You are on page 1of 309

SRİ N I S A R G A D A T T A M A H A R A J

Çağımızın, belki de insanlık tarihinin en büyük


bilgelerinden biri olan Sri Nisargadatta Maharaj'ıın
olağanüstü öğretisini içeren bu büyük eseri sizlere
sunmaktan onur duyuyoruz.
İnsanlık bugün, her zaman olduğundan daha fazla
aydınlanmaya, kendini, aslında ne olduğunu bilmeye,
özünü idrak etmeye ve iç huzuruna kavuşmaya şiddetle
ihtiyaç duymaktadır. Sri Nisargadatta, bir güzellik,
sevgi ve sadelik örneği olan öğretisiyle okuru gerçekdışı
rüyasından, içinde bulunduğu zavallı, korku ve ızdırap dolu
hayal dünyasından uyanmaya, gerçek, sınırsız ve
ebedi varlığını, özünü idrak etmeye çağırıyor.
BEN O'YUM, varoluşun gerçeğiyle ilgili tüm düşünce
ve inançlarımızı derinden sarsarak, bizi bütünlük,
birlik ve mükemmellik içeren sınırsız bir anlayışla karşı
karşıya getiriyor. Sri Nisargadatta Maharaj, bağımlı
olduğumuz, tutunduğumuz, kendi kendimizi aldattığımız her
şeyi elimizden alıp, karşılığında ilahi gerçeği,
insanın, hayatın, varoluşun sırrını veriyor ve asıl öz-
gürlüğe, zamandan, uzaydan ve her türlü tariften öte
olan o En Yüce Hal'e giden en kısa yolu gösteriyor.
içinde tüm varlıkların yer aldığı, tüm varlıkların
içinde yer alan, hepsini kutsayan, evrenin En Yüce
Ruhu, sınırsız varlık - Ben O'yum.

Amritbindu Upanişad
Kitabın Orijinal Adı:
I am That - (Sri Nisargadatta Maharaj)

Bu Kitabın Türkiye'deki Yayın Hakları Her şeye nüfuz eden, hiçbir şeyin aşamadığı,
Akaşa Yayın Dağıtım Tanıtım Ltd. Şti. 'ne aittir
Copyright © 2004 Chetana Ltd.
çevremizdeki uzay gibi, her şeyi içten ve dıştan
tümüyle dolduran, En Yüce ve Bir olan Brahman -
Dizgi: Bilginler O Sensin. Sen O'sun.
Baskı: Avcı Ofset
Kapak Düzeni: Uğurhan Betin
Kapak Baskısı: Santra Etiket Ltd. Sankaracharya
Cilt: Evren Ciltevi
Yayıncılık Sertifika No:10544
ISBN:978-975-6793-23- 7

AKAŞA
Yayın Dağıtım Tanıtım, Ltd. Şti.
Lamartin Cad. No:40 Asma Kat Taksim - istanbul
Tel: (0212) 235 99 73 Fax:235 99 70
http://www.akasa.com.tr

ikinci Basım
istanbul, 2009

10

5
Gerçek bir arayış içinde olan kişi, kendisini arayan
kişidir.
Önsöz
Biri dışında tüm sorulardan vazgeç: Ben kimim ?
BEN O'YUM'un sürekli yeni baskılar yapması hiç de şa-
Her şeyden sonra, emin olduğun tek gerçek senin
şırtıcı değil, çünkü Sri Nisargadatta Maharaj'ın sözlerindeki
var olduğundur. "Ben" kesindir. "Ben buyum" ise
yücelik, açıklık, onun, En Yüce Olan'dan söz edişindeki berrak-
değildir. Gerçekte ne olduğunu bulmak için uğraş. lık, bu kitabı şimdiden olağanüstü öneme sahip bir eser kılmış-
tır. Aslında, birçokları onu gerçekten incelenmeye değer tek
Ne olduğunu bilmek için ise önce ne olmadığını spiritüel öğreti olarak görmektedirler.
araştırıp bilmelisin. İnsan hayatına anlam kazandırdığını iddia eden çeşitli
dinler ve felsefî sistemler vardır. Fakat onlar içlerinde gizli
Sen olmayan her şeyi -bedeni, duyguları, düşünce- belli sınırlamaların sıkıntısını çekmektedirler. Onlar, Teolojik
leri, zamanı, uzayı, şunu ya da bunu- somut ya da ya da filozofik geleneksel inançları, ideolojileri kulağa hoş ge-
soyut, sen olarak algılayabileceğin her şeyi keşfet. len sözcüklerle sunarlar. Bununla birlikte, inananlar er ya da
Algılama fiilinin kendisi, senin algıladığın şey geç, bu sözlerin ve onların uygulanabilirliklerinin sınırlılığını
olmadığını gösterir. keşfederler. Onlar düş kırıklığına uğrar ve tıpkı bilimsel ku-
ramların aşırı aykırı deneysel veriler yüzünden sorgulandık-
larında terk edilişleri gibi, onlar da sistemlerini terk ederler.
Akli düzeyde, ancak negatif (sen olmayan) terimlerle
Bir spiritüel yorum sistemi inandırıcılıktan ve mantık yo-
tarif edilebileceğini ne denli açık ve kesin bir
luyla kabul edilebilirlikten uzak hale gelirse, takipçilerinin ço-
biçimde anlarsan, arayışın da o denli çabuk sona ğu bir başka sisteme yönelir ama bir süre sonra, diğer sis-
erer ve sınırsız varlık olduğunu idrak edersin. temde de sınırlamalar ve çelişkiler bulurlar. Bu kabul ve red-
detmelerden oluşan verimsiz arayıştan onlara kalan sadece
Sri Nisargadatta Maharaj kuşkuculuk ve varoluşun gerçeğinin bilinemeyeceği inancıdır.
Bu durum da onları yaşamın kaba gereksinmelerine boğul-
muş, yalnızca maddi kazanımlarla ilgilenen budalaca bir ya-
şam biçimine iter. Bununla birlikte, kuşkuculuk bazen, seyrek
de olsa, sözlerden, dinlerden veya felsefî sistemlerden çok da-
ha derin olan temel gerçekle ilgili bir sezgiye yol açar. Bu da

11
3
kuşkuculuğun olumlu yönüdür. İşte ben de böyle bir kuşkucu- hinsel bir üründür. Ve zihin tarafından görülen dünya öznel ve
luk hali içinde, ama aynı zamanda temel gerçekle ilgili bir kişiye özel bir dünyadır ki bu dünya, zihnin huzursuz, durup
sezgiyle Sri Nisargadatta Maharaj'ın "BEN O ' Y U M " adlı kita- dinlenmeyen faaliyetine bağlı olarak sürekli değişmektedir.
bını okumuştum. Sözlerinin kesinliğinden ve çürütülemezli- Sınırlı kategorileri -amaçlılığı, öznelliği, dualitesi v.s.- ile
ğinden son derece etkilendiğimi, adeta bir anda çarpıldığımı huzursuz zihnin karşısında, en yüce, sınırsız "Beıı-im" (ben
itiraf etmeliyim. Sözcükler doğaları gereği her ne kadar sınırlı var olanım) hissi yer alır. Emin olabileceğim tek şey işte bu
olsalar da, Maharaj tarafından kullanıldıklarında, silinip par- "Ben-im (var olanım)"dir. Descartes'ın kuramındaki gibi dü-
latılmış şeffaf pencereler gibiydiler. şünen bir "ben" değil, fakat hiçbir yüklemi olmayan bir "Ben-
Bununla birlikte, hiçbir spiritüel öğreti kitabı, öğretme- im". Maharaj dikkatimizi tekrar tekrar bu temel gerçeğe çe-
nin varlığının yerini tutamaz. Ancak Guru (mürşit) tarafın- kiyor; "Ben-im"liğimizi idrak edip kendi kurmuş olduğumuz
dan size direkt olarak söylenen sözler, matlıklarından (kapalı- tüm hapishanelerden kurtulmamız için. O diyor ki: Tek ger-
lıklarından) tümüyle sıyrılabilirler. Guru'nun huzurunda, ak- çek beyan "Ben-im"dir. Diğer her şey başka şeylere göre varı-
lın çizdiği son sınırlar da eriyip kaybolurlar. Sri Nisargadatta lan sonuçlardan ibarettir. Hiçbir çabayla Ben-im'i, "Ben deği-
Maharaj işte böyle bir Guru'dur. O bir vaiz değildir, fakat o lim"e çeviremezsiniz.
arayış içinde olan kişinin tam ihtiyaç duyduğu sözleri söyle- İşte, gerçek deneyimleyen (deneyimi yaşayan) zihin değil,
yecektir. Ondan dışarı yayılan gerçek, yadsmamayacak bir Ben, yani her şeyin onun içinde meydana çıktığı, göründüğü
tamlığa ve mutlaklığa sahiptir. Bu "gerçek" hakikidir. BEN ışıktır. Ben, tüm deneyimlerin kökenindeki ortak faktördür;
O'YUM'un sayfalarında onun sözlerinin gerçekliğini anlamış içinde her şeyin vaki olduğu (meydana geldiği) farkındalıktır.
ve ilham almış birçok Batılı, aydınlanma ihtiyacıyla Maharaj' Tüm bilinç alam "Ben-im"in içinde yalnızca bir film ya da bir
m yanma gitmiştir. nokta gibidir. Bu "Ben-im"lik, bilincin bilincinde olmak, ken-
Maharaj'ın gerçek hakkındaki yorumu Gnana Yoga/Ad- dinin farkında olmaktır. Ve o tanımlanamaz, nitelendirilemez
vaita Vedanta'dakinden farklı değildir. Ama o kendine özgü olandır, çünkü onun sıfat ve nitelikleri yoktur. O sadece Ben'
bir ifade tarzına sahip. Çevremizdeki türlü türlü formlar diyor in Ben oluşudur ve bu Ben de var olan her şeydir. Var olan
o, beş unsurdan oluşmuştur. Onlar, geçicidirler (fanidirler) ve her şey, ben olarak vardır. Benden farklı hiçbir şey yoktur.
sürekli akış halindedirler. Ayrıca onlar Neden-Sonuç Yasası' Dualite (ikilik) yoktur, dolayısıyla acı, ıstırap da yoktur. Sorun
na tabidirler. Tüm bunlar bedene ve zihne de uygulanabilirler, diye bir şey yoktur. Bu, içinde her şeyin kusursuz olduğu bir
ikisi de geçicidir ve doğum ve ölüme tabidir. Biliyoruz ki dün- sevgi âlemidir. Vaki olan, amaçtan yoksun bir biçimde kendi-
ya ancak bedensel duyular ve zihin aracılığı ile bilinebilir. liğinden vaki olur - sindirim olayı gibi ya da saçın uzaması gi-
Kant'ın görüşüne göre bu, beşeri "bilme" konusuna ilişkindir bi. Bunu idrak edin ve zihnin sınırlamalarından kurtulun.
ve dolayısıyla bilme yöntemimizin temel yapısı budur. Bu de- İçinde şu ya da bu olma zannınm bulunmadığı derin uy-
mektir ki zaman, uzay (mekân) ve nedensellik (neden-sonuç) ku halini düşünün. A m a o uykuda "Ben-im" yine vardır. Ve
"nesnel" ya da dışsal varoluşlar değildirler; onlar, içinde her sonsuz şimdi'yi görün. Bellek geçmişteki olayları ve şeyleri
şeyin şekillendirildiği zihinsel kategorilerdir. Her şeyin varlığı şimdi'ye getirir gibidir ama olan her şey yalnızca şimdi'de
ve şekli zihne bağlıdır (zihne göredir). Bilmek ya da idrak, zi- olur. Fenomenler ancak zamansız-şimdi içinde tezahür ede-
9 13
bilirler. Böylece, zaman ve neden-sonuç ilişkisi gerçekte geçer-
özü hakkındaki bilgiye ulaşıncaya, benliği aşıncaya kadar bü-
li değildir. "Ben-im" dünyadan, bedenden ve zihinden önce de
tün bu lâfı-güzaf, bu kavramlar ona sunulur." Evet, onlar kav-
vardı. "Ben-im", içinde onların görünüp kayboldukları âlem- ramlardır, hatta "Ben-im" bile. Gerçi ondan daha değerli bir
dir. Ben-im, onların hepsinin kaynağıdır, dünyanın şaşırtıcı kavram da yok. Araştırmacının onları büyük bir ciddiyetle
çeşitliliğiyle tezahür etmesine olanak veren evrensel güçtür. dikkate alması gerekir; çünkü onlar En Yüce Gerçeği işaret
"Ben-im" duygusu, bu ilkselliğine rağmen, En Üstün ederler. Bütün kavramlardan arınmak için onlardan daha iyi
olan değildir. Mutlak değildir. Bu "Ben-im"lik duygusu ya da bir kavram mevcut değil.
tadı zamanın tamamen ötesinde değildir. Beş unsurun özü
Editör Sudhaka S. Dikshit'e, benden BEN O'YUM'un bu
olarak o, bir biçimde dünyaya bağlıdır. O, beş unsurdan olu-
yeni baskısı için bir önsöz yazmamı isteyerek, bana, en yüce
şan besin ile inşa edilmiş bedenden ortaya çıkar. Beden öldü-
bilgiyi en sade, en berrak ve inandırıcı sözcüklerle açıklamış
ğünde, o, tütsü çubuğu yanıp bittiğinde sönüveren alev gibi
olan Sri Nisargadatta Maharaj'a saygılarımı sunma fırsatı
kaybolur. Saf farkındalığa ulaşıldığında, artık hiçbir şeye ge-
verdiği için teşekkür ediyorum.
reksinim kalmaz, hatta "Ben-im"e bile, ki zaten o Mutlak'ı
işaret eden bir yön-göstericiden başka bir şey değildir. O za-
man "Ben-im" farkındalığı kolayca sona erer. Var olarak ka- Douwe Tiemersma
lan ise sözcüklerin ötesinde olduğundan, tarif edilemez. İşte Felsefe Fakültesi
en gerçek olan bu "hal"dir, her şeyden önce gelen saf potansi- Erasmus Üniversitesi
yellik hali, "Ben-im" ve evren onun yansımalarından ibarettir. Rotterdam, Hollanda
Bir gnani'nin (ermişin) idrak ettiği gerçek işte budur. Haziran 1981

Yapabileceğiniz en iyi şey gnani'yi dikkatle dinlemektir


-ki Sri Nisargadatta onun canlı bir örneğidir- ve ona güvenip
inanmaktır. Böyle bir dinleyişle, onun gerçeğinin sizin gerçe-
ğiniz olduğunu idrak edersiniz. O size, dünyanın ve "Ben Olan"
ın doğasını görmenizde yardımcı olur. O sizi, bedenin ve zih-
nin işleyişini ciddi ve yoğun bir konsantrasyonla incelemeye
sevk eder, onların hiçbiri olmadığınızı fark ederek onların tut-
saklığından kurtulasınız diye. O size "Ben-im" fikrine tekrar
tekrar geri dönmenizi telkin eder, ta ki onun dışında hiçbir
şeyin var olmadığını, onun tek meskeniniz olduğunu anlayın-
caya dek; ta ki Ben Olan'ı kısıtlayan ego (ben-lik) kaybolun-
caya dek. İşte o zaman en üstün idrak kendiliğinden, zorlama-
sızca meydana gelir.

Gnani'nin tüm kavramları ve dogmaları kesip geçen söz-


lerine dikkat edin. Maharaj diyor ki: "Birey kendini bilinceye,

10
11
küçük Maruti de dikkatle dinler ve bu konular üzerinde çok
kimsenin sandığından fazla durup düşünürdü. Gore onun için
ideal insandı - içten, şefkatli ve bilge.
Maruti on sekiz yaşma ulaştığında babası, ardında bir eş,
dört oğul ve iki kız evlat bırakarak öldü. Küçük çiftlikten sağ-
Nisargadatta Maharaj Kimdir? lanan kıt gelir gitgide azaldı ve o kadar boğazı besleyemez ol-
du. Maruti'nin ağabeyi iş aramak'için Bombay'a gitti, kısa bir'
süre sonra Maruti de onu izledi. Bombay'da düşük ücretli kü-
Kendisine doğum tarihi sorulduğunda, Üstat yumuşak
çük bir kâtip olarak bir ofiste birkaç ay çalıştı fakat büyük bir
bir şekilde, asla doğmadığını söyledi!
bezginlik duyarak bu işi bıraktı. Sonra tuhafiyeci olarak kü-
Sri Nisargadatta'nın yaşam öyküsüyle ilgili bir yazı yaz-
çük bir iş kurdu ve çocuk giysileri, tütün ve el yapımı yerli
mak çetin ve hiç ödüllendirici olmayan bir iş. Kesin doğum
sigaralar satan bir dükkân açtı. Söylendiğine göre bu iş zaman
tarihi bilinmemekle kalmıyor, hayatının ilk yıllarına ait doğ-
içinde gelişti ve ona bir ölçüde mali güvence sağladı. Bu dö-
rulanmış bilgiler de bulunamıyor. Bununla birlikte, bazı yaşlı
nem içinde evlendi ve bir oğlu ile üç kızı oldu.
akrabaları ve dostları onun 1897 yılının Mart ayında Hindu-
lar'ın Ramayana ile ünlenmiş maymun tanrı Maruti'ye say- Çocukluk, gençlik, evlilik, çoluk çocuk derken Maruti or-
gılarını sundukları Hanuman-Jayanti festivaline rastlayan bir ta yaşına kadar sıradan insanın tekdüze ve olaysız hayatını
dolunay günü doğmuş olduğunu söylüyorlar ve onun doğumu yaşadı, bunu izleyecek olan ermişlik dönemiyle ilgili hiçbir işa-
ile o büyük uğurlu gün arasındaki ilişkiyi belirtmek üzere ona ret vermiyordu henüz. Bu dönemde onun arkadaşları arasın-
Maruti adının verildiğini vurguluyorlar. da, Hinduizm'in bir mezhebi olan Navnath Sampradaya öğret-
meni Sri Siddharameshwar Maharaj'ın müridi olan Yashwan-
Çocukluğu ve ilk gençliği hakkındaki bilgiler bölük pör-
trao Baagkar adlı biri vardı. Bir akşam Baagkar Maruti'yi
çük ve birbirleriyle bağlantısız durumdadır. Babası Shivram-
kendi Gurusu'na götürdü ve o akşam Maruti'nin hayatında
pant'ın yoksul bir adam olduğunu, bir süre Bombay'da hiz-
bir dönüm noktası oldu. Guru ona bir mantra ve meditasyonla
metkârlık yaptığını ve daha sonra Maharastra bölgesinde kü-
ilgili talimatlar verdi. Yaptığı alıştırmaların başlangıcında Ma-
çük bir köy olan Kandalgaon'da küçük bir çiftçi olarak haya-
ruti vizyonlar görmeye ve hatta ara sıra transa girmeye baş-
tını kazanmaya çalıştığını öğreniyoruz. Maruti hemen hemen
ladı. İçinde sanki bir şey patlamış ve kozmik bir bilincin, bir
hiç öğretim gormeksizin büyüdü. Bir çocuk olarak o babasına,
sonsuz hayat duygusunun doğmasına yol açmıştı. Küçük esnaf
gücünün yettiği işlerde yardımcı oldu -sığırlara baktı, öküzleri
Maruti'nin kimliği eriyip kaybolurken Sri Nisargadatta Maha-
güttü, tarlalarda çalıştı ve ayak işlerine koştu. Zevkleri işleri
raj'ın aydınlatan kişiliği ortaya çıkmıştı.
gibi basitti fakat araştırıcı, çeşitli sorularla kaynayıp duran bir
kafaya sahipti. Çok kimse dünyevi kişilik bilincinin dünyasında yaşar ve
bunu terk edecek arzu ve güce sahip değildir. Onlar sadece ken-
Babasının, dindar bir kişi ve kırsal kesim ölçülerine göre
dileri (egoları) için yaşarlar; bütün çabaları egolarını doyuma
bilgili bir adam sayılan Vishnu Haribhau Gore adında bir Brah-
uğratmaya ve yüceltmeye yöneliktir. Bunun yanı sıra bir de
min arkadaşı vardı. Gore sık sık dinsel konularda konuşur ve
görücüler, öğretmenler ve gerçekleri açıklayanlar vardır ki,

11
bunlar görünüşte aynı dünyada yaşarlarken, aynı zamanda bir
başka dünyada da A sonsuz bilgi ile ışık (nur) saçan parlak koz-
mik bilinç dünyasında- yaşarlar. Aydınlanma deneyiminden
sonra Sri Nisargadatta Maharaj işte böyle ikili bir yaşam sür- İngilizce'ye Çevirenin Notu
meye başladı. O, dükkânını işletmeye devam etti fakat artık
kâr amaçlayan bir tüccar değildi. Daha sonra ailesini ve işini Sri Nisargadatta Maharaj ile birkaç yıl önce tanıştım ve
terk ederek, Hindistan'ın dinsel sahnesinin o genişliği ve çe- onun görünüşündeki ve davranışlarmdaki doğal sadelikten ve
şitliliği üzerinde sadakayla geçinen bir gezginci oldu. Himala- deneyimlerini dile getirişindeki derinlik ve gerçek içtenlikten
yalar'a doğru yalınayak yoluna devam etti. Orada hayatının çok etkilendim.
geri kalan kısmını ebedi bir hayatı arayarak geçirmeyi plânlı- Bombay'ın bir kenar semtindeki evi mütevazi ve keşfedil-
yordu. Fakat kısa bir süre sonra, böyle bir arayışın yararsız- mesi zor da olsa birçokları oraya ulaşmanın yolunu buluyor-
lığını kavrayarak evine geri döndü. Ebedi hayatı araması ge- lar. Gelenlerin çoğu Hintli'dir ve anadilleri ile serbestçe söyle-
rekmediğini fark etmişti, çünkü ona zaten sahipti. "Ben bede- şebiliyorlar; fakat orada bir çevirmene gereksinim duyan bir-
nim" fikrinin ötesine geçerek, öylesine neşeli, huzurlu, gör- çok yabancı da olurdu. Benim orada bulunduğum zamanlarda
kemli bir ruh haline erişmişti ki, bununla kıyaslandığında her bu görev bana düşerdi. Sorulan sorulardan ve verilen yanıtlar-
şey değersiz görünüyordu. Artık o kendini- idrak (kendini-bil- dan çoğu öylesine ilginç ve anlamlı idi ki bunları kaydetmek
me, erme) haline ulaşmıştı. için bir teyp de getirilirdi. Teyp bantlarından çoğu olağan Ma-
Öğrenim görmemiş olmasına karşın Üstat'ın sohbetleri rathi-İngilizce türünde ise de, bazıları çeşitli Hint ve Avrupa
olağanüstü derecede aydınlatıcıdır. Yoksulluk içinde doğup ye- dillerinin birbirine karıştığı bir iletişim didinmesini yansıtı-
tişmesine rağmen zenginler zenginidir, çünkü tükenip eksil- yordu. Daha sonra her teyp bandı deşifre ediliyor ve İngilizce'
meyen bilginin sınırsız zenginliğine sahiptir ki en efsanevi ha- ye çevriliyordu.
zineler bile onunla kıyaslandıklarında teneke parçalarından Hem sözcüğü sözcüğüne çeviri yapmak hem de sıkıcı tek-
ibaret kalırlar. O sıcak kalpli ve şefkatlidir, keskin bir mizah rarlamalardan kaçınmak kolay değildi. Umarım teyp kayıtları-
duygusuna sahiptir, tümüyle korkusuzdur ve mutlak şekilde nın bu çevirisi, bu berrak zihinli, asil ve birçok bakımdan ola-
dürüsttür -ona gelen herkese ilham verir, yol gösterir ve des- ğandışı insanın sözlerindeki güçlü etkiyi azaltmamıştır.
teklerini esirgemez. Bu konuşmaların Sri Nisargadatta Maharaj tarafından biz-
Böyle bir insanın yaşam öyküsüyle ilgili bir yazı yazmak zat doğrulanmış bir Marathi versiyonu ayrıca yayınlanmıştır.
anlamsız, boşuna bir çaba olur. Çünkü o, geçmişi ve geleceği
olan bir adam değil, o yaşayan şimdi'dir - ebedi, değiştirilemez Maurice Frydman
olan. O her şey haline gelmiş olan, Gerçek Ben Olan'dır. Bombay
16 Ekim 1973

15 13
İçindekiler 26. Kişilik Bir Engeldir 128
27. Başlangıçsız Olan Sürekli Başlar 134
28. Her Istırap Arzudan Doğar 139
Önsöz 29. Yaşamak Hayatın Tek Amacıdır ]44
Nisargadatta Maharaj Kimdir? 12 30. Siz Özgürsünüz, Şimdi! 151
İngilizce'ye Çevirenin Notu 15 31. Dikkatin Değerini Küçümsemeyin 156
1. Ben-im (var olanım) Duygusu 21 32. Hayat En Yüce Öğretmendir 162
2. Beden Obsesyonu Altında 24 33. Her Şey Kendi Kendine Olur 168
3. Yaşayan Şimdi 26 34. Zihin Huzursuzluğun Ta Kendisidir 176
4. Gerçek Dünya Zihnin Ötesindedir 30 35. En Büyük Guru Sizin İç Benliğinizdir 184
5. Doğan Ölmek Zorundadır 32 36. Öldürmek Öldüreni İncitir, Öleni Değil 191
6. Meditasyon 24 37. Acının ve Hazzın Ötesinde Aşkın Mutluluk Vardır 198
7. Zihin 36 38. Spiritüel Uygulama İradenin Tekrar Tekrar
8. Öz Varlık Zihnin Ötesindedir 40 Doğrulanmasıdır 205
9. Belleğin Tepkileri 45 39. Hiçbir Şey Kendi Başına Mevcut Değildir 213
10. Tanıklık 4? 40. Yalnızca Öz Varlık Gerçektir 218
11. farkındalık ve Bilinç 50 41. Tanıklık Tutumunu Geliştirin 223
12. Kişi Gerçek Değildir 53 42. Gerçek İfade Edilemez 227
13. En Yüce, Zihin ve Beden 57 43. Cahillik Fark Edilebilir, Gnana Edilemez 233
14. Görünüşler ve Gerçek 63 44. "Ben Var Olanım" Doğrudur, Diğer Her Şey Varılan
15. Gnani 68 Sonuçlar ve Yargılardır 239
16. Arzusuz Olmak En Yüce Mutluluktur 71 45. Gelip Geçici Olan, Bir Varlığa Sahip Değildir 244
17. Ebedi Şimdi 78 46. Varoluşun Farkındalığı Mutluluktur 251
18. Ne Olduğunuzu Bilmek İçin Ne Olmadığınızı Bulun 80 47. Zihninize Dikkat Edin 256
19. Gerçek Nesnellikte Yatar 86 48. farkındalık Özgürdür 260
20. En Yüce Olan, Her Şeyin Ötesindedir 90 49. Zihin Güvensizliğe Neden Olur 270
21. Ben Kimim? 95 50. Öz-farkındalık, Tanıktır 276
22. Hayat Sevgidir ve Sevgi Hayattır 101 51. Acıya ve Hazza Kayıtsız Kaim 280
23. Ayırt Edebilme Bağımlılıklardan Kurtuluşa Götürür
106 52. Mutlu olmak, Mutlu Etmek Hayatın Ritmidir 289
24. Tanrı Her Şeyi Yapandır, Gnani Eylemsiz Olandır 114 53. Tatmin Edilen Arzular Daha Çok Arzu Doğururlar 293
25. "Ben Var 01anım"a Sarılın 121 54. Beden ve Zihin Cehaletin Belirtileridir 297

8
55. Her Şeyden Vazgeçin, Her Şey Olanı Kazanın 303 86. Bilinmeyen, Gerçeğin Yurdudur 499
56. Bilinç Doğarken Dünya Doğar 309 87. Zihni Sessiz Tutun, Keşfedeceksiniz 507
57. Zihnin Ötesinde Hiç Istırap Yoktur 315 88. Zihnin Bilgisi Gerçek Bilgi Değildir 512
58. Mükemmellik Herkesin Kaderi 320 89. Spiritüel Hayatta İlerleme 518
59. Arzu ve Korku: Ben-Merkezci Haller 325 90. Öz Varlığınıza Teslim Olun 523
60. Gerçekleri Yaşayın, Fantezi ve Kuruntuları Değil 330 91. Haz ve Mutluluk . 531
61. Madde Bilincin Ta Kendisidir 334 92. "Ben Beden'im" Fikrinin Ötesine Geçin 536
62. En Yüce Olan'da Tanık Tezahür Eder 341 93. İşin Yapıcısı İnsan Değildir 541
63. İşin Yapanı Olma Sanısı Tutsaklıktır 346 94. Siz Uzay ve Zaman Ötesisiniz 546
64. Hoşunuza Giden Şey Sizi Geride Tutar 350 95. Hayatı Geldiği Gibi Kabul Edin 552
65. Bütün İhtiyacınız Sakin Bir Zihindir 357 96. Anıları ve Beklentileri Terk Edin 557
66. Bütün Mutluluk Arayışları Zavallılıktır 362 97. Zihin ve Dünya Ayrı Değildir - 563
67. Deneyim Gerçek olan Değildir 371 98. Kendini Bir Şeyle Özdeşleştirmekten Kurtuluş 572
68. Bilincin Kaynağını Arayın 376 99. Algılanan, Algılayan Olamaz 580
69. Geçicilik Gerçek Olmayışın Kanıtıdır 380 100. Anlayış Özgürlüğe Götürür 588
70. Tanrı Tüm Arzu ve Bilginin Sonudur 386 101. Gnani Kavramaz ve Tutmaz 594
71. Öz-Farkındalık İçinde Kendinizi Öğrenirsiniz 393
72. Saf, Karışımsız ve Bağımsız Olan Gerçektir 400
73. Zihnin Ölümü Bilgeliğin Doğumudur 410 Ekler:
74. Gerçek, Şimdi ve Burada 416 1. Nisarga Yoga 603
75. Sessizlik ve Sükûnet İçinde Gelişirsiniz 426 2. Navnath Sampraday 608
76. Bilmediğinizi Bilmek Gerçek Bilgidir 432 3. Sözlük 611
77. "Ben" ve "Benimki" Yanlış Fikirlerdir 441
78. Tüm Bilgi Cahilliktir 446
79. Kişi, Tanık ve En Yüce 452
80. farkındalık 458
81. Korkunun Temel Nedeni 464
82. Mutlak Mükemmellik Şimdi ve Buradadır 471
83. Gerçek Guru 478
84. Hedefiniz Gurunuz'dur 485
85. "Ben-im": Bütün Deneyimlerin Temeli 493

91 3
SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

ı
Ben-im (var olanım) Duygusu

Soran: Bu her gün yaşanan bir deneyimdir, uyanır uyanmaz


dünya birden belirir. O nereden gelir?
Maharaj: Bir şeyin meydana gelebilmesi için, her şeyden önce
o şeyin gelip ulaşacağı birinin varlığı gereklidir. Bütün görü-
nüşler (meydana çıkışlar) ve kayboluşlar değişmeyen bir fon
karşısındaki değişimler anlamım taşır.
S: Uyanmadan önce bilinçsizdim.
M: Ne anlamda? Uykuda yaşadıklarınızı unuttuğunuz ya da
.yaşadıklarınızı bilinçli olarak deneyimlemediğiniz için mi böy-
le düşünüyorsunuz? Bilinçsiz haldeyken bile bir şeyleri dene-
yi inlemez misiniz? Bilmeksizin var olabilir misiniz? Bellekte
bir kayma: Bu varolmayışın kanıtı olabilir mi? Ve siz kendi
varolmayışınızdan gerçek bir deneyim' olarak gerçekten söz
edebilir misiniz? Zihninizin uykuda mevcut olmadığını bile söy-
leyemezsiniz. Siz hiç size seslenilerek uyandırılmadınız mı?
Uyandığınızda ilk hissettiğiniz " B e n - i m " duygusu değil miydi?
Uyku ya da baygınlık halinde bile bazı bilinç tohumları mutla-
ka mevcut olmalı. Uyanır uyanmaz da deneyim işlemeye baş-
lar: "Ben-beden-im-dünyada." Onlar art arda belirir gibi görün-
seler de aslında eşzamanlıdırlar, dünyada bedenli bir varlık ol-
mak tek bir fikirdir. Ortada bir kimse olmadan "Ben-im" duy-
gusu olabilir mi?

S: Ben her zaman anıları ve alışkanlıkları ile bir kimseyim


Hır başka "Ben" bilmiyorum.
M: Belki sizi bilmekten alıkoyan bir şey vardır. Başkalarının

21
BEN O'YUim SRİ NİSARGADATTA imAHARAJ

bildiği bir şeyi bilmediğiniz zaman ne yaparsınız? başka "bir şey" olamazsınız. Siz görülüp algılanabilen, idrak
S: Onların bilgi kaynağını, onların talimatları altında ararım. ya da hayal edilebilen bir şey değilsiniz. A m a siz olmazsanız
M: Kendinizin yalnızca bir beden mi y o k s a daha başka bir şey ne idrak ne de hayal gücü olur. Siz, kalbin hissettiğini, zihnin
mi -ya da hiçbir şey- olduğunuzu bilmek sizin için önemli değil düşündüğünü, bedenin hareket ettiğini gözlemleyebilirsiniz;
mi? Görmüyor musunuz ki sizin tüm sorunlarınız bedeninizin bu görme, algılama fiilinin kendisi, sizin o algıladığınız şey
sorunlarıdır -besin, giysi, barınak, aile, dostlar, isim, ün, gü- olmadığınızı gösterir. Siz olmadıkça algılama deneyimi gerçek-
vence, hayatta kalabilme- bütün bunlar sizin bir bedenden iba- leşebilir mi? Bir deneyimin, birisine» ait olması gerekir. Dene-
ret olmadığınızı idrak ettiğiniz anda önemlerini yitirirler. yimleyen yoksa deneyim gerçek değildir. Deneyime gerçeklik
S: Beden olmadığımı b i l m e m d e ne yarar var? veren, onu deneyimleyendir. Sahip olmadığınız bir deneyimin
M: Sizin beden olmadığınızı söylemek de t a m a m e n doğru de- sizce ne değeri olabilir?
ğildir. Bir b a k ı m a siz b ü t ü n bedenler, kalpler, zihinlersiniz ve S: Bir Deneyimleyen olma duygusu, " B e n - i m " duygusu da bir
çok daha fazlasısınız. " B e n - i m " duygusuna derinlemesine gi- deneyim değil midir?
rin, bulacaksınız. Yanlış yere k o y d u ğ u n u z ya da unuttuğunuz M: Açıktır ki, deneyimlenen her şey bir deneyimdir. Ve her
bir şeyi nasıl bulursunuz? Onu hatırlayıncaya kadar aklınızda deneyimde onu deneyimleyen ortaya çıkar. Bellek süreklilik il-
tutarsınız. Varoluş, " B e n - i m " duygusu ilk ortaya çıkacak olan- lüzyonunu (yanılgısını) yaratır. Gerçekte her deneyimin kendi
dır. Kendinize sorun, o nereden geliyor, ya da sessizce onu göz- deneyimleyeni vardır ve kimlik duygusu tüm deneyimleyen-
leyin. Zihniniz " B e n - i m " üzerinde sürekli ve sabit kaldığında deneyim ilişkilerinin kökenindeki ortak faktörden kaynakla-
siz sözcüklerle anlatılamayan, ancak yaşanılabilen bir hale gi- nır. Kimlik ve süreklilik aynı şey değildir. Nasıl her çiçek ayrı
rersiniz. Bütün yapmanız gereken şey tekrar tekrar denemek- bir renge sahipse ama bütün renklerin nedeni aynı ışıksa, bir-
tir. Ne de olsa " B e n " duygusu her zaman sizinledir, ne var ki çok deneyimci de b ö l ü n m e m i ş ve b ö l ü n m e z olan farkındalığm
siz ona -beden, duygular, düşünceler, fikirler, sahip olunan mal içinde ortaya çıkar; her biri bellekte ayrı ama özde bir ve aynı-
mülk vs. gibi- bin türlü şey eklemişsiniz. Kendinizle özdeşleş- dır. Bu öz tüm deneyimlerin kökü, temeli ve zamansız-uzaysız
tirdiğiniz tüm bu şeyler yanıltıcıdırlar. Onlardan ötürü siz "olanağı"dır.
kendinizi aslında olmadığınız şey sanmaktasınız. S: Ona nasıl ulaşırım?
S: Öyleyse ben neyim? M: Ona ulaşmanız gerekmez, çünkü siz zaten o'sunuz. Eğer

M : N e olmadığınızı bilmek yeterlidir. N e o l d u ğ u n u z u b i l m e n i z b i r ş a n s t a n r s a n ı z , o s i z e u l a ş ^ G e r ç e k o l m a y a n ş e y l e r e o l a n


gerekmez, ç ü n k ü bilgi, idraksal ya da kavramsal olsun, daha bağımlılığınızdan vazgeçin, o zaman gerçek olan süratle ve pü-

önceden bildiğiniz bilgilerle yapılan bir tarif demek olduğuna rüzsüzce kendi yerini alacaktır. Kendinizi şu ya da bu olarak,

göre, b u n u n kendini-biliş olması söz k o n u s u değildir; çünkü şunu ya da b u n u yapan olarak düşünmekten vazgeçin. O za-

ne olduğunuzu tarif, bütünüyle ret dışında m ü m k ü n değildir. man sizin her şeyin kaynağı ve kalbi (özü) olduğunuz idra-

Bütün söyleyeceğiniz şey: "Ben şu değilim, ben bu değilim" kiyle aydınlanırsınız. Bununla birlikte de b ü y ü k bir sevgi; ne

demekten ibarettir. Siz anlamlı bir şekilde "İşte ben b u y u m " seçim ne de bağımlılık konusu olan, fakat her şeyi sevilmeye

diyemezsiniz. Bu hiçbir anlam ifade etmez. " B u " ya da " Ş u " değer kılan bir güç olan sevgi gelecektir.

olarak belirtebildiğiniz bir şey kendiniz olamaz. Elbette siz

22 23
BEN O'YUim SRİ NİSARGADATTA imAHARAJ

kımdaki y ü k s e k düşünceniz sadece sizin düşüncenizdir. Onu


2 herhangi bir anda değiştirebilirsiniz. Görüş ve kanılara neden
Beden Obsesyonu Altında o kadar ö n e m atfetmeli, hatta kendimizinkine bile?
S: Yine de siz farklısınız. Zihnen daima sakin ve mutlu görü-
nüyorsunuz ve çevrenizde mucizeler oluyor.
S o r a n : maharaj, sizinle b e n i m aramdaki temel fark nedir?
M: imucizeler hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Ve acaba D o ğ a
maharaj: Temelde fark yoktur
kendi yasalarında istisnaya izin verir mi? Benim anlayışıma
S: Yine de gerçek bir fark olması gerekir, ben size geliyorum,
göre böyle bir şey, yani ayrıcalık yoktur. Her şeyin onun için-
siz bana gelmiyorsunuz.
de meydana geldiği bilinç vardır. Bu apaçık gerçek, herkesin
M: Çünkü siz farklar hayal ediyor, " ü s t ü n " insanlar aramak
deneyim alanı içindedir. Ne var ki siz yeterince dikkatle bak-
için oraya buraya gidiyorsunuz.
mıyorsunuz. İyi bakın ve benim g ö r d ü ğ ü m ü görün.
S: Siz de üstün bir kişisiniz. Siz gerçek olanı bildiğinizi iddia
S: Siz ne görüyorsunuz?
ediyorsunuz, ben ise bilmiyorum.
]VT Benim gördüğümü şimdi ve burada siz de görebilirdiniz,
M: Ben size bilmediğinizi, bu nedenle de aşağı olduğunuzu hiç
eğer dikkatinizi yanlış odaklamamış olsaydınız. Kendinize dik-
söyledim mi? Bu tür farklılıklar yaratanları bırakın, kendileri
katle bakmıyorsunuz. Zihniniz her z a m a n nesnelerle, insan-
kanıtlasınlar. Sizin bilmediğiniz şeyi bildiğimi iddia etmiyorum.
larla, fikirlerle meşgul ama asla kendi gerçek varlığınızla meş-
S: Sizin sözleriniz bilgece, davranışınız soylu, nezaketiniz ise
gul değil. Dikkatinizi kendi üzerinizde toplayın. Kendi varlığı-
kudret dolu.
nızın, varoluşunuzun farkına varın. Nasıl işlev yaptığınızı gö-
M: Ben b ü t ü n bunlar hakkında hiçbir şey b i l m i y o r u m ve si-
rün; sizi harekete geçiren dürtüleri ve eylemlerinizin sonuç-
zinle b e n i m aramda bir fark g ö r m ü y o r u m . Hayatım birbirini
larını dikkatle gözlemleyin. Dikkatsizliğiniz yüzünden kendi
izleyen olaylardır, tıpkı sizinki gibi. Sadece, ben herhangi bir
çevrenizde inşa etmiş olduğunuz hapishaneyi inceleyin. Ne ol-
şeye bağımlı değilim ve geçip giden gösteriyi, geçip giden gös-
madığınızı bilme yoluyla gerçek kimliğinizi tanırsınız. Aslınıza
teri olarak g ö r ü y o r u m ; siz ise şeylere t u t u n u p yapışıyor ve
geri dönüş yolu, reddetme ve geri çevirmeden geçer. Bir şey
onlarla birlikte hareket ediyorsunuz.
kesindir: Gerçek, hayal g ü c ü n ü n ürettiği bir şey değildir, o
S: Sizi bu denli tutkusuz, tarafsız ve sakin hale getirmiş olan
zihnin bir ürünü değildir. Hatta " B e n - i m " duygusu bile, ya-
nedir? rarlı bir yön gösterici de olsa sürekli değildir; o nerede aran-
M: Belli bir şey değil. Nasıl oldu ise ben G u r u m ' a güven duy- ması gerektiğini gösterir, neyin aranması gerektiğini değil. He-
dum. O bana k e n d i m d e n başka hiçbir şey olmadığımı söyledi le ona iyice bir bakın. Siz bir kez kendiniz (gerçek varlığınız)
ve ben ona inandım. Ona güvenince de ona göre davrandım ve hakkında " B e n - i m " (var olanım) dışında dürüstçe söyleyebile-
ben olmayan ve benim olmayanla ilgilenmekten ve onları ar- ceğiniz hiçbir şey bulunmadığına ve işaret edilebilen hiçbir şe-
zulamaktan vazgeçtim. yin kendimiz olamayacağına ikna olduktan sonra, "Ben-im"e
S: Bizim güvenimiz sözde kalırken siz nasıl oldu da üstadınıza olan gereksinim de biter - artık ne olduğunuzu sözle ifade et-
g ü v e n m e şansına sahip oldunuz? meyi, sözcükler üretip durmayı da amaçlamazsınız. Yapmanız
M: K i m söyleyebilir? Böyle oldu. Olaylar nedensiz ve hedefsi gereken tek şey, kendinizi (sınırlayıp ayırarak) tarif etme eği-
dirler; h e m kimin kim olduğunun ne önemi var? Benim h a k -

22 23
BEN O'YUim SRİ NİSARGADATTA imAHARAJ
liminden kurtulmaktır. Bütün tarifler yalnızca bedeninize ve man gözlemleyin, çünkü siz meydana gelen (vaki olan) şey de-
onun ifadelerine aittir, o n u n için geçerlidir. Bedeninizin bu ğilsiniz, siz vaki olanın muhatabısınız. Sonuçta siz, hatta göz-
obsesyonundan bir kez kurtulursanız, doğal halinize kendili- lemci bile değilsiniz. Siz o nihai, o en b ü y ü k potansiyelsiniz ki,
ğinden ve zorlamasızca geri döneceksiniz. Aramızdaki tek fark, her şeyi kucaklayan bilinç onun tezahürü ve ifadesidir.
benim doğal halimin farkında oluşum, sizin ise şaşkınlık için- S: A m a b e d e n ile öz-varlık arasında, düşünce ve duygulardan
de oluşunuzdur. Nasıl zihin öyle düşünmedikçe, süs eşyası ha- Oluşmuş bir bulut var ki o ne bedene ne de öz varlığa hizmet
line getirilmiş altının altın tozuna bir üstünlüğü yoksa, biz de etmekte. Bu düşünceler ve duygular geçicü ve anlamsız, kör
varlık olarak biriz - yalnızca görünüşlerimiz farklıdır. Biz bu- edici ve b o ğ u c u bir zihinsel tozdan ibaret, ama onlar, karar-
nu, her gün ve her saat içtenlikle arayıp araştırarak, sorgula- tarak ve tahrip ederek varlıklarını sürdürüyorlar.
yarak, hayatımızı b u n u n keşfine adayarak keşfedebiliriz. M: Elbette bir olayın anısı, asıl olayın yerine geçemez; olayın
beklentisi de öyle. Şu anda cereyan eden olayda -evvelce olmuş
olanda ve gelecekte olacak olanda b u l u n m a y a n - olağanüstü,
eşsiz, benzersiz bir şey vardır. Onun çevresinde bir canlılık, bir
gerçeklik vardır; aydınlatılmışçasma ortada durur. Şu anda
olanda "gerçeğin m ü h r ü " vardır ki o geçmişte ve gelecekte bu-
lunmaz.
S: Şimdi'ye bu gerçeklik m ü h r ü n ü v u r a n nedir?
Yaşayan Şimdi M: Şimdi'ye ait olayda onu geçmişten ve gelecekten farklı kı-
lan bir özellik yoktur. Geçmiş, bir an için şimdi idi, gelecek de
S o r a n : Gözlediğim kadarıyla, bedenimin ve gerçek varlığımın bir an sonra öyle olacak. Şimdi'yi böylesine farklı kılan nedir?
bir kusuru yok. Her ikisi de benim eserim değil ve düzeltilme- Apaçıktır ki benim varlığım. Ben gerçek olanım, çünkü ben daima
ye ihtiyaçları yok. Sorun yaratan - o n a ister zihin (akıl), ister şimdi'deyim, şu anda varım ve şimdi benimle olan da be-
bilinç, antahkarana, ne isim verirseniz verin- iç bedendir. nim gerçekliğimi paylaşır. Geçmiş anılardadır - gelecek ise ha-
maharaj: Zihninizle ilgili y o l u n d a gitmeyen şeyin ne olduğu- yal gücünde. Şimdiki olayın kendisinde, onun gerçek olarak
nu düşünüyorsunuz? , ileriye fırlamasını sağlayan bir şey yoktur. O saatin çalması gi-
S: O huzursuzdur, hoş şeylere karşı doymazlık içindedir, hoşa bi basit, periyodik bir olay olabilir. Birbirini izleyen vuruşla-
gitmeyen şeylerden ise korkar. rın aynı olduklarını bilmemize rağmen, an içindeki v u r u ş ön-
M: H o ş olanı aramanın ve h o ş olmayandan k a ç m a n ı n ne yan- cekinden ve bir sonrakinden -hatırlanandan ya da beklenen-
lışlığı var? Hayat nehri, ıstırap ve zevk kıyıları arasında akar. den- oldukça farklıdır. Şimdi'ye odaklanmış olan bir şey he-
A n c a k zihin hayatla birlikte akmayı reddettiği ve kıyılara tu- llimledir, çünkü ben ebedi (sonsuz) şimdiyim (an içinde var
tunup kaldığı zaman bu bir sorun haline gelir. Hayat ile bir- olanım). Şimdi olan olaya verdiğim de benim kendi gerçekli-
likte akmak dediğim zaman, kabullenmeyi -gelenin gelmesine, ğimdir.
gidenin gitmesine izin v e r m e y i - kastediyorum. A r z u etmeyin, S: Fakat biz hatırladığımız şeylerle de onlar gerçekmişlercesi-
korkmayın, olanları oldukları gibi ve meydana geldikleri za- ne meşgul oluruz.

52 13 13
B E N O'YUim SRİ NİSARGADATTA imAHARAJ

M: Anılar üzerinde, onlar ancak şimdi'ye geldiklerinde düşü- M: Yine de, sevinç ancak ıstırap zemini ü z e r i n d e sevinçtir
nürüz. Unutulmuş olan ise yeniden hatırlanıncaya kadar he- S: ]stırap kozmik bir olgu mudur, yoksa sadece zihinsel midir?
saba dahil değildir - ki hatırlama onu şimdi'ye getirme anlamı M: Evren bütündür ve b ü t ü n l ü ğ ü n olduğu, hiçbir eksikliğin
taşır. bulunmadığı yerde acı veren ne olabilir?
S: Evet, şimdi'de geçici olana gerçeklik kazandıran, bilinmeyen S: Evren bir bütün olarak tamamdır ama ayrıntılarında eksik-
bir faktör var. lidir.
M: B ü t ü n ü n parçası, b ü t ü n l e ilişkili* olarak g ö r ü l d ü ğ ü n d e ta-
M: Bilinmeyen demenize gerek yok, ç ü n k ü siz onu daima yü-
mamdır. Bütünden yalıtılmış olarak görüldüğünde ise eksik ve
rürlükte, işlerken görmektesiniz. Sizin doğumunuzdan bu ya-
dolayısıyla acı verici hale gelir. Yalıtıma neden o l a n nedir?
na o hiç değişti mi? Şeyler ve düşünceler her zaman değişmek-
S: Zihnin sınırlamaları elbette. Zihin parçalar A baktığından
tedirler. Fakat şimdi olanın gerçek olduğu hissi asla değişme-
bütünü göremez.
di, düşlerde bile.
M: Pekâlâ. Zihin kendi doğası gereği ayırır ve karşı koyar- Bir-
S: Derin u y k u d a şimdiye ait bir gerçeklik deneyimi b u l u n m u -
leştiren ve uyumlu kılan, parçada bütünü gören, parçayı b ü -
yor.
tünle bir eden bir başka zihin mevcut olabilir m i ? '
M: Derin u y k u n u n boşluğu tümüyle özel, belirli anıların yok- S: Başka bir zihin mi - onu nerede aramalı?
luğundan dolayıdır. Fakat kendini iyi hissetmeyle ilgili bu ha- M: Sınırlandıran, bölen, ayıran, karşı koyan zihnin ötesine ge-
lin genel bir duygusu yine mevcuttur. "Ben derin uykuday- çerek. Bildiğimiz şekliyle zihinsel süreci sona erdirerek O so-
d ı m " dediğinizde, bunun, "Ben y o k t u m " dan duygu itibarıyla na erdiğinde, bu zihin doğmuş olur.
farklılığı vardır. S: O zihinde artık sevinç ve keder sorunu yok mudur?
S: Baştaki sorumu yineleyeceğim: Hayatın kaynağı ile hayatın M: Onları bildiğiniz tarzda değil, yani arzu edilen ya da nefret
ifadesi (ki o bedendir) arasında zihin ve onun durmadan deği- edilen halleriyle değil. O daha çok, kendini ifade etmeye ve en-
şen halleri var. Zihinsel hallerin akımı sonsuz, anlamsız ve acı gelleri göğüslemeye çalışan bir sevgi meselesi haline gelir Bir-
verici. Istırap değişmez, daimi bir faktördür. Bizim zevk (haz) leştirici (kapsayıcı) zihin -koşullara karşı savaşan, başlangıçta
dediğimiz yalnızca bir aralık, iki ıstırap verici durum arasın- düş kırıklığına uğrayan ama sonuçta zafere ulaşan, eylem ha-
daki bir aralık. Arzu ve k o r k u hayatın dokumasının enine ve lindeki sevgidir.
b o y u n a olan iplikleri gibi. Her ikisi de ıstırabın eseridir. So- S: Ruh ile beden arasındaki köprüyü sağlayan sevgi midir?
r u m şu: imutlu bir zihin olabilir mi? M: Başka ne olabilir ki? Zihin karanlık, dip siz u ç U f u m u
M: A r z u hazzın, zevkin anısıdır, k o r k u da acının, ıstırabın .yaratır, kalp (gönül) onu aşıp geçer.
anısı. Her ikisi de zihni huzursuz eder. Zevk anları, ıstırap
akışı içinde yalnızca bir kesinti, bir aralıktır. Zihin nasıl mutlu
olabilir ki?
S: Zevki arzuladığınız ve acıyı beklediğinizde bu doğrudur.
A m a beklenmedik ve u m u l m a d ı k sevinç anları vardır. Bu ar-
zuya bulaşmamış -aranılmamış, hak edilmemiş, Tanrı vergisi
olan- bir saf sevinçtir.
22 23
BEN O'YUim SRİ NİSARGADATTA imAHARAJ

şarıya ulaşmak için amaçlı bir eylemden nasıl söz edebiliriz?


M: Başarma dürtüsünün kendisi de zaten bütün evrenin bir
Gerçek Dünya Zihnin Ötesindedir ifadesidir. Bu sadece, enerji potansiyelinin belli bir noktaya
yükselmiş olduğunu gösterir. Sizleri nedensellik (neden-sonuç)
S o r a n : Çeşitli vesilelerle, evrenin N e d e n - S o n u ç Yasası'na mı üzerinde konuşturan şey z a m a n ı n bir illüzyonudur. Geçmiş ve
tabi olduğu, yoksa yasa dışında mı var olduğu ve işlev yaptığı gelecek sonsuz şimdi'de, ortak ve genel bir kalıbın parçaları
hakkında soru sorulmuştur. Siz onun neden ötesi olduğu, her olarak görüldüklerinde, neden-sonuç fikri de geçerliliğini yiti-
şeyin, ne kadar küçük olursa olsun, nedensiz olduğu, bilinen rir ve o n u n yerini yaratıcı özgürlük alır.
herhangi bir neden bulunmaksızın belirip kaybolduğu görü- S: Ama, herhangi bir şeyin bir nedeni olmadıkça onun nasıl
şünü tutar gibisiniz. meydana gelebildiğini anlayamıyorum?
maharaj: N e d e n - s o n u ç ilişkisi, olayların uzayda -bu uzay fi- M: Ben bir şeyin nedensiz olduğunu söylediğim zaman, onun
ziksel ya da zihinseldir- zamanla tekrarı anlamına gelir. Za- belli tek bir nedeni b u l u n m a d ı ğ ı n ı kastediyorum. Sizi dünyaya
man, uzay, neden-sonuç ilişkisi zihinsel kategorilerdir ki zihne getirmiş olan kendi anneniz olmayabilirdi, siz: bir başka ka-
bağlı olarak doğup batarlar. dından doğmuş olabilirdiniz. Fakat siz güneş ve dünya olma-
S: Zihin işlediği sürece, neden-sonuç ilişkisi de geçerli bir ya- dıkça doğamazdınız. Bunlar dahi doğmanız için yeterli olma-
sadır. yabilirlerdi, eğer en önemli faktör, sizin kendi doğma arzunuz
M: Zihinsel olan her şey gibi, Neden-Sonuç Yasası da kendi olmasaydı. D o ğ u m u sağlayan, isim ve biçim veren unsur arzu-
kendisiyle çelişir. Var olan hiçbir şeyin kendine özgü, belli bir dur. Arzu edilen şey düşlenir, istenir ve o, somut ya da kav-
nedeni yoktur; en küçük bir şeyin varlığı için bile tüm evren lanabilir bir şey olarak kendini tezahür ettirir. İçinde yaşa-
katkıda bulunur; evren olduğu gibi olmadıkça hiçbir şey ol- yaşadığımız dünya, kişisel dünyamız böyle yaratılmıştır. Gerçek
duğu gibi olamazdı. Her şeyin kaynağı ve toprağı her şeyin tek dünya zihnin kavrayış alam dışındadır; biz onu arzularımızın
nedeni olduğuna göre, nedensellikten evrensel bir yasa olarak ağı içinden görürüz, zevk ve acıya, doğru ve yanlışa, iç ve dışa
söz etmek yanlıştır. Evren kendi içeriği ile sınırlanmış değil- bölünmüş olarak. Evreni olduğu gibi g ö r m e k için ağın ötesine
dir, çünkü onun potansiyelleri sonsuzdur; üstelik o, temelde tü- adım atmalısınız. Bunu y a p m a k zor değil, çünkü ağ deliklerle
müyle özgür olan bir prensibin tezahürü ya da ifadesidir. duludur.
S: Evet, bir şeyin, bir başka şeyin tek nedeni olduğunu söyle- S: Deliklerden neyi kastediyorsunuz? Ve onları nasıl bulabi-
menin sonuçta tümüyle yanlış olduğunu görebiliyorum. Bu- liriz?
nunla birlikte, biz gerçek hayatta her zaman bir eylemi başla- M: Ağa ve o n u n b i r ç o k çelişkisine bakın. Her adımda h e m ya-
tırken bir sonuç öngörürüz. pan hem bozansınız. Barış, sevgi, mutluluk ister, ama acı, nef-
M: Evet, bilgisizlik y ü z ü n d e n böyle sürüp giden pek çok faaliyet ret ve savaş y a r a t m a k için var gücünüzle çalışırsınız. Uzun ya-
var. insanlar, bir olayın gerçekleşmesinde tüm evrenin katkısı şamak ister ama aşırı y e m e k yersiniz, dostluk ister ve istismar
bulunmadıkça o olayın gerçekleşmeyeceğini bilseler, o zaman edersiniz (sömürürsünüz). Ağınızın böyle çelişkilerden örülü ol-
çok daha az enerji harcayarak çok daha fazla şey başarabilirler. duğunu görün ve o çelişkileri giderin - sizin onları sadece gör-
S: Eğer her şey bir nedenler bütünlüğünün ifadesi ise bir ba- meniz onları ortadan kaldıracaktır.

23 23
BEN O'YUim SRİ NİSARGADATTA imAHARAJ

S: imadem ki benim çelişkiyi g ö r m e m onu ortadan kaldırıyor, rip de "Hiçbir şey g ö r m ü y o r u m " demeye benzer. Doğuştan kör
o zaman b e n i m onu g ö r m e m ile onun gitmesi arasında bir ne- olan biri karanlığın ne olduğunu bilmez. Onun gibi, sadece bi-
den-sonuç ilişkisi y o k mudur? len bilmediğini bilir. Uyku yalnızca bir bellek kaybıdır. Hayat
M: N e d e n - s o n u ç (nedensellik) bir k a v r a m olarak dahi kaos ile devam eder.
bağdaşamaz. S: Ve ölüm nedir?
S: Arzu ne dereceye kadar bir nedensel faktördür? M: O belli bir bedenin y a ş a m sürecindeki değişimdir. Bütünle-
M: Birçok faktörden biri. Her şey için sayısız nedensel faktör me (entegrasyon) sona erer ve ayrılıp dağılma başlar.
vardır. Fakat olan her şeyin kaynağı, Sonsuz Olanak, En Yüce S: Peki, bilen için ne dersiniz? Bedenin kaybolmasıyla birlikte
Gerçek'tir ki O sizin içinizdedir ve O gücünü, ışığını ve sevgi- bilen de kaybolur m u ?
sini her deneyimin üstüne gönderir. Fakat bu kaynak bir ne- M: D o ğ u m ile meydana çıkmış olan o, bedeni bilen (bedenin
den değildir ve hiçbir neden de kaynak değildir. Bu yüzden her bilicisi) ölüm ile de kaybolur.
şeyin nedensiz-olduğunu söylüyorum. Bir şeyin nasıl meyda- S: Ve hiçbir şey kalmaz mı?
na geldiğini izlemeyi deneyebilirsiniz, fakat o şeyin niçin öyle M: Hayat kalır. Bilinç, tezahür etmek için bir- taşıta, bir araca
olduğunu bulamazsınız. Bir şey, olduğu gibidir; çünkü evren muhtaçtır. Hayat bir başka beden meydana getirdiğinde, bir
olduğu gibidir. başka bilen (bilici) varlık kazanır.
S: Birbirlerini art arda izleyen beden-biliciler ya da beden-zi-
hinler arasında nedensel bir bağlantı var mıdır?
M: Evet. Bellek-beden ya da nedensel-beden denilebilecek bir
şey vardır; bu düşünülmüş, istenmiş ve yapılmış her şeyin bir
sicil kaydıdır. O bir arada tutulmakta olan bir imajlar bulutu
gibidir.
5
S: Bu, ayrı bir varoluş duygusu nedir?
Doğan Ölmek Zorundadır M: O bir olan gerçeğin ayrı bir bedendeki yansımasıdır. Bu
.yansıma içinde, sınırsız olan ile sınırlı olan yanılgı sonucu bir-
S o r a n : Tanık-bilinç daimi midir, değil midir? birine karıştırılır ve aynı şey zannedilir. Bu karışıklığı gider-
maharaj: Daimi değildir. Bilen, bilinenle birlikte doğar ve ba-mek Yoga'nın amacıdır.
tar. İçinde bilen ile bilinenin birlikte doğup battığı ise, işte o, S: Ölüm bu karışıklığı gidermez mi?
zamanın ötesindedir. Daimi ya da ebedi sözcükleri burada ge- M: Ölümde yalnızca beden ölür. Hayat, bilinç, gerçek ölmez.
çerli değildir. Ve hayat asla ölümden sonraki kadar canlı değildir.
S: Uykuda ne bilinen ne de bilen vardır. Bedeni duyarlı ve S: A m a insan yeniden doğar mı?
alıcı halde tutan nedir? M: Doğmuş olan ölmek zorundadır. A n c a k doğmamış olan ölüm-
M: Uykudayken bilen yoktur diyemezsiniz. Orada nesnelere süzdür. Asla uyumayan ve uyanmayanı ve sizdeki "Ben" duy-
ve düşüncelere ait deneyimler yoktur, o kadar. Fakat deneyimin gusunun neyin solgun bir yansıması olduğunu bulun.
var olmayışı da bir deneyimdir. Bu karanlık bir odaya gi- S: Bu bulma işini nasıl yapmalıyım?

16 23
BEN O'YUim SRİ NİSARGADATTA imAHARAJ

M: Kaybettiğiniz bir şeyi b u l m a k için nasıl yapıyorsanız; aklı- rimiz çok az. imeditasyonun başta gelen amacı içsel yaşamı-
nızı ve gönlünüzü onun üzerinde tutarak. İlgi ve sürekli hatır- mızın farkına varıp, onunla yakınlık kurmamızdır. Nihai amaç,
lama gereklidir. Hatırlanması gerekeni hatırlamak başarının hayatın ve bilincin kaynağına ulaşmaktır. Sırası gelmişken,
sırrıdır. Siz b u n a içten, gerçek bir istek sayesinde ulaşırsınız. meditasyon uygulaması karakterinizi derin biçimde etkiler.
S: Bulmak için yalnızca istemek yeterlidir mi demek istiyor- Bizler bilmediklerimizin esiriyiz; bildiklerimizin ise efendisi.
sunuz? Elbette h e m liyakate h e m fırsatlara gereksinim var. İçimizde her ne kusur ya da zayıflık keşfedersek ve o n u n ne-
M: Bunlar samimi ve ciddi istek sayesinde gerçekleşeceklerdir. denlerini ve işleyiş biçimini anlarsak, sadece bu bilme onu
En önemli şey çelişkilerden kurtulmaktır: Hedef ile yol farklı yenmemiz demektir; bilinçaltında olan, bilinç düzeyine çıka-
düzeylerde bulunmamalı, hayat ve ışık birbirleriyle kavgada rıldığı zaman eriyip gider. Bilinçaltının çözülüşü enerjiyi ser-
olmamalı, davranış inanca ihanet etmemelidir. Buna ister dü- best bırakır; zihin kendini yeterli hisseder ve sakinleşir.
rüstlük, ister doğruluk ya da bütünlük deyin; fethetmiş oldu- S: Sakin, dingin bir zihnin yararı nedir?
ğunuz alanı bozmamak, yok etmemek, terk etmemek zorunda- M: Zihin sükûnet bulduğunda kendimizi saf tanık halimizle gö-
sınız. Amacınızın direnci, sağlamlığı ve arayışınızın dürüstlü- rüp tanırız. Kendimizi deneyimden ve deneyimleyenden geri çe-
ğü sizi hedefinize ulaştıracaktır. ker, her ikisi arasında ve her ikisinin de ötesinde olan saf far-
S: Sağlamlık ve dürüstlük tabii Tanrı vergisidir, bende ise on- kındalık halimizle onlardan ayrı, bağımsız dururuz. Kişinin
ların zerresi yok. kendini özdeşleştirdiği "ben şuyum", "ben b u y u m " sanılarına
M: Siz devam ettikçe hepsi gelir. Önce ilk adımı atın. T ü m ha- dayanan kişilik yine devam eder fakat, sadece nesnel dünya-
yırlar insanın içinden kaynaklanırlar. İçinize dönün. Bildiği- nın bir parçası olarak. A m a tanık ile özdeşleştirilmesi bitmiş
niz "Ben-im"e. Ayırabildiğiniz tüm zamanınızda onunla olun, olur.
ta ki ona kendiliğinizden dönüp, kendiliğinizden onunla olun- H: Anlayabildiğime göre, ben birçok düzeyde yaşamaktayım.
caya kadar. Bundan daha sade ve daha kolay bir yol yok. Ve her bir düzeydeki yaşamın kendi enerji gereksinimi vardır.
Ben (Öz), doğası gereği, her şeyden hoşlanır (sevinç ve haz du-
yar) ve onun enerjileri dışarıya doğru akar. imeditasyonun
amacı enerjilerin daha yüksek düzeylerde biriktirilmesi değil
midir, yoksa amaç, onları yukarı doğru gerisin geri iterek yük-
se'k düzeylerin de gelişip zenginleşmesini sağlamak mıdır?
M: Bu k o n u düzeylerden ziyade gunalar (nitelikler) konusu-
6 dur. imeditasyon bir sattvik faaliyettir (Sattva faaliyetidir) ve
imeditasyon tamas (atalet) ve rajas (hareketlilik) hallerinin t a m a m e n gide-
rilmesini amaçlar. Saf sattva (uyum) tembellikten, huzursuz-

S o r a n : Bütün üstatlar meditasyon yapmayı öğütlerler. imedi- luktan ve hareketsiz kalamamaktan t a m a m e n özgür olmaktır.

tasyonun amacı nedir? S:Sattva'yı nasıl güçlendirmeli ve arındırmalı?


M: Sattva her zaman güçlüdür ve arıdır. O güneş gibidir. O,
maharaj: Biz duyuların ve eylemlerin dış dünyasını biliyoruz,
bulutlarla ve tozla karartılmış görünebilir ama bu yalnızca onu
fakat duyguların ve düşüncelerin iç dünyası hakkında bildikle-

22
35
BEN O'YUim SRİ NİSARGADATTA imAHARAJ

gözlemleyenin görüş açısından böyledir. Kararmanın nedenle- düzeyin bilinç derinliğini, genişliğini ve y o ğ u n l u ğ u n u sağlar
riyle uğraşın, güneşle değil. v e bunları yansıtır. E n yüce Yasa bir baştan bir başa her şeye
S: Sattva'nm yararı nedir? hükmeder: Bilincin gelişmesi, zenginleşmesi ve onun sonsuz
M: Gerçeğin, iyiliğin, u y u m u n , güzelliğin yararı nedir? Onlapotansiyelinin tezahürü için formların evrimi o n u n icabıdır.
rın hedefleri yine kendileridir. Her şey kendi haline bırakıldığı maharaj: Bu böyle olabilir ya da olmayabilir. Böyle ise bile bu
zaman, onlara karışılmadığı, onlardan kaçınılmadığı ya da peş- zihnin görüş noktasından böyledir, fakat aslında tüm evren (ma-
lerine düşülmediği ya da kavramlar ile dondurulmadıkları, fa- hadakash) ancak bilinçte (chidakashl mevcuttur, ben ise imut-
kat tam bir farkındalık hali içinde yaşandıkları zaman kolay- lak'ta (paramakash) bulunuyorum. Bilinç saf varlıkta ortaya
ca, kendiliğinden tezahür ederler. Böyle bir farkındalığm zaten çıkar; dünya ise bilinç içinde belirip kaybolur. Var olan her şey
kendisi sattva'dır. O nesneleri ve insanları kullanmaz - onla- ben'im ve var olan her şey benim'dir. T ü m başlangıçlardan ön-
ra doyum sağlar, amaçlarını gerçekleştirir. cesi ve t ü m bitişlerden sonrası Ben-im. Her şeyin varlığı benim
S: imadem ki sattva'yı düzeltmem m ü m k ü n değil şu halde ta- içimdedir, "Ben-im"dedir ve o her varlığın içinde parlayandır.
mas ve rajas ile mi uğraşmalıyım? Onlarla nasıl uğraşacağım? Yokluk (var olmama) dahi bensiz düşünülemez (olanaksızdır).
M: Onların sizin üzerinizdeki ve içinizdeki etkilerini izleye- Her ne vaki olursa mutlaka ben ona tanık olarak oradayım.
rek. Onların işleyişlerini fark edin, onların sizin düşünce ve S: Dünyanın var olduğunu neden inkâr ediyorsunuz?
davranışlarmızdaki ifadelerini gözleyin, o zaman yavaş yavaş M: Ben dünyayı inkâr ediyor değilim. Ben o n u n bilinçteki gö-
üzerinizdeki baskıları gevşeyecek ve sattva'nm berrak ışığı or- rünümünü g ö r ü y o r u m ki bu bilinç bilinmeyenin uçsuz bucak-
taya çıkacaktır. Bu zor ve uzayıp giden bir süreç değildir, pa- la lığı içinde bilinenin bütünlüğüdür.
şarmın tek şartı ise sadece samimi ve ciddi istektir.
Başlayan ve biten yalnızca görünüştür. Dünyanın görün-
düğü söylenebilir ama (var) olduğu söylenemez. G ö r ü n ü ş (gö-
rüntü) bir zaman ölçüsüne göre çok uzun, bir diğerine göre çok
kısa sürebilir, fakat sonuç aynıdır. Zaman ile bağımlı her ne
ise geçicidir ve gerçeklikten yoksundur.
S: Kuşkusuz, sizi kuşatan dünyayı da -onu bizim gördüğümüz
7 gibi- görüyorsunuz, çünkü çok normal davranıyor görünüyor-
unuz!
Zihin M: Bu size böyle görünüyor. Sizin d u r u m u n u z d a sizin t ü m bi-
linç alanınızı işgal eden, benimkinde k ü ç ü c ü k bir noktadan
S o r a n : Görünüşte çok yetkili kimseler tarafından yazılmış çok ibarettir. Dünya sadece bir an sürer. Dünyanın devam ettiğini
ilginç kitaplar var ve bunlar dünyanın geçiciliğini (faniliğini) size düşündüren ise belleğinizdir. Bana gelince, ben bellekle
değilse bile illüzyoni oluşunu reddediyorlar. Onlara göre bili- yaşamam. Ben dünyayı olduğu gibi, bilinçte bir anlık bir gö-
nebilir ya da görülebilir herhangi bir zirve noktası bulunmak- rüntü olarak görürüm.
sızın en alttan en yükseğe kadar bir varlıklar hiyerarşisi mev- N; Sizin bilincinizde mi?
cuttur; her bir düzeydeki organizma karmaşıklığı, bileşikliği o M: "Ben", " b e n i m " , hatta " B e n - i m " gibi fikirler bilinçtedir.

26
37
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Öyleyse, sizin m u t l a k varlığınız ( p a r a m a k a s h ) bilinçsizlik S : U y a n d ı ğ ı m d a biliyorum. Belleğim b a n a söylüyor.


midir? M : Bellek zihindedir. Zihin ise uykuda d e v a m etmektedir.
M: Bilinçsizlik fikri de sadece bilinçte var olur. S: O kısmen kullanılmaz durumdadır.
S: Öyle ise siz en yüce halde o l d u ğ u n u z u nasıl biliyorsunuz? M : Fakat ondaki dünyayla ilgili g ö r ü n t ü etkilenmiş değildir.
M: Ç ü n k ü o haldeyim. T e k doğal hal odur. Zihniniz m e v c u t oldukça bedeniniz de, dünyanız da m e v c u t -
S: O n u tarif edebilir misiniz? tur. Dünyanız zihnin kurduğu, öznel, zihnin hapsinde, eksikli,
M : A n c a k negatiflerle: Nedensiz, bağımsız, bağlantısız, bölün- geçici, kişisel, belleğin ipliği ucunda asılı duran bir dünyadır.
memiş, oluşturulmamış, sarsılamaz, sorgulanamaz, çaba sarf S: Sizinki de öyle.
ederek ulaşılamaz. H e r pozitif tarif bellekten gelir, dolayısıyla M : Oh, hayır. Ben bir gerçekler dünyasında yaşıyorum. Sizin-
o n u tarifte geçersizdir. B u n u n l a birlikte, b e n i m halim son de- ki ise kurgusal, hayal ü r ü n ü bir dünyadır. Sizin dünyanız ki-
rece hakikidir, bu y ü z d e n de m ü m k ü n , gerçekleştirilebilir ve şisel, özel, paylaşılamaz, m a h r e m bir şekilde kendinize aittir.
ulaşılabilirdir. K i m s e ona giremez, onu sizin g ö r d ü ğ ü n ü z gibi g ö r e m e z , işit-
S: Siz bir tür soyutlamaya sonsuzca g ö m ü l m ü ş olmayasmız? tiğiniz gibi işitemez, sizin duygularınızı hissedip, sizin düşün-
M: Soyutlama zihinseldir ve söze aittir. Ve o uyku ya da bay- celerinizi d ü ş ü n e m e z . Siz kendi dünyanızda gerçekten yalnız-
gınlık halinde kaybolur; zaman içinde yeniden m e y d a n a çıkar; sınız, hayat diye kabul ettiğiniz, d u r m a d a n değişen düşlerini-
b e n sonsuz şimdideki kendi asıl halimdeyim (sıvarupa). Geç- zin içine k a p a n m ı ş durumdasınız. B e n i m d ü n y a m ise açık bir
miş ve gelecek yalnızca zihindedir - b e n ise şimdi'yim. dünyadır, herkesle ortak, herkesin içine girebileceği bir dün-
S: D ü n y a da şimdi'dir. ya. B e n i m d ü n y a m d a katılım, içgörü, sevgi, gerçek değer (nite-

M : Hangi dünya? lik) var; birey b ü t ü n d ü r ve b ü t ü n l ü k bireyde yer alır. Her şey

S: Çevremizdeki dünya. birdir ve Bir her şeydir.

M: O sizin zihninizdeki sizin dünyanızdır, benimki değil, Siz S: Sizin dünyanız da benimki gibi nesneler ve insanlarla dolu
b e n i m hakkımda ne biliyorsunuz; sizinle k o n u ş m a m bile sade- mudur?
ce sizin dünyanızda yer almaktadır. B e n i m dünyamın sizinki M : Hayır, b e n i m l e (kendimle) doludur.
ile aynı (özdeş) olduğuna inanmanız için hiçbir nedeniniz yok. S: Fakat bizim gibi g ö r ü p duyar mısınız?
B e n i m d ü n y a m gerçektir, doğrudur, idrak edildiği gibidir. O y - M : Evet, işitir, görür, k o n u ş u r v e hareket eder g ö r ü n ü r ü m ,
sa sizinki ruh halinize göre g ö r ü n ü p kaybolur. Sizin dünyanız fakat bana göre bu kendiliğinden olmaktadır, size g ö r e sindi-
yabancı bir şeydir ve siz ondan korkarsınız. Benim d ü n y a m ise rim veya terlemenin olduğu gibi. Beden-zihin makinesi bu işin
kendimim. Ben evimdeyim. çaresine bakar, fakat beni bu işin dışında tutar. Siz nasıl saçı-
S: Eğer siz dünya iseniz, nasıl o n u n bilincinde olabilirsiniz? nızın uzaması k o n u s u n d a kaygılanmak, m e r a k d u y m a k z o r u n -
Bilincin öznesi o n u n nesnesinden farklı değil midir? da değilseniz, ben de sözler ve eylemlerle ilgili meraklanmak,
M : Bilinç v e d ü n y a birlikte g ö r ü n ü p birlikte kaybolurlar, dola- kaygılanmak z o r u n d a değilim. Onlar olup dururlar ve b e n i m
yısıyla onlar aynı halin iki yüzüdürler. onlarla ilgilenmeme gerek bırakmazlar, ç ü n k ü b e n i m d ü n y a m -

S : U y k u d a ben y o k u m v e dünya d e v a m ediyor. da hiçbir şey ters gidemez.

M : Nasıl biliyorsunuz?

38 39
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Gerçek mutluluk, gelip geçici ve değişen şeylerin içinde bu-


8 lunamaz. Haz ve acı karşı konulmaz bir şekilde birbirlerinin
Öz Varlık Zihnin Ötesindedir yerini alırlar. Mutluluk, ö z ü n ü z d e n (gerçek varlığınızdan) ge-
lir ve ancak o n d a bulunabilir. Kendi gerçek benliğinizi (swa-
S o r a n : Ç o c u k l u ğ u m d a sık sık neredeyse vecit haline varan rupa) bulun, diğer her şey o n u n l a gelecektir.
mutluluk halleri yaşardım. D a h a sonra onlar kesildiler. Fakat S: Eğer gerçek varlığım h u z u r ve sevgi ise o niçin öylesine
Hindistan'a geldiğimden beri yeniden başladılar, özellikle si- huzursuz?
zinle tanıştıktan sonra. A n c a k bu hal, ne kadar harikulade ol- M : H u z u r s u z olan gerçek varlığınız değildir, fakat o n u n zihin-
sa da, sürekli değil. Bu hal gelip gidiyor, tekrar ne zaman ge- deki yansıması huzursuz g ö r ü n ü r , ç ü n k ü zihin huzursuzdur.
leceğini bilme olanağı da y o k . Bu tıpkı rüzgârın dalgalandırıp karıştırdığı suya yansıyan
M a h a r a j : Kendisi istikrarlı, sabit olmayan bir zihinde herhan- a y m görüntüsü gibidir. A r z u rüzgârı zihni ve " b e n " i harekete
gi bir şey nasıl kalıcı olabilir? geçirir ve öz varlığın, asıl B e n ' i n zihindeki yansımasından iba-
S: Zihnimi istikrarlı hale nasıl getirebilirim? ret olan bu " b e n " değişken g ö r ü n ü r . Fakat bu hareket, h u z u r -
M: İstikrarsız bir zihin kendini nasıl istikrarlı kılabilir? Elbet- suzluk, zevk ve acı fikirleri, b ü t ü n bunlar, hepsi zihindedir.
te b u n u yapamaz. Dolaşıp d u r m a k zihnin doğası gereğidir. B ü - Öz Varlık ise zihnin ötesinde, farkında, fakat ilgisiz ve kayıt-
tün yapabileceğiniz, bilincinizin odağını zihnin ötesine geçir- sız bir şekilde durmaktadır.
mektir. S : O n a nasıl ulaşmalı?
S: O nasıl yapılır? M : Siz O ' s u n u z , Ö z Varlık sizsiniz, şimdi v e burada. Zihni
M: Biri dışında b ü t ü n düşünceleri ret ve terk edin: Bu, " B e n - kendi haline bırakın, farkında, fakat kayıtsız olun. O z a m a n
i m " (var olanım) düşüncesidir. Zihin başlangıçta isyan edecek- anlayacaksınız ki, uyanık fakat bağımlılıktan u z a k bir biçimde
tir, fakat sabır ve sebatla s o n u n d a baş eğecek, sükûnet bula- olayların geliş-geçişlerini izlemek gerçek doğanızın bir y ö n ü ,
caktır. Siz sessizliğe ulaştığınızda, her şey doğal biçimde, sizin bir halidir.
tarafınızdan bir girişim olmaksızın kendiliğinden oluşacaktır. S : Diğer haller nelerdir?
S: Zihnim ile aramda sürüp giden bu savaşı bertaraf edebilir M : Haller sonsuz sayıdadır. Birini idrak edince hepsini idrak
miyim? etmiş olursunuz.
M: Evet, edebilirsiniz. Hayatınızı, önünüze geldiği gibi yaşayın, S: Bana yardımı olacak bir şey söyleyin.
fakat tetikte (uyanık) olarak, her şeyin olduğu gibi olmasına M: N e y e ihtiyacınız olduğunu en iyi siz bilirsiniz.
izin vererek, doğal şeyleri doğal biçimde yaparak, ıstırap çeke- S : H u z u r s u z u m . H u z u r a nasıl kavuşabilirim?
rek, sevinerek - hayatın getirdiği gibi. Bu da bir yoldur. M : H u z u r a niçin gereksinim d u y u y o r s u n u z ?
S: Eh, öyle ise evlenebilirim, çocuklarım olabilir, bir iş kura- S : M u t l u o l m a k için.
bilir, mutlu olabilirim. M : Sizi m u t s u z eden ne?
M : Elbette, mutlu olabilir y a d a olmayabilirsiniz, b u n u genel S : Bende olanı i s t e m i y o r u m v e b e n d e olmayanı istiyorum.
ahengi b o z m a d a n , telaşsızca yapın. M : N e d e n b u n u tersine çevirmiyorsunuz? Sizde olanı isteyin
S : A m a ben mutluluk istiyorum. ve sizde o l m a y a n a da aldırmayın.

38 40
BEN O'YUim SRİ NİSARGADATTA imAHARAJ
S: Hoş olanı istiyorum ve acı verici olanı istemiyorum. M: Pekâlâ, kendinize bir anıt inşa edin. Bunu nasıl yapmayı
M: Bir şeyin hoş olup olmadığını nasıl biliyorsunuz? önerirsiniz?
S: Geçmiş deneyimlerden, kuşkusuz. S: Neyi inşa edeceğim o kadar önemli değil yeter İd o kalıcı
M: Belleğin rehberliği altında hoş olanı izleyip, olmayandan olsun.
kaçındınız. Peki başarılı oldunuz m u ? M: Elbette kendiniz de görüyorsunuz ki hiçbir şey kalıcı değil-
S: Hayır olmadım. Hoş olan devam etmiyor ve acı yeniden ge- dir. Hepsi eskir, yıpranır, kırılır, erir. Üstüne b i n a inşa ettiği-
lip yerleşiyor. niz toprak çöker. Her şeyden sonra kalacak olan ne inşa edebi-
M: Hangi acı? lirsiniz?
S: Zevk ve haz duyma arzusu, ıstırap çekme korkusu, her ikisi S: Akıl yoluyla her şeyin geçici olduğunu kavrayabiliyorum.
de üzüntü ve yılgınlığa neden oluyor. Katışıksız bir zevk (haz) Ama gönlümde bir şey kalıcılık istiyor. Kalıcı bir şey yaratmak
hali yok mudur? istiyorum.
M: Fiziksel ya da zihinsel her zevkin bir araca gereksinimi M: O zaman onu kalıcı bir şey ile inşa etmelisiniz. Öyle kalıcı
vardır. Hem fiziksel hem de zihinsel araçlar maddeseldirler, olap ne var sizde? Ne beden, ne zihin devamlılığa sahiptir. Baş-
yorulur ve yıpranırlar. Onların vereceği haz, yoğunluk ve süre ka bir yere bakmalısınız.
bakımından ister istemez sınırlıdır. Istırap sizin tüm hazla-
S: Kalıcılığı özlüyorum ama onu hiçbir yerde bulamıyorum.
rınızın zeminidir. Siz ıstırap çektiğiniz için onları istersiniz.
M: Siz, kendiniz kalıcı değil misiniz?
Öte yandan, zevki (hazzı) arama hali başlı başına ıstırap kay-
S: Ben doğdum ve öleceğim.
nağıdır. Bu bir kısır döngüdür.
M: Siz doğmadan önce var olmadığınızı gerçekten söyleyebilir
S: Ben içinde b u l u n d u ğ u m karmaşanın (teşevvüşün) mekaniz- misiniz ve öldüğünüzde acaba "Artık b e n y o k u m " diyebilir mi-
masını görebiliyorum, fakat bundan kurtulmanın yolunu bu- siniz? Kendi deneyimlerinizden biliyorsunuz ki siz var olmadı-
lamıyorum. ğınızı söyleyemezsiniz. Siz ancak "Ben-im" diyebilirsiniz. "Ben-
M: imekanizmanın incelenmesi yolu gösterir. Ne de olsa sizin im (var olanım)". Başkaları da size "sen y o k s u n " diyemezler.
karmaşanız yalnızca zihninizdedir. Zihniniz şimdiye dek asla S: Uykuda " B e n - i m " duygusu yok.
karmaşaya isyan etmiş ve onunla uğraşmış değildir. O yal-
M: Böyle kesin beyanlarda b u l u n m a d a n önce uyanıklık halini-
nızca ıstıraba isyan etmiştir.
zi iyice inceleyin. Hemen fark edeceksiniz ki o boşluklarla do-
S: Öyleyse bütün yapabileceğim, karmaşa içinde kalmak olacak. lu, zihnin dalgmlaştığı anlardan meydana gelen boşluklarla.
M: Uyanık ve tetikte olun. Karmaşanın ne olduğunu, nasıl iş- Tamamen uyanık olduğunuz anlarda bile ne kadar az şey hatır-
lediğini, size ve başkalarına neler ettiğini sorgulayın, gözlem- layabildiğinize dikkat edin. Uyku halindeyken bilinçsiz olduğu-
leyin, araştırın, öğrenin. Karmaşanın ne olduğu konusunda nuzu söyleyemezsiniz. Yalnızca, hatırlamıyorsunuz. Bellekte bir
berrak bir görüş kazanarak karmaşadan kurtulursunuz. hoşluğun olması bilinçte bir boşluğun olmasını gerektirmez.
S: Kendi içime baktığımda, en güçlü arzumun bir anıt yarat- S: Derin uyku halimi hatırlamayı başarabilir miyim?
mak, benden sonra devam edecek bir şey inşa etmek olduğunu M: Elbette! Uyanıklık saatlerinizde dikkatsizlik içinde geçir-
görüyorum. Hatta bir ev, eş ve çocuk düşündüğümde, nedeni, diğiniz zaman aralıklarını gidermek suretiyle uyku dediğiniz
onları benim kalıcı, somut tanık ve kanıtım olarak görmemdir. uzun dalgınlık hallerinizi yavaş yavaş ortadan kaldırabilirsi-

42
43
BEN O'YUM SRİ NISARGADATTA MAHARAJ
12
niz. O durumda artık u y u d u ğ u n u z u n farkında olursunuz.
S: Yine de varlığın kalıcılığı, sürekliliği sorunu çözümlenmiş
olmuyor.
Belleğin Tepkileri
M: Kalıcılık zamanın faaliyetinden, etkisinden doğan bir fikir-
den ibarettir. Zaman, yine belleğe bağlıdır. Kalıcılıkla, siz son- S o r a n : Bazıları evrenin yaratıldığını söylüyorlar. Diğerleri ise

suz zaman içinde zayıflamayan nihayetsiz belleği kastediyor- evrenin d a M a var olduğunu, başlangıcı bulunmadığını, ebedi-

sunuz. Siz zihni ebedileştirmek istiyorsunuz ki bu mümkün yen değişimler geçirmekte olduğunu söylüyorlar. Bazıları onun

değildir. ezeli-ebedi yasalara tabi olduğunu söylerken, diğerleri Neden-


Sonuç Yasası'nı bile yadsıyorlar. Bazıları dünyanın gerçek ol-
S: Öyleyse ebedi, ölümsüz olan nedir?
duğunu söylüyorlar. Diğerleri hiçbir varlığı olmadığını.
M: Zamanla değişmeyen. Geçici olan bir şeyi ebedi kılamazsı-
M a h a r a j : Hangi dünya hakkında soru soruyorsunuz?
nız - yalnızca, değişmez olan ebedidir.
S: Kendi algıladığım dünya hakkında tabii.
S: Söylediklerinizin genel anlamına aşinayım. Daha çok bilgi
M: Sizin algılayabildiğiniz dünya gerçekten çok küçük bir dün-
için de açlık çekiyor d e ğ i l M , b ü t ü n istediğM huzur.
ya. Ve tümüyle size özel. Onu bir düş olarak kabul edin ve bı-
M: T ü m huzuru istemekle bulabilirsiniz.
rakın.
S: İstiyorum.
S: Onu nasıl olur da bir düş olarak kabul edebilirim? Düş ka-
M: Tam gönülle istemeli ve bütünlük içinde, dürüst bir hayat
lıcı değildir ki!
sürmelisiniz.
M: Sizin kendi küçük dünyanız ne kadar devam eder?
S: Nasıl?
S: Ne de olsa, b e n M k ü ç ü k dünyam b ü t ü n ü n bir parçası.
M: Zihninizi huzursuz eden her şeyden kendinizi ayırmalı ba-
M: Sizin " b ü t ü n " dünya fikriniz de kendi kişisel dünyanızın
ğımlılıklarınızdan kurtulmalı, adeta tutkusuz olmalısınız.
bir parçası olmuyor m u ? Evren gelip de size onun bir parçası
Onun huzurunu bozan her şeyi reddetmelisiniz. Eğer huzur
olduğunuzu söylemez. Sizi bir parçası olarak kapsayan bir bü-
istiyorsanız, onu hak edin.
tünlüğü icat eden sizsiniz. Gerçekte bütün bildiğiniz kendi özel
S: Elbette herkes huzuru hak eder.
dünyamızdır; bununla birlikte, onu kendi düşleriniz ve beklen-
M: Onu ancak huzuru bozmayanlar hak eder.
il lerinizle pek de iyi dayayıp döşemişsiniz.
S: Huzuru nasıl b o z u y o r u m ?
S: Elbet ki idrak, hayal k u r m a değildir!
M: Arzularınıza ve korkularınıza tutsak olarak.
S: Haklı nedenlerden kaynaklandıkları zaman bile mi? M: Başka nedir ki? İdrak tanımak demektir, öyle değil mi?
M: Cehaletten ve dikkatsizlikten doğan duygusal tepkiler asla Hüsbütün yabancı olan bir şey hissedilebilir (algılanır) fakat
haklı değildirler. Berrak bir zihin ve temiz bir kalp için çaba idrak edilemez. İdrak bellek ile bağımlıdır.
gösterin. Bütün ihtiyacınız sakin bir uyanıklığı koruyarak S: Kuşkusuz, ama bellek onu illüzyon haline de getirmez.
kendi gerçek doğanızı araştırmaktır. Huzurun tek yolu budur. M: İdrak, Mgeleme, bekleme, tahmin etme, illüzyon - hepsi
lıelleğe dayandırılır. Onlar arasında herhangi bir sınır çizgisi
lıeıtıen hemen yoktur. Onlar birbirlerinin içine karışır. Kay-
naşırlar. Hepsi de belleğin tepkileridir.

44 45
BEN O'YUim SRİ NİSARGADATTA imAHARAJ

S: Y i n e de, bellek mevcudiyetiyle benim dünyamın gerçekliği- lura, sömürülere, vatandaş ile devlet arasındaki zalimce müca-
ni kanıtlayıp duruyor. delelere bakın.
M: Ne kadar hatırlıyorsunuz? Geçen ayın otuzunda ne düşü- M: Bütün bu dertler insanın eseridir ve onlara son vermek de
nüyor, ne söylüyor ve ne yapıyordunuz, belleğinize danışarak i asanın gücü dahilindedir. Tanrı, insanı kendi eylemlerinin so-
yazmayı deneyin. nuçlarıyla yüz yüze getirmek ve dengenin yeniden sağlanması-
S: Evet, bir boşluk var. nı talep etmek suretiyle ona yardım eder. Karma, doğruluk
M: O kadar da kötü değil. Bir hayli şey hatırlıyorsunuz; bilinç- için çalışan bir yasadır; o Tanrı'nın ş i f » v e r i c i elidir.
altı bellek, içinde yaşadığınız dünyayı size bir hayli aşina kı-
lıyor.
S: Kabul ediyorum ki benim içinde yaşadığım dünya öznel ve
kısmî. Ya siz? Siz ne çeşit bir dünyada yaşıyorsunuz?
M: Benim dünyam tıpkı sizinki gibi. Ben algıladığım bir dün-
yada görürüm, işitirim, düşünürüm, konuşurum, hissederim 10
ve eylemde bulunurum, tıpkı sizin gibi. Fakat sizin için bu her
Tanıklık
şeydir, benim için ise h e m e n h e m e n hiçbir şey. Dünyayı benim
bir parçam olarak bildiğim için, ona verdiğim önem, sizin ye-
S o r a n : Ben arzularla doluyum ve onları gerçekleştirmek isti-
miş olduğunuz yemeğe verdiğiniz ö n e m d e n daha fazla değil-
yorum. Bu isteğimi nasıl elde ederim?
dir. Y e m e k hazırlanırken ve yenirken sizden ayrıdır ve zihni-
m a h a r a j : Arzuladığınız şeyi hak ediyor m u s u n u z ? Arzularını-
niz onunla meşgul olur; bir kez yiyip yuttuktan sonra onu tü-
sızın gerçekleşmeleri için şu ya da bu biçimde çalışmanız gere-
müyle unutursunuz. Ben de dünyayı yiyip yuttum ve artık
kir. Enerjinizi koyun ve sonucu bekleyin.
onu düşünmeye ihtiyacım yok.
S: Enerjiyi nereden alacağım?
S: Bütün b ü t ü n e sorumsuz olmuyor musunuz?
M: A r z u n u n kendisi enerjidir.
M: Nasıl olabilirim ki? Benimle bir olan bir şeyi nasıl incite
S: O zaman neden her arzu yerine gelmez?
bilirim? T a m tersine, dünyayı düşünmeden her ne yaparsam
M: Belki yeterince güçlü ve sürekli değildir.
dünyanın yararına olacaktır. Beden nasıl kendini bilinç-dışı
S: Evet, benim sorunum bu. Ben bir şeyler istiyorum ama iş
olarak düzene koyuyorsa, ben de bilinç-dışı olarak hiç durmak-
eyleme gelince tembelim.
sızın dünyayı düzeltme faaliyeti içindeyim.
M: Arzunuz açık-seçik ve güçlü olmadığı zaman o şekillene-
S: Bununla birlikte, dünyanın çektiği muazzam ıstırabın far-
kında mısınız? mez. Üstelik, eğer arzularınız kişiselseler, kendi heves ve zev-
kiniz içinseler, onlara verebileceğiniz enerji ister istemez si-
M: Elbette, sizden çok daha fazla farkındayım.
nırlıdır; sizin sahip o l d u ğ u n u z d a n fazla değildir,
S: Öyleyse ne yapıyorsunuz?
S: Ama çoğu zaman sıradan insanlar arzu ettikleri şeylere ula-
M: Ben ona Tanrı'nın gözünden bakıyorum ve her şeyin yo-
nıyorlar.
lunda olduğunu görüyorum.
M: Onu uzun bir süre ve çok fazla istedikten sonra. O zaman
S: Her şeyin yolunda olduğunu nasıl söyleyebilirsiniz? Savaş-

40 46
BEN O'YUim SRİ NİSARGADATTA imAHARAJ

bile başarıları sınırlıdır. ılıklarınızdan kurtulur, kendi doğal halinizde kalırsınız. Bu ta-
S: Bencil olmayan arzular için ne diyeceğiz? mamen kendiliğinden ve çaba harcamaksızın gerçekleşir.
S: Ve neyi keşfederim?
M: Siz ortak iyiliği (bütünün hayrını) arzu ettiğinizde tüm
M: Keşfedilecek bir şey bulunmadığını keşfedersiniz. Siz ne
dünya sizinle birlikte arzu eder. İnsanlığın arzusunu kendi ar- iseniz osunuz ve hepsi bu.
zunuz edinin ve onun için çalışın. O zaman asla başarısızlığa S: Fakat nihai olarak ben neyim?
uğramazsınız.
S: İnsanlık Tanrı'nın işidir, b e n i m değil. Ben kendimle meş- M: Bütün olmadıklarınızın nihai reddisiniz (inkârısınız).
gulüm. imeşru arzularımın yerine geldiğini görmek hakkım de- S: Anlamıyorum!
ğil midir? Onlar kimseyi incitmeyecek ki. Onlar doğru arzu- M: Bu sizin saplantınızdır; illâ ki sizi kör eden bir "şey" oldu-
lardır. Niçin gerçekleşmezler? ğunuzu sanmak.
M: Arzular koşullara göre doğru ya da yanlıştırlar; bu sizin S: Bu saplantıdan nasıl kurtulabilirim?
onlara nasıl baktığınıza bağlı. Doğru ve yanlış arasındaki fark M: Eğer bana güveniniz varsa, sizin, bilinci ve o n u n sonsuz
ancak birey için, ona göre geçerlidir. içeriğini aydınlatan farkmdalık olduğunuzu söylediğim zaman
S: Böyle bir ayırt etme için kıstaslar nelerdir? Arzularımın bana inanın. Bunu idrak edin ve buna uygun yaşayın. Eğer
hangilerinin doğru, hangilerinin yanlış olduğunu nasıl bilece- bana inanmazsanız, o zaman "Ben neyim?" diye sorarak içi-
ğim? nize yönelin, ya da zihninizi saf ve sade varlık olan " B e n - i m "
M: Sizin durumunuzda, kedere götüren arzular yanlış mutlu- üzerinde odaklayın.
luğa götüren arzular doğrudur. Fakat başkalarını u n u t m a m a - S: Size olan inancım neye dayanır?
lısınız. Onların kederleri ve mutlulukları da hesaba dahildir. M: Başka insanların gönüllerini görmenize. Eğer b e n i m gön-
S: Arzuların sonuçları gelecekte yer alırlar. Bu sonuçların ne lüme bakamazsanız, kendi gönlünüze bakın.
olacaklarını nasıl bilebiliriz? S: Hiçbirini yapamam.
M: Aklınızı kullanın. Hatırlayın. Gözlemleyin. Başkalarından M: İyi düzenlenmiş, yararlı bir hayat sürerek kendinizi arın-
farklı değilsiniz. Onların deneyimlerinin çoğu sizin için de ge- dırın. Düşüncelerinizi, duygularınızı, sözlerinizi ve eylemleri-
çerlidir. Berrak ve derin bir biçimde düşünün, arzularınızın nizi gözleyin. Bu sizin görüşünüzü berraklaştıracaktır.
tüm yapısal niteliğini ve dallanıp budaklanışlarını derinleme- S: Önce her şeyden vazgeçip, evsiz barksız bir yaşam sürmem
sine inceleyin. Onlar sizin zihinsel ve duygusal yapınızın en gerekmiyor mu?
önemli parçalarıdır ve sizin eylemlerinizi kuvvetle etkilerler. M: Siz vazgeçemezsiniz. Siz belki evinizden ayrılır ve ailenizi
Unutmayın, bilincine varmadığınız bir şeyi terk edemezsiniz. sıkıntıya düşürebilirsiniz, fakat bağımlılıklar, tutkular zihin-
Kendinizi aşmak için kendinizi bilmek zorundasınız. dedirler ve siz zihninizi içiyle dışıyla bilmedikçe, bağımlılıklar
S: Kendimi bilmek ne anlama geliyor? Kendimi bilmekle as- sizi terk etmeyeceklerdir. Önde gelmesi gereken öne alınma-
lında tam olarak neyi bilmiş olurum? lıdır - kendinizi bilin, diğer her şey onunla birlikte gelir.
M: Olmadıklarınızın hepsini. S: Fakat siz bana En Yüce Gerçek o l d u ğ u m u zaten söylemiş-
S: Ne olduğumu bilmiş olmaz mıyım? tiniz, bu kendini biliş değil midir?
M: Ne iseniz zaten osunuz. Ne olmadığınızı bilmekle siz olma- M: Elbet ki En Y ü c e Gerçek' siniz! A m a b u n d a n ne çıkar? Her

46 48
B E N O'YUim SRİ NİSARGADATTA imAHARAJ

bir k u m taneciği Tanrı'dır; b u n u bilmek çok önemlidir ama bu S: Peki, uyanık olduğunuz zaman ya da düş görüyorken?
henüz bir başlangıçtır. M: Uyanık olduğumun ya da düş gördüğümün farkındayımdır.
S: Pekâlâ, siz b a n a En Yüce Gerçek olduğumu söylediniz. Size S: Söylediklerinizi kavrayamıyorum. Tam olarak ne demek is-
inanıyorum. Bundan sonra, şimdi ne y a p m a m gerekir? tiyorsunuz? Terimlerimi açıklamama izin verin: Ben uykuda
M: Bunu size söyledim. Neler olmadığınızı bir bir keşfedin. olmaktan bilinçsiz olmayı kastediyorum; uyanık olmaktan ise
Beden, duygular, düşünceler fikirler, zaman, uzay, oluş, olma- bilinçli olmayı; düş g ö r m e k derken, insanın, zihninin bilincin-
yış, şu ya da bu - soyut ya da somut, "bu b e n ' i m " diye gös- de olduğunu fakat çevresinin bilincinde olmadığını kastediyo-
terebileceğiniz hiçbir şey siz değilsiniz. Sadece sözle beyan et- rum.
mek yetmez - hiçbir sonuç almaksızın, formülleri tekrarlayıp M: Tamam, benim için de bu aşağı yukarı böyle. Fakat arada
durabilirsiniz. Kendinizi -özellikle zihninizi- an be an ve hiçbir bir fark var gibi görünüyor. Siz her bir d u r u m d a diğer ikisini
şeyi gözden kaçırmaksızın sürekli gözlemlemelisiniz. Bu ta- unutuyorsunuz,bana göre ise sadece bir tek varlık (olma) hali
nıklık, kendiniz olanın kendiniz olmayandan ayrılması için vardır ki bu, uyku, uyanıklık ve düş gibi üç zihinsel hali içeren
esastır. ve aşan bir haldir. :
S: Tanıklık hali - bu benim gerçek doğam değil mi? S: Dünyada bir yön ve amaç görüyor m u s u n u z ?
M: Tanıklık için tanıklık edilecek bir başka şeyin olması gere- M: Dünya sadece benim imgelemimin (tahayyülümün) bir yan-
kir. Hâlâ dualite içindeyiz! sımaşıdır. Neyi g ö r m e k istersem onu görebilirim. Fakat niçin
S: Tanığın tanığı olmaya ya da farkındalığm farkında olmaya yaratılış, tekâmül ve yıkım kalıpları icat edeyim? Onlara ihti-
ne dersiniz? yacım yok. Dünya benim içimdedir, dünya ben'im. Ben ondan
M: Sözcükleri sıralamak size pek fazla yol aldırmayacak. İçi- korkmam. Ve onu bir zihinsel imaj içine kilitleyerek hap set -
nize yönelin ve ne olmadığınızı keşfedin. Başka hiçbir şey ö n e m mek istemem.
taşımaz. S: Uykuya gelelim. Düş görür m ü s ü n ü z ?
M:Elbette.
S:Düşleriniz nelerdir?
M: Uyanıklık halimin yankıları.
S:Peki derin u y k u n u z ?
M: O sırada beyin bilinci askıdadır,
11 S: O zaman bilinçsiz misiniz?

Farkındalık ve Bilinç M: Çevremle ilgili olarak evet, bilinçsizim.


