Professional Documents
Culture Documents
Ibıı Sln;i's Oıırological Criricism oF The Tlıcory oF Forms Dcrivcd From Aristotlc
Atıf Bilgisi 1 Cite as: Yiğit, l:'ev·zi. "Aristoteles'ten H areketle ilm Sina'nm Ontolojik Açıdan idealar
Eleştirisi", t.'.&i~elıir Osııwıgazi Üııivenite.çi İlalıiyat Fakülteçi JJ ergi.çi 6/ı ı (Eylül 20ı 9): 257-286 .
http://doi.org/ı 0.5281/zenodo.345 ı388
İııtihal/ Plagiarism: Bu mal<ale, ild hakem tarafından incelenmiş ve imihal içermediği teyit edilmiştir.
1 This artide has lıeeıı reviewed by two referees and scanned via a plagiarism software.
Copyright© Publishcd by
Fski~chir Osmangazi Üniversitesi, İlahiyar Fakültesi /Eski~chir Osmangazi University, Faculty of
Tcolob'Y Bütün h akları saklıdır. 1 All tiglıt tcscrved. http://dcrgipark.gov.tt/esoguifd
Aristoteles,ten Hareketle İbn Sina,nın Ontolojik Açıdan
idealar Eleştirisi
Extended Abstract
distinction between the being and the essence weakened Arisrotle's criticisms.
Since the problems such as the unity of the existence, the basic structure of it,
and separation of it were not acidressed enough, solution to the problem of the
forms delayed.
In sum, actual equivalent of the concept "existent" which underlies the
philosophy of Ibn Sina is all tangible beings whether rational or material. It is
only used to reflect the essential and occasional qualities. S ince a personal being
is not an inrellectual being, it cannot be envisioned to attach it to ınany beings.
However, universals can be used as attributes of the existent. lbn Sina, on the
one hand accepted universals as existent in the knowledge of the God -befı.tting
His glory-, on the other hand criticized Plato due to the theoı-y of [orms.
As it is seen rili this point, consequently, there can only be an existential
unity and relationship between the visible and the forms. To daim the opposite
is diffıcult, however Ib n Sina' s aim was on this direction. Thus, it can be
ascerrained that the Necessary Being do not act other than giving existence to
the possible essences. In other words, the canception of possible beings is
equivalent to the canception of the ideal being.
Keywords: Islamic Philosophy, Metaphysics, Idea, Universal, Plato, Aristotle,
Ibn Sina.
Giriş
Metafizik, varlık bilgisinin bedihi olduğu esası üzerine inşa olunur. Varlığa
dair bedihi bilgi, insanda benlik bilinci şeklinde de kendini gösterir. 1 Benlik
bilgisi tikel bir bilgiyken şeylerin bilgisi ise tümeldir. Bu noktadan hareketle
Eflatun, mantık ilmi cihetinden, genelliğin nesnelerde değil de kavramlarda
olduğunu fark etmiştir. Bu açıdan idealar alemi bir tümeller alemidir. Ancak
burada antolajik genellikle mantiki tümelliğin birbirine karıştırılması gibi
önemli bir hata işlenmektedir. Tümel, bir genel kavramın kaplamının ve ortak
özelliiderinin tamlığı ve eksiksizliğini belirtir. Genel ise aynı türden nesnelerin
ortak özellilderini ifade etmeye yarar. Uygulamada hiçbir genel kavram tümel
değildir. Fakat bu bir ınantık sorunu değil, epistemolojik bir sorundur. 2
1
Ömer Türker, "Varlık Olmak Bakımından Varlık Üzerine Düşünmenin imkanı: İslam
MeraHzik Geleneklerinden Hareketle Bir Analiz", Nazaı-iyat İslam FelseFe ve Bilim Tarihi
Araştırmal:ın Dergisi 213 (Ekim 201 5): 10.
2
İbrahim Eıniroğlıı, Klasik Mantiğa Giriş, ı ı. Baskı (Ankara: Elis Yayınları, 20ı4), 63-64.
3 Oliver T.eaınan, fs/am FelseFesi Giriş, tre. Şamil Öçal-Metin Özdemir (Ankara: Hece Yayınları,
2014), 95.
1
İbnü'l-Arabi, FiitiiMt-ı Mckkiyyc, tre. Ekrem Demirli (İstanbul: Litcra Yayıncılık, 2013), 7:
235.
5 İbralıim Halil Üçer, İbıı Siıı;ı Fclsch-siııdc Surct Ccvlıcr ve Varlık (İstanbul: Klasik Yayınları,
20 ı 7 ), 365-366.
6
Üçer, flm Sina Felsefesinde Surer Cevlıer re Varlık, 54.
