırı ABDUR•
RAHMAN EJo'ENDi'nin ve Evkaf nazın İzZET BEY'in yeni kabinede
ibkalan ile beraber İzZET BEY'in Dahiliye nezaretine vekaletine,
ABDURRAHMAN EFENDi'nin de İ aşe nezareti vekaletine tayinleri idi.
Nihayet kabinede istifalar haşlıyarak ŞU.ray·ı devlet reisi Damad
ŞERİF, Adliye nazın Damad ARİF HİKMET ve Harbiye nbırı YAVER
PAŞA'ların birbirini takiben istifa ettikleri haber alındı. Onun üze·
184 GôRttP İŞİTIİKLERİM

rine Hey'et·i vükelanın �uret-i umumiyyede tebdili ı;1özleri deverana


başladı.
Bir sabah gazetelerde Bahriye nazın ALİ RIZA, Maarif nazın y lT·
SUF ZiYA PAŞA'larla Evkaf nizın İZZET BEv'den maada bilcümle nüz·
zinn tebeddül ettikleri görüldü ki kabine teşekk.ül edeli henüz bir haf·
ta olmuştu. Ben bu teheddülatı kabine teheıldülüne hamlederek yeni
hir hat mfü•vcddesi hazırla},[' Saraya azimet ettim. Müsveddeyi
takdim eyledikte Zat-ı şahane .. Sadr-ı azanı Paşa istifa etmedi ;
yalnız vükela istifa etti. Yeniden hat yazılmaya lüzum .roktur,, dedi.
Ben de " Vakıa yakında bir tebeddüle daha lüzum gllrülürse dllrdüncü
defa olarak hatt·ı hümayun yazılması münasib olmazdı ; bu suret
daha muvafık,, dedim. Zat·ı şahane de "Dört defa olursa hulle lazım
gelir,, diye mukabele etti.
Şıi.ray-ı devlet reisi ile Adliye ve Harbiye nbırlannın zaten istifa
etmiş olmalanndan, Hariciye nazın MUSTAFA R EŞİD PAŞA ile Nafıa
nezaretine inzimamen Ticaret nezareti vek8..letinde bulunan ZiYA
PAŞA'nın ve Maliye nazın ABDURRAHMAN EFENDi'nin Sadr-ı izam
tarafından istifaya davet edilmelerinden dolayı tebeddül-i vak.ii n
kabine tebeddülü şeklinde icrasına hacet görülmediği bilahara
anla�ıldı.
24 Şubat 1335 tarihiyle müverrah ve İzzET BEY'in hatt·ı
desti ile muharrer yeni vükela listesinde Harbiye nezaretine
Topçu livalığından mütekaid FERİD PAŞA, Bahriye neza·
retine ihkaen ALİ RIZA PAŞA, Adliye nezareti ile Şıi.ray-ı devlet
riyasetine Uryani zade C:to:MİL MOLLA, Hariciye nezaretine YusUF
FRANKO PAŞA, Dahiliye nezaretine N azır-ı esbak REŞİD BEY (Reşid
Bey Avrupa'da bulunduğundan lstanbul'a vüruduna kadar kemakin
İ zzet Bey vekalet edecekti), Maarif nezaretine ibkaen YustTF ZiYA
PAŞA, Nafıa nezaretine ŞE\"KET TURG UT PAŞA, Evkaf nezaretine
ibkaen İzZET BEY, Maliye nezaretine Ad. BEY (Hammer mütercimi),
Ticaret ve Ziraat nezaretine A BDULLAH BEY ( Kamil Paşa zade),
Posta, Telgraf ve Telefon nezaretine EDHEM BEY (Beyrut vali-i
esbakı) tayin kılınmışlardı.
Maliye nezareti hizmet·i mühimmesine ilerden beri mütever·
rimen esit·firaş olan ATA BEY'in intihabı ve onun da maraz-ı
mevtinde kabulü herkesce mucib-i taaccüb oldu. Filhakika kendisi
bir gün bile mahall·i memuriyyetine gitmeye muktedir olamadığı gibi
Stı l.TAN V AHI D.EDDIN'İN BAŞKATlrı.tCINE AiT VEKAY 1 1 85

ancak hir h a ft a i m t iıl a d eden m e mu ri yet in d en iııfikakiııi m ü te aki p


İ r t i h a li \ ııku lml d u .
Tclıı·ılıl ii l iiıı erksi gü ı ı ü vükelıiy·ı cedidedeıı gayr·İ mul ı allef
ol a ıı la r t ahli f l'ılilnwk ii:ı:cre gele re k huztıra kabul oluıı<l u k.larından
y<'ııi v i i kı la y ı ıııısıl h ıı lı l u kl arıı ıı hilmünasebe taraf·ı şıilı aııed en sual
·

t�t t i m , " Tl'lfi/,· Ptrş11 ttrlilısi:; adtım,. cevabı il e ik t i fa h u yu rduklarmd a n


kabiııcıı iıı ı;ok ıJevımı edmııiyeceAini i s t id lal e�·lf'di m .
§ Biılııyt·t ·İ m ı m u r iy e t i m d <' ı ı hr.ri Sadr·ı ıi :ı: a oıla r Saraya ıı:cl·
·

dikç" ılo�ru V ü kela odasına g id ip Başmabeynci, Ba�kıiti p tr. nezdi n d e


bulunarak taraf-ı �fılıfıııcdeıı k a lıul olu ııuıwaya kadar alı\'al hakkıııda
gliriiı;ii rlı�rd i . T ı n FİK PA�A sadare t e f!;el in ce Ha:ı:iııe·İ lıal'sa müdir·i
u m u mis i U E F İ i� lh,:y 'iıı oda 1< ı ıı d a in tizar et meye başlad ı . Bi:ı: de
liiziıııı·ı ıniilı rcııı olınaılıkı:a y a n m a git mezdik. Yıldız'a ııaklcdildikte
nıiiı: ar ii ı ı i le y h M a lwyıı ılııiresiııc hiı: uğramaksızııı o tomolıil ile Ha­
rcııı-i lıiiııııi y u ıı ka p ı sı ı ı ı ıı iiııiindc d urup doğrudan d o ğru y a K üçük
m a l.ıı•y ııc gi dt>rck lıuziı rıt ııirerıli . FF.Rİ n PAŞ A sa da reti n de de aynı
hal ı·erc�· aıı l't t ifd ıı dc ı ı P a di�a h ile iki Sadr-ı azamı arasındaki
oı iiıı aselıa l ıiıleı a uilt•vi lıir llc k i l alınıştı. Muanıelcce ljU tehc<ldülüıı
e ı;lı a l.ıı n ı Za t -ı 'iıi l ıuııeııiıı ga�'l�t ket um olmasından ve Başmahey nci
Lfrrt'Ü llE Y 'iıı i ;;t• pek lm�hoj!az hul uıımasınrlaıı rl ola yı keşf-i esrar
ile h a r i ce i�ac eder nı ül alıa :ı: a !< ı na lıarnleylemekteyim. Çünkü FERİD
PAŞA satl a rc ti ııde LÜTFİ! B E Y ' iıı infiı;alindeıı sonra evvelki inhisar
kalmadı. S ad r- ı izam gelinre Zat-ı şahane "Si: de içerki odada bek­
e_...-; ,,, ml'salih<ı dair sö_rfoJeceğim şeyler olu:ror,, diye beni de Küçük
uıabeyn d a ires iı ıde alıkordu. İşte hu s eb ebe binaen TEVFİK PAŞA ile
nad iren görüşerek kahine teL ed d ii lat ı rı m eshab-ı hakikiyyesi hakkında
ma l iı ma t alamadım. Yalnız h aricen vuku bulan istitlaatıma göre
D a ın a d ŞERİF PAŞA'ımı istifası hmıusi bir sebebdeıı dolayı Maliye
nazırı ile aralarıııda :w hfır eden münakaşadan münhaiti imiş. YAV ER
P AŞA ' n ı ı ı da bey anın a göre l ıı gil i 7. Cenerali A u,J<:NBY'ııin lstanbul'a
vürudu ü:ı:criııc ahviil-i a skeri yy e ve ııiya siyye hakkında gör ii şm ek
üzere H aric iye nazırı llEşin PAŞA ile birlikte nezdiııc a z i met ettikleri
h alde Ceneral kendilerini gayet barid hir surette ayak üzerinde kabul
edip netice-i mülak a t t a adeta yanından kovmu�. YAVER PAŞA hassas
bir ad a n ı oldıığuııılaıı Lııı m uameleye t alıammiil ede me yi p ağlıya­
rak Sa<lr-ı iizamııı yanma azimetle Harl ıi y e nezaretin den istifa etmiş.
§ Fraırn ku\'n-i İ �g ali y yc s i kumandam CENF.RAL FRANŞJo: DE­
PJo: K ı·: 'nin h t aı; l.ı ul ' a rnu vasalatı akabinde bir gün Ziit·ı � ô h i nc heni
186 GÖRÜP lŞlTilKLERlM

Harem-i hümAyundaki daire-i hususiyyelerinde kabul edip ma'ru­


zata baktıktan sonra ahvale nakl-i kelam ile Ceneral uınilen Sadr-ı
izamı ziyaret etmeksizin Sefaret tercümanını gönderip kendisi ile
sefarethônede görüşmek istediğini bildirmiş. Vükela müşarünileyhin
bu suretle azimeti muhill-i haysiyyet olacağı heyaniyle gitmeme­
sini tavsiye eyledikleri halde kendisi ziyareti daha muvafık göre­
rek azimet etmiş olduğunu ve gerçi Ceneral, Sadr-ı azamın şahsı
hakkında nazikane muamelede bulunmuş ise de lıükômete karşı
pek şiddetli lisan kullanıp "Eğer hükfımetiniz şiddetli icraat göster­
mezse hakkınız.da verilecek hüküm pek vahim olacaktır,, demiş idü­
ğini miiteeıısirane bir lisan ile ifade eyledi.
Bu ifadıit-ı seniyyeden ecnebilerce hakkımızda takih edilen mak­
sad ne oldul!unu ve hükômetc;e ne yapılmasını istelliklerini hakkiyle
anlayamıyarak "Efendim, o halde ne _'Yapılmasını isti_rorlar ?,, deyin­
ce : " Fuad Paşanın Şamda yaptığını yaptırmak istiJorlar,, cevabını
verdi.
Gene o esnada Bükreş'ten İ stanbul'a avdet eden ŞADİY E SuL­
TAN'ın zevci FA.ui a BEY, Fransızlar tarafından haklarında gösteril­
miş olan teshilatdan dolayı Cenerali ziyaret ve kenılisi ile mülakat
etmiş olduğundan netice-i mülakatını arz için Saraya gelmiş ve Zat-ı
şahane de ifa<latını tahriren arz eylemesini irade etmesiyle FA.niR
BEY arizasını Serkarin LÜTFİ BEY marifetiyle takdim etmişti. Hün­
kar arizayı bana irae edip, Ceneralin eımay-ı mülakatta hükômetin
icraatındaki teahhüratdan şikayetle bir tabur asker alıp Yıldız'a
giderek istediklerini yaptırabilir ise de Zat-ı şahanenin lıatınna ria­
yeten bunu yapmak istemediğini bildiroıiş olduğu münderiçti.
§ 28 Şubat Cuma günü Saraya azimetimde Mıihcyn katiplerinden
İHSAN BEY, Bab-ı aliden o sabah ,·ürud etmiş olan mühim bir mazbata
ile kararnameyi getirdi ki lıunlarnı muhteviyatı Düvel-i itilafiye
ile harekat-ı hasmane vukuunu tahrik ve ihdas eden kabine azasının
ve tehcir münasebetiyle ika edilen ef'al-i cürmiyyedcn maada memle­
ketin emn ü selameti ve nasın can ve mal hürriyeti aleyhine vukua
getirilen ceraimin mürtekibleri ile havayic-i nas üzerinde icray-ı
ihtikar ve niifôz ve mevki-i memuriyyeti sô-i iı;timal etmiş olanlarm
mevki ve sıfatları ne olursa olsun bir gôna mcrasim-i nıütekaddime-i
kanuniyyeye hacet olmak.sızm divan-ı harb-i örfilerce takib ve mu­
hakemeleri ile tayin-i cezaları ve tetıri-i muamele için de evvelce
cihet-i askeriyye ve adliyyeye mensub azadan mürekkeh olmak üzere
SULTAN VAHlDEDDİN'İN BAŞKATIPLtr.tNE AİT VEKAYİ 187

teşekkül etmir: olan divaıı-ı harb-i örfilerin yeniden teşkili istiza­


nına dair idi. Selamlık resminden sonra Zat-ı şahaneye bir pu sul a
takdim ile Bah-ı Aliden mühim ve mufassal bir mazbata ve ka­
ra rn ame vünid ettiğini bildirdim. Evrak-ı m ezk ıi reyi alıp get i rmek ­

liğimi irade eyl emekle Küçük Mahe y n de takdim ettim. Hünkar.


e"\·rakı hizzat miitalea eyle d i ktım sonra ••Böyle olma_yacaktı. Bu
Kanun-ı. esasiye muga.yirdir,, diyerek masaların ı n üzerinde hu l u n an
K a nun-ı esa11i n u 11lı as ında n vükelanın suret-i muhakemeleri hak­
kındaki m a ddeyi ve Kanun-ı esasinin hiç bir maddesinin hiç hir
sebeh ,..e h a h a ııe ifo hükümden iskat edilemiyeceğiııe d a i r olan
l l5 inci maddeyi okuttular ve " Ren bu11u im:a edemem ; errakı
ı•erin, bu geı·e ıetkik edeyim,, dediler. '1azha t ada Bahriye n azırı A ı.i
RızA PAŞA'nııı i mzası olup olmadı�ını 11 u al ett iler. Ben de onun
imzası hu l ıı nm a d ı�ı n ı s ö y le d i m .
Ertesi !\abah huzura kahulümıle, kurşun k al e m ile tah ri r etmiş
old u kl arı mütalcaname-i hümayunu hana Lcvdi ile "Rıııııı te:kire
şeklim• 1.-o_yun ll: ; )'azaca�ınız ıezkirenin miisveddı•sini etıvel ı!mirde
bana iriie eıtikte11 .�onra otomobile binip Rab-ı aliye �iılerek Sadr-ı
azama teı·di t'" şıı miilail'atımı dtı şifahen tl'blijZ ediniz : Bıı n u frrada
zarurf.'t-i mübreme ı·arsa /Jı•_y'et-i ı•iikf.'lıi /aer tiirlii mes'uli)'.\'eti ii:n/erine
alarak icra ederler. Kendi işlerim• beni karıştırmasınlar, ben burııı im:ıi
edemem ; bıı �iinlerde Kmııın-ı esa.�i üurinde t;nk .�özler tPkeı·vii11 etti ;
K anun-ı esasi ile bıı derecı! nynamak caiz değildir.,., dediler.
Ben mfü:veddeyi tahrir ve rııa ahaza pek sert ol arı bir kaç kel i ­

meyi ta ' di l ederek kendilerine takdim et ti m . K a hul - i aliye iktiran


eyledikten s o n ra mü t al ea n ii m e- i h ü m a y u n u i a d e eyl ed i m . Y az ı l a n
tezki re y i hizzat alarak Balı-ı al i ye gö türdüm. Sadr-ı azam TEVFİK
PAŞA m ecl i st e olduf!undaıı kendisine haber gfö11lerdirn. Elçi oı la ,..ı ıı a
vürud et mesiyle tezkireyi y ede n he-yed t ev n i ettim. Mü ş ar ii n ile yh
ha 'd el - m ü t alea ahvali teıırihe haı;layıp " Diivel-i ı•cnebi_ye otuz altı
kişinin teı•kifi için bir liste 1.•erdiler (İzzet Bey vaı;;ı tasi yle) . Bir lıaftaytı
kadar hükumetçe yapılmaz ise bizzat teı,kifiiıa kıyam edeceklerini bil­
dirdiler. Bu me_randa bilmuhakeme beraat edecek olanlar dtı ceza görmüş
olacaklar,, d edi ve nıa'ru:1; oldu�u müşkiln t t arı bahisle " 0ç dört ay
kadar çekilmek istiyorum. Falcaı efendimizi kime bırakalı m ? S<ulareti
A lının/ Rıza Be.r'e teklif ettim ; •Ben Ayan ri_vasetiıulen başka bir
şr.y ktıbul edemem' diyor. Fericl Paşa'_ra teklif ettim ; o da ıı:; u n miid­
detten beri hizmette b u lu n madığ ından btıhisle kabul eı m iyor,,dedi . Onun
1811 GÖR ÜP İŞİTTİ KLERİM

üzerine hen ıle kendilerine hakim lıir zat ı ıl ı l ukların d an K aıınn·ı


esasi a hkamına mugayir bir kummu Zal·ı ş a h a ne y e kabul ve t asdik
ett irmekle mcvki·i humayıinu d fıı;ar·ı tezelzül e t mek m u v a fık·ı
maslahat olamıyucağını teemmül l ı u y urmalar ı ı ı ı ve her halde bu
gihi ahvfıle karşı makanı·ı saltaııa t ın mahfuz lıuluııdıırul ması
lazım geleccµirıi i fade e t t i m . " 1111 bub,la arkadaşl<ıra kfl rş ı ısrıır
edeı·p!. ol11rSCftn islİfa PdPrrekler ; yer/erin e J.· imi Kf'fİrP/im ?,, dedi
ve riifekaı:.ı ile fı!Örü:�crl'k net ice� i akşam hizzat lıfı k i p a y·ı lıiima·
yuna arz e tnuık üzere yanımdan nıiifarekatle MediH• g i t t i .
S a raya avdet imde Zat-ı ş a h a ııc, iılıircrı tefriş ett irm i � olılu�u
hiiyiik yazı s aloıı u ıı da ben i kabul eyledi. !\la'rıızı\ t ınıı nıii tdiı�iyarıe
istimadan sonra makam-ı sal tanatın lıu işe kurı�tırıl rrıaı;ı do�ru ola­
mıyacağını uzun uzadı�·a Last u beyan etti ve " 1 'Pıfik Paşa ile beni
miişkil meı:kide bıılımdu rııyorlnr. Ur_yani-:ıide kPnıli libmmı ı bi:e giy­
dirme.k i sı iyo r,, d iyerek h u n u n l' ryani-ziille CEM İ L Moı.LA tarafından
yapılmış o lduğun u i ına eyledi. Ben d e " Memlekette taş ttış ü::P.rinde
kalmadı, kaim o/tırak _ya ltıı z bir ıınltanaı kaldı. Onutı da mP.vkiini
duçar·ı tezelzül etmek muvafık o lama z. Zarııret-i miibreme o lsa da
makam·ı Saltanatı karıun-ı e.�asiye m ugayi r bir mııtımele._ye teşrik
etmemelidir,, ded im ve Sadr·ı azamm ''Israr ey/ersem istifa ı>derler,,
sözüne karşı Za t·ı şahane " ilah! Ş i m di maksad mılaşıldı. lle,r 'et · i
viikela taıyikaıa maruz kalıyorlar da sık sı k böylıı istifaya nıecb ıı r olu­
yorlar diye halka karşı bi:e ta hmil- i me.�'ııliyet etmPk istiyorlar,, dedi.
Ertesi gün Saraya vürıidumda Zat·ı şahane akşam 11adarrtten
gelen bir tezkire•i husıiı;iyyeyi irae e t ti ki bunda mazhata·İ m ii tckad­
dime ile istizana muhtaç görülen cihet gerek evvelce teşekkül eden
ve gerek bu defa teşkil olunan divan·ı harb-i örfilerin t a mam iyle
idare-i örfiyye kararnamesi ahkamı da iresinıle şekl-i kadimJc tertibi
kaziyyesinden ibaret olup hu tc!ikilat·ı cediden iıı her halde irade·İ
seniyye·i şeref-süııfılıa vabeste bulunduğu Meclis-i vükelaca tezekkür
kılındığı beyan olunarak m ütaleaname·i hümayunda münderiç olan
ve herveçlı-i muharrer şifahen izah kılınan �ayeye temas edilmemekte
veyahut edilmek istenilmemekte olduğu görülüyor ve lıey ' elce fikr-i
sabıkda ısrar ediliyordu.
Bundan sonra FERİD PAı:A kabines i n in l e�ekküli.ine kadar ce·
reyan eden ahvale mut tali değilim.
Salif üz-zikr mazbata ile müt a le ana m e· İ hümayu n üzerine Bab·ı
Aliye yazılan tezlir<'n in suretleri atiye dere edilmiştir.
SULTA N VAHlDEDDİN'İN BAŞKAT1PI.1C1NE AiT VEKAYİ 189

Kabinenin tebeddüllinden sonra Saraya gelen CP:MiL l\foLl..A 'mn


mezkur mazbatadan Lahisle "Zat·ı şahane bunu kabul buyurmazlar,,
demiş olduğu halde arkada�lanha söz anlatamadığım ve miitalea·
name·i lıiimayun mecliste okunduktan sonra "işte gördiinü; mü ?
artık bi:im için istifadan başka yapacak ŞP._Y kalmadı,, deoıiş oldup;unu
hikaye eylediğini Zat-ı �ahaııe bana ifade etti.
Ancak mazbatanın tarz·ı tahriri bir hoca kalemi olduf;uııu
gösteriyordu. Rilalıara kcn<liı;; i ile Sarayda görüşüldükte bunun kendi
eser·i hamcı;i b u l u nd u ğu nu bana itiraftan çekinmemişti.
TEV F İ K PAŞA saılaretten infisalinden sonra Saraya gelmedi. Ara­
dan hir rn üdıld nıüruruııda, hizmet-i devlete dulıulünün altmıı;ıncı
sene-i devriyesi münasebetiyle bir Laltif·i mahsus olmak üzere ken·
disine Hanedan rıiı:anı ihı-:an ve Zat-ı �&hanenin hüyük kerimesi ve
mü�arünileyhin gelini olan Sul tan marifetiyle irıuıl buyurulduğundan
hunun üzerine arz·ı tt'�ekkür için geldi.
Bilalıara mii.şarünileyh TEYFİK PA�A hana "Şt>yh ul-is/am Efen­
di ile izzet Bey istifa etmiyelim di_ye israr ettikleri lıulde '0 btınim
bilecepim şeydir' diyereJ..· ısrarlurını dinlemP.dim ve Amedci Bey'e isti·
faruimeyi ya;dırarak talrdim mim,, dedi.

TEVFİK PAŞA K A BİNESİ TARAFINDAN TA KDİM


OLUNAN MAZBATANIN SURETİDİR
Nezd-i irfan-penah ve hikem-agah-ı alide müstagni-i arz u izah
olduğu veçhile harp gibi vücılh-ı adide ile eheınmiyet-i fevkaladeyi
haiz emr-i nıu'tenabilıde ihtida i�in cihat-ı müteaddi<lesi kemayelik
ve ariz u amik tetkik edildikten ııonra muktezay-ı hale göre hareket
vccnihden olaca�ı ve harh-ı ahir misillu bir bsdire-i uzmaya duh61
İ\�iıı kavaid-i mezkureye tevessülün elzenıiyeti mütezaüen mevcut
bulunduğu halde hunlardan hiç birine iltifat olunmayarak ve o za•
manki vükeladan hir kaçının re'y·i hodgamt\nesi neticesi olarak
Devlet·i aliyye ile Dü vel-i itilafiyye beyninde harekat-ı haı1mane vuku·
unu tahrik ve Devletin emniyyet·i hariciyyesi ihlal edilmiş olmakla
beraber harhin de,·amı müddetince envi-ı su-i istimalata cür'etle ha­
vayic-i nasda ihtikara ve haua emniyyet ve asayiş aley hinde harekata
kadar vanlıp servet-i halk ve memleketi malıv u tebah etmek dere·
kelerine götürmek ve evlid-ı memleketten pek çok zayiat vukuuna
sebebiyet vermek ef'al-i zemime ve cinayat·ı müteaddidesine bizzat
dahli veya iştiraki olan veyahut .ô.mir-i mücbir bulunanlar hakkında
190 GÖRÜP İŞİTIİKLERİM

vacih üt-tatbik muamelat·ı adaletkarinin ifasiyle ibret-i müessire


iraesi akdem-i vazaif-i umur olmakla ceraim ve cinayat·ı vakıa fail
ve müşariklerinin cürümlerine göre derece derece icraat·ı mukteziyye·
ye tevessül olunmak ve evvel emirde İ tilaf hükumatmca en lıüyük
medar-ı ittiham ittihaz kılınan ve fi hadd-i zatiha ef'al-i gayr-i
müvecceheden bulunduğu şüphesiz olup maamafih ittihamat·ı mez­
kureyi makasıd-ı mahsusalarmın hiziyadetin husulüne vesile ve alet
ittihaz edenlerce bir çok velveleyi bais olan tehcir ve taktii ceraimi
fail ve müsebbihleriııden başlanılmak suretiyle işe girişilmiş v ;, lazım
gelen tahkik hey'etleri ve divan·ı harbler teşkili için istihzarat w

tertilıatın arkası alınıncaya değin biraz zaman m ürur eylemiş olup


Devlet-i aliyyenin bu kere duçar olduğu avakih-i elime-i mağlfıbiyyet
cihetiyle hasıl olan ahval-i müşkile ve seyyama henüz akcl-i ııullı olun­
mamasından ve mü tarekerıame ahkamı diri bulunmasından dolayı
fevkaladeliği devam eden şu fın-ı hazırda itilaf devletleri nıii nıessillcri
tarafından vuku bulan matalih-i guna guna gerek tehcir ve taktii ve
Miylli aşiretini İ ngilizler aleyhinde tahrik cürmiyle maznun bulunduk·
larından bilbahis geçende İ ngiliz ınümeı;sili canibinden vaki olan taleb
üzerine taht-ı tevkife aldırılan meh'usan-ı sabıkadan FEYZİ ve ZÜLFÜ
BEY'ler hakkındaki muhakemenin teahhur-ı intacından bilistifade
mumaileyhimayı kendileri muhakeme etmek için muahharan alıp
götiirmi.iş olmaları ve İ ngiliz ii.serasına su-i muamele ile m üttehem
olan ümeray·ı askeriyyeden MAZLÔM BEY aleyhindeki hükmü derece·İ
fiil ile gayr·i mütenasib görmelerinden ııilşi mumaileyh ile Nuai PAŞA
hakkında ZÜLFÜ ve FEYZİ BEY'ler gibi muamele icra etmeleri delaili
ile salif ül-heyan ceraim ve cinayat. fail ve müsebbib ve müşariklerinin
muhakeme ve tecziyeleri meselesinde hiraz daha ağır davranılırsa
münıessilin-i m üşarünileyhim şekl-i teklif ve taleLlerini başka t.iirlü
dermeyan ve icraya kalkışacakları mahsus ve nıünfehim ve hüdahafız
devleti n hukuk-ı esasiyye ve siyasiyyesine rahne iras edecek böyle
icraata mahal ve imkan bırakılmaması akdem·i zimmet ve vezaif
olduğu misillu mesele-i mehhusun·anhanın sür•at·ı wukteziyye ile
cereyan etmemesi hasebiyle beyıı el-halk tahaddiis eden ve bazı
havadaranın neşriyat·• tiirrahat·amiziyle daire-i tesiriltı ruz-efaun
olmakta bulunan bir takım kıyl u kaliıı önü kcstirilmesindeki müb·
remiyyet ise başkaca malıall-i teemmül ve nazar bulunmak haysiyatı
ile ceraim ve cinayat-ı rııczbure fail ve müsebbih ve miişarikleri
hakkında kannnen ve idareten her ne yapılacak ise bila ifate-i vakit
SULTAN VAHlDEDDİN'İN BAŞKATİPLİCİNE AlT VEK.A.Yl 191

tatbik ve icrasına muhaderetiıı lüzum-ı kat'isi bilittihad tasdik ve


tensib olunduktan sonra saded-i bahis bu babda vacib ül-ittilıaz olan
tedabirin tayin ve teshitine nakil ile teati kılınan efkar ve mutaleat
sırasında ceraim ve cinayat-ı mezkure mürtekibleri meyanında bulu­
nan vükelanın emr-i muhakemelerinin nıalıfıiziyyet-i ahkamı nıfüıel­
lem olan Koııun-ı esasi mucibince teşkil kılınacak divan-ı alide rüyet
edilmek yahut aciliyyet ve elıemıniyet-i hazıra hasebiyle bu gibilerin
dahi divan-ı lıarhlerJe icray-ı muhakemeleri ciheti tercih kılınmak
şıklarından birinin ihtiyarı labüd olmakla hu vadide cereyan eden
tetkikat esnasında çiinkü şu lıarb-i umumide hükumet-i seniyyenin
ittihaz etnıiş ol<luğtJ meslek-i lıasmaneden ve esnay-ı harhde vukua
getirilen cinayat-ı muhtelifcden naşi Düvel-i itilafiyece Devlet-i aliyye
hakkımla kararlaştırılan ve karibeıı mevki-i tatbik� konulacak olan
ahkam pek hevl-engiz şeylerden ibaret olarak eğer hükıimet-i serıiyye
salif iiz-zikr erhab-ı ceriiim ile harb müsebhihleri hakkında vacih
ül-ifa olan ahkam-ı adaletkıiriyi miisaraaten bil ifa kenılisiııin iclame-i
hükumete iktidannı fi'len ispat edemez ise derecesini tamamiylc be­
yandan mÜC'tcnib olduğu avakib-i miiellinıeye maruz kalacağı ve
böyle hir halden talılis-i giriban etmenin yegane yolu ve çaresi maz­
nunin ve nıüsebhibin-i mezkıire haklarında tatbik edilecek muamelatı
nıuktaziyyede sür'at-i kamile ibrazından ibaret bulunacağını Fransa
başkumandanı CENERAL DEPERE ile İ ngiliz ve İ talyan mümessil-i si­
yasilni tarafından ahiren suret-i kat'iyyede beyan ve ifade edildiği
izahat-ı mesrôdeden nıüstefad olduğuna ve salif ül-beyan harp mes'­
ulleri ile esııay-ı harbte tehcir ve taktii emrini verenlerin ve ihtikar
ile memleketin hayat-ı maddiyye ve iktisadiyyesini azim rahneye
uğratıp şimdiye kadar bittevkif mahkemeye sevk edilenler hakkında
berveçh-i ma'ruz adalet intizarında bulunan efkar-ı umumiyye ile
miimessiliıı-i miişarünileyhimin şikayat-ı mütevaliyyesine vebinnetice
Hiiki'ımet-i seniyyenin siyaset-i hariciyye ve dahiliyyesine su-i tesir
edecek ahvale ıııeydan verilmemek.le beraber İ tilô.f hükumetleri ta­
rafından İta kılınan defterde isimleri muharrer olup acilen tevkif
ve muhakemeleri mükerreren ve musirrcn taleh olunanlar hakkında
biı· müddetcik daha icraat-ı adaletkari görmedikleri takdirde hunları
da bazı emsali veçhile doğrtJdaıı doğruya kendi canibinden diyar-ı
ecnebiyycye sevk etmek ve hu halde maznunin-i nıezbure meyanında
ma'sumiyetlcri tahakkuk edeceği muhtemel olanlann dahi ınuha·
faza-i hukuku kabil olamamak misillu şayan-ı arzu olmayan vakayie
192 GÖRÜP İŞİTTİKLERİM

meydan verilmemesi liiz(ımuna ve maamafih idare-i örfiyye karama·


mesi ahkam·ı mündericesinden biri de idare-i örfiyye ilan olunmasiyle
beraber Kanun-ı esasinin ve sair kavanin ve nizamat·ı mülkiyyenin
işbu idare·i örfiyye kararnamesine muhalif olan maddeleri ahkamı
idare-i örfiyye devam ettikçe muvakkaten tatil olunaca�'lnı mut azam·
mın olan maddesiyle mevadd-ı sairesi ahkamına binaen o zamanki
vükelAdan ve mazntininden bulunanların dahi diğerleri gibi rlivan·ı
harbde icray·ı muhakemesi mecburiyet ve zaruretine de kezalik
ittihad·ı ara hasıl olmuş ve tesri-i maddeyi müstelzim esbabın tayin
ve tesbiti hususundaki mebahisin neticesinde ise memurin·i adliyyeden
icabı kadannın dahi birlikte hulurıması suretiyle teşkil olunan marr
uz-zikr divan·ı harblerce icra olunmakta olan muhakemat mahakim-i
adliyede cari usılle teb'an devam ettikce müddet·i tetkikatın pek UZUll
süreceği anlaşılarak hu hal esbab·ı ma'ruze cihetiyle kat'iyyen caiz
olamayacağından tesrien ilil-maslaha mezkur devan·• lıarblere memur
edilen mensubin-i adliyye ha 'tlezin oralardan alınarak divan·ı harblerin
idare-i örfiyye cari bulunan mahallerde teşkili kanurı-ı nıahsu�unda
beyan ve teşrih edilen yolda yani reis ve azay-ı mürettebesi kamilen
ümera ve zahitan·ı askeriyyeden terekküb eylemek ve hilistisna cihet·i
adliyyeden yalnız birer müddei-i umumi bulunmak üzere tertibi husfil·i
maksada daha mülayim ve muvafık görünmekle ol veçhile ifay·ı nıuk·
teziyyatının ve marr ül-beyan divan·ı harblerin şimdiye kadar rii'yet
ve temşiyeti ile mükellef bulunduğu vezaiften maada işbu karar·ı
Ahir ile daha hangi erbab-ı cedimin mubakematiyle iştigal edeceğine
dair olan beş maddeyi mutazammın yeniden kaleme alınan ve leffen
arz ve takdim kılınan kararname layihası muhteviyatı nezd-i alide
dahi rehin-i tasvih buyurulduğu halde onun da divan·ı harblere
tebliğinin Harbiye nezaretine iş'an ve Hariciye ve Adliye ve Dahiliye
nezaretlerine de malumat verilmesi tensib kılınmış ise de katıbe-i
ahvalde.
26 Cemaziyelevvel 1337
27 Şubat 1335
MECLİS-1 VÜKELACA TANZİM OLUNAN KA RARNAME
LAYİHASIDIR
Birinci madde- Devlet·İ Osmaniyye ile düvel-i itilifiyye beyninde
barekat-ı hasmane vukuunu tahrik ve ihdas ile saltanat-ı ııeniyyenin
emniyet-i hariciyyesini ihlal etmek ve esnay-ı harbde dermeyan edilen
tekalif-i sulhiyyeye muvafakat etmiyerek harb ve kıtalin devamına
sebebiyet vermek cürümleri iJe ceri.İm·i saireyi irtikib eden kabine
azasının ve tehcir münasebetiyle ika edilen ef'al-i cürmiyyeden maada
gerek bir cemiyet erkan u efradı ve gerek eşhas·ı saire tarafından
memleketin enın ü selameti ve nlhnn can ve mal ve hürriyeti aleyhine
ika edilmiş olan kıiffe-i ceriimin mürtekibleri ile havıiyic-i naıı
üzerinde icray·ı ihtikar ve nüfuz-ı mevki ve memuriyetini sı1-i istimal
ile umuma mahsus vesait-i nakliyyeyi istihsal-i menafi-i şahsiyyeye
Alet ederek felılket-i ammeye sebeb olanlann takib ve muhakemesi
ile tayin-i cezası divaıı-ı harh-i örfilere aittir.
lkinci madde - Marr uz-zikr ceraim faillerinin mevki ve sıfatları
her ne olursa olsun takibatın icrasında bir glına merasim·i mütekad­
dime-i kanuniyyeye hacet yoktur.
Vçiincü madde - Divan·ı Iıarb-i örfi, usul-i muhakemat·ı ceziiy·
ye kanununun 58 inci mandesinin tesis eylediği selahiyet kaidesine
tabi değildir.
Dödüncü madde - İşb u kararname tarih-i neşrinden muteberdir.
Beşinci madde - İ şbu kararnamenin icrasına Harbiye ve Dahi­
liye nazırlan memurdur.
Meclis-i umuminin i çti m aı nd a kanuniyyeti teklif olunmak üzere
işbu kararnamenin ınevki-i mer'iyyete vaz'ını irade eyledim.
28 Cemaziyelevvel 1337
1 Mart 1335

MÜTALEA·İ HÜMAYUNU MÜBELLİG BAŞKİTABETTEN


MAKAM-1 SADARETE YAZILAN TEZKİRE-1
HUSUSİYYE SURETİDİR
Düvel-i itilafiyye ile harekat-ı hasmane vukuunu tahrik ve ihdas
edenkabine azasının ve tehcir münasebetiyle ika edilen ef'al-i cür­
miyyeden maada memleketin emn ü selameti ve nasın can ve mal
ve hürriyeti aleyhinde vukua getirilen ceraimin mürtekibleri ile havi­
yic-i nas üzerilllle icray-ı ihtikar ve nüfftz ve mevki ve memuriyyetini
l94 GÖRÜP İŞİTIİKLERİM

sd·İ istimal etmiş olaıılann mevki ve sıfatla n her ne olursa olııun


bir gun i merasim-i mütekaddimc·i k an u n iyycye hacet olmaksızın
divan·ı hıırh·ı örfilerce takih ve muhakemeleri ile t a y in i cezalan
·

hakkında tanzim olunan kararnamenin leffi ile ve ol bahdaki csbah·ı


mucibenin tafsili ile Mcdi11·i mahııfıs·ı vükelaca kaleme alınmış olan
mazbata lede'l·arz manzur·ı iili buy umlarak bu hususta taraf-ı eşref-i
h azret·İ pildişahiden bizzat kaleme alınan mütaleaname·i hüma•
yu nda berveçh·i ıiti beyan·ı nıüliihazat buyurulmuştur :
".Meclis·i haııs·ı vükelıinm mazbataımıda iki nokta·i mühimme
cilib-i nazar·ı dikkat olmaktadır. Birincisi, gerek .M em alik- i Osma·
niyyede efklir·ı u m unı i y yen in ve gerek hilciiınle alem·i inı;aniyyetin
muntazır olduğu ihkak·ı hak me1<elesi üç buçuk aytlım heri icra
edilmek lıizım gelirken vuku bulan te11lıhuratın mevki·İ devleti ha·
ternak bir dereceye ge t i rmesi.
İ kinci1>i, mevcu t cl ivan·ı lıarblerin suret-i teı:ekkiilleri erbah·ı
ciirüm ve l'i na ye li n 11iir'atle cezalandırılmasını temin 1!cfommne11idir.
Her iki cihet in velııimeti mazbatada ima olunan nct ayicin hu·
sfılüııf' ve müdahalit·ı ec neb i y yerı iıı vukuuııa badi olmak i L i h ari yle
ş11yan·ı esef-i azimdir.
K anun· ı in ı.ani yete ve kııvanin·i devlete karşı ik a edilen ceriioı
fiillerinin tevkif ve muhakemesi her h ük fı met ·i ınütemeddinenin
vazaif-i asl iy yesin dcn olup hunun içi n ayrıca bir kanun tanzimine ve
tarafımızdan tasdik.ine hacet yoktur. Nitekim geçende icra kılınan
tevk.ifatta da böyle bir mua meleye tevessül edilmemiş idi. Makam·ı
hükümdari gayr·i mes'ul olmak h aseb iyle kaffe·i icrii.atmda mes'ul
olan Hey'et·İ ,·ükelômn vazaif- i a11li y ycleri n e i şt irak etmek Kaııun·ı
esasi hükm·i sarihine muhalif olur kanaatind ey im . M ül ıi h aza t ·ı mes·
r6.deye binaen Kanun·ı esasi ahkamı ile tearuz eden nıezk1'\r karar·
namenin c iini b i menli· men akıb ı hazret·i padir;ahideu imza ve
- -

tasdik buyurulmaı:ıına mahal görülmemiş olmakla ol babda.


30 Cemaziyelevvel 1337
3 Mart 1335


• •
FERİD PAŞANIN SADA RETİ
§ 2 Mart 1335 Pazartesi günü Ayan reisi AHMED RızA BEY
Saraya gelmişti. Eımay·ı mülakatta tebeddül şayialanndaıı bahisle
şayet MUSTAFA SAl:mi EFENDİ makam·ı meşihata tayin edilecek
olursa kendisinin artık Saray·ı hümayuna gelemiyeceğini beyan
eyledi. Ertesi Salı günü öğleden sonra odamda oturmakta iken
Divan·ı muhasebat reisi TEVFİK BEY geldi. DAMA D FERİD PAŞA
saat dörtte Mabeyn·i hümayunda birleşmek üzere kenc\iı:ıine haber
göndermiş olduğunu söyledi. Muahharan FERİD PA ŞA nın otomobil
'

ile doğrudan doğruya Küçük maheyne geldiği de giirülclü.


O esnada Zat·ı şô hane bana haber gönderip " Tevfik Paşa'dan
bir MAıt gelecekti ; geldi mi ?,, diye sual ve akşam üzeri kendilerini
görmt>den gitmemekliğimi emrettiler. Akşam tekrar bir adam gön•
derip " Yemekten sorıra kendisirıi glireceğim , taama Sarayda kalsın,,
diye irade eylediler. Taama inildi�i esnada Vükela odasında üç zatın
beklemekte olduklarını ve kendileri için ayrıca yemek hazırlanmakta
hulunduğundan FER İD PAŞA ile birlikte taam edeceklerini haber
verdiler. Bu sırada FERİD PAŞA h uzurdan çıkıp onların bulun·
duklan odaya gitmiş olduğundan TEVFİK BEY'i de oraya davet et·
tiler ki cereyari-ı halden tcbe<ldül-i vükela vuku bulacağı anlaşılıyor·
du. Taamdan avdette alt kat merdiveninden çıkarken tesadüf etti·
ğim REFİK BEY'e "Ne oluyor, tebeddül mü var ?,, diye sordum ;
"Evet tebeddül t•ar , Tevfik Paşa kabinesine itiraz edenin bundan
sonra görsiinln ! Rfihusus başta Ferid Paşa olursa,, dedi.
l\lüteakib�n huzura celb olundum. Zat·ı şahane TEVFİK PAşA'ııın
istifa ettiğini ve FERİD PAŞA 'yı sadarete intibah eylediğini beyan
ile hat müııveddesin i n hazırlanmasını ve yazılacak hatta "Ahvalin
fevkaladeliği cihetiyle fevkalade faaliyet ibrazı,, lüzumundan da
bahsolunmasını irade etti. O sırada vesait·i nakliye bulun madığı
cihetle avdette TEVFİK BEY'i arabama alarak hanesine isal ettim.
Arabada giderken kendisine Maliye nezareti teklif olunduğunu, meşt·
hata Hoca SABRİ EHNDi'nin tayin edileceğini ve birlikte bulunan
zevattan biri erkan·• askeriyyeden Mirliva AVNİ PAŞA olup diğerini
tanımadığını söyledi ki onun da Adliye nezaretine tayin olunan İzmir
meb'us·ı sabıkı İSMAİL SIDKI EFENDİ olduğu bilahara anlaşıldı. Ka·
bineyi teşkil edecek diğer zevatın kimler olduğunu sorduğum halde
henüz takarrür etmediğini ve yalnız Dahiliye nezareti için K onya
1 96 GÖRÜP İŞİTI'İKLERİM

valisi CEMA i, IlEY'den bahsetmiş iseler de vaktiyle kendisi Kudüs


mutasarnf1ığında bulunduğu esnada Yafa 'da kaymakam olan muma·
ileyhi orada t anıdığından ve tenevvür etmemiş hir adam oldu�ndan
onunla beraber bulunmakta mütereddid olduğunu, maamafih ertesi
sahah yine toplanarak müzakere edeceklerini beyan eyledi.
Salı günü sabahleyin Saraya azimetimde Zat·ı şahane rahatsız
olduktan beyaniyle Küçük mabeyne çıkmayıp beni Harem dairesinde
kabul Ye hat müsveddesini tasvih etti. Meşihat için de MUSTAFA
SABRİ EFENDi'nin yazılmasını emreyledi. ARMF.D RızA BEY'in
ifadesini arz ettiğimde "Akşam kendisine tebliğ ettik ; artık imkanı
kalmadı" dedi.
TEVFİK PAŞA'ııın istifanamesi ahval-i sıhhiyesinden ve melfuf
layihada muharrer eshalıdan dolayı sadaretten istifayı mutazarnmm
kısa bir ariza olup layiha denilen de mütaleannme·İ hümayun üzerine
Hey'et-i vükela kararı ile yazılan tezkire-i hususiyyeden ilıaret idi.
Hatt·ı hümayun hazırlanmış ve mühür de REFİK H EY marifetiyle
TEVFİK PAŞA'dan aldırılmış olduğundan F:ırniD PAŞA'nııı vüriidunda
birlikte huzura girdik. Zat·ı şahane temenni·i muvaffakiyeti ile mührü
Sadr-ı azama, hattı da bana tevdi etti . FERİD PAŞA hasb el-hal alay
icrasını arzu etmediğinden, otomobil ile doğrudan doğruya Bah·ı aliye
giderek hatt·ı hümayunu elbise-i resmiyye ile biiyük sofadan istikbal
etmesi ve tertibat·ı lnzımenin ikmalinde telefonla malumat vererek
benim de elbise-i resmiyyeyi labisen hattı isal eylenıekliğim karar·
laştınldı .
Hey'et·i viikelaya kimlerin intibah edildiği malum olmadı�ındaıı
hattı "Teşkil eylediğiniz hey'et-i cedide-i vükelanın tasdikimize
arzı,., suretinde tahrir etmiştim. Yalnız huzfı.r-ı hümayundan çıktıktan
sonra vükelay-ı sabıkaya haber verilip verilmiyeceği Bab-ı aliden
sorulduğunu FERİD PAŞA'ya ifade eylediklerinde " Vülula kô.milen
tebeddül etmiştir,, demesiyle bundan teheddülün derece-i şümulü an·
laşıldı. o sırada Harbiye nazır-ı sabıkı FERİD PAŞA'nın da Saraya
gelerek Başmabeynciııin odasında oturmakta olduğu haber alındı.
Dab-ı alice tertihatın ikmal edildiği telefonla bildirildiğinden
hatt·ı hümayunu hamilen ve yaverlerden MEHMED ALİ BEY'i rnüs·
taslıiben azimet eyledim. Sadr-ı azam ve Şeyh ul-islam tarafından
büyük sofada bilistikbal Arz odasında merasim-i mu'tade ile hat
okundu. Vükela mevkiinde duran kimselerden hey'et-i cedide-i VÜ•
kelayı kimlerin te�kil eylediği anlaşıldı. Hattın kıraatını müteakip
SllLTA� VAHIDEDDfN'lN BAŞKATlPI.lClNE AlT VF.KAYİ 197

Sadr-ı azamın odasına gidilip vükel ay-ı cedide de orada toplandı .