S: Tam bilinçsiz değil misiniz?
M: Bilinçsiz olduğumun farkındayımdır.
S o r a n : U y k u d a ne yaparsınız?
m a h a r a j : U y u m a k t a olduğumun farkında olurum. S:"Farkında" ve "bilinçli" sözcüklerini kullanıyorsunuz. Bun-
S: Uyku bir bilinçsizlik (farkında olmayış) hali değil midir? lar aynı değil mi?
M: Evet, bilinçsiz olduğumun farkın dayım dır. M: Farkındalık esastır, başlangıçta mevcut olandır; O, başlan-
gıcı. sonu ve nedeni olmayan, hiçbir şey tarafından desteklen-

40 51
BEN O'YUM SRİ NISARGADATTA MAHARAJ

meyen, parçaları olmayan, değişmez olan, aslî haldir. Bilince 12


gelince, o temasta olan, bir yüzeyde yansıyandır, bir dualite Kişi Gerçek Değildir
halidir. Farkındalık olmasa bilinç de olamaz. Fakat bilinç ol-
mazsa da Farkındalık olabilir - derin uykuda olduğu gibi.
S o r a n : Lütfen bize söyleyin, kendinizi nasıl idrak ettiniz?
Farkındalık mutlaktır, bilinç ise görelidir, içeriğine göredir; bilinç
M a h a r a j : Gurum ile otuz dört yaşımdayken karşılaştım, otuz
her zaman bir şeyle ilgili, bir şeye aittir. Bilinç kısmî ve değiş-
yedi yaşımdayken kendimi idrak ettim.
kendir, Farkındalık ise bütün, değişmez, sakin ve sessizdir. Ve
S: Ne oldu? Değişen ne idi?
o bütün deneyimlerin ortak matrisi (ana kalıbı) dir.
M: Haz ve acı üzerimdeki egemenliklerini yitirdiler. Arzudan
S: İnsan bilincin ötesine, Farkındalığa nasıl ulaşabilir?
ve korkudan kurtulmuştum. Kendimi hiçbir şeye gereksinim
M: Bilinci mümkün kılan şey Farkındalık olduğundan, her bi- duymayan, bütünlük içinde, doygun bir varlık olarak hissedi-
linç halinde Farkındalık vardır. Bu nedenle, bilinçli oluş hak- yordum. Saf Farkındalık okyanusunda, evrensel bilincin yüze-
kındaki bilinç aslında Farkındalık içindeki bir harekettir. Sizin yinde fenomenler dünyasının sayısız dalgaları başlangıçsız ve
bilinç akışına olan ilginiz sizi Farkındalığa götürür. Bu yeni bir bitimsiz bir şekilde (ezelden ebede) durmadan yükselip alçalı-
hal değildir. Bu aslında hayatın ta kendisi olan, sevgi ve sevinç yorlardı. Bilinç olarak onların hepsi ben'im. Bütün olaylar
olan, orijinal, temel varoluş hali olarak derhal fark edilir. ben'im. Bütün bunları gözeten, koruyan gizemli bir kudret
S: Madem İd gerçek her zaman bizimledir, kendini-idraki oluş- var. Bu kudret Farkındalıktır, Öz'dür, Hayat'tır, Tanrı'dır; her
turan nedir? ne isim verirseniz işte o. Tüm varoluşun temeli ve ayakta tu-
M: İdrak (farkına varış), cahilliğin karşıtıdır. İnsanın dünyayı tanı O'dur - tıpkı altının tüm altın ziynet eşyasının temeli olu-
gerçek ve kendisini gerçek-dışı sayması cahilliktir, keder nede- şu gibi. Ve öylesine bize yakın, öylesine bizimdir! İsmi ve şekli
nidir. Kendinin (özünün) tek gerçek olduğunu ve diğer her şe- ziynet eşyasından soyutlaym, altın apaçık hale gelir. İsimden,
yin geçici ve fani olduğunu bilmek ise özgürlüktür, huzurdur, şekilden ve bunların yarattıkları arzulardan ve korkulardan
sevinçtir. Bu tümüyle çok basittir. Şeyleri hayal ettiğiniz gibi kendinizi kurtarırsanız geriye ne kalır?
görmek yerine, onları oldukları gibi görmeyi öğrenin. Her şeyi S: Hiçlik.
olduğu gibi görebildiğinizde, kendinizi de olduğunuz gibi göre- M: Evet, boşluk kalır. Fakat o boşluk ağzına kadar doludur. O
ceksiniz. Bu tıpkı bir aynayı temizlemeye benzer. Dünyayı size ebedi potansiyeldir; bilincin ebedi edimsel oluşu gibi.
olduğu gibi gösteren bu aynı ayna, size kendi yüzünüzü de S: Potansiyel derken, geleceği mi kastediyorsunuz?
gösterecektir. "Ben-im" düşüncesi ise onu temizleyen bezdir. M: Geçmiş şimdi ve gelecek - hepsi vardır onda. Ve sonsuzca
Onu kullanın. fazlası da.
S: Fakat boşluk, boşluk olduğuna göre bize pek yararı olmaz.
M: Nasıl böyle söyleyebilirsiniz? Süreklilikte bir kesinti olma- *
dıkça yeniden doğuş nasıl olabilirdi? Ölüm olmadıkça yenilen-
me olabilir mi? Uykunun karanlığı bile tazeleyici ve gençleşti-
ricidir. Ölüm olmasaydı biz sonsuza dek ebedi ihtiyarlığın ba-

52 45
SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
BEN O'YUM

M: Benim kaderim pek az resmi öğrenim görmüş mütevazı bir


taklığında gömülü kalırdık.
esnaf, sıradan, basit bir insan olarak doğmak idi. Hayatım da
S: Ölümsüzlük diye bir şey yok mudur?
sıradan arzular ve korkularla, sıradan bir hayattı. Ne zaman
M: Hayat ve ölüm, bir şeyin iki yüzü gibi birbirleri için gerekli
ki üstadıma olan inancım ve onun sözlerine itaatim sayesinde
ve esas olarak görüldüklerinde, işte bu ölümsüzlüktür. Başlan-
gerçek varlığımın farkına vardım, işte o zaman, kaderi sona
gıçta sonu ve sonda başlangıcı görmek sonsuzluğun haberidir.
erinceye dek kendi başının çaresine bakması için beşeri tabi-
Ölümsüzlük kesinlikle süreklilik demek değildir. Devam eden
atımı geride bıraktım. Bazen zihinsel ya da duygusal eski bir
sadece değişim sürecidir. Hiçbir şey kalıcı değildir.
tepki zihinde belirir ama derhal fark edilerek giderilir. Ne de
S: Farkındalık kalıcı değil midir?
olsa insan kişilik ile yüklü kaldığı sürece, beşeri huylara ve
M: Farkındalık zamana ilişkin değildir. Zaman yalnızca bilinç-
alışkanlıklara maruz bulunmaktadır.
te var olur. Bilincin ötesinde zaman ve uzay yoktur.
S: Ölümden korkmaz mısınız?
S: Sizin bilinç alanınız içinde bedeniniz de var.
M: Ben zaten ölüyüm.
M: Elbette. Fakat başka bedenlerden ayrı olarak "benim bede-
S: Ne anlamda?
nim" fikri orada mevcut değildir. Bana göre o "bir beden"dir,
"benim bedenim" değil; "bir zihin"dir, "benim zihnim" değil. M: Ben çifte ölüyüm. Sadece bedenime değil, zihnime de.
Zihin bedeni pekâlâ gözetmektedir, buna benim karışmama ge- S: Peki ama kesinlikle ölü görünmüyor sunuz!
rek yok. Yapılması gereken normal ve doğal yoldan yapılmak- M: Bunu siz söylüyorsunuz. Sanki benim durumumu benden
tadır. iyi biliyorsunuz!
S: Üzgünüm. Fakat hiç anlamıyorum. Ben sizi çok canlı ve
Siz fizyolojik fonksiyonlarınızın tam bilincinde olmayabi-
açık seçik konuşur görürken siz bedensiz ve zihinsiz olduğu-
lirsiniz ama duygularınıza, düşüncelerinize, arzu ve korkuları-
nuzu söylüyorsunuz.
nıza gelince siz şiddetle kendinizi işin içinde bulursunuz. Be-
M: Sizin beyninizde ve bedeninizde muazzam karmaşıklıkta
nim için işte bunlar da büyük ölçüde bilinç dışıdır, insanlarla
bir iş sürüp gidiyor, bunun bilincinde misiniz? Kesinlikle de-
konuşur ya da birtakım işler görürken, kendimi, pek de bilin-
ğilsiniz. Fakat dışarıdan biri için her şey zekice ve maksatlı
cinde olmaksızın bunları pekâlâ doğru ve uygun biçimde yapar
bir biçimde yürür görünüyor. Bireyin tüm kişisel hayatının,
bulmaktayım. Sanki günlük hayatımı kendiliğinden ve doğru
büyük ölçüde bilinç eşiğinin altına gömülebileceğini, bununla
tepkiler göstererek otomatik bir biçimde yaşıyorum.
birlikte faaliyetlerini sağlıklı ve düzgün biçimde sürdürebile-
S: Bu kendiliğinden karşılıklar kendini idrak etmenin sonucu
ceğini neden kabul etmemeli?
mudur, yoksa bir tür eğitimle mi elde edilir?
S: Bu normal midir?
M: Her ikisinin de sonucudur. Hedefinize olan bağlılığınız sizi
temiz ve düzgün bir hayat, gerçeğin arayışına ve insanlara M: Normal nedir? Sizin -arzu ve korkularla obsede, çekişme
yardım etmeye adanmış bir hayat sürmeye sevk eder ve ken- ve mücadeleyle dolu, anlamsız ve sevinçsiz haldeki- hayatınız
dini-idrak hali de arzular, korkular ve yanlış fikirler biçimin- mı normal? Bedeninizin halini şiddetle düşünür olmanız mı
deki engelleri kaldırarak, yüce ahlâkı ve erdemi kolayca ve normal? Duygular tarafından hırpalanmak, düşünceler tara-
kendiliğinden ulaşılabilir hale getirir. fından işkence edilmek normal mi? Sağlıklı bir beden ve sağ-
S: Artık arzularınız ve korkularınız yok mu? lıklı bir zihin büyük ölçüde sahiplerinin bilinci dışında yaşar-

55
54
BEN O'YUim SRİ NİSARGADATTA imAHARAJ

lar; ancak ara sıra acı ve ıstırap nedeniyle dikkati çekerler. 12


Neden tüm kişisel hayatı doğru bir biçimde işlev görebilen bu
En Yüce, Zihin ve Beden
kapsam içine almamalı? İnsan, olan her şeye iyi ve tam tep-
kiler verebilir ve bunları Farkındalık odağına getirmeden yapa-
S o r a n : Bize söylediklerinizden öyle görünüyor ki çevrenizin
bilir. "Kendine (egoya) hakim olma" varlığın ikinci doğası ha-
tam olarak bilincinde değilsiniz. Halbuki bize son derece uya-
line geldiğinde, Farkındalık, odağım değiştirerek, varoluşun ve
nık ve faal görünüyorsunuz. Sizin, ardında hiçbir anı bırak-
faaliyetin daha derin düzeylerine yöneltir.
mayan bir tür hipnotik durumda olduğunuza inanabilmemiz
S: O zaman siz bir robot olmaz mısınız?
mümkün değil. Aksine sizin belleğiniz mükemmel görünüyor.
M: Alışılmış ve tekrarlanır olan bir şeyin otomatikleştirilme-
Sizin yönünüzden dünyanın ve bütün içindekilerin var olma-
sinde ne zarar vardır. O nasılsa otomatiktir. Ama o bir de kar-
dığını nasıl anlamalıyız?
makarışık, düzensiz (kaotik) hale gelirse, o zaman sıkıntı ve
M a h a r a j : Bu tümüyle bir odaklanma meselesidir. Sizin zihni-
acı verir ve dikkat ister. Temiz ve iyi düzenlenmiş bir hayatın
niz dünyada odaklanmış; benimki ise gerçek üzerinde odak-
tüm amacı, insanı kaosun tutsaklığından ve kederin yükün-
lanmış bulunuyor. Bu, gün içinde ay ışığı gibidir -güneş par-
den kurtarmak ve özgür kılmaktır.
larken hemen hemen görünmez. Yahut yemek yiyişinize ba-
S: Bilgisayarla programlanmış bir hayattan yana görünüyor-
kın; lokma ağzınızda olduğu sürece onun bilincindesiniz, yut-
sunuz?
tuğunuz andan itibaren artık sizi ilgilendirmez. Onu vücuttan
M: Sorunlardan arınmış bir hayatın ne kusuru var? Kişilik,
atıncaya dek hep akılda tutmak sıkıntılı olurdu. Zihin normal
gerçek olanın bir yansımasından ibarettir. Neden yansıma ori-
olarak askıda (kullanılmaz durumda) kalmalıdır -aralıksız faa-
jinale otomatik olarak sadık kalmasın? Kişinin kendine özgü
liyet marazi bir haldir. Evren kendi kendine işler, bunu bili-
modeller çizmeye ihtiyacı var mı? Hayat -ki kişi onun bir ifa-
yorum. Başka neyi bilmeye ihtiyacım var?
desidir- kişiye rehberlik edecektir. Kişinin, gerçeğin sadece bir
S: Demek ki bir Gnani ancak yapmakta olduğu şeye dikkatini
gölgesi olduğunu, fakat gerçeğin kendisi olmadığını bir kez id-
çevirdiğinde ne yapmakta olduğunu bilir; aksi halde, ilgilen-
rak ettiğinizde, üzülüp dertlenmekten vazgeçersiniz. Kendi içi-
meksizin sadece eylemde bulunur.
nizden, içsel rehberiniz tarafından yönlendirilmeyi kabul eder
M: Gerçekte, ortalama insan, bedeninin bilincinde değildir. O
ve benimsersiniz ve hayat bilinmeyene doğru bir yolculuk ha-
duyularının, duygularının ve düşüncelerinin bilincindedir. Fa-
line dönüşür.
kat bir kez bağımlılıklardan kurtulunduğunda, artık bunlar
dahi bilincin merkezinden uzaklaşarak kendiliğinden ve zorla-
masızca vaki olurlar.
S: O halde bilinç merkezi nedir?
M: Bir isim ve şekil veremediğinizdir, çünkü bir niteliği bu-
lunmayan ve bilinç-ötesi olandır o. Diyebilirsiniz ki o bilinç
içinde bilinç-ötesi olan bir noktadır. Bir kâğıttaki bir deliğin
hem kâğıtta oluşu hem de kâğıttan olmayışı gibi, en yüce hal

52 56
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

de bilincin tam merkezinde ama yine de bilinçten ötedir. Bu içinde dans eden toz zerrecikleri gibi gelir ve giderler. Işık o
zihinde bir delik gibidir ki oradan zihne ışık sel gibi dolar. Bu zerreleri aydınlatır ama onlara bağımlı değildir. Onları yarat-
delik ışık bile değildir. O yalnızca bir geçittir, bir deliktir. tığı da söylenemez. Hatta onları bildiği bile söylenemez.
S: Bir geçit ya da delik yalnızca bir boşluk, bir yokluktur. S: Ben size bir soru soruyorum, siz de yanıtlıyorsunuz. Soru-
M: Aynen öyle. Zihnin görüş noktasından o, Farkındalık ışığı- nun ye yanıtın bilincinde misiniz?
nın zihin alanına girmesi için bir deliktir. Kendi başına ışık ise M: Gerçekte ben ne işitiyor ne de yanıt veriyorum. Olaylar
-zihinsel isim ve şekil kalıplarından arınmış- katı, yoğun, kaya dünyasında soru vaki oluyor ve yanıt vaki oluyor. Bana bir şey
gibi, homojen ve değişmez bir saf Farkındalık kütlesiyle kıyas- olduğu yok. Her şey vaki oluyor, o kadar.
lanabilir. S: Siz tanık mısınız?
S: Zihinsel mekânla en yüce mekân arasında herhangi bir M: Tanık ne demektir? Sadece bilgi. Demin yağmur yağdı ve
bağlantı var mıdır? şimdi yağmur durdu. Ben ıslanmadım. Ben yağmurun yağdı-
M: En Yüce olan zihne varlık verir. Zihin bedene varlık verir. ğını biliyorum ama etkilenmedim. Sadece yağmura tanık ol-
S: Peki ötede ne vardır? dum.
M: Bir örnek alalım. Saygın bir Yogi, uzun yaşama sanatında S: Kendini tümüyle idrak etmiş (ermiş) ve kendiliğinden En
bir üstat, kendisi bin yaşında, sanatını öğretmek için bana ge- Yüce Hal içinde bulunan bir insan yer, içer vs. görünüyor. O
lir. Ben onun başardıklarına saygı, içten hayranlık duyarım. bunun farkında mıdır, yoksa değil midir?
Fakat ona bütün soracağım şey, uzun ömrün ne işime yara- M: İster evrensel bilinç olsun, ister zihin olsun, bilincin yer
yacağıdır. Ben zamanın ötesindeyim. Hayat ne kadar uzun aldığı ortama biz bilinç eteri (esir'i) deriz. Bilincin algıladığı
olursa olsun, sadece bir anlık bir düştür. Aynı şekilde, ben bü- her şey evreni şekillendirmiştir. Bu her ikisinin ötesinde olan,
tün nitelik ve özelliklerin ötesindeyim. Onlar benim ışığım her ikisini taşıyan, ayakta tutan En Yüce Hal'dir ki o mutlak
içinde görünür ve kaybolurlar fakat beni tanımlayamazlar. bir sessizlik ve sükûnet halidir. Oraya her kim girerse gözden
Evren niteliklere ve onların farklılıklarına dayanan isimler ve kaybolur. O sözcüklerle ya da zihinle erişilmez olandır. Siz
formlarla doludur, ben ise bunların ötesindeyim. Dünya ben- ona Tanrı diyebilirsiniz veya Parabrahman, veya En Yüce
den ötürü vardır, fakat ben dünya değilim. Gerçek, fakat bunlar hepsi zihnin verdiği adlardır. O olma ya
S: Fakat siz dünyada yaşıyorsunuz! da olmama ötesi, adsız, içeriksiz, uğraşsız kendiliğinden bir
M: Bunu siz söylüyorsunuz! Ben bu bedeni ve bu zihni de içe- haldir.
ren bir dünya olduğunu biliyorum, fakat ben bu bedenin ve S: O hale erişen biri bilinçli kalır mı?
zihnin diğer zihinler ve bedenlerden daha fazla "benim" olduk- M: Evren nasıl zihnin bedeni ise, bilinç de En Yüce'nin bede-
larım düşünmüyorum. Onlar zaman ve uzay içinde orada dur- nidir. O bilinç değildir ama bilince varlık veren O'dur.
maktadırlar, fakat ben zamansız ve uzaysızım. S: Benim günlük faaliyetlerim çoğunlukla alışkanlıklarıma
S: Fakat madem ki her şey sizin ışığınız sayesinde mevcuttur, bağlı olarak otomatik şekilde devam eder. Genel maksadın far-
o halde siz dünyanın yaratıcısı değil misiniz? kındayım fakat her bir hareketi ayrıntılarıyla fark edemiyo-
M: Ben varlıkların (var olan şeylerin) ne potansiyel hali, ne de rum. Bilincim genişleyip derinleştikçe ayrıntılar kaybolur ve
tezahür etmiş haliyim. Benim ışığımda onlar, güneş huzmesi beni genel yönelimler için serbest bırakırlar. Bir Gnani için de

108
109
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

bu -daha büyük ölçüde olmak üzere- böyle mi olur? M: Ne bilinçlidir ne de bilinçsiz. Bunları deneyimlerimle söy-
M: Bilinç düzeyinde evet. En Yüce Hal bakımından ise hayır. lüyorum.
Bu hal tümüyle bir ve bölünmez tek ve tam bir gerçek bloğu- S: Pragnanam Brahma. Bu Pragna nedir?
dur (yekpare, külli bir realitedir). Onu bilmenin tek yolu o ol- M: O, benlik duygusuyla sınırlı olmayan hayat bilgisidir.
maktır. Zihin ona ulaşamaz. Onu algılamak için duyulara, onu S: O canlılık mıdır, hayat enerjisi midir?
bilmek için zihne ihtiyaç yoktur. M: Enerji önde gelir. Çünkü her şey bir enerji biçimidir. Bilinç
S: Tanrı dünyayı böyle mi yönetir? en çok uyanıklık halindeyken ayırt edilebilir. Rüya halinde ise
M: Tanrı dünyayı yönetmiyor. daha az. Uyku halinde daha da az. Dördüncü halde ise homo-
S: Öyleyse kim yapıyor bunu? jendir. Onun ötesinde ise tarif olunamaz bir bütün realitedir,
burası gnani 'nin yeridir.
M: Hiç kimse. Her şey kendiliğinden vaki olur. Siz bir soru so-
ruyorsunuz ve yanıtını kendiniz sağlıyorsunuz. Siz soruyu so- S: Elimi kestim. O iyileşti. O hangi güçle iyileşti?
rarken yanıtını da biliyorsunuz. Hepsi bilinç içindeki bir oyun. M: Hayat gücüyle.
Bütün bölünme ve ayrılıklar hayal ürünüdür. Siz ancak sahte S: O güç nedir?
(asılsız) olanı bilebilirsiniz. Gerçeği ise bilmek değil, olmak zo- M: Bilinçtir. Her şey bilinçlidir.
rundasınız. S: Bilincin kaynağı nedir?
S: Bir tanık olunan bilinç var, bir tanık olan bilinç var. İkin- M: Bilincin kendisi her şeyin kaynağıdır.
cisi midir en yüce olan? S: Bilinçsiz hayat olabilir mi?
M: İkisi vardır -kişi ve tanık, gözlemci. İkisini bir (gibi) gör- M: Hayır. Hayatsız bilinç de olamaz. Onların ikisi birdir. Fa-
düğünüz ve ötesine geçtiğiniz zaman siz En Yüce haldesiniz. kat aslında sadece Nihai Olan (Öz) var olandır. Gerisi isim ve
O idrak olunamaz çünkü idraki mümkün kılan O'dur. O ol- şekil meselesidir. Siz ancak ismi ve şekli olanın varolduğu fik-
manın da olmamanın da ötesindedir. O ne aynadır ne de ay- rine tutunduğunuz sürece, En Yüce size varolmayan gibi görü-
nadaki görüntüdür. O ne ise o'dur - o ebedi gerçektir. necektir. İsimlerin ve şekillerin hiçbir içeriği bulunmayan ka-
S: Gnani nedir? O tanık mıdır, En Yüce midir? buklar olduklarını, gerçek olanın isimsiz ve şekilsiz saf hayat
M: En Yüce'dir elbette, ama aynı zamanda evrensel tanık ola- enerjisi ve bilinç ışığı olduğunu anladığınız zaman huzura ka-
rak da düşünülebilir. vuşacaksınız -gerçeğin derin sessizliğine dalmış olacaksınız.
S: Ama o bir kişi olarak kalır mı? S: Eğer zaman ve uzay illüzyondan başka bir şey değilse ve siz
onların ötesindeyseniz, lütfen bana söyleyin, New York'da ha-
M: Siz kişi olduğunuza inanıyorsanız, her yerde kişiler görür-
va'nasıl? Sıcak mı, soğuk mu?
sünüz. Gerçekte ise kişiler yoktur, sadece anılar ve alışkan-
lıklar silsileleri vardır. Kendini-idrak (erme) anında kişi sona M: Size nasıl söyleyebilirim? Böyle şeyler özel eğitim ister. Ya
erer. Kimlik kalır, fakat kimlik bir kişi değildir, o gerçeğin as- da New York'a seyahat gerekir. Ben zaman ve uzayın ötesinde
lında, doğasında mevcuttur. Kişinin kendi başına varlığı yok- olduğumdan tamamen emin olabilirim, ama kendimi zaman
tur; o tanığın zihninde, "Ben-im"in bir yansımasıdır ki o da ve uzayın belli bir noktasına istediğim anda konduramayabi-
bir varoluş halidir. lirim. Bu konu yeterince ilgimi çekmiyor; bu özel Yoga eğiti-
S: En Yüce bilinçli midir? mine katlanmak için bir neden ve amaç görmüyorum. Ben New

102 103
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

York'u şimdi işittim. Benim için bu bir sözcüktür. Sözcüğün


ifade ettiğinden daha fazlasını niçin bilmem gereksin? Her bir
12
atom bizimki kadar karmaşık bir evren olabilir. Onların hep-
Görünüşler ve Gerçek
sini de bilmek zorunda mıyım? Bilebilirim -eğer eğitimini gö-
rürsem. S o r a n : Olayların nedensiz olduğunu, bir şeyin sadece vaki ol-
S: NewYork'daki havayı sorarken nerede hata yaptım? duğunu ve ona bir neden affedilemeyeceğini tekrar tekrar söy-
M: Dünya ve zihin olma halleridirler. En Yüce Olan ise bir hal lüyorsunuz. Muhakkak ki her şeyin bir ya da birkaç nedeni
değildir. O tüm hallere nüfuz etmiştir, fakat o bir başka şeyin olması gerekir. Şeylerin nedensizliğini nasıl anlamalıyım?
hali değildir. O tümüyle, bir nedenden hasıl olmuş bir sonuç M a h a r a j : En Yüksek görüş noktasından görüldüğünde, dün-
değildir, bağımsızdır, kendi içinde tamamdır; o, zaman ve yanın bir nedeni yoktur.
uzaydan, zihin ve maddeden öte olandır. S: Fakat sizin kendi deneyiminize göre nasıldır?
S: Onu hangi işaretinden tanırsınız? M: Her şey nedensizdir. Dünyanın bir nedeni yoktur.
M: İşte mesele bu, o bir iz bırakmaz. Onu tanımamıza aracı S: Ben dünyanın yaratılışını gerçekleştiren nedenleri sormu-
olacak bir şey yoktur. Onun, bütün işaretlerden ve yaklaşım- yorum. Dünyanın yaratılışını kim görmüştür? Hatta belki o
lardan vazgeçilerek, direkt olarak görülmesi zorunluluğu var- başlaııgıçsızdır, her zaman var olagelmiştir. Fakat ben dünya-
dır. Bütün isimler ve şekiller terk edildiklerinde gerçek sizin- dan söz etmiyorum. Ben dünyayı mevcut kabul ediyorum -her
ledir. Onu aramanız gerekmez. Çokluk ve çeşitlilik yalnızca nasıl ise. O birçok şeyi içeriyor. Elbette her birinin bir ya da
zihnin oyunlarıdır. Gerçek tekdir. birkaç nedeni olmalı.

S: Gerçek eğer bir kanıt, iz bırakmaz ise onun hakkında konu- M: Siz bir kez kendinize zaman ve uzay içinde nedensellikle
şulamaz da. (Neden-Sonuç Yasası'yla) yönetilen bir dünya yaratırsanız,
M: O vardır. O yadsınamaz. O karanlığın derinliklerindedir, her şey için bir neden aramak ve bulmak zorunda olursunuz.
gizemin ötesindeki gizemdir. Fakat, diğer her şey sadece vaki Bir soru açar ve bir yanıt empoze edersiniz.
olan iken yalnızca O var olan'dır. S: Benim sorum çok basit: Pek çok ve her çeşit şey görüyorum
S: O Bilinmez Olan mıdır? ve her birinin bir ya da birkaç nedeni olması gerektiğini an-
M: O her ikisinden de öte olandır; bilinendir de bilinmeyendir lıyorum. Siz ise onların nedensiz olduklarını söylüyorsunuz -
de. Ama ona öncelikle bilinen derdim, sonra bilinmeyen. Çün- sizin kendi görüş noktanızdan. Fakat size göre hiçbir şey var-
kü her ne zaman bir şey bilinse, o bilinen gerçektir (gerçek ola- lığa sahip değildir, o nedenle de neden-sonuç meselesi de orta-
nın bilgisidir). ya çıkmaz. Bununla birlikte, siz şeylerin varlığını kabul eder
görünüyorsunuz, ama onlara bir neden tanımıyorsunuz. İşte
S: Sessizlik gerçek olanın bir niteliği midir?
benim kavrayamadığım da bu. Onların varlığını kabul ettiği-
M: Bu da zihne aittir. Bütün haller ve koşullar zihne aittir.
nize göre, (onları yaratan) nedenlerini niçin reddediyorsunuz?
S: Samadhi'nin yeri nedir?
M: Ben yalnızca bilinci görürüm ve her şeyin bilinçten başka
M: Birinin bilincini kullanmaması samadhi'dir. Zihninizi ken-
bir şey olmadığım bilirim, sizin sinema perdesindeki görüntü-
di haline bırakırsınız. Hiçbir şey istemezsiniz, ne bedeninizden,
lerin ışıktan başka bir şey olmadığını bildiğiniz gibi.
ne zihninizden.

102 103
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

terziye gidersiniz vs.


S: Yine de ışık hareketlerini yaratan bir neden vardır.
M: Işık hiç hareket etmez. Pekâlâ biliyorsunuz ki filmdeki ha- M: Bütün bu konuşma, bilgisizliğinizi gösteriyor.
reket illüzyonidir, kesik görüntülerin birbirini izlemesiyle olu- S: Peki, bilenin görüşü nedir?
şur. Hareket eden (göstericinin önünden geçirilen) filmdir - ki M: Sadece ışık vardır ve ışık her şeydir. Geri kalan her şey
işte o zihindir. ışıktan yapılmış bir filmden ibarettir. Film ışığın, ışık da fil-

S: Bu, filmi nedensiz kılmaz. Oyuncuları, teknisyenleri, yönet- min içindedir. Hayat ve ölüm, ben ve ben olmayan - bütün bu

meni, yapımcısıyla film oradadır. Dünya nedensellikle yöne- fikirleri terk edin. Onların size bir yararı yok.

tilir. Her şey birbiriyle iç içe bağlantılıdır. S: Hangi bakış noktasından neden-sonucu reddediyorsunuz?

M: Kuşkusuz, her şey iç içe bağlantılıdır. Dolayısıyla, her şe- Göreli bakış açısından - evren her şeyin nedenidir. Mutlak ba-

yin sayısız nedeni vardır. En küçük bir şey için tüm evren kış açısından - hiçbir şey mevcut değildir.

katkıda bulunur. Bir şey nasıl ise öyledir, çünkü dünya nasıl M: Bunu hangi zihin hali için soruyorsunuz?

ise öyledir. Bakın, siz altın takılarla meşgulsünüz -ben ise al- S: Gündelik uyanıklık hali için, ki ancak o hal içindeyken bu

tınla. Farklı takılar arasında nedensel (neden oluşturan) bir t ür tartışmalar yapılabilir.

ilişki yoktur. Siz bir takıyı yeniden eriterek bir başkasını yap- M: Uyanıklık halindeyken tüm bu sorunlar ortaya çıkar, çün-

mak istediğinizde, ikisi arasında ada bir neden-sonuç ilişkisi kü onun doğası budur. Fakat siz her zaman o hal içinde de-

yoktur. Ortak faktör altındır. Fakat altın bir neden olarak ğilsiniz. Elinizde olmaksızın yuvarlanıp düştüğünüz ve çıktığı-

kabul edilemez, o kendi başına hiçbir şeyin nedeni değildir. O, nız öyle bir hal içinde siz iyi olan ne yapabilirsiniz? Şeylerin -

zihinde " b e n - i m " şeklinde yansır, takının kendine özgü ismi uyanıklık halinizde size göründükleri gibi- birbirleriyle neden-

ve biçimi gibi. Ama hepsi sadece altındır. Aynı şekilde, gerçek sel olarak ilişkili olduklarını bilmenin size ne yararı olur ki?

her şeyi mümkün kılar ama, gerçek, bir şeyin o hale girişinin, S: Dünya ve uyanıklık hali birlikte belirip birlikte kaybolu-

onun isminin ve şeklinin nedeni değildir. yorlar.

Fakat neden-sonuç hakkında bu denli merak niçin? Şey- M: Zihin sakin ve mutlak şekilde sessiz olduğunda artık uya-

ler öylesine geçici "olduğuna göre, nedenlerin ne önemi var? nıklık hali yoktur.

Bırakın gelen gelsin, giden gitsin -niçin olaylara (şeylere) sım- S: Tanrı, evren, mutlak, En Yüce gibi sözcükler havadaki ses-

sıkı sarılıp da nedenlerini sormalı? lerden başka bir şey değiller, çünkü onlar üzerinde bir eylem
yapma olanağı yok.
S: Göreli (izafi) bakış noktasından bakıldığında, her şeyin bir
M: Ancak kendinizin yanıtlayabileceği sorular getiriyorsunuz.
nedeni olması zorunluluğu var.
S: Beni böyle başınızdan savmayın! Siz bütünlükten (kül'den),
M: Göreli bakışın size ne yararı var? Siz mutlak bakış nok-
evrenden, bu gibi hayali şeylerden söz etmede çok hızlısınız!
tasından bakabilme yeteneğindesiniz -neden göreliye geri dö-
Onlar gelip de, kendileri adına konuşmanızı size yasaklaya-
nüyorsunuz? Mutlak'tan korkuyor musunuz?
ınazlar. Ben bu tür sorumsuzca genelleştirmelerden nefret
S: Ben korkuyorum. Ben sözde Mutlaklık hakkındaki kesin
ediyorum! Ve siz onları kişileştirmeye çok yatkınsınız. Neden-
kanıların uykusuna (rehavetine) dalmaktan korkuyorum. Doğ-
Sonuç Yasası olmadıkça düzen olamaz, hiçbir maksatlı fiil
ru dürüst bir hayat yaşamakta mutlaklar pek yardımcı olmaz.
mümkün olamaz.
Bir gömleğe ihtiyacınız olduğunda, kumaş satın alırsınız, bir

64 65
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Her bir olayın bütün nedenlerini bilmek mi istiyorsunuz? rattmız, onlarla başa çıkm. Hepsi kendi gerçek varlığınızı unut-
Bu mümkün müdür? muş olmanızdan dolayı vardır. Perdedeki filme gerçeklik ver-
diğinizden, oradaki insanları seviyor, onlarla birlikte acı çeki-
S: Mümkün olmadığını biliyorum! Bütün bilmek istediğim,
yor, onları kurtarmaya çalışıyorsunuz. Ama iş böyle değil. Siz
her şeyin bir nedeni olup olmadığı ve nedenleri etkilemek su-
işe kendinizle başlamalısınız. Başka yol yoktur.
retiyle olayların değiştirilip değiştirilemeyeceği?
S: Sizin evreniniz mümkün olabilecek tüm deneyimleri içerir
M: Olayları etkilemek için nedenleri bilmeye ihtiyacınız yok-
görünüyor. Birey onun içinde kendince bir yol izler, hoşuna gi-
tur. İşleri yapmanın ne kadar dolambaçlı bir yolu bu! Her ola-
den ve gitmeyen haller yaşayarak ilerler. Bu da sorgulamala-
yın kaynağı ve sonu siz değil misiniz? Olayı kaynağında kon- ra ve arayışlara yol açar; böylece, görüşün genişlemesini, bire-
trol edin. yin kendi yarattığı dar, sınırlı ve ben-merkezli dünyasının öte-
S: Her sabah gazeteyi alıp, dünyanın yoksulluk, nefret, savaş- sine geçebilmesini sağlar. Bu kişisel dünya zamanla değişebi-
lar gibi dertlerinin azalmaksızın devam ettiğini çaresizlik ve lir. Evren ise zamansız, sonsuz ve mükemmeldir.
yılgınlık içinde okuyorum. Benim sorularım keder olgusu, M: Görünüşü gerçekmiş gibi kabul etmek keder verici bir günah-
onun nedeni ve çaresiyle ilgili. Çarenin Budizm olduğunu söy- tır ve bütün felaketlerin nedenidir. Siz her şeyi kaplayan, ebe-
leyerek beni başınızdan savmayın! Beni etiketlemeyin. Sizin di ve sonsuz yaratıcılıktaki Farkındalıksınız - bilinçsiniz. Baş-
nedensizlik üzerinde ısrar etmeniz, dünyanın değişebileceği ka her şey yerel ve geçicidir. Ne olduğunuzu unutmayın. Bu
hakkındaki tüm umutları yok ediyor. arada, gönlünüzce çalışın. Çalışma ve bilgi elele yürümelidir.
S: Ruhsal gelişmemin kendi elimde olmadığı duygusunu taşı-
M: Siz karmaşa içindesiniz, çünkü dünyanın içinde olduğunu-
yorum. İnsanın kendi plânlarını yapması ve bu plânları ger-
za inanıyorsunuz, dünyanın sizin içinizde olduğuna değil. Ön-
çekleştirmesi onu hiçbir yere götürmez. Sadece kendi çevrem-
ce kim geldi, siz mi, ana-babanız mı? Siz belli bir zamanda ve
de daireler çizer dururum. Tanrı, meyvenin olgunlaştığına ka-
yerde doğduğunuzu, bir ana-babanız, bir bedeniniz ve isminiz
rar verince onu kopartıp yiyecektir. O'na henüz ham görünen
olduğunu hayal ediyorsunuz. İşte bu sizin günahınız ve fela-
meyve dünya ağacında bir gün daha kalacaktır.
ketinizdir. Eğer onun üstünde çalışırsanız dünyanızı değiştire-
M: Siz Tanrı'nın sizi bildiğini düşünüyorsunuz, öyle mi? O
bilirsiniz elbette. Elbette çalışın. Sizi kim durdurur? Cesareti- dünyayı bile bilmez.
nizi ve hevesinizi asla kırmadım. Nedenli olsun nedensiz olsun
bu dünyayı siz yaptınız ve onu değiştirebilirsiniz.
S: Sizinki farklı bir Tanrı. Benimki farklı. Benimki merha-
S: Nedensiz bir dünya tümüyle benim kontrolüm dışındadır.
metlidir. Bizimle birlikte acı çeker O.
M: Tam tersine, tek kaynağı ve tek zemini (ortamı) siz oldu-
M: Binlercesi ölürken, siz birini kurtarmak için dua edersiniz.
ğunuz bir dünyayı değiştirmek tümüyle sizin gücünüz dahi-
Vıj eğer hepsi ölmeyecek olursa, dünyada yer kalmayacak.
lindedir. Yaratılmış olan eritilip dağıtılabilir ve yeniden yara-
S: Ben ölümden korkmam. Benim derdim acılar ve ıstıraplar-
tılabilir. Eğer gerçekten isterseniz istediğiniz her şey vaki ola-
dır. Benim Tanrım sade bir Tanrı'dır ve oldukça çaresizdir.
caktır. 1 »ıııın bizi bilge olmaya zorlayacak gücü yoktur. O sadece du-
S: Bütün bilmek istediğim, dünyanın dertleriyle nasıl başa çı-
mip bekler.
kabileceğimizdir. (VIt Eğer siz ve Tanrınız, her ikiniz de çaresizseniz, bu, dün-
M: Siz onları kendi arzularınız ve korkularınız yüzünden ya-
108
66
BEN O'YUM S R İ NİSARGADATTA M A H A R A J

yanın rastlantısal olduğu anlamına gelmez mi? Ve eğer öyle ceğiniz başka bir şey var mı?
ise yapabileceğiniz tek şey, onun ötesine geçmektir. M': Sizsiz bir dünya var mıdır? Dünya hakkında her şeyi bili-
yorsunuz ama kendiniz hakkında hiçbir şey bilmiyorsunuz.
İşinizi yapmanız için alet kendinizsiniz; başka aletiniz yok.
İşinizi düşünmeden önce niçin aletlerinizle meşgul olmuyor-
sunuz?
S: Ben bekleyebilirim ama dünya bekleyemez.
15 M: Araştırıp incelememeniz yüzünden siz dünyayı bekletiyor-

Gnani sunuz.
S: Ne için bekliyor?
M: Onu kurtaracak biri için.
S o r a n : Tanrı'nın gücü olmadıkça hiçbir şey yapılamaz. O ol-
S: Tanrı dünyayı yönetiyor, onu Tanrı kurtaracak.
masa, siz bile burada oturup bizimle konuşuyor olamazdınız.
M: Bunu siz söylüyorsunuz! Tanrı gelip de size dünyayı, sizin
M a h a r a j : Hepsi O'nun işidir, kuşku yok. Ben bir şey isteme-
değil, O'nun yarattığını ve bunun O'nun işi (meselesi) olduğu-
diğime göre, bundan bana ne? Tanrı bana ne verebilir ve ben-
nu mu söyledi?
den ne alabilir? Benim olan benimdir, hatta Tanrı yokken bile
S: Bu neden benim tek işim olsun?
benimdi. Kuşkusuz, "Ben-im" duygusu, olma durumu, o çok
İM : Düşünün. İçinde yaşadığınız dünyayı başka kim biliyor?
küçücük bir şey, bir ufacık noktadır. İşte bu benim kendi ye-
S: Siz biliyorsunuz. Herkes biliyor.
rimdir, onu bana kimse vermedi. Dünya benimdir; onun üs-
M: Sizin dünyanızın dışından biri geldi de bunu söyledi mi?
tünde yetişenler ise Tanrı'nın.
Ben ve diğer herkes sizin dünyanızda görünüp kaybolurlar,
S: Tanrı dünyayı sizden mi kiraladı?
biz hepimiz sizin merhametinize kalmışız.
M: Tanrı kendini bana adamıştır ve bütün bunları benim için
S: Bu pek o kadar kötü bir şey olamaz! Siz benim dünyamda
yapmıştır. var olduğunuz gibi, ben de sizin dünyanızda var oluyorum.
S: Sizden ayrı bir Tanrı yok mudur? M: Benim dünyam hakkında bir kanıtınız yok. Siz kendi kur-
M: Nasıl olabilir? Kök "Ben-im", Tanrı ağaçtır. Kime ve ne duğunuz bir dünya ile tamamen sarılıp sarmalanmış halde-
için tapmam gerekiyor? siniz.
S: Siz kendini adayan mı, yoksa kendisine adanılan mısınız?
S: Anlıyorum. Tamamen, ama - umutsuzca mı?
M: Hiçbiri, ben adanmışlığın kendisiyim.
M: Kendi dünyanızın hapishanesinde bir adam beliriyor, sizin
S: Dünyada yeterince adanmışlık yok. yarattığınız acı verici çelişkiler dünyasının sürekli ve kalıcı ol-
M: Siz hep dünyayı ıslah etme, düzeltme peşindesiniz. Dün- madığını ve onun bir yanlış anlamaya dayandığını söylüyor. O
yanın sizin tarafınızdan kurtarılmayı beklediğine gerçekten size, o hapishaneden -oraya nasıl girdiyseniz aynı yolla- dışarı
inanıyor musunuz? çıkmanız için rica ediyor. Siz oraya ne olduğunuzu unuttuğu-
S: Dünya için ne kadar bir şey yapabileceğimi bilemiyorum. nuz için girdiniz ve kendinizi olduğunuz gibi idrak ederek ora-
Bütün yapabileceğim ise denemektir. Benden yapmamı isteye- dan çıkacaksınız.

64 69
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Bu, dünyayı nasıl etkiler? dece bir gölgedir ya da bilen'in zihin perdesine yansıyan pro-
jeksiyonudur.
M: Siz dünyadan kurtulmuş (bağımsız) olduğunuz zaman
S: Ayna var, yansıyan akis var, peki güneş nerede?
onunla ilgili bir şeyler yapabilirsiniz. Siz onun tutsağı olmakta
M: En Yüce Olan, güneştir.
devam ettiğiniz sürece onu değiştirmekten aciz kalırsınız. Tam
S: O bilinçli olmalı.
tersine, yaptığınız her şey durumu daha da ağırlaştıracaktır.
M: O ne bilinçli ne de bilinçsizdir. Onu bilinç ve bilinçsizlik
S: Tanrı yardım eder.
kavramları içinde düşünmeyin. O, her ikisini de kapsayan ve
M: Tanrı'nın size yardım etmesi için sizin varlığınızı, var ol-
her ikisinin de ötesi olan hayattır.
duğunuzu bilmesi gerek. Fakat siz ve dünyanız rüya halleri-
S: Hayat çok zekidir. O nasıl bilinçsiz olur?
dir. Rüyada türlü azap çekebilirsiniz. Onları kimse bilmez ve M: Siz bellekte bir kesinti olduğu zaman buna bilinçsizlik di-
size kimse yardım edemez. yorsunuz. Gerçekte sadece bilinç vardır. Tüm hayat bilinçli-
S: Öyleyse bütün sorularım, araştırmalarım ve incelemelerim dir; tüm bilinç - canlıdır.
yararsız. S: Taşlar bile mi?
M: Bunlar uykudan yorulan bir insanın kımıltılarıdır sadece. M: Taşlar bile bilinçli ve canlıdır.
Onlar uyanışın nedenleri değil, fakat onun ilk işaretleridir. S: Benim üzücü yanım şu: Hayal edemediğim, imgeleyemedi-
Fakat yanıtlarını zaten bildiğiniz boş sorular sormamaksınız. r.im şeyi yadsıma, reddetme eğilimindeyim.
S: Doğru bir yanıtı nasıl alabilirim? M: Hayal ettiklerinizin varlığını reddetmeniz daha akıllıca
M: Doğru bir soru sorarak - sözcüklerle değil fakat ışığınıza olurdu. Hayal edilendir gerçek olmayan.
sadık bir biçimde yaşamaya cesaret ederek. Gerçek uğruna öl- S: Hayal edilebilir olanların hepsi gerçek-dışı mıdır?
meye gönüllü olan bir insan onu alacaktır. M: Anılara dayandırılan imgeleme gerçek-dışıdır. Gelecek büs-
S: Bir başka soru: Kişi var. Kişiyi bilen var. Tanık var. Bilen bütün gerçek-dışı değildir.
ile tanık aynı mıdır, yoksa ikisi ayrı haller midir? S: Geleceğin hangi bölümü gerçek, hangi bölümü gerçek-dışıdır?
M: Bilen ile tanık iki mi yoksa bir midir? Bilen bilinenden ayrı M: Beklenmeyen ve tahmin edilemez olan gerçektir.
görüldüğünde tanık yalnız durur. Bilen ile bilinen bir olarak
görülürse tanık da onlarla bir olur.
S: Hangisi gnani'dir? Tanık mı, En Yüce mi?
M: Gnani hem en yücedir hem de tanıktır. O hem varlıktır,
hem de Farkındalıktır. Bilinçle ilişkili olarak, o Farkındalıktır.
Evrenle ilişkili olarak o saf varlıktır (varoluştur).
S: Peki, kişi için nasıl? Hangisi önde gelir, kişi mi yoksa bilen 16
mi? Arzusuz Olmak, En Yüce Mutluluktur
M: Kişi çok küçük bir şeydir. Aslında o bir bileşiktir, kendi ba-
Soran: Kendini idrak etmiş, gerçeğe varmış pek çok kimse
şına var olamaz. O yalnızca zihnin gölgesi, anıların toplamıdır.
rnı düm fakat özgürleşmiş bir insan hiç görmedim. Siz hiç öz-
Saf varlık zihnin aynasında biliş olarak yansır. Bilinen, belleğe
ve alışkanlıklara dayandırılan bir kişi olarak şekillenir. O sa-
71 103
102 SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
BEN O'YUM

gürleşmiş insanla karşılaştınız mı yoksa özgürlüğe ulaşmak, M: Neden dikkatinizi deneyimden ayırıp deneyimleyene çevir-
başka şeylerin yanı sıra, bedeni de terk etmek anlamına mı miyor ve şunu bütün anlam ve önemiyle idrak etmiyorsunuz
geliyor? ki, yapabileceğiniz tek gerçek beyan "Ben-im (var olanım)" dir.
M a h a r a j : Kendini-idrak, gerçeğe varma ve özgürleşme ile ne- S: Bu nasıl yapılır?
yi kastediyorsunuz? M: Burada "nasıl" yoktur. Sadece " B e n - i m " fikrini zihninizde
S: Ben kendini-idrak ya da gerçeğe varma deyimiyle hariku- tutmaya ve onunla birleşip kaynaşmaya devam edin, ta ki ak-
lade bir huzur, iyilik ve güzellik deneyimini kastediyorum; lınız ve gönlünüz (zihniniz ve duygularınız) bir oluncaya ka-
dünyanın bir anlam taşıdığı, madde ile öz'ün her şeye nüfuz dar. Tekrarlanan girişimlerle siz dikkat ve sevginin doğru den-
eden bir birlik halinde olduğu. Böyle bir deneyim kalıcı olmasa gesini (akıl ve gönül arasındaki doğru dengeyi) bulacaksınız ve
da unutulamaz. O zihinde hem bir anı hem de bir özlem ola- zihniniz "Ben-im" düşünce-duygusuna sağlam bir biçimde yer-
rak parlar. Ben neden söz ettiğimi biliyorum, çünkü böyle de- leşecektir. Her ne düşünseniz, söyleseniz ya da yapsanız, bu
neyimler yaşadım. değişmez ve bozulmaz olan sevgi dolu varlık duygusu zihni-
Özgürlüğe ulaşmak derken de bu harikulade halde sü- nizin ebedi zemini olarak kalır.
rekli kalmayı kastediyorum. Sorduğum şu: Acaba özgürlüğe S: Ve siz buna kurtuluş ya da özgürleşme diyorsunuz.
ulaşmışlık haliyle bedenin sağ kalması birlikte mümkün ola- M: Ben buna normal durum diyorum. Çabasızca ve mutluluk-
bilir mi? la olmak, bilmek ve yapmakta ne yanlışlık var? Bunu, bedeni
M: Bedenin ne kusuru var? derhal mahvedebilecek kadar, öylesine olağandışı bir şey gibi
S: Beden öylesine güçsüz ve kısa ömürlü ki. O ihtiyaçlar ve is- düşünmek neden? Bedenin kusuru ne ki ölmesi gereksin? Be-
tekler yaratıyor. O insanı üzücü bir biçimde kısıtlıyor. deninize karşı takındığınız tavrı değiştirin ve onu rahat bıra-
M: Peki sonra? Varsın fiziksel ifadeler kısıtlı olsun. Ama öz- kın. Şımartmayın, işkence de etmeyin. Sadece, onun devamı-
gürleşme, insanın kendi kendine empoze etmiş olduğu yanlış nı sağlayın ve çoğunlukla da bunun, bilinçli dikkatin eşiği al-
fikirlerden kurtulmasıdır. Ne denli görkemli olursa olsun, bel- tında cereyan etmesini sağlayın.
li bir deneyim onu kapsayamaz. S: O harika deneyimlerimin anıları hiç aklımdan çıkmıyorlar.
S: O ebediyen devam eder mi? Onları geri istiyorum.
M: Bütün deneyimler zaman ile bağımlıdır. Her ne ki başlan- M: Onları geri istediğiniz içindir ki onlara sahip olamıyorsu-
gıcı vardır, sonu da olması zorunludur. nuz. Bir şeyi şiddetle arzu etme hali tüm daha derin dene-
S: Öyleyse benim düşündüğüm anlamda bir kurtuluş, özgür- yimlerin önünü tıkar. Ne istediğini tam ve kesin olarak bilen
leşme yoktur. bir zihin değerli bir deneyim yaşayamaz, çünkü zihnin hayal
M: Tam tersine, insan daima özgürdür. Siz hem bilinçlisiniz edebileceği ve isteyebileceği hiçbir şey fazla değer taşımaz.
hem de bilinçli olmakta özgürsünüz. Bunu sizden hiç kimse S: O halde hangi şey istemeye değer?
alamaz. Sizin kendinizi yok (var olmayan) ya da bilinçsiz bil- M: En iyiyi isteyin. En yüce mutluluğu, en büyük özgürlüğü.
diğiniz hiç olur mu? Emel ve arzu taşımamak en büyük mutluluktur.
S: Hatırlamayabilirim ama bu benim zaman zaman olabilece- S: Arzulardan kurtulmuşluk değil benim istediğim özgürlük.
ğimin aksini kanıtlamaz. Ben özlemlerimi gerçekleştirmek için özgürlük istiyorum.

103
102 103
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Özlemlerinizi gerçekleştirmek için özgürsünüz. İşin doğru- M: Birçok başlangıç noktası vardır ki hepsi aynı hedefe gö-
su, başka bir şey yaptığınız yok. türür. Faaliyetlerin meyvelerini terk ederek, özveri gerektiren
S: Çalışıyorum ama beni umutsuzluğa düşüren engeller var. iş (hizmet) yapmakla başlayabilirsiniz; daha sonra düşünmek-
M: Onları yenin. ten vazgeçebilir ve tüm arzulardan vazgeçerek bitirebilirsiniz.
S: Yapamıyorum, fazla zayıfım. Burada vazgeçmek (tyaga) kullanılmaya hazır (operasyonel)
M: Sizi zayıf kılan ne? Zayıflık nedir? Başkaları arzularını ger- faktördür. Ya da istediğiniz, düşündüğünüz veya yaptığınız hiç-
çekleştiriyorlar, siz neden yapamıyorsunuz? bir şeyi dert edinmezsiniz ve kuvvetle, sadece "Ben-im" dü-
S: Enerjim yetersiz olmalı. şünce ve duygusuna odaklanırsınız. Her tür deneyim size gele-
M: Enerjinize ne oldu? Nereye gitti? Siz onu birbirleriyle çe- bilir - her algılanabilir şeyin geçici olduğu, yalnızca "Ben va-
lişen birçok arzu ve arayış içinde dağıtmadınız mı? Sizin son- rım"m kalıcı olduğu bilgisi üzerinde sabit kaim.
suz enerji birikiminiz yok ki? S: Tüm hayatımı böyle uygulamalara adayamam. Uğraşmam
S: Neden yok? gereken görevlerim var.
M: Hedefleriniz, amaçlarınız küçük ve düşük düzeyli. Bunlar M: Görevlerinizi elbette yerine getiriniz. Heyecanlarınızın işin
fazla enerji çekmezler kendilerine. Ancak Tanrı'nın enerjisi içine karışmadığı, yararlı olan ve ıstıraba neden olmayacak bir
sonsuzdur - çünkü O kendi için hiçbir şey istemez. O'nun gibi iş sizi bağlamaz, engellemez. Siz çeşitli yönlerde işler üstlen-
olun, o zaman bütün arzularınız gerçekleşir. Hedefleriniz 11e miş olabilir ve müthiş bir zevk ve şevkle çalışabilirsiniz, ama
denli yüksek, arzularınız ne denli geniş ise onların gerçekleş- yine de her şeyi etkilenmeden yansıtan, ayna gibi bir zihinle,
meleri için o kadar çok enerjiniz olur. İyi olanı isteyin, o za- içsel olarak özgür, sakin ve huzurlu kalabilirsiniz.
man bütün evren sizinle birlikte çalışacaktır. Fakat kendi zev- S: Böyle bir hale ulaşılabilir mi?
kinizin peşindeyseniz, onu zor yoldan kazanmak zorundasınız. M: Mümkün olmamış olsaydı ondan söz etmezdim. Fantezi-
Arzulamadan önce hak edin, layık olun. lerle neden uğraşayım?
S: Felsefe, sosyoloji ve eğitim üzerinde çalışıyorum. Kendini- S: Herkes kutsal metinlerden sözler aktarıyor.
idrake ulaşmayı hayal etmeden önce, sanırım daha fazla zi- M: Yalnızca kutsal metinleri bilenler hiçbir şey bilmezler. Bil-
hinsel gelişmeye ihtiyacım var. Doğru yol üstünde miyim? mek olmak demektir. Ben ne hakkında konuştuğumu biliyo-
M: Hayatınızı kazanmak için bir miktar uzmanlık bilgisine sa- rum; bu okunan ve söylenenlerden alıntı değildir.
hip olmanız gerekir. Genel bilgi kuşkusuz, zihni geliştirir. Fa- S: Ben bir profesörün öğretimi altında Sanskritçe öğreniyo-
kat hayatınızı bilgi yığmağı yapmakla geçirirseniz, çevrenize rum, fakat aslında sadece kutsal metinler okuyorum. Kendi-
bir duvar örersiniz. Zihnin ötesine geçmek için iyi dayanıp mi-idrakin arayışı içindeyim ve rehberliğe ihtiyacım var. Lüt-
döşenmiş bir zihne ihtiyaç yoktur. fen söyleyin bana, ne yapmam gerek?
S: Öyleyse neye ihtiyaç vardır? M: Madem ki kutsal metinleri okuyorsunuz, neden bana soru-
M: Zihninize güvenip bel bağlamayın ve onun ötesine geçin. yorsunuz?
S: Zihnin ötesinde ne bulacağım? S: Yazılar genel yönleri, kuralları gösteriyorlar; bireyin ise ki-
M: Olmanın, bilmenin ve sevmenin doğrudan deneyimini. şisel talimatlara gereksinimi var.
S: İnsan zihnin ötesine nasıl geçer? M: Sizin öz varlığınız en yüce öğretmendir (sadguru). Dıştaki
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
102 103
öğretmen (guru) yalnızca bir kilometre taşıdır. Sizinle birlikte M: Sizin ne olmadığınızı anlamanıza yardım eder ve sizi asıl-
hedefe yürüyecek olan ancak içteki öğretmendir; çünkü o he- sız fikirlerden, arzulardan ve eylemlerden bağımsız kılar.
defin ta kendisidir. S: Eğer ben yalnızca tanıksam, yanlış ya da doğrunun ne öne-
S: İçteki öğretmene kolayca erişilmiyor. mi olur?
M: Madem ki o sizin içinizde ve sizinledir, bu ciddi bir zorluk i M: Kendinizi bilmenize yardım eden şey doğrudur. Bunu en-
olamaz. İçinize bakın, onu bulacaksınız. gelleyen şey de yanlıştır. İnsanın gerçek varlığını bilmesi mut-
S: Ben içime baktığım zaman, duyular ve algılar, düşünceler luluktur, unutmak ise elem.
ve duygular, arzular ve korkular, anılar ve beklentiler buluyo- S: Tanık-bilinci gerçek Ben midir?
rum. Sonuçta, bir bulut içine gömülüyor ve hiçbir şey göremi- M: O, gerçek olanın zihin aynasındaki yansımasıdır (buddhi).
yorum. Gerçek olan ötededir. Tanık, sizin öteye ulaşmak için geçiş ka-
M: İşte bütün bunları gören de hiçbir şey görmeyen de içteki pınız dır.
öğretmendir. Sadece o vardır, diğer her şey var gibi görünür- S: Meditasyonun amacı nedir?
ler. O sizin özünüzdür (sıvarupa), sizin umudunuz ve özgür- M: Asılsız, sahte olanın sahteliğini görmek meditasyondur. Bu
lük güvencenizdir o; onu bulun, ona sarılın, o zaman kurtula- her zaman devam etmelidir.
cak ve emin ellerde olacaksınız. S: Bize düzenli olarak meditasyon yapmamız söylendi.
S: Size gerçekten inanıyorum, fakat iş bu iç-benliği gerçekten M: Gerçek ile sahteyi ayırt edebilme ve sahte olanı terk etme
bulmaya gelince, onun benden kaçtığını görüyorum. yolunda derin düşünülerek yapılan gündelik alıştırmalar me-
M: Bu "benden kaçıyor" fikri nereden kaynaklanıyor? ditasyondur. Başlangıç için birçok meditasyon şekli vardır
S: Zihnimden. ama onlar birbirlerine karışarak sonunda bir olurlar.
M: Zihni kim biliyor? S: Lütfen bana söyleyin, kendini-idrake götüren en kısa yol
S: Zihnin tanığı zihni biliyor. hangisidir?
M: Herhangi biri gelip de size "Ben senin zihninin tanığıyım" M: Hiçbir yol daha kısa ya da daha uzun değildir; fakat bazı
dedi mi? kimseler daha ciddi, içten ve isteklidirler, bazıları daha az. Si-
S: Elbette hayır. O da zihinde sadece bir başka fikir olurdu. ze kendimden söz edebilirim. Ben basit bir insandım ama Gu-
M: Öyleyse tanık kim? rum'a güvendim. O bana neyi yapmamı söylediyse yaptım. O
S: Benim. bana, "Ben-im" düşünce ve duygusu üzerinde konsantre olma-
M: Demek ki tanığı tanıyorsunuz, çünkü tanık sizsiniz. Tanığı mı söyledi, ben de öyle yaptım. O bana bütün algılanabilir ve
ille de gözünüzün önünde görmeniz gerekmez. Olmak, bilmek- kavranabilir olanların ötesinde olduğumu söyledi - ben inan-
tir. dım. Ona kalbimi, ruhumu, tüm dikkatimi ve bütün boş vak-
timi verdim (aileme bakmak için çalışmak zorundaydım). İnanç
S: Evet, görüyorum ki tanık benim, farkındalığm kendisi. Fa-
ve sadakatle uygulama sonucu olarak üç yıl içinde kendimi
kat bunun bana nasıl bir yararı olur?
buldum (sıvarupa).
M: Ne soru ama! Ne tür bir yarar umuyorsunuz? Ne olduğu-
nuzu bilmek, bu yeterince iyi bir şey değil midir? Siz size uygun olan herhangi bir yolu seçebilirsiniz; içten-
S: Kendini-bilmenin yararları ne? liğinizin derecesi ilerleyiş hızınızı tayin edecektir.
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Bana bir işaret veremez misiniz? S: Hayata yalnız zekice değil, aynı zamanda çok çabuk yanıt
M: Sürekli "Ben-im" Farkındalığım sürdürmeye çalışın. Bu, vermeye ihtiyacım var. Tamamen çabasızca, kendiliğinden ol-
bütün çabaların başlangıcı ve sonudur. madıkça bu hız yeterli olmayacak. Böyle bir kendiliğinden ol-
ma durumunu nasıl gerçekleştirebilirim?
M: Ayna güneşi çekmek için hiçbir şey yapamaz. O sadece
parlaklığını koruyabilir. Zihin de hazır olur olmaz güneş onun
içinde parlar.
S: Bu Öz Varlık'ın ışığı mı, zihnin ışığı mı?
17 M: Her ikisinin de. O nedensiz, kendi başına değişmez olan-
dır, zihin hareket edip değiştikçe ışığı renklendirir. Bu sine-
Ebedi Simdi
j maya çok benzer. Işık filmin içinde değildir, fakat film ışığı
renklendirir ve ışığı yakalamak suretiyle onun hareket ediyor-
S o r a n : Zihnin en üstün güçleri anlayış, zekâ ve içgörüdür. muş gibi görünmesini sağlar.
İnsanın üç bedeni vardır-fiziksel, zihinsel ve nedensel (kozal) S: Siz şimdi mükemmel halde misiniz?
{prana, mana, karana). Fiziksel beden onun varlığını, zihinsel
M: Mükemmellik bir zihin halidir - zihin saf olduğunda. Ben
beden onun biliş halini, nedensel beden ise onun haz dolu ya-
ise zihnin ötesindeyim, her ne hal ise; saf ya da saf olmayan
ratıcılığını yansıtır. Tabii tüm bunlar bilinçteki formlardır.
farkındalık benim doğamdır; olmak ya da olmamak, nihayette
Fakat onlar kendilerine has nitelikleriyle ayrıymış gibi görü-
ben bu ikisinin de ötesindeyim.
nürler. Zekâ (buddhi) bilme gücünün (chit) zihindeki yansı-
S: Meditasyon sizin durumunuza ulaşmamda bana yardımcı
masıdır. İnsanı bilgili ve zeki kılan odur. Zekâ parlaklaştıkça,
olacak mı?
bilgi daha geniş, daha derin ve daha gerçek olur. Nesneleri bil-
M: Meditasyon sizi tutsak eden bağları bulmanıza, onları çöz-
mek, insanları bilmek, kendini bilmek, zekânın fonksiyonla-
menize ve o tutsaklık limanından ayrılmanıza yardımcı ola-
rıdır; sonuncusu en önemli olandır ve önceki ikisini içerir.
caktır. Siz herhangi bir şeye karşı artık bağımlı olmadığınızda,
Kendini ve dünyayı yanlış anlamak sahte fikirlere ve arzulara
payınıza düşeni yapmışsınız demektir. Üst tarafı sizin için ye-
yöneltir ki bunlar da insanı bağımlılığa, tutsaklığa götürür.
rine getirilecektir.
Kendini doğru anlamak ise illüzyonun tutsaklığından kurtula-
S: Kim tarafından?
bilmek için gereklidir. Bütün bunları teoride anlıyorum ama
M: Sizi buralara kadar getirmiş olan, kalbinizi gerçeği arzula-
sıra uygulamaya gelince, görüyorum ki, durumlar ve insanlar
maya, aklınızı da onu aramaya teşvik eden aynı güç tarafın-
karşısındaki tepkilerimde umutsuz bir biçimde başarısızlığa
dan. Bu sizi canlı tutan aynı güçtür. Siz ona Hayat ya da En
uğruyorum ve bu uygun olmayan tepkilerimle tutsaklığımı ar-
Yüce diyebilirsiniz.
tırıyorum. Hayat benim yavaş işleyen, kapanık zihnime göre
çok hızlı. Eski hataların tekrarlanmış olduklarını fark etti- S: Aynı güç, vakti geldiğinde beni öldürecek.
ğimde, anlıyorum, ama çok geç kalmış olarak. M: Doğduğunuzda siz orada hazır bulunmuyor muydunuz?
M a h a r a j : Öyleyse sorununuz nedir? Ölümünüzde de hazır bulunmayacak mısınız? Her zaman ha-
zır (var) olanın kim olduğunu bulun; o zaman sizin o, hayata
102
103
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

kendiliğinden ve kusursuz bir biçimde karşılık verme sorunu- sinin doğru, hangisinin yanlış olduğunu bilme konusunda şaş-
nuz çözümlenmiş olacak. kınlığa uğruyor. Ve insan sonunda bu kalıpların (tariflerin) söz-
S: Ebedi varlığın idrakine varmak ve durmadan değişen geçici cüklerden ibaret oldukları ve hiçbirinin gerçeği içermediği kuş-
kusuna kapılmaya başlıyor. Size göre gerçek (realite) üç alan-
olaylara kolay ve uygun karşılığı verebilmek iki farklı ve ayrı
dan oluşmuştur: Madde-enerji alanı (mahacLakash); bilinç ala-
sorundur. Siz o ikisini yoğurup birleştirir görünüyorsunuz.
nı (chidakash) ve saf (salt) ruh iparamakash). Birincisi hem ha-
Böyle yapmanızın nedeni ne ?
rekete, hem atalete sahip bir şey. Algılama alanımıza giriyor.
M: Ebedi varlığı idrak etmek, ebedi varlık olmak demektir; Onu algıladığımızı da biliyoruz-bilincindeyiz ve bilincinde oldu-
bütün olmak, tüm içeriği ile evren olmak, her olay bütünün ğumuzun da farkındayız. Böylece, ikisine sahibiz: Madde-ener-
eseri, etkisi ve anlatımıdır ve o bütün ile temelde uyum içinde- ji ve bilinç. Madde uzay içinde gibi görünüyor, enerji ise deği-
dir. Bütünden gelen her yanıtın ise doğru, zahmetsiz ve anın- şimle ilgili olduğundan ve değişimin hızıyla ölçüldüğünden,
da olması zorunludur. daima zaman içindedir. Bilinç de, her nasılsa, zaman ve uza-
Eğer doğru ise başka türlü olamaz. Geciken yanıt yanlış yın tek bir noktası üzerinde, şimdi, burada olan bir şey gibi gö-
yanıttır. Düşünce, duygu ve eylem, onları davet eden durum rünüyor, ama siz, bilincin de evrensel olduğunu öne sürer gö-
rünüyorsunuz - bu da onu zamansız, uzaysız ve kişilik-dışı bir
ile bir olmalı ve eşzamanlı olarak vaki olmalıdır.
şey kılıyor. Ben zamansızlık-uzaysızlık ve şimdi-burada oluş
S: Bu nasıl olur?
arasında bir çelişki olmadığını bir ölçüde anlayabilirim de, ki-
M: Size söylemiştim. Sizin doğumunuzda hazır bulunan ve
şiliği olmayan (gayri şahsi) bir bilinç benim derinliğini kavra-
ölümünüze tanık olacak olanı bulun. yamadığım bir şey. Bana göre bilinç her zaman odaklanan,
S: Babam ve annem mi? merkezlenen, bireyselleşendir, bir kişidir. Siz algılayan bulun-
M: Evet, sizin anne ve babanız, sizin gelmiş olduğunuz kay- madan algılama, bilen olmadan biliş, seven olmadan sevgi, ey-
nak. Bir sorunu çözmek için onun kaynağına inmelisiniz. Bir lemci olmadan eylemin olabileceğini söyler görünüyorsunuz.
sorunun doğru çözümü, onun ancak evrensel, tarafsız bir Oyle hissediyorum ki biliş-bilen-bilinen üçlüsü hayatın tüm
araştırma ve sorgulama içinde çözümlenmesiyle bulunabilir. hareketlerinde görülebilir. Bilinç, bir bilinçli varlığı ve bilincin
bildiği bir nesneyi ve de biliş olgusunu gerekli kılar. Bilinci
(bilinçli) olana ben bir kişi derim. Bir kişi dünyada yaşar ve
onun bir parçasıdır, onu etkiler ve ondan etkilenir.
M a h a r a j : Dünyanın ve kişinin ne ölçüde gerçek olduğunu ni-
çin sorgulamıyorsunuz?

18
S: Oh, hayır! Sorgulamam gerekmez. Kişinin içinde bulundu-
Ne Olduğunuzu Bilmek İçin Ne Olmadığınızı Bulun
ğu dünyadan daha az gerçek olmaması yeterlidir.
M: Öyleyse mesele nedir?
S o r a n : Sizin evreni madde, zihin ve ruh olarak tarif etmeniz,
birçok tariften bir tanesidir. Evrenin, ona uygun olduğu umu- S: Kişiler gerçek ve evrenseller (külli) kavramsal mıdır, yoksa
lan birçok başka kalıpları var ve insan bu kalıplardan hangi- evrenseller gerçek, kişiler hayal ürünü müdür?

102 40
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
41
M: Hiçbiri gerçek değildir. S: Buna daha çok, bilinçsiz varoluş demeyi yeğlerim. Yani ben
S: Elbette gerçektir. Sizin yanıtlarınıza layık olacak kadar ger- varım ama ben olduğumu bilmiyorum.
çeğim ve ben bir kişiyim. M: Şimdi söylediniz: "Ben-im ama ben olduğumu bilmiyo-
M: Uyurken değil. rum," diye. Bunu sizin bilinçsiz bir haldeki varlığınız hakkın-
S: Uykuya dalmak yok olmak demek değildir. Uykudayken de da da söyleyebilir misiniz?
ben varım. S: Hayır, söyleyemem.

M: Bir kişi olmak için kendinizin farkında olmak, bilincinde M: Siz onu ancak fiilin geçmiş zaman kipinde tarif edebilir-
siniz. Hatırlamayışınızı, "Bilmiyordum. Bilinçsizdim" şeklinde
olmak zorundasınız. Siz her zaman öyle misiniz?
tarif edersiniz.
S: Uykuda olduğum zaman, baygınken ya da ilaç almışken ta-
S: Bilinçsiz olmuş olduğuma göre nasıl hatırlayabilirim ve ne-
bii değilim.
yi hatırlayabilirim?
M: Uyanıklık saatlerinde her zaman kendinizin farkında mısı-
M: Gerçekten bilinçsiz miydiniz, yoksa sadece hatırlamıyor mu-
nız?
sunuz?
S: Hayır. Bazen dalgın ya da bir şeyle meşgul halde olabiliyo-
S: Nasıl ayırt edebilirim?
rum. M: Düşünün bakalım, dünün her saniyesini hatırlayabiliyor
M: Bu kendinin bilincinde olma durumunda bazı kesintiler ol- musunuz?
duğunda siz bir kişi misiniz? S: Elbette hayır.
S: Tabii, ben hepsi boyunca, her zaman aynı kişiyim. Ben dün- M: O zaman bilinçsiz miydiniz?
kü ve geçen yıldaki kendimi hatırlıyorum - kesinlikle ben aynı S: Elbette hayır.
kişiyim. M: Gördünüz mü, bilinçlisiniz ama hatırlamıyorsunuz.
M: Demek ki bir kişi olmak için belleğe ihtiyacınız var. S: Evet.
S: Tabii. M: Belki uykuda da bilinçliydiniz ama işte hatırlamıyorsunuz.
M: Peki, eğer bellek yoksa, o zaman siz nesiniz? S: Hayır, bilinçli değildim. Uykudaydım. Bilinçli bir kişi gibi
S: Eksikli bellek eksikli kişilik demektir. Bellek olmadıkça ben davranmıyordum.
bir kişi olarak var olamam. M: Yine, nereden biliyorsunuz?
M: Elbette var olabilirsiniz. Oluyorsunuz - uykuda. S: Beni uyurken görenler bana söylediler.
S: Sadece canlı olarak kalmak anlamında. Yoksa bir kişi ola- M: Bütün söyleyebilecekleri şey, sizin gözleriniz kapalı, sessiz-
rak değil. ce yattığınız ve düzenli bir biçimde soluk aldığınız olabilir. On-
M: Bir kişi olarak arada kesilen bir varoluşa sahip olduğunu- lar sizin bilinçli olup olmadığınızı anlayamazlardı. Sizin tek
zu kabul ettiğinize göre, bana söyleyebilir misiniz, kendinizi ki- kanıtınız kendi belleğinizdir. Bu da hiç kesin olmayan bir ka-
şi olarak hissettiğiniz süreler arasındaki kesintilerde siz nesiniz? nıttır?
S: O zaman da varım ama kişi değilim. Aralıklarda kendim S: Evet, kabul etmeliyim ki, kendime göre, ben sadece uyanık
hakkında bilinçli olmadığıma göre, ancak var olduğumu söyle- olduğum saatlerde bir kişiyim. Aradaki zamanda ne olduğumu
yebilirim - ama bir kişi olarak değil. bilmiyorum.
M: Buna kişiliksiz (gayri-şahsi8 3var oluş diyelim mi?
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Hiç olmazsa bilmediğinizi biliyorsunuz! Madem ki uyanık M: Bütün bildiğim, bir şeye bağlı, ona tabi olanın gerçek olma-
saatleriniz arasındaki bölümlerde bilinçli olmadığınız iddiasın- dığıdır. Gerçek olan hakikaten bağımsızdır. Ve madem ki kişi-
dasınız, o bölümleri bir kenara koyalım. Sadece uyanıklık nin varlığı dünyanın varlığına bağlıdır ve dünya tarafından sı-
saatleriyle ilgilenelim. nırlanmış ve tarif edilmiştir, o gerçek olamaz.
S: Rüyalarımda da aynı kişiyim. S: O kuşkusuz bir rüya da olamaz.
M: Anlaştık. Şimdi bunları birlikte düşünelim - uyanıklık ve M: Bir rüya bile bilindiği, zevkine varıldığı ya da devam ettiği
rüya görmek. Fark sadece sürekliliktedir. Rüyalarınız tutarlı sürece varlığa sahiptir. Her neyi düşünür ve hissederseniz o
şekilde devamlı olsaydı, her gece art arda aynı çevrede, aynı vardır. Fakat o, sizin kabul ettiğiniz gibi olmayabilir, sizin bir
kimseleri görseydiniz, hangisinin rüya, hangisinin uyanıklık kişi olarak kabul ettiğiniz de büsbütün farklı bir şey olabilir.
hali olduğunu ayırt edemeyecektiniz. Bundan böyle, uyanıklık S: Ben kendimi ne olarak biliyorsam, oyum.
halinden söz ederken rüya halini de buna katacağız. M: Kendinizi nasıl düşünüyorsanız öyle olduğunuzu söyleye-
S: Anlaştık. Ben dünya ile bilinçli bir ilişki içinde olan bir ki- mezsiniz! Sizin kendi hakkınızdaki düşünceleriniz günden gü-
şiyim. ne, andan ana değişir. Sizin kendi hakkınızda taşıdığınız imaj
sahip olduğunuz en değişken şeydir. O son derece incinebilir
M: Sizin bir kişi olmanız için dünya ve onunla bilinçli bir ilişki
durumdadır, gelip geçenlerin insafına kalmıştır. Bir ölüm ola-
şart mı?
yı, bir işin kaybedilişi, bir hakaret karşısında sizin kendi hak-
S: Kendimi bir mağaraya kapamış olsam bile bir kişiyim.
kınızda taşıdığınız imaj -ki siz ona kişiliğim diyorsunuz- derin
M: Bu, bir bedeni, bir mağarayı ve onların içinde var olabile-
biçimde değişiverir. Ne olduğunuzu bilmek için önce ne olma-
cekleri bir dünyayı gerekli kılar.
dığınızı araştırmak ve bilmek zorundasınız. Ve ne olmadığını-
S: Evet, görebiliyorum. Bir kişi olarak var olabilmem için dün-
zı bilebilmek için de kendinize dikkatle bakmalı ve "Ben-im" te-
ya ve dünya hakkındaki bilinç esastır.
mel gerçeğine uygun olmayan her şeyi reddetmelisiniz. Benim
M: Bu da kişiyi dünyanın bir parçası yapar ya da dünyayı ki-
belli bir yerde, belli bir zamanda anne ve babamdan doğmuş
şinin. İkisi birdir.
olmam ve şimdi falanca olmam, şurada yaşamam, filan ile evli
S: Bilinç ayrıdır, kişi ve dünya bilinçte görünürler (belirirler).
olmam, falanın babası olmam, filan işverenin yanında çalış-
M: "Görünür" dediniz. "Kaybolur" sözcüğünü de ekleyebilir mam vs. gibi fikirler "Ben-im" duygusunun doğasında mevcut
misiniz? bulunmaz. Bizim olağan yaklaşımımız "Ben-buyum" tarzında-
S: Hayır, yapamam. Ben ancak kendimin ve kendi dünyamın dır. "Ben"i "bu" ya da "şu" sıfatından devamlı olarak ve sebat-
görünüşünün farkında olabilirim. Bir kişi olarak ben "dünya la ayırın ve "olma"nın, "şu" ya da "bu" olmadan sadece olmanın
yoktur" diyemem. Bir dünya olmasa, ben bunu söylemek için ne demek olduğunu hissetmeye çalışın. Bütün alışkanlıklarımız
orada olmazdım. Bir dünya var olduğu için ben orada "bir buna karşı çıkarlar ve onlarla savaşmak uzun sürer ve bazen
dünya vardır" diyorum. de zor olur, fakat berrak anlayışın bir hayli yardımı olur. Zihin
M: Belki de bunun aksidir. Sizden dolayı bir dünya vardır. düzeyinde ancak negatif terimler içinde tarif edilebileceğinizi
S: Bana böyle bir beyan anlamsız geliyor. ne kadar berrak bir biçimde anlarsanız, arayışınızın sonuna o
M: İncelendiğinde, onun anlamsızlığı kaybolabilir. kadar çabuk ulaşacak ve sınırsız varlığınızı idrak edeceksiniz.
S: Nereden başlarız?
103
108
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Ben bir ağaç, bir yüz, bir gün batışı seyrettiğimde görüntü
19 mükemmeldir. Gözlerimi kapattığımda zihnimdeki görüntü
Gerçek
j Nesnellikte Yatar donuk, solgun ve pusludur. Eğer görüntüyü oluşturan benim
zihnim ise, güzel bir çiçeği görmek için neden gözlerimi aç-
S o r a n : Ben bir ressamım ve resim yaparak para kazanırım. mam gerekiyor ve neden gözlerim kapalıyken onu belli belirsiz
Bunun ruhsal görüş noktasından bir değeri var mıdır? görürüm?
M a h a r a j : Resim yaparken neyi düşünürsünüz? M: Bu sizin dıştaki gözlerinizin, içteki gözlerinizden daha iyi
S: Ben resim yaparken orada yalnız resim ve ben varım. olduğundandır. Zihniniz tümüyle dışa dönmüş. Siz zihinsel
M: Siz orada ne yaparsınız? dünyanıza bakmayı öğrendikçe, onu bedeninizin size sağlaya-
S: Resim yaparım. bildiğinden daha da renkli ve kusursuz bulacaksınız. Kuşku-
M: Hayır. Siz sadece resmin meydana gelişini izlersiniz, diğer suz bir miktar eğitime ihtiyacınız olacak. Fakat niçin tartış-
her şey vaki olur. malı ki? Siz resmin mutlaka bir ressamdan kaynaklanması
S: Resim kendi kendini mi yapar? Yoksa daha derindeki bir gerektiğini düşünüyorsunuz. Hep kökenler, başlangıçlar ve ne-
"ben" veya Tanrı mı resim yapmaktadır? denler arıyorsunuz. Neden-sonuç sadece zihindedir; bellek sü-
M: Bilinç kendisi en büyük ressamdır. Dünya tümüyle bir re- reklilik illüzyonu verir, tekrarlanış ise nedensellik fikrini ya-
simdir. ratır. Bazı şeylerin birlikte meydana gelişleri tekrarlandıkça,
S: Dünyanın resmini kim yaptı? onlar arasında bir neden-sonuç bağlantısı görme eğiliminde
M: Ressam resmin içindedir. oluruz. Bu, zihinsel bir alışkanlık yaratır, fakat bir alışkanlık
S: Resim ressamın zihninde ve ressam resmin içinde; resim bir gereklilik değildir.
ressamın zihnindeki resmin içindeki ressamın zihninde! Bu S: Az önce, dünyanın Tanrı tarafından meydana getirildiğini
hallerin ve boyutların sonsuzluğu anlamsız değil mi? Resmin söylediniz.
içinde olan zihindeki resimden söz ettiğimiz anda sonsuz bir M: Hatırlayın, lisan zihnin kullandığı bir araçtır, zihin tara-
tanıklar silsilesiyle karşı karşıya kalıyoruz; daha yüksek olan fından, zihin için meydana getirilmiştir. Bir neden kabul etti-
tanığın daha alçaktakine tanıklık ettiği... Bu sanki iki ayna ğimiz takdirde, Tanrı nihai nedendir, dünya ise sonuç. Onlar
arasında durup da, görünen kalabalığa hayretle bakmaya ben- farklıdır ama ayrı değildir.
ziyor! S: İnsanlar Tanrı'yı görmekten söz ediyorlar.
M: Tamamen doğru. Orada sadece siz ve çift ayna var. İkisi M: Dünyayı gördüğünüz zaman Tanrı'yı görürsünüz. Dünya-
arasında sizin sayısız formlarınız ve isimleriniz... dan ayrı olarak Tanrı'yı görüş yoktur. Dünya ötesinde Tanrı'
S: Siz dünyaya nasıl bakıyorsunuz? yı görmek, Tanrı olmaktır. Dünyayı görmenizi sağlayan -as-
M: Ben bir ressamın bir resim yaptığını görüyorum. Ben res- lında Tanrı olan- ışık, "Ben-im", görünüşte çok küçük bir kı-
me dünya diyorum, ressama da Tanrı. Ben ikisi de değilim. vılcımdır ama yine de her bilme ve sevme eyleminde ilk ve son
Ben yaratmam, yaratılmadım da. Ben her şeyi içeririm, beni olan O'dur.
ise hiçbir şey içermez. S: Tanrı'yı görmek için dünyayı görmek zorunda mıyım?
M: Başka nasıl olabilir? Dünya yoksa Tanrı da yok.

103
108
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Geriye ne kalır? tir, halbuki varlıkta (varoluşta) huzur ve sükûnet vardır.


M: Siz kalırsınız saf varlık (varoluş) olarak. S: Eğer dünyayı yaratan bensem, onu neden kötü yaptım?
S: Dünya ve Tanrı ne olur? M: Herkes kendi dünyasında yaşar. Bütün dünyalar eşit ölçü-
M: Saf varlık (avyakta). de iyi ya da kötü değildir.
S: Bu Büyük Sonsuzluk'la (Mutlak Varlık -paramakash) aynı S: Farkı oluşturan nedir?
şey midir? M: Dünyayı projekte eden zihin onu kendi tarzında renklen-
M: Öyle diyebilirsiniz. Sözcüklerin bir önemi yok; çünkü ona dirir. Bir insanla karşılaştığınızda o bir yabancıdır. Onunla ev-
ulaşamazlar. Onlar kesin bir redle geri çevrilirler. lendiğinizde o sizin kendi varlığınız olur. Kavga ettiğinizde ise
S: Dünyayı nasıl Tanrı olarak görebilirim? Dünyayı Tanrı gibi o düşmanınız olur. Onun sizin için ne olduğunu zihinsel tutu-
görmek ne anlama gelir? munuz belirler.

M: Bu karanlık bir odaya girmeye benzer. Hiçbir şey görmez- S: Kendi dünyamın öznel olduğunu görebiliyorum. Bu onu ay-
siniz; dokunabilirsiniz ama renkleri ve şekilleri göremezsiniz. nı zamanda illüzyoni kılar mı?
Pencere açılır, oda ışığa boğulur. Renkler ve şekiller meydana M: O öznel olduğu sürece ve öznel olduğu ölçüde illüzyonidir.
çıkarlar. Pencere ışığı verendir ama onun kaynağı değildir. Gerçek nesnelliktedir.
Kaynak güneştir. Aynı şekilde, madde karanlık oda gibidir; bi- S: Nesnellik ne demektir? Siz dünyanın öznel olduğunu söy-
linç -pencere- maddeyi duyularla ve algılarla doldurur; En Yü- lediniz ve şimdi nesnellikten söz ediyorsunuz. Her şey öznel
ce ise güneştir, hem maddenin hem ışığın kaynağı olan güneş. değil mi?
Pencere kapalı ya da açık olabilir ama güneş her zaman par- M: Her şey özneldir, fakat gerçek nesneldir.
lar. Bu tamamen oda için bir fark oluşturur, güneş için ise hiç. S: Ne anlamda?
Fakat bütün bunlar o küçücük şey, yani "Ben-im (varola- M: O anılara ve beklentilere, arzulara ve korkulara, sempati
nım)" yanında ikinci derecede kalırlar. "Ben-im" olmadıkça ve antipatilere bağlı (tabi) değildir. Her şey olduğu gibi görü-
hiçbir şey yoktur. Tüm bilgi "Ben-im" hakkındadır. "Ben-im" nür.
hakkındaki yanlış fikirler tutsaklığa, doğru bilgi ise özgürlüğe S: Bu sizin dördüncü hal (turiya) dediğiniz midir?
ve mutluluğa götürür. M: Ona her ne derseniz deyin. O sürekli, tam, değişmez, baş-
S: "Ben-im" ve "vardır" aynı mıdır? langıcı ve sonu olmayan, daima yeni, daima taze olandır.
M: "Ben-im" içsel olanı ifade eder, "vardır" ise dışsal olanı. S: Ona nasıl erişilir?
Her ikisi de varoluş duygusuna dayanır. M: Arzusuzluk ve korkusuzluk sizi oraya götürecektir.
S: O mevcudiyet deneyimi ile aynı mıdır?
M: Mevcut olmak demek bir şey, bir duygu, bir düşünce, bir
fikir olmak demektir. Bütün mevcut olanlar özel, kişiseldir. Sa-
dece varlık (varoluş) evrenseldir, şu anlamda ki her varlık diğer
bir varlıkla uyum içindedir. Mevcut olanlar arasında uyumsuz-
luk ve çatışma olabilir, varlıkta - asla. Mevcut olmak demek,
meydana geliş, değişim, doğum, ölüm ve tekrar doğum demek-

108 103
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

12 ınazsınız, fakat herhangi bir şeye ondan verebilirsiniz; örne-


ğin, "Ben gencim", "Ben zenginim" vb. derken olduğu gibi. Fa-
En Yüce Olan, Her Şeyin Ötesindedir kat böyle özdeşleştirmeler apaçık yanlıştır ve tutsaklık nedenidir.
S: Şimdi anlayabiliyorum ki ben kişi değilim, fakat kişide yan-
S o r a n : Gerçek (hakikat) "bir"dir diyorsunuz. "Bir"lik ve bir- sıyanım, ona bir varlık (varoluş) duygusu verenim. Şimdi En
lik kişiye atfedilen bir niteliktir. Öyleyse gerçek -bedeni evren Yüce'ye gelelim. Kendimi En" Yüce olarak nasıl bilebilirim?
olan- bir kişi midir? M: Bilincin kaynağı bilinç içindeki bir nesne olamaz. Kaynağı
M a h a r a j : Söyleyebileceğiniz her şey hem doğru hem de yanlış bilmek, kaynak olmak demektir. Siz kişi olmadığınızı, saf ve
olacaktır. Sözcükler zihnin ötesine geçemezler. dingin tanık olduğunuzu ve korkusuz farkındalığm sizin asıl
S: Sadece anlamaya çalışıyorum. Siz bize Kişi'den, Öz'den, en varlığınız olduğunu idrak ettiğinizde, siz o varlık olursunuz. O
Yüce'den (vyakti, vyakta, avyakta) söz ediyorsunuz. Öz içinde kaynaktır, Tükenmez olanak'tır.
"Ben-im" olarak odaklanan saf farkındalığm ışığı (pragna), S: Birçok kaynak mı vardır, yoksa her şey için tek bir kaynak
bilinç (chetana) olarak zihni (antahkarana) aydınlatır ve ha- mı?
yat (prana) olarak da bedeni (deha) canlandırır. Bütün bunlar M: Bu ona nasıl baktığınıza, hangi uçtan baktığınıza bağlıdır.
sözcüklerde pek âlâ, fakat sıra kendi içimdeki kişiyi Öz'den, Dünyada birçok nesne vardır fakat onlara bakan göz tektir.
Öz'ü de En Yüce'den ayırt etmeye geldiğinde, kafam karışıyor. Daha yukarıda olan daha aşağıda olana daima bir gibi görü-
M: Kişi asla özne değildir. Siz bir kişi görebilirsiniz fakat siz nür; daha aşağıdaki de daha yukarıdakine birçok gibi görünür.
kişi değilsiniz. Siz daima En Yüce Olan'smız ki O zamanın ve S: Şekiller ve isimler hepsi bir ve aynı Tanrı'nın mıdır?
uzayın belli bir noktasında tanık olarak görünür; En Yüce'nin M: Bu da yine ona nasıl baktığınıza bağlıdır. Sözcükler düze-
saf Farkındalığıyla kişinin pek çok katmanlı bilinci arasında yinde her şey görelidir. Mutlaklar tartışılmak yerine yaşanma-
bir köprü oluşturan bir tanık olarak... lıdırlar.
S: Kendime baktığımda görüyorum ki, ben bedeni kullanma S: Mutlak nasıl yaşanır?
konusunda birbiriyle dövüşen birkaç kişiyim. M: O görülüp, tanınıp, bellekte depo edilecek bir nesne değil-
M: Bunlar zihnin çeşitli eğilimlerine (samskara) tekabül ederler. dir. O daha çok şimdi'de ve duyuştadır. O "ne" den çok "nasıl"
S: Onlar arasında barış sağlayabilir miyim? ile ilgilidir. O, niteliktedir, değerdedir; her şeyin kaynağı oldu-
M: Nasıl sağlayabilirsiniz? Onlar öylesine çelişkilidirler ki! On- ğundan da her şeydedir.
ları oldukları gibi görün - sadece düşünce ve duygu alışkanlık- S: Eğer o kaynak ise kendini niçin ve nasıl tezahür ettirir?
ları olarak, anılar ve dürtüler demeti olarak. M: O bilinci doğurur. Diğer her şey bilinçtedir.
S: Onların hepsi de "Ben-im" diyor. S: Neden bu kadar çok bilinç merkezi var?
M: Bunun nedeni sadece sizin kendinizi onlarla özdeşleştirme- M: Nesnel evren (mahadakash) sayısız formlar projekte ede-
nizdir. Siz bir kez önünüzde belirenlerin, her ne iseler, asıl siz rek ve onları çözüp dağıtarak sürekli hareket halindedir. Her
olamayacaklarını ve "Ben-im" diyemeyeceklerini idrak ettiğiniz- ne zaman bir form hayat (prana) ile dolarsa, farkındalığm
de, bütün "kişileriniz"den ve onların taleplerinden kurtulursu- maddede yansıması ile bilinç (chetana) tezahür eder.
nuz. "Ben-im" duygusu sizin, kendinizindir. Siz ondan ayrıla- S: En Yüce nasıl etkilenir?

102 103
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Onu ne ve nasıl etkiler, öyle mi? Kaynak nehirdeki gelip roluş-Farkındalık-Mutluluk Hali'nin) vecit yönünün bir ifa-
geçici değişikliklerden, maden de mücevherin şeklinden etkilen- desi olabilir. Fakat kutsal olmayan arzular ne oluyor?
mez. Işık perdedeki filmden etkilenir mi (o yüzden değişime M: Bütün arzuların hedefi mutluluktur. Onların biçimi ve ni-
uğrar mı)? En Yüce her şeyi mümkün kılar, o kadar. teliği psişeye (antahkarana) bağlıdır. Ataletin (tamas) egemen
S: Nasıl oluyor da bazı şeyler vaki oluyor da bazıları olmuyor? olduğu durumlarda sapıklıklar görürüz. Enerji (rajas) ile bir-
M: Nedenler aramak zihnin hoşça vakit geçirmesidir, eğlence- likte tutkular, hırslar yükselirler. Berraklık ve sağduyuyla bir-
sidir. Neden ve sonuç gibi bir dualite yoktur. Her şey kendi likte, arzuların ardındaki dürtü; iyi-niyet, şefkat ve merha-
kendinin nedenidir. met, mutlu olmaktan çok mutlu etme dürtüsü olur. Fakat en
S: O halde amaçlı bir eylem mümkün değil midir? Yüce bütün bunların ötesindedir, ama onun sonsuz geçirgen-
M: Bütün söyleyeceğim, bilincin her şeyi içerdiğidir. Bilinçte liği (nüfuz edilme yeteneği) dolayısıyla bütün güçlü arzular do-
her şey mümkündür. Eğer isterseniz, kendi dünyanızda ne- yuma uğratılabilirler.
denler edinebilirsiniz. Bir başkası bir tek nedenle yetinebilir - S: Hangi arzular güçlüdürler?
Tanrı iradesi der. Kök neden birdir: "Ben-im" duygusu. M: Öznelerini ya da nesnelerini tahrip eden ya da doyurul-
S: Öz varlık (Vyakta) ile En Yüce (Avyakta) arasındaki bağlan- duklarında yatışmayan arzular kendileriyle çelişen arzulardır
tı halkası nedir? ve onlar tatmin edilemezler. Ancak sevgi, iyi-niyet ve şefkatle
M: Öz varlığın görüş noktasından, dünya, bilinen'dir, En Yüce harekete geçirilmiş arzular hem özne hem nesne için yarar-
ise - Bilinmeyen. Bilinmeyen bilineni doğurur ama yine de Bi- lıdırlar ve tamamıyla doyurulabilirler.
linmeyen olarak kalır. Bilinen, sonsuzdur ama Bilinmeyen, S: Bütün arzular, kutsal olsun ya da olmasın, acı verici.
sonsuzlukların sonsuzluğudur. Nasıl, bir ışık huzmesi toz zer- M: Onlar aynı değildirler ve acı da aynı değildir. Tutku ve hırs
recikleri tarafından yakalanıncaya kadar görünmez ise, En acı verir, şefkat ve merhamet ise asla. Şefkat ve merhametten
Yüce de her şeyi görünür (bilinir) kılar, kendisi bilinmez ola- doğan bir arzuyu yerine getirmek için bütün evren harekete
rak kalır. geçer.
S: Bu, Bilinmeyen'in erişilmez olduğu anlamına mı gelir? S: En Yüce kendini bilir mi? Kişiliksiz (gayrı şahsi) Olan bi-
M: Oh, hayır, En Yüce, en kolay erişilebilendir, zira o sizin linçli midir?
varlığınızın ta kendisidir. En Yüce'den gayri herhangi bir şeyi M: Her şeyin kaynağı her şeye sahiptir. Ondan akıp gelen her
düşünüp arzulamaktan vazgeçmek yeter. şey zaten orada, tohum halinde var olmalıdır. Ve nasıl bir to-
S: Eğer hiçbir şeyi arzulamazsam, hatta En Yüce'yi bile? hum, sayısız tohumların bir sonuncusu olarak sayısız orman-
M: O zaman bir ölü gibisiniz, ya da En Yüce'siniz. ların deneyimini ve vaadini içermekteyse, Bilinmeyen de öy-
S: Dünya arzularla dolu. Herkes şunu ya da bunu arzuluyor. lece bütün "olmuştu ya da olmuş olabilirdi ve olacak ya da
Arzulayan kimdir? Kişi mi yoksa Öz Varlık mı? olacaktı"ları içerir. Tüm tezahür alanı açık ve ulaşılabilirdir;
M: Öz Varlık. Bütün arzular, kutsal ya da kutsal olmayan, Öz geçmiş ve gelecek, ebedi şimdi' de birlikte var olurlar.
Varlık'tan gelir; onların hepsi "Ben-im" duygusuna asılıdır. - S: Siz En Yüce Bilinmeyen'de mi yaşıyorsunuz?
S: Kutsal arzuların (satyakama) Öz Varlık'tan çıktıklarını an- M: Başka nerede olabilirdi?
layabilirim. O belki de Öz Varlık'ım Sadchitananda'sının (Va- S: Böyle söylemenize sebep ne?

46 103
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Zihnimde hiçbir zaman, hiçbir arzu belirmiyor M: Elbette Öz Varlık.