7 İbrahim H alil Üçer, "A ntik-H eleniscik Birikimin İst:ım Dünyas ına İnrikalı", fslam Felsefesi
Tarih ve Problemler, ed. Mahmut Kaya (İstanbul: İsam Yayınları, 2013), 51- 56.
8
Ahmet Cevizci, İlkçağ Felsefesi, 10. Baskı (İstanbul: Say Yayınları, 2016), ı 90, ı 98.
"Eflfıtıııı, I'lıaidon, tre. Suııt K. Yetkin, Hamdi R. Atademir (İstanbul: MEB Yayınları, ı 997),
lOOa.
10
Rertrand Russell, Ran Felsefesi Tarihi İlkçağ, tre. Mııaınmer Sencer, 3 cilr (İstanbul: Say
Yayınları, ı996 ), ı: 231.
' Eflatun, Devlet, tre. Sabalıhatin Eyüboğlıı-M. Ali Cimcoz, 32. Baskı (İstanbul: Türkiye İş
1
Efla.t un, idealar kuramını geliştirirken birçok filozofun etkisi altında kalmış
ve zaman içerisinde kuramını sürekli olarak gözden geçirmiştir. Ruhun
ölümsüzlüğüne inanan ve matematiksel izahlada varlığı açıklamaya çalışan
Pisagorculardan başka, duyulur dünyanın sürekli değişkenliğini vurgulayan
Heraldeitos (ö. m. ö. 475) ve varlığın değişmezliğini fark eden Parmenides'ten
(ö. m. ö. 540) etkilenmiştir. 14 Aneale onun başarmaya çalıştığı asıl şey, adı geçen
iki filozofun görüşlerini uzlaştırmaya çalışmak olmuştur. Ef1atun, başlangıçta
Parnıenides'in varlık kuraınının etkisiyle ideaları hareketsiz, zaman dışı ve
değişmeyen varlıklar olarak tasarlamıştır. Fakat bu şekliyle idealarla oluş ve
bozuluş alemi arasında bağlantı sağlanamadığını fark edince duyusalların
idealardan pay aldığını söylemiştir. ıs
Buna göre örneğin belirli bir kediye işaret eden "kedi" sözcüğü, ideal
kediyle ortak bir yapıya sahip birçok kediden birisini gösterir. Gösterilen kedi,
ideal kediyle az çok farklıdır. Çünkü çok sayıda kedi vardır. Şu halde gerçek
olan kedi ideal olanken işaret edilen ise gerçek kedinin görüntüsüdür. ı 9
1
~ Eflatun, lJevlet, 509~h.
'~'Russell, Batı Felsefesi Tarilıi İlkçığ, 1: 233.
·,o Eflatun, Devlet, 509~d.
21
Ccvizci, İlkçağ Felsefesi, 200~20 1.
22
Eflanın, Parmenides, tre. Furkaıı Akde ri n (İstanbul: Say, 20 16), 98; bk. M acir Cökberk,
Felsefe Tari/ı i (İstanbul: Reınzi Kitabevi , 1996), 70-7 1.
Bunun için Eflatun' a göre varlık kelimesi değişime tah olmayan ve gerçek
anlamda var olan şeyler için kullanılmalıdır. Mevcut şeyler için "bir şey,
herhangi bir, bu, şu" gibi değişmeyen şeyleri değil, bunun yerine ortaya çıkmayı
ifade eden kelimeleri kullanmalıyız. 23 Anlaşılan Timaios ile Theairetos
diyaloğunun ilgili bölümleri beraberce okununca Eflatun'un mahiyetçi
felsefeden varoluşçu felsefeye yöneldiği söylense de bu yönelimin ürünlerini
almak için uzun zaman beklemek gerekecektir.
Şu
halde Eflatun'a göre en önemli idea iyi ideasıdır. Onun yeryüzündeki
karşılığı güneştir. Güneş nasıl ki dünyada eşyaları görünür kılıyorsa bunun gibi
zihin de idealar vasıtasıyla görür ve düşünür. Oysa insan karanlıldara karışmış
oluş ve bozuluş alemine baktığında sadece salt sanıya sahip olur. iyi ideas ı
sadece özneye bilgi edinme gücü vermez nesnelere de gerçeklik kazandırır.
Hakikat ve bilgi aynı zamanda güzel olandır. 25
Şu
halde gerçek bilgiye ulaşmayı isteyen kişi aslında gerçek varlığa ulaşmayı
istiyor, demektir. Aksi durumda olan kişi sanıların peşindedir. Gerçeğe
ulaşınaya karşı içinde beslediği sevgiden ödün vermeyen kişinin ruhu, bilgiye
yatkın olması sayesinde her şeyin özünü arar. O özün kendisini ifade eden
gerçek varlığa yaldaşan ise onunla birleşir. Bu birleşme doğru ve öz düşünceyi
2
.ı Eflatun, Tlıcmtctos, tre. Furkan Ahierin (İstanbul: Say Yayınları, 2014), 47.