Sadr-ı lizam vükelanın memuriyetlerini müheyyin takrir-i aliyi
yazdırıp imza ederek teşekkürname ile beraber hana tevdi etti.
FERİD PAŞA bu esnada Hey'et-i vükelaya evvel be-evvel iştigal
etmeleri lazım gelen lıususattan bahsedip "Alem-i insaniyyetin nefre•
tini celb eden erbab-ı cina_yet haklannda acilen bir karar ittihaz eyk·
meleri,, lüzumundan bahsetti; ba'dehu ahval-i siyasiyyeye dair malt1·
mat almak üzere Hariciye müsteşarı REŞAD HiKMET BEY'i celh etti.
FERİD PAŞA kabinesini teşkil edenler bunlar idi :
FERİD PAŞA Hariciye nezaretini bizzat deruhde edip Harbiye
nezaretine tayini mukarrer olan zatın vüruduna kadar vekaleten
Nafıa nazırı AVNİ PAŞA, B ahriye nezaretine Müşir ŞAKİR PAŞA,
Şôray-ı devlet riyasetine A yandan SEYYİD ABDÜLKADİR EFENDİ,
Dahiliye nezaretine Konya valisi CEMAL BEY, A dliye . nezaretine
sabık Aydın meb'usu İSl\IAİL SIDKI BEY, Maliye nezaretine Divan-ı
muhasebat reisi TEVFİK BEY, Nafıa nezaretine Birinci kolordu Ahz-ı
asker reisi AVNİ PAŞA, Ticaret ve Ziraat nezaretine sabık Posta ve
Telgraf ve Telefon na zın Enli.EM B EY, Maarif nezaretine ALİ K EMAL
BEY, Evkaf nezaretine Şiiray-ı evkaf reisi Hoca VASFİ EFENDİ,
Posta ve Telgraf nezaretine MEHMED Aı.İ REY tayin kılınmış ve
Harbiye nezaretine de müteakıbcn Birinci ferik A H MED ABUK PAŞA
nasbolunmujtur. Fakat aradan bir ay geçer geçmez müşarünileyh
ABUK PAŞA, bilistifa çekilip Bahriye nazırı ŞAKİR PAŞA Harbiye
nezaretine, Nafıa nezaretinde bulunan damadı AVNİ PAŞA da Bah·
riye nezaretine nakledilmiştir. Hünkar CEMAL BEY'in evza ve etva·
rından hoşlanmadığı gibi Sadr-ı azamla da araları açıldığından çok
geçmeden o da istifaya mecbur olmuş, Dahiliye nezaretine Posta
ve Telgraf nazırı NAİL BEY tayin kılınmıştır.
§ :FERİD PAljA kabinesi lıalkm tevhin-i ihtiyaçları çareı;ine teves·
sül edecek yerde mukaddime-i icraat olmak üzere havayic-i zaniriy·
yeden olan ve kaç seneden beri fıkdanındaıı dolayı memleketçe bu
kadar sıkıntı çekilen şeker, gaz, pirinç, kahve ve saire gihi memalik-i
ecnebiyyedt"n idhal olunacak eşyanın memelkete ba'd el-idhal " S atı ş
resmi,, n amiyle a�ır bir resme tabi tutulmaları hakkında bir ni·
zarnııame layihası tanzim ve irsal eylemişti. Bu layihayı alınca
taraf-ı şahaneye takdim ile galay-ı es ' ar yüzünden hu kadar senedir
duçar-ı iztirar olan halkın tehvin-i müzayekalan çaresine bakılacak
1 98 GÖRÜP iŞiTTiKLERiM

yerde havayic-i zaruriyyeleri üzerine b öyle yeni yeni resimler tar­


hiyle ihtiyaçl arı teşdid olunmasının derece-i mazarratını tefhim
eyledim. Zit-ı şahane de bunu tasdik ile "Kağıdı bana bırakınız ;
yarın tahlifkri icra kılınmak üzere yeni He_y'et-i vükela gelecek ;
kendilerine ihtariiı-ı lazimede bulunayım,, dedi . Filhakika ertesi gün
vünldlanoda mazbatayı iade etmiş olduğundan onlar da istifa olu·
nacak rüsumu üç d ört maddeye hasr ve mik darını binnisbe kasrile
yeni bir nizamname layihası tanzim ve irsal eylemişlerdir.
Vükelanın esnay-ı tahliflerirıde Başm aheynci ile Başk atibin de
hazır bulunmaları mu'tad olduğu n d an biz de bulunduğumuz h alde
Zat-ı şah ane h ey 'et -i cedideye " Vükeltinıız;ın agraz-ı hasise-i nefsaniy­
yeye kapılmayacaklarına ve adaletten ayrılmayacaklarına eminim,, diye
güzel bir mukaddime ile hitaba başladı.
Aradan hir buçuk ay kadar zaman mürurunda Adliye nazırı
İSMAİL SIDKI BEY istifa edip, istifasından sonra S ara ya vürıidunda
euret-i h mo.usiy ede esLab-ı istifasını 11ual etmiştim. O da "Kabinenin
hin-i teşekküliinde mücıemian hu::ur-ı hümiiyunda bulunduğumuz _s ırada
agraz-ı hasise-i nefsaniyyeye tebaiyyeıten icıinap etmekliğimiz; hakkında
vuku bulan irade ve irşad-ı şahane hilafında lıarekette ma'z;urdum.
Benim kabinede vücudum arkadaşların işlerini sektedar ediyordu.
Bence çekilmekten başka çare yoktu,, demesi kabinenin ne m ahiye tte
ve ne fikirde adamlardan mürekkeh oMuğunu iı1p a ta kafi i d i .
§ FF.RİD PAŞA kabin esi teşekkülünü miiteakip iki üç gün miitcma­
diyen akd-i meclis ettikten sonra bir akşam üzeri Sadr-ı azam Saraya
gelerek Hünkiirla mülaki olmuştu. Ertesi gün sab a hleyin ma'ruzat
için huzıira kahulümde. Zat-ı �ahane m as ala nnı n iizerinde buluııan
ve taraflarından imza edilmiş olan bir k ar arna meyi irae ile ak�am
Sadr- ı bam Paı:a tarafından bizzat takdim kılındığını beyan etti.
Bu kararname Divan-ı harh-i örfinin cihet-i adliyyeden alııımış olan
azasının ihracı ile sırf az ay-ı askeriyyeden mürekkcb olarak te�ck­
k ülünü ve rei<ı ve azası ile m iiddei-i umumi ve mi.is tantiklere
v eril e c ek tahsisatın mikdarıııı mutazammın idi.
Vazifesinin derece-i şumı1lü hakkına sarahati mutazaıomın
olmadığından TEVFİK PAŞA kabinesi zamanında tanzim olunan ka­
rarname gibi şeklen Kanun-ı esasiye m u gayir görülmüyor ve kanun-ı
mezkur hiikmünce muhakemeleri divan-ı aliye ait olan vükelay-ı
s abıkanın divan-ı harbe sevkleri gihi ahkam-ı esasiyye-i kanuniy·
yeye mugayir bir hükme iştirak ten Zat-ı şa han eyi z a hiren mus un
SUl.TAN VAHlDEDDİN'İN BAŞKAT1PL1�1NE AİT VEKAYt 199

b ul u n du ruyo rd u . TEVFİK PAŞA kabinesi erkanından bazıları hu farkı


anlamadılar da "Zat-ı şahane bizim .vapıığımız kanunu kabul
etmediği halde a_yni maksadla Ferid Paşa kabinesi tarafından yapı.lan
kanımıı tasdik elliler,, diye i t i ra zd a bulundular. Ben teşkil olunacak
d iv an - ı harblerin hükümleri kabil-i temyiz ve t a gy i r olmadığı ka y ­
dına itiraz ile "Diııan -ı harb kararları zaten kabil-i temyiz olmadığı
gibi kabil-i tag_vir olmamak kaydı da Kanun-ı esasi ile m üeyyed olan
hakk-ı afvi ihlal edebilir, bu dii: de�ildir,, dedim. Zat-ı şahane "Bu
hakkımız mahfuzdur ; hiç bir suretle ihliil edilemez,, d i yerek mezku r
kararn a m ey i bir zarf d enlnu n a vaz'ile üzerini mühr-i zatisi i le mühür­
ley ere k İ k i n ci katib SAİD B Ev'e tevdian do�ru d an dojtruya Sadr-ı
aza m a irFial eyledi.
Divaıı-ı harh l eriı ıikmal-i teşkili Hındaıı son ra kahine tevkifata
ibtidar ile eshiik ve ııabık kahineler azasından, erkan ve iimeriy -ı
a ı;k eri y ycden , mch'usan-ı ı;alnkaılan ve İ tti ha t! ve Tera k k i mensu­
binirıden alt m ı ş altı kişiyi bir günde tevkif etmiş ve birinci kabinenin
devamı müddetince tevkifiı t ı n arkası kesilmemiştir.
§ Bir gün eımay-ı mülak a t t a Zat - ı � ahii ne "Bf'lı hıı devlette iki
adanı �ördiim ; biri Teıfik Paşa biri dı! Ayandan A li Rıza Paşa,,
d em iş t i . Ertesi giiıı Saraya git mek üzere ar a baml a Yıldız y oku şunu
çıkarken Ş a zel i dergahının önii nde A Lİ HızA PAŞA.ya tesadüf e ltim .
Vesait-i na kli ye ol m adıf!:m dan yokuşu yayan ç ı k m a k la idi . K en d isi n i
arabama a l a ra k lıirlikte Sa ra ya ıı;öt ü rd ü ın ve yol d a Zat-ı şahanenin
hakkındaki t cvecciihiinden bahsettim. S a ra y a viirudumıız<la Hünkar,
ALİ R ızA P A ş A ' d a n sonra beni çağırdı. Akı;am Sadr-ı azam Paşa
gel ere k A yan reisi AııMED RızA BEv'in tebdili için pek ziyade ıı<rar
"'e V a hde t - i m i ll i y ye n amı ile t es isi n <' t e ş e h h üs e yled i ği ocağın alımdan
a zim fenalıklar \'ıkacaf!:ı <"İ lıetle b n ııuıı şimıliden sfüı dü rül ınesi elzem
olduğu n u hey an i le A ı,i RıZA P A � A 'nııı A y a n riy a set in e tayininin
b a ş k i t a b c t te ı ı hu�ün bir t e z ki re ile Bah-ı aliye teb li ğ i n e liizuın
göstermiş oldu�nııılan ve fakat ş i m d i A Lİ R ı ZA PA�A ıı;elcrek böyle
bir lc�<'hbiis ate�in üzerine ispirto d iik ınek kabilinden ol acağım söy­
le y ere k itizar ettif!;iııdtm, Bah-ı aliye gidip keyfi)• e t i Sadr-ı a z a m a
ifa de e y l em e m i irade t'lti. H alb u ki Hcy'et - i ayan hal-i in'ikadta
olmnılığı cihetle hu sırada rei s tebdili esasen yol,.;uzılu.
Maa mafilı hu c i h e t hana t aallfık e tniediği ıuleıı · ben u�ıile a i t
bir mesele hakkıııda Zat-ı ıjitlı frncııiıı na z ıu-ı dikkatini celb eyle di m .
Çiiııkü b i d a y e t t e n beri A y a n reis ve rei s vckillcri ııill ' t a y i n i tara f-ı
200 GÖRÜP İŞ1TIIKLER1M

hümAyundan ba'<l el·iı<Limzac doğrudan doğruya Bab·ı alice iııtizaıı


edilmekte olmasıyle keyfiyet·i tebd i l ve t a yin i n başkitabetten tchliği
mııvafık·ı emsal o lm a d ı ğı ıı ı arz e yl ed i m . Zat·ı ş ah an e hu c i h e t i n de
Sad r· ı ezama i fa d e ı;i ıı i em re tt i .
Otomobil ile Bab·ı Al i y e azi me t le Ha ri c iye Jairesiıule Saclr·ı
iza m a m ü la k i ol u p ke y fiyet i t e bl i ğ ey l cd i k te "A ı:ayip !
Biz: ateşe
i.�pirto
dökmek değil aleşi su ile sörıdürmek istiyoruz:,, d i yere k A ı,i
Rıu PAŞA ile göriişeceği ıı i be ya n e yled i . Ba'delıu alı vAl·i ı;iyaı;; i yyeye
n a kl - i kelam ile kendisinin memuriyetinden evvel ecnebi miimeıoıilleri
ile tea t i olunan muhalıerat evrakını bittetkik her m es lede devletlere
karşı protesto edilerek i l t izam·ı şiddet olunmakta ve o n l ıı r tarafından
da takrirlerimizin i ad e edilmekte oldu(tuııu gördü�ii ı ı ü ve kendi·
since iltizam·ı i'tidal ve miilayeın('tle ın üıı aseb a tı ıı giiııden güne
d ü zel m ek te b ulu nd u ğ u nu ve h a tt a u gü n İ talya ı n ii m e ss i l i gelerek
Devlet·i aliyyc hakkında izhar·ı aı-ar·i hayırlıahi ile� İtalya devlet i
Bııhr·i sefid de vle t l eri n d en olmaııiyle hahr-i mezkur ı;e'l•ahilindc bü­
yü k b i r Türkiye'ni n vücudu İtalya'nııı rncnafi·i siyaı;iyye ve tieariy·
yesi icabından i<lüğii n ü beyan ve temin eylediğinden ha lı hıl« key• •

fiyetin taraf-ı şahaneye arzıııı i fade etti.


Ayarı reiı;inin t e bd il i meselesi be:;; on gü n mevzu·ı lıııhı.: olmad ı .
Müteakiben yedi zılt ı ıı A y ıı n A z al ı �ıı ı a t a y i n i için Bah·ı aliılen bir
kararname li\ yi hıısı vürud ederek t a:oıclik·i al i ye iktiran ett i . H alhuki
o vakte kadar Ayan re iı; ve reis vekillerinin ta y i n le ri Hah·ı A l i dı� n
arz olunursa da A yan fızaı;ı nııı int ih ıı h ı Saılr·ı azamla ba'de'l-rnii­
zakere doğrudan doğruya taraf·ı ı:ahiincılen icra kılınarak haı;kitahct
vas ı tasiyle tebliğ olunur ve h a ' de h u Bab · ı al i d e n k a r arna m e l iiy i ·
b a ııı gön ıleri li rd i .
§O sırada 1 tt i ha d ve Terakki kab i n e l eri ne d alı il olan vükelanın
divan·ı harb hey'et·i tahkikiyyesince istievahları n ıı <l e vanı edilmekte
olduğundan b u n ların mcfı;ulı Meclis·i ınch'usan cncümcn i ıııle evvel·
ce icra k ılı n mı ş olan isticvahlarıııı rnutu:ammın ev ra k A ya n ri ya·
ııc t i n de ı ı i s tc n i l m i l2 o ld u ji; u halde Aıımm HızA ÜEY tarafı n d a n müma·
ıı a a ı edildi�i gazetelerde görii l m ck ı e idi. B u eıma<la A ı ı r.t ED HızA
B E\" in teh(lili ile r i y a s (' l e Hoca J\1 t;s1'A FA Asrn EFENUi'ııiıı ııa!4bı
hakkında Balı·ı al i d en bir kararname l ay i hası vürfıd e t t i . Zat·ı
şahane, akşam Sa<l r· ı azam Paşa gelerek tekrar ıs r a r el liğini ve
hatta " Eğer bu babdn ısrar etmP;sem Ztir-ı şahuneleri11e re Dt'l·/Pt·i
aliyyeleri11e ihanet etmiş olurum,, d ed i ği n i s iiyl ed iği gihi ..\ l l M E D H ızA
SULTAN VAHIDEDDİN'İN RAŞKATtPLfttNE AİT VEKAYI 201

BEY'in Franı;ız tarafdarlanndan olmasından ve A yan daireııinde


Vahdet·İ milliyye hey'etini toplamakta bulunmasından İngilizler
de kuşkulanarak bunu dağıtmak için A yan ve Meb'u11an dairelerini
işgal eylemek i11temeleri ile o mahzurun önü alınmak üzere tebdi­
line mecburiyet lıasıl olmuş olduğunu nakleyledi.
§ Zat·ı şahane Başmabeynci LÜTFÜ BEY'in bazı muamelatından
memnun kalmadı�mı ihsas ediyordu. Hatta Küçük mabeynde ikamet
ettikleri odada koridora açılır bir koltuk kapı vardı ki nezdine gittikçe
oradan girer çıkardık. Bir gün huzura girerken bu kapı kilitli ol­
duğundan Zat-ı şahane bizzat kalkıp açtı ve "Başmiibeynci Bey
sormadan içeri giri_yor, insan husu.d odasında hariçten görülmesini
arzu etmiyecek bir ııaziyeıw bıılunabilir, onun için kapıyı kilitleyip
oturmaya mecbur oluyorum,, dedi ve kendisi ile mülakatı git tikce
seyrekleştirip İcab ettikcc tahriren muhabere ederlerdi. Bu hal bir
ay kadar devem etti. Zaten SULTAN REŞAD zamanından beri FERİD
PAŞA ile araları bozuk olduji;undaıı onun sadaretinden sonra LÜTFÜ
BEY'in mevkii emin değildi.
30 l\lart 1 335 akşam üzeri birlikte evlerimize gitmek üzere
hazırlaııırken Zat-ı ı;ahane heni çağırıp FERİD PAŞA hidayet-i me­
muriyetinden heri J,ÜTFÜ BEv'iıı tebdili için ısrar etmekte bulundu­
�undan ve kendisini şimdiye kadar himaye etmiş ise de "A rtık daha
ıiyade muhafaz<1sı mümki11 olmadığından tebdili icab etti. Burada
iken kendisine bir şey söylemeyip, eve gidince keyfiyeti münasib surette
tebliğ edin,, dedi. Hayli vakitten beri arkadaşlık etmekte ve iyi geçin·
mekte olduğumuz cihetle lıittabii müteessir oldum. Mabeyn dairesine
avdetimde LÜTFÜ BEY çehremdeki tegayyürü görerek esbabını sual
etti ise de renk vermedim. Nihayet Maçka'ya vünldumuzda biraz
yayan yüriiınek üzne arabadan inerek ve artık kendisinin ısrarına
talıamnıül edemiyerek keyfiyeti ihbara mecbur oldum. İnfisal sözü
ağzımdan çıkar çıkmaz o derece müteessir oldu ki Hünkar hakkında
"Alçak !,, diye bir sayha edip ve gözleri dolup yolun kenarındaki
parmaklığa yüzünü çevirerek beş dakika kadar ı;akit ve samit dur·
duktan sonra yüzünü dönüp yola devam ettik. Gece de evine gidip
liizime-i ta'ziyeti ifa ettim.
Zat·ı şahane ertesi gün heni çağırarak Baı.:mabeynciliğe Harbiye
nı\zır-ı esbakı YAVER PAŞA'nııı icrity-ı memuriyetinin Bab-ı iliye
tebliğini irade etti. LÜTFÜ BEY'iıı cevaz-ı istihdam kararı istihsaline
hacet olmaksızın ma'zuliyet maaşı alabilmesi için suret-i infiı;alini
202 GÖRÜP İŞİTTİKLERİM

"Diğer münasib bir memuriyeue istihdam edilmek,, kaydiyle tehliğ


eyleyerek arkadaşlık hukukuna riayet göstermek istedim.
§ FERİD PAŞAmevki-i 11adarete gelince u11ulen Veliahd AımÜL•
MECİD EFENDi'yi ziyarete gitmemiş olduğundan, Efendi-i müşarüni·
leyh bunu şahsına karşı hürmetsizlik addederek bir gün Saraya
gelip ve beni Çit köşküne davet edip FERİD p_,şA'nın hakkında
gösterdiği muhill-i hürmet muameleden dolayı ba'demiı kendisi ile
hiçbir muhaberede bulunmayacağım ve her ne ma 'ruzı'Hı olursa
benim vasıtamla doğrudan doğruya takdim edip cevablarını da
benden bekleyeceğini ifade eyledikten sonra "Ferid'in bana karşı
böyle bir muameletk bulunmak haddi midir ?,, diye hakkımla izlıar·ı
şiddet eyledi.
Bir gün de beni Dolmabahçe'deki daireıoine davetle yine FERİD
PAŞA hakkında bir takım şikayetlerde bulunup " Ferid Paştı, milleı
ile padişah arasına si_yah bir perde çekti ; fakat millet nazarında
benim mevkiinıi yük.�ı>ltıi,, dedi.
§ 9 Nisan 1335 Çarşanha günü Sadr-ı azam FERİD PAŞA k a bl­
ez-zuhur Sa raya gelmi� ve avdetinde taraf-ı şahaneye müı;tacel bir
kararname takdim olunaca�ındaıı ve geç vakte kalmaşı ihtimaliıufon
bahisle viiruduııa kadar intizar etmekliğim i �·in Dürdüncü mabeyııci
İHSAN liEY'le haber göndermişti.
A kşa m üzeri HEFİK liEY telefon eıl ip Saılr-ı a:r.am Pa�a hakipay-ı
şahaneye takdim olunacak bir kararuiımı�yi şimdi yavcr-i ma h s us
ile gönderdiğinden derhal imza ct tirilerı�k iade olunması lüzumunun
bana bildirilmesini telefonla tehliğ eylcJ i ği ıı i ifade etti. Mü teakiben
Harbiye nezareti Seryaveri SALİH BEY m a ri fet iy l e mernhiır lıir zarf
geldi ki Lehcir ve taktii mesa il in de n d ol a y ı divan-ı h arbce muhake·
meleri icra edilmekte olan Yozıı;a t mu l aıo;arrı f vekili (Boğazl ı y a n kay·
m aka mı) K F.MAL BEY'in ic l a ın ve J arıdarma kumandam T E V Fİ K
BF.v'iıı on b e ş !lene kii rc k cczasi� le malıkumi ye ı l crirıi ınu t a z a ın mı n
ve Harbiye ııüzırı Ş � K İ H v e SaJr-ı azam FERİD PA� .\ 'lar t a ra fın da n
ıniimza bir kararname ile Divan-ı h a rh i n ol hahı!aki ı n a:1.ha t a - i
lıükmiyy cs i ni muhtevi iıli. Evrak-ı mı�zkiırcyi lıir :r.arf ıleriı nıırı a koya·
rak ve iizeriııi m ühürl ey erek bilvasıta taraf-ı �alıarı cyı• takıliın ct ı iııı.
Aradan y a rı m saat kadar zanıaıı mürıi ru n da Hiin kar heni ı;aj!;mlı ;
"Şimdi çirki11 bir hu/ knrşı.mıdfl kaldık nmmfl iş bu n u 11 1'ı bitmeyıw"k,
teviili edecı>k. 0111m iı;in şimdidnı yolu11 linüııii kPsmek /ii:;ım. Şı')'lı -uf-
SULTAN VAHlDEDDİN'fN BAŞKAT1PL1C1NE AİT VEKAYİ 203

isltim Efendiyi telefonla arayın ; bu kararı görmüş mü ? Görmüş ise


benim bunu imza eımekliğim için yarın sabaha kadar bir fetvay-ı
şerife itasını taahhüd ediyorlar mı ? Sorun !,, dedi.
Şeyh ul-islamm Hariciye dairesinde Sadr-ı azam Paşa nezdinde
mecliste bulunduğunu tahkik ederek kendisini telefona davetle
kararı göriip görmediğini sual ettim. Mecliste bulunanlann telaşla
"Ne diyor, ne diyor ?,, dediklerini telefondan işittim. Şeyh ul-islam
kararı gördüğünü beyan etmesi üzerine fetva talebine dair olan ira·
de-i seniyyeyi tebliğ eyledim.
Rüfekası ile müzakere etmek üzere beş on dakika intizar eyle·
memi ifade ve bir müddet mürurunda hakipay-ı şahaneye bizzat
arz-ı izahat için Saraya gelmekte olduğunu beyan ettiğinden keyfiyeti
arz ettim. Zat-ı şahane "Ben mazbaıa-i hükmiyyeyi okudum ; siz de
okuyunuz. Bıı adamın sabit olan ef'aline nazaran hükmün tasdikinde
tereddüd etmiyorum. Lakin bu yoldaki hükümler tevali edecek ; iş
i11tikam ve biliihara mukatele şeklini alabilir. Vakıa mücazat·ı mah­
kilmenin tahfifi cümle-i hukukumuzdan ise de buna da sahabet manası
ı•erilir ve şu sırada dai-i mahazir olur ; yolun şimdiden önünü kesmek
ü=ere fetı•ay·ı şerife talebine mecbur oldum,, dedi.
Hen de mazbata-i hükmiyyeyi okuduktan t<onra ifadat·ı şaha·
neyi teyid ile "Işin asıl nazar-ı dikkaıa alınacak ciheti hükmün tasdik
ve icrası değil, bunun mebde-i icraat olması ve emsali hükümlerin tevali
etmesidir. Bö_yle şiddetli hükümler tevali ederse bir zaman gelir ki bu
adamlara evliyaullahdan diye kandil yakarlar. Binaenaleyh hiikmiin.
hin-i itasında adalet gözetilmelidir,, dedim. Bunun üzerine Zat-ı şahane
" işte bu söz her cilıeıi şamildir. Altınla yazılacak bir sözdür. Çerkes
Hasım intikam ile hareket etmiş bir katil iken mezarında mum yaktık·
larrnı gözümle gördiim,, dedi.
Ben de pek eski bir zamamn mahsul-i fikri olan Kanun-ı esasi­
mizin cnıniyyet-i dahiliyye ve hariciyycyi ihlal faslındaki idam cezala·
rmın ilgası adalet-i şahanelerindeıı muntazır bulunduğunu ve düvel-i
mütemeddineniıı yeni kanunlarında bu cihet nazar-ı dikkate
alınıp hatta İ talyan kanun-ı cedidinde iki maddeden gayri idam
cı>zası ref'edilmiş olduğunu arz eyledim.
Hünkar "Evet benim de fikrim kısas-ı şer'i haricinde idam ceza•
sının ref'idir,, diye mukabele etti.
20.J GöRÜP lŞİTTİKLERİM

G ariptir ki
SULTAN VAHiDEDDİN gayet ketum olduğu ve kendisine
söylenen bir sözü haşkalanna iş'iir etmek asla mu'tadı ol m a dığı halde
yuko rı ki Közüm o derece tesir hasıl etmişti ki hirgün Şeyh ul-islam
:\fusTAFA SABRİ EFENDİ ile huzurda bulunduğumuz sırada h ü k üm ­
lerde ifrat-ı §İddet gösteril mes i nin adem-i cevazın dan bahisle " Baş·
kaıib Beyin dediği gibi sonra bir gün gelir ki bu adamlara mum yakarlar,,
deyip bir giin de bunu bilmünaııebe FERİD PAŞA'ya söyledi. Bu
sözün ne SABRİ EFENDİ'nin ve ne de FERİD PAŞA'nın fi k ir ler i ni ta'dil
hu Hmm nda tesiri görülmemiş ise de hakkımdaki şü p hel erini tevlid
hususunda hayli t esiri olmuştur.
§ O sırada Şeyh ul-iı;)iim SABRİ EFF.Nni'niıı vürudunu haber
verdiler. Ben nezd-i şaha neden çıkara k intizar odaııında te\'akkufta
bu l u ndu m. Bir mü ddet sonra beni de huzura da vet ederek. ve Şeyh
ul-islam Efendi'ye hitaben ..Başkaıib Rey emindir,, d iyere k irad-ı
kelama ibtidarla " Be11im iki sıfatım vardır : Biri saltanat, diğeri
hilafet. Saltanat sıfatı icabınca bu hiikmü imzada tereddüd etmezdim ;
çiinkii Kanıın-ı esasi ahkamınca ben mes'ul değilim. Lakin hiliifeı
sıfatı icabınca ev11eta Cebab-ı hakka, saniyen nıiiekkilim olan ziit-ı ak­
dese karşı mes'ulum. Siz hiliifeı sıfiıtiyle vekilim.�iniz ; sizi de bu mes'u­
liyete teşrik etmek istP.rim. Binamaleyh gerek idam ve gerek haps·i
medid hakkında verilecek her hükmü, ıarafırıızdan ayrı uyrı fetvaya
rapı edilmedikçe imza edemem,, dedi. Şeyh ul-isliim Efendi hu suret.le
fetva verilehilece�ini ve hükm-i lahik hakkındaki fe tvayı da yarın
tanzim ve ita edeceğini ifade eylemesi ile zevali saat dokuz raddele­
rinde birlikte huzurd a n ı:ıkıldı.
Ertesi gün Zat-ı şahane akşam Şeyh ul-islam Efendi ile bey in ­
lerinde henim gıyabımda cereyan eden mulıaveratı nakletti: "Şeyh
ul-islam ile çok miicadele ettik. Kemul Bey hakkındıı istenilen fetva

ifta değil kaza olıır ; benim ise kazaya selahiyetim yoktur, decli. Ren
de 'ı•erilecek fetı:ada Kf'mal Bey'in mahkumiyetinden bahse haceı yok.
Zeyd şu fiillerin faili olursa şer'an idamı lcizım gelir ıni ? diye fetva
ita tıe onun zirine de Kemal Bey hakkındaki diı•an-ı harbce verilecek
hiiküm işbıı fetııay-ı şerif<ı_ye mııııafıktır di)'e tasdik ve imza edersiniz,
mahad hasıl olur, dedim. Bımun üzerine kaani oldu. Fetvayı buKiin
gönderecek,, dedi. O gün Sadr-ı azamın yaveri ile Şeyh ul-islam Efendi
tarafından başkitabete hut1usi bir tezkire gön deri li p derunundaki
mazrufun Hakipay-i l?ahaneye takdimi i!i'ar olunuyordu. Mazrufu
takdim e t t i m . Zat-ı şahane zarfı küı:ad V<" derôrundu bulunan
SULTAN VAHIDEDDIN'İN BAŞKATIPLfClNE AİT VEKAYİ 205

fetva yı kıraat eyledikte maksada muvafık bulmayarak kendi tarifi


ve1:lıile Şeyh ul-islama cevap yazdırdı. Maamafih kararnameyi de
imza ederek gö nd erdi .

Ol habda Şeyh ul-iıılaına yazılan cevabın sureti berve çh·i a tidir:


( Fakat madem ki k ararn ameyi imza edecekmiş ; yeniden cevah yaz­
rlırmasının hikmetini anlayamadım !)

T A R A F-1 VALA Y-1 H AZ RET-t MEŞİHAT-PENAHIYE


Taraf-ı v alay·ı fet va·peııahilerindeıı atehe-i ulyay-ı cenah·ı hili­
ft"t -penalıiyc takdim kılınan malıt uın zarfın muhtevi olduğu fetvay·ı
� e ri fe manzur·ı ali Luyurulmu�t ur. Fetviy-ı mezkılre alet-i cilriha
ile cerh ve katil vukuu ve maktulün veresesinin kısas t alebi ile mu·
kayyed bulunduğu ve ınahkiunuıı-aleyh KEMAL BEY ise ilel-i ci\riha
is t i ma l i ile bizzat fi'l-i katli icra etmİ!J olmayıp ve v·ereBe de kısaB
talebinde bulunmayıp mazbata-i hiikıniyyede musarrah olduğu
ii:ı:cre muma ileyh b i r takım eşhası tahrik ve igril eylemek ı;ureliyle
k ı t al vukua gelnıi� olduğundan ınaksacl-ı hümayun mazbatadaki
eı;lıub·ı lıiiknıivycdcn bahisle " Bö_y/e bi r takım kimseleri tahrik ve
i�rii ile lata/ ika f'ftİrmiş olan Zeydin şer'an idamı caiz olup ol·
mııy<ıcn;'Zı yolııııdtı bir fett'i'i ta11zimintlen t'e :.irinin de Yo:gat muta­
sarrıf ı•ekili Kemal Be_y hakkında divan-ı harbce verilen hiikiim
işbıı fetra;r·ı şerif..ye muvafıktır,, diye t araf-ı valay-ı meşihat-pena­
lıileriııdcu t a 8 d i k iu d e ı ı ibaret oldu�u cihetle hükm-i am olan siilif­
Üz·zikr fetvay-ı şerifenin tcmin-i ınaksad ve talımin·i vicdana
k a fi göriilınediği ve zirde miinderiç tavzihat dahi şekl-i iftada
ol m a yıp �ekl-i kazada olmakla onu n la da maksad EOabit olamadığı
l)('yan-ı iılisi ile hcrvcı;h-i muharrer lıükm - i has olarak hir fetvay-ı
şcrifeııiıı t anzimine ve zirinin <le izah edildiği üzre taraf·ı valay-ı
meşihat·penahilerinden tasdikine intizar Luyrulmakta olduğunun
ber-ınan tuk-ı emr u fr.rman-ı hümayun suret-i hususiyyede teb·
liğiııc ibtidar k ıl ın dı ; ol babda .

• •

§ Ziit-ı şahanenin alıkam-ı fıkhiyyeye hu derece vukufuna ihtimal


vermedikleri cihetle bu tezkireyi de benim telkinatıma hami ve hak·
kımda �üplıelerini tezyid ettiler.
Berveçlı-i meşruh KEMAL BEY hakkındaki hüküm imza huyu•
rulmuş olduğundan perşenhe günü akşam üzeri hükm-i idam icra
206 GÖRÜP tŞlTTlKLERIM

kılııımı!j ve gere k hükmün icraHı csnaı:ıında \'t' gerek ertesi gün


cenazenin defni sıra sııı da , bir takım n ümay i şler vukua getirilmiştir.
Cuma günii sel a m lı k reı<miıul('IJ sonra Ş ey h ul-islam Efendi kütü­
b-i mcş hfırc-i fetavadan lbn - i Abidin 'i alarak Saraya gelip huzura
kabul olundu . Zat-ı � aha ne beni de hirlikt4.': bulumhmhı. Şeyh ul- i sla m
ki tah-ı ınezkıirtları hazı cihet leri kıraat ve t a vzih f'tmekle beraber
K EM AJ. REY hak k ı n d a yaznıı� olrl ııj!;u fe t v a y · ı � er' i bir müslimin
bir gıayr-i nıüsliıni katli lıalinde alc'l·itlak cevaz-ı id am ı n a dair ve
lıiikm-i am ise de ziri ıırlc muharrer olan ııükul-i �er'iyye emir ül-rnii'­
t a'zir-i �er'i surı� ı i y le haiz o l d u� u hak ve 11 e l a hiye t i mübeyyin
m i n i rı i n
olarak kütüh-i fe t a v aıları m u k ı e l ı e ı; bulunduğunu ve K EMAI. 8Jo�Y
naınıııa tahs i ı.e n fet'\'a it ası ift il. değil kaza olacağıııdan hu d a ancak
bilfiil i cra - i miirafaa ile kabil olabitet•cj!;iııi tekrar et ti . 811111111 iize­
r i ı ı e Z a t-ı � a lı a ne " Birkıı�· serlf'dir ni�fus-ı bf'şer(yye çok israf olıınclu .
idam kararlarında ifrııttı giılilmemdidir. Ben im {{erçi Cemıb-ı hakka
k11rşı pek rok şnlısikıısıırlarım rn r.�a dıı o halik ilf' kul ımısındtı bir
ır_ydir. Fakat ben Pak rıasiye ilı• ge ldi m . lluşretk itimad-ı ıammem
vardır. Ömriimiin f'_'Yya m- ı a/ı irinılı� ııhirete kirlenmiş olarıık gitmek
islf'lnı•m,, dcıl i ve kaza �eklinde ol m a �· ara k lıükm-i vakiiıı �er'i �erife
surel- i ııı u t alıakatını Şl'ylı ul-islam s ı fa ti yle t a sdik ve i mza etmesi
iı;in ıı;rar eyledi ..

Şeyh ul- islanı tla hu s u re tle rr. uvafo k a t ederek huzurdan ç ıkıl ­
dıkta Mahcyn dairesi n dek i Vükela odası nda atide muharrer i b a reyi
evvelki fctv�"tnın zahrm a t ahrir ve imza ile bana tevdian turaf-ı
şa haneye takdim eyled i . Hiinkar mezkur fe t v a yı bizzat hıfzettiyse
de es n ay- ı harikte muhterik olmuş olması za n m n da yı m :

"Divan-ı ha rl ı -i
1irfi tarafından idarua mahkum edilen K EMAL'in
ınulı akcmeı-i hak ve acile m u v afık h i r ı:ı uret t e i c r a edil mi ş olduğu
ta k d ird e hakkında sadır olan hükm-i id a mm derı1n-ı varakada mu­
harrer fetva ve n ii kul- i �er'iyyeye rnu\·afık olduğu v.9.reste-i arzdır.

Şe yh u1-islam
MUSTAFA SABRİ

Fetvay-ı mez kıirey i aynen istinsah ve hıfzetmediğiıne müte•


ess i ri m .

• •
SULTAN \'A HlDF.DDIN'IN BAŞKATlPLWİNE AJT VEKAYİ 207

§ 14 M ayıs 1 335 Çarşanha giinii akşam üzeri FERİD PAŞA hernıu 'tad
Saraya gelip huzurda bulunduğu sırada İ ngiliz mümessil-i siyasisi
konağıııa giderek kendisini beklemekte olduğunu haher verdiklerin­
den aealeLeıı avdet etmiş, Zat -ı şahane de mümessilin seheh-i ziyaretini
merak ederek istiknah-ı keyfiyyet için Rı-: FİK B EY 'i göndermişti.
Akşamleyin Scrkarin Y ,\ \'EH PAŞA ile birlikte h a nele rim i z e gitmekte
olduğumuz sırada H EFİK BEY elinde bir mazrUf bulunduğu halde
avdet ederken, kendiı>iııe Maheyıı dairesinin büyük salonunda tesadüf
eyledik. Ertcı<İ �ün ma'ruzat için huzura kabul oluııduğum esnada
Zat-ı şahi111eyi pek mütefekkir ve mükedder hir halde gördüm. Hatta
ekseriya ma'ruzattaıı sonra beni nezdinde alıkoyarak hir müddet
ı<olıhet etmek mu 'tadı olduğu halde o gün mu'ruzatın hitamında
k a lmaklı ğı m ı emretmedi. Eııhabı bence malum olmayan bu
vaz'-ı miilt�essiraneleriııc bir mana verememiştim. Bilahara mut tali
olılu�um ve fasl- ı atide izah ettiğim l zmir vukuatının hu lıahda amil
ol ılu ğ u n n anladım. N e gariptir ki' az zaman sonra haberdar olacağım
t abii bulunan lıu Y a k 'a yı o arıda benden ketmetti.
DÖRDÜNCÜ KISIM

YUNANLILA R TARAFINDAN İZMİR'İN


İŞGALİ V E N ETAY İCİ

1 5 M11yıs 1335 PerşenLe günü öğleden sonra Sarayda odamda otur­


makta iken Menteşe sancağı ahalisi tarafından hir telgraf takdim
olunarak bir devlet·i ecnebiyyenin livaları sevahilini işgal etmekte
ohluğu ve Gümrük idarelerine kendi bayraklarını ta'lik etmekte
bulundukları ve İ zmir sevô.hilinin de diğer bir bir devlet-i ecncbiyyc
tarafından i�galini haber aldıkları heyaniyle vatanlarının muhafazası
için müracaa t ve isti'taf ediyorlardı. Telgrafı derhal taraf-ı şahaneye
takdim ettim. İ zmirin'in işgali LeşehLüııüne dün akşam Sadr-ı azamın
HEFİK BF.Y'le gönderdiği kağıttan muttali olduklanııı ve eı;hab-ı
kfülfıretleri bundan münbois olduğunu anladım. Zat-ı şahane hemen
bir otomobile binip Bah-ı aliye giderek telgrafnameyi Sadr-ı ôzama
göt ürmemi ve Menteşe �aııcağını işgal eden devlet kimdir ? İ zmir'i
işgal edecekleri haber alınanlar Yunanlılar mıdır ? hu cihetlerin
tahkikini emrettiklerinden saat dört raddelerinde Bab·ı aliye gi t tim.
Meclis-i vükPla bal-i İn 'ikadta olup Sadr-ı azam teneffüs odasında
henüz öğle taamı ediyordu. Karşısında Maarif nazın ALİ KEMAL BEY
o turuyordu. Telgrafnameyi irıie ile keyfiyeti istiknah ettim. Kendisi
me'yus bir t avır ile "Siıuatiotı une Jes plus criıiques,, dedikten sonra
İ ngiliz mümessilinin bu gün İ znıir'in işgal edileceğini haber verdiğini,
muahharan Ayılın valisinden de iki telgraf gelip İ zmir'in işgal olu­
nacağı İngiliz amirali CALTHORPE tarafından tebliğ edildiği gibi
işgalin Yunan kuvve-i askeriyesince vuku bulacağı ve bu da Paris
konferansının kararı iktizasından bulunduğunu ve keyfiyetin müınes·
s illeri tarafından ikinci bir nota ile Bah-ı aliye tebliğ edileceği ayrıca
bildirilmiş olduğunu beyan ve işgalin hiç olmazsa Yunanlılar ta­
rafından vuku bulmayıp düvel-i muazzama canibinden icrası için
devletçe teşebbüsitta bulunulması yolunda bir takım mülahazat-ı
fl.iyasiyye dermeyan kılındığı halde ahval-i mahalliye bakkıııda malu­
mat verilmediğini ve ahali tarafından bir çok feryadnô.meler alın·
dığınıdan m ahallin ahvaline ve ahalinin vaziyetine dair kendisinden
malı'\mat talep olunduğunu ve şu hale nazaran Menteşe sancağını
lZMIRIN İŞGALİ VE NF.TAYlCI 209

işgal edenler de İtalyanlar olacağını ve mümessiller tarafından henüz


Bah-ı aliye ikinci bir nota verilmediğini ve hu bahtla gelen telgrafna­
melerin suretlerini atebe-i ulyaya takdim edilmek üzere ihrac ettirerek
hana tevdi edeceğini ityan eyledi. Bir müddet intizardan sonra
telgrafnameleri alıp Saraya avdetle keyfiyeti Z:it-ı şahaneye arz
ettim.
Ertesi gün vükela leyle-i berat tehriki münasebetiyle Saraya
vüriid ederek müctemian huzura kabul olundular. Validen taleb
olunan izahata cevab gelip gelmediği n i ve yeni malumat alınıp
alınmadığını Dahiliye nazırından sordum. Vilayetten henüz cevap
gelmediğini ifade ve ahaliden ve civar sancak ve kazalar memurinin­
den vürud eden bir çok telgrafname1er irae etti ki bunlardan Manisa
mutasarrıfının telgrafında İzmir cihetinden gelen bir jandarmanın
şehir cihetinden bir çok silah sesleri işitildiğini hikaye eylediği bil­
diriliyordu. Mezkur telgrafn:imeleri Z:it-ı şahaneye kıraat eylediğim
gibi muahharan Veliahd ABDÜLMECİD EFENDi'nin yarımda da tekrar
kıraat ettirdiler. Resm-i tebrikatı ifadan sonra Sadr-ı azam münferiden
huzura kabul olunup ha'dehu vükela hey'etce Sadr-ı azamın konağına
gittiler.
Zat-ı şahane ahvalden pek ziyade müteessir ve endişenak oldu­
ğundan gece ikametgahıma avdetimde telcfonle Sadr-ı :izamı ve Da­
hiliye nazınnı bulup yeniden hadis olmuş bir vak'a varsa malumat
alarak, her hangi saatte olursa olsun Daire-i hümayundaki hususi
telefonla doğrudan doğruya kendisine arz etmemi irade eyledi.
Hey'et-i vükela. Sadr-ı :izamın konağında hiil-i ictimada bulun•
duklanndan meclisin hitamına, yani gece yansmdan sonraya
kadar uyumayıp bekledim. Ba'dehu telefonla Dahiliye nazırını
buldum. İ zmir telgraf müdüründen şimdi bir telgraf gelip Yunan•
lılar şehri işgalden sonra bir çok taşkınlıklarda ve çarşıyı yağma da
bulunmuşlar ise de hilahara önü alınmış ve memurin-i hükumetin
yerlerine iade olunmuş olduğu bildirdiğini ve fakat henüz valiyi
bulup kendisinden malumat almak mümkin olamaıhj?ını beyan ve
bilahara Sadr-ı izam da bu oıalumatı teyid etmc,..iyle telefon ba­
şına teşriflerini istirham ederek keyfiyeti arz ettim.
Kemal-i teessürle ilave ederim ki İzmir'de Kolordu A hz-ı
asker riyasetinde bulunan ve pek sevdiklerimden olan Miralay FETUİ
BEY'e hu vak'a esnasında Yunanlılar başından fe�ini çıkanp ayak·
lan altında çiğnemesini teklif eylemeleri ve onun da muvafakat gös·
210 GÖRÜP 1Ş1TTIKLERİl\f

termemcsi üzerine kendisini ağır surette yarala mı ş olduklarıııdan


biçare üç dört gün sonra azim-i dar-ı cenan olmuştur.
O gün nısf ul-leylden sonraya kadar Z at-ı şahane, Sadr-ı azam
ve vükela ile temasta bulunmuş iken bir glına malumat ve mahsusatım
o lmad ı ğı halde ertesi ı;alıah çıkan gazetelerde Hey 'et-i vükelanın esha­
b-ı mucibe s erd i yle istifa eyledikleri ve istifay-ı vakiin taraf-ı şaha­
neden kahul huyurulduğu münderiç bulunması pek ziyade t aaceü­
bümü m iıc i h oldu. İşte hu hal , Saray lıayatınııı hariçten anlaşılamı­
yacak cilvelerindendi r .

FERİD PAŞA'NIN 1 K lNC1 K A BİN ESİ


§ Cumartesi günü huzura kabuliimde Zat-ı Şahane Hey'et-i vü­
kelaııın istifa ettiğini ve Fımi D PAşA'nııı yeni kabineyi Lcşkilc memur
e dild i ğini söyledi. Ahval hakkında malumat almak iizerc ö�leden
sonra müşarünileyhin konağıııa göııderdiklerirı<len müst.a 'fi kah i ne
erkanınm gene orada ictima etmiş olduklarına m u t ta l i old u m . Sadrı
azam istihsal edebilmiş olduğu bazı malumatı itadan sonra isi ifa
m e selesine nakl-i kelam ile "Böyle bir zamanda Zat-ı şüluineyi ycılııı:
bırakmak doğru değilllir ; sonuna kadar sebat edelim ; artı/; bizim
için deva m mümkin olamazsa o :aman bir daha gelmemrk üzere çekilip
gidelim diye israr eıtinıse de arkadaşları ikna miimhin olıımadı ; bu
dedi. Garibi şudur ki hu halıda en zi ya de ısrar eden
kararı çıkardılar,,
Adliye n azırı CEMİi, MOLLA ile Evkaf nazırı v ASFİ EFENDİ old u ğu
halde CMİL Moı.LA 'nın açığa çıkması üzerine VASFİ EFEN Dİ de Ad­
liye nezaretiyle yeni kabineye dahil olmuştur.
Pazar günü Sadr-ı azam beni konağına davet etti. Vükeladan
bir takımı gene orada ictiına etmi�lerdi. Yazı odasında ımret-i lıuı;u­
s i yye de kabul ederek ahval hakkında malumat itasmdan sonra "Zıiı-ı
{ilinizin Dahiliye nezaretine tayinini: için gerek dün ııe gerek bu sabah
rüfeka ile pek çok görüştük. zaı-ı şahanenin lıakkınızdaki emni_veıini
gördüğümüz için sizi hizmet-i hümô._yıı nlarından almaya cesaret ede­
miyoruz. Eğer efendimi: müsaade buyururlarsa her zaman müteşekkiren
ded i. Bu su re tle hakkımda göstermiş olduğu
ararnı.:a almağa lıazırız,,
eser-i teveccühe teşekkürle beraber hiç hir zaman vükelalık hizmetinde
bulunmaya kendimde kabiliyet göremediğimi ve nahiye müdiri y ye ­
tinden vükelnlığa kadar hiç bir icra memuriyetini kabul etmek ihti­
malim olmadığını suret-i kat'iyyede beyan ettim. "Öyle ise inşaallah
İZMİRİN İŞGALİ VE NETAYİCl 211

çok vakit hizmet-i şahanede bulunursunuz,, diye mukabele ederek


ayrıldık.

§ Saraya azimetimde Sadr-ı azamdan aldığım malumatı arz ile


beraber kabine tebeıldülü tekarrur edince hazırlamış oldu�m hatt-ı
hümayun müsveddesini takdim ettim. İzmir vukuatının efkar-ı
ahalide hasıl etmiş olduğu yeis ve nevmidi sebebiyle hat miisved­
desine halkın kuvve-i maneviyyesini takviye edecek bazı fıkralar
dercine lüzum görerek " Ş u an-ı mühimde başlarında nefsince her türlü
fedakarlığa amade olan padişahları bulunduğu halde bilumum efrad-ı.
milletin cnıel-i yegan es i hukuk-ı devletin temanıi-i mahfüziyyetinden
ibaret olduğundan bu emel- i nıeşru-ı millinin tatmini için son derecede
fe dakara ne ve u:;imperı:eriine sarf-ı mes ai etmenizi suret-i kat'iyyede
ihtar i le,, ibaresini tahrir etmi�tim. Fakat " Nefs i nce her türlü feda­
ka rlığa amade olan,, tikrasmı iııtizana ta'liken yazmış olduğumdan
bunun derci muvafık gi.irülüp görülmediğini taraf-ı şahaneden istizan
ettim. " Pc•k
m ut'afık , yazınız,, demelerinden cesaret alarak " Başlarında
milletin sinesinden tahassül etmiş altı buçuk asırlık bir hanedanın reisi
bulunan ibaresini de dere etmek i .�tiyorum ; ciir'et edemedim,, dedim.
"Onu da ila11e ediniz ; ben de z ihn imde bunu düşünüyordum ; fakat
ıopla_yamıyordıım. Bu fikir ayni zamanda ikimizin de zihnine h uıur
etmiş,, diyerek ihare-i mezkureyi de ilave ettirdiler. Müsveddeyi
tekrar okuyup ••Padişahları,, kelimesine ••Halifeleri,, kelimesinin ila­
vesini "Hukuk-ı devletin,, cümlesine "Milletin,, kelimesinin terdifini,
"Emel-i meşru- ı milli,, tabirine bedel dahi "Emel-i kudsi-i m illi,.
tabirinin tahririni cmret meleri ile hatt-ı hümayun müsveddesi bu
suretle takarrür etti.

§ Eve avdetimde tekrar Sadr-ı azam çağınp o gün almış olduğu


malUmat-ı cedideyi itadan sonra " Hey'et-i vükela takarrür etti. Şimdi
listesini tebyiz ettirip takdi m ederim,, dedi. Ba'dehu Harbiye nazın
ŞAKİR PAŞA muhterem bir zat ise de esirfiraş olduğundan yerine
diğerinin tayin olunmak üzere kendisinin Meclis-i vükela memuriyeti­
ni kabul etmesi için iki defa haber gönderdiğim halde "Bana ilişme·
sinler, ben artık buradan mezara gideyim,, diye izhar-ı teessür etmiş
olduğunu ve müşarünileyhin kesh-i afiyet edinceye kadar bir müs­
teşar tayini ile idare-i maslahat olunacağını ve SEYYİD ABDÜLKADİR
EFENDi'nin Şuray-ı devlette kalmak isteyip istemediğini anlamak
üzere haber gönderip kendisini davet etmiş ise de henüz gelmediğini
bildirdi.
212 GÖRÜP 1Ş1TI1KLER1M

Ben de böyle bir zamanda esirfiraş olan ŞAKİR PAŞA'nın tatyib-i


hatırı için Harbiye nezareti gibi en mühim bir makamın boş hıra·
kılması ve vükclahkla hiç alakası olmayan ABDÜLKADİR E FE N Di' rıin
Şuray-ı devlette kalıp kalmaması kendi re'yine ta'lik edilmesi muva·
fık olamayacağından bahisle her halde bu iki makama münasiplerinin
tayini lazım geleceğirıi halisane ihtar ettim. FERİD PAŞA bu ihta·
rıitından dolayı bir eser-i infial göstermedi. Eve avdetimden sonra
vükela listesi de vürıld etti.
Pazartesi günü sabahı yine Sadr-ı izam beni konağına çağırdı. O
gün İs tanbul'da biiyük bir miting hazırlanmakta olmasiyle İngil tere
sefareti baştercümanı gelerek İst.anhnl'da ihtilal olacağını ehemmiyet­
le bildirmi� olduğundan ve artık esirfiraş olan ŞAKİR PAŞA'nın Har­
biye nezaretinde kalması mümkin olamayacağından ŞEVKET TURGUT
PAŞA'yı celb edip Harbiye nezaretini teklif edeceğini ve kabulü
hali nde listenin ona göre tebılili lazım geleceğini beyan etti. Müte·
akiben ŞEVKET TURGU'l' PAŞA gelip nezareti kabul eylemeı;;iyle listeyi
o yolda ta'dil ettiği gilıi müşarünileyh yeni teşekkül eden kabinede
Harbiye nezaretine intihap olunduğu cihetle hemen mevki-i memu·
riyetine azimetle ifay-ı vazifeye mübaşeret etmek için haşkitalıetten
irade-i seniyyeyi mü.helliğ bir tezkire yazılıp kendisine tevdi olunma·
sını tebliğ ve Saray-ı hümayuna gidip tezkireyi alarak doğruca Daire·i
harhiyycye azimetle vazifeyi deruhde eylemesini de müşarünileyhe
ihtar etti. Kendiı;1inirı dahi hiraz sonra Saraya geleceğini beyan eyledi.
Mabeyne azimetimde listeyi Zat·ı şahaneye takdim ve Harbiye
nazınna tezkire yazılmasını istizan ettim. Müsaade buyurulma·
siyle tezkireyi yazc.lırıp ŞEVKET TURGUT PAŞA'ya tevdi eyledim.
o sırada Sadr·ı azam vürud ederek şimdi Dahiliye nazır·ı cedidi ALİ
K EMAL BEY de geleceğinden ona dahi ayni mealde bir tezkire yazılıp
tevdi olunmasını ifade etti. Bu yolda yazılan tezkireyi Başmabeyn·
cilik odasında muntazır olan ALİ KEMAL BEY'e ita eyledim. Sadr·ı
azam Harbiye nazırı ile birlikte huzura kabul olundu. Nazırlar a,·det
ettikten sonra Zat-ı şahane beni celh ile hatt·ı hümayun müsvedde­
sini isteyerek Sadr-ı azama irae eyledi. Onun tarafından da tasvib
olunmasiyle vükela listesi ile beraber tebyiz ve imza ettirdim. Mitin·
gin hitamından sonra hatt·ı hümayunu hamilen sivil olarak Bah-ı
aliye azimetim kararlaştınldı. İkindi vakti Dahiliye nazın mitingin
hüsn-i suretle hitam bulduğunu haber verdiğinden Yaver l\1E tı MED
ALİ BEY'i müstashiben otomobil ile Bab-ı aliye azimet eyledim.
İZMİRİN İŞGALİ VE NETAYtCt 213

Usulen merasim-i istikbaliye ifa ile hatt·ı hümayun Sadaret mfüıteşan


RiFAT BEY tarafından kıraat olundu. Hat müheyyiç hir suretle yazıl·
mış olduğu halde tarz-ı kıraatından hüzzar üzerinde maatteessüf
bir tesir husule getirmediğini müşahede ederek Saraya avdet eyledim.
Bu hatt·ı hümayun heyecanlı bir zamanda ve milletin hissiyat·ı
vatanperverıinesini uyandıracak bir zeminde yazılmış ollluğu cihetle
aynen buraya dere edildi :

HATT-1 HÜMAYUN
Hey'et-i vükelanın istifası kabul olunarak mesned·i sadaret
tecdiden uhdenize tevcih ve meşihat·ı islamiyye dahi MUSTAFA SABRİ
EFENDİ uhdesinde ibka edilmiş ve Kanun-ı esasi'nin 27 nci maddesi
mucibince teşkil eylediğimiz Hey'et-i vükela tasdik.imize iktiran
etmi�tir. Şu an-ı mühimde başlarında milletin sinesinden tahassül
etmiş altı buçuk asırhk bir hanedanın reisi bulunan ve nefsince her
türlü fedakarlığa amade olan halifeleri ve padişahları bulunduğu halde
bilumum efrad-ı milletin emel-i yeganesi hukuk-ı devlet ve milJetin
temami·i mahfıiziyyetinden ibaret olduğundan bu emel-i kudsi·i mil·
linin tatmini iı;in son derecede fedakaraııe ve azimperverane sarf·ı
mesai etmenizi suret-i kat'iyyede ihtar ile herhal u karda tevflkat-ı
ilahiyyeye istinad ve ruhaniyyet·i risalet-penahiden istimdad eylerim.
18 Şaban 1337
19 Mayıs 1335

§ FERİD PAŞA'nın ikinci kabinesinde ŞAKİR PAŞA Meclis·i vüke·


laya memur edilerek, Harbiye nezaretine Nafıa nazırı ŞEVKET TUR·
GUT PAŞA, Şıiray·ı devlet riyasetine vekaleten EDHEM BEY, Adliye
nezaretine Evkaf nazın VAst•İ EFENDİ, Nafıa nezaretine vekaleten
ŞEVKET TURGUT PAŞA, Maarif nezaretine Nazır-ı esbak SAİD, Evkaf
nezaretine Dar ül-hikmet il-islamiyye reisi HAMDİ EFENDİ tayin
olunarak diğerleri yerlerinde ibka edilmiştir.
Şu halde kahine tebeddülü diye bir kaç günden beri ortaya
çıkarılan velvele iki üç nazınn tebdil ve tahvilinden ibarettir. Bili.hara
Şiiray·ı devlet riyasetine RıZA TEVFİK ve Nafıa nezaretine de FERİD
BEY'ler tayin olunmuştur.
§ Kabinenin teşekkülünden sonra Zat-ı şahane Sadr-ı sabık
TEVFİK PAŞA'yı celb ile meclis-i vükela memuriyetini kabul ettirmiş
214 GÖROP lŞlTTIKLERİM

olduğu gibi Sadr-ı azam FERİD PAŞA d a beni konağına davet ederek
7.iit-ı şahanenin REŞİD AKiF PAŞA 'yı celb edip kendisine Şuray·ı
devlet riyaseti n i teklif l.ıuyurmalannı ve adem-i kabulde israr ettiği
halde hiç olma1.sa l\leclis·i vükela memuriyetinin kabul e t tirilnıeııini
söyledi. Keyfiyet taraf·ı ş ahiin c.-den taıwib buyurulmaı-iyle müşarii·
n ileylıin Yıldız civarında kira ile ikamet eylediği haneye giderek
Ş uray · ı devlet riyaset i n i ııiim·ı :;ii haneye olmak üzere teklif et tim.
Zavallı a<lum ! Eha an ced hii y iik Lir hiiııedaııdaıı olduğu halde Balkan
harbinde Arnavutluk'taki çiftlikleri tlü�maıı ı n y ed·i zap t ına geçme·
sinden ve Şehzadt�haşı ci varıııdaki konağı da Vefa harikiııde eşyası
ile heraber mulıterik olmasıntlan dolayı öyle bir halde icli ki oturduğu
odanın pencereleriııde l.ıile perde yoktu. Mü�arü nileyh hiznıct·i riya·
seti kabulde arz-ı m azeretle ya l nı z l\leclis-i v iikela memuriyetini
kabul edel.ıileceğini ve !Ju suretle da h a ziyade hizmet etmiş olacağını
ve <;iiıı kii riyaseti kal.ıul h alin de riifckal'liyle itilaf-ı efkar haı;ıl ede·
mt•y ip te \'ekilmeye mccl.ıur olur ise yeniden buhran·ı vükela zuhur
etlebilir, meclise memur olurı;a, <;ekilse de lı uhran h usulüne mahal
olmayacağını dermeyan etti. Müteakiben kendisi <le Saraya gelıliğinıle
keyfiyeti Zat·ı şalıiineyt• arz e t t i m . " ilen kim.mı in lıiirriyeti11 i tahdid
etmek istemem. Mııdenı ki bıı suretle dıılıa ::i)ade hizmet edebileceklerini
memul ediyorlar , 01111 knb11I etsirıler. Ben im kendilerini µörmeme de
hacet _yoktıır, siz tf•bliğ editı,, ıledi. ( İZZET PAŞA kabiııe;;İnin ı-uret·İ
isti fa�ına nazaran bu �öz ma nidar idi) . Keyfiyeti müşarfüıileyhe tebliğ
e ttiğimde arz-ı te�ekkür. ile Bah-ı aliye aziınrt etti.
Ertesi gün Sadr-ı esbak İzZET PA�A ile Ayandan A B DURRAH M A N
EFENDİ v e bilalıara diğer bazı zeva t ı n da Meclis-i v ükelaya oıcmuri­
kılm<lı. A B D U RRA H M A N E F E N Dİ o gün Başmabcyucinin
yetleri icra
odasında bulunduğu 1'ırada ve kendisinin haberi olmadığı halde ı ne·
muriyetini tebliğ eylediğimde "Bu lıalde ben im içirı yapılar.ak birşey
kalmamış,, dedi.
FERİD PAŞA mütelevviıı ül-mizac bukaleınun-meşı·cL hir adam
oluh, bngün a k dediğine y arı n kara der ve esas fikrinin ııe olcluğu
bilinmezdi. İkinci kabiııe,-inin teşekkiilünü m ü teakip Lıir gec� sabık
kabinesi erkanmı fasl u mezemmet cdiyortlu ki fasl ettiği adam·
lardan ekserisi yeni kabinenin de erkiin·ı asliyye:;i idi. " Bu
adamlar bi·gayr·i /ıakkı11 bir takım kim .�eleri tevkif ettirmişler ; bu­
gü11 Dahiliye mi.::ı rı Ali Kemal Bey'i gö11derdim ; hapislıtincleri
gezip ha/ası:; olarak teı•kif edilerıleri derhal talı/iye etmesi için emir
1ZM1R1N İŞGALİ VE NETAY1Ct 215

verdim. Bunlar öyle adamlardır ki bir kaza tahrirat katipliğini ida·


reye muktedir olmayan bir adamı ( Dahiliye nizır·ı eshakı Cemal
Bey ) Dahiliye nazırı yaptılar ,, dedi.

Fakat kabineyi teşkil eden kim idi ? Kendisi seyirci olarak mı


bulunuyordu ? - Farz edelim ki bu da fırka siyaseti icabatından olsun;
lôkin aradan bir sene mürurunda dördüncü sadaretinde onu kendisine
müsteşar yapmasına ne diyelim ? Müsteşarın hile kendisi intibah
edecek kadar nüfıizu yok ise devleti nasıl idare edecekti !

§ İzmir vukuat·ı elimesi üzerine lstanhul'da ve vilayatın her


tarafında büyük mitingler akdi ile tecavüzat-ı vakıa şiddetle protesto
edildi. Bu teşebbüsat·ı milliyeden bi1ahara Kuvva-i Milliye doğdu.
Kabinenin tebeddülünden sonraki cuma gunu Su1tanahmed
meydanında ikinci defa akdedilen mitingde hendegandan bazıları
da bulunup akşam Saraya avdetlerinde cereyan-ı ·hali Hünkara nak·
lediyorlardı. O sırada Zat-ı şahane beni de çağırarak "Bugünkü
mitinglerde irad edilen nutuklarda 'Padişahımız da bizim başımızdadır,
diye hatta dere ettğinıiz ifadeyi esas ittihaz etmişler ; onu siz bana
ihtar ettiniz, benim de hatırımda idi ama toplayamıyordum. Fikirleri·
miz tevafuk etti,, dedikten sonra "Sizin gibi bir hüsn-i karine malik
oldutumdan dolayı bahtiyarım ; bir hükümdar için en büyük bahti·
yarlık, hüsn-i karine malik olmaktır ,, hitab-ı taltifkarisiyle beni
müstağrak·ı iltifat eyledi.

§ Yunanlıların lzmir'i işgal ve Anadolu içerisine tecavüze


ibtidar etmeleri üzerine Zat·ı şahane ahval hakkında teati-i efkar
ve ittihaz-ı karar edilmek üzere Sarayda bir Şuray-ı saltanat akdini
irade etmişti. Hey'et 26 Mayıs 1331 tarihinde Yıldız sarayının üst
katındaki büyük salonda ictima etti. İctimadan evvel hey'et-i vüke­
la, Sarayda Vükela odasında toplanmışlardı. Bazı hanımların ezcümle
HALİDE Enis HANIM'ın da ictimada bulunacağını haber almış ol­
duklarından hunun cevaz ve ıu:lem-i cevazı hakkında beyinlerinde
münakaşat cereyan eyledi. Medis-i vükelaya memur REŞİD AKİF
PAŞA kadınların meclise iştiraklerinin adem-i cevazından bahs etmek­
te, Çürüksulu MA H MUD PAŞA ise bunda beis görmemekte idi. Nihayet
kadınların gelmiyeceği anlaşılınca münakaşaya nihayet verildi. Hün·
kar refakatinde Veliahd ABDÜLMECİD EFENDİ olduğu halde bizzat
hazır olarak atideki nutukla meclisi küşad eylemiştir :
216 GÖROP 1Ş1TI1KLERIM

"Det:letin duçar oldu�u vaziyllt·i Mzıraya dair müşaı•ere edilmek


üzere vükela, ayan ve mütehayyizan·ı memleketi davet eııim. Deıılet-i
Osmaniyyemizin marıız kaldığı müşkilm hakkında acilen lazım !(elen
tedabiri ittihaz eylemeleri ve hüuar·ı kiramın her birerlerinin ltiyih-ı
hatın olacak fikirlerini ve re'y u miitalealarını beyan etmeleri itibariyw
bu ictimaı miiteyemmin ve n�s'ud addediyorum. Bu meclisi cümlemi*
hakkında bıiis-i intibah ı·e hidayet buyurmasını cenab-ı vahib ül-ataya·
dan niyaz ederim. Riyasllti Sadr-ı azam Paşaya havale ettim.,,
Ben meclis salonuna dahil olmadığımdan nutk·ı hümayunu ve
müzakerat·• vakıayı bizat istimi edemeyip ertesi günkü gazetelerin
neşriyatından ıttıla hasıl eyledim. Bu mebhasi dereden maksadım
ise nutkun iradını müteakip Hünkann mecJisi terk ettiği sırada re'y
ül-ayn görmüş olduğum bir halini tasvirılir : Müşarünileyh meclisten
çıkarak ABDÜLMECİD EFENDİ de koltuğuna girerek, orta kattaki
daire·i hustisiyyelerine avdet etmek üzere meliıl ve mahzun bir
halde servis merdiveninden inerken iki gözünden yaş akıp "Kanlar
gibi ağlıyorum,, diyordu.

§ 27 Mayıs 1335 Salı günü Zat·ı şahane ma'ruzatm hitamından


sonra ahvalden bahse ihtidar edip Yunanlılann Manisa 'yı işgal ve
Aydın'a doğru tecavüzata devam ile Anad(llu içerisinde ilerlemeleri
ahali-i islamiyyeyi bi-hakkın müdafaa mevk.iine koyarak kan dökül­
meye sebeb olmasından endişe etmekte bulunduklanndan bu günlerde
müzakereye ibtidar için bir zemin ihzar edilmiş olduğundan
tecavüzata suret·i kat'iyyede nihayet verilerek tarafeynin
şimdiki halde bulundukları yerde kalmalannın müzakereye esas
ittihaz edilmesi ve her halde YunanWann Anadolu içerlerinde ilerle­
melerinin men olunması için düvel-i mü'telife nezdinde teşebbüsat-ı
ekide icrasını Sadr·ı Azam Paşaya tebliğ etmek üzere Bab-ı aliye
azimetimi irade eyledi.
İzmir'in işgalinden sonra her gün vilayattan sdzişli telgrafna·
meler vünld ederek elden Sadr-ı Azama tebliğ kılınmakta olduğu
gibi o gün de bu yolda telgrafların müşarünileyhe itasiyle beraber o
meyanda Manisa ve Konya'dan vürUd eden ve iradat·ı seniyyeye
muntazır bulunduklarına dair olan telgrafnameler üzerine bilhassa
nazar·• dikkatlerinin celbini ve müracaat•ı vakıaların makam-ı sal·
tanatça nazar-ı ehemmiyete alınmıyor gibi bir zehib hasıl olmamak
üzere Meclis-i vükelaca bilmüzakere bunlara münasih bir cevab
IZMİRİN İŞGALİ VE NETAY1C1 217

yazı1masını da suret·i ekidede ihtannı emretti. Bir de miting1er


münasebetiyle mevkuflann muhakemeleri bir kaç günden beri
teahhur ey1emiş o]duğundan muhakemata ne vakit başlanacağının
da sualini irade eyledi.
Bab-ı aliye azimctimde Sadr-ı ilzam, Hariciye nezareti odasında
İngiltere baştercümanı RAYAN ile görüşmekte olduğundan teneffüs
odasında biraz intizarda bulundum. Öğle taamı etmek üzere odaya
gelmesiyle esnay-ı taamda görüşerek iradat-ı seniyyeyi tebliğ eyledim.
Sadr-ı azam Yunanlı1ann Aydın kasabasıw da işgal etmeleri üzerine
nezdinde bulunan MösYÖ RAYAN'a icra eylediği vesayayı hikaye
ederek bu suretle irade-i seniyye hükm-i a]isini evvelden infaz ey­
lemiş olduğunu ve maahaza Yunanlı1ar Ayvalık kasabasını dahi işgal
için kaymakama müracaat etmeleriyle kaymakam da Bah·ı aliden
emir almadıkça taleblerine muvafakat edemiyeceğini bildirip ve orada
bulunan İngiliz ganbotu zabitine müracaat edip o da böyle bir
karardan asla malumatı bulunmadığını söylemiş olduğunu Dahiliye
nazın telefonla ihbar ettiğinden Meclis-i vükela toplanıp bir karar
ittihaz edilinceye kadar vakit geçirilmemek için mes 'Uliyeti üzerine
alarak gerek Ayvalık kaymakamına ve gerek sahilde bulunan diğer
kazalar kaymakamlığına bu yoldaki metalihe asla muvafakat etme­
meleri için tebligat icra ettirdiği gibi şimdi Dahiliye nazırını da nezdi­
ne davet ve İngiltere mümessiline dahi tebliğ-i keyfiyet edeceğini
bildirdi.
Manisa ve Konya'dan isti'tafı havi atebe-i ulyaya çekilen tel­
grafnimelere de münasib surette cevab yazdınlacağını ifade eyledi.
Ba'dehu mevkufinin muhakemelerine nakl-i kelam ile bunun
teahhuru kendisinin de nazar·ı dik.katini celh ile o sabah Adliye
müsteşannı çağırarak esbabını sual eyledi.k.te gtlya müddei-i umum!
henüz mütaleanimesini hazırlayamamış, filan tetkik.atını ikmal ede­
memiş cevabını almasiyle keyfiyetin tesrii için emir ita eylediğini
beyan etti.
O sırada Amedci NuRİ BEY İran şahının yevm-i velidetini teb­
rik için yazılacak telgrafname-i hümayun müsveddesi ile ol babdaki
istizan tezkiresini getirdiğinden hem mezkftr tezkireyi imza edip
yedime tevdi etmek, hem de Manisa ve Konya'dan gelen telgrafları
İngiliz mümessiline okumak üzere birlikte Nezaret odasına gidelim
dedi. Mösvö RAYAN'ı odada buldum. Dahiliye mektupçulu�da
ve müsteşarlığında bulunduğum sırada üçüncü ve bilabara ikinci
218 GöRÜP 1Ş1Tl'İKLERİM

tercüman sıfatiyle kendisini tanımıştım. O ımada Dahiliye nazırı


ALİ KEMAL BEY de gelerek Ayvalık işini mümessile anlattılar. Sadr-ı
Azam, İran şahına yazılacak tebrik telgrafının tezkiresini ba'd el-imza
yedime tevdi ile hal-i ictimada bulunan Meclis-i vükelaya gideceği
sırada Bank-ı Osmani müdür-i umumisi Mösyö SEcR'in de vürudunu
haber vermeleri ile meclise riyaset etmek üzere Şeyh ul-islam Efendiye
ihtarda bulunmasını Dahiliye nazınna ifade ederek kendisi Daire-i
hariciyyede kaldı. Ben de veda ederek mufarakat ettim.
§ 28 Mayıs 1335 Çarşanba giinü öğleden sonra Sarayda oturur­
ken gôya Yunanlılann İzmir'i terk etmekte olduklanna dair İtilaf
ve Hürriyet merkez-i umumisinden tereşşuh etmiş bir haber getir­
diler. Bittabi böyle bir rivayete ihtimal veremedim. Bir müddet sonra
Zat-ı şahane beni huzuruna celb ile bazı iradat tebliğinden sonra
" Pek garip ! Öğle taamını miiteakip mu'tadım olduğıı iizere biraz
istirahat ediyordum ; uykuya dalmışım, haber-i serii ta:::amnıım rdıı<'ek
bir rü_ya gördüm. lnşaallah hayırlı bir haber zuhur etler,, dedi. Ben de
böyle bir habere muttali oldurnsa ıla ihtimal Vt'rrnediğimi söyledim.
O sırada Serkarin YAVER PAŞA gelip Saılr-ı ilzam Paşanın Saraya
gelmek üzere olduğunu telefonla bildirdiğini arz etti. "Sadr-ı azamın
bö_yle vakitsiz gelmesi mııtluka bir haberi ıaztımmun etler ; inşaallııh
nakleııitiniz rivayet doAru çıkar,, dedi. Odama avdetimden sonra
Sadr-ı izam vür\id etti. O sırada Maheyn katiplerinden MURTAZA
BEY, Saraya gelen gazete muhbirlerinin rivayetine nazaran İzmir'den
Yunan bayraklan kaldınlıp Osmanlı bayrakları iade edilmiş olduğunu
(aslı çıkmadı) ve o sabah İngilizler mevkuf bulunan İttihad rüesa­
sını kaldınp Malta'ya sevk etmiş olduklarını bildirdi. Sadr-ı azamın
avdetinden sonra Zit-ı şahane hendegiindan birini gönderip "Garip
şey ! Rüyam zuhur eııi. lngilizleri n bu gün mevkuf bulunan lttihad
rüesasını kaldırarak Malıa'ya sevk etmiş olduklarını şimdi Sadr-ı
azam Paşa haber verdi., diye itay-ı malfımat eyledi. Sadr-ı fizamın
avdetinden sonra odasına gelen Serkarin Paşanın yanına gidip hu
babda tafsilat alıp almadığını sordum. Mevkufinden 67 kişinin İngi­
lizler tarafından sabahleyin kaldınlarak Malta'ya sevk olunmak üzere
vapura irkab edilmiş olduklunnı söyledi. Garip hal! Garip tesadiif !
Bilahara Zat-ı şahaneyi gördüğümde "Elhamdülillah ki ben iileı
olmadım" dedi. Hünkarın bu vak'adan evvelce malumatı olmadığını
şu tafsilat ispat eder. Çünki eğer evvelden haberdar olmuş olsaydı,
kendisinin Sadr-ı azama gönderdiği haber başka zeminde olurdu.
İZMİRİN İŞGALİ YE NETAYİCİ 219

Fakat Sadr-ı azanı o gün yanında bulunan İ ngiliz mümessilinden


elbette malumat almış, yahut bu vak'a onun inzimam·ı malumatı ile
tertib edilmiş olacağından bana karşı olan sözleri Hünkan avutmak
ve bir emr-i vaki ihdas etmek maksadına mfüıtenid olması kanaatin·
deyim. Fakat bu keyfiyet, mevkufin hakkında, herhalde KüRD
MUSTAFA divan·ı harbinin vereceği karardan daha hayırlı olmuştur.
§ 29 Mayıs 1 335 Perşenhe günü Sadr-ı sabık TEVFİK PAŞA'nın
mahdumu ALİ NuRi BEY taraf-ı şahaneye takdim olunmak üzere
pederi tarafından bir ariza getirmesiyle hilvasıta takdim ettim. Mü­
teakiben Hünkar beni celb ile arizayı ide etti ki münderecatı Adliye
nazırı v ASFİ EFENDi'nin İttihad rücsfüıı muhakemitının sürün­
cemede kalmasını TEYFİK PAŞA kabinesine atıf yolunda gazetelerde
münderiç ifadatından bahisle Meclis-i vükela memuriyetinden isti­
fasını mutazammın idi. O sırada Serkarin paşa da nezd-i aliye gelerek
Sarayda iıı'ikad eden Şuray-ı saltanatta hazır bulunan cemiyetler
ve fırkalar namına Harbiye nazır-ı esbakı FF.HİD PAŞA ile Hüdaven·
digıir vali-i esbakı HüsNÜ BEY'in taraf-ı şahaneye takdim olunmak
üzere getirmiş oldukları arizayı takdim etti. Mezkur arizada ahval-i
hazıranın vahametinden bahisle Şılray·ı nıczkılrda temenni olunduğu
VP.\·lı ilc• h i r Meclis-i milli lt'>;kiliııc müsaade oluıınıası i<:Lida olunuyor·
du. Zat·ı şahane "Bunda MP-clis·i milli teşkili mutlak olarak ıa'leb
olunııb ne suretle teşkili lazım geleceğine dair sarahat yoktur.
O yoldaki mütalealarını dahi muhtasaran beyan etsinler. Biz de bu
mutaleat ile mukayyed olmamak üzere icabını teemmül ederiz,, dedi.
YAVER PAŞA bu zatlarla görüşüp avdet ettikte, kendileri de o yolda
bir program hazırlamışlar ise de taraf-ı şahaneden keyfiyet Bab-ı
aliye havale buyurulur ve oraca istizah vukuunda izahat '\'erilir
mülahazasiyle takdim etmemiş olduklanndan her mantuk-ı irade-i
seniyye programlannı da takdim edeceklerini beyan ile avdet eyle­
diklerini ifade etti.
YA.VER PAŞA huzurdan çıktıktan sonra Zit-ı şahane beni nezdinde
alıkoyarak Sadr-ı azam Paşa Bab-ı aliden avdetinde vükeladan bazı­
ları ile toplanıp meclis-i milli meselesini müzakere edeceklerinden,
müşarünileyhin hanesine giderek mezkur cemiyetlerin arizasını irae
ve keyfiyeti hikaye ile beraber TEVFİK PAŞA'nın istifanamesini ve
VASFİ EFENDİ'nin ifadatmı muhtevi olan gazete nüshasını da gös·
terek " Tevfik Paşa'nın bu suretle rencide-h.aıır edilmesi muvafık
olmaz. Müşarünileyh kabineden çıkınca ihtimal ki murahhas sıfatiyl6
220 GÖRÜP İŞİ'ITİKLERİM

sıılh konferansına azimet etmek istemez. Kendileri bu babda ne mü­


taleada bulunurlar? Sual et ve oradan yine Saraya avdetle alacağın
cevtıbı bana bildir,, dedi.
Sadr-ı azamın hanesine avdetinde otomobil ile gidip, görüş­
tüm. Meclis-i milli hakkında o gün Hey'et-i vükelada müzakere
cereyan ettiği gibi o akşam da vükeladan bazılarını ko�ağına davet
ile müzakerata devam edeceklerini ve Adliye nazırının TEVFİK PAŞA
hakkındaki ifadatına müteessif olduğunu ve VASFİ EFENDİ, İzZET PA­
ŞA hakkında dahi ta'rizde bulunup o da REŞİD A KiF PAŞA marifetiyle
teessürünü bildirdiğinden ona karşı dahi beyan-ı teessüf ettiğini
ifade ile "Efendimiz Tevfik Paşa'nın istifasını kabul buyurmasınlar ;
cumartesi günü bizzat hanesine giderek kendisiyle görüşürüm. Israr
ederse Vasfi Efendi'yi isti.faya davet ederiz. Onun istifasını diğer
istifalar da takib eylerse de şimdi kabinede adam çok olduğundan haiz-i
tesir olmaz. Yerlerine diğerlerini alırız,, dedi ve sulh konferansına
davet olunmak üzere devletler nezdindeki teşebbüsitını tafsil etti.
Saraya avdetimde Zat-ı şahine Harem-i hümayuna gitmiş ol­
duğu halde vürıidumu haber alınca tekrar Küçük mabeyne çıktı.
Cereyan-ı hali hikaye edince " Tevfik Paşa'nın hanesine git ; istifadan
vaz geçmelerini rica eylediğimi söyle. Ben kendilerinin bu hizmeti
kabullerini kabineyi takviye için arzu ettim. Şimdi çekilecek olurlarsa
bir buhran husule gelebilir. Müzakertit-ı sulhiyyeye başlanacağı sırada
buhran vukuu muvafık olmaz ; haklarında muhill-i hürmet ifadede
bulunan adamı biz te'dib ederiz ; icab ederse tebdil de eyleriz ; bu
ciheti dahi ilave et,, dedi.
Gece saat on raddelerinde h aneme azimetle otomobili alıko­
yarak taam ettikten sonra TEVFİK PAşA'nın konağına gidip irade-i
seniyyeyi tebliğ ettim. Kendisini rahatsız bir halde buldum. Müşa•
rünileyh irade-i seniyye ahkamına imtisal edeceğini beyan ile be·
raber neşriyyat-ı vakıadan teessürünü ve Sadr-ı azamdan maada vü·
kelay-ı asliyyenin kendisine karşı bir adem-i itimad vaz'ı göstermek­
te olduklarını ve zaten şimdiye kadar bulunduğu celselerde mesiiil-i
siyasiyye mevzu-ı bahis olmayıp mesail-i cariyye müzakeresi ile iştigal
edildiği cihetle kendisinin hergün mecliste bulunmasında bir faide
melhuz olmadığını ve mesail-i siyasiyye hakkında müzakere cereyan
edeceği zaman haber verilince hazır bulunacağını bildirmesiyle, irade-i
seniyye ahkamına imtisallerini Zat-ı şahaneye arz eyleyeceğimi beyan
ederek mufarakat ve haneme avdet ettim. Cuma günü Hünkar,
İZMİRİN İŞGALİ VE NETAY1Ct 221

selamlık resmine esnay·ı azimetinde TEVFİK PAŞ A ile netice-i müla­


katımı sual ettiğinden keyfiyeti kendilerine arz eyledim. O gün akşam
üzeri Sadr-ı ham Saraya gelip Zat·ı şahane heni de nezdlerine celh
edip TEVFİK PA Ş A ile olan mülakatımın tafsilatını hikaye ettirdiler.

§ Müşarünileyhin istifanamesinin sureti zire dere edildi :


" Malum-ı seniyye-i hazret-i hilafet-penahileri huyurulduğu veç­
hile lzmir'de hadis olan vakayi-i elime ve fecia üzerine iki hafta ka­
rih bir müdde tden heri efkar-ı umumiyyede emsali namesbuk galeyan
ve heyecan zuhur etmiş ve hu hal temadi etmekte bulunmuş iken
bir de mevkufin-i siyasiyyenin İtilaf devletleri tarafından alınıp bir
semt-i meçhule izam olunmaları berveçh-i ma'ruz galeyan ve endişeyi
teşdid ile hükumet-i hazırayı alenen tenkide yol açmış olması,
diğer taraftan dahi Hey'et-i vükeladan bir zatın gazetelerle İkinci
Divan·ı harbin usul ve kaideye gayr·ı muvafık bir surette riyasetinde
bulunmuş olduğum kabine tarafından teşkil edilmiş olduğu beyaniyle
tefevvuhatta bulunması tensih-i ali-i mülukaneleri ile Meclis-i vüke­
laya memur hulunmaklığım hasebiyle mevki-i memuriyetimi nazar·ı
ammede tezelzüle uğratmıştır. Ehemmiyeti rnuhtac-ı arz u bf'!yan
olmayan hu gibi ahvalin tevalisi adem-i muvaffakiye dal olup teşrik-i
mesai-i hendeganemi hilkülliye işgal edeceği bedihidir. İkinci Divan-ı
harbi örfinin teşekkülü bahsine gelince : ne zaman ve ne suretle
vuku bulduğu ve muhakeme sürüncemeye düşürüldüğü takdirde İtilaf
hükt"imetleri tarafından vuku bulacak müdahale nazar-ı teemmüle
alınarak buna meydan verilmemesi için ne gibi tedahire tevessül
olunduğu malftm bulunmasına ve şimdi Mü'telifin canibinden mev­
kufin-i mezkurenin hükumet-i seniyye yeniden alınıp diyar-ı ahare
sevk edilerek tecziye edilecekleri taayyün etmiş olmasına göre b u
halin Şehriyir-ı azam efendimiz hazretlerinin hakk-ı kazay·ı hilafet­
penahileri ile ne mertebe kabil-i te1if olabileceğinin takdiri merhun-ı
ilm-i ili bulunmakla bu ahval VP, şerait dahilinde Meclis-i vükeladaki
memuriyetimden afv buyrulmaklığımı istirham eylerim. Ol babda
ve katıbe-i ahvalde emr u ferman şevketlu, kudretlti padişah-ı alem­
penah efendimiz hazretlerinindir,,.

§ 31 Mayıs 1335 Cumartesi günü Saraya azimetimde Veliahd


.ABDÜLMECİD EFENDİ , taraf-ı şahaneye takdim olunmak üzere
teşrifatçısı AHMED HiKMET BEY marifetiyle ve gayet mühim oldu­
ğu heyaniyle bir ariza göndermişti. Arizayı takdim ettim. Münde·
222 GÖRÜP İŞİTTİKLERİM

recatı şimdiye kadar hakipay-ı aliye şifahen ve tahriren vuku bulan


ma'ruzatının nazar·ı ehemmiyete alınamamasından dolayı her tiirlü
mes 'uliyyet-i maddiyyeyi ve maneviyyeyi üzerine alarak İngiltere
kıralı ile Fransa ve Amerika reis·i cumhurlarına telgrafla müracaat et­
tiğine ve bu defa Reis-i cumhur namına Fransa Hariciye nazırı Mösyö
P İ Ş ON [ = Pichon] tarafından gelen telgrafnamenin suretini takdim
eylediğine dair idi. Mösyö PİŞON, Fransız mümessil-i siyasisine gön·
dermiş olduğu mezkı1r telgrafnamede Fransa hükumetinin an'ana·
tına sadık kalarak Devlet·i aliyyeııin meııafi-i hayatiyyesini muhafa·
zada ihmal etmiyeceğinin Velihad hazretlerine tebliğ kılımasını iş'ar
ediyordu. Zat·ı şahane "Efendi bunıuıla tefahür etmek istiyor ve bize
ıa'riz ediyor ; fakat Reis-i cumhur kendisine cevab bile vermeyip Ha­
riciye nazırı cevap ı•cri_yor. Bu muhill-i haysiyyeı değil midir?,, dedi
ve biraz münfail oldu.
§ o sırada Serkarin YA YER PAŞA gelip Harbiye nazır-ı esbakı
FERİD PAŞA ile Hüdavendigar vali-i eshakı H üsNÜ BEY'in Meclis·i
milli hakkında izahatı havi getirmiş oldukları varakayı takdim etti.
Bunda Meclis-i mezkı'.iruıı Hey'et-i ayan azasiyle ve geçen gün Şuray-ı
saltanata davet olunan fırka ve cemiyetlerden ve taşra meclis-i
umumiye ve belediyesinden intibah olunacak birer ikişer azadan
terkibi ve Şuray-ı saltanata da hiç bir tarafın itimadı namazhar olama­
yan Hey'et-i vükelanın tebdili lüzumu bildiriliyordu. Zat-ı şahane;
Sulh müzakeratı başlayınca mukarrerat-ı sulhiyyenin tasdiki için
bir Meclis-i milliye ihtiyaç vardır. O maksatla böyle bir hey'etin
teşkilini müzakere etmelerini hükumete havale ettim. Ancak, bunun
İttihad programı dairesinde teşekkül etmiş olan mecalis-i umumiyye
azasından terkibi iı.<tcııilıneııi, İttihad k u vvı, tin in avdetini istemek
demektir yolunda heyan-ı ınütaleat eyledikten sonra iftarı müteakip
TEVFİK PAŞA'nın hanesine giderek bu halıdaki mütaleasını istifsar
ve oradan da Sadr-ı azamın konağına azimetle mezkur varakayı sure­
tini aldırdıktan sonra iade eylemek üzere kendisine tevdi edip onun da
mütaleasım sual etmemi irade eyledi. İftardan sonra TEVFİK PAŞA­
nın hanesine azimetimde müşarünileyh hamamdan çıkıp tere yatmış

olduğu cihetle beni yatakta kabul eyledi. Salif üz·zikr varakayı


kendisine okudukta "Benim fikrimce hôl-i hazırda yapılabilecek iki
suret vardır. Biri kuvveıe müracaatla, diğeri dahi vesait-i muslihane
ile müdafaa·i hukuk etmektir. Bu gün elde hiç bir kuvvet olmadı­
ğından o tarika müracaaıın imkanı yoktur. Vesait-i muslihaneye
İZMİRİN İŞGALİ VE NETAYtct 223

gelince, şimdiye kadar nota teatisi suretiyle ve şifahen müracaatla her


türlü tedabire müracaat edildi ve ediliyor ; mitin8ler akdi ile de her
tarafta tezahürat yapılıyor. Meclis-i millinin ictimaı halinde bu iki
tarikin haricinde müracaat edecek ne tedbir vardır? Pro8ramlan neden
ibaret olacaktır? Bu cihet kendilerinden istifsar edilrruJli,, dedi.
Oradan Sadr-ı azamın konağına azimetle varaka-i mütekaddi·
meyi ona da kıraat ettim. Müşarünileyh bu gibi müracaatlann
Sarayca cay-i kabul bulmaması lüzumundan ve bunların takdim
ettikleri evrak kabul olundukça müracaat da tevali edeceğinden ve
şu hal anarşiye müncer olup müzakerat-ı sulhiyyeye ibtidar için icra
kılınan teşebbüsatın neticesine intizar olunduğu bir zamanda bu
yüzden tevellüd edecek mazarratdan ve memlekette bir kıyam
vukuunda bir çeyrek saat zarfında şehri hak ile yeksan edeceğini
CENERAL FRANŞE DEPERE geçen gün RiFAD BEY'e sarahaten söyle­
miş olduğundan bahisle bu yolda müracaat edenlere keyfiyet Bab·ı
Alice derdes t-i tezekkür olması cihetiyle oraya müracaat eylemeleri
lüzum un tefhim edilmesini beyan eyledi. "Şu halde mumaileyh Ferid
Paşa'nın nezdlerine celbiyle keyfiyetin kendisine de anlatılması müna·
sib olur zannederim,, dedim. " Ferid Paşa, Tevfik Paşa kabinesinde
Harbiye nazırı sıfatiyle bulunmuş olduğundan müşarünileyhe ifade-i
hal edeyim de kendisini celb ile hakayik-i ahvali o anlatsın,, dedi.
Varaka-i mezkurenin suretini aldırarak Meclis-i mminin tesisini mü·
zakere için teşkil olwıan komisyona havale ve aslını takdim ve iade
edeceğini beyan eyledi.
Arazi-i Osmaniyye'ye vuku bulan tecavüzatı men için ahiren
dahi Düvel-i İtilafiyyeye vuku bulan müracaata diğer devletlerden
henüz cevab alınamadı ise de İtalya mümessil-i siyasisi, Devlet-i
aliyyenin muhafaza-i mevcudiyet ve hukuku Mösyö TiTTONİ
tarafından bu kere alınan telgrafname ile temin edilmekte olduğu
bildirildiğini ve "Bunu resmen mi tebliğ ediyorsunuz ?,, diye vuku
bulan istizahına karşı mümessil-i mumaileyh "Eı•et, resmen teblig
ediyorum,, cevabım verdiğini FERİD PAŞA ifade eyledi.
§ 1 Haziran 1335 Pazar günü huzurda bulunduğum sırada Ser·
karin YAVER PAŞA gelip Sadr-ı azam Paşawn nail-i müstll olmak
üzere geleceğini bildirdi. Ben huzllıdan çıktıktan sonra Sadr·ı Azam
da vüııid etti. Müşarünileyhin avdetinde ZAt-ı şahine beni celb ile
"Paris konferansına davet olunduğumuzu şimdi Sadr-ı azam Paşa
tebşir etti,, dedi. Ben de mevcudiyyet-i siyasiyyemizin resmen tasdiki
22, GÖRÜP lŞlTl'lKLERlM

demek olan bu tebşirden dolayı izhar·ı memnuniyyet ve arz·ı tebri­


kat eyledim.
§ Ertesi gün akşam üzeri FERİD PAŞA Saraya vürıidunda beni
Küçük mabeyn dairesine celb ile Müzakeriit·ı sulhiyyeye murahhas
olarak kendisi ile Sadr-ı sabık TEVFİK PAŞA'nın memuriyyetlerini
mutazammın ruhsatnameleri ve müddet·i gaybdbetinde sadaret ve­
kaletine Şeyh ul-isli'im MusTAFA SABRİ EFENDi'nin ve Hey'et-i
murahhasa refakatinde bulunacak olan Şılray-ı devlet reisi RIZA.
TEVFİK ve Dahiliye nazın ALİ KEMAL ve Maliye nazın TEVFİK
BEv'lerin yerlerine vekalet edecek zevatın memuriyetlerini muta­
zammın kararnameyi Zat-ı şahaneye takdim ile imza ettirmek üzere
bana tevdi etti. Müşarünileyhin avdetinde evrak-ı mezkılreyi Hün­
kara imza ettirip konağına isal eyledim.
RıZA TEVFİK ve ALi KEMAL BEY'lerle Hariciye müsteşarı İzzET
FUAD PAşA'nın da konferansa memuriyetleri şuyu bulunca gerek
matbuatta ve gerek muhtelif cemiyet ve fırkalarda bir hayli kil u
kali mucib oldu ve bu kil u kaller iki üç gün mütezayiden devam
etti. Her gün gazeteler konferansa gidecek zevatın listesini ilan ile
muhtelif mütalca serd eylerler ve ertesi gün listeyi tebdil ile evvel­
kini tekzib ederlerdi.
Pazartesi günü Veliahd ABDÜLMECİD EFENDİ beni telefona da­
vetle o gün yahut yann behemehal huzur·ı hümayuna kabulü istir­
hamında bulunduğunu beyan etti. Keyfiyeti Zat-ı şahaneye arz ey­
lediğimde salı günü kabulüne müsaade ettiler. O gün müşarüni­
leyh heni tekrar telt>fona çağınp ALİ KEMAL, RıZA TEVFİK BEY'·
lerle İzZET FUAD PAŞA'nın azimetleri suret-i kat'iyyede takarrür
edip etmediğini sual ile "Htikipay-ı şahaneye yüsümü gösümü süre­
rim. Bu bisim için ilk ve son fırsattır, bunu da Jevı etmeyelim, kon­
feransa lfÖnılerileceklerin her lıalde şayan-ı itim.ad sevaıtan. olması
elumdir. Dünkü isıirhamôıımı tekrar ederim,, demesiyle Zat·ı şahaneye
arz ettim.
lstirhbaratıma nazaran Sadr-ı sabık TEVFİK PAŞA bu zevat
gidecek olursa kendisinin şuradan şuraya adım atmayacağını be­
yan edip, Sadr-ı azam Paşa da ALi KEMAL BEv'le İ ZZET FUAD
PAŞA'yı götürmekten sarf·ı nazar edip, bunun üzerine TEVFİK PAŞA
dahi RIZA TEVFİK BEY'in azimetine muvafakat göstermiştir. İ ZZET
FUAD PAŞA bundan münfail olarak müsteşarlıktan da istifa ile
çek.ilmiştir.
İZMİRİN İŞGALİ VE NETAY1Ct 225

Çarşanha günü iftardan sonra Başmabeyncilik odasında otur­


duğum esnada ZAt-ı şahane haber gönderip "Şimdi Başmabeynci
Paşayı Sadr·ı ôzamın konağına gönderiyorum ; onun avdetinden sonra
kendilerini de göreceğim, gitmesinler,, demiştir.
O sırada telgraf müvezzii başkitabete hitaben bir telgraf getirip
Trabzon cemiyeti namına HüsEYİN ve Milli kongre ve Sulh u Selamet
cemiyeti ve Milli Abrar fırkası ve Matbuat cemiyeti namlanna TALDA
imzalannı havi bulunan mezkur telgrafnamede milletin son ümidi
olan bu konferansa memur edileceklerin her cihetle· şayan·ı itimad
zevattan olmalan lüzumundan ve gönderilecek hey'etin ekseriyeti
milletin itimadım haiz olmadığından ve taraf taraf izhar edilen
iradat-ı milliye nazar-ı ehemmiyete alınmayıp bunlann izamlarında
israr edilmesi memleketçe avakıb-ı vahimeyi mucih olacağından ba­
hisle bu hey'etin milletce itimad edilecek zevattan intihabının haki­
pliy-ı şiihlineye arzına dairdi.
Başmabeyncinin Sadr-ı azamın konağından avdetinden sonra
Hünkar tarafından davet edildim. Mezkur telgrafnameyi ham:Ien
huzf1ra girdim. Zat-ı şahane telgrafı ha'del-mütalea son fıkrasına
imaen ve münfeilen "Bizi adeta tehdid ediyorlar ; bunlar benim de
ayranlığımı şişirecekler. Zfiıen Ali Kemal Bey'le izzet Fuad Paşaların
izamlanndan sarf-ı nazar olundu,, dedi. Ba'dehu Başmabeynciyi celh
ile telgrafnimeyi ona tevdian Sadr-ı azama gönderdi. Ben de "Hey'et
meyanında en ziyade arzu olunmayan Ali Kemal Bey'le izzet Fuad
Paşadır. Madem ki onlann izamlarında sarf-ı nazar edilmiştir, gidecek
My'eı-i murahhasa şunlardan ibareuir diye yannki gazetelerle resmen
ilan olunsa, onların izamlarının teahhur ettiği anlaşılınca galeyan
da zô.il olur zannederim,, dedim. Zat-ı şahane "Bu münasib olur,
ben sizi başka bir iş için çağırmıştım, onu anlatmak uzun sürecek ;
ihtimal ki o vakte kadar Sadr-ı ôzam da yatar. Şimdi siz de Sadr-ı
ôzamın konağına gidip bu ciheti anlatın ; yarın sabah biraz erkence
gelin, diğer işi de söylerim,, dedi. Huzurdan çıkıp nısf ul-leyle karib
FERİD PAŞA'nın konağına gittim. Kendisi Fransız sefareti baştercü­
manı ile mülakat etmekte olduğundan Başmabeynci henüz teneffüs
odasında intizarda bulunuyordu. Tercümanın avdetinde Sadr-ı azam
bulunduğumuz odaya gelerek Başmabenyci telgrafı kendisine tevdi
etti. Ben de ilan keyfiyetini anlattım. Sadr ı azam bu yolda harekatın
..

münasebetsizliğinden ve şu halin anarşi demek olduğundan bahisle


"Bu adamlar ne sıfat ve selahiyeıle bu gibi ıeşebbiisô.tta bulunuyorlar ?
226 GôRÜP İŞİITİKLERİM

Meb'uslar böyle teşebbüslerde bulunurlar amma onlar elli bin kişinin


vekilidirler. Bunlar kimin vekilidir ? Böyle müracaatlara ehemmiyet
vermemeli. Limanda yetmiş tane ecnebi gemisi varken kıyam vukuun­
dan da endişe etmemeli ! Şimdi Fransa tercümanı burada idi ; gidecek
hey'etin on kişiden fazla olmamasını ihtar etti. Çünkü hey'et , müzakeriit-ı
s ulhiyye için değil fikrimizi istizah için davet olunuyormuş. Şu halde
yapılan liste yine ta' dil olunmak lazım gelecek,, dedi. Ben de kil u
kale nihayet verilmek için hemen yann azimet olunması lüzumunu
beyan ettim. " Yarına kadar vapur hazır olmaz ; cumartesi günii
azimet edecektik ; vapurun cuma günü suret·i kat'iyyede hazır olması.nı
#mdi telefonla ihtar ederim,, dedi.
ALİ K EMAL BEY'le İZZET f'UAD PAŞA'nın teahhur-i azinıetleri
ilan olunmamasından dolayı ertesi günkü gazetelerde yine münakaşat
devam ediyordu. Halbuki keyfiyet o günkü evrak-ı havaıfis ile ilan
edilse idi buna mahal kalmazdı.
Ertesi sabah keyfiyeti Zat·ı şahaneye anlattım. "Memlekette
halen kıyam vukuundan endişe olunmasa bile efkar·ı umumiyyenin
igzabına meydan verilmemelidir. Sultan Abdülhamid a.�ker kuvtıetine
istinad ederdi ; lııihadcılar da kendi kut>ı•etlerine isıinad eylerlerdi. Hal­
buki bu kuvveti.er ellerinde eridi. Şimdi ecnebi ku1:vetine istinaddan
ise milletin celb-i muhabbetine çalışarak ona istinad etmek daha doğru
olur. Binaenaleyh halkın adem-i hoşnıldisini mucib olacak bu gibi
hallere evvelden mahal verilmemelidir,, dedim.
Cuma günü akşam üzeri Sadr-ı azam ile Maliye nazın TEVFİK
BEY saraya gelip Zat·ı şahaneye veda ederek Fransız zırhlısı ile azimet
eylediler. TEVFİK PAŞA da bir hafta sonra İngiliz zırhlısı ile gitti.
§ Sadr·ı azamın azimetiııi müte aki p S arayda bir fecia zulııir etti.
Ramazan için de bir sabah N işan taşı 'nd a kain ikametgahımda henüz
yatakta iken uykudan uyandırılıp Yıldız Sarayı'nın yanmak t a ol­
duğunu haber verdiler. Derhal giyinerek ve komşumuz Serkarin
YAVER PAŞA ile birleşerek yaya olmak üzere Ihlamur tarikiyle yola
revan olduk.Saraya vürudumuzda Harem-i hümayunda SULTAN
REŞAD merhumun vefat ettiği fevkani ahşap dairede sabaha karşı
elektrikten harik zuhur ve Hünkıinn beytutet eylediği alt kattaki
daireye de sirayet ederek az zamanda o cihette bulunan daireler
yamp kül olmu ştur. İngiliz donanmasından itfaiye takımı sevk
edilerek külliyetli miktarda su sıkılmak suretiyle harikin devair-i
s aireye men-i sirayetine çalışılmakta idi. Vükeladan ve memurin-i
1ZMİH1 N i�GALİ VE N ETAYİCİ 227

zabıta ve belediyeden henüz gelen olmamıştı. Karşıdan harikin


zuhurunu görüp en evvel yetişen Harbiye nazın ŞEVKET TURGUT
PAŞA oldu. Zat-ı şahanenin nerede bulunduğunu sual etti�imizde
Harem bahçesinin nihayetinde Cihannüma köşkünde olduklarını
haber verdiklerinden YA.VER PAŞA ile birlikte yanlarına giderek
resm-i taziyeti ifa ettik.
Küçük mabeynin ak sakallı kalleş bir bekçibaşısı vardı ; o da
gecelik kıyafetiyle arkamıza takıldı. Zat-ı şahane arkasında gecelik
entarisi ve üzerinde pardesü olduğu halde köşkün önünde ayakta
duruyor ve eser-i telaş izhar etmiyordu. Bekçiba�ı hizmet ve feda­
karlığının derecesini göstermek maksadiyle hüngür hüngür ağlayarak
cali teessürler ibraz eylemeye başlayınca Hünkar "Benim milletimin
ocaf,ı yanıyor ; ben onu düşünüyorum ; kendi evim yanmış, ne ehem­
miyeti var?,, dedi. Bilıihara hütün levazım ve eşyası muhterik olduğu
anlaşılınca ve aradığı hiç bir şeyi bulamayınca o da teessiirünü izhar
etmeye başladı.
O gün TEvt'İK PAŞA'nın mahdumu yavcrandan ALİ Nuni BEY
Beyoğlu'na gönderilerek kendisi için iç çamaşırı, esvab ve levazım-ı
saire tedarik ettirildi. Eıo;ııay-ı lıarikte paraca ve mücevheratca bir
hayli zayiat olduğu gibi Zat-ı 'iahaneye ait bir takım kütüh-i
nefise de ziyaa uğramı�tır.
§ Ü ç dört gün ımnra Milli kongre reisi Doktor EsAD PAŞA ile
Tevhid-i Efkar gazetesi müdür-i mes'ulü TALHA BEv'in tevkif edil­
diklerini ve bilıihara Sinob'a nefyleri takarrür ettiğini gazetelerde
gördüm. Akşam üzeri Tevhid-i Efkar idaresinden saraya iki kişi
gelip TALHA BEY tarafı nd a n Zat-ı ı;ahaııeye hitaben bir arzuhal getir­
diler ki bunda yarın Siııoh'a tch'id cdilccef!;indeıı ve kendi hareketi
arzıiy-ı kudsi-i millinin tatmini için ba�larm<la padişahları bulundu­
ğu, hakkındaki beyanat-ı şahaneden mülhem olarak hukuk-ı devleti
temine çalışmaktan ibaret olduğundan bahisle, hukukunun muhafa­
zasını Ziit-ı hazret-i pudişahiye terk eylediği bildiriliyordu. Hünkar
esnay-i harikte muhtcrik olan nişanlarının tarsiatını taharri ettirmek
üzere bizzat harik mahallinde bulunmakta olduğundan o sırada hu
arzuhalin takdimi müşkil ve halbuki mumaileyh yarın izam olunacağı
cihetle işin ertesi güne tehiri de mağduriyetini müetelzimdi. Hüen-i
tesadüf olarak o sırada Veliahd tarafından Ziit-ı şahaneye takdim
edilmek üzere müstacel işaretli bir ariza gönderildi. Ben bu fırsattan
bilistifade TALHA BEY'in istidasını da birlikte takdim ettim. Mütea-
228 GÖRÜP lŞlTilKLERlM

k.iben Hünkar beni celb ile TALHA BEY'in yarın izamından sarf-ı nazar
edilmesini ve hakkındaki muamelenin başkaca tebliğ olunacağını
telefonla Dahiliye nazırına söylememi irade etmesiyle hemen ALi
KEMAL BEY'i telefonda bularak irade·i seniyyeyi tebliğ eyledim. Onun
üzerine TALHA BEY'in sebilini tahliye etmiş olduklarından mumaileyh
cuma günü Saraya gelip arz·ı teşekkür etti.
§ Mevkufinin Malta'ya izamlarından sonra burada alıkonulup Di­
van-ı harbce muhakemelerine devam olunanlardan Şeyh ul-islim-ı
esbak MusA KA.zıM EFENDİ'nin on beş sene kürek cezasına mahkO.·
miyeti hakkında bir kararname geldi. Zat-ı şahane bu cezayı ağır
görerek benim fikrimi sordu. Ben de alelade bir Rum ve Ermeni
papasının hapsi hükumetçe bir mesele-i mühimme addedildiği halde
iki defa meşihat·ı islamiyyeyi ihraz etmiş efadıl·ı ulemadan bir zatın
divan·ı harbce on beş sene kürek cezasına mahkum edilmesi memle­
ketçe hüsn-i tesir hasıl etmiyeceğinden kanunen haiz olduklan sela­
hiyetin istimali ile cezasının afv veya tahfifi veyahut Ayan reisi
ve reis vekili MUSTAFA AsıM ve ABDURRAHMAN ŞEREF EFENDi'lerin
celbiyle bir kere de onlarla istişare buyurulması muvafık olacağını
arz ettim.
Çünkü AsıM EFENDİ, MusA KA.zıM E:ı-'ENDİ'nin talebesinden, AB­
D URRAHMAN EFENDİ de senelerden beri Ayandan arkadaşları olduğun­
dan kendilerinden şefaat me'mul ediyordum. Zat·ı şahane bunlan
ayn ayn celb ile evrakı okuttu. AsıM EFENDİ cezasının tahfifi yolun­
da idare·i kelam ettiyse de " Fakat bundan sonra artık o adamı
Ayanda aramızda görmeye tahammül edemeyiz,, diyerek hakk-ı
ta'lime riayet göstermedi. ABDURRAHMAN EFENDİ ise işi mula­
tafaya dökerek "Musa Kazım Efendi zaten tekıiliften sakit CU:do­
lunacak bir adamdır ; sar�ını boynuna dolayıp "Hocam ! sen artık
memleketinde otur (Erzurum'da Tortum kazasında) demeli,, dedi.
Velhasıl ikisi de ümid ettiğim derecede müzaherette bulunmadı.
Ehibba şime-i yağmada mebhut eyler a'diiyı
Hüda göstermesin iisar-ı izmihliil bir yerde.
Onlann avdetlerinden sonra Zat·ı şahine bu babda tekrar b ahis
açtığından ve Kanun·ı cezada muvakkat nefy cezasının müddeti
bir seneden üç seneye kadar olmak üzere muharrer olup hadd-i
gayesini tayin için bir sebeb de olmadığından, bir sene kadar nefy
ile kurtulur ümidiyle, mutlak surette nefy-i muvak.kate tahvil-i cezası
İZMİRİN İŞGALİ VF. NETAYİCİ 229

mütaleasmda bulundum.Ertesi gün sadaret vekili Şeyh ul-ielam Mus­


TAFA SABRİ EFENDİ gelerek Zat·ı şahane onun da mütaleaeını sordu.
On beş sene kürek cezasının, mukabili olan nefy-i muvakkate tahvili
muvafık olacağını söylediyse de ben kanunda nefy·i muvakka tm
hadd-i gayesi üç sene olup on beş sene küreğe mukabil olacak nefy·i
muvakkat cezası yoktur. Nefy-i müebbede tahvil ise cezamn ta'dili
de�, teşdidi demek olur deyince itiraz edemedi. ZAt-ı şahllne de
mutlak surette nefy-i muvakkate tahvil-i cezasını irade etti. MusA
K.A.zıM EFENDİ ise üç sene müddetle Tortum'a göndermek istemele­
rinden dolayı bir telgrafname takdimiyle isti'tafda bulunduğundan
Hünkar cuma selamlığından sonra Harbiye nizınnı mahfel·i hüml·
yuna çağırıp bir manevra icra ederek " Erzurum harekiil·ı milliye
merkezi olduğundan Tortum'a gönderilir ise firar edebilir ; göz linünde
bulunmak üzere Bursa gibi yakın bir yere gönderiniz,, diyerek
zımnen himaye eyledi. Bir müddet hanesinde ikametine ses çıka­
nlmadığı halde muahharen üç sene nefy suretiyle E dirne'ye sevk
edildi. ALİ RIZA PAşA ' nın sadareti esnasında da MusA KAZIM EFENDİ
başkitabete bir telgraf çekip Edirne'nin havası vücuduna serd gelerek
esirfiraş olduğundan bahisle afv-i aliye mazhariyetini istida eyleme·
siyle bir çaresine bakmaları için benimle Sadr-ı azama haber gönderdi.
ALİ RiZA PAŞA "Ah hocam ! Sen bliyle başından büyük işlere ne kanşır·
sın,, diyerek bir kere rüfekasiyle görüşeceğini söyledi. Fakat görüştü
mü görüşmedi mi ? Yoksa rüfekası tarafından muvafakat gösterilmedi
mi bilemem ; her halde bir netice hasıl olmadı.
MusA KA.zIM EFENDİ arası çok geçmeden Edime'de rahmet-i
hakka vasıl oldu.
FERİD PAŞA Avrupa'dan avdetinde bir gün huzurda •• Musa Ka­
zım Efendi'nin afvi pek fena tesir yaptı ; olmamalı idi,, diye ta'rizde
bulundu.
§ FERİD PAŞA Paris'te iken başkitabete bir telgrafniime yazarak
Bab-ı aliye vukubulan iş'iiratına cevab alamamakta olmasından şika­
yet etmesiyle Za t·ı şahane beni Bab-ı aliye gönderip Sadr-ı azamın
iş'aratının cevabsız bırakılması esbabının tahkikini emretti. Daire-i
sadarete vürudumda Meclis-i vükela hal-i in'ikadda bulunduğu
halde Sadr-ı izam vekili MUSTAFA SABRİ EFENDİ'nin Sadaret oda­
sına çekilerek yalnız başına oturmakta olduğunu gördüm. Vükeladan
yanına girip çıkanlann ifadatından beyn el-vükela azim münakaşat
zuhur ettiğine muttali oldum.
230 GÖRÜP IŞITIIKLERİM

Sadr·ı izamın şikayetini tP-bliğ ettiğimde MUSTAFA SABRİ EFEN·


Dİ istizalı-ı madde için Hariciye nazırı vekilini cP.lh eyledi. SAFA BEY
Sadr·ı i!:::amın iş'aritına vakt u zaman ile cevab verildiğini ve Hari·
ciye dairesine kadar ihtiyar·ı zahmet edersem dosyalarını aynen irae
edeceğini beyan eyledi. Hariciye nezaretine gitmek üzere birlikte
Sadaret odasından çıktığımızda sofada R EŞİD AKİF PAŞA'ya rast
geldim. Beni bir tarafa çekerek Harbiye nazırı ŞEVKET TURGUT PAŞA
ile Dahiliye nazırı ALİ KE!lfAL BEY arasında mecliı:ıte şiddetli bir mü·
nakaşa zuhur ile her ikisinin istifa eylediklerini ve Dahiliye nezAretine
muvakkatten bir vekil bulunması müzakere olunduğu sırada Şeyh ul­
islam Efendi Adliye nazırı VASFİ HoCA'nın vekalete tayinini teklif
etmesiyle her taraftan gürültü koptuğunu (Çünkü o sırada hariçten
de bir takım zevat Meclis·i vükelaya memur edilmelerinden dolayı
hey'et pek kalabalıktı), hunun üzerine MUSTAFA SABRİ EFENDİ'nin
meclisi terke mecbur olduğunu ve iş artık rezalete vardığını beyan
ile biç olmazsa Ticaret nazırı EDllEM BEY 'in muvakkaten hizmet-i
vekalete tayinini irade buyurmalarını musırrane ifade ve kendisi de
Mabeyn·i hümayuna gelerek hikipay·ı şahaneye yüz süreceğini ilave
eyledi.
Hariciye dairesinde ikmal·i tııhkikat ile Saraya avdetimde key·
fiyeti Zıit·ı şahaneye arzettim. Müteakiben REŞİD AKiF PAŞA gelip
huzılra kabul olundu. O huzurda iken Şeyh ul-ielam Efendi de geldi.
Her ikisi birlikte uzun müddet huzurda kalarak ŞEvu;T TURGUT
PAŞA ile ALİ KEMAL BEY'in_ iRtifalannın kabulüne karar verildi.
Şeyh ul-islim Efendi ile Ayan reisi MusTAFA AsıM EF E N D İ ,
REŞİD AKİF PAŞA ve ABDURRAHMAN ŞEREF EFENDİ ertesi akşam İz.
ZET PAŞA'nın konağına iftara med'uv bulunmuş olduklanndan orada
beyinlerinde cereyan eden müzakerede Dahiliye nezaretini REŞİD
AKİF PAŞA'ya teklif eylemi�ler ise de müşarünileyh Harbiye nezaretin­
de İzzET PAŞA bulunmadıkça kendisi Dahiliyeyi kabul edemiyeceğini
musırren beyan edip İzZET PAŞA da Harbiye nezaretini adem-i kabul­
de ısrar eyleyip nihayet bir müddet·i muvakkate için kabule kendisini
imale ve MusTAFA SABRİ EFENDİ de bir aşr·ı şerif k.ıraatiyle
batm·i müzakere e ylemişlerd"ir.
REŞİD AKiF PAŞA ertesi gün dahi Mabeyne gelip huzıira çıkmıştı.
Telgraf başında vilayat ile muhabere etmesi ve akşama da Sar�yda
iftara kalması irade edilmesiyle, akşam üzeri Başmıibeyncinin oda­
sında oturduğum sırada oraya geldi. O günlerde tifo hastalığına tutu·
1ZM1RIN İŞGALİ VE NETAY1C1 231

lan kerimemi sabahleyin ağır halde bırakmış olduğumdan ben


sarayda iftara kalamayıp, eve giderken müşarünileyhe netice·İ
kararı ııordum. O gün İ ngiltere haştercümanı, MusTAFA SABRİ
EFENDİ'yi görerek REŞİD A KiF PAŞA'nın Dahiliye nezaretine
tayinine bir şey demez isek de İ ZZET PAŞA'nın Harbiye nezaretine
tayini bizce muvafık görülmez demiş olduğunu ve kendisi de
Dahiliye nezaretini kabulden istinkaf eylediğini beyan etti.
Onun üzerine EDHEM BEY vekaleten nezaret·İ müşarünileyhaya
ve Topçu livası FERİD PAŞA da Harbiye nezaretine tayin kılındı.
Birkaç gün ııonra Hünkarın "Şimdi de arka kapıdan dahil olmak
istiyorlardı ; önünü aldık,, demesinden RAYAN'a atfedilen ifaditın
musanna olduğunu istidlal ettim.
Meclis-i vükela'da zuhôr eden münakaşanın ALİ KEMAL BEY
tarafmdan Paris'te FERİD PAŞA'ya bildirilmesi üzerine müşarüni·
leyhden başkitahete gelen telgrafnaınede "Bu hayasız adtJmlar (Cy­
niques) ,, diye şikayette bulunuluyordu. Fakat hu tabirden kimleri
kasd eyledi�i pek anlaşılmıyordu.
§ FERİD PAŞA'nın İ ııtanbul'a avdetinde kahine tebeddül ederek
Meclis-i vükelaya memuren hariçten alınmış olan zevat meyanında
REŞİD A Ki F PA!;iA da açıkla lıırakılmıştır. Tcbetldülü müteakip mü­
şarünileyh Saraya gelip vücudunda zuhur eden ağrıları tedavi etmek
üzere Bursa kaplıcalarına azimet edeceği heyaniyle veda edip gitti.
Arası çok geçmeden ıııhhatı muhtel ve vechi bozuk bir halde avdet
etti. O günlerde gavailim pek arttığından ve kendisi de l stanbul'a
nakletmiş olduğundan aramaya vaktim olmadı. Bir müddet müru­
runda tanımadığım bir zat tarafından bir mektup alarak REŞİD AKiF
PAŞA'nın vatanın uğradığı felaketlerden müteessiren ölüm halinde
yatmakta olduğundan ve belki de aç bulunduğundan bahisle Zat·ı
şahaneye arz·ı malômat ile iltifat ve atıfet-i seniyyeye mazhariyeti
için riea olunuyordu. Cuma günü selamlığa azimet esnaııında keyfi­
yeti arz ettiğimde İ kinci katip SAİD BEY'in izamiyle hatınnın istifsar
ettirilmesi irade ve üç yüz lira ıla atiyye irsal olundu. SAİD BEY av·
detinde kendisinin bitik bir halde ve sefalet içinde yatmakta bulun·
duğunu ve hastalığının kanser olduğunu ve iltifat-ı şahaneyi tebliğ
ve atiyyeyi tevdi eyledikte mecalsiz bir halde arz-ı şükran ve ba­
na da ithaf-ı ııelam eyledi�ini ifade etti. Ertesi cuma gene selamlığa
giderken Hünkar beni çağırıp tekrar SAİD BEY'in izamı ile hatırı
istifsar olunmasını irade etti. Selamlık avdetinde odamda otururken
232 GÖRÜP 1Ş1TI1KLER1M

telefon çalarak Baban-zade NAİM BEY müşarünileyhin irtihal etti·


ğini ve Fatih haziresinde pederinin yanına defni için müsaade-i
seniyye istihsali ailesi tarafından rica olunduğunu bildirdi. Müteaki·
ben SAİD BEY'de gelerek kendisinin hlıı-i vürddunda vefatı vuku
bulmuş olduğunu haber verdi. Ma'ruf bir hanedan-zadenin böyle
hil-i sefalette vefatı bence dağ·ı denin oldu.

FERİ D PAŞA'NIN Ü ÇÜ NCÜ KABİ NESİ


§ FERİD PAŞA Paris konferansında bir şeye muvaffak olama­
yarak haih u hasır İstanbul'a avdet etti. Avdetinde bir iki gün
hanesinde kapanarak üçüncü defa olmak üzere bir kabine teşkiline
teşebbüs eylemiştir.
20 Temmuz 1335 Pazar günü Başmiheyncinin odasında otur­
makta olduğumuz sırada Harbiye nazın FERİD p AŞA gelerek, Sadr-ı
azamın o gün akd-i meclis ile kabine azası beyninde tecanüs olmama­
sına ve mütecanis bir kabine teşkili lüzumuna binaen istifaya karar
verdiğini beyan eylemesiyle meclis dağıldığından ve mü�arünileyh
istifanamesini takdim için Saraya geleceğinden, onun vüriidundan
evvel hakipay-ı şahaneye takdim olunmak üzere hazırlamış olduğu
layihayı tevdi etti. O sırada Sadr-ı azamın da vürudunu haber
verdiler. Zat-ı şahine beni çağırdığından layihayı alarak huzftr-ı
hümayuna gittim. Sadr-ı izam Paşa hazır olduğu halde irade-i seniy·
ye üzerine onun muvacehesinde kıraat ettim. Bunda ahvil-i dahiliyye
ve hariciyyenin ehemmiyetini teşrih ile beraber Anadolu'daki hare­
kit-ı milliye rüesasiyle anlaşmaya lüzum gösteriliyordu.
ZAt-ı şahane " Sadr-ı azam Paşa istifa ettiler ; kabineyi yeniden
teşkil edecekkrdir ; yeni kabinede bulunacak zevatın isimlerini ya­
zınız ve hat müsveddesini hazır ediniz" dedi. Sadr-ı azam müceddeden
kabineye alınacak ve kabinede ihka olunacak zevatın esamisini dikte
etti. Müşarünileyhin iki günden heri hanesinde meşgul oluşundan
tebeddül vukua geleceğini istidlal eylediğim cihetle hat müsveddesini
ihtiyaten hazırlamış olduğumdan müsveddeyi irie ettim. Sadr-ı iza­
mın ihtan üzerine "'Kabinenin hiç bir fırkaya mensub olmayan bitaraf

ve mütecanis zevauan teşkili,, ibaresini ilave eyledim. Hey'et-i vükelll


listesi bittehyiz Sadr-ı azama irae edilip hatt-ı hümayunun ertesi
gün Bah-ı aliye irsali kararlaştırıldı.
Pazartesi günü hatt-ı hümayunu hamilen sivil olarak otomobil
ile Bah-ı aliye azimet ettim.
İZM1R1N İŞGALİ VE NETAYİCİ 233

Usiilen hat kıraat ve tebrik ve dua merasimi ifa olundukdan


sonra vükela Sadaret odasında ictima eylediler. Sadr-ı izamın tanzim
eylediği vükela listesinde ALİ RIZA PAŞA'nın Ticaret ve Ziraat ne­
zaretine tayini muharrerdi. Liste kıraat edilince müşarünileyh buna
itiraz ile Ticaret nezaretini kabul edemiyeceğini ve kendisi Meclis-i
vükela memuriyetinde kalarak yalnız SALİH PAŞA'nın vüı1l.duna ka­
dar Bahriye nezareti vekaletini deruhde edeceğini beyan ve bu bab­
da ısrar eyledi. Onun üzerine takrir-i ali ALİ RIZA PAŞA'nm M�lis-i
vükelaya memuriyeti ve Ticaret nedreti vekaletinin de ABUK Au­
MED PAşA'ya ilıalesi yolunda tashilı edildi. Ben de taraf-ı şahaneden
istizan etmek üzere takrir-i mezkuru hamilen Saraya avdet eyledim.
Suret-i ta'dil nezd-i alide tasvib edilmesiyle takriri refakatimde bu­
lunan Yaver MEBMED ALİ BEY'le Bab-ı aliye iade ettim.

yeni kabine herveçh-i ati zevatten mürekkeb idi :


Hariciye nezireti kemakan FERİD PAŞA tarafından deruhde edilip,
Harbiye nezaretine mütekaid Ferik NAZIM PAŞA, Bahriye nezi'ireti­
ne Ferik SALİH PAŞA, Dahiliye nezaretine Defter-i hakani müdür-i
umumisi ADiL BEY Adliye nezaretine Şiiray-ı devlet azasından
'
MUSTAFA EFENDİ, Nafıa nezareti ile Ticaret nezareti vekaletine
ABUK AHMED PAŞA. Diğerleri yerlerinde ipka olunmuşlardı.
ALİ RıZA PAŞA Medis-i vükelaya memur edildiği gibi Sadr-ı
sabık ve esbak TEVFİK ve İzZET PAŞA 'lar da kezalik Meclis-i vüke­
laya memur sıfatiyle kabineye idhal kılındılar.

§ Pazar günü Sadr-ı izamın avdetinden sonra Zat-ı şahane beni


çağırıp akşam üzeri TEVFİK PAşA'nın konağına uğrayarak kendile­
rinin Meclis-i vükelaya memuriyetleri kabineye bir kuvvet olacağı
cihetle hatırları için kabul etmelerini tebliğe memur eyledi. Akşamdan
sonra müı�arünileyhin konağına gidip hük.m-i irade-i seniyyeyi tebliğ
ettim. O da emr ü ferman-ı hümayuna imtisal edeceğini beyan eyledi.

İkametgahıma avdetimde o civarda ikamet eden İzZET PAŞA


beni görmek istediğini telefonla bildirip gece bizzat haneme geldi.
Meclis-i vükelaya memur sıfatiyle yeni kabineye dahil olduğunu
söylediğimde memnun olmayıp kabulde tereddüt gösterdi.
Ben o sırada hastalanıp üç gün evde kalmaya mecbur olmuştum.
Saraya gidince TEVFİK PAŞA'nın ahval-i siyasiyye hakkında haki
pay·ı iliye bir layiha takdim ile Meclis-i vükela memuriyetinden
istifa eylediğini ve Zit-ı şahanenin kendisini Sadr·ı azamla muvacehe
234 GOR'UP lŞ11TlKLERIM

etmiş olduğunu haber aldım ise de Hünkar bundan bana bahset­


medi ; layihayı da görmedim.
§ Sadr-ı izam FERİD PAŞA bir gün Harem dairesinde huzura
kabul olunduktan sonra beni Küçük mabeyne celb ile Harbiye
nazın NAZIM PAŞA Meclis-i vükelada D ahiliye nazın ADİL BEY.le
alenen münazaa etmiş olduğundan bu hal ile devam-ı memuriyeti
kabil olamayacağım ve kapıda kendisini celh ile istifaya davet ve
yerine Sül.EYMAN ŞEFİK PAŞA'nın memuriyetini arz edeceğini beyan
ederek göndereceği takririn derhal arz olunup irade-i seniyyesinin
istihsal ve tebliğini ifade eyledi. Biraz sonra yaver-i mahsus ile
takrir vüııid etmesiyle Harem-i hümayunda takdim ettim. İ rade-i
eeniyyesi sudur ederek getiren yavere tevdian iade eyledim. O gün
Sadr-ı eRbak TEVFİK PAŞA Harem-i hümayuna gelmiş olduğundan
müşarünileyh hazır bulunduğu halde Zit-ı şahine beni celb ile " Baş­
katib bey emindir ; ona söylemekte beis yoktur,, dedikten sonra " Pa­
şa hazretleri Süleyman Şefik Paşa'nın meşhur lııihadcılardan olduğunu
ve onun tayininden dolayı viikeladan bazılarının çekilmek istediklerini
söylüyorlar. Sonra bu da başımıza bir bela olmasın ve bu sırada yine
bir buhran-ı vükela çıkmasın. Sadr-ı azamı telefonla bul, paşa hazret­
lerinin ismini zikreımiyerek bu yolda haber aldığımı söyle. Eğer takriri
muameleye koymamışlarsa tehir etsinler., dedi. Sadr-ı azamı telefona
davetle ifade-i hal ettim. SÜLEYMAN ŞEFİK PAşA'ya memuriyetini
tebliğ ettiğini ve kendisi Daire-i harbiyyeye gidip ifay-ı vazifeye
mübaşeret eylediğin cihetle tehirine imkan kalmadığını söylediğinden
TEVFİK PAŞA hazır olduğu halde Zat-ı şahaneye tebliğ-i keyfiyet
eyledim.
Gece Sadr-ı azam beni konağına davet edip "Dün gece Şeyh ul­
islam Efendi ve Bahriye ve Dahiliye ve Maliye ve Maarif nazırlan
ile burada toplanarak müzakere ettik ; Süleyman Şefik Paşa'nın tayi­
nine hiç bir itiraz eden olmadı. Evkaf nazırı Hamdi Efendi de Şeyh
ul-islcim Efendiden aynlmaz ; diğerlerinin muarız olduklarını bilmi­
yorum. Kendisini bir hafta kadar tecrübe ederiz, sonra Bahriye
nazın Salih Paşa ile becayişlerini icra eyleriz. Efendimiz şimdiden
Salih Paşa'yı imale buyursunlar,, demesiyle ertesi gün keyfiyeti taraf-ı
şahaneye arz ettim.
Muahharan Sadr-ı izam bana NAZIM PAşA'nın evza-ı garibesin­
den bahisle, geçen gün Bab-ı iliye azimetinıde muhafız gelip Bab-ı
Ali muhafazasına memur efrad-ı askeriyyenin silihlan tebdil edilmek
fZMfR1N İŞGALİ VE NETAYtct 235

üzere Harbiye nezaretince istenildiğini ve iki gün sonra da Bab-ı ali


muhafazasında yalnız jandarmalar bırakılmak üzere efrad-ı askeriy­
yenin kaldınlması için Daire-i harbiyyece emir verildiğini ifade ey­
lediğini ve kendisi buna bittabi muvafakat göstermediğini hikaye
ile NlzıM PAşA'nın hüsn-i niyyetinden emin olmadığını ima etti.
§ 23 Ağustos 1335 Cumartesi günü akşam üzeri huzurda bulun­
duğum sırada Sadr-ı azamın vürudunu haber verdiler. Zat-ı şahane
benim de oturmamı irade etti. Sadr-ı azam heşaşetle kapıdan girerek
"Efendimize gayet hayırlı bir şey arz edeceğim ; o derecede ki adeta
gözlerime inanamıyncağım geliyor,, mukaddemesiyle başlayarak ce­
binden fransızca bir ajans telgrafı çıkanp İ ngiltere başvekili LLOYD
GEOHCE'un irad etmiş olduğu bir nutkun Devlet-i aliyyeye ait fıkrasını
şifahen tercümeye haşladı ve "Bunu adeta meşhur Pitt'in vaktiyle
• Türkiye'nin bekası lngiltere için lıayat ve memat meselesi olduğunu
kabul ve . tasdik eımiyenlerle mubaheseye girişmeye bile tenezzül etmem'
zemininde olan nutkuna müşabih görüyorum. Cennet-mekan peder-i
alileri zamanındaki lngiliz dostluğu avdet ediyor., dedi . Mevzu-ı hahs
olan fıkra şu idi :
••Hiç bir mesele lngiltere'yi Türkiye meselesi derecesinde alakadar
etmez ; lngiltere'nin istikbali Türkiye meselesinin lıalline vabestedir,,.
Zat-ı şahane bidayet-i emrde pek memnun olduysa da
fıkarat-ı mezkurenin müeddasına muttali olunca hunu mühhem gö­
rerek tereddüt etmeye haşladı. Sadr-ı azam, nutkun metni gayet
lehimizde olup Türkiye'niıı istikbaline İ ngiltere devletinin hu derece
alakadar olduğunu Başvekilin alenen beyan etmesi Devlet-i aliyye­
lerinin mevcudiyetini resmen tasdik demek olacağını teyid eyledi
ve şayet kendisi bu maksadı iyi tercüme ve ifham edememiş ise Baş­
katib Bey kulunuz da fransızca bildiğinden o da okusun diye telgrafın
aslını bana verdi. Ben de kelime be kelime şifahen tercüme ettim.
Başvekil, Türkiye meselesinin hallinde lngilıere'nin alakasını lngiliz
menafi-i istikbaliyyesi noktasından dermeyan edip yoksa Devlet-i aliyye­
nin bekası lngilıere'nin istikbalini alakadar euiği manasını tazammun
etmemektedir. Bundan benim istihrac edebildiğim mana lngiltere'nin
Memalik-i Osmaniyyedeki alakası cihetiyle Türkiye'nin düvel-i sairenin
kucağına atılmasına mani olacağını işrabdan ibarettir., dedim. FERİD
PAŞA bozuldu. Ben o sırada odadan çıkarken Zat-ı şahane kendisine
hitaben "Başktitib Bey benim dert ortağımdır ; biz akşama kadar
b urada kendisi ile dertleşiriz,, diyerek beni taltif etti.
236 GÖRÜP İŞİTrİKLERİM

Ertesi gün Sadr·ı izam bazı hususitın taraf-ı şihineye arzı için
beni konağına davet ettiğinden Başvekilin nutkuna ircli-ı kelim
ederek nutkun metni henüz gelmedi ise de aslındaki ibare öyle olma·
yıp Devlet-i aliyyenin bekasında lngiltere'nin allikadar olduğu sara•
ha.ten münderiç bulunduğunu haber verdiklerini söyledi. Fakat nut•
kun bilihara vürid eden metni de evvelki ibarenin ayni olup o
yolda bir taahhüdü tazammun etmediği g6rüldü. Odama gelmiş
olan Dahiliye nazın AniL BEY dahi bundan o yolda bir mina istih·
racına çalışmak ve beni kandırmak istediyse de ona karşı da nutk-ı
mezktirdan öyle bir mina istinbat edilemiyeeeğinde ısrar ettim.

§ FERİD PAŞA huzurda kendisinin hilif·ı hakikat olan zehabını


tasdik etmeyişi.mden ve Zit-ı şihinenin hakkımda o derece iltifat
gösterişinden ve o vakit azil suretiyle maiyyet-i şihineden ayırmaya
da cesaret edemiyerek bir müddet sonra kolayca atabilmek üzere
heni avlamak istedi.
Bir sabah konağına davetle taraf·ı şihineye arz edilmek üzere
bazı tebligatta bulunduktan sonra hiç bir münasebet olmadığı halde
birden bire ••Beyefendi, siz Dahiliye nezaretini kabul etmeliydiniz,,
dedi. Ben de mazeretimi tekrar ile beraber "Kabinenizde faal bir
Dahiliye na.ıın mevcud olduğundan benim vücf!duma ne ihtiyaç var ?,,
dedim. "Öyle amma o da pek faal,, diye mukabele etti. O sırada Şil·
ray·ı devlet riyaseti de açık olduğundan "Eğer Dahiliye nezaretini
kabul etmezseniz bari kabinede başka bir mevki deruhde ediniz,, deme·
siyle ben de evvelki mlzeretimi tekrar ettim. Fakat bu suretle
teklifini mükerreren reddedişimden memnun kalmadı.
Ben bu tekliflerin ttıkerrüründen ürkerek gıyabımda ıcray·ı
teşebbüs ile bir emr-i vaki karşısında kalmamak ve Zi'it-ı şihineyi
evvelden ikaz etmiş olmak için bir gün esnay·ı sohbette münasebet
getirip "Bazı kimseler vardır ki kat'iyyen icra mevkiinde bulunamazlar
ve vükelalık edemezler ; kulunuz da o cümledenim ; hiç bir vakit vü·
kelalık hizmetinde bulunmak elimden gelmez,, dedim. Hünkar da ••Siz
vükela olursunwı, hem de pek güzel olursunuz ; fakat böyle bir zamanda
değil, asf!de bir zamanda !, , diye mukabelede bulundu.
§3 Eylül 1335 Çarşanba günü Sadr·ı izam beni konağına davet·
le Zit·ı şihineye arz olunacak bazı mahlmat itasından sonra iyd-i
adhi münasebetiyle vükeladan bazılarının rütbe ve nişanla taltiflerini
ve Harbiye nizm StJLEYMAN ŞEFİK PAŞA da yaverlik emelinde
İZMİRİN İŞGALİ VE NETı\YİCİ 237

olduğundan ona da Yiver-i ekrem unvam itasını atabe-i ulyidan


istirham etmekte bulunduğunu söyledi. Ben de nizamnime-i mahsusu
mucibince yiver-i ekremlik yalnız bir zata münhasır olup o da elyevm
mevcud olduğundan ve fakat bazı ordu kumandanlanna fahri
yaver unvanı verilmekte bulunduğundan müşarünileyhin de fahri
yaverliğe tayin olunabileceğini ifade eyledim. Sadr-ı azam muvafa­
kat etmesiyle Saray-ı hümayuna azimetimde keyfiyeti Zat-ı şahaneye
arz ettim. SÜLEYMAN ŞEFİK PAŞA'ya Fahri yaver unvam itasmm
ve vükeladan nişanla taltifi istenilenlerin ol veçhile taltifine müsaade
buyurularak rütbe-i mülkiye tevcihinin şimdilik tehiri münasip ola­
cağını Sadr-ı izama tebliğini irade etti. Fahri yiverlik ve nişan
hakkında müsaade-i seniyyeyi ve rütbe tevcihinin tehirini
telefonla tebliğ ettiğimde Sadr-ı izam " Hô.kipô.y-i lô.hô.neden bilhassa
istirham eylediAim rütbelerdir. Çünkü o adamlar şô.n-ı saltanatı tenzil
için rütbeleri kaldırdılar. Biz onların yaptıklarının aksini yapmalıyız,,
diye rütbe tevcihi hususunda ısrar etti. Buna bilahara taraf-ı şaha­
neden de muvafakat olundu. Fahri yaverlik hakkındaki irade-i seniy­
ye usulen başkitabetten tebliğ olunmak üzere, diğerleri hakkında­
ki kararnamenin takdimini Sadr-ı izama ifade ettiğimde başkita­
betten yazılacak tezkirenin o gün yetiştirilip konağa gönderilmesini
arzu eylediğinden tezkire yazılarak gönderildi.Bab-ı aliden vürı1d eden
kararname üzerine Maarif nazın . SAİD BEY'e terfian Bili, Adliye
nazın MUSTAFA EFENDi'ye de müceddeden Ola rütbeleri tevcih kılındı.
Ertesi günkü gazetelerde Harbiye nazınna Yilver-i ekreınlik. tevcih
olunduğuna dair bir fıkra görüldü. Seryaver NACİ BEY de odama
gelerek "Harbiye nazırına yô.ver-i ekremlik tevcih edilmiş ; muhas­
sasatı neden ibarettir? diye Daire-i harbiyyeden telefonla soruyorlar,,
dedi. Ben de yiver-i ekremlik değil Fahri yaverlik tevcih olunduğu­
nu ve seryaverliğe de liecl il-malO.mat müzekkere yazıl.makta bulun­
duğunu beyan ile tashih-i keyfiyet eyledim.
Sadr-ı esbak İzZET PAŞA benim.le görüşmek arzu ettiğinden
biraz hanesine uğramak için haber göndermiş olduğu gibi Sadr-ı
izam da taraf-ı şahaneye arz edilecek bazı hususat olduğundan Ma­
beyne giderken beni görmek istediğini beyan etmesiyle İzzET PAŞA'ya
telefonla itizar ve görüşmek.istediği hususu istifsar ettim. Müşarüni­
leyh, SÜLEYMAN ŞEFİK PAŞA'mn yilver-i ekrem.liğe tayinini gaze­
telerde gördüğünü ve yaver-i ekremli.k. bir şahsa münhasır bulunduğu
cihetle kendisinin alayda yiver-i ekrem sıfatiyle bulunup hulun-
238 GÖRÜP 1Ş1TI1KLER1M

mayacağını ııual ve Seryaver NACİ BEY vasıtasiyle taraf-ı şaha­


neye bir ariza da takdim etmek istediğini beyan eyledi. Ben de
SüLEYMAN ŞEFİK PAŞA Yaver-i ekrem değil, Fahri yaver tayin
olunduğundan buna hacet olmadığını ifade ederek Sadr-ı azamın
konağına azimet eyledim.
Sadr-ı azam telaşla " Ben bir yanlışlık yaptım ; rütbe ve nişanlar
ile yaverlik hakkındaki ma'ruzatımın karin-i kabul buyurulduğunu
bildirdiğiniz vakit Süleyman Şefik Paşa yanımda idi. Benim hatırımda
yaver-i ekrem olarak kalmış olduğundan, Efendimiz sizi yaver-i ekrem
tayin buyurdular dedim. O da derhal Daire-i harbiyyeye gidip keyfiyeti
ilan ve ordulara tamim etmiş ve devairce tebrikaı icra kılınmış.
Bilahara hahikatı anlayınca dün gece Amedci Nuri Bey'i Daire-i har­
biyyeye celb ile başı açık olduğu halde telaşla salonda dolaşarak bu
yanlışlık tashih olunmazsa fevkalade me'yus ve mahcub olacağını bil­
dirdiğinden Nuri Bey gece yarısı gelip keyfiyeti haber verdi,, dedi.
Nizamname hükmünün buna müsaid olmadığını söyledimse de
"Bu yanlışlık mutlaka tashih olunmalıdır. Efendimiz bugün selamlık
resm-i alisinde kendisini celb ile tashih edileceğini ııaad buyurmalıdır/ar.
Bayram alayında yaver-i ekremlik kordonunu takmalıdır. Biz de
bayram ertesi Meclis-i vükeliica yaver-i ekremliğin bire inhisarı,
hakkındaki kaydın ref'ine dair bir nizamname tanzim ve takdim ederiz.
lrade-i seniyyeye iktiran edince o kayıt kalkmış olur ; bu Arnavud
eşkiyası gece gündüz mefasidle meşgııl olt!uğu halde o unvanı haiz
oluyor da bu adam bu kadar gayret gösterdiği ı•e kendisi bir vali oğlu
olduğu halde neden olmasın ?;, dedi. Saraya azimetimde keyfiyeti
Zat-ı şahaneye arz ettim. S ÜL EYM A N ŞEFİK PAŞA da selamlık resmine
"Yaver-i ekrem,, kordonunu hamilen geldi ve tezii.kir-i resmiyyede
imzasına "Yaver-i ekrem,, unvanını ilave etmeye başladı.
Bayram günü henüz muayede resmi başlamadan Dolmabahçe
sarayında Muayede salonuna muttasıl teneffüs odasında Padişahın
nezdinde bulunduğum sırada Sadr-ı azamın Mibeyn dairesinde bir
iş için benim vüniduma muntazır olduğunu haber verdiler. Zat-ı
şahine "Gidiniz neymiş bakalım., dedi. Vükela odasında yanına gi­
rince "Merasimde saçağı yaver-i ekremler tutuyor ; Harbiye nazın,
efendimizin yaver-i ekremidir. Bu bayram saçağı onun tutması la­
zımdır. Efendimiu arz ediniz,, dedi. Zat-ı şahine ikamet ettikleri
teneffüs odasında şehzadelerin ve damatların tebrikatını kabule
başlamış olduklan cihetle keyfiyeti arza imkan olmadı. Resm-i tebrik
1Zi\1İRİN İŞGALİ VE NETAY1Ct 239

bitince arzetmek üzere odanın büyük salona açılan kapısı önün<le


intizar et ti�im halile ABDÜL!ll E cİD ve SELİM E FE NDi ' ler huziırda
k aldıkları cihetle yine arza vakit bulunmadı. Nihayet odanın kapısı
açılıp Ziit-ı şahane iki efendi ile beraber salona çıkmakta olduğu ve
rnuzika tarafından rcsın-i "elamın ifasına başlamldı�ı sırada tekarrüb
edip bazı nıa'l'Uzatım olduğunu arz ettim. Padişah, efendilerden
ayrılıp geri döndü ; keyfiyeti olduğu gibi hikaye edince "Ha_y ır olmaz,,
dedi. İzZET PAŞA da o sırada elinde saçak ol<luğu halde karşıda
talı tın yanında durmakta idi. Sa<lr-ı azamın hu miinasebetsiz teklifin­
den Padi�Hhın canı sıkıldıbrını ve bir r.evap zemini aramakta olduğunu
lıisse<lcrek " llfii.�aade buyzırulıtrsa Sadr-1. azama Süleyman Şefik Paşa
lfarh(ye nıizırulır ; bilfiil vükelalıkta b u lu n a n ların saçak tlltmaları
mııtad dt•,itildir buyruldu, diye zernin-i miinasibtP ceııab vereyim,,
dedim " Pek m ü nasilı olur,, elemeleriyle rnevki-i reı>oınisinde durmakta
olan Sadr-ı azamm yanına giderek keyfiyeti tebliğ ettim. Zat-ı
şahane de salona çıkıp yeniden resmi sehim başladığından artık bir
şey demeye imkan bulamadı. İzzET PAŞA kema fi's-sıihık saçağı
tuttu.
Bayramı müteakip A medci NuRİ BEY telefon ederek yaver-i
ekremliğin bir zata inhisarı hakkmda nizamname yapılmayıp vak­
tiyle haşkitabet makamından tezkire-i hususiyye ile tebliğ edilmiş bir
irade-i seniyye bulunduğu anlaşılrnasiyle l\feclis-i vükelaca yeniden
bir nizamname tanzimine hacet olmadığından evvelki irade-i seniy­
yeyi ta'dilcn bir irade-i seniyye tebliği kafi olacağım Sadr-ı azam
Paşaıım ifade eylediğini ve S ÜLEYMAN ŞEFİK P A ŞA 'nm yaver-i ekrem­
li�e tayini hakkında tanzim edilen kararnameyi de imza ederek
evvelki irade-i seniyye suretiyle beraber göndermekte olduklanrıı
bildirdi. Kararnamenin vürı1dunda irade-i seniyye bil-istihsal yaver-i
ekrenılik unvanının bir zata inhisarı kaydının ref'iyle erkan-ı
mümtaze-i askeriyyeden hidemat-ı bergüzidesi müşahede olanlara
kariha-i şahaneden olarak tevcihi salahiyetinin mahfı1ziyeti nezd-i
ali<le rehin-i tensib olmasiyle unvan-ı mezkı1run ilaveten Harbiye
n azırı SÜLEYMAN ŞEFİK PA ŞA y a da tevcih ve ol babdaki kararna­
'

menin tasdik ve imza buyurulduğu zemininde ve bu salahiyetin


makaın-ı saltanata hasrı yolunda bir müsvedde tanzim ederek
tasvib-i aliye iktiran eyledikten sonra kararname ile beraber
Bab-ı ali'ye irsal eyledim.
240 GÖRttP lŞlTilKLERlM

§ Onu takib eden cuma günü Erkan·ı harbiye-i umumiyye


riyasetine rütbesinin ferikliğe terfii ile Harbiye müsteşan FUAD
PAŞA'nın tayini, İstanbul muhafızı mütekaid Miralay ŞEVKET BEY'in
henüz iade edilmiş olan rütbesinin mirlivalığa terfii ve sair bazı
aııkeri tevcihlltı hakkında yaver-i mahsus ile Sadr-ı azamın kona­
ğından beş kıt'a kararname geldi. Zat-ı şahane "Bu sırada bir günde
mm feriklik ve mm livalık tevcihi halka karşı münasib olmaz ;
zaten Şevket Bey yeni tayin edildi. Hüsn-i hizmet göstersin ; ikrde
terfi de edilir,, diyerek mumaileyh hakkındaki kararnamenin iadesini
irade eyledi. Keyfiyeti tefofonla Sadr-ı azama tebliğ edip o da
muvafakat gösterdi. Ancak ertesi gün gazetelerde İstanbul muhafızı
ŞEVKET BEY'in rütbesi livalığa terfi edilmiş olduğu görüldü. Dahiliye
nazın AniL BEY de telefonla müracaat edip Harbiye nazın takriri
yazınca ŞEVKET BEY'e tebşir etmiş, o da liva nişanlannı takmış ;
keyfiyeti gazeteler dahi yazmış olduğundan tehiri niizıl'-ı müşarü­
nileyh için mucih-i mahcubiyet olacağını söyledi. Ben de
Zat·ı şahanenin iradelerine karşı israr edilmesi hüsn-i telakki
buyurulmıyacağından bahisle lıu hususta ileri gitmemek üzere
Nazır Paşanın kendi tarafından İrşad edilmesini ihtar ettim.
Bilahara keyfiyetten Sadr-ı azam dahi bahis açmasiyle ona
dahi " Yaver-i ekremlik meselesi mücerred hatır-ı aliniz ıçın
ıaraf-ı şahaneden tashih buyuruldu. Zat·ı samilerine karşı gös­
terdikleri eser-i hürmeti diğerlerine karşı da g6stermek için bir mec·
buriyeıleri yoktur. Esasen irade-i seniyye taalluk etmeden terfl·i rütbesi
kendisine tebliğ edilmemeliydi ; bu babda nazır paşa tarafından ısrara
mahal göremem,, dedim. Sadr-ı azam bunun üzerine ısrar etmedi.
Cereyan·ı mük.Alemeyi taraf-ı şahaneye arz ettiğimde "Pek iyi
söylemişsiniz,, diyerek Harbiye nizınnı ima ederek "Bu, bir emr-i
vôkici adam,, dedi. ŞEVKET BEY hastalık bahanesi ile bir müddet
mevki-i memuriyetinde ve Selamlık resminde bulunmayıp bila­
hara devama haşlamış ise de o sırada kabinenin sukutu ile
kendisi de tebdil edll.miştir.
§ Zit-ı şahane namlanna olarak Daire-i kitabete gelen mazruf
evrakın mühürleri açılmaksızın ve kayıt olunmaksızın takdimini
e!Dl'ettiklerinden böyle evrak gelince ol suretle takdim olunurdu.
Her nasılsa katip beyler o kabilden bir varakayı yanlışlıkla açmış
oldukl.anndan Hünkar "Bizim katip beykr pek meraklı,, diye
eser·i infial gösterdi. Bir gün de küçük bir zarf derftnunda gelen
İZ."\IİRİN İŞGALİ VE NETAYİCİ 241

membur bir zarfı ma'ruzit meyanında takdim eylediğim.de mührü


açınca telaşla "Bu ne ?,, diyerek bana tevdi etti. Freng mürek·
kebi ile ve ince Fransız kalemi ile ve muharririn hüviyeti anlaşıl·
mamak için sol el ile yazılmış olan bu varakanın balası "Corciyan
Efendi,, hitabını ve metni de "Devlet ve memleketi bu hale getir·
din ; bundan sonrq sen de git Kral Corc'un d<ımw;larını güt,, iba·
resini bayi idi. Hünkarın teessürünü görünce te'vile kalkışarak
hunun her ha1de bir yanhşlık ulacağını söyledimse de ne o inandı,
ne de hen beğendim.
§ Yunanlı1ar tarafından lzmir'in işgali neticesinde Anadoluda
top1anan Kuvay-ı MilliyYe ile hükftmet-i merkeziyye beyninde bu·
sule gelen ihtilaf-ı efkar üzerine FE RİD pAŞA taraf-ı şahaneden
ahaliye hitaben bir beyanname neşrine lüzum göstermiş ve esası
kendi mahsd]-i fikri olan müsveddesine "Sunuf-ı tebPamuın mahfu·
-:iyyeı-i hııkuku ehass-ı <imalimiz olup hey'eı-i hükllrneıimizce bu cihete
hasr-ı mesai etmekte olduğumıızdan bu babdaki amal-i hümayunumuza
tamam�yle tevfik-i harekette daim olacağına eminim,, ibaresini yine
kendi kalemi ile ilave etmişti. Halbuki Kuviy·ı milliyyenin şikayeti
hey'et-i hükdmetin harekatına matuf olmasiyle hüki'ımetin hare­
kat-ı sabıkasında devamını tasvib etmek olan hu ibarenin beyanna­
meye derci efk.iir-ı ahalide bir kat daha su-i tesir hasıl edeceğinden
ve o halde böyle bir beyanname neşri de na-bemahal olacağından
mezkur ibarenin tayyi münasib olacağını arz ettim. Ziit-ı şahine
de bu fikri tasvib ederek onun yerine .. Hey'et-i hüku11ıetimizin bu
babdaki efkiir-ı hiımayunumuzu tamamiyle rehber·i hareket iuiha:ı
eyliyecegine eminim,, ibaresini dere ettirdiler. Beyanname 2 1 Eylül
1335 tarihinde ol suretle neşrolundu. FERİD PAŞA bu ibarenin
değiştirilmesi esbabını sual etti ; ben de keyfiyeti olduğu gibi an·
lattım. Bunun üzerine bir şey demediyse de asir-ı nahoşniidl ali·
im-i veçhiyyesinden nümayin olmakda idi. Belki esbıib-ı infisalimi
ihzar eden esbabdan biri de bu olmuştur. Sonraki sadaretinde benim
başkitabetten infisalime seheb olmak üzere Dahiliye nazın REŞİD
BEY'e "Bizim burada yaptığımız şeyleri orada bozuyor,, demiş ol­
ması da hunu teyid eder.
§ Muharremin gurresine müsadif 27 Eylül 1335 Cumartesi
günü sal-i cedld tebriki vesilesiyle vükela Saraya geldikJerinden
hen de Vükeli. odasına gittim. Yanımda oturan Dahiliye n8zın
ADiL BEY o gün Sadr-ı Azam Paşanın konağında istifa ettiğini
2"2 GÖRÜP İŞİTIİKLERİM

suret-i hafıyyede söyledi ve Şeyh ul i slam Efendinin müdahela­


-

tından bahisle "Artık el-aman bıı softa hükumetinden,, dedi.


Hey'et-i vükelaıun huzura kabullerini müteakip A oiL BEY'le
Harbiye nazırı S ÜLEYMAN ŞEFİK PAŞ A odama geldiler. AoiL B EY
yine Şeyh ul-islam Efendinin muamelata müdahelesindeıı bast-ı
şikayetle Polis müdürü kendisine istinaden nezaretin evamirini
infaz eylemediğini ve nezaretce tahkiki emrolunaıı hususatın
hiç biri hakkında tahkikat icra etmediğini ve vezaif-i zabıt aya
vakıf olan esbak Polis müdürü HÜSNÜ BEY'in Emniyet-i umu­
m iyye müdüriyyetine tayinini inha eylediği halde elyevm o hizmette

bulunan adam kendisine mensub olmasından dolayı onun da me­


muriyetine mani olduğunu ve Hüdavendigar valiliğine K ü R D
MusTAFA PAŞA gibi bir adamı tayin ettirip Kastamonu valiliğine
de kendi fırkalarına mensub SAFİYYÜDDİN BEY'in tayinini Sadr-ı
azam Paşa marifetiyle teklif ettirmes iyle kendisi de kat'iyyen
kabul edemiyeceğini bilbeyan nezaretten istifa eylediğini ve o sırada
Sadr-ı azam nezdinde bulunan vükeladan bazı zevat ta kendisine
hak verdiklerini ve haJ-i hazırda afv-i umumiden başka çare olma­
dığını ifade ve keyfiyetten Ziit-ı şal ı aneyi haberdar etmek üzere
hakipay-ı hümayuna yüz sürmek emelinde bulunduğunu ilave eyledi.
SÜLEYMAN ŞEFİK PAŞA ise vak'anın cereyanı esnasında hazır bulun­
mamış ise de Sadr-ı azam Paşa Adil B cy'i ikna ile konağa getirme­
sini kendisine ihtar eylediğinclen meseleyi aralarında halledebile­
ceklerini ve hu kerre Anadolu ile icrasına ihtidar eyledikleri te­
şebhüsat neticelenmeden çekilmeleri doğru olamayacağını ve AoiL
B EYie her hususta tevhid-i mesai ettikleri halde yerine gelecek
Dahiliye nazırı ile uyu�up uyuşamayacağını bilemediğinden kendi­
si de çekilmeye mecbur olarak teşebbüs edilen itilaf neticesiz kala­
cağını ve halbuki teşehbüsat-ı vakıanın bir hafta zarfında neti­
celenmesi me'mul bulunduğundan kendisi şu sırada istifaya taraftar
olmadığım beyan ve o da hakipay-ı şahaneye yüz sürmek emelini
dermeyan eyledi. Ben ise huzura kabulleri için vesateti kendimce
muvafık hulmadığımılan "Madem ki işin bir haftaya kadar hüsn-i
neticeye iktiranı me'mul ediliyor ; bu netice hasıl olursa o zaman
isterseniz şerefinizle çekilirsiniz, isterseniz memuriyetiniz hukukun �
müdafaa edersiniz. Eğer o vakte kadar iş bir neıice-i lıaseneye müncer
olmazsa yalnız ikinizin çekilmesi kifayet etmez, kabine heyeı-i unıumiy­
yesiyle çekilmelidir. Binaenaleyh keyfiyyeti şimdiden taraf-ı şahaneye
lZMİRİN İŞGALİ VE NETAYlCt 243

arz etmenize mahal yoktur,, dedim. Bunun üzerine SÜLEYMAN ŞEFİK


PAŞA "Biz meseleyi aramızda hail u Jasl ederiz,, diyerek AoiL BEY'i
kandırıp Sadr-ı azamın konağına götfi.rdü.
29 Eylül 1335 Pazartesi günü Saraya geldiğimde AoiL B EY'i
Karin-i sani SA.LiM BEY'le beraber odamda buldum. Mabeyne vüru­
dunu evvelce arz etmi'i olduklarından Zat-ı şahane kendisini huzura
kabul ve benim de birlikte gelmemi irade eyledi. AoiL BEY, Küçük
mabeyne gidinceye kadar yolda ve orada intizar odasında cereyan-ı
ahvali hikayeye başlayarak dün Şeyh ul-islam ve Evkaf nazırı ve
ABUK AHMED PAŞA'dan maada vükelayı Sadr-ı azamın nezdine
celb ettirip gürültü çıkardığını ve Hey'et-i vükeianın istifası lüzu­
munu dermeyan ederek viikelay-ı saireyi de bu fikre imale eyle­
diğini ve tebeddül-i sadaret zaruri bulunduğunu söyledi.
Müteakıben birlikte huztıra girildikte ahvali teşrihe başlayıp
böyle bir zamanda fı rkacılık siyasetine devam caiz olamayacağını,
hükumetin sırf bitaraf ve fakat kuvvetli olmaııı lazım geleceğini
heyan ve Şeyh ul-i�lam Efendinin benim yanımda şikayet eylediği
ahvalini huzurda da tekrar eyledi. Kabinenin hin-i teşekkülünde
hey'eti terkib eden zevata hiç bir fırkaya mensub olmayacaklarına
dair bir vesika imza ettirdiği halde bazılarınca gene fırkacılık his­
sinin devamı bu ahvale sebebiyet vermiş olduğunu ve Sadr-ı azam
aleyhindeki cereyan da bunların su-i hareketinden münbais bulun·
duğunu ve her hakikatin Zat-ı şahanelerince bilinmesi lazım gele­
ceğini dermeyan ederek " Yirminci asırda softa kabinesi olmaz,
tebeddül zaruridir efendim,, dedi.
Ba'dehu harekat-ı milliyyeye nakl-i kelam ederek itilaf tarikine
gidilmekten başka çare olmadığını söyledi. Zat-ı şahane de bu
fikri tasvib ile "Es-sulhu seyyidü'l-ahkam,, d iye mukabele eyledi.
Huzurdan çıktıktan sonra Hünkar beni tekrar çağırıp "Bu
adam Sadr-ı azam olmak istiyor,, dedi. Odama avdetimde AoiL
BEY dahi gelerek Sadr-ı azamın çekilmesi elzem olduğunu ve şayet
yine bir kabine teşkiline teşebbüs edecek olursa kendisi buna dahil
olamayacağını bildirip avdet eyledi.
Biz huzıirda iken Başmabeynci Paşa, ayandan Müşir FUAD
PAŞA'nın vürudunu haber vermesiyle müşarünileyh kabul olundu.
O huzurda bulunduğu sırada Sadr-ı azamın da gelmiş olduğunu
haber aldım. O gün akşam üzeri Şeyh ul-islam MUSTAFA SABRİ
EFENDİ dahi vürud etmiş olduğundan o gittikten sonra Zat-ı şahine
244 GÖRÜP IŞ1TI1KLER1M

beni huzuruna celb ile "Şimdi de Şeyh ul-islurn Efendi seldi ; o da


Adil Bey'in s/;ylediklerinin külliyen aksini söylüyor,, dedi. Ben
"Hakilcat, efendimizce biletraf malumdur ; efkô.r-ı umumiyye diJrt
kişiyi istemiyor, bir tarafın diğer tarafa sebeb atfetmesine mahal
yoktur,, dedim. Zat-ı şahane "Beş kişiyi : Hamdi Efendi de dahil,,
cevabını verdi. Ben "Bahriye nô..:ırı Salih Paşa kulunuz doğru
sözlü bir zô.ıtır. Onun da celbi._yle isıiktıah-ı hakikat buyurıılsa,, deyince
" Ona hacet yok ! Hakikat malum,, dedi ve bu gün ayandan Müşir
FUAD PAŞA gelerek Kuvay-ı milliyye namına kendisine müracaat
edilmiş olduğunu ve "Sen ihtiyar bir askersin ; metalibimizi pô.·
dişaha arza vesatet et,, diye cemiyet mührü ile gönderilen varakayı
bizzat takdim eylediğini hikaye etti.
Ertesi ııalı günü Sadr-ı azam beni konağına davet ve ahvalden
şikayet ile mu 'tadı veçhile Saray memurlarının cesaretsizliğinden
ve bir takım adanılan huzur-ı hümayuna kabul ettirmekte olduk·
lanndan ve dürı de huzura girerken MÜŞİR FUAD PAŞ A ya teııadüf '

eylediğin<len ve seksen yaşında Rdamlar padişahın etrafını alarak


entrika çevirmekte olduklarından (Bundan maksadı TEVFİK PAŞA
idi zanmndayım) münfeilane bahsetti. Kendisi de akşam üzeri
hakipay·ı �ahaneye yüz süreceğini ifade etti.
FERİD PAŞA ne kimsenin huzura kabulünü ne bir ariza takdimini
ve ne de muhalif bir gazetenin padi�ah tarafından görülmesini
arzu ederdi. A deta Hünkan taht-ı inhit;ara almak isterdi. Hatta
bir gün Küçük mabeyndeki intizar odasında masanın üzerinde bir
kaç gazete bulunduğunu görünce "Bu sazcteler buraya kadar çık·
mamalıdır. Padişah tarafından okunabilecek sazete Sabah sazetesiyle
bir dereceye kadar lkdam gazetesidir,, demi�ti.
Çarşanba günü sabahleyin Saraya vürudumda Zat-ı şahane
beni celb ederek "Harbiye nô.zırı selmiş, Başmabeyncinin odasında
oturuyormuş ; benim görüşmeye vaktim yok, odanıza davet edin, ne
istiyorsa anlayın da bana bildirin,, dedi. Ben de Süı.EYMAN ŞEFİK
PAŞA'yı Başmibeyncinin odasından alarak odama götürüp istizah-ı
keyfiyyet ettim.
Kendi11i evvelce istifa taraftarı değil ise de şimdi aksi fikirde
bulunduğunu ve dün Meclis-i vükelada müttefikan istifaya karar
vermiş olduklannı ve keyfiyyetin Sadr-ı azam Paşa tarafından
hik.ipiy-ı şahaneye arzı tabii olub ancak Sadr-ı azam ile Şeyh ul­
islimın ve Dahiliye ve Harbiye nizırlannm tebdilleri zaruri idüğini
İZMİRİN iŞGALİ VE NETAYlCt 2'5

ve bu h akikati Harbiye nazın sıfatiyle değil efendimizin yaveri


sıfatiyle arza mecbur olduğunu ifade etmesiyle keyfiyyeti taraf-ı
11Ahiineye arz eyledim. "Dün gece Sadr·ı a.ıam Paşa da geldi ; kabine·

nin istifasını bildirdi. Ben de Tevfik Paşa'yı çağırdım ; kendisiyle


g6riişeceğim,, dedi.
O gün öğle vakti TEVFİK PAŞA Saraya gelerek uzun müddet
huz6rda kaldı ; ikindi esnasında Küçük mabeyne gelip intizar
odasında beklemekliğim irade olundu. O sırada Meclis-i vükelaya
memur ALİ RıZA PAŞA da gelmesiyle mezkilr dairede diğer odada
oturmakta olan TEVFİK PAŞA'nın yanına götürdüler. İkisi bir müddet
mülakattan sonra huzura celh olundular. Ben sadaretin TEVFİK PAŞA
uhdesinde takarrur edeceğine emin olduğum cihetle bu esnada yanıma
gelmiş olan REFİK BF.Y'e "Ali Rı.ıa Paşa Harbiye nezareti için mi
celb olundıı ?,, dedim. "Hayır, sadaret için celb edildi,, deyince
müteaccib oldum. REFİK BEY " Tevfik Paşa sadareti kabul etmiyor ;
ben ikinci defaya kalmalıyım diyor. Onun için Ali Rı.ıa Paşa celb
olundu. O da sadaret bu sırada benim yapabileceffem şey degildir diye
iti.zar ediyor,, cevabını verdi.
Müşarünileyhimi huzftrda bulunduklan sırada Zat-ı şahane
beni celh ederek "Ali Rı.ıa Paşa hazretleri Bab-ı aliye gid.ecekler,
bazı zevat ile görüşecekler, neticeden si.ıe telefonla malamat verecekler ;
bana bildiriniz,, dedi. ALi RIZA PAŞA'nın azimetinden sonra Zat·ı
l)ihine TEVFİK PAŞA ile kalarak beni de alıkoyarak "Paşa hazretleri
sadareti adem-i kabulde israr ettiklerinden Ali Rı.ıa Paşa'ya teklif
eyledim. Kendisi iti.zar ettiyse de Paşa hazretleri çok uğraşarak ikna
eylediler,, dedi. Ben de "Keşke Paşa kulunuz israr etmeselerdi,,
cevabmı verdim.
Vaziyetimde biraz tagay yür hasıl olmalı ki Hünkar " Si.ı miiıees·
sir oldunuz,, deyince "Kulunuı Ali Rı.ıa Paşa'yı Harbiye nezaretinde
g6rm.ek isterdim,, diye mukabele ettim. Ba'dehu Zat-ı şahane "Hat
müsveddesini ha.ıırlayını.ı,, dedi. Müsveddeyi evvelden hazırlamış
olduğumdan "Ha:ıırdır efendimiz,, diyerek takdim ettim. Kendileri
kıraat ile TEVFİK PAŞA 'ya da irie ederek tasvih eylediler. Bir müddet
sonra TEVFİK PAŞA avdet etti. Zat·ı şahine tekrar beni çağırıp te·
beddülden bahsederek "Bu hulleci bir kabine olacak ! Tevfik Paşa
st>n fişeğimi.ıdir. Onu atiye saklamalıyız,, dedi.
ALİ RIZA PAŞA'run vereceği malumata intizaren o gece saat
dokuza kadar telefon salonunda ekseriya Zat·ı şahane ile birlikte
246 GÖRÜP 1Ş1TI'İKLERİM

intizarda bulunduk. Bu kadar müddet malumat alamayınca Hün­


kar merak ettiğinden def'-i merakı için ALİ RIZA PAŞA'yı bularak
istifsar-ı keyfiyyet eylemek üzere Bab-ı alinin her tarafına telefon
ettiğim halde bir yerden cevab almak mümkin olamadı. Meğer
ALİ RIZA PAŞA beni Mabeyn telefonu ile arayıp ben Daire-i husu­
siyyede olduğum cihetle bulamamış ve vapur zamanı hulul etmesiyle
intizara da vakti kalmamış olduğundan " lcab eden zevaı ikı görü­
şüldii, muvafakat olundu,, diye A medci Bey marifetiyle Daire-i
kitabete telefon edildiği Mabeyn katiplerinden M URTAZA B EY tara­
fından bildirildi. Zat-ı şahane de def'-i merak ederek Harem dairesine
azimet eyledi.
Ertesi gün Saraya vürudumda hatt-ı hümayunu tebyiz ettire­
rek padişaha imza ettirdikten sonra ALİ RIZA PAŞA 'nın vüruduna
intizar eyledik.
Öğle vakti takarrub ettiği halde gelmeyince Hünkar tekrar
telefonla muhabere etmemi emret.ti. Kendisini arayıp Bab-ı ali'de
buldum. Evvelce Hey'et-i vükelaya dahil olan zevat dün muva­
fakat eylediklerinden bu giin de Dahiliye nezareti için DAMAD
ŞERİF PAŞA'yı, Hariciye nezareti için MUSTAFA REŞİD PAŞA'yı,
Şura-yı devlet riyaseti için ABDURRAHMAN ŞEREF EFENDi'yi davet
ederek onlarla müzakere eylemekte hulunduğunu ve Bah-ı ali'den
TEVFİK PAŞA 'nın konağına giderek kendileri ile de görüştükten
sonra saat ikide Saray-ı hümayuna geleceğini bildirdi.
Sadr-ı azam Paşa siyaset-i hariciyye ile gayr-i mütevaggil bir
zat olduğundan ve TEVFİK PAŞA da kabineye dahil olmayacağından
REŞİD PAŞA'nın öyle mühim ve nazik bir zamanda yalnız başına
idare-i umura muktedir olamıyacağını teemmül ederek "Reşid Paşa
kulunuz namuslıı tıe terbiyeli bir zıiıtır ; kendisini şahsen takdir
ederim, ancak zayıftır. E1ıvelki nezaretinde Tevfik Paşa kabine riya­
riyaseıinde bulunduğı.ı halde bile bir eser-i muvaffakiyet gösterememiştir.
Bıı defa yalnız başına siyaseı-i hariciyye_yi hiç idare edemez. Bira­
deri Ziya Paşa daha canlıdır. Bari llariciyeye o inıihab olunsa da
kendisine kabinede diğer bir nezaret verilse,, dedim. Zat-ı şahane
"Evet, Reşid Paşa za_yıftır. Eııvelki nezaretinde yazdığı notalar bile
ecnebiler tarafından iade edildi. Fakat Ziya Paşa'nın da hüsn-i sı)'tı
yoktur. Abdurrahman Şeref Efendi ise milli bloktandır. Ahmed Rıza
Bey'e ı•ekaleı ediyor. Biz kabine_yi bitaraf zevattan teşkil etmek isıi­
yorıız. Şu sırada onun da kabineye alınması muvafık olmaz. Teııfik
lZMİRİN İŞGALİ VE NETAYtCt 2'7

Ptı1a'ya telefon ediniz ; Sadr-ı awm şimdi nyaretine güleceği-nden


lw.ndi namına olarak bu cihetleri anlatsın. Behemehal bu iki ::&
tebdil ettirsin,, dedi. Keyfiyeti telefonla müşarünileyhe anlattı•
ğımda bu babda Sadr-ı izam ile görüşece�i söyledi. Zat·ı şahine
de Harem dairesine azimet etti.
§ Ba'd et-taam odamda oturduğum sırada FERİD PAŞA telefon
edip "Mühr-i hümayun henüz benden alınmadı ; yeni kabine hala
ıakarrur etmedi mi? işte korktuklarım çıktı. lstanbulda anarşi baş­
ladığını şimdi haber aldım. Bir takım adamlar Bab-ı. aliye gelerek
filôn filan memuriyetlere tayin olunduk diye yerlerine oırıruyorlar­
mış. Zôt-ı şıihôneye maliımaı veriniz ; yeni kabine tf'şekkül edinceye
kadar Alltıh tı1kına olsun vazifeleri , başından ayrılmamalannı vü­
kelôy-ı sabıka.ya telefonla bildirdim,, dedi. Bu sözlerin bir Sadr-ı
sabık ağzından de� FERİD PAŞA'nın ağzından çıktığım o anda
düşünemiyerek böyle gayr-i muntazır bir hal karşısında telaşa
düştüm. Zat-ı şahine Harem-i hümayunda bulunduğundan ve mü­
him bir hal hudtisunda istirahat zamanlannda da olsa derhal ken­
disine maltimat verilmesini emretmiş olduğundan Harem dairesi
bahçesine gidip bir musahib celb ederek vürftdumu arz etmelerini
söyledim. Musahib ı;at·ı şahanenin istirahatta bulunduğunu bil­
dirmişse de ben hemen arz·ı malumat eylemesini tekrar ve o da
gidip keyfiyyeti ihbar ettiğinden bir müddet sonra Hünkilr çık.arak
bahçede mülaki olduk. Cereyan-ı hili arz edip "Eğer irade buyu·
rulursa keyfiyyeıi Bab-ı ali'�n tahkik edelim ; bliyle bir hal vtiki ol­
duğu takdirde Ali Rım Paşa'ya resmen bir telgraf yawrak 'Sadarete
layin buyurulduğunuz cihetle hemen ifa·yı vazifeye mübaşerf't ediniz ;
hatt-ı hümayun kıraaıi merasimi ba'dehu ifa olunur, diyelim ; eğer
bliyle bir hal vaki değil ise biuabi buna hacet kalmaz, , dedim. Zat-ı
şahine ile birlikte telefon salonuna gittik ; Amedci N uaİ BEY'i
telefonla arayıp bularak keyfiyyeti ve ALİ RıZA PAŞA'nın nerede
olduğunu sordum. Öyle bir hal olmadığını ve ALİ RızA PAŞA'nın
Bab-ı alide bulunduğunu bildirdi. Ben ihtiyaten bir kere de kendi­
sine sorulmasını söyledim. NURİ BEY keyfiyyeti sual edince Paşanın
güldüğünü ve o gibi bir bilin asla vaki olmadığını ifade ettiğini ve
kendisinin şimdi Saray-ı hümayuna geleceğini haber verdi. FERİD
PAŞA'nın bu yolda telaşı neden münbais olacağını kendi kendime
düşündüm.
248 G-OROP 1Ş11T1KLERİM

Şimdiye kadar kabine teşkiline memur olan zevat refa­


katlerine alacaklan kimseleri ya kendi hanelerine veya Mabeyne
davetle görüşürlerdi ; ALİ RIZA PAŞA Saraya davet olunduğu
esnada vükela Daire·İ sadarette müctemi' olup müşarünileyh Sa­
raydan avdetinde kendileri ile Bab·ı alide görüşmüş olduğu gibi
ikametgahı Erenköyde bulunduğu cihetle hariçten kabineye ala­
cağı kimseleri de ertesi gün müzakere için gene Bab-ı aliye davet
eylemiş olmasından ve bunların vürudunu görenler ise başka mana
vererek FERİD PAŞA'ya ihbar-ı keyfiyyet etmelerinden onun da mu'­
tadı veçhile vehim ve telaşa düşmesinden neş'et etmiş olacağına
hükmettim.
§ O gün Sarayda Harik-zedegan komisyonu toplanacağından
ve ALİ RIZA PAŞA geç kalmış olduğundan TEVFİK PAŞA daha ziyade
intizar edemeyeceğini beyanla yalnız olarak Mabeyne geldi. Zat-ı
şahane müşarünileyhi kabul edip Sadr-ı azamın vünidunda kendisi
ile görüşerek Hariciye nazın ve Şura·yı devlet reisi meselesini
halleylemesini ihtar etti. Müteakiben ALİ RIZA PAŞA da vünid edip
geç kaldığı cihetle TEVFİK PAŞA'nın konağına uğramaksızın doğrudan
doğruya Mabeyne geldiğini beyan eyledi. Kendisi TEVFİK PAşA'nın
bulunduğu odaya götürÜlüp yalnız olarak görüştüler. ALİ RızA
PAŞA beni çağırıp hatt·ı hümayuna dere edilmek üzere beyn el­
vükela kararlaştırdıktan fıkaratı muhtevi ve D AM AD ŞERİF PAŞA'
nın hatt-ı destiyle muharrer olan varakayı tevdi" ile taraf-ı şaha·
neden bilistizan müsaade buyurulduğu takdirde hatta ilavesin i
tebliğ ve Hey'et-i cedide-i vükelanın memuriyetlerini mübeyyin
tanzim etmiş olduğu takriri de tevdi tıyledi ise de takriri ustilen
bizzat takdim etmesi lüzumunu beyan ederek hatta dere edilecek
olan fıkaratı taraf-ı şahaneden istizan edilmek üzere ahzeyledim.
Müevedde-i aeliyeye tevafuk etmek üzere şeklen bazı ta'dilit icra
ve müsaade-i seniyyeyi istihsal eyledikten sonra İ kinci katib SAİD
BEY'e tebyiz ettirdim.
TEVFİK PAŞA ile ALİ RIZA PAŞA birlikte. huzura kabul olun­
dular. Hey'et·i vükelaca arzu buyurulan ta'dilat için gerek TEVFİK
PAŞA canibinden ve gerek taraf-ı şahaneden ihtarat icra kılınmışsa
da ALİ RIZA PAŞA evvelce kendileri ile görüşülerek kararlaştınlmış
ve takrirde yazılıp mühürlenmiş olduğu ve cümlesi hatt·ı hüma­
yunun vüruduna intizaren Bab-ı alide toplanmış bulduktan cihetle
ta'dilata imkan kalmadığını eğer, arzu-yı şahaneye evvelden
lZMlRtN İŞGALİ VE NETAY1C1 249

muttali olsaydı infazına müsaraat etmesi tabii bulunmuş olduğunu


bildirmiş, Zat-ı şahine de iş yeniden teahhlll'at ve müşkilata uğra­
mamak için bizzan'ire muvafakat göstermiştir.
§ Gene o esnalarda idi ki huzdrda bulunduğum sırada Mabeyn
dairesine bir hey'et gelerek taraf-ı şahaneye takdim olunmak üzere
bir ariza getirmiş olduklarını haber verdiler. Hüİıkar "Gidin,
bakın ne isti_yorlar ?,, diye beni gönderdi. İçlerinden birisi Şeyh
ul-islam-ı esbak CEMALEDDİN EFENDİ'nin biraderzadesi olduğunu
söyleyen üç kişiden miirekkep bir hey'et "İngiliz muhibleri cemi­
yeti,, namına büyük bir zarf derununda bir ariza takdim ettiler.

Zit-ı �ihine zarfı açıp arizayı okuyunca .J�I J .) lj »

« ı.> _.,>I 4.-.İ diyerek ve sabahleyin de Dördüncü ordu Müşir-i


esbak.ı ZEKİ PAŞA'nın sadarete tayini için bir ariza getirmiş
olduklarını söyleyerek " A lınız okuyunuz. , diye kağıdı hana
verdi. Münderecitına göz gezdirdiğimde yeni bir kabine teşkili
lüzumundan bahisle Sadr-ı eshak KAMİL PAŞA zade ŞEVKET
BEY'in ŞEVKET KAMİL PAŞA namı ile sadarete nasbı, Hariciye
nedretine rüthe-i vezaretle Dahiliye nizır-ı esbak.ı REŞİD
BEY'in veyahut SEFA BEY'in, Harbiye nezaretine Dördüncü ordu
Müşir-i esbak.ı ZEKİ PAŞA'nın, Şôray-ı devlet riyasetine Miralay
SADIK BEY'in, Ticaret nezaretine D arül-fünun Hukuk-ı ticaret
müderrisi MEHMED CELAL BEY'in tayinleri istenilmekte ve her
nezaret için iki veya üç namzed irae edilmekte olduğunu anladım.
Fakat okuyup iade ettiğim cihetle diğerlerinin isimlerini zapt
edemedim. Bir tarafta da bu gibi müracaatlar eksik olmuyordu.

ALİ RIZA PAŞA' NIN SADARETİ

Başmli.heynci YAVER PAŞA marifetiyle FERİD PAŞA'dan mühr-i


hümayun aldmlmış ve Şeyh ul-islamlığa tayin huyurulan Haydari
zade İBRARİM EFENDİ'ye de doğrudan doğruya Bab-ı aliye gidip
intizar etmesi REFİK BEY tarafından telefonla tebliğ kılınmış
olduğundan 6 Muharrem 1338 Perşenhe günü Sadr-ı cedid ALİ
RızA PAŞA 'nın saat dörtte münferiden, benim de dört buçukta
hatt-ı hümayunu hamilen Bab-ı Aliye azimetimiz kararlaştmldı.
TEVFİK. PAŞA da hazır olduğu halde Zat-ı şahine mühr-i hümayunu
ALİ RIZA PAŞA'ya ve hattı da hana tevdi ederek temenni-i muvaf­
fakiyyet eyledi.
250 GÖR'OP lŞtrrlKLERİM

Vakt-i muayyende üniformamı 18.bis olarak ve refakatime de


Yaver MEHMED ALi BEY'i alarak Bab-ı Aliye azimet ettim. Avluda
tertih olunan asker ve muzika tarafından resm-i selim Büyük
sofada S adr-ı izam ve Şeyh ul-islim canibinden istikbal icra olu­
narak Arz odasında alelusUl hatt-ı hümayun kıraat edildikten
sonra Sadr-ı izam ile birlikte odasına gidildi.
Esna-yı mülakatta kabineyi teşkil eden zevatın cümlesi erhah-ı
namusdan olduklanndan hüsn-i tesir icra edecekleri me'mUI olup
ancak ahval-i siyasiyye-i hizıranın ehemmiyeti cihetiyle hariciye
kısmının takviyesi lüzumunu mütilaa-i zatiye kabilinden olarak
ihtar ettim. Sadr-ı izam da TEVFİK PAşA'n ın Meclis-i vükelaya me­
muriyetini taraf-ı şahaneden istirham edeceğini ve ol habda yaz­
dırmakta olduğu takriri ariza-i teşekküriyye ile birlikte takdim eyle­
memi ifade etti. Ben HÜSEYİN HiLMİ ve R iFAT PAŞA'lann dahi cel·
hiyle meclise memuriyetleri münasib olacağını beyan ettiğimden bu
�iheti de arkadaşlan ile görüşeceğini bildirdi.
Ali Rıza Paşa kabinesi berveçh-i ati zevattan mürekkebti :
Hariciye :MusTAFA REŞİD PAŞA, Harbiye : Ferik CF.MAL
PAŞA ; Bahriye : Ferik SALİH PAŞA ; Şil.ra-yı devlet : ABDURRAH·
MAN ŞEREF EFENDİ, Dahiliye : Damad MEHMED ŞERİF PAŞA,
Adliye : Ayandan MUSTAFA EFENDİ ; Maliye : TEVFİK BEY, Nafıa :
Birinci Ferik ABUK AHMED PAŞA, Ticaret ve Ziraat : Birinci Ferik
HADİ PAŞA, Maarif : SAİD B EY , Evkaf : Vekaleten SA İD BEY.
Saraya avdetimde TEVFİK PAŞA'nın Meclis-i vükelaya memu­
riyeti hakkındaki takriri takdim ettiğimde Zit-ı şahine TEVFİK
PAŞA tarafından muvafakat olunmadıkça mezkur takriri imza ede­
miyeceklerini beyanla telefonla kendisinden sorulmasını irade eyledi.
Müşariinileyhi telefona davetle istifsar-ı keyfiyyet edince kendisi
hükılmete her zaman müzaherete hazır ise de resmen meclise memur
edilmesine mahal olmadığını söyledi. Ertesi gün Sadr-ı izamın
Saraya vürôdunda nezd-i �abinede keyfiyyeti müşarünileyhe bildir·
dim ; " Tevfik Paşa hazretleri bana karşı muvafakat buyurmuşlardı ;
hatta meclisin her ictimaında hazır bulunmalanna hacet olmayıp
yalnız mesail-i umumiyye-i siyasiyye hakkında müzakere cereyan edeceffe.
vakit hazır bulunmalarının kendilerinden rica olunacağını söylemiş­
tim. Müşarünileylıin meclise memuriyeti kabine için bir kuvvet ola­
caktır, , dedi. Zat-ı şahane Sadr-ı izamın ifadatını tefhim ve fakat
kendilerini hu hususta muhtar bırakmakta olduklannı tebliğ için
IZMIRIN İŞGALİ VE NETAYtCİ 251

beni TEVFİK PAŞA'nm konağına göndermeleriyle keyfiyyeti kendisine


ifade ettim. "Evet, mes&il-i siyasiyye hakkında müzakere cereyan
edeceği vakit mecliste bulunup fikrimi beyan edeceğimi Sadr-ı azam
Paşa'ya söylemiştim. Ancak şimdiden memuriyetim icra ve itan
olunursa harice karşı kabinenin za'fına hamledilir ; kabinece koltuk
deyneğine ihtiyaç var da onun için hariçten adam alınıyor manası
verilir. Bir hafta on gün kadar tehiri münasib olur,, dedi. Keyfiyyeti
Zit-ı şahane Sadr-ı izama beyan etti ve müşarünileyhin memuriyeti
bir hafta sonraya talik edildi.
Hey'et-i cedide-i vükela tahlif olunmak üzere Saraya geldik­
lerinde Maarif nazırı SAİD BEY bana "Her defa olduğu gibi bu kere
de zat-ı alinizi kabineye almak için çok bahseıtikse de Zô.t-ı şahaneye
karşı cesaret edemedik,, demiştir.
§ ALİ RIZA PAŞA kabinesi başlıca mesaisini Kuvay-ı milliyye
ile itilaf meselesine hasredip bu babda Anadolu ile teati-i muhabcrat
ve Bahriye nazın SALİH PAŞA'yı Amasya'ya izam ile bizzat icray-ı
müzakerat ederek temin-i itilafa muvaffak olmuştur. Fakat itilafın
tafsilatına resmen vakıf olamadım. Çünkü Bab-ı aliden Saraya tak­
dim olunan ma'ruzat gerek resmi ve gerek hususi olsun başkitabete
gönderilmek mu'tad olduğu halde ALİ RIZA PAŞA Kuvay·ı milliyye
ile muhavereyi havi telgrafları doğrudan doğruya taraf-ı şahaneye
takdim olunmak üzere mühr-i zatisi ile mahtôm ayrı bir zarf deru­
nunda gönderir ve tarafımdan da yine kapah olarak takdim kılı­
nırdı. Eğer esna-yı takdimde Hünkar bazı telgrafları bana irae
ederse yalnız onlann münderecatına vakıf olurdum. ALİ RızA PAŞA
nın muhafaza-i esrara bu fazla gayretkeşliği biraz izzet-i nefsime
dokunduyysa da ben esasen bu meselelere karışmak istemediğim
cihetle bunu ni'm el-vesile addederek ses çıkarmadım.

§ Zat-ı şahane cuma günleri selamlığa gitmek üzere Harem


bahçesindeki koltuk kapıdan Çit köşkünün büyük salonuna çıkıp
arabası hazır oluncaya kadar bir müddet orada intizar ederdi.
Mabeyn memurları da salonun önündeki medhaldeki iki sıra dizi­
lirlerdi.

7 Teşrin-i sani 1335 Cuma günü gene mezkur salona çıkınca


acele ile beni çağırttı. Elinde ma'hud SAİD MoLLA'nın taht·ı ida·
resinde neşredilmekte olan türkçe " lstanbul, , gazetesi vardı. Kendisi
pek müteheyyiç bir vaziyette olduğu halde mezkur gazeteyi bana
252 GÖRÜP 1Şİ1TİKLER1M

tevdi ile ve"Kadınzihniyeti, , serlevhası adı altında ve "Kütüphaneler­


dtıki küflü kitaplar,, diye kütüb-i islamiyyeyi tezyif yolunda münderiç
olan bir bendi irile eyliyerek •· Siz bu gün selamlık resminde bulun­
mayın ; makam-ı sadaretle meşfhate birer tezkire müsveddesi ha­
zırlayın ve 'Neşriyat-ı vakıayı alem-i islam namına halife sıfatiyle
lanet ve kemal-i nefret ile protesto ediyorum, ibaresini aynen dere
edip selamlık avdetinde müsveddeyi bana irae eyleyin,, dedi. Ben
de müsveddeyi hazırlayıp selamlık avdetinde kendisine irie ettim
bilasına kurşun kalemi ile "Pek muvafıktır,, ibaresini tahrir eyledi.
O güne kadar Zit-ı şahaneyi bu derece hiddetli görmemiştim.
Bu tebligat üzerine mezkftr gazete hakkında ne yapıldığını bile­
mem. Bildiğim bir şey varsa o da bir kaç ay sonra yani FERİD PA·
ŞA'nm son sadaretinde SAİD MoLLA'nın Adliye nezareti müste­
şarlığına tayin kılınması ve Adliyede hik.im-i mutlak sıfatını al­
masıdır.
§ Yeni kabine Anadolu ile husôl-i itilafdan sonra meb'usan in­
tihabatına şürft eyledik.. Her tarafta intibah icra olunarak meb'uslar
peyderpey lstanbul'da toplanmaya başladılar. Zit-ı şahine ipti­
dalan Meclisin küşadını mürevvic görünmekte ve İntibah kılınacak
meb'uslann muhtelif fırkalara mensup zevat-ı mutebereden ol­
malarım terviç etmekte bulunduğu halde İstanbul intihabatı neti­
cesinde lttihad ve Terakki namzedlerinin galebe etmesi ve bahusus
ameleden NUMAN USTANIN meh'us intibah olunması kendisinde
lttihadcılann yine hükftmeti ele alacaklan endişesini uyandırarak
Meclisin küşadı emrinde taallül göstermeye başladı. Fakat her
taraftan intibah olunup lstanbul'da toplanan meb'uslar ALİ RIZA
PAŞA'yı tazyik etmekte, o da Saraya gelerek meclisin yevm-i kü­
şid.ımn tayini için ısrar eylemekte idi.
Bir gün akşam üzeri Zit-ı şahane TEVFİK PAŞA ile birlikte otur­
dukları halde beni huzıiruna çağınp "Benim hatınma bir şey geldi ;
Paşa hazretlerine açıım, onlar da muvafık buldular ; siz ne dersiniz ?,,
diyerek "Muhtelif fırkalar rüesasını toplayıp meclisin hal-i hazırı
ile küşaa edilmesi mi, yoksa içlerinden bazılarının istifaya davet
ile yerlerine diğer fırkalardan da bir kaç kişi al-.nması mı muvafık
olur ? Bu cihetler hakkında beyinlerinde itilaf hasıl ettikten sonra
meclisi açmak münasib olmaz mı?,. dedi. Ben de "Bunun zamanı
geçmiştir efendim, her taraftan gelen meb'uslar lstanbul'da toplanarak
meclisin küşadına muntazırdırlar. lctima edecek hey'et aralarında
İZMİRİN İŞGALİ VE NET_.\Ytct 253

itilaf hasıl etkmezlerse o zaman ne yapılır ?,, dedim. Bunun üzerine


Zat-ı şahane itiraz edemedi.
§ Ertesi gün akşam üzeri Sadr-ı azam gelerek Meclisin yevm-i
küşadının tayini için tekrar ısrarda bulundu ve bu taallülatı FERİD
P AŞA'nın tesvilatına hamlederek kendisi zaten o makama hahişkar
olmadığından müşarünileyhin sadarete getirilmesi arzu buyuru­
luyorsa fikr-i hümayun açıkça beyan buyurulduğu halde derhal
çekileceğini ihsas etti. Zat-ı şahane teheyyücle yanındaki masanın
üzerine eli ile bir hatt-ı müstakim çizerek "Benim öyle bir niyetim olsa
böyle dosdoğru yürürüm ve kimseden çekinmem,, dedi. Bunun üzerine
tarafeyn yumuşayıp Zat-ı şahane teemmül etmek üzere kendisine
yirmi dört saat kadar vakit bırakılmasını ve yann kat'i karannı
vereceğini beyan etmesiyle ALİ RIZA PAŞA ile birlikte huzurdan
çıktık. Ertesi sabah Hünkar beni çağırıp "Sadr-ı azam Paşa'ya
bu sabah görüşeceğimizi bildirmiştim. Halbuki şimdi birisi ile gö­
rüşmek icab erti. Kendileriyle ikindi vakti görüşeceğim. Bab-ı aliye
bir yaver gönderin, keyfiyeti tebliğ etsin,, dedi. Gönderdiğim yaver
başka yoldan giderek ALİ RIZA PAŞA ise başka tarikle gelerek yolda
birbirlerine tesadüf edemediklerinden Sadr-ı azam vakt-i muay­
yende çıkageldi. FERİD Paşa da daha evvel gelip otomobili Harem
kapısının önünde durmakta idi. Hünkar Sertabib RE ŞAD PAŞA'yı
gönderip "Efendimiz selam ettiler ; bu sabah birisi ile görüşmek
icab ettiğinden Ziit-ı alilerinin ikindi vakti teşriflerini rica ediyolar,,
deyince ALİ RIZA PAŞA hemen oturduğu koltuktan fırlayıp tehev­
vürle kapıya doğru giderek hademeye "Getirin paltomı;,, dedi.
Gördüm ki iş fenaya gidiyor ; Sadr-ı azam istifa edecek, FERİD
PAŞA gene sadarete gelecek, bir dereceye kadar kesb-i sükô.n eden
ahval yeniden kanşacak ; buna meydan vermeden hemen yaka·
sından yakalayıp Gitmeyeceksiniz Paşa ! diye çeke çeke götürüp
sandalyasına oturttum. Sertabibe de " işte hô.li görüyorsun. Bu
adam gidip istifa edecek, netice vahim olacak. Ahvali efendimize
anlat ve şimdi kabul ettirilmesi çaresini bul,, dedim. Sadr-ı iizamlann
Saraya vürudunda taam ihzar edilmek mu 'tad olduğundan ken·
disini işgal için yemeği hazır etmelerini de hademeye ihtar ettim.
Sertabib giderek cereyan-ı hali arz etti. O sırada Harem kapısının
önünde duran otomobil de gitti. Sertabib avdetinde "Efendimiz
ıaam buyursunlar da şimdi kendilerini kabul etkrim buyurdular,,
cevabını getirdi ve bu derece had bir şekil almış olan hal şu suretle
254. GÖRÜP İŞİTTİKLERİM

bertaraf olundu. Taamı müteakip Zat-ı şahane ALİ RızA PAŞA'yı


kabul ederek Meclis-i meb'usaıun küşadı için emr-i kat'i verdi.
Ertesi gün nam-ı şahaneye olarak kıraat edilecek nutk-ı iftitaht
müsveddesi Bah-ı ali'den vürud ederek lede'l-arz kabule iktiran
eyledi. Fakat Hünkar ziyade müteheyyiç olınasiyle hastalık bahane
ederek Mecliste bizzat ispat-ı vüc6d etmedi ve dört beş gün Harem
dairesinden çıkmadı. Hatta Küçük mabeyne çıkmadığı günler
heni Haremde kabul etmek mu'tadı olduğu halde o müddet zar­
fında heni de kabul etmeyip ma'ruzatı Harem dairesine gönderdim.
Hastalığına dair her gün Sadaret marifetiyle resmi rapor da neşr
olunurdu.
§ Mec1is-i meb'usanın 12 Kanun·ı sani 1338 Pazartesi günü
ha'd ez-zuhr saat ikide küşadı tekarrur etıniş olduğundan vakt-i
muayyende üniformayı labis bulunduğum halde alay araba­
basiyle Meb'usan dairesine azimetle beyanname-i hümayunu
Sadr-ı azam Paşa'ya teslim ettim. Onun tarafından da Dahiliye
nazın ŞERİF PAŞA'ya tevdi olunarak kürsü-i hitabette kıraat
ettirildi. Meclis-i meb'usan riyasetine ibtidaen Hariciyye müsteşar-ı
eshakı REŞAD HİKMET BEY intibah olunmuş iken hir müddet
sonra kanser illetinden vefatı vukuuna mebm yerine CELALEDDİN
A aiF BEY intibah kılındı. Ayan riyasetine de Sadr-ı esbak TEVFİK
PAŞA tayin olundu. Hükumet-i hazıramızca umde-i siyaset ittihaz
olunan "Misak-ı milli,, bu Mec1is-i meb'usanda taht-ı karara ahndı.
§ Meclis-i meb'usanın küşadından e.onra Fransızların taht-ı
muhafazasında bulunan Akbaş cephaneliğindeki eslihanın Ku­
vay-ı milliyyeye mensub efrad tarafından kaldırılmasından dolayı
Düvel-i selase Bah-ı aliye ültimatom itasiyle Harbiye nazın CEMAL
ve Erkan-ı harhiyye-i umumiyye reisi CEVAD PAŞA'lann azlini mu­
sirren taleh ettiklerinden ve onu müteakip Dahiliye nazın ŞERİF
PAŞA ile Kuvay-ı milliyye erkanı arasında Ankara'ya tayin olunan
valinin iade edilmesi meselesinde dolayı ihtilaf zuhôr ettiğinden
ve Hariciye nazırı REŞİD PAŞA ile Adliye nazırı MUSTAFA E FE N ­
Di'nin de Meclis-i meh'usanca tebeddülleri istenildiğinden müşa­
rünileyhim istifaya mecbur olmuşlardır. ALİ RIZA PAŞA bidayet-i
emrde arkadaşlarından hiç birinden aynim.ayacağım veyahut
kabinenin hey'et-i u mumiyesiyyle çekileceğini beyan ettiği halde
IZMİRİN IŞGAI.1 VE NETAYlCt 25S

bilihara Meclis-i nıeb'usan reisi REŞAD HiKMET BEY'le aralann­


da cereyan eden müzakere üzerine o da muvaffakat göstermesiyle
Harhiyye nezaretine Ferik FEVZİ PAŞA (müşir), Dahiliyye neza­
retine H.A.zıM BEY, Hariciyye nezaretine SAFA BEY, Adliye neza­
retine de rüesa-yı adliyeden esbak Mekteb-i hukuk müdürü KAZIM
EFENDİ tayin kılınmışlar(lır.

Sadr-ı azam, CEMAL PAŞA'nın istifanamesini takdim ettiği sırada


ben de yanında idim. Hünkar istifanameyi görünce "Aferin, Türk
oğlu Türk oldıığunu ispat etti,, dedi. Fakat bilahara İngilizler tara­
fından Maltaya teb 'id olunurken kendisini muhafaza edemedi.
§ Bir gün Harem dairesinde huzllra kabul olunduğum sırada
Zat-ı şahane elinde bir kitab olduğu halde gayet müteheyyiç bir
vaziyette bulunuyordu. Bana hitaben "Bakınız bizde ahlak ne
dereceye kadar bozulmuş ! Biz bu adama karşı ne yaptık ? Hiçten
bir adam iken iki defa meşihata 8etirdik,, diye Şeyh ul-islam hak­
kında infialini izhar etti.

Haydari zade İBRABİM EFENDİ "Mezahib-i lslamiyye Tarihi,,


unvanı ile bir eser telif ederek evvelki meşihatinde bir nushasını
taraf-ı şahaneye ve bir nüshasını de Veliahde takdim etmek üzere
hazırlamış iken infisali vuku bulması üzerine takdimden sarf-ı
nazar eylemiş ve bu defa tekrar meşihata tayin olununca bizzat
getirip takdim etmiştir. Meğer bu nüsha Veliahde takdim edilecek
nusha olup halasında" Hümayunlan, Şahaneleri ,, gibi padi­
şahlara mahsus ta'biriit istimal edildikten başka "Bu devlet ve
milletin selameti bir yevm-i mes'udun hululüne mütevakkıftır. Ben
de o yevm-i mes'udun hululüne gece gündüz duacıyım,, diye bir fıkra
ilave etmiştir. Bu fıkra müsadif-i nazan olunca Hünkar pek ziyade
münfail olarak artık kendisini huzuruna kabul etmez ·oldu. Hay­
dari zade her ne zaman kabulünü istizan ederse "Meş8ulüm, vaktim
yok,, diye cevab verirdi. O da " Tarafı şahaneye arz olunacak ma'ru­
zôt-ı mühimmem var. Acaba kendilerine karşı bir kusur mu ettim ?,,
diye mukabele ederse de gene mes'ulünü is'af etmezdi. Nihayet
bir gün kendisinin pek ziyade me'yus ve mükedder olduğundan
bahisle vuku bulan istirhamım üzerine " Gelsin, fakat siz de bulu­
nunuz,, diyerek bir defa kabul etti. Lakin esna-yı kabulünde su-i
muamele göstermedi.

§ Sadr-ı izam ALİ RIZA PAŞA Saraya geleceği zaman bana


256 GÖRÜP İŞİTIİKLERİM

telefon ederek "Hiikipiiy-ı hümayuna yüz sürmek ıstıyorıım ; ne


zaman ferman buyururlar ?,, derdi. Ben de Zat-ı şahaneden zaman·ı
kabulünü istizan ile kendisine malumat verirdim. Bir gün müşa­
rünileyh gene telefonla müracaat edip fakat bu defa şekl-i mü·
racaatı başka olup "Hiikipay·ı şahiirıeye yüz s ürmek üzere şimdi
Saraya geliyorum, , dedi. Ben bu şekilde vaki olan müracaatına
ba�ka mana vererek istifa edeceğine hükmeyledim.
Daire-i hümayuna gidip Sadr-ı azamın gelmekte olduğunu
bildirdiğini ve benim buna istifa manasını vermekte olduğumu
söyledim. Hünkar istifaya ihtimal vermiyerek "Öyle bir tasavvur
yok ; maamafih siz de gitmeyin burada intizar edin,, dedi. ALİ RızA
PAŞA gelip Hünkarla bir müddet mülakat ettikten sonra avdet
eyledi. Ben intizar salonunda bulunuyordum. Zat-ı şah�ne heni
çağırıp '•Dediğiniz doP,ru çıktı, kabine istifa ediyor ; şimdi Tevfik
Paşa'yı davetle görüşeceğim,, dedi. Sebeb-i istifa Düvel-i miittcfika
tarafından bir takım gayr-i kabil-i icra tekalif ile kabinenin taz­
yik olunmasından ve K uvay-ı mi1liyr. ile de aralarında gerginlik
hasıl olmasından münbais imiş. Hünkar TEVFİK PAŞA ile iki gün
görüştü. O esnada her taraftan telgraflar gelerek eğer FERİD PAŞA
takrar makam-ı sadarete getirilecek olursa tahassül edecek ne­
tayic-i vahimeden bahsolunuyordu.
Ertesi gün akşam üzeri Ziit-ı şahane heni yalnız olduğu halde
çağırarak ve TEVFİK PAŞA'nın sadareti kabul etmediğini beyan
ederek mütaleamı sordu. Ben de "Bu babda üç suret hatıra gelir.
Ya A li Rıza Paşa'nın istifasını kabul etmemek, ya Tevfik Paşa'ya
sadareti kabul ettirmek veyahut erbab-ı namus ve iffe.tterı olduğuna
şüphe olmayarı Bahriyye nazırı Salih Paşa'yı sadarete getirmek, ,
dedim. " işte mesele şimdi tavazzuh etti,, deyip (Bu sözden maksadı
neydi anlayamadım) ve ertesi sabah tekrar TEVFİK PAŞA'yı davet
ile mülakat edip ha'dehu beni çağırarak bir yaver-i izamı ile S.ALİH
PAşA'yı davet eylememi emretti.
O sırada Meclis-i meh'usan reisi R EŞAD HİKMET BEY vefat
edip, riyaset-i ulaya CELALEDDİN ARİF BEY intibah kılınmış ol­
duğundan müşarünileyh intihabları tecdid olunan Divan-ı riyaseti
takdim için refakatinde Birinci ve İ kinci reis vekilleri HÜSEYİN
KAZIM BEY ile ABDÜLAZİZ MECDİ EFENDİ ve İ dare memurları
AsAF ve lsMAİL HAKKI ve MEHMED E M İ N BEY'lcr olduğu halde
Saraya geldiler. CELALEDDİN AaiF BEY her taraftan Meclis-i
1ZM1R1N iŞGALİ VE NETAY1Ct 257

meb'usana vürıid etmiş olan telgrafnime)eri ge tirerek ve FERİD PA·


ŞA'nın sadarete gelmesi memeleketçe umumi galeyan husulünü ve ne­
tayic-i vahime zuhurunu mıicib olacağını beyan ederek bu telgrafna­
melerin taraf-ı şahaneye takdimini rica eyledi. Ben de telgrafnamelerin
birer ayni Mabeyne geldiğinden ve FERİD PAŞA'nın sadarete getiril·
mesi zaten mevzu-ı bahs olmayıp sadaret için Bahriye nazın SALİH
PAŞA davet ile onun vüruduna intizar edilmekte olduğundan
bunların takdimine hacet olmadığını söyledim. Tebligat-ı vakıa
meb'uslar üzerinde hüsn-i tesir hasıl etti. Cereyan-ı keyfiyeti arz
eylediğimde Zat-ı şahane hey'et-i meb'useyi müctemian huzuruna
kabul eyledi. Esnay·ı avdette HüsEYİN KA.zıM BEY arkadaşlarına
hitaben "Zat-ı şahane bu hareketleri ile bize bir ders-i intibah vEr•
diler. lnşaallah biz de ati.yen bu gibi derslerin tekerrürü.ne meydan
vermeyiz, , dedi.
§ Onların avdetini müteakip SALİH PAŞA vürud etti. Sadaret
için davet olunduğunu anlayınca ağlamaya başlayarak kat'iyyen
kabul edemiyeceğini beyan eyledi. Ben de ahvalin vehametinden
ve Meclis-i meb'usanın müracaatından ve kendisi kabul etme­
yip te gene FERİD PAŞA gelecek olursa tevellüd edecek netayic-i
müessifeden bahisle kendisini kemal-i müşkilatla ikna ederek adeta
zorla huzur-ı hümayuna soktum. Huzıirda da bir müddet tered­
düt ve teallülden sonra müşarünileyh sadareti kabul etmiş olduğun­
dan Zat-ı şahane beni çağırıp sadaret hattının ihzannı emretti.
O esnada TEVFİK PAŞA da huzurda idi.
Bu sırada meşihata kimin tayin edileceği mevzu-ı bahs oldu.
Bir iki isim zikrolunduktan sonra Haydari zade İBRAHİM EFEN·
ni'nin ibkasını rica ettiler. Zat-ı şahane "Onunla aramızda bir
macera oldu ; kendisine şahsen münfail isem de ben infialilt-ı şah­
si_yyemi maslahata sirayet ettirmek istemem. lbkasını münasip görü­
:vorsanız kalsın ·ve aramızdaki macerayı Başkiitib Bey size anlatsın,,
dedi. Ben de yukarda izah ettiğim veçhile keyfiyeti nakledince
ikisi de mütehayyir oldular. Gariptir ki o güne kadar bu macera
Padişah ile benim aramda kalarak hariçten kimseye tereşşüh et­
mediği halde o günden sonra duymayan kalmadı.
Haydari zade kendi hakkındaki Padişahın zeval-i teveccü­
hüne kail ve hu defaki tebeddülde makam-ı meşihatta ibkasından
na-ümid olub akşam sabah hana telefon ederek "Beyefendi, bana
bir emriniz var mı? Daire-i meşihatten nakil için hazırlanayım mı?,,
258 GÖRÜP İŞİTl'İKLERIM

diye telaş gösterirdi. Kendisini tatmin için ibkasını tebşir etmek


üzere Hünkardan müsaade istedim. Gülerek müsaade etti.
Akşam eve gelince müşarünileyhi telefona çağırarak "Size bir
fıkra nakledeceğim,, dedim. " Mahmud-ı sani zamanında makam-ı
meşihatte bulunan zii.refay-ı asırdan Zeyni Efendi sadaret tebed­
dii.lii.nde kendisinin de infisali vuku bulaca8ı vehmi ile endişenak ol­
duğu halde Saraydan davet olunması üzerine telaşla merdivenden
çıkıp huzura girerken kendisine ıevatür-i nefes gelmiş olduğundan
Sultan Mahmud : 'Efendi pekçe soluyorsun' deyince o da 'Nefesim
genişledi efendim' cevabını vermiş., dedim. Haydari zade derhal
intikal ile izhar-ı memnuniyyet etti. Fakat bu memnuniyyeti bir ay
bile devam edemeyerek kabinenin sukutu ile ebediyyen dü�tü .
.

§ SALİH PAŞA, kabinesini teşkil etmek üzere Bab-ı aliye gitti.


Ertesi gün Zit-ı şahine kendisine telefon ettirip kabineye meb'us­
lardan kimsenin alınmamasını ve intibah olunacak zevat bakkmda
evvelce telefonla malumat verilmesini kendisine ihtar ettirdi. SALİH
PAŞA. bu ihtardan memnun kalmadı. Gerçi kabineye meb'uslardan
kimseyi almamış ise de intibah eylediği arkadaşlarını evvelden
bildirmeyip kabinenin teşekkülünde malumat verdi.

SALİH PAŞA'NIN SADARETİ


§ 17 Cemaziyelevvel 1336 Pazartesi günü SALİH PAŞA'nın sa­
dareti icra, mühr-i hümayun yed be-yed ita kılınarak Bab-ı
aliye azimet eyledi.
Teşkil eylediği kabine de tasdik-i aliye iktiran etti. Ben de
hatt-ı hümayunu hamilen saat üç buçuk raddelerinde otomobil
ile gittim.
Arz odasında alelusıll hat kıraat ve resm-i tebrik ve dua ifa
olunduktan sonra Sadr-ı izamın teşekkümimesini alarak Saraya
avdet eyledim.
§ SALİH PAŞA kabinesi alelacele teşkil edilmiş ve Zıit-ı şibiııe
meb'uslardan kimsenin alınmasını istemediği ve hariçte bulunan
sair zevat da mükerreren tecrübe edilmiş olduğu cihetle yeniden
kabine teşkili için edam bulunamayarak derme çatma bir kabine
teşkiline ve ekser neziretlerin vekalet suretiyle iduesine mec­
buriyyet görülmüştür. Münasebet-i hariciyye ve dehiliyyenin gittikçe
gerginleşmekte olduğu bir zamanda böyle bir kabinenin devamı
kabil olamıyacağı SALİH PAŞAca da malumdu. Nitekim öyle oldu.
lZMİRİN İŞGALİ VE NETAYtCt 259

SALİH PAŞA ihtiday-ı emrde Bahriye nezareti vekaJetini


kendisi denıhde edip Şuray-ı devlet reisi ABDURRAHMAN ŞEREF
EFENDi'yi riyaset-i mezkure vekalet-i inzimamı ile Maarif neza­
retine, Şeyh ul-islam-ı esbak ÔMER HULUSİ EFENDİ'yi Evkaf
nezaretine, Şuray-ı devlet mülkiye dairesi reis-i sinisi MEBMED
CELAL BEY'i Adliye nezaretine, Maliye nazın TEVFİK BEY'i neza­
ret-i mezktir vekaleti inzimamı ile Nafıa nezaretine, Defter-i
hakani müdür-i umumi11i ZiY A BEY'i Ticaret ve Ziraat nezare­
tine İntibah ederek diğerlerini yerlerinde ibka eylemiştir. Mü·
cerred bir el deAişikliği olmak üzere asil olanları vekalete tahvil
etmiştir. Fakat üç dört gün sonra Uryani zade CEMİL MoLLA'yı asa·
leten Şiiray·ı devlet riyasetine ve esbak Birinci ordu kumandam
mütekaid Ferik ESAD PAŞA'yı Bahriye nezaretine, Maliye müs­
teşan NÜZHET FAİK BEY'i de Maliye nezaretine getirmiştir. Bu
kabinenin de hariciye ciheti zayıf idi.
§ 16 Mart 1336 gecesi sabaha karşı İngiliz ve Fransız kuvay-ı
işgaliyesi tarafından İstanbul şehri resmen taht-ı işgale alındı.
Vükelay·ı sabıkadan ve ayan ve meb'usandan ve rical-i mülkiyye
ve askeriyyeden velhasıl memlekette bir kuvvet teşkil edebilecek
kimselerden bir çokları ve hatta Şehzade İBRAHİM TEVFİK
EFENDİ bile bagteten ikametgahlarından kaldınlıp vapura
irkiip ve şehzadeden maadası Maltaya izam edildi. Keyfiyet-i işgal
Fransa sefareti baştercümanı marifetiyle Mabeyne ve İngiltere
sefareti baştercümanı marifetiyle de Bab-ı aliye tebliğ edildi. Fakat
emr-i idare zahiren gene hükumetin elinde bırakıldı. Hiç lüzumu
olmayan bu tedhiş siyasetinin esbah-ı hakikiyyesi ne idi ? Burası
saded-i bahsimizin haricinde olduğundan tatvile hacet görülemedi.
Zat-ı şahane meb'uslarla doğrudan doğruya temasta bulun·
mamış olduğu halde o gün meclis reisleri ile ma'nıf meb'uslardan
bazılarırun Saraya gelip huztira kabul olunmalan mukarrer idi.
Halbuki işgal esnasında Reis-i evvelin ikamet ettiği daire kuvay·ı
ecnebiyye tarafından basılarak kendisi istifaya mecbur olmuş ol­
duğundan yavm-i mezkurda yalnız İkinci reis vekili ABDÜLAZİZ
MECDİ, meb'usandan VEHBİ EFENDi'lerle RAUF BEY Saraya gel­
diler. Ben de hazır olduğum halde taraf-ı şahaneden kabul olunarak
uzun müddet mülakat eylediler.
Fakat Meb'usan dairesine avdetlerinde İngilizler RAUF BEY
260 GÖRÜP İŞİTIİKLERİM

ve Meb'us KARA VASIF BEY'i riyaset vekaletinden taleb ve suret·i


taleblerini havi resmen ııt-ned ita ederek alıp götürmüşlerdir.
Bu vukuat iizerine meb'uslar ictimaatı tatile karar vererek
birer birer Anadoluya geçmeye başlamışlardır. Anadolu ile İs·
tanbul arasında tekrar münasebet munkati olup Yunan kuvay-ı
işgaliyyesi de daire·i tecavüzlerini gittikçe tevsi eylemişlerdir.
§ Salih Paşa kabinesi, Düvel-i ecnebiyyenin Kuvay·ı milliye
aleyhindeki teklifitına mümaşat edemiyerek yirmi sekiz gün zar·
fmda istifaya mecbur olmuştur. Devletlerin teklifatına ve buna
karşı Hey'et·i vükelanın karanna o zaman tamamiyle ıttıla hasıl
edememiş isem de kabiııece verilen cevabın Hariciye nazın SAFA
BEY marifetiyle İngiltere sefarethanesine irsali ile bizzat mümessile
tevdii ve esbab ve ledünryyatının şifahen tefhimi kendisine ihtar
kılındığı halde SAFA BEY müm�ssili sefarethanede bulamadığından
ve avdetine kadar beklemediğinden cevabi notayı sefarethaneye
bırakarak avdet etmiş olduğu ve ertesi gün de mümessillikten
cevab-ı red geldiği o zaman kabineye dahil olan zevattan mes­
muum olmuştur.
§ Kabinenin tebeddülü takarrür etmesi üzerine Hünkar bu
defa da sadareti TEVFİK PAŞA'ya teklif eylemiş ise de müşarü­
nileyhin adem-i kabulüne mebni dördüncü defa olarak gene FERİD
PAŞA'yı getirmeye karar vermiştir. FERİD PAŞA'mn bu sada­
reti devlet ve memleket için mahz·ı felaket olduğundan TEV·
FİK PAŞA bilahara izhar·ı neılametle "Zôt·ı şahane Ferid Paşa'dan
evtıel sadareti bana teklif eylemişti ; o zaman kabul etmediğime şimdi
nedamet ediyorum,, sözünü bir kaç kere bana tekrar etti.
Tebeddül şayiası üzerine Meclis-i meb'usan reiıı-i sanisi Hü­
SEYİN K.1zıM BEY odama gelerek "Eğer Ferid Paşa lngilizkrden
kavt bir söz almış ise Zôt-ı şahane kendisini sadarete getirsin ; biz
de el birliği ile çalıfırız. Fakat böyle bir söz alamamış ise kendisinin
sadareti memkketce pek fena tesir hasıl edeceğinden bunu yapmasın,,
dedi. Ben de keyfiyeti SULTAN VAHİDDEDDİN'e arz eylediğimde söz
almış olduğunu işrahen "Evet ,, dedi. Acaba İngilizler mi FERİD
••.

PAŞA'yı, FERİD PAŞA mı Padişahı, Padişah mı bizi aldattı ?


HüsEYİN K1zıM BEY muahharen dahi taleb-i mülakat ile
huzura çıkıp FERİD PAŞA'nın sadarete getirilmesi memleket ve
saltanat için dai·i feliket olacağını söylemesi üzerine Hünkar hid·
IZMIRİN iŞGALİ VE NETAYlCl 26 1

det ile "Ben istersem Rum patriğini de Ermeni patriğini de geti·


ririm, Hahambaşıyı da getiririm., demiş ve kenditıi "Getirirsiniz
amma faidesi olmaın diye mukabele eylemesiyle "Ben biiyle karar
verdim ; getireceğim., diyerek kendisine karşı rtly·ı istiskal gös·
termiş olduğunu nakl ederdi.

F E R l D PAŞA'NIN SADARET- 1 A H l RES l VE


BENİ M l NF l SALlM

§ 15 Recep 336 Pazartesi günü FERİD PAşA'nın sadareti icra


olunup makam-ı meşihate de Dürri zade ABDDULLAH BEY tayin
kılındı. Kendisi mühr-i hümayunu ba'd et-tesellüm Bab-ı aliye
azimet eyledi. Ben de o gün hasta olduğum halde gayret ederek
saat dört raddelerinde hatt-ı hümayunu hamilen otomobil ile gittim.
Arz odasında usôlen hat kıraat ve resm-i tebrik ifa edildikten
sonra Sadr-ı azamın ariza-i teşekküriyyesini alarak Saraya avdet
eyledim. Bu benim son götürdüğüm hat olmuştur.
FERİD PAŞA'nın bu defa teşkil ettiği kabinede Hariciye ne­
zareti kemi fissihık kendi tarafından deruhde olunarak Harbiye
nezaretine vekaleten ve Bahriye nezaretine asaleten ferikandan
MEHMED SAİD PAŞA (Kara Said demekle ma'ruf), Dahiliye ne­
zaretine asaleten, Şôray·ı devlet riyasetine vekaleten Dahiliye
nılzır-ı esbakı REŞİD BEY. Adliye nezaretine Mahkeme-i temyiz
istida dairesi reisi Boşnak A Lİ
RÜŞDÜ EFENDİ, Maarif nezaretine
Hariciye FAHREDDİ"i BEY, Nafıa nezaretine Operatör
müsteşarı
CEMİL PAŞA, Ticaret ve Ziraat nezaretine ferikandan HÜSEYİN
REMZİ PAŞA (Deli), Maliye nezaretine vekaleten müsteşar REŞAD
BEY, Evkaf nezaretine Ferik ÜSMAN RİFAT PAŞA tayin olunmuş­
tur. Bu sırada meydan alan şerirlerden biri de Adliye müsteşar­
lığına tayin kılınan ma'hud SAİD MOLLA olup A RİF HİKMET PA­
ŞA'nın nezaretine kadar Daire-i Adliye hunun şerrinden kurtu­
lamamıştır.
§ FERİD PAŞA kabinesinin teşekkülünü müteakip bir gün yine
KlzıM B E Y odama gelerek Meclis-i meb'usanın feshi rivayetleri
deveran etmekte olduğunu ve halbuki Meclis kendi kendisini tatil
etmesiyle halen o yüzden hiç bir fenalık gelmesi melhuz olmadığını
ve şayet Meclisin feshi cihetine gidilecek olursa meb'uslar birer
birer Anadolu'ya geçerek orada akd-i ictima eyliyeceklerini ve
hunun neticesi v ah im olacağını beyan ile bu babda Zat-ı şahanenin
262 GÖRÜP İŞİTIİK.LERİM

ikaz edilmesini söyledi. Ben de keyfiyeti olduğu gibi arzettimse de


faidesi olmadı. Meclis-i meb'usan da FERİD PAŞA'nın himmetiyle
bir iki gün sonra fesholundu.
Bilahara KA.zıM BEY'in TE\'FİK PAŞA'nın son sadaretinde ka­
bineye alınması ve meb'usların da Anadolu'da akd-i ictima ile
Büyük Millet Meclisini teşkil eylemeleri üzerine mir-i mumaileyh
bir gün huzurda "Ben vaktiyle bunu Ali Fuad Bey kulunuz vası­
tasiyle arz etmiştim ; efendimize siiylemedi mi ?" demesiyle Hün­
kar "Evet sö.vledi" cevabını vermiştir.
§ Kabinenin teşkilini tak.ib eden cumartesi günü Hey'et-i
vükela tahlifleri icra kılınmak üzere Sadr-ı azamın delaletiyle
Saraya gelmişlerdi. Zat-ı şahane FERİD PAŞA'yı ihtida yanlız olarak
kabul edip bir müddet görüştükten sonra tahliflerini icra ettirdi.
Biz de usulen hazır bulunduk.
FERİD PAŞA o gün yalnız kabul edildiği esnada benim başki­
tabetten azlim için ısrar ve Hünkar muvafakat etmeyince "Eğer
muvafakat buyurulma_yacak olur ise vükela kullarınız huzur-ı hü­
ma_rununuza selip yemin etmiyeceklerdir., diye iğfal ederek muva­
fakatini istihsal eylemiş tir.
Hey'et, huzurdan çıktıktan sonra Vükela odasında toplanarak
miizakerat ile meşgul oldular. Her zaman olduğu gibi müzakeratı
zabt için Amedci Bey de Saraya gelip benim odamda muntazır
bulunduğu halde kendisini çağırmayarak yalnız bir kaç tane dam·
galı kağıt istetdiler. Sarayda ictima vukuunda hey'etce tanzim
olunan mazbata ve kararnamenin başkitabete tevdian takdimi
mu'tad iken tanzim eyledikleri mazbatayı bana tevdi etmeyerek
Sadr-ı azam huzura girip çıktıktan sonra hey'etin dağıldığını haber
aldım. Ben de eve avdet ettim. Meğer bu karar Meclis-i meb'u­
sanın feshi kararı olup Sadr-ı azam bizzat takdim eylemiş.
Ümm üt-havadis olan Şeyh ul-islam-ı sabık Haydari zade
İBRAHİM EFENDi'den istihbar ettiğime göre mazbatayı takdim
ederken " Usiilen Başkatib Bey marifetiyle takdimi lazım gelirse
de şüyu bulur endişesiyle bizzat takdime mecbıır oldum.. diyerek
hakkımda bir de emniyetsizlik isnad etmiş.
Pazar günü Meclis-i meb'usan tatil olun muş ise de o giin Sa­
raya kimse gelmediğinden ve Hünkar da artık benimle münaıebeti
seyrekleştirdiğinden hiç bir haber alamadım. Ertesi gün gazete
okumadan Saraya gittim. İkinci katip SAİD BEY odama gelerek
IZMtRtN İŞGALİ VE NETAY ICI 263

" Meclis-i meb'usan tatil di lmiş olduğu halde bizden ketmeylediniz,,


f'

diye serzenişte bulundu. Öyle bir şeyden malumatım olmadığını


söyleyince "Aman "fendim, nasıl malumatını: olmaz ; gazete yazı­
_vor,, demesi ile bir gazete getirip o vakit keyfiyete muttali oldum.
İki gün sonra da gazetelerde neşrolunan fetvalar görülmüş­
tür ki bu dahi Daire-i kitabetin ittıl8ı haricinde cereyan etmiştir.
Belki de Sadr-ı azam tarafından bizzat takdim olunmuştur.
ALİ RızA ve SALİ H PAŞA'lar zamanında her gün gazetelerde
şaki ANZAVUR çetesi filan yerde şu cinayeti yaptı, filan yerde bunu
yaptı diye yazarak ANZAVUR'un ika eylediği fecayi ile kulaklarımız
dolduğu halde FERİD PAŞA sadaretinde gelen ma'ruzat meyanında
uhdesine mir-i miranlık rütbesi tevcihi ile Karesi mutasarnflığına
tayini hakkmdu bir kararname geldiğini görünce dayanamayıp
esnay-ı takdimde "Böyle bir ıışkiyayı ibadullahın başına taslit etmek
rl'vay-ı hak değildir efendim,, diyerek son bir cür'et gösterdim.
§ Hükumetçe yapılan ilan üzerine güya halkın fevc fevc gelip
dehalet ve arz-ı ı;adakaf edeceklerini ümid eylemekte idiler. O
günlerden birinde Başmabeyncinin odasında otururken FERİD
PAŞA'nnı sultanına mensup olan zevzek bir mabeynci "Millet geli­
yor! Millet geliyor!,, diye pürtelaş içeri girdi. Bir de oda kapısının
aralığından bakayım ki vaktiyle Bab-ı ali aklamında bulunmuş
ve tensikatta açıkta kalarak civar köylerden birinde ihtiyar-ı ika·
met etmiş olan marufca hir efendi, bir kaç köylüyü arkasına takarak
Saraya getirmiş. lşte o esnada hu gibi maskaralıklarla da oyalanıp
ümitleniyorlardı.
§ FERİD PAŞA'nııı aleyhimde teşebbüsatına başlıca sebep asi ta­
hirinin hatt-ı hümayuna dercettirilmemesi hakkında huzurda vuku
bulan ihtanm olmuştu. İki üç ay ev vel ALİ RIZA PAşA'nın istifa
etmek üzere kıyam eylediği halde mani oluşum kendisinin teahhur-ı
emelini müntic olmasiyle bu da başkaca bir sebeb teşkil etmiştir.
lh tim al ki icraat-ı nahifesine karşı huz(ır-ı humayunda vaki olan
bazı ma'ruzatımın kulağına gitmesi de hakkımdaki adavetini celb
eylemiı:tir.
•'Başkatibin azlim' m u 11afakat buyurnıazsanız vükela _yemin et­
mek iizere huzurunuztı ,t!,irmi_vecekler, , sözünün de kendi muhteri·
tından olduğunu ve kendilerinin böyle bir şeyden haberdar ol­
madıklarmı o zamanki vükeladan bazıları bilvasıta bana temin
eylemişlerdir.
264 GÖRÜP İŞİTTİKLERİM

Salı ve çarşanba günleri bir şey zuhur etmedi. 25 Recep 1336


Perşenbe günü sabahleyin Saraya azimetimde Sadr-ı azamın erkence
gelip huzurda bulunduğunu haber verdiler. Hiss-i kabl el-vuku
kabilinden olmak üzere kendisinin böyle bi-vakit gelişini aleyhimde
teyid-i teşebhüsıit maksadına hamlederek Daire-i hümayuna u�­
ramaksızın doğruca odama gittim. FERİD PAŞA o gün benim infi­
salim hakkındaki talebine Hazine-i hassa müdir-i umumisi REFİK,
Seryaver NACİ ve Mir-i alıur vekili ve Muzika-i hümayun kuman­
danı Miralay SALİH BEY'leri de terdif ve müsaade-i seniyyeyi
tahsil etmiş ve Bab-ı aliye avdetinden sonra kararnamesini yazdırıp
yi.ver-i mahsusla göndererek hususi bendegan marifetiyle Harem
kapıl!lından takdim eylemiştir. Bir hafta sonra Maheynden ve Ha­
zine-i hassadan di�er bir takım memurin ve miist.ahdeminin de
hizmetlerine nihayet verdirmiştir.
O gün Ziit-ı şahane Mıibeyn dairesine çıkmayıp ve ma'ruzıit
da istemeyip Serkarin YA.v ırn PAŞA'yı Harem dairesine celh ile
infisalimizi o vasıta ile tebliğ etmiştir. YAVER PAŞA ikindi vakti
odama gelip ve oda kapmndan girer girmez "Of,, diyerek kapu­
tunu arkasından atıp yanıma oturarak irade-i seniyyeyi iblağ ve
Ziit-ı şahanenin pek müteessir bulunduğunu ve bizim için münasib
birer memuriyet bulunmasını da şart koymuş olduğunu beyan etti.
Ben de nezdimde bulunan evrakı n öbetçi katibi beye te!<linı ile
veda için YAVER PAşA'nın odasına gittim. K endisi gene izhar-ı
teessür ederek ve ısrarıma rağmen avdetim için otomobil hazır-ı
)atarak ağlaya ağlaya beni bahçedeki taş mt'rdivenin haşma kadar
teşyi etti. Ben infisal suretiyle Saraydan çıkmış olduğuma ve va'd-i
memuriyetim atiye ma'tuf bulunduğuna kani iken cumartesi günü
ı,:ıkan gazetelerde Şuray·ı devlet Maliye ve Nafıa dairesi riyaset-i
saniyesine tayin olunduğumu ve Rt:FİK REY'in de Defter-i hakani
müdiriyyet-i umumiyyesine nasbedildiğini gördüm . Müteakiben Sa­
daret ve Şıiray-ı devlet riyasetinden gelen resmi tezki rderden
keyfiyet-i tayinime muttali oldum. Hiç kimseyi ziyaret etmeyip
pazartesi günü doğrudan doğruya Şuray-ı devlete azimetimle
ifay-ı vazifeye mübaşeret eyledim.
Saraydan infikakim ile bu hatıraya da nihayet verd im. Altı
ay kadar riyaset-i mezkurede buluııduktan sonra TEVFİK PAşA'nın
son sadaretinde son memuriyetim olan sadaret müsteşarlığına tayin
kılınarak inkılaba kadar iki sene de hu hizmette bulundum.
İST1TRAD

SULTAN REŞAD ve VAHinEDDİN zamanlarında sekiz sene baş­


kitabette bulunduğum esnada muttali olduğum şeyleri "Görüp
/şilıikkrim,. unvanı altında bu esere dere ettim. Fakat yazdığım
şeyler o zamanın bütün vekayiini cimi olmayıp benim vakıf ve
muttali olabildiğim hususit içinde hatırımda kalanlardan ibarettir.
SULTAN VAeiDEDDİN zamanında şahidi olduğum vekayiin ekseri­
sini günii gününe tafsilatı ile zapt etmiş olduğumdan diğerlerinden
tefrik edilebilmek üzere bunlara tarih-i vukulannı da ilave eyle­
dim. Bu suretle yazdığım şeylerden hangilerinin hatırımdan men­
kul olduğu anlaşılır. Bittabii hal-i hayatımda neşr etmek isteme­
diğim bu yazılar, ben öldükten sonra intişar ederse, herkel!ce ma­
him olmayan bir takım hakayiki cimi bulunduklan cihetle o
zamanın hakiki tarihini yazacaklar için dojVu ve istifadeli bir
mehaz olur.
İki padişahın ağzından işittiğim bazı fıkraları vekayi sırasında
nakletmiştim. Fakat bazıJannın bir hildiseye rabtı kabil olmadı­
�ndan bu kabilden hatınmda kalan fıkralan ve Saraya müte­
allik bazı vak' alan da "/sıiırad,, sernimesi altında aynca yazarak
Atiye dere ediyorum :
§ SULTAN REŞAD'ın en sevdiği tenezzühgihı Ihlamur kasn olup
ekser fıkralannı da orada nakletti�nden evvel emirde ondan baş­
lıyalım :
Cuma günleri seliimlık resmind.-n sonra alelekser Ihlamura
ve yaz mevsimlerinde de Balmumcu köşküne giderdi. Öğle ta­
amını orada edip yemekten sonra bendegindan bazılanna o günkü
gazeteleri okutup ve onlar okurken kendisi sandalya üzerinde
uyurdu. Ba'dehu abdest alıp ikindi namazını edi ederdi. Başmi­
beynci ekseriya Sarayda kalıp gidişlerde bulunmadığından akşam
üzeri benimle Seryiveri birlikte veyahut beni yalnız olarak yanına
çağınp bir müddet afaki sohbet eylerdi. Hava güzelse biraz da
birlikte bahçede dolaştıktan sonra araba ısmarlayıp Saraya avdet
ederdi. Bana da doğrudan doğruya eve avdet etmek üzere ruhsat
verirdi. Ihlamur köşkünün bahçesinde çok gül ağacı bulunduğun-
266 GÖRÜP IŞITII KLERIM

dan gül mevsiminde beğendiklerinden birer gü l koparıp harem·


lerine hediye olmak üzere göt ü rü rdü. Fakat ikişer tane kopartmaya
kıyamazdı. Avdet ederken " Başkatip, bu gün i_yi t>ğlendik değil mi ?.,
deyip ben de "Saye-i hiimôyunlarında pek iyi eğlendi#.· efendim.,
diye mukabele ederdim. Bu ııade ve yekneı;ak hayatı kendince
eğlence addederdi.
§ Bir gün Ihlamur köşk.ünde otururken •• Bıışkôı ib, santı bir
hikô.re vereyim,, diyerek pederinin Lir sözünü kemal-i fahrile nak­
letti. .. Pederin zamanında atla _yıldıza gidip Ihlamıır ttıriki ile avdet
ediyordum. Peder tk o sün koşke gelmiş olduğıındmı betı köşkiin önüne
gelince araba.•ıı ile bahçe kt1pısından çıkmaktıı old11xunu gördiim.
Derhal aıtatı itıip selamrna durdum. Hayvanları11 a_yaklarının şakır·
tıııından at ürkerek iki a_vak üwrint şaha k<ılktı . Aıın terbi_ytlt>rini
elimde11 bırakmadığı mdmı beııim de ayaklarıın _yertkn kt>sildi. Pedt>r
bunu görünce arabadan başını çıkarıp : •çm�11k. Yavuz Sıılta11 Selim
misin !' dedi. ,,

••Bir giin de Şehuüle A bdülhamid Efendi ili' berabt>r S11ltıın


4ziz'in h uzıiruna çıktık. llamid Efendi biiyiik birader Murad f;fen ·
dinin Sultan A z iz ' i ne surede Jasl u meummet etmekte oldıı�u11u rıak­
leıti. O da bana • Sen de işitlin mi ? ' cliye sordu . Ren cevaben ' Bi­
raderin ağzuıdarı efendimi:i11 .�flnasuıdan başka bir Şl'Y işitmedim'
dedim. Dışarı çıkınca Hamid Efendi · Tu .�C'rıirı sııratına beııi terzil
ettin' ckdi .,

••Bir gii11 de Sulta11 .�Turad'uı dairesi11e git t iği m de kendisini Sul­


tan Azi: hakkında pek hidckıli bir halde gördüm ; yanında duran
hançeri göstererek ' Bir giin gidip şu hançtr/P. o kom karnını delece�im,
tkdi. Ben de ' Pek iyi edt>rsirı birader, .�en �'"' öldürürsün, kısas
olarak setıi de öldiirürler ; Hamid fı_,fendi tnhtcı çıkar. Bıı suretle
sevmediğin Hamid Rferıdi'.ve hizmet eimİş olursu11' dedim. ,,

§ SULTAN MURAD Farmason olup kenıliı;ini de çok te�vik


eylediği halde reddetti�ini ve bir gün köı:küııe yeme�e davet edip
sofrada Şehzade NUREDDİN EFE!'cDİ ile Farmasonların ajanı olan
K LEMENTİ de bulundu�undan K ı.EMENTİ kendisine senin yaşın
NUREDDİN EFENDi'ılen büyük iııe ıle oıııı n mevkii seninkinden
çok yüksektir di ye hakaret etmesiyle kendisi de " Birader, sen beni
buraya tahkir ettirmek için mi dat'et ettin ?,, diyerek hemen sof·
radan kalkmış ve culıisuna kadar bir daha Jriirüşmeıni� olduğunu
ISTITRAD

ve culiisurıdan hir i k i gün sonra kendisini tebrik için gidince iki


ellerinden yakalayıp " Birader, lıalim pek fena,, d iye ahvil-i ıııh­
lı iyyesinden ş ikayete başlamı!J ve halinde bir gayr-i tabiilik gör­
mesine mebni ellerini çekip kurtararak "Biraz da ııalitkni:;i görüp
tebrik edeyim,. d iye y an ı nd a n savuşmu� ve hastalı�ııı daha o zamaıı
başlamış i d ü ğii ııü ve fakat hastalı�· adi cin n et deği l ��ok işret e t t i�i
için ci nn f!t - i ı-1ekeriyye olduğunu söylerdi.
§ S U LTAN H E!1A D'dan meıımuunı o ld u ğu na giire Aeo ü ı.MEcio'in
baş kadı ıı ı "e kcndiı;iniıı val i ıf ol iği olan SE RVETSEZA KADI N S ULTAN
M u R AD'ı ı;ok sev e rm iş . O sağ uldu k4'a SULTAN HAMiD'i saltanatta
vekil aıl ıled e rf!k kenıli1o1irıı· H A M İ D E FE N D İ dermiş. Bir ramazan
giiııü S Pl.TAN H EŞAD'ııı d a i rf!ıs i n e :;ı;elerek ·'A rslanım, be11 .varın ak­
�ıtını llamid füfe11di_yr iftarcı gidereftim : biraderiniıı hakkım ver­
mesı'.ni söyll'_veref.ı'.111 , , demiş ; o da" ValitLı, tı;J,er böyl" bir şey _l'a­
l'arsım hf'ln ana ıır. hRm de kr.11dinr rı nıiş alurstı n , , deıliAi halde din­
leme y ip erll">'i akş11ın Sa ra ya gi t miş ; iftardan e vv e l huzura girerek
·• 4rslauım, bt>11 b11 alı·şanı ni):I' geldim bi lir mi.� i11 ? Bu kııdar vakittir
Jı·,,rdeşinf' ıırkalet edi_yarsun, a rt ık kardt>şini11 hakkırıı ı·rr dP. biraz
t•t1kiı it> o sulı111ıaı eı..i n,, deyip S U l.TAN HAMİD ise • ·Pek doğru söy­
lüyorswı ı:a/idı•, brn dt> :ınıe11 onu diişiiuüyordımı, ifwrda1ı sonra
gıd dr. .�f!ninll' görüşiip kurarlaştıralım , , demiştir. İ ftarı müteakip
k eı ı di ;; i n c hir bardak şerbe t ge t i ri lerek ic,, ince derhal ıs uıı('ı l an n ıaııi yle
hir ar ah aya koııup daircı<İııe ı;ı:ötiirınüşlerdir. F.rteı<i gün de vefatı
vuku bııl muııtur.

Faka t >'aray dl'dikoduları '-'ok •ı ld ufı;uıı d a ıı hu g i b i ri � a yct l eri


·

kay d - ı iht iyat ile telakki eyleınd.; lazım gelir.

§ S n.T A N H E�AD hi r güıı oğlu ZİY A E DDİN E FF.N u i 'deıı bahi"'


aı;arak " Hı'll Ziyaı•ddim• durgırıım, millrıin başımı yııdi ta11r. br.IU
( Z i yaed di n Efend\'nin yedi .,�ocup;ıı vard ı ) .
bırakıyor. , ded i .

§ Z i v . u m n i N E F E N v i 'n i ıı büyük kerimesi BEHİYE SULTAN ile


S ad r- ı aza m S A İ D HALİM P A� A ' n ı n küçük mahdumu ÔMER B EY'in
akidlerini icra e t t i r m iş ve buııa hen i tavııit elınişdi . Akidtcn sonra
,,ıultana A BBAS H A Lİ M PA!lA 'ıı ı ıı elini öptürmek i s teyerek beni de
çağı n p " Behi_w Çit köşkiinde Abbas Halim Paşa'm.n elini öperek ;
baba admmın , se11 de bt•raber git le Behi_ye'yi gör. Rğt>r .�ıkılıp ta yüzüne
bııkm<wm·al.· olur.� an hatırını 1.-ıılır., d e di . Sultanlan ve kadın cfon-
268 GORtJ'P İŞİTTİ.K.LERlll

dileri kimseye göstermediğinden bu benim için büyük bir iltifat


ve itimad idi.
§ Saraylara mahsus bazı tabirat vardı. SULTAN REŞAD ken­
disinin büyük hemşiresi ve Reşid Paşa zade ALİ GALİP PAŞA'nın
zevcesi olan FATMA SuLTAN'dan bahsederken "Fatma Sultan güzel
kızdır ; şişe gibi kızdı,, derdi.
§ Çanakkale muzafferiyetinden sonra Sadr-ı azam SAİD HALİM,
Harbiye nazın ENVER PAŞA'larla Dahiliye nazın TAL'AT BEY'e
ve havass-ı vükeladan diğerlerine Balmumcu köşkünde altı kişilik
bir öğle taamı vermiş ve hiliif-ı mu'tadı olarak kendisi de sofraya
birlikte oturmuştu.
Yemekten sonra beni çağırarak Çanakkale hakkındaki man·
zumeyi ENVER PAŞA'ya tevdi etmek üzere verdiği sırada "Baş­
kôıib, bu adam yemek yemesini bilmiyor ; bamya ile su içiyor, hiç
bamya ile su içilir mi ?,, dedi.
§ ALi PAŞA merhumun hafidi KEMALEDDİN BEY açıkta kal­
ması üzerine taraf-ı şahaneden isti'tafda bulunduğundan hiç emsali
olmadığı halde iken kendisine otuz altın atiyye vermekle beraber
"Ali Paşa'nın bize büyük i_yiliği vardır. Sultan Abdülaziz'in bidayet-i
saltanatında hanedanın tahsisatı tefrik olunmayıp tahsisat-ı seniyye
ile beraber toptan Hazine-i hassa_ya gönderilirdi. Sultan Aziz bizim
ıahsisatımızı verdirmediğinden sıkıntı çelrerdik. Hepimiz borç içinde
kaldık. Ben de Ali Paşa'ya hususi bir tf.'zkire yazarak müracaatta
bulundum. Merhum tah.�isatımızı tefrik ettirdi de nanıusumıızu kur·
tardı,, dedi.
§ SULTAN REŞAD "Saraylara mahsus iki şey vardı ; biri namaz
diğeri yemek. ikisi de kalmadı,, derdi. Çünkü harb esnasında sa­
rayın yemekleri pek bozulmuştu. O kadar ki saray erkan ve me·
murinine mahsus sofraya bile et yerine patates köftesi verirlerdi.
Kendisinin bu iki şeye de meraka olup namazını daima kılar ve
"Elhamdulillah üzerimde namaz borcu kalmadı , hepsini kaza edip
ödedim,, derdi. İyi yemekten de anlardı. Fakat "Gayet az yiyip
hiç bir vakit sofradan karnım doyarak kalkmam,, derdi.
Süferanın, adetleri veçhile kendi huzurunda ayak ayak üzerine
atarak oturmalarına kızardı : "Gavur geldi de ayaklarını burnuma
soktu,, derdi.
ISTİTRAD 269

Meb 'usandan Baban zade İ SMAİL HAKKI BEY Maarif neza­


retine tayin kılınması üzerine huzura çıkmış olduğundan ondan
bahsederken "Cavid Bey'le geldi de ayağını burnuma soktu,, diye
şikayette bulundu. Zanederim bu şikayetin asıl saiki İ SMAİL HAKKI
BEY'iıı Meclis-i meb'u11nn kürsüsünde "Hilafet bir bergüzar-ı tarihidir,,
demiş olmasıdır.
§ SULTAN R EŞAn'ııı hiç akıl erdiremediğim bir sözünü nakle­
deyim. Kendisi Edirne ile öteden beri pek alakadar olup şehrin
istirdadı üzerine de tarafından suret-i mahsusada benimle Ser­
yaveri izam etmiş ve fukaray-ı ehaliye tevzi olunmak üzere iki
bin beş yüz lira göndermiş ve ufak gümüş para bastırarak Saray
halkına tevzi ettirmiş ve Ertuğrul muzikası şefi LANGE BEY'e de
bir marş yaptıral'ak her hafta huziırunda çaldırmakta bulunmuş
olduğu halde bir gün bana "Edirne şimdi bizde mi ? ,, diye sormasın
mı !... Bu suale doğrusu müteaccih oldum.
§ SULTAN HAMİD Mabeyn dairesine çıkmamakta olduğundan
ve o zaman Saray pek kalabalık bulunduğundan Mabeynin önündeki
meydanlığa ahşaptan kötü kötü daireler inşa ettirmişti. lzzET
PAŞA için yaptırmış olduğu daire SULTAN REŞAD'ın oturduğu odanın
önünü kapamış olduğundan Yıldıza nakilden sonra tamirat icra
kılınacağı sırada bunun kaldırılması tasavvur olunuyordu. Baş·
mabeynci HALİD HURŞİD BEY Ben şimdi gider müsaadesini
alırım diye giderek ve dairenin yıktırılması suretinde müsaade
istizan ederek alamadan avdet etti. Erte!!i sene TEYFİK BEY Baş­
mabeynci olmuştu. Tamirat ta devam ediyordu. Bir gün gidip
müsaade-i seniyyeyi istihsal etti. Buna nasıl muvaffak olduğunu
sorduğumda "Bunlara bir yeri yıktıralım denilirse müsaade etmez­
ler ; tamirôı sırasında Daire-i hümayımunuzun karşısındaki bi­
naları da tesviye ettirerek orasını tanzim edeceğiz diye müsaadesini
aldım,, dedi.
SULTAN REŞAD mülatafayı sever, fakat gayet nezih olmasını
isterdi. Daima "Liiıife, latif olmak gerek., derdi. Hiç bir vakit
ağzından müstehçen söz çıkmayıp eğer bir şey nakl ederken öyle
bir söz sarf etmek icap ederse "S. ni loofe vurmuş, B'yi kafa
vurmuş,, derdi.
§ Yegane zevki güvercinleri olup Avrupa'dan yeni eme güver­
cinler getirterek ve buraca da kruvazman yaptırarak güzel gü·
270 GÖRÜP 1Ş1TIİK LER1M

vercinlt>r yet iı;ı irtirdi . K u �c u b a§ı ymıi cins bir güvercin yeti§tirip
kendi;;i de heğenmiı; old u �u ml an lıir gün yanında bulunan SA.BİT
B E Y 'f' " K11şr.11btışıytı iiı; lira atiyye ver,, <lcdi. SABİT BEY de " A rs­
larıım, bu merak kardeşinde de ı•ardı ammıı böyle iiı; lira vermez,
üç yii: liro ı•erirdi,, dey ince ben i m yan ım d a mahcuh olarak bana
hitaben "Başlditib, bu kadarı <la israf değil mi ?,, dedikten ııonra
"Ne yapalım, bizim lütjiımıı: yoksa da kahrımız da yoktu r,, dedi.

Dolmabahçe !!&rayının arkaı;ındaki bahçede müt.eaddit kuş­


luklar ve bir odalı hir kö:ık yaptırarak sokağa çıkmadı�ı günler
akşam üzeri oraya gidip güvercinleri seyrederd i.

§ S ULTA N REŞAD iiliim<lf!rı korkmayıp hal'den korkardı. Ö lüme


daima hazır b ul umml u . " . 4 rtık ilıtiy<ır oldu, bir işe yarayacak lıali
kalmmlı ,, diy«.> kendisini hal' ederler endişesi daima zihnin i tahdiş
etmekte idi. Harb-i umumi e!lnasmda TAl.'AT PAŞA ,. Bundan sonra
giinde bir krr<• ın<ır' ımiı çıl.·makfo olmaz : miista'cel kfii{ıt ları elden
göndeririz .� iz de derhal imza ettirip iade ediıı " dedi. İ lk gü n kü ma'­
ruzat çıktıktan sonra mfüı'tacel Lir kağıt geldi ; gönderip imza
t• ı t ir<l i nı . B i r ıııiiıhleı "oı ı ra hir ka�ıt <lalıa gelmeı-iyle onu <la im­
zala t t ım. Ak:;am üzeri üçüncii ılefa olarak hir kafı:ıt v ürud e tt i .
Onu <la götürdiikte Zat-ı şahaneyi sofraya oturmuş buldum. " Peki,
gidelim im:ıı ede lim,, d ey i n c e "Bir kii�ıt için ihtiyar-ı zahmet buyur­
maya hacet yok ; k11lım u z hokka kalemi buraya getireyim efe ndi m ,,
<ledim. "Hayır brn giderim ; daha yazı odasına gidemiyer.ek kadar
kuımetten düşmedim,, d i yerek �i tcmkıirıine mukabele etti.
� SULTAN R EŞ A D görii p, işitı iµi �ey i aradan zaman geçse de unut­
m azdı . Biday(• l ·i nwmuriyet imde Lir g ün kaç çocuğum olduğunu
ve kaçar yaı;ında hulund uklarıııı ı;ormuı; ı u . Üç oğlum ve bir kızım
ol u p kerimemin heniiz al t ı ye<li ya�larmda bulunduğunu f! ö yled i m
ve kendisi için iıti hakkında ümiılbahş olac ak bir cemile olmak
makı-;a<liyle " lnşaalla/ı efe11dimiz kendi elin izle gelin edersiniz,,
d e d i m . Bu söz ho�ıına gitti amma ümide d üş m ed i . "Ona uı:ıın za­
m a n ı•ar,, <l iye içini �:ekti.
Bayram mu a yedelerinde ve Hırka-i ı;aadet ziyaretlerinde
havası;-ı vükelanın ve 8aray erkanının ailelerini de davet ettirirdi.
Aradan a l t ı sene geı; t ifı;i halde son Hırka-i saadet ziyaretinden
bir giin e v vel Başkciıib, !lenin kerimen vardır, artık büyümüştür ;
ralidesinl' söyle de 01111 da birlikte ziyarete get i rsi n ,, dedi. Esnay-ı
I STITHAD 271

ziyarette teşrifatçılık vazife1>ini i fa eden kalfa "Başkıitil; beyi11


kerimesi,, diye kendi11iııi takdim ederken " Rııet, bilirim, onu be11
datıeı eıtim,. demi�tir.
§ Seferberlik e,.;nasında şunun bunun köşklerini yahlarmı asker
İ!igal etmişti. " Siz i n köşkünüzü de işgal eyledilPr mi ?,, diye 1>0-
runca "Seliimiık dairesi ile miiştemiliitını işgal eyle.diler ise de bir
müddet sonra ıahliyf' ettiler., dedim. O da "Merak etme Raşkiiıib.
harp bitince ben senin köşkünü tamir ettiririm,, demiştir. Aradan
bir kaç sene geçtikten sonra bir gün yanında otuturken "Ben ya­
pamıyacağım bir şeyi asla vaad etmem ; bir kimse benden bir şey
isteyip te yapamıyacak isem açıkça söylerim., dedi. Ben de "Efen­
dimiz daima ua'd-ı lıiimayunlarmda sadıkdırlar,, diye mukabele
ettim. O sırada benim hatırımdan hile geçmedij!;i halde ''Başkatib.
lwn senin köşkiinü tamir ettireceğimi va'd etmiştim ; .�akın 11tn11tı11
zatınPtme ; harb bitince inşaallalı .rnptırırım,, dedi. Fakat va'dini
infaza zaman ve mekan olmadı. Bunlar hatizasındaki derece-i me­
taneti gösterir.

§ l\faiyyetinden veya hariçten bir kimse bahçesinin mah­


suliinden veyahut memalik-i ecnebiyyeye gidib te avdetinde oradan
bir hediye takdim ederse memnun olurdu. Fakat az olmalı ve her
halde adedi altıyı geçmemeli idi. TAL'AT BEY A mharlıya ava gider­
ken "Efendimize oradarı bıldırcın takdim et.�em münasib olur mu ?,, diye
Başmabeyn<'i TEVFİK BEY'den sormuş ; o da "Pek münasib olur,
fakat adedi altı.rı ge�:mesiıı,, deyince TAL'AT BEY buna müteaccib
olmuştur. Filhakika o kadar takdim etmesiyle hoşa gitmiştir. Zan­
nederim kıymetli veya külliyetli bir hediye t akdim edilip te bar
altında ve getiren adama mukabeleten hediye veya ihFıan vermek
mecburiyetinde kalmamak maksadına ınüstenidtir.

§ S ULTAN :\ B D Ü LHAMin'in Selanikten avdetinde beyan-ı hoş­


amedi iı;in beni gündermek iı;temişti. Esasen onun zaman-ı sal­
tanatında tefeyyüz etmiş olduğum halde şimdi ba�ka bir padişah
hizmetinde olarak onun namına kendisini ziyarete gitmek bana
hoş gelmediğinden o vazifeden afv i m i istirham ettim. Kendisi de
buna memnun kalarak "Raşkaıib llııkandan korkuyor, gitmek iste­
miyor,, diye herkese süylcdi. Uiraderindcn bahsederken daima
Hakan tabirini kullanır ve ken<lisine haber gönderdiği ''akit "Sakın
Zat-ı şiiharıe tabirini k111/a11mııyın ; biraderiniz ellerinizi öptü deyin ,,
272 GôR-OP İŞİTTİKLERİM

diye tenbih ederdi . SULTAN HAMİD de muh afı z ı HASİM BEY


marifetiyle kendisine ha her yoJ la rkC'n "lliikipii_y -ı şiihiinelerinr
yüz sürerim,, derdi.
§ S ULTAN REŞAD merhum SUI.TAN HAMİD'iıı ziyaretin e gitmek
istemeyişimdcn dolayı ara sıra benimle latife ede r ek "Başkiitib ,
Hakan haber yollamış, başkaıibini bana göndrrsinler demiş ; artılı·
olmayacak, mutlaka gitmelisin,, derdi. Ben de "Amun rjı•1Ulim lm­
lurıuzu af buyurun,, d iye cali telaş gös te ri rdi m . Bana daima "B11ş­
kcitib,, diye lıitab edip hir kere ismimle hitap eyleınemişti r .

§ SULTAN V AtılDEDDİN pederinin zamanında yetişmemiş ol­


duğundan o zamana ait vekayi ve saray adet ve arı 'anatını bil­
mezdi. Öyle saray hikayiitını n a klet m eyi ı ı sohbeti ekseriya ı·id­
diyata münhasır idi.
SULTAN HAMİD ev r ak ı - lıuııusiyesiııde Ni.ıbetiy ye Kö�kü da­
vetinden bahsetmekte ve hunun şehziidel(anı itlaf mak:-;adiyle
tertib olunduğunu iddia eylemekte olduğundan ve M EM D U H PA­
ŞA'da Medis-i meb'usana ita etmi"? oldu�u lay i h ada o tertihiilın
Damad MAH M U D PAŞA m ari fe tiyle Şehzade A B D Ü LHAMİD EFENDİ 'y<'
malum a t verilmek iizere, Şeyh ul-islanı HAS.4. N H A Y RULLAH Eı-'F.N n i
tarafından kendisine ihbar edilmiş olduj!unu yazmakta bulun­
duğundan hakikati anlamak üzere bir �üıı1 bir nıiinasehet get irerek
keyfiyeti SULTAN V AHiDEDDİN'den ı;ornıuş t u m . Cevah olarak "Bu
musanna bir şey,, dedikten sonra "Sultarı Murad'ırı cü1Usun11 takib
eden c11ma giinü akşamı Nisbetiyye Köşkünde şehziidegiina zi_ya.fet
verileceğinden bahisle saraydan bir daı•etname aldı m. Cuma namazı nı
Teşvikiye camiindtı edii ettikten sonra doğruca köşke gitmek üzPrP
hazırlanmıştım. Mecidiye camiinin öniine gelince saraydan bir ça­
ııuşıın sür'atle gelmekte olduğunu .�ördiinı : çavuş arabaya tel.·t1r­
rubla Nisbetiyyede verilecek ziyafetin teahhur ettiğini ve akşam Dol­
mabahçe sarayına yemeğe gelineceğini söyledi. Akşam iizeri saraya
8idip şimdi kiiıib beylere tahsis edilmiş olan ve o zaman şehzadtılere
mahsus bulunan büyük" odada birader merhum (Sultan Reşad'a Bi­
rader merhum derdi) ve Kemaleddin Efendi , Nureddin Efendi ve
Süleyman Efendi ile birleştik. Büyük birader (Hamid Efendi)
gelmemişti. Ortaya bir masa getirilip ı•e üzerine sofra kurulup bize
orada saksunya tabaklarla yemek verdiler. Bu hal benim ıaaccübümü
mucib olu. Çünkü Sultan Murad veliahdlığında her ne zaman bizi
İSTfTRAD 273

köşküne davet etse mükellef alafranga sofra kurdurur ve muzika çal­


dınrdı. Saray halkında da bir mahzunluk eseri görülüyordu. Ye­
mekten sonra somaki odada huzura çıktık. Sultan Murad fesi elinde
oldugu halde bizi başı açık ve ayak üzeri kabul etti ; halim pek fena
di_ye baş ağrısından şikayet ediyordu.
Huzurdan çıktıktan sonra odaya avdet ederken sofada Nured­
din Efendiye rast gelip biraderin halini beğenmediğimi söyledim.
O da çok içmiş te ondandır manasını işrab edecek surette eli ile ağzına
doğru bir işaret etti. O sırada birader merlıum abdeste gitmek üzere
sofaya çıkmıştı. Bizi görünce yanımıza gelerek 'Ne konuşuyorsunuz ?,
dedi. Nureddin /<.,}endi benim ne söylediğimi bildirince 'Sus sakın
bunu kimseye söyleme, dedi. Hakikat- i halde Sultan Murad o gece
şuuruna malik değildi ki böyle bir tasavvurda bulunmuş olsun,, dedi.
§ SULTAN V AIIİDEDDİN "Bizim hanedanımıza her türliisü gel­
miştir ; sarhoşu gelmiştir, zalimi gelmiştir, delisi gelmiştir, aptalı
gelmiştir, fakat dinsizi gelmemiştir. içimizde en mübaltitsızı olan
Sultan Abdülaziz bile son nefesinde Kur'ana sarılarak öyle teslim-i
ruh etmiştir. Kllnı ile mülemma olan Mushaf-ı şerif'i Yıldız küıüp­
hiine.,inde siz de gözlerinizle gördünüz,, dedi.
§ SULTAN MURAD'dan bahsederken "Biz sekiz biraderdik ; içi­
mizde en değerlisi Sultan Murad idi ; onu terazinin bir tarafına
ve bizleri diğer tarafı.na koysalar onun bulunduğu taraf ağır çeker,,
derdi.
§ Bir gün " Benim kimseye kin ve garazım yoktur. Bir adama
ne kadar hiddetim olsa gelip bana iltica edince hiddetim geçer. Yalnız
iki kişi hakkında kinim geçmez : Biri Sultan Aziz'in validesi Büyüle
valide, diğeri de Said Paşa.,, Abdülaziz'in validesine "ÇARİÇE,, derdi.
SAin PAŞA hakkında bu derece kininin sebebini anlayamadım.
§ SULTAN V AHiDEDDİN yalnız sevmediği adamlann yüzünü
görmek ve kendilerini huzura kabul etmek istemezdi.
Türk kavminin mütecaviz bir kavim olmadığını ve yalnız
tecavüze uğrayınca mukabele ve müdafaada ifrata vardığını söy­
lerdi. Bunu imaen " Türk'ün ayranlığını şişirmemelidir. Bir kere
elini kana bulaştırırsa artık kolay kolay el çekmez,, derdi.
REFİK. BEY'den işittiğime göre şehzadeliğinde "Dünyada üç
mel'un vardır ; bunlar bir saç a.vağıdır : Biri bizim hemşire, biri
.ıevci olan Ferid Paşa, biri de oğlu Sami,, dermiş. Halbuki culusun·
274 GÖRÜP IŞ1Tl'IKLERİM

dan sonra hemşiresi hakkında hürmet ve :FERİD PAşA'ya karşı


da kendi taht u tacını feda edecek derecede meftuniyet gösterdi.
SAMİ hakkında dahi muhabbet ve iltifat göstermekte idi . FERİD
PAŞA h akkı nd a bu derece meftuniyetiııin esbabını aıılavama­
mışımdır.
• •

§ SULTAN REŞAD ile VAHIDEDDİN beyninde mukayese yapılınca


SULTAN REŞAD fıtraten zeki sayılmazııa da zannolunduğu gibi idrak­
siz de değildi. Şuuru yerinde ve hafızası metin idi. Harekatındaki
betaat ve fikrindeki rehavetten vaktiyle hafif bir nüzul geçirmiş
olduğu istidlal edilir ise de adamları bunu ketm etmekte idiler.
SULTAN VAHfDEDDİN ise bilakis cin fikirli ve seri'ül-intikal olup
yanına girince insanın ruhundaki inbisat ve inkibazı gözlerinden
hisseder ve .. Bugün sizin canınızın bir sıkıntısı var,, derdi. Fakat
ifrat derecf!deki tevehhüm ve tereddüdü bu meziyetlerini setr
ederdi.
SULTAN REŞAD'ın kalbi daha temiz, tab'ı ılaha halim olup ken­
disi kimseyi incitmezıli. "Ben birine hiddet edersem kalbini kır­
mamak için derhal namaza duru.mm ; o uakte kadar hiddetim geçer,,
derdi Hiddet et tiği kim s eye unf ile muamele etmeyip hiddeti
.

alaim-i veçhiyyesinden anlaşılırdı. Maamafih lıusu�at·ı zdtiyesinde


muannid olup istemediği birşeyi kolaylıkla kendisine yaptırmak
mümkün olamazdı. Ahviil-i adiyede ne kadar halim üıe uzukca
bir yere gitmek, vapur ve sandala hinip inmek gibi lıusueatta o
derecede titiz olurdu Bu gibi ahvalde Başmıihcynci TEVFİK BEY
.

ile ben yanına sokulmayıp uzakta dururduk. Muatehatırıa Ser·


yaver maruz kalmlı. Fevkalade bir miııafir kabulündf! ve büyük
ziyafetlerde de inatçılık gö!!terirdi. Merdivenden inip çıkarken
arkasından kimsenin gelmesini istt>mezdi. "Şayet ıırkadan birinin
ayağı kayıp diişecek olursa beni de şaşırtıp rnuvaıenemi kaybettirir,,
derdi. Bence asıl maksadı merdivenlerden inip çıkmakta zahmet
çektiğini haşkalanua �östcrmemekti.
SULTAN VAHiDEDDİN ise asabiy ül-bünyc ve h adi d ül-mizac
olup arasıra adamlarına bağırn ve fakat hiddeti çabuk geçerdi.
Bana kar�ı hiçbir zaman öyle bir muamelede bulunmamıştır.
SULTAN REŞAD uzun sözden sıkılıp dinlemek istemezdi. SULTAN
VAHiDEDDİN ise kendisine söylenilen bir sözü sonuna kadar dinlerdi.
lSTITH AD 275

S ULTAN H EŞAD sdaınlık resmine güler yüzle çıkar ve sel3mıoa


duran erkan·• askeriyye ve mülkiyyeden herbirini basma kalıp bir·
kaç sözle tatyib ederdi. Ezcümle selamlık esnasında hazır olan
Evkaf müsteşarı MÜNİR BEY'e her defasmda "Hayri Efendiyi görü·
yor musıınu.ı (Şeyh ul-iıılam·ı sabık ) ; iyidir inşaallah '!,. derdi.
Bundan maksadı llAYRi EFENnİ'nin iyi olup olmadığım sormak
değil bir iki sözle MÜNİR BEY'i taltif etmekti.
SULTAN V AHİDEDDİN dairesinde ne kadar nazik ise hariçte de
o kadar lıarid görünürdü. Selamlığa azimet ve avdet ederken başını
önüne eğip hiç kimseye iltifat etmeksizin çatık çehre ile geçerdi.
Vükelayı miic lemiaıı kabul ettiği sırada gözlerini kapayıp her
kelime ağzmdan hirer ikişer dakikada çıkmak suretiyle ve hafif
sesle birkaç söz tefevviih ed erd i . Ekser vükela kendisinin iyi söz
söylediğine değil hatta lfıkırdı söyleyebildiğine bile kani değillerdi.
Fakat bir adamı birkaç kere yanına kabul edip de kendisine alış·
tıklan sonra gi tt ikçe ıt ç ıl a ra k hazan bir saat: muntazam söylerdi.
Bu �nretle h ari ce karşı celb-i kulôb edemezdi.
SULTAN RF.ŞAO zamanın a gfire tah sil et m i !l olduğundan farisi
ve hir dereceyekadar a rahi l i ı>aııları ıı a v akıf itl i . Mesrıevi-i ıaerifi
çok okumuştu. lfade·i meram edecek derecede de kiı.abeti vardı.
Fakat ekser hanedan gibi onun da i ml a sı bmmktu. Mc'nus olm ad ığı
cihetle yazı y az m ak t a ıuüşkilat çekerdi.
SULTAN V A llİDEDDİN biraderi kadar arabi ve farisi�·c vfıkıf değilse
dt� onun da fı kılıa i n t i,; abı vardı ; okuduğunu iyi anlardı. Kitabeti
ve imlası <liizgümlü. Fikirlrrini kağıt üzerim� koymakta zahmet
çekmezdi . Yazıyı kurıjun kal e m l e yazardı.
S ULTAN R EŞAD ihn rün ii hiil-i uzlet te gec:i ri p ııe ahval-i Meme
ve ııe de meınlrket irı haline kesb-i vukuf etmiştir. Alur-ı ömründe
snıld ey lediği talıt-ı sal t<mat kendisine yahancı kalmı�tı. Kendisi
ele "Herkf's bmuı işlf're karışmıyor diyorlar ! ı\teşruıiyyet zamanında
bf'n işe karışawk olursnm biraderirı su��u ne idi ?,, derdi. l\laamafih
menfaat-i nefsiyyesinc taallılk eden ahvalde işin içinden sıyrılıp
çıkmanın yolunu bili rıl i . Nitekim üçüncü Arnavutluk vak'ası es·
nasında mahallinden gelC"ıı telgrafnfimelerde SULTAN HAMİD'in ismi
alenen mevzu·ı bahis olcluğ:u ve Bab-ı Ali baskını ve MAHMUD ŞEV·
KET PAŞA'nm ka tli gihi vekayide biraz inaıl ve ısrar gösterse kendi
aleyhine inkılitb ede ceği muhakkak bulunduğu halde şahı;ıını kur-
276 GÖRÜP lŞlTTIKLER I M

tarabildi. Fakat izzet-i nefis sahibi hir zat olduğundan mütareke·


den sonra halefinin uğramış olduğu muhacemita maruz kalsa idi
ya menzii.l olup yatar kalır, yahut yüreğine inip ölür giderdi.
SULTAN V AHiDF.DDİN daha aklı başında ve daha vukuflu olduğu
halde inad '\'e ısrarmm ve vehhamlık ve kararsızlığının kurbanı
olup ahvalin velıimetinden nefsini kurtarmak şöyle dursun her
türlü tehlikeyi kendi üzerine davet etti. Meşhur mesel olduğu üzere
acami CiNci HocA gibi cinleri topladı da dağıtamadı. Öyle Lir za·
manda FERİD PAŞA ile a'vanınm önüne çıkmaları kendisi için bir
felôket oldu. Dazı Avrupa'ya gidip gelenlerin bilir bilmez kendisini
iğfal etmeleri de o felakete bir zamime teşkil etti.
• •

İnkılihılan sonra meşagil-i resmiyyedeıı vareste kaldığım za·


m a m da ınücerred memleketime bir hizmet-i naçizinede bulunmak

emeli ile bazı iiııaar vücii.de getirmeye ve o meyanda mülitafata


dair de bazı şeyler yazmaya hasret i.İm ki bunlar : l. Rical·i mü·
himme-i siyasi_yye, 2. Mesôil-i mühimme·i siyasin·e, 3. Edvar·ı
ulôhaı yahut lslôhat meselesi, 4. Ma'rııf simalar, 5. Tarihi fıkralar,
6. Afôki fıkralar olup 7. Görüp işittiklf!rim ismini verdiğim hu eserdir.
Şimdi de harab olan biniy·ı vücudumun tamiri ile meşgul
olmaktayım.
İN D E K S
I. Şahıs adlan

Abbas Halim Paşa, 1 17, 267. Ahmed Muhtar Bey, .Nııklb-ül-e9raf,


Abbas Hilmi Pa9a, Hidiv-i Mısır 140, Şöray-ı devlet miilkiye dairesi azası,
149. 2, 152.
Abdullah Bey, Dürrt-zide, 261. Ahmed Muhtar Paşa, 33, SO, S4, SS,
Abdullah Bey, Kiımil Pnşo-zide, 184. 56, 57, 59, 61, 63, 65, 66, 69, 7 1 ,
Abdullah Pota. 1. Ferik, 58, 59, 163, 142.
164, 1 7 1 . Ahmed Nesinıi Bey, Hariciye nazın,
Abdülkerim PafQ, 160. 1 17, 147, 149.
Abdurrahman Paşa, i7. Ahmed Rıza Bey, Meclis-i meb'usaıt
Abdurrahman Şeref Efondi, Nazırlar- reisi,17, 25, 26, 35, 36, 38, 40, 4 1 ,
doo, 15, 1 9, 22, 28, 30, 34, 37, 147, 1 5 0 , 1 S 8 , 1 59, 1 6 1 , 162, 168,
40, 50, 63, 64, 6S, 68, 76, 78, 149, 174, 187, 195, 196, 199, 200-201,
1 53, 1S8, 1 6 1 , 162, 180, 183, 184, 246.
214, 228, 230, 246, 2SO, 259. Ahmed Şükrü Bey, Maarif Nü zın, 102.
Abdülaziz, Sultan, 37, 39, 132, 145. Ahmed Zülkifl Paşa, 105.
Abdülaziz �terdi Efendi, 256, 259. Ali Bey, 1 56.
Abdülhalim Efendi, Ayandan, 48. Ali Fuad Bey, 262.
Abdülhalim Efendi, Çelebi, U6. Ali Galip Paşa, Reşid Pafa-ıo:üde, 268.
Abdülhumid il., Sultan, 3, 16, 2 1 , 28, Ali Kemal Bey, Ma a rif Nazırı, 1 97,
3 1 , 32, 34, :ıs, :ı6, 39, 43, 53, 76, 208, 2 12, 2 14, 2 1 8, 224, 225, 226,
1 2·ı. 1 28, 146, 180, 226. 228, 230, 231.
Abdülhamid Efendi, Şehziide, 226, 272. Ali Münif Hey, Nafia Niızırı, 127, 1 47,
Abdülhak Hamid Bey, 1 1 9. B9.

Abdülmerid Efendi, Şehziıde, 77, 80, Ali Nuri Bey, Tevfik Paşn'nın o;Ju-
81, 1 38, HO, 1 7 5 , 182, 202, 209, yaver, 2 1 9, 227.
215, 216, 221, 224, 239. Ali Paşa, 5, 8, 39, 136, 268.
Alıdıırrahim Efeı\di. Şehziıde, 194. Ali Rıza Bey, Ayandan. 1 78.
Abuk Ahmed Paşa, 197, 233, 234, 250. Ali Rıza Paşa, Harbiye, Bahriye Nü­
Adil Bey, Ametçi, Dahiliye ve Sadaret zırı. Sadr-ı azam, 1 2, 19, 22, S9,
müsteşıın, 7, 16, 28, 43, 49, 99, 88, ı s ı , 163, 1 84, 187, 199, 200,
1 02, 233, 234, 236, 240, 241, 242, 229, 233, 245, 246, 247, 248, 249,
2'3, 2-H. 250, 2 5 1 , 2S2, 253, 254, 255, 256,
Ahmed Bey, Miralay, 1 36. 263.
Ahmed Cevdet, İkdam ıı:azetesi sahibi, 2 Ali Rii�tii Ffendi, Boşnak, 26 1 .
Ahmı-d Fmin Bey, Vakit gazetesi Alkh,yaılis, Doktor, 130.
başmuharriri, 182. Allenby, İngiliz Generali, 18S.
Ahmed Fe\'llİ Paşa, Hariciye nıızırı , 89. Anzavur, 263.
Ahmed Hikmet Bey, 221. Arif Bey, G ümülcüne meb'u�u. 48.
278 GÖRÜP lŞIT'l'IKLF.RlM

Arif Hikmet Pa�a, At� Mehmed Pa�a· 120, 1 27, 1 28, M3, L ·ı7, 1 �9. 1 511,
ziide, 5, 1 8 , 19, 32, 41, 63, 64, 77, 255.
261. Crırıaleddin Efendi, �e y lı-ül·isliıııı, 1 1 ,
Arif ismet Be�·, Çana kk ale meb'u<u, ıs, 20, 2 1 , 23, 2 1• .ı9, 60, 67, 00,
18. 249.
Artistidi Puşa, 40, ·U , Cemil Mollu, (iryuııi-zôde, 1 2, 1 84, 1 118,
Asa f Be y, Ametçi, 6, 7, 9 , 19, 22, 39, 1 1:19, 2 1 0, 259.
47, 256. Cemil Paşa, Şrhrtmini, Operatör, 58,
Ati Bey, 18-l. 70, 26 1 .
Aı•ni Paşa, Mirlhu, 195, 197. Cevad Bey, \Hibe) n ba � kiı tibi , 1 6 , 21,
28, l l 2.

B Cevıul Paşa, Şô kir Pa şıı-zô d e , 8, 69,


1 1 8, 1 7 1 , 254.
Babu Tahir, �tahiıııat gazetl'"İ �ııhibi, Cevdet Pıışa, Tarilıc;i, 54.

2. Cinci Hoca, 276.


Baha Bey, Reji :M üdür ü , 9, 10. Corc, Kırat, 241.

Bahaeddin Şakir Bey, 105. Corciyan Efendi, 241.


Bahri Paşa, 88. Curri e , Bk. K iiri, 75.
Biıkt, Şa i r, 1 29. Ça riçe, Abdiilaziı'in vu li d e� i . 27:i.
B il yc zid l l . , Suhıııı. l H . Çorikof, Rus lıu riciye nıiiste?ım, 1 2.
Hehiye Sultu n, 267. Çelebi Efendi, 115, 1 16.
Besorya Efoııdi, 911. Çerke� Ha•an, 203.
Roman Paşa, 89.
Bompar, Bk. Donıpıırd, Fraıı�a Sefiri, D
86.
Dompıırd, Bk. Doıııpar., Fruıı•ıı Sf.riri. Dunuııl Arif l l i l, ınc•ı l'a�u. 611. 69, 8 1 ,
86. 1 29, 1 80, 1 83.
Boşo Efendi, 1 8. Dıııııııd Ferid Pu�u. l :i8. 1 ı7, 1 53, 1 54,
Büyiik Y alide, Sultan \ziz'in valide�i, 1 58.
273. Du rııad Salih Pıışa, l l a ) reddiıı Pu�u·
z ıi ıle , 103, HiS.
c l>ıı mad Şt>rif Puşu, .t9, 50, 5 l, 55, 5(ı,
63, 6 ı, 6R, 74, 8 1 , 1 29, 1 63, 1 70,
Cıılthorpe, lnıı ili :ı: ıı miru li , l 53, 208. l R 3, 1 85, 1 95, 246, 2,111, 250, 25 t
C a vid , Halil Rifot l' aşa·z iı dc, 6. Oaııi, Dt>y, Sfı, 57. 6 3 .

Ca vi d Bey, Maliye n a zın , 38, ·15, 'ıs, Deperc, Hk. Fruıwlıeı ct'E�p,.rr� , 1 (ı 5 .

1 1 7, 1 28, U7, 1 5 1 , 1 52, 1 53. 1 5 t., Oercre Frılll�"· Frurı� ız Gı·nernli, 1 115,
1 58, 1 59, 162, 169. I Q I , 22:l.
Celiıl Bey, Niızırlıırd ım, 91:1, 102.
E
Cel ıi l Muhtar Bey, Do k to r, 153.
Celiıleddiıı Arif Bey, 2 5 4 , 256 , Ebiizzi yıı. .ı.
Cemal Bey, Konya Valisi, 101, 1%, Edhem Dey, Be) rnt vııli-i cshııkı. 1 11·1,
197, 2 1 5. 1 97 , 2 1 3, 230, 2 3 1 .
f.l'mııl Bey, Nufiu ııiızırı, 1 1 l . Ecllıem Paşa, Tc�nlyıı ordusu l,unııııı·
f.eınııl Paşa, Ferik, Ser y aver, l , 1 1 6. danı. 26, 28.
İNDEKS 279

Edwarıl, Gray Bk. Edvar Grey, 86, Fevzi Pıııo, Ferik, 255.
95. Feyzi Bey , 1 90.
Edvar Grey, Bk. Edward Groy, 86, Franau"·o Jozef. Avuıtturya impara­
95. toru, 1 32.
Ekrem Bey, Reciiizıide, 5. Franıe Deperl", Bk. Frnnchet d'Es­
E krem Bey, Maarif Niir.ırı, l-1. pcrey, 1 65.
Emin Bey, 2. Mibeynci, 29. Francbet d'Esperey, Bk. Franıe De­
Emin Bey, Sadaret müs t eşarı, B3. p ere, 165.
Emin Paşa, Bahriye mirlivalanndan, Fuad Bey, 24, 25, 79.
28, 29. Fuad Pa,a. Müşir, 5, 71, 72, 88, 186.
En ver Bey, 78, 79, 80, 8 1 , 108, 1 1 1 .
Enver Paıa, 1 1 6, l 18, 1 19, 1 22, 1 26, G
127, 1 28, 1 29, 1 3 1 , 136, 137, 1 38,
1 4 1 , 148, 1 19, 1 50, 158, 175, l 76, G a briyel Norandu ngiy a n Efendi, 1 3,
268. 1 4, 22, :?8, 44, 4-5, 46, 49, 5 1 , 54,
Esad Efendi , Meclis-i tetkikat-• ıer'iy ­ 62, 68. 75, 77, 89.
ye reisi, 2 1 , 82, 100, 102, 1 06, 1 19, G a lip Paıa. Nazır-ı sabı k, 51.
147, 148, 163. G azi Paşa, 59, 1 18.
Esad Pata. Dr., Milli kongre rei�i. Gazi Ah med Mubtur Paşa, 49.
Ferik, 227, 2.';9. G nRpodin Liyoı•ı:ef, Bulgar murahhııaı.
1 3.
F GülRitn Hanım, 1 17.
<: iimiilcinl"li ! �m ail, 65.
1'"ahir Bey, 186.
Fahri Bey, Mıibe ynci, 66n ı . H
Fahreddin Bey, H arici�·,. nıİİAl.e�arı, Hacı Adil H ey, Meclis-i meb'uHn
261. reis� 7 1 , 98, 125, 1 26, 1 4 1 , 179.
Fatih Mehnıed, Sultan, 129, 268. Hacı Akif Bey, 1 1 7.
Fozlı Ner.ib Bey, 5 1 . Hacı Akif Paşa, 3, 4, 5.
Felek Be y , İ zzet Deyle, 1't>vfik 1'111a 'ya Hacı Emin Bey, 38.
verilen ad, 164. Hacı Evliya Efendi, 1 22.
Ferdinond, Kıral, 93. Hoeı Fevzi Efendi, 6 ı, 1 37.
Ferid Bey, 2 1 3, Hadi Paşa, 1 . Ferik, 250.
Ferid Pa�o, 4, 38, 39, 40, .ı2, 44, .ı:;, Hakkı Bey, Bk. Biib-ı ôli hukuk mii­
,19, 50, 56, 57, 58. 59, 61, 63, 64, şa\·iri, 3n1, 5, 6, 7, 9. 1 2, 1 3, 14, 1 5,
65, 74, 75, 1 53, 1 55, 157, 1 58, 1 8 1 , 83, 107.
1 0.ı. 1 8 5 , 187, 1 8 8 . 196, 197, 1 98, Hakkı Paşa, H, 57, 76, 98, 99, 1 12.
199, 201 , 202, 204, 207, 2 1 0, 2 1 2, Halide Edib Hanım, 2 1 5.
2 1 3 , 2 1 4, 2 19, 2:?2. 223, 224, 225, Halid Hurşid lley, 50, 5 1 , 52, 55, 59,
229, 231, 232, 233, 234, 235, 236, 62, 79, 1 0 1 , 1 1 0, 1 1 1 , 269.
240, M I , :?43, 244, 24-7, 248, 219, Holid Ziya n...y, 34, 35, 40. 52, 1 12.
252, 253, 256, 257, 260, 26 1, 262. Halici7.iya Efendi, 50.
263, 26-ı, 273, 274, 276. Holil Bey, Meclis-i nıeb'usan reisi, 55,
Fethi Bey, 1 3, 1 50, 1 52, 153, 1 58, 209. 103, 106, 109, 125, 1 27, 142, 147,
Fethi l<'rango B ey, 1 2. 1 50.
280 GOR VP 1Ş1TI'1 K.LER İ M

Ilallacyan Efendi, 44. İbrahim Efendi, Haydari-zade, 163,


Halid Efendi, Ders vekili, 30. 1 65, 1 78, 249, 255, 257, 258, 262.
Haınade Paoa, 23, 28, 3 1 . İ brahim Tevfik Efendi, Şehzôde, 259.
Hamdi Bey, Beyojtlu mutasamfı, 2. İ brahim Paşa, Mirliva, 87.
Hamdi Bey, Eczacı, 10.
ihsan Bey, M ibaynci, 186, 202.
Hamdi Efendi, 2 13, 244, 266,
İ smail Canbulat Bey, 29, 148, 149.
Hamid F.fendi, 267, 272.
İ smail Cenani Bey, Teşrifat müdür-i
Hıı�an Fehmi Paşa, 4, 5, 1 5, 1 9, 20,
umumisi, 131, 132.
22, 28, 3 1 .
Hasan Hayrullah Efendi, Şeyh-ül-is- İ smail Efendi, Manastırlı, 72.
lam, 272. İsmail Fuad Bey, 24.
Ha�an Riimi Paşa, 3. İ smail Hakkı B«"y, Baban-zade, 256.
H. Rami, Hasan Rami Paşa'nın mat­ 269.
buat li�anına düşen adı, 3. İ smail Hakkı Efendi, Manastırlı, 7 1 .
Hasan Tahsin Paşa, 64. İıımail Kemal, 4, 29.
Haşim Bey, 1 28, 147, W�. 1 50. İ smail Mahir Efendi, Kastamonu
Haşim Paşa, 3n1• meb•us-ı sabıkı. 8 1 .
Haydar Efendi, Gürcü, 1 52, 1 63. İsmail Sıdkı Bey, Aydın meb'usu, 197,
Hayreddin Paşa, 104. 198.
Hayri Bey, 38, 53, 98, 102, 103, 106, İ smail Sıdkı Efendi, 1 95.
ı ı ı , 1 1 2. İ zrail, Profe�ör, 1 1 8.
Hayri Efendi, Şeyh-ül-islim, 1 19, 121, izzet, Bey 68, 105.
1 22, 123, 1 27, 128, 1 52, 1 53, 1 58, izzet Bey, Van vali·İ eshakı, 1 63, 164,
275. 165.
Hayri Paşa, 1 1 8. İzzet Bey, Evkaf nazırı, 180, 183, 184,
Hazım Bey, Şehremini, 28, 34, 255. 1 87, 189.
Hurşid Paşa, Topçu feriki, 30, 108. İ zzet Paşa, 82, 103, 107, 1 08, l l I, 146,
Hüseyin, Trabzon Cemiyeti mümessili, ı s ı , 1 52, 153, ıs4, 1 s1, 160, 162,
225. 214, 220, 230, 231, 233, 237, 239,
Hü�eyin Cahid Bey, 1 8, 179. 269,
Hüseyin Hilmi Paşa, 10, 1 2, 13, 14, izzet Fuad Pıışa, 224, 225, 226.
1 5,
16, 17, 1 8, 19, 20, 21, 22, 23,
2 5, 26, 311, 39, 41, 42, 43, 44,
24, K
45,
47, 48, 49, 50, 5 1 , 53, 54, 56,
63,
64, 100, 1 1 2, 1 53, 250. Kara Said, Mehmed Said Pa�a 'nın
Hüseyin Kizım Bey, 256, 257, 260. lakabı, 26 ı .
Hüseyin Rt"mzi Paşa, Deli, 261 . Kadri Bey, Mirza Said Pı:ış11-ziıde, 2.
Hüsnii Bey, 219, 222, 242. Kamil Efendi, Dar-iil-lıikmet-il-isla-
Hüsnü Paşa, Ferik, 1 9, 82.
mive rei�i. 1 52.
Kiimil .Peşe, 4, 5, 70 9, 1 0, 1 2, 13, 16,
ı 1 7, 18, 19, 21, 22, 23, 30-31, 31,
İ bn-i A bidin, 206. 4 1 , 49, 5 1 , s.ı. 56, 57, 59, 60, 61,
İ brahim Bey, Adliye nazın, 98, 99, 62, 64, 65, 66, 67, 70, 72, 73, 74,
100, 102, 103, ıo.ı, 106, 120, 1 27, 75, 76, 77, 78, 79, 81, 82, 83, 97,
1 28. 1 57. 249.
İNDEKS 281

Kanuni Süleyman, Sultan, 51, 129. Mahmud Esad Efendi, 39, 46, 122.
K a ra Mustafa Paşa, Merzifonlu, 160. Mahm ud Paıa, Çürüksulu, 98, 102,
Karasıı Efendi, 1 79. 1 06, 1 09, 1 1 1 , 1 17, 1 47, 1 79, 2 1 5.
Kazım Bey , 261, 262. Mahmud Pap, Danıad, 272.
Kazım Efend i , .Mckteb-i hukuk mü­ Mahmud Hayret Paıa, 1 74.
dürü, 255. Mahmud Muhtar Paıa, l. ordu ku·
Kemal Bey, Boğazlıyan kaymakamı, mandam, 32, 49, 5 1 , 62, 64.
205, 206. Mahmud Şevket Paşa, 18, 49, 58, 59,
Kemal Rey, Y ozga t ınutasamfı, 202, 60, 64, 7 1, 72, 76, 79, 80, 8 1 , 82,
201. 98, 99, 100, 1 0 1 , 1 02, 103, 275.
Kemaleddin Rey, 2611. Mackensen, Bk. M akcnzen , Mareşal ,
Kt>maleddin Efendi. 272. 130.
Klemcnti, 266. Makenzen, Bk. Mack en � cn , M a reş al ,
Kocasanklı, Bk. Said Efendi. 1 20. 1 30, 1 3 1 .
Ko�taki Vayani E fend i , lti3. Masoroskikis Bey, 78.
Kont Eıterhazy, Bk. Esterhazi, 1 33. Mavrokordata Efendi, 28, 40.
K ont Esterhazi, Bk. F. sterhazy, 133. Ma zl u m Bey, 190.
Mehmed ili., 1 1 3.
Koto70f, Ru� haşvekili, 109.
Mehmed V., 33.
Kör Ali, 1 1.
Mehmed Ali Bey, 1 43, 196, 197, 212,
Kürt Mustafa Paşa, 165, 2 1 9, 242. 233, 250.
Küri, Bk. Curie· İ ngiliz sefiri, 75. Mchmed Celôl Bey, 249, 259.
Küçük Hamdi Efendi, 37, 38. Mehmed Emin Bey, 256.
Mehmed Fevzi Paşa, Aziın-zade, 5 1 .
L Mehmrd Hadi Paşa, Ferik, 88.
Mehmed·i Sadis, Sultan Valıdettin'in
Longe Bey, Ertu�rul muzikası tefi. unvanı, 1 38.
269. Mehmed Said, 102.
Lavter, Bk. Lowther, İ ngiliz aefiri, 75. Mehrned Soid Paşa, 1 1 5, 26 1 .
Ledou x , Bk. l\lösyö Lödü, 34. Memduh Paşa, Dahili ye nazırı, 2 , 3.
J,owther, Bk. Lavter, lnıı:iliz sefiri, 75. Memduh Paşa, Ferik, 79, 272.
Li man Paşa, Müıir, 1 50. Mi d y nt Paşa , 1, 160.
Lloy d Ceorır;r. 235. Miılhat Şükrü Bey, 1 i9.
Lôdu, Bk. Mösyö Ledoııx, 34. Mirza Said Pa�a, 2.
J,ütfi Bey, 13, 34, 35, 52, 1 1 2, l.f.0, Murad Bey, 1 2, 29.
146, H7, 148, 164, 168, 1 7 1 , 1 76, Murad Efendi, 2"6.
1 79, 185, 1 86, 201 . Murod-ı Silis , l 13,
Murtaza Rey, 65, 218, 2·t.6.
�· Musa Kazım E fen d i , 7 1 , 1 22, 1 22- 1 23,
124, 1 27, 1 28. 1 29, 136, 144, 145,
Mahir Said Bey, 43. 148, 1 52, 228, 229.
Mahmud, 54. Mustafa Efendi, Şiıray-ı devl e t azn�ı.
Mnhmud, Sultan, 258. 233.
Mahmud IJ., Sultan, 258. .Mustafa Efen di, Adliye ııazı rı, 237,
Mahmud Celaleddin Paşa, 5·ı. 254.
282 GORVP 1Ş1TI'1KLER1M

Mustafa Efendi, Ayandan, 250. i't ;;r.het Bey, 107, 1 16, 1 17, 1 1 9, 139.
Muıtafa Pllfll , 54. Nü zhet F"ik Bey, Maliye müAtetan,
Muıtafa Arif Bey, 1 63, 1 74. 259.

Mustafa Asım Efendi, 37, 200, 228.


o
Mustafa Reşid Bey, 33.

Muıtafa Re,id Pata, Hariciye nazın,


Oıkon Efendi, Telgraf ve posta nizın,
98, 102, 1 17, 164.
5 1 , 68, 77, 1 4 0, 1 84, 246, 250.
Oınıan Bey, Sahih Bey-zade, 1 1 9.
Mustafa Sabri Efendi, 195, 196, 204,
Oıman Fuad Efendi, 175.
206, 213, 224, 229, 230, 231, 2.u.
0Bman Nizami Pata, Ferik, 5, 74, 103,
Muaaffer Bt"y, 156, 1 59.
1 06.
Münir Bey, Evkaf müst ctarı, 275.
Osman Rifat Pap, Ferik, 261.
Münir Pap, Paris aerir-i esbalı, 152.

ö
N
Ömer Bey, Said Halim Pap·zide, 267.
Nabi Bey, Hariciye naZJrı, 153, 155, Ömer Hilmi Efendi, 1 35, 136.
156, 159, 160. Ömer llulfüıi Efendi, Dağıstanlı, 152,
Naci Bey, Seryaver, 146, 177, 1 78, 259,
237' 238, 264. Ömer Naci, 79.
Naçoviç. 109, 1 10.
Niiil Bey, 41, 76, 197. p
Naim Bey, Baban-zade, 232.
Pallaviçini, Marki, Avusturya sefiri,
Namık Pata. 1 1 7.
1 10.
Nuır Bey, Beylikçi, 17.
Pertev Pata, Başkumandanlık erkiin-ı
Nazını Bey, 172.
harbiye reiı-i ıiiniıi, 88.
Nazım Pa,a, Adliye nazırı, 16, 19, 23,
Pichon, Bk. Piton. 2�2.
25, 26, 31, 49, S i , 60, 63, 68, 70,
Piton, Bk. Pichon, 222.
71, 72, 73, 74, 76, 77, 78, 79, 82,
Pitt, İngiliz nazın, 235.
84, 85, 86, 87, 88, 90, 91.
Poincare, Dk. Puankare, 86.
Nazım Pata, Ferik, 233, 234, 235.
Puankare, Bk. Poincare, 86.
Nazif Sunıri Bey, 1 2.
Nazır Paşa, 240. R
Necmeddin Efendi, 80, 105.
Ne<"meddin Molla Bey, Bağdad valisi, Ragıb Ağa, 82.
38, 39, 76, 122. Raıı:ıb Bey, 3.
Neslml Bey, 127. Raif Paşa, Rusiımat emiri, 28.
Numnn Usta, 252. Riiif Paşa, Şfirııy·ı devlet reisi, 30, 34,
Nureddin Efendi, Şehzade, 266, 272, 35, 36, 44, 45.
273. Riiıinı Bey, Muhafız, 130, 272.
Nuri Bey, Maliye nôzın, 28, 30, 36. Ratit Bey, 164.
Nuri Bey, Anıetçi, 2 1 7, 238, 239, 247. Rauf Bey, 153, 154, 155, 156, 159, 259.
Nuri Efendi, Fetva emiri, 36, 37, 7 1 , Rauf Pata, Aydın viili·i sabıkı, 28.
72. Rayan, İngiltere bat tercümem, 2 1 7,
Nuri Pata, Ba,mibcynci, 3, 190. 231 .
İNDEKS 283

Receb Paşa, Harbiye nazın, 5. Sefiyyüddin Bey, 242.


Refik Bey, Menyeııı-zi\de, 1 5, 20, 22, Safvet Paşa, 1 69.
23. Sahih Bey, Pirl-zide, 41, 42, 43, 44,
Refik Bey, Sofye k om iseri, 29, 1 34, 48, 145.
1 52, 159, 163, 164, 174, 175, 176, Said Bey, Maarif niızın, 51, 58, 1 53,
180, 1 8 1 , 1 82, 185, 195, 196, 202, 180, 199, 2 1 3, 250, 251.
207, 208, 245, 264, 27 3 . Said Bey, Mibeny ikinci kitibi , 23 1 ,
Re�et, Sultan . 33, 52, 53, 54, 55, 56, 232, 237, 248, 262.
58, 59, 60, 62, 71, 80, 100, 105, Said Efendi, Osküp meb'usu, 61.
ı ıo, 1 13, ı ı 5, 1 1 1, l l8, 1 19, 120, Said :Efendi, Bk. Kocesenklı, 1 20.
122, 1 23, 1 24, 125, 127, 128, 129, Said l\lolle, 251, 252, 261.
130, 133, 1 36, 145, H-8, 179, 201 , Said Peıe, Kômil Peşe-zôde, Ayeu
226. reisi, l, 3 , 4, 5, 6, 23, 29, 30, 35,
KC1jet Be y , l\lirelııy, 56, 139, 26 1. 37, 38, 49, 55, 59, 62, 76, 99, 103,
Re�et Peşıı, Sertobib, 253. 1 1 1 , 1 1 2, 1 57, 273.
Reşat Hikmet Be y, 154, 1 55, 197, Sııid Helim Peıe, Ayandan, 98, 100,
254, 255, 2S6. 1 00- 101, 103, 1 06, 1 10, 1 12, 1 1 3,
Reşit Bey, A ydın vali si, 68, 70, 76, 1 14, 1 1 5, l l 6, 121, 122, 125, 1 26,
77, 78. 1 27, 132, 182, 267, 268.
R�it Bey, 2. :\lıi be� ııci, 83, 98, 184. Salih Bey, Seryaver, 202.
241, 219, 26 1. Salih Bey, Miralay, 264.
R�it Paşa, H erici ye nüzırı, Şılrey-ı Salih Peıe, Ferik, 38, 42, ·ıl, 63, 65,
devlet ıizıısı, 33, H, l <ıO, 165, 68.
176, 177, 1 85. Salih Paşa, Seryaver, 73, 75, 82, 88,
Reıit A k if Paşa, Sivas veli'li, 5, 153, 104, 107, 1 16, 130, 131, 132, 233,
162, 21 ı, 2 1 5, 220, 230, 231. 234, 244, 250, 251, 256, 257, 258,
Refit l\liimtaz Paşa, Şehremini, 3nı. 259, 260, 263.
Rifot Bey, Maliye nüzırı, 25, 38, 44,
Selihu Sultan, 105.
15, 98, 1 02, 1 1.9, 213, 222.
Silim Bey, Şôrey-ı devlet mülkiye
Rifet Pa�e, 1 3, 1 4.
dairesi reisi, 140.
Rifııt Paşa, H aric i y e ııİlzırı, 22, 28,
Sôlim Bey, Karin-i Siint, 243.
31, 35, ·H, 45, 88, 153, 250.
Semi, Ferid Pe�a'nııı oJ;lu, 273, 274.
Rızıı Paşa, Sl•ru�k<'r-i P�bek, 1 2.
Sami Bey, Süleyman Paşa-zade, 58.
Rıza Peşıı, Topı:u feri ki , 22, 26, 38.
Sami Paşa, Zuptiye nazın, 20.
Rızıı Tevfik, J n, 1 63, 2 I:J . 2 2 t .
Sami Poııı, Mirliva, 88.
Semih Rifat Be y, 8 1.
s
Sevof, Bulgar Generali, 74, 109.
Sıibit Bey, 52, 1 25, 1 30; 1 3 1 , 2711. Saznnof, Rus lınriciye n ô.zın, 86, 109.
Sabri Efendi, Hoca, 1 95. Sefa Bey, 219.
Sadettin Efendi, 145. Selôhaddin Efendi, 69.
Sadık Bey, Miralay, 249. Selim, Yavuz, 109, 266.
Sadık Efendi, Arnavut, 6. Selim il., Sultan, 1 1 3.
Sodulluh Dey, 155. Selim ili., Sultan, 53.
Sofu Bey, Hariciye nizın, 230. 255. Selim Efendi, Şehzade, 239.
260. Servetsezn Kadın, 267.
284 GÖRÜP İŞİTIİK.LERİM

Seyyid Abdülkadir Efendi, 19i, 2 1 1 , Şükrü Efendi, Y akovalı Ali Efmdi·


212. zade, 152.
Seyyid Mehmed Tevfik Efen<li, Barut·
haneler niızırı, 53. T
Sokullu Mehmed Paşa, 5 4.
Tahsin Bey, Nakib-ül-Eşraf, ıoo.
Souehon, Dk. Suşon, Amiral, 16.
Tahsin Bey, Yiıver, ı4S.
Steg, Bank·ı Osına.ni müdür·i umu·
Tol'at Bey-Paşa, 2 ı, 33, 36, 37, 40,
misi, 218.
43, 44, 46, 48, 49, 78, 79, 80, 0 ı .
Sultan Abdiilaziz, 266, 268, 273.
ıo3, 104, ı o5 , 106, ıo8, ıo9, l l 1 ,
Sultan Abdülhamid, 267, 269, 2 7 1 , 272,
l ı 2, ı ı3, ı ı s, ı ı6, ı ı 7, ı ı 0, 122,
275.
ı23, ı24, ı26, 127, 128, 1 3 1 , 1 35,
Sultan Bayezid, ı47.
ı J6, ı 38, ı 39, ı40, ı41, 143, ı 46,
Sultan .Mahmud, 1 1 3, 146.
148, ı49, ı5o, ı s ı , ıs6, ı58, ı6o,
Sultan Mehmed Han·ı Hiiınis, 144.
ı 6 l , ı63, ı80, 1 8 ı , 268, 27 0, 2 7 1 .
Sultan Murad, 39, 266, 267, 272, 273.
Talha Bey, 225, 227, 228.
Sultan Reşat, 265, 267, 268, 269, 270,
Taube, ıo9.
272, 274, 275.
Tavsend, Bk. Townscnd, t nıı;iliz ır;ene.
Suşoıı, Bk. Souchon, Amiral, 1 1 6.
reli, 1 53.
Suzi Efendi, 129.
Tevfik Bey, İkinci Mıibeynd, 52, 60,
Süleyman Efendi, 272.
62, 7 1 , 76, 98, 1 0 1 , 104, 1 1 0 , 1 1 2,
Süleyman Bostani Efen<li, l 03, 1 1 7.
1 16, 1 1 7, 1 1 9, ı 26, 1 30, 132, 1 35,
Süleyman Paşa, 1. Ferik, 88.
136, 1 3 8 - 1 39, 1 40.
Süleyman Numan Paşa, Dr., 135-136.
Tevfik Bey, Jandornuı kumandanı,
Süleyman Şefik Paşa, 234, 236, 238,
202.
239, 242, 243 , 2 44.
Tevfik Bey, Maı.huat umum nıüdürii,
Süleyman Yıazıcı, Mevlid·i Şerif sahibi,
ı2.
1 2 4.
Tevfik Bey, Refik Bey'in kardeşi, 29.
Sümisi, Şeyh, 146.
Tevfik Bey, Mnliye nazırı, divan·ı mu·
hasebat rei�i. 1 4 7, l 4fl, ı 95, ı 97,
ş 224, 226, 250, 259, 269, 2 7 ı , 274.
Şadan Bey, Hukuk müşaviri, 71. Te\'fİk Paşa, Sadr-ı İlzam, 3, 5, 8, ı4,
Şadiye Sultan, 1 86. ı6, 22, 23, 26, 27, 28, 29, 30, 34,
Şakir Paşa, Mü�ir, 1 97, 202, 2 1 1 , 2 1 2 , 35, 38, 40, 49, ı38, ı49, ı s ı . 152,
2 1 3. 1 53, 1 57, 1 58, 16ı, ı63, 16:1·, 1 65,
Şemseddin Paşa, Evkaf niiı-.ırı, 23. ı66, 179, 180, 1 8 1 , 182, 1 83, 185,
Şeref, Bey ı 27. 1 87, 1 88, 189, 195, 1 96, ı911, 199,
Şerif Ali H a ydar Bey, 80. 2 ı3, 2 1 9 , 220, 221, 222, 224, 226,
Şevket Bey, Miralııy, 240, 249. 227, 233, 244, 245, 246, 24 7'
Şevket Kii mil Paşa, Şevkt't Bey'in, 2411, 249, 250, 25ı, 254, 256, 257,
başka adı, 249. 260, 262, 264.
Şevket Tur�ut Paşa, 1 81, 2 1 2 , 2 1 3, Titoni, İtalyan niızırı, 223,
227, 230. Tawnsend, Dk. Tavsenrl, ı 2o.
Şevki Bey, I H, 1 20, ı 2 1 , ı22. Tav,end, Dk. Tnwıısend, 1 20.
Şükrü Bey, 81, 98, 1 23, ı27. Turhan Paşa, 3.
Şükrü Efendi, S u d iı rd an , 39. Tuşef, Bul�ar murahhası, 109.
i NDEKS 28S

v Yaver Paşa, Ferik, S9, 1110, 183, 18S,


201, 207, 2 18, 219, 222, 223, 226, 227,
\' ahideddin, Ş eh zii de, 76. 249, 264.
Vahideddin Efendi, Veliahd, 1 30, 1 36. Yusuf Franko Paşa, 180, 18-i.
Vahideddin, Sultan, 1 2S, ı38, ı39, Yusuf İzzettin Efendi, Veliahd, 7l,
ı4ı, HS, 147, ı49, ı s ı, ı69, ı79, 1 19, 1 20.
ı8ı, 204, 260, 26S, 272, 273, 274, Yusuf Ziya Pnşa, 1 80, 184.
27S, 276.
Vnrtakes Efendi, ·H. z
Valide Sultnn, Nekş·ı Jil, 147.
Vasfi Efendi, Hoca, ı97, 2 ıo, 2 1 3, Zeki Paşa, li'erik, S8.
2ı9, 220, 230. Zeki Paşa, Müşir-i esbnk, 249.
Vasıf Bey, Kara, 260. Zekiye Sultan, 5.
Veyt, Bk. White, 7S. Zeyni Efendi, 258.
Veber, Bk. Weber, 64. Zihni Pata. 28.
Vehbi Efendi, 2S9. Ziya Bey, 8, 18, 22, 23, 24, 25, 39, 42,
Veli Peşe, 88. 47, 49, 68, 81, 2S9.
Vilson, Bk. Wilsoıı, ıso. Ziya Paşa, Maliye nazın, Nôzır-ı esbak,
s, ıJ, ıs, 20, 22, 23, 49, so, 55,
w 68, 69, 10. n, 8 1 .
Ziya Paşa, Mirliva, 107, lS3, 154, 163,
Weber, Bk. Veber, M.
White, Bk. Veyt, 7S.
183, 246.
Wilson, Bk. Vilson, ıso. Ziyaeddin Efendi, İ stanbul kadısı, 2 1,
23, 3S, 80.
y Ziyaeddin Efendi, Sultan Reşat'ın
oğlu , 267.
Yah ye R eşid Efendi, Mısır Kidi-i Zührab Efendi, 1 8.
esbekı, 2 ı , ı63. Zülfü Bey, 190.
il. Yer, Kavim ve devlet adları

A Aydın, 16, 38, 70, 208, 2 16, 217.


Ayvalık, 217, 2 1 8.
Acıbadcnı, 3 1 .
Adalar, 46, 75, 95, 97. B
Adıma, 27, 29, 35, 38, 41, 172.
Akbaş, 254. Babae<ıki, 107, 1011.

Alasonya, 58, 64. Hub-ı ôli, 1, 2, 3, .ı., 9, 10, 1 2, 13, 17,

Aliitini kö,kii, 35, 63. 18, 20, 22, 24., 25, 26, 27, 29, 31,
Aı-i Osman, 176. 33, 34, 40, 41, 43, 44, 47, 48, 49,
5 1 , 52, 55, 57, 60, 61, 62, 65, 67,
Alnınnyu ve Almanlar, 15, 36, 63, 64,
70, 72, 73, 7,ı, 76, 77, 78, 80, 8 1 ,
69, 78, 1 10, 1 1 3, 1 14, 1 1 5, 1 16,
82, 83, 91, 98, 99, 1 0 1 , 109, 1 10,
130, 131, 1 47, 148, 149, 150.
1 1 1 , 1 14, 1 1 5, 1 27, 139, 141, 142,
Amasya, 251.
143, 1 47, 149, 15·-J, 1 55, 1 56, 159,
Ambarlı, 271.
165, 169, 172, IH, 186, 1 87, 188,
Amerika ve Ameriknhlıır, 150, 222.
196, 199, 200, 201, 208, 212, 2 1 7,
Anndoln, 172, 176, 2 15, 2 1 <), 232. 2�2.
2 19, 229, 232, 234, 235, 237, 239,
251, 252, 260, 261, 262.
247, 248, 249, 250, 251, 254, 258,
Anafartular, 1 18. 259, 261, 263, 264, 275.
Ankara, 43, 254. Bab-ı Mc,ihat, 20, 36, 41.
Arablar ve .Arabistan, 60, 1 10, 172. Bab-üs-saiıde, 1 29, 136, 1 38, 1 39.
Arnavutlar ve Arnavutluk, 49, 54, Bnb-ı SerBlkeri, 33.
60, 61, 86, 92, 9,ı, 95, 2 14, 238, Dağdad, 16, 1 20, 160.
275. Buğdnd köşkii, 55.
Arıburnn, 1 1 8. Rağdu<l knKrı, 138.
Arz o<la�ı, 1 , il, 9, 22, 27, 40, :ı9, 55, Ilnhr·İ St.fid, 46, 94, 96, 1 1 3, il 5, 153,
67, RI, 127, 1 1-3, 1 52, 165, 180, 200.
196, 250, 258, 261. Balkaıılar, 58, 62, 75. R3, 86, 92, 95,
Asya, 97. 96, 105, l l 3.
Avrupa ve Avnıpnlılnr, 50, 62, 83, 86, Balkon Harbi, 2 U.
92, 93, 95, 96, 107, 1 u, 1 16, 1 1 8, Balkan muharebesi, 1 1 3.
1 2 1 , 1 22, 1 25, 132, 140, 141, 149, Balmnmcu köşkü, 265, 268.
164, 172, 173, 181-, 229, 267, 269. B:ındırma, 90.
Av nKturya ve Avusturyalılar, 10, 1 1 , Bebek, 176.
1 2, 96. 1 10, 1 1 3, 1 14. 130, 132, Bed, 94.
133, 147, U9, 1 50. Berlin, 1 15, 1 18.
Aynsofya, 25, 37, 129. Retiktaş, 26, 32, 61, 68, 1 19.
Ayasofya rıımii, 70, 1 13, 1 1 9. Beyazıt, 99, 100.
Ayasofya ıueyılnnı, 18. Beyazıt Ca mii ,
147.
A yaspa�a, 35. Beyazıt meydanı, 101.
Ayastafanos, 3 1 , 88. Beykoz, 1 75.
İNDEKS 287

Beylerbeyi, 129. Divanyolu, 33, 129, 146.


Beylerbeyi sarayı, 69, 175, 177. Dolmabahçe, 60, 70, 74, l lO, 1 13, 125,
Beyoğlu, 1 10, 165, 227. 131, 139, 143, 164., 165, 166, 175,
Binektaoı, 3, 18, 26, 57-58, 79, 81. 202, 238, 270.
Bingazi, 146, Draç, 93.
Bodrum, 46.
Boğazlar, 1 15, l l6, l l7, ll8, 147, 165. E
Boğaziçi, 133. Edime, 29, 74, 75, 81, 85, 86, 89, 91,
Boğadıyan, 202. 93, 94, 95, 97, 98, 99, 102, 105,
Bolayır, 87. 106, 107, 108, 109, 1 10, 1 13, 127,
Boına, 10, 12, 41, 1 13, 176. 135, 269.
Bostan, 146. Edimekapı, 123, 146.
Bulgarlar ve Bulgaristan, 10, 11, 13, Enderun, 138.
14, 29, 41, 59, 60, 62, 70, 71, 72, Enez, 75, 99.
73, 74, 83, 84, 85, 86, 87, 90, 91, Erenköy, 68, 122, 248.
93, 94, 96, 98, 105, 108, 109, 1 10, Ermeniler Ye Ermenistan, 1 10, 165,
145, 149. 172, 176, 228.
Burdur, 176. Ermeni patri�, 261.
Burso, 1 13, 229, 231, Erzurum, 228, 229.
Bükreş, 186. Eskifebir, 1 17, ll8.
Büyük Ada, 9, 46, 56, 57, 61. Eskiüsküp, 89.
Büyükdere, 135. Eyub, 82, 137, 139, 1'6.
F.yub r.amii, 1 12.
c
F
Cezayir, 94.
Cihan·nümo köokü, 227. Fatih, htanbul'da bir semt, 146, 147.
Fatih baziresi, 232.

ç Fatih Sultan Mchmed Han tiirbesi,


129.
Çadır köşkü, 1 34. Fehime Sultan yalısı, 175.
Çanakkale, 18, 87, l l 7, 1 18, 1 23, 172, Feneryolu, 54, 65.
268. Fındıklı, 1 12.
Çatalc a, 71, 72, 73, 77, 84, 85, 86, 87, Firenkler, 76.
88, 90, 93, 94, 98. Frao�a ve Fransızlar, 10, 34, 35, 85,
Çengelköy, 130, 136, 138, 150, 163, 86, 1 10, 1 13, 1 1 5, 1 16, 1 17, 1 1 8,
182. 150, 159, 165, 172, 175, 185, 186,
Çerkezköyü, 84. !!Ol, 222, 225, 226, 241, 254, 259.
Çıra�an sarayı, 41, 42, 69, 175. Fransa llıtilôl-i kebiri, 18.
Çin, 44.
Çit köşkü, l l4, ll8, 202, 251, 267. G
Galata, i l .
D
Gelibolu, 94, 1 1 8, 1 24.
Dehre, 93. Girit, 44, 81, 95, 106.
Dimetolı.a, l 10. Göksu, 175.
288 GÖRÜP İŞİTTİKLERİM

H KHtamonu, 24, 81, 242.


Ketenciler kapın, 101.
Hadımköyü, 72, 90. Kırkkilise, 62, 83, 89, 92.
Halep, 56. Komanova, 89, 92.
Hamidiye camii, 58, 59, l l3. Konya, 1 17, 216.
Hazret-i Halid Tiirbesi, 145. Kökçüler kapısı, 101 n1•
Hersek, 10, 12, 41, l l 3, 176. Koska, 27, 64.
Kudüs, 196.
1
Kuruçeıme, 105.
Ihlamur kaen, 265. Kutluk köokil, 125, 129.
Irak, 120. Küçükköy, 88.
Kürtler, 164.
ı Kut·ül-Amare, 120.
İ ngiltere ve İngilizler, 75, 86, 95, 99, L
110, 1 1 3, l l5, l l6, 1 1 7, l lR, 120,
150, 153, 159, 160, 165, 176, 190, Londra, 13, 74, 75, 94, 99, 153.
191, 201, 207, 208, 2 1 7, 218, 219, l.üleburgaz, 70, 83, 93.
226, 231, 235, 236, 249, 255, 259,
260. M
i pek, 89.
Macarlar ve
Macari stan, 1 13, 132, 133.
İran '\'e İranlılar, 31, 99, 217, 218.
İ sp an ya Ye t �panyalılar, 181.
69, 112, 201.
Maçka,
Makedonya, 85, 86, 93, 94, 105.
İijtanbııl, l, 5, 9, 10, 13, 14, 18, 21,
Malatra, 94.
22, 24, 29, 31, 32, 33, 35, 39, 41,
Malta, 218, 228, 255, 259.
44, 46, 63, 64, 69, 70, 72, 75, 79,
Malta, kötkü, 120.
82, 85, 87, 88, 89, 91, 104, 107,
Maltepe, 57.
108, 109, 113, 1 1 7, l l8, 130, 132,
Manaetır, 85, 89, 93.
146, 147, 149, 156, 157, 159, 174,
ManiBB, 209, 216, 217.
175, 184, 185, 186, 212, 231, 232,
Maslak, 82.
240, 247, 251, 252, 259, 260.
İ şkodra, 85, 89, 93, 99. Mentefe Hnl'a�, 208.
Meriç nehri, 109.
İştip, 93.
Mısır ve Mısırlılar, 23, 31, 82.
İtalyu ve İtalyanlar, 62, 96, 165, 191,
Midye, 75, 99.
200, 203, 209, 223.
Midye körfezi, 94.
İzmir, 7, 39, 195, 207, 208, 209, 211,
216, 218, 221, 241. Moda, 32.
Mondros, Bk. Moudros, 156.
K Moudros, Bk. Mondros, 156.

Kadıköy, 68. Muijtafa Paıa köşkü, 138.


Kalkandelen, 93. N
Karaağaç, 70, 83, 108.
Karadağ ve Karadağlılar, 60, 61, 74, Naciye Sultan sahilhanesi, 175.
83, 89, 93, 94. N�betiye köokü, 272.
Karadeniz, 94, 158. Nioantaşı, 22, 68, 69, 226.
Karesi, 263. Nunıosmaniye, 82.
i N DEKS 289

o Söjj;ütlü, 139.
Sultan Ahmed meydanı, 2 1 5.
Orta kapı. 1 36. Sultan Mahmud t.ürbesi, 1 19, 129.
Ortaköy, 1 75, 176. Sultan Mahmud tiirbesi hatir�i, 6.
o�manlı ve OsmanWar, 108, 1 33, 2 1 8. Sultan Selim �amii, 106, 1 08.
Sultan Selim semti, İRtanbul'da, 147.
p Suriye, 1 50.

Pari�, 78, 116, 1 1 5, 1 52, 208, 223, 229, ş


231.
Şam, 1116.
Parie konferansı, 232.
Şiız('li derır;abı, 199.
Petel't'bıırır;, 12, 1 3, 87, 109.
Şeh:ı:adf!'baoı, 2 14.
Prizren, 89.
Şi�li. l ':'11.
Ple,·ne, 93.
l 'revcz(', 119.
T
R T('rkos, 90.
1't'�cl� a, 26.
Roırıo, l 5, 1 65.
Tekirda�. 9 i.
Romanya \'e Honuınyıılılıır, 1 1, 96,
Tophant', 33,
105, 107.
Tophane sarayı, 62.
Rumlar H Rıınıeli, 57, 75, 83, 92, 93,
Topkapı, 62, 1 19, 120.
99, 105, ı ı ı , 1 1 3, ı u, 165, 1 16,
Topkapı sarayı, 48, 55, 1 29, Uli, 1 36,
228.
1 38, 1 39, 1 46, 18:1.
Rum patri�i, 26 1 .
Tortum, 228, 229.
Rıu;yo ve Rusyalılar, 1 2, 1 3 , 37, ·ı8,
Trabhısgarp, 5, 46.
97, 99, 1(19, 1 1 0, 1 1 5. 1 1 6, 1 1 7.
Trabıııo n, 1.
160, 175.
Türbe-i �rif, 1 46.
Türkiye ve Türkler, 18, 200, 235, 255,
s
273.

Sarayho�na, 1 1 3.
u
Saraybıırnıı, 1 38.
Saray içi, 1 08.
Urla, 1 76.
Scliimlık dair"'8i, 2 1 7.
\Toi muahedesi, 62.
�lanik, 5, 22, 29, 30, 35, 45, 63, 64.
69, 70, 76, 85, 89, 93, 98, 1 8 1 , 2 7 1 . v
Serfiçe, 1 8 .
Seyidlf'r, 84. Üçüncü kapı, Dk. Yıldızlı kapı, 138.
Sırplar Vf' Sırbistan, 1 1 , 62, 7 4, 83, Ü�küdar, 68.
89, 93, 94, 105, 1 10, 1 1 3, 1 14. Üsküp, 89.
s�('h·ar, 54.
Sinop, 103, 227. v
Sirkeci, 2 1 , 22, 26, 33, 34, 67, 107,
133, 136, 143, 149, 165. Valide-i hidivl ıahilhanesi, 176.
Sofya, 13, H9. Van, 176.
29() GÖR Ü P JŞfTT I K L'E R I M

Vııni kö)·ü, 1 50. Y crıil.. 11111 me" levihanl'sİ, 123.


Vnrdıır, 58, 89. Yıldız �arayı semti, 35, 36, 45, 53,
ve

Vardar nehri, 89. 511, 63, 1 14, 1 1 7, 134, 1 3 6 185, ,

Vefa, 147, 214. 214, 215, 226, 266, 269, 273.


Viyana, 100, 1 1 8. Yıldızlı k apı, Dk. Üı;üncil kapı, 1 38.
Vizl', 70, 83, e ı. Yozgat, 205.
Yunanlılar ve Yunanistan, i l , 44, 62,
y 63, 64, 69, 70, 74, 83, 87, 89, 93,
9.1, 96, 105, ı ıo, 1 1 4, 208, 2 1 5,
Yafıı, 196. 2 1 6, 2 17, 2 1 8, 211, 260 ,

Yuhniler, 511.
Yakn<'ık, 57. z
Yanya, 16, 85, 93, 99.
Yemen, 1 52. Ziııcirlilrnyu, 1 20.
Y eniköy , 1 H, 1 1 6. Ziviıı, 58.
Y l' nirıımi, 2 6
. Zoııır;ulduk , 171, 1 72 .
RESİMLER

You might also like