S: Öyleyse bilinçsiz misiniz? S: Öyleyse En Yüce Bilinmeyen fikrini öne sürmeye ne gerek
M: Elbette değilim! Ben tamamen bilinçliyim, fakat zihnime var?
hiçbir arzu ya da korku girmediği için tam bir sessizlik ve sü- M: Öz Varlık'ı açıklamak için.
kûnet var. S: Fakat Öz Varlık'ın ötesinde bir şey var mı?
S: Sessizliği kim biliyor? M: Öz Varlık'ın, Öz'ün dışında hiçbir şey yok. Her şey "Bir"
M: Sessizlik kendini biliyor. Bu, tutkular, hırslar ve arzular dir ve "Ben-im" her şeyi kapsar O uyanıklık ve rüya halle-
susturulduğunda sükûnete kavuşan zihnin sessizliğidir. rinde kişi olarak tezahür eder. Derin uyku ve turiya halinde o
S: Ara sıra arzu duyduğunuz olur mu? Öz Varlık'tır. Turiya'nım, uyanık ve keskin dikkat halinin öte-
M: Arzular zihindeki dalgalardır. Siz bir dalga gördüğünüzde sinde ise En Yüce'nin büyük, sessiz huzuru uzanır. Fakat ger-
onu tanırsınız. Bir arzu, birçoğu arasında bir şeydir yalnızca. çekte her şey özde birdir ve onlar görünüşte birbirleriyle iliş-
Onu doyurmak için bir dürtü hissetmiyorum, onunla ilgili bir kilidirler. Cehalette, gören, görünen haline gelir ve bilgelikte o
eyleme geçme gereği olmuyor. Arzulardan bağımsız olmak şu görüş olur.
demektir: Onu tatmin etmek konusunda içten gelen itici bir Fakat neden En Yüce ile meşgul oluyorsunuz? Bilenleri
hissin, bir zorlanışın olmaması. bilin, o zaman her şey bilinecek.
S: Arzular neden ortaya çıkarlar?
M: Çünkü siz doğmuş olduğunuzu, bedeninize özen gösterme-
diğiniz takdirde öleceğinizi imgelersiniz. Bedenli varoluşunuz
için duyduğunuz arzu, sıkıntınızın kök-nedeni budur.
S: Ama o kadar çok sayıda jiva bedenleniyor. Kuşkusuz bu bir
muhakeme hatası olamaz. Bir amaç olmalı. Bu ne olabilir?
M: İnsan kendini bilmek için karşıtıyla yüz yüze gelmelidir-
21
kendisi olmayanla. Arzu deneyime götürür. Deneyim de ayırt Ben Kimim ?
etmeye, bağımlılıklardan kopuşa, kendini-biliş'e götürür - yani
kurtuluşa. Ve kurtuluş nedir zaten? O doğumun ve ölümün öte- S o r a n : Bize Tanrı'ya, ya da Mükemmel İnsan olarak kişileş-
sinde olduğunuzu bilmektir. Kim olduğunuzu unutmakla ve miş gerçeğe ibadet etmemiz öğütlenmiştir. Bize Mutlak'a iba-
kendinizi ölümlü bir yaratık olarak düşünmekle o kadar çok det etmeye kalkışmamamız, çünkü bunun, beyinde merkezlen-
dert yarattınız ki, uyanmanız gerek; kötü bir rüyadan uyanır- miş bir bilinç için çok zor olacağı söylenmiştir.
casına uyanmalısınız. M a h a r a j : Gerçek basittir ve herkese açıktır. Neden karmaşık
Sorgulama da sizi uyandırır. Istırap ve dert içinde olma- hale getiriyorsunuz? Gerçek, sever ve sevilmeye elverişlidir. O
nız gerekmez; mutluluğu araştırıp sorgulamak daha iyidir, her şeyi içerir, her şeyi kabul eder, her şeyi arındırır. Asıl ger-
çünkü o zamanda zihin uyum ve huzur içindedir. çek olmayan zordur ve sıkıntı kaynağıdır. O daima ister, bek-
S: Nihai deneyimleyen tam olarak kimdir - Öz Varlık mı, yok- ler, talep eder. Asılsız olduğundan boştur, daima doğrulama ve
sa Bilinmeyen mi? güvence arayışı içindedir. Sorgulanmaktan ve araştırılmaktan

47
64
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
108 48
korkar ve kaçınır. O kendisini herhangi bir destek ve dayanak S: Peki, insan kendisini kendi varlığına götürecek yolu nasıl
ile özdeşleştirir, o destek ne kadar zayıf ve geçici de olsa. Her bulabilir?
ne kazanırsa onu kaybeder ve daha ister. Bu yüzden, bilince M: Bütün soruları terk edin, bir tanesi hariç: "Ben kimim?"
güvenmeyin. Görebildiğiniz, hissedebildiğiniz ya da düşünebil- Ne de olsa, emin olduğunuz tek gerçek, var olduğunuzdur.
diğiniz hiçbir şey öyle değildir. Hatta günah ve sevap, liyakat "Ben-im", "Ben var olanım" kesindir. "Ben buyum" ise değil-
ve liyakatsizlik göründüklerince değildirler. Genelde kötü ve dir. Gerçekte ne olduğunuzu bulmak için uğraşın.
iyi, bir adet ve gelenek meselesidir ve sözcüklerin nasıl kulla- S: Son altmış yıldan bu yana başka bir şey yaptığım yok.
nıldıklarına göre, ya sakınılır ya da hoş karşılanırlar. M: Uğraşmanın ne zararı var? Neden sonuçlar arıyorsunuz?
S: Arzuların iyi ve kötü, yüksek ve alçak olanları yok mudur? Uğraşmak sizin gerçek doğanızdır.
M: Bütün arzular kötüdür ama bazıları diğerlerinden daha S: Uğraşmak acı verici.
kötüdür. Bir arzunun peşine düşün, size daima sıkıntı ve dert M: Onu siz böyle yapıyorsunuz, sonuç peşinde olduğunuz için.
getirecektir. Sonuç beklemeden uğraşın, hırstan yoksun bir çaba gösterin.
S: Arzulardan kurtulma arzusu bile mi? S: Tanrı beni neden olduğum gibi yarattı?
M: Niçin arzulamalı? Arzulardan kurtulma arzusu sizi özgür M: Hangi Tanrı'dan söz ediyorsunuz? Tanrı nedir? O, sizin
kılmayacaktır. Sizi hiçbir şey özgür kılamaz, çünkü siz zaten soru sormanızı mümkün kılan ışığın ta kendisi değil mi? "Ben-
özgürsünüz. Kendinizi arzudan arınmış bir berraklıkla görün, im" kendisi Tanrı'dır. Arayış, bizzat Tanrı'dır. Arayış sürecin-
bu kadar. de siz ne beden, ne de zihin olduğunuzu ve kendinize (Öz Var-
S: Kendini-bilme (idrak) zaman alıyor. lık'a) duyduğunuz sevginin aslında her şeyin içindeki Öz'e yö-
M: Zaman size nasıl yardım edebilir? Zaman anların birbirle- nelik bir sevgi olduğunu keşfedersiniz. İkisi birdir. Sizin bilin-
rini izlemesidir; her bir an hiçlikten çıkıp gelir ve hiçliğe geçip ciniz ve benim bilincim -görünüşte iki, gerçekte ise birdir- bir-
liği arar ki o sevgidir.
kaybolur, tekrar asla görünmemek üzere. Bu denli çabuk ge-
S: O sevgiyi nasıl bulacağım?
çen, böylesine ömürsüz bir şeyin üstüne nasıl bir yapı kura-
bilirsiniz? M: Şimdi sevdiğiniz nedir? "Ben-im". Gönlünüzü ve zihninizi
S: Kalıcı olan nedir? ona verin, başka hiçbir şey düşünmeyin. Bu çabasız ve doğal
M: Kalıcı olanı kendinizde arayın. İçinize, derine dalın ve siz- şekilde olduğunda, en yüce haldir. Onun içinde sevginin ken-
de neyin gerçek olduğunu bulun. disi hem seven, hem de sevilendir.
S: Kendimi nasıl arayayım? S: Herkes, yaşamak, var olmak ister, bu kendini-sevme değil
midir?
M: Olan her şey size olur. Ne yaparsanız, yapan (yapıcı) içiniz-
dedir. Bir kişi olarak her ne iseniz, işte onun failini (öznesini) M: Bütün arzuların kaynağı insanın kendisidir. Mesele, doğru
bulun. arzuyu seçme meselesidir.
S: Neyin doğru, neyin yanlış olduğu adet ve alışkanlıklara gö-
S: Ben başka ne olabilirim ki?
re değişir. Standartlar toplumdan topluma değişir.
M: Bulun. Ben size tanık olduğunuzu, sessiz gözlemci olduğu-
M: Bütün geleneksel standartları terk edin. Onları ikiyüzlüle-
nuzu söylesem bile siz, sizi kendi varlığınıza götüren yolu bul-
re bırakın. Ancak sizi arzu, korku ve yanlış fikirlerden kurta-
madıkça bu sizin için hiçbir anlam taşımayacak.
49
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

racak olan iyidir. Günah ve sevap konusunda kaygılandıkça S: Kendini kişi gibi düşünmek, kişilik-ötesi olan'ın günahıdır.
huzur bulamayacaksınız? M: İşte yine kişisel bir bakış noktası! Neden kişilik-ötesi olanı
S: Kabul ediyorum ki günah ve sevap toplumsal değerlerdir. günah ve sevap fikirlerinizle kirletip durmakta diretiyorsunuz?
Fakat belki spiritüel günahlar ve sevaplar da vardır. Spiritüel Bu geçersizdir. Kişilik-ötesi olan, iyi ya da kötü gibi terimlerle
derken mutlak olanı kastediyorum. Mutlak günah ya da mut- tanımlanamaz. O Varoluştur-Bilgeliktir-Sevgidir-tümü ile Mut-
lak sevap diye bir şey var mıdır? lak'tır. Burada günah için yer"var mıdır? Ve sevap sadece gü-
M: Günah ve sevap kişiye ilişkindir sadece. Günahkâr ya da er- nahın karşıtıdır.
demli bir kişi olmadıkça, günah ve erdem nedir ki? Mutlak'ın S: İlâhi erdemden söz ediyoruz.
katında kişiler yoktur; saf farkındalığın okyanusu ne günahkâr- M: Gerçek erdem, Tanrısal doğa'dır (sıvarupa). Gerçekte oldu-
dır ne de erdemli. Günah ve sevap her zaman için görelidir. ğunuz şey, özünüz, sizin erdeminizdir, erdeminiz kendinizsiniz.
S: Böyle gereksiz zanlardan kurtulabilir miyim? Fakat günahın karşıtı olan, o sizin erdem dediğiniz ise sadece
M: Kendinizi bir kişi olarak düşündüğünüz sürece hayır. korkudan kaynaklanan itaattir.
S: Günah ve sevabın ötesinde olduğumu hangi işaretle anlaya- S: Öyleyse, iyi olmak için neden onca çaba?
cağım? M: O sizi hareket halinde tutar. Siz Tanrı'yı buluncaya kadar
sürekli ilerler, ilerlersiniz. O zaman Tanrı sizi kendine katar
M: Bütün arzulardan ve korkulardan ve bir kişi olduğunuz fik-
ve sizi kendi gibi yapar.
rinden kurtulmuş olmanızla. "Ben günahkârım" ya da "Ben
günahkâr değilim" gibi fikirleri besleyip durmak günahtır. S: Aynı eylem bir noktada doğal, bir diğer noktada günah sa-
Var olan tek günah, varlığın kendisini belli bir şeyle özdeşleş- yılıyor. Onu günahkâr kılan nedir?
tirmesidir. Kişilik-ötesi (gayrı-şahsi) olan gerçektir; kişisel olan M: Daha yüksek bilginize ters düşen her ne yaparsanız, o gü-
nahtır.
ise bir görünür bir kaybolur. "Ben-im", kişilik ötesi Varlık'tır.
"Ben buyum" ise kişidir. Kişi görelidir, saf Varlık ise - Esas S: Bilgi belleğe dayanır.
olandır. M: Özünüzü, gerçek benliğinizi hatırlamak erdemdir, onu unut-
mak ise günah. Bütün bunlar ruh ve madde arasındaki zihin-
S: Elbet saf Varlık bilinçsiz ve ayırt edebilme yeteneğinden yok-
sel ve psikolojik bağlantıya kadar, sonunda işin özü kalana
sun değildir. Nasıl olur da o günahın ve sevabın ötesinde olur?
dek kaynayıp durur. Biz bu bağlantı halkasına psişe (antah-
Söyleyin Lütfen, bir zekâya sahip değil midir?
karana) diyebiliriz. Psişe ham, gelişmemiş, oldukça ilkel iken,
M: Bütün bu sorular, sizin bir kişi olduğunuza inanmanızdan
kaba illüzyonlara maruzdur; genişliği ve duyarlılığı arttıkça
kaynaklanıyor. Kişisel olanın ötesine geçin ve görün.
maddeyle saf ruh arasında mükemmel bir halka oluşturur,
S: Kişi olmaktan vazgeçin derken tam olarak ne söylemek isti-
maddeye anlam kazandırır ve ruha kendini ifade olanağı verir.
yorsunuz?
M: Ben size var olmaktan vazgeçin demiyorum - zaten bunu Maddesel dünya (mahadakash) ve ruhsal dünya (parama-
kash) vardır. İkisi arasında evrensel zihin (chidakash) yatar ki
yapamazsınız. Ben sadece, doğmuş olduğunuzu, bir ana-baba-
o aynı zamanda evrensel kalp (gönül) dür (premakash). İkisini
nız olduğunu, bir beden olduğunuzu, öleceğinizi vb. imgelemek-
lıir eden ise bilge sevgidir.
ten vazgeçin dedim. Sadece deneyin, bir başlayın - sandığınız
S: Bazı insanlar akılsız anlayışsız, bazıları ise akıllı ve anla-
kadar zor değil.
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

yışlı. Aralarındaki fark psişelerinde. Olgun olanlar daha çok duğuna inanmalarından çok polis korkusu yüzünden böyle
deneyim birikimine sahip olanlardır. Nasıl bir çocuk yiyerek, oluyor. Kuşku yok ki onların söylediklerinde bir hakikat payı
içerek, uyuyarak ve oyun oynayarak büyürse, insanın psişesi var, çünkü biz de kendi değerlerimizin bir yerden bir yere ve
de bütün düşündükleri hissettikleri ve yaptıklarıyla şekillenir, bir zamandan bir zamana nasıl değiştiğini görebiliyoruz. Ör-
sonunda ruh ile madde arasında mükemmel bir köprü olarak neğin, bugün savaşta öldürmek büyük erdem sayılıyor, ama
hizmet edecek duruma gelir. Bir köprünün iki yaka arasındaki bu gelecek yüzyılda korkunç bir suç olarak görülebilir.
trafiğe olanak verişi gibi, psişe de kaynak ve onun ifadesini M: Dünya ile birlikte hareket eden insan ister istemez gün-
(tezahürünü) bir araya getirmiş olur. düzü ve geceyi yaşayacaktır. Güneşle kalan ise karanlık nedir
M: Ona sevgi deyin. O köprü sevgidir. bilmeyecek. Benim dünyam sizinki değil. Benim gördüğüm ka-
darıyla sizler hepiniz sahnede rol yapmaktasınız. Geliş gidişle-
S: Sonuç olarak her şey deneyimdir. Ne düşünür, hisseder ve
rinizde gerçeklik yok. Sorunlarınız öylesine gerçeklikten yok-
yaparsak hepsi deneyimdir. Deneyimin ardında deneyimleyen
sun!
vardır. Öyleyse bütün bildikleriniz bu ikisinden oluşmuştur:
Deneyimleyen ve deneyim. Fakat ikisi aslında birdir - deneyim- S: Bizler uyurgezerler olabiliriz ya da karabasanlar görmekte-
leyen bir başına deneyimdir. Yine de deneyimleyen deneyimi yiz. Yapabileceğiniz bir şey yok mu?
kendi dışında olarak kabul eder. Aynı şekilde, ruh ve beden, M: Yapıyorum: Sizin rüya haliniz içine girdim, size şunu söy-
ikisi birdir; onlar iki gibi görünürler sadece. lemek için: "Kendinizi ve birbirinizi incitmeyi kesin, acı çek-
M: Ruh için bir ikinci yoktur. meyi bırakın, uyanın."
S: Öyleyse neden uyanmıyoruz?
S: İkinci kime göredir öyleyse? Bana öyle görünüyor ki dualite
M: Uyanacaksınız. Bana direnilmeyecek. Biraz zaman alabilir.
psişenin mükemmel olmayışının yol açtığı bir illüzyondur. Psi-
Rüyanızı sorgulamaya başladığınız zaman, uyanışınız uzak ol-
şe mükemmelleştiğinde artık dualite görülmez.
mayacak.
M: Sorunuzu kendiniz yanıtlamış oldunuz.
S: Ama yine de basit sorumu tekrarlamak zorundayım. Günah
ile sevap arasındaki ayırımı kim yapar?
M: Bedeni olan bedeni ile günah işler, zihni olan zihni ile gü-
nah işler.
S: Tabii sadece beden ve zihin sahibi olmak insanı günaha
zorlamaz. İşin kökeninde bir üçüncü faktörün bulunması ge- 22
rekir. Bu günah ve erdem konusuna tekrar tekrar dönüyo-
Hayat Sevgidir ve Sevgi Hayattır
rum, çünkü bugünlerde gençler günah diye bir şeyin olmadı-
ğını ve insanın kendini sakınmayıp, an'ın getirdiği arzuları se-
ve seve yerine getirmesi gerektiğini söyleyip duruyorlar. Onlar Soran: Yoga uygulaması her zaman bilinçli midir? Yoksa ta-
mamen bilinçsiz olabilir mi, yani Farkındalık eşiğinin altında
ne gelenek ve ne otorite kabul ediyorlar; sadece somut, dürüst
I. alabilir mi?
düşüncelerle etkilenebiliyorlar.
M a h a r a j : Yeni başlayanlar çoğu zaman dikkat harcayarak
Bazı eylemlerden uzak duruyorlarsa, bu, bunun doğru ol-

100 101

\
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

Yoga uygularlar ve bu uygulama büyük bir kararlılık da ge- Kaynağın başlangıcı bulunamaz, tüm bellek ise bir yerde baş-
rektirir. Fakat yıllar boyunca içtenlikle uygulayanlar sürekli - lar. Böylece, dış daima belirlenir ve saptanır, oysa ki iç, söz-
bilinçli ya da bilinçsiz- olarak kendini-idrak üzerinde yoğun- cüklerle tutulamaz. Öğrencilerin hatası iç-varlığı elle tutula-
laşırlar. Bilinçsiz hal (Sadhana) kendiliğinden ve istikrarlı ol- bilir bir şey olarak hayal etmeleri, algılanabilir olan her şeyin
duğundan, en etkili haldir. geçici ve o yüzden de gerçeklikten yoksun olduğunu unutma-
S: Bir süre samimi bir yoga öğrencisiyken sonra cesaretini yi- larıdır. Ancak idraki mümkün kılan gerçektir - ona Hayat ya
tirerek tüm çabalardan vazgeçen bir insanın durumu nedir? «la Brahman, her ne derseniz deyin.
M: Bir insanın bir şey yapıyor ya da yapmıyor gibi görünmesi S: Hayat, kendisini ifade etmek için bir bedene sahip olmak
çoğu zaman yanıltıcıdır. Görünürdeki uyuşukluk hali sadece zorunda mıdır?
kuvvet toplamakta olmasından kaynaklanabilir. Davranışımı- M: Beden yaşamanın peşindedir. Hayatın bedene ihtiyacı yok-
zın nedenleri çok süptil (zor anlaşılır) dir. Suçlamakta, hatta tur; bedendir hayata muhtaç olan.
övmekte acele etmemek gerekir. Unutmayın ki Yoga iç varlı- S: Hayat bunu kasıtlı olarak mı yapar?
ğın (uyakta) dış varlık (vyakti) üzerinde işlem yapmasıdır. Dış- M: Sevgi kasıtlı olarak mı hareket eder? Hem evet, hem hayır.
varlık her ne yapıyorsa bu iç-varlıktan gelen tesire verilen bir Hayat sevgidir, sevgi de hayat. Bedeni bir arada tutan sevgi
karşılıktır yalnızca. değilse nedir? Arzu kendimize duyduğumuz sevgiden başka
S: Yine de dış varlığın yardımı olur. nedir? Korku, koruma dürtüsünden başka nedir? Ve bilgi, ger-
M: Ne kadar ve ne şekilde yardım edebilir? Onun beden üze- çek sevgisi'nden gayrı nedir? Araçlar ve şekiller yanlış olabilir
rinde bir miktar kontrolü vardır ve onun duruşunu ve solunu- (fakat arkada bulunan güdü her zaman sevgidir - "ben" sevgisi
munu düzeltebilir. Düşünceler ve duygular üzerindeki hakimi- ve benim sevgim. Ben ve benim olan küçücük olabilir ya da
yeti ise pek azdır, çünkü kendisi zihnîdir. Ancak içsel olan dış- patlayıp tüm evreni kucaklayabilir, fakat sevgi değişmeksizin,
sal olanı yönetebilir. Dıştakinin itaat etmesi akıllıca olur. olduğu gibi kalır.
S: İnsanın ruhsal gelişiminden nihai olarak iç-varlık sorumlu S: Tanrı adının sürekli zikredilmesi Hindistan'da çok yaygın.
ise, dış-varlığa neden dolayı öğüt ve cesaret veriliyor? Bunda bir erdem, bir tesir, bir kuvvet var mıdır?
M: Dış varlık sessiz, sakin ve arzudan, korkudan uzak kalarak M: Siz bir şeyin ya da bir kişinin adını bilirseniz onu kolayca
yardım edebilir. Farkına varmış olmalısınız ki dış-varlığa ve- bulabilirsiniz. Tanrı'yı O'nun adı ile çağırmak onu size getirir.
rilen bütün öğütler negatif şekildedir: Yapma, son ver, yapmak- S: O ne şekilde gelir?
tan sakın, terk et, vazgeç, feda et, teslim ol, yanlışın yanlışlı- M: Beklentilerinize uygun olarak. Eğer şansınız ters gidiyorsa
ğını gör. Hatta gerçek hakkında verilmiş o küçük tarif bile in- ve mübarek biri size iyi şans için bir mantra verirse ve siz onu
kâr şeklindedir - "o değil", "bu değil" (neti, neti). Bütün pozitif- inançla ve sadakatle tekrarlarsanız, kötü talihiniz dönmek
ler iç-varlığa aittirler, bütün mutlakların da gerçeğe ait oluşla- zorundadır. Sürekli ve kararlı inanç kaderden daha güçlüdür.
rı gibi. Kader, daha çok rastlantısal nedenlerin sonucudur ve dolayı-
sıyla çok gevşek bir örgüdür. Güven ve iyi umut onu kolayca
S: Günlük deneyimlerde iç ile dış varlığı birbirinden nasıl ayırt
yenebilir.
edebileceğiz?
M: İç-varlık ilhamın kaynağıdır, dış ise bellek ile hareket eder. S: Bir mantra makamla söylendiğinde tam olarak ne olur?

51 1 03
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Mantra sedası Öz varlığın beden olarak büründüğü bir şeyi, gerçeğe-varmış insan bilir. Onlar entelektüel açıdan ikna
form yaratır. Öz varlık her şekle bürünebilir ve onun vasıta- olmuş görünebilirler fakat eylemleri tutsaklıklarını belli eder;
sıyla iş görür. Aslında Öz varlık kendisini eylem içinde belli gerçeğe-varmış insan ise her zaman dosdoğrudur.
eder ve bir mantra aslında harekete geçmiş enerjidir. O sizi et- S: Herkes "Ben-im" diyor. Gerçeğe-varmış insan da "Ben-im"
kiler, çevrenizi etkiler. diyor. Fark nerede?
S: Mantra gelenekseldir. Böyle olması zorunlu mudur? M: Fark "Ben-im" sözcüğüne verilen anlamda. Gerçeğe var-
M: Hatırlanamayacak kadar eski zamanlardan bu yana belli mış insanın: "Ben dünyayım, dünya benimdir" deneyimi ola-
sözcüklerle onlara ilişkin enerjiler arasında bir bağlantı, bir ğanüstü sağlam ve geçerlidir. Onun düşünce, duygu ve eylem-
halka yaratılmış ve sayısız tekrarlarla da bu halka güçlendi- leri bütünlük halindedir ve yaşayan her şeyle birlik içindedir.
rilmiştir. O tıpkı üstünde yürünecek bir yol gibidir. Bu kolay O hatta, kendini-idrakin teori ve pratiğini bilmeyebilir ve din-
bir yoldur - sadece inanç gereklidir. Siz yolun sizi gideceğiniz sel ve metafizik fikir ve bilgilerden habersiz olarak doğmuş ve
yere, hedefe götüreceğine güvenirsiniz. yetişmiş olabilir. Fakat onun anlayışında, şefkat ve merhame-
S: Avrupa'da, bazı tefekkürü öngören tarikatlar dışında, bir tinde en ufak bir kusur bulunmayacaktır.
mantra geleneği yoktur. Mantra 'nın bir çağdaş genç Batılı'ya S: Ben aç ve çıplak bir dilenci ile karşılaşıp ona "Sen kimsin?"
yararı ne olur? diye sorabilirim. O da "Ben En Yüce Olan'ım diye yanıt vere-
M: Eğer çok fazla bir çekim, bir yakınlık duymamışsa hiçbir bilir. "Peki" derim, "madem ki En Yüce'sin, şimdiki durumu-
yararı olmaz. O kimse için doğru yöntem, aslında kendisinin nu değiştir", o ne yapacaktır?
bütün bilgilerin zemini olduğu, duyulara ve zihne vaki olan M: O size soracaktır: "Hangi durum? Değişmesi gereken ne-
her şeyin değişmez ve sürekli Farkındalığı olduğu düşüncesine dir? Benim kusurum ne?" diye.
sıkıca sarılmaktır. Eğer bunu her zaman uyanık ve farkında S: Neden böyle yanıtlaması gereksin?
olarak aklında tutarsa, Farkındalığı engelleyen bağları kopar- M: Çünkü o artık dış görünüşlerle sınırlı değildir, o kendisini
ması ve saf hayat, ışık ve sevgi içine dalması kesindir. "Ben isim ve şekille özdeşleştirmez. O belleği kullanır ama bellek
yalnızca tanığım" fikri, bedeni ve zihni arındıracak ve bilgelik onu kullanamaz.
gözünü açacaktır. O zaman insan illüzyonun ötesine geçer ve S: Tüm bilgi belleğe dayanmaz mı?
kalbi tüm arzu ve emellerden kurtulmuş olur. Tıpkı buzun su- M: Daha alt düzeydeki bilgi evet. Daha üst bilgi, Gerçeğin Bil-
ya, Suyun buhara dönüşmesi ve buharın havada eriyerek uzay- gisi ise insanın doğasında saklıdır.
da kaybolması gibi, beden de öylece eriyerek saf Farkındalığa S: Ben bilincinde olduğum şey değilim, bilincin kendisi de de-
(ıchidakash) dönüşür ve sonra da mevcut oluş ve mevcut olma- ğilim diyebilir miyim?
yışın ötesindeki saf varlığa iparamakash) katılır. M: Siz gerçeği arayan olduğunuz sürece, tüm içerikten bağım-
S: Gerçeğe varmış (kendini-idrak etmiş) insan da yer, içer, sız saf bilinç olduğunuzu düşünürseniz daha iyidir. Bilincin
uyur. Onun böyle yapmasına ne sebep olur? ötesine geçmek ise en yüce haldir.
M: Evreni hareket ettiren aynı güç onu da hareket ettirir. S: Gerçeğe varma arzusunun çıkış noktası bilinç midir, bilinç
S: Her şeyi aynı güç hareket ettiriyorsa, aradaki fark nedir? (Jtesi mi?
M: Sadece şu: Başkalarının yalnızca işitip de yaşamadıkları
M: Bilinç, elbette. T ü m arzu bellekten kaynaklanır ve bilincin

52 1 03
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

alam içindedir. Onun ötesinde olan ise tüm uğraşlardan, tüm Gece ve gündüz yoktur, sıcak ve soğuk da yoktur. Orada beni
çabalardan arıdır. Bilincin ötesine ulaşma arzusu dahi hâlâ bi- ne üzüntüler, ne pişmanlıklar rahatsız eder. Zihnim düşünce-
linçte olandır. lerden özgürdür, çünkü beni tutsak edecek arzular yoktur.
S: Bilincin ötesi hakkında herhangi bir iz veya bir belirti var S o r a n : İ k i dünya mı var?
mıdır? M: Sizin dünyanız geçicidir, değişkendir. Benim dünyam ise
M: Hayır, olamaz. kusursuz ve sabittir. Dünyanızda nelerden hoşlandığınızı ba-
S: Öyleyse ikisi arasındaki bağlantı nedir? Hiçbir ortak yanı na anlatabilirsiniz - sizi dikkatle ve hatta ilgiyle dinleyeceğim,
bulunmayan iki hal arasında bir geçit nasıl bulunabilir? Saf ama bir an bile unutmayacağım ki dünyanız mevcut değildir
Farkındalık hali ikisi arasındaki bağlantı değil midir? ve siz rüya görmektesiniz.
M: Saf Farkındalık dahi bir bilinç şeklidir. S: Sizin dünyanızı benimkinden farklı kılan nedir?
S: Öyleyse ötesi nedir? Boşluk mu? M: Benim dünyamın onu tanımlayabilecek kendine has özel-
M: Boşluk da yine sadece bilince ilişkindir. Doluluk ve boşluk likleri yoktur. Onun hakkında hiçbir şey söyleyemezsiniz. Be-
göreli terimlerdir. Gerçek ise gerçekten ötedir - bilince naza- nim dünyam kendimim. O tamamdır ve kusursuzdur. Her bir
ran öte değil, fakat her türlü ilişkiden öte. Zorluk, "hal" söz- izlenim silinmiştir, her bir deneyim reddedilmiştir. Hiçbir şe-
cüğü ile geliyor. Gerçek bir başka şeyin hali değildir - o bir ruh ye ihtiyacım yoktur, kendime bile; çünkü kendimi kaybetmem
hali, bir bilinç hali ya da psişik bir hal değildir; başlangıcı ya mümkün değildir.
da sonu olan, varlığı olan ya da olmayan bir şey de değildir. O S: Tanrı'ya bile mi?
bütün karşıtları içerir - fakat o karşıtların oyunu içinde değil- M: Bütün bu fikirler ve ayrımlar, farklılıklar sizin dünyanızda
dir. Siz onu bir geçişin, bir değişimin sonu olarak düşünmeme- vardır; benimkinde o tür bir şey yok. Benim dünyam tekdir ve
lisiniz. Bilincin artık bilinç olarak mevcut olmayışından sonra çok sadedir.
da o yine kendisidir. Artık o zaman "ben insanım" ya da "ben S: Orada hiçbir şey olmaz mı?
Tanrı'yım" gibi sözcükler bir anlam taşımaz. O ancak sessiz- M: Sizin dünyanızda her ne olursa onun ancak orada gerçek-
likte ve karanlıkta işitilip görülebilir. liği ve geçerliliği vardır ve bir karşılığı davet eder (etki-tepki).
Benim dünyamda hiçbir şey olmaz.
S: Sizin kendi dünyanızı deneyimlemeniz gerçeğinin kendisi
tüm deneyimlerin özünde yatan dualiteyi gerekli kılar.
M': Sözcüklerle - evet. Fakat sözcükleriniz bana ulaşmıyor. Be-
nimki sözcüklerin olmadığı bir dünya. Sizin dünyanızda söy-

23 lenmemiş olanın mevcudiyeti yoktur. Benimkinde ise sözcük-


ler ve onların içerikleri varlığa sahip değildirler. Sizin dünya-
Âyırt Edebilme Bağımlılıklardan Kurtuluşa Götürür nızda hiçbir şey kalmaz, benimkinde hiçbir şey değişmez. Be-
nim dünyam gerçektir, oysa sizinki rüyalardan oluşmuştur.
M a h a r a j : Hepiniz sırılsıklam olmuşsunuz, çünkü yağmur çok S: Ama yine de konuşuyoruz biz.
şiddetli yağıyor. Benim dünyamda hava her zaman güzeldir. M: Konuşma sizin dünyanızda. Benimkinde - ebedi sessizlik

53 1 03
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

var. Benim sessizliğim şarkı söyler, benim boşluğum doludur,


gibi değil. Ayırt edebilme yeteneği sizi bağımlılıklardan kurtu-
hiçbir şeyden yoksun değilim. Siz benim dünyamda olmadıkça
luşa, tutkusuzluğa götürecektir; bu hal ise doğru davranışı, ey-
onu bilemezsiniz.
Iemi sağlayacaktır; doğru davranış ise sizi gerçek varlığınıza
S: Öyle görünüyor ki dünyanızda sanki yalnızsınız. ulaştıran içsel köprüyü kuracaktır. Eylem, içtenliğin kanıtıdır.
M: Sözcükler geçersiz olduğunda nasıl yalnız veya yalnız değil Size söylenileni gayretle ve sadakatle yapın, bütün engeller
diyebilirsiniz? Elbette yalnızım, çünkü her şeyim. eriyip gidecektir.
S: Hiç bizim dünyamıza geldiğiniz oluyor mu? H: Mutlu musunuz?
M: Benim için geliş, gidiş ne demektir? Bunlar yine sözcük-
M: Sizin dünyanızda çok mutsuz olurdum. Uyanmak, yemek
lerdir. Ben Ben'im. Nereden gelip nereye gitmem gerekiyor?
yemek, konuşmak, yeniden uyumak - ne kadar sıkıcı!
S: Sizin dünyanızın bana ne yararı var?
S: Demek yaşamak bile istemiyorsunuz.
M: Kendi dünyanıza daha yakından incelemelisiniz, onu ciddi
M: Yaşamak, ölmek - ne anlamsız sözler bunlar! Siz beni canlı
ve eleştirel bir biçimde incelemelisiniz ve bir gün aniden ken-
gördüğünüz zaman ben ölüyüm. Siz ölü olduğumu düşündü-
dinizi benimkinde bulacaksınız.
ğünüz zaman ben canlıyım. Nasıl bir karmaşa içindesiniz!
S: Bununla ne kazanırız?
S: Siz ne kadar kayıtsızsınız? Dünyanın bütün ıstırap ve ke-
M: Hiçbir şey kazanmazsınız. Kendinizin olmayanı geride bı- derleri sanki size göre hiçbir şey değil.
rakır ve hiçbir zaman kaybetmemiş olduğunuzu da bulursu- M: Dertlerinizin tümüyle bilincindeyim.
nuz - kendi varlığınızı. S: Peki onlarla ilgili olarak ne yapıyorsunuz?
S: Sizin dünyanızın hakimi, yöneticisi kim?
M: Yapmam gereken bir şey yok. Onlar gelir ve giderler.
M: Burada yöneten ve yönetilen yoktur. Burada dualite tü-
S: Onlar, sadece onlara dikkatinizi vermenizle gidiyorlar mı?
ründen hiçbir şey yoktur. Siz sadece kendi fikirlerinizi yansıtı-
M: Evet. Zorluk fiziksel, zihinsel ya da duygusal olabilir; fakat
yorsunuz. Sizin kutsal metinlerinizin ve tanrılarınızın burada
o her zaman bireyseldir. Büyük çaptaki felaketler sayısız birey-
hiçbir anlamı yoktur.
sel kaderlerin toplamıdır ve düzeltilmeleri zaman alır. Fakat
S: Yine de sizin bir adınız ve bir şekliniz var, bilinç ve eylem ölüm asla bir felaket değildir.
sergiliyorsunuz? S: Bir insan öldürüldüğü zaman bile mi?
M: Sizin dünyanızda böyle görünüyorum. Benimkinde sadece M: Felaket öldürenindir.
varlığım var. Başka hiçbir şey, Sizler mülkiyet, nitelik ve nice-
S: Yine de iki dünya var gibi görünüyor, benimki ve sizinki!
lik fikirlerinizle zenginsiniz. Benim ise fikirlerim yok.
M: Benimki gerçektir, sizinki zihin ürünü.
S: Benim dünyamda kargaşa, ıstırap, umutsuzluk var. Siz ise
S: Bir kaya düşünün, içinde bir oyuk ve oyuk içinde bir kur-
görünüşte gizli bir gelirle yaşıyor gibisiniz, ama ben yaşamak
bağa. Kurbağa bütün hayatını şaşmaz ve bozulmaz bir huzur
için köle gibi uğraşmak zorundayım.
ve mutluluk içinde geçirebilir. Kayanın dışında dünya devam
M: Beğendiğiniz gibi yapın, kendi dünyanızı terk etmekte ve eder. Delikteki kurbağaya dış dünyadan söz edilse, derdi ki:
benimkine gelmekte özgürsünüz. "Böyle bir şey yoktur. Benim dünyam huzur ve mutluluk do-
S: Geçiş nasıl yapılır? lu. Sizin dünyanız sadece sözcüklerden oluşuyor, onun mevcu-
M: Dünyanızı olduğu haliyle görün, olduğunu hayal ettiğiniz diyeti yok." Sizin durumunuz da böyle. Bizim dünyamızın

108
103
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

mevcut olmadığını söylediğinizde, tartışacağımız ortak bir ze- rişim olarak görünüyor; potansiyel olanı gerçeğe, maddeyi ha-
min kalmıyor. Yahut bir başka örnek alalım. Bir doktora gidi- yata, bilinçsizliği tam Farkındalığa dönüştürme girişimi ola-
yorum ve mide ağrısından şikayet ediyorum. O beni muayene rak... En Yüce'yi idrak edebilmek için onun karşıtlarını dene-
ediyor ve diyor ki: "Siz iyisiniz". "Fakat ağrıyor" diyorum. "Ağ- yimlemeye (yaşamaya) ihtiyacımız var. Nasıl bir tapınak inşa
rınız zihinsel" diye iddia ediyor. Diyorum ki "Ağrımın zihin- etmek için taşa ve harca, tahtaya ve demire, cama ve tuğlaya
sel olduğunu bilmemin bana hiçbir yardımı olmuyor. Siz bir ihtiyacımız varsa, insanı da tanrısal bir bilge, hayatın ve ölü-
doktorsunuz, ağrılarımı tedavi edin. Eğer tedavi edemiyorsanız, mün efendisi haline getirecek her türlü deneyim malzemesine
benim doktorum değilsiniz." ihtiyaç var. Bir kadın nasıl çarşıya gider, her çeşit besin mad-
M: Çok doğru. . desi satın alır, eve gelip pişirir, kotarır ve efendisini beslerse,
biz de kendimizi hayatın ateşinde iyice pişirir ve Tanrımız'ı
S: Siz bir demiryolu döşediniz, fakat bir köprü bulunmadığı
besleriz.
için tren geçemiyor. Köprüyü kurun.
M: Köprüye ihtiyaç yok. M: Pekâlâ, eğer öyle düşünüyorsanız, düşündüğünüz gibi ya-
pın. Tanrınız'ı besleyin tabii.
S: Sizin dünyanızla benimki arasında bir bağlantı olması ge-
rekir. S: Çocuk okula gider ve ona daha sonra hiçbir yararı olmaya-
M: Gerçek dünya ile hayali dünya arasında bir bağlantıya ge- cak birçok şey öğrenir. Fakat öğrenim süresi içinde o büyür.
rek yoktur, çünkü öyle bir şey olamaz. Biz de öyle sayısız deneyimlerden geçer ve hepsini unuturuz,
S: O halde ne yapmalıyız? ama bu arada büyümeye devam ederiz. Ve aslında bir gnani
gerçek konusunda bir deha olan insandan başka nedir! Benim
M: Dünyanızı araştırın, zihninizi ona verin, onu titizlikle, eleş-
dünyam bir raslantı sonucu olmuş olamaz. Onun bir anlamı
tirel gözlerle inceleyin, onunla ilgili her fikri inceden inceye
var, onun ardında bir plân bulunmalı. Benim Tanrım'ın bir
gözden geçirin; bu işe yarayacaktır.
plânı vardır.
S: Dünya araştırma yapmak için fazla büyük. Bütün bildiğim,
ben varım, dünya var, dünya bana üzüntü ve sıkıntı veriyor ve M: Eğer dünya sahte (asılsız) ise, o zaman plân da ve onun ya-
ben dünyaya sıkıntı veriyorum. ratıcısı da sahtedir.
M: Benim deneyimim her şeyin mutluluk olduğudur. Fakat S: Siz yine dünyayı inkâr ediyorsunuz. Aramızda bir köprü
mutluluk arzusu ıstırap yaratır. Böylece mutluluk, ıstırabın yok.
tohumu olur. Tüm ıstırap dünyası arzudan doğmadır. Haz, M: Bir köprüye gerek yok. Sizin yanılgınız sizin doğmuş ol-
zevk için duyduğunuz arzudan vazgeçin, acı nedir asla bilme- duğunuz hakkındaki inancınızda yatıyor. Siz asla doğmadınız
yeceksiniz. ve ölecek de değilsiniz. Ama siz belli bir tarihte ve yerde doğ-
muş olduğunuza ve o özel bedenin size ait olduğuna inanıyor-
S: Zevk neden acının, ıstırabın tohumu olsun?
sunuz.
M: Çünkü zevk uğruna birçok günah işlersiniz. Ve günahın
meyveleri de ıstırap ve ölümdür. S: Dünya var ve ben varım. Bunlar gerçeklerdir.

S: Diyorsunuz ki dünyanın bize hiçbir yararı yok - sadece M: Kendinize bakmadan neden dünya için kaygılanıyorsunuz?
üzüntü, dert ve sıkıntı. Ben öyle hissediyorum ki bu böyle ola- Siz dünyayı kurtarmak istiyorsunuz, öyle değil mi? Kendinizi
maz. Tanrı öylesine budala olamaz. Dünya bana, büyük bir gi- kurtarmadan dünyayı kurtarabilir misiniz? Ve kurtarılmak ne

102 55
SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
BEN O'YUM

Istıraptan arzu doğar, arzu ıstırap içinde doyum arar ve o düş


demektir? Hangi şeyden kurtarmak? İllüzyondan. Kurtarma,
kırıklığı ve çaresizlik içinde son bulur. Istırap, zevk için bir
kurtuluş, her şeyi olduğu gibi görmektir. Ben aslında kendimi
zemin oluşturur. Bütün zevk arayışları ıstırap içinde doğar,
herhangi bir kimse ve şeyle ilgili, bağlantılı olarak görmüyo-
ıstırap içinde son bulur.
rum. Hatta bir benlikle -bu benlik her ne olursa olsun- bağ-
S: Bütün bu söyledikleriniz benim için açık ve anlaşılır. Fakat
lantılı değilim. Ben her zaman tarif-edilemez olarak kalırım.
fiziksel ya da zihinsel bir sorunla karşılaştığımda zihnim dur-
Ben içteyim ve öteyim - mahrem bir yakınlıktayım ve erişilme-
gunlaşıp grileşiyor, yahut kurtulmak için çılgınca bir arayış
zim.
içine giriyor.
S: Buna nasıl geldiniz?
M: Ne fark eder ki? Durgun ya da huzursuz olan zihindir, siz
M: Gurum'a güvenerek. O bana "Yalnızca sen'sin" dedi ve ben değilsiniz. Bu odanın içinde olan her türlü şeye bakın. Onlara
ondan kuşku duymadım. Sadece bunun üzerinde düşünüp du- ben mi neden oluyorum? Onlar vaki oluyorlar, o kadar. Sizin
ruyordum, sonunda onun mutlak şekilde doğru olduğunu id- için de böyle - kaderin yumağı açılır, kaçınılmaz olanı eyleme
rak ettim. koyar. Siz olayların seyrini değiştiremezsiniz, fakat kendi tu-
S: Tekrarlama yoluyla mı ikna oldunuz? tumunuzu değiştirebilirsiniz ki önemli olan da tutumdur, bir
M: Kendimi idrakle, kendimi bilmeyle. Mutlak şekilde bilinçli başına olay değil. Dünya arzuların ve korkuların barınağıdır.
ve mutlu olduğumu, varlık-bilinç-mutluluk halini bedene ya Siz orada rahat ve huzur bulamazsınız. Huzur için dünyadan
da bedenler dünyasına borçlu olduğumu düşünmekle yanıldı- öteye gitmelisiniz. Dünyanın kök nedeni benlik (ego) sevgisi-
ğımı keşfettim. dir. Ondan dolayı biz zevki arar, acıdan kaçarız. Benlik sev-
S: Siz öğrenim görmüş bir insan değilsiniz. Fazla okumadınız gisinin yerine Öz'ün sevgisini koyun, o zaman manzara deği-
ve okuduklarınız ve işittikleriniz kendi içinde çelişki taşımı- şir. Yaratıcı Brahma tüm arzuların toplamıdır. Dünya arzula-
yor. Ben oldukça iyi öğrenim gördüm ve bir hayli okudum ve rın doyuma uğratılmaları için bir vasıtadır. Ruhlar (varlıklar)
gördüm ki kitaplar ve öğretmenler birbirlerine umutsuz bir arzuladıkları her ne zevk ise onu alırlar, bedelini de gözyaşları
biçimde aykırı düşüyorlar, çelişiyorlar. Bundan dolayı ben her de öderler. Zaman bütün hesapları görür. Denge Yasası her
ne okur ya da işitirsem, onu bir kuşku hali içinde karşılıyo- zaman yürürlüktedir.
rum. İlk tepkim "bu böyle olabilir de olmayabilir de" şeklinde S: İnsan üstün insan olabilmek için önce insan olmalıdır. İn-
oluyor. Ve aklen hangisinin doğru olduğuna, hangisinin doğru sanlık sayısız deneyimlerin meyvesidir. Arzu deneyime sürük-
olmadığına karar veremediğim için kuşkularımla baş başa ler. Bundan dolayı, doğru zamanda ve düzeydeki arzu uygun-
elim böğrümde kalıyorum. Yoga'da kuşku içinde olan bir zihin dur, iyidir.
muazzam dezavantajdadır. M: T ü m bunlar bir yere kadar doğru. Ama öyle bir gün gelir
M: Bunu işittiğime sevindim; fakat benim Gurum da bana her ki artık yeterince malzemeye (deneyim birikimine) sahip oldu-
şeyden ve mutlaka kuşku duymayı öğretti. Dedi ki: "Kendiniz- ğunuzu ve artık inşa etmeye başlamanız gerektiğini hisseder-
den gayrı her şeyin varlığını yadsıyın." Acıları ve zevkleri ile siniz. O zaman fazlalıkları ayıklayıp atmak (viveka-vairagya)
bu dünyayı siz arzularınızla yarattınız. mutlak bir biçimde gerekli olur. O zaman her şey iyice ince-
S: Acı vermesi de gerekli mi? lenmeli ve yararsız, gereksiz olanlar hiç acımadan yok edil-
M: Başka nasıl olabilir? Doğası gereği zevk sınırlı ve geçicidir.
113
112
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

melidirler. İnanın bana, bu çok büyük bir yıkım olamaz. Çün- başka varlıkların yanı sıra insanlardan, O'nunla birlikte bilen
kü, aslında hiçbir şey gerçek bir değere sahip değildir. Tut- seven, çalışan üstün-insanlar yetiştirir.
kuyla tarafsız olun, hislerinize kapılmayın - o kadar.
Tanrı dinlendiğinde (pralaya) büyümeleri tamamlanma-
mış olanlar bir süre bilinçsiz kalırlar, gerçeğe varmış olanlar,
yani bilinç formların ve içeriklerinin ötesine geçmiş olanlar ise
evrensel sessizlikten haberdar kalırlar. Yeni bir evrenin mey-
dana çıkma vakti geldiğinde, uykudakiler uyanırlar ve onların
işleri başlar. Daha çok ilerlemiş olanlar ilk önce uyanır ve da-
24 ha az ilerlemiş olanlar için yeri hazırlarlar - böylece sonrakiler
büyümelerinin bir sonraki aşaması için kendilerine uygun
Tanrı Her Şeyi Yapandır, Gnani Eylemsiz Olandır olan formları ve davranış kalıplarını hazır bulurlar.
Öykü böylece devam eder. Sizin öğretinizin farkı şu:
Soran: Bazı Mahatmalar (aydınlanmış varlıklar) dünyanın bir
Siz dünyanın bir yararı olmadığı ve ondan kaçınılması gerek-
kaza ve rastlantı sonucu oluşmadığını ya da Tanrı'nın oyunu
liliği üzerinde ısrar ediyorsunuz. Onlara göre ise dünyadan
olmadığını, evrenin her yerinde bilinç uyanışını ve gelişimini
hoşnutsuzluk geçici bir dönem içindir, gereklidir ama geçicidir
hedefleyen büyük bir çalışma plânının sonucu ve ifadesi oldu-
ve az zaman sonra yerini her şeyi saran sevgiye ve Tanrı ile
ğunu savunuyorlar. Cansızlıktan hayata, bilinçsizlikten bilinç
çalışmak için kararlı bir niyet ve isteğe bırakacaktır.
uyanışına, durgunluktan parlak zekâya, yanlış anlamadan ber-
Maharaj: Bütün söyledikleriniz gidiş (pravritti) yolu için doğ-
rak anlayışa - dünyanın durmadan ve yılmadan gittiği işte bu
rudur. Dönüş yolu (rıivritti) için kendini (egoyu) hiçe indirge-
yöndür. Elbette, evrenin uykuda göründüğü bazı dinlenme ve
mek, sıfırlamak gereklidir. Ben, hiçbir şeyin (paramakash) ol-
zahiri (görünüşte) karanlık anları olacaktır, ama bu dinlenme
madığı yerde duruyorum; oraya ne sözcükler ne de düşünceler
biter ve bilinç üzerindeki çalışma yeniden başlar. Bizim görüş
erişir. Zihne göre orası tümüyle karanlık ve sessizliktir. Sonra
noktamızdan dünya bir gözyaşı vadisidir, mümkün olduğunca
bilinç kımıldamaya başlar ve zihni (chidakash) uyandırır; o da
çabuk ve her çareye başvurarak kaçılması gereken bir yerdir.
bellek ve imgelemeden oluşan dünyayı (mahadakash) projekte
Aydınlanmış varlıklara göre dünya iyi bir yerdir ve iyi bir
eder. Bir kez dünya var olunca, işte o zaman söylemiş olduk-
amaca hizmet eder. Onlar dünyanın zihinsel bir yapı olduğu-
larınız söylediğiniz gibi olabilir. Hedefler tasarlamak, onlara
nu, nihai olarak her şeyin bir olduğunu yadsımazlar; fakat on-
ulaşmak için çabalamak, vasıtalar, yollar bulmak, vizyon, ener-
lar o yapının bir anlamı olduğunu ve fevkalade arzu edilen bir
ji ve cesaret sergilemek zihnin doğasında vardır. Bunlar tan-
amaca hizmet ettiğini görür ve söylerler. Bizim Tanrı'nın ira-
rısal niteliklerdir ki onları yadsımam. Fakat ben hiçbir farklı-
desi dediğimiz şakacı bir tanrının kaprisi değil, sonsuz hayat
lığın bulunmadığı, şeylerin ve onları yaratan zihnin var olma-
ve bilinç potansiyellerini gerçekleştirmek için, sevgi, bilgelik ve
dığı bir mahalde yer almış bulunuyorum. Orada ben evimde-
güç bakımından gelişmenin mutlak gerekliliğinin ifadesidir.
yim. Olan hiçbir şey beni etkilemez - şeyler şeyleri etkiler,
Bir bahçıvan küçücük tohumlardan nasıl muhteşem ve hepsi bu. Anılardan ve beklentilerden (geçmişten ve gelecek-
mükemmel çiçekler yetiştiriyorsa, Tanrı da kendi bahçesinde ten) bağımsız, ben taze, masum ve içtenlik doluyum. Zihin bü-

114
103
108
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

yük bir işçidir (mahakarta) ve dinlenmeye ihtiyacı vardır. Hiç- Fakat evrensel tanık, En Yüce Benlik asla uyumaz ve asla
bir şeye ihtiyacı olmayan ben korkusuzum. Kimden korkula- ölmez. Yüce Kalp, ebediyen atar ve her atışında yeni bir evren
cak ki? Ayrılık yoktur, bizler asla ayrı ayrı varlıklar değiliz. var olur.
Bir tek Öz vardır, en Yüce Gerçek, ki onun içinde kişisel olan S: O bilinçli midir?
ve kişisel olmayan birdir. M: O zihnin kavradığı her şeyden ötedir. O varoluşun ve var-
S: Bütün istediğim dünyaya yardım edebilmektir. olmayışın ötesidir. O her şeye Evet ve Hayır'dır, ötesinde ve
M: Yardım edemeyeceğinizi kim söylüyor? Siz yardımın anla- içinde, yaratan ve yok eden, hayal edilemezcesine gerçek.
mı ve ihtiyaçlarla ilgili olarak bir karara varmışsınız ve yap- S: Tanrı ve Mahatma, onlar bir mi, iki mi?
manız gereken ile yapma gücünde olduklarınız arasında yani M: Onlar birdir.
gereksinim ve yetenek arasında kendi kendinizi bir çatışma S: Bir fark olmalı.
içine sokmuşsunuz. M: Tanrı Her-Şeyi-Yapan'dır, gnani yapmayan'dır. Tanrı ken-
S: Fakat niçin böyle yapıyoruz? disi "Ben her şeyi yapıyorum" demez. O'na göre her şey kendi
M: Zihniniz bir yapı projekte ediyor ve siz kendinizi onunla doğaları gereği olurlar. Gnani'ye göre her şey Tanrı tarafın-
özdeşleştiriyor sunuz. Zihni, bir dünya yaratmaya teşvik ede- dan yapılır. O Tanrı ile doğa arasında bir fark görmez. Tanrı
rek bununla doyum aramak arzunun doğası gereğidir. Küçük da, gnani de kendilerini hareket edebilenlerin hareket ettiril-
bir arzu bile uzun bir eylem çizgisini başlatabilir, peki ya bü- mesi olanaksız merkezi olarak, geçici olanın ezeli-ebedi tanığı
yük bir arzuya ne demeli? Arzu bir evren üretebilir; onun güç- olarak görürler. Merkez bir hiçlik (boşluk) noktasıdır ve tanık
leri mucizevidir. Nasıl bir küçük kibrit çöpü koskoca bir or- bir saf farkındalık noktasıdır; onlar kendilerini hiçbir-şey ola-
manı ateşe verebilirse, bir arzu da tezahür yangınlarını başla- rak bilirler, bundan dolayıdır ki onlara hiçbir şey direnemez.
tabilir. Arzu soylu ya da bayağı olabilir, uzay (akaşa) nötrdür, S: Sizin kişisel deneyiminizde bu nasıl görünüyor ve duyum -
yansızdır - insan onu istediği şeyle doldurabilir: Neyi arzu et- sanıyor?
tiğiniz konusunda çok dikkatli olmalısınız. Sizin yardım et- M: Hiçbir şey olmadığımdan dolayı ben her şeyim. Her şey
mek istediğiniz kimselere gelince, onlar da kendi arzuları uğ- ben'im ve her şey benimdir. Nasıl sadece hareketi düşünmem-
runa kendi ayrı dünyalarmdalar; kendileri bunu arzu etme- lu bedenim hareket ediyorsa, düşündüğüm şeyler de ben dü-
den onlara yardım etmenin hiçbir yolu yoktur. Siz onlara sa- şünürken olurlar. Dikkat edin, ben bir şey yapmıyorum. Ben
dece doğru arzulara sahip olmalarını öğretebilirsiniz ki böyle- midece onların oluşunu görüyorum.
ce egolarını aşabilsinler ve tekrar tekrar arzu dünyaları ve acı- S: Şeyler sizin olmalarım istediğiniz gibi mi oluyorlar, yoksa
haz yuvaları yaratma dürtüsünden kurtularak özgürleşebil- siz onların oldukları gibi olmalarını mı istiyorsunuz?
sinler. M: Her ikisi de. Ben kabul ederim ve kabul edilirim. Ben her
S: Gösterinin sona erdiği, insanın ölmek zorunda olduğu ve şeyim ve her şey ben'dir. Ben dünya olduğumdan, dünyadan
evrenin son bulduğu bir gün mutlaka gelecektir. korkmam. Her şey olduğuma göre neden korkacağım? Su su-,
M: Nasıl uykudaki bir adam her şeyi unutup, yeni bir güne dan korkmaz, ateş de ateşten. Ben de korkmam, çünkü ben
başlamak üzere uyanırsa ya da ölerek başka bir hayata do- korkuyu yaşayabilecek ya da tehlikede olabilecek hiçbir şey
ğarsa, öylece arzu ve korku dünyaları da eriyip kaybolurlar. değilim. Ne şeklim var, ne adım. Korkuyu doğuran, bir isme
58 58
SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
BEN O'YUM

şır. Anonim (ismi meçhul) olması, içten kaynaklanması onu


ve şekle bağımlı olmaktır. Ben bağımlı değilim. Ben hiçbir şe-
daha da güçlü ve zorlayıcı kılar. Dünya işte böyle hayra doğru
yim ve hiçbir şey de hiçbir şeyden korkmaz. Buna karşın her
değişir - içteki dıştakine yardım ederek ve hayırlar ileterek.
şey Hiçbirşey'den korkar, çünkü bir şey Hiçbirşey'e dokuna-
Bir gnani öldüğünde, bir nehrin denize karışması gibi yok
cak olursa o hiçbirşey olur. O bir dipsiz kuyu gibidir, içine ne
olur; isim, şekil artık yoktur fakat su kalır ve okyanusla bir
düşerse kaybolur.
olur. Bir gnani evrensel zihne katıldığında onun bütün iyiliği
S: Tanrı bir kişi değil midir?
ve bilgeliği insanlığın mirası haline gelir ve her insanı yük-
M: Siz kendinizi kişi olarak düşündüğünüz sürece O da bir
seltir.
kişidir. Siz her şey olduğunuzda O'nu her şey olarak görür-
S: Bizler kişiliklerimize bağımlıyız. Bireyselliğimize, başkala-
sünüz.
rından farklı olmaya çok değer veririz. Siz görünüşe göre, her
S: Tutum değiştirmekle olguları değiştirebilir miyim?
ikisini de yararsız olmakla itham ediyorsunuz. Sizin "tezahür
M: Tutum olgudur. Örneğin, öfkeyi alın. Öfke ile odada volta
etmemiş" dediğinize gelelim, peki bunun bize faydası ne?
atıyor olabilirim; aynı zamanda da ne olduğumu biliyorum, bir
M: Tezahür etmemiş (meknuz), tezahür etmiş, bireysellik, ki-
sevgi ve bilgelik merkezi, bir saf varoluş atomu. Her şey ya-
şilik {nirguna, saguna, vyakta, vyakti); bütün bunlar sadece
tışır ve zihin sessizliğe, sükûnete gömülür.
sözcükler, görüş noktaları, zihinsel tutumlardır. Onlarda bir
S: Yine, bazen öfkelenirsiniz.
gerçeklik yoktur. Gerçek olan sessizlik içinde yaşanır. Siz kişi-
M: Kime ve ne için öfkeleneceğim? Öfke geldi ve benıim ken-
liğe sarılıyorsunuz -ama ancak başınız dertte olduğu zaman
dimi hatırlamam ile de eriyip kayboldu. Bunlar hepsi guııalar'
siz bir kişi olmanın bilincinde oluyorsunuz- dertte olmadığınız
m (kozmik madde nitelikleri) oyunudur. Ben kendimi onlarla zaman kendinizi düşünmüyorsunuz.
özdeşleştirirsem onların kölesiyim. Onlardan ayrı durursam,
S: Bana "Tezahür etmemiş.olanın" faydalarını söylemediniz.
onların efendisiyim.
M: Kuşkusuz, uyanmak için uyumak zorundasınız, yaşamak
S: Siz tutumunuzla dünyayı etkileyebilir misiniz? Kendinizi
için ölmek zorundasınız, yeniden şekillenmek için erimeniz
dünyadan ayırırsanız ona yardım etme konusunda tüm umu-
gerekir. İnşa etmek için yıkmak, yaratmadan önce yok etmek
dunuzu kaybedersiniz.
zorundasınız. En Yüce, evrensel eriteçtir, her kabı eritir, her
M: Bu nasıl olabilir ki? Her şey ben'im - ben kendime yardım
engeli yakıp yok eder. Her şey mutlak biçimde reddedilme-
edemez miyim? Ben kendimi özel olarak herhangi bir kimse
dikçe, "şeylerin" zorbalığı (tahakkümü) mutlak olacaktır. En
ile özdeşleştirmiyorum, çünkü ben hepsiyim - hem özel, hem
Yüce büyük ahenkleştiricidir, nihai ve mükemmel dengenin
evrensel.
- özgür yaşamın garantisidir. O sizi eritir ve gerçek varlığınızı
S: Öyleyse özel bir kişi olarak bana yardım edebilir misiniz?
yeni baştan doğrular (teyit eder).
M: Fakat size daima yardım ediyorum - içimden. Ben ve siz
S: Her şey kendi düzeyinde pekâlâdır. Fakat gündelik hayatta
özde biriz. Ben bunu biliyorum, ama siz bilmiyorsunuz. Bütün
bu nasıl işler?
fark budur - ama çok süremez.
M: Günlük hayat bir eylem hayatıdır. Hoşunuza gitse de git-
S: Peki, tüm dünyaya nasıl yardım ediyorsunuz?
mese de işlevde olmalısınız. Sadece kendiniz için yaptığınız
M: Gandi öldü, ama onun ruhu dünyayı kaplıyor. Bir gnani
her şey birikir ve patlayıcı hale gelir; bir gün patlar ve sizi ve
nin düşüncesi insanlığı kaplar ve durmaksızın hayır için çalı-

118 116 118


BEN O ' Y U M SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

dünyanızı yerle bir eder. Başkalarının hayrı için çalıştığınız nuz.Ama değiliz. Daha derin bir düzeyde benim deneyimim
iddiasıyla kendinizi aldattığınızda, bu durumu daha da kötü- sizin deneyiminizdir. Kendi içinizin derinliklerine daim, onu
leştirir, çünkü başkaları için neyin iyi olduğuyla ilgili fikirle- kolayca ve sade bir biçimde bulacaksınız. "Ben-im (var ola-
riniz daima yanıltıcı olabilir. Dahası, başkaları için neyin iyi nım)" yönünde gidin.
olduğunu bildiği iddiasında olan kişi tehlikeli biridir.
S: Peki öyleyse insan nasıl çalışmalıdır?
M: Ne kendiniz, ne başkaları için, fakat çalışmak için çalışmak.
Yapılmaya değer bir iş bizzat kendi amacını ve anlamım içerir.
Hiçbir şeyi bir başka şeye vasıta etmeyin. Bağlamayın (tutsak
etmeyin). Tanrı bir yarattığını diğerine hizmet etsin diye ya-
25
ratmaz. Her biri kendi için yaratılmıştır. Kendi için yaratıldığı
için de diğerlerine müdahale etmez, hükmetmez. Siz nesneleri "Ben Var Olanım"a Sarılın
ve insanları onlara yabancı amaçlar yolunda kullanıyorsunuz
ve hem dünyayı hem kendinizi yıkıma uğratıyorsunuz. Soran: Hiç neşeli ya da kederli olur musunuz? Neşeyi ve ke-
S: Gerçek varlığımızın her zaman bizimle olduğunu söylüyor- deri tanır mısınız?
sunuz. Nasıl oluyor da onu fark etmiyoruz? Maharaj: Onlara istediğiniz adı verin. Bana göre onlar sadece
M: Evet, siz her zaman En Yüce Olan'sınız. Fakat dikkatiniz zihin halleridir, ben ise zihin değilim.
şeylere dikilmiş, fiziksel ya da zihinsel şeylere. Ne zaman ki S: Sevgi bir zihin hali midir?
dikkatiniz bir şeyden ayrılmış ve henüz bir başkasına takıl- M: Yine bu sizin sevgi derken ne kastettiğinize bağlı. Arzu
mamıştır, işte o zaman aralığında siz saf varlıksınız. Ayırt kuşkusuz bir zihin halidir. Fakat birliğin idrakine varmak zih-
edebilme (viveka) ve bağımlılıklardan kurtuluş (vairagya) uy- ni aşar. Bana göre hiçbir şey kendi başına mevcut değildir.
gulamaları yoluyla duyusal ve zihinsel haller dikkatinizden Her şey Öz'dür, her şey Ben'im. Kendimi herkeste ve herkesi
uzaklaştığı zaman, saf varlık doğal hal olarak ortaya çıkar. kendimde görmek kuşkusuz ki sevgidir.
S: İnsan bu ayrılık duygusuna nasıl son verebilir? S: Hoş bir şey gördüğümde onu istiyorum. Gerçekte onu kim
M: Zihni "Ben-im" üzerinde, var olma duygusu üzerinde odak- istiyor, Ben mi, yoksa zihin mi?
lamak suretiyle, "Ben falanca veya filancayım" düşünce ve M: Soru yanlış soruldu. "Kim"yoktur. Arzu, korku, öfke var-
duygusu eriyip biter. "Ben yalnızca bir tanığım" duygusu ka- dır ve zihin der ki "bu ben'im, bu benimdir". Aslında "ben" ve
lır. Ve o da "Ben her şeyim"e gark olur. Sonra her şey Bir olur "benim" denilebilecek hiçbir şey yoktur. Arzu zihin tarafından
ve Bir - benden ayrı olmayan sizdir. Ayrı bir "Ben" fikrini terk algılanıp idrak edilen ve isimlendirilen bir zihin halidir. Zih-
edin, o zaman "kimin deneyimi" sorusu da ortaya çıkmayacak. nin idrak ve isimlendirmesi olmadıkça, arzu nerede?
S: Siz kendi deneyiminizden söz ediyorsunuz. Onu nasıl kendi S: Fakat isimlendirilmeyen idrak olabilir mi?
deneyimim yaparım? M: Elbette. İsimlendirme zihinden öteye varamaz. Halbuki
M: Siz benim deneyimim sizin deneyiminizden farklıymış gibi idrakin kendisi bilinçtir.
konuşuyorsunuz, çünkü bizim ayrı olduğumuza inanıyorsu- S: Bir kimse öldüğünde tam olarak ne olur?
103
108
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Hiçbir şey olmaz. Bir şey hiçbir şey olur. Hiçbir şey idi ve nızda mevcut muyum?
hiçbir şey kalır. M: Elbette, siz varsınız ve ben varım. Fakat yalnızca bilinçte
S: Kuşkusuz, canlıyla ölü arasında bir fark vardır. Siz ölüden noktalar olarak; bizler bilinç dışında hiçbir şey değiliz. Bunu
canlı, canlıdan ise ölüymüş gibi söz ediyorsunuz. iyi kavramak gerekir: Dünya bilinç ipliğinde asılıdır; bilinç
M: Bir günde milyonlarca insan ölüp dururken neden bir in- yoksa dünya da yoktur.
sanın ölümünü kendinize dert ediyorsunuz? Her an tüm ev- S: Bilinçte birçok nokta vardır; bir o kadar da dünya var mı-
renler içeriye ve dışarıya doğru patlıyorlar - onlar için ağla- dır?
mam mı gerekir? Bir şey benim için apaçık: Her şey bilinç M: Örneğin rüyayı alalım. Bir hastanede birçok hasta olabilir,
içinde olur, yaşar, devinir ve varlığını bilinçte sürdürür ve ben hepsi uykuda, hepsi birbiriyle ilişkisiz, birbirinden etkilenme-
o bilincin içinde ve ötesindeyim. Tanık olarak, onun içinde- yen kendi özel, kişisel rüyalarını görmekteler; yalnız bir tek
yim. Varlık olarak, ötesinde. ortak faktör var - hastalık. Bunun gibi, bizler hayalimizde, or-
S: Elbette bir çocuk hastalandığında endişelenirsiniz, öyle de- tak deneyimin gerçek dünyasından kendimizi ayırmış, kişisel
ğil mi? arzular ve korkular, imajlar ve düşünceler, fikirler ve kavram-
M: Ben telaşa kapılıp bocalamam. Sadece gerekli olanı yaparım. lardan oluşmuş bir bulut içine kapatmışız.
Gelecek için endişelenmem. Her duruma doğru biçimde karşı- S: Bunu anlayabilirim. Fakat kişisel dünyaların alabildiğine
lık vermek benim doğamdır. Ne yapmak gerektiğini düşünmek çeşitli oluşlarının nedeni ne olabilir?
için durmam. Ben eylemi yerine getirir ve devam ederim. So- M: Çeşitlilik o kadar büyük değil. Bütün rüyalar ortak bir dün-
nuçlar beni etkilemez. Onların iyi ya da kötü olmalarına da al- ya üstüne yüklenmişlerdir. Bir dereceye kadar oiılar birbirle-
dırmam. Onlar neyse odurlar - eğer bana geri dönerlerse on- rini şekillendirmekte ve etkilemektedirler. Temel birlik her
larla yeni baştan uğraşıyor olurum. Bir şeyi yaparken bir amaç şeye rağmen yürürlüktedir. Onun kökeninde kendini unutma,
duygusu taşımam. Onlar oldukları gibi cereyan ederler; ben kim olduğunu bilmeme yatar.
onları oldurduğum için değil, fakat benim var oluşumdan ötü-
S: Unutmak için insanın bilmiş olması gerekir. Unutmadan
rü onlar öyle olurlar. Gerçekte hiçbir şey oluyor değildir. Zihin
önce kim olduğumu biliyor muydum?
huzursuzken Shiva 'nm dansına neden olur, tıpkı gölün kımıl -
M: Elbette. Kendini-unutma, kendini-bilme içinde saklıdır,
tılı sularının ayı dans ettirişleri gibi. Bunlar hepsi yanlış fikir-
mevcuttur. Bilinçlilik ve bilinçsizlik aynı hayatın iki yüzüdür.
lerin neden olduğu görünüşlerdir.
Onlar birlikte var olurlar. Dünyayı bilmek için kendinizi (özü-
S: Kuşkusuz, siz birçok şeyin farkındasınız ve onların doğası- nüzü) unutursunuz - kendinizi bilmek için dünyayı unutursu-
na göre davranmaktasınız. Bir çocuğa çocuk gibi, bir erişkine nuz. Sonuçta dünya nedir ki zaten? Bir anılar koleksiyonu. Bir
erişkin gibi muamele edersiniz. tek şeye sarılın, önemi olan; "Ben-im"e sıkıca tutunun ve di-
M: Nasıl tuzun tadı tüm okyanusa yayılmışsa ve deniz suyu- ğer her şeyi bırakın gitsin. Bu sadhana'diT. Gerçeğin idrak edil-
nun her bir damlası aynı tadı taşırsa, her bir deneyim de bana diği durumda tutunulacak ya da unutulacak hiçbir şey yoktur.
realiteden bir tat, kendi varlığım hakkında her zaman taze bir S: Kendimi (özümü) unutmamın nedeni nedir?
idrak verir. M: Neden yoktur, çünkü unutma yoktur. Zihinsel haller bir-
S: Sizin benim dünyamda oluşunuz gibi ben de sizin dünya- birlerinin yerine geçer ve öncekileri silerler. Kendini-hatırla-

108 103
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

ma bir zihin halidir, kendini-unutma da bir diğeri. Onlar gece çıkmaz. Tezahür etmiş (saguna) ve tezahür etmemiş (nirguna)
ve gündüz gibi birbirlerinin yerini alırlar. Gerçek ise her ikisi- farklı değildir.
nin de ötesindedir. S: Bu durumda her şey gerçek demektir.
S: Tabii, unutmak ile bilmemek arasında fark olmalı. Bilme- M: Ben her şeyim. Ben olarak her şey gerçektir. Benden ayrı
nin bir nedeni olması gerekmez. Unutma ise önceden bilmeyi hiçbir şey gerçek değildir.
ve unutma eğilimini ya da yeteneğini gerektirir. Bilmemenin S: Beiı dünyanın bir yanılgının sonucu olduğunu hissetmiyo-
nedenini araştırıp sorgulayamayacağımı kabul ediyorum, fa- rum.
kat unutmanın bir nedeni bulunmalı. M: Bunu ancak tam bir incelemeden sonra söyleyebilirsiniz,
M: Bilmeme diye bir şey yoktur. Sadece unutma vardır. Unut- daha önce değil. Elbette, gerçek olmayan her şeyi ayırt edebi-
manın yanlış bir yanı yok. Unutmak da hatırlamak kadar ba- lip terk ettikten sonra, kalan gerçektir.
sittir. S: Hatırlanamayacak kadar eski zamanlardan bu yana, sayısız
S: İnsanın kendini unutması bir felaket, vahim bir durum de- doğumlar içinde, dünyamı inşa ettim, onu geliştirip güzelleş-
ğil midir? tirdim. O ne kusursuzdur ne de gerçek dışıdır. O bir süreçtir.
M: Kendini (egoyu) sürekli olarak hatırlamak kadar. Unutma- M: Yanılıyorsunuz. Dünya sizden ayrı bir varlığa sahip değil-
nın ve unutmamanın ötesinde bir hal vardır - doğal hal. Hatır- dir. Her an o sizin bir yansımanızdır, başka bir şey değil. Onu
lamak, unutmak - bunlar zihin halleridir, düşünceye bağlı, söz- Siz yaratır, siz yok edersiniz.
cüğe bağlı. Örneğin, doğmuş olma fikrini alalım. Bana doğdu- S: Ve yeniden daha iyi, daha düzgün bir şekilde inşa ederim.
ğum söylendi. Ben hatırlamıyorum. Bana öleceğim söylendi. M: Onu düzeltebilmek için önce onu reddetmek zorundasınız.
Bunu beklemiyorum. Siz bana unuttuğumu ve hayal gücümün İnsan yaşamak için ölmelidir. Ölüm vasıtasıyla olan dışında
olmadığını söylüyorsunuz. Fakat hiç olmamış bir şeyi hatırla- tekrar doğuş yoktur.
yamam, ne de apaçık olanaksız bir şeyi bekleyebilirim. Beden- S; Sizin evreniniz kusursuz olabilir. Benim kişisel evrenim ise
ler doğar ve bedenler ölürler, ama bundan bana ne? Bedenler gelişmekte, giderek iyileşmekte.
bilincin içinde gelirler ve giderler, bilinç ise benden kaynak- M: Sizin kişisel evreniniz kendi başına mevcut değildir. O sa-
lanır. Ben hayat'ım ve zihin ve beden benimdir. dece gerçeğin sınırlı ve çarpıtılmış bir biçimde görünüşüdür.
S: Siz dünyanın kökeninde kendini-unutuşun yattığını söylü- Düzeltilmesi gereken evren değil sizin görüş biçiminizdir.
yorsunuz. Unutmak için hatırımda bir şeylerin bulunmuş ol- S: Siz onu nasıl görüyorsunuz?
ması lazım. Hatırlanacak neyi unuttum? Ben ben olduğumu M: O üzerinde bir dünya oyununun oynandığı bir sahnedir.
unutmuş değilim. Önemli olan gösterinin niteliğidir; oyuncuların ne söyledikleri
M: Bu "Ben-im" dahi illüzyonun bir parçası olabilir. ve ne yaptıkları değil, ama bunu nasıl söyledikleri ve nasıl
S: Bu nasıl olabilir! Siz bana benim olmadığımı kanıtlayamaz- yaptıklarıdır önemli olan.
sınız. Ben olmadığıma ikna edilsem bile - ben varım. S: Bu Ula (oyun) fikrinden hoşlanmıyorum. Ben dünyayı bi-
M: Gerçek kanıtlanamaz da çürütülemez de. Zihin yoluyla ka- zim içinde inşaatçılar olarak yer aldığımız bir çalışma alanına
nıtlayamazsınız, zihnin ötesinde ise kanıtlama ihtiyacı duymaz- benzetmeyi yeğlerim.
sınız. Gerçek olan içinde "gerçek olan nedir" sorusu ortaya M: Siz onu çok ciddiye alıyorsunuz. Hem oyunun nesi var?

116124
BEN O ' Y U M SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

Tamam olmadığınız {puma) sürece bir amaca sahip olursu- M: Neden bhoga'yı bir yol olarak adlandırıyorsunuz? Kolaylık
nuz; o zamana dek bütünlük (tam olma hali), kusursuzluk size mükemmelliği nasıl getirebilir?
amaç olur. Ama kendi içinizde tamam "olduğunuzda, içsel ve S: Yogi (reddeden, vazgeçen, terk eden kişi) gerçeği bulacaktır.
dışsal olarak tümüyle bütünlendiğinizde, işte o zaman evrenin Bhogi (kabul edici, dünyanın zevk ve acılarını kabul eden) de
tadını çıkarırsınız, onun içinde uğraşıp didinmezsiniz. Henüz gerçeğe ulaşacaktır.
bütünlüğe ulaşmamış olanlara siz çok yoğun bir faaliyet, ağır M: Bu nasıl olabilir? Onlar birbirine aykırı değiller mi?
bir çalışma içinde görünebilirsiniz ama bu onların illüzyonu- S: Zıt uçlar buluşur. Mükemmel bir Bhogi olmak, mükemmel
dur. Sporcular çok büyük bir çaba harcar görünürler, ama on- bir Yogi olmaktan daha zordur.
ların tek dürtüleri oyun oynamak ve bu oyunu sergilemektir. Ben kendi halinde bir adamım ve değer yargılarında bu-
S: Yani siz Tanrı'nın sadece eğlendiğini, amaçsız bir eylemle lunmaya cüret edemem. Yogi ve Bhogi, her ikisi de sonuçta
meşgul olduğunu mu söylemek istiyorsunuz? mutluluk aramakla meşgul. Yogi onun kalıcı olmasını istiyor,
M: Tanrı yalnızca doğru ve iyi değil, o güzeldir (satyam-shi- Bhogi ise kesintili olanı ile yetiniyor (doyum buluyor). Çoğu
vam-sundaram) de. O sadece onu yaratmanın hazzı için güzel- zaman Bhogi Yogi'den daha çok çaba gösterir.
liği yaratır. M: Uğrunda çaba ve emek harcamak zorunda olduğunuz mut-
S: Öyleyse, O'nun amacı güzelliktir! luluğunuzun değeri ne? Gerçek mutluluk kendiliğinden ve ça-
M: İşin içine neden sürekli amaç sokuyorsunuz? Amaç hare- ba gerektirmeyendir.
keti, değişimi, bir eksiklik duygusunu ifade eder. Tanrı güzel- S: Bütün varlıklar mutluluğu ararlar. Sadece araçlar farklıdır.
liği amaçlamaz - O'nun yaptığı her şey zaten güzeldir. Bir çi- Bazıları onu içlerinde ararlar ve bu nedenle onlara Yogi denir;
çeğin güzel olmaya çalıştığını söyleyebilir misiniz? O doğası bazıları dışarıda ararlar ve onlar Bhogi olmakla itham edilir
gereği güzeldir. Aynı şekilde, Tanrı mükemmelliktir, mükem- ve suçlanırlar. Ama onların birbirlerine gereksinimleri vardır.
mel olma çabası değil. M: Haz ve acı birbirinin yerini alır. Mutluluk ise sarsılmaz.
S: Amaç güzellikte kendini gerçekleştirmiş oluyor. Arayıp bulabildiğiniz şey gerçek olan değildir. Asla kaybetme-
M: Güzel nedir? Mutluluk içinde algılanan her şey güzeldir. miş olduğunuzu bulun, sizden alınamaz olanı bulun.
Mutluluk güzelliğin özüdür.
S; Siz Sat-Chit-Ananda'dan söz ediyorsunuz. "Ben-im" açık ve
seçiktir, "Ben-biliyorum" açık ve seçik. Ben mutluyum ise ke-
sinlikle açık ve seçik değil. Mutluluğum nereye gitti (nerede)?
M: Kendi öz varlığınızın tümüyle farkında olun, o zaman bi-
linçli bir biçimde mutlu olursunuz. Zihninizi asıl olduğunuz-
dan ayırıp, olmadığınız şeylerle meşgul ettiğiniz için mutlu ve
huzurlu olma duygunuzu yitirirsiniz.
S: Önümüzde iki yol var - çaba yolu (yoga marga) ve kolaylık
yolu (bhoga marga). Her ikisi de aynı hedefe götürür - özgür-
leşmeye.

127 123
BEN O ' Y U M SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

26 masyon) olduğunu işitmenin muazzam önemi olduğunu söy-


lediği anlatılır. Müjde, bir gemi yükü pamuk içinde bir kıvıl-
Kişilik Bir Engeldir cıma benzetilir; yükün tümü yavaş yavaş fakat amansızcasına
küle dönecektir. Aynı şekilde aydınlanmanın müjdesi, er ya da
Soran: Görebildiğim kadarıyla dünya bir Yoga okulu ve haya- geç bir dönüşüme neden olacaktır.
tın kendisi Yoga uygulaması. Herkes mükemmellik yolunda M: Evet, önce işitmek (shravana), sonra hatırlamak (sinarana),
çaba harcıyor ve Yoga çaba harcamaktan başka nedir? "Sıra- düşünmek (manana) vesaire. Bizler aşina zemindeyiz. Diğer-
dan" diye adlandırılan kimseler ve onların "sıradan" hayatla- leri Bhoga'ları içinde devam ederlerken, haberi (müjdeyi) alan
rında hor görülecek hiçbir şey yok. Onlar da Yogi kadar uğra- kişi Yogi olur.
şıp didinir ve acı çekerler; ancak onlar gerçek amaçlarının bi- S: Fakat siz yaşamanın -sadece dünyanın tekdüze, yavan ha-
lincinde değildirler. yatını yaşamanın, ölmek üzere doğmanın, doğmak üzere ölme-
M a h a r a j : Sizin sıradan insanlarınız ne bakımdan Yogi'dirler? nin- insanı -tıpkı bir nehrin topladığı su kütlesinin etkisiyle
S: Nihai hedef aynıdır. Yogi'nin vazgeçme ve terk etme (tyaga) denize ulaşması gibi- sırf hayatın akış hacmiyle ileri götürdü-
yoluyla bulduğunu, sıradan insan deneyim (bhoga) yoluyla id- ğünü kabul edersiniz.
rak eder. Bhoga'nm yolu bilinçsizdir ve bu nedenle tekrarla- M: Dünya var olmadan önce bilinç vardı. Dünya bilincin için-
nan ve uzun süren bir yoldur, öte yandan Yoga'nın yolu bile- de oluşur, bilinç içinde devam eder ve saf bilinç içinde erir.
rek, karar verilerek seçilmiş yoğun bir yoldur, dolayısıyla daha Her şeyin kökenindeki "Ben-im (var olanım)" duygusudur.
hızlı olabilir. "Bir dünya vardır" şeklindeki zihin hali ise ikinci derecede ge-
M: Belki de Yoga ve Bhoga devreleri birbirini izler. Önce Bho- lir, çünkü olmak için benim dünyaya ihtiyacım yoktur, dün-
gi, sonra Yogi, sonra yine Bhogi ve daha sonra yine Yogi. yanın ise bana ihtiyacı vardır.
S: Amaç ne olabilir? S: Yaşama arzusu muazzam bir şeydir.
M: Zayıf arzular iç gözlem ve meditasyonla giderilebilirler ama M: Daha da büyük olan, yaşama dürtüsünden kurtulmuşluk-
kökü derinde olan güçlü arzuların doyuma uğratılmaları ve tur, özgürleşmedir.
meyvelerinin -acı ya da tatlı- tadılması gerekmektedir. S: Bir taşın özgürlüğü gibi mi?
S: Öyleyse neden Yogiler'i takdir edip Bhogileri'i hafife alalım? M: Evet,birtaşın özgürlüğü ve yanı sıra çok daha fazlası. Bu
Hepsi bir bakıma Yogidirler. sınırsız ve bilinçli bir özgürlüktür.
M: Beşeri değerler ölçeğinde kararlılıkla, bilerek ve isteyerek S: Kişilik, deneyim biriktirmek için gerekli değil midir?
gösterilen çabalar övülmeye değer sayılırlar. Gerçekte hem Yo- M: Şimdi sizin olduğunuz gibi, kişilik sadece bir engeldir.
gi hem Bhogi kendi doğalarını izlerler, koşullara ve fırsatlara Kendini bedenle özdeşleştirmek bir bebek için iyi olabilir, ama
göre. Yogi'nin hayatını tek bir arzu yönetir - gerçeği bulmak. gerçek büyüme, bedeni yol üstünden çekmektir. Normal ola-
Bhogi ise birçok efendiye hizmet eder. Fakat Bhogi Yogi olur rak, insanın bedene dayalı arzuları hayatın erken çağlarında
ve Yogi de dönüp dolaşıp kendini Bhogi dönemi içinde bula- ceride bırakarak büyümesi gerekir. Hatta bedensel zevkleri
bilir. Nihai sonuç aynıdır. reddetmeyen bir Bhogi'nin dahi tattığı hazlarm özlemini çek-
S: Buda'nın, bilinçte tam bir aydınlanma, dönüşüm (transfor- mesine, onların peşinden hırsla koşmasına gerek yoktur. Alış-

128 129
BEN O ' Y U M SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

kanlık, tekrarlama arzusu, Yogi'yi de Bhogi'yi de düş kırıklığı- S: Bazı Yoga okulları var ki orada öğrenci aydınlanmaya ulaş-
na uğratır. tıktan sonra yedi ya da on iki ya da on beş, hatta yirmi beş yıl
S: Neden kişiyi (uyaktı) sanki hiç önemi yokmuşçasına redde- sessiz kalmakla yükümlü oluyor. Hatta Bhagavan Sri Ramana
Maharshi öğretmenliğe başlamadan önce kendisine yirmi yıl
diyorsunuz? Kişilik bizim varlığımızın başlıca olgusudur. O
sessizlik uygulamış.
bütün sahneyi doldurur.
M: Siz onun bellek üstüne kurulmuş, arzular tarafından hare- M: Evet, iç meyve olgunlaşmalıdır. O zamana kadar disiplin,
kete geçirilen alışkanlıktan başka bir şey olmadığını görme- farkındalık hali içinde yaşama sürmelidir. Bu uygulama gide-
rek daha süptil bir hal alır ve sonunda büsbütün şekilden
dikçe, kendinizi bir kişi olarak düşüneceksiniz - yaşayan, his-
.soyutlanmış hale gelir.
seden, düşünen, aktif, pasif, zevk duyan ya da acı çeken. Ken-
dinizi sorgulayın, kendinize "Bu böyle mi?", "Ben kimim?", S: Krişnamurti de farkındalık içinde yaşamaktan söz eder.
"Bütün bunların ardında ve ötesinde ne var?" diye sorun. Ve M: O her zaman doğrudan doğruya "nihai" olanı hedefler.
az zamanda yanılgınızı göreceksiniz. Ve yanılgının doğası da Evet, sonuçta bütün Yogalar sizin adhi yoga'da karar kılarlar;
görüldüğünde yok olmaktır. bilinç (gelin) ile hayatın (güvey) evlenmesinde. Bilinç ve varlık
(sad-chit) mutlulukta (ananda) buluşurlar. Mutluluğun mey-
S: Yaşam Yogası, yaşamın kendisi, ona belki Doğal Yoga (ni-
dana çıkması için buluşmanın, temasın, dualite içindeki birli-
sargayoga) diyebiliriz. O bana Rig-Veda'da sözü edilen ve ha-
ğin teyidi gerekir.
yatın akılla evlenmesi olarak tarif edilen Esas Yoga'yı (adhi
S: Buda da, niruana'ya ulaşmak için kişinin canlı varlıklarla
yoga) hatırlatıyor.
haldeş (hemhal) olması gerektiğini söylemişti. Bilinç büyümek
M: Akıllıca ve tam bir farkındalık içinde yaşanan bir hayat
için hayata muhtaçtır.
başlı başına Nisarga Yoga'dır.
S: Hayat ile aklın evliliği ne anlama gelir? M: Dünyanın kendisi temastır - bilinçte gerçekleştirilen tüm
temasların bütünlüğüdür. Ruh maddeyle temas eder, bunun
M: Kendiliğinden bir farkındalık içinde yaşamak, zorlanmasız
sonucunda bilinç tezahür eder. Böyle bir bilinç anılara ve bek-
yaşam bilinci, insanın hayata karşı tümüyle ilgili olması anla-
lentilere bulaşınca bir tutsaklık, bir boyunduruk haline gelir.
mına gelir.
Saf deneyim bağlamaz, engellemez; arzu ve korku arasında
S: Sri Ramakrishna Paramahamsa'nın eşi Sharada Devi, öğ-
yakalanıp kalmış olan deneyim saflığını yitirmiştir ve o karma
rencilerini çok aşırı bir çabalama içinde olmalarından dolayı
yaratır.
azarlardı. O onları ağacından olgunlaşmadan kopartılan mey-
velere benzetirdi. "Neden telaş etmeli?" derdi, "İyice olgunla- S: "Birlik"te mutluluk olabilir mi? Bütün mutluluklar mutla-

şıp yumuşayarak tatlanıncaya kadar bekleyin." ka teması, dolayısıyla dualiteyi (ikiliği) gerekli kılmaz mı?

M: Ne kadar haklıydı! Niceleri var ki şafak vaktini öğle saati, M: Çatışma yaratmadığı sürece dualitenin yanlış bir tarafı yok-

bir anlık deneyimi de tam idrake erme sanarak, kazandıkları tur. Çokluk ve çeşitlilik, mücadelesiz ve didişmesiz olursa se-

ufak şeyleri bile aşırı gurur yüzünden mahvediyorlar. Alçak vinçtir, hazdır. Saf bilinçte ışık vardır. Sıcaklık için temas ge-

gönüllülük ve sessizlik bir sadhaka için, ne kadar ilerlemiş rekir. Varlığın birliğinden daha yukarıda sevginin birliği var-

olursa olsun, esastır. Ancak tam anlamıyla olgunlaşmış gnani dır. Sevgi dualitenin anlamı ve amacıdır.

kendini tam bir spontanlığa bırakabilir. S: Ben evlat edinilmiş bir çocuğum. Öz babamı bilmiyorum.

130 116130
BEN O ' Y U M
SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

Annem, ben doğduğumda ölmüş. Üvey babam, çocuğu olma- M: Ne sıradan - ne olağanüstü. O sadece farkındalık içinde ve
yan üvey annemi memnun etmek için beni evlat edinmiş - he- alabildiğine yoğun bir biçimde sevecendir. O kendisine, egosu-
men hemen rastlantı sonucu. O basit bir insandır -bir kamyon nu okşayıcı tanımlamalara girmeksizin bakar. Kendini tanım-
sahibi ve sürücüsü. Annem ev işlerine bakar. Şimdi yirmi dört lamalara ve kendini özdeşleştirmelere izin vermeden bakar. O
yaşındayım. Son iki buçuk yıldan beri huzursuz, arayış içinde kendisini dünyadan ayrı olarak-düşünmez. O dünyadır. O tü-
seyahat ediyorum. İyi bir hayat yaşamak istiyorum, kutsal bir müyle egosunun diktasından kurtulmuştur, tıpkı çok zengin
hayat. Ne yapmalıyım? l)ir insanın servetini durmadan dağıtışı gibi. O zengin değildir,
M: Eve gidin, babanızın işini üstlenin, yaşlılıklarında ana-ba- çünkü hiçbir şeyi yoktur; o yoksul değildir, çünkü bol bol ver-
banıza bakın. Sizi beklemekte olan kızla evlenin, sadık, sade mektedir. O sadece mülksüz, mülkiyetsizdir. Aynı şekilde, ger-
ve alçak gönüllü olun. Erdemlerinizi gizleyin, sessizce yaşayın. çeğe varmış insan egosuzdur; o kendisini herhangi bir şeyle
Beş duyu ve üç nitelik (guna) sizin Yoga'daki sekiz basamağı- özdeşleştirme yeteneğini yitirmiştir. Onun mekânı yoktur, o
nızdır. Ve "Ben-im (var olanım)" Büyük Hatırlatıcı'dır (maha- uz,ay ve zaman ötesidir, dünya ötesidir. Sözlerin ve düşüncele-
mantra). Siz bilmeniz gereken her şeyi onlardan öğrenebilirsi- rin ötesidir o.
niz. Dikkatli, uyanık olun ve durmadan düşünün, sorgulayın. S: Eh, bu benim için derin bir gizem. Ben basit bir insanım.
Hepsi bu. M: Derin, karmaşık, gizemli, anlaşılması zor olan asıl sizsiniz.
S: Eğer insanın kendi hayatını yaşaması, özgürlüğü sağlıyor- Size kıyasla ben sadeliğin ta kendisiyim. Ben neysem o'yum -
sa, neden herkes özgürleşemiyor? iç ve dış, benim ve senin, iyi ve kötü, her türlü ayrımdan uza-
M: Herkes özgürleşmekte. Önemli olan neyi yaşadığınız değil, nım. Dünya ne ise ben o'yum ve ben ne isem dünya o'dur.
nasıl yaşadığınızdır. Aydınlanma fikri son derece önemlidir. S: Nasıl oluyor bu, her insanın kendi dünyasını yaratması?
Sadece böyle bir olanağın var olduğunu bilmek dahi insanın M: Birkaç kişi uyuyorken her biri kendi rüyasını görür. Ancak
tüm görüşünü ve görünüşünü değiştirir. O tıpkı bir rende to- uyandırıldıklarındafarklı rüyalar sorunu gündeme gelir ve
zu öbeği içinde yanan bir kibritin yaptığını yapar. Bütün bü- onların aslında rüya, hayal edilen, imgelenen bir şey oldukları
yük öğretmenler bundan başka bir şey yapmamışlardır. Ger- görüldüğünde de bu sorun ortadan kalkar.
çeğin bir kıvılcımı bir yalanlar dağını yakıp yok edebilir. Tersi S: Rüyaların bile bir temeli vardır.
de doğrudur. Gerçeğin güneşi, kendini bedenle özdeşleştirme M: Bellekte. O zaman bile, anımsanan bir başka rüyadır. Sah-
bulutunun ardında gizli kalır. te olanın belleği de sahteden başka bir şey oluşturamaz. Aslın-
S: Bu aydınlanma müjdesini yayma işi çok önemli görünüyor. da belleğin bir kusuru yoktur. Sahte olan onun içeriğidir, ol-
M: Bunu sadece işitmek bile bir aydınlanma vaadidir. Bir Gu- guları, gerçekleri hatırlayın, zanları, yorumları unutun.
ru ile karşılaşmak bile özgürleşmenin güvencesidir. Mükem- S: Peki olgu, gerçek nedir?
mellik (kemâl) hayat verici ve yaratıcıdır. M: Saf farkındalıkla algılanan, arzu ve korkuyla etkilenmemiş
S: Gerçeğe varmış insanın "Ben gerçeğe vardım" diye düşün- şey gerçektir.
düğü olur mu? İnsanların kendisine çok önem ve değer verme-
leri karşısında hayrete düşmez mi? O kendini sıradan bir in
san olarak görmez mi?

132
116
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

ideal ile bağlanmış haldedir, Bhogi ise her an keşfe hazırdır.


27 M: Bu çok istemek ya da azla yetinmek meselesidir. Yogi he-
Başlangıçsız Olan Sürekli Başlar define ulaşmak konusunda çok istekli ve hırslıdır. Bhogi ise sa-
dece serüven hevesi içindedir. Sizin Bhoginiz daha zengin ve
Soran: Geçen gün size tekâmülün iki yoluyla ilgili soru soru- daha ilginç görünebilir, fakat durum gerçekte böyle değildir.
yordum -dünya nimetlerini reddetmek ya da onların tadım çı- Yogi dardır, usturanın keskin ağzı gibi. Öyle olmak zorunda-
karmak (yoga ve bhoga) ile ilgili. Fark göründüğü gibi büyük dır - derin ve düzgün şekilde kesmek için, sahte olanın birçok
değildir -Yogi zevk almak için reddeder, Bhogi ise reddetmek katmanına şaşmaz biçimde nüfuz edebilmek için öyle olmak
için zevk alır. Yogi önce reddeder, Bhogi önce tat alır. zorundadır. Bhogi birçok mihrapta ibadet eder; Yogi ise kendi
M a h a r a j : Yani ne? Yogi'yi Yoga'sı ile, Bhogi'yi Bhoga'sı ile gerçek, öz varlığından başka hiçbir şeye hizmet etmez.
rahat bırakın. Yogi ile Bhogi'yi karşı karşıya getirmenin bir yararı yok-
S: Bhoga yolu bana daha iyisi gibi görünüyor. Yogi, ağacından tur. Gidiş yolu (pravritti) zorunlu olarak, geri dönüş yolunun
erken kopartılmış ve olgunlaşması için bir sepet saman içine (nivritti) öncesindedir. Oturup yargılayarak notlar vermek gü-
konmuş bir mango (Hint kirazı) gibi. Havasız ve aşırı ısıtılmış lünçtür. Her şey nihai mükemmelliğe katkıda bulunur. Bazıla-
bu ortamda olgunlaşıyor ama gerçek lezzeti ve kokusu kaybo- rı gerçeğin üç yüzü bulunduğunu söylerler, Gerçek-Bilgelik-
luyor. Ağaçta bırakılan mango ise giderek gerçek büyüklüğü- Mutluluk. Gerçeği arayan bir Yogi olur; bilgeliği arayan bir
ne, rengine ve lezzetine kavuşur; her yönü ile haz verir insa- gnani olur; mutluluğu arayan biri ise bir eylem adamı olur.
na. Ama her nedense tüm övgüleri Yoga, tüm yergileri de Bho- S: Bize aşkın mutlulukta dualite olmadığı söylendi.
M: Bu tür mutluluğun doğası daha çok huzur ve sükûndur.
ga alır. Gördüğüm kadarıyla ikisi arasında daha iyi olan Bho-
Haz ve acı -dürüst ya da dürüst olmayan- eylemlerin meyvele-
ga'dır.
ridir.
M: Sizi böyle söyleten nedir?
S: Yogileri ve onların muazzam çabalarını gözlemledim. Ger- S: Farkı oluşturan nedir?
çeğe vardıklarında bile, bunda acı ve varlıklarını kasan, büzen M: Fark, vermek ile ele geçirmek arasındaki farktır. Yaklaşım
bir şey var. Zamanlarının çoğunu transta geçirir görünüyorlar ne yolda olursa olsun, sonunda hepsi bir olur.
ama konuştuklarında sadece kutsal metinleri seslendiriyorlar. S: Eğer hedefte fark olmayacaksa neden çeşitli yaklaşımlar
En iyi hallerinde bu gnani'ler çiçeklere benziyorlar -mükem arasında ayrım yapılıyor?
mel fakat sadece küçük çiçekler; kokularını çok küçük bir çev M: Bırakın herkes kendi doğasına göre davransın. Her durum-
re içinde yayabiliyorlar. Daha başkaları var, ormanlar gibi olan da nihai amaca hizmet edilmiş olacaktır. Sizin bütün ayırt et-
-zengin çeşitli, uçsuz bucaksız, sürprizlerle dolu, kendi içle me ve sınıflandırmalarınız pek âlâdır, ama onlar benim için
mevcut değildirler. Nasıl bir rüyanın anlatımı ayrıntılı ve doğ-
rinde bir dünya. Bu farkın bir nedeni olmalı.
ru olmasına rağmen herhangi bir temele dayanmaz ise, öylece,
M: Bu size göre böyle. Size göre biri Yoga içinde kasılıp bodur
sizin kalıplarınız da sizin varsayımlarınızdan başka hiçbir şe-
kalmış, diğeri Bhoga içinde gelişip serpilmiş.
ye uymaz. Siz bir fikirle başlıyorsunuz ve bir başka kılığa bü-
S: Bu böyle değil mi? Yogi hayattan korkar ve sükûn arar, oy-
rünmüş aynı fikirle bitiriyorsunuz.
sa, Bhogi serüvencidir, coşku doludur, ileri gidicidir. Yogi bir

116134
BEN O ' Y U M SRİ NİSARGADATTAMAHARAJ

S: Siz şeyleri nasıl görüyorsunuz? bi konuşamazsınız. Bu bir kez anlaşılırsa, siz artık "halde ol-
M: Bir veya hepsi, benim için aynıdır. Aynı bilinç (chit), varlık mak" ile "hale gelmek" arasında, karşıtlarda olduğu gibi bir
(sat) ve mutluluk (ananda) olarak belirir. Devinim halindeki ayrım yapamazsınız. Gerçekte onlar aynı ağacın kökleri ve dal-
Chit ise Ananda'dır; Chit hareketsiz iken varlıktır. ları gibi bir ve ayrılmazdırlar. Her ikisi de ancak bilincin ışığı
S: Siz yine de devinim ve devinimsizlik arasında bir ayrım ya- içinde var olabilir ki bilinç de "Ben-im" duygusunun sonucu
pıyorsunuz. olarak ortaya çıkar. Başta gelen-olgu, ana gerçek budur; eğer
M: Ayrımsızlık ancak sessizlik içinde konuşur. Farkları (ay- onu kaçırır sanız, her şeyi kaçırmış olursunuz.
rımları) taşıyan sözcüklerdir. Tezahür etmemiş olanın (nirgu- S: Gündelik hayatınızda daima gerçek halinizin bilincinde mi-
ua) adı yoktur, bütün adlar tezahür etmiş olana (saguna) ve- siniz?
rilir. Sözcüklerden öte olanı sözcüklerle ifade etmeye uğraş- M: Ne bilinçli ne de bilinçsizim. Kanılara ihtiyacım yok. Cesa-
mak boşunadır. Bilinç (chidananda) ruhtur (purusha), bilinç ret üzere yaşıyorum. Cesaret benim özümdür, ki o hayat sev-
maddedir (prakriti). Mükemmel olmayan ruh maddedir, mü- gisidir. Ben anılardan ve beklentilerden kurtulmuşum, ne ol-
kemmel olan madde ruhtur. Başlangıçta olduğu gibi sonda da duğum ve ne olmadığım ile meşgul değilim. Ben kendini-tarif-
her şey birdir. lere bağımlı değilim; soham ve brahmasmi (Ben O'yum, Ben
Bütün ayrımlar zihindedir (chitta), gerçekte (chit) hiçbiri En Yüceyim) gibi tarifler benim işime yaramaz. Ben hiçbir şey
yoktur. Devinim ve devinimsizlik (sükûn) zihin halleridir ve olmak ve de dünyayı olduğu gibi, hiçbir şey gibi görmek cesa-
karşıtları olmadıkça var olamazlar. Hiçbir şey kendi başına retine sahibim. Bu çok basit geliyor, onu bir deneyin!
devinmez ve durmaz. Zihnin ürettiklerini mutlak varlığa atfet- S: Fakat size ne cesaret veriyor?
mek acı veren bir hatadır. Hiçbir şey tek başına var olamaz. M: Görüşleriniz ne kadar saptırılmış! Cesaretin verilmesi mi
S: Siz devinimsizlik (sükûn) halini En Yüce Hal ile özdeşleş- gerekir? Sizin sorunuz endişe ve korkunun normal, cesaretin
tirir görünüyorsunuz. ise anormal bir hal olduğunu ima ediyor. Oysa durum bunun
M: Bir zihin hali olarak devinimsizlik vardır (chidaram) ve bir tam tersidir. Endişe ve umut, imgelemeden doğmuştur - ben
de olma hali olarak devinimsizlik (atmaram) vardır. Birincisi her ikisinden de bağımsızım. Ben sadece var olanım ve üstüne
gelir ve gider, halbuki gerçek devinimsizlik eylemin ta kalbi- yaslanacak bir şeye ihtiyacım yok.
dir: Ne yazık ki lisan zihinsel bir araçtır ki ancak karşıtlarla S: Siz kendinizi bilmedikçe, var olmanızın size yararı ne? Ne
işler. olduğunuzla mutlu olabilmeniz için ne olduğunuzu bilmek zo-
S: Bir tanık olarak siz çalışıyor musunuz, yoksa devinimsiz rundasınız.
misiniz? M: Varoluş, biliş gibi parlar, biliş sevgi içinde sıcaktır. Hepsi
M: Tanıklık bir deneyimdir, devinimsizlik ise deneyimden öz- birdir. Siz ayrılık hayal ediyor ve sorularla kendinize eziyet
gür olmaktır. ediyorsunuz. Formüllerle gereğinden fazla uğraşmayın. Saf va-
S: Onlar birlikte var olamazlar mı, tıpkı okyanusta dalgaların roluş tarif edilemez.
uğultusu ve derinlerin sessizliği nasıl birlikte bulunuyorsa? S: Bir şey bilinemez ve ondan zevk alınamazsa, bana bir yara-
M: Zihnin ötesinde deneyim diye bir şey yoktur. Deneyim dual rı yoktur. O her şeyden önce benim deneyimimin bir parçası
(ikili) bir durumdur. Siz gerçek hakkında o bir deneyimmiş gi- olmalıdır.

116 137
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Siz gerçeği deneyim düzeyine indirgiyorsunuz. Gerçek, ken- S: Yine de dualite hâlâ var, keder var, yardım ihtiyacı var. Onu
disi deneyimin zemini (adhar) olduğu halde nasıl olur da de- yalnızca bir rüya imiş gibi inkâr etmekle bir yere varılamaz.
M: Yardımı olabilecek tek şey rüyadan uyanmaktır.
neyime dayandırılır? Gerçek, deneyimin nedenidir, onun nite-
S: Bir uyandırıcıya ihtiyaç var.
liği değil, Deneyim sonuçta, bir zihin halidir, halbuki varlık
(varoluş) kesinlikle bir zihin hali değildir. M: Yine o da rüya içindedir. Uyandırıcı sonun başlangıcını işa-
ret eder. Ebedi rüyalar yoktur.
S: Yine karıştırdım! Varlık biliş'ten ayrı mıdır?
S: Başlangıcı olmasa da mı?
M: Ayrılık görünüştedir. Nasıl rüya rüyayı görenden ayrı de-
M: Her şey sizinle başlar. Başlangıçsız olan başka ne var?
ğilse, biliş de varlıktan ayrı değildir. Rüya, rüya görendir; bil-
S: Ben doğumla başladım.
gi, bilendir - farklılık yalnız sözcüklere aittir.
M: Bu size söylenendir. Bu böyle midir? Kendi başlangıcınızı
S: Şimdi görebiliyorum ki sat ve chit birdir. Fakat aşkın mut-
gördünüz mü?
luluk (ananda) hakkında ne diyeceksiniz? Varık ve bilinç
mutlaka birlikte bulunurlar ama aşkın mutluluk ancak ara S: Ben şimdi başladım. Diğer her şey bellek sadece.
sıra çakıp söner. M: Dosdoğru. Başlangıçsız olan, daima, sürekli başlar. Aynı şe-
M: Bozulmayan sükûn içindeki varoluş hali aşkın mutluluk- kilde, ben ebediyen, daima veririm, çünkü hiçbir şeyim yok.
Hiçbir şey olmak, hiçbir şeye sahip olmamak, hiçbir şeyi alı-
tur, bozulmuş hali ise dünya olarak görülendir. Dualite olma-
koymamak en büyük armağan, en yüksek cömertliktir.
dığından mutluluk vardır; dualitede ise - deneyini. Haz ve acı
S: Kendini düşünme diye bir şey kalmamış mıdır?
dualitesi içinde gelip giden - deneyimdir. Mutluluk ise biline-
M: Elbette kendimi düşünürüm, fakat bu kendim her şeydir;
cek bir şey değildir. İnsan her zaman için mutluluktur ama as-
pratikte bu şaşmaz, tükenmez ve evrensel iyi-niyet şekline bü-
la mutluluk sahibi değildir. Mutluluk bir vasıf, bir nitelik de-
rünür. Siz ona sevgi, her yeri kaplayan, her şeyi kurtarıcı sev-
ğildir.
gi diyebilirsiniz. Böyle sevgi en üstün şekilde faaldir - yapma
S: Bazı Yogiler hedeflerine ulaşıyorlar fakat bunun başkaları-
fiili ile ilgisi olmaksızın.
na bir yararı yok. Onlar paylaşmayı bilmiyorlar ya da bu yete-
nekleri yok. Sahip olduklarını paylaşabilenler diğerlerini inisi-
ye edebiliyorlar. Aradaki fark nereden geliyor?
M: Fark yoktur. Sizin yaklaşımınız yanlış. Yardım edilecek baş-
kaları yoktur. Tüm servetini ailesine devreden zengin bir ada-
mın dilenciye vereceği bir kuruşu kalmaz. Bilge adam (gnani)
da böyle, bütün güçlerinden ve sahip olduklarından soyunmuş- 28
tur. Onun hakkında söylenebilecek hiçbir şey ama hiçbir şey
Her Istırap Arzudan Doğar
yoktur. O herhangi birisine yardım edemez, çünkü o herkes-
tir. O yoksuldur, hem de yoksulluğudur, o hırsızdır hem de
Soran: Ben çok uzak bir ülkeden geldim. Bazı içsel deneyim-
hırsızlığıdır. O ayrı olmadıkça nasıl yardım edebilir? Bırakın,
im- yaşadım ve görüş alışverişinde bulunmak istiyorum.
kendisinin dünyadan ayrı olduğunu düşünen kimse dünyaya
Maharaj: Elbette. Kendinizi biliyor musunuz?
yardım etsin.

156 139
BEN O ' Y U M SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Ben beden ve zihin olmadığımı biliyorum. M: Çalışmaya ihtiyacınız var mı?


M: Size bunu söyleten ne? S: Para kazanmam için çalışmam gerekiyor. Bundan hoşlanı-
S: Kendimi beden içinde hissetmiyorum. Sanki her yerde gibi- yorum, çünkü bu benim canlı varlıklarla ilişkide olmamı sağ-
yim. Zihne gelince, deyim yerindeyse, onu açıp kapayabiliyo- lıyor.
rum. Bu bana zihin olmadığımı hissettiriyor. M: Onlara ne için ihtiyacınız var?
M: Kendinizi dünyanın her tarafında hissederken, dünyadan S: Onların bana ihtiyaçları olabilir ve beni bu işe sokan onla-
ayrı kalıyor musunuz? Yoksa siz dünya mısınız? rın kaderidir. Bu hayat birdir, ne de olsa.
S: Her ikisi de. Bazen kendimi ne beden, ne zihin gibi ama M: Şimdiki durumunuza nasıl geldiniz?
her-şeyi-gören tek bir göz gibi hissediyorum. Bunda derinleşin- S: Sri Ramana Maharshi'nin öğretileri benim bu yola, kendi
ce kendimi gördüğüm her şey olarak buluyorum ve kendimi yoluma girmemi sağladı. Daha sonra Douglas Harding diye bi-
dünya ile bir olmuş görüyorum. rivle tanıştım, o da "Ben kimim?" üzerinde nasıl çalışacağımı
M: Çok iyi. Arzular hakkında ne dersiniz? Sizde herhangi bir göstererek bana yardım etti.
arzu var mı? M: Bu ani mi, yavaş yavaş mı oldu?
S: Evet, onlar geliyorlar, kısa süreli ve yüzeysel olarak. M: Birdenbire oldu. Tamamen unutulmuş bir şeyin tekrar in-
M: Peki bunlarla ilgili ne yapıyorsunuz? sanın aklına gelişi gibi. Ya da apansız çakan bir idrak ışığı gi-
bi "Ne kadar basit" dedim, "Ne kadar basit. Ben, olduğumu
S: Ne yapabilirim? Geliyorlar, gidiyorlar. Onlara bakıyorum.
düşündüğüm Ben değilim! Ben ne idrak eden ne de idrak edi-
Bazen bedenimin ve zihnimin onları yerine getirmekle meşgul
lenim. Ben yalnızca idrakim."
olduklarını görüyorum.
M: Kimin arzularıdır yerine getirilen? M: Hatta idrak bile değil, fakat bütün bunları mümkün kılan.
S: Onlar, içinde yaşadığım dünyanın parçalarıdır. Onlar aynen S: Sevgi nedir?
ağaçların ve bulutların orada bulunuşları gibi. M: Ayırt etme ve ayrılık duygusu olmadığında, buna sevgi di-
M: Onlar bir eksikliğin işareti değil midir? yebilirsiniz.
S: Neden öyle olsunlar? Onlar oldukları gibidir, ben de oldu- S: Kadın ve erkek arasındaki sevgiye neden bu kadar çok ağır-
ğum gibi. Arzuların beliriş ve kayboluşları beni nasıl etkileye- lık veriliyor?
bilir? Kuşkusuz onlar zihnin şeklini ve içeriğini etkileyip de- M: Çünkü onun içinde mutluluk unsuru çok belirgin.
ğiştirebilirler. S: Bütün sevgilerde bu böyle değil midir?
M: Pekâlâ, ne iş yapıyorsunuz? M: Her zaman değil. Sevgi acı verebilir. O zaman siz ona şef-
S: Ben şartlı salıverme görevlisiyim. kat ve merhamet (acımak) dersiniz.
M: O ne demektir? S: Mutluluk nedir?

S: Genç suçlular şartlı olarak serbest bırakılırlar ve onların M: İç ile dış arasındaki uyum mutluluktur. Öte yandan, ken-
davranışlarını izleyen ve eğitim görmelerine ve iş bulmalarına dini dış nedenlerle özdeşleştirmek ıstıraptır.
yardım eden özel görevliler vardır. S: Kendini özdeşleştirme nasıl olur?
M: Çalışmak zorunda mısınız? M: Öz Varlık, doğası gereği, yalnız kendini bilir. Deneyim ek-
S: Kim çalışıyor? Çalışma kendi olup duruyor. sikliği nedeniyle her algıladığı şeyin kendisi olduğunu sanır.

156 140
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

Yediği sert darbelerle dışa bakmayı (uiueka) ve yalnız yaşama- benlik ise bir kavramdan, bir hitap biçiminden, zihnin yarattı-
yı (vairagya) öğrenir. Ne zaman ki doğru davranış (uparati) ğı çekici bir hayaletten ibaret. Benim gündelik benliğimin gü-
normal hale gelir, güçlü bir içsel dürtü (mukmukshutva) ona zel olmadığını kabul ediyorum fakat o benim tek varlığım. Siz
kaynağını aratır. Beden kandili yakılır ve her şey berrak ve benim bir başka varlık, ya da bir başka varlığa sahip olduğu-
parlak olur. mu söylüyorsunuz. Onu görüyor musunuz - o sizin için bir
S: Istırabın gerçek nedeni nedir? realite mi, yoksa kendi görmediğiniz bir şeye benim inanma-
M: Kendini sınırlı olanla (vyaktitva) özdeşleştirmektir. Bütün mı mı istiyorsunuz?
duyular ne denli güçlü olsalar da ıstırabın nedeni olamazlar. M: Düşünmeden sonuçlara atlamayın hemen. Somut, maddi
Yanlış fikirler tarafından şaşırtılmış, "Ben şuyum", "Ben bu- olanın gerçek olması gerekmez, idrak edilenin, tasarlananın
yum" şeklindeki düşünce tarzının bağımlısı haline gelmiş olan asılsız olması gerekmez. Duyulara dayanan ve bellek tarafın-
zihindir ki kaybetmekten korkar, kazanmak için kıvranır, düş dan şekillendirilen algılama bir algılayanı öngörür ki onun do-
kırıklığına uğradığı zaman acı çeker. ğasını incelemeyi asla görev edinmediniz. Ona tüm dikkatinizi
verin, onu sevgi ve özenle inceleyin, o zaman kendiniz hak-
S: Bir dostum her gece korkunç rüyalar görüyordu. Uykuya
kındaki o çelimsiz ve önemsiz imaj ile öylesine meşgul oldu-
dalmak ona dehşet verirdi. Hiçbir şey ona yardım edemezdi.
ğunuz için önceden hayal bile etmediğiniz gerçek varlığınızın
M: Gerçekten iyi olanın (satsang) kendisine eşlik etmesi ona
yüceliklerini ve derinliklerini keşfedeceksiniz.
yardım edebilirdi.
S: Kendimi verimli bir biçimde inceleyebilmem için uygun bir
S: Hayatın kendisi bir karabasandır.
ruh hali içinde olmalıyım.
M: Soylu dostluklar (satsang) fiziksel ve zihinsel tüm hasta-
lıkların en yüce ilacıdır. M: Sizin ciddi, dikkatli ve gerçekten ilgi duyuyor olmanız ge-
S: Genellikle insan böyle dostluklar bulamaz. rekir. Kendi hakkınızda iyi niyetle dolu olmanız gerekir.
M: İçinizi arayın. Sizin gerçek varlığınız sizin en iyi dostunuz- S: Benim bencil olduğum kesin.
dur. M: Değilsiniz. Siz hasım ve sahte olan yabancı tanrılara hiz-
S: Hayat niçin çelişkilerle doludur? met ederek kendi kendinizi durmadan tahrip ediyorsunuz.
M: O zihinsel gururun kırılmasına yardım eder. Ne kadar za- Lütfen bencil olun, ama doğru yolda. Kendiniz için iyiyi iste-
vallı ve güçsüz olduğumuzu idrak etmek zorundayız. Olduğu- yin, sizin için iyi olan uğrunda çalışıp çabalayın. Mutluluk ile
muzu, bildiğimizi, sahip olduğumuzu, yaptığımızı hayal etti- sizin aranızda duran her şeyi yok edin. Her şey olun - her şeyi
ğimiz şeylerle kendimizi aldattığımız sürece gerçekten çok ha- sevin - mutlu olun - mutlu edin. Bundan daha büyük mutlu-
zin bir durumdayız demektir. Ancak egoyu tümüyle inkâr luk yoktur.
yoluyla gerçek varlığımızı keşfetme şansı vardır. S: Sevgide neden bu kadar çok ıstırap var?
S: Egoyu-inkâr üzerinde neden bu kadar çok duruluyor. M: Bütün ıstıraplar arzulardan doğarlar. Gerçek sevgi asla düş
M: Kendini-idrak etme kadar. Gerçek benliğin bulunabilmesi kırıklığına uğramaz. Birlik duygusu nasıl düş kırıklığına uğra-
için sahte olanın terk edilmesi zorunludur. tılabilir ki? Düş kırıklığına uğrayan ancak ifade etme arzusu-
S: Sizin sahte demeyi yeğlediğiniz "benlik" ne yazık ki benim dur. Böyle bir arzu da zihne aittir. Zihinsel olan her şeyde ise
için en gerçek olanı. Bildiğim tek ben o. Sizin gerçek dediğiniz bu düş kırıklığı kaçınılmazdır.

116142
BEN O'YUM BEN O ' Y U M SRİ NİSARGADATTAMAHARAJ

S: Sevgide seksin yeri nedir? keşfeder, gelişir olmak sizin kaderinizdir. Yaşamak hayatın tek
M: Sevgi bir olma halidir. Seks enerjidir. Sevgi bilgedir, seks umacıdır. Öz Varlık kendini başarı ya da başarısızlıkla özdeş-
leştirmez - şu ya da bu olma fikri dahi düşünülemez. Öz Var-
kördür. Sevginin ve seksin gerçek doğası bir kez anlaşıldığın-
lık bilir ki başarı da yenilgi de görelidir, bir şeylere bağlıdır;
da, bir çatışma ve kargaşa kalmayacaktır.
onlar hayat örgüsünün iplikleridir. Her ikisinden de öğrenece-
S.;Ç.ok .fazla sevgisiz ,seks var. .
M:Sevgisiz olan her şey kötüdür. Sevgisiz hayat da kötüdür. ğinizi öğrenin ve onları aşın, daha öteye geçin. Eğer öğrenme-
S: Sevmemi ne sağlayabilir? mişseniz, tekrarlayın.
M: Siz aslında sevgisiniz - korkmadığınız zaman. S: Ne öğrenmeliyim?
M: Egonuzu düşünmeden yaşamayı. Bunun için siz gerçek var-
lığınızı (sıvarupa) yılmaz, korkusuz, her zaman muzaffer ola-
rak bilmelisiniz. Size kendi hayal gücünüzden başka hiçbir şe-
yin üzüntü ve sıkıntı veremeyeceğini bir kez mutlak bir kesin-
likle bilirseniz, o zaman arzularınızı ve korkularınızı, kavram-
larınızı ve fikirlerinizi hiç önemsemeden, sadece gerçek ile ya-
29
yarsınız.
Yaşamak Hayatın Tek Amacıdır S: Yoga'da bazı kimselerin başarılı, bazılarının başarısız olma-
larının nedeni ne olabilir? Bu kader midir, karakter midir yok-
Soran: Yoga'da başarısızlığa uğramak ne anlama gelir? Yoga' sa sadece rastlantı mıdır?
da başarı kazanamayan kimdir (yoga bhrashtaP. M: Yoga'da kimse asla başarısız olmaz. Bu bir ilerleyiş hızı
M a h a r a j : Bu sadece bir eksiklik sorunudur. Herhangi bir ne- meselesidir. Bu başlangıçta yavaş, sona doğru hızlıdır. İnsan
denle yogasını tamamlayamayan kimseye Yoga'da başarısız tamamen olgunlaştığında, gerçeğe varış bir infilak gibi olur.
denir. Ancak böyle bir başarısızlık geçicidir, çünkü Yoga'da Kendiliğinden en ufak bir ima ile gerçekleşiverir. Hızlı yavaş-
yenilgi yoktur. Savaş daima kazanılır, çünkü bu gerçek ile tan daha iyi değildir. Yavaş olgunlaşma ve hızlı çiçeklenme
sahte arasındaki bir savaştır. Sahtenin hiç şansı yoktur. birbirini izler. Her ikisi de doğaldır ve doğrudur.
S: Kim başarısızlığa uğrar? Kişi mi (vyakti) yoksa öz varlık mı
Ancak, bütün bunlar sadece zihin içinde böyledir. Benim
(uyakta)? görüşümle bu tür şeyler aslında yoktur. Bilincin büyük ayna-
M: Soru yanlış soruldu. Bir başarısızlık sorunu yoktur, ne kısa sında imajlar görünür, kaybolur ve onlara ancak bellek sürek-
vadede, ne uzun vadede. Bu bilinmeyen bir ülkede uzun ve çe- lilik verir. Ve bellek maddidir - yok edilebilir, kolay bozulur,
tin bir yolculuğa benzer. Sayısız adımlar içinde sadece sonun geçicidir. Böyle dayanıksız temeller üstüne bir kişisel varoluş
cusu sizi menzilinize ulaştıracaktır. Bu durumda bütün önceki duygusu inşa ediyoruz - belirsiz, kesintili, rüya gibi. "Ben şu-
adımları başarısızlıklar olarak değerlendiremezsiniz. Adımla yum", "Ben buyum" şeklindeki bu belirsiz kanı, saf farkında-
rınızdan her biri sizi hedefinize yaklaştırmıştır, siz bir engeli lığın değişmez halini kapatır, karartır ve ıstırap çekmek ve
aşmak için yolunuzu geri çevirmiş olsanız bile. Gerçekte, her ölmek için doğduğumuza bizi inandırır.
adım sizi hedefinize ulaştırır, çünkü daima devinir, öğrenir, N: Bir çocuk nasıl büyümemezlik edemezse, bir insan da doğa
156 72
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

tarafından büyümeye zorlanmaktadır. İnsan neden kendini beynin ötesinde, zihnin ötesinde. Aletin kusuru onu kullanana
y ansımaz.
zorlasın, neden ayrıca Yoga'ya gereksinim duyulsun?
M: Her zaman ilerleme vardır. Her şey ilerlemeye katkıda bu- S: Bana denilmişti ki, gerçeğe varmış insan asla iyi ve doğru
olmayan bir şey yapmaz. O her zaman örnek olacak şekilde
lunur. Fakat bu cehaletin ilerleyişidir. Cehaletin daireleri bel-
davranır.
ki durmadan genişlemektedir, ama ne var ki o yine de bağla-
M: Örneği kim tayin eder? Özgürlüğe ulaşmış insan niçin top-
yıcı olarak kalır. Derken bir Guru bize Yoga öğretmek ve onu
lumsal değer yargılarına, adet ve geleneklere uymak zorunda
uygulamak için ilham vermek üzere ortaya çıkar ve bilinme-
olsun? O, beklentilere uygun biçimde davranma durumunda
yen tarihlerden bu yana sürüp gelen cehalet gecesinin, yükse-
olduğu zaman artık özgür olamaz. Onun özgürlüğü anın ge-
len bilgelik güneşi önünde eriyip kaybolması sonucunda ol-
reksinimlerini yerine getirmekte, durumun gereksinimine ita-
gunlaşma gerçekleşir. Fakat gerçekte hiçbir şey olmamıştır.
at etmekte yatar. İnsanın canının istediğini yapma özgürlüğü
Güneş her zaman orada idi, onun için gece yoktur; ne var ki
aslında bağımlılıktır, halbuki insanın yapması gerekeni, doğru
"Ben beden'im" fikriyle kör olmuş olan zihin, illüzyon ipliğini
olanı yapma özgürlüğü gerçek özgürlüktür.
durmadan eğirip uzatmaktadır.
N: Ama yine de kimin gerçeğe varmış, kimin varmamış oldu-
S: Eğer her şey doğal sürecin bir parçasıysa, o zaman çaba
ğunu anlamanın bir yolu olmalı. Eğer o diğerlerinden ayırt
harcamanın gereği ne? edilemeyecek durumdaysa, o zaman ne işe yarar?
M: Çaba harcamak dahi onun bir parçasıdır. Cehalet inatçı ve M: Kendini bilenin bu konuda hiçbir kuşkusu yoktur. Başka-
katı hale gelip, karakter yozlaşınca çaba ve onun getirdiği acı larının onun durumunu fark edip etmediklerine aldırmaz. Ger-
kaçınılmaz olur. Doğaya tam itaatte, çaba (zorlanma) yoktur. çeğe varmışlığını açıklayan kimse çok azdır ve onunla karşı-
Spiritüel hayatın tohumu tayin edilmiş saate dek sessizlik ve laşmış olanlar ise şanslıdırlar, çünkü o bunu, onların iyi hal-
karanlık içinde büyür. lerinin sürmesi için yapar.
S: Bazı büyük şahsiyetlerle karşılaşıyoruz, onlar ileri yaşların-
M: İnsan çevresine baktığında, sürüp giden gereksiz ıstırapla-
da çocuksu, bayağı, kavgacı ve kinci oluyorlar. Onlar nasıl rın hacmi karşısında dehşete düşüyor. Kendilerine yardım edil-
oluyor da böylesine bozuluyorlar? mesi gereken kimseler yardım almıyorlar. Çırpınan ve inle-
M: Onlar, bedenlerini tam kontrol altına almış mükemmel yo- yen şifa bulmaz insanlarla dolu koca bir hastane koğuşu düşü-
giler değildiler. Ya da bedenlerini doğal çözüşmeden korumaya nün. Onları öldürerek çektikleri işkenceye son verme yetkisi
önem vermemiş olabilirler. İnsan bütün faktörleri bilmeden, size verilmiş olsaydı, bunu yapmaz mıydınız?
hemen sonuçlar çıkarmamalıdır. Her şeyin üstünde de insan, M: Buna karar vermeyi onlara bırakırdım.
değerce üstünlük ya da aşağılık yargılarında bulunmamalıdır. S: Fakat eğer kaderleri ıstırap çekmek ise? Siz kadere nasıl
Bedensel gençlik hali bir bilgelikten (gnarıa) çok bir hayatiyet. müdahale edebilirsiniz?
(prana) meselesidir.
M: Onların kaderi olmakta olandır. Kaderi çarpıtmak müm-
S: İnsan yaşlanabilir, fakat tetikliğini ve ayırt edebilme yeti- kün değildir. Siz her insanın hayatı onun doğuşunda, belirlen-
sini niçin kaybetmek zorunda? miştir demek mi istiyorsunuz? Ne garip bir fikir! Eğer öyle
M: Bilinçlilik ve bilinçsizlik, bedenli haldeyken, beynin duru olsaydı, karar veren güç hiç kimsenin acı çekmemesi için ge-
muna bağlıdır. Fakat gerçek benlik her ikisinin de ötesindedir,
116146
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Onlar kurtardılar mı? Onlar geldiler ve gittiler ve dünya


rekeni yapardı.
ağır ağır ve zorlâ yoluna devam ediyor. Kuşkusuz onlar bir
S: Neden-sonuç için ne dersiniz?
hayli şey yaptılar ve insan zihninde yeni boyutlar açtılar. Fa-
M: Her an, geçmişin tümünü içerir ve geleceğin tümünü ya-
kat dünyayı kurtarmaktan söz etmek bir abartmadır.
ratır. S: Dünya için bir kurtuluş yok mudur?
S: Ama geçmiş ve gelecek diye bir şey vardır.
M: Hangi dünyayı kurtarmak istiyorsunuz? Kendi projeksiyo-
M: Sadece zihinde. Zaman zihindedir, uzay zihindedir. Neden-
nunuzun dünyasını mı? Onu kendiniz kurtarın. Benim dünya-
Sonuç Yasası da bir düşünme biçimidir. Gerçekte her şey bu- mı mı? Benim dünyamı bana gösterin de ben onun icabına ba-
rada, şimdi ve bir'dir. Çokluk ve çeşitlilik sadece zihindedir. kayım. Kendimden ayrı, kurtarıp kurtarmamakta özgür oldu-
S: Yine de acıların dindirilmesinden yanaşınız, tedavi edilmesi ğum bir dünyadan haberim yok. Tüm dünyanın sizden kurta-
olanaksız hasta bedenlerin yok edilmesi şeklinde olsa bile. rılmaya ihtiyacı varken dünyayı kurtarmak sizin ne işinize?
M: Yine ben içeriden bakarken siz dıştan bakıyorsunuz. Ben Sahneden çıkın ve görün bakalım kurtarılacak bir şey kalmış
acı çeken görmüyorum, acı çeken benim. Ben onu içimde bi- mı?
liyor ve doğru olanı kendiliğinden bir biçimde ve uğraşmadan
S: Siz olmasanız, sizin dünyanızın var olmayacağı, bu nedenle
yapıveriyorum. Ne kuralları izliyor ne de kurallar koyuyorum.
de onun için yapabileceğiniz tek şeyin gösteriyi bitirmek ol-
Hayatla birlikte akıyorum - sadakatle ve karşı konulamayacak
duğu noktasını vurgular görünüyorsunuz. Bu bir çıkış yolu de-
biçimde.
ğil. Dünya benim yarattığım bir dünya ise bile, bu bilgi onu
S: Siz yine de yakın çevrenizi tam anlamıyla kontrolünüzde
kurtarmaz. Bu sadece onu açıklar. Sorun ortada kalır: Ben
tutan çok pratik bir adam olarak görünüyorsunuz.
niçin böyle sefil bir dünya yarattım ve onu değiştirmek için ne
M: Başka nasıl olmamı bekliyorsunuz? Uyumsuz bir kimse mi?
yapabilirim? Şöyle der gibisiniz: Onu unut ve kendi ihtişamı-
S: Bununla birlikte, bir başkasına pek fazla yardım edemez- na hayran ol. Elbette bunu kastetmiyorsunuz. Bir hastalığı ve
siniz. bunun nedenlerini tarif etmek onu tedavi etmez. İhtiyacımız
M: Elbette edebilirim. Siz de edebilirsiniz. Herkes edebilir. Fa- olan şey doğru ilaçtır.
kat ıstırap durmaksızın yeniden yaratılıyor. İnsan ancak kendi- M: Duygusuzluğun ve budalalığın yol açtığı bir hastalığın ne-
si, içindeki ıstırabın köklerini kurutabilir. Diğerleri ancak acı- denlerini açıklamak ve tanımlamak o hastalığın ilacıdır. Nasıl,
yı azaltmakta yardımcı olabilirler ama nedeni yok edemezler, bir yetersizlikten kaynaklanan bir hastalık, eksik faktörün
ki bu neden de insanoğlunun yoğun ve sınırsız gafletidir. sağlanmasıyla tedavi edilirse, yaşam hastalıkları da iyi dozda,
S: Bu gaflet bir gün sona erecek mi? "akıllıca bağımlılıklardan kurtuluş" ile (vivekavairagya) teda-
M: İnsanda - elbette. Herhangi bir anda. İnsanlıkta ise -bildi vi edilir.
ğimiz kadarıyla- pek çok yıl sonra. Yaratılış içinde - asla, çün
S: Siz mükemmellik öğütleyen vaazlarla dünyayı kurtaramaz-
kü yaratılışın kökü cehalettedir. Maddenin kendisi bilmezlik
sınız. İnsanlar oldukları haldeler. Onların azap çekmeleri mi
tir. Bilmemek ve bilmediğini bilmemek sonu gelmeyen ıstıra- gerekiyor?
bın nedenidir. M: Onlar oldukları gibi olmakta devam ettikçe ıstıraptan kaçış
S: Bize büyük avatarlar'dan bahsedildi, dünyanın kurtarıcıla- yoktur. Ayrılık duygusunu kaldırın, çatışma kalmayacaktır.
rı olanlardan.
156 156
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

lan vazgeçin, yeter. Sizin sorununuz rüya değil, sizin sorunu-


S: Basılı bir mesaj belki sadece kâğıt ve mürekkeptir. Önemli
nuz rüyanın bir kısmından hoşlanıp diğer kısmından hoşlan-
olan metindir. Dünyayı unsurlara ve niteliklere ayırarak ana-
mamaktır. Onun ya hepsini sevin ya da hiçbirini ve yakınmak-
liz ettikçe en önemli olanı gözden kaçırıyoruz - onun anlamını.
tan, suçlamaktan vazgeçin. Siz rüyanın rüya olduğunu gerçek-
Sizin her şeyi rüyaya indirgemeniz, bir böceğin rüyası ile bir
ten gördüğünüzde, yapılması gereken her şeyi yapmış olursu-
şairin rüyası arasındaki farkı dikkate almıyor. Hepsi rüyadır,
nuz.
doğru. Fakat hepsi eşit değildir.
S: Rüyanın oluş nedeni düşünmek midir?
M: Rüyalar eşit değildirler, fakat rüyayı gören tekdir (birdir).
M: Her şeyfikirlerin bir oyunudur. Fikir üretimine, tasavvur
Rüyada böcek de ben'im, şair de ben'im. Ama gerçekte hiçbiri
etmeye son verildiğinde (nirvikalpa samadhi) hiçbir şey algı-
değilim. Ben bütün rüyalardan öteyim. Ben, içinde bütün rü-
lanmaz, idrak edilmez. Kök fikir "Ben-im (var olanım)"dır. O
yaların görünüp kaybolduğu ışığım. Ben rüyanın hem içinde,
saf bilinç halini paramparça eder ve onu sayısız duyular ve id-
hem dışındayım. Nasıl başı ağrıyan bir insan, ağrıyı bilmekle
rakler, duygular ve fikirler izler ki bunların bütünlüğü Tanrı'
birlikte kendisinin ağrı olmadığını da bilirse, ben de rüyayı,
vı ve O'nun dünyasını oluşturur. "Ben-im" bir tanık olarak
rüya gören ben'i ve rüya görmeyen ben'i bilirim - hepsini aynı
kalır, fakat her şey Tanrı'nın iradesiyle vaki olur.
zamanda. Ben rüyadan önce, rüya sırasında ve rüyadan sonra
S: Neden benim irademle değil?
ne isem hep o'yum. Fakat rüyada gördüğüm değilim.
M: İşte yine kendinizi böldünüz-Tanrı ve tanık diye. Her ikisi
S: Bu tümüyle bir imgeleme meselesi. Birisi rüya gördüğünü
birdir.
imgeliyor, diğeri ise, rüya görmediğini imgeliyor. Her ikisi de
aynı değil mi?
M: Hem aynı, hem değil. İki rüya arasındaki sürede (aralıkta)
rüya görmemek elbette görülen rüyanın bir parçasıdır. Sürekli
olarak rüya görmemek ve ebediyen gerçeğin içinde kalmak ile
rüya arasında hiçbir ilişki yoktur. Bu anlamda ben asla rüya
görmem ve hiçbir zaman da görmeyeceğim. 30
S: Eğer rüya da, rüyadan kaçış da hayal gücünün ürünüyse-
Siz Özgürsünüz, ŞİMDİ
ler, çıkış yolu nedir?
M: Çıkış yoluna ihtiyaç yok! Görmüyor musunuz ki çıkış yolu
Soran: İnsanın ve evrenin doğası hakkında pek çok kuram var.
da rüyanın bir kısmıdır? Yapmanız gereken tek şey rüyanın
Yaratılış kuramı, illüzyon kuramı, rüya kuramı - ne kadar is-
rüya olduğunu görmektir.
lerseniz. Hangisi doğru?
S: Eğer ben her şeyi rüyadır diye çıkarıp atarsam, bu beni ne-
Mııharaj: Hepsi doğru ve hepsi yanlış. Siz en çok beğendiği-
reye götürür? nizi seçebilirsiniz.
M: Her nereye götürürse götürsün, o bir rüya olacak. Rüyanın S: Siz rüya kuramını yeğler görünüyorsunuz.
ötesine geçme fikri dahi illüzyondur, yanıltıcıdır. Neden her M: Bütün bunlar sözcükleri bir araya getirmenin yollarıdır.
hangi bir yere gidesiniz? Sadece, adına dünya dediğiniz bir rü- Kimi birini, kimi diğerini yeğler. Kuramlar ne doğru ne de
ya görmekte olduğunuzu idrak edin ve çıkış yolları aramak

150 116150
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

yanlıştırlar. Onlar açıklanamaz olanı açıklama girişimleridir. niz, her olayı, hayatınızın her saniyesini amacınıza yöneltirsi-
Önemli olan kuram değildir, onun denenme biçimidir. Kuramı niz. Başka, şeyler için boşuna zaman ve enerji sarf etmezsiniz.
verimli kılan onun sınanmasıdır. İstediğiniz herhangi bir ku- Kendinizi tümüyle adamışsınızdır. Buna ister irade deyin, is-
ram ile deney yapın - eğer gerçekten isteğinizde samimi ve dü- ter' sevgi ya da sadece dürüstlük. Bizler içte ve dışta savaş ha-
rüstseniz, gerçeğe varacaksınız. Bir canlı varlık olarak siz kar- linde olan karmaşık varlıklarız. Her zaman kendi kendimizle
şı konulmaz ve acı verici bir durum içinde sıkışıp kalmışsınız ilişkideyizdir; dün yaptığımız-şeyi bugün bozarız. Saplanıp
ve bir çıkış yolu arıyorsunuz. Size tutukevinizin birçok plânı kalmış olmamıza şaşmamalı. Biraz doğruluk, dürüstlük ve bü-
verilmiş, hiçbiri tamamen doğru değil. Fakat eğer siz ölesiye tünlük bir hayli fark oluştururdu.
istekli ve içtenseniz hepsi de bir ölçüde değer taşıyor. Özgür S: Hangisi daha güçlüdür, arzu mu, kader mi?
lüğe ulaştıran içtenliktir, kuram değil. M: Arzu kaderi şekillendirir.
S: Kuram yanıltıcı olabilir ve içtenlik de kör. S: Ve kader arzuyu şekillendirir. Benim arzularım kader dedi-
M: Samimiyetiniz size rehberlik edecek. Özgürlük ve mükem- ğimiz kalıtım ve koşullar, fırsatlar ve rastlantılar tarafından
mellik hedefine olan sadakatiniz size bütün kuramları ve sis- koşullandınlmışlardır.
temleri terk ettirecek ve siz bilgelik, zekâ ve aktif sevgi ile ya- M: Evet, öyle söyleyebilirsiniz.
şayacaksınız. Kuramlar başlangıç noktaları olarak iyi olabilir- S: Hangi noktada arzu etmek istediğim şeyi arzu etmekte öz-
ler ama mümkün olduğunca çabuk terk edilmeleri gerekir. gür olurum?
S: Bir Yogi var, gerçeğe varmak için sekiz katlı Yoga'nın ge- M: Şimdi özgürsünüz. Arzu etmek istediğiniz şey nedir? Onu
rekli olmadığını; irade gücünün yeterli olduğunu, saf irade gü- arzulayın.
cüne tam güvenerek hedefe konsantre olmanın, başkalarının S: Elbette arzu etmekte özgürüm, fakat arzumu eyleme geçir-
onlarca yılda başardıklarını zahmetsizce ve süratle elde etmek mekte özgür değilim. Başka dürtüler beni ayartıp başka yöne
için yeterli olduğunu söylüyor. saptırıyorlar. Arzum yeterince güçlü değil, hatta onu onayla-
dığım zaman bile. Diğer onaylamadığım arzular ise daha güç-
M: Konsantrasyon, tam güven, saf irade! Böylesi donanımlı
lüler.
insanın çabucak ulaşmasına şaşılmaz. Bu İrade Yogası, bir te-
ki hariç bütün arzulardan sıyrılmış olan olgun araştırıcı için M: Belki kendinizi aldatıyorsunuz. Belki de gerçek arzularını-
çok uygundur. Zaten, irade akim ve gönlün kararlılığından zı ifadelendirmektesiniz ve onayladıklarınız, saygınlık uğruna
başka nedir? Böyle bir sebatla her şey başarılabilir. yüzeyde tutuluyorlar.
S: Öyle hissediyorum ki Yogi sadece kesintisiz sürdürülen ta- S: Sizin söylediğiniz gibi olabilir, fakat bu bir başka kuram.
kip ve uygulamalarla sonuçlanan amaçtaki kararlılığı kastet- Gerçek şu ki arzu etmem gerektiğini düşündüğümü arzu et-
memişti. O demek istemişti ki, hedef üzerinde sabit tutulan mekte kendimi özgür hissetmiyorum ve arzum haklıca görün-
irade sayesinde takip ve uygulamalara ihtiyaç kalmaz. Sadece düğünde ise ona uygun davranmıyorum.
istemek (irade etmek) olgusu istenilen şeyi kendine çeker. M: Bütün bunlar zihnin zayıflığından ve beynin bütünlük için-
M: Buna ne isim verirseniz verin: İrade ya da amaçta karar de olmamasından kaynaklanır. Zihninizi toparlayıp güçlendi-
lılık, veya zihnin tek noktada toplanması, sonunda dönüp iç- rin, göreceksiniz ki düşünceleriniz ve duygularınız, sözleriniz
tenliğe, dürüstlüğe geliyorsunuz. Ölesiye içten bir haldeyse- ve eylemleriniz sizin iradeniz yönünde hizaya gireceklerdir.

116152
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Yine mükemmellik öğüdü! Zihni bütünleştirmek ve güçlen- olduğunuz içindir ki her şey olabilir. Evren sizin sınırsız olma
dirmek kolay iş değil! Nasıl başlanacak? kapasitenizin kısmi bir tezahüründen başka bir şey değildir.
M: Ancak bulunduğunuz yerden başlayabilirsiniz. Siz burada- S: Kendimi tümüyle haz arzusu ve ıstırap korkusuyla motive
sınız ve şimdi, siz bura'dan ve şimdi'den çıkıp gidemezsiniz. edilmiş buluyorum. Arzularım ne denli soylu, korkularım ne
denli haklı da olsa, hayatım haz ve acının oluşturduğu iki
S: Fakat burada ve şimdi ne yapabilirim?
kutup arasında salınıyor.
M: Şimdi ve burada varlığınızın farkında olabilirsiniz.
S: Hepsi bu mu? M: Haz ve acının, arzu ve korkunun kaynağına gidin. Gözlem-
leyin, araştırın, anlamaya çalışın.
M: Hepsi bu. Daha başka bir şey değil.
S: Uyanıkken ve rüyamda kendim hakkında bilinçliyim. Bu S: Arzu ve korku, her ikisi de fiziksel ve zihinsel faktörlerin
neden olduğu duygulardır. Onlar oradalar, kolayca gözlemle-
bana pek yardımcı olmuyor.
nebilirler. Fakat neden oradalar? Neden hazzı arzuluyor, acı-
M: Siz, düşündüğünüzün, hissettiğinizin, yaptığınızın farkın-
dan korkuyorum?
daydmız. Fakat kendinizin farkında değildiniz.
M: Haz ve acı zihin halleridir. Siz zihin olduğunuzu, daha doğ-
S: Gündeme getirmek istediğiniz yeni faktör nedir?
rusu beden-zihin olduğunuzu düşündüğünüz sürece, böyle so-
M: Saf tanıklık tutumunu, olayların içinde rol almadan onları
rular üretmeye zorunlusunuz.
gözlemleme tutumunu edinmeniz.
S: Peki, bir beden olmadığımı idrak ettiğim zaman arzudan ve
S: Bu bana ne yapacak?
korkudan kurtulmuş olacak mıyım?
M: Zihin zayıflığı, zekâ ve anlayış kıtlığından ötürüdür ki bu
M: Bir beden ve bedeni korumak için bir zihin var olduğu sü-
da farkındalıktan yoksun oluşun sonucudur. Farkındalık için
rece, çekme ve itme (sempati ve antipati) yasası işleyecektir.
çabalayarak zihninizi derleyip toplar, güçlendirirsiniz.
Onlar orada, olaylar alanında olacaklar fakat sizi ilgilendirme-
S: Olup bitenlerin tamamıyla farkında olabilirim, ama onları
yecekler. Dikkatiniz bir başka yerde odaklanmış olacak. Zihni-
herhangi bir şekilde etkileme gücüm yok.
niz ve ilginiz bu odaktan başka tarafa çekilmeyecek.
M: Yanılıyorsunuz. Olmakta olan sizin zihninizin projeksiyo-
S: Ama onlar yine orada olacaklar. İnsan asla tamamen özgür
nudur. Zayıf bir zihin kendi projeksiyonlarını kontrol edemez.
olmayacak mı?
Onun için, zihninizin ve cnun projeksiyonlarının farkında
M: Şimdi bile tamamen özgürsünüz. Sizin kader dediğiniz
olun. Siz bilmediğiniz şeyi kontrol edemezsiniz. Öte yandan,
(karma) kendi yaşama iradenizin (isteminizin) sonucudur. Bu
bilgi güç verir. Uygulamada bu çok basittir. Kendinizi kontrol
istek ve iradenin ne denli güçlü olduğu hakkında, evrensel
etmek için - kendinizi bilin.
ölüm dehşetine bakarak, hüküm verebilirsiniz.
S: Belki kendimi kontrol edecek hale gelebilirim, fakat dün-
S: İnsanlar çok zaman isteyerek ölüyorlar.
yadaki kaos ile başa çıkabilecek miyim?
M: Dünyada kaos yok, zihninizin yarattığı kaostan gayrı. O M: Yalnızca, alternatifleri ölümden kötü olduğu zaman. Fakat
kendini yaratmıştır, şu anlamda ki onun merkezini, kendi ölüme böyle hazır ve istekli oluş da yaşama iradesiyle aynı
benliğinizin diğer şeylerden farklı ve ayrı bir şey olduğu yanlış Kaynaktan akıp geliyor ki bu hayatın kendisinden bile daha
fikri oluşturmaktadır. Gerçekte ise siz ne bir "şey"siniz ne de derin bir kaynaktır. Canlı bir varlık olmak nihai hal değildir;
ayrısınız. Siz sonsuz potansiyel, tükenmez olanaksınız. Siz var daha da öte olan bir şey var, çok daha harika ki o ne "olmak"

116154
BEN O ' Y U M SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

dır ne "olmamak", ne yaşamaktır, ne yaşamamak. O zamanın arzulanacak ya da korkulacak bir şey yok.
ve uzayın sınırlamalarını aşan bir saf farkındalık halidir. Bir S: Siz dünyada bir ışık noktasısınız. Herkes öyle değil.
kez, beden-zihin'in varlığın kendisi olduğu illüzyonu terk edil- M: Benimle başkaları arasında kesinlikle hiçbir fark yok, sa-
diğinde, ölüm dehşetini yitirir; o, hayatın bir parçası haline dece benim kendimi "Ben-im" olarak bilişimden başka. Ben
gelir. her şeyim. Ben kesin olarak biliyorum, siz ise bilmiyorsunuz.
S: Demek ki yine de farklıyız.
M: Hayır değiliz. Fark sadece zihindedir ve geçicidir. Ben sizin
gibiydim, siz benim gibi olacaksınız.
S: Tanrı alabildiğine çeşitlenmiş bir dünya yaratmış.
M: Çeşitlilik yalnızca sizin içinizde. Kendinizi olduğunuz gibi
görün, dünyayı da olduğu gibi göreceksiniz - tek ve bölünmez,
31 tanımlanamaz realite bütünlüğü. Sizin yaratıcı gücünüz ona
Dikkatin Değerini Küçümsemeyin bir film projekte ediyor ve sizin bütün sorularınız da o film
hakkında.
Soran: Size baktığımda, çok sınırlı olanakları bulunan, her- S: Bir Tibetli Yogi Tanrı'nın dünyayı bir amaçla yarattığını ve
kes gibi yoksulluğun ve yaşlılığın tüm sorunlarıyla karşı kar- onu bir plâna göre yönettiğini söylüyor. Amaç iyi ve plân hik-
şıya bulunan yoksul bir adam olarak görünüyorsunuz met dolu.
Maharaj: Eğer zengin olsaydım ne fark edecekti? Ben, "Ben" M: Bütün bunlar geçici, oysa ben ebedi olanla meşgulüm (ebe-
ne ise oyum. Başka ne olabilirim? Ne zenginim, ne yoksul, ben di olanı anlatıyorum). Tanrılar ve onların evrenleri gelir ve
benim. giderler, avatarlar sonu gelmezcesine birbirlerini art arda iz-
S: Ama hazzı ve acıyı tadıyorsunuz. lerler, sonunda dönüp kaynağa geliriz. Ben yalnızca geçmiş
M: Ben bunları bilinçte tadıyorum, fakat ben ne bilinç ne de şimdiki ve gelecek bütün evrenleri ile bütün tanrıların sonsuz,
onun içeriğiyim. ebedi kaynağından söz ediyorum.
S: Gerçek varlığımızda hepimizin eşit olduğunu söylüyorsu- S: Siz onların hepsini biliyor musunuz? Onları hatırlıyor mu-
nuz. Nasıl oluyor da sizin deneyiminiz bizimkinden böylesine sunuz?
farklı? M: Birkaç çocuk eğlenmek için bir oyun sahneye koyarlarsa,
M: Gerçek deneyimim farklı değil. Farklı olan, benim değerlen- orada görülecek ve hatırlanacak ne vardır?
dirmem ve tutumumdur. Sizlerle aynı dünyayı görüyorum ama S: Neden insanlığın yarısı erkek (eril), yarısı dişi (dişil)?
aynı tarzda değil. Bunda gizemli bir taraf yok. Herkes dünyayı M: Onların mutlulukları için. Kişilik-ötesi olan (avyakta), iliş-
kendi hakkında taşıdığı fikrin penceresinden görüyor. Kendi- kideki mutluluk uğruna kişiselleşir {uyakta). Gurum'un inaye-
nizi nasıl düşünürseniz, dünyayı da öyle görürsünüz. Eğer ken- ti ile ben kişisellik-ötesi olan ile kişisel olana eşit gözle bakabi-
dinizi dünyadan ayrı olarak imgelerseniz o size ayrıymış gibi lirim. Her ikisi benim için birdir. Hayatta kişisel olan kişisel-
görünecek ve siz arzuyu ve korkuyu tadacaksınız. Ben dünya- lik-ötesi olanla karışıp birleşir.
yı kendimden ayrı görmüyorum. Bundan dolayı da benim için S: Kişisellik-ötesi olandan kişisel olan nasıl meydana gelir?

156 78
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: İkisi, aynı gerçeğin iki yüzüdür. Onlardan birinin diğerin- ni birbirine karıştırmak çok tehlikelidir. Hiçbir şey ikisini uz-
den önce geldiği şeklinde konuşmak doğru olmaz. Tüm bu fi- laştırmak, uyuşturmak kadar etkin biçimde tıkayamaz yolu-
kirler uyanıklık haline aittirler. nuzu; çünkü bu, içtenlikten, samimiyetten yoksunluğu göste-
S: Uyanıklık halini insana kazandıran nedir? rir ki onsuz hiçbir şey yapılamaz.
M: Tüm yaratılışın kökeninde arzu yatar. Arzu ve imgeleme S: Ben zahitliği doğru buluyor, onaylıyorum, fakat uygulama-
birbirini besler ve güçlendirir. Dördüncü hal (turiya) saf tanık- da tamamen lüksten yanayım. Hazzı kovalama ve acıdan ka-
lık, bağımlılıklardan kurtulmuş, heyecansız, tutkusuz ve söz- çınma alışkanlığı içimde öylesine yer etmiş ki kuramsal dü-
süz farkındalık halidir. O içerdiği şeylerden etkilenmeyen uzay zeyde tamamen canlı olan bütün iyi niyetlerim gündelik ya-
gibidir. Bedensel ve zihinsel dertler ona ulaşmaz - onlar "dışa- şantımda kök salamıyorlar. Dürüst olmadığımı söylemenizin
rıdadırlar, oysa ki tanık daima "burada"dır. hana bir yardımı olmaz, çünkü kendimi nasıl dürüstleştirece-
S: Gerçek, öznel ve nesnel olan nedir? Ben nesnel evrenin ger- ğimi bir türlü bilemiyorum.
çek olduğuna ve benim öznel psişemin değişken ve geçici oldu- M: Siz ne dürüstsünüz ne de sahtekârsınız. Zihinsel hallere
ğuna inanma eğilimdeyim. Siz gerçek olanın sizin içsel, öznel isimler takmak sadece onları onaylayıp onaylamadığınızın an-
halleriniz olduğunu kabul eder ve somut dış dünyanın gerçek- latımına yarar. Sorun sizin sorununuz değildir, o zihninizin
liğini yadsır görünüyorsunuz. sorunudur. İşe, kendinizi zihninizden ayırmakla başlayın. Ken-
M: Öznel ve nesnel, her ikisi de değişken ve geçicidir. Onlar- dinize, zihin olmadığınızı ve bunların sizin değil zihnin sorun-
da gerçek olan bir şey yoktur. Geçici olanda kalıcı olanı, her ları olduklarını kararlı bir biçimde hatırlatın.
deneyimde sabit (değişmez) faktörü bulun. S: Ben kendime, "Ben zihin değilim, zihnin sorunları beni il-
S: Değişmez faktör nedir? gilendirmez" diye tekrarlayıp durabilirim fakat zihin ve onun
M: Sizde görme kapasitesi olmadıkça benim ona çeşitli adlar sorunları oldukları gibi kalırlar. Şimdi bana lütfen yeterince
vermem, onu çeşitli yollardan göstermem size pek yardımcı ol- içten olmadığımı, daha içten olmam gerektiğini söylemeyin! Bu-
mayacak. Görüşü zayıf olan bir kimse, siz ne kadar işaret et- nu biliyorum ve kabul ediyorum. Ve sadece soruyorum - bu
seniz de ağacın dallarındaki papağanı göremeyecektir. O olsa nasıl yapılır?
olsa, işaret parmağınızı görecektir. Önce görüşünüzü arıtın, M: Sonunda soruyorsunuz! Bir başlangıç için yeterince iyi. Bir
bakmak yerine görmeyi öğrenin; işte o zaman papağanı göre- yol bulmak için düşünmeyi, sorgulamayı, aramayı sürdürün.
ceksiniz. Ayrıca, görmeye çok istekli olmalısınız. Kendini-id- Kendinizin bilincinde olun, zihninizi gözlemleyin, ona tüm dik-
rak için hem berraklığa, hem içtenliğe ihtiyacınız var. Kalp ve katinizi verin. Çabuk sonuçlara varma peşinde olmayın; so-
zihin (akıl-gönül) olgunluğuna ihtiyacınız var ki o da, anlamış nuçlar sizin görüş alanınızın içinde olmayabilirler. Siz farkın-
olduğunuzu, ne kadar az da olsa, günlük hayatınızda samimi- da olmadan psişeniz bir değişim geçirecek, düşünceleriniz da-
yetle uygulamaktır. Yoga'da taviz, uzlaşma diye bir şey ola-
ha berraklaşacaklar, duygularınız daha incelecek ve yücele-
maz.
cekler, davranışlarınız safiyet kazanacaklardır. Sizin bunları
Eğer günah işlemek istiyorsanız içtenlikle ve açıkça işle- hedeflemeniz gerekmez - yine de bu değişime tanık olacaksı-
yin. Günahların bile içtenlikli bir günahkâra öğretecekleri ders- nız. Çünkü şu anda içinde olduğunuz hal dikkatsizlik ve ihma-
ler vardır - aynen erdemlerin bir ermişe öğrettikleri gibi. İkisi- linizin sonucudur, ne olacağınız ise dikkatinizin meyvesi.

116158
SRİ NSATCACÂTTA MAHARAJ
S: Sadece dikkat etmek neden tüm bu farkımeydana getirsin? S: Bütün algılanabilir, idrak edilebilir olanlar lekeler midir?
M: Şimdiye dek hayatınız karanlık ve huzırsuzdu (tamas ve M: Hepsi lekedir.
rajas). Dikkat, uyanıklık, farkındalık, berraklık, dayanma gü- S: Tüm dünya bir leke midir?
cü ve canlılık, bütün bunlar dürüstlük ve bütünlüğünüzün, M: Evet, öyledir.
kendi gerçek doğanızla (sattva) birliğinizin tezahürleridir. Ta- S: Ne müthiş! Demek ki evrenin hiçbir değeri yok, öyle mi?
mas ile rajas'ı barıştırıp tesirsiz kılmak ve kişiliği, varlığın M: Muazzam değeri var. Siz onun ötesine geçmekle kendinizi
gerçek doğasına uygun biçimde yeniden inşa etmek sattva'nın idrak edersiniz.
doğasıdır. Sattva gerçek benliğin her zaman dikkatli, hizmete S: Fakat o ilk anda niçin var oldu?
hazır ve itaatli hizmetçisidir. M: Bunu o son bulduğu zaman anlayabileceksiniz.
S: Ve ben buna sadece dikkat etmekle ulaşacağım. S: O sona erecek mi?
M: Dikkatin değerini küçümsemeyin. O ilgi ve de sevgi demek- M: Evet, sizin için.
tir. Bilmek, yapmak, keşfetmek ya da yaratmak için ona gön- S: Ne zaman başladı?
lünüzü vermelisiniz - işte bu dikkat demektir. Bütün hayırlar
M: Şimdi.
ondan akıp gelirler.
S: Ne zaman bitecek?
S: Bize "Ben-im (var olanım)" üzerinde konsantre olmamızı M: Şimdi.
öğütlüyorsunuz. Bu da bir dikkat şekli midir? S: Şimdi bitmiyor ki?
M: Başka ne olabilir? Yaşamınızdaki en önemli şeye -kendini- M: Siz onu bırakmıyorsunuz.
ze- bölünmez dikkatinizi verin. Kişisel evreninizin merkezi S: Onu bırakmak istiyorum.
sizsiniz - merkezi bilmedikçe neyi bilebilirsiriz? M: İstemiyorsunuz. Bütün yaşamınız onunla bağlantılı. Geç-
S: Fakat kendimi nasıl bilebilirim? Kendim bilmek için ken- mişiniz, geleceğiniz, arzularınız, korkularınız, hepsinin kökle-
dimden uzaklaşmam gerekir. Fakat kendimden uzak olan ken- ri dünyanızda. Dünyanız olmasa, siz neredesiniz, kimsiniz?
dim olmaz. Öyle görünüyor ki kendimi bilemem, sadece, ken- S: Fakat ben de zaten tam bunu bulmaya geldim.
dim olarak kabul ettiğim şeyi bilebilirim. M: Ben de size tam bunu söylüyorum: Öte'de ayak basacak
M: Dosdoğru. Siz nasıl, bir aynada yüzünüzü değil fakat yüzü- sağlam bir yer bulun, her şey berraklaşıp kolaylaşacaktır.
nüzün yansımasını görürseniz, öylece, ancak saf farkındalığın
lekesiz aynasına yansıyan kendi imajınızı bilebilirsiniz.
S: Böyle lekesiz bir aynayı nasıl bulurum?
M: Belli ki lekeleri silerek. Lekeleri görün ve onları silin. Eski
öğreti tümüyle doğru ve geçerlidir.
S: Görmek nedir ve silmek nedir?
M: Kusursuz aynanın doğası öyledir ki siz onu göremezsiniz.
Görebildiklerinizin ancak lekeler olmaları zorunludur. Onlar-
dan yüz çevirin, terk edin onları, onları istenmeyen şeyler ola-
rak görün.

160 116 1 6 0
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

33 S: Aklın doğru kullanılması nedir?


M: Korku ve açgözlülük aklın kötü kullanılmasına neden olur.
Hayat En Yüce Öğretmendir Aklın doğru kullanılması ise sevgi, hayat, gerçek ve güzellik
yolunda hizmettir.
S o r a n : Biz ikimiz çok uzak ülkelerden geldik; birimiz İngiliz S: Söylenmesi yapılmasından kolay. Gerçek seVgisi, insan sev-
birimiz de Amerikalı'yız. İçinde doğmuş olduğumuz dünya yı- gisi, iyi niye - ne lüks! Bunlara bol bol ihtiyacımız var, fakat
kılıp dağılıyor. Ve bizler genç olduğumuzdan, bu durumdan en- kim sağlayacak?
dişe duyuyoruz. Yaşlılar ölüme kavuşacaklarını umut edebilir- M: Siz gerçek ve sevgi, zekâ ve iyi niyet için insanlara ve Tan-
ler ama gençlerin böyle umutları yok. Bazılarımız öldürmeyi rı'ya sonsuza dek yalvarıp yakarabilirsiniz - ama hepsi boşu-
reddedebiliriz ama öldürülmemek hiç kimsenin kendi elinde de- na. Siz işe kendinizden ve kendinizle başlamak zorundasınız -
ğil. Kendi ömrümüz içinde dünyayı düzeltebilir miyiz? bu değişmez yasadır. Siz çehreyi değiştirmedikçe görüntüyü
M a h a r a j : Dünyanın mahvolacağını size düşündürten ne? değiştiremezsiniz. Önce, dünyanızın sadece sizin kendi yansı-
S: Yıkım silahları inanılmayacak kadar güçlü ve etkili hale manız olduğunu idrak edin ve bu yansımaya kusur bulmaktan
geldiler. Yine, üreticiliğimiz doğayı ve kültürel ve sosyal değer- vazgeçin. Kendinizle ilgilenin, kendinizi düzeltin - zihinsel ve
lerimizi tahrip eder hale gelmiştir. duygusal bakımdan. Fiziksel düzelme otomatik olarak gerçek-
M: Siz şimdiki zamanlardan söz ediyorsunuz. Bu her zaman leşecektir. Hep reformlardan söz ediyorsunuz; ekonomik, sos-
her yerde böyle olagelmiştir. Ama acıklı durum geçici ve bölge- yal, politik reformlardan. Reformları bırakın ve reformcuyu
sel olabilir. Bir kez geçti mi unutulup gidecek. düşünün. Budala, açgözlü ve kalpsiz bir insan ne tür bir dün-
S: Tehdit eden felaketin boyutları inanılmayacak kadar bü- ya yaratabilir?
yük. Bir patlamanın orta yerinde yaşıyoruz. S: Biz kalbin değişmesini bekleyeceksek süresiz bekleyeceğiz
M: Her insan yalnız olarak acı çeker ve yalnız ölür. Rakamla- demektir. Sizin öğüdünüz bir mükemmellik öğüdü ama aynı
rın konu ile ilgisi yok. Bir milyon kişi öldüğü zaman da bir ki- zamanda bir çaresizlik ve umutsuzluk öğüdü. Herkes mükem-
şinin öldüğü zamanki kadar ölüm vardır. mel olduğunda, dünya da mükemmel olacak. Zaten bilinenin
S: Doğa milyonlarca varlığın ölümüne yol açıyor ama bu beni ne kadar gereksiz bir ilanı!
korkutmuyor. Bunda trajedi ya da gizem bulunabilir ama gad- M: Ben bunu söylemedim. Ben sadece dedim ki: Siz kendinizi
darlık yok. Beni dehşete düşüren ise insanın yol açtığı ıstırap, değiştirmedikçe dünyayı değiştiremezsiniz. Ben "herkesi de-
yıkım ve perişanlıktır. Doğa yapımlarında ve yıkımlarında gör- ğiştirmedikçe" demedim. Başkalarını değiştirmek ne gerekli,
kemlidir. Fakat insanın eylemlerinde bayağılık ve cinnet var. ne de mümkündür. Ama eğer siz kendinizi değiştirebilir seniz,
M: Doğru. Demek oluyor ki sizin sorununuz ıstırap ve ölüm bir başka değişikliğin gerekmediğini göreceksiniz. Görüntüyü
değil, fakat onların kökenindeki bayağılık ve deliliktir. Baya- değiştirmek istiyorsanız, filmi değiştirirsiniz, sinema perdesi-
ğılık da bir delilik şekli değil midir ve delilik zihnin kötü kul- ne saldırmazsınız!
lanılması değil midir? İnsanlığın sorunu yalnızca zihnin bu kö- S: Kendinizden nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz? Söyledi-
tü kullanımında yatar. Aklını doğru şekilde kullanan insana ğinizin doğru olduğunu nasıl biliyorsunuz?
doğanın ve ruhun bütün hazineleri açıktır. M: Ben kendimden değil, sizden eminim. Yapmanız gereken

162 163
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

tek şey ancak içte bulunabilecek olanı dışta aramaktan vaz- rüntünüzü kendiniz toplayın" evrensel bir yasa gibi görünü-
geçmektir. Harekete geçmeden önce, bakışınızı değiştirin. Siz yor. Ve de adil bir yasa...
vahim bir anlayış bozukluğu içindesiniz. Zihninizi berraklaş- S: Peki siz zihnin ötesine nasıl geçtiniz?
tırın, gönlünüzü arındırın, hayatınızı kutsayın - dünyanızı de- M: Gurum'un himmetiyle.
ğiştirmenin en hızlı yolu budur. S: Onun himmeti ne tarzda oldu?
S: O kadar çok ermiş ve mistik yaşadı ve öldüler. Onlar benim M: Bana doğru olanı söyledi. "
dünyamı değiştiremediler. S: Size ne dedi?
M: Nasıl değiştirebilirlerdi? Sizin dünyanız onlarınki değil, M: Benim En Yüce Gerçek olduğumu söyledi.
onlarınki de sizin değil. S: Siz onunla ilgili olarak ne yaptınız?
S: Elbet ki herkes için ortak, gerçek (olaylara, olgulara daya- M: Ona güvendim ve onun söylediklerini hatırımda tuttum.
nan) bir dünya olmalı. S: Yani bu yeterliydi mi demek istiyorsunuz?
M: Nesneler, enerji ve madde dünyası mı? Eğer nesnelerden M: Daha ne yapılması gerekirdi? Guru'yu ve söylediklerini ha-
ve güçlerden oluşmuş böyle ortak bir dünya olsaydı bile bu bi- tırda tutmak bir hayli işti. Benim size önerim ise bundan da
zim içinde yaşadığımız dünya değildir. Bizimki bir duygular ve kolay - sadece kendinizi hatırlayın. "Ben-im (var olanım)" zih-
fikirler, çekişler ve itişler, değer ölçüleri, amaçlar ve dürtüler ninizi iyileştirmek ve sizi öteye geçirmek için yeterli. Sadece
dünyasıdır; tümüyle zihinsel bir dünyadır. Biyolojik bakımdan biraz güveniniz olsun. Sizi yanlış yola sevk etmiyorum. Neden
pek az şeye ihtiyacımız vardır; bizim sorunlarımız farklı bir yapayım bunu? Sizden istediğim, beklediğim bir şey mi var ki?
İyiliğinizi istiyorum - benim doğam böyledir. Sizi niye yanlış
düzene aittirler. Arzular, korkular ve yanlış fikirler tarafından
yola sevk edeyim?
yaratılmış sorunlar yalnızca zihin düzeyinde çözümlenebilir-
ler. Siz kendi zihninizi fethetmek zorundasınız. Ve bunun için Sağduyu da size, "bir arzuyu gerçekleştirmek için zihni-
de onun ötesine geçmelisiniz. nizi onun üzerinde tutmanız gerektiğini" söyleyecektir. EğeAy
S: Zihnin ötesine geçmek, ne demektir bu? gerçek doğanızı bilmek istiyorsanız, kendinizi her zaman aklı-
M: Siz bedenin ötesine geçmişsiniz, öyle değil mi? Siz sindi- nızda tutmalısınız, varlığınızın sırrı kendini açığa vurana dek...
rim, dolaşım ya da dışkılama işlemlerini yakından izlemiyor- S: Kendini-hatırlama niçin kendini-idraki (bilmeyi) sağlasın?
sunuz. Bunlar otomatik duruma gelmişler. Aynı şekilde zihin M: Çünkü onlar aynı halin iki yüzüdür. Kendini-hatırlayış zi-
de otomatik olarak, dikkat talep etmeden çalışmalı. Zihin ku- hindedir. Kendini-bilme ise zihnin ötesinde. Aynadaki imaj ay-
sursuz bir biçimde çalışmadıkça bu olmayacaktır. Bizler zama- nanın ötesindeki yüze aittir.
nımızın büyük bir bölümünde zihnimizin ve bedenimizin bilin- S: Güzel, fakat amaç nedir?
cindeyiz, çünkü onlar durmadan yardım istiyorlar. Acı ve ıstı- M: Başkalarına yardım için insanın yardım gereksinmesinin
rap sadece bedenin ve zihnin ilgi ve dikkat isteyen haykırışla- ötesinde olması gerekir.
rıdır. Bedenin ötesine geçmek için sağlıklı olmalısınız; zihnin S: Bütün istediğim mutlu olmak.
ötesine geçmek için ise zihniniz kusursuz bir düzen içinde ol- M: Mutlu olun ki mutlu edesiniz.
malı. Ardınızda bir kargaşa bırakarak ilerleyemezsiniz. İster
S: Başkaları kendi başlarının çaresine baksınlar.
istemez o kargaşanın bataklığına gömülürsünüz. "Kendi süp-
M: Efendi, siz ayrı değilsiniz. Paylaşamadığınız mutluluk sah-
222 223
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

tedir. Ancak paylaşılabilen mutluluk gerçekten arzu edilir olan- S: Böylesine evrensel bir şey yanlış olabilir mi?
M: Yanlış değil elbette. Kendi yerinde ve kendi zamanında olan
dır.
hiçbir şey yanlış değildir. Fakat siz gerçekle ilgileniyorsanız,
S: Doğru. Fakat benim bir Guru'ya ihtiyacım var mı? Bana
her şeyi, kendi hayatınızı da sorgulamak zorundasınız. Duyu-
söylediğiniz basit ve inandırıcı. Onu hatırlayacağım. Bu sizi
sal ve aklî deneyimin gerekliliğini teyit etmekle siz sizi rahata
benim Gurum yapmaz.
kavuşturacak arayışınızın araştırma ve sorgulama alanını da-
M: En önemli olan, bir kişiye tapmak değildir, fakat söz konu-
raltıyorsunuz.
su göreve olan derin ve sürekli bağlılıktır. Hayat kendisi En
S: Ben mutluluğu arıyorum, rahatlığı değil.
Yüce Guru'dur; onun derslerine dikkat edin ve onun emirleri-
M: Bedenin ve zihnin rahatlığı ötesinde ne mutluluk biliyor-
ne uyun. Siz onların kaynağını kişileştirdiğinizde dışta bir Gu-
sunuz?
ru edinmiş olursunuz. Siz o dersleri hayattan direkt olarak al-
S: Başkası var mıdır?
dığınızda Guru içtedir. İçsel ya da dışsal Gurunuz'un söyledi-
M: Kendiniz arayıp bulun. Her dürtüyü, her itilişi sorgulayın,
ğini hatırlayın, merak edin, düşünün, onunla yaşayın, onu se-
hiçbir arzuyu meşru (haklı) saymayın. Bedensel ve zihinsel,
vin, ona doğru gelişin, onu kendinize mal edin. Ona her şeyi-
tüm sahiplendiklerinizden arının, kendi hakkınızdaki tüm en-
nizi koyun, her şeyi alacaksınız. Ben öyle yapıyordum. Bütün
dişelerden kurtulun, her türlü keşfe açık olun.
zamanımı Gurum'a ve onun bana söylediklerine veriyordum.
S: Bu Hindu spiritüel geleneğinin bir parçasıdır; bir ermiş ya
S: Ben bir profesyonel yazarım. Bana bir öğüt verebilir misiniz,
da bilgenin yanı başında yaşamak, başka hiçbir vasıtaya gerek
özel olarak?
olmaksızın kişiyi kurtuluşa götürür. Neden bir Aşram (tekke)
M: Yazmak hem bir beceri hem de bir yetenektir. Yeteneğinizi
açmıyorsunuz, böylece insanlar sizin yanınızda yaşayabilirler-
derinleştirin ve becerinizi geliştirin. Arzu edilmeye değer olanı di?
arzu edin ve onu iyice arzu edin. Nasıl, bir kalabalık içinde
M: Bir kuruluş meydana getirdiğim zaman orada tutuklu olu-
insanların arasından yolunuzu bulup geçebiliyorsanız, genel
rum. Gerçek şu ki ben herkes için ulaşılabilir durumdayım.
doğrultunuzu kaybetmeden öylece olayların arasından yolu-
Ortak çatı ve gıda insanların gerçeği daha fazla ve daha iyi ka-
nuzu bulacaksınız. Eğer içten ve istekliyseniz bu kolaydır.
bullenmelerini sağlamaz. "Yanında yaşamak" aynı havayı so-
S: İçtenliğin gerekliliğinden birçok kez söz ettiniz. Fakat biz-
lumak anlamına gelmez. O güvenmek, itaat etmek ve öğret-
ler tek bir isteği olan insanlar değiliz. Bizler arzular ve ihti-
menin iyi niyetlerinin boşa gitmesine meydan vermemek de-
yaçlar, içgüdüler ve itilişler topluluğuyuz. Onlar birbirlerinin
mektir. Üstadınızı daima gönlünüzde taşıyın ve öğretilerini ha-
üstüne çıkmak için tırmanır dururlar ve bazen biri, bazen di- tırlayın - bu, gerçekle gerçekten yaşamak demektir. Fiziksel
ğeri egemen olur, ama asla uzun süreli değil. yakınlık en az önemi olandır. Tüm hayatınızı öğretmeninize
M: İhtiyaçlar yoktur, sadece arzular vardır, olan inanç ve sevginizin bir ifadesi haline getirin - Guru ile
S: Yemek, içmek, insanın bedenini barındırması; yaşamak için? gerçek birliktelik budur.
M: Yaşama arzusu tek temel arzudur. Diğer hepsi ona bağ-
lıdır.
S: Yaşıyoruz, çünkü yaşamak zorundayız.
M: Yaşıyoruz, çünkü duyusal varoluşu şiddetle arzuluyoruz.

165 165
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

rak edersiniz ki böyle bir şey yoktur ve asla olmamıştır. Bir


33
tek gerçek vardır ki onun içinde hiçbir "şey" kendi başına her-
Her Şey Kendi Kendine Olur hangi bir varlığa sahip değildir.
S: "Ben bedenim" duygusu ne zaman ortaya çıktı? Doğumum-
S o r a n : Bir gnani ölür mü? da mı, yoksa bu sabah mı?
M a h a r a j : O hayatın ve ölümün ötesindedir. Bizim kaçınılmaz M: Şimdi.
kabul ettiğimiz şey -doğmak ve ölmek- ona, Devinimsiz olanın S: Ama ona dün de sahip olduğumu anımsıyorum!
içindeki devinimi, değişmez olanın içindeki değişimi, sonsuz M: Dünün anısı sadece şimdidedir.
olanın içindeki sonu ifade etmenin bir yolu olarak görünür. S: Fakat, elbet ki ben zaman içinde varım. Bir geçmişim ve bir
Hiçbir şeyin doğmadığı ve hiçbir şeyin ölmediği, hiçbir şeyin geleceğim var.
sürmediği ve hiçbir şeyin değişmediği - her şeyin ebediyen ol- M: Onu siz böyle imgeliyorsunuz - şimdi!
duğu gibi olduğu, bir gnani için apaçıktır. S: Bir başlangıç olmuş olması gerek.
S: Siz gnani'nin öte olduğunu söylediniz. Neyin ötesi? Bilgi M: Şimdi.
ötesi mi? S: Peki, son hakkında ne dersiniz?
M: Bilginin doğuşları ve batışları vardır. Bilinç varlığa gelir ve M: Başlangıcı olmayanın sonu da olmaz.
varlıktan gider. Bu bir gündelik olay ve gözlem meselesidir. S: Fakat sorumun bilincindeyim.
Hepimiz biliriz ki bazen bilinçliyiz, bazen değil. Bilinçli olma- M: Asılsız bir soru yanıtlanamaz. O sadece asılsız (sahte, yan-
dığımız zaman bu bize bir karanlık ya da boşluk olarak görü- lış) olarak görülür.
nür. Fakat bir gnani kendinin farkındadır, o ne bilinçli ne de S: O bana göre gerçek.
bilinçsizdir; fakat saf farkındalık halindedir, zihnin üç haline M: O size ne zaman gerçek göründü? Şimdi.
ve onların içeriklerine tanıktır. S: Evet, o benim için tamamen gerçek - şimdi.
S: Bu tanıklık ne zaman başlar? M: Sorunuzda gerçek olan nedir? O bir zihin halidir. Hiçbir zi-
M: Bir gnani için hiçbir şeyin başlaması ve bitmesi söz konusu hin hali zihinden daha gerçek olamaz. Zihin gerçek (asıl) mi-
değildir. Tuzun su içinde eriyişi gibi her şey saf "olma hali" dir? O sadece, her biri geçici olan bir haller koleksiyonudur.
içinde erir. Bilgelik gerçek olmayanı daima reddetmektir. Ger- Bir geçici haller silsilesi nasıl gerçek sayılabilir?
çek olmayanın gerçek olmadığını görmek bilgeliktir. Bunun S: Bir tespihin taneleri gibi olaylar olayları izler - sonsuza dek!
ötesinde ise anlatılamaz, ifade edilemez olan uzanır. M: Onların hepsi, "Ben bedenim" şeklindeki temel fikrin ipli-
S: Benim içimde "Ben bedenim" kanısı var. Diyelim ki bilgi- ğine dizilidir. Fakat bu bile zihinsel bir haldir ve devam et-
sizce konuşuyorum. Fakat insanın kendini beden, beden-zihin mez. O, diğer bütün haller gibi gelir ve gider. Beden-zihin ol-
ya da saf zihin olarak hissetme hali - bu ne zaman başladı? duğunu sanma yanılgısı, sadece araştırılmamış olduğu için var-
M: Siz bilincin başlangıcından söz edemezsiniz. Başlangıç ve dır. Bütün zihin hallerinin dizildiği iplik işte bu araştırmazlık-
zaman fikirleri bilinç içindedirler. Herhangi bir şeyin başlan- tır. O, kapalı bir odadaki karanlık gibidir. Odada karanlık var-
gıcından anlamlı bir biçimde söz edebilmek için onun dışına dır - görünüşte. Fakat oda açıldığında karanlık nereye gider?
adım atmak zorundasınız. Ve dışa adım attığınız anda da id- Hiçbir yere gitmez, çünkü orada yoktu. Bütün zihin halleri-

162 169
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

ııin, bütün varlık isimleri ve formlarının kökleri sorgulama- tasavvurlar akışı var. Beden bizim çeşitlilik (başkalık) içinde
mak, araştırmamak, imgelemek ve safdillikte (her şeye inan- birliği arayış eğilimimizle yarattığımız bir soyutlamadır ki bu
makta) yatar. "Ben-im (var olanım)" demek doğrudur, fakat yine yanlış değildir.
"Ben şuyum", "Ben buyum" demek sorgulamamanın, araştır- S: Bana "Ben bedenim" diye düşünmenin zihindeki bir kusur
mamanın, incelememenin, zihinsel zayıflık ya da uyuşukluğun olduğu söyleniyor.
işaretidir. M: Neden böyle konuşuyorsunuz? Böyle ifadeler sorunlar ya-
S: Eğer her şey ışık ise, karanlık nasıl ortaya çıktı? Işığın or- ratırlar. Öz Varlık her şeyin kaynağıdır ve nihai (en son) men-
tasında karanlık nasıl olabilir? zildir. Hiçbir şey dışsal değildir.
M: Işığın ortasında karanlık yoktur. Karanlık, kendini-unut- S: Beden fikri obsede edici bir hale gelince, o tümüyle yanlış
muşluktur. Başka şeylere, öz-olmayana daldığımızda, Öz Var- demek değil midir?
lık'ı unuturuz. Bunda anormal bir yan yoktur. Fakat aşırı ba- M: Beden fikrinde yanlış bir taraf yoktur, hatta "Ben bede-
ğımlılıklar yüzünden kendini unutmak niye? Öz Varlık dene- nim" fikrinde bile. Fakat kendimizi bir tek bedenle sınırlamak
yimleyenin ve onun deneyiminin her zaman var olan kaynağı- bir hatadır. Gerçekte bütün mevcudiyet, her bir form benim-
dır ve bilgelik de bu gerçeği asla unutmamakta yatar. dir, benim bilincimdedir. Ben ne olduğumu söyleyemem, çün-
S: Benim şimdiki durumumda "Ben bedenim" fikri kendiliğin- kü sözcükler ancak ne olmadığımı tarif edebilirler. Ben "Ben-
den geliyor. Halbuki "Ben saf varoluşum" fikrinin doğru ol- im (var olanım)" çünkü ben "Ben-im", hepsi bu. Fakat ben bi-
makla birlikte, deneyimlenmemiş bir fikir olarak zihne empo- linç ötesiyim, bu yüzden, bilinç içinde ben ne olduğumu söyle-
ze edilmesi zorunluluğu var. yemem. Ama ben var olanım. "Ben kimim?" sorusunun yanıtı
M: Evet, sadhana (pratik yapma) insanın kendi kendine, saf yoktur. Hiçbir deneyim onu yanıtlayamaz, çünkü Öz Varlık de-
"olma halinin" belli bir şey olmadığını, belli özellikler toplamı neyim ötesidir.
olmadığını, hatta evreni oluşturan tüm özelliklerin toplamı ol- S: Yine de "Ben kimim?" sorusunun bir yararı olmalı.
madığını zorlu ve etkili bir biçimde hatırlatışmdan ibarettir. M: Onun bilinç içinde yanıtı yoktur, bu nedenle, bilinç ötesine
Her şey zihinde var olur, hatta beden bile sayısız duyusal algı- geçilmesine yardımı olur.
lamanın zihinde bütünleştirilmesidir, her bir idrak ve algılama S: İşte ben buradayım - şu anda. Bunda gerçek olan ve olma-
keza zihinsel bir haldir. Eğer "Ben bedenim" diyorsanız, onu yan nedir? Şimdi lütfen sorumun yanlış olduğunu söylemeyin
gösterin. bana. Sorularımı sorgulamak beni bir yere ulaştırmaz.
S: İşte burada. M: Sorunuz yanlış değil. Gereksiz. Dediniz ki: "Şimdi, burada-
M: Ancak onu düşündüğünüz zaman. Beden de, zihin de ke- yım." Orada durun, bu gerçektir. Bir olguyu soruya dönüştür-
sintili hallerdir. Bu çakıp sönen idraklerin toplamı varlık illüz- meyin. Hatanız orada. Siz ne bilen, ne de bilmeyensiniz; ken-
yonunu yaratır. Geçici olanın içindeki kalıcı olanı, gerçek ol- ı linizi zihin ve madde terimleri içinde anlatmaya kalkmayın.
mayanın içinde gerçek olanı araştırın. Sadhana budur. S: Şimdi bir çocuk size bir sorunla geldi. Siz ona birkaç söz
S: Gerçek şu ki, kendimi beden olarak düşünüyorum. .söylediniz ve o gitti. Ona yardım etmiş oldunuz mu?
M: Kendinizi bol bol düşünün. Yalnız bir beden fikrini ortaya M: Elbette.
getirmeyin. Ortada sadece duyular, idrakler, algılar, anılar ve S: Nasıl bu kadar emin olabilirsiniz?

222 223
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Yardım etmek benim doğamdır. lında tüm deneyim zihindedir, hatta onun bana gelişi ve y a r -
dım alışı bile kendi içinde cereyan eder. Yanıtı kendi içinde
S: Bunu nasıl bildiniz?
bulacağı yerde o dıştan gelen bir yanıtı imgeler. Bana göre ne
M: Bilmeye ihtiyaç yok. O kendi kendine işler.
ben, ne adam, ne de veriş vardır. Bütün bunlar zihindeki gelip
S: Yine de bir bildirimde bulundunuz. Bunu neye dayandırı-
geçen pırıltılardır. Ben o sonsuz sükûn ve sessizliğim ki içinde
yorsunuz? hiçbir şey görünmez - çünkü görünen her şey kaybolur. Kimse
M: İnsanların bana söylediklerine. A m a kanıtlar isteyen sizsi- yardım istemeye gelmez, kimse yardım sunmaz, kimse yardım
niz. Benim kanıtlara ihtiyacım yok. Her şeyi yoluna koymak almaz. Bütün bunlar zihinde sergilenen gösterilerdir.
benim doğamda yatar ki bu satyam, shivam, surıdaram (doğ- S: Ama yine de yardım edecek güç oradadır ve orada o gücü
ru, iyi, güzel)dır. gösteren bir kimse ya da bir şey vardır, ona ister Tanrı, ister
Öz, ister Evrensel Zihin deyin. İsim önemli değil ama o l g u
S: Bir insan gelip sizden öğüt istediği ve ona öğüt verdiğiniz
önemli.
zaman, o öğüt nereden gelir ve hangi kuvvetle yardım eder?
M: Onun kendi varlığı onun zihnini etkiler ve bir yanıtı davet
M: Bu beden-zihnin durduğu yerdir. Saf zihin her şeyi olduğu
eder (oluşturur).
gibi görür - bilinçteki kabarcıklar (kaynaşmalar, sahte hare-
S: Peki sizin rolünüz nedir?
ketler, gösterişler). Bu kabarcıklar görünüyor, kayboluyor ve
M: O insan ve öz varlığı bende bir araya gelir.
yeniden görünüyorlar - gerçek varlıkları olmaksızın. Onlara
S: Öz varlığı neden o adama sizin aracılığınız olmadan yardım
hiçbir özel neden atfedilemez, çünkü her biri bütün tarafından
edemez?
yaratılmıştır ve bütünü etkiler. Her bir kabarcık bir bedendir
M: Ama Öz Varlık benim! Siz beni ayrı gibi hayal ediyorsu-
ve tüm bu bedenler benimdir.
nuz, sorunuz da bundan kaynaklanıyor. Benim öz varlığım ve
onun öz varlığı yoktur; Öz vardır, her şeyin tek Öz'ü. İsim- S: Siz her şeyi doğru şekilde yapma gücüne sahip olduğunuzu
lerin ve şekillerin, zihinlerin ve bedenlerin çeşitliliği sizi yanılt- mu söylemek istiyorsunuz?
tığından, çok sayıda öz varlık imgeliyorsunuz. Biz her ikimiz M: Benden ayrı bir güç yoktur. Bu benim doğamda mevcuttur.
Öz'üz, fakat siz pek kani olmuş görünmüyorsunuz. Bu kişisel Buna yaratıcılık deyin. Bir külçe altından siz birçok süs eşyası
öz varlık ve evrensel öz varlık konuşmaları öğrencilik aşama- yapabilirsiniz - her biri altın olarak kalır. Bunun gibi, hangi
sıdır; öteye varın, dualite içinde sıkışıp kalmayın. rolde görünürsem görüneyim, her ne fonksiyon icra edersem
S: Yardıma ihtiyacı olan adama gelelim yine. O size geliyor. edeyim - neysem o olarak kalırım: Değiştirilemez, sarsılamaz,
M: Eğer gelirse yardım alacağına emindir. Yardım alma kade- bağımsız Öz. Sizin evren, doğa dediğiniz benim spontane ya-
rinde olduğu içindir ki bana geldi. Bunda hayal ürünü bir ta- ratıcılığımdır. Her ne olursa - olur. Fakat benim doğam öyle-
raf yok. Bazılarına yardım edip diğerlerini reddedemem. Ge- dir ki her şey sevinçle, hazla biter.
len herkes yardım almıştır, çünkü yasa böyledir. Yalnız, yar- S: Bir erkek çocuk tanıyorum, akılsız annesinin onu metil al-
dımın şekli ihtiyaca göre değişir. kol ile beslemesi yüzünden kör olmuştu. Ona yardım etmenizi
sizden rica ediyorum. Siz şefkat dolusunuz ve açıkça görülü-
S: Öğüt almak için neden buraya gelmek zorunda? Onu kendi
yor ki yardıma isteklisiniz. Ona hangi güçle yardım edebilir-
içinden alamaz mı?
M: Dinlemek istemeyecektir. Zihni dışa dönüktür. Fakat as- siniz?

222 223
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Onun durumu bilince kaydolunmuştur. Oradadır - silinmez S: Ölemeyen yaşayamaz mı demek istiyorsunuz?
şekilde. Bilinç işini görecek. M: Bunu istediğiniz gibi ifade edin; bağımlılık tutsaklıktır, ba-
S: Sizden yardım istemem bir fark oluşturur mu? ğımlılıklardan kurtuluş ise özgürlük. Bir şeyi şiddetle arzu-
M: Sizin isteğiniz çocuğun körlüğünün bir parçasıdır. O kör lamak ise köle olmaktır.
olduğu için siz istiyorsunuz. Siz hiçbir şey eklemediniz. S: Bundan şu mu çıkıyor: Siz kurtulursanız dünya kurtulur.
S: Fakat sizin yardımınız yeni bir faktör olabilir. M: Bir bütün olarak, dünyanın kurtuluşa ihtiyacı yoktur. İnsan
M: Hayır, çocuğun körlüğü her şeyi kapsar (kontrol altına hatalar işleyip keder yaratır. Bu, farkındalık alanına, bir gna-
alır). Her şey onun içinde - anne, çocuk, siz, ben ve diğer her ni' nin bilincine girdiğinde, o düzeltilir. Onun doğası böyledir.
şey! Bu tek bir olaydır. S: Spiritüel ilerleme olarak adlandırılabilecek olgular gözlem-
S: Siz "Çocuğun durumunu tartışmamız bile önceden takdir leyebiliyoruz. Bencil bir insan dindar oluyor, kendini kontrol
edip düşüncelerini ve duygularını arındırıyor, spiritüel uygu-
olunmuştur" mu demek istiyorsunuz?
lamalar yapıyor ve gerçek varlığının farkına varıyor. Böyle bir
M: Başka nasıl? Her şey geleceğini içerir. Çocuk bilinçte orta-
gelişme Neden-Sonuç Yasası yönetiminde midir, yoksa rast-
ya çıkar. Ben öteyim. Ben bilince emirler gönderemem. Ben
lantısal mıdır?
bilirim ki her şeyi yoluna koymak farkındalığın doğasıdır. Bı-
rakın bilinç kendi yaptıklarının çaresine baksın! Çocuğun ke- M: Benim görüş noktamdan her şey kendi başına ve tamamen
deri, sizin acımanız, benim dinlemem, bilincin aksiyonu -bü- kendiliğinden olur. Fakat insan teşvik edici bir nedenle, bir
tün bunlar bir tek olgudur- onları parçalarına ayırıp, sonra da hedefe doğru çalıştığını imgeler. Onun zihninde her zaman bir
sorular sormayın. ödül vardır ve onun için çaba gösterir.
S: Zihninizin çalışma şekli ne garip. S: Kaba, tekâmül etmemiş bir insan bir ödül olmadıkça çalış-
M: Garip olan sizsiniz, ben değil. Ben normalim. Ben her şeyi mayacaktır. Ona vaatlerde bulunmak doğru olmaz mı?
olduğu gibi görürüm, bu nedenle de onlardan korkmam. Fakat M: O kendi kendine teşvik edici nedenler yaratacaktır nasıl
siz gerçekten korkarsınız. olsa. O bilmez ki gelişmek, bilincin doğasında vardır. O bir
S: Neden korkayım? maksattan bir maksada giderken ilerleyecek, arzularının ger-
M: Kendi hakkınızdaki bilgisizliğiniz korkmanıza ve korktu- çekleşmesi için Gurular'm peşlerinden koşacaktır. Kendi var-
ğunuzdan habersiz olmanıza neden oluyor. Korkmamak için lığının yasaları gereği, dönüş yolunu (nivritti) bulduğunda tüm
uğraşmayın. Cehalet duvarını yıkın önce. maksatları terk eder, çünkü dünyaya olan ilgisi son bulmuş-
tur. O hiçbir şey istemez - ne başkasından, ne kendinden. O
İnsanlar ölmekten korkarlar, çünkü ölümün ne olduğunu
lıer şeye ölür ve böylece Her Şey olur. Hiçbir şey istememek ve
bilmezler. Gnani ölmeden önce ölmüştür ve korkulacak hiçbir
hiçbir şey yapmamak - gerçek yaradılış budur!
şey olmadığını görmüştür. Gerçek varlığınızı bildiğiniz anda,
S: İçe yöneliş gayretlerindeki büyük engel iç sıkıntısıdır. Öğ-
hiçbir şeyden korkmazsınız. Ölüm özgürlük ve güç verir. Dün-
renci sıkılır, bıkar.
yada özgür olmak için dünyaya ölmek zorundasınız. O zaman
evren sizindir, o sizin bedeniniz, anlatımınız ve aletiniz olur. M: Atalet (durağanlık) ve huzursuzluk (tamas ve rajas) birlik-
Mutlak şekilde özgür olmanın mutluluğu tarif ötesidir. Ote te çalışarak berraklığı ve uyumu (sattva) bastırırlar. Sattva'
yandan, kim özgürlükten korkarsa, o ölemez. nın görülebilmesi için önce Tamas ve Rajas'm hakimiyet altı-

175165
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

na alınması gerekir. Her şey zamanla, tamamen kendiliğinden tıkları o zalimce şeylerden tiksindim. Bir süre dinsiz kaldım.
bir biçimde yoluna girecektir. Sonra Yoga felsefesini inceledim ve bu bana yardımcı oldu.
S: O zaman çaba harcamaya gerek yok mudur? M: Size nasıl yardımcı oldu? Hangi belirtiler yüzünden size
M: Çaba gerektiğinde, çaba ortaya çıkacaktır. Çabasızlık esas yardım edildiği sonucuna vardınız?
(gerekli) olduğunda ise o kendini öne sürer. Siz hayatı oraya S: Sağlık oldukça somut bir belirti.
buraya itekleyerek yönetmeye kalkmayın. Sadece onunla bir- M: Kuşkusuz, kendini sağlıklı hissetmek çok hoş, haz verici
likte akın ve kendinizi, şimdi'nin ölerek şimdi'ye doğması de- bir şeydir. Peki, Yoga'dan bütün beklediğiniz haz mıydı?
mek olan bu anın görevlerine tamamen verin. Çünkü yaşamak S: Sağlıklı olmanın sevinci Hatha Yoga'nın ödülüdür. Fakat Yo-
ölmek demektir. Ölümsüz hayat olamaz. ga genelde bundan fazlasını veriyor. Birçok soruyu yanıtlıyor.
Şu esasa sıkı sarılın: Öz Varlık ve dünya birdir ve mü- M: Yoga derken ne kastediyorsunuz?
kemmeldir. Yalnızca sizin tutumunuz kusurludur ve yeniden S: Hindistan'ın tüm öğretisini -tekâmül, tekrar doğuş, karma
düzenlenmeye ihtiyacı vardır. Bu sürece sadhana denir. Siz vb.
uyuşukluğa son vererek, berraklık ve iyilik için yolu temizle- M: Tamam, istediğiniz bütün bilgiyi almışsınız. Fakat onlar-
mek amacıyla tüm enerjinizi kullanarak bu noktaya geldiniz. dan ne yolda yararlandınız?
Fakat gerçekte tüm bunlar kaçınılmaz büyümenin işaretle- S: O zihnime huzur verdi.
ridir. Korkmayın, direnmeyin, ertelemeyin. Neyseniz o olun M: Verdi mi? Zihniniz huzurlu mu? Araştırmanız sona erdi mi?
(kendiniz olun). Korkulacak hiçbir şey yok. Güvenin ve dene- S: Hayır, henüz değil.
yin. Dürüstçe deney yapın. Hayatınızı şekillendirmesi için ger- M: Tabii. Buna bir son olmayacak, çünkü zihin huzuru diye
çek varlığınıza bir şans verin. Pişman olmayacaksınız. bir şey yoktur. Zihin demek kargaşa demektir, huzursuzluk
zihnin ta kendisidir. Yoga zihnin bir niteliği değildir, ne de bir
zihin halidir o.
S: Yoga'dan bir ölçüde zihin huzuru alabildim.
M: Yakından inceleyin, göreceksiniz ki zihin düşüncelerle kay-
namaktadır. Ara sıra boşalabilir, fakat bir süre için, sonra her
zamanki huzursuzluğuna geri döner. Yatıştırılmış zihin huzu-
34 ra kavuşmuş zihin demek değildir. Siz zihninizi pasifize etmek
istediğinizi söyleyebilirsiniz. Zihnini pasifize etmek isteyen ki-
Zihin Huzursuzluğun Ta Kendisidir
şi huzurlu bir kişi midir?
S o r a n : Ben İsveç doğumluyum. Şimdi Meksika'da ve ABD'de S: Hayır, ben huzurlu değilim, Yoga'dan yardım alıyorum.
Hatha Yoga öğretiyorum. M: Çelişkiyi görmüyor musunuz? Birçok yıldır zihin huzuru
M a h a r a j : Bu öğreti size ne verdi? aradınız. Onu bulamadınız. Çünkü esasta huzursuz olan bir
S: O bana sağlık verdi ve bir geçim yolu sağladı. şey huzurlu olamaz.
S: Biraz düzelme var.
M: Çok iyi. İstediğiniz bu kadar mı?
S: Zihin huzuru arıyorum. Sözde Hıristiyanların İsa adına yap M: Bulmuş olduğunuzu iddia ettiğiniz huzur çok kırılgandır;
222 223
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

en ufak bir şey onu kırabilir. Sizin huzur dediğiniz sadece çal- M: Kaybetmiş olduğunuzu bulabilirsiniz. Fakat kaybetmemiş
kantısız olmaktır, durgunluktur. Bu hal o isme pek layık de- olduğunuzu bulamazsınız.
ğildir. Gerçek huzur bozulamaz. Asla tecavüz edilemez bir zi- S: Hiç kaybetmemiş olsaydım, aydınlanmış bulunurdum. Ama
hin huzurunuz olduğunu iddia edebilir misiniz? öyle değilim. Arıyorum. Benim bu arayışım dahi benim bir şey
S: Buna uğraşıyorum. kaybetmiş olduğumun kanıtı değil midir?
M: Uğraşmak da bir huzursuzluk halidir. M: Bu sadece sizin kaybetmiş olduğunuza inandığınızı göste-
S: Peki geriye ne kalıyor? rir. Fakat buna inanan kimdir? Ve kaybedildiğine inanılan ne-
M: Öz Varlık sükûnete kavuşturulmaya ihtiyacı olmayandır. dir? Kendiniz gibi bir kişi mi kaybettiniz? Bulmayı umduğu-
O kendi huzurdur, huzurlu değil. Sadece zihin huzursuzdur. nuz tam olarak nedir?
S: Öz'le ilgili doğru bilgi.
Onun bütün bildiği birçok şekli ve derecesiyle huzursuzluk-
tur. Ona göre hoş olanlar üstün, acı verenler ise eksiklidir. M: Öz'le ilgili doğru bilgi bir bilgi değildir. O sizin her yere
Bizim ilerleme dediğimiz ise hoş olmayandan hoş olana bir de- bakarak, aramakla bulacağınız bir şey değildir. O zaman ve
ğişimdir. Fakat değişenler, kendi başlarına bizi değişmez ola- uzay içinde bulunamaz. Bilgi ancak bir anıdır, bir düşünce ka-
na ulaştıramazlar, çünkü başlangıcı olan bir şeyin bir sonu da lıbı, bir zihinsel alışkanlıktır. Tüm bunlar haz ve acı tarafın-
olması zorunludur. Gerçek Olan başlamaz; o ancak başlangıç- dan motive edilirler. Çünkü siz haz ve acı ile dürtüldüğünüz-
sız-sonsuz, her şeyi kaplayan, her şeye kadir, ebediyen değiş- den dolayı gerçeği aramaktasınız. Kendiniz olmak ise tüm dür-
tülerin tamamen ötesinde olmaktır. Siz bir neden uğruna ken-
mez, sabit ana kuvvet olarak kendini belli eder.
diniz olamazsınız. Siz kendinizsiniz ve hiçbir nedene gereksi-
S: Peki insan ne yapmalı?
nim yoktur.
M: Siz Yoga yoluyla bilgi ve deneyim biriktirmişsiniz. Bu yad-
sınamaz. Fakat onların hepsinin size yararı ne? Yoga birlik, S: Yoga yaparak huzuru bulacağım.
birleşmek, kavuşmak demektir. Sizin yeniden birleştiğiniz, ye- M: Kendi dışınızda huzur olabilir mi? Siz deneyimlerinizden mi
yoksa sadece kitaplardan mı konuşuyorsunuz? Başlangıç için
niden kavuştuğunuz nedir?
Hİzin kitap bilgileriniz yararlıdır fakat kısa bir süre sonra, di-
S: Kişiliği yeniden gerçek benliğe kavuşturmaya çalışıyorum.
rekt deneyim için onları bırakma zorunluluğu vardır; direkt
M: Kişilik sadece bir imgeleme ürünüdür. Öz Varlık bu imge-
deneyim ise doğası gereği, tarif olunamaz, ifade edilemez olan-
lemenin kurbanıdır. Sizi kısıtlayan, engelleyen, olmadığınız bir
dır. Sözler yıkmak için de kullanılabilirler; sözlerle imajlar
şeyi kendi yerinize koymaktır. Kişiliğin kendi başma bir varlı-
inşa edilebilir ve onlar yine sözlerle yıkılırlar. Siz kendinizi bu-
ğı olduğu söylenemez; bir kişinin var olduğuna ve o olduğuna
günkü halinize sözcüklerle düşünerek soktunuz; bu halin dışı-
bilincinde inanan yine öz varlığın kendisidir. Öz varlığın öte-
na da aynı yoldan çıkmak zorundasınız.
sinde tezahür etmemiş olan uzanır; her şeyin nedensiz nedeni. S: Bir ölçüde iç barışa ulaştım. Bunu yok mu edeyim?
Kişinin öz varlığıyla yeniden birleşmesinden söz etmek doğru M: Kazanılan bir şey yine kaybedilebilir. Ancak gerçek huzu-
değildir, çünkü ortada bir kişi yoktur, sadece bir zihinsel gö- ru, hiç kaybetmemiş olduğunuz huzuru idrak ettiğiniz zaman,
rüntüye, inanış yüzünden sahte bir gerçeklik verilmiştir. Hiç- işte o huzur sizinle kalacaktır; çünkü o asla uzakta değildi. Sa-
bir şey bölünmedi ve birleşecek bir şey de yok. hip olmadığınızı arayıp duracağınıza, asla kaybetmemiş oldu-
S: Yoga Öz'ün aranmasında ve bulunmasında yardım ediyor.
222 223
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Peki, zevk hayal ürünü olabilir. Ama acı gerçektir.


ğunuzu bulun. Her şeyin başlangıcından önce ve bitiminden
M: Acı ve haz daima beraberdirler. Birinden kurtulmak her
sonra da hep var olanı; ne doğumu, ne de ölümü olmayanı; be-
ikisinden de kurtulmak demektir. Eğer hazza önem vermiyor-
denin ya da zihnin doğum ve ölümünden etkilenmeyen, o de-
ğişmez olan hali bulun. sanız, acıdan da korkmazsınız. Fakat ne biri ne diğeri olan o
mutluluk vardır ki tamamen öte olandır. Sizin bildiğiniz mut-
S: Böyle bir idrake ulaştıran vasıtalar nelerdir?
luluk tarif edilebilir ve ölçülebilir. O sözün gelişi, nesneldir.
M: Hayatta hiçbir şey engelleri aşmadan elde edilemez. Bir in-
Fakat nesnel olan sizin olamaz. Kendinizi dışsal bir şeyle öz-
sanın gerçek varlığını berrak bir biçimde idrak etmesini engel-
deşleştirmek vahim bir hata olur. Gerçek öznel ve nesnel ola-
leyen şeyler haz arzusu ve ıstırap korkusudur. Yolunuzu tıka-
nın ötesidir, o bütün düzeylerin, her ayrımın, farkın ve tarifin
yan şey haz-acı motivasyonudur. Bütün dürtülerden arınmış,
ötesindedir, kesinlikle o onların kaynağı, kökeni değildir. Bun-
hiçbir arzunun ortaya çıkmadığı hal doğal haldir.
lar gerçek hakkındaki cehaletten kaynaklanırlar, gerçeğin ken-
S: Arzulardan böylesine vazgeçiş zaman gerektirmez mi?
disinden değil; o gerçek ki tanımlanamaz, anlatılamaz, varol-
M: Eğer onu zamana bırakırsanız, milyonlarca yıl gerekecek-
manın ve varolmamanın ötesindedir.
tir. Arzu ardından arzu terk etmek sonu asla görünmeyen, çok
S: Birçok öğretmeni izledim, birçok öğretiyi inceledim, ne var
uzun bir süreçtir. Arzularınızı ve korkularınızı kendi hallerine
ki hiçbiri bana istediğimi vermedi.
bırakın ve tüm dikkatinizi özneye verin, arzu ve korku deneyi-
M: Kendini (Öz'ü) bulma arzusu elbette yerine gelecektir, ye-
minin ardında bulunan varlığa. Sorun; kim arzuluyor? Bıra-
ter ki başka bir şey istemeyesiniz. Fakat kendinize karşı dü-
kın her bir arzu sizi kendinize getirsin.
rüst olmalısınız ve gerçekten başka bir şey istememelisiniz.
S: Bütün arzuların ve korkuların kökeni aynıdır - mutluluk
Eğer bu arada diğer birçok şeyi ister ve onların peşinden ko-
özlemi. şarsanız, asıl amacınıza ulaşmanız, siz daha akıllanıncaya ve
M: Sizin düşünebildiğiniz ve özlemini çektiğiniz mutluluk sa- birbiriyle çelişen dürtüler arasında paralanmaya son verince-
dece fiziksel ve zihinsel doyumdur. Böyle duyusal ve zihinsel ye kadar ertelenebilir. İçe yönelin, sendelemeden, duraksama-
hazlar gerçek, mutlak mutluluk değildir. dan, hatta dışa doğru bakmaksızın.
S: Duyusal ve zihinsel zevklerin olsun, fiziksel ve zihinsel sağ- S: Fakat arzularım ve korkularım hâlâ orada.
lıktan kaynaklanan genel iyilik ve rahatlık duygusunun olsun, M: Onlar anılarınızdan (belleğinizden) başka nerede olabilir-
kökleri yine sizin anlattığınız gerçekte bulunmalı. ler? Onların kökünün anılardan doğan beklentilerde olduğunu
M: Onların kökleri hayal gücündedir. Kendisine bir taş veri- idrak edin. O zaman onlar sizi artık obsede etmeyecekler.
len ve onun paha biçilmez bir elmas olduğuna inandırılan bir S: Sosyal hizmetin, sonu gelmeyen bir görev olduğunu iyice
insan yanıldığını fark edinceye kadar büyük mutluluk duyabi- anlamış durumdayım, çünkü düzelme ve bozulma, ilerleme ve
lir; aynı şekilde, öz varlık bilindiğinde zevkler lezzetlerini, acı- gerileme her zaman yan yana gidiyor. Bunu her yanda ve her
lar dikenlerini yitireceklerdir. Her ikisi de oldukları gibi görü düzeyde görebiliyoruz. Geriye ne kalıyor?
necekler - anılara ya da önyargılara dayanan şartlı davranış-
M: Her ne görev üstlenmişseniz onu tamamlayın. Istırap ya
lar, sadece tepkiler, basit çekimler, itişler olarak. Genellikle
da ıstıraptan kurtuluş gibi somut bir durum öyle gerektirme-
zevk ve acı, beklendiklerinde hissedilirler. Bu tamamen kaza-
dikçe, yeni görevler üstlenmeyin. Önce kendinizi bulun ve so-
nılmış alışkanlıklar ve edinilmiş kanılar sorunudur.
222 223
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

nu gelmeyen hayırlar bunu izleyecektir. Çıkarları terk etmek hayal edebildikleri tüm mutluluk sadece sürekli tekrarlanan
kadar dünyaya çıkar sağlayan başka hiçbir şey yoktur. Artık haz güvencesidir.
kazanç ve kayıp hesabında olmayan bir insan gerçekten şid- S: Bu durumda, benim ben olduğumu sandığım kişi mutlu ola-
detten arınmış bir insandır, çünkü o bütün çatışmaların öte- maz, öyleyse ne yapacağım?
sindedir. M: Siz ancak şimdi olduğunuz gibi olmayı terk edebilirsiniz.
Benim söylediğimde zalimce bir taraf yök. Bir adamı görmekte
S: Evet, ahimsa (şiddetsizlik) fikrine her zaman çekiliş duymu-
olduğu karabasandan uyandırmak şefkattir. Buraya geldiniz,
şumdur.
çünkü acı içindesiniz ve benim bütün söylediğM: "Uyan, ken-
M: Her şeyden önce, ahimsa söylediğini kasteder: "İncitme!"
dini bil, kendin ol" dur. Acının sonu hazda değildir. Siz acının
Önde gelmesi gereken şey iyilik yapmak değil, incitmeyi kes-
da hazzın da ötesinde, uzak (yaklaşılmaz) ve saldırılamaz oldu-
mek, ıstıraba yeni ıstıraplar eklememektir. Başkalarını hoşnut
ğunuzu idrak ettiğinizde, mutluluk peşinde koşmak da, onun
etmek, hoşa gidici olmak ahimsa değildir.
sonucu olan ıstırap da biter. Çünkü ıstırap zevki hedefler ve
S: Ben başkalarını hoşnut etmekten söz etmiyorum, fakat tüm
zevk acı ile son bulur, insafsızca...
kalbimle başkalarına yardımdan yanayım.
S: Nihai (en son) halde, mutluluk olanaksız mı?
M: Yapılmaya değer tek yardım, yardıma muhtaçlıktan kurtu-
M: Keder de olmaz. Sadece özgürlük. Mutluluk bir şeye ya da
luşu sağlamaktır. Tekrarlanması gereken yardım asla yardım
bir kimseye dayandırılır ve kaybedilebilir; her şeyden bağım-
değildir. Siz bir başkasına yardımdan söz etmeyin, eğer onu bü-
sızlık ve özgürlük ise hiçbir şeye dayandırılmış olmadığından,
tün yardım gereksinmelerinin ötesine geçirebilmiş değilseniz...
kaybedilemez. Kederden bağımsızlık, bir nedene bağlı olmadı-
S: İnsan yardım gereksinmesinin ötesine nasıl geçebilir? Ve
ğından, yok edilemez. Bu özgürlüğü idrak edin.
insan bir başkasına bunu yapmakta yardımcı olabilir mi?
S: Ben geçmişimin bir sonucu olarak ıstırap çekmek üzere
M: Siz, ayrılık ve sınırlılık halindeki bütün mevcudiyetin acı
doğmadım mı? Özgürlük hiç mümkün olabilir mi? Ben kendi
verici olduğunu anladığınızda ve tüm hayatla tamamıyla birlik
irademle mi doğdum? Ben yalnızca bir yaratık değil miyim?
içinde, saf varlık olarak yaşamaya istekli ve yetenekli olduğu-
M: Doğum ve ölüm bilinçte bir olaylar akışının başlayıp bit-
nuzda, siz tüm yardım gereksinmelerinin ötesine geçmiş olur-
mesinden başka nedir? Onlar ayrılık ve sınırlılık fikrinden
sunuz. Siz talimatlarla, öğütlerle, örneklerle ve her şeyden çok,
ötürü acı vericidirler. Istıraptan bir anlık kurtuluşa da haz di-
varlığınızla başkalarına yardım edebilirsiniz. Siz sahip olmadı-
yoruz ve mutluluk diye adlandırdığımız sonsuz hazla ilgili hül-
ğınızı veremezsiniz ve olmadığınızı sahiplenemezsiniz de. Siz
yalar, hayaller kuruyoruz. Bunların hepsi yanlış anlamalar-
ancak olduğunuzu verebilirsiniz - ve ondan smırsızcasma, tü-
dır. Uyanın, öteye geçin ve gerçekten yaşayın.
kenmezcesine verebilirsiniz.
S: Bilgim sınırlı, gücüm ise önemsenmeyecek kadar az.
S: Fakat tüm mevcudiyetin ıstırap verici olduğu doğru mu-
M: Bilginin ve gücün kaynağı olan Öz Varlık her ikisinden de
dur?
ötedir. Gözlemlenebilir olan zihindedir. Öz'ün doğası ise saf
M: Böyle evrensel bir zevk arayışının nedeni başka ne olabilir?
farkındalık, saf tanıklıktır ki o bilginin ya da eğilimin (beğeni-
Mutlu bir insan mutluluğu arar mı? İnsanlar ne kadar hu-
nin) varlığı ya da yokluğundan etkilenmez.
zursuz, nasıl sürekli hareket halindeler! Çünkü onlar acı çek-
Varlığınızı bu doğup ölen bedenin ötesinde tutun; o za-
mekte ve kurtuluşu, rahatlamayı hazda aramaktalar. Onların

183165
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

man bütün sorunlarınız çözümlenmiş olacak. Siz ölmek üzere mayı kesin ve görün -o şimdi ve burada- o sizin çok iyi bildiği-
doğduğunuza inandığınız içindir ki onlar mevcut. Kendinizi niz "Ben-im (var olanım)"dır. Bütün yapacağınız şey, kendini-
aldatmayı bırakın ve özgür olun. Siz "kişi" değilsiniz. zi bilinç alanı içinde farz etmeyi bırakmaktır. Geçmişteki de-
neyimlerinizi, edindiklerinizi unutun, hayatın rüzgârlarına ve
yağmurlarına maruz, çırılçıplak durun; o zaman bir şansınız
olacak.
S: Kendini sadakatle adamanın (bhakti), sizin öğretinizde bir
yeri var mıdır?
M: Siz rahatsız olduğunuz zaman bir doktora gidersiniz, o size
35 hastalığın ne olduğunu ve ilacını söyler. Eğer ona güveniniz
En Büyük Guru Sizin İç Benliğinizdir varsa bu her şeyi kolaylaştırır: İlacı alırsınız, rejim kısıtlama-
larına uyarsınız ve iyileşirsiniz. Fakat eğer ona güveniniz yok-
S o r a n : Her tarafta işittiğime göre, arzu ve eğilimlerden kur- sa, yine de işi şansa bırakırsınız, ya da kendiniz tıp öğrenimi
tuluş, kendini-idrak etmenin ilk koşuludur. Fakat gördüm ki yaparsınız! Her hal ve şartta sizi harekete geçiren sizin iyileş-
bu koşulun yerine getirilmesi mümkün değil. Kendini bilme- me arzunuzdur, doktor değil.
mek arzulara yol açıyor, arzular ise bilgisizliği sürdürüyorlar. Güven olmadıkça huzur yoktur. Daima birine ya da bir
Gerçekten bir kısır döngü! başkasına güvenirsiniz - bu anneniz ya da karınız olabilir. Tüm
M a h a r a j : Yerine getirilecek koşullar yoktur. Yapılması gere- insanlar arasında en çok güvene layık olan kimse, kendini-bi-
ken, vazgeçilmesi gereken hiçbir şey yoktur. Sadece bakın ve len, kurtulmuş insandır. Fakat sadece güvenmek yetmez. Ar-
hatırlayın, her neyi algılar, idrak ederseniz, o siz değildir ve zu etmek zorundasınız da. Özgürlük arzusu olmadıkça sizin
sizin değildir. O orada, bilinç alanı içindedir, fakat siz alan ve özgürlüğü kazanmanız için gerekli güven ne işe yarar? Arzu-
alanın içerikleri değilsiniz; hatta, alanı bilen de değilsiniz. Ça- nuz ne kadar güçlüyse yardım da o kadar kolay ulaşır. En bü-
balarınızın sonucunda sizi karmakarışık eden şeyler yapmak yük Guru bile, eğer öğrenci (mürit) öğrenmeye hevesli değilse,
zorunda olduğunuz da sizin fîkrinizdir -maksat, arzu, başarı- çaresizdir. Heves, içtenlik son derece önemlidir. Güven ise de-
sızlık, düş kırıklığı duygusu- bütün bunlar sizi alıkoymakta- neyimle gelecektir. Amacınıza sadık olun - size rehberlik ede-
lar. Siz sadece, olan her neyse ona bakın ve ondan öte olduğu- bilecek olana bağlılığınız arkadan gelecektir. Eğer arzunuz ve
nuzu bilin. güveniniz güçlüyse, onlar işlerini görecek ve sizi amacınıza gö-
türeceklerdir; çünkü bu durumda kararsızlık ve ödün yüzün-
S: Bu demek midir ki bir şey yapmaktan sakınmalıyım?
den gecikmelere neden olmazsınız.
M: Bunu yapamazsınız! Olan olmak zorundadır. Eğer birden-
bire durursanız parçalanırsınız. En büyük Guru sizin iç benliğinizdir (öz varlığınızdır).
S: Bu bir, bilen ile bilinenin bir olması meselesi midir? Gerçekten, o en yüce öğretmendir. Yalnız o sizi hedefinize gö-
M: Her ikisi de zihindeki fikirler ve onları dile getiren sözler- türebilir ve yalnız o, yolun sonunda sizi bekler. Ona güvenin,
dir. Onların içinde Öz Varlık yoktur. Öz, bunların arasında ya dıştaki bir Guru'ya ihtiyacınız olmayacak, Fakat yine onu bul-
da ötesinde değildir. Onu zihinsel düzeyde aramak abestir. Ara- ma arzunuz güçlü olmalı ve engeller yaratacak ve kendinizi

222 223
SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
BEN O'YUM
durmaya hiç gerek yok; kendinizi bulun, o zaman her şey yerli
geciktirecek hiçbir şey yapmamalısınız. Acınma ve pişmanlık-
yerini bulur.
larla enerji ve zaman yitirmeyin. Hatalarınızdan ders alın ve
S: Kaynağa dönme dürtüsü çok nadir görülüyor. Bu doğal bir
onları yinelemeyin. şey mi?
S: Eğer kişisel bir soru sormama aldırmazsanız...? M: Dışa dönüklük başlangıçta doğaldır, içe yöneliş ise-sonda.
M: Evet, devam edin. Fakat aslında ikisi birdir, nasıl soluk alış ve veriş bir ise.
S: Sizi bir ceylan postu üstünde oturmuş görüyorum. Bu, şid- S: Aynı şekilde, beden ve bedende oturan bir değil midir?
M: Zaman ve uzay içindeki olaylar -doğum ve ölüm, neden ve
detsizlik ile nasıl bağdaşıyor?
sonuç- bunlar bir olarak kabul edilebilirler; fakat beden ve be-
M: Tüm çalışma hayatım boyunca bir sigara yapımcısı idim,
denlenmiş olan aynı realite düzeninden değildirler. Beden za-
insanlara sağlıklarını bozmalarında yardımcı oluyordum. Ve
man ve uzay içinde var olur, geçici ve sınırlıdır; halbuki be-
kapımın önüne belediye bir genel tuvalet yaptı, bu da benim
dende oturan zamansız, uzaysız, her yeri kaplayan ve ebedi
sağlığımı bozuyordu. Bu şiddet dolu dünyada insan, şu ya da
olandır, ikisini özdeşleştirmek vahim bir hatadır ve sonu gel-
bu tür bir şiddetten nasıl uzak durabilir?
mez ıstırapların nedenidir. Siz zihin ile bedenin bir olduğunu
S: Elbette bütün kaçınılabilir şiddetten kaçınılmalıdır. Ama ne
söyleyebilirsiniz, fakat temeli oluşturan, daha önceden var
var ki, Hindistan'da her kutsal kişi bir kaplan, aslan, leopar
olan realite beden-zihin değildir..
ya da ceylan postunun üzerinde oturmakta.
S: Bedende oturan, her kim olursa olsun, bedeni kontrolde tu-
M: Eski devirlerde plastik bulunmadığı için rutubeti en iyi ön-
tandır, bu nedenle sorumludur.
leyen nesne post idi. Romatizma, bir ermiş için bile pek çekici
M: Kontrolde tutan ve dolayısıyla sorumlu olan evrensel güç-
değil! Böylece, uzun meditasyonlar için post ihtiyacı bir gele-
tür.
nek haline gelmiştir.
S: Ama hayvanın öldürülmesi gerekti. S: Ve böylece, ben istediğimi yapar, sonra da suçu bir evrensel
güce yüklerim. Ne kolay!
M: Bir Yogi'nin poposu için bir kaplan öldürdüğünü asla işit-
M: Evet. Çok kolay, Sadece, tüm hareket edenlerin arkasında-
medim. Öldürenler Yogi değillerdir.
ki o Tek Hareket Ettirici'yi idrak edin ve her şeyi O'na bıra-
S: Onaylamadığınızı bir post üstünde oturmayarak gösterme-
kın. Eğer duraksamaz ya da kendinizi aldatmazsanız, bu ger-
niz gerekmez mi?
çeğe götüren en kısa yoldur. Arzusuz ve korkusuz durun, tüm
Mpo:stN? e fikir! Ben tüm evreni onaylamazken, neden yalnızca kontrolü ve tüm sorumluluğu bırakarak.
S: Evrenin ne kusuru var? S: Ne çılgınlık!
M: Öz varlığınızı unutmak en büyük haksızlık ve incitmedir; M: Evet, ilâhi çılgınlık. Kişisel kontrol ve kişisel sorumluluk
tüm felaketler ondan kaynaklanırlar. Siz en önemli olanı dik- illüzyonunu bırakmanın yanlışlığı nedir? Her ikisi de yalnızca
kate alın, daha az önemli olanlar yollarına gireceklerdir. Ka zihindedir. Siz kuşkusuz, kontrolün sizde olduğunu hayal etti-
ranlık bir odayı derleyip toplayamazsınız. Önce pencereyi açar ğiniz sürece, bizzat sorumlu olduğunuzu da hayal etmeniz ge-
siniz. Işığa yol vermek her şeyi kolaylaştırır. Öyleyse, başkala rekir. Biri diğerini gerektirir.
rını düzeltmeden önce, kendimizi olduğumuz gibi görüp deği S: Evrensel olan özel ayrıntılardan nasıl sorumlu olabilir?
şinceye kadar bekleyelim. Sonu gelmeyen sorular içinde dönüp
224 230
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Dünyadaki tüm hayat güneşe dayanır. Onun nihai neden alimce ifade ederek, tekâmül ve karma kuramları öne sürerek
olmasına karşın, her olan şey için onu suçlayamazsınız. Işık açıklamak, incitmelere bir de hakaret eklemek gibi olur. Kötü
çiçekteki rengin nedenidir, ama o ne bunu direkt olarak kont- bir dünyanın Tanrı'sı acımasız bir Tanrı'dır.
rol etmektedir ne de bundan sorumludur. O buna sadece ola- M: Dünyanızın Tanrı'sı sizsiniz ve siz hem budala hem zalim-
nak verir, o kadar. siniz. Varsın Tanrı kendi yarattığınız bir kavram olsun. Siz
kim olduğunuzu bulun, kötülüklerle dolu bir dünyaya gerçeği,
S: Bütün bunlarda hoşuma gitmeyen şey, bir evrensel güce sı-
iyiliği ve güzelliği özleyerek yaşamak için nasıl olup da geldi-
ğınmak.
ğinizi bulun. Sizin, Tanrı'nın kim olduğunu, ne hakkında ko-
M: Gerçeklerle, olgularla dövüşemezsiniz. nuştuğunuzu bilmeden, Tanrı lehinde ya da aleyhinde konuş-
S: Kimin gerçekleri? Sizinki mi, benimki mi? manızın ne yararı var? Korkudan ve umuttan doğmuş, arzu ve
M: Sizinki. Siz benim gerçeklerimi yadsıyamazsınız, çünkü on- imgelemeyle şekillenmiş tanrı, evrenin Zihni ve Yüreği olan O
ları bilmiyorsunuz. Bilebilseydiniz, onları yadsımazdımz. So- Kudret olamaz.
run burada yatıyor. Kendi imgelemelerinizi gerçek, benim ger-
S: Kabul ediyorum, içinde yaşadığım dünya ve inandığım Tan-
çeklerimi imgeleme sayıyorsunuz. Ben her şeyin bir olduğunu
rı, her ikisi de hayal gücünün yaratıklarıdır. Fakat onların ar-
kesinlikle biliyorum. Farklılıklar ayrılık nedeni olmaz. Siz ya
zuyla yaratılmaları nasıl olmuştur? Neden böylesine acı veren
her şeyden sorumlusunuz ya da her şeyden sorumsuz. Bir tek
bir dünya ve böyle duygusuz ve umursamaz bir Tanrı imgeli-
bedenin kontrolüne ve sorumluluğuna sahip olduğunuzu hayal
yorum? Benim ne kusurum var ki kendime böylesine zalimce
etmek sadece beden-zihnin bir çarpıtmasıdır.
işkence etmem gerekiyor? Aydınlanmış bir insan geliyor ve ba-
S: Yine de bedeninizle kısıtlısınız. na, "Bu sona erdirilecek bir rüya" diyor. Fakat o da rüyanın
M: Sadece bedene ait işlerde. Ben buna aldırmam; bu, yılın bir parçası değil mi acaba? Kendimi kapana kısılmış hissediyo-
mevsimlerine katlanmaya benzer. Onlar gelirler ve giderler rum ve hiçbir çıkış yolu bulamıyorum. Siz özgür olduğunuzu
onlar beni hemen hiç etkilemezler. Aynı şekilde, beden-zihinler söylüyorsunuz. Neye karşı özgürsünüz? Tanrı aşkına, beni ay-
gelirler ve giderler - hayat sonsuza dek yeni anlatımlar (kendi dınlatın; uyanmama yardım edin, madem ki beni uykuda çır-
ni ifade edişler) arayışı içindedir. pınırken gören sizsiniz.
S: ...Bütün kötülüklerin toplamını Tanrı'ya yüklemediğiniz
M: Ben özgürüm dediğim zaman sadece bir olguyu, bir gerçeği
sürece ben tatmin olurum. Bütün bildiklerime göre, bir Tanrı
bildiriyorum. Eğer bir erişkinseniz, bebekliğinizden kurtulmuş-
olabilir, ama bana göre o, insan zihninin projekte ettiği bir
sunuz demektir. Ben bütün tarif ve kimliklerden, tüm özdeş-
kavramdır. O sizin için bir gerçek olabilir ama bana göre top
leştirmelerden bağımsızım. Her ne işitir, görür ve düşünürse-
lum Tanrı'dan daha gerçektir, çünkü ben onun hem yaratığı
niz, o ben değilim. Ben algı ya da kavram da değilim.
hem tutsağıyım. Sizin değerleriniz bilgelik ve şefkattir; toplu
S: Yine de bir bedeniniz var ve siz ona bağımlısınız.
munki ise ustaca bencillik. Ben sizinkinden tamamen faklı bir
M: Yine kendi görüş noktanızın tek doğru olduğunu varsayı-
dünyada yaşıyorum.
yorsunuz. Tekrar ediyorum: Ben bir beden değildim, değilim
M: Kimse zorlamıyor.
ve olmayacağım. Bana göre bu bir gerçektir, bir olgudur. Ben
S: Kimse sizi zorlamıyor ama beni zorluyor. Benim dünyanı
de doğmuş olduğum illüzyonun altındaydım, fakat Gurum, do-
kötü bir dünya, gözyaşları, güçlük, sıkıntı ve acı dolu. Onu
189165
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

ri! Ama gelmezsiniz. Sizin hayatınızı yaşamamı, sizin gibi his-


ğum ve ölümün yalnızca fikirlerden ibaret olduğunu - doğumun
setmemi ve sizin dilinizi konuşmamı istersiniz. Bunu yapa-
yalnızca, "Benim bir bedenim var" fikri, ölümün ise "Bedeni- mam, zaten yapmamın size bir yararı dokunmaz. Siz bana gel-
mi kaybettim" fikri olduğunu görmemi sağladı. Şimdi ben bir melisiniz. Sözler zihne aittir ve zihin karartır, örter ve çarpı-
beden olmadığımı bildiğimde, beden olabilir de olmayabilir de tır. Bundan ötürü de mutlaka'sözlerin ötesine, benim tarafıma
- ne fark eder ki? Beden-zihin bir oda gibidir. O oradadır ama geçmeniz gerekiyor.
S: Beni o tarafa alın.
ben her zaman onun içinde yaşama ihtiyacında değilim.
S: Ama yine de bir beden var ve siz ona bakım gösteriyorsu-
nuz. M: Bunu yapıyorum ama siz direniyorsunuz. Siz kavramlara
gerçeklik atfediyorsunuz; halbuki kavramlar gerçeğin çarpıtıl-
M: Bedeni yaratan güç ona bakım gösteriyor.
ınasıdır. Bütün kavramlaştırmaları bırakın ve sessiz ve dik-
S: Bir düzeyden bir diğerine atlıyoruz durmadan.
katli kalın. Bunda içten olun, sizin için her şey iyi olacak.
M: Söz konusu iki düzey var: Olgulara ait olan fiziksel ve fi-
kirlere ait olan zihinsel. Ben her ikisinin de ötesindeyim. Ne
olgularınız, ne fikirleriniz benimdir. Benim gördüğüm ise, öte-
dir. Benim tarafıma geçin ve benimle birlikte görün.
S: Söylemek istediğim çok basit. Ben beden olduğuma inandı-
ğım sürece, "Tanrı benim bedenimin bakımıyla meşgul olur"
dememem gerekir. Tanrı meşgul olmaz. O onu aç kalmaya, has- # 36
talanıp ölmeye bırakır. Öldürmek Öldüreni İncitir, Öleni Değil
M: Bir bedenden başka ne bekliyorsunuz? Neden onunla ilgili
öylesine endişe duyuyorsunuz? Bir beden olduğunuzu düşün-
S o r a n : Bin yıl önce bir insan yaşadı ve öldü. Onun kimliği ye-
düğünüz için onun bozulmaz, yok edilemez olmasını istiyorsu- ni bir bedende tekrar göründü. O neden önceki hayatını anım-
nuz. Siz bazı uygulamalarla, onun hayatını epeyce uzatabilir- samıyor? Eğer anımsarsa, anısı bilince çıkarılabilir mi?
siniz, fakat hangi nihai amaçla? M a h a r a j : Aynı kişinin yeni bir bedende tekrar ortaya çıktığı-
S: Uzun ve sağlıklı yaşamak daha iyidir. Bu bize çocukluğun nı nasıl biliyorsunuz? Yeni bir beden tamamen yeni bir kişi
ve gençliğin hatalarından, erişkinliğin düş kırıklıklarından ve olabilir.
ihtiyarlığın sefaletinden ve bunaklığından uzak durma olanağı S: Bir çanak tereyağı düşünün. Çanak kırıldığında tereyağı ka-
verir. lır ve o bir başka çanağa aktarılabilir. Tereyağı aynı kokuyu
M: Elbette uzun yaşayın. Fakat siz efendi değilsiniz. Doğum ve çanaktan çanağa taşıyacaktır. Aynı şekilde, kişisel kimlik de
ölüm günlerinizi siz kararlaştırabilir misiniz? Aynı dili konuş- bedenden bedene aktarılır.
muyoruz. Sizinkisi bir kendini-kandırma konuşması, hepsi tah- M: Bu pekâlâ. Beden olduğunda, onun özellikleri kişiyi etkiler.
min ve varsayımların ucunda asılı. Siz kesin bilmediğiniz şey- Bedensizken biz "Ben-im (var olanım)" anlamında saf kimlik-
ler hakkında güvenle konuşuyorsunuz. lere sahip oluruz. Fakat yeni bir bedende tekrar doğduğunuz-
da daha önce yaşadığınız dünya nerede?
M : ^ h enüz ^ M a d a ^ e ğ î f s i n i z . Burada olan benim. Gelin içe-
222 223
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

tir. Bu yemek yemek gibidir. Bütün yapacağınız, bir lokma


S: Her beden kendi dünyasını yaşar.
ısırmak, çiğnemek ve yutmak. Diğer hepsi bilinçsiz ve otoma-
M: Şimdiki bedende eski beden - bu sadece bir fikir mi, yoksa
tiktir. Dinleyin, hatırda tutun ve anlayın - zihin hem aktör-
bir anı mı?
dür, hem sahne. Her şey zihindendir ve siz zihin değilsiniz. Zi-
S: Bir fikir tabii ki. Bir beyin yaşamadığı şeyi nasıl anımsar?
hin tekrar tekrar doğar, siz değil. Zihin dünyayı ve onun bü-
M: Kendi sorunuzu kendiniz yanıtladınız. Neden fikirlerle oy-
tün harikulade çeşitliliğini yaratır. İyi bir tiyatro oyununda ol-
nuyorsunuz? Emin olduklarınızla yetinsenize. Ve emin olabi-
duğu gibi karakterlerin ve durumların her çeşidi vardır, böyle-
leceğiniz tek şey "Ben-im"dir. Bununla kalın, diğer her şeyi
ce bir dünya meydana getirmek için her birinden bir ufak par-
reddedin. Yoga budur. ça size yetecektir.
S: Sadece sözel olarak reddedebilirim. En fazla, "Bu ben deği-
S: Ama bir oyunda kimse acı çekmez.
lim, bu benim değil, ben bütün bunların ötesindeyim" formü-
M: Kişi kendisini oyunla özdeşleştirmedikçe. Kendinizi dünya
lünü tekrarlamayı hatırımda tutabilirim.
ile özdeşleştirmezseniz acı çekmezsiniz.
M: Bu da iyi. Önce sözel olarak, sonra aklen ve duygusal yön-
S: Başkaları çekecek.
den ve sonra eylem halinde. İçinizdeki gerçeğe dikkatinizi ve-
M: Öyleyse, dünyanızı mükemmel hale getirin, yapın bunu.
rin, o aydınlığa çıkacak. Bu, tereyağı çıkarmak için yayıkta
Eğer Tanrı'ya inanıyorsanız, O'nunla çalışın. Eğer inanmıyor-
krema dövmeye benzer. Bunu doğru biçimde sürekli olarak ve
sanız, bir olun. Ya dünyayı bir oyun gibi görün ya da onun
kendinizi vererek yapın, sonuç mutlaka gelecek.
üzerinde var gücünüzle çalışın. Yahut her ikisini de yapın.
S: Mutlak, nasıl olur da bir sürecin sonucu olabilir?
S: Bir adam öldüğünde onun kimliğine ne olur? Onun bir baş-
M: Haklısınız, göreli olan, Mutlak'ın nedeni olamaz. Fakat ya-
ka bedende devam ettiği fikrine katılıyor musunuz?
yığı çalkalamamak nasıl tereyağının kremadan ayrılmasını en- M: O devam eder ama etmez. Sizin ona nasıl baktığınıza bağ-
gellerse, göreli olan da mutlak olanın önünü tıkayabilir. Dür- lıdır bu. Kimlik sonuçta nedir? Bellekte süreklilik mi? Bellek
tüyü yaratan gerçek olandır; içteki dıştakini dürter ve dıştaki olmadıkça kimlikten söz edebilir misiniz?
de çaba ve ilgi şeklinde yanıt verir. Fakat nihai olarak ne iç S: Evet, edebilirim. Çocuk ana-babasını bilmeyebilir, yine de
vardır ne de dış; bilinç ışığı hem yaratıcıdır, hem yaratılan, kendisinde kalıtsal özellikler bulunacaktır.
hem deneyimleyen hem deneyim, hem bedendir hem bedenle- M: Onları kim teşhis ediyor? Kaydeden ve kıyaslayan bir bel-
nen. Bütün bunları projekte eden güce dikkat edin, o zaman leğe sahip bir kişi. Görmüyor musunuz ki bellek sizin zihinsel
tüm sorunlarınız sona erer. hayatınızın dokuma tezgâhıdır ve kimlik de zaman ve uzay
S: Projekte eden güç hangisidir? içindeki bir olaylar kalıbından ibarettir. Kalıbı değiştirin, in-
M: Arzunun dürtüp harekete geçirdiği hayal gücü. sanı da değiştirmiş olursunuz.
S: Bütün bunları biliyorum, fakat onlar üzerinde etkim yok.
S: Kalıp anlamlı ve önemlidir. Onun kendi değeri vardır. Siz
M: Bu da sizin sonuçlar alma hevesinizden doğan bir başka
dokunmuş bir desenin sadece renkli iplikler olduğunu söyledi-
yanılgınız.
ğiniz zaman en önemli noktayı kaçırıyorsunuz - onun güzelli-
S: Amaçlı eylemde ne kusur var?
ğini. Ya da bir kitabı mürekkeple lekelenmiş kâğıt olarak ta-
M: Uymuyor. Bu konularda ne amaç ne de eylem meselesi var nımladığınızda, kitaptaki anlamı yitiriyor sunuz. Kimlik değer-
dır. Bütün ihtiyacınız dinlemek, hatırda tutmak, düşünmek
193165
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

lidir, çünkü o bizi eşsiz ve yeri doldurulamaz kılan bireysel- düşünmedim. Özgürlüğe ulaşmış insan son derece yasa tanır
liğin temelidir. "Ben-im" bu eşsiz oluşun sezgisidir. insandır. Fakat onun yasaları onun gerçek varlığının yasala-
rıdır, toplumun değil. O, koşullara ve icaplara göre onlara
M: Evet ve hayır. Kimlik, bireysellik, eşsizlik - bunlar zihnin
uyar ya da onları çiğner. Ama o asla keyfine göre hareket eden
en değerli görünüşleri, durumlarıdırlar, ama sadece zihnin.
ya da düzen yoksunu değildir.
"Ben var olan her şeyim" de aynı derecede geçerli bir deneyim-
dir. Kişisel olanla evrensel olan birbirinden ayrılamaz. Onlar S: Benim kabul edemediğim şey, adet ve alışkanlıkların mazur
isimsiz olan'ın dışarıdan ve içeriden görünen iki yüzüdürler. gösterilmeleri, haklı çıkarılmalarıdır.

Ne yazık ki sözcükler sadece söz ederler, fakat taşımaz, aktar- M: Zorluk görüş noktalarımızın farklılığında yatıyor. Siz be-
mazlar. Sözlerin ötesine geçmeye çalışın. den-zihin'in görüş noktasından konuşuyorsunuz. Ben ise tanı-
S: Ölümde ölen nedir? ğın görüş noktasından. Temelde fark var.
S: Yine de zulüm zulümdür.
M: Ölen "Ben bu bedenim" fikridir; tanık ölmez.
M: Kimse sizi zalim olmaya zorlamıyor.
S: Jain'ler tanıkların çok sayıda ve birbirlerinden ebediyen ay-
S: Başka insanların acımasızlığından yararlanmak da dolaylı
rı olduklarına inanırlar.
zulümdür.
M: Bu onların gelenekleridir ki bazı büyük insanların dene-
M: Eğer yaşam sürecine yakından bakarsanız, acımasızlığı her
yimlerine dayanmaktadır. Bir tanık kendini sayısız bedenlerde
yerde bulacaksınız, çünkü hayat hayat ile beslenir. Bu bir ol-
"Ben-im" şeklinde yansıtır. Bedenler mevcut oldukça, ne kadar
gudur, fakat bu sizin canlı olduğunuz için kendinizi suçlu his-
süptil de olsalar, "ben" birçok gibi görünecektir. Beden ötesin-
setmenize neden olmaz. Siz daha ilk başta annenize bitmez
de sadece Bir Olan vardır. tükenmez sıkıntı ve üzüntü vermekle bir acımazsızlık haya-
S: Tanrı mı? lına başlamışsınız. Hayatınızın son gününe kadar da yiyecek,
M: Yaratan, bir kişidir ki onun bedeni dünyadır, isimsiz Olan giyim, barınak için, bedeninize sarılarak, onun ihtiyaçları için
bütün tanrılardan ötedir. savaşarak, bir güvencesizlik ve ölüm dünyasında, onun güven-
ce içinde olmasını isteyerek uğraş vereceksiniz. Hayvanın gö-
S: Sri Ramana Maharshi öldü. Bu onun için nasıl bir fark yap-
rüş noktasından, öldürülmek en kötü ölüm biçim değildir; el-
MM? Hiç. O ne idiyse odur - Mutlak Gerçek. bette hastalığa ve ihtiyarlayarak çürümeye yeğlenir. Acımasız-
S: Fakat sıradan insan için ölüm bir fark yapıyor. lık maksatta, dürtüde yatar, olguda değil. Öldürmek öldüreni
M: O ölümden önce kendini ne olarak düşünüyorsa, ölümden
incitir, öldürüleni değil.
sonra öyle olmakta devam ediyor. Onun kendi hakkındaki
S: Aynı fikirdeyim; öyleyse avcıların ve kasapların hizmetleri-
imajı ölümden sonra da devam eder. ni kabul etmemeliyiz.
S: Geçenlerde, hayvan derilerinin bir gnani tarafından medi M: Kabul etmenizi kim istiyor?
tasyon için kullanıldığından söz ediliyordu. Ben ikna olama- S: Siz kabul ediyorsunuz.
dım. Gelenek ve göreneklere havale ederek her şeyi haklı çı-
M: Beni siz öyle görüyorsunuz? Ne çabuk suçluyor, yargılıyor
karmak kolaydır. Gelenekler acımasız ve görenekler yozlaşmış
ve mahkûm ediyorsunuz! Neden kendinizle değil de benimle
olabilirler. Onlar açıklayabilirler ama haklı kılamazlar. başlıyorsunuz?
M: Kendini-idraki yasa-tanımazlığın izlediğini söylemeyi asla
222 223
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Sizin gibi bir insan bir örnek koymalıdır. ların kişisel deneyimlerini paylaşıyor musunuz demek istedim.
M: Siz benim örneğimi izlemeye hazır mısınız? Ben dünyaya Siz benimle birlikte acı çekebilir ve sevinebilir misiniz, yoksa
ölmüşüm, hiçbir şey istemiyorum, hatta yaşamak bile. Benim gözlem ve karşılaştırma yoluyla sadece sonuç mu çıkarırsınız?
gibi olun, benim yaptığımı yapın. Siz beni yediklerimle, giysi- M: Bütün varlıklar benim içimdedir. Fakat iş beyin kademesine
lerimle yargılıyorsunuz; ben ise sizin dürtülerinize bakıyorum indirildiğinde, bir başka beynin içeriğini algılamak özel bir eğ-
sadece. Eğer siz beden-zihin olduğunuza inanarak, ona göre itim gerektirir. Eğitim ile kazanılamayacak hiçbir şey yoktur.
hareket ederseniz, en büyük acımasızlıktan suçlusunuz - ken- S: Ben sizin projeksiyonunuz değilim, siz de benim projeksiyo-
di gerçek varlığınıza karşı zulümden. Onunla karşılaştırıldı- num değilsiniz. Ben kendi başıma varım, sadece sizin yarat-
ğında diğer bütün suçların adı bile geçmez. tığınız olarak değil. Bu imgeleme ve projeksiyon hakkındaki
S: Siz beden olmadığınız savma sığınıyorsunuz. Fakat beden kaba felsefe bana hitap etmiyor. Siz beni tüm realiteden yok-
sizin kontrolünüz altında ve siz onun her yaptığından sorum- sun bırakıyorsunuz. Kim kimin imajıdır? Siz mi benim ima-
lusunuz. Bedene tam özerklik (kendi kendini yönetme hakkı) jımsınız, ben mi sizin? Yoksa ben kendi imajımın içinde bir
vermek budalalık ve delilik olurdu. imaj mıyım? Yo, hayır, bir yerde bir yanlış var.
M: Sakinleşin biraz. Ben de bütün hayvanların etleri ve kürk- M: Sözcükler boşluklarım ele veriyorlar. Gerçek olan tarif edi-
leri için öldürülmelerine karşıyım, fakat buna öncelik vermeyi lemez, onun deneyimlenmesi gerekir. Bildiklerimi anlatmak
reddederim. Vejetaryenlik değerli bir davadır, fakat en acil ola- için daha iyi sözcükler bulamıyorum. Söylediklerim belki gü-
nı o değildir. Bütün değerli davalara en iyi hizmeti özüne (kay- lünç görünebilirler. Fakat sözcüklerin aktarmaya çalıştıkları
nağına) dönmüş insan verebilir. şey en yüce gerçektir. Küçük şeyler üzerinde her ne kadar tar-
S: Ben Sri Ramana Aşramı'ndayken, o yerin her yanında tışsak da her şey bir'dir. Ve her şey, bütün arzuların tek kay-
Bhagvvan'ı hissederdim, her şeye nüfuz etmiş, her şeyi gören. nağı ve hedefini -ki onu hepimiz "Ben-im" olarak biliyoruz-
M: Gerekli inanca sahiptiniz. Ona inancı olan kimseler her hoşnut etmek için yapılır.
yerde ve her zaman onu görebilirler. Her şey inancınıza uygun S: Arzunun kökeninde olan ıstıraptır. Temel dürtü ıstıraptan
kaçmaktır.
olarak gelişir ve inancınız arzunuzun şeklidir.
M: Istırabın kökeni nedir? Kendinizle ilgili cehaletiniz, yani
S: Sizin kendinize olan inancınız da bir arzu şekli değil midir?
M: Ben "Ben-im" dediğim zaman, beden gibi bir çekirdeği olan kendini-bilmemek. Arzunuzun kökeni nedir? Kendinizi bulma
ayrı bir varlık kastetmiyorum. Ben varoluşun tümünü, bilinç dürtüsü. Tüm yaradılış, aslını bulmak için uğraşıp didiniyor
okyanusunu düşünüyorum, varolan ve bilen tüm evreni kaste- ve aslına dönünceye kadar da rahat etmeyecek.
diyorum. Benim arzu edeceğim hiçbir şey yok, çünkü ben dai- S: Ne zaman dönecek?

ma, ebediyen tam-olan'ım. M: Siz istediğiniz zaman dönebilir.


S: Peki, dünya?
S: Başka insanların içsel yaşamlarına erişebilir, onlarla temas
M: Onu da yanınızda götürebilirsiniz.
kurabilir misiniz?
S: Mükemmelliğe erişinceye kadar dünyaya yardım ederek
M: İnsanlar ben'im.
beklemek zorunda mıyım?
S: Ben öz ya da madde veya form aynılığını kastetmiyorum.
M: Elbette dünyaya yardım edin. Fazla yardımınız olmayacak
Ben, başkalarının zihinlerine ya da kalplerine bilfiil girerek on
222 223
SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
BEN O'YUM

fakat bu çaba sizi geliştirecek. Dünyaya yardım etmeye çalış- S: Ne garip! Sizin için doğru olan aynı sözcükler benim için
manın yanlış bir yanı yok. yanlış oluyor. "Başka hiç kimse yok." Nasıl apaçık gerçekdışı!
M: Bırakın, ister gerçek olsunlar ister olmasınlar. Sözcüklerin
S: Kuşkusuz, insanlar oldu, büyük yardımlarda bulunan sıra-
önemi yok. Önemi olan sizin kendi hakkınızdaki fikriniz, çün-
dan insanlar. kü o sizin önünüzü tıkıyor. Ondan vazgeçin.
M: Dünyaya yardım edilmesi gereken zaman geldiğinde, bazı S: Çocukluğumdan beri bana adımla ve şeklimle sınırlı oldu-
insanlara, büyük değişikliklere neden olacak irade, bilgelik ve ğumu düşünmem öğretildi. Yalnızca bunun aksini iddia etmek
güç verilir. bu derin kazınmış zihinsel izi silemez. Düzenli bir beyin-yıka-
maya gereksinim var, o da eğer yapılabilirse.
M: Siz ona beyin yıkama diyorsunuz. Ben ona Yoga diyorum -
bütün zihinsel izleri düzelten. Aynı düşünceleri tekrar tekrar
düşünmeye zorlanmamalısınız. İleri doğru devam edin!
S: Söylenmesi yapılmasından kolay.
37
M: Çocuk olmayın! Değişmek acı çekmekten daha kolaydır. Bü-
Acının ve Hazzın Ötesinde Askın
j Mutluluk Vardır yüyün, çocukluktan çıkın, hepsi bu kadar.
S: Böyle şeyler yapılmaz, olur.
M a h a r a j : Her şeyden önce şunu idrak etmelisiniz: Siz ken- M: Her zaman her şey olur, fakat onun için hazır olmalısınız.
diniz de dahil her şeyin kanıtısınız. Hiç kimse sizin varlığınızı Hazır olmak olgun olmaktır. Gerçek olanı görmüyorsunuz,
kanıtlayamaz, çünkü önce onun varlığının sizce doğrulanmış çünkü zihniniz bunun için hazır değil.
olması gerekir. Oluşunuzu ve bilişinizi kimseye borçlu değilsi- S: Eğer gerçek benim gerçek doğam ise nasıl hazır olmam?
niz. Hatırlayın, siz tamamıyla kendi başmasmız. Siz bir yer- M: Hazır olmamak demek, korkmak demektir. Siz ne olduğu-
den gelmez ve bir yere gitmezsiniz. Siz sonsuz varoluş ve far- nuzdan korkuyorsunuz. Sizin varacağınız bütündür. Ama siz
kmdalıksınız. kimliğinizi yitireceğinizden korkuyorsunuz. Bu çocuksuluk-
S o r a n : İkimiz arasında temel bir fark var. Siz gerçek olanı tur, oyuncaklara, arzularınıza ve korkularınıza, yargılarınıza
biliyorsunuz, bense sadece zihnimin çalışmalarını biliyorum. ve fikirlerinize sarılmaktır. Hepsini bırakın, ve gerçeğin kendi-
Bunun için sizin söylediğiniz bir şey, benim işittiğim ise bir ni doğrulamasına hazır olun. Bu kendini-doğrulama en iyi şe-
başka şey. Sizin söylediğiniz doğru, benim anladığım ise yan- kilde, "Ben-im (var olanım)" sözleriyle ifade edilir. Başka hiç-
lış; sözcükler aynı olduğu halde. Aramızda bir boşluk var, onu bir şeyin varlığı yoktur.

nasıl kapamalı? S: "Ben-im", elbette, ama ayrıca "Ben biliyorum" da. Ve ben
M: Olduğunuzu düşündüğünüz gibi olma fikrinden vazgeçin, şöyle şöyle olduğumu, bedenin sahibi olduğumu, başka beden
bir boşluk kalmayacak. Kendinizi ayrı olarak imgelediğiniz sahipleriyle çok çeşitli ilişkilerim olduğunu da biliyorum.
M: Bunlar hep şimdi'ye taşman anılar.
için o boşluğu siz yarattınız. Siz o boşluğu geçmek zorunda de-
ğilsiniz. Yeter ki onu yaratmayın. Her şey sizsiniz, her şey si- S: Ben ancak şimdide olandan emin olabilirim. Geçmiş ve ge-
lecek, anı ve imgeleme, bunlar zihinsel haller, fakat tüm bildi-
zindir. Başka bir şey yoktur. Hepsi bu.
224 230
198
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

ğim onlar ve onlar şimdi var. Bana onları terk etmemi söylü- S: Oh, hayır. Kıyaslama yoluyla bilirim. Eğer ben doğuştan kor-
yorsunuz. İnsan şimdiyi nasıl terk eder? sem ve siz bana nesneleri, onlara dokunmadan bildiğinizi söy-
M: Siz hoşunuza gitse de gitmese de, her zaman geleceğin içi- lerseniz, bense bilmek için dokunmak zorundaysam, görmenin
ne doğru ilerlemektesiniz. ne olduğunu bilmeden de kör olduğumun farkına varabilirim,
S: Ben şimdi'den şimdi'ye ilerliyorum - ben hiçbir şekilde ha- Aynı şekilde, siz benim kavrayamadığım şeylerden kesin güven-
reket etmiyorum. Diğer her şey hareket ediyor - ben değil. le söz ederken, bende bir şeyin eksik olduğunu biliyorum. Siz
M: Öyle olsun. Fakat zihniniz hareket ediyor. Şimdi'de siz hem benim hakkımda öyle harikulade şeyler söylüyorsunuz; size
hareket edebilen hem sabit-değişmez olansınız. Şimdiye kadar göre ben ebedi, her yerde hazır, her şeyi bilen, en yüce mutlu-
kendinizi hareket edebilen olarak kabul ettiniz ve sabit-değiş- luk içinde, var olan her şeyin yaratıcısı, koruyucusu ve yok
mez olanı gözden kaçırdınız. Zihninizi ters yüz edin. Hareket edicisi, tüm hayatın kaynağı, varoluşun kalbi, bütün yaratık-
edebileni dikkate almayın, o zaman kendinizi daima mevcut, ların efendisi ve sevgilisiyim. Siz beni Nihai Gerçek'le, tüm
değişmez gerçek, anlatılamaz fakat kaya gibi somut olan ola- varoluşun kaynağı ve hedefiyle eşitliyorsunuz. Ben ancak hay-
rak bulacaksınız. retle gözlerimi kırpıştırıyorum. Çünkü ben kendimi bir karan-
lık okyanusu içinde, ufacık bir arzular ve korkular yumağı, bir
S: Eğer o şimdi ise, onun neden farkında değilim?
ıstırap kabarcığı, geçici bir bilinç pırıltısı olarak biliyorum.
M: Çünkü siz onun farkında olmadığınız fikrine tutunuyorsu-
M: Istırap var olmadan siz var idiniz. Istırap gittiğinde siz kal-
nuz. Bu fikri bırakın gitsin.
dınız. Istırap geçicidir, siz değilsiniz.
S: Bunun bir faydası olmuyor, yani bıraksam da fark edemi-
yorum. S: Üzgünüm, fakat ben sizin gördüğünüzü görmüyorum. Doğ-
M: Bekleyin. Siz aynı anda duvarın her iki tarafında birden ol- duğum günden öleceğim güne kadar acı ve haz benim haya-
mak istiyorsunuz. Olabilirsiniz ama duvarı kaldırmak zorun- lımın örgüsünü örecekler. Doğumdan önce ve ölümden sonra
var olma hakkında bir şey bilmiyorum. Sizi ne kabul ne de
dasınız. Ya da duvarın ve onun her iki tarafının "burası" ya da
reddediyorum. Söylediğinizi işitiyorum fakat onu bilmiyorum.
"orası" gibi tanımlanamayacak tek bir alan olduğunu idrak
M: Şimdi bilinçlisiniz, öyle değil mi?
etmelisiniz.
S: Lütfen bana öncesi ve sonrası hakkında soru sormayın. Ben
S: Benzetmeler hiçbir şeyi kanıtlamaz. Tek şikayetim şu: Ne-
sadece şimdi olanı biliyorum.
den sizin gördüğünüzü görmüyorum, neden sözleriniz zihni-
me doğru gibi gelmiyor? Bu kadarını bileyim, diğer hepsi bek- M: Pekâlâ. Siz bilinçlisiniz. Buna tutunun. Bilinçli olmadığı-
nız haller vardır. Buna bilinçsiz var oluş deyin.
leyebilir. Siz bilgesiniz, ben kıt anlayışlıyım. Bilgeliği nerede
S: Bilinçsiz var oluş?
ve nasıl bulacağım?
M: Burada bilinç ve bilinçsizlik terimleri uygun olmuyor. Mev-
M: Eğer kendinizi kıt anlayışlı biliyorsanız, kesinlikle öyle de-
cudiyet bilinçte mevcuttur, öz ise bilinçten bağımsızdır.
ğilsiniz demektir!
S: O boşluk, hiçlik midir? O sessizlik midir?
S: Hasta olduğumu bilmenin beni iyileştirmeyeceği gibi, ken-
M: Neden ayrıntılara giriyorsunuz? "Olma hali" bilinci kaplar
dimi budala bilmek de beni akıllı yapamaz.
ve aşar. Nesnel bilinç saf bilincin bir kısmıdır, onun ötesi de-
M: Hasta olduğunuzu bilmek için başlangıçta iyi olmuş olma-
ğil.
nız gerekmez mi?
165 165
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Ne bilinç, ne bilinçsizlik olan saf "olma hali"ni nasıl bilebi- M: Evet, öyle diyebilirsiniz. O renkte olandır ama renk de-
ğildir.
lirsiniz? Tüm bilgi yalnızca bilinçtedir. Zihnin geçici bir süre
iptali gibi bir durum olabilir. O zaman bilinç tanık olarak mı S: Aynen, Nagarjuna'nın dört katlı inkârı; ne o, ne bu, ne her
görünür? ikisi, ne de hiçbiri. Başım dönüyor...
M: Sizin zorluğunuz, gerçeğin birçok bilinç halinden biri oldu-
M: Tanık yalnızca olayları kayda geçirir. Zihnin askıda olduğu
ğu hakkındaki fikrinizden kaynaklanıyor. Siz "Bu gerçektir.
durumlarda ise "Ben-im" duygusu bile erir. Zihin olmadıkça
Bu gerçek değildir. Ve bu kısmen gerçektir" şeklinde konuşma
"ben-im" duygusu bile yoktur.
eğilimindesiniz. Sanki gerçek, değişen ölçülerde sahip oluna-
S: Zihin olmadan demek, düşünceler olmadan demektir. Bir
bilecek bir nitelik ya da özellikmiş gibi.
düşünce olarak "Ben-im" yatışır (dibe çöker). Bir varoluş duy-
gusu olarak ise "Ben-im" kalır. S: İzin verin bunu bir başka şekilde ifade edeyim. Ne de olsa
bilinç ancak acı verdiği zamanlarda bir sorun haline gelir. Bir
M: Zihinle birlikte bütün deneyimler yatışır. Zihin olmadıkça
sürekli mutluluk hali sorulara neden olmaz. Tüm bilinçlilik ha-
ne deneyimleyen olur, ne deneyim.
lini bir haz verici ve acı verici karışım olarak buluyoruz. Niçin?
S: Tanık da kalmaz mı?
M: Bütün bilinç sınırlıdır, o yüzden de acı vericidir. Bilincin
M: Tanığın işi deneyimin mevcut olduğunu ya da olmadığını
kökeninde arzu, deneyim dürtüsü yatar.
kaydetmektir. O kendi başına bir deneyim değildir, fakat "Ben
S: Arzu olmasa bilinç var olmazdı mı demek istiyorsunuz? Ve
tanığım" düşüncesi ortaya çıktığında, o bir deneyim haline ge-
bilinçsiz olmanın avantajı nedir? Eğer acıdan kurtulmak için
lir.
hazdan da vazgeçmek zorundaysam, ikisinden de ayrılmamayı
S: Bütün bildiğim, zihnin bazen çalıştığı, bazen durduğudur.
tercih ederim.
Zihinsel sessizlik deneyimine zihnin askıya alınması (zihnin
M: Acı ile hazzm ötesinde aşkın mutluluk vardır.
iptali) diyorum.
S: Bilinçsiz mutluluk neye yarar ki?
M: Sessizlik ya da hiçlik, boşluk veya iptal deyin, gerçek şudur M: Ne bilinçli, ne bilinçsiz. Hakiki. Asıl.
ki; üçü de -deneyimleyen, deneyimleme ve deneyim- yoktur. S: Sizin bilince itirazınız nedir?
Tanıklıkta, farkındalıkta, kendinin-bilincinde olma, şu ya da M: O bir yüktür. Beden yük demektir. Duyular, arzular, düşün-
bu olma duygusu yoktur. Tanımlanamaz "olma hali" kalır. celer - bunların hepsi yüktür. Bütün bilinç çatışmadan oluşur.
S: Bir bilinçsizlik hali olarak mı? S: Gerçek; asıl varlık, saf bilinç, sonsuz mutluluk hali olarak
M: O her neyle kıyaslanırsa, onun karşıtıdır, o aynı zamanda tanımlanıyor. Acının onunla ilgisi ne?
tüm karşıtlar arası ve ötesidir. O ne bilinçtir ne bilinçsizlik, ne M: Acı ve haz meydana gelir, fakat acı hazzm bedeli, haz da
her ikisi arası ne de ötesi. O, bir deneyim ya da deneyimsizlik acının ödülüdür. Hayatta da, çoğu zaman inciterek, acı vere-
ile ilgili ve kıyaslanır olmaksızın kendi başına var olandır. rek haz duyarsınız ve haz verirken acıtırsınız. Haz ile acının
S: Ne garip! Siz ondan, sanki onu deneyimlemiş gibi söz edi- bir olduğunu bilen insan huzur ve barıştadır.
yorsunuz. S: Tüm bunlar kuşkusuz çok ilginç, fakat benim hedefim çok
M: Onu düşündüğünüzde bir deneyim haline gelir o. daha basit. Hayatta daha çok zevk, daha az acı istiyorum. Ne
S: Sanki bir çiçek tarafından tutulan görünmez ışığın renk yapmalıyım?
halini alışı gibi.
165
202
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Bilinç var olduğu sürece, acı da , zevk de mevcut olacaktır. M: Sözcükler olmayınca anlaşılacak ne kalır? Anlama ihtiyacı
"Ben-im"in, bilincin doğasıdır bu, kendini zıtlarla özdeşleştir- yanlış-anlamadan doğar. Söylediğim doğrudur fakat size göre
mek. o sadece bir kuram. Onun doğru olduğunu nasıl anlayabilecek-
siniz? Dinleyin, hatırlayın, düşünün, gözünüzde canlandırın.
S: Öyleyse bütün bunlar benim ne işime yarayacak? Bu do-
Ve günlük yaşamınızda uygulayın. Bana sabır gösterin ve her
yurmuyor.
şeyden çok kendinize sabır gösterin, çünkü tek engeliniz ken-
M: Doymayan siz, kimsiniz?
dinizsiniz. Yol sizden geçerek kendinizden öteye götürür. Siz
S: Ben acı ve zevk insanıyım.
sadece belirli, özel olanın gerçek, bilinçli ve mutlu olduğuna
M: Acı ve zevk, her ikisi de anandadır (mutluluk). İşte bu-
inandıkça ve dualite ötesi gerçeği hayal ürünü bir soyut kav-
rada önünüzde oturmuş, size -birinci elden ve değişmeyen
ram olarak ret ve inkâr ettikçe, benim sadaka verir gibi kav-
kendi deneyimime dayanarak- anlatıyorum ki acı ve zevk, mut- ramlar ve soyutlamalar dağıttığımı düşüneceksiniz. Fakat bir
luluk okyanusundaki dalgaların dorukları ve vadileridir. Ta kez kendi varlığınız içindeki gerçeğe dokundunuz mu, o zaman
derinde, dipte, tam bir bütünlük (tam oluş) vardır. size en yakın ve en sevgili olanı tarif etmekte olduğumu gö-
S: Deneyiminiz sabit midir? Değişmez mi? receksiniz.
M: Ebedi ve değişmezdir.
S: Benim bütün bildiğim zevki arzulayıp acıdan korktuğumdur.
M: Bu sizin kendi hakkınızda düşündüğünüzdür. Buna son
verin. Eğer bir alışkanlığı bir anda kırıp atamıyorsanız, o za-
man onun yanlışlığını, sahteliğini düşünmeye ve görmeye ça-
lışın, o aşina yolu deneyin. Alışılmışı sorgulamak zihnin göre-
vidir. Zihnin yarattığını zihnin yok etmesi gerekir. Ya da, tüm
38
arzuların zihinde var olduklarını, onun dışında mevcut olma- Spiritüel Uygulama
dıklarını idrak edin ve dışarıda kalın. İradenin Tekrar Tekrar Doğrulanmasıdır
S: Doğrusu, her şeyin zihin tarafından yapıldığı (ondan kay-
naklandığı) şeklindeki bu açıklamaya ben güvenmiyorum. Zi- S o r a n : Sizi ara sıra görmeye gelen Batılılar garip bir zorlukla
hin sadece bir alettir, tıpkı gözün bir alet oluşu gibi. Siz algı- karşılaşıyorlar. Gerçeğe-varmış, kendini-bilen, Tanrı'yı bilen,
lamanın yaratmak olduğunu söyleyebilir misiniz? Ben dünya- dünyayı aşmış bir insan fikri onlarca bilinmeyen bir şeydir. On-
yı pencereden görüyorum, pencerenin içinde değil. Bütün söy- ların Hıristiyan kültüründe bütün sahip oldukları bir ermiş
ledikleriniz, ortak bir temele dayandırıldığından, birbirleriyle fikridir: Bu Allah'tan korkan, insan kardeşlerini seven, ibadet-
tutarlı görünüyorlar, fakat temelinizin bir gerçek mi yoksa bir kâr, kimi zaman vecit hallerine girmeye yatkın, birkaç muci-
zihin ürünü mü olduğunu bilmiyorum. Onun hakkında yalnız- zeyle teyit edilen dindar bir insan fikridir. Bir gnani fikri bile
ca bir zihinsel imaj taşıyorum. Batı kültürüne yabancı, egzotik ve oldukça inanılmaz bir şey-
M: Zihinde yer alıp durduğunuz sürece, beni zihinde görecek- dir. Bilinçte yeni bir boyut fikri bile onlara inanılmaz ve ola-
nak dışı görünüyor. Onlara yardımcı olacak şey, bir gnani'nin
sSi:nAizn. lamak için sözcükler ne kadar yetersiz!

222 223
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

olmaz mı? Örneğin, şiir, ifade edilemez olanı sözlere dökme


kendi gerçeğe-varma deneyimini, onun nedenlerini ve başlan-
sanatıdır.
gıcını, bu deneyimin ileri aşamalarını ve gündelik hayattaki uy-
M: Dindar şairler eksik değil. İstedikleriniz için onlara başvu-
gulamalarını anlatmasını dinleme fırsatı olacaktır. Onun söy-
run. Bana gelince, benim öğretim basittir: Bana bir süre güve-
lediklerinden çoğu yine garip, hatta anlamsız olarak kalacak-
nin ve söylediklerimi yapın. Eğer sebat ederseniz, güveninizin
tır; bununla birlikte, bir gerçek hissi, sözle anlatımı olanaksız
boşa gitmediğini göreceksiniz.
ama yine de çok hakiki olan bir deneyim atmosferi, kendisinden
S: Peki, ilgi duyan ama güvenemeyen kimselerle ne yapmalı?
bir yaşam örneği çıkarılabilecek bir merkez kalmış olacaktır.
M: Eğer onlar benimle kalabilselerdi, bana güveneceklerdi. Bir
M a h a r a j : Bir deneyimin iletilmesi olanaksız olabilir. İnsan bir
kez bana güvenseler, öğütlerimi tutacaklar ve kendileri keşfe-
deneyimi aktarabilir mi?
decekler.
S: Evet, insan sanatçı olursa. Sanatın özü duyguların, dene-
S: Sorum, eğitim hakkında değil sonuçları hakkında. Siz iki-
yimlerin aktarımıdır. sine de sahipsiniz. Bize eğitim hakkında konuşmaya isteklisi-
M: Bir aktarımı alabilmek için sizin almaya elverişli olmanız niz, ama iş sonuçlarına gelince, paylaşmayı reddediyorsunuz.
gerek. Bize ya içinde bulunduğunuz halin sözcüklerin ötesinde oldu-
S: Elbette. Bir alıcının olması şart. Fakat aktarıcı aktarmazsa ğunu söylüyorsunuz ya da arada fark olmadığını; bizim bir
alıcı neye yarar? fark gördüğümüz yerde farkın bulunmadığını söylüyorsunuz.
M: Gnani herkese aittir. Ona gelen herkese o kendini yorul- Her iki durumda da biz sizin içinde bulunduğunuz hal hakkın-
madan bıkmadan, tümüyle verir. O eğer veren değilse bir da hiçbir içgörü edinemiyoruz.
gnani değildir. Onun nesi varsa paylaşır. M: Siz kendi haliniz hakkında içgörü sahibi değilken benim
S: A m a olduğu şeyi, olma halini de paylaşabilir mi? halim hakkında nasıl içgörü sahibi olabilirsiniz? İçgörü aleti-
M: Başkalarını da gnani yapabilir mi demek istiyorsunuz. Evet niz yoksa, önce onu bulmanız önemli değil midir? Bu kör bir
ve hayır. Hayır, çünkü gnaniler yapılmazlar, onlar kaynakla- adamın, görme yeteneğini yeniden kazanmadan resim yapmak
rına, gerçek doğalarına döndüklerinde, kendilerini gnani ola- istemesine benzer. Siz benim içinde bulunduğum hali bilmek
rak idrak ederler. Ben sizi zaten olduğunuz bir şey yapamam. istiyorsunuz - fakat karınızın ya da hizmetkârınızın durumu-
Bütün yapabildiğim şey benim geçtiğim yolu söylemek ve sizi o nu biliyor musunuz sanki?
yola davet etmektir. S: Sadece bazı imalar (sezdirmeler) istiyorum,
S: Bu benim sorumu yanıtlamıyor. Benim zihnimdeki, üstün M: Pekâlâ, ben size çok anlamlı bir ipucu verdim - sizin fark
bilinç halleri olasılığını bile yadsıyan eleştirici ve kuşkucu Ba- gördüğünüz yerde ben fark görmüyorum. Bunu derince düşü-
tılı'dır. Yakın geçmişte uyuşturucular, onun materyalistçe tu- nün, benim gördüğümü görmeye başlayacaksınız. Siz bir anda
tumunu etkilemese de inançsızlığında bir gedik açtı. Uyuştu- içgörü kazanmak istiyorsunuz, unutuyorsunuz ki bir anda
rucu maddeler olsun olmasın, Batı'da beden önde gelen gerçek olanların öncesinde uzun bir hazırlık dönemi vardır. Meyve
sayılır, zihin ikinci plânda kalır. Zihnin ötesinde ise onlar hiç- bir anda düşer, ama olgunlaşması zaman alır.
bir şey görmezler. Buda'dan bu yana kendini-idrak hep "o de- Ne de olsa, bana güvenmekten söz ettiğimde bu sadece
ğil", "bu değil" gibi negatif terimlerle ifade edilegelmiştir. Bu k ısa bir süre içindir, ancak sizi harekete geçirmeye yetecek ka-
kaçınılmaz mıdır? Onu tarif değilse bile tasvir etmek mümkün
207165
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

dar. Ne kadar içten olursanız, inanca ihtiyacınız o kadar az M: Kişisel bir deneyimin aktarılabileceğine inanıyor musunuz?
olur; çünkü çok geçmeden, bana olan inancınızın haklı çıktı- S: Bilmiyorum. Siz birlikten, gören ile görülenin özdeşliğin-
ğını göreceksiniz. Güvenilir olduğumu size kanıtlamamı isti- den bahsediyorsunuz. Her şey bir olduğunda, iletişimin müm-
kün olması gerekir.
yorsunuz? Nasıl kanıtlayabilirim ve niçin kanıtlamam gerek-
sin? Sonuçta, size önerdiğim şey Batı biliminde o kadar geçerli M: Bir ülkeyi direkt olarak deneyimleyeb ilmek için insanın gi-
olan işlemsel yaklaşımdır. Bir bilim adamı bir deneyi ve onun dip orada yaşaması gerekir. Olanaksız olanı istemeyin. Bir in-
sonuçlarını açıkladığında, genellikle ona güvenir ve o deneyi sanın spiritüel zaferi, kuşkusuz, insanlığa fayda sağlar. Fakat
onun tarif ettiği gibi tekrarlarsınız. Benzeri sonuçlar aldığı- bir başka bireyi yararlandırmak için sıkı bir kişisel ilişki ge-
nızda ise artık ona güvenme ihtiyacı içinde olmazsınız; siz reklidir. Böyle bir ilişki rastlantısal değildir ve herkes ona ta-
kendi deneyiminize güvenirsiniz. Cesaretlenmiş olarak devam lip olamaz. Diğer taraftan, bilimsel yaklaşım herkese açıktır.
"Güven-dene-duyumsa." Daha başka neye ihtiyacınız var? Ger-
eder ve esasta aynı olan sonuçlara ulaşırsınız.
çeği, onu istemeyenlere, onları sıkboğaz edercesine vermeye
S: Hindu zihni, kültürü ve terbiyesi bakımından metafizik de-
kalkmak niye? Bu yapılamaz zaten. Bir alıcı olmayınca veren
neyimlere hazırdır. Bir Hintli için "En Yüce Gerçek'in direkt
ne yapabilir?
algılanışı" gibi sözler bir anlam taşır ve onun varlığının ta de-
rinliklerinde karşılıklar meydana çıkarır. Bunlar bir Batılı'ya S: Sanatın özü, içsel bir deneyimi iletebilmek için dış formları
çok az şey ifade eder; hatta bu konu onun kendi Hıristiyan an- kullanmaktır. Elbet ki dıştakinin anlamlı olabilmesi için insa-
layışına göre ortaya getirildiğinde dahi, bunun Tanrı'nın emir- nın içe karşı duyarlı olması şarttır. İnsanın duyarlılığı nasıl
lerine ve İsa'nın kesin uyarılarına uygunluğunu düşünür sa- gelişebilir? Siz kendi duyarlılığınızı paylaşabilir misiniz?
dece, bunun ötesinde düşünemez. Gerçeğin bilgisini birinci el- M: Evet, paylaşabilirim ama paylaşmak için iki kişi gerek. Be-
den edinme, onun için, ihtiras duymadığı bir şey olmakla kal- nim vermeye istekli olduğumu almaya istekli olan kim?
mayıp kavrayış ötesidir de. Kimi Hintliler bana şöyle diyorlar: S: Siz bir olduğumuzu söylüyorsunuz, bu yeterli değil mi?
"Umutsuz. Batılı istemez, çünkü bunu yapamaz. Ona kendini- M: Ben sizinle birim, siz benimle bir misiniz? Eğer öyle ise so-
idrak hakkında hiçbir şey söylemeyin; bırakın o yararlı bir ha- rular sormazsınız, eğer değilseniz, eğer benim gördüğümü gör-
müyorsanız sizin görüşünüzü düzeltmek için yol göstermek-
yat sürsün, böylece Hindistan'da yeniden doğma hakkı kazan-
ten başka ne yapabilirim?
sın. Ancak o zaman bir şansı olabilir." Bazıları da diyorlar ki:
S: Veremediğiniz bir şey kendinize ait değildir.
"Gerçek, eşit olarak herkes içindir, fakat herkes onu kavra-
M: Hiçbir şeyin kendime ait olduğunu iddia etmiyorum. "Ben"
mak için gerekli yeteneğe eşit ölçüde sahip değildir. Yetenek
olmayınca "benim" nerededir? İki kişi bir ağaca bakarlar, biri
arzu ile oluşur, büyüyerek bağlılık haline gelir, sonunda tam
yapraklar arasında gizli meyveyi görür, diğeri görmez. Başka
bir adanmışlığa ulaşır. Dürüstlük, içtenlik, ciddiyet ile ve bü-
türlü ikisi arasında fark yoktur. Gören bilir ki, diğeri de, biraz
tün engelleri aşma konusunda demir gibi bir kararlılıkla Batılı
dikkat etmekle görecektir, fakat ortaya paylaşma sorunu çık-
da Doğulu insanın sahip olduğu şansa sahiptir. Bütün gerek-
maz. İnanın bana, ben sizin gerçek üstündeki pay hakkınızı
sinimi, merak ve ilginin uyandırılmasıdır. Kendini-bilme ko-
kendinde alıkoyan bir cimri değilim. Tam tersine, bütünüyle si-
nusunda ilgisini uyandırmak için, bunun yararları hakkında
zinim, beni yiyin, için. A m a söz ile "ver, ver" diye tekrarlayıp
ikna edilmeye ihtiyacı vardır.
202 165
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

naklanan iman ve kamdan yoksun bir Batılı'ya " O m " ya da


dururken, size sunulanı almak için hiçbir şey yapmıyorsunuz.
"Ram" yahut "Hare Krişna" diye tekrarlamasını mı söyleye-
Gördüklerimi görebilmeniz için size kısa ve kolay bir yol gös-
ceksiniz. Güven ve şiddetli arzu taşımaksızın, aynı sözcüğü me-
teriyorum, ama siz eski düşünce, duygu ve eylem alışkanlık-
kanik şekilde tekrarlamakla herhangi bir şeye ulaşılabilir mi?
larınıza sarılıyor ve bütün kabahati benim üstüme atıyorsu-
M: Neden olmasın? Önemli olan, altta'yatan maksat ve dürtü-
nuz. Bende sizde olmayan hiçbir şek yok. Kendini-bilme, ikram
dür, onun bürünmüş olduğu şekil değil. Kişi her ne yaparsa
ve kabul edilecek bir mülk parçası değildir. O, alınacak ya da
yapsın, eğer bunu kendi gerçek varlığını bulmak için yapıyor-
verilecek hiçbir şeyin bulunmadığı tümüyle yeni bir boyuttur.
sa, bu elbette onu kendine ulaştıracaktır.
S: Bize hiç olmazsa, günlük yaşamınızı sürdürürken zihniniz- S: Aracın etkinliği için imana gereksinim yok mudur?
de bulunanlar hakkında biraz içgörü verin. Yemek, içmek, ko- M: Sonuçların beklentisinden başka bir şey olmayan imana
nuşmak, uyumak - bunlar sizin tarafınızdan nasıl duyumsanı- gereksinim yoktur. Burada geçerli olan eylemdir. Gerçek uğ-
yorlar? runa ne yaparsanız o sizi gerçeğe götürecektir. Ancak, dürüst,
M: Hayatın ortak şeyleri: onları tıpkı sizin gibi yaşıyorum. kararlı ve içten olmalısınız. Onun aldığı şeklin pek az önemi
Fark yaşamadıklarımda yatıyor. Ben korku ya da hırs, nefret vardır.
ya da öfke hissetmiyorum. Hiçbir şey istemiyorum, hiçbir şeyi
S: Öyleyse, insanın özlemlerini ifadelendirme ihtiyacı nerede
reddetmiyorum, hiçbir şeyi alıkoymuyorum. Bu konularda ödün
kalıyor?
vermem, uzlaşmasızım. Belki de bu, aramızdaki en belirgin
M: İhtiyaç yoktur. Hiçbir şey yapmamak da aynı derecede iyi-
farktır. Ben ödün vermem, kendime karşı dürüstüm, siz ise
dir. Sadece özlem, düşünce ve eylemle sulandırılmamış, zayıf-
gerçekten korkmaktasınız.
latılmamış saf ve yoğun özlem sizi hedefinize hızla götürecek-
S: Bir Batılı'nın görüş noktasından, sizin yöntemlerinizde ra-
tir. Önemli olan hal ve hareket tarzı değil, doğru dürtüdür.
hatsız edici bir şey var. Bir köşede kendi başına oturup, "Ben S: İnanılmaz! Nasıl olur da umutsuzluğa yaklaşan bir iç sı-
Tanrı'yım, Tanrı benim" diye tekrarlayıp durmak apaçık bir kıntısı içinde yapılan duygusuz ve cansız tekrarlamalar etkili
delilik gibi görünüyor. Bu pratiklerin insanı akıl sağlığının do- olabilir?
ruğuna ulaştırdığına bir Batılı'yı nasıl ikna etmeli?
M: Can sıkıntısına, umutsuzluğa ve tam bir inanç eksikliğine
M: Tanrı olduğunu savunan insan ve bundan kuşku duyan -
rağmen, sabırla ve sebatla, durup dinlenmeden bu uğraşmayı
her ikisi de yanılgı içindedirler. Rüyalarında konuşmaktadırlar.
yinelemek başlı başına zorlu ve çok önemli bir iştir. Onlar ken-
S: Eğer her şey rüya ise uyanıklık nedir?
di başlarına bir önem taşımazlar, fakat onların ardındaki sa-
M: Rüyalar ülkesine ait bir dille uyanıklık halini nasıl tarif et- mimiyet alabildiğine önemlidir. İçten bir itişe ve dıştan bir çe-
meli? Sözcükler tarif edemezler, onlar yalnızca sembollerdir. kişe ihtiyaç vardır.
S: Yine, sözcüklerin gerçeği iletemeyeceği yolundaki aynı ma-
S: Benim sorularım tipik Batılı soruları. İnsanlar niçin neden-
zeret. sonuç, araç-amaç terimleri içinde düşünürler? Onlar belli bir
M: Eğer istediğiniz sözlerse, size eski güçlü sözcüklerden bazı- sözcük ile Mutlak Gerçek arasında nasıl bir nedensel bağlantı
larını verebilirim. Onlardan herhangi birini durmadan tekrar- bulunduğunu göremezler?

Sayım h a tiMaz y ^ y ^ b e r k ü l t ü r e l ve dinsel altyapıdan kay M: Böyle herhangi bir bağlantı yoktur ki. Fakat sözcük ile

222 223
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

onun anlamı arasında, eylem ile onun dürtüsü arasında bir M: işte ben de aynen bunu yapmanızı istiyorum! Karşılıklı bir
bağlantı vardır. Spiritüel uygulama tekrar ve tekrar doğrula- anlayış akımı kurulana dek ilgilenin, dikkatinizi verin. O za-
nan (teyit edilen) iradedir. Cesareti ve cüreti olmayan, kendi- man paylaşma kolay olacaktır. Aslında bütün farkına varışlar
sine sunulduğunda dahi hakiki olanı kabul etmeyecektir. Kor- sadece paylaşmadır. Siz daha geniş bir bilince girer, dahil olur
kudan doğan isteksizlik, işte tek engel odur. ve onu paylaşırsınız. Girmeyi ve paylaşmayı istememek tek
engeldir. Ben farklardan asla söz etmem, çünkü bana göre
S: Korkulacak ne vardır?
fark yoktur. Siz söz ediyorsunuz, öyleyse onları bana göster-
M: Bilinmeyen. Olmamak, bilmemek, yapmamak. Öte olan.
mek size düşer. Evet, bana farkları, ayrılıkları, gösterin. Bu-
S: Başarınızın yolunu paylaşabildiğiniz halde onun meyveleri-
nun için beni anlamanız gerekecektir, fakat o zaman artık
ni paylaşamadığınızı mı söylemek istiyorsunuz?
farklılıklardan söz etmeyeceksiniz. Bir şeyi iyi anlayınca, ona
M: Elbette ki meyveleri paylaşabilirim ve zaten bunu her za-
ulaşmışsınız demektir. Ulaşmanıza engel olan şey fırsat eksik-
man yapıyorum. Fakat benimkisi sessiz bir dildir. Dinlemeyi
liği değildir, anlamak istediğiniz şey üzerinde zihninizi odak-
öğrenin, o zaman anlayacaksınız.
lama yeteneğinizin eksikliğidir. Bilmediğiniz bir şeyi eğer sa-
S: Bir insanın, kanaat getirmeden nasıl başlayabileceğini an-
dece zihninizde tutabilseydiniz, o size sırlarını açacaktı. Ama
lamıyorum.
eğer siz yüzeysel ve sabırsızsanız, bakmak ve beklemek için
M: Benimle bir süre kalın, ya da zihninizi benim söyledikleri- yeterli ciddiyetiniz ve samimi kararlılığınız yoksa, o zaman siz
me ve yaptıklarıma verin, kanaat uyanacaktır. gökteki ay için ağlayan bir çocuk gibisiniz.
S: Herkesin sizinle karşılaşma şansı yok.
M: Kendi öz varlığınızla buluşun, onu dinleyin, ona itaat edin,
onu aziz tutun, onu sürekli olarak zihninizde tutun. Bir başka
rehbere ihtiyacınız olmayacak. Gerçeğe olan özleminiz günlük
yaşamınızı etkilemeye devam ettiği sürece sizin için her şey
yolundadır. Kimseyi incitmeden, kimseye zarar vermeden ya-
şayın. Zararsızlık en güçlü Yoga şeklidir ve o sizi süratle he- 39
definize götürür. Bu, nisarga yoga, Doğal Yoga'dır. Bu barış Hiçbir Şey Kendi Başına Mevcut Değildir
ve uyum, dostluk ve sevgi içinde yaşama sanatıdır. Onun mey-
vesi mutluluktur, nedensiz ve sonsuz. S o r a n : Sizi dinlerken size sorular sormanın faydasız olduğu-
S: Yine de bütün bunlar bir inancı gerektirir. nu görüyorum. Soru her ne olursa olsun, siz onu kendi üstüne
M: İçinize dönün, böylece özgüveninizi bulacaksınız. Başka çeviriyor ve beni kendi yarattığım bir illüzyonda yaşadığım ve
her şeyde güven deneyimle gelir. gerçeğin sözcüklerle anlatılmaz olduğu temel olgusuna getiri-
S: Bir insan bana benim bilmediğim bir şeyi bildiğini söylerse yorsunuz. Sözcükler sadece kargaşayı artırıyorlar, tek akıllıca \
ona "Senin bilip de benim bilmediğim şey nedir?" diye sormak yol sessizce kendi içimize yönelip onu araştırmak olacak.
hakkımdır. M a h a r a j : Gerçek şu ki illüzyonu yaratan zihindir ve ondan
M: Eğer o size bunu sözcüklerle aktaramayacağını söylerse? kurtulan da zihindir. Sözler illüzyonu daha ağırlaştırabilecek-
S: O zaman onu yakından izler ve anlamaya çalışırım.

222
223
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

leri gibi, onun giderilmesine yardımcı da olabilirler. Aynı ger- ve tekrarlamak yetmiyor, onların yaşanarak bilinmesi gerek.
çeği, o bir hakikat haline gelinceye dek sürekli tekrarlamakta M: içinizde odaklanmanızı engelleyen şey, dış dünya ile zihni-
yanlış olan bir şey yoktur. Annenin işi çocuğun doğması ile nizi aşırı meşgul etmeniz; onun dışında sizi durduran bir şey
bitmiş olmaz. O onu art arda günler ve yıllar boyu besler du- yok. Çare yok siz sadhana'nızı atlayıp geçemezsiniz. Dünya-
rur, artık çocuğun ona gereksinimi kalmayıncaya kadar, in- dan yüz çevirip içinize dönmelisiniz, ta ki iç ve dış birleşip bir
sanların sözleri işitmeye ihtiyaçları vardır, ta ki gerçekler on- oluncaya ve siz ister iç, ister dış ile koşullanmışlığın ötesine
lara sözlerden daha yüksek sesle konuşuncaya kadar. geçinceye kadar.
S: Öyleyse biz sözlerle beslenen çocuklar mıyız? S: Elbet ki koşulsuzluk, koşullanmış zihindeki bir fikirden iba-
M: Sözlere önem verdiğiniz sürece çocuksunuz. ret. Kendi başına onun bir varlığı yoktur.
S: Pekâlâ, öyleyse annemiz olun. M: Kendi başına hiçbir şeyin varlığı yoktur. Her şey kendi yok-
M: Çocuk doğmadan önce neredeydi? O anne ile birlikte değil luğuna muhtaçtır. Olmak, fark edilebilir olmaktır, orada değil,
miydi? Anneyle birlikte olduğu içindir ki doğabilmiş idi. burada olmaktır, o zaman değil, şimdi olmaktır, başka türlü
S: Ama elbette anne kendi bir çocukken çocuğu taşımıyordu. değil de böyle olmaktır. Su nasıl bulunduğu kap tarafından şe-
M: O potansiyel olarak anne idi. Zaman illüzyonunun ötesine killendirilirse, öylece, her şey de koşullar tarafından (gunas) be-
geçin. lirlenir. Su nasıl kaplara rağmen su olarak kalırsa, ışık nasıl
S: Yanıtınız her zaman aynı; tekrar tekrar aynı saat başlarını meydana çıkardığı renkler ne olursa olsun kendisi olarak ka-
çalan bir saat gibi. lırsa, öylece gerçek de içinde bulunduğu (yansıtıldığı) koşullar
M: Başka çare yok. Nasıl bir tek güneş milyarlarca çiğ tane- ne olursa olsun, gerçek olarak kalır. Bilincin odağında neden
sinde aksederse, öylece ebedi olan da durmadan tekrarlanır. yalnızca yansımaları tutmalı? Neden gerçeğin kendisini değil?
"Ben-im", "Ben-im" diye tekrarlarken, sadece her an mevcut S: Bilinç kendisi bir yansımadır, gerçeği nasıl tutabilir?
olan gerçeği yeniden doğruluyorum. Siz sözlerimden usanıyor- M: Bilincin ve onun içeriğinin yansımalardan ibaret, değişken
sunuz, çünkü onların ardındaki yaşayan gerçeği görmüyorsu- ve geçici olduğunu bilmek, gerçeğe odaklanmak demektir. İpi
nuz. Onunla temasa geçin, o zaman sözlerin ve sessizliğin, her yılan olarak görmeyi reddetmek, ipi görmek için gerekli ko-
ikisinin de tüm anlamını fark edeceksiniz. şuldur.
S: Siz, küçük kızın, şimdiden gelecekteki çocuğun annesi oldu- S: Sadece gerekli mi, yoksa yeterli de mi?
ğunu söylüyorsunuz. Potansiyel olarak - evet. Fiilen - hayır. M: İnsanın, bir ipin var olduğunu ve görünüşte yılana benze-
M: Potansiyel, düşünme yoluyla fiili hale gelir. Beden ve onun diğini de bilmesi gereklidir. Aynı şekilde, insan gerçeğin var
işleri, ilişkileri zihinde mevcuttur. olduğunu ve onun tanık-bilinç doğasında olduğunu da bilmeli-
S: Ve zihin devinim halindeki bilinçtir. Ve bilinç Öz varlığın dir. Kuşkusuz o tanıktan ötedir, fakat gerçeğe girmek için in-
koşullanmış (saguna) yüzüdür; koşullanmamış (nirguna) ise sanın önce saf tanıklık halini idrak etmesi gerekir. Koşulların
bir başka yüzü. Ve daha ötede Mutlak'm sonsuz derinliği (pa- farkındalığı insanı koşulsuz olana ulaştırır.
ramartha) uzanır. S: Koşulsuzluk deneyimi yaşanabilir mi?
M: Çok doğru - güzelce ifade ettiniz. M: Koşullu olanın koşullu olduğunu bilmek, koşulsuz olan hak-
S: Ama bunlar bana göre, sözcüklerden ibaret. Onları işitmek kında söylenebilecek tek şeydir. Pozitif terimler sadece ima ve

223
222
BEN O'YUM BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

işaretlerdir ve yanıltıcıdırlar. talep etmeyişi gibi, öylece, koşulsuz olan da deneyimden aza-
S: Hakiki olana tanık olmaktan söz edebilir miyiz? dedir (özgürdür). Ölüm deneyimini alalım. Sıradan insan öl-
M: Nasıl edebiliriz? Biz ancak hakiki olmayan, hayali olan, ge- mekten korkar, çünkü değişimden korkar. Gnani ise korkmaz,
çici ve koşullu olanı konuşabiliriz. Öteye varmak için her şe- çünkü onun zihni zaten ölmüştür. O "Ben yaşıyorum" diye
yin mutlak inkârından, onların bağımsız mevcudiyetlerinin red- düşünmez. O şunu bilir: "Hayat vardır". Onun içinde değişim
dinden geçmek zorundayız. Her şey bağlıdır (tabidir). ve ölüm yoktur. Ölüm, zaman ve jızay içinde bir değişim gibi
S: Onlar neye bağlıdırlar? görünür. Zamanın ve uzayın olmadığı yerde ölüm nasıl olabi-
M: Bilince. Ve bilinç tanığa bağlıdır. lir? Gnani isme ve şekle ölmüştür zaten. Onların kaybı onu
S:Ve tanık hakiki olana bağlıdır, öyle mi? nasıl etkileyebilir? Tren içindeki adam bir yerden bir yere yol-
M: Tanık, bütün saflığı içinde hakiki olanın yansımasıdır. O culuk eder fakat trenden inmiş olan adam hiçbir yere gitmez,
zihnin durumuna bağlıdır. Berraklığın ve bağımlılıklardan kur- çünkü o bir menzil ile bağımlı değildir. Onun gideceği bir yer,
tuluşun olduğu yerde tanık-bilinç varlık kazanır (tecelli eder). yapacağı, olacağı bir şey yoktur. Plânlar yapanlar onları yeri-
Bu, su berrak ve durgun olduğunda ayın aksi suda görünür ne getirmek için doğacaklardır. Plân yapmayanların doğmaya
demek gibidir. Yahut gün ışığının elmasta parıltı halinde gö- ihtiyaçları yoktur.
rünmesi gibi. S: Acının ve hazzm maksadı nedir?

S: Tanıksız bilinç olabilir mi? M: Onlar kendi başlarına mı yoksa yalnızca zihinde mi mev-
M: Tanık olmadıkça bu bilinçsizlik halidir, sadece yaşamaktır. cutturlar?
Tanık her bilinç halinde gizlidir, her renk içinde ışığın gizli olu- S: Yine de mevcutturlar.
şu gibi. Bilen olmadan bilgi olamaz ve tanığı olmadan bilen ola- M: Acı ve haz yalnızca yanlış bilgi ve yanlış duygular sonucu
maz. Siz yalnızca bilen değil, aynı zamanda bildiğini bilensiniz. ortaya çıkan belirtilerdir (âraz). Bir sonucun kendine ait bir
S: Eğer koşulsuzluk deneyimlenemezse, çünkü bütün dene- maksadı olamaz.
yimler koşullu ise, o halde ondan niçin söz etmeli? S: İlahi ekonomide her şeyin bir maksadı olması gerekir.
M: Koşulsuzluk olmadan koşulluluğun bilgisi nasıl var olabi- M: Tanrı'yı biliyor musunuz ki onun hakkında böylesine ser-
lirdi? Bütün bunların akıp geldiği bir kaynak, üstünde her şe- bestçe konuşuyorsunuz? Size göre Tanrı nedir? Bir ses mi, kâ-
yin durduğu bir temel mutlaka olmalı. Kendini-bilmek, en baş- ğıt üzerinde bir sözcük mü, zihinde bir fikir mi?
ta insanın koşullanmışlığını bilmesi ve sonsuz koşullanma çe- S: Bu kuvvet sayesinde doğdum ve yaşıyorum.
şitliliği oluşturmanın da, bizim koşullanma çeşitliliği oluştur- M: Ve acı çekiyor ve ölüyorsunuz. M e m n u n musunuz?
madaki kendi sınırsız yeteneğimize bağlı olduğunun farkında S: Acı çektiğim ve öldüğüm belki kendi kusurumdandır. Ben
olmasıdır. Koşullu zihne koşulsuzluk, her şeyin hem bütünlü- ebedi hayat üzere yaratılmışım.
ğü (toplamı) hem yokluğu gibi görünür. İkisi de direkt olarak M: Neden gelecekte ebedi de geçmişte değil? Başlangıcı olanın
deneyimlenemez, ama bu onların var olmadıkları anlamına sonu da olması zorunludur. Ancak başlangıçsız olanın sonu ol-
gelmez. maz.
S: Bu bir duygu değil midir? S: Tanrı sadece bir kavram, bir kuram olabilir. Yine de çok
M: Bir duygu da bir zihin halidir. Sağlıklı bir bedenin dikkat yararlı bir kavram!

223
222
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Bunun için onda iç çelişkilerin bulunmaması gerekir ki du- O bunun bir gösteriden başka bir şey olmadığının daima far-
rum bu değil. Neden kendi kendinizin yaratıcısı ve yaratığı ol- kındadır. Arzu ya da korku taşımaksızın, olanları oldukları gi-
duğunuz kuramı üstünde çalışmıyorsunuz? Hiç olmazsa ken- bi, tadına vararak izler.
disi ile savaştığınız dışsal bir Tanrı olmaz. S o r a n : Dünya yaşamına gömülmüş bir insanın hayatında çok
S: Dünya öylesine zengin ve karmaşık ki - ben onu nasıl yara- çeşitli lezzetler vardır. O ağlar, güler, sever ve nefret eder, ar-
tabilirdim? zular ve korkar, acı çeker ve sevinç duyar. Peki, arzusuz ve
M: Neyi yapıp neyi yapamayacağınızı bilecek kadar kendinizi korkusuz gnani nasıl bir hayata sahiptir? O kendini ayrı ve
uzat tutarken, yalnız ve yardımsız değil midir?
tanıyor musunuz? Siz kendi güçlerinizi tanımıyorsunuz. Hiç
M: Onun hali o kadar yalnız ve çaresiz değildir. O saf, neden-
araştırmadınız. Şimdi işe kendinizle başlayın.
siz, katıksız mutluluğun tadına varır. O mutludur ve mutlulu-
S: Herkes Tanrı'ya inanır.
ğun onun doğası olduğunun, o mutluluğu korumak için hiçbir
M: Bana göre siz kendi kendinizin Tanrısısınız. Ama eğer baş-
şey yapmasına, hiçbir uğraş vermesine ihtiyaç bulunmadığının
ka türlü düşünüyorsanız, onu sonuna kadar düşünün. Eğer
tamamen farkındadır. Mutluluk onu izler, bedenden daha ger-
Tanrı varsa, o zaman her şey Tanrı'nındır ve her şey en iyidir.
çek, zihinden daha yakın olarak. Siz nedensiz mutluluğun ola-
Her şeyi hoşnutlukla ve şükran dolu bir gönülle karşılayın. Ve
mayacağını düşünürsünüz. Bana göre, mutlu olmak için her-
bütün yaratıkları sevin. Bu da sizi Özünüz'e götürecektir.
hangi bir şeye bağımlı olmak çaresizliğin son kertesidir. Haz
ve acının nedenleri vardır, benim halim ise bana aittir, tü-
müyle nedensiz, bağımsız, saldırılamazdır.
S: Sahnedeki bir oyun gibi mi?
M: Oyun yazılmış, plânlanmış, prova edilmiştir. Dünya hiç-
40 likten fışkırıp varlık haline çıkar ve yine hiçliğe döner.
S: Bir yaratıcı yok mudur? Dünya yaratılmadan önce Brahma'
Yalnızca Öz Varlık Gerçektir nın zihninde değil miydi?
M: Benim durumumun dışında bulunduğunuz sürece Yaratı-
M a h a r a j : Dünya parıltılı ve boş bir gösteriden başka bir şey cılar'a, Koruyanlar'a ve Helak Ediciler'e ihtiyacınız olacak, fa-
değildir. O vardır ama yine de yoktur. Ben onu görmek ve kat bir kez benimle olursanız, sadece, Öz varlığı bilecek ve her
içinde rol almak istediğim sürece o oradadır. Artık ilgi duy- şeyde kendinizi göreceksiniz.
madığım andan itibaren o eriyip kaybolur. Onun bir nedeni ve S: Bununla beraber işlevlerinizi yapıyorsunuz.
maksadı yoktur. Öyle ki, biz dalgın olduğumuzda o tam gö- M: Başınız döndüğünde dünyayı sizin çevrenizde dönüyor gö-
ründüğü gibi belirir, fakat onun derinliği ve anlamı yoktur. rürsünüz. Araç ve amaç, iş ve maksat fikriyle obsede oldu-
Sadece seyreden gerçektir, ona Öz Varlık ya da Atma diyelim. ğunuzdan, beni (görünüşte) işlev yapar gibi görüyorsunuz. Ger-
Öz Varlık için dünya sadece renkli bir gösteridir ki devam etti- çekte ben sadece seyrediyorum. Her ne yapılırsa sahnede yapı-
ği sürece ondan zevk alır, bittiğinde ise onu unutur. Sahnede lıyor. Sevinç ve keder, hayat ve ölüm, bunlar esaret içindeki
olanlar onu dehşetle ürpertir ya da kahkahalara boğar, fakat insana göre gerçektir; benim içinse hepsi gösteri içinde yer al-

222 223
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

makta ve gösterinin kendisi kadar gerçekdışı. nizle ve ailenizle ilgili görevler sırtınıza yüklenmiş. Kendinizi
Dünyayı tıpkı sizin gibi algılayabilirim, ama siz onun için- nasıl hissederdiniz?
de olduğunuza inanıyorsunuz; halbuki ben onu, bilincin uçsuz M: Tıpkı şimdi hissettiğim gibi. Benim iç durumumun dış olay-
bucaksız genişliği içinde rengarenk bir damla gibi görmekte- larla şekillendirildiği konusunda ısrar ediyorsunuz. Ama hiç
yim. öyle değil. Her ne olursa, ben olduğum gibi kalırım. Varlığı-
S: Hepimiz yaşlanıyoruz. İhtiyarlık hoş değil, bütün ağrılar ve mın kökenindeki saf farkındalık, keskin bir ışık noktası, bir
sızılar, güçsüzlük ve yaklaşan son. Bir gnani yaşlı bir adam ışık zerresidir. Bu zerrecik, doğası gereği ışın yayar, uzayda
olarak kendisini nasıl hisseder? Onun iç varlığı kendi ihtiyar- resimler, zamanda olaylar yaratır - çabasızca, kendiliğinden. O
lık aczine nasıl bakar? sadece farkında bulunduğu sürece hiçbir sorun yoktur. Ama
M: O yaşlandıkça kendisini daha da mutlu ve huzurlu hisse- ne zaman ki ayırt edici zihin meydana çıkar ve farklılıklar ya-
der. Ne de olsa vatana dönüyordur. Menzile yaklaşırken eşya- ratır, o zaman acı ve haz da ortaya çıkar. Uykuda zihin geçer-
sını toplayan bir yolcu gibi, esef duymadan trenden iner. sizdir, böylece acı ve haz da. Yaratma süreci devam eder, ama
S: Kuşkusuz burada bir çelişki var. Bize, bir gnani'nin tüm dikkat dışı kalır. Zihin bir bilinç şeklidir ve bilinç hayatın bir
değişimlerin ötesinde olduğu söylendi. Onun mutluluğu ne ço- görünümüdür. Her şeyi hayat yaratır, fakat En Yüce her şeyin
ğalır ne de azalır. Nasıl olur da yaşlandıkça daha mutlu olur, ötesidir.
üstelik bedensel düşkünlüğe vb. rağmen? S: En Yüce Olan efendidir ve bilinç hizmetkârdır diyebilir mi-
M: Çelişki yoktur. Kader çarkının dönüşü sona ermektedir, zi- yiz?
hin mutludur. Bedenli varoluşun sisi dağılmakta - bedenin yü- M: Efendi bilincin içindedir, ötesinde değil. Bilinç bakımından,
kü günden güne hafiflemektedir. En Yüce hem yaradılış, hem sona ermedir (çözüşme-zeval), hem
S: Diyelim ki gnani hastadır. Gribe yakalanmıştır ve bütün somutlaştırma hem soyutlamadır, hem odaksal hem evrensel-
eklemleri ağrılar ve ateşler içindedir. Onun zihin hali nedir? dir. Aynı zamanda hiçbiri değildir. Sözler de zihin de oraya ula-
M: Her duyu mükemmel bir sükûnet ve temkin ile seyredilir. şamaz.
Bunda ne bir istek ne bir ret vardır. Durum nasılsa öyledir ve S: Gnani tek başına, çok yalnız bir varlık gibi görünüyor.
o bu duruma şefkatli bir ayrılık ve tarafsızlıkla, gülümseyerek M: O yalnızdır ama her şeydir. O bir varlık bile değildir. O
bakar. tüm varlıkların "oluşu"dur. Hatta bu bile değil. Hiçbir sözcük
S: O kendi ıstırabına karşı tarafsız ve ondan ayrı durabilir uymuyor. O ne ise odur, her şeyin ondan geliştiği zemin.
ama o acı yine de vardır. S: Ölmekten korkmaz mısınız?
M: O vardır ama önemi yoktur. Her ne durumda olursam ola- M: Size benim Gurum'un Gurusu'nun nasıl öldüğünü anlata-
yım, onu olduğu gibi kabul edilecek bir zihin hali olarak gö- cağım. Sonunun yaklaştığını bildirdikten sonra, günlük yaşam
rürüm. akışını değiştirmeksizin, yemek yemeyi kesti. On birinci gün-
S: Acı acıdır, yine de onu yaşarsınız. c[e, dua saatinde güçlü ve dinç bir biçimde şarkı söyleyip el
M: Bedenini duyumsayan insan onun acılarını ve hazlarını da çırpıyordu ve birden öldü! Tam böyle, iki hareket arasında,
duyumsar. Ben ne bedenim ne de bedenimle yaşıyorum. üflenmiş bir mum gibi. Herkes yaşadığı gibi ölür. Ben ölüm-
S: Diyelim ki siz yirmi beş yaşındasınız. Yeni evlisiniz ve evi- den korkmam, çünkü hayattan korkmam. Ben mutlu bir ha-

202
165
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

son derece önemli. Dünyadaki insanların çoğu bilinçte buluna-


yat yaşıyorum ve mutlu bir ölümle öleceğim. Sefalet doğmak-
bilecek ve yaşanabilecek gerçek hakkında hiçbir şey bilmiyor.
tadır, ölmekte değil. Her şey ona nasıl baktığınıza bağlıdır.
Onların bu müjdeyi, onu fiilen yaşamış birinden işitmeleri çok
S: Sizin d u r u m u n u z a dair bir kanıt bulunamaz. Bütün bildik-
önemli görünüyor. Böyle tanıklar her zaman var olmuştur ve
lerim, sizin bu konuda söylediklerinizdir. Bütün gördüğüm ise
onların tanıklıkları değerlidir.
çok ilginç bir yaşlı adam.
M: Elbette. Kendini-idrakle ilgili gerçek bir kez işitildiğinde,
M: İlginç yaşlı adam sizsiniz, ben değil! Ben hiç doğmadım. Na-
asla unutulmaz. Toprağa atılmış bir tohum gibi, uygun mev-
sıl yaşlanabilirim? Benim nasıl g ö r ü n d ü ğ ü m sadece sizin zih-
simi bekleyecek ve filizlenip güçlü bir ağaç haline gelecektir.
ninizde olandır. Ben onunla ilgilenmiyorum.
S: Bir rüya olarak bile siz çok olağandışı bir rüyasınız.
M: Ben sizi uyandırabilecek bir rüyayım. Uyanmanızla birlik-
te onun kanıtına da sahip olacaksınız.
S: Düşünün, ölmüş o l d u ğ u m haberi size ulaştı. Biri size: "Fa-
lancayı tanır mısın? O öldü" dedi. Tepkiniz ne olurdu?
M: Sizi eve d ö n m ü ş bulmakla çok mutlu olurdum. Sizi bu akıl- 41
sızlıkların dışında görmekle gerçekten çok sevinirdim. Tanıklık Tutumunu Geliştirin
S: Hangi akılsızlık?
M: Doğduğunuzu ve öleceğinizi düşünmek, bir zihin sergileyen Soran: Gerçeğe-varmış insanın günlük ve saatlik zihin hali
bir beden olduğunuzu varsaymak gibi saçmalıklar. Benim dün- nedir? O nasıl görür, işitir, yer, içer, uyanır ve uyur? Bizim-
y a m d a kimse doğmamıştır ve kimse ölmez. Bazı kimseler bir kinden farklı durumda olduğunun kanıtı nedir? Gerçeğe var-
geziye çıkarlar ve geri dönerler, bazıları hiç ayrılmazlar. Gi- mış denilen kimselerin kendi sözlü beyanları dışında, onların
denler, rüya ülkelerinde, her biri kendi rüyası içinde sarma- durumlarını nesnel olarak saptamanın bir yolu yok m u d u r ?
lanmış olarak yolculuk ettiklerine göre ne fark eder ki zaten? Onların psikolojik ve sinirsel tepkilerinde, metabolizmaların-
Sadece uyanış önemlidir. " B e n - i m " i bir gerçek ve sevgi olarak da ya da beyin dalgalarında veya psikosomatik yapılarında ba-
bilmek, işte bu yeter. zı gözlemlenebilir farklılıklar y o k m u d u r ?
S: Benim yaklaşımım böylesine mutlak değil, sorumun nedeni M a h a r a j : Fark bulabilir ya da bulamayabilirsiniz. Her şey si-
de o. Batı'da her yanda insanlar gerçek bir şey arıyorlar. On- zin gözlemleme kapasitenize bağlıdır. Bununla beraber, nesnel
lar bilime başvuruyorlar. Bilim onlara madde hakkında bir- farklılıklar en az önemi olanlardır. Önemli olan onların tutum
çok, zihin hakkında az bir şey söylüyor; bilincin doğası ve mak- ve davranışlarıdır ki bu tam bir bağımlılıklardan kurtulmuş-
sadı hakkında ise hiçbir şey söylemiyor. Onlara göre gerçek luk, girişkenlikten uzaklık, ayrı duruş halidir.
nesnel, dışta gerek direkt gerekse dolaylı yoldan gözlemlenebi- S: Bir gnani, çocuğu öldüğünde kederlenmez mi ya da acı çek-
lir ve tarif edilebilir olandır. Gerçeğin öznel y ö n ü hakkında ise mez mi?
hiçbir şey bilmiyorlar. Onlara maddeden, onun kısıtlamaların- M: Acı çekenlerle birlikte acı çeker. Olay kendi başına pek az
dan ve çarpıtmalarından bağımsız, özgür bir bilinçteki gerçeği
önem taşır, fakat o, acı ç e k m e k t e olan varlığa karşı şefkat ve
ve o gerçeğin ulaşılabilirliğini bilmelerinde yardımcı olmak

222 223
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

merhametle doludur; o varlık ister diri ister ölü olsun, ister M: Aydınlanma uğruna her ne yaparsanız sizi ona yakınlaştı-
beden içinde, ister dışında olsun. Ne de olsa sevgi ve şefkat rır. Aydınlanmayı hatırlamaksızın yaptığınız her şey sizi ona
onun doğasıdır. O yaşayan her şeyle birdir ve sevgi, eylem ha- uzak düşürür. Fakat konuyu neden karmaşık hale sokalım?
lindeki o birliktir. Tüm sözlerin ve düşüncelerin üstünde ve ötesinde olduğunuzu
bilin, yeter. Olmak istediğiniz şeysiniz siz zaten. Bunu aklınız-
S: insanlar ölümden pek fazla korkuyorlar.
da tutun, yeter. Hiçbir şey istemeyin, çünkü hiçbir eksiğiniz
M: Gnaııi hiçbir şeyden korkmaz. Fakat o, korkan insana acır.
yok. Amaçladığınız şeyi bulmanızı önleyen şey onu arayışınızdır.
Aslında doğmak, yaşamak ve ölmek doğaldır. Korkmak doğal
S: Siz her şeye karşı öylesine ilgisiz görünüyorsunuz ki!
değildir. Olaya, elbet ki dikkat verilir.
M: Ben ilgisiz değilim, ben tarafsızım. Bana ve benimkine ön-
S: Ölenin ardından edilen dualara ne dersiniz?
celik vermem. Bir sepet toprak ve bir sepet mücevher, her iki-
M: Ölenler için elbette dua edin. Bu onları çok memnun eder.
si için de istek taşımam. Hayat ve ölüm benim için aynıdır.
Onların gururları okşanmış olur. Gnaııi'nin sizin dualarınıza
S: Tarafsızlık sizi ilgisiz yapıyor.
ihtiyacı yoktur. Onun kendisi sizin dualarınıza yanıttır.
M: Tersine, şefkat ve sevgi benim özümdür. Tüm eğilim ve
S: Kuşkusuz ki bedenin çözüşmesi önemli bir olaydır, bir gna-
tercihlerden uzak, sevmekte özgürüm.
ııi için bile.
S: Buda, aydınlanma fikrinin son derece önemli olduğunu söy-
M: Bir gnani için önemli bir olay yoktur, birinin en yüksek
lemişti. İnsanların çoğu ise aydınlanma yolunda çaba göster-
hedefe ulaşması dışında. Ancak o zaman onun gönlü sevinçle
mek şöyle dursun, ömürleri boyunca aydınlanma diye bir şe-
dolar. Diğer her şey önemsizdir. Tüm evren onun bedenidir ve
yin olduğunu dahi bilmeksizin yaşarlar. Bunu bir kez işitmiş
tüm hayat onun hayatıdır. Işıklı bir kentte bir ampul bozuldu-
olsalar, bir tohum, hiç ölmemek üzere ekilmiş olurdu. Bu ne-
ğunda bu durum enerji şebekesini etkilemediği gibi, bir bede-
denle, o her yıl sekiz ay boyunca bikhu'larını durmadan vaaz
nin ölümü de bütünü etkilemez.
vermeleri için gönderirdi.
S: Parça bütün için önemli olmayabilir ama o parça için önem-
M: "İnsan yiyecek, giyecek, barınak, bilgi, sevgi verebilir, fa-
lidir. Bütün bir soyutlamadır ama parça somut, gerçek olandır.
kat en yüce armağan aydınlanma müjdesidir" derdi benim Gü-
M: Bunu siz söylüyorsunuz. Bana göre bunun tersidir -bütün
rüm. Haklısınız, aydınlanma en yüce hayırdır. Ona bir kez ka-
gerçektir, parça ise gelir ve gider. Parça, isim ve şekil değişti-
vuşursanız, onu kimse sizden alamaz.
rerek tekrar tekrar doğar; gnani değişkeni mümkün kılan De-
S: Eğer siz Batı'da böyle konuşacak olsanız insanlar sizi deli
ğişmez Gerçek'tir. Fakat o sizi ikna edemez. Bunu kendi dene-
sayarlardı.
yiminizle bulmak zorundasınız. Bence her şey bir ve her şey
M: Elbette öyle sayarlardı! Bilgisizlere göre onların anlayama-
eşittir.
dıkları her şey deliliktir. Ne olur ki? Varsın oldukları gibi ol-
S: Günah ve sevap bir ve eşit midir?
sunlar. Benim olduğum gibi oluşum benim liyakatim değil, on-
M: Bunlar hepsi insan-yapısı değerlerdir! Onlar bana göre ne-
ların oldukları gibi oluşları da onların kusurları değil. En Yüce
dir? Mutluluk ile sonuçlanan sevaptır, keder ile sonuçlanan
Gerçek kendisini sayısız yolla tezahür ettirir. Onun adları ve
ise günahtır. Her ikisi de zihin halleridir. Benimkisi ise zihin
şekilleri sonsuzdur. Her şey aynı okyanustan çıkar ve her şey
hali değil.
S: Bir sadhana olarak sessizlik uygulamak etkili midir? orada birleşip bir olur; her şeyin kaynağı birdir. Nedenler ve

224 225
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

sonuçlar aramak, zihnin vakit geçirmek için yaptıklarıdır (eğ- 42


lencesidir). Olan her şey sevilmeye değer. Sevgi bir sonuç de-
ğil, o, varoluşun zeminidir. Her nereye gitseniz, orada varlık,
Gerçek İfade Edilemez
bilinç ve sevgi bulacaksınız. Niçin seçimler, ayrımlar yapmalı?
S: Doğal nedenlerden ötürü (seller ve depremlerde olduğu gi- Soran: içimde, önceki benden bağımsız olan yeni bir ben'in
bi) milyonlarca hayat söndüğünde, ben kederlenmem. Ama bir meydana çıktığını fark ettim. Onlar bir bakıma birlikte bulu-
nuyorlar. Önceki ben alışkın olduğu üzere devam ediyor, yeni-
insan bir başkasının eliyle öldürüldüğünde son derece üzülü-
si onu kendi haline bırakıyor fakat kendisini onunla özdeşleş-
rüm. Kaçınılmaz olanın kendine özgü bir yüceliği vardır, fakat
tirmiyor.
öldürmek kaçınılabilir bir şey ve bu yüzden çirkin ve tümüyle
dehşet verici. Maharaj: Eskisi ile yenisi arasındaki başlıca fark nedir?
M: Her şey olduğu şekilde olur. Felaketler olur, ister doğal is- S: Eski ben her şeyin tarifini ve açıklamasını istiyor. O şeyle-
ter insan elinden çıkan, dehşete düşmeye gerek yoktur. rin (olayların) söz ile birbirlerine uygun hale getirilmelerini is-
S: Nedensiz bir şey nasıl olabilir? tiyor. Yeni olan, sözel açıklamalara aldırmıyor - o olanları ol-
dukları gibi kabul ediyor ve onlarla daha önceden hatırlanan-
M: Her olayda evrenin tümü yansır. Nihai (en son) nedeni iz-
lar arasında ilişki kurmaya çalışmıyor.
lemek olanaksızdır. Neden ve sonuç fikri sadece bir düşünme
ve konuşma tarzıdır. Nedensiz oluşumları biz imgeleyemeyiz M: Alışılagelmiş olanlarla spiritüel olanlar arasındaki farkın
(tahayyül edemeyiz) ama bu neden-sonuç olgusunun varlığını tam ve sürekli biçimde farkında oluyor musunuz? Yeni ben'in
kanıtlamaz. eskisine karşı tutumu nedir?
S: Yenisi eskisini sadece seyrediyor. O ne dostça ne düşmanca.
S: Doğanın zihni yoktur, dolayısıyla sorumsuzdur. Fakat insa-
O, eski ben'i her şeyle birlikte kabul ediyor. Onun varlığını
nın bir zihni var. O neden öylesine yoldan çıkmış ve bozulmuş?
yadsımıyor, fakat değerini ve gerçekliğini kabul etmiyor.
M: Bozukluğun nedenleri de doğaldır - kalıtım, çevre ve ben-
M: Yeni eskinin mutlak reddidir. İzin veren yeni, gerçekte ye-
zeri. Çok çabuk mahkûm ediyorsunuz. Başkaları hakkında
ni değildir. O sadece eskinin yeni bir tutumudur. Gerçekten
dertlenmeyin. Önce kendi zihninizle uğraşın. Zihninizin de do-
yeni olan eskiyi bütünüyle siler. İkisi birlikte olamazlar. Sü-
ğanın bir parçası olduğunu idrak ettiğinizde dualite biter.
rekli bir kendini yadsıma süreci, eski fikirlerin ve değerlerin
S: Burada benim derinliğine erişemediğim, anlayamadığım bir
sürekli şekilde reddedilmesi var mı, yoksa ortada sadece bir
gizem var. Zihin nasıl doğanın bir parçası olabilir?
karşılıklı hoşgörü mü var? Onların ilişkileri nedir?
M: Çünkü doğa zihindedir, zihin olmazsa doğa nerede kalır?
S: Belli bir ilişkileri yok. Onlar bir arada bulunuyorlar.
S: Eğer doğa zihnin içindeyse ve zihin benimse, doğayı kontrol
M: Eski ve yeni ben'den söz ederken zihninizdeki kimdir? Her
edebilmeliydim ki gerçekte durum bu değil. Benim kontrolü-
ikisi arasında bellek sürekliliği bulunduğuna ve her biri di-
mün ötesindeki güçler davranışlarımı belirliyorlar.
ğerini anımsadığına göre, iki ben'den nasıl söz edebilirsiniz?
M: Tanıklık tutumunu geliştirin, kendi deneyiminizle görecek-
S: Biri alışkanlıkların tutsağı, diğeri değil. Biri her şeyi kav-
siniz ki tarafsızlık ve tutkusuzluk (bağımlılıklardan kurtuluş)
ramlaştırmakla meşgul, diğeri tüm fikirlerden bağımsız.
kontrolü sağlayacaktır. Tanıklık hali güç ve kudret doludur.
M: Neden iki ben? Bağımlı olanla özgür olan arasında bir iliş-
Onda pasif olan hiçbir şey yoktur.

226 224 226


BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Onu oluşturmak için hiçbir şey yapamazsınız, ama engel


ki olamaz. Sadece birlikte bulunma olgusu dahi onların temel-
yaratmayabilirsiniz. Zihninizi dikkatle gözleyin, o nasıl mey-
de bir olduklarının kanıtıdır. Bir tek ben vardır - o her zaman
dana geliyor, nasıl işliyor? Zihninizi dikkatle gözlediğiniz za-
şimdidir. Sizin diğer ben dediğiniz -eski ya da yeni- tek bir
man kendinizi gözlemci olarak keşfedersiniz. Hareketsiz du-
ben'in bir hali, bir başka görünümüdür. Ben tektir. Siz o ben'
rur, sadece dikkatle gözlerseniz, kendinizi gözlemcinin ardın-
siniz. Siz neydiniz ve ne olacaksınız gibi fikirlere sahipsiniz,
daki ışık olarak keşfedersiniz. Işığın kaynağı karanlıktır, bil-
fakat fikirler gerçek Ben değildir: Şimdi burada, benim karşım-
ginin kaynağı ise bilinmeyendir. Yalnızca o kaynak var olan-
da otururken siz hangi bensiniz? Eskisi mi, yenisi mi?
dır. O kaynağa geri dönün ve orada kalın. O gökyüzünde ya da
S: İkisi çatışma halinde.
her yanı dolduran esirde (eterde) değildir. Tanrı yüce ve hari-
M: Olan ile olmayan arasında nasıl bir çatışma olabilir? Ça-
kulade olan her şeydir; Ben hiçbir şeyim, hiçbir şeyim yok,
tışma eskinin karakteristiğidir. Yeni ortaya çıktığında artık
hiçbir şey yapamam. Ama ne var ki her şey benden kaynak-
eski yoktur. Yeni'den ve çatışma'dan aynı anda söz edemezsi-
lanır - kaynak ben'im; orijin benim.
niz. Yeni ben için uğraşma çabası bile eski ben'e aittir. Her
Gerçek sizin içinizde patlak verdiğinde, buna Tanrı'yı de-
nerede ki çatışma, çabalama, mücadele ve bir değişme özlemi
neyimlemek diyebilirsiniz. Ya da bu daha çok, Tanrı'nın sizi
vardır, o yeni değildir. Siz o alışılagelmiş çatışma yaratıp sür-
deneyimleyişidir. Siz kendinizi bildiğiniz zaman Tanrı sizi bi-
dürme eğiliminden ne ölçüde kurtulmuş bulunuyorsunuz?
lir. Gerçek, bir sürecin sonucu değildir; o bir patlamadır. O ke-
S: Şimdi farklı bir insan olduğumu söyleyemem. Fakat kendi
sinlikle zihnin ötesindedir; fakat sizin bütün yapabileceğiniz,
hakkımda gerçekten yeni şeyler, önceden bildiklerimden öyle-
zihninizi iyi bilmektir. Zihnin size yardım edeceğinden değil,
sine farklı haller keşfettim ki onlara yeni demekte haklı oldu-
fakat zihni iyi bilirseniz, onun sizi kısıtlamasından sakınabi-
ğumu hissediyorum.
lirsiniz. Çok dikkatli, uyanık olmalısınız, yoksa zihniniz size
M: Eski ben sizin kendi "ben"inizdir. Ondan bir anda ve ne-
hilebazlık eder. Bu bir hırsızı gözetlemeye benzer - hırsızdan
densiz fışkırıp gelen hal ise "ben"den bir iz taşımaz; siz ona
bir şey beklediğinizden değil, soyulmak istemediğinizden. Aynı
"Tanrı" diyebilirsiniz. Kökü ve tohumu olmayan, filizlenip bü-
şekilde, ondan hiçbir şey beklemeden zihninize bir hayli dikkat
yümeyen, çiçek ve meyve vermeyen, bir anda tüm görkemiyle,
vermelisiniz.
gizemli ve harikulade bir şekilde meydana çıkan, işte siz ona
Ya da bir başka örnek alalım. Biz uyanırız ve uyuruz. Gü-
"Tanrı" diyebilirsiniz. O tamamen beklenmedik ama kaçınıl-
nün yorgunluğunun ardından uykunuz gelir. Şimdi, ben mi
maz olandır, alabildiğine bildik, ama alabildiğine şaşırtıcı, bü-
uykuya varırım, yoksa uyku halinin karakteristik özelliği olan
tün umutlardan ileride ama mutlak biçimde kesin ve kuşku
dalgınlık, iptal hali mi bana gelir? Bir başka deyişle, uyanığız,
götürmez olandır. Onun bir nedeni olmadığından, bir engeli
çünkü uyku hali içindeyiz. Biz gerçekte bir uyanıklık hali içine
de yoktur. O bir tek yasaya uyar; o da özgürlük yasası. Her-
uyanmış olmuyoruz. Uyanıklık halinde cehalet yüzünden dün-
hangi bir şeyde devamlılık, art arda sıralanış, bir aşamadan
ya ortaya çıkar ve insanı bir uyanık-rüya haline götürür. Uy-
diğerine geçiş gibi durumlar söz konusuysa o gerçek değildir.
ku da uyanıklık da yanlış adlandırılmışlardır. Biz sadece rüya
Gerçekte ilerleme yoktur, o nihai, mükemmel, hiçbir şeye iliş-
görmekteyiz. Gerçek uyanıklığı ve gerçek uykuyu ise ancak
kin olmayandır.
gnani bilir. Rüyamızda uykuda ya da uyanık olduğumuzu gör-
S: Onu nasıl oluşturabilirim?

226 224 226


SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
BEN O'YUM

mekteyiz. Uç hal sadece üç çeşit rüya halidir. Her şeye rüya ölmez olduğunuzu hatırlayın. Bunu hatırladıkça saf bilginin
muamelesi yapmak özgürlüğe ulaştırır. Rüyalara gerçeklik at- niteliği, koşulsuz farkındalığm ışığı belirecek.
fettiğiniz sürece onların kölesisiniz. Siz falanca olarak doğdu- S: İnsan hangi noktada gerçeği deneyimler?
ğunuzu hayal ettikçe o falancanın kölesi haline gelirsiniz. Kö- M: Deneyim değişimdir, o gelir ve gider. Gerçek ise bir olay
leliğin özü kendinizi bir süreç olarak, geçmişi ve geleceği var- değildir, o deneyimlenemez. O bir .olayın algılandığı şekilde al-
mış gibi imgelemektir. Gerçekte bizim geçmişimiz yok, bizler gılanabilir değildir. Gerçeğin gelmesi için bir olayın vuku bul-
bir süreç değiliz, biz büyüyüp gelişmeyiz, çürüyüp bozulmayız masını bekliyorsanız hep bekleyeceksiniz demektir; çünkü ger-
ve her şeyi bir rüya olarak görür ve onun dışında dururuz. çek ne gelir, ne de gider. O, farkına varılacak olandır, umula-
S: Sizi dinlemekte ne yararım olur? rak beklenecek olan değil. O, gelişine önceden hazırlanılarak
beklenecek bir şey değildir. Fakat gerçeği özlemek, aramak,
M: Ben sizi kendinize geri dönmeye davet ediyorum. Sizden
aslında gerçeğin hareket, işleyiş ve eylem halindeki tezahür-
bütün istediğim kendinize, içinize bakmanızdır.
leridir. Bütün yapabileceğiniz, gerçeğin bir olay olmadığı, vu-
S: Ne amaçla?
ku bulmadığı, vuku bulan, gelip geçen herhangi bir şeyin ise
M: Siz yaşıyor, hissediyor, düşünüyorsunuz. Yaşamanıza, his-
gerçek olmadığı hakkındaki merkezi noktayı kavramaktır.
setmenize ve düşünmenize dikkatinizi vermekle kendinizi on-
Olayı sadece olay, geçici olanı geçici, deneyimi sadece deneyim
lardan kurtarır, onların ötesine geçersiniz. Kişiliğiniz erir, çö-
olarak görün, yapabileceğiniz her şeyi yapmışsınız demektir.
züşür ve sadece tanık kalır. Sonra tanığın da ötesine geçersi-
O zaman gerçeğe karşı açık olursunuz, ondan etkilenir hale
niz. Bunun nasıl gerçekleştiğini sormayın, içinizi arayın, o ka-
gelirsiniz; artık olayları ve deneyimleri gerçekmiş gibi görme-
dar.
diğinizden, eskiden olduğu gibi ona (gerçeğe) karşı zırhlı olmaz-
S: Kişi ile tanık arasındaki farkı oluşturan şey nedir?
sınız. Fakat bir hoşlanma ya da hoşlanmama söz konusu oldu-
M: Her ikisi de bilincin halleridir. Birinde arzu eder ve korkar-
ğu anda, gerçek ile aranıza bir perde çekmiş olursunuz.
sınız, diğerinde ise acı ve hazdan etkilenmez, olaylardan rahat-
S: Ne dersiniz, gerçek kendini bilgiden çok eylemde mi ifade
sız olmaz, sükûnetinizi yitirmezsiniz. Onları gelip geçmelerine
eder. Ya da o bir tür his midir?
bırakırsınız.
M: Gerçeği ne eylem, ne his, ne düşünce ifade eder. Gerçeğin
S: İnsan nasıl daha üstün bir halde, yani saf tanıklık halinde
ifadesi diye bir şey yoktur. Siz hiç yoktan ortaya bir dualite
karar kılar?
çıkarıyorsunuz. Yalnızca gerçek vardır, başka hiçbir şey yok-
M: Bilinç kendi başına parlamaz. O, ondan öte olan bir ışık sa-
tur. Uyanıklık, rüya ve uyku, bu üç hal ben değildir ve ben on-
yesinde parlar. Bilincin rüya gibi (hayali) karakteristiğini gör-
ların içinde değilim. Ben öldüğümde, dünya "Oh, Maharaj öl-
müş olarak, onun içinde göründüğü, ona varlık veren ışığı ara-
dü!" diyecek. Ama benim için bunlar boş ve anlamsız sözler.
yın. Orada bilincin içeriği ve bu içeriğin farkındalığı vardır.
Guru'nun imajı önünde ibadet edilirken, her şey sanki o uya-
S: Biliyorum ve bildiğimi biliyorum.
nır, yıkanır, yer, içer, dinlenir, yürüyüşe çıkar, döner, her şeyi
M: Tam öyle, tabii, ikinci bilişin koşulsuz olması ve zaman ile
kutsar ve yine uykuya dalarmış gibi vaki olur. Her şeye en
kayıtlı olmaması şartıyla. Bilineni unutun, fakat bilen olduğu-
küçük ayrıntısına kadar uyulur ama bütün bunlara bir ger-
nuzu hatırda tutun. Deneyimleriniz içine sürekli dalıp kalma-
çeksizlik, düşsülük duygusu eşlik eder. Benim için durum böy-
yın. Deneyimcinin ötesinde olduğunuzu, hiç doğmamış ve hiç

224 230
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

le. Her şey gerektiğince olur, ama aslında hiçbir şey olmaz. tır, yine de tarife sığmaz.
Ben gerekli gibi görünen şeyleri yaparım, fakat aynı zamanda S: Ona ulaşmanın yolu var mı?
bilirim ki hiçbir şey gerekli değildir, hayat sadece bir kendi M: Her şey yol olabilir, yeter ki ilgilenin. Sadece sözlerim üze-
kurduğu hayale inanmaktır. rinde çok düşünüp, onların tüm anlamını kavramaya çalışmak
S: Öyleyse neden yaşamalı? Bunca gereksiz gelip gitme, uya- dahi bir sadhana'dır ki bu duvarı yıkmaya tamamen yeter.
nıp uyuma, yiyip sindirme niye? Hiçbir şey beni rahatsız etmez. Rahatsızlığa direnç göstermem,
M: Hiçbir şey benim tarafımdan yapılmaz, beklemediğim, plân- bu nedenle o benimle kalmaz. Sizin tarafınızda hayli dert ve
lamadığım her şey olur durur. Ben sadece olayları izlerim, on- sıkıntı var. Benim tarafımda ise hiç yok. Benim tarafıma gelin,
ların gerçek olmadıklarını bilerek. siz sıkıntılara açıksınız. Benim ise bağışıklığım var. Her şey
S: Siz aydınlanmanızın ilk anından beri hep böyle miydiniz? olabilir - gerekli olan samimi ilgidir, içtenlik bunu gerçekleşti-
M: Uç hal her zamanki gibi dönüşümlü olarak birbirini izler - rebilir.
uyanma, uyuma ve tekrar uyanma vardır; fakat bunlar bana
olmaz. Onlar sadece vaki olurlar. Bana göre hiçbir şey vaki ol-
maz. Bir şey vardır ki o değişmez, kımıldamaz, kaya gibi, sal-
dırılamazdır; bu, saf bir varoluş-bilinç-mutluluğu kütlesidir ki
asla onun dışında değilim. Hiçbir şey beni onun dışına çıkara-
maz, hiçbir işkence, hiçbir felaket.
S: Ama hâlâ bilinçlisiniz! 43
M: Evet ve hayır. Huzur ve barış vardır - derin, uçsuz bucak- Cahillik Fark Edilebilir, Gnana Edilemez
sız, sarsılmaz. Olaylar bellekte kayıtlıdırlar ama hiç önemleri
yoktur. Onların hemen hemen farkında değilim. Soran: Öğretiniz yıldan yıla hep aynı kalıyor. Görünüşe göre
S: Eğer sizi doğru anlıyorsam, bu hal size yetiştirme ve terbi- bize söylediklerinizde hiç ilerleme olmuyor.
ye yoluyla gelmedi. Maharaj: Bir hastanede hastalar tedavi edilip iyileşirler. Te-
M: Geliş yoktu, o öyle idi - her zaman. Ve aniden bir keşif ol- davi rutindir, hemen hiç değişmez, ama sağlık tekdüze değil-
du. Tıpkı doğumda dünyayı bir anda keşfetmeniz gibi, ben de dir. Benim öğretim rutin olabilir, ama onun meyveleri insan-
bir anda gerçek varlığımı keşfettim. dan insana yenidir.
S: O bulutlarla örtülüydü de sizin sadhana'mz mı sisi dağıttı? S: Kendini-idrak nedir? Kendini-bilen insan kimdir? Gnani ne-
Gerçek halinizi berrak bir şekilde anladığınız zaman, o öyle siyle fark edilir?
berrak olarak kaldı mı, yoksa yeniden kapandı mı? Durumu- M: Gnana'mn belirleyici ibaretleri yoktur. Tanınabilen ancak
nuz kalıcı mı, kesintili mi? cahilliktir, gnana değil. Bir gnani de özel bir kimse olduğu sa-
M: Tamamen kalıcı ve değişmez. Ben her ne yaparsam yapa- vında değildir. Kendi büyüklüğünü ve eşsizliğini ilan edenlerin
yım, kaya gibi sağlam. Bir kez gerçeğe uyandığınızda, artık hiçbiri gnani değildir. Onlar bazı olağandışı gelişmeleri kendi-
onda kalırsınız. Bir çocuk ana rahmine geri dönmez! O basit ni-idrakle karıştırarak yanılıyorlar. Bir gnani kendini gnani
bir haldir, en küçükten küçük, en büyükten büyük. O apaçık- olarak ilan etme eğilimi göstermez. O kendini tamamen nor-

224 232
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

mal kabul eder, gerçek doğasına sadık olarak. Kendini her şe- bilmiyorlardır. Bu bir gecikme nedeni olabilir. Diğeri; bazı ar-
ye gücü yeten, her şeyi bilen ilâhi bir varlık ilan etmek cahil- zular hâlâ canlı olabilir.
liğin açık göstergesidir. S: Saclhana'da inişler ve çıkışlar kaçınılmazdır. Ama istekli ve
S: Gnaııi kendi deneyimini cahil olana aktarabilir mi? Gnana içten arayan kişi her şeye rağmen, zor da olsa sebatla yoluna
devam eder. Gnani böyle bir varlık için ne yapabilir?
bir insandan bir diğerine aktarılabilir mi?
M: Eğer arayan kişi ciddi ve istekli ise ışık verilebilir. Işık her-
M: Evet, aktarılabilir. Bir gnaııi 'nin sözleri, cahilliği ve karan-
kes içindir ve her zaman orada hazırdır, fakat arayanlar azdır
lığı zihinden kovabilecek güçtedirler. Önemli olan sözler değil,
ve bu az olanlar arasında, hazır olanlar ise çok daha seyrektir.
onların ardındaki güçtür.
Zihin ve gönül olgunluğu vazgeçilmez gerekliliktir.
S: Bu güç nedir?
S: Siz kendi çabanızla mı yoksa Gurunuz'un himmetiyle mi
M: İnsanın kendi direkt deneyimiyle vardığı gerçeğe dayanan
kendinizi idrak ettiniz?
bilgi ve inancın gücü.
M: Onunki öğreti idi, benimki güven. Ona olan güvenim, onun
S: Bazı aydınlanmış kimseler bilginin alınması değil, mutlaka sözlerini doğru olarak kabul etmem, onların derinliğine gir-
liyakatle kazanılması gerektiğini söylüyorlar. Bir başkası an- memi, onları yaşamamı sağladı ve böylece ne olduğumu idrak
cak öğretebilir, öğrenmek ise insanın kendi işidir. ettim. Gurum'un şahsı ve sözleri ona güvenmemi sağladı ve
M: Aynı kapıya çıkar. güvenim onları verimli kıldı.
S: Yıllar boyunca Yoga uygulayıp da hiçbir sonuç almayan S: Fakat bir Guru sözsüz, güvensiz, hazırlık olmadan, öylece
birçok kişi var. Onların başarısızlıklarının nedeni ne olabilir? gerçeğe vardırabilir mi?
M: Bazıları trans bağımlısı olmuşlardır, bilinçleri askıya alın- M: Evet, yapabilir, fakat alıcı nerede? Bakın, ben Gurum'a
mış olarak. Bilinç tam uyanıklıkta olmadıkça ne ilerleme ola- çok uyumlanmıştım, ona tamamen güveniyordum, içimde pek
bilir ki? az direnç vardı, böylece her şey kolayca ve süratle oldu. Fakat
S: Birçokları, bilinçleri iyice açık ve keskin olarak samadhi herkes bu denli şanslı değildir. Tembellik ve sabırsızlık çoğu
(vecit, vecde dalış) pratikleri yapıyorlar, ama onlar da hiçbir kez yolu kapatır ve onlar görülüp kaldırılıncaya kadar ilerle-
sonuca varamıyorlar. me yavaş olur. Sadece bir dokunuş, bir bakış, bir düşünce ile
M: Ne sonuç bekliyorsunuz? Ve gnana neden herhangi bir şe- hemen orada gerçeğe varanların hepsi bunun için olgunlaş-
yin sonucu olsun? Bir şey bir başka şeye yol açar, fakat gnana mış, hazır olanlardır. Ama böyleleri çok azdır. Çoğunluğun ise
nedenlere ve sonuçlara bağlanabilecek bir "şey" değildir. O tü- olgunlaşmak için bir süreye ihtiyacı vardır. Sadhana olgun-
müyle nedensellik (Neden-Sonuç Yasası) ötesindedir. O Öz'de laşmayı hızlandırır.
yer alıştır. Yogi birçok keramete sahip olabilir ama öte yandan S: İnsanı ne olgunlaştırır? Olgunlaştırıcı faktör nedir?
öz varlığı konusunda cahil kalabilir. Gnani sıradan biri olarak M: İçtenlik kuşkusuz. İnsan gerçekten istekli olmalıdır. Aslın-
görünebilir ve kendini öyle hissedebilir, ama o Öz'ü iyi bilir. da gerçeğe-varmış insan en içten kişidir. Her ne yaparsa onu
S: Kendini-bilmeyi içtenlikle isteyip uğraştıkları halde kısır tam yapar, çekinmeden, sınır koymadan. Dürüstlük sizi ger-
sonuçlarla kalanlar var. Bunun nedeni ne olabilir? çeğe götürecektir.
M: Onlar bilginin kaynaklarını yeterince araştırmamışlardır, S: Dünyayı sever misiniz?
onlar duyularını, duygularını ve düşüncelerini yeterince iyi
224 234
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Canınız yandığında ağlarsınız. Neden? Çünkü kendinizi S: Neden gerçeğe varmadan önce arayış sona ersin?
seversiniz. Sevginizi sadece bedeninizle sınırlandırarak onu şi- M: Gerçek arzusu arzuların en üstünüdür, ne var ki o yine de
şe içine hapsetmeye kalkışmayın, onu açık tutun. O zaman o bir arzudur. Gerçeğin "olması" için bütün arzulardan vazgeçil-
her şeyi sevmek olur. Bütün sahte kimlikler atıldığında, geriye mesi gerek. Varolan olduğunuzu hatırlayın. Bu sizin iş serma-
o herşeyi kucaklayan sevgi kalır. Kendi hakkınızda'edinmiş yenizdir. Onu işletin, çok kâr getirecek.
olduğunuz bütün fikirlerden kurtulun, hatta Tanrı olduğunuz S: Neden ille de arayış gereksin?
fikrinden bile. Kendini tanımlamanın hiçbir şekli doğru ve M: Hayat arayıştır. İnsan aramadan edemez. Bütün arayışlar
geçerli değildir. bittiğinde, En Yüce Hal'dir bu.
S: Ben vaatlerden yoruldum. Bütün vaktimi ve enerjimi alan S: En Yüce Hal neden gelip gider?
ve bir şey getirmeyen sadhana'lardaıı bıktım. Gerçeği şimdi M: O ne gelir, ne de gider. O, O'dur. O, ebedi bir haldir, son-
ve burada istiyorum. Bu mümkün mü? suz şimdi.
M: Elbette mümkün, ama gerçekten sadhanaııız da dahil ol- S: Benim için o gelip gidiyor. Size göre değil. Bu farklılık ne-
mak üzere her şeyden bıkmışsanız. Dünyadan ve Tanrı'dan den?
hiçbir şey talep etmediğiniz, hiçbir şey aramadığınız, hiçbir M: Belki benim arzularımın olmayışından, belki de siz En
şey beklemediğiniz zaman En Yüce Hal size gelecektir, davet Yüce Olan'ı yeterince kuvvetle istemiyorsunuz. Zihniniz tema-
edilmeden ve beklenmeden! sı kaybedince umutsuzluğa düşüyor, çaresizlik hissediyor ol-
S: Eğer bir adam aile hayatı içine kapanmış, dünya işlerine malısınız.
boğulmuş ise onun, kutsal metinlerde emredildiği gibi, sadha- S: Bütün hayatım boyunca uğraştım ve çok az şey başardım.
raa'smı titizlikle uygulaması ona sonucu sağlayacak mıdır? Okuyordum, dinliyordum - hepsi boşuna.
M: O, sonuçları alacaktır, fakat tıpkı bir koza gibi onların içi- M: Dinlemek ve okumak sizin için bir alışkanlık haline gelmiş.
ne sarılıp sarmalanmış olarak. S: Bundan da vazgeçtim. Bugünlerde okumuyorum.
S: Birçok ermiş kişi diyor ki siz olgun ve hazır olduğunuzda M: Vazgeçmiş olduklarınız önemli değildir. Vazgeçmemiş ol-
gerçeğe varacaksınız. Onların sözleri doğru olabilir ama pek işe duğunuz nedir? Onu bulun ve ondan vazgeçin. Sadhana neler-
yaramıyorlar. Bir çıkış yolu bulunmalı, zaman gerektiren ol- den vazgeçileceğini aramaktır. Tamamen boşalın.
gunlaşmadan ve çaba gerektiren sadhana'daa bağımsız bir yol. S: Bir budala, bilgeliği nasıl arzu edebilir? İnsanın bir şeyi ar-
M: Bunu bir yol diye adlandırmayın; o daha çok bir tür bece- zu etmesi için arzu ettiği şeyi bilmesi gerekir. En Yüce bilin-
ridir. Hatta o bile değildir. Açık ve sessiz kalın, hepsi bu. Ara- mediği takdirde o nasıl arzulanabilir?
dığınız şey öylesine yakın ki, bir yol için yer yok. M: İnsan doğal olarak olgunlaşır ve gerçeğe varmak için hazır
S: Dünyada birçok cahil insan ve çok az sayıda gnani var. Bu- olur.
nun nedeni ne olabilir? S: Fakat olgunlaştırıcı faktör nedir?
M: Başkalarıyla meşgul olmayın, kendinize bakın. Siz var ol- M: Kendini-hatırlama, "Ben-im" (var olanım) farkındalığı in-
duğunuzu biliyorsunuz. Kendinize isimleri yük etmeyin sade- sanı kuvvetle ve hızla olgunlaştım. Kendi hakkınızdaki bütün
ce olun. Kendinize vereceğiniz herhangi bir isim ya da şekil fikirlerden vazgeçin ve sadece olun.
gerçek doğanızı gölgeler, örter. S: Bütün bu yollardan, yöntemlerden, ustalıklardan, bütün bu

202
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

zihinsel cambazlıklardan usandım. Gerçeği direkt olarak ve M: Ne olduğunuzu görün. Başkalarına sormayın, başkalarının
derhal idrak etmenin bir yolu var mıdır? size kendinizi anlatmalarına izin vermeyin, içinize bakın ve
M: Zihninizi kullanmaktan vazgeçin ve sonra olanı görün. Bu görün. Öğretmenin size söyleyebileceği yalnızca budur. Birin-
den diğerine gitmeye ihtiyaç yok. Aynı su bütün kuyularda bu-
tek şeyi mükemmel olarak yapın. O kadar.
lunur. Sadece suyu en yakın yerden alın. Benim durumumda
S: Ben gençken garip deneyimlerim olurdu, kısa ama unutul-
su benim içimde ve su ben'im.
mayacak şeyler, hiç ama hiçbir şey olmamak ama yine de
tümüyle bilinçli olmak gibi. Fakat tehlike şu ki insan, geçmiş
anları belleğiyle yeniden yaratma arzusu duyuyor.
M: Bu hep imgelemedir. Bilincin ışığında her türlü şey olur ve
insanın onlardan herhangi birine özel bir önem atfetmesi ge-
rekmez. Bir çiçeğin görülmesi Tanrı vizyonu kadar olağanüstü
bir şeydir. Bırakın olan olsun. Neden onları hatırlayarak anı- 44
ları sorun haline sokmalı? Onlara karşı yumuşak ve tarafsız
olun; onları yüksek ve alçak, içsel ve dışsal, kalıcı ve geçici di-
"Ben Varolanım" Doğrudur,
ye ayırmayın. Öteye varın, kaynağa, her ne olursa olsun aynı Diğer Her Şey Varılan Sonuçlar Ve Yargılardır
kalan Öz'e geri dönün. Sizin güçsüzlüğünüz, dünyaya doğmuş
olduğunuz kanısından kaynaklanmakta. Gerçek şu ki dünya Maharaj: Dünyayı algılayan dünyadan önce mi vardı, yoksa
sizin içinizde ve sizin tarafınızdan tekrar tekrar yaratılmakta. dünya ile birlikte mi varoldu?
Her şeyin kendi varlığınızın kaynağı olan ışıktan çıktığını gö- Soran: Sabah uyandığımda dünya çoktan orada, beni bekliyor.
rün. O zaman o ışıkta sevgi ve sonsuz enerji olduğunu anlaya- Tabii ki dünya önce geliyor. Ben de geliyorum, fakat çok daha
caksınız. sonra, en erken doğumumda. Beden benimle dünya arasında
S: Eğer ben o ışık'sam, onu neden bilmiyorum? aracılık eder. Beden olmasaydı ne ben olurdum ne dünya.
M: Bilmek için bilen bir zihne, bilme yeteneği olan bir zihne M: Bedeniniz zihninizde görünür (belirir), zihniniz bilincinizin
ihtiyacınız var. Fakat zihniniz daima koşu halinde, asla sakin, içeriğidir; sizi değiştirmeksizin ebediyen değişip duran bilinç
asla tam olarak yansıtan değil. Gözleriniz hastayken ay ışığını nehrinin hareketsiz tanığısınız siz. Sizin değişmezliğiniz öyle-
bütün görkemi içinde nasıl görebilirsiniz? sine apaçıktır ki onun farkında olmazsınız. Kendinize iyice ba-
S: Şöyle diyebilir miyiz: Güneş gölgenin nedeni olduğu sürece, kın, bütün bu yanlış anlamalar ve yanlış fikirler eriyip gide-
insan gölgede güneşi göremez, insanın yüzünü döndürmesi ge- cekler. Nasıl, su içinde yaşayan bütün o küçük canlılar susuz
rekir. olamazlarsa, öylece bütün evren de sizin içinizde yaşar ve siz-
M: Yine, siz güneş, beden ve gölge üçlüsünü ortaya getirdiniz. siz olamaz.
Gerçekte böyle ayrımlar yoktur. Benim anlatmaya çalıştığımın S: Biz ona Tanrı deriz.
dualitelerle, trinitelerle ilgisi yoktur. Kavramlaştırmayın, söz M: Tanrı sadece zihninizdeki bir fikirdir. Gerçek olan sizsiniz.
cüklere dökmeyin. Sadece görün ve olun. Kesin olarak bildiğiniz tek şey: "Burada, şimdi ben-im"dir.
S: Olmak için görmek zorunda mıyım?

224 247
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

"Burayı ve şimdiyi" kaldırın, "ben-im" kalır, saldırılamaz olan. S: Terimlerde çelişki yok mu? Hem bağımsız hem özdeş nasıl
Dünya bellekte mevcuttur, bellek bilince girer, bilinç farkın- olur?
dalık içinde yer alır, farkındalık ise ışığın varoluş suları üze- M: Değişim hareketini inceleyin, göreceksiniz. Siz değişmiyor-
rindeki yansımasıdır. ken değişebilenin sizden bağımsız olduğu söylenebilir. Fakat
S: Hâlâ anlamıyorum, Dünya nasıl benim içimde olur, bunun değişmez olanın başka herhangi bir değişmeyenle bir olması
tersi, "ben dünya içindeyim" öylesine apaçıkken... gerekir. Çünkü dualite karşılıklı etkileşimi gösterir, etkileşim
M: "Ben dünyayım, dünya ben'im" demek bile cahillik işareti- ise değişim demektir. Başka bir deyişle, mutlak maddesel ve
dir. Fakat dünya ile özdeşliğim fikrini zihnimde tuttukça ve mutlak spiritüel, tamamen nesnel ile tamamen öznel aynıdır,
bunu yaşamımda destekledikçe, içimde bir kuvvet ortaya çıkar hem cevher, hem öz olarak.
ve o cahilliği yıkar, yakar, tamamen yok eder. S: Uç boyutlu bir filmde, ışığın kendi perdesini oluşturması
S: Cahilliğin tanığı cahillikten ayrı mıdır? "Ben cahilim" de- gibi.
mek cahilliğin bir parçası değil midir? M: Herhangi bir kıyaslama yapılabilir. Kavranılması gereken
M: Elbette. Söyleyebileceğim tek doğru: "Ben-im (var olan- esas nokta, sizin anılara arzulara ve korkulara dayanan kendi
ım) "dır. Diğer hepsi yargıya varmak, sonuç çıkarmaktır. Fa- hayal gücünüzün oluşturduğu bir dünyayı kendi üzerinize pro-
kat. sonuç çıkarmak bir alışkanlık haline gelmiştir. Bütün jekte ettiğiniz ve kendinizi onun içine hapsetmiş olduğunuz-
görme ve düşünme alışkanlıklarını yıkın. "Ben-im duygusu si- dur. Büyüyü bozun ve kurtulun.
zin Öz, Tanrı, Gerçek ya da herhangi başka bir adla adlandı- S: Büyü nasıl bozulur?
rabileceğiniz daha derin bir nedenin tezahürüdür. "Benim" M: Bağımsızlığınızı hem düşüncede hem eylemde doğrul ay m.
dünyadadır; fakat o, dünyadan öteye açılan kapının anahtarı- Sonuçta her şey sizin kendi hakkınızdaki inancınıza, gördük-
dır. Suda dans eden ay suda görünür, ama onun nedeni su de- lerinizin ve işittiklerinizin, düşündüklerinizin ve hissettikleri-
ğil, gökteki aydır. nizin gerçek olduğu hakkındaki kanınıza bağlı bulunuyor. Ne-
S: Yine de esas noktayı kaçırıyor gibiyim, içinde yaşadığım den inancınızı sorgulamıyorsunuz? Hiç kuşku yok, bu dünya
dünyayı benim yarattığımı; bunun bilinmeyen dünya, "mutlak bilincin perdesine sizin tarafınızdan resmedilmiştir ve o tü-
madde" ya da her ne ise onun üzerinde benim kendi projeksi- müyle sizin özel dünyanızdır. "Ben-im" duygunuzdur bu dün-
yonum, hayal gücümün projeksiyonu olduğunu kabul ediyo- yada olup da bu dünyadan olmayan. Hiçbir mantık ya da im-
geleme çabasıyla "Ben-im"i, "Ben-değilim"e çeviremezsiniz.
rum. Bir sinema perdesine yansıtılan Resimlerin nasıl sinema
Varlığınızı inkârla dahi onu doğrulamış olursunuz. Dünyanın
perdesiyle bir benzerliği yoksa, benim kendi yarattığım, pro-
sizin kendi projeksiyonunuz olduğunu bir kez idrak ettiğiniz-
jekte ettiğim dünya da nihai, gerçek dünyaya hiç benzemeye-
de, ondan kurtulmuşsunuzdur. Kendi imgeleminiz dışında var
bilir. Ancak, bu mutlak dünya benden tamamen bağımsız ola-
olmayan bir dünyadan kurtulmaya da ihtiyacınız yoktur! Re-
rak mevcuttur.
sim güzel-çirkin, nasıl olursa olsun, onu siz yapmaktasınızdır
M: Tam öyle, Mutlak Gerçek'in dünyası ki zihniniz onun üze-
ve onunla bağlı, sınırlı değilsiniz. Kimsenin onu size zorla ka-
rine göreli, gerçekdışı bir dünya projekte etmiştir, sizden ba-
bul ettirmediğini, onu zorla başınıza sarmadığım, bunun, ha-
ğımsızdır, şu basit nedenle ki o kendinizsiniz.
yalî olanı gerçek gibi kabul etme alışkanlığınızdan ötürü böyle

226 224 226


BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

olduğunu idrak edin. Hayal ürünü olanı hayal ürünü olarak ötesi olduğunu, bütün tartışmaların ise gerçekte var olmaya-
görün ve korkudan kurtulun. nın (hayalî olanın) mekânı olan zihin alanı içinde bulunduğu-
Nasıl ışık halıdaki renkleri meydana çıkarırsa, ama ışık nu söylerler. Onların yaklaşımı negatif yoldandır; onlar ger-
renk değilse, öylece, dünya sizden dolayı vardır ama siz dünya çek-olmayanı inceden inceye saptar ve onun ötesine geçerek
değilsiniz. gerçeğe varırlar.
Dünyayı yaratıp ayakta tutana siz Tanrı ya da takdir-i M: Farklılık sadece sözcüklerdedir. Nitekim ben de gerçekten
İlâhi diyebilirsiniz ama nihai olarak, Tanrı'nın varlığının ka- söz ettiğimde, onu gerçekdışı olmayan, mekân-sız, zaman-sız,
nıtı sizsiniz, bunun tersi değil. Çünkü Tanrı hakkında her- neden-siz, başlangıç-sız, son-suz diye tarif ederim. Aynı anla-
hangi bir soruyu sormak için sizin varlığınız gerekir ma gelir. Bir aydınlanışa götürdüğü sürece, ifade tarzının fark-
S: Tanrı zaman içindeki bir deneyimdir ama deneyimleyen lı olmasının ne önemi var? Sizin arabayı çekmeniz ya da itme-
zaman-ötesinde. niz fark eder mi, o gitmeye devam ettiği sürece? Bir zaman
olur, gerçeğe çekiliş duyarsınız, bir başka zamanda ise sahte
M: Deneyimleyen bile ikinci derecede gelir. Birincisi, bilincin
olanı reddeder, ondan uzaklaşırsınız; bunlar dönüşümlü ola-
sonsuz genişliği, onun ebedi olanağı; olmuş, olmakta ve olacak
rak birbirlerini izleyen ruh halleridir; mükemmel özgürlük için
olan her şeyin ölçüye sığmaz potansiyelidir. Herhangi bir şeye
her ikisine de gereksinim vardır. Siz yolun birine ya da diğe-
baktığınızda, gördüğünüz o nihai olandır, ama siz bir bulut ya
rine girebilirsiniz - fakat her sefer o yol o anda en iyisi olan-
da bir ağaç gördüğünüzü imgelersiniz.
dır; siz tam-gönülle gidin, kuşku ve kararsızlıkla zamanı boşa
İmgelemeden bakmayı, çarpıtmadan dinlemeyi öğrenin,
harcamayın. Çocuğun büyümesi için çok çeşitli besinler gerek-
hepsi bu. Esasta isimsiz ve şekilsiz olana isimler ve şekiller at-
lidir, ama yemek yeme eylemi hep aynıdır. Kuramsal olarak -
fetmeyi bırakın, her idrak-algılama şeklinin öznel olduğunu,
bütün yaklaşımlar iyidir. Pratikte ve belirli bir anda, siz ancak
görülen ya da işitilen, dokunulan ya da koklanan, hissedilen
tek bir yolda ilerlersiniz. Er ya da geç keşfetme kaderinde ol-
ya da düşünülen, umulan ya da hayal edilen her şeyin gerçek-
duğunuz ise şudur: Eğer gerçekten bulmak istiyorsanız bir tek
te değil zihinde olduğunu idrak edin, işte o zaman huzuru ta-
yeri kazmak zorundasınız - içinizi.
dacak ve korkudan kurtulacaksınız.
"Ben-im" duygusu bile saf ışık ile varoluş duygusunun bi- Aradığınız şeyi -kendinizi bilmeyi ve kendiniz olmayı ve
leşimidir. "Ben", "...im" olmadan bile vardır, o saf ışıktır. Böy- onunla birlikte gelen büyük huzuru- size ne bedeniniz, ne zih-
lece, siz "Ben" deseniz de, demeseniz de saf ışık vardır. O saf niniz verebilir.
ışığın farkında olun, onu asla kaybetmezsiniz. Varlıkta olma S: Kuşkusuz, her yaklaşımda geçerli ve değerli bir taraf vardır.
hali, bilinçte farkındalık, her deneyim için ilgi - bu, tarifi ola- M: Her durumdaki değer, onun sizde içinizi arama ihtiyacı
naksız ama pekâlâ ulaşılabilir olandır, çünkü başka bir şey uyandırmasında yatar. Çeşitli yaklaşımlarla oynamak ve oya-
yoktur zaten. lanmak, içe yönelişe karşı duyulan dirençten, özel bir şey, özel
bir kimse olma illüzyonunu terk etme zorunluluğundan kork-
S: Siz gerçek denen olgudan direkt olarak söz ediyorsunuz -
maktan ileri geliyor olabilir. Su bulmak için oraya buraya kü-
sanki her yanı-kaplayan, her yerde-hazır, ebedi, her şeyi-bilen,
çük çukurlar kazmazsınız, fakat bir yeri derinlemesine dele-
her şeye-enerji-veren ilk neden gibi. Gerçeği tartışmayı kesin-
rek bir kuyu açarsınız. Aynı şekilde, kendinizi bulmak istiyor-
likle reddeden başka öğretmenler var. Onlar, gerçeğin zihin-

226 224 226


BEN O T U M SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

var ki, insanın aklının ve gönlünün sihri öyledir ki, insanın


sanız, kendinizi keşfe çıkmalısınız. Dünyanın ışığı olduğunuzu
iradesi ve sevgisi birlikte çalıştığı zaman en olmayacak şeyleri
idrak ettiğiniz zaman, onun sevgisi olduğunuzu da idrak ede-
oldurur.
ceksiniz; idrak edeceksiniz ki bilmek sevmektir, sevmek de bil-
mektir. S: İş o değerde olunca, yardım istememin ne sakıncası var?
Bütün sevgiler içinde, insanın kendini sevmesi başta ge- M: İsteme ihtiyacı nereden kaynaklanır? Bu sadece zayıflığı ve
lir. Sizin dünyayı sevmeniz, sizin kendinizi sevmenizin yansı- endişeyi gösterir. Siz çalışmayı sürdürün, tüm evren sizinle
masıdır, çünkü sizin dünyanız sizin kendi eserinizdir. Işık ve birlikte çalışacaktır. Ne de olsa, doğru olanı yapma fikri size
sevgi kişisel değildir (gayri-şahsidir) ama onlar sizin zihniniz- bilinmeyenden gelir. Sonuçlar söz konusu olduğunda onu bi-
de kendini iyi bilme ve iyiliğini isteme şeklinde yansır. Biz ken- linmeyene bırakın, sadece gereken davranışlarda bulunmayı
dimize karşı daima dostçayız, ama her zaman bilgece değil. Bir sürdürün. Siz upuzun neden-sonuç zincirinin yalnızca bir tek
Yogi iyi niyetini bilgeliğiyle birleştirebilmiş insandır. halkasısınız. Temelde, tüm olanlar yalnızca zihinde cereyan
eder. Bir şey için tam gönülle, sebatla ve sürekli çalıştığınız
zaman, o gerçekleşir; çünkü olayları oldurmak zihnin fonksi-
yonudur. Gerçekte hiçbir şey eksik değildir, hiçbir şeye gerek-
sinim yoktur, bütün işler sadece yüzeydedir. Derinliklerde
mükemmel huzur vardır. Bütün sorununuz, kendinizi tarif et-
mek suretiyle sınırlandırmış olmanızdan kaynaklanıyor. Ken-
45 dinizi şu ya da bu olarak düşünmediğiniz zaman bütün çatış-
ma biter. Sorunlarınıza çare bulmak için yapacağınız her gi-
Gelip Geçici Olan, Bir Varlığa Sahip Değildir
rişim başarısızlığa mahkûmdur, çünkü arzunun neden olduğu
şey ancak arzudan kurtulmuş olmakla giderilebilir. Siz ken-
Soran: Ben sizinle konuşmaktan çok sizinle olmak için gel-
dinizi zaman ve mekân içine kapatmışsınız, bir ömür süresi ve
dim. Sözlerle çok az şey söylenebilir, sessizlikte ise çok daha
bir beden hacmi içine sıkıştırıp sokmuşsunuz ve böylelikle
fazlası aktarılabilir.
sayısız doğum ve ölüm, zevk ve acı, umut ve korku çatışmaları
Maharaj: Önce sözler, sonra sessizlik. İnsan sessizlik için ön-
yaratmışsınız. İllüzyonları terk etmedikçe sorunlarınızdan
ce olgunlaşmalıdır.
kurtulamazsınız.
S: Sessizlik içinde yaşayabilir miyim?
S: Bir kişi doğal olarak sınırlıdır.
M: Bencilce olmayan iş sessizliğe götürür, çünkü o durumda
yardım istemeye gereksinim duymazsınız. Sonuçlara ilgisiz ka- M: Kişi diye bir şey yoktur. Sadece kısıtlamalar ve sınırla-
larak, en elverişsiz koşullarda çalışmaya istekli olursunuz. Çok malar vardır. Bütün bunların toplamı kişiyi belirler. Siz ne
yetenekli ya da çok iyi teçhiz edilmiş olmaya aldırmazsınız. Ne olduğunuzu bildiğiniz zaman kendinizi bildiğinizi düşünüyor-
de takdir edilmek veya yardım almak istersiniz. Sadece yapıl- sunuz. Fakat kim olduğunuzu asla bilmiyorsunuz. Nasıl çöm-
ması gerekeni yapar, başarı ve başarısızlığı bilinmeyene bıra- leğin içindeki boşluk çömleğin şekline, hacmine ve kokusuna
kırsınız. Çünkü her şeyin nedenini oluşturan sayısız faktör var- sahipmiş gibi görünürse, kişi de varmış gibi görünür. Oldu-
dır, sizin kişisel çabalarınız bunlardan sadece bir tanesidir. Ne ğunuzu zannettiğiniz gibi olmadığınızı görünüz. Sizin adlandı-

224 245
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

rılabilir ve tarif edilebilir olduğunuz fikrine karşı var gücü- olarak hissediyorum, birçokları arasından biri olarak...
nüzle savaşın. Kendi hakkınızda şu ya da bu tabirince düşün- M: Sizin kişi oluşunuz, zaman ve uzay (mekân) illüzyonundan
meyi reddedin. Araştırmadan, körü körüne kabullenişinizle kaynaklanmaktadır; siz belli bir noktada belli bir hacim işgal
kendi kendinize yarattığınız zavallılıktan kurtulmanın başka ettiğinizi imgeliyorsunuz; kişiliğiniz, kendinizi bedeninizle öz-
bir yolu yoktur. Istırap bir sorgulama çağrısıdır, tüm acılar deşleştirmenizin sonucudur." Düşünceleriniz ve hisleriniz art
incelenmeyi gerektirir. Düşünme tembelliğine girmeyin. arda sıralanarak zaman içinde uzanırlar ve belleğin etkisiyle,
S: Faaliyet gerçeğin özüdür. Çalışmamakta bir erdem yoktur. kendinizi zaman içinde sürekliliğe sahipmişsiniz gibi imgele-
Düşünmenin yanı sıra bir şeyler yapılmalı. menizi sağlarlar. Gerçekte zaman ve uzay sizin içinizde varo-
M: Dünyada çalışmak zordur, gereksiz çalışmalardan kaçın- lurlar; siz onların içinde değil. Bunlar idrak ve algı tarzlarıdır,
mak ise daha da zordur. fakat hepsi bundan ibaret değildir. Zaman ve uzay kâğıt üze-
S: Benim gibi bir kişi için bütün bunlar olanaksız görünüyor. rine yazılmış sözcükler gibidirler; kâğıt gerçektir, sözcüklerse
M: Kendi hakkınızda ne biliyorsunuz? Siz gerçekte neyseniz sadece bir kullanımdır. Kaç yaşmdasınız?
ancak o olabilirsiniz; siz olmadığınız gibi ancak görünebilir- S: Kırk sekiz.
siniz. Siz mükemmellikten asla ayrılmadınız. Bütün kendini M: Kırk sekiz demenize sebep ne? Size "Ben buradayım" de-
düzeltme fikirleri gelenekseldir, basmakalıptır ve laftan iba- dirten ne? Sözel alışkanlıklar ön kabullerden, zanlardan doğ-
rettir. Güneş nasıl karanlığı bilmezse, Öz de Öz-olmayanı'ı bil- muştur. Zihin zaman ve uzay yaratır ve kendi yarattığını ger-
mez. Başkayı bilerek başkalaşan zihindir. Yine de zihin Öz'den çek olarak kabul eder. Hepsi buradadır ve şimdi, fakat onu
başka bir şey değildir. Zihin başkası haline gelse de, Öz'den görmüyoruz. Gerçekten, hepsi bende ve bendendir. Başka hiç-
ayrı görünse de yine Öz olarak kalır. Diğer her şey varsayım- bir şey yoktur.
dır. Bulut nasıl güneşi hiçbir şekilde etkilememek üzere güne- S: Kişileştirmenin, kendini zaman-uzay içinde sınırlandırma-
şi örterse, varsayım da, gerçeği yıkmaksızın, örter. Gerçeği yık- nın nedeni nedir?
ma fikri bile gülünçtür; yıkan daima yıkılandan daha gerçek- M: Var olmayanın nedeni de olmaz. Ayrı bir kişi diye bir şey
tir. Gerçek en büyük (nihai) yıkıcıdır. Bütün ayrılıklar, her yoktur. Deneye dayalı bir görüş noktasından dahi çok açıktır
türlü yabancılaşma ve uzaklaşma sahtedir. Her şey birdir - bu ki her şey her şeyin nedenidir, her şey olduğu gibidir, çünkü
her çatışmanın en son çözümüdür. tüm evren olduğu gibidir.
S: Nasıl oluyor da bunca eğitim ve yardıma karşın hiç ilerleme S: Ama yine de kişiliğin bir nedeni ve maksadı olmalı.
kaydetmiyoruz ? M: Kişilik nasıl meydana gelir? Bellekle. Şimdiyi geçmişle öz-
M: Biz kendimizi birbirinden tamamen ayrı kişiler olarak im- deşleştirip onu geleceğe projekte etmekle. Kendinizi bir anlık
gelediğimiz sürece, aslında kişisel ve kişiliği olmayan (gayrı- (bir an süren) olarak düşünün, geçmişsiz ve geleceksiz; o zaman
şahsi) gerçeği kavrayamayız. Önce, kendimizi yalnızca tanık- kişiliğiniz erir ve kaybolur.
lar, zamansız ve boyutsuz gözlem merkezleri olarak görmeli- S: "Ben-im" kalmaz mı?
yiz ve sonra, hem zihin, hem madde ve her ikisinin de ötesi M: "Kalmak" sözcüğü uygun değil. "Ben-im" sonsuza dek ye-
olan saf farkındalığın sınırsız okyanusunu fark etmeliyiz. niden olandır. Olmak için hatırlamaya ihtiyacınız yoktur. Doğ-
S: Gerçekte her neysem de, ben kendimi ufak ve ayrı bir kişi rusu şu ki, bir şeyi deneyimlemeden önce, bir varoluş duygusu

224 247
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

gereklidir. Şimdiki halde varlığınızla deneyimleriniz birbirine zaman dünya varlık kazanır. Beden yoksa - dünya da yok. Ön-
karışmış durumda. Bütün yapmanız gereken, varlığınızı dene- ce sorun, araştırın: Siz beden misiniz? Dünyayı anlamak daha
yimlerinizin düğümünden çözerek kurtarmaktır. Şu ya da bu sonra gelecektir.
olmaksızın, sadece olmayı bir kez bilirseniz, onu deneyimler S: Söyledikleriniz inandırıcı geliyor, fakat kendini dünyada ve
arasından seçip fark edeceksiniz ve artık isimler ve formlar si- dünyadan bilen bir özel kişiye bunun ne yararı olur?
zi yanlışa götürmeyecek. M: Milyonlarcası ekmek yer fakat bunlardan pek azı buğday
Kendini-kısıtlama kişiliğin özü, esasıdır. hakkında her şeyi bilir. Ve ancak bunlar ekmeği iyileştirebi-
S: Nasıl evrensel olabilirim? lirler. Bunun gibi, ancak Öz'ü bilenler, dünyadan öteyi görmüş
M: Fakat zaten evrenselsiniz. Şimdiden olduğunuz bir hale olanlar dünyayı düzeltebilirler. Onların kişilikle kısıtlı olanlar
ulaşmaya ne ihtiyacınız vardır ne de olanağınız. Sadece, ken- için değerleri muazzamdır, çünkü bu kişilerin tek kurtuluş
dinizi ayrı bir parça olarak imgelemeyi bırakın. Gelip geçici umudu onlardır. Dünyada olan dünyayı kurtaramaz; eğer ger-
olanın varlığı yoktur. O, görüntüsünü gerçeğe borçludur. Siz çekten dünyaya yardım etmek istiyorsanız, onun dışına çıkın.
bir dünyanın varlığını biliyorsunuz ama dünya sizi biliyor mu? S: Fakat insan dünyanın dışına çıkabilir mi?
Tüm bilgi sizden akar, tüm varlık ve tüm haz da öyle. Ebedi M: Kim önce doğdu, siz mi dünya mı? Dünyaya öncelik verdi-
kaynak olduğunuzu idrak edin ve her şeyi kendinizden kabul ğiniz sürece onunla bağımlı kalırsınız; bir kez, hiçbir kuşku
edin. Böylesi bir kabul gerçek sevgidir. taşımaksızın idrak ederseniz ki siz dünyanın içinde değilsiniz,
S: Söylediklerinizin hepsi kulağa çok hoş geliyor. Fakat insan dünya sizin içinizdedir, işte onun dışındasınız. Elbette bedeni-
onu bir yaşam biçimi haline nasıl getirebilir? niz dünyada ve dünyadan olarak kalır, fakat artık onun tara-
M: Evinizi asla terk etmemiş olduğunuz halde, eve giden yolu fından yanıltılmazsınız. Bütün kutsal metinler, dünya olma-
soruyorsunuz. Yanlış fikirlerden kurtulun, bu yeter. Doğru fi- dan önce Tanrı vardı der. Yaratan'ı kim bilir? Ancak Yaratan'
kirler toplayıp biriktirmek de sizi bir yere götürmeyecektir. dan önce var olan, yaratanları ile birlikte bütün dünyaların
Sadece imgelemeyi (zannetmeyi) bırakın. kaynağı olan sizin kendi gerçek varlığınız.
S: Bu bir başarma ve kazanma değil, anlama meselesi. S: Bütün söyledikleriniz, dünyanın sizin kendi projeksiyonu-
M: Anlamaya uğraşmayın! Yanlış anlamamanız yeter. Özgür- nuz olduğu hakkındaki varsayımınızla tutarlı görünüyor. Bun-
lüğe ulaşma konusunda zihninize güvenmeyin. Sizi tutsaklaş- dan kişisel, öznel dünyanızı, duyularınız ve zihniniz tarafın-
tırmış olan zihninizdir. Tamamen onun ötesine geçin. dan size verilen dünyayı kastettiğinizi kabul ediyorsunuz. Bu
anlamda her birimiz kendi projeksiyonumuz olan bir dünyada
Başlangıcı olmayanın nedeni de olamaz. Ne olduğunuzu
yaşıyoruz. Bu özel dünyalar birbirleriyle hemen hiç temas et-
biliyordunuz da sonradan unutmuş değilsiniz. Bir kez bildiği-
miyorlar ve merkezlerindeki "Ben-im"den kaynaklanıp yine
nizi unutmazsınız. Cahilliğin başlangıcı yoktur ama sonu var-
ona dönecek onunla birleşiyorlar. Fakat elbette bu özel, kişisel
dır. Cahil kimdir diye sorguladığınızda cehalet bir rüya gibi
dünyaların ardında bir ortak nesnel dünya olmalı, özel dün-
kaybolup gidecektir. Dünya çelişkilerle doludur ve bundan ötü-
yaların onun sadece gölgeleri olduğu bir dünya. Böyle herkesle
rü siz uyum ve huzur arıyorsunuz. Bunları dünya içinde bula-
ortak bir nesnel dünyanın varlığını yadsıyor musunuz?
mazsınız, çünkü dünya kaosun çocuğudur. Düzen ve uyumu
M: Gerçek ne öznel, ne nesneldir, ne de zihin ya da madde, za-
içinizde aramalısınız. Siz ancak bir beden içinde doğduğunuz

224 247
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

man ya da uzaydır. Bu bölümler, onları algılayabilecek bir kim-


46
seye, bilinçli, ayrı bir merkeze ihtiyaç gösterirler. Ama gerçek,
hepsi ve hiçbiri, bütünlük ve ayrılık, tümü-kapsayan ve dışla- Varoluşun Farkındalığı Mutluluktur
yan, dolgunluk ve boşluk, tümüyle tutarlı ve mutlak biçimde
paradoksal olandır. Siz onun hakkında konuşamazsınız, siz Soran: Mesleğim doktorluktur. Operatörlükle başladım, psi-
ancak onun içinde kendinizi kaybedebilirsiniz. Herhangi bir şe- kiyatri ile devam ettim, aynı zamanda zihin sağlığı ve iman
yin gerçekliğini yadsıdığınızda, yadsınamayacak olan bir "ar- yoluyla şifa üzerine bazı kitaplar yazdım. Ruhsal sağlığın ya-
tık'la" karşılaşacaksınız. salarını öğrenmek için size geldim.
Gnana üzerindeki bütün konuşmalar bilgisizliğin göster- Maharaj: Bir hastayı tedavi etmeye çalışırken, tedaviye ça-
gesidir. Bilmediğini imgeleyen, sonra da bilmeye ulaşan zihin- lıştığınız tam olarak nedir? Tedavi nedir? Bir insanın iyileşti-
dir. Gerçek bu tür eğilip bükülmeleri bilmez. Yaratıcı olan bir ğini ne zaman söyleyebilirsiniz?
Tanrı fikri bile sahtedir. Ben varlığımı bir başka varlığa mı S: Bedeni tedavi etmeye ve bedenle zihin arasındaki bağlantıyı
borçluyum? Ben var olduğum için her şey vardır. düzeltmeye çalışırım. Aynı zamanda zihni düzeltmeye çalışırım.
S: Bu nasıl olabilir? Çocuk dünyaya doğar, dünya çocuğa değil. M: Beden ile zihin arasındaki ilintiyi incelediniz mi? Hangi
Dünya eskidir, çocuk ise yeni. noktada ilintilidirler?
M: Çocuk sizin dünyanıza doğar. Şimdi siz mi dünyanıza doğ- S: Beden ile bedende barınan bilinç arasında zihin yer alır.
dunuz yoksa dünya mı size göründü? Doğmak demek, kendi- M: Beden besinlerden yapılmış değil midir? Ve besinsiz zihin
niz merkez olmak üzere çevrenizde bir dünya yaratmak de- olabilir mi?
mektir. Fakat siz hiç kendinizi yaratır mısınız? Ya da bir kim- S: Beden besinle inşa edilir ve korunur. Besin olmazsa zihin
se sizi yaratır mı? Herkes kendisi için bir dünya yaratır ve genellikle zayıflar. Ama zihin sadece besin değildir. Bedende
onun içinde, kendi cahilliğinin tutsağı olarak yaşar! Bütün dönüştürücü (transforme edici) bir faktör vardır ki zihni ya-
yapmamız gereken hapishanemizin gerçekliğini reddetmekten ratan da odur. Nedir o dönüştürücü faktör?
ibarettir. M: Nasıl odun, odun olmayan ateşi üretirse, beden de beden ol-
S: Nasıl uyku halinin içinde uyanıklık hali tohum şeklinde mayan zihni üretir. Fakat zihin kime görünür? Sizin zihin de-
mevcut ise, çocuğun doğuşu ile birlikte yarattığı dünya da diğiniz, düşünceleri ve duyguları algılayan kimdir? Odun var-
onun doğumundan önce mevcut olmalı. Tohum kimde bulu- dır, ateş vardır ve ateşin keyfini süren vardır. Zihnin keyfini
nuyor? süren kimdir? Acaba o da besinin ürünü müdür, yoksa o ba-
M: Doğuma ve ölüme tanık olan ama doğmayan ve ölmeyende. ğımsız mıdır?
İşte yalnızca o yaradılışın hem tohumu, hem artığıdır. Zihin S: Algılayan bağımsızdır.
ötesinde olanı doğrulamasını zihinden istemeyin. Direkt de- M: Nasıl biliyorsunuz? Kendi deneyimlerinize dayanarak ko-
neyim tek geçerli doğrulamadır. nuşun. Siz ne bedensiniz, ne zihin. Böyle söylüyorsunuz. Nasıl
biliyorsunuz?
S: Gerçekten bilmiyorum. Öyle tahmin ediyorum.
M: Gerçek kalıcıdır. Gerçek değişmez olandır. Değişen ise ger-

250 251
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

çek değildir. Şimdi sizin içinizde değişmeyen nedir? Besin ol- lanması gerekeni ne kadar içtenlikle hatırlarsanız, kendinizin,
duğu sürece beden ve zihin vardır. Besin kesildiğinde beden özünüzün o kadar çabuk farkında olursunuz, çünkü bellek de-
ölür, zihin dağılır. Fakat gözlemci yok olur mu? neyim haline gelecektir, içtenlik varlığı meydana koyar. İmge-
S: Sanırım olmaz. Fakat kanıtım yok. lenen ve istenen gerçekleşir - tehlike buradadır, çıkış yolu da.
M: Siz kendiniz kanıtsınız. Bir başka kanıtınız yoktur ve ola- Söyleyin bana, gerçek benliğinizi, içinizdeki değişmez ola-
maz da. Siz kendinizsiniz, kendinizi biliyor, kendinizi seviyor- nı bedeninizden ve zihninizden ayırt etmek için ne gibi adım-
sunuz. Zihin her ne yaparsa kendi sevgisi uğruna yapar. Öz lar attınız?
varlığın doğası sevgidir. O sevilir, sever. Beden ve zihni öylesi- S: Ben bir tıp adamıyım. Bir hayli okudum, inceledim. Kendi-
ne ilginç ve sevgili kılan Öz'dür. me sıkı bir disiplin uyguladım. Alıştırmalar, periyodik oruçlar
S: Eğer Öz Varlık, beden ve zihin değilse, o halde o bedensiz gibi ve ben bir vejetaryenim.
ve zihinsiz var olabilir mi? M: Fakat yüreğinizin derinliklerinde istediğiniz nedir?
M: Evet, olabilir. Öz'ün zihinden ve bedenden bağımsız oluşu S: Gerçeği bulmak istiyorum.
bir fiilen deneyimleme meselesidir. O varolandır-farkındalık- M: Gerçek uğruna ödemeye hazır olduğunuz bedel nedir?
tır-mutluluktur. Varoluşun farkındalığı mutluluktur. S: Teoride her bedeli ödemeye hazırım. Gündelik hayata ge-
S: O sizin için bir fiilen deneyimleme meselesi olabilir, ama lince, gerçekle arama girecek davranışlara tekrar tekrar itili-
benim durumum başka. Aynı deneyimi nasıl yaşayabilirim? yorum. Arzu beni sürüklüyor.
Hangi uygulamaları yapmam gerekir? M: Arzularınızı arttırın ve büyütün, öyle ki, onları doyurabi-
M: Ne beden, ne zihin olduğunuzu bilmek için, kendinizi sü- lecek hiçbir şey kalmasın, gerçekten gayrı. Yanlış olan arzu
rekli gözlemleyin, bedeninizin ve zihninizin etkisi altında kal- değil, onun küçüklüğü ve darlığıdır. Arzu kendini adamadır.
madan yaşayın, ölü imişçesine kendinizi tamamen uzak tuta- Elbette, varlığın gerçek, sonsuz, ebedi özüne adayın kendinizi.
rak yaşayın. Bu beden ve zihin üzerinde hiçbir yetkiniz, kaza- Arzuyu sevgiye dönüştürün. Bütün istediğiniz mutlu olmaktır.
nılmış hakkınız, hiçbir çıkarınız yokmuşçasına yaşamak anla- Bütün arzularınız -onlar her neyseler- sizin mutlululuk özle-
mına gelir. minizin ifadeleridirler. Temelde, kendiniz için iyiyi istersiniz.
Ss Tehlikeli! S: Bunu istememem gerektiğini biliyorum.
M: Sizden intihar etmenizi istemiyorum. Bunu yapamazsınız M: Durun! İstememeniz gerektiğini size kim söyledi? Mutlu
da. Siz sadece bedeni öldürebilirsiniz, ama ne zihinsel süreci olmayı istemek neden yanlış olsun?
durdurabilirsiniz, ne de kendiniz zannettiğiniz kişiyi sona er- S: Benlikten kurtulmak gerek, biliyorum.
dir ebilirsiniz. Sadece etkilenmez olarak kalın. Böyle tam bir M: Fakat işte benliğiniz, işte arzularınız, işte mutlu olma öz-
uzaklık, bedene ve zihne karşı kayıtsızlık, sizin özde beden ve leminiz. Neden? Çünkü kendinizi seviyorsunuz. Elbette sevin
zihin olmadığınızın en iyi kanıtıdır. Bedene ve zihne olanları kendinizi - bilgece. Yanlış olan, kendinize ıstırap çektirecek
değiştirmek sizin gücünüz dahilinde olmayabilir, fakat siz ken- şekilde kendinizi akılsızca sevmektir. Riyazetin de, zevk düş-
dinizi beden ve zihin olarak imgelemeye her zaman bir son ve- künlüğünün de hedefi aynıdır - sizi mutlu etmek. Zevke düş-
rebilirsiniz. Her ne olursa, olanlardan sizin değil, sadece bede-
künlük akılsızca olan yoldur, riyazet ise akıllıca olan yol.
ninizin ve zihninizin etkilendiğini kendinize hatırlatın. Hatır-
S: Riyazet nedir?
202
224 165
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Bir deneyimden geçtikten sonra onu tekrarlamamaktır. S: Eğer özgürsem, niçin bir beden içindeyim?
Gereksiz olandan sakınmak riyazettir. Zevk ya da acı beklen- M: Siz beden içinde değilsiniz, beden sizin içinizde! Zihin sizin
tisi içinde olmamak riyazettir. Durumu her zaman kontrol al- içinizde. Onlar sizde oluyorlar, çünkü onları ilginç buluyorsu-
tında tutmak riyazettir. Arzu kendi başına yanlış değildir. O nuz. Sizin doğanız aslında sonsuz bir zevk alma kapasitesine
hayatın kendisidir, bilgide ve deneyimde büyüme, gelişme dür- sahiptir. O coşku ve sevgiyle doludur. O, ışıklarını, onun far-
tüşüdür. kındalık odağı içine girenlerin hepsine saçar; hiçbir şey dışlan-
Yanlış olan yaptığınız seçimlerdir. Küçücük bir şeyin maz. O kötülük ve çirkinlik bilmez. O umut eder, güvenir, se-
-yiyecek, seks, güç, ün- sizi mutlu edeceğini hayal etmek ken- ver. Siz insanlar, gerçek benliğinizi (özünüzü) bilmemekle neler
dinizi aldatmaktır. Ancak öz varlığınız kadar sınırsız ve derin kaçırdığınızı bilmiyorsunuz. Sizler ne bedensiniz ne de zihin, ne
bir şey sizi gerçekten, kalıcı olarak mutlu edebilir. yakıtsınız ne de ateş. Onlar kendi yasaları uyarınca görünür
S: Madem ki temelde, kendini sevmenin ifadesi olan arzuda ve kaybolurlar.
yanlış bir şey yoktur, arzu nasıl idare edilmelidir? Siz, siz olanı, öz varlığınızı seversiniz ve her ne yaparsa-
M: Hayatınızı zekice yaşayın, en derindeki benliğinizi daima ak- nız, kendi mutluluğunuz için yaparsınız. Onu bulmak, onu bil-
lınızda tutarak. Zaten gerçekte istediğiniz nedir? Mükemmel- mek, onu aziz tutmak sizin temel dürtünüzdür. Hatırlanma-
lik değil; zaten mükemmel, eksiksiz olansınız. Aradığınız ise, yacak derecede eski zamanlardan beri siz kendinizi hep sevdi-
aslında olduğunuzu ifadelendirmektir. Bunun için bir bedene, niz, fakat hiçbir zaman akıllıca sevmediniz. Bedeninizi ve zih-
bir zihne sahipsiniz. Onları ele alın ve size hizmet etmelerini ninizi akıllıca, özünüzün hizmetinde kullanın, bu yeter. Kendi
sağlayın. öz varlığınıza sadık olun, özünüzü mutlak şekilde sevin. Baş-
S: Burada operatör kimdir? Beden-Zihin'i ele alacak olan kimdir? kalarını kendiniz gibi sevdiğiniz yapmacığına girmeyin. Siz
M: Arınmış zihin öz varlığın sadık hizmetkârıdır. O iç ve dış onların sizinle bir olduklarını idrak edinceye kadar onları se-
aletlerin idaresini ele alır ve onları amaçları yolunda hizmet vemezsiniz. Olmadığınız gibi görünmeye kalkışmayın, olduğu-
ettirir. nuz olmayı da reddetmeyin. Sizin başkalarına olan sevginiz,
S: Onların amacı nedir? sizin kendinizi bilmenizin sonucudur, nedeni değil. Kendini-
M: Öz Varlık evrenseldir ve onun hedefleri de evrenseldir. Öz idrak olmadıkça hiçbir erdem hakiki değildir. Ne zaman bütün
Varlık'ta kişisel bir taraf yoktur. Düzenli bir hayat yaşayın kuşkulardan uzak olarak bilirsiniz ki aynı hayat, var olan her
ama onu kendi içinde bir amaç haline getirmeyin. O bir büyük şeyin içinden akıp geçmektedir ve siz o hayatsınız, işte o za-
serüvenin çıkış noktası olmalı. man her şeyi doğal olarak ve kendiliğinden seversiniz. Ne za-
S: Hindistan'a tekrar tekrar gelmemi öğütler misiniz? man kendinize olan sevginizin dolgunluğu ve derinliğini idrak
M: Eğer içtenseniz, dönüp dolaşmaya ihtiyacınız yoktur. Her edersiniz, o zaman bilirsiniz ki her canlı varlık ve tüm evren
nerede olursanız olun, siz kendinizsiniz ve kendi ikliminizi ya- sizin sevginizle kuşatılmıştır. Fakat herhangi bir şeye sizden
ratırsınız. Bir yerden bir yere gitmek, yer değiştirmek size kur- ayrı olarak bakıyorsanız, onu sevemezsiniz, çünkü ondan kork-
tuluş getirmez. Siz beden değilsiniz ve bedeni oradan oraya sü- maktasınızdır. Yabancılaşma korkuya yol açar, korku yaban-
rüklemek sizi hiçbir yere götürmeyecektir. Zihniniz üç âlemi cılaşmayı derinleştirir. Bu bir kısır döngüdür. Ancak kendini-
gezip dolaşmakta özgürdür - onu iyice kullanın. idrak bunu kırabilir. Bunda kararlı olarak yürüyün.

224 255
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

cut değildir. Sorularınız da mevcut olmayan bir kişi hakkın-


47 dadır. Size göre mevcut olan ona göre mevcut değildir. Sizin
Zihninize Dikkat Edin kesin var kabul ettiğinizi o mutlak biçimde yadsır. O, kendi-
nizi, onun sizi gördüğü gibi görmenizi ister. O zaman itaat
Soran: İnsan esas olanı ararken, çok geçmeden yetersizliğini edeceğiniz, ardından gideceğiniz bir Guru'ya ihtiyacınız olma-
ve bir rehbere ya da öğretmene ihtiyacı olduğunu idrak ediyor. yacak, çünkü o zaman kendi gerçeğinize itaat edecek ve onu
Bu da belli bir disiplin gerekliliğini beraberinde getiriyor, çün- izleyeceksiniz. İdrak edin ki her ne olduğunuzu düşünüyorsa-
kü sizden rehberinize güvenmeniz, onun öğüt ve direktiflerini nız, o yalnızca bir olaylar akışıdır. Ve her şey olur, gelir, gider-
itaatle izlemeniz isteniyor. Ama sosyal zorunluluklar ve bas- ken yalnızca siz varsınız, değişkenler arasında değişmez olan,
kılar öylesine büyük, kişisel arzular ve korkular öylesine güçlü zan ve tahmin ürünü olanlar arasında apaçık olan. Gözleneni
ki, itaat için esas olan zihin ve irade sadeliği bulunamıyor. Bir gözlemciden ayırın ve sahte kimlikleri terk edin.
Guru'ya olan ihtiyaç ile ona harfi harfine uymaktaki zorluk S: Gerçeği bulmak için insan yol üstündeki her şeyi bertaraf
arasında nasıl bir denge tutturmak? etmelidir (kaldırmalıdır). Öte yandan, varlığını belli bir top-
lum içinde sürdürme ihtiyacı insanı birçok şeye katlanmaya
Maharaj: Toplumun ve koşulların baskısı altında yapılanlar
zorluyor. İnsanın gerçeği bulmak için mesleğini ve sosyal ko-
pek önemli değildir, çünkü onlar mekaniktirler, etkilere tep-
numunu terk etmesi mi gerekir?
kilerden ibarettirler. İnsanın olanlardan kendisini yalıtması
için kendini tarafsızca gözlemlemesi yeterlidir. Düşünmeden, M: İşinizi yapın. Bir an serbest kaldığınızda içinize bakın.
körü körüne yapılanlar insanın karmasına eklentiler yapabi- Önemli olan, fırsat çıktığında onu kaçırmamaktır. Bütün boş
lirse de, bunun dışında pek önem taşımazlar. Guru yalnızca zamanlarınızı dolu dolu kullanın. Bu yeterlidir.
bir şey talep eder; amaçta berraklık ve yoğunluk, kendi ken- S: Esas olanı ararken ve esas olmayanları bertaraf ederken
disine karşı bir sorumluluk duygusu. Dünyanın gerçekliği sor- herhangi bir yaratıcı faaliyete yer var mıdır? Örneğin, ben
gulanmalıdır. Nihayet Guru nedir? İçinde dünyanın ve dünya resim yapmayı çok severim. Eğer boş saatlerimi resim yapmak
düşüncesinin bulunmadığı hali bilen kimse, En Yüce Öğret- için kullanırsam bunun bana yardımı olur mu?
men'dir. Onu bulmak demek, imgelemin artık gerçek sayılma- M: Yapacağınız her ne ise, zihninize dikkat edin. Ayrıca, zih-
dığı hale ulaşmak demektir. Lütfen şunu anlayın, Guru gerçe- ninizin tamamen sessiz ve eylemsiz kaldığı tam bir iç huzuru
ği, doğruyu, olan'ı temsil eder. O, sözcüğün en üstün anlamıy- ve sükûnet anlarına ihtiyacınız vardır. Eğer onu kaçırırsanız,
la bir gerçekçidir. O, zihinle ve zihnin yanılgılarıyla bağdaşa- her şeyi kaçırmış olursunuz. Eğer kaçırmazsanız, zihnin ses-
maz ve bağdaşmayı asla kabul etmez. O sizi gerçeğe götürmek sizliği diğer her şeyi eritip içine çekecektir (soğuracaktır).
için gelir; onun başka bir şey yapmasını beklemeyin. İçinde bulunduğunuz zorluk, hem gerçeği istemeniz, hem
Sizin zihninizdeki Guru size bilgi veren ve sizi eğiten ki- ondan korkmanızdır. Ondan korkuyorsunuz, çünkü onu bil-
şidir ki o gerçek Guru değildir. Gerçek Guru, görünüşlerin çe- miyorsunuz. Alışılmış şeyleri bilirsiniz, onun için de kendinizi
kiciliği, sahte parlaklığı ötesindeki gerçeği bilendir. Sizin itaat, onlarla güvende hissedersiniz. Bilinmeyen ise belirsizdir ve bu
disiplin hakkındaki sorularınız ona hiçbir anlam ifade etmez, nedenle tehlikelidir. Fakat gerçeği bilmek, onunla uyum için-
çünkü onun gözünde, sizin olduğunuzu zannettiğiniz kişi mev- de olmak demektir. Ve uyumun içinde korkuya yer yoktur.

224 257
SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
BEN O'YUM
ama varlığının bilincinde değildi. Doğmasıyla birlikte onun
Bir bebek, bedenini bilir ama bedene-dayandırılmış ayı-
içinde bir dünya ve dünyayla birlikte de varoluş bilinci ortaya
rımları bilmez. O sadece bilinçli ve mutludur. Onun doğuş
çıktı. Şimdi sizin bilinç içinde büyümeniz gerek, hepsi bu. Ço-
amacı zaten buydu. Varoluş zevki Öz'ün sevgisinin en basit
cuk dünyanın kralıdır - büyüdüğü zaman krallığının başına
şeklidir ki daha sonra kendini sevmeye dönüşür. Bir bebek gi-
geçer. Diyelim ki o çok ağır şekilde hastalandı ve bir doktor
bi olun, beden ile Öz arasında hiçbir şey bulunmasın. Orada
onu tedavi etti. Bu genç kralın krallığını doktora borçlu ol-
psişik hayatın gürültü ve patırtısı yoktur. Derin sessizliğin için-
duğu anlamına mı gelir. O belki sadece katkıda bulunan fak-
de Öz bedeni seyreder. O, üstüne henüz hiçbir şey yazılmamış törlerden biri olmuştur. Katkıda bulunmuş olan daha birçok
beyaz bir kâğıt gibidir. Şu ya da bu olmaya uğraşacak yerde o etken vardır. Fakat en başta gelen faktör, en kesin neden, bir
bebek gibi olun, varoluşunuzla mutlu olun. O zaman, bilinç kral oğlu olarak doğmuş olmaktır. Aynı şekilde, Guru yardım
alanının tamamen uyanık tanığı olacaksınız. Ama hiçbir duy- edebilir. Fakat en önemli yardımcı, gerçeğin içinizde bulunu-
gu ve fikir sizinle o alan arasına girmemelidir. şudur. O kendini kesinlikle belli edecektir. Buraya gelişiniz si-
S: Sadece varoluşla tatmin olmak, zaman geçirmenin en ben- ze mutlaka yardımcı oldu. Size yardım edecek olan tek şey bu
cilce şekli gibi görünüyor! değildir. Esas olan kendi varlığınızdır. Sizin içtenliğiniz de bu-
M: Bencilliğin en değerli şekli! Elbette bencil olun, Öz'den na tanıklık etmekte.
başka her şeyi kenara koyun. Siz öz varlığınızdan başka bir
S: Bir meslek peşinde oluşum içtenliğimi tekzip etmekte mi-
şeyi sevmediğinizde, bencilliğin ve bencil olmayışın ötesine ge- dir?
çersiniz. Bütün ayrımlar anlamlarını yitirirler. Birin sevgisi
M: Size önceden söyledim. Kendinize huzur ve sükûn anlarını
bütünün sevgisiyle birleşir; onlar sevgide, hiçbir belli kimseye
bolca ayırırsanız, şerefli mesleğinizi güvenle sürdürebilirsiniz.
yöneltilmemiş, hiçbir kimseden esirgenmeyen saf sevgide bir Bu iç sükûnu ile dolu anlar bütün engelleri yakıp yok edecek-
olurlar. O sevgide kalın, durmaksızın onda derinleşin. Ken- tir. Onun etkinliğinden kuşku duymayın. Deneyin.
dinizi inceleyin ve incelemeyi sevin, o zaman sadece kendi so- S: Fakat gerçekten denedim!
runlarınızı değil fakat insanlığın sorunlarını da çözeceksiniz.
M: Asla sadakatle, asla düzenli olarak değil. Aksi halde böyle
Ne yapmak gerektiğini bileceksiniz. Yüzeysel sorular sorma- sorular sormayacaktınız. Soruyorsunuz, çünkü kendinizden
yın; esaslara eğilin, varlığınızın köklerine kadar. emin değilsiniz. Kendinizden emin değilsiniz, çünkü kendinize
S: Benim için kendini-idraki hızlandırıcı bir yol var mıdır? hiç dikkat etmediniz, yalnızca deneyimlerinize... Kendinizle
M: Elbette vardır. ilgilenin, bütün deneyimlerin ötesinde, kendinize bakın. Ken-
S: Bu hızlandırmayı kim yapacak? Bunu siz benim için yapar dinizle olun, kendinizi sevin; nihai güvence ancak kendini-bil-
mısınız? mek'te bulunabilir. Esas olan içtenliktir, gönül veriştir. Ken-
M: Onu ne siz ne ben yapacağız. O olacak. dinize dürüst olun, o zaman hiçbir şey size ihanet etmeyecek-
S: Benim buraya gelişim bunu kanıtladı. Bu hızlanış bu kutsal tir. Erdemler ve güçler, çocukların oynamaları için küçük ni-
beraberlikten dolayı mıdır? Geçen defa ayrılırken tekrar gel- şanlardır. Onlar dünyada yararlıdırlar, ama sizin dünyanın dı-
meyi umut ediyordum. Ve geldim! Şimdi bu kadar çabuk îngil- şına çıkışınızı sağlamazlar. Öteye ulaşmak için uyanık bir
tere'ye dönmek zorunda olduğum için çok çaresiz ve üzgünüm. sükûnete ve sessiz dikkate ihtiyacınız var.
M: Siz yeni doğmuş bir çocuk gibisiniz. O önceden de vardı
279
258
BEN O'YUM SRİ NSARGADATIA MAHARAJ

S: O zaman insanın fiziksel varlığına ne olur? içte ve dışta sükûnet hali içindeydim.
M: Sağlıklı olduğunuz sürece yaşarsınız. M: Bu ne tür bir sükûnet idi? Derin bir uykuya benzeyen, fa-
S: İçsel hareketsizlik hayatı, insanın sağlığını etkilemez mi? kat aynı zamanda bilinçli mi? Bir tür uyanık uyku mu?
M: Bedeniniz transforme olmuş besin maddesidir. Besininiz S: Evet, tetikte bir uyku (jagrit-sushupti).
nasıl ise -kaba ya da ince- sağlığınız da öyle olacaktır. M: Esas olan, negatif duygulardan -arzu ve korku vb. zihnin
S: Peki, seks içgüdüsüne ne olur? O nasıl kontrol edilebilir? altı düşmanından- uzak olmaktır. Zihin bir kez onlardan kur-
M: Seks, edinilmiş bir alışkanlıktır. Ötesine geçin. Dikkatiniz tuldu mu, arkası kolayca gelecektir. Sabunlu su içinde tutulan
bedeninizde odaklandığı sürece, yiyecek ve seksin, korku ve giysi nasıl temizlenirse, saf hissetme akımı içinde de zihin öyle
ölümün pençelerinde kalırsınız. Kendinizi bulun ve özgür olun. arınacaktır.
Sessizce oturup kendinizi izlediğinizde, her çeşit şey yü-
zeye çıkabilir. Onlarla ilgili hiçbir şey yapmayın. Onlara tepki
göstermeyin, nasıl kendi kendilerine gelmişlerse öylece gide-
ceklerdir. Bütün önemli olan, dikkatli olmak, kendinden, daha
doğrusu zihninden tümüyle haberdar olmaktır.
S: "Kendinden" derken gündelik ben'i mi kastediyorsunuz?
48
M: Evet, kişiyi kastediyorum, ancak o nesnel olarak gözlemle-
Farkındalık Özgürdür nebilir. Gözlemci gözlemin ötesindedir. Gözlemlenebilir olan
gerçek ben değildir.
Soran: Sri Ramana Aşramı'ndan geldim. Orada yedi ay ge- S: Gözlemciyi daima gözlemleyebilirim, sonsuz bir içe, geriye
çirdim. çekilişle.
Maharaj: Aşram'da nasıl bir çalışma yapıyordunuz? M: Siz gözlem olayını gözlemleyebilirsiniz ama gözlemciyi de-
S: Yapabildiğim kadarıyla "Ben kimim" üzerinde konsantre ğil! Siz nihai gözlemcinin siz olduğunuzu direkt içgörü yoluy-
oluyordum. la, bilirsiniz, yoksa gözleme dayalı bir mantıksal süreç yoluyla
M: Bunu ne şekilde yapıyordunuz? Sözlü mü? değil. Fakat aslında hepsi zihindedir. Gözlemci, gözlenen ve
S: Gün içinde serbest anlarımda. Bazen kendi kendime "Ben gözlem zihinsel duyumsamalar ve icatlardır. Var olan yal-
kimim?" diye mırıldanıyorum. "Ben-im", ama ben kimim?" nızca Öz'dür.
Yahut zihinden yapıyordum bunu. Ara sıra hoş şeyler hisse- S: Zihin bütün bu bölünmeleri neden yaratıyor?
diyordum ya da sakin bir mutluluk hali içine giriyordum. Ge- M: Bölmek, ayrı ayrı düşünmek zihnin gerçek doğasıdır. Böl-
nelde, deneyimler edinmeye uğraşmaktansa sakin ve alıcı hal- menin bir zararı yoktur. Fakat ayrılık gerçeğe ters düşer.
de kalmaya çalışıyordum. Nesneler ve insanlar farklıdırlar, fakat onlar ayrı değiller. Do-
M: Uygun ruh hali içindeyken tam olarak ne hissediyordunuz? ğa birdir, gerçek birdir. Zıtlar vardır ama zıtlık yoktur.
S: İçsel bir sükûnet, huzur ve sessizlik. S: Yaradılışım gereği çok faalim. Burada bana faaliyetten
M: Bilincinizi yitirmekte olduğunuzu fark ettiniz mi? uzak durmam söyleniyor. Ne kadar eylemsiz kalmaya çalış-
S: Evet, ara sıra ve çok kısa bir zaman için. Diğer zamanlarda sam, bir şeyler yapma dürtüsü o kadar büyük oluyor. Bunun

260 261
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

da beni dış hayatımda daha faal hale geçirmesinin yanı sıra Sadece, onlarla ilgilenin, onları gözlemleyin, sorgulayın. Bıra-
yaradılışıma uymayan bir hali benimsemek de bende bir iç ça- kın olsunlar -iyi ya da kötü. Fakat kendinizi onlara sakın kap-
tışmaya yol açıyor. Çalışma özlemine karşı bir çare var mı? tırmayın.
M: Çalışma ile salt faaliyet arasında fark vardır. Bütün doğa S: İnsanın gözlemci olduğunu kendi kendine durmadan hatır-
çalışır. Çalışma doğaldır, doğa çalışmadır. Diğer yandan, faali- latmasının amacı nedir?
yet arzu ve korkuya, sahip olma ve tadını çıkarma özlemine, M: Zihnin, hareket halindeki zihnin ötesinde hiç değişmeyen
acı çekme ve yok olma korkusuna dayanır. Çalışma bütün ta- bir farkındalık zemini olduğunu öğrenmesi gerekir. Zihin ger-
rafından ve bütün içindir, faaliyet ego tarafından, ego içindir. çek benliği, Öz'ü tanımalı, ona saygı göstermeli ve onu, güneş
S: Faaliyete karşı bir çare var mı? tutulmasında ayın güneşi örtüşü gibi örtüp durmayı bırakma-
M: Onu dikkatle gözleyin, kaybolacaktır. Her fırsatı kullana- lıdır. Gözlemlenmesi ya da deneyimlenmesi mümkün olan hiç-
rak kendinize, bağımlı, tutuklu halde olduğunuzu, size her ne bir şeyin siz olamayacağınızı ve sizi bağlamadığını idrak edin.
olursa, bunun bedenli mevcudiyetinizden dolayı olduğunu ha- Siz olmayanı önemsemeyin.
tırlatın. Arzu, korku, dert, sevinç, eğer görünmeleri için siz S: Söylediklerinizi yapmak için kendimin sürekli farkında ol-
orada değilseniz, görünemezler. Ama, her ne olursa, bir algıla- mak zorundayım.
ma merkezi olarak sizin varoluşunuzu işaret etmektedir. Gös- M: Farkında olmak uyanık olmaktır. Farkında olmamak de-
terenlere aldırmaksızın, neyi gösterdiklerinin farkında olun. mek uykuda olmak demektir. Siz nasılsa farkındasınız, buna
Bu çok basittir, ama yapılması gerekir. Önemli olan sizin tek- uğraşmanıza ihtiyaç yok. Yapmanız gereken şey farkında ol-
rar tekrar kendinize dönüşteki ısrar ve kararlılığınızdır. manın farkında olmaktır. Zihnin farkında olun, düşünerek,
S: Ben kendi içime derin bir biçimde gömülme gibi garip hal- isteyerek, bilinçle; farkındalık alanınızı derinleştirin, genişle-
lere giriyorum. Fakat bunlar önceden bilinemeyen ve bir anlık tin. Siz sürekli olarak zihninizin bilincindesiniz fakat bilinçli
durumlar. Kendimi bu tür durumları kontrol edebilir hisset- olduğunuzun farkında değilsiniz.
miyorum. S: Anlayabildiğim kadarıyla siz "zihin", "bilinç" ve "farkında-
M: Beden maddi bir şeydir ve değişmesi için zamana ihtiyacı lık" sözcüklerine farklı anlamlar veriyorsunuz.
vardır. Zihin ise birtakım zihinsel alışkanlıklar, düşünme ve M: Buna şöyle bakın. Zihin durmadan düşünceler üretir, siz
hissetme tarzlarından ibarettir ki, değişmeleri için onların yü- onlara dikkat etmediğiniz zaman bile. Zihninizde olup biten-
ze çıkarılıp incelenmeleri gerekir. Bu da zaman alır. Sadece leri bildiğinizde, buna bilinç dersiniz. Bu sizin uyanıklık hali-
azmedin ve sebat edin, gerisi kendiliğinden gelecektir. nizdir -bilinciniz ardı arkası gelmeksizin algıdan algıya, idrak-
S: Yapılması gereken hakkında berrak bir fikre sahip görünü- ten idrake, fikirden fikre geçer durur. Sonra, farkındalık gelir,
yorum, fakat yorgun düşüp kasvetlendiğimi görüyorum ve in- bilincin bütününe, zihnin bütününe derinlemesine işleyen di-
sanların beraberliğini arıyorum, böylece yalnızlık ve meditas- rekt içgörü. Zihin, yatağında durmaksızın akan bir nehir gi-
yonla geçirilmesi gereken zamanı boşa harcıyorum. bidir; siz zaman zaman kendinizi belli bir dalgacıkla özdeş-
M: içinizden ne yapmak geliyorsa onu yapın. Kendinize zor- leştirir ve ona "benim düşüncem" dersiniz. Bilincinde olduğu-
balık etmeyin. Şiddet sizi katı ve donuk hale sokar. Yolunuza nuz şey sadece zihninizdir; farkındalık ise bilincin bir bütün
engel olarak dikildiklerini düşündüğünüz şeylerle savaşmayın. olarak farkında olmak, tanımak, kavramaktır.

224 262
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Herkes bilinçli ama herkes farkında değil. başkaları gibi ihtiyaçları olacak, fakat benim zihinsel sürecim
M: "Herkes bilinçlidir" demeyin, "Bilinç vardır" deyin. Her şey sona ermiştir.
onun içinde belirir ve onun içinde kaybolur. Zihinlerimiz bi- S: Siz düşünen bir insan gibi davranıyorsunuz.
linç okyanusu üzerindeki dalgalardan ibarettir. Onlar da aynı M: Neden olmasın? Fakat benim düşünmem, benim sindirim
dalgalar gibi gelir ve giderler. Okyanustaki gibi onlar sonsuz sürecim gibi, bilinçsiz ve maksatlıdır.
ve ebedidir. Kendinizi varlık okyanusu gibi, tüm varoluşun S: Düşünmeniz bilinçsiz ise onun doğruluğunu nasıl biliyor-
ana-rahmi gibi görün. Bütün bunlar benzetmelerdir elbette; sunuz?
gerçek ise tarife sığmaz. Siz onu ancak o olmakla bilebilirsiniz. M: Onu çarpıtacak ne arzu, ne korku var. Onu ne yanlışa sap-
S: Bu arayış bu zahmete değer mi? tırabilir? Bir kez kendimi ve neyi temsil ettiğimi bilince artık
M: Asıl onsuz, her şey derttir. Eğer sağlıklı, yaratıcı ve mutlu durmadan kendimi denetleme ihtiyacında olmam. Saatinizin
yaşamak ve paylaşacağınız sonsuz bir zenginliğiniz olsun is- zamanı doğru gösterdiğini biliyorsanız, ona bakarken her se-
terseniz, ne olduğunuzu arayın. ferinde duraksamazsınız.
Zihin bedende merkezlenmiş ve bilinç de zihinde merkez - S: Şu anda konuşan kimdir, eğer zihin değilse?
lenmiştir, ama farkındalık dediğimiz, özgürdür. Bedenin dür- M: Soruyu işiten yanıtını veriyor.
tüleri, zihnin acıları ve hazları vardır. Farkındalık ise bağım- S: Fakat o kimdir?
lılıklardan kurtulmuş ve sarsılmazdır. O berrak, sağlam, ses- M: Kim değil, ne? Size bir kişi gibi görünsem de ben bu sözcük-
siz, huzurlu ve uyanıktır, arzu ve korku taşımaz. Sizin gerçek ten sizin anladığınız anlamda bir kişi değilim. Ben, içinde her
varlığınız olarak onun üzerinde meditasyon yapın (tefekkür şeyin vuku bulduğu sınırsız bilinç okyanusuyum. Ben, bütün
edin). Ve gündelik hayatınızda o olmaya çalışın, onu bütün mevcudiyet ve tanımlamaların da ötesinde saf varoluş mutlu-
dolgunluğu ile idrak edeceksiniz. luğuyum. Kendimi hiçbir şeyden ayrı hissetmiyorum, bu ne-
Zihin olaylarla ilgilenir, farkındalık ise zihnin kendisiyle denle de ben her şeyim. Hiçbir "şey" ben değildir, böylece ben
ilgilenir. Çocuk oyuncağın peşindedir, ama anne çocuk ile hiçbir şeyim.
meşguldür, oyuncakla değil. Ateşin yanmasını, suyun akmasını, tohumların filizlen-
Bıkıp usanmaksızın bakarak, tamamen boşaldım ve her mesini, ağaçların büyümesini sağlayan aynı güç bana sorula-
şey bana geri geldi, zihinden başka. Zihnimi bir daha ele geç- rınızın yanıtını verdiriyor. Üslup ve lisan kişisel gibi görünse
meyecek şekilde kaybetmiş olduğumu gördüm. de, bende kişisel hiçbir yan yoktur. Bir kişi; yerleşik arzu, dü-
S: Siz şimdi bizimle konuşurken bilinçsiz misiniz? şünce ve bunların sonucu olan eylem kalıplarının toplamıdır,
M: Ne bilinçli, ne bilinçsizim. Ben zihin ve onun çeşitli hal- bende ise böyle kalıplar yok. Benim arzuladığım ya da kork-
lerinin ve koşullarının ötesindeyim. Ayrımlar zihin tarafından tuğum hiçbir şey yoktur - bir kalıp nasıl olsun?
yaratılırlar ve ancak zihin için geçerlidirler. Ben saf bilincin S: Elbette öleceksiniz?
kendisiyim, olan her şeyin kesintisiz farkındalığıyım. Ben si- M: Hayat kaçacak, beden ölecek, fakat bu beni zerrece etkile-
zinkinden daha hakiki bir durumdayım. Bir kişiyi oluşturan meyecek. Zaman ve uzay ötesinde var olanım, sonuçsuz, ne-
ayrımlar ve ayrılıklar benim ilgimi çekmez, beni rahatsız et- densiz, yine de şekillendirici dölyatağı benim.
mez, şaşırtmaz. Beden yaşamaya devam ettiği sürece, onun da S: Kendinizi birdenbire mi yoksa yavaş yavaş mı idrak ettiniz?

224 132
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Hiçbiri. İnsan ne ise, zamandan bağımsız olarak odur. İd- sızın bileceksiniz. O ikisi birdir.
rak eden ise zihindir - arzulardan ve korkulardan sıyrıldığın- S: Her şey önceden takdir olunduğuna göre, kendimizi idraki-
da. miz de önceden takdir olunmuş mudur? Yoksa hiç olmazsa
S: İdrak etme arzusundan bile mi? orada serbest miyiz?
M: Bütün arzulara bir son verme arzusu en garip bir arzudur, M: Kader yalnızca isme ve şekle ilişkindir. Siz ise ne beden, ne
tıpkı korkma korkusunun da en garip bir korku olduğu gibi. zihin olduğunuza göre, kaderin sizin üzerinizde bir hükmü yok-
Birisi kapmanıza, diğeri kaçmanıza son verir. Aynı sözcükleri tur. Siz tamamen özgürsünüz. Fincan, şekliyle, maddesi, kul-
kullanabilirsiniz, ama içinde bulunduğunuz hal aynı değildir. lanımı vb. ile koşullanmıştır. Fakat fincanın içindeki boşluk
Gerçeğe varmayı arayan insan arzulara bağımlı değildir; o ar- özgürdür. O ancak fincana ilişkin olarak görüldüğünde, finca-
zulara karşı giden bir arayıcıdır, arzularıyla birlikte giden de- nın içinde sayılabilir. Bunun dışında o sadece boşluk dur. Bir
ğil. Özgürlüğe duyulan genel bir özlem sadece başlangıçtır. beden mevcut olduğu sürece siz bedenlenmiş gibi görünürsü-
Uygun vasıtaları bulup kullanmak bir sonraki adımdır. Ara- nüz. Beden olmadığında siz bedenden ayrılmış değilsiniz - sa-
yan insan bir tek hedef görmektedir; kendi gerçek varlığını dece Siz'siniz.
bulmak. Bütün arzular arasında en tutkulu olan da budur, Kader bile sadece bir fikirdir. Sözcükler çok çeşitli şekil-
çünkü hiçbir şey ve hiç kimse onu doyuramaz; arayan ve lerde bir araya getirilebilirler! Beyanlar farklılık gösterebilir-
aranılan birdir ve önemli olan yalnızca arayıştır. ler, ama onlar hakikat üzerinde herhangi bir değişiklik yapar-
S: Arayış bitecek. Arayan kalacak. lar mı? Şeyleri açıklamak üzere birçok kuram tasarlanmıştır -
M: Hayır, arayan eriyip dağılacak, arayış kalacak. Arayış nihai hepsi akla uygun, hiçbiri doğru değil. Siz bir araba sürerken,
ve ebedi bir gerçektir. mekanik ve kimya yasalarına tabisiniz; arabadan inin, bu kez
S: Arayış yoksunluk, istek, eksiklik, tamam olmayış demektir. de fizyoloji ve biyokimyanın yasaları altındasınız.
M: Hayır, tamam ve mükemmel olmayana razı olmamak, onu S: Meditasyon nedir ve onun yararları nelerdir?
reddetmek demektir. Gerçeği arayışın kendisi gerçeğin devi- M: Siz bir yeni başlayan iseniz, belli meditasyon yöntemleri ya
nimidir. Bir bakıma bütün arayış gerçek mutluluk içindir, ya da dualar sizin için iyi olabilir. Fakat gerçek arayıcısı için sade-
da gerçeğin mutluluğu için. Ama burada biz arayış derken, ce bir tek meditasyon vardır - düşünceleri barındırıp besleme-
insanın, bilinçli olmanın kökeni ve zihnin ötesindeki ışık ola- yi titizlikle ve sert bir biçimde reddetmek. Düşüncelerden öz-
rak kendini arayışını kastediyoruz. Bu arayış asla sona erme- gür olmak, düşüncelerden arınmak meditasyonun ta kendisidir.
yecektir, fakat gerçek ilerleyişin olabilmesi için diğer bütün S: Nasıl yapılır?
huzursuzca ihtirasların son bulması zorunludur. M: Düşünceleri kendi akışına bırakarak, onları seyretmekle
Şunun anlaşılması gerekir ki, gerçeği ya da Tanrı'yı veya başlarsınız. Bu gözlem zihnin faaliyetini yavaşlatır ve sonunda
Guru'yu arayış ile kendini arayış aynıdır, biri bulunduğunda durdurur. Zihin bir kez sakinleşince, onu öyle sakin tutun. Bu
hepsi bulunur. Zihninizde "Ben-im" ve "Tanrı-dır" (Ben va- sükûnetten içiniz sıkılmasın, onun içinde olun, onda daha da
rım ve Tanrı var) birbirinden ayırt edilemez hale geldiğinde, o derinleşin.
zaman bir şey olacak ve Tanrı'nın sizden dolayı ve sizin Tanrı' S: Diğer düşünceleri uzak tutmak için bir tek düşünceye tu-
dan dolayı var olduğunuzu en ufak bir kuşku izi bile taşımak - tunmaktan söz edildiğini işittim. Fakat bütün düşünceleri na-

266 260 266


BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

sil uzak tutmalı? Bu fikir dahi bir düşüncedir. Dünya, üstüne daktiloyla bir şeyler yazılmış bir beyaz kâ-
M: Geçmiş deneyimlere göre davranmayın, yeniden deneyin. ğıt gibidir. Yazının okunuşu ve anlamı okuyana göre değişir,
Düşüncelerinizi gözleyin, düşüncelerinizi gözlemekte olan ken- fakat kâğıt ortak faktördür, her zaman orada vardır, seyrek
dinizi gözleyin. Bütün düşüncelerden kurtulmuşluk hali birden- olarak fark edilir. Daktilo şeridi kaldırıldığında, daktilo yazısı
bire olacak ve siz duyduğunuz mutluluktan onu tanıyacaksınız. kâğıtta bir iz bırakmaz. Benim zihnim de öyledir - izlenimler
S: Siz dünyanın durumundan hiç mi kaygılanmıyorsunuz? gelmekte devam eder ama bir iz bırakmaz.
Doğu Pakistan'daki" dehşete bakınız. Bunlar size hiç dokun- S: Neden burada oturup insanlarla konuşuyorsunuz? Gerçek
amacınız nedir?
muyor mu?
M: Gazeteleri okuyorum, neler olduğunu biliyorum! Fakat be- M: Herhangi bir amacım yok. Bir amacım olması gerektiğini
nim tepkim sizinki gibi değil. Siz bir tedavi arıyorsunuz, ben siz söylüyorsunuz. Ben burada oturmuyorum, konuşmuyorum
ise önlem ile meşgulüm. Nedenler olduğu sürece, sonuçlar mut- da, amaçlar aramaya gerek de yok. Beni bedenle karıştırma-
laka olacaktır, insanlar bölme, ayırma eğiliminde oldukça, ben- yın. Benim yapılacak işim de yok, yerine getirilecek görevim
cil ve saldırgan oldukça, böyle şeyler olacaktır. Eğer dünyada de. Benim, sizin Tanrı diyebileceğiniz parçam, dünyaya göz
barış ve uyum istiyorsanız, aklınızda ve gönlünüzde barış ve kulak olacaktır. Bu sizin dünyanız, onca gözetime ihtiyacı
uyum olmalıdır. Böyle değişiklikler zorla kabul ettirilemez, olan bu dünya, sizin zihninizin içinde yaşar ve devinir. Onu
onun mutlaka içten gelmesi gerekir. Savaştan nefret edenle- araştırın, inceleyin; yanıtlarınızı onda, yalnız onda bulacak-
rin, savaşı kendi düzenleri dışında bırakmaları gerekir. Barış- sınız. Başka nereden gelmelerini bekliyorsunuz ki? Sizin bi-
sever insanlar olmadan, dünyanızda nasıl barış olabilir ki? in- linciniz dışında herhangi bir şey mevcut mu ki?
sanlar böyle oldukça dünya da böyle olmak zorundadır. Ben S: Benim bilgim dışında mevcut olabilir.
insanlara, sefaletlerinin tek nedeninin kendileri olduğu gerçe- M: Bu ne tür bir mevcudiyet olurdu? Varoluş bilişten ayrıla-
ğini bilmeleri için yardım etmeye çalışarak kendi payıma dü- bilir mi? Varoluş da biliş gibi size ilişkindir. Bir şey sizin onu
şeni yapıyorum. O anlamda ben yararlı bir insanım. Fakat deneyimlemenizle ya da onun varlığını içinizde bildiğiniz için
içinde bulunduğum ve benim normal halim olan durumun sos- vardır. Bedeniniz ve zihniniz, siz öyle olduğuna inandığınız
yal bilinç ve yararlılık çerçevesinde ifadesi mümkün değildir. sürece mevcutturlar. Sizin olduklarını düşünmeyi kesin, onlar
Ben bunun hakkında konuşabilirim, meseller ya da ben- eriyip kaybolacaklardır. Elbet ki bedeninizi ve zihninizi işle-
zetmeler kullanabilirim, fakat bunun tam öyle olmadığının tin, fakat onların sizi sınırlamalarına izin vermeyin. Siz eksik
şiddetle farkındayımdır. Bunun yaşanması mümkün olmadı- ve kusurların farkına varıyorsanız, fark etmekte devam edin;
ğından değil; o kendi kendine yaşamaktadır! Fakat o, bilmek sizin onlara dikkatinizi vermeniz dahi aklınızı gönlünüzü, be-
için ayırmak (analiz) ve karşılaştırmak zorunda olan zihnin deninizi düzene sokacaktır.
ölçüleriyle anlaşılabilir değildir. S: Ben kendimi ciddi bir hastalıktan, sırf onu fark etmek ve
tanımakla kurtarabilir miyim?
M: Onun bütününü dikkate alın, yalnızca dış belirtilerini de-
ğil. Bütün hastalıklar zihinde başlar. Önce zihninize bakım
* B u k o n u ş m a v e daha s o n r a k i s a y f a l a r d a g e ç e n k o n u ş m a l a r D o ğ u P a k i s t a n
(şimdiki B a n g l a d e ş ) savaşının s ü r d ü ğ ü 1971'de g e ç m i ş t i .
gösterin, yani yanlış fikir ve duyguların izlerini sürerek onları

224 134
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

bertaraf edin. Sonra, hastalığa aldırmaksızın yaşayın, çalışın zanlarla uğraşmaz. O şeyleri oldukları gibi görür ve oldukları
ve onu bir daha hiç düşünmeyin. Nedenler kaldırıldığında so- gibi gösterir. Siz eğer insanları, onların kendilerini zannettik-
leri gibi kabul ederseniz, onları sadece incitmiş olursunuz, na-
nucun da ortadan kalkması zorunludur.
sıl ki onlar kendi kendilerini daima öylesine acıklı biçimde in-
İnsan ne olduğuna inanıyorsa öyle olur. Kendi hakkınız-
citip durmaktalar. Ama onları gerçekte-oldukları gibi görürse-
daki bütün fikirleri terk edin, o zaman kendinizi bedene ya da
niz, bu onlara muazzam hayırlar ve yararlar sağlayacaktır.
zihne olabilecek her şeyin ötesinde saf tanık olarak bulacak-
Onlar eğer size ne yapmaları, nasıl uygulamaları benimseme-
sınız.
leri, hangi hayat yolunu izlemeleri gerektiğini soracak olur-
S: Kendimi nasıl düşünüyorsam öyle olacağıma göre, En Yüce
larsa, yanıtınız şu olsun: "Bir şey yapmayın, sadece olun. Oluş
Gerçek olduğumu düşünmeye başlasam, o zaman benim En
içinde her şey doğal biçimde gerçekleşir."
Yüce Gerçek'im bir fikirden ibaret kalmaz mı?
S: Bana öyle görünüyor ki siz "doğal olarak" ve "kaza eseri
M: Önce o duruma ulaşın ve soruyu o zaman sorun.
rastlantısal" sözcüklerini, aralarında bir fark gözetmeden kul-
lanıyorsunuz. Bu iki sözcük arasında bence derin bir anlam
farkı var. Doğal, düzenli ve yasaya bağlıdır, insan doğaya gü-
venir; rastlantısal ise düzensiz, beklenmedik ve önceden tah-
min edilemez olandır. İnsan her şeyin doğal, doğa yasalarına
tabi olduğunu savunabilir; her şeyin nedensiz ve rastlantısal
49 olduğunu söylemek, kuşkusuz, bir abartmadır.
M: Rastlantısal sözcüğü yerine "kendiliğinden" sözcüğünü kul-
Zihin Güvensizliğe Neden Olur
lanmamı tercih eder miydiniz?

Soran: İnsanlar öğüt almak için size geliyorlar. Ne yanıt S: "Kendiliğinden" ya da "doğal" sözcüklerini "rastlantısal"
vereceğinizi nasıl biliyorsunuz? sözcüğünün karşıtı olarak kullanabilirsiniz. Rastlantısalda bir
Maharaj: Soruyu nasıl işitiyorsam, yanıtı da öyle işitiyorum. düzensizlik, bir karışıklık unsuru var. Bir rastlantı (kaza) her
S: Yanıtınızın doğru olduğunu nasıl biliyorsunuz? zaman için bir kuralları bozma, bir istisna, bir sürpriz anlamı
taşır.
M: Yanıtların doğru kaynağını bir kez bilince, artık onlardan
kuşku duymaya gerek kalmaz. Saf bir kaynaktan ancak saf su M: Hayatın kendisi bir sürprizler akışı değil midir?
akar. Ben insanların arzuları ve korkuları ile meşgul değilim. S: Doğada uyum vardır. Rastlantı, kaza eseri olan ise bir karı-
Ben gerçeklere (olgulara) uyumlanmış durumdayım, kanılara şıklık, kargaşalıktır.
ve zanlara değil. İnsan adını ve şeklini kendisi olarak kabul M: Siz, zaman ve uzayla sınırlı, bir bedenin ve zihnin içeriğiy-
eder, fakat ben hiçbir şeyi kendim olarak kabul etmem. Ben le kısıtlı bir kişi gibi konuşuyorsunuz. Hoşlandığınızı "doğal",
kendimi eğer adı ile bilinen bir beden olarak düşünseydim, si- hoşlanmadığınızı ise "kaza eseri" diye adlandırıyorsunuz.
zin sorularınızı yamtlayabilmem mümkün olmazdı. Eğer sizi S: Ben doğal olanı, yasaya uygun, beklenir olanı severim ve
sadece bir beden olarak kabul etseydim, yanıtlarımın size hiç- yasa-bozucu, düzensiz, beklenmedik, anlamsız olandan korka-
bir yararı olmazdı. Hiçbir gerçek öğretmen kişisel kanılar ve rım. Rastlantı, kaza eseri olan daima anormaldir, korkunçtur.

224 135
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

Sözde "şanslı kazalar" da olabilir ama onlar sadece rastlan- uyan kimseler denir, diğerleri ise kaotik olanlardır ve onlar
tılara yatkın bir evrende hayatın mümkün olamayacağı kura- kazalara açıktırlar.
lını kanıtlarlar. M: Kaos fikri zaten, düzenli, organik, karşılıklı ilişki gibi fikir-
M: Bir yanlış anlama olduğunu hissediyorum. Ben "rastlantı- leri öngörmektedir. Kaos ve kozmos; bunlar aynı halin iki yü-
zü değil midir?
sal" sözcüğüyle, bilinen hiçbir yasaya uyamayan demek istiyo-
rum. Her şey rastlantısal ve nedensizdir dediğimde, nedenler S: Fakat siz her şeyin kaos, rastlantısal, önceden tahmin edi-
ve onların itaat ettikleri yasalar bizim bilgimizin, hatta imge- lemez olduğunu söylüyorsunuz.
lememizin ötesindedir demek istiyorum sadece. Eğer siz, sizin M: Evet, bütün varoluş yasalarının bilinmediği ve bütün olay-
düzenli, uyumlu, önceden tahmin-edilebilir saydıklarınıza do- ların önceden tahmin edilemeyeceği anlamında. Siz ne kadar
ğal derseniz, o zaman daha üstün yasalara uyan ve daha üstün daha çok anlarsanız, evren de o kadar doyum verici hale gelir,
güçlerle yönetilenlere de "kendiliğinden" denilebilir. Böylece, hem duygusal hem de düşünsel yönden. Gerçek iyidir ve güzel-
biz iki doğal düzene sahip oluyoruz: Kişisel ve tahmin edilebi- dir. Kaosu biz yaratırız.
lir ve kişilik-dışı ya da kişilik-üstü ve tahmin-edilemez olan. Bu- S: Eğer kazaları (kaosu) yaratanın insanın özgür iradesi oldu-
na alçak doğa ve yüksek doğa deyin ve rastlantısal sözcüğünü ğunu söylemek istiyorsanız, buna katılırım. Fakat henüz öz-
bırakın gitsin. Siz bilgide ve içgörüde geliştikçe, alçak ve yük- gür iradeyi tartışmadık.
sek doğa arasındaki sınır çizgisi gerilemeye devam eder, fakat M: Sizin düzeniniz size haz veren ve düzensizliğiniz size acı
ikisi bir olarak görülünceye kadar öyle iki ayrı doğa olarak ka- verendir.
lırlar. Çünkü aslında, her şey şaşılacak bir şekilde nedeni an- S: Öyle ifade edebilirsiniz, fakat bana ikisinin bir olduğunu
laşılamaz (açıklanamaz) olandır! söylemeyin. Benimle benim dilimden konuşun - mutluluk ara-
S: Bilim bir hayli şeyi açıklayabiliyor. yan bir bireyin dilinden. Ben dualite dışı konuşmalarla yanıl-
tılmak istemiyorum.
M: Bilim isimler ve şekillerle, nitelik ve niceliklerle, kalıplar
ve yasalarla uğraşır; o kendi yerinde pekâlâdır. Fakat hayat M: Ayrı bir birey olduğunuza sizi inandıran nedir?
yaşanmak içindir; analiz için zaman yoktur. Karşılık anında S: Ben bir birey gibi davranıyorum. Kendi başıma fonksiyon
verilmelidir - işte kendiliğinden olanın, zamandan bağımsız ola- yapıyorum. En başta kendimi dikkate alıyorum, başkalarını
nın önemi bundan kaynaklanır. Biz bilinmeyenin içinde yaşar ise ancak kendime ilişkin olarak. Kısacası, kendimle .meşgu-
ve deviniriz. Bilinen, geçmişte kalandır. lüm.

S: Ben ne olduğum hakkındaki hislerime göre yerimi tayin M: Pekâlâ, kendinizle meşgul olmaya devam edin. Buraya ni-
ederim. Ben bir bireyim, kişiler arasında bir kişiyim. Bazı in- çin geldiniz?
sanlar bütünleşir, uyum içine girerler, bazıları ise bunu yapa- S: Kendimi güvende ve mutlu bir insan yapmaya çalıştım hep.
mazlar. Bazılarının çabasız yaşamalarına, her durum karşısın- Bu konuda pek başarılı olamadığımı itiraf etmeliyim. Ne gü-
da anın gereksinmelerine en uygun, doğru ve spontane şekilde vendeyim, ne de mutlu. O yüzden buradayım. Bu yer benim
karşılık vermelerine karşın, diğerleri beceriksizce arar, boş ye- için yeni, fakat buraya geliş nedenim eski; güvenli mutluluk,
re çabalar, hatalar yapar ve genelde kendilerini çevreleri için mutlu güvenlik arayışı, Şimdiye kadar bulamadım. Bana yar-
rahatsız edici hale sokarlar. Uyumlu kimselere doğal, yasaya dım edebilir misiniz?

136
224
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Asla kaybedilmemiş olan asla bulunamaz. Sizin sevinç ve ki: "Evet, ben ne kralım ne de dilenci, ben tarafsız, sakin bir
güvenlik arayışınız aslında sizi onlardan uzak tutmakta. Ara- tanığım." Guru dedi ki: "Bu senin son illüzyonun, bir gnani
mayı kesin, kaybetmeye son vermiş olursunuz. Hastalık basit- olduğun, yani sıradan insanlardan farklı ve üstün olduğun ha-
tir, çaresi de aynı derecede basittir. Sizi güvensiz ve mutsuz yali. Yine sen kendini zihnin ile özdeşleştiriyorsun, bu durum-
kılan sizin zihninizdir. Beklenti sizi güvensiz kılıyor, bellek - da uslu, akıllı, her bakımdan örnek bir zihin. En ufak bir fark
mutsuz ediyor. Zihninizi kötüye kullanmayı bırakın, o zaman gördüğün müddetçe sen gerçeğe yabancısın demektir. Sen zi-
her şey sizin için iyi olacak. Sizin onu düzeltmeniz gerekmiyor hin düzeyindesin. 'Ben kendimim' gittiğinde, 'Ben her şeyim'
- siz geçmişle ve gelecekle uğraşmayı bırakıp tümüyle şimdide gelir. 'Ben her şeyim' gittiğinde ise 'Ben-im' gelir. 'Ben-im' bi-
yaşamaya başlar başlamaz o kendi kendini düzeltecektir. le gittiğinde, sadece Gerçek vardır ve gerçeğin içinde her bir
S: Ama şimdi'nin boyutu yok. Ben o zaman hiçbir şey ve hiç 'Ben-im' korunur ve yüceltilir. Ayrılıksız başkalık (çeşitlilik)
kimse haline gelirim! zihnin ulaşabileceği nihai nokta, en son gerçektir. Onun öte-
sinde tüm faaliyet biter, çünkü onun içinde bütün hedeflere
M: Tam öyle. Hiçbir şey ve hiç kimse olarak siz güvende ve
ulaşılır, bütün amaçlar gerçekleştirilir."
mutlu olursunuz. İstediğiniz an deneyebilirsiniz. Bir deneyin.
Fakat önce, yine neyin rastlantısal, neyin kendiliğinden S: En Yüce Hal'e ulaşıldığında, bu başkaları ile paylaşılabilir
ya da doğal olduğuna dönelim. Siz doğanın düzenli olduğunu, mi?
rastlantının ise kaos işareti olduğunu söylediniz. Ben farkı M: En Yüce Hal evrenseldir, burada ve şimdi; onu zaten herkes
reddettim ve bir olayın nedeni bulunup bilinemediğinde, ona paylaşmaktadır. O var olma halidir - bilmek ve sevmek. Kim
rastlantı, kaza dediğinizi söyledim. Doğada kaosa yer yoktur. varolmayı sevmez, ya da kendi mevcudiyetini bilmez? Fakat
Yalnızca insanın zihninde kaos vardır. Zihin bütünü kavra- biz bu bilinçli olma hazzından yararlanmıyoruz, onun içine
yamaz - onun odaklanma alanı çok dardır. O yalnızca kısımla- dalarak, ona yabancı olan her şeyden onu arındırmıyoruz. Bir
rı görür ve manzarayı bütünüyle algılayamaz. Tıpkı sesleri zihinsel kendini-arındırma çalışması, yani psişenin temizlen-
işittiği halde lisanı anlamayan bir adamın konuşan kimseyi mesi esastır. Nasıl göze kaçan bir toz zerresi iltihaplanmaya
anlamsız sesler çıkarmakla suçlayabileceği ve tamamen yanıl- yol açarak dünyayı silip yok ederse, öylece, "Ben beden-zihin-
gı içinde olacağı gibi. Birine karmakarışık sesler kalabalığı gi- im" şeklindeki yanlış fikir de, evreni karartan bir benlik-ilgi-
bi gelen, bir diğeri için güzel bir şiirdir. sine (ego düşkünlüğüne) neden olur. Sınırlı ve ayrı bir kişi ol-
ma hissiyle mücadele etmek boşunadır, bunun kökleri açığa çı-
Kral Janaka bir seferinde rüyasında dilenci olduğunu gör-
karılmadıkça. Bencillik, insanın kendisiyle ilgili yanlış fikirle-
dü. Uyanınca Gurusu Vasishta'ya sordu: "Ben rüyasında dilen-
rinde kökleşir. Zihnin arındırılması, berraklaştırılması Yoga'
ci olduğunu gören bir kral mıyım, yoksa rüyasında kral oldu-
dır.
ğunu gören bir dilenci miyim?" Guru yanıtladı: "Hiçbiri değil-
sin ve her ikisisin. Olduğunu zannettiğin şeysin ama değilsin.
Öylesin, çünkü ona göre (ona uygun olarak) davranıyorsun,
öyle değilsin çünkü o devam etmez. Sen sonsuza dek bir kral
ya da bir dilenci olarak kalabilir misin? Her şey değişmek zo-
rundadır. Sen ise değişmez olansın. Sen nesin?" Janaka dedi

224 137
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

ölümdür ve ölüm doğumdur.


50
S: Sizin sözünü ettiğiniz Mutlak ya da Hayat, o hakiki midir,
Öz - Farkındalık, Tanıktır yoksa cahilliğimizi örtmek için oluşturulmuş bir kuramdan mı
ibarettir?
Soran: Bana üç yönümle irdelenebileceğimi söylediniz: Kişilik M: Her ikisi de. Zihin için, o bir kuramdır - kendi içinde ise bir
(vyakti), süper kişilik (vyakta), kişilik-ötesi (avyakta). Avyakta hakikattir. O, sahte olanı kendiliğinden ve toptan reddedişiyle
evrensel ve gerçek saf "Ben"dir; Vyakta onun bilince "Ben- bir gerçektir. Nasıl ışık sadece hazır bulunuşuyla karanlığı yok
im" olarak yansımasıdır; Vyakti ise tüm fiziksel ve yaşamsal ederse, mutlak da hayal gücünün ürünlerim yok eder. Tüm bil-
süreçlerin toplamıdır. Şimdi'nin dar sınırları içinde, süper-ki- ginin bir cehalet biçimi olduğunu görmek bizzat gerçeğin bir
şilik, kişiden haberdardır, hem zaman, hem uzay içinde; sade- devinimidir. Tanık, bir "kişi" değildir. Kişi ancak onun için bir
ce bir kişiden değil fakat karma ipliği boyunca sıralanmış bir zemin, bir organizma, bir beden olduğu zaman varlık kazanır.
dizi kişilikten de. O aslında, tanık olduğu kadar deneyim biri- Mutlak, onda farkındalık halinde yansır. Saf farkındalık öz-
farkındalığa (kendini-farkındalığa) dönüşür. Bir "ben" oldu-
kiminden geriye kalan şey, belleğin yeri, bağlantı halkasıdır
ğunda öz-farkındalık tanıktır. Tanıklık edecek bir "ben" yoksa,
da (sutratma). O, insanın doğumdan doğuma hayat tarafından
tanıklık da yoktur. Hepsi çok basit; karmaşıklığa yol açan ki-
inşa edilen ve şekillendirilen karakteridir de. Evrensel olan ise
şinin mevcudiyetidir. Kalıcı ve ayrı bir "kişi"nin mevcut olma-
bütün isimlerin ve şekillerin, bilincin ve karakterin ötesi, ben-
dığını görün, her şey berraklaşır. farkındalık-Zihin-Madde, bü-
ve-başkası ayrımı yapmayan, bilinç ötesi, saf varoluştur. Gö-
tün bunlar devinebilir ve devinmez olan iki yönü ve atalet,
rüşlerinizi doğru ifade ettim mi?
enerji ve uyum olan üç niteliği içindeki bir tek gerçektir.
Maharaj: Zihin düzeyinde, evet. Zihinsel düzeyin ötesinde, hiç- S: Hangisi önce gelir; bilinç mi yoksa farkındalık mı?
bir sözcük uymuyor. M: Farkındalık, bir nesnesi ve hedefi olduğunda bilinç olur.
S: Kişinin bir zihinsel yapı, bir dizi anı ve alışkanlığın kolektif Nesne ve hedef durmadan değişir. Bilinçte devinim vardır, far-
adı olduğunu anlayabiliyorum. Fakat kişinin vaki olduğu o ta- kındalık kendi başına, devinimsiz ve zamansız, burada ve şim-
nıklık merkezi, o da mı zihinseldir? didir.
M: Nasıl, bir rengin görünmek için bir yüzeye gereksinimi var-
sa, kişiliğin de bir tabana, kendisini onunla özdeşleştireceği bir S: Şu anda Doğu Pakistan'da acı çekiliyor ve kan dökülüyor.
bedene gereksinimi vardır. Rengi görüş renkten bağımsızdır - Buna nasıl bakıyorsunuz? Size nasıl görünüyor bu ve tepkiniz
renk her ne olursa olsun, o aynıdır. Bir rengi görmek için insa- nasıl oluyor?
nın bir göze gereksinimi vardır. Renkler birçok, göz ise tektir. M: Saf bilinçte hiçbir şey vuku bulmaz.
Kişilik-ötesi olan, renkteki ve gözdeki ışık gibidir ama basittir, S: Lütfen şu metafizik yüksekliklerden aşağıya inin! Istırap
tekdir, bölünemez ve tezahürleri dışında algılanamaz. Biline- çeken bir adama, onun ıstırabından kendinden başka kimsenin
mez değildir, ama algılanamaz, nesnelleştirilemez, bölünemez. haberi olmadığını söylemenin ona yararı ne? Her şeyi illüzyo-
O ne maddesel, ne zihinsel, ne nesnel ne özneldir; o maddenin na yüklemek, incinmeye eklenen bir hakaret oluyor. Doğu Pa-
kökeni, bilincin kaynağıdır. Sırf yaşama ve ölmenin ötesinde o kistan'daki Bengalli bir gerçektir ve onun çektikleri de bir ger-
her şeyi kapsayan, her şeyi dışlayan Hayat'tır ki onda doğum çektir. Lütfen onları analiz ederek varlık dışı etmeyin! Siz ga-

300
298
SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
BEN O'YUM
yen kendi resimlerini, eski projeksiyonların anılarını projekte
zeteleri okuyorsunuz, bunun hakkında konuşan insanları işiti-
eder ve böylece illüzyon kendini sürekli yeniler. Filmler gelir
yorsunuz. Bilmediğinizi iddia edemezsiniz. Şimdi, olmakta olan-
giderler - ışık ise cehalet tarafından engellenir. Işığı görün, fil-
lara karşı tavrınız nedir?
mi önemsemeyin.
M: Hiçbir tavır. Hiçbir şey olmuyor.
S: Olaylara ne kadar katı ve duyarsız bir bakış! İnsanlar öldü-
S: Bugün, yarın, hemen sizin önünüzde bir isyan çıkabilir, in-
rüyor ve ölüyorlar ve siz burada filmlerden söz ediyorsunuz.
sanlar birbirlerini öldürebilirler. Elbette siz hiçbir şey olmu-
M: Haydi gidin elbette, kendinizi öldürtün - eğer yapmanız ge-
yor diyerek uzak ve kayıtsız kalamazsınız.
rekenin bu olduğunu düşünüyorsanız. Hatta gidin öldürün,
M: Ben hiçbir zaman kayıtsız kalmaktan söz etmedim. Siz be- eğer görevinizin bu olduğu kanısındaysanız. Fakat kötülüğe
ni pekâlâ bir kavganın içine dalıp bir kimseyi kurtarır ve öl- son vermenin yolu bu değildir. Kötülük, hastalanmış bir zih-
dürülürken de görebilirsiniz. Ama yine de bana göre hiçbir şey nin pis kokusudur. Zihninizi iyileştirin, o zaman o da çarpıtıl-
olmamıştır. mış, çirkin filmler projekte etmeyi kesecektir.
Bir büyük binanın çökmekte olduğunu imgeleyin. Bazı S: Söylediklerinizi anlıyorum, ama duygusal yönden buna gön-
odalar harabe halinde, bazıları ise hiç hasar görmemiş. Bu bi- lüm yatmıyor. Bu salt idealistçe hayat görüşü beni derin şekil-
nanın bulunduğu boşluktan (uzaydan) bir harabe yahut da sa- de itiyor. Ben kendimi sürekli rüya hali içinde düşünemiyorum.
pasağlam diye söz edebilir misiniz? Sadece yapı ve içinde yaşa- M: Sürekliliği olmayan bir bedenin sağlamış olduğu bir hal
yan insanlar zarar görmüştür. Boşluğun kendisine hiçbir şey içinde sürekli olarak nasıl kalabilirsiniz? Yanlış anlamanın da-
olmamıştır. Aynı şekilde, formlar çözülüp dağıldığı ve isimler yandığı zemin, sizin bir beden olduğunuz hakkındaki fikriniz-
silindiği zaman, Hayat'a hiçbir şey olmuş değildir. Kuyumcu dir. Bu fikri inceleyin, onun özündeki çelişkileri görün, o za-
yeni süs eşyaları yapmak için eskilerini eritir. Bazen iyi bir man belki şimdiki mevcudiyetinizin bir kıvılcımlar sağanağı
ziynet eşyası da kötülerin arasında gider. Kuyumcu temposu- gibi olduğunu, her kıvılcımın bir saniye, sağanağın kendisinin
nu hiç bozmadan devam eder, çünkü hiç altın kaybı olmadığı- ise bir ya da iki dakika sürdüğünü fark edebilirsiniz. Elbette,
nı bilir. başlangıcı aynı zamanda sonu olan bir şeyin ortası olamaz. Te-
S: İsyan ettiğim şey ölüm değil, ölümün tarzı. rimlerinize saygı gösterin. Gerçek geçici olamaz. O zamansız-
M: Ölüm doğaldır, ölümün tarzı insanın eseridir. Ayrılık kor- dır, fakat zamansızlık bir süre (müddet) değildir.
kuya ve saldırganlığa neden olur, bu da şiddete yol açar. İn- S: İçinde yaşadığım dünyanın hakiki dünya olmadığını kabul
san-eseri olan ayrılıkları giderin, bütün bu insanların birbirle- ediyorum. Fakat çarpıtılmış bir resmini gördüğüm gerçek bir
rini öldürme dehşeti elbette son bulacaktır. Ama gerçekte ne dünya var. Bu çarpıklık benim bedenimdeki ya da zihnimdeki
öldürme vardır ne ölme. Asıl, hakiki olan ölmez. Hakiki olma- bir kusurdan ileri geliyor olabilir. Fakat bir gerçek dünya bu-
yan ise asla yaşamadı. Zihninizi düzene koyun, doğrultun, her lunmadığını, yalnızca zihnimde bir rüya dünyası olduğunu söy-
şey düzelecektir. Siz dünyanın bir, insanların bir olduğunu bil- lediğiniz zaman bunu hiç kaldıramıyorum. Varoluşun tüm
diğinizde bu gerçeğe göre davranacaksınız. Fakat her şeyden dehşetinin benim bir beden sahibi olmamdan kaynaklandığına
önce duygu, düşünce ve yaşam tarzınıza dikkat etmelisiniz. inanabilmek isterdim. İntihar bir çıkış yolu olabilirdi o zaman.
Kendinizde düzen olmadıkça, dünyada düzen olmayacaktır. M: Siz fikirlere dikkatinizi verdiğiniz sürece, ister kendi fikri-
Gerçekte hiçbir şey olmaz. Kader, zihnin perdesine ebedi-
279
279
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

niz, ister başkalarınınki olsun, derdiniz bitmeyecek. Fakat bü- S: Var olma duygusu her zaman mevcut - hiç kuşkusuz. Fakat
tün öğretilere, bütün kitaplara ve sözcüklere dökülmüş her- dikkat alanı her türlü zihinsel olayın istilasına uğruyor - duy-
hangi bir şeye aldırmaksızın, kendi içinize derinlemesine da- gular, imajlar, fikirler. Bu durumda safvaroluş duygusuna ge-
larsanız ve kendinizi bulursanız, sadece bu, sizin tüm sorun- nellikle yer kalmıyor.
larınızı çözecek ve sizi her durumun efendisi haline getirecek- M: Zihni gereksiz olanlardan arındırma yollarınız nelerdir?
tir; çünkü o zaman, durum hakkındaki fikirleriniz tarafından S: Temelde, insan korku içindedir. En çok da kendinden kor-
yönetilmeyeceksiniz. Bir örnek alalım. Çekici bir kadınla bir- kar. Kendimi her an patlamaya hazır bir bomba taşıyan bir
liktesiniz. Onun hakkında bazı fikirler oluşturursunuz ve bu adam gibi hissediyorum. İnsan onu etkisiz hale getiremiyor ya
bir cinsel durum yaratır. Bir sorun yaratılmıştır ve siz cinsel da kaldırıp atamıyor. Müthiş korkuyor ve kendi bulamadığı bir
perhiz ya da doyum konusunda kitaplar araştırmaya başlar- çözümü çılgınca arıyor. Bana göre özgürlük bu bombadan kur-
sınız. Bir bebek olsaydınız, her ikiniz de hiçbir sorun çıkmak- tulmaktır. Bomba hakkında fazla bir şey bilmiyorum. Sadece,
sızın yan yana çıplak durabilirdiniz. Kendinizi bedenler olarak onun ilk çocukluk çağlarından geldiğini biliyorum. Sevilmeyi -
düşünmeyi bırakın, aşk ve seks sorunları anlamlarını yitire- şini şiddetle protesto eden, korkmuş bir çocuk gibi hissediyo-
rum kendimi. Çocuk sevgi açlığı içinde kıvranıyor ve onu ala-
cek. Sınırlılık duygusu kaybolduğunda, korku, acı ve haz ara-
madığı için de korku ve öfke içinde. Bazen birisini ya da ken-
yışı - hepsi biter. Sadece farkındalık kalır.
dimi öldürmek geliyor içimden. Bu arzu öylesine güçlü ki sü-
rekli korkuyorum. Ve korkudan nasıl kurtulacağımı bilmiyo-
rum.
Görüyorsunuz ya, bir Hindu zihni ile bir Avrupalı zihni
arasında fark var. Hindu zihni nispeten sadedir. Bir Avrupalı
çok daha karmaşık bir varlık. Hindu temelde sattvic'dir (sü-
51
kûn ve uyum halinde). O, Avrupalı'nın huzursuzluğunu, yapıl-
Acıya ve Hazza Kayıtsız Kalın ması gerektiğine inandığı şeyi yorulmadan sürdürmesini, onun
daha geniş genel bilgisini anlamaz.
Soran: Ben doğma büyüme bir Fransız'ım ve yaklaşık on yıl- M: Onun muhakeme (usa vurma) kapasitesi öylesine büyük ki,
dır Yoga çalışıyorum. muhakeme ede ede kendisini akıl ve mantıktan edecek! Onun
Maharaj: On yıldan sonra hedefinize yaklaştınız mı? kendi kararlarındaki ısrarcılığı mantığa dayanıp güvenmesin-
S: Belki biraz. Bu zor iş, biliyorsunuz. den ileri geliyor.
M: Öz Varlık yakındadır ve ona giden yol da kolaydır. Bütün S: Fakat düşünme ve muhakeme zihnin normal halidir. Zihin
yapmanız gereken ise hiçbir şey yapmamaktır. çalışmasını kesemez.
S: Ama ben sadhana'mı çok zor buldum. M: Bu alışılmış bir hal olabilir ama normal bir hal olması ge-
M: Sizin sadhana'mz olmak'tır. Yapmak kendiliğinden olur. rekmez. Normal bir hal acı verici olamaz, ama yanlış bir alış-
Sadece dikkatli, uyanık olun, gözleyin. Var olduğunuzu hatır- kanlık çoğu zaman kronik acılara yol açar.
lamanın zorluk neresinde? Siz her zaman var olansınız. S: Eğer bu zihnin doğal ya da normal hali değilse, o zaman

224 140
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

onu nasıl durdurmalı? Zihni sakinleştirmenin bir yolu olmalı. narlar; onlar varlıklarını benden alırlar, fakat kesinlikle, onlar
Nice zamanlar kendi kendime: "Yeter, lütfen dur, bu sonu gel- ben ya da benim değildirler. Fenomenler arasında bir fenomen
meyen, durmadan tekrarlanan cümleler, bu gevezelik yetsin ar- değilim ben. Onlardan herhangi birine tabi de değilim. Ben
tık!" diyorum. Fakat zihnim bir türlü durmak bilmiyor. İnsan öylesine basit ve mutlak bir biçimde bağımsızım ki, sizin, kar-
onu bir süre için durdurabilir gibi hissediyorum fakat bu uzun şıtlığa, reddetmeye alışkın zihniniz bunu kavrayamaz. Sözcü-
sürmez. O sözde spiritüel insanlar bile zihinlerini sakin tutmak ğün tam anlamıyla, söylediklerimi kastediyorum: Muhalefete
için hileler kullanıyorlar. Formüller tekrarlıyorlar, şarkı söylü- ve redde ihtiyacım yok, çünkü herhangi bir şeye muhalefet ya
yorlar, dua ediyorlar, zorlu ya da yumuşak soluklar alıp veri- da red halinde olamayacağım benim için çok açıktır. Ben öte-
yorlar, sallanıyor, dönüyorlar, konsantrasyon, meditasyon ya- deyim, tümüyle farklı bir boyutta. Beni bir şeyle özdeş ya da
pıyor, transa girmeye çalışıyor, erdemler geliştiriyorlar - çalış- bir şeye karşıt olarak görmeyin: Ben arzunun ve korkunun ol-
maya, kovalamaya harekete son vermek için gün boyu çalış- madığı yerdeyim. Şimdi, sizin deneyiminiz nedir? Siz de geçici
mak gibi! olan her şeyden uzakta bir yerde durduğunuzu hissediyor mu-
sunuz?
M: Zihin iki halde bulunur; su gibi ve bal gibi. Su en ufak bir
sallanışta titreşir, halbuki bal ne kadar karıştırılırsa karıştı- S: Evet, hissediyorum - ara sıra. Fakat birden bir tehlike duy-
rılsın, hemen hareketsizliğe döner. gusu çöküyor, kendimi yalıtılmış, başkaları ile olan tüm ilişki-
S: Doğası gereği zihin huzursuzdur. O belki yatıştırılabilir ama lerin dışında hissediyorum. Görüyorsunuz ya, bizim anlayış
onun sakinliği kendiliğinden olmaz. farkımız da burada yatıyor. Bir Hindu için duygu düşünceyi
M: Her zaman kronik ateş ve titremeler olabilir. Zihni huzur- izler, Hindu'ya bir fikir verin, onun duyguları ayağa kalkar.
suz eden arzular ve korkulardır. Tüm negatif duygulardan, Bir Batılı için durum tersinedir: ona bir duygu verin, o bun-
heyecanlardan uzak olduğunda o sakindir. dan bir fikir üretecektir Sizin fikirleriniz aklî bakımdan çok
S: Siz çocuğu negatif duygulardan, heyecanlardan koruyamaz- çekici fakat duygusal yönden bana hitap etmiyor.
sınız. O doğar doğmaz acıyı ve korkuyu öğrenir. Açlık acımasız M: Aklınızı, zekânızı bir yana koyun. Bu konularda onu kullan-
bir öğretmendir ve bağımlılığı ve nefreti öğretir. Çocuk anneyi mayın.
sever, çünkü onu beslemektedir; anneden nefret eder, çünkü S: Yerine getiremeyeceğim bir öğüdün ne yararı var? Bütün
mamasını geciktirmiştir. Bizim bilinçaltı zihnimiz çatışmalar- bunlar hepsi fikirler ve siz fikirlere duyguyla karşılık verme-
la doludur ve bunlar bilince taşarlar. Biz bir yanardağın üs- mi, bu fikirleri hissetmemi istiyorsunuz, çünkü duygular ol-
tünde yaşıyoruz; her zaman tehlikedeyiz. Zihinleri huzur ve madıkça eylem de olamaz.
sükûn içinde 0 lan insanlarla beraberliğin çok yatıştırıcı bir et- M: Niçin eylemden söz ediyorsunuz? Siz hiç eylemde bulunu-
kisi olduğunu kabul ediyorum, fakat onlardan uzaklaşır uzak- yor musunuz? Bilinmeyen bir güç eylemde bulunuyor ve siz
laşmaz eski dertlerim depreşiyorlar. İşte bunun için belirli ara- eylem yaptığınızı hayal ediyorsunuz. Siz yalnızca, olanları -
larla Hindistan'a, Gurum'la birlikte olmaya geliyorum. herhangi bir şekilde etkileme olanağınız olmaksızın- gözlüyor-
M: Siz geldiğinizi, gittiğinizi, çeşitli haller ve durumlardan geç- sunuz.
tiğinizi düşünüyorsunuz. Ben şeyleri oldukları gibi görürüm: S: Hiçbir şey yapamayacağımı kabullenme konusunda içimde
anlık olaylar birbirlerini hızla izleyerek kendilerini bana su- neden böylesine muazzam bir direnç hissediyorum?

224 282
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Fakat ne yapabilirsiniz ki? Siz bir operatörün ameliyat et- kucaklayan derin bir sevgi benim normal halim oldu. Onun
tiği, anestezi altındaki bir hasta gibisiniz. Uyandığınızda ame- içinde her şey kayboldu - kendim, Gurum, yaşadığım hayat,
liyatın bitmiş olduğunu görürsünüz; bir şeyler yapmış olduğu- çevremdeki dünya. Yalnızca huzur ve ölçüsüz derinlikte bir
nuzu söyleyebilir misiniz? sessizlik kaldı.
S: Ama bir ameliyat geçirmeye karar vermiş olan benim. S: Bu çok basit ve kolay görünüyor -ama hiç de öyle değil. Ba-
M: Kesinlikle siz değilsiniz. Bir yanda hastalığınız, diğer yan- zen harikulâde bir sevinç ve barış hali gelir üstüme ve ben bu
da doktorunuzun ve ailenizin baskıları size karar verdirtti. Se- hal ne kadar kolay bir biçimde geldi, ne kadar bana ait görü-
çiminiz yoktur, sadece onun illüzyonu vardır. nüyor diye hayret ederim. Sonra "Bu denli el altında olan bir
S: Fakat sizin beni gösterdiğiniz kadar çaresiz olmadığımı his- durum için öylesine uğraşmaya ne gerek vardı? Bu kez her-
sediyorum. Düşünebildiğim her şeyi yapabileceğimi hissediyo- halde kalıcı olarak geldi" diye düşünürüm. Oysa, çok geçme-
rum, yalnızca nasıl yapabileceğimi bilmiyorum. Eksikliğini den tümüyle eriyip gider ve beni düşündürür - bu, gerçeğin bir
duyduğum şey güç değil, bilgidir. izlenimi miydi yoksa bir başka sapma mı diye. Eğer gerçek
idiyse neden gitti? Belki, beni bu yeni halde sürekli tutacak eş-
M: Yolu bilmemek, güce sahip olmamak kadar kötüdür! Fakat
siz bir deneyim gerekli ve bu dönüm noktasını oluşturacak de-
konuyu bir an için bırakalım; zira şu anda çaresiz olduğunuzu
neyim yaşanıncaya dek bu saklambaç oyunu devam etmek zo-
açıkça gördüğünüz sürece, neden çaresizlik hissettiğiniz önem-
runda.
li değildir.
Ben şimdi yetmiş dört yaşındayım. Ama kendimi bir be- M: Sizin eşsiz ve dramatik bir şey, bir tür harikulâde patlama
bek gibi hissediyorum. Tüm değişikliklere karşın çocuk oldu- (infilak) beklentiniz, kendinizi-idrak etmenizi sadece engelliyor
ğumu açık bir şekilde hissediyorum. Benim Gurum bana de- ve geciktiriyor. Siz bir patlama beklememelisiniz, çünkü patla-
mişti ki; o çocuk ki sen hâlâ o'sun, senin gerçek benliğindir ma zaten olmuştur - doğduğunuz anda, kendinizi var olan - bi-
(sıvarupa). O saf varoluş haline geri dön. Orada "Ben şuyum", len - hisseden olarak fark ettiğinizde. Yalnız bir tek hata yapı-
"Ben buyum" ile lekelenmemiş haliyle gerçek varlık (Ben-im) yorsunuz: Siz içi dış, dışı iç gibi kabul ediyorsunuz, içinizde
bulunur. Senin yükün, kendi hakkındaki sahte tanımlamalar- olanı dışınızdaymış gibi, 'dışınızda olanı ise içinizdeymiş gibi
dır - onların hepsini terk et. Gurum bana dedi ki: "Bana güven. alıyorsunuz. Zihin ve duygular dışsaldırlar, fakat onları yakın
Sana söylüyorum; sen tanrısalsın. Bunu mutlak gerçek olarak ve mahrem iç hayatınız olarak kabul ediyorsunuz. Dünyanın
kabul et. Senin sevincin, senin ıstırabın da tanrısaldır. Hepsi nesnel olduğuna inanıyorsunuz, ama o tümüyle psişenizin bir
Tanrı'dan gelir. Onu daima hatırla. Sen Tanrısın, yalnızca se- projeksiyonudur. Temel yanılgı budur ve yeni bir patlama bu-
nin iraden olur." Ben ona inandım ve çok geçmeden onun söz- nu düzeltemez. Siz bunun dışına düşüncenizle çıkmak zorun-
lerinin ne harikulâde şekilde doğru olduğunu idrak ettim. Ben dasınız. Başka hiçbir yolu yok.
zihnimi "Ben Tanrıyım, ben harikulâdeyim, ben öte'yim" diye S: Düşüncelerim kendi istedikleri gibi gelip giderlerken ben bu
düşünerek şartlandırmadım. Düpedüz onun talimatını izledim durumdan, düşünerek nasıl çıkabilirim? Onların bitip tüken-
ki bu talimat zihni saf varlık haline odaklamak ve onda tut- mez gevezelikleri dikkatimi dağıtıyor ve beni yoruyor.
maktı. Saatlerce zihnimde "Ben-im"den başka bir şey olmak- M: Düşüncelerinizi sokak trafiğini seyreder gibi seyredin. İn-
sızın otururdum. Bir zaman sonra huzur, sevinç ve her şeyi sanlar gelip geçerler, siz bir tepki vermeksizin kaydedersiniz.

224 142
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

tır - algılamak, hissetmek, düşünmek, yapmak, sevmek, uğraş-


Başlangıçta bu kolay olmayabilir, fakat biraz uygulamayla,
mak, yaratmak. Sevdiğiniz işte bu Hayat'tır, ki o sizsiniz, o
zihninizin aynı anda çeşitli düzeylerde fonksiyon yapabildiğini
her şeydir. Onu bütün bölünmelerin, sınırlamaların ötesinde,
ve onların hepsinin birden farkında olabildiğinizi göreceksiniz.
kendi bütünlüğü içinde kavrayın ve bütün arzularınız onun
Siz ancak belli bir düzeye dikkat ve öncelik vermişseniz, dik-
içinde birleşip bütünleşecek, çünkü daha büyük olan daha kü-
katiniz orada yakalanıp kalır ve siz diğer düzeylerde geçici ola-
çük olanı içerir. Öyleyse kendinizi bulun, çünkü kendinizi bul-
rak bilincinizi yitirirsiniz. Ama o düzeylerde işler bilinç alanı
makla her şeyi bulursunuz.
dışında yine devam ederler. Düşüncelerinizle ve anılarınızla
mücadele etmeyin; sadece daha önemli soruları dikkat alanı- Herkes var olmaktan hoşnuttur, fakat pek azı onun bü-
nız içine almaya çalışın; örneğin, "Ben kimim? Nasıl oldu da tünlüğünü bilir. Zihninizde "Ben-im", "Ben-bilirim", "Ben-se-
doğdum? Çevremdeki evren nasıl ve nerede oluştu? Hakiki verim" düşünceleri üstünde -bu sözcüklerin en derin anlamla-
olan ve geçici olan nedir?" gibi. Hiçbir anı -eğer ona ilginizi yi- rına ulaşma iradesiyle sürekli durdukça, bunu bileceksiniz.
tirirseniz- kalmakta direnemez; bağımlılığı sürdüren duygusal S: "Ben Tanrıyım" diye düşünebilir miyim?
bağlantıdır. Siz daima hazzı arıyor, acıdan kaçıyorsunuz, her M: Kendinizi bir fikirle özdeşleştirmeyin. Eğer Tanrı sözcüğüy-
zaman mutluluk ve huzur peşindesiniz. Görmüyor musunuz le Bilinmeyen'i kastediyorsanız, o zaman sadece: "Ben ne oldu-
ki sizin bu mutluluk arayışınız, kendinizi mutsuz ve çaresiz ğumu bilmiyorum" diyebilirsiniz. Eğer Tanrı'yı kendinizi bil-
hissetmenizin asıl nedenidir? Diğer yolu deneyin; hazza ve acı- diğiniz gibi biliyorsanız, bunu söylemeye ihtiyaç duymazsınız.
ya kayıtsız, onları ne isteyerek, ne de reddederek, bütün dik- En iyisi şu sade duygudur: "Ben-im", "Ben-var olanım". Onun
katinizi "Ben-im"in ebediyen var olduğu düzeye verin. Çok üzerinde sabırla, devamlı durun. Burada sabır bilgeliktir; başa-
geçmeden idrak edeceksiniz ki huzur da, mutluluk da sizin rısızlığı düşünmeyin. Girişilen bu işte başarısızlık asla olamaz.
kendi doğanızdır ve onları belli kanallarla aramanız karışıklık S:Düşüncelerim bunu uygulamama izin vermezler ki.
ve sıkıntıya neden olmaktadır. Karışıklığa meydan vermeyin, M: Aldırmayın, onlarla savaşmayın. Onlarla ilgili hiçbir şey
hepsi bu. Aramaya ihtiyaç yok; zaten sahip-olduğunuz bir şeyi yapmayın, kendi hallerine bırakın, varsın oldukları gibi olsun-
aramazsınız ki. Siz kendiniz Tanrı'sımz, En Yüce Gerçek'si- lar. Sizin onlarla savaşmanız onlara hayat verir. Kayıtsız kalın
niz. Başlangıç için bana güvenin, öğretmene güvenin. O sizin ve onlardan öteye bakın. Şunu hatırlamayı hatırlayın: Her ne
ilk adımı atabilmenizi sağlar - ve sonra, duyduğunuz güveni olursa - "Ben-im"den, "var olan"dan dolayı olur. Her şey size
kendi deneyiminiz doğrular. Hayatın her yolunda, başlangıçta var olduğunuzu hatırlatır. Şu gerçekten tümüyle yararlanın:
güven esastır; onsuz pek az şey yapılabilir. Üstlenilen her şey, Deneyimleyebilmek için var olmanız zorunludur. Düşünmeyi
girişilen her iş bir inanç eylemidir. Hatta, günlük ekmeğinizi kesmek zorunda değilsiniz, sadece ilgilenmeyi kesin. Bu ilgi-
bile güvene dayanarak yersiniz! Lütfen şunu anlayın ki sizden sizlik özgürlüğe kavuşturacaktır. Düşüncelere sarılmayın, ye-
hiçbir şey istemiyorum. Konuşmam sizin yararınızadır, çünkü ter. Dünya halkalardan meydana gelmiştir, çengellere gelince,
siz her şeyden çok kendinizi seversiniz, güvencede ve mutlu onların hepsi de sizindir. Çengellerinizi düzleştirin, o zaman si-
olmayı istersiniz. Bundan utanmayın ve bunu yadsımayın. İn- ze hiçbir şey takılamaz. Bağımlılıklarınızdan vazgeçin. Vazgeç-
sanın kendini sevmesi doğaldır ve iyidir. Yalnız neyi sevdiği- meniz gereken başka hiçbir şey yoktur. Elde etme, edinme gibi
nizi tam olarak bilmelisiniz. Sevdiğiniz beden değildir, o Hayat' rutin hırslarınıza, sonuçlar bekleme alışkanlığınıza son verin,

303 295
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

o zaman evrenin özgürlüğüne sahip olursunuz. Çabasız olun. 5 2


S: Hayat çabalamadır. Yapılacak o kadar çok şey var ki.
M: Yapılması gerekeni yapın. Direnmeyin. Sizinki bir andan
Mutlu Olmak, Mutlu Etmek Hayatın Ritmidir
bir ana sadece doğru olanı yapmaya dayanan dinamik bir den-
ge olmalıdır. Büyümek istemeyen bir çocuk gibi olmayın. Bas- Soran: Kalküta'daki Gurum'a yaptığım düzenli ziyaretlerden
makalıp hareketler ve duruşlar size yardımcı olmaz. Bütünüy- biri için birkaç ay önce Avrupa'dan geldim. Şimdi yurduma
le kendi düşünce berraklığınıza, amaçtaki safiyetinize ve ey- dönüş yolundayım. Bir arkadaşım tarafından sizinle tanışmak
lemdeki dürüstlüğünüze güvenin. O zaman asla yanılmazsı- için davet edildim ve geldiğime memnunum.
nız. Öteye geçin ve her şeyi geride bırakın. Maharaj: Gurunuz'dan ne öğrendiniz ve ne gibi bir uygula-
S: Fakat herhangi bir şey temelli olarak bırakılabilir mi? mada bulundunuz?
M: Siz yirmi dört saat boyunca vecit hali gibi bir şey istiyorsu- S: O seksen yaşlarında saygıdeğer bir insandır. Felsefi bakım-
nuz. Vecit halleri gelir ve giderler; bu gereklidir, çünkü insan dan o bir Vedanten'dir ve öğrettiği uygulama, zihnin bilinçaltı
beyni gerilime uzun süre dayanamaz. Uzayan bir vecit hali son enerjilerini harekete geçirerek, gizli tıkanıklıkları ve engelleri
derece saf ve süptil olmadıkça beyninizi yakar. Doğada hiçbir bilinç üstüne çıkarmakla yakından ilgili. Benim kişisel sad-
şey durağan değildir, her şey nabız gibi atar, görünür ve kaybo- hana'm çocukluğumdan kaynaklanan özel bir sorunla ilgiliydi.
lur. Kalp, solunum, sindirim, uyku, uyanıklık- doğum ve ölüm, Annem bana bir çocuğun normal gelişimi için çok önemli olan,
her şey dalgalar halinde gelir ve gider. Ritm, devresellik, aşırı sevgi ve güvenlik içinde olduğum duygusunu verememişti. O
uçların birbirinin yerini almaları kuraldır. Hayatın öz düzeni- anneliğe hazır olmayan, endişelerle dolu, nevrozlu, kendine gü-
ne baş kaldırmanın yararı yoktur. Eğer Değişmez Olan'ı arı- vensiz bir kadındı ve beni, kendi taşıma kapasitesi ötesinde ağır
yorsanız, deneyimin ötesine geçin. "Ben Var Olanım"ı devamlı bir sorumluluk ve yük gibi görüyordu. Doğmamı asla isteme-
hatırlayın dediğim zaman, "tekrar tekrar ona dönün" demek mişti. Büyüyüp gelişmemi istemedi, o sanki onun rahmine ge-
istiyorum. Sessizlikten başka hiçbir belirli düşünce zihnin do- ri dönüp hiç doğmamış olmamı, yok olmamı istiyordu. O, içim-
ğal hali olamaz. Sessizlik fikri değil, sessizliğin kendisinden deki herhangi bir yaşam hareketine karşı direnir, onun alışıl-
söz ediyorum. Zihin kendi doğal halindeyken, her deneyimden mış dar mevcudiyet çemberi dışına çıkmak için gösterdiğim en
sonra, daha doğrusu sessizlik zemini üzerinde meydana gelen ufak bir girişime karşı şiddetle savaşırdı. Bir çocuk olarak du-
her deneyimden sonra, kendiliğinden sessizliğe dönüş yapar. yarlı ve sevecendim. Her şeyden çok sevgiye açlık duyuyordum
Şimdi, burada öğrendikleriniz bir tohum olur. Onları gö- ve sevgi, bir annenin çocuğu için duyduğu basit, içgüdüsel sev-
rünüşte unutabilirsiniz. Fakat o yaşar ve mevsimi geldiğinde gi benden esirgeniyordu. Çocuğun annesini arayışı, hayatımın
filizlenir, büyür ve meyve verir. Her şey kendi kendine olur. başta gelen amacı haline geldi. Ve ben büyüyüp bunun üstüne
Sizin bir şey yapmanız gerekmez, engellemeyin yeter. çıkamadım. Mutlu bir çocukluk benim için bir sabit fikir hali-
ne geldi. Gebelik, doğum, bebeklik beni hararetle ilgilendirir
oldu. Tanınmış bir kadın-doğum doktoru oldum ve ağrısız do-
ğum yönteminin geliştirilmesine katkıda bulundum. Mutlu bir
annenin mutlu çocuğu - bu benim hayat boyu idealim oldu.

300
298
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

Fakat annem hep orada idi - kendi mutsuz ve beni mutlu gör- lık ve enerjiyle.
mek için güçsüz ve isteksiz. Bu, garip şekillerde tezahür edi- Sözcükler duyguları şekillendirmek için iyidirler; duygu-
yordu. Ben hasta olduğumda o kendini daha iyi hissediyordu; lar olmadıkça sözcükler, içinde beden bulunmayan giysilere
kendimi iyi hissettiğimde ise o depresyona girer ve hem kendi- benzerler - soğuk ve gevşek. Annem benim bütün duygularımı
sine hem bana sürekli lanet ederdi. Sanki doğmakla işlemiş tüketti - adeta kaynaklarım kurudu. Bir çocuk gibi öylesine
olduğum suçu bir türlü bağışlayamıyor gibiydi ve yaşadığım büyük ölçüde ihtiyaç hissettiğim duygu zenginliğini ve bollu-
için kendimi suçlu hissetmeme neden oluyordu. Böylece haya- ğunu burada bulabilir miyim?
tımı bana sevgi yerine ölüm sunularak yaşadım. Sürekli bir M: Çocukluğunuz şimdi nerede? Ve geleceğiniz nedir?
bebek olarak annemde hapsolmuş bulunduğumdan, bir kadın- S: Ben doğdum, büyüdüm ve öleceğim.
la anlamlı bir ilişki kuramıyordum; asla bağışlamayan ve ba- M: Tabii bedeninizi kastediyorsunuz. Ve zihninizi. Ben sizin
ğışlanmayan anne imajı daima ara yerde duruyordu. Teselliyi fizyolojinizden ve psikolojinizden söz etmiyorum. Onlar doğa-
mesleğimde aradım ve çok teselli buldum; fakat bebekliğin nızın bir parçasıdırlar ve doğa yasalarıyla yönetilirler. Ben si-
çukurundan bir türlü çıkamıyordum. Sonunda spiritüel arayı- zin sevgi arayışınızdan söz ediyorum. Onun bir başlangıcı var
şa yöneldim ve yıllardan beri hep bu çizgi üzerindeyim. Fakat mıydı? Ve bir sonu olacak mı?
bu da bir bakıma o eski ana-sevgisi arayışına benziyor, ona is- S: Bunu gerçekten söyleyemem. O orada - hayatımın ilk anın-
ter Tanrı, ister Atma ya da En Yüce Gerçek deyin, temelde ben dan son anına kadar. Bu sevgi özlemi - ne denli sürekli ve
sevmek ve sevilmek istiyorum; ne yazık ki dindar denilen umutsuz!
kişiler hayata karşıdırlar ve yalnız zihne yönelmişlerdir. Ha- M: Sevgi arayışınızda tam olarak neyi arıyorsunuz?
yatın gereksinimleri ve zorlayıcı dürtüleriyle yüz yüze geldik- S: Sadece şu: Sevmek ve sevilmek.
lerinde, sınıflandırmaya, soyutlamaya, kavramlaştırmaya baş- M: Bir kadını sevip onun tarafından da sevilmeyi mi kastedi-
lıyorlar ve sınıflandırma işini hayatın kendisinden daha önem- yorsunuz?
li hale getiriyorlar. Onlar bir kavram üzerinde konsantre olma- S: Mutlaka bir kadın olması gerekmez. Bir arkadaş, bir üstat,
mızı ve onu kendi kişiliğimizde temsil etmemizi istiyorlar. bir rehber - duyguları parlak ve berrak olsun yeter ki.
Sevgi yoluyla, kendiliğinden bir birleşme ve bütünleşme yeri-
M: İkisi arasında hangisini tercih edersiniz; sevmeyi mi se-
ne, bir formül üzerinde istemli olarak ve yoğun bir çaba göste- vilmeyi mi?
rerek konsantre olmamızı öneriyorlar. O ister Tanrı ya da At-
S: Her ikisi de olsun isterdim! Fakat görebiliyorum ki sevmek
ma, ister ben olsun, aynı kapıya çıkıyor! Düşünülecek bir şey;
daha büyük, daha soylu ve derin olandır. Sevilmek tatlıdır
sevilecek bir kimse değil. Benim ihtiyacım kuramlar ve sis- ama o insanın gelişmesini sağlamaz.
temler değil, eşit ölçüde çekici ya da akla uygun olan birçoğu
M: Kendiliğinizden sevebilir misiniz, yoksa sevmenizin sağlan-
var. Kalbin kımıldanışlarına, hayatın yenilenmesine ihtiyacım ması mı gereklidir?
var, yeni bir düşünce biçimine değil. Yeni düşünce biçimleri
S: İnsan sevilecek biriyle karşılaşmalıdır elbette. Benim annem
yoktur ama duygular her zaman taze olabilir. Bir kimseyi sev-
sadece sevecen olmamakla kalmayıp, sevilebilir de değildi.
diğim zaman onun üzerinde kendiliğinden, güçlü bir şekilde
M: İnsanı sevilebilir yapan nedir? Sevilmek değil midir? Önce
meditasyon yapabilirim; zihnimin hükmedemeyeceği bir sıcak-
seversiniz, sonra nedenler ararsınız.

224 145
BEN O'YUM SRI NISARGADATTA MAHARAJ

S: Bunun tersi de olabilir. Sizi mutlu edeni seversiniz. 59


M: Peki sizi ne mutlu eder?
Tatmin Edilen Arzular Daha Çok Arzu Doğururlar
S: Bu konuda bir kural yoktur. Konu alabildiğine bireyseldir
ve önceden tahmin edilemez.
Soran: İtiraf edeyim ki bugün bir isyan hali içinde geldim. Ha-
M: Doğru. Hangi şekilde ele alsanız, siz sevmedikçe mutluluk vayolları bürosunda haksız bir muamele oldu. Böyle durumlarla
yoktur. A m a sevgi sizi her zaman mutlu eder mi? Sevginin karşılaştığımda her şey kuşkulu, her şey yararsız görünüyor.
mutluluk ile olan ilişkisi oldukça ilkel, çocukça bir aşama değil Maharaj: Bu çok yararlı bir ruh halidir. Her şeyden kuşku-
midir? Sevdiğiniz acı çekerken siz de acı çekmez misiniz? Acı lanma, her şeyi reddetme, bir başkası aracılığıyla öğrenmeye
çektiğiniz için sevmekten vazgeçer misiniz? Sevgi ve mutluluk karşı isteksizlik. Bu sizin uzun zaman yürüttüğünüz sadhana'
mutlaka birlikte mi gelir ve giderler? Sevgi yalnızca bir zevk, nızın meyvesidir. Ne de olsa insan ebediyen okumayla ve in-
bir haz beklentisi midir? celemeyle meşgul olamaz.
S: Elbette değildir. Sevgide çok ıstırap olabilir. S: Artık yeter. O beni hiçbir yere ulaştırmadı.
M: Öyleyse sevgi nedir? O bir zihin hali olmaktan çok bir va- M: "Hiçbir yere" demeyin. O sizi şimdi olduğunuz yere ulaş-
roluş hali değil midir? Siz sevmek için sevdiğinizi bilmek zo- tırdı.
runda mısınız? Siz annenizi, sevdiğinizi bilmeksizin sevmedi-
S: İşte, yine çocuk ve onun hırçınlıkları. Olduğum yerden bir
niz mi? Onun sevgisi için, onu sevme fırsatı için açlıkla kıv-
santim bile ilerlemedim. *
ranmanız bir sevgi devinimi değil midir? Sevgi de, var olma bi-
M: Bir çocuk olarak başladınız ve bir çocuk olarak bitirecek-
linci kadar sizin bir parçanız değil midir? Siz annenizin sev-
siniz. İkisi arasında her ne kazanmış iseniz, kaybetmeli ve
gisini aradınız, çünkü annenizi sevdiniz.
baştan başlamalısınız.
S: A m a o bana izin vermedi!
S: Ama çocuk, mutsuz olduğu ya da istediği bir şey verilme-
M: O sizi durduramazdı.
diği zaman tekmeler atıyor.
S: Öyleyse neden hayatım boyunca mutsuz oldum?
M: Bırakın, tekmelesin, siz sadece tekmeleme olayına bakın.
M: Çünkü varlığınızın derinliklerine, kökenine kadar inmedi-
Eğer inandırıcı bir biçimde tekme atamayacak kadar toplum-
niz. Sizin kendi hakkınızdaki tam bilgisizliğiniz sevginizi ve
dan korkuyorsanız, ona da bakın. Evet, acı verici bir iştir.
mutluluğunuzu örtmüş ve asla kaybetmemiş olduğunuz bir
Fakat çareler aramaktan vazgeçmekten başka çare yoktur.
şeyi size aratmış. Sevgi irade ve karardır, mutluluğunuzu her-
Eğer öfkeli ya da acı çeker haldeyseniz, kendinizi öfkeden
kesle ve her şeyle paylaşma iradesidir. Mutlu olmak, mutlu et-
ve acıdan ayırın ve onlara dikkatle bakın. Özgürleşmenin ilk
mek - budur hayatın ritmi.
adımı dışsallaştırmaktır. Dışa çıkın ve seyredin. Fiziksel olay-
lar devam edecek, fakat kendi başlarına onların önemi yoktur,
sadece zihindir önemi olan. Her ne olursa olsun, havayolları
bürosunda, bir bankada tekme atıp haykıramazsmız; toplum
buna izin vermez. Eğer onların tutumlarını beğenmiyorsanız
ya da onlara tahammül etmeye hazırlıklı değilseniz, uçmayın

292 293
BEN O'YUM SRI NISARGADATTA MAHARAJ

S: Sabahları bir saat sakin kalabiliyorum. Ama gün uzun ve


ya da para taşımayın. Yürüyün ve eğer yürüyemiyorsanız, yol-
benim dengemi altüst edecek pek çok şey oluyor. "Sessiz ol"
culuk etmeyin. Eğer toplum ile işiniz varsa, onların tarzlarını
demek kolay, fakat benim içimde ve çevremde her şey haykı-
kabul etmek zorundasınız, çünkü toplumun yolları ve tarzları
rırken - lütfen söyleyin bana, bu nasıl yapılır?
sizin yollarınız ve tarzlarınızdır. Sizin ihtiyaçlarınız ve talep-
M: Yapılması gereken her ne varsa, huzur ve sessizlik içinde
leriniz onları yaratmıştır. Sizin arzularınız çok karmaşık ve
yapılabilir. Altüst olmanın gereği yok.
çelişkilidir - sizin yarattığınız toplumun da karmaşık ve çeliş-
S: Bunların hepsi olgulara uymayan kuramlar. Avrupa'ya dö-
kili olmasına şaşılmaz.
nüyorum, ama orada yapacağım hiçbir iş yok. Hayatım bomboş.
S: Dıştaki kaosun benim içimdeki uyumsuzluğun bir yansı-
M: Eğer sadece sakin kalmaya çalışırsanız, hepsi gelecek - iş,
ması olduğunu kabul ediyorum. Fakat çaresi nedir?
çalışma gücü, doğru amaç, hepsi. Her şeyi önceden bilmek zo-
M: Çareler aramayın.
runda mısınız? Geleceğinizle ilgili endişe çekmeyin - şimdi sa-
S: Bazen insan bir lütuf ve inayet hali içinde oluyor, o zaman kin olun ve her şey yerli yerine oturacak. Beklenmeyenin ger-
hayat mutlu ve uyumlu. A m a böyle bir durum uzun sürmü- çekleşmesi kaçınılmazdır, umulup beklenen ise asla gelmeye-
yor! Ruh hali değişiyor ve her şey tersine dönüyor. bilir. Bana huylarınızı kontrol edemediğinizi söylemeyin. Kon-
M: Eğer sessiz, anılardan ve beklentilerden arınmış kalabil- trol etmenize gerek yok. Onları güverteden denize fırlatın. Mü-
seydiniz, olayların çizdiği güzel deseni görebilirdiniz. Kaosa cadele etmenizi ya da boyun eğmenizi gerektirecek bir huyu-
neden olan kendi huzursuzluğunuzdur. nuz olmasın. Siz onu bir alışkanlık haline getirmedikçe hiçbir
S: Havayolları bürosunda geçirdiğim üç saat içinde sabır ve deneyim sizi incitemeyecektir. Tüm evrenin o süptil nedeni siz-
tahammül uygulaması yaptım. Bu, işleri hızlandırmadı. siniz. Her şey sizden dolayı vardır. Bu noktayı sağlamca ve
M: Hiç olmazsa, sizin tekmelemelerinizin mutlaka neden ola- derince yakalayın ve tekrar tekrar onun üstünde durun. Bu-
cağı gibi, yavaşlatmadı da! Siz ani sonuçlar istiyorsunuz! Biz nun mutlak şekilde doğru olduğunu idrak etmek özgürlüğe
burada sihir dağıtmıyoruz. Herkes aynı hatayı yapıyor, sü- kavuşmaktır.
reçleri reddedip sonuçları istiyor. Siz dünyada barış ve uyum
S: Eğer ben kendi evrenimin tohumuysam, herhalde çürük bir
istiyorsunuz ama onlara kendi içinizde sahip olmayı reddedi-
tohum olmalıyım! T o h u m meyvesinden bilinir.
yorsunuz. Sorununuzu salt sözlerle çözemem. Söylediklerime
M: Dünyanızın ne kusuru var ki ona küfrediyorsunuz?
göre hareket etmeli ve sebatla, gayretle sürdürmelisiniz. Öz- S: O acılarla dolu.
gürlüğe ulaştıracak olan şey doğru öğütler değildir, fakat o
M: Doğa ne zevk, ne acı vericidir. O tüm zekâ ve güzelliktir.
öğütler yönünde yapılan eylemlerdir. Tıpkı, bir doktorun has-
Zevk ve acı zihindedir. Değer ölçülerinizi değiştirin, her şey
tasına bir enjeksiyon yaptıktan sonra, "Şimdi sakin ol. Hiçbir
değişecektir. Haz ve acı ancak duyuların çalkantısıdır, her iki-
şey yapma, sadece sakin kal" demesi gibi, size diyorum ki "en-
sine de eşit muamele yapın; o zaman sürekli mutluluk hali için-
jeksiyonunuz" yapıldı, şimdi sakin kalın, sadece sakin kalın.
de olursunuz. Ancak kanaatkârlık sizi mutlu edebilir - yerine
Yapmanız gereken başka bir şey yok. Benim Gurum da aynı
getirilen arzular, daha fazla arzu doğururlar. Tüm arzulardan
şeyi yaptı. Bana bir şey söyler, sonra: "Şimdi sakin kal, geviş
uzak durmak ve kendiliğinden gelenle yetinmek çok verimli
getirir gibi durmadan zihninde evirip çevirme. Dur! Sakin ol!"
bir durumdur - doygunluk (tam oluş) haline ulaşmanın ön ko-
derdi.

147 2 93
BEN O'YUM SRI NISARGADATTA MAHARAJ

şuludur. Onun görünüşteki kısırlığına aldanıp da güvensizlik lılıklardan kurtularak yok edin, o zaman sular daha büyük bir
etmeyin. Bana inanın, dertleri doğuran şey arzuların tatmini- oylum ve kuvvetle, derin, sessiz ve hızlı akacaklar. Bu konuda
dir. Arzulardan kurtulmuşluk mutluluktur. kuramsal olmayın, düşünmek ve dikkat etmek için zaman ayı-
S: İhtiyacımız olan şeyler var. rın. Eğer özgür olmak istiyorsanız, özgürlüğe en yakın olan
M: Eğer ihtiyacınız olmayanları istemezseniz ihtiyacınız olan adımı atmayı ihmal etmeyin. Bu bir dağa tırmanış gibidir, bir
şeyler size gelecektir. A m a pek az kimse bu tamamen tutku- tek adım bile kaçırılamaz. Bir adım eksik ise - zirveye ulaşıl-
suzluk haline erişebilir. O çok üstün bir durumdur. Özgürlü- mamış olur.
ğün hemen eşiğidir.
S: Son iki yıldır verimsiz bir haldeydim, yalnız, kederli ve boş-
luk içindeydim ve sık sık ölebilmek için dua ediyordum.
M: Eh, işte buraya gelmenizle olayların akışı başladı. Bırakın
onları oldukları gibi gelişsinler - onlar sonunda kendilerini gü-
zelce düzene koyacaklar. Geleceğe doğru zorlanarak uzanma-
nıza gerek yok - gelecek size kendiliğinden gelecek. Bir süre da- 54
ha uyurgezer kalacaksınız, şimdiki gibi, anlam ve güvenden Beden Ve Zihin Cehaletin Belirtileridir
yoksun bırakılmış halde. Ama bu durum sona erecek ve siz işi-
nizi hem verimli, hem kolay bulacaksınız. İnsanın kendini boş Soran: Bir gün, kişi - tanık - mutlak (vyakti-vyakta-avyakta)
ve yabancılaşmış hissettiği zamanlar olur. Böyle anlar en arzu üzerinde tartışıyorduk. Hatırladığım kadarıyla dediniz ki, sa-
edilir olan anlardır, çünkü ruh, halatlarını çözüp demir almış dece mutlak gerçektir ve tanık ancak belli bir uzay ve zaman
ve uzak yerlere doğru yola çıkmıştır. Bu, eskinin sona erdiği, noktasında mutlaktır. Kişi ise tanığın varlığıyla (bulunuşuyla)
yeninin ise henüz gelmediği bir çözülme, ayrılma dönemidir. aydınlanan kaba ve süptil organizmadır. Konuyu galiba pek
Eğer korkarsanız, bu durum yıldırıcı olabilir ama aslında kor- berrak bir biçimde kavrayamadım, onu yeniden tartışabilir mi-
kulacak hiçbir şey yoktur. Talimatı unutmayın: Neyle karşıla- yiz? Siz bir de mahadakash, chidakash, paramakash terimle-
şırsanız karşılaşın - onun ötesine geçin. rini kullanıyorsunuz. Onların kişi, tanık ve mutlak ile olan
S: Buda'nm kuralı: Hatırlanması gerekeni hatırlamak. Fakat ilişkileri nedir?
doğru şeyi doğru anda hatırlamak, bana çok zor geliyor. Öyle Maharaj: Mahadakash doğadır, varlıklar okyanusudur, duyu-
görünüyor ki, benim için kural, unutmaktır! lar aracılığıyla temas kurulabilen her şeyi ile fiziksel uzaydır.
M: Her yeni durum bir arzular ve korkular fırtınası getirir- Chidakash farkındalık alanıdır, zamanın zihinsel uzayıdır, algı-
ken, hatırlamak kolay değildir. Bellekten doğan arzu ve istek- lama ve idraktir. Paramakash zamansız ve uzaysız (mekânsız)
ler yine belleği tahrip ederler. gerçektir, zihinsiz, ayırt edilemez, sonsuz potansiyel güçtür.
S: Arzuya karşı nasıl savaşayım? Ondan daha güçlü bir şey Hem maddenin hem bilincin cevheri ve özü, orijini ve kayna-
yok ki. ğıdır - ama her ikisinden de ötedir. O idrak edilemez; fakat ta-
M: Hayatın suları, arzu ya da nefret uyandıran nesnelerin ka- nığın ebedi tanığı, idrak edeni idrak eden, tüm tezahürün kay-
yaları üzerinde gümbürdüyor. O kayaları içgörüyle ve bağım- nağı ve sonu, zaman ve uzayın kökeni, her bir neden-sonuç

296
297
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

zincirinin ilk nedeni olarak deneyimlenebilir. S: Temel fark da işte burada! Bana göre onlar benim kendi
S: Vyakta ile avyakta arasındaki fark nedir? projeksiyonlarım değildirler. Onlar ben doğmadan önce vardı-
M: Fark yoktur. O ışık ile günışığı gibidir. Evren sizin görme- lar, ben öldüğümde de yine olacaklar.
diğiniz ışık ile doludur; ama aynı ışığı siz günışığı olarak gö- M: Elbette. Siz bir kez zaman ve uzayı gerçek olarak kabul et-
rüsünüz. Ve gümşığmm açığa vurduğu da vyakti'dir. Kişi dai- mişseniz, kendinizi de ufacık, önemsiz ve kısa ömürlü sayacak-
ma nesne, tanık ise öznedir ve onların karşılıklı bağımlılık sınız. Fakat onlar gerçekler mi? Onlar mı size, siz mi onlara
şeklindeki ilişkileri onların mutlak kimliklerinin yansımasıdır. bağlısınız? Bir beden olarak uzay içindesiniz. Zihin olarak, za-
Siz onları birbirinden farklı ve ayrı haller olarak düşünürsü- man içindesiniz. Ama siz gerçekte, içinde bir zihnin bulundu-
nüz. Değildirler. Onlar sükûn ve devinim halindeki aynı bi- ğu bir bedenden mi ibaretsiniz? Hiç araştırdınız mı?
linçtir, her bir hal diğerinin bilincindedir. Ch.it'de insan Tan- S: Araştırmak için ne bir dürtüm ne de bir yöntemim vardı.
rı'yı bilir ve Tanrı insanı bilir. Chit'de insan dünyayı şekil- M: Ben her ikisini de öneriyorum. Fakat size içgörü ve bağım-
lendirir ve dünya insanı şekillendirir. Chit aşırı uçlar arasın- lılıklardan kurtuluş (viveka - vairagya) düşüyor.
daki halkadır, köprüdür, her deneyimdeki dengeleyici ve bir- S: Benim görebildiğim tek dürtü ve maksat süresiz mutluluk
leştirici faktördür. İdrak edilenlerin bütünlüğü (toplamı) sizin olabilir. Peki, yöntemi nedir?
"madde" dediğinizdir. İdrak edenlerin bütünlüğü ise sizin "ev- M: Mutluluk rastlantıya bağlı, dıştan gelen, geçici olandır. Ger-
rensel zihin" dediğinizdir. Bu ikisinin aynılığı, idrak edilebi- çek ve etkili maksat (dürtü) sevgidir. İnsanların acı çektikleri-
lirlik ve idrak ediş, uyum ve zekâ, sevilirlik ve sevme şeklinde ni görüyorsunuz ve onlara elinizden gelen en iyi şekilde yar-
tezahür ederken, kendini ebediyen ve tekrar tekrar teyit eder. dım etmeye çalışıyorsunuz. Yanıt çok açıktır - önce kendinizi
S: Üç guna, sattva - rajas - tamas, onlar sadece maddede mi- yardım ihtiyacının ötesine koyun. Maksadınızın herhangi bir
dirler, yoksa zihinde de bulunurlar mı? beklenti taşımayan salt iyi niyet olduğundan emin olun önce.
M: Her ikisi de kuşkusuz, çünkü ikisi ayrı değildir. Yalnızca Sadece mutluluğu arayanlar sonunda kendilerini bir yüce
Mutlak, gunalar'dan öte olandır. Aslında bunlar görüş nokta- umursamazlık içinde bulabilirler, halbuki sevgi hiçbir zaman
larıdır, bakış açılarıdır. Onlar ancak zihinde var olurlar. Zih- durmaz ve dinlenmez.
nin ötesinde tüm farklılıklar biter. Yönteme gelince, sadece bir tane vardır: Kendini-bilme ha-
S: Evren duyuların bir ürünü müdür? line ulaşmak zorundasınız, yani ne olarak göründüğünüzü ve
M: Nasıl siz uyandığınızda dünyanızı yeniden yaratırsanız, ev- gerçekte ne olduğunuzu idrak etmelisiniz. Berraklık ve yardım-
ren de öylece açılır. Zihin -beş algılama organı, beş faaliyet or- severlik elele gider -her biri hem diğerine muhtaçtır, hem de di-
ganı ve beş bilinç aracıyla- bellek, düşünce, mantık ve benlik ğerini güçlendirir.
duygusu olarak belirir. S: Şefkat ve merhamet, bertaraf edilebilir mutsuzlukla dolu,
S: Bilim çok ilerleme kaydetti. Biz bedeni ve zihni, atalarımı- nesnel bir dünyanın varlığını ima ediyor.
zın bildiğinden çok daha iyi biliyoruz. Sizin zihin ve maddeyi M: Dünya nesnel değildir ve onun kederi de bertaraf edilebilir
geleneksel tarif ve analiz şekliniz artık geçerli değil. değildir. Şefkat ve merhamet ise hayal ürünü birtakım neden-
M: Fakat sizin bilen adamlarınız bilimleri ile neredeler? Onlar lerle ıstırap çekmeyi reddetmekle ilgili bir başka sözcüktür
da sizin kendi zihninizdeki imajlar değil mi? yalnızca.

298
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Nedenler hayal ürünüyse, o zaman ıstıraplar neden kaçı- Doğmuş olmak konusuna dönelim. Siz ana babanızın size
nılmaz olsun? söylediklerine saplanmışsınız, gebe kalmak, hamilelik ve do-
M: Size ıstırap veren daima sahte (asılsız) olandır, sahte arzu- ğum, bebek, çocuk, genç vesaire. Şimdi, kendinizi beden oldu-
lar, sahte korkular, insanlar arasındaki sahte ilişkiler. Sahte ğunuz fikrinden, karşı fikirle,-yani beden olmadığınız fikriyle
olanı terk edin, acı çekmekten kurtulursunuz; gerçek mutlu uzaklaştırmaya çalışın. O da bir fikir, hiç kuşkusuz; ona, işi
eder - gerçek, özgürlüğe kavuşturur. bittiğinde terk edilecek bir şey gibi davranın. Ben beden deği-
S: Gerçek şu ki ben beden içinde hapsolmuş bir zihinim ve bu lim fikri bedene gerçeklik kazandırır, aslında beden diye bir
çok acı bir gerçek. şey yoktur; o sadece bir zihin halidir. Siz istediğiniz kadar çok
M: Siz ne bedensiniz, ne de beden içindesiniz - beden diye bir sayıda ve çeşitlilikte bedenler edinebilirsiniz. Yeter ki neyi is-
şey yoktur. Siz kendinizi pek acıklı bir biçimde yanlış anlamış- tediğinizi düzgün ve devamlı olarak hatırlayın ve onunla bağ-
sınız, doğru biçimde anlamak için - inceleyin, araştırın. daşmaz olanları reddedin, atın.
S: Fakat ben bir beden olarak, beden içinde doğdum ve bir be- S: Ben kutu kutu içinde gibiyim, en dış kutu beden olarak iş-
den olarak, beden içinde öleceğim. lev yapıyor; onun içindeki de ruh. En dış kutuyu soyutlayın,
M: Bu sizin bir yanlış anlamanız. Sorgulayın, araştırın, ken- bu kez onun içindeki beden olacak ve daha içteki de ruh. Bu
dinizden ve başkalarından kuşku duyun. Gerçeği bulmak isti- sonsuz kutular dizisi ve kutuların sonu gelmez açılışı halinde;
yorsanız, kanılarınıza aşılmamalısınız; elinizde mevcut olan- sonuncu kutu nihai ruh mudur?
dan eminseniz, nihai olana asla ulaşamazsınız. Doğmuş oldu- M: Eğer bir bedeniniz varsa, bir ruhunuzun da olması gerekir;
ğunuz ve öleceğiniz hakkındaki fikriniz gülünçtür, abestir; burada sizin iç içe bulunan kutular benzetmeniz uygun düşer.
hem mantığa, hem deneyime ters düşer. Fakat burada ve şimdi tüm bedenlerinizin ve ruhlarınızın için-
S: Pekâlâ, bir beden olduğumda ısrar etmeyeceğim. Fakat bu- den farkındalık, yani ch.it'in saf ışığı (nuru) ışıldayıp durmak-
rada ve şimdi sizinle konuşurken ben apaçık ki bedenim için- ta. Ona sımsıkı sarılın. Farkındalık olmasa, beden bir saniye
deyim. Beden ben olmayabilir ama o benimdir. bile devam edemez. Bedende bir enerji, sevgi ve zekâ akımı
M: Tüm evren hiç durmaksızın sizin mevcudiyetinize katkıda vardır ki o bedene rehberlik eder, onu besler ve güçlendirir. O
bulunuyor. Bundan dolayı, tüm evren sizin bedeninizdir - bu akımı keşfedin, bedeninizin dokusunu ören hayat kıvılcımını
anlamda sizinle anlaşıyorum. bulun ve onda karar kılın. O, bedenin sahip olduğu tek ha-
S: Bedenim beni derin biçimde etkiliyor. Bir değil, birçok yön- kikattir.
den bedenim benim kaderimdir. Karakterim, ruh hallerim, tep- S: O hayat kıvılcımı ölümden sonra ne olur?
kilerimin doğası, arzularım, korkularım -doğuştan gelen ya da M: O zaman-ötesidir. Doğum ve ölüm ancak zaman içindeki
sonradan edinilen- hepsi bedene dayanır. Biraz alkol, şu ya da noktalardır. Hayat, ebediyet boyunca çok çeşitli ağlarını örer
bu ilaçla, uyuşturucuyla her şey değişiverir. İlacın etkisi geçin- durur. Ölmek, zaman içindedir, fakat, Hayat kendisi zaman-
ceye kadar ben artık başka bir insanım. sızdır. Onun ifade biçimlerine ne isim ve şekil verirseniz ve-
M: Bütün bunlar olur, .çünkü kendinizi beden sanırsınız. Ger- rin, o bir okyanus gibidir - hiç değişmeyen, hep değişen.
çek benliğinizin farkına varın, o zaman ilaçlar bile üstünüzde S: Bütün söyledikleriniz güzel, inandırıcı; fakat benim o ya-
etkisiz kalacaktır. bancı ve çoğu zaman düşmanca bir dünyada yalnızca bir kişi

298
300
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

olduğum duygusu bende bir türlü kaybolmuyor. Zaman ve me- onlara odaklanır ve kişi birdenbire belirir, meydana çıkar. Far-
kân içinde sınırlanmış bir kişi olarak, nasıl olur da kendimi kındalık ışığını kaldırın, uykuya varın ya da baygın düşün - ki-
bunun karşıtı, yani kişisellikten arınıp evrenselleşmiş, belli şi kaybolur. Kişi (vyakti) titreşir durur, bir kararda kalmaz,
hiçbir şey olmayan farkındalık olarak idrak edebilirim? farkındalık (uyakta) tüm zamanı ve uzayı içerir, mutlak (av-
M: Siz, aslında olmadığınız şey olduğunuzu iddia etmekte ve yakta) ise - Var Olan'dır.
aslında olduğunuz şey olduğunuzu da inkâr etmektesiniz. Siz,
tüm kişisel çarpıtmalardan uzak farkındalığın saf bilme (id-
rak) unsurunu gözden kaçırıyorsunuz. Chit'in gerçekliğini ka-
bul etmedikçe, asla kendinizi bilemeyeceksiniz?
S: Ne yapmalıyım? Kendimi sizin beni gördüğünüz gibi göre-
miyorum. Belki siz haklısınız, ben yanılıyorum, fakat kendimi
algıladığım gibi algılamaya nasıl son verebilirim?
55
M: Kendisinin bir dilenci olduğuna inanan bir prens sonuçta Her Şeyden Vazgeçin, Her Şey Olanı Kazanın
bir tek yoldan ikna edilebilir: O bir prens gibi davranmalı ve
neler olduğunu görmelidir. Söylediklerim doğruymuş gibi dav- Soran: Şimdi, şu an içinde sizin durumunuz nedir?
ranın ve olanları görerek hüküm verin. Bütün istediğim, ilk Maharaj: Deneyim-ötesi haldir. O bütün deneyimleri kapsa-
adımı atmak için gerekli olan küçük bir inanç. Deneyimle bir- mıştır.
likte güven de gelecek ve artık bana ihtiyacınız olmayacak. Bir S: Siz bir başka insanın zihnine ve gönlüne girip, onun dene-
süre için bana güvenin. yimlerini paylaşabilir misiniz?
S: Burada ve şimdi bulunabilmek için bedenime ve onun du- M: Hayır. Böyle şeyler özel eğitim gerektirir. Ben buğday alır
yularına ihtiyacım var. Anlamak için bir zihne muhtacım. veririm, Ekmekten ve kekten pek az anlarım. Buğday lapası-
M: Beden ve zihin sadece cehaletin ve yanlış anlayışın belirti- nın tadını bile bilmeyebilirim. Fakat buğday tanesi hakkında
leridir (ârazıdır). Bedensiz ve zihinsiz, zamansız ve uzaysız, her şeyi bilirim ve iyi bilirim. Tüm deneyimin kaynağını bili-
"nerede", "ne zaman", "nasıl"dan ötede, saf farkındalıkmışsı- rim. Fakat deneyimin alabildiği sayısız biçimleri bilmem. Bil-
nız gibi davranın. Onda karar kılın, onu düşünün, onun ger- meye de ihtiyacım yok. Hayatımı yaşamak için bilmem gere-
çekliğini kabul etmeyi öğrenin. Durmadan onu ret ve inkâr et- ken pek az şeyi de her nasılsa, gerektiği anlarda bilirim.
meyin. Hiç olmazsa açık bir zihin hali içinde olun. Yoga, dış- S: Sizin kişisel mevcudiyetinizde benim kişisel mevcudiyetim,
takini içe yöneltmektir. Bedeninizin ve zihninizin, her şey ve onlar her ikisi de Brahma'nın zihninde mi var olurlar?
her şeyin ötesi olan gerçeği ifade etmesini sağlayın. Yaparak M: Evrensel olan, kişisel, özel olandan haberdar değildir. Kişi
başarırsınız, tartışıp çekişerek değil. olarak mevcudiyet kişisel bir meseledir. Bir kişi zaman ve uzay
içinde mevcuttur, onun bir adı ve şekli vardır, başlangıcı ve so-
S: Lütfen, ilk soruma dönmek için bana izin verin. Bir kişi ol-
nu vardır; evrensel, bütün kişileri içerir ve mutlak, her şeyin
ma yanılgısı nereden kaynaklanır?
kökeninde ve ötesindedir.
M: Mutlak, zamandan öncedir. İlk önce farkındalık gelir. Bir
anılar ve zihinsel alışkanlıklar yığını dikkati çeker, farkındalık S: Ben bütünlükten söz etmiyorum. Benim kişisel bilincim ile

303 295
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

sizin kişisel bilinciniz - o ilcisi arasındaki bağlantı nedir? ha küçük olandan vazgeçmek, daha büyüğünü kazanmaktır.
M: Rüya gören iki kişi arasında ne bağlantı olabilir? Her şeyden vazgeçin, her şeyi kazanırsınız. O zaman hayat, ol-
S: Birbirlerini rüyada görebilirler. ması gerektiği gibi olur: Tükenmez bir kaynaktan gelen saf
M: İnsanların yaptıkları da budur. Herkes "başkalarını" im- ışık ışınımı. O ışık içinde dünya belli belirsiz bir rüya gibi gö-
geler ve onlarla arasında bir bağlantı kurmaya çalışır. Bağlan- rünür.
tı sadece bunu arayandır, başkası yoktur. S: Eğer benim dünyam bir rüyadan ibaretse ve siz de onun par-
S: Bizler ayrı ayrı birçok bilinç noktası olduğumuza göre, ara- çası iseniz, siz benim için ne yapabilirsiniz? Eğer rüya hakiki
mızda ortak bir şey bulunmalı. değilse, onun bir varlığı yoksa, gerçek onu nasıl etkileyebilir?
M: O birçok nokta nerede? Zihninizde. Dünyanızın zihniniz- M: Rüya, devam ettiği sürece geçici bir varlığa sahiptir. Ona
den bağımsız olduğunda ısrar ediyorsunuz. Bu nasıl olabilir? sıkı tutunmak sizin arzunuzdur, sorunu yaratan da budur. Bı-
Başka insanların zihinlerini bilme arzunuz, kendi zihninizi rakın gitsin, rüyanın sizin olduğunu düşünmekten vazgeçin.
bilmeyişinizden dolayıdır. Önce kendi zihninizi bilin, o zaman S: Siz rüyanın, rüya gören olmadan da var olabileceğine ve
başka zihinler sorusunun ortaya çıkmadığını fark edeceksiniz; kendimi rüyam ile özdeşleştirmemin kendi tatlı dileğim oldu-
çünkü başka insanlar yoktur. Siz ortak faktörsünüz, zihinler ğuna kesin gerçek gözüyle bakar gibisiniz. Fakat ben rüyayı
arasındaki tek bağlantı sizsiniz. Var olân bilinçtir; "Ben-im görenim ve de rüyayım. Peki, rüyayı kim durduracak?
(var olanım)" hepsinde geçerli olandır. M: Bırakın, rüya kendi kendine, ta sonuna dek açılıp çözül-
S: En Yüce Gerçek (Parabrahman) hepimizin içinde var olabi- sün. Bunu durdurmak elinizde değil. Fakat onun rüya olduğu-
lir. Ama bu bizim ne işimize yarar? nu görün, ona gerçeğin damgasını vurmayı reddedin.
M: Siz "Eşyamı koruyacak bir yere ihtiyacım var, ama boşluk S: İşte burada önünüzde oturuyorum. Ben rüya görüyorum ve
(yer) benim ne işime yarar?" diye soran adam gibisiniz, ya da siz benim rüya konuşmamı izliyorsunuz. Aramızdaki bağlantı
"Süte, çaya ya da kahveye ihtiyacım var ama su benim işime nedir?
yaramaz" diyen adam gibi. Görmüyor musunuz ki En Yüce M: Benim sizi uyandırma niyetim aramızdaki bağlantıdır. Gön-
Gerçek her şeyi mümkün kılandır? Fakat siz "O benim ne işi- lüm uyanmanızı diliyor. Rüyanızda ıstırap çektiğinizi görüyo-
me yarar" diye sorarsanız, size "Hiç" diye yanıt vermek zo- rum ve dertlerinizin bitmesi için uyanmanız gerektiğini biliyo-
rundayım. Gündelik hayattaki işlerde, gerçeği bilenin bir avan- rum. Rüyanızın rüya olduğunu idrak ettiğinizde uyanırsınız.
tajı yoktur, hatta o dezavantajlıdır; açgözlülükten ve korku- Fakat ben rüyanızın içeriğiyle ilgilenmiyorum. Uyanmanız ge-
dan uzak olduğundan, kendisini korumaz. Kâr, çıkar fikri de rektiğini bilmek benim için yeterlidir. Rüyanızı belli bir sonu-
ona yabancıdır. İşi büyütme, kârı arttırma konularından tik- ca vardırmanız ya da onu soylu, mutlu, veya güzel yapmanız
sinir. Onun hayatı sürekli kendini yoksun bırakma, paylaşma, gerekmez; bütün yapmanız gereken, rüya gördüğünüzü idrak
vermedir. etmektir. İmgelemeyi bırakın, zannedip inanmayı bırakın. İn-
S: Eğer En Yüce'yi kazanmakta bir avantaj yoksa, o zaman ni- sanlık halindeki çelişkileri, uyuşmazlıkları, yalanı ve kederi ve
çin bu zahmete katlanmalı? bunlardan öteye geçmenin gereğini görün. Uzayın sonsuz ge-
M: Zahmet, bir şeye sıkıca sarılıp tutunduğunuz zaman vardır nişliği içinde minicik bir bilinç atomu yüzmektedir ve o tüm
sadece. Hiçbir şeye sarılmış değilseniz, bir zorluk çıkmaz. Da- evreni içermektedir.

304 295
298 153
SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
BEN O'YUM

S: Rüyada gerçek ve ebedi gibi görünen sevgiler vardır. Onlar Bağımlılıklardan kurtulmuşluk hali uygulamayla kazanılmaz;
da uyanıca kaybolurlar mı? insan kendi gerçek varlığını bildiğinde o doğal olarak gerçekle-
M: Rüyada bazılarını sever bazılarını sevmezsiniz. Uyandığınız- şir. Sevgi tutkunluk ve düşkünlük göstermez, düşkünlük ise
da ise, her şeyi kucaklayan sevginin ta kendisi olduğunuzu gö- sevgi değildir.
rürsünüz. Kişisel sevgi her ne kadar has ve yoğun olsa da, mut- S: Demek ki bağımlılıklardan kurtuluşun bir yolu yok.
laka bağlayıcıdır; özgür sevgi ise her şeyi kapsayan sevgidir. M: Kazanılacak bir şey yoktur. Bütün hayalleri terk edin ve
S: İnsanlar gelir ve giderler. İnsan karşılaştığını sever, herke- kendinizi olduğunuz gibi bilin. Kendini-biliş bağımlılıklardan
si birden sevemez. kurtuluştur. Tüm kıvranışlar yetersizlik duygusundan dolayı-
dır. Hiçbir şeyden yoksun olmadığınızı, var olan her şeyin siz
M: Siz sevginin kendisiyseniz, zamanın ve sayıların ötesinde
ve sizin olduğunu bildiğiniz zaman arzu biter.
olursunuz. Birini sevmekle herkesi seversiniz; herkesi sever-
S: Kendimi-bilmek (idrak etmek) için farkındalık uygulaması
ken her birini seversiniz. Biri ve hepsi birbirlerini dışlayıcı de-
mı yapmalıyım?
ğildirler.
M: Uygulamasını yapacağınız bir şey yoktur. Kendinizi bilmek
S: Siz ebedi bir hal içinde bulunduğunuzu söylüyorsunuz. Bu
için kendiniz olun. Kendiniz olmak için, kendinizi şu ya da bu
geçmişin ve geleceğin size açık olduğu anlamına mı gelir? Ra-
olarak imgelemeyi bırakın. Sadece olun. Bırakın gerçek do-
ma'nın Guru'su Vashishta Muni ile karşılaştınız mı?
ğanız kendini belli etsin. Zihninizi arayışlarla kargaşaya sok-
M: Soru zaman içinde ve zaman hakkında. Yine bana bir rüya-
mayın.
nın içerdikleriyle ilgili soru soruyorsunuz. Zamansızlık, (ebedi-
S: Kendimi-idrak için sadece durup bekleyeceksem, bu çok za-
yet) zaman illüzyonunun ötesindedir; o, zamanın bir uzantısı
man alır.
değildir. Kendine Vashishta diyen, Vashishta'yı tanıyordu. Ben
M: O şimdi ve buradayken siz neyi beklemek zorundasınız?
tüm isimlerin ve şekillerin ötesindeyim. Vashishta sizin rüya-
Sadece bakmanız ve görmeniz gerekiyor. Kendinize, kendi var-
nızdaki bir rüyadır. Onu nasıl bilebilirim? Siz geçmiş ve gele-
lığınıza bakın. Siz var olduğunuzu biliyor ve bundan hoşlanı-
cekle çok fazla ilgilisiniz. Bu sizin kendinizi devam ettirme,
yorsunuz. Tüm imgelemeyi bırakın, bu yeter. Zamana bel bağ-
kendinizi yok olmaktan koruma özleminizden kaynaklanıyor.
lamayın. Zaman ölümdür. Bekleyen - ölür. Hayat sadece şim-
Kendiniz devam etmek istediğiniz gibi başkalarının da size eş-
di'dir. Bana geçmişten, gelecekten söz etmeyin - onlar yalnız-
lik etmeyi sürdürmelerini istiyorsunuz, bu nedenle de başka-
ca sizin zihninizde mevcutturlar.
larının hayatta kalmaları sizin için önem taşıyor. Fakat sizin
S: Siz de öleceksiniz.
hayatta kalmak dediğiniz, bir rüyanın sürüp gitmesinden baş-
M: Ben zaten ölüyüm. Benim durumumda fiziksel ölüm hiç de
ka bir şey değildir. Ölüm buna yeğlenir. Bir uyanma şansı var-
fark oluşturmayacak. Ben zamandan öte olanım. Arzudan ve
dır.
korkudan bağımsızım, çünkü geçmişi hatırlamıyor ya da ge-
S: Siz ebediyetin, ölümsüzlüğün bilincindesiniz, bu nedenle de
leceği hayal etmiyorum. İsimlerin ve şekillerin olmadığı yerde
hayatta kalma konusuyla ilgilenmiyorsunuz.
arzu ve korku nasıl olabilir? Arzusuzlukla birlikte zamansızlık
M: Tam tersine. Tüm ilgi ve arzulardan kurtulmuşluk ebedi-
(ebediyet) gelir. Ben güvencedeyim, çünkü olmayan, olana ili-
yettir, ölümsüzlüktür. Bütün tutkular, bağımlılıklar korku ima
şemez. Siz kendinizi güvenlikte hissetmiyorsunuz, çünkü teh-
ederler, çünkü her şey geçicidir. Ve korku insanı köleleştirir.
SRI NISARGADATTA MAHARAJ
296
BEN O'YUM
onun köklerini meydana çıkartın - anlamaya yardımcı olmak
like imgeliyorsunuz. Bedeniniz, olduğu haliyle elbet ki kar- gerçek yardımdır.
maşık ve incinebilir durumdadır ve korunmaya muhtaçtır. Fa-
kat siz öyle değilsiniz. Saldırılmaz ve yenilmez olan varlığını-
zın bir kez farkına vardığınızda, huzur içinde olacaksınız.
S: Dünya acı çekerken nasıl huzur içinde olabilirim?
M: Dünya çok geçerli nedenlerden ötürü acı çekiyor. Eğer dün-
297
yaya yardım etmek istiyorsanız, kendiniz yardım ihtiyacının
ötesinde olmak zorundasınız. O zaman sizin bütün yaptıkları-
56
nız ve yapmadıklarınız dünyaya en etkin biçimde yardımcı ola- Bilinç Doğarken Dünya Doğar
caktır.
Soran: Sıradan bir insan öldüğünde ona ne olur?
S: Eyleme ihtiyaç olan yerde eylemsizlik nasıl yararlı olabilir?
Maharaj: Ona olan, onun inancına göredir. Hayat ölümden
M: Eylemin gerekli olduğu yerde eylem meydana gelir. Eylemi
önce nasıl imgelemeden ibaretse, ölümden sonraki hayat da
yapan insan değildir. Onun işi olup bitenlerin farkında olmak-
öyledir. Rüya devam eder.
tır. Onun varlığı, hazır bulunuşu eylemdir. Pencere duvarın
S: Yine de ölen insanın ne durumda olduğunu hiç olmazsa
yokluğudur, o boş olduğu için ışık ve hava verir. Tüm zihinsel
kendi geçmiş hayatlarınızdan bilirsiniz.
içerikten, tüm imgelemeden ve çabadan boşalın, böylece, en-
M: Gurum ile karşılaşıncaya kadar, birçok şey biliyordum.
gellerin kalkışı gerçeğin içeri dolmasına neden olacak. Bir kişi-
Şimdi ise hiçbir şey bilmiyorum, çünkü bütün bilgi rüya için-
ye gerçekten yardım etmek istiyorsanız ondan uzak durun.
dedir ve geçerli değildir. Ben kendimi "biliyorum ve içimde ne
Eğer kendinizi duygusallıkla yardıma adarsanız, yardımım? ba-
hayat, ne ölüm, sadece varoluş buluyorum - şu ya da bu olmak
şarısız olacaktır. Siz yardımsever yapınızla çok faal ve bundan
değil, yalnızca olmak. Fakat zihin kendi anılar birikimine bü-
da çok memnun olabilirsiniz ama, bu yolla pek fazla bir şey
rünerek hayal kurmaya başladığı anda, uzayı nesnelerle, za-
yapılamaz. Bir insan artık yardıma muhtaç olmadığı zaman
manı da olaylarla doldurmaya başlar. Ben bu doğumu dahi bil-
ona gerçekten yardım edilmiş demektir. Diğer her şey boşadır.
mezken, geçmiş doğumları nasıl bilebilirim? Aslında, kendisi
S: Oturup da yardımın meydana gelmesini beklemek için ye-
devinim halinde olduğu için her şeyi devinir gören ve zamanı
terli zaman yok. İnsan bir şeyler yapmak zorunda.
yarattığı için de geçmiş ve gelecek için tasa çeken zihindir.
M: Elbette - fakat sizin yapabileceğiniz sınırlıdır; ancak Öz
Tüm evren bilincin beşiğinde (maha tattva) büyür ki orada
Varlık sınırsızdır. Sınırsızca verin - kendinizden. Vereceğiniz mükemmel düzen ve uyum hüküm sürer (maha sattva). Nasıl
başka herhangi şey ancak pek küçük ölçüde olabilir. Sadece bütün dalgalar okyanusun içinde ise, fiziksel ve zihinsel her
siz ölçüye sığmaz olansınız. Yardım etmek sizin doğanadır şey de farkındalığın içinde (salt bilinç içinde) yer alır. Demek
zaten. Yiyip içerken bile bedeninize yardım edersiniz. Kendi- oluyor ki önemli olan yalnızca farkındalıktır, onun içerdikleri
niz için hiçbir şeye muhtaç değilsiniz. Siz saf verişsiniz, baş- değil. Kendi hakkınızdaki farkındalığınızı deriınleştirin ve ge-
langıçsız, sonsuz, tükenmez. Nerede keder ve acı görürseniz nişletin, o zaman bütün hayırlar ve lütuflar akacaktır. Bir şey-
orada onunla olun. Hemen eyleme girişmeyin. Ne bilgiler', ne
eylem gerçekten yardım edebilir. Keder ile birlikte oluıi ve
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

ler aramak zorunda değilsiniz, her şey size en doğal biçimde, duğu sürece, kendi kaynağını idrak etmez. Guru gelir ve dik-
zorlamasız ve kolayca gelecek. Zihnin beş duyusu ve dört katinizi içinizdeki kıvılcıma çeker. Doğası gereği zihin dışa dö-
fonksiyonu - bellek, düşünce, anlayış ve benlik; beş unsur - top- nüktür; o daima şeylerin kaynağını yine şeyler arasında, şey-
rak, su, ateş, hava ve eter (esir); yaradılışın iki yüzü - madde lerin kendinde arama eğilimindedir; kaynak için içe bakması
ve ruh, hepsi farkındalık içinde yer alır. söylendiğinde bu, bir anlamda yeni bir hayatın başlangıcını
S: Ama siz daha önce yaşadığınıza inanıyor olmalısınız. oluşturur. Farkındalık bilincin yerini alır; bilinçte bilinçli olan
M: Kutsal metinler öyle söylüyorlar, fakat bunun hakkında "Ben" vardır. Buna karşın, farkındalık bölünmemiştir; farkın-
hiçbir şey bilmiyorum. Ben kendimi ben olarak biliyorum; na- dalık kendinin farkındadır. "Ben-im (var olanım)" bir düşün-
sıl görünmüş olduğum ya da görüneceğim benim deneyim ala- cedir, halbuki farkındalık düşünce değildir; farkındalıkta "Ben
nıma girmiyor. Hatırlamıyor değilim. Gerçekte hatırlanacak bir farkındayım" yoktur. Bilinç bir niteliktir ama farkındalık ni-
şey yok. Tekrardoğuş yeniden bedene giren bir benliği öngö- telik değildir; insan bilinçli olduğunun farkında olabilir, fakat
rür. Böyle bir şey yoktur. " B e n " denilen, bir anılar ve umutlar farkındalığın bilincinde olmaz. Tanrı bilincin bütünlüğüdür
tomarı, kendisini ebediyen mevcut gibi imgeleyerek, kendi sah- (külli bilinçtir), fakat farkındalık her şeyin ötesidir - hem var-
te ebediliğine yer yapmak için zamanı yaratmakta. Varolmak lığın hem yokluğun.
için geçmişe ve geleceğe ihtiyacım yoktur. Tüm deneyim im- S: Ben, bir adamın ölümden sonraki durumu hakkında bir so-
gelemeden doğmuştur; ben imgelemem, böylece de bana doğum ru ile başlamıştım. Onun bedeni yok olduktan sonra, bilincine
ya da ölüm vaki olmaz. Ancak doğmuş olduklarına inananlar ne olur? O görme, işitme vs. duyularını beraberinde taşımak-
tekrar doğacaklarını düşünürler. Siz beni doğmuş olmakla suç- ta mıdır yoksa onları geride mi bırakır? Ve eğer duyularını
luyorsunuz - ben ise suçsuz olduğumu savunuyorum! kaybederse onun bilincine ne olur?

Her şey farkındalıkta mevcuttur. Ve farkındalık ne ölür M: Duyular sadece algılama şekilleri, yöntemleridir. Kaba olan-
ne de yeniden doğar. O değişmez gerçeğin ta kendisidir. lar kaybolunca daha ince bilinç halleri, duyu tarzları ortaya çı-
Tüm deneyim evreni bedenle doğar ve bedenle ölür; o kar.
farkındalık içinde başlar ve son bulur, ama farkındalık ne baş- S: Ölümden sonra farkındalık haline hiç geçiş yok mudur?
langıç bilir ne de son. Eğer bunu dikkatle düşünür ve üzerinde M: Bilinçten farkındalığa bir geçiş olamaz, çünkü farkındalık
uzun zaman kuluçkaya yatarsanız, o zaman farkındalığın ışı- bir bilinç şekli değildir. Bilinç ancak daha ince, daha süptil bir
ğını bütün berraklığı ile göreceksiniz ve dünya gözlerinizin hal alabilir ki ölümden sonra olan da budur. İnsanın çeşitli
önünden silinip gidecektir. Bu yanmakta olan bir tütsü çubu- bedenleri öldükçe, onların neden olduğu duyular da onlarla
ğuna bakmaya benzer; önce çubuğu ve dumanı görürsünüz; birlikte silinir gider.
çubuğun ucundaki ateş noktasını fark ettiğinizde ise, onun S: Ta ki geriye bilinçsizlik kalıncaya kadar mı?
dağlar gibi çubuk yığınlarını yakıp yok edecek ve evreni du- M: Bilinçsizlikten sanki gelip giden bir şeymiş gibi söz edi-
manla dolduracak güce sahip olduğunu anlarsınız. Öz Varlık, yorsunuz! Bilinçsizliğin bilincinde olacak olan kim? Pencere
zaman tanımaksızın ve sonsuz olanaklarını tüketmeksizin ken- açık olduğu sürece, odada güneş ışığı vardır. Pencere kapan-
dini gerekleştirir. Tütsü çubuğu benzetmesinde çubuk beden- dığında güneş yine vardır fakat o, odadaki karanlığı görür mü?
dir ve duman zihindir. Zihin kendi çarpıtmalarıyla meşgul ol- Güneş için karanlık diye bir şey var mıdır? Bilinçsizlik diye bir

298
312
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

şey yoktur, çünkü bilinçsizlik deneyimlenemez, tarif edilemez. M: Haklısınız - bedenin görüş noktasından! Ama siz beden de-
Biz bellekte ya da iletişimde bir kesinti olduğu zaman, bundan ğilsiniz. Siz bilincin sonsuzluğusunuz. Doğru olmayanı doğru
bilinçsizlik sonucuna varırız. Ben tepki vermeyi kestiğimde, saymaktan vazgeçin, o zaman her şeyi benim gördüğüm gibi
benim bilinçsiz olduğumu söyleyeceksiniz. Aslında ben belki göreceksiniz. Acı ve haz, iyi ve kötü, doğru ve yanlış; bunlar
de had derecede bilinçli, ama konuşamıyor ya da hatırlayamı- göreli terimlerdir ve mutlak imişçesine kabul edilmemelidir-
yor olabilirim. ler. Onlar sınırlı ve geçicidirler.
S: Size basit bir soru soruyorum: Dünyada milyarlarca insan S: Budist geleneğine göre bir Nirvani, bir aydınlanmış Buda,
var, hepsi de bir gün ölecek. Ölümden sonra durumları ne evrenden bağımsız, özgürdür. Var olan her şeyi kendi başına
olacak? Fiziksel bakımdan değil, psikolojik bakımdan. Onların bilebilir ve deneyimleyebilir. O doğaya emredebilir, nedensellik
bilinçleri devam edecek mi? Eğer devam edecekse, ne şekilde? zincirine (Neden-Sonuç Yasası'na) müdahale edebilir, olayların
Bana doğru soruyu sormadığımı, ya da yanıtı bilmediğinizi, sırasını ve sonucunu değiştirebilir, hatta, geçmişi silebilir! Dün-
yahut sizin dünyanızda benim sorularımın anlamsız olduğunu ya hâlâ onunla birliktedir, fakat dünyanın içinde o özgürdür.
söylemeyin; sizin dünyanızın ve benim dünyamın farklı ve M: Tarif ettiğiniz Tanrı'dır. Elbette, nerede bir evren varsa,
bağdaşmaz olduğunu söylediğiniz anda ikimiz arasında bir orada onun bir karşılığı (mukabili) vardır ve bu da Tanrı'dır.
duvar örüyorsunuz. Ya aynı dünyada yaşıyoruz, ya da sizin Fakat ben her ikisinden de öteyim. Bir hükümdar arayan bir
deneyimlerinizin bize bir yararı yok. ülke vardı. Uygun adamı buldular ve onu hükümdar yaptılar.
M: Elbette biz bir dünyada yaşıyoruz. Yalnız ben onu olduğu O hiçbir şekilde değişmiş değildi, sadece ona bir unvan, hü-
gibi görürüm, siz ise onu olduğu gibi görmüyorsunuz? Siz ken- kümdarlık ünvanı, hakları ve görevleri verilmişti. Onun doğa-
dinizi dünyanın içinde görürsünüz, ben ise dünyayı kendi içim- sı değişmiş değildi, yalnızca eylemleri değişmişti. Bunun gibi,
de. Size göre siz doğup ölürsünüz, bana göre ise dünya görü- aydınlanmış bir insanın bilinç içeriği kökten bir değişime uğ-
nüp kaybolur. Dünyamız gerçektir, fakat sizin onun hakkın- rar. Fakat o yanlış yola sevk edilmiş değildir. O değişmez olanı
daki görüşünüz gerçek değildir. Aramızda bir duvar yoktur, si- bilir.
zin ördüğünüzden gayrı. Duyularımı bir kusuru yoktur, sizin S: Değişmez-olan bilinçli olamaz. Bilinç her zaman değişir. De-
imgeleminiz sizi yanlışa sevk etmekte. O, dünyanın gerçek yü- ğişmez olan bilinçte hiçbir iz bırakmaz.
zünü, sizin, sizden bağımsız olarak var olduğunu hayal ettiği- M: Hem evet, hem hayır. Kâğıt yazı değildir, ama o, yazıyı ta-
niz bir şeyle örtmektedir - sizin kalıtım yoluyla aldığınız ya da şır. Mürekkep mesaj değildir, okuyanın zihni de mesaj değil-
sonradan edindiğiniz kalıpları çok yakından izleyen bir şeyle. dir - fakat onların hepsi mesajı mümkün kılar.
Sizin tutumunuzda sizin görmediğiniz ve keder nedeni olan S: Bilinç "gerçek"ten inip gelir mi, yoksa o maddenin bir ni-
derin bir çelişki var. Siz bir keder ve acı dünyasına doğduğu- teliği, bir özelliği midir?
nuz fikrine sımsıkı sarılmışsınız; ben ise biliyorum ki dünya M: Bilinç maddenin süptil eşidir. Nasıl atalet (tamas) ve enerji
bir sevgi çocuğudur; başlaması, büyümesi, tamam olması sevgi (rajas) maddenin nitelikleri (özellikleri) ise öylece uyum (satt-
iledir. A m a ben sevginin bile ötesindeyim. va) da kendini bilinç olarak belli eder. Siz onu bir bakıma çok
S: Eğer dünyayı sevgiden yaratmış iseniz, o neden bunca acıy- süptil bir enerji formu olarak düşünebilirsiniz. Her nerede mad-
la dolu? de kendini sabit bir organizma halinde oluşturursa, orada bi-

298
312
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

linç kendiliğinden belirir. Organizmanın yok oluşuyla da bilinç M: Karma koşulları şekillendirir. Tutumlarınız kendinize ait-
kaybolur. tir. Nihai olarak, karakteriniz hayatınızı şekillendirir ve ka-
S: Öyleyse hayatta kalan nedir? rakterinizi ancak kendiniz şekillendirebilirsiniz.
M: O doğmaz ve ölmez olan ki madde ve bilinç onun görünüm- S: İnsan kendi karakterini nasıl şekillendirebilir?
leridir, işte o hayatta kalır. M: Onu olduğu gibi görerek ve samimiyetle pişman olarak. Bu
S: Eğer o madde ve bilinç ötesi ise nasıl deneyimlenebilir? görüş-duyuş (akıl-gönül) bütünlüğü mucizeler yaratabilir. Bu
M: O, her ikisi üzerindeki etkilerinden bilinir; onu güzellik ve bir bronz heykel dökmek gibidir; yalnızca metal ve ateş bir işe
aşkın mutlulukta arayın. A m a siz ne maddeyi ne de bilinci, yaramaz; yalnızca kalıp da yetmez. Metali ateşin sıcağında
onların ötesine geçmedikçe anlayamazsınız. eritmeniz ve kalıba dökmeniz gerekir.
S: Lütfen dürüstçe söyleyin: Siz bilinçli misiniz, bilinçsiz mi?
M: Aydınlanmış (gnani) ikisi de değildir. Ama onun aydınlığı
(gnana) her şeyi içermiştir. Farkındalık her deneyimi içerir.
Fakat farkında olan, her deneyimin ötesindedir. O, farkında-
lığm kendisinden bile ötedir.
S: Bir deneyim zemini -var, buna madde diyelim. Deneyimle-
yen var, ona zihin diyelim. Bu ikisi arasındaki köprüyü oluş-
57
turan nedir? Zihnin Ötesinde Hiç Istırap Yoktur
M: İkisi arasındaki boşluk köprünün kendisidir. Bir uçta
madde gibi görünen, diğer uçta zihin gibi görünendir ki o da Soran: Oğlunuzun evinde oturduğunuzu ve öğle yemeği için
köprünün kendisidir. Gerçeği zihin ve beden diye ayırmayın, o servis yapılmasını beklediğinizi görüyorum. Ve ben merak edi-
zaman köprülere de ihtiyaç olmayacak. yorum, bilincinizin içeriği benimkine benziyor mu, yoksa kıs-
Bilinç doğarken dünya da doğar. Dünyanın güzelliğini ve men ya da tümüyle farklı mı diye. Siz de benim gibi aç ve su-
hikmetini düşündüğünüzde, buna Tanrı dersiniz. Bütün bun- suz musunuz, yoksa büsbütün farklı bir zihin hali içinde misi-
ların kaynağını bilin -ki o sizin içinizdedir. niz?
S: Gören ve görülen, bunlar bir mi yoksa iki midirler? Maharaj: Yüzeyde fark fazla değildir, fakat derinlerde çok
M: Sadece görüş vardır; gören ve görülen, her ikisi de ondadır. fazladır. Siz kendinizi ancak duyular ve zihin aracılığı ile bi-
Farklılığın olmadığı yerde farklılık yaratmayın. lirsiniz. Kendinizden direkt haberdar olmadığınızdan, sadece
S: Ben ölen adam hakkında bir soruyla başladım. Siz de onun ikinci elden, olağan söylentilere dayanan fikirleriniz vardır.
deneyimlerinin yine onun beklentilerine ve inançlarına göre Ne olduğunuz hakkında her ne düşünürseniz onu gerçek ka-
şekilleneceklerini söylediniz. bul edersiniz; kendinizi algılanabilir ve tarif edilebilir olarak
M: Siz doğmadan önce kendi hazırladığınız bir plâna göre ya- imgeleme alışkanlığınız çok güçlüdür.
şamanız bekleniyordu. Sizin kendi iradeniz kaderinizin omur- Ben sizin gördüğünüz gibi görürüm, sizin işittiğiniz gibi
gası idi. işitirim, sizin tattığınız gibi tadarım, sizin yediğiniz gibi ye-
S: Tabii, karma işe karıştı. rim. Ben susarım ve acıkırım ve yemeğimin vaktinde hazır-

314 157 295


BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

lanmasını beklerim. Açlık ya da hastalık çektiğimde bedenim M: Tüm içeriklerden arınmış. Bana göre ben ne algılanabilir
ve zihnim zayıf düşer. Bütün bunları açık seçik algılıyorum, ne kavranabilirim; "bu b e n ' i m " diye gösterebileceğim hiçbir
ama bir şekilde ben olayın içinde değilim, kendimi bütün bun- şey yoktur. Siz ise kendinizi herhangi bir şeyle kolayca özdeş-
ların üstünde yüzer gibi hissederim, uzak ve bağımlılıktan öz- leştirebiliyorsunuz. Ben bunu olanaksız buluyorum. "Ben bu
gür. Hatta, böyle hisseden de ben değilimdir. Açlık ve susuz- ya da şu değilim ve hiçbir şey de benim değildir" duygusu
luk olduğu gibi, uzaklık ve bağımlılıktan yoksunluk da vardır; içimde öylesine kuvvetli ki, bir şey ya da bir düşünce belirir
ayrıca her şeyin farkındalığı ve sanki beden ve zihin ve onlara belirmez, "Bu ben değildir" duygusu anında gelir.
olan her şey çok çok uzak bir yerde, ta ufukta oluyormuşçası- S: Vaktinizi "Bu ben değilim, şu ben değilim" diye tekrarla-
na muazzam bir uzaklık duygusu vardır. Ben bir sinema per- makla geçirdiğinizi mi söylemek istiyorsunuz?
desi gibiyim -temiz ve boş- filmler onun üzerinden geçer ve M: Tabii ki hayır. Bunu sözcüklere döküşüm sizin içindir. Gu-
kaybolur, onu önceki kadar temiz ve boş olarak bırakırlar. rum'un inayeti ile bir kez ve tam anladım ki ben ne nesne-
Perde filmlerden hiçbir şekilde etkilenmez, filmler de perde- yim, ne özneyim ve bunu kendime her zaman hatırlatmak zo-
den etkilenmezler. Perde filmleri tutar ve yansıtır, onları şe- runda da değilim.
killendirmez. Onun film ruloları ile hiçbir ilgisi yoktur. Bunlar S: Ne nesne, ne özne olduğunuzu söylediğinizde tam olarak
oldukları gibidirler, kader (prarabdha) topakları, ama benim neyi kastettiğinizi kavramakta zorluk çekiyorum. Hemen şu
kaderim değil; perdedeki insanların kaderleri. anda biz konuşurken, ben sizin deneyiminizin nesnesi, siz de
S: Siz bir filmdeki insanların kaderlere sahip olduklarını söy- özne değil misiniz?
lemek istemiyorsunuz değil mi! Onlar öyküye ait, öykü onlara M: Bakın, başparmağım işaret parmağıma dokunuyor. İkisi de
değil. dokunuyor ve dokunuluyor. Dikkatimi başparmağımda topla-
M: Size gelelim. Hayatınızı siz mi şekillendirirsiniz, yoksa ha- dığım zaman başparmak hissedendir ve işaret parmağı da nes-
yat mı sizi? ne. Dikkat odağını değiştirin, ilişki de tersine döner. Ben her
S: Evet, haklısınız. Bir yaşam-öyküsü açılıyor, kendisini göz nasılsa, dikkat odağını değiştirdiğimde, baktığım şeyin kendisi
önüne seriyor ve öykünün aktörlerinden biri de benim. Onun olduğumu ve onun içinde bulunduğu bilinç halini yaşadığımı
dışında bir varlığım yok, onun da bensiz bir varlığı olmadığı fark ettim. Ben o şeyin içsel tanığı oldum. Ben bu, diğer bilinç
gibi. Ben yalnızca bir karakterim (oyunda canlandırılan kişi), odak noktalarına girebilme kapasitesine sevgi diyorum; siz ona
bir kişi değil. istediğiniz adı verebilirsiniz. Sevgi, "Ben her şeyim" der. Bil-
M: Karakter, hayatı geldiği gibi kabul edecek yerde onu şekil- gelik, "Ben hiçbir şeyim". Hayatım bu ikisi arasında akıp gi-
lendirmeye ve kendisini onunla özdeşleştirmeye başlayınca, o der. Zaman ve uzayın herhangi bir noktasında, ben bir deneyi-
bir kişi haline gelecek. min hem nesnesi hem öznesi olabildiğime göre, bunu, "ben
S: Ben bir soru sorduğum ve siz de yanıtladığınız zaman ne her ikisiyim ve hiçbiriyim ve her ikisinden öteyim" sözleriyle
olur? ifade ederim.
M: Soru ve yanıt, her ikisi de perdede belirirler. Dudaklar kı- S: Kendi hakkınızda bütün bu olağanüstü beyanlarda bulunu-
pırdar, beden konuşur - ve yeniden perde temizlenir, boşalır. yorsunuz. Bunları size ne söyletiyor? Zaman ve uzay ötesi ol-
S: Temiz ve boş demekle ne kastediyorsunuz? duğunuzu söylemekle ne demek istiyorsunuz?

316
317
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Siz soruyorsunuz, yanıt geliyor, ben yanıt verirken kendi- bağımlı demektir. Akıllı adam hiçbir şeyi kendine ait saymaz.
me dikkatle bakıyorum ve bir çelişki görmüyorum. Size doğ- Bir yerde ve bir zamanda bir mucize belli bir kimseye atfe-
ruyu söylediğim benim için çok berrak ve net. Bu tümüyle çok dilecek olursa, o kimse olaylar ile kişiler arasında kesin bir ne-
basit. Yalnız, ne söylüyorsam onu kastettiğime ve çok ciddi densel ilişki kurmayacaktır, bir kesin sonuç çıkarılmasına da
olduğuma güvenin. Size daha önce de söylediğim gibi Gurum izin vermeyecektir. Her şey olduğu gibi, olduğu için olmuştur,
bana gerçek doğamı gösterdi ve dünyanın gerçek doğasını. Dün- çünkü olması gerekli idi; her şey olduğu gibi olur, çünkü evren
ya ile bir ama yine de ondan öte olduğum gerçeğine varınca, olduğu gibidir.
bütün arzulardan ve korkulardan kurtuldum. Kurtulmam ge- S: Evren, içinde yaşamak için pek mutlu bir yer gibi görün-
rektiğini düşünerek, mantık ve muhakeme yoluyla bulmadım müyor. Neden bu kadar çok ıstırap var?
- kendimi özgür buldum; beklenmedik şekilde, en ufak bir ça- M: Acı fizikseldir, ıstırap zihinsel. Zihnin ötesinde ıstırap yok-
ba harcamaksızm. O zamandan beri arzudan ve korkudan aza- tur. Acı, sadece bedenin tehlikede olduğunu, ilgi gerektirdiğini
deyim. Bir şeye daha dikkat ettim; çaba harcamam gerekmi- gösteren bir sinyaldir. Bunun gibi, ıstırap da bizim kişi dediği-
yordu, fiil hemen düşünceyi izliyordu (düşünürken, düşünülen miz o anılar ve alışkanlıklardan kurulu yapının bir kayıp ya
gerçekleşiyordu), gecikmesiz ve sürtüşmesiz olarak. Yine, dü- da değişim tehdidi altında olduğu uyarışıdır. Bedenin hayatta
şüncelerin kendi kendilerini gerçekleştirir hale geldiklerini keş- kalabilmesi için acı-ağrı esastır, fakat hiçbir şey sizi ıstırap
fettim; her şey kolay ve doğru biçimde yerini buluyordu. Başlı- çekmeye zorlamaz. Istırap tümüyle bir bağımlılık ya da diren-
ca değişiklik zihinde oldu; o devinimsiz ve sessiz hale geldi: meden dolayıdır; bu bizim hayat ile birlikte devinmeye ve ak-
Süratle karşılık verdiği halde yanıtını tekrarlayıp durmuyor- maya karşı isteksizliğimizin işaretidir.
du. Kendiliğindenlik bir yaşam biçimi haline geldi; hakiki olan Sağlıklı bir beden nasıl acıdan uzak ise, bir ermiş hayatı
doğal oldu ve doğal olan hakiki hale geldi. Hepsinin üstünde, da öylece ıstıraptan uzaktır.
sonsuz şefkat, sevgi; karanlık ve sessiz, her yönde yayılan, her S: Hiç kimse bir ermiş kadar ıstırap çekmemiştir.
şeyi kucaklayan, her şeyi güzelleştirip, ilginçleştiren, anlamlı M: Size bunu onlar mı söylediler, yoksa siz mi böyle düşünü-
ve hayır dolu sevgi. yorsunuz? Ermişliğin özü, içinde bulunulan anı (şimdiyi) tü-
S: Bize söylendiğine göre, öz varlığını idrak eden insanda, çe- müyle kabul etmek ve olmakta olanlarla ahenkleşmektir. Bir
şitli Yogik güçler kendiliğinden meydana çıkıyormuş. Bu ko- ermiş, şeylerin olduklarından farklı olmalarını istemez. O,
nuda sizin deneyiminiz nedir? şeylerin ve olayların, bütün faktörler dikkate alındığında, ka-
M: İnsanın beş katlı bedeni (fiziksel vb.) bizim en çılgın rüya- çınılmaz olduklarını bilir. O kaçınılmaz olanla dostça geçinir
larımızdan öte potansiyel güçlere sahiptir. Tüm evren insanda ve bunun için de ıstırap çekmez. Acıyı tanır, bilir ama acı
yansımakla kalmaz, evreni kontrol eden güçler de insanın on- onun dengesini bozmaz, onu yıkıma uğratmaz. Eğer elinden
ları kullanmasını beklemektedirler. Bilge kişi, koşullar öyle ge- gelirse, bozulan dengeyi düzeltmek için gerekli olanı yapar -
rektirdiği zaman hariç, böyle güçleri kullanma hevesinde de- ya da olayları akışına bırakır.
ğildir. O, gündelik hayatında, insan kişiliğine ait yetenek ve
becerileri tamamen yeterli bulur. Bazı güçler özel eğitimle ge-
liştirilebilirler, fakat böyle güçlerle gösteriş yapan insan hâlâ

304 295
BEN O'YUM SRİ N İ S A R G A D A T T A MAHARAJ

smda nedensel bir b a ğ var mıdır?


58
M: Kendini bulma dürtüsü sizin hazırlanmakta o l d u ğ u n u z u n
Mükemmellik Herkesin Kaderi işaretidir. Dürtü daima içten gelir. Zamanı gelmemiş olsa, si-
zin tam gönülle kendinizi araştırıp incelemek için ne arzunuz
Soran: Kendini-idrakin yolları hakkında sorulduğu zaman, ne de gücünüz olur.
siz hiç değişmeksizin, zihnin "Ben-im (var olanım)" duygusu S: A r z u d a n ve onun yerine getirilmesinden G u r u ' n u n h i m m e -
üzerinde tutulmasının önemini vurguluyorsunuz. Nedensel fak- ti sorumlu değil midir? G u r u ' n u n nurlu yüzü bizi bu kederler
tör nerededir? Niçin bu belli düşünce kendini-bilmeye götü- batağından çekip çıkarmak için yakalayan olta yemi değil mi-
rür? Bu "Ben-im" tefekkürü beni nasıl etkiler? dir?
M a h a r a j : Gözlem olayı, hem gözlemciyi, h e m gözlemleneni M: Sizi dıştaki Guru'ya götüren içteki Guru'dur (sadguru), bir
değiştirir. Aslında, insanın kendi gerçek doğasına nüfuz etme- annenin çocuğunu bir ö ğ r e t m e n e götürüşü gibi. Gurunuz'a
sini engelleyen şey, zihnin zayıflığı, duygusuzluğu ve süptil güvenin ve itaat edin, ç ü n k ü sizin Öz Varlığınız'dan size me-
olanı atlayıp sadece kaba olan üzerinde odaklanmasıdır. Siz saj getirendir o.
benim ö ğ ü d ü m ü izleyip de zihninizi sadece " B e n - i m " fikri üze- S: Güvenebileceğim bir Guru'yu nasıl bulurum?
rinde tuttuğunuz zaman, zihninizden ve o n u n esinti ve kap- M: Kalbiniz size söyleyecek. Bir Guru bulmakta bir zorluk
rislerinden tümüyle haberdar olursunuz. Farkındalık, eyleme yoktur, ç ü n k ü Guru sizi aramaktadır. Guru her zaman hazır-
geçmiş uyum (sattva) olduğundan, zihnin donukluğunu eritip dır; siz hazır değildiniz. Öğrenmek için hazır olmanız gerekir;
dağıtır, huzursuzluğunuzu yatıştırır ve onun cevherini y u m u - ya da bir Guru ile karşılaşır, ama sırf dikkatsizliğiniz ve inat-
şak ama kararlı ve sürekli bir şeklide değiştirir. Bu değişikli- çılığınız y ü z ü n d e n şansınızı b o ş a harcarsınız. Beni örnek alın;
ğin çarpıcı olması gerekmez, belki de h e m e n hiç f a r k edilmez, b e n d e u m u t vaat eden hiçbir şey yoktu, fakat G u r u m ' l a karşı-
fakat o karanlıktan ışığa, bilmezlikten farkındalığa doğru de- laştığımda, dinledim, g ü v e n d i m ve uydum.
rin ve temelden bir değişimdir. S: Bir öğretmenin eline kendimi tümüyle teslim etmeden önce

S: Bunun " B e n - i m " f o r m ü l ü ile olması şart mıdır? Herhangi onu incelemem, sınamam gerekmez mi?

bir başka cümle de aynı işi görmez mi? Eğer ben "Bir masa M: Elbette yapın b u n u ! Fakat ne bulacaksınız? Sadece size
v a r " cümlesi üstünde konsantre olursam, bu da aynı amaca sizin düzeyinizdeki görünüşünü.

hizmet etmez mi? S: Kendi kendisiyle tutarlı olup olmadığına, hayatı ile öğretisi

M: Bir konsantrasyon alıştırması olarak, evet. Fakat o sizi bir arasında uyum bulunup bulunmadığına bakacağım.
M: Bir yığın uyumsuzluk bulabilirsiniz - sonra ne olacak? Bu
masa fikrinden öteye götürmez. Siz masalarla ilgilenmiyorsu-
hiçbir şeyi kanıtlamaz. Ancak, maksatlar, dürtüler önemlidir.
nuz, siz kendinizi bilmek istiyorsunuz. B u n u n için bilincinizi,
O n u n niyet ve maksatlarını nasıl bileceksiniz?
sahip olduğunuz tek ipucu, yani var oluşunuzun kesinliği üze-
S: Hiç olmazsa, onun dürüst bir hayat yaşayan, egosuna ha-
rinde odaklanmış olarak tutun. Onunla olun, onunla oynayın,
kim bir kimse olmasını beklerim.
onu düşünün, onda derinleşin, tâ ki bilgisizliğin kabuğu kırılıp
açılsın ve siz gerçek âlemin içine girin. M: Böyle birçok varlık bulabilirsiniz - ve size hiçbir yararları
S: " B e n - i m " üzerinde o d a k l a n m a m ile k a b u ğ u n kırılması ara- olmaz. Bir Guru size yuvaya geri dönüş yolunu, ö z ü n ü z e dö-

320 321
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Bir Guru kaçınılmaz mıdır?


nüş yolunu gösterebilir. Bunun, onun göründüğü kişinin ka-
rakteri ya da mizacı ile ne ilgisi var? O size bir kişi olmadığını M: Bu "bir anne kaçınılmaz mıdır" diye sormaya benziyor. Bir
açıkça söylemiyor mu? H ü k ü m verebilmeniz için tek yol, onun- bilinç b o y u t u n d a n bir diğerine geçmek için y a r d ı m a ihtiyacı-
la birlikteyken geçirdiğiniz değişimdir. Eğer kendinizi daha hu- nız vardır. Bu y a r d ı m her zaman bir kişi şeklinde olmayabilir,

zurlu ve mutlu hissediyorsanız, her zamankine oranla daha o süptil bir mevcudiyet ya da bir sezgi pırıltısı da olabilir, fa-
kat yardım mutlaka gelmelidir. Öz Varlık, oğul'un baba evine
b ü y ü k berraklık ve derinlikle anlıyorsanız, bu demektir ki
dönmesini gözleyip beklemektedir. O, her şeyi doğru zamanda,
doğru insan ile karşılaştınız. Kendinize zaman tanıyın, acele
sevgiyle ve etkili bir biçimde hazır eder. Bir haberciye ya da
etmeyin fakat ona güvenmeye bir kez karar verdiğinizde ona
rehbere ihtiyaç olduğunda o, gerekeni yapması için Guru'yu
mutlak şekilde inanın ve her direktifini tam olarak ve sada-
gönderir.
katle yerine getirin. Onu Guru olarak kabul etmeyip, sadece ya-
S: Kavrayamadığım bir şey var. Siz Öz Varlık'tan bilge, iyi,
nında bulunmakla yetinirseniz, b u n u n da pek bir zararı yok-
güzel ve her y ö n d e n m ü k e m m e l olarak söz ediyorsunuz ve ki-
tur. Satsang da yalnız başına sizi hedefinize ulaştırabilir, şu
şinin de onun bir yansıması olduğunu, kişinin kendine ait bir
şartla ki karışmamış ve b o z u l m a m ı ş olsun. Fakat bir kez bir
varlığı bulunmadığını bildiriyorsunuz. Diğer yandan, kişinin
kimseyi G u r u olarak kabul ederseniz, dinleyin, hatırlayın ve
kendisini idrak etmesine yardım etmek için onca zahmete gi-
itaat edin. Yarım-gönüllü olmak ciddi bir gerileyiştir ve insa-
riyorsunuz. Eğer kişi o kadar önemsizse, onun esenliği için
na kendi yarattığı bir hayli kedere mal olur. Hata asla Guru'
b u n c a uğraşmak niye? Bir gölge kimin umurundadır?
nun değildir; kusur daima öğrencinin (müridin) duygusuzluğu
M: Siz bir ikilik (dualite) getiriyorsunuz, halbuki böyle bir şey
ve aksiliğindendir.
yok. Beden vardır ve Öz vardır. İkisi arasında zihin. Öz, "Ben-
S: O zaman Guru öğrenciye yol verir ya da onu reddeder mi?
i m " duygusu halinde zihinde yansır. Zihin, işlenmemişliği, hu-
M: Eğer öyle yapsaydı, o Guru olmazdı! Öğrencinin kendini to-
zursuzluğu, ayırt edebilme yeteneğinden ve içgörüden y o k s u n -
parlayarak ciddiyetle ve daha alıcı bir ruh hali içinde geri gel-
luğu nedeniyle, kendisini Öz Varlık olarak değil, beden olarak
mesini sabırla bekler. kabul eder. Bütün yapılması gereken, Öz ile özdeşliğinin far-
S: Maksat nedir? Guru niçin b u n c a zahmete katlanır? kına varabilmesi için zihni arındırmaktır. Zihin Öz'le karışıp
M: Keder ve kedere son vermek. O insanların rüyalarında ıstı- birleştiğinde, b e d e n asla sorun çıkarmayacaktır. O her ne ise o
rap çektiklerini görür ve onları uyandırmak ister. Sevgi, ıstı- olarak kalacaktır; bir bilme ve eylem aracı, içteki yaratıcı ate-
raba karşı hoşgörüsüzdür. G u r u ' n u n sabrına sınır yoktur, bu şin bir aleti ve ifadesi. Bedenin nihai değeri, onun tümüyle ev-
nedenle de o yıldırılamaz. Guru asla yenilgiye uğramaz. ren olan k o z m i k bedenin keşfedilmesine hizmet etmesidir. Siz
S: Benim ilk Gurum benim son Gurum mudur, yoksa Guru'dan kendinizi tezahür içinde keşfettikçe, kendi imgelediğinizden
Guru'ya geçmek z o r u n d a mıyım? çok daha fazlası olduğunuzu keşfetmeyi de sürdürürsünüz.
M: T ü m evren sizin Gurunuz'dur. Siz eğer uyanık ve zeki ise- S: Kendimi k e ş f e t m e sürecinin bir sonu gelmez mi?
niz her şeyden öğrenirsiniz. Zihniniz berrak ve gönlünüz te- M: Başlangıç olmadığı gibi son da yoktur. Fakat G u r u m ' u n
miz olsaydı, her gelip geçenden bir şeyler öğrenirdiniz. Siz tem- inayetiyle benim keşfetmiş olduğum şudur: Ben işaret edilip
bel ya da huzursuz olduğunuzdan, iç benliğiniz, bu dış Guru gösterilebilecek bir şey değilim. Ben ne " b u " y u m ne de "şu"
halinde tezahür eder ve sizi ona inanmaya ve itaate sevk eder.

322 321
SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
BEN O'YUM

yum. Bu mutlak şekilde geçerlidir. 59


S: Öyleyse sonu gelmeyen keşif, yeni boyutlara doğru kendi Arzu ve Korku: Ben-Merkezci Haller
kendini aşma mı oluyor?
M: Bunların hepsi tezahür alemine aittir; o evrenin kendi yapı- Soran: Haz ve acı, arzu ve korku konusuna tekrar dönmek
sında vardır; yani, daha yükseğe erişmek ancak daha aşağıda- istiyorum. Acının anısı ve beklentisi olan korkuyu anlıyorum.
kinden kurtulmakla mümkün olabilir. O organizmanın ve onun yaşam kalıbının korunması için esas-
S: Daha alçak ve daha yüksek ne demektir? tır. Gereksinimler hissedildiklerinde acı vericidirler ve beklen-
M: Buna farkındalık yönünden bakın. Daha geniş ve daha tileri korku doludur, temel gereksinimlerimizi karşılayama-
derin bilinç daha yüksektir. Yaşayan her şey bilinci korumak, maktan haklı olarak korkarız. Bir gereksinim karşılandığında
sürdürmek ve genişletmek için çalışır. Bu, dünyanın tek an- rahatlık hissedilir, ya da bir endişenin dinmesi tamamen acı-
lam ve amacıdır. Yoga'nın özü budur - bilinç düzeyinin daima nın son bulmasına bağlıdır. Buna haz ve sevinç gibi olumlu
yükseltilmesi, nitelikleri, özellikleri ve güçleri ile yeni boyutla- adlar verebiliriz; fakat aslında bunlar acıdan kurtulma duygu-
rın keşfi. Bu anlamda tüm evren bir Yoga okulu (Yogakshetra) sudur. Bizim sosyal, ekonomik ve politik kurumlarımızı bir
olur. arada tutan bu acı korkusudur.
S: Mükemmellik bütün insanların kaderi midir? Beni şaşırtan ve anlayamadığım ise hayatta kalabilme ile
M: Bütün canlı varlıkların - kesinlikle. Aydınlanma fikri zi- hiçbir ilgisi olmayan şeylerden ve ruh hallerinden haz duyma-
hinde belirince, olanak, bir kesinlik halini alır. Bir canlı var- mızdır. Bunlar hayatta kalmak ile ilgili olmadıkları gibi, tanı
lık, kurtuluşun onun ulaşabileceği bir yerde olduğunu bir kez tersine, zevklerimiz genellikle yakıcıdırlar. Onlar haz duyula-
işitir ve anlarsa, asla unutmayacaktır; çünkü bu içeriden doğ- nı, duymaya vasıta olanı ve duyanı tahrip ya da yok ederler.
ru gelen ilk mesajdır. O kök salacak, gelişecek ve zamanı gel- Aksi halde, haz ve hazzı kovalamak bir sorun yaratmazdı. Bu
diğinde mübarek Guru'nun şeklini alacaktır.
beni sorumun özüne getiriyor: Zevk (haz) neden yıkıcıdır? Ne-
S: Demek ki hepimizin uğraştığı şey zihnin kurtuluşudur.
den bütün yıkıcılığına rağmen o istenir?
M: Başka ne olabilir? Zihin yolundan şaşar, zihin yuvaya dö-
Şunu da ekleyebilirim, zihnimdeki, doğanın bizi kendi iş-
ner. "Yoldan şaşma" deyimi bile yerinde değildir. Zihin her
leyişi doğrultusunda zorladığı bir haz-acı modeli değil. İnsan
durumu ile kendini bilmelidir. Tekrar edilmedikçe, hiçbir şey
eseri olan ve aşırı yemek yemek (oburluk) gibi en kabasından,
hata değildir.
en incesine kadar derecelenen duyusal ve daha süptil hazları
düşünüyorum. Her ne pahasına olursa olsun, zevk düşkünlü-
ğü öylesine evrensel bir olgu ki, bunun kökeninde mutlaka bir
anlamlı neden bulunmalı.
Tabii ki insanın bütün faaliyetlerinin gereksinim karşıla-
maya yönelik bir faydacılık taşıması gerekmez. Örneğin, oyun
doğaldır ve insan mevcut olanlar arasında en oyunsever hay-
vandır. Oyun kendini-keşfetme ve kendini-geliştirme gereksi-

292 324
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

nimini karşılar. Fakat oyununda bile insan, başkalarına ve uyarı olarak, olduğu gibi kabul edildiğinde ve ona derinleme-
kendine karşı yıkıcı bir doğa sergiler. sine bakılarak dikkate alındığında, haz ile acı arasındaki ayrı-
Maharaj: Kısacası siz hazza karşı değilsiniz, fakat onun acı lık kalkar, her ikisi de deneyim haline gelir - direnildiğinde, acı
ve keder şeklindeki bedeline karşısınız. verici, kabul edildiğinde ise sevinç verici.
S: Eğer gerçeğin kendisi mutluluk ise, o zaman hazzın bir şe- S: Zevkten sakınıp acıyı kovalamayı öğütler misiniz?
kilde onunla ilişkisi bulunmalı. M: Hayır, zevki kovalayıp acıdan kaçmayı da öğütlemem. Her
M: Gelin konuşmamızı sözel mantıkla sürdürmeyelim. Gerçek- ikisini de geldikleri gibi kabul edip, devam ettikleri sürece on-
teki mutluluk ıstırabı dışlamaz. Üstelik, siz sadece zevki tanı- lardan tat alın ve gitmelerine izin verin, çünkü mutlaka git-
yorsunuz, saf varoluşun aşkın mutluluğunu değil. Öyleyse ge- mek zorundalar.
lin zevki (hazzı) kendi düzeyinde tartışalım. S: Acının tadını çıkarabilmem nasıl mümkün olur? Fiziksel acı
Eğer zevk ve acı anlarında kendinize bakarsanız, fark harekete geçmeyi, bir eylemi gerektirir.
edeceksiniz ki aslında zevk ya da acı veren, bir şeyin kendisi M: Elbette. Zihinsel acı da öyle. Mutluluk bunun farkında ol-
değil, onun bir bölümünü oluşturduğu durumlar ve koşullar- makta yatar, ondan ürkmek ya da kaçınmakta değil. Tüm
dır. Haz, haz duyan ile duyulan arasındaki ilişkide yatar ve mutluluk farkındalıktan kaynaklanır. Ne kadar daha çok bi-
onun özü, kabul ediştir. Durum her ne olursa olsun, o eğer ka- lincinde olursak, sevinç de o kadar daha derin olur. Acıyı ka-
bul edilebilir ise hoştur, zevk vericidir. Eğer kabul edilebilir bul, direnç göstermemek, cesaret ve dayanıklılık - bunlar ger-
değilse, acı verici olur. Onu kabul edilebilir kılanın ne olduğu çek mutluluğun derin ve sürekli kaynaklarını açarlar.
önemli değildir; neden, fiziksel ya da psikolojik veya izlenemez S: Neden acının hazdan daha etkili olması gereksin?
olabilir; belirleyici faktör kabuldür. Görüleceği gibi, ıstırap ka- M: Haz hemen kabul edilir, halbuki egonun tüm güçleri acıyı
bul etmeyişten kaynaklanır. reddeder. Acının kabulü egonun inkârı demek olduğundan ve
S: Acı kabul edilebilir değildir. ego da gerçek mutluluğun yolu üzerinde durduğundan, acının
M: Neden olmasın? Hiç denediniz mi? Deneyin, onda hazzın tam gönülle kabulü mutluluk zembereklerini serbest bırakır.
veremeyeceği bir sevinç bulacaksınız; şu basit nedenle ki acıyı S: Istırabın kabulü de aynı şekilde iş görür mü?
kabul etmek sizi hazzın götüreceğinden çok daha derine götü- M: Acı olgusu kolaylıkla farkındalık odağına getirilir. Istırapta
rür. Ego, doğası gereği acıdan kaçarak hazzı kovalar. Bu kalı- ise bu o kadar basit değildir. Istırabı odaklamak, dikkatini ıs-
bın son bulması demek, benliğin, kişinin sonu demektir. Arzu- tırapta toplamak yetmez; çünkü zihinsel hayat, bildiğimiz gi-
ları ve korkularıyla egonun son bulması ise sizin gerçek doğa- bi, bir sürekli ıstırap akışıdır. Istırabın daha derin katmanla-
nıza, tüm huzurun ve mutluluğun kaynağına dönebilmenize rına ulaşmak için onun köklerine inmek ve korkunun ve arzu-
olanak verir. "Sürekli haz" arzusu, içteki ebedi uyumun dışa nun iç içe örülü olduğu ve orada hayatın enerji akımlarının
yansımasıdır. Gözlenebilir bir olgu şudur: İnsan ancak kendi- birbirleriyle çatıştıkları, birbirlerini engelledikleri ve tahrip et-
sinden bir seçim ve karar talep eden zevk ile acı arasındaki ça- tikleri o uçsuz bucaksız yeraltı ağını ortaya çıkarmak zorunda-
tışma içinde kaldığı zaman kendini düşünüp sıkıntı duyar. sınız.
Öfkeye neden olan, arzu ile korku arasındaki bu çarpışmadır S: Tümüyle bilinç düzeyinin altında bulunan bir karmaşayı
ve bu hayatta sağlığın en büyük düşmanıdır. Acı, bir ders ve nasıl düzeltebilirim?

163 2 95
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Kendiniz ile, "Ben-im" ile birlikte olarak; günlük yaşamı- ben-merkezci (benlikçi) hallerdir. Arzu ve korku arasında öfke
nızda kendinizi uyanık bir ilgi ile gözlemleyerek, yargılamak- ortaya çıkar. Öfke ile birlikte nefret, nefret ile de tahrip etme,
tan çok anlamaya çalışarak; ortaya çıkacak olan her ne ise, yıkma hırsı. Savaş, bütün öldürücü donanımla donanmış ve
orada olduğu için onu tam gönülle kabul ettiğinizde siz, derin- organize olmuş eylem halindeki nefrettir.
de olanın yüze çıkmasını ve orada hapsolmuş enerjileriyle ha- S: Bu dehşetlere son vermenin bir yolu var mıdır?
yatınızı ve bilincinizi zenginleştirmesini teşvik etmiş olursunuz. M: Daha çok sayıda insan kendi gerçek doğasını bildikçe, on-
Bu, farkındalık halinin büyük eseridir; hayatın ve zihnin do- ların, çok süptil de olsa, etkileri egemen olacak ve dünyanın
ğasını anlamak suretiyle engelleri kaldırır ve enerjileri ser- duygusal atmosferi tatlılaşacak. Halk liderlerini takip eder ve
best hale geçirir. Zekâ özgürlüğe açılan kapıdır ve uyanık dik- liderler arasında kalben ve zihnen büyük ve kesinlikle çıkar
kat zekânın anasıdır. peşinde olmayan bazıları çıktığında, onların yoğun etkisi bu
S: Bir soru daha. Zevk niçin acı ile son bulur? çağın katılıklarını ve suçlarını olanaksız kılmaya yetecektir.
M: Her şeyin bir başlangıcı ve sonu vardır; zevkin de öyle. Bek- Bir yeni altın çağ gelebilir ve bir süre devam edebilir ve o ken-
lemeyin ve acınmayın (esef etmeyin) o zaman acı olmayacak. di mükemmelliğine yenik düşebilir. Çünkü, gelgit dalgası en
Istıraba yol açan bellek ve hayal gücüdür. yüksek noktasına ulaştığında, geri çekiliş başlar.
Elbette, hazdan sonra gelen acı, bedenin ya da zihnin kö- S: Kalıcı mükemmellik diye bir şey yok mudur?
tü kullanılmasından kaynaklanıyor olabilir. Beden kendi öl- M: Evet vardır, fakat o tüm mükemmel olmayanları içerir.
çüsünü bilir, ama zihin bilmez. Onun istekleri sayısız ve sınır- Gerçek doğamızın mükemmelliği her şeyi olası, idrak edile-
sızdır. Zihninizi büyük dikkatle, sebatla gözlemleyin, çünkü bilir, ilginç kılandır. O hiç ıstırap bilmez, çünkü o ne beğenir,
tutsaklığınız da özgürlüğünüzün anahtarı da onda yatar. ne beğenmez; ne kabul, ne reddeder. Yaradılış ve helâk iki ku-
S: Benim sorum tam yanıtlanmadı: Neden insanın hazları yı- tuptur ki onların arasında o, durmadan değişen modelini örer.
kıcıdır? Neden o yıkımdan öylesine zevk alır? Hayatın işi ken- Eğilimlerden ve tercihlerden kendinizi kurtarın, kederle yüklü
dini korumak, sürdürmek ve genişletmektir. Bu konuda onun zihin artık olmayacaktır.
rehberliğini acı ve haz yapar. Bunlar hangi noktada yıkıcı olur- S: Ama, ıstırap çeken yalnızca ben değilim. Başkaları da var.
lar? M: Siz onlara arzularınız ve korkularınızla gittiğinizde, sadece
M: Zihin yönetimi ele geçirdiğinde, geçmişin anıları ve gelece- onların kederlerine keder eklersiniz. Önce kendinizi ıstırap çek-
ğin beklentileriyle abartır, çarpıtır, görmemezlikten gelir. Geç- mekten kurtarın ve ancak ondan sonra başkalarına yardımı
miş geleceğe projekte edilir ve gelecek beklentileri boşa çıka- umut edin. Umut etmenize bile gerek yok - sizin mevcudiyeti-
rır. Duyu ve faaliyet organları kendi kapasiteleri üstünde aşırı niz dahi, bir insanın hemcinsine verebileceği en büyük yardım
uyarılır ve kaçınılmaz olarak arızalanırlar. Zevk alınan nesne- olur.
ler kendilerinden bekleneni veremez ve kötü kullanmadan do-
layı yıpranır ya da tahrip olurlar. Bunun sonucunda, zevk bek-
lenen yerde aşırı acı bulunur.
S: Biz sadece kendimizi değil, başkalarını da tahrip ediyoruz!
M: Tabii, bencillik daima yıkıcıdır. Arzu ve korku, her ikisi de

164 2 9 5
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

59 nız çelişkilerle dolu. Çelişki sahteliğin işaretidir; gerçek asla


kendisiyle çelişmez.
Gerçekleri Yaşayın, Fantezi ve Kuruntuları Değil Örneğin, siz halkın sefalet kertesinde yoksul olduğundan
yakınıyorsunuz. Ama servetinizi onlarla paylaşmıyorsunuz. Siz
Soran: Siz gördüğünüz her şeyin siz olduğunu söylüyorsu- yanı başınızdaki savaşı önemsiyorsunuz ama o uzak bir ülkede
nuz. Siz yine, dünyayı bizim gördüğümüz gibi gördüğünüzü de ise hemen hiç düşünmüyorsunuz. Egonuzun değişen bahtına
kabul ediyorsunuz. Burada bugünkü gazete var, sürüp giden göre de sizin değer ölçüleriniz belirleniyor; "Ben düşünüyo-
onca dehşeti gösteren. Madem ki dünya kendinizsiniz, böylesi- rum", "Ben istiyorum", "Ben mecburum"lar mutlaklar haline
ne kötü bir davranışı nasıl açıklayabilirsiniz? getirilmiş.
Maharaj: Zihninizdeki hangi dünyadır? S: Bununla beraber, kötülük gerçektir.
S: İçinde yaşadığımız ortak dünya. M: Sizden daha gerçek değil. Kötülük, yanlış anlamaların ve
M: Aynı dünyada yaşadığımızdan emin misiniz? Ben doğayı - kötüye kullanmaların yarattığı sorunlara yanlış yaklaşımdır.
denizi, karaları, bitkileri ve hayvanları- kastetmiyorum, sorun Bu bir kısır döngüdür.
onlar değil, sonsuz uzay, sonsuz zaman, tükenmez güç de de- S: Bu kısır döngü kırılabilir mi?
ğil. Yemem, sigara tüttürmem, okumam ve konuşmam sizi ya- M: Sahte bir döngünün kırılmasına da ihtiyaç yoktur. Onu
nıltmasın, benim zihnim burada değil. Benim hayatım burada olduğu gibi yani "var olmayan" olarak görmek yeterlidir.
değil. Sizin arzular ve doyumlar, korkular ve kaçışlar dünya- S: Fakat bizlerin hakaretlere ve gaddarlıklara boyun eğme-
nız kesinlikle benimki değil. Ben -sizin bana onun hakkında mizi ve başkalarını boyun eğdirmemizi sağlayacak kadar yete-
söyledikleriniz hariç- onu algılamıyorum bile. O sizin özel rü- rince gerçektir.
ya-dünyanız ve benim ona tek tepkim sizden rüya görmeyi M: Cinnet evrenseldir. Sağduyu, akıl sağlığı ise seyrek görü-
kesmenizi istemektir. lür. Ama umut vardır, çünkü kendi cinnetimizi algıladığımız
S: Elbet ki savaşlar ve devrimler rüya değildir. Hasta anneler, anda akıllılık yolundayız demektir. Günlük hayatımızdaki de-
açlıktan ölen çocuklar rüya değildir, kötü yoldan kazanılmış liliklerimizi bize göstermek ise Guru'nun işlevidir. Hayat sizi
ve kötü kullanılan servet rüya değildir. bilinçlendirir, fakat Guru sizi farkında kılar.
M: Daha başka? S: Efendim, siz ne ilki, ne de sonuncususunuz. En eski zaman-
S: Bir rüya paylaşılamaz. lardan bu yana, gerçeğe erişen insanlar olmuştur. A m a bu ha-
M: Uyanıklık hali de öyle. Her üç durum da -uyanıklık, rüya yatlarımızı ne kadar az etkilemiştir! Rama'lar, Krişna'lar, Bu-
ve uyku- öznel, kişisel ve mahremdir. Onların hepsi bilinç da'lar ve İsa'lar geldiler ve geçtiler ve bizler nasıl idiysek yine
içinde "Ben" denilen o küçücük kabarcığa vaki olur ve o ka- öyleyiz; ter ve gözyaşları içinde yuvarlanıp duruyoruz. Yaşam-
barcık içinde yer alır. Gerçek dünya "Ben "in ötesindedir. larına tanık olduğumuz büyük üstatlar ne yaptılar? Dünyada-
S: Ben olsun ya da olmasın, olgular gerçektir. ki köleliği azaltmak için siz ne yaptınız?
M: Elbette olgular gerçektir! Ben onlar arasında yaşıyorum. M: Yaratmış olduğunuz kötülüğü ancak siz giderebilirsiniz.
Fakat siz hayallerle, fantezilerle yaşıyorsunuz, gerçeklerle de- Onun kökeninde sizin kendi katı bencilliğiniz var. Önce kendi
ğil. Gerçekler asla çatışmaz, halbuki sizin hayatınız ve dünya- evinizi düzene koyun, göreceksiniz ki işiniz yapılmıştır.

292 3 3 0
BEN O'YUM SRI NISARGADATTA MAHARAJ

S: Bizden önce gelmiş bilgelik ve sevgi dolu kişiler, çoğu za- ğunu söylüyorsunuz; peki, onun üzerinde ne gibi güçlü bir et-
man çok ağır bir bedel ödeyerek, kendilerini düzene koydular. ki meydana getirdiniz?
Sonuç ne oldu? Bir göktaşı ne kadar parlak da olsa, geceyi M: Ne tür bir güçlü etki bekliyorsunuz?
daha az karanlık kılmaz. S: İnsan budala, bencil ve zalim.
M: Onları ve işlerini yargılamak için, onlardan biri olmalısı- M: İnsan aynı zamanda akıllı, sevecen ve iyi yürekli.
nız. Kuyudaki bir kurbağa gökteki kuşlar hakkında hiçbir şey S: Neden iyilik egemen değil?
bilmez. M: Öyledir - benim gerçek dünyamda, sizin kötü dediğiniz bile
S: İyi ile kötü arasında bir duvar bulunmadığını mı söylemek iyiye hizmet eder, bu nedenle de gereklidir. O bedeni toksin-
istiyorsunuz? lerden arıtan çıbanlar gibidir. Hastalık acı verici, hatta tehlike-
M: Bir duvar yoktur, çünkü iyi ve kötü yoktur. Her somut du- lidir, fakat onunla doğru şekilde meşgul olursanız, o şifa verir.
rumda gerekli (zorunlu, kaçınılmaz) olan ve gerekli olmayan S: Ya da öldürür.
vardır. Gerekli olan doğrudur, gereksiz olan yanlıştır. M: Bazı durumlarda ölüm en iyi tedavidir. Bir hayat ölümden
S: Kim karar verir? daha kötü olabilir ki ölüm -görünüşler her ne olursa olsun-
M: Durum karar verir. Her durum, doğru yanıtı talep eden bir çok seyrek olarak tatsız bir deneyim oluşturur. Öyleyse yaşa-
meydan okuyuştur. Verilen karşılık doğru olursa, meydan oku- yanlara acıyın, ölenlere asla. Bu, bir şeylerin kendi başlarına
manın yol açtığı karşılaşma sonuçlanmıştır ve sorun biter. iyi ya da kötü oluşu sorunu benim dünyamda mevcut değildir.
Eğer karşılık yanlış ise karşılaşma sonuçlanmamıştır ve sorun Gerekli olan iyidir, gereksiz olan kötü. Sizin dünyanızda ise
çözülmemiş olarak kalır. Sizin çözülmemiş sorunlarınız - sizin hoş olan, zevk verici olan iyidir, acı verici olan da kötü.
karmanız'ı oluşturan işte budur. Onları doğru olarak çözün ve S: "Gerekli" dediğiniz nedir?
özgürlüğe kavuşun. M: Büyümek gereklidir, daha çok büyümek gereklidir. Daha
S: Siz beni her zaman geriye, kendi içime doğru yöneltir gö- iyi olan uğruna iyi olanı geride bırakmak gereklidir.
rünüyorsunuz. Bu dünyanın sorunlarına nesnel bir çözüm yok S: Hangi sonuç için?
mudur? M: Sonuç başlangıçtır. Başladığınız yerde bitirirsiniz - Mut-
M: Dünya sorunları, sizin gibi, her biri kendi arzu ve korkula- lak'ta.
rıyla dolu sayısız insan tarafından yaratıldılar. Kişisel ve sos- S: O zaman bütün bu sıkıntılar niçin? Başladığım yere dön-
yal geçmişinizden sizi kendinizden başka kim kurtarabilir ki? mek için mi?
Siz, illüzyondan doğan şiddetli arzulardan kurtulmanın gerek- M: Kimin sıkıntısı? Hangi sıkıntı? Siz büyüyerek koca bir or-
liliğini görmedikçe, bunu nasıl yapabilirsiniz? Kendiniz yardı-
man olan tohuma acır mısınız? Siz bir bebeği yaşam derdin-
ma muhtaçken, nasıl gerçekten yardım edebilirsiniz?
den kurtarmak için öldürür müsünüz? Hayatın, hep daha ve
S: Geçmişin bilgeleri ne yolda yardım ettiler? Siz ne yolda yar-
dım ediyorsunuz? Birkaç birey yararlanıyor kuşkusuz; sizin daha çok hayatın ne kusuru var? Büyümeye engel olan ne-
rehberliğiniz ve örnekliğiniz onlar için bir hayli şey ifade edi- denleri ortadan kaldırın, o zaman bütün kişisel, sosyal, ekono-
yor; fakat insanlığı, hayatın ve bilincin bütünlüğünü ne yolda mik ve politik sorunlarınız ortadan kalkar. Evren bir bütün
etkiliyorsunuz? Siz dünya olduğunuzu ve dünyanın siz oldu- olarak mükemmeldir ve parçaların o mükemmelliğe ulaşma
çabaları bir sevinç nedenidir. 166
Mükemmel
293 olmayanı mükemmel
332
297
SRI NISARGADATTA MAHARAJ
BEN O'YUM
nin özelliklerinden biridir ki o gelecek ile ilgilenmez. Sizin ge-
olan uğruna seve seve feda edin, o zaman iyi ve kötü tartışma-
lecekle ilgilenişinizin nedeni acı korkusu ve haz arzusudur;
ları artık hiç olmayacak.
gnani'ye göre ise her şey aşkın mutluluktur: O önüne çıkan
S: Ama biz daha iyi olandan korkuyoruz ve daha kötü olana her şeyle mutlu olur.
S: Elbette, bir gnani'yi bile perişan edebilecek pek çok şey var-
izim cinnet noktasına varan budalalığımızda. dır.
M: Bir gnani zorluklarla karşılaşabilir, fakat bunlar ona ıstı-
rap vermezler. Bir çocuğu, doğuşundan erişkinliğine kadar
büyütüp yetiştirmek zor bir iş gibi görünebilir, fakat bir anne
için zorlukların anıları da sevinç konusudur. Dünyanın hiçbir
296 kusuru yoktur. Kusuru olan sizin ona bakış tarzınızdır. Sizi
61 yanıltan, kendi imgelemenizdir. İmgeleme olmadıkça dünya
da yoktur. Sizin bir dünyanın bilincinde olduğunuza dair ka-
Madde Bilincin Ta Kendisidir nınız, dünyadır. Algıladığınız dünya bilinçten yapılmadır; si-
zin madde dediğiniz, bilincin ta kendisidir. Siz, onun içinde
Soran: Hayatım boyunca mübarek kimselerle beraber bulun-
hareket ettiği uzaysınız (akaşa), onun süregeldiği zamansınız,
ma gibi iyi bir şansım oldu. Kendini-idrak için bu yeterli midir? hayat veren sevgisiniz. İmgeleme ve bağımlılıklara son verin,
Maharaj: Bu sizin bunu nasıl kullandığınıza bağlıdır. geriye ne kalır?
S: Bana satsang'ın (özgürleştirici eylemin) otomatik olduğu S: Dünya kalır. Ben kalırım.
söylendi. Bir ırmak nasıl bir insanı denize döküldüğü yere ta-
M: Evet; fakat onu arzu ve korku perdesi içinden görmekten
şırsa, iyi insanların süptil ve sessiz tesirlerinin de beni öylece
ne kadar daha farklıdır onu olduğu gibi görmeniz.
gerçeğe götüreceği anlatıldı.
S: Bütün bu ayrımlar ne için - gerçek ve illüzyon, bilgelik ve
M: Bu sizi ırmağa götürür ama geçiş size aittir. Özgürlük is-
cehalet, ermiş ve günahkâr? Herkes mutluluk arayışı içinde,
teği ve iradesi olmadıkça özgürlük kazanılamaz ve korunamaz
herkes umutsuzca çırpmıyor; herkes bir Yogi ve herkesin ha-
da. Özgürlüğe ulaşmak için çaba göstermelisiniz, en azından
yatı bir bilgelik okulu. Herkes, ihtiyacı olan dersi kendi tarzın-
engelleri ortaya çıkarıp yok etmeye çalışmalısınız. Eğer huzur
da öğreniyor. Toplum kimini onaylıyor, kimini onaylamıyor;
istiyorsanız o yolda çaba göstermelisiniz. Yalnızca sessiz dura-
her yerde ve her zaman geçerli olan kurallar yok.
rak huzuru kazanamazsınız.
M: Benim dünyamda sevgi tek kuraldır. Sevgi talep etmem,
S: Bir çocuk büyür. O büyümek için plânlar yapmaz, bir mo- onu veririm. Böyledir benim doğam.
dele de sahip değildir; parça parça da büyümez, burada bir el, S: Hayatınızı bir kalıp üzere yaşadığınızı görüyorum. Sabah-
orada bir bacak gibi. O bütünlük içinde ve bilinçsiz olarak bü- ları bir meditasyon kursu veriyorsunuz, düzenli dersleriniz ve
yür. sohbetleriniz var. Günde iki kez ibadet (puja) ve akşamları
M: Çünkü o imgelemeden azadedir (hayal kurmaz). Siz de onun dinsel şarkılar (bhajan). Bu alışılagelmiş gündelik programa
gibi büyüyebilirsiniz; fakat anılardan ve beklentilerden doğan özenle uyar görünüyorsunuz.
tahminler ve plânlarla avunmamanız koşuluyla. Bu bir gnani'
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: İbadet ve ilahiler ben nasıl bulmuşsam öylece devam edi- maz zekâ ve güzellik yapıtları görüyoruz. Evrenin şekilsiz ve
yor ve ben müdahale etmek için bir neden görmedim. Genel kaotik (kargaşa içinde) olduğuna nasıl inanabilirim? Sizin
rutine gelince, birlikte yaşadığım ya da beni görmeye gelen dünyanız, sizin içinde yaşadığınız dünya şekilsiz olabilir ama
insanların istekleri uyarınca öyledir. Onlar birçok yükümlü- onun kaotik olması gerekmez.
lüğü olan kimselerdir ve zamanlama onlara uygun geldiği gi- M: Nesnel evren yapıya, düzene sahiptir ve güzeldir. Bunu kim-
bidir. Bir ölçüde tekrarlanan rutin kaçınılmaz bir şey. Hay- se yadsıyamaz. Fakat yapı ve kalıp, sınırlama ve zorlama anla-
vanların ve bitkilerin bile zamanlama programları vardır. mına gelir. Benim dünyam mutlak şekilde özgürdür; onun
S: Evet, tüm hayatta düzgün bir zamanlama ve sıralama gö- içindeki her şey kendi kendine belirlenir (elindeliğe, özgür ira-
rüyoruz. Bu düzeni kim devam ettiriyor? Yasaları koyan ve deye sahiptir). Bu nedenle, her şeyin kendi başına vaki oldu-
düzeni uygulayan bir içsel hükümdar var mıdır? ğunu söyleyip duruyorum. Benim dünyamda da düzen vardır,
M: Her şey kendi doğasına göre hareket eder. Bir polise ihti- fakat o bir dıştan-empoze-edilmiş düzen değildir. O, zaman-
yaç yoktur. Her aksiyon bir reaksiyon yaratır, o bu aksiyonu dan bağımsızlığı nedeniyle kendiliğinden ve anında vaki olur.
dengeler ve nötralize eder. Her şey olur fakat sürekli bir iptal Mükemmellik gelecekte değil, şimdi vardır.
ediş vardır ve sonunda sanki hiçbir şey olmamış gibidir. S: Sizin dünyanız benimkini etkiler mi?
S: Nihai uyumlar ile beni teselli etmeyin. Muhasebe dengele- M: Sadece bir noktada - an (şimdi) noktasında. O ona anlık bir
nir ama zararı çeken benim. varlık verir, bir anda gelip geçen bir gerçeklik duygusu. Tam
M: Bekleyin ve görün. Masrafları haklı kılacak kadar kârlı bir farkındalık halinde ise temas kurulmuştur. Bunun için ise
sonuca ulaşabilirsiniz. zorlamasız, kendi benliği ile kısıtlanmamış bir dikkat ve ilgi
S: Uzun bir ömrü geride bıraktım ve çoğu zaman merak edi- gerekir.
yorum, bu ömür içindeki birçok olay rastlantı sonucu muydu, S: Dikkat zihne ait bir tutum değil midir?
yoksa bir plân var mıydı? Ben doğmadan önce hazırlanıp önü- M: Evet, zihin gerçeği bilmeye istekli olduğunda, dikkat göste-
me serilmiş bir kalıba göre yaşamak zorunda mıydım? Eğer rir. Dünyanızın bir kusuru yok, düzensizliği yaratan, sizin ken-
öyle ise bunu kim hazırlamıştı ve uyguluyordu? Sapmalar ve dinizi ondan ayrı olarak düşünmenizdir. Bencillik tüm kötü-
hatalar olabilir miydi? Bazıları kaderin değişmez olduğunu ve lüklerin kaynağıdır.
hayatın her saniyesinin önceden-saptanmış olduğunu söylü- S: Soruma geri dönüyorum. Ben doğmadan önce, benim iç
yor, diğerleri ise salt rastlantının her şeyi tayin ettiğini savu- varlığım, hayatımın bütün ayrıntılarını kararlaştırdı mı, yok-
nuyorlardı. sa o tümüyle rastlantısal ve kalıtım ve koşulların insafına mı
M: Bunu istediğiniz gibi kabul edebilirsiniz. Hayatınızda bir kalmıştır?
kalıbın varlığını fark edebilir ya da sadece bir rastlantılar zin- M: Ana-babalarmı kendileri seçtiklerini ve gelecek hayatlarını
ciri görebilirsiniz. Açıklamaların amacı zihni memnun etmek- nasıl yaşayacaklarını kendileri kararlaştırmış olduklarını id-
tir. Onların gerçek olmaları şart değildir. Gerçeğin tarifi ve ni- dia edenler bunu kendileri için bilebilirler. Bana gelince, ben
telendirilmesi mümkün olmaz. asla doğmadım.
S: Bayım, benim sorumdan kaçıyorsunuz! Sizin buna nasıl S: Sizi karşımda oturmuş, sorularımı yanıtlar görüyorum.
baktığınızı bilmek istiyorum ben. Her ne yana baksak, inanıl- M: Siz sadece, doğmuş ve ölecek olan bedeni görüyorsunuz.

298 295
BEN O'YUM SRI NISARGADATTA MAHARAJ

S: Benim de ilgilendiğim, işte bu beden-zihin'in yaşam öykü- normal hale getirildi ve o gelişerek becerikli ve çekici bir genç
südür. O sizin tarafınızdan mı, yoksa bir başkası tarafından hanım haline geldi. Bu, doktorun beş yılını aldı, fakat iş ba-
mı hazırlandı, veyahut bir rastlantı ile mi oldu? şarılmıştı. O gerçek bir Guru idi! O şartlar ileri sürmedi, ya da
M: Sorunuzda bir tuzak var, ben beden ile evren arasında bir kızın tedaviye gönüllü ve uygun olmasını beklemedi, inançsız
ayrım yapmıyorum. Her biri diğerinin nedenidir, aslında her ve umutsuz, sadece sevgisinden, tekrar tekrar denedi.
biri diğeridir. Fakat ben hepsinin dışındayım. Ben size asla M: Evet, Guru'nun doğası budur. O asla vazgeçmez. Fakat ba-
doğmadığımı söylerken, siz gelecek hayat için hazırlıklarımın şarmak için, çok büyük bir dirençle karşılaşmaması gerekir.
ne olduğunu sormaya devam ediyorsunuz. Hayal gücünüzün Kuşku ve itaatsizlik, zorunlu olarak, geciktirir. Ona güven ve
işlemesine izin verdiğiniz andan itibaren o hemen bir evren esneklik gösterilirse, öğrencisinde hızlı ve radikal bir değişim
geliştirir. Bu kesinlikle sizin imgelediğiniz gibi değil, ben de si- sağlayabilir. Guru'nun derin içgörüsü ve öğrencinin hevesi,
zin imgelemelerinizle bağımlı değilim. her ikisine de ihtiyaç vardır. Öykünüzdeki kızın durumu her
ne idiyse, o, insanların ilgisizliğinden dolayı ıstırap çekmiş. En
S: Canlı bir bedeni oluşturmak ve korumak zekâ ve enerji ge-
zor kişiler entelektüellerdir. Onlar çok fazla konuşurlar ama
rektirir. Bunlar nereden gelirler?
ciddi değildirler.
M: Sadece imgeleme vardır. Zekâ ve güç, hepsi sizin imgelemi-
nizde harcanırlar. O sizi öylesine bütünüyle içine çekmiştir ki, Sizin gerçeğe-varmak dediğiniz, doğal bir şeydir. Siz ha-
gerçekten ne kadar uzaklaştığınızı kavrayamazsınız. Kuşku- zır olduğunuzda Guru'nuz sizi bekliyor olacak. Öğretmeniniz-
suz, hayal gücü çok zengin bir yaratıcılığa sahiptir, onun vası- le ilişkiniz doğru ise gelişirsiniz. Her şeyden önemlisi, ona
tasıyla evren içinde evren inşa edilir. A m a bunların hepsi de güvenin. O sizi yanlışa götüremez.
aslında var olmayan uzay ve zaman, geçmiş ve gelecek içinde S: Benden yanlışlığı apaçık olan bir şey istediğinde bile mi?
bulunurlar. M: Yapın onu. Bir Sanyasi'ye Gurusu evlenmesini söylemişti.
O itaat etti ve çok acı biçimde sıkıntı çekti. Fakat onun dört
S: Geçenlerde küçük bir kız hakkında bir rapor okudum. Çok
çocuğu hepsi, Maharashtra'daki en büyük ermişler ve görücü-
küçük yaşlarında zalimce muamele görmüştü. Çok fena hırpa-
ler oldular. Gurunuz'dan her ne gelirse onlarla mutlu olun, o
lanarak sakat edilmiş ve bir yetimhanede büyümüştü. Bu kü-
zaman mükemmellik yolunda zorlanmasız ilerleyeceksiniz.
çük kız sessiz ve uysaldı, fakat tamamıyla ilgisizdi. Çocuklara
S: Bayım, herhangi bir isteğiniz ve arzunuz var mı? Sizin için
bakan rahibelerden biri kızın geri zekâlı olmadığı fakat sadece
herhangi bir şey yapabilir miyim?
içine kapanık ve çevresine tepkisiz olduğu kanısındaydı. Bir
psikanalistten vakayı alması istendi ve o tam iki yıl boyunca M: Bende olmayan neyi bana verebilirsiniz? Maddi şeyler, do-
yum bulmak için istenir. Ben kendimle doyum halindeyim.
çocuğu haftada bir görerek söz konusu yalıtım duvarını yık-
Başka neye ihtiyacım olur?
maya çalıştı. Kız yumuşak başlı ve terbiyeliydi fakat doktora
hiç ilgi göstermiyordu. Doktor ona, içinde odaları ve eşyası S: İhtiyacınız olduğuna inandığım bir şeyi size getirsem, onu
kabul eder misiniz?
bulunan bir oyuncak ev ve anne, baba ve çocuklarını temsil
eden bebeklerini getirmişti. Bunun bir etkisi oldu ve kızda bir M: Sizi vermeye sevk eden sevgi, beni de almaya sevk eder.
ilgi uyandı. Günün birinde eski acılar canlandı ve yüzeye çıktı. S: Birisi size güzel bir aşram inşa etmeyi teklif etse?
Kız yavaş yavaş iyileşti, bir dizi ameliyat ile yüzü ve bedeni M: Elbette, bırakın yapsın, Bir servet harcasın, binlercesini

292 293
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

yedirip içirmek için yüzlerce işçi tutsun. M: Elbette. "Ben kendimi idrak ettim" fikri dahi bir hatadır.
Doğal Hal'de, "Ben şuyum, ben o'yum" yoktur.
S: Bu bir arzu değil mi?
M: Kesinlikle değil. Ben onun bunu yalnızca doğru biçimde
yapmasını, cimrilikle ve yarım gönülle değil, canı gönülden yap-
masını isterim. O kendi arzusunu yerine getiriyor, benimkini
değil. Bırakın arzusunu iyi bir biçimde yerine getirsin ve in-
sanlar ve tanrılar arasında ün kazansın.
S: Fakat siz bu Aşram'ı istiyor musunuz? 62
M: Ben istemiyorum. Ona ihtiyâcım yok.
En Yüce Olan'da Tanık Tezahür Eder
S: Yapılırsa, içinde oturmayı kabul eder misiniz?
M: Mecbur olursam.
Soran: Kırk yıl kadar önce J. Krişnamurti sadece hayatın var
S: Sizi ne mecbur edebilir?
olduğunu, kişiliklere, bireyselliklere dair sözlerin gerçeğin için-
M: Işığı arayanların sevgisi.
de temeli bulunmadığını söyledi. O, hayatı tanımlamaya çalış-
S: Evet, görüşünüzü anlıyorum. Şimdi, ben samadhi haline
madı - sadece, hayatın tarife ihtiyacı olmadığını ve tarifi ola-
nasıl girerim?
naksız olduğunu ama eğer onun deneyim yoluyla bilinmesine
M: Eğer uygun durumdaysanız, gördüğünüz herhangi bir şey
engel olan etkenler ortadan kaldırılırsa, bütünüyle deneyimle-
sizi samadhi haline geçirir. Ne de olsa, samadhi olağandışı bir
nebileceğini (yaşanabileceğini) anlattı. Başlıca engel bizim za-
şey değildir. Zihin şiddetli bir şekilde ilgilenmişse, ilgi konusu
man hakkındaki fikrimizde ve zamana olan bağımlılığımızda,
olan şeyle bir olur - gören ve görülen bir olur, işiten ve işitilen
geçmişin ışığında bir gelecek bekleme alışkanlığımızda yatıyor.
bir olur, seven ile sevilen bir olur. Her deneyim samadhi için
Geçmişin toplamı, "Ben ... idim", gelecek için umut edilen de
bir zemin olabilir.
"Ben ... olacağım" haline gelir ve hayat "Ben ... idim"den,
S: Siz daima samadhi halinde misiniz?
"Ben ... olacağım"a sürekli bir geçiş çabası haline dönüşür. Şu
M: Elbette hayır. Samadhi ne de olsa bir zihin halidir. Ben ise bü-
an, "şimdi" gözden kaybolmuştur. Maharaj "Ben-im"den söz
tün deneyimlerden öteyim. Ben büyük yiyip-tüketici, yok edici-
ediyor. O da "Ben ... idim" ve "Ben ... olacağım" gibi bir illüz-
yim: Her neye dokunsam, eriyip boşluğa, hiçliğe (akaşa) karışır.
yon mudur, yoksa onda hakiki olan bir şey var mı? Ve eğer
S: Benim, kendimi-biliş için samadhiler'e ihtiyacım var.
"Ben-im" de bir illüzyon ise, insan kendisini bundan nasıl kur-
M: İhtiyacınız olan tüm kendini-biliş'e sahipsiniz, fakat buna
tarır? Ben "Ben-im"den kurtuldum fikri saçma, anlamsız bir
güvenmiyorsunuz. Kendini kanıtlaması için kendinize bir şans
şey. "Ben-im"de, eklenen anılar yeni beklentiler yaratırken za-
verin. Bazılarına bu idrak fark edilmez bir şekilde gelir, bu du-
manla değişen "Ben ... idim" ve "Ben... olacağım"dan farklı
rumda kanaat getirmeye ihtiyaçları vardır. Onlar değişmişler-
olarak, zamanla değişmeyen, kalıcı, hakiki bir şey var mıdır?
dir ama bunu göremezler. Böyle çarpıcı olmayan değişimler
Maharaj: Şimdiki "Ben-im" de, "Ben ... idim" ve "Ben ... ola-
çoğunlukla en güvenilir olanlardır.
cağım" kadar sahtedir. O sadece zihindeki bir fikirdir, belleğin
S: İnsan kendini-idrake ulaştığına inanabilir ve bunda yanıl-
bıraktığı bir izlenimdir ve onun yarattığı ayrı kimlik de sah-
mış olabilir mi?
298
340
SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
BEN O'YUM
tüellik (manevilik). Spiritü elliğin ötesinde tanrısallık (salt mü-
tedir. Bu sahte bir merkeze yükleme, ona göndermelerde bu-
kemmellik) vardır. Kişilik kesinlikle zaman içinde geçici olan-
lunma alışkanlığının terk edilmesi gerek; "Ben görüyorum",
dır ve sadece bir tek doğum için geçerlidir; bedenin doğması
"Ben hissediyorum", "Ben yapıyorum" sanısı bilinç alanından
ile başlar ve bir sonraki bedenin doğması ile biter. Bir kez bitti
kaybolmalıdır; sahte olanlar gittiğinde, geride kalan gerçek
mi, tam bitmiş olur; birkaç tatlı ve acı dersten başka ondan ar-
olandır.
takalan hiçbir şey olmaz.
S: Bu kendini bertaraf etme (eleme) hakkındaki büyük konuş-
Bireylik hayvansal-insan (beşer) ile başlar ve tam (kema-
malar da nedir? Kendi kendini eleme nasıl olabilir? Bu ne tür
le ermiş) insan ile son bulur. Kişilik ve bireylik arasındaki bö-
bir metafizik cambazlıktır ki cambazın kaybolması ile sonuç-
lünme günümüz insanlığının karakteristik özelliğidir. Bir yan-
lanır? Sonunda o yine -kayboluşundan alabildiğine gurur du-
da doğruyu, iyiyi, güzeli özleyen bireylik; öte yanda alışkanlık
yarak* ortaya çıkacaktır.
ve ihtiras, korku ve açgözlülük, boyun eğme ve şiddet arasın-
M: "Ben-im"i öldürmek üzere kovalamak zorunda değilsiniz-;
daki çirkin çekişme.
Öldüremezsiniz. İhtiyacınız olan tek şey gerçeğe duyulan sami-
Spiritüel veçhe ise hâlâ kullanımda değil. O bir dualite
mi özlemdir. Biz ona atma-bhakti, En Yüce Olan'a duyulan sev-
atmosferinde kendini belli edemez. Ne zaman ki kişilik yeni-
gi deriz, ya da moksha-sankalpa, sahte olandan kurtulma az-
den bireylik ile birleşir ve onun belki sınırlı fakat doğru bir
mi. Sevgi ve sevginin ilham ettiği irade (istek) olmadıkça, hiç-
ifadesi haline gelir, o zaman spiritüel olanın ışığı, sevgisi ve gü-
bir şey yapılamaz. Bir yandan Gerçek hakkında konuşup du-
zelliği kendini belli eder.
rurken, bir yandan bu konuda hiçbir şey yapmadan durmak
Siz uyakti, uyakta, auyakta (gözlemci, gözlenen, gözlem ala-
kendi kendini bozguna uğratmak olur. "Ben-im" diyen kişi ile,
n ı n ı öğretiyorsunuz. O diğer öğretilerle bağdaşıyor mu?
o "Ben-im"in gözlemcisi arasındaki ilişkide sevgi olmalıdır. Göz-
M: Evet, uyakti uy akta'dan ayrı bir mevcudiyeti olmadığını id-
lemci, iç varlık, "yüksek" benlik eğer kendisini gözlemlenen-
rak ettiğinde ve uyakta da uyakti 'yi kendi ifadesi olarak gördü-
den, yani "daha alt" benlikten ayrı sayarsa, onu hor görür, suç-
ğünde auyakta halinin barış ve sükûnu kendini belli eder. Ger-
lu çıkarır ve mahkûm ederse durum umutsuzdur. Ne zaman
çekte üçü birdir; Vyakta ve auyakta ayrılması mümkün olma-
ki, gözlemci (uyakta) kişiyi (uyakti) kendi projeksiyonu ya da
yandır, uyakti ise beş unsurdan oluşmuş ve o beş unsurla bes-
tezahürü olarak kabul eder, deyim yerindeyse, kendisini Ken-
lenen bedene dayanan duyum-duygu-düşünme sürecidir.
di içine alır; o zaman "Ben" ve "bu" dualitesi kaybolur ve dış-
S: Vyakta ile auyakta arasındaki ilişki nedir?
takinin ve içtekinin kimliği içinde En Yüce Gerçek kendini
M: Onlar bir olduklarına göre bir ilişki nasıl olabilir. "Ben-be-
belli eder.
den-im" şeklindeki fikrin çarpıtıcı ve yozlaştırıcı etkisi nedeniy-
Bu, gören ile görülen'in birleşmesi; gören'in gören oldu- le ayrılık ve ilişki fikirleri ortaya çıkar. Dış benlik (uyakti) iç
ğunun bilincine vardığı, yalnızca görülen ile ilgilenmediği, ay- benliğin (uyakta) beden-zihin üzerindeki projeksiyonundan baş-
nı zamanda ilgilenmekle ilgilendiği, dikkate dikkat ettiği, far- ka bir şey değildir ki uyakta da En Yüce Benliğin (auyakta) bir
kında olmanın farkına vardığı zaman gerçekleşir. Gerçeği odak ifadesidir yalnızca, ki auyakta da hepsi ve hiçbiridir.
noktasına getiren kritik faktör, sevecen bir farkındalık halidir. S: Yüksek benlikten ve daha alt benlikten söz etmek isteme-
S: Teosoflara ve onlarla görüş birliğine sahip okültistlere göre yen öğretmenler var. Onlar insana o sanki yalnızca alt benlik
insan üç görünüşten (veçhe) oluşur: Kişilik, bireylik ve spiri-
171
352
292
BEN O'YUM SRI NISARGADATTA MAHARAJ

imişçesine hitap ediyorlar. Ne Buda, ne îsa bir yüksek benlik- fikri kadar sahtedir. İkisinde ortak olan "Ben-im"i bulun ve
ten söz etmişlerdir. Krişnamurti de yüksek benlikten herhan- onun ötesine geçin.
gi bir biçimde söz etmekten kaçınıyor. Bu neden böyledir? S: Zihnimin gerisinde sürekli bir mırıltı, bir faaliyet var. Zayıf
M: Bir bedende iki ben nasıl olabilir? "Ben-im" birdir. Daha birçok düşünce kaynaşıp vızıldıyor ve bu şekilsiz bulut her za-
yüksek "Ben-im" ve daha alçak "Ben-im" yoktur. Her türlü zi- man benimle. Bu sizde de .böyle midir? Sizin zihninizin geri-
hin hali farkındalığa sunulur ve onlarla özdeşleşme söz konu- sinde ne var?
sudur. Gözlemlenen şeyler göründükleri gibi değildirler ve on- M: Zihnin olmadığı yerde onun gerisi de yoktur. Ben hep ön'
lara karşı takınılan tavır da takınılması gereken değildir. Eğer üm arka yok. Hiçlik konuşur, kalan hiçliktir.
Buda'nın, İsa'nın ya da Krişnamurti'nin kişi'ye hitap ettiğini S: Bir anı kalmaz mı?
düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Onlar çok iyi bilirler ki dış M: Geçmişe ait hiçbir haz ya da acı kalmaz. Her an yeni doğ-
benlik (vyakti) sadece iç benliğin (vyakta) bir gölgesinden iba- muştur.
rettir. Ve onlar sadece vyakta'ya hitap ederler ve onu uyarır- S: Bellek olmazsa bilinçli olamazsınız.
lar. Onlar ona, dış benliğe dikkat etmesini, ona rehberlik ve M: Elbet ki bilinçliyim ve bunun da bütünüyle farkındayım.
yardım etmesini, ondan sorumlu olmasını; kısacası, onun tü- Bilinci ve içeriğini bir bulut ile kıyaslayın. Siz bulutun içinde-
müyle farkında olmasını söylerler. Farkındalık En Yüce Olan' siniz ve ben ona bakıyorum. Siz onun içinde kaybolmuş, par-
dan gelir ve iç varlığı kaplar; dış varlık denilen ise insanın mak uçlarınızı bile göremez haldesiniz, halbuki ben bulutu, da-
onun farkında olmadığı kısmıdır. İnsan bilinçli olabilir, çünkü ha birçok başka bulutu ve mavi göğü ve de güneşi, ayı, yıl-
her varlık bilinçlidir, fakat farkında değildir. farkındalığın içi- dızları görüyorum. Gerçek her ikimiz için de birdir, fakat sizin
ne aldıkları içselleşir, iç haline gelir. Siz bunu farklı ifade ede- için o bir hapishane, benim içinse, evimdir.
bilirsiniz; beden dış varlığı, bilinç iç varlığı tanımlar, saf far- S: Siz kişiden (vyakti), tanıktan (vyakta) ve En Yüce'den (av-
kındalık halinde ise En Yüce Olan'la temas kurulur. yakta) söz ettiniz. Hangisi önce gelir?
S: Bir beden var, kendim varım. Bedeni biliyorum. Ondan gay- M: En Yüce'de tanık meydana çıkar. Tanık kişiyi yaratır ve
rı ben neyim? kendisinin ondan ayrı olduğunu düşünür. Tanık bilinçte mey-
M: Bedenden ayrı bir "ben" yoktur, dünya da yoktur, Üçü bir- dana çıkan kişiyi görür ki bilinç de yine tanıkta meydana çı-
likte görünür, birlikte kaybolurlar. Kökende "Ben-im" duygu- kar. Bu temel birliğin idrak edilişi En Yüce'nin eseridir. O ta-
su vardır. Ondan öteye gidin. "Ben-beden-değilim" fikri sade- nığın ardındaki güçtür, her şeyin ondan akıp geldiği kaynak-
ce, sahte olan "Ben beden'im" fikrine karşı bir panzehirdir. tır. Kişi ile tanık arasında birlik, sevgi ve karşılıklı yardım ol-
"Ben-im" mi nedir? Siz kendinizi bilmezseniz, başka neyi bile- madıkça ve olma ve bilme ile eylem uyum içinde olmadıkça,
bilirsiniz? O'nunla temas mümkün olmaz. En Yüce Olan, böyle bir uyu-
S: Söylediklerinizden, beden olmadıkça özgürleşmenin de ola- mun hem kaynağı hem de meyvesidir. Ben sizinle konuşurken
mayacağı gibi bir sonuç çıkardım. Eğer, "Ben beden değilim" bağımlılıktan uzak fakat sevecen farkındalık hali (turiya) için-
fikri kurtuluşa götürüyorsa, bedenin varlığı şarttır. deyim. Bu farkındalık hali kendine yöneldiğinde, buna En Yü-
M: Dosdoğru. Beden olmasa, "Ben beden değilim" fikri nasıl ce Hal (turiyatita) diyebilirsiniz. Fakat temel gerçek, farkında-
meydana çıkabilir? "Ben özgürüm" fikri, "Ben bağımlıyım" lığın ve üç halin -oluşmak, olmak ve olmamak hallerinin- öte-

293
BEN O'YUM SRI NISARGADATTA MAHARAJ

sindedir. hayli yoksul bhakti yolunda idik. Düşünecek fazla bir şeyimiz
S: Burada zihnim yüksek konular üzerinde durmayı kolay ve yoktu - sadece, Gurumuz'a güvenmek ve hayatlarımızı yaşamak.
zevkli buluyor. Eve döndüğümde ise kendimi bütün burada öğ- M: Bhaktalar'm çoğu, her şey onlar için yolunda gittiği sürüce
renmiş olduklarımı unutmuş, gerçek doğamı bir an bile hatır- Guruları'na güvenirler. Sıkıntılar baş gösterince de, kendileri-
layamadan, üzüntü ve tasa içinde buluyorum. Neden? ni yüzüstü bırakılmış hisseder ve bir başka Guru aramaya
M: Çocuksuluğunuza dönüşünüzdendir. Henüz tam büyümüş başlarlar.
değilsiniz. Özen gösterilmediği için gelişmeden kalmış olan dü- S: Evet, biz bu tehlikeye karşı uyarıldık. Biz zorluğu kolaylı-
zeyler var. Sadece içinizde kaba, ilkel, şefkatsiz, acımasız ve ğın yanı sıra kabul etmeye çalışıyoruz. "Her şey hayırlıdır"
tümüyle çocuksu kalmış yönlere tam dikkatinizi verin, olgun- duygusu çok güçlü olmalıdır. Bir sadhu doğu yönüne giderken
laşacaksınız. Esas olan akıl ve gönül olgunluğudur. Başlıca en- güçlü bir rüzgâr esmeye başladı. Sadhu döndü ve batıya doğru
, gel -dikkatsizlik, farkında olmayış- giderildiğinde, bu kolayca yürümeye başladı. Biz tam böyle yaşamayı umut ediyoruz - Gü-
gerçekleşir. Farkındalık içinde büyürsünüz. rümüz tarafından bize gönderilen koşullara kendimizi uyum-
lamaya çalışarak.
M: Yalnızca hayat vardır. Bir hayat yaşayan bir kimse yoktur.
S: Bunu anlıyoruz, fakat yalnızca yaşamakla yetineceğimiz yer-
de, sık sık, hayatlarımızı yaşamaya kalkışıyoruz. Gelecek için
plânlar yapmak içimizde kökleşmiş bir alışkanlık.
292
63 M: Siz plân yapsanız da yapmasanız da hayat devam eder. Fa-
kat hayatın içinde, zihinde -fantezilerle uğraşan ve hayata
İşin Yapanı Olma Sanısı Tutsaklıktır hükmettiğini ve onu kontrol ettiğini düşleyen- bir küçük gir-
dap oluşur.
Soran: Bir süre için Satya Sai Baba Aşramı'nda kaldık. Ay- Hayat arzu beslemez. Fakat sahte benlik devam etmek
rıca iki ay da Tiruvannamalai'deki Sri Ramana Aşramı'nda ister - hoş bir şekilde. Bu nedenle de insanın devamlılığını gü-
geçirdik. Şimdi ABD'ye dönüş yolundayız. vence altına almakla meşguldür o. Hayat korkusuz ve özgür-
Maharaj: Hindistan sizde herhangi bir değişikliğe neden oldu dür. Olayları etkileme fikrine sahip olduğunuz sürece özgür-
mu? lük size göre değildir: Olayların yapıcısı, nedeni olma zannı
S: Yükümüzü atmış gibi hissediyoruz kendimizi. Sri Satya Sai tutsaklığın kendisidir.
Baba her şeyi ona bırakmamızı ve günü gününe, mümkün ol- S: Yapan ve yapılan dualitesini nasıl yenebiliriz?
duğunca dürüst yaşamamızı söyledi bize. Bize, "İyi olun ve M: Hayatı sonsuz, bölünmez, her zaman var, her zaman faal
gerisini bana bırakın" derdi. olarak düşünün, izleyin - kendinizi onunla bir hissedinceye
M: Sri Ramana Aşramı'nda ne yapıyordunuz? kadar. O çok zor bile değildir, çünkü sonuçta kendi doğal du-
S: Guru tarafından bize verilmiş mantraya devam ediyorduk. rumunuza dönüyorsunuz.
Biraz da meditasyon yaptık. Fazla düşünme ya da irdeleme yok- Bir kez, her şeyin içten geldiğini, içinde yaşadığınız dün-
tu; sadece sessiz kalmaya çalışıyorduk. Bir felsefe bakımından yanın size değil, sizin tarafınızdan projekte edildiğini idrak et-

293
BEN O'YUM
SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

tiğinizde, korkularınız sona erer. Bunu idrak etmediğiniz sü- S: İnsan "Ben" duygusundan nasıl kurtulabilir?
rece, kendinizi beden, zihin, toplum, ulus, insanlık, hatta Tan- M: "Ben" duygusundan kurtulmak istiyorsanız onunla uğraş-
rı ya da Mutlak gibi kendi dışınızdakilerle özdeşleştirirsiniz. mak zorundasınız. Onu hareket halinde ve sakinken gözlemle-
Fakat bütün bunlar korkudan kurtulmak için kaçışlardır. Ne yin, nasıl harekete geçiyor, ne. zaman duruyor, ne istiyor ve
zaman ki içinde yaşadığınız küçük dünyadan sorumlu olduğu- nasıl alıyor; bunları açıkça görüp tam olarak anlayıncaya ka-
nuzu tam olarak kabul eder ve onun yaradılış, korunma ve dar izleyin. Sonuçta, kaynakları ve özellikleri ne olursa olsun,
yıkılış süreçlerini gözlemlersiniz, ancak o zaman, hayal ürünü bütün Yogalar'ın bir tek hedefi vardır: Sizi ayrı varlıklar olma,
olan tutsaklığınızdan kurtulursunuz. uçsuz bucaksız ve güzel bir tablo içinde anlamsız bir nokta ol-
S: Kendimi niçin böylesine sefil ve zavallı görüyorum? ma felaketinden kurtarmak.
M: Bunu sadece alışkanlık yüzünden yapıyorsunuz. Duygu ve Siz ıstırap çekiyorsunuz, çünkü kendinizi gerçeğe yaban-
düşünce tarzınızı değiştirin, onları yakından inceleyin. Dikkat- cılaştırmışsınız ve şimdi de bu yabancılaşmadan kaçıp kurtul-
sizlikten dolayı tutsaksınız. Dikkat özgürleştirir. Pek çok şeyi maya çalışıyorsunuz. Kendi sabit fikirlerinizden kaçamazsınız.
sorgulamadan, kesin gibi kabul ediyorsunuz. Sorgulamaya baş- Siz ancak onları beslemeye son verebilirsiniz.
layın. En açık-seçik olan şeyler en kuşkulu olanlardır. Kendi- "Ben" sahte olduğundandır ki devam etmek ister. Gerçe-
nize şöyle sorular sorun: "Ben gerçekten doğdum mu?" "Ben ğin ise devam ihtiyacı yoktur; kendisinin yok edilemez olduğu-
gerçekten falan mıyım?" "Var olduğumu nasıl biliyorum?" "Be- nu bildiğinden, o, formların ve ifadelerin yok oluşuna karşı
nim ana-babam kimler?" "Onlar mı beni yarattılar, ben mi on- kayıtsızdır. "Ben" duygusunu güçlendirmek ve kalıcı kılmak
ları?" "Bana kendim hakkında söylenen her şeye inanmalı mı- için her türlü şeyi yaparız, ancak hepsi boşunadır, çünkü
yım?" "Ben kimim aslında?" Kendinize bir hapishane inşa et- "Ben" her an yeniden inşa edilmektedir. Bu hiç kesilmeyen bir
mek için alabildiğine uğraşmışsınız. Şimdi onu yıkmak için bir iştir ve tek radikal çözüm, "Ben-şöyle-şöyle-bir-kişiyim" şek-
o kadar uğraşın. Aslında yıkmak kolaydır, çünkü sahtenin sah- lindeki ayırıcı duyguyu bir defada ve tam olarak yok etmektir.
teliği anlaşıldığında, o kendi kendine erir gider. Her şey "Ben" Varoluş kalır, fakat ayırıcı varlık (ben-oluş) gider.
fikrine bağlıdır. Onu derinden derine inceleyin. Her derdin kö- S: Benim belli spiritüel ihtiraslarım var. Onların gerçekleşme-
keninde yatan odur. O sizi gerçekten ayıran bir tür zar (deri) si için çalışmalı mıyım?
gibidir. Hakiki olan zarın hem içinde, hem dışındadır. Fakat M: Hiçbir ihtiras spiritüel değildir. Bütün ihtiraslar, emeller
zarın kendisi hakiki olan değildir. Bu "Ben" fikri sizinle bir- "Ben" uğrunadır. Gerçek ilerleme kaydetmek istiyorsanız, her
likte doğmamıştır. Siz onsuz da pekâlâ yaşayabilirdiniz. O si- türlü kişisel başarı fikrinden vazgeçmelisiniz. O sözde Yogiler'
zin kendinizi bedenle özdeşleştirmeniz dolayısıyla sonradan in ihtiras ve emelleri akıl almaz bir şeydir. Bir erkeğin bir ka-
gelmiştir. O, ayrılığın var olmadığı yerde bir ayrılık illüzyonu dın için duyduğu arzu, ebedi bir kişisel mutluluk ihtirasına kı-
yaratmıştır. O sizi kendi dünyanızda bir yabancı haline getir- yasla masumiyetin ta kendisidir. Zihin bir hilebazdır; ne denli
miş ve dünyayı size uzak ve düşman kılmıştır. "Ben" duygusu dindar görünürse, ihaneti de o kadar kötü olur.
olmadan da hayat devam eder. "Ben" duygusunun olmadığı
huzurlu ve mutlu olduğunuz bazı anlar vardır. "Ben"in dönü-
şü ile sıkıntılar da başlar.
174
372
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

sanları, en alt basamaklarda hiçbir şey başaramayanlardan,


64 en üst basamaklarda en üstün başarı sahiplerine kadar hiyer-
Hoşunuza Giden Şey Sizi Geride Tutar arşiler halinde derecelendirirler. Bana göre hepsi eşittir. Gö-
rünüş ve ifade farklılıkları olur ama bunların önemi yoktur.
Soran: Ben emekli bir uzman muhasebeciyim ve karım yok- Altın süs eşyasının şekli altını etkilemediği gibi, insanın özü
sul kadınlar için çalışan bir sosyal hizmet görevlisi. Oğlumuz de etkilenmemiş olarak kalır. Bu eşitlik duygusu eksik ise, bun-
ABD'ye gitmek üzere yola çıkıyor ve biz onu geçirmeye geldik. dan, gerçeğe ulaşılmamışlık anlamı çıkar.
Biz Penjaplıyız fakat Delhi'de yaşıyoruz. Radha-Soami mezhe- Sadece bilgi yeterli değildir; bilenin de bilinmesi gerekir.
binden bir Gurumuz var ve satsang'a çok büyük değer veririz. Panditler, Yogiler birçok şey bilebilirler fakat kendini, özünü
Buraya getirilmiş olduğumuz için kendimizi çok şanslı hisse- bilmedikçe salt bilginin ne yararı var? O zaman bu bilginin
diyoruz. Birçok kutsal insan tanıdık ve sizi de tanıdığımız için yanlış kullanılacağı kesindir. Bilen hakkındaki bilgi olmadıkça
huzurun olması mümkün değildir.
memnunuz.
S: İnsan "bilen"i nasıl bilebilir?
Maharaj: Siz birçok münzevi (yalnızlığa çekilmiş) ve zahit
(dünya zevklerinden el çekmiş) ile karşılaşmış olabilirsiniz, M: Ben ancak kendi deneyimlerimden bildiklerimi size söyle-
yebilirim. Gurum ile karşılaştığımda bana dedi ki: "Sen kendi-
ama kendi tanrısallığının (swarupa) bilincine, tam gerçeğe
ni zannettiğin değilsin. Ne olduğunu ara ve bul. 'Ben-im' duy-
varmış bir insan bulmak zordur. Ermişler ve Yogiler muaz-
gusunu gözle, kendi gerçek benliğini bul." Onun söylediklerini
zam çaba ve özverilerle birçok mucizevi güç edinebilirler ve in-
yaptım. Bütün serbest zamanımı sessizce, kendime bakarak
sanlara yardım etme, inanç telkin etme yolunda birçok iyi şey
geçiriyordum. Ve bir gün büyük bir fark oldu ve ne kadar ça-
de yapabilirler; yine de bu onları mükemmel kılmaz. Bu yol
buk! Gerçek doğamı idrak etmem sadece üç yıl aldı. Gurum
gerçeğe gidiş yolu değil, sahte olanı zenginleştirme yoludur.
ben onu tanıdıktan kısa bir süre sonra öldü, fakat bu hiç fark
Her çaba, insanı daha büyük bir çabaya yönlendirir; inşa edi-
etmedi. Bana söylediklerini hatırlayarak sebat ettim. Meyvesi
len her şeyin ayakta tutulması, elde edilen her şeyin kaybol-
burada, benimle.
maktan ya da bozulmaktan korunması zorunluluğu olur. Kay-
S: O nedir?
bedilebilen hiçbir şey insanın kendisine ait değildir; ve kendi-
M: Kendimi aslında olduğu gibi biliyorum. Ben ne bedenim,
nize ait olmayan bir şeyden size ne yarar gelebilir? Benim
ne zihin, ne de zihinsel yetiler. Ben bütün bunlardan öteyim.
dünyamda hiçbir şey oraya buraya itilmez, zorlanmaz, her şey
S: Yani siz hiçbir şey değil misiniz?
kendi başına gerçekleşir. Bütün mevcut olanlar zaman ve uzay
M: Haydi canım, makul olun. Elbette ben benim, en somut şe-
içindedirler ve geçici ve sınırlıdırlar. Mevcut olanları deneyim-
kilde. Ben sadece sizin ben olduğumu zannettiğiniz değilim.
leyip duyumsayan da yine sınırlı ve geçici olandır. Ben "Ne
Bu size her şeyi anlatır.
mevcuttur", "Kim mevcuttur" ile meşgul değilim, Ben Öte'de
S: Bu bana hiçbir şey anlatmıyor.
dururum, onların her ikisi ve hiçbiri olduğum yerde.
M: Çünkü o anlatılamaz. Siz kendi deneyiminizi kazanmalısı-
Büyük çaba ve çilelerden sonra emellerine, yani daha yük-
nız. Siz şeylerle meşgul olmaya alışmışsınız, fiziksel olsun, zi-
sek deneyim ve eylem düzeylerine ulaşan kişiler bulundukları
hinsel olsun. Ben bir "şey" değilim, siz de değilsiniz. Biz ne
konumlarla ilgili şiddetli bir duyarlılık içindedirler; onlar in-

350 351
SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
BEN O'YUM
S: Spiritüel uygulamalar arasında en etkili ve yararlı olanın
maddeyiz, ne enerji, ne bedeniz ne zihin; kendi varlığınızı bir
salt tanıklık olduğu bize söylendi. Bu inanca kıyasla nasıldır?
an için görseniz, beni anlamanız zor olmayacak.
M: Tanık tavrı da inançtır; insanın kendine olan inancı. Ken-
Birçok şeye işitmekle inanıyoruz. Uzak ülkelere, oradaki
dinizi algıladığınız gibi olmadığınıza inanır ve her şeyi, uzak
insanlara, cennetlere, cehennemlere, tanrılara ve tanrıçalara
bir mesafeden bakarcasına seyredersiniz. Tanıklıkta çaba har-
inanıyoruz, çünkü bize anlatılmışlar. Aynı şekilde, bize kendi-
cama yoktur. Siz sadece bir tanık olduğunuzu anlarsınız ve bu
mizden de söz edilmiş, ana ve babamız, isim, mevki, görevler
anlayış eyleme geçer. Başka bir şeye ihtiyacınız olmaz, yeter ki
vb. Doğru olup olmadıklarını araştırmayı hiç düşünmemişiz.
yalnızca bir tanık olduğunuzu hatırlayın. Bu tanıklık duru-
Gerçeğin yolu sahte olanın yıkımından geçer. Sahteyi yıkmak
mundayken kendi kendinize "Ben kimim?" diye soracak olur-
için ise en kökleşmiş inançlarınızı bile sorgulamak zorunda-
sanız, yanıt anında gelir, bu sözsüz ve sessiz bir yanıttır. Olan
sınız. Bunlar arasında en kötüsü de beden olduğunuz fikridir.
her şeyin nesnesi olmayı bırakıp öznesi olmaya çalışın; içinize
Beden ile birlikte dünya gelir, dünya ile birlikte dünyayı ya-
yönelirseniz öznenin de ötesinde olduğunuzu keşfedersiniz.
ratmış olduğu varsayılan Tanrı ve böylece o da korkuları, din-
Kendinizi bulduğunuz zaman, Öznenin ve nesnenin, her ikisi-
leri, duaları, kurbanları, çeşit çeşit sistemleri başlatır - hepsi
nin de sizin içinizde olduğunu, fakat sizin onlardan hiçbiri ol-
de kendi icadı olan canavarlardan delicesine korkan çocuk-in-
madığınızı göreceksiniz.
san'ı korumak ve desteklemek için. Farkına varın ki siz doğa-
S: Siz zihinden, zihnin ötesindeki tanıklık bilincinden ve far-
maz ve ölemez olansınız ve korku gidince tüm ıstırap biter.
kındalığın ötesinde olan En Yüce'den söz ediyorsunuz. Far-
Zihnin icat ettiğini, zihin yıkar. Fakat gerçek icat edilme-
kındalığın bile hakiki olmadığını mı söylemek istiyorsunuz?
miştir, öyleyse yıkılamaz da. Üstünde zihnin egemen olamaya-
M: Siz, hakiki ve hakiki olmayan gibi terimlerin alıcısı ve ve-
cağı o esasa sarılın. Size sözünü ettiğim ne geçmiştedir, ne ge-
ricisi olduğunuz sürece farkındalık mümkün olabilecek tek
lecekte, ne de şimdi akıp giden günlük hayatın içinde. O za-
realitedir. Fakat En Yüce Olan bütün bu ayrımların ötesin-
man-dışıdır (ebedidir) ve onun tam zamansızlığı zihnin ötesin-
dedir ve "hakiki" terimi ona uymaz, çünkü onun içinde her
dedir. Gurum ve onun "Sen bensin" sözü, ebediyen benimle-
şey hakikidir, öyleyse böyle etiketlenmeye ihtiyacı yoktur. O
dir. Başlangıçta zihnimi onlar üzerinde sabit tutmaya çalışır-
gerçeğin asıl kaynağıdır, o dokunduğu her şeye gerçeklik ve-
dım, fakat şimdi bu doğal ve kolay hale geldi. Zihnin Guru'
rir. O sözler aracılığıyla anlaşılamaz. Direkt deneyim bile, ne
nun sözlerini doğru kabul ederek, günlük hayatının her ayrın-
kadar yüce olursa olsun, ancak tanıklıktan ibaret kalır.
tısında onu kendiliğinden bir biçimde yaşamaya başladığı nok-
S: Peki dünyayı kim yaratır?
ta gerçeğe-varışın eşiğidir. Bu bir anlamda iman yoluyla kur-
M: Evrensel Zihin (chidakash) her şeyi yapar ve yıkar. En
tuluştur, fakat imanın yoğun ve kalıcı olması şarttır.
Yüce (paramakash) varlık kazanan her şeye gerçeklik verir.
Bununla birlikte, inancın tek başına yeterli olduğunu
Bunun evrensel sevgi olduğunu söylemek sözcüklerle yapılabi-
sanmamalısınız. Eylemle ifade edilen inanç idrake götüren en
lecek en yakın tarif olabilir. Tıpkı, sevginin her şeyi hakiki,
etkili vasıtalardan biridir. Bazı öğretmenler inancı yadsırlar,
güzel ve arzu edilen kılışı gibi.
yalnızca akıl ve mantığa güvenirler. Aslında onların yadsıdık-
S: Neden arzu edilen?
ları inanç değil, fakat körü körüne inançtır. İnanç kör değildir.
M: Neden olmasın? Bütün yaratılmış olanları birbirleri ile ilgi-
O denemeye istekli olmaktır.

352 353
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

etmesi gerekir. Krişnamurti de zaten başka bir şey yapmıyor.


lendiren, insanları bir araya getiren tüm o güçlü çekimler eğer
Bir bakıma o haklıdır - o sözde müritlerden çoğu Guruları'na
En Yüce'den gelmiyorsa, nereden geliyorlar dersiniz? Arzudan
itimat etmezler; onlara itaatsizlik eder, sonunda da terk eder-
kaçınmayın, sadece onun doğru kanallardan akmasına dikkat
ler. Böyle öğrencilerin hiç Guruları olmamış olması ve rehber-
edin. Arzunuz olmazsa ölü olursunuz. Ama, düşük düzeydeki
lik için kendi içlerine bakmaları çok daha iyi olurdu. Yaşayan
arzularla bir hayalet olursunuz.
bir Guru bulmak çok seyrek bir fırsat ve büyük bir sorumlu-
S: En Yüce'ye en çok yaklaşan deneyim nedir?
luktur» İnsan bu konuları hafife almamalıdır. Siz insanlar,
M: Muazzam sükûn ve sınırsız sevgi. Evrende doğru, güzel ve
kendinize bir cennet satın almak için pazara çıkmışsınız ve bir
soylu olan her ne varsa, hepsinin sizden geldiğini, onların kay-
Guru'nun size onu belli bir fiyata sağlayacağını imgeliyorsu-
nağının siz, kendiniz olduğunuzu idrak edin. Dünyayı denetle-
nuz. Siz az verip çok isteyerek malı götürme peşindesiniz. Ken-
yen tanrılar ve Tanrıçalar en harikulade ve muhteşem varlık-
dinizden başka kimseyi dolandırmış olmuyorsunuz.
lar olabilirler; ama onlar, efendilerinin zenginliğini ve gücünü
S: Siz bir soru sahibine, bizim aynı olduğumuzu, eşit olduğu-
ilan eden parlak, debdebeli giysiler içindeki hizmetkârlar gibi-
muzu söylediniz. Ben buna inanamam. Ben inanmadığıma gö-
dirler.
re, söylediğinizin bana ne yararı olur?
S: İnsan En Yüce Hal'e nasıl ulaşır?
M: Sizin inanmayışınızın önemi yok. Sözlerim doğrudur ve iş-
M: Bütün düşük düzeyli arzulardan vazgeçerek. Siz daha azı
levlerini yapacaklardır. Soylu beraberliğin (satsang) güzelliği-
ile memnun oluyorken, en yüksek olana ulaşamazsınız. Size
dir bu.
keyif ve zevk veren sizi geride alıkoyar. Siz her şeyin geçicili-
S: Yalnızca yanı başınızda oturmak spiritüel bir uygulama sa-
ğini, sınırlılığını, doyuruculuktan uzak olduğunu idrak edince-
yılabilir mi?
ye ve tüm enerjilerinizi tek bir büyük özlem içinde toplaymca-
M: Elbette. Hayat nehri akıyor. Suyun bir miktarı burada, ama
ya dek, henüz o yolda ilk adım bile atılmış değildir. Öte yