Professional Documents
Culture Documents
Film Müziği
T A R İ H Ç E VE Y A Z I L A R
SADİ KONURALP
w
İÇİNDEKİLER
Değerlendirme / 77
Hazırlanış Tekniği / 83
Tek Kişilik Ordu: Besteci-Yönetmenler I 84
[TEKNİK YAZILAR]
Müzik Teknikleri / 91
Besteci Seçimi / 98
Film Müzikçileri de "Cee..." Yapar! I 99
Logo Müzikleri I 104
Film Müziğinin Belirlenmesi (Spotting) 1106
Türk Sineması'nda Klişe (Şablon) Müzikler / M I
Film Türlerine Göre Film Müziği / 1 1 9
Bilgisayar Oyunları İçin Müzik: Film Müziğinin Yan Dalı / 119
Western Filmleri / 1 2 1
Korku Filmleri/125
Macera Filmleri / 1 2 7
Felaket Filmleri/130
Komedi Filmleri / 1 3 3
Televizyonda Dizi Film ve Film Müzikleri / 1 3 4
Film Müziği Bestecileri İçin Hak Hukuk I 134
[DERGİLERDEKİ YAZILAR]
Müzik Başlayınca Bıçağını Çek! Goblin... / 1 4 9
Korku Sinemasında Film Müziği: 30'Iu Yıllar / 1 6 1
Korku Sinemasında Film Müziği: 40'lı Yıllar / 1 7 1
Korku Sinemasında Film Müziği: 50'li Yıllar / 1 8 1
Giaollo Filmleri ve Müzikleri / 1 9 0
Kişisel Bir Yakınma - Seslendirmelerde Film Müziği
Katliamı / 209
Film Müziğinde Ondes Martenot, Theremin ve Diğer
Elektronik Zamazingolar / 214
Özel Efektlerinden Müziklerine Godzilla ve Diğer Japon
Canavar Filmleri / 228
Animede Müzik / 247
Yayma Hazırlayanların Notu
Cüneyt Konuralp
GİRİŞ
verilen bir cihaz ilk sinema aleti olarak kabul edilir. Araştır
macılar bu aletle yapılan kimi gösterilerde müzik çalındığı
nı belirtmişlerdir. Aynı dönemde yapılan farklı denemeler
de, bir sürü girişimlerde bulunulmuş ve sonuçta ortaya
büyülü fener dışında, Tomotrop, Fenkistiskop, Zoetrope,
Daedaleum gibi bir takım icatlar ortaya çıkmıştır. Ama he
men hepsinde çok da verimli olmayan sonuçlar elde edil
miştir. Hiçbiri topluluğa gösterilecek tarzda değillerdir. Bun
dan dolayı bu buluşlar müziksiz ortamlarda gösterilecektir.
1891-1896 yılları arasında bu gelişmeleri tersine çeviren
biri ortaya çıktı: Emile Reynaud. Çizgi filmin büyük babası
olarak bilinen bu kâşif, Praksinoskop adı altında geliştirdiği
alet yardımıyla halka Theatre Optique'te 15-20 dakikalık ha
reketli resimler göstermeyi başarabildi. Üstelik bunu müzik
eşliğinde yapıyordu. Reynaud'nun gösterileri için müzikler
Gaston Paulin tarafından hazırlanmıştı. Hatta bu Praksinas-
kop gösterilerinden Pauvre Pierrot adlı olanında bir serenad
bile bulunmaktaydı. Bu biçimde müzik, daha doğmadan ön
ce sinemayla tanışmış oldu. Dolayısıyla film müziği, sine
madan daha yaşlıdır diyebiliriz. Ancak bu tanışma kısa sür
dü1.
Başarısızlıkla sonuçlanan bu atılım esnasında Amerika
Birleşik Devletleri'nde bir başka denemeye girişilmişti: Tho-
mas Alva Edison, Kinetoskop'u icat etmişti. Aletin bir özelli
ği, fonograf [ya da silindir] aracılığıyla sesin de iletilebilme-
siydi. Seyirci sesleri bir kulaklık vasıtası ile dinlemekteydi.
Kineteskop için hazırlanan filmlerde özel bir müzik olmadı
ama bazı şovların filmlere alınması sonucu bir dip müzik du
yulabilmekte idi. Kineteskop'un bu yararlarına karşın iki de
zararlı yanı vardı. Perde üzerinde gösterilme esasına dayan-
6 Özetle sessiz filmler asla sessiz değildi. Çekim esnasında bile oyuncula
rın rollerine kendilerini iyi kaptırmaları için piyanoyla müzik çalınmak
taydı.
25
7 Bu orglarda bazı renkli tuşlar vardı. Her renk bir ruh haline karşılık
olup, çıkan sese ayrı bir tonalite sağlıyordu. Bunlardan birinde bulunan
tuşlardan bazıları: Sevgi (anne), sevgi (ihtiras), sevgi (romantik), suskun
luk, kıskançlık (yeşil), şüphe (mavi), mutluluk, nefret, esrarengiz (gri), iğ
renç (siyah), karamsar, şamata (kırmızı).
27
Bana göre sesli filmde müzik [görüntüye] asla eslik etmemelidir; mü
zik kendi yolunu izlemelidir.
1935-1950 dönemi
Günden güne gelişen stüdyo çalışmaları her tür film türüne
(biçimine) müzik yazabilecek verimli besteci grupları mey
dana getirdi. Steiner, Korngold, Stothart gibi müzik direktör
lerinin yanına, Victor Young, Roy Webb, Alfred Newman,
Leith Stevens gibi yeni besteciler katıldı. îlk başlarda beste
cilerin adları jeneriklere yazılmaz, bütün skorun bestesi, dü
zenlemesi ve yönetimi için müzik direktör veya şeflerin ad
ları yazılırdı.
1932'de Max Steiner bu geleneği bozdu. Symphony of
Six Million için yaptığı skorda sözlü film müzik kalıplarının
dışına çıkarak korkusuzca diyalog altında müzik kullandı.
Başarısından dolayı bağımsız bir biçimde jeneriklerde adını
yazdırabildi. Steiner'in yanı sıra Stothart, Alfred Newman,
Erich VVolfgang Korngold gibi diğer besteciler de çeşitli skor
lar besteleyerek, sessiz filmlerde kullanılan tekniklere kendi
45
geliştirdikleri teknik ve üsluplarını eklediler ve bestecilerin
isimlerine ayrıcalık tanınmasını sağladılar14 .
Avrupa'da film müziği çalışmaları ise çok daha değişik
biçimde gelişerek, Amerikan ve Avrupa film müzikleri ara
sında önemli farklılıklar ortaya çıkmıştır. Farklılığın en
önemli nedeni, İngiltere (Elstree) ve Almanya'daki (UFA) bir
kaç büyük stüdyonun dışında, sözleşme altında sanatçıları
barındırabilecek stüdyoların olmayışıydı. İkinci önemli fark
ise, Avrupa'da yönetmen-besteci ilişkisinin daha sıkı, daha
yakın oluşuydu. Yönetmen gerektiğinde besteciyi kendisi
seçiyor ve uzun süre onunla çalışıyordu. Eisenstein/Prokofi-
ev, Renoir/Kosma, Clair/Vigo, Carne/Jaubert ortaklıkları,
30'lu dönemin en belli başlı örneklerdendi. Bu anlatılan
farklılıklar, günümüzde de hâlâ görülebilmektedir. Yine de
her iki kıta için ilk dönemlerde bir çok ortak yönler yok de
ğildi. Avrupalı yönetmenler de ses ve görüntünün birleştiril
mesi üstüne bir çok denemelere girişmişlerdi.
1940-1960 dönemi
Avrupa'da genel olarak uygulanan yöntem, çağdaş bestecile
re film müziği ısmarlanmasıydı. Çoğu besteci yılın üç ayı
film müzikleri ile ilgileniyor, geriye kalan dokuz ayda da
1960-1980 Dönemi
Bu dönemde gerek televizyonun gelişmesi gerek yapım üc
retlerinin artışı, büyük stüdyoların film yapımlarını azalt
mıştı. Bağımsız ve deniz aşırı yapımcılarla yanşılması sonu
cu stüdyolar bütçelerinde indirim yapmak zorunda kaldılar.
Ayrıca 1958'de müzisyenlerin grevi, takım orkestralarının
dağılmasına, en güçlü müzik direktörlerin çoğunun ya emek
liye ayrılmasına ya da işten atılmalarına neden oldu. Bunla
rın yerini müzik eğitimi almamış idareciler doldurdu. Böyle
ce film bestecileri için eğitim alanı olan müzik daireleri de
sinema orgları gibi artık geçmişte kalmıştı.
Bağımsız film bestecilerinin yanında popüler müziğin
belli başlı isimleri de film müziği piyasasına girdi. Dolayı
sıyla değişik bir çok müzik stili daha film müziklerine görül
meye başlandı. Stereo, Quadrophonic ses düzenlerinin tu
tulmasının yanı sıra, filmden gelen hışırtıyı giderebilecek
yöntemlerin araştırılmasına çalışıldı. Dolby firmasının film
ler için geliştirdiği sistem patent altında, 197 5'de Nashville
filminden sonra hemen her filme uygulanır oldu .
49
Yine yirmili yıllarda bir beyaz Rus olan Valentine Taskin ve
ya tam adıyla Barones Valentine von Clodt Jurgenzburg'un
Cine Magic'te sessiz film piyanistliği yaptığı bilinmektedir.
Sinema sarayları modası Beyoğlu'na da yansımıştır. Geniş,
birden fazla balkon içeren lüks sinemaların sayısı oldukça
fazladır ve elbette bu tür yerlerde bir orkestra olması kaçınıl
mazdır. Cemil Filmer, Hatıralarım adlı eserinde Opera Sine-
ması'm anlatırken Amerika'dan 25-30 kişilik özel orkestra
getirtildiğinden bahseder. Ayrıca o dönemlerin gazetelerin
deki sinema ilanlarına göz atıldığında orkestra şeflerinin
isimlerini bulmak mümkün: 1908'de Varyete Tiyatrosu'nda
(eski Ses Sineması) Royal View gösterilerinde Joseph Psalti,
1924'de Opera Sineması'nda Viyolet Emperyal filminde Da-
vid Zirkin Arnoldy, 1925'de ideal Sineması'nda La Tene
61
1960-1990 dönemi
Altmışlı yıllarda yeni besteciler ortaya çıkacaktır. Bu isim
lerden ilk olarak bahsedilebilecek olan Yalçın Tura'dır. îlk
film müziğini Ziya Metin'in Namus Düşmanı için yapan Tu
ra, halen günümüzde de film müziği çalışmalarını sürdür
mektedir. 1965'de Halit Refiğ'in Haremde Dört Kadın ve Me
tin Erksan'ın Sevmek Zamanı filmlerinin müziklerini
hazırlayan Metin Bükey'i görürüz. Bükey'in çok sesli Türk
müziği anlayışı esasına göre hazırladığı müziklerin melod-
ram-filmlere uygun olduğu kısa sürede fark edilecektir. 70'li
yıllarda melodram-filmlerin tekrar rağbet kazanması ile bes
teci olarak yoğun ilgi görecektir. Bu filmler tipik melodram
olmakla birlikte şarkıların gazino, pavyon, gece klüpleri gibi
mekânlarda kullanılmasıyla farklılık arzedecektir. Aynı şar
kılar filmin geri kalan yerlerinde Bükey tarafından melodisi
yorumlanarak verilmiştir.
Bu dönemde film piyasasında pop ve hafif müzik sanat
çıları da katıldılar. Fecri Ebcioğlu, Erol Büyükburç, hafif
müzik dünyasından gelip, filmlere özel şarkılar hazırlarlar
ken, Moğollar topluluğundan Cahit Berkay, pop müzik tan-
danslı özel beste yoluna gitmiştir. Berkay ilk kez elektronik
enstrüman kullanmış, bestelerindeki doğaçlamalı ve melo-
disiz yapıları ile film müziğimize ayrı bir hava vermiştir.
73
P: Plak K; Kaset C D : C D
Yol filminin müzikleri 1983'de VVarner firmasınca plak olarak çıkarılmıştı fakat ya
sak plak muamelesi gördüğünden Türkiye'de satılamadı. Zülfü Livaneli I986'da çı
kardığı film müziği toplama albümünde Yol filminin müziklerini film adı vermeden
kullanmıştır. Türkiye'de yasal şekilde albüm ancak 1997'de çıkartılabilmiştir.
Köprü filmine ait iki müzik albümde yanlışlıkla Sefvi Boylum Al Yazmalım filminin
müzikleri olarak tanıtılmıştır. Bu yanlışlık, serinin ikinci albümünde belirtilmiş ve
düzeltilmiştir.
*** Sadi'nin bıraktığı liste, 2001 yılındaki Komscr Jeksp/r filmine kadardı. Daha
sonra gelen ve 2000 yılı eksikleri ile sonrasını kapsayan ekler, arkadaşımız Burak
Fedakâr tarafından tamamlanmıştır. Katkısı için teşekkür ederiz. [Yayıncının notu]
DEĞERLENDİRME
bir soru geliyor: Üç unsurun bir araya gelmesi, bir film mü
ziğini başarılı olarak kabul etmemiz için yeterli bir neden
olabilir mi?
Kimi sinema kuramcıları, sanatsal fonksiyonun yani si
nema dili olarak kullanımının daha önemli olduğunu sa-
vunmaktalar. Bu biçimde yapılan film skorları ya çok kısa ya
da monotematik parçalardan oluşmadır. Ezgi ya da temalar
ise mümkün olduğunca anlamsız, dejenere biçimlere soku
lurlar. Bir yedinci sanat eseri yaratmak için daha eski bir sa
nat türünden ödün vermek bence yanlıştır 2 0 .
Müzik, filmlerden ilham alınarak yaratılabildiğine göre
film müziğini ayrıca müzikal yapısı içinde de ele almak yan
lış olmasa gerektir. Müzikal yapı ile müziğin yalnızca kulağa
hoş gelebilir yanını kastetmiyorum. Bunun yanı sıra bestele
me, armoni, orkestrasyon gibi diğer aşamaları da içine atıyo
rum.
Sonuç olarak film müziğine her üç unsur içinde ayrı ay
rı incelemeli ancak bu üç sonuçtan genel sonuca varılmama-
lıdır. Varılsa bile bu sonucun oldukça sübjektif olduğu her
zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Bir aralar film mü
ziklerinin değerlendirilmesine yarayabilecek bir tablo oluş
turma çabasına girişmiştim. Bu tabloyu aşağıda veriyorum.
Film müziği,
(3) Filmi film yapan,
(1) Seyirciyi konu içine sokmaya çalışan,
(2) Tempoyu sağlayan,
(4) Sinema dilidir.
Hiçbiri Çok kötü, rezalet
1 Belli bir yerde kalıyor
2 Sırf müzik için müzik
3 Harcanmış
4 Alelade müzik
1,2 Zayıf kalmış
1,3 Zayıf kalmış
1,4 Yetersiz
2,3 Vasat
2,4 Vasat ama idare eder
1,2,3 iyi
1, 2,4 iyi ama daha iyi olabilirdi
1,3,4 iyi ama daha iyi olabilirdi
1,2,3,4 Fevkalade
Tablo I. Film müziklerinin değerlendirilmesi için bir çizelge
Gerçekten de Chaplin sözünü tutar, 1931 'de City Ughts filmini ses
siz çeker ve üstelik müziklerini kendisi besteler. Aslında City
üghts'm yüzde yüz özgün bir film müziğine sahip olduğunu kabul
lenmemiz biraz zordur, çünkü çiçekçi kör kız teması, o dönemin
şarkılarından Violetera idi. Filmlerinde tema olarak bilinen şarkıları
kullanmak Chaplin'in sessiz film dönemlerinden beri tercih ettiği
bir alışkanlıktı ve Chaplin için bu özel bir anlam taşımaktaydı.
İlk başlarda bile her filmimde bir üslup yaratmaya çalıştım; ve bunu sağla
yan genellikle müzik olurdu... Basit ezgiler bana çalışmalarımın esin kayna
ğı olurdu. Tvrenty Mimrtes of Love'da parkta polisle hemşireler arasında bir
cağı önceden kararlaştırılmış olur. Daha sonra müziğin film
üzerinde hangi yerlerde kullanılacağı konusuna gelinir. Bir
çok senaryoda müziğin kullanılması gereken yerler ayrıca
belirtilmiştir. Hele filmin yönetmeni aynı zamanda filmin
senaryosunun yazımına da katılmışsa müzik kullanılacak
yerler hemen hemen belirlenmiş demektir. Ancak her senar
yoda müzik kullanımına dair açıklama olmaz. Bu durumda
yer belirleme işlemi, yapımcı ve özellikle yönetmenin sine
ma anlayışına bağlıdır. Bestecinin söz söyleme hakkı yok de
ğildir. O da çeşitli önerilerde bulunur, gerekirse lüzumsuz
gördüğü kullanma yerlerini belirtebilir.
Yerler belli olduktan sonra devreye müzik editörü girer.
Müzik editörü adından da anlaşıldığı gibi filmin yalnızca mü
zik kuşağının meydana getirilmesinden sorumludur. Dolayı
sıyla müziğin görüntüyle eşleştirilmesi işi dışında müziğin
kaydedilmesi, filmin ses kuşağının mikslenmesi işlemlerine
katılır. Film yapımı süresince bestecinin sorunlarını payla-
yığın saçmalık oluyordu. 1914 yılının en ünlü şarkılarından Too Much
Mustanf in ezgisini filme serpiştirmiştim. City Lights için Viotetara'yı, The
Gold Rus/ı için Auld Lang Syne'yi, The Immigrent için Alrs. Grundy'yi seç
miştim.
Oktav Akıcı
Majör 7li . Sıkıcı
Majör 6'lı Çok tatlı, lezzetli
Minör do-mi bemol Üzüntülü, melankolik
Majör aralıklar Canlı, neşeli
Besteci Seçimi
Logo Müzikleri
Filmler başlamadan önce film şirketlerinin (ve bunun yanı sıra
dağıtımcı firmaların) logoları gözükür. MGM'nin kükreyen aslanı,
Columbia'nm Hürriyet heykeli, Paramount'un karlı dağı vb artık
belleklerimizde yer etmiş görüntülerdir. Bu görüntülere kimi za
man müzik de eşlik etmektedir. Bu müziklerde iki yaklaşım bu
lunmaktadır: 20th Century Fox, Warner Brothers gibi logolarda
fanfar türü müzikler çalınarak şirketin haşmeti ortaya konulur.
Universal, United Artists gibi logolarda görülen diğer yaklaşımda
ise müzik önce hafiften başlar ve büyük bir gümbürtüyle biter.
Böylelikle şirketin güçlü, sağlam bir yapıya sahip olduğu anlatıl
maya çalışılır. Bu logo müziklerinin bestecilerinin büyük bir kıs
mını film müziği bestecileri oluşturmaktadır. Aşağıda bazı logola
rın müzikleri sahipleriyle birlikte verilmiştir. I'
•
106
Yine aynı biçimde, her tür film için tek bir prototip filmden
söz edebilmek mümkün iken, buna karşılık tür için kullanı
labilecek prototip sayısı birden fazla olabilir; çünkü türler
de zaman içerisinde ekonomik, sosyal vb. etkenlere bağlı
olarak değişikliğe uğrayabilmektedirler. Kimi zaman ilk pro
totip skor yerine, bunu izleyen daha sonraki örneklere ait bir
skoru prototip olarak göstermek gerekebilir; çünkü ilk ör
nek, etkisini fazla hissettirmemiş ama bir diğeri bu açıdan
daha etkili olmuş olabilir.
Tabii bütün film türlerini ayrı ayrı ele almak mümkün
değildir. Bundan dolayı türler daha çok sinema tarihinde en
çok kullanılanlar arasından seçilmişlerdir. Bu arada Türk
filmlerinden de melodram ve Arabesk filmlere de ayrıca de-
ğinilmeye çalışılmıştır. Şimdi film müziklerini film türleri
ne göre incelemeye başlayalım.
Yine aynı biçimde, her tür film için tek bir prototip filmden
söz edebilmek mümkün iken, buna karşılık tür için kullanı
labilecek prototip sayısı birden fazla olabilir; çünkü türler
de zaman içerisinde ekonomik, sosyal vb. etkenlere bağlı
olarak değişikliğe uğrayabilmektedirler. Kimi zaman ilk pro
totip skor yerine, bunu izleyen daha sonraki örneklere ait bir
skoru prototip olarak göstermek gerekebilir; çünkü ilk ör
nek, etkisini fazla hissettirmemiş ama bir diğeri bu açıdan
daha etkili olmuş olabilir.
Tabii bütün film türlerini ayrı ayrı ele almak mümkün
değildir. Bundan dolayı türler daha çok sinema tarihinde en
çok kullanılanlar arasından seçilmişlerdir. Bu arada Türk
filmlerinden de melodram ve Arabesk filmlere de ayrıca de-
ğinilmeye çalışılmıştır. Şimdi film müziklerini film türleri
ne göre incelemeye başlayalım.
Korku Filmleri
Komedi Filmleri
1 Hayalet yazar {ghost writer): Edebiyatta ünlü yazarlar için çalışan, on
ların yerine yazan ama adları hiçbir zaman kitapta olmayan kiralık yazar.
137
Biz skoru sanki takım elbise alır gibi satın alırız. Bu aldığımız elbiseyi
dolaba asıp kaldırmışsak buna kimse karışamaz.
2 Amerikan TV dizi film tarihinde soap opera tarzında korku dizisi olarak
anılan Dark Shadows dizisinin bazı bölümlerinin kurgulanıp sinemada
gösterilen film versiyonunu saymıyorum.
139
30 dakikalık bölümler
jenerik-RK-Başlangıç-RK-Serim-RK-Sonuç-RK-Bitiş yazıları
2d 5d 10 d 10 d 2d
45 - 50 dakikalık bölümler
(7feıse^Henerik-RK-Başlangıç-RK-Serim-RK-Sonuç-RK-Epilog-RK-Bitiş yasaları
5d 2d 5d 15 d 15 d 5d 2d
5 Alf, Altın Kızlar, Cosby Ailesi, Taksi, Cheers, Webster gibi diziler bu tür
komedi grubuna girer. Terim, situation comedy [durum komedisi] kelime
lerinin kısaltılmasından türetilmiştir.
148
mak hatalı bir işlem sayılabilir çünkü bir film müziği beste
cisi genelde hemen her tür filmde çalışır. (Örneğin Henry
Mancini, günümüzde Pembe Panter temasının ve Blake Ed-
wards güldürülerinin bestecisi olarak bilinir ama bu onun
başka tarz filmlere müzik yapamayacağı anlamına gelmez.
Mancini, 1950Jli yıllarda Universal film şirketinde kadrolu
besteci olarak çalışırken, Salter'le birlikte, aralarında Cre-
ature From The Black Lagoon olmak üzere, birçok bilimkur
gu filmine müzik hazırlamıştır. Aynı biçimde Audrey Hep-
burn'un oynadığı gerilim filmi Wait Until Dark [1967] ile
Tobe Hooper'in bir uzay vampir filmi olan Lifeforce'un
[1985] müzik skorları da Mancini'ye aittir). Yine de, olayı
sadece korku filmleri bazında ele alırsak, Salter'in 40'h yıl
lara ait Universal yapımı korku filmlerinin müziklerine etki
si inkâr edilemez. Bu açıdan, müziklerin nerdeyse tek bir ka
lemden çıkmasını bir dönüm noktası olarak kabul edebiliriz.
Son of Frankenstein'in müziğinin bestesi Frank Skin-
ner'a aittir. Canavarı müziksel olarak dört notalık bir motifle
tasvir etmiş ve bu motifi, gerekli tonal düzenlemelerle bir
likte ardarda çalmak suretiyle, tırmanış ve artış hisleri vere
cek biçimde kullanmıştır. Özellikle Wolf Frankenstein (Basil
Rathbone) ile canavarın (Boris Karloff) laboratuarda karşı
laşmaları sahnesinde bu çok belirgindir. Böylelikle, canava
rın cüssesinin büyüklüğü ve taşıdığı tehlike belirtilmekte
dir. Ancak, bütün filme hâkim olan müzik teması canavara
ait olan tema değil, filmin ikinci kötü adamı Ygor'a (Bela Lu-
gosi) ait olan temadır. Ygor filmde tahta üflemeli bir müzik
aletiyle de bu melodiyi çalmaktadır. Müzik, bu biçimde,
Ygor karakterini fazlasıyla öne çıkartır. Hatta, canavar motifi
çoğunlukla Ygor temasının bir uzantısı gibi durur.
Diğer bir ilginç taraf da, müziğin Wolf Frankenstein'a
karşı ilgisiz kalmasıdır. Filmde Henry Frankenstein'in oğlu
Wolf Frankenstein'a ait bir müzik teması yoktur. Oysa Henry
Frankenstein'in filmde sadece adı geçmekte ve müzik sanki
175
1 Thriller kelimesinin Türkçe tam bir karşılığı yoktur. Kimi zaman gerilim
olarak çevrilmektedir ama bu yazıda (tam anlamım veremese de) macera-
gerilim olarak kullanılması uygun bulunmuştur
191
3 Aynı şekilde 60'lı yıllarda bongo davulları, elektro gitar ve çeşitli ekzo-
tik çalgılar da kolayca ayırt edilebilen seslerinden ötürü, dizi film müzik
lerinin orkestralarının daimi üyeleri haline gelmişlerdir. Teknolojinin
ilerleyişi ve stereo yayınlara doğru eğilimin bir sonucu olarak 80'lerden
itibaren televizyon hoparlörleri daha büyük boyutlarda imal edilmeye
başlandı. Dolayısıyla müzikte aranılan ses niteliği pes seslere doğru ge
nişlemiş ve artık caz tınısı modası geçmişte kalmıştır.
4 Alex North'un A Stıeecaı Name Desire filmine yazdığı müzik skoru, ilk
caz tarzı film müziği kabul edilir.
196
Giallo Müzikleri
Müzik diyarındaki bu uzun yolculuğun ardından toparlar
sak, caz, erime jazz ve lounge müzik, giallo müziklerinin ana
malzemesini oluşturmaktadır. Crime jazz formülünün İtal
yan polisiye filmlerine de uygulanması gayet doğaldır; an-
198
cak İtalyan erime sound'u Amerikan erime sound'undan ol
dukça farklıdır. Amerikan erime jazz sound'una özgü olan
keskin ve parlak sesler, çalgı sayısının azaltılmasıyla daha
yumuşatılmış ama daha modern caz tarzları ile müzik yine
sert hale getirilmiştir. Caz müziğinin 60'lı yıllarda "cool
jazz", "serbest caz" gibi yeni arayışlara girdiği düşünülürse,
aslında buna şaşmamak gerekir. İtalyan sineması thriller tü
rünü yeni ele almaya başlamış olsa bile, müziklerde mo
dernleşme yoluna gitmeyi unutmamıştır7.
Bunun yanı sıra, giallo filmlerine genel olarak baktığı
mızda, müziklerinde iki tarzın yan yana kullanıldığını gö
rürüz. Cinayet, takip ve gerilim gibi sahnelerde cazdan ya
rarlanılırken, filmin romantik ya da duygusal kısımlarında
ise genelde bir kadın sesinin sözsüz olarak eşlik ettiği hafif
müzik (ki, buna belki de 70li yılların lounge müziği demek
daha doğru olacaktır) tarzındaki melodiler tercih edilmekte
dir. Bu melodiler ayrıca açılış yazıları esnasında da çalınır.
70'li yılların tipik İtalyan lirizmini taşıyan bu melodik kı
sımlar, aşırı derecede kullanıldıklarından kimi zaman fil
min ana müzik teması olarak da görev yapmaktadırlar.
Ne var ki, filmlerdeki cinselliğin dozajı, giallo müzikle
ri için yaptığımız bu genellemenin geçerliliğini bozabilmek
tedir. Kadınların ara sıra çıplak gösterildiği filmlerdeki mü
ziklerde bu değişikliğe rastlanmaz; ancak bu çıplak vücut
gösterimleri artık bir cinsel istismar ve hatta softporno şekli
ne giriyorsa, bu durumda müzik yeni katılan unsurları da
desteklemeye kalkacaktır. Lounge müzik ve yine bunun al
tında bulunan erotik caz, italyan seks filmlerinin vazgeçil
mez müzikleridirler. Aynı kategoriye ait bu müziklerin yan
7 Amerikan sineması da 70'li yıllarda erime jazz tarzını terk etmiş de ol
sa, cazdan (ya da doğaçlamalı müziklerden) vaz geçmemiş, pop-caz,
funky müzik gibi tarzları da kullanmaya çalışmıştır. Lalo Schifrin'in Dirty
Harry serisi için yazdığı müzikler buna iyi bir örnektir
199
İstisnai Durumlar
Hazır lafı erotik giallo'laıa getirmişken, bu tarzdaki birkaç
filmden ve bunların müziklerinden bahsedebiliriz: Barbara
Bouchet'in başrolünü oynadığı ve Silvio Amadio'nun yönet
tiği Alla Ricerca del Piacere'nin (Zevkin Tüm Arayışları,
1971; Amuck!) müzikleri yine "atonal müzik+iounge" karı
şımıdır. Ama önce de belirtildiği gibi, buradaki lounge mü
zik bu sefer erotik müzikleri de içermektedir. Venedik'e yer
leşmiş Amerikalı bir yazarın (Farley Granger) evine sekreter
olarak giren Bouchet, aslında aylar önce yine burada sekre
ter olarak çalışmış ve kendisinden bir daha haber alınama
mış kız arkadaşının akıbetini öğrenmek üzere gelmiştir. Bul
duğu deliller, arkadaşının yazar tarafından öldürüldüğünü
201
fi Goblin hakkında bilgi için bkz: Sadi Konuralp, "Müziğin Çalması Bitin
ce Bıçağını Çek: Goblin", Geceyarısı Sineması, S. 2 (Sonbahar 1998), s.
26-31.
208
8 Japonya'da her imparator için özel bir tarih sistemi geliştirilmiştir. He-
isei de 90'h yıllara karşılık gelen imparator için kullanılan genel isimdir. '
239
Sembollerle Godzilla
Godzilla'nın nükleer tehlikeyi simgelediğine dair genel bir
kanaat vardır. îlk film için bu görüş doğru olabilir ama ne
var ki, canavarların karşı karşıya gelmeleri ve hatta birçok
kere Godzilla'nın dünyayı istilacılara karşı koruması, bu ca
navarın daha başka şeyleri de simgelediğini göstermektedir.
Aslında Godzilla'nın medeniyetten hoşlanmayan bilinçaltı
mızı simgelediğini söylersek pek de yanlış birşey söylemiş
sayılmayız. İster batı ister doğu kökenli olsun, filmlerde or
taya çıkan canavarlar mutlaka büyük bir şehire gelip burayı
yok etmeye çalışırlar. Bu yok ediş aslında seyircinin kendi
sinin yapmak istediği ama asla yapamayacağı bir eylemdir.
Tahrip etme sahneleriyle seyirci bir biçimde rahatlamış olur.
Belki çoğu seyirci, kanlı sahnelerde ya da çok gerilimli sah
nelerde gözlerini perdeden kaçırabilir ya da gözlerini kapa
yabilir fakat canavarların binaları yıkmasını genelde bir tepki
göstermeden seyreder. Hele Eiffel kulesi, Big Ben, Washing
ton Anıtı gibi artık ülkelerin sembolü olmuş yapıtların yok
edilmesi, seyirciye en büyük hazzı vermektedir; çünkü bu
241
Godzilla müzikleri
Her ne kadar Godzilla serisindeki müzikler batı tarzında ise
de, kullanım ve biçim olarak Amerikan canavarlı filmlerinin
müziklerinden daha farklıdırlar. Çoğu durumda kaiju filmle
rinin batı kopyalarında müziklere müdahele edilme gereği
duyulmuştur. Örneğin King Kong vs Godzilla'daki özgün
müziklerin çoğu Creature from the Black Lagoon filminin
müzikleriyle değiştirilmiştir. Furankenshutain no kaiju - San
da tai Gaira (War of Gargantuas, 1970) da aynı kaderin kur
banı olmuş, bu sefer müzik olarak Republic filmlerinde kul
lanılan müzik stoklarından yararlanılmıştır. Bu biçimde bu
filmlerde sanki bir B-filmi havası yaratılmaya çalışılmıştır.
Müziğe müdahale işlemi geçmişte kalmış bir işlem değildir.
Godzilla 2000 filminin Amerikan kopyası için dağıtımcılar
müzikleri yetersiz bulup besteci J. Peter Robinson'a ek mü
zik siparişi vermişlerdir.
243
Kaybolan Sesler
Daniel Nettle &. Suzanne Romaine