24
Eflanın, D erler, 517-b,c.
25 Eflanın, Derler, 508-c; Eflanın, Parnıenides, 103.
bulmak ve bilgiye dayalı gerçek hayarın tadına varmak demektir. Ancak bu kişi
doğum sancılarından kurtulabilir. 26
Sonuç olarak Eflatun varoluşu, var olanın neliğini açıklayarak ortaya koyar.
Yani idealar oluşumun nedeni değildir. Onun felsefesinde ideaların tek tek
mevcut şeylerin var olma nedeni olmasından bahsedilse bile bu kayıt geçerlidir.
Demiourgos, idealara bakarak evrene mümkün olan en iyi şekli vermiştir.
Bunun gibi ideal formlar da dış dünyayı biçimlendirerek bizim için kavranılır
hale getirmektedirY Şu halde Eflatun'un idealarının iki çeşit vazifesi olduğu
söylenebilir: alemin ontolojik modeli olma ve gerçek bilgiye ulaştırma. 28
altında toplanabilir:
26
Eflanın, Der/et, 518-d.
27
Fadinıe E. Üzkan, Pla.ton'da Var Olma İle İdea Arasındaki İlişki re Yenİ Pfatonctı Yonını u
Üzerine Bir Karşılaştırma (Yüksek Lisans Tezi, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi, 2018), 76-
79.
·;xKöksal, Bilgi Ediııınc Siircciııdc I'latoıı ve F:mıbi'ııiıı İdealar Kıır<llillfllll Rol ii, (Yüksek Lisans
Tezi, Gazi Üniversitesi, 2009), 108.
29
Tuba Köksal, Bilgi Edinme Sürecinde Plawn re Farabi'nin İdealar Kurammın Ro/ii, lll.
30
Eflanın , Parmenides, 96.
ortaya yeni bir idea çıkmasına neden olacak; onun benzediği idea başka bir
ideanın meydana çıkmasına sebep olacak ve bu böyle sonsuza kadar devam
edecektir. Öyleyse benzer olmaları bakımından tikel mevcutlar, idealardan pay
almamalıdır. Ve yine "eşitlik suretinin örneği" eşitlik suretinin kendisiyle aynı
olmamalıdır. Eflatun'a göre her ideanın örneklerinin birbiriyle benzer olduğunu
söylemesi "üçüncü adam" itirazını gerektirmez. 51 Şöyle ki bir suretin örneği olan
tikel, aynı suretin başka bir örneği olan başka bir tikele benzeyebilir. Eşitlik
ideasına bağlı her bir örnek, özdeşlik ilkesi gereği kendisi ile aynı iken diğer
örnelderle benzerdir. Yani eşitlik ideasının iki örneği birbirleriyle hem benzerlik,
hem de farklılık taşır. Sonuç olarak mevcut bütün eşitlikler, eşitlik ideasıyla
benzerdir; fakat aynı değildir. ı 2 Eflltun'un söylediklerinden anlaşılan şey;
zihinde yerleşik külli bir kavramın ifade ettiği anlam kümesine dahil bireylerin,
dış dünyada birbirlerine benzeyeceği ancak varlıklarının farklı olacağı
yöııündedir.
idealar konusunda Russell'ın (ö. 1970) ciddi bir eleştirisi vardır. Ona göre
Eflatun pay alma fikrini , göreli/bağıntı kategorisini anlayamadığından ortaya
atmıştır. Eflatun "a", "b" den büyük, "c" den küçükse "a"nın hem büyük hem de
küçük olmasını çelişkili bir durum olarak değerlendirıniştir. B una göre "a" nın
hem büyüklük hem de küçüklük ideasından pay alması gerekir. 55
Yine Eflatun'un tüy, çamur ve dışkı gibi şeylerin ideası olmadığına karar
vermesi yaptığı iyileştirmenin bir sonucudur. 36 Çünkü bu şeyler, ideal değer ve
karşılıkları olan şeyler değildir. Zamanla Eflatun'un ideas ı olan şeyleri dört
varlıklardan ayrık bağımsız bir varlık izafe etmemiştir. Eflatun ise tümeller ve
tanımları ayrık varlıldar kabul ederek onları idealar diye isimlendirmiştir. 19
39 Aristoteles, Me rafizi k, tre. Ahmet Arslan (İstanbul: Sosyal Yayınları, 20 14), ı 0 78b, ı 5-25-35.
40
İbn Riişd, Metafizik Biiyiik Şerh i, tre. Muhittin M acit, 2 Ci lt (İs tanbul: Li tera Yayıncılık,
20ı6), ı: 398.
1
' İbn Rüşd, Aristatdes Mcmfizik Büyiik Şcrlıi, ı: ı 40-142.
12
Aristotclcs, Mcmfizik, ı 076a, 15-20.
4
.ı
Aristotclcs, Mcmfizik, ıo76b, 5, ı077a, 3 5.
44
Aristoteles, Meraflzik, ı OSOb, 25.
45 Aristoteles, Me rafizi k, ı 079a, 20.
kendilerince T annsal olandan pay alırlar. Çünkü oluş ve bozulaşa rabi bütün
mevcutlar aynı ve sayısal olarak bir kalamaz. Şu halde "her varlığın T annsaldan
pay alma oranı farldıdır; kimi daha çok, kimi daha az ve her varlık ezeliden ve
T annsaldan pay alabildiği ölçüde, ezeliye ve T anrısala katılır; böylece bizzat
kendi olarak değil; fakat kendine benzer olarak kalır; sayısal açıdan bir değil;
fakat özgül olarak bir kalır. "16 Peri Psuklıes kitabında geçen bu pasaj Aristatdes
sistemine aykırı gibi görünmekle birlikte onun idealara tümüyle karşı
gelmediğini göstermesi açısından önemlidir. Yani kendi felsefi anlayışı içerisinde
kalındığı müddetçe idealar fikri kabul edilebilir. Aristoteles'in idealara itirazları
şöyledir:
Eğerbir şey "kendinde bir" den pay alırsa, ezdi-ebedi olandan da pay almış
olur. Bu durumda ise "kendinde bir" den tözsel; ezeli-ebedi olandan ise ilineksel
olarak pay alır. HaJbuki ilineksel pay alma mümkün değildi. Şu halde bir
şeyden iki yönden pay alınması mümkün değildirY
Aristoteles' e göre saf bir hayal ürünü olan ideaların varlığını ispat ettıgı
söylenen hiçbir kanıt ikna edici değildir. 48 Bununla birlikte duyusal anlamda töz
olan şeyi ifade eden anlam, zihinsel töz (ikincil töz) diye ifade edilir. Çünkü
zihinde olan şey töz olmazsa ''çolduğun birliğinin" bu çoldukran ayrı olduğunu
söylemenin anlamı kalmaz. Eğer idealada onlardan pay alan şeyler arasında bir
form özdeşliği varsa idealada bu varlıldar arasında orta bir şey olacal<tır. Bu da
üçüncü adam çıkmazına neden olacalmr.49
Aristoteles, Metafizik'in başka bir yerinde pay alına düşün cesini şöyle
geçersiz kılmaya çalışır: "Yok oluşa rabi olan ikilerle, matematiksel dolayısıyla
çok olan, ama ezeli-ebedi olan ikiler arasında ikilik bakımından birlik ve
özdeşlik olacalctır da kendinde iki ile herhangi bir özel iki arasında bu birlik ve
özdeşlik niçin olmayacalmr. Eğer aralannda bir özdeşlik yoksa sadece isim
ortaklığı kalacaktır." 50 Yani matematiksel şeyler duyulur şeylerle birlik
46
Aristoteles, Ruh Uzerine (Peri Psııkhes), tre, Zeki Özcan, 4. Baskı, (Ankara: Sentez Yayıncılık,
20 14),88.
4' Aristoteles, Metafizik, 1079a, 25 -35.
1
' Aristotcles, Mcmfizik, 1079a, 5.
1
~' Aristotclcs, Metafizik, 990b, 15. Yukarıda geçtiği üzere bu paradoks şu şekildedir: İki şey
arasındaki benzerlik bir gerçeklikse bu gerçeklik üçüncü bir şeyin var olmasını gerektirir. Alunet
ile ideas ı formd a özdeşse buradan üçüncü bir adaın ın ortaya çıkması zorunludur.
50 Aristoteles, MeraHzik, 10 79a, 25-35 .
içerisindeyse mesela ikinin "kendinde iki ideasıyla" aynı olması gerekir. Halbuki
aym olmadığmdan pay alma savı geçersizdir.
51
Arisroteles, MeraHzik, ı045b , 5-20.
52
Arisroteles, MeraHzik, ı 039a, 25-30 , ı 039b, 5.
Eğer aynı değilse yani varlık' ın mahiyeti varlık değilse, geri kalan bütün ideal
mahiyetierin durumu da aynı olacalmr. Yani ideaların herhangi bir varlığı
olmayacaktır. 5 ' Şu halde Aristoteles'e göre kabul edilebilecek tek ihtimal,
ideaların temsil ettikleri varlıkların aynı olup onların dışında bir varoluşa sahip
olnıamalarıdır. idealar ile onların mahiyetleri birbirinden farklı ise onların da
gerçeklik sahibi idealar olması gerekir. Bu durumda teselsül oluşur. idealar ile
onların mahiyetleri birbirinin aynı ise mahiyet töz olduğuna göre idealardan
önce tözlerin olması gerekir. Yani idealan mahiyetlerinden ayırırsalc ideaların
bilimi olmayacağı gibi onların mahiyetleri, varlıldar olamaz. 51
Yine İbn Rüşd'e göre Arisroteles, Eflatun'u ilineksel olarak var olan şeyin
uzak ilkesini, bizzat var olan şeyin yakın ilkesi yapmasından dolayı eleştirmiştir.
Aristoteles ideaların herhangi bir şekilde fail ilke olmasını reddetmiştir. 58
5' İbn Rüşd, Mcwflzik Şcrlıi, tre. Muhittin Macit (İstanbul: Litera Yayıncılık, 2013), 47-48.
59 Macit Gökberk, FelseFe Tarihi, 77-79; Cevizci, tikçağ Felsefesi, 203.
60
Bk. Sühreverdl, İşrak Felsefesi (Hilmıetii'l-işdk), tre. Tahir Uluç (İstanbul: İz Yayıncılık,
2009), 90-93.
(,ı Efiattın'un bu soruya cevabı tam da soruda dile getirilen şey olsa gerektir. Mahiyeti ohışturan
suret ve madde birleşimi aslında şeyin tam olarak v arlığmı ele vermemektedir. Sanki mevcut olan
bir şeyin mahiyeti o şeyin mevcudiyetinin bir gölgesi gibidir. İslam filozofları bunun için
A ristoteles'in madde suret teorisinin eksikliğini va rlık veren fiıil neden anlayı şıyla aşmaya
çalı şmı şlardır.
Güçlüklerden ikincisi ise şudur: Aristoteles, forınu bir şeyin tanıını olarak
kabul ederken bazen de maddeyi şeyin özüne dahil etmektedir. Çünkü madde
olmaksızın şeyin özelleşip kendisi olması imkansızdır. Şu halde hem madde hem
de form tanımı oluşturuyorsa bu, aslında bir şeyin tanımını hiçbir zaman
yapamamak anlamına gelmektedir.(>\ Fazlurrahman'ın yorumunun al(sine
Aristoteles'in tanım teorisinde tanım, mahiyetin ortaya konulmasıdır. Mahiyet
de ancak bir nesnenin cinsi ve ayrıını üzerinden ortaya konulabilir. Bu durumda
bir nesnenin maddesi cinsini; formu ise ayrımını verir.
İbn Sina'ya göre, zamanla olgunlaşan her ilim gibi felsefe de zamanla
olgunlaşmış, hitabede başlayan Yunan bilgeliği mugalata ve cedele evrilmiş,
(,ı Fa:durralıman, "İbn Siıl<i", İslam Düşiirıccsi Tarilıi, cd. Mian M. Şerif, 2 Cilt (İstanbul: İnsan
Yayınları, 2014), 1: 613. Benzer bir itiraz için bk: Molla Sadr<i, Ris<llc H'l-lıudı!s (Hudtısii'l
';1lcın), tslı.ve thk. Hüseyin Museviyan, Yönt. Muhammed Hamand (Tahran: Bunyad-i Hikmet-
i tslaın-i Sadra, 1378), 44-45
6
.ı Fazlurrahman , "Tb n Sina", ı: 613.
sonrasında felsefenin ilk olarak doğa kısmı oluşmuştur. Peşi sıra matematik
gelişmiş ve akabinde metafıziğin farkına varılmıştır. Felsefede duyulur olandan
aldedilir olana ilk geçişte zihinsel karışıldık yaşanmış ve bir grup filozof,
bölümleme yapılınca, her şeyin iki çeşit varlığının olması gerektiğini sanmıştır.
Örneğin bu filozoflar insanı ikiye ayırmıştır: oluş ve bozuluşa uğrayan duyulur
insan ve soyut/mücerret değişmeyen insan. Yine bu filozoflar ikili ayrımla ortaya
çıkanlardan her birinin ayrı ayrı mevcudiyet kazandığını düşünerek soyut olana
"ideal mevcut" adını vermişler ve doğal mevcutlardan her birinde aldedilir bir
suretin var olduğunu; aldın ancal< bu sureti algıladığını düşünmüşlerdir. Eflatun
ve hacası Sokrat bu görüşü aşırı bir biçimde savunmuştur. 64
64 lhn Sina. Metafizik, tre. Ekrem Demirli-Ömer Türker, 2 Cilt (İstanbul: Litera Yayıncılık,
2013), 2: 55-56.
(,) İbn Sina, cıı-Ncd.t fi'l-Hik:mcti'l-Maııtıkiyyc vc't-Tabiiyyc ı'c'l-İWıiyyc, tlık. Macit Fahrl
(Bcyrut: Mcnşurati Dari'l İflgı'l Ccdidcti, 1982), 257.
66
Mehıner Farih Deınirci, flm Sin;) Felsefesinde Kiilliler Meselesi (Dokrora Tezi: Marmara
Üniversiresi, 20 12), 34-40.
Küllinin üç anlamı vardır: Birincisi, insan kelimesi gibi birçok varlığa bilfiil
yüklem olan anlamındadır. İkincisi bilfiil mevcut olma şartı aranmaksızın pek
çok varlığa yüklem yapılan anlamındadır. Buna örnek olarak "yedigen ev"
tabirindeki yedigen kavramı verilebilir. Yedigen kavramı içerdiği anlam
yönünden pek çok şey için söylenebilir. Üçüncüsü, bilfiil birden fazla varlığa
yüklem olmamakla birlikte tasavvurda pek çok varlığa yüklem olan
anlamındadır. Bunun örneği güneştir. Sonuç olarak külll: 'birçok şeye söylenen'
yani tasavvur edilmesi yönünden birçok mevcuda yüklenı yapılabilendir. 7 ı
69
so.
İbn sına, et-Ta 'lik<ıt,
70 İbn Slna, er-Ta 'li/dr, 26.
71 İbn Slna. Meraflzik, 1: 172.
Zihinde kiillilik vasfı kazanan akledilir nitelikler için mutlak, tabii ve akl!
olmak üzere üç tür mevcudiyet söz konusudur. Külliler, bu üç tür mevcudiyet
tarzına ilaveten, bir de mantıki olarak zihinde bilkuvve mevcuttur. Mesela
insanlık kavramı, insanlık olması açısından, ne geneldir ne de özeldir; ne
bilkuvve ne de bilflildir. Eğer insanlık bir ya da çok olmaksızın var olmasaydı,
insanlık olması bakımından insan, bir ya da çok olurdu. Birlik insanlığa anz
olan bir sıfattır ve insanlık bununla tek olur. Bu şekilde insanlığın pek çok
niteliği vardır. İnsanlık, tanımıyla örrüşmesi şartıyla genel olurken işaret
edilebilir özellik ve arazlarla birlikte alındığında ise özel olur. 72
72
ibn Sina, eıı-Ned.t, 256: ibn Sina. Metafizik, ı: 173- ı 76.
n İbn Sina. Metafizik, 2: ı ı ı.
71
Alfred L. Ivry, "Farabi ve İbn Sina'nın Metafıziğindeki Ycni-Efhituncu Ögelerin
Değerlendirilmesi", tre. Alıınet Ccvizci, Uluslar;ırası İbn Türk, H<1rc:aııi, Emıbi, Beydini ve İbn
Sin;) Senıpozyumıı (Ankara, 9-12 Eylül 1985) (Ankara: Ararürk Külrür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu, 1990), Sayı : 42/1, 166-167.
Öyleyse gerçek anlamda külll olmayan ve insan zihnine öyleymiş gibi gelen
malıiyederin kaynağı neresidir? Özleri temsil eden mahiyetiere varlık anz
olmadan bunların başka bir alemde kaim olduğunu düşünmek doğru değildir.
Şu halde malıiyet kendisine varlık ilişmeden önce hiçbir varlığa sahip değildir.
İbn Sina, Aristoteles'in küllileri ilcinci türden cevherler olarak görmesine kanlır.
Ona göre ferder, belli bir tümel varlık sınıfının bireysel tezahürleridirler.
77
İbn Sina' nın, Platonik idealar hakkındaki en ciddi eleştirisi şöyledir: Canlı
olmak itibariyle, canlı hakkında "bir şey olması şartı olmaksızın" (mutlak
olarak) soyuttur demek ile "başka bir şey olmaması şartıyla" (mücerret olarak)
soyuttur demek arasında açık bir fark vardır. Şayet canlı, "başka bir şey
olmaması şartıyla" dışta bulunan bir şey olsaydı, Platonik ideleı·in harici varlığı
olabilirdi. Aksine canlı "başka bir şey olmamal<: şartıyla" sadece zihinde vardır.
Yani bu durumda onun harici varlığından bahsedilmez. "Bir şey olması şartı
olmaksızın" (mutlak) soyut olarak canlıya gelince, onun dışta varlığı bulunur. O
halde canlı , salt canlı olmaklığıyl a, dışta mevcuttur. Bu durum onun ayrık
olmasını gerektirmez; bilalcis o, kendinde ilişen şartlardan yoksun olarak dışta
mevcuttur. Eflatuncuların zannettikleri gibi dış dünyada ayrık bir canlı olsaydı;
o, bilindik anlamda canlı olamazdı. Çünkü canlı, çolduktan her birinin 'o odur'
diyerek çolduğa yüldem olduğu canlıdır. Çaldardan hiçbiri 'o odur' olmadığı
için çokluğa yüklem olmayan ayrık canlı, konu dışında kalmaktadır. 78 Buradan
75
İbn Sina, et-Ta 'li/dt, 173. Metafizik kitabında aklın soyıırlayar;ık elde ettiği şeylere "akli surer"
ismini ve rir. Tbn Sina. Metafizik, 2: 528
76
fazlurrahman, "ihn Sini", İslam Dizşiincesi 'l'a.ı-ilıi, 4 cilt, tre. Osman Bilen, ed. Mian M. Şerif
(İstanbul: İnsan Yayınları, 2014), 1: 627; Alunet Kamil Cihan, "İbn Sina'nın Bilgi Teorisine
Genel Bir Bakışı ", Bilimıwııc 2, (2003), 2: 117.
77 Ivry, "Farabi ve İbn Sina'nın Metafiziğindcki Ycni-Eflatuııcu Ögelerin Değerlendirilmesi",
167-168.
7~ İbn Sina, Meraflzik, 1 : 179-180.
İbn Sina'ya göre bir grup filozof, soyut suretin ilkesini ayrık olaral(
düşünmüştür. Onlar matematiksel suretleri aynk kabul ederken doğal suretleri
ayrık kabul etmemişlerdir. Onlara göre bu ikinciler birincilerden hasıl olmuştur.
Sözgelimi çukurluk, matematiksel içbükey anlamın maddeye uyarlarımasının
bir sonucudur. Şu halde doğal şeyler matematiksel asılları yönünden ayrık özlere
sahiptir.sı
79
İbn Sini, tümel caniıyı ~iiyle tanımlar: Tümel canlı, canlılardan herhangi birisine, yani suretini
bir şekilde hayalinde canlandırdığın h erhangi birine nispeti değişmeyen akıldaki tck anlamdır."
İbn Sina, Metafizik, ı: 528.
so İbn Sina, Metafizik, ı: 526-528.
sı İbn Slna, Meraflzik, 2: 56.
sı İbn Slna, Meraflzik, 2: 57 .
tanımlanması için sonsuz şeyleri kat edemez. 83 Kısacası cevhere dahil olmayan
bir şeyin ona yüldem yapılması mümkün değildir. Yani İbn S:inacı öğretide
"canlılık" gibi herhangi bir tümelin, görünür bir mevcuttan ayrık ve soyut ilcinci
bir varlığı yoktur. Varlığa dair ne varsa görünürler dünyasında belirginleşir. Şu
halde maddi varoluş, içerisinde misali ve ayrık varoluşu taşır. Bu yorum hem
varoluşrab birliği yakalamakta daha başarılı gözükmekre hem de Aristoteles'in
tabiata gömülü cevher anlayışının fevkine çıkmaktadır.
İkincisi;
"bir" hakkındaki yanılgılarıdır. "İnsanlık "bir" anlamdır."
dendiğinde, bu anlam pek çok şeyde bulunur. Yoksa bu anlam, pek çok şeye ait
bir şey değildir ve gördilikle de çoğalmaz. Aksine o anlam, bir babanın bütün
oğullarının babası olması gibidir.
wı Mühittin Macit, "İbn Sina'nın Platon ve Aristotdcs'c Karşı Tutumu", Uluslararası İbn Sina
Scınpozyumu Bildirilcri, (İstanbul: 22-24 Mayıs 2008), cd. Mehmet Mazak-Ncvzat Özkaya,
(İstanbul: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Külrür A.Ş. Yayınları , 2009), 270-271.
84
İbn Slna. Meraflzik, 2: 58-59.
Son olarak İbn Sina göğün hareketinin ayrık bir ilkeden kaynaklandığı
fikriyle doğrudan hareket ettirmenin cismani bir durum oluşunun telif
edilişinin nasıllığını, İş!irerla ve Tembihler kitabında açıklar. Buna göre tümel
mutlal( ilk iradenin ilkesinin, aldi ayrık bir zat olması gerekir. 8(' Ayrıca sabit
olan, ilk hareket ettiricidir ve onun hareket ertirmek için -cismani bir kuvve
olarak- hareket ettirdiği şeye yapışık olması caizdir. Akli ayrık ilkeden, semavi
nefıslerin hareket etmesine neden olan feyizlerin taşması da ezelidirY
Bu taşma ezeli bir ilimle külli bir nizarn doğurur. Ezeli ilirnde beliren
zamana uygun olaral( kademeli ve belirli bir tertip üzere taşma gerçeldeşir. Buna
ilahi inayer denir. Bunun için göl(Sel hareketlerin bazen bir çeşit tümel bazen
tikel bir iradeyle alaka kurduğu söylenir. 88
Sonuç
Eflanın' a göre ontolojik açıdan idealar gerçek varlıklar iken bilgi açısından
ise onlar bilginin varlığına imkln sağlayan tümellerdir. Yani idealar bir tür
mahiyet kazanmış varlıldardır. Bu kabul ikili bir evren tasavvurunu
gerektirmiştir. Eflatun'u açık bir idealizme götüren şey, idealar aleminin asıl
olduğu; görünür alemin ise bir hayal ürünü olduğu fikridir. Ancak o pay alma
fikriyle bu iki alem arasında bağlantı kurmaya ve iki alem arasındaki keskin
ayrımı törpülemeye çalışmıştır. Hatta Eflatun'un kullandığı semboller,
düşüncelerini tam olaral{ ortaya koymacia sıkıntı çektiği yönünde
yorumlanabilir. Bunun için İslam dünyasında Efianınculuk Aristoteles'in
eleştirileri bağlaınında yorumlanınca İbn Sinacı Meşşailik' e ulaşılırken,
Plotinus' un yorumlarından hareketle yapılan Efiatuncu bir okuma İşrakilik' e
evrilmiştir.
Kaynakça
Aristoteles. Rulı Üzerine (Peri Psuklıes). Tre. Zeki Özcan. 4. Baskı, Arıkara:
Sentez Yayıncılık, 20 14.
Cevizci, Ahmet. İlkçağ Felsefesi. 10. Baskı. İstanbul: Say Yayınları , 2016.
Cihan, Ahmet Kamil. "İbn Sina'mn Bilgi Teorisine Genel Bir Bakışı".
Bilimname 212, (2003): ı 03- ı ı 7.
Emiroğlu, İbrahim. Klasik Mantığa Giriş. ll. Baskı. Ankara: Elis Yayınları,
20ı4.
Eflatun. Devlet, 32. Baskı. Tre. Sabahhatin Eyüboğlu-M. Ali Cimcoz. İstanbul:
Türkiye İş Bankası Yayınları, 20ı 7.
Efl:itun. Sofist. Tre. Furkan Akderin. Yay. Haz. Ahmet Cevizci. İstanbul: Say
Yayın ları, 20 12.
Eflatun. Timaios. Tre. Erol Güney-Lütfi Ay. İstanbul: MEB Yayınları , 1997.
İbn Rüşd. Aristatdes Metafizik Büyük Şerlıi. Tre. Muhittin Macit. 2 Cilt.
İstanbul: Litera Yayıncılık, 2016.
İbn Rüşd. Metafizik Şerlıi. Tre. Muhittin Macit. İstanbul: Litera Yayıncılık,
2013.
İbn SJ:na, işaretler ve Teınbibler. Tre. Ali Durusoy- Ekrem Demirli. İstanbul:
Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, 2014.
İbn Sina. Metafizik. Tre. Ekrem Demirli - Ömer Türker. 2 Cilr. İstanbul:
Litera Yayıncılık, 2013.
İbn Sina. et- Ta 'likat. Thk. Abdurrahman Bedevl. Beyrut: Darü' l- İ slamiyye, trs.
Köksal, Tuba. "Bilgi Edinme Sürecinde Platon ve Farabi' nin İdealar Kuramının
Rolü". Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, 2009.
Leaman, Oliver. İslam Felsefesi Giriş. Tre. Şamil Öçal-Metin Özdemir. Ankara:
Hece Yayınları, 2014.
Özkan, Fadime E. "Platon'da Var Olma İle idea Arasındaki ilişki ve Yeni
Platoncu Yorumu Üzerine Bir Karşılaştırma". Yüksek Lisans Tezi,
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi, 2018.
Russell, Bertrand. Batı Felsefesi Taribi İlkçağ. Tre. Muammer Sencer, 3 cilr.
İstanbul: Say Yayınları, 1996.
Üçer, İbrahim Halil. İbn Sina Felsefesinde Suret Cevber ve Varlılc. İstanbul:
Klasik Yayınları, 2017.
Yalın, Salih. "İbn Rüşd ve Metafizik". Doğu 'dan Batı'ya Diişiincenin Serüveni.
Ed. Eyiip Bekiryazıcı. 7: 607-636. İstanbul: İnsan Yayınları, 2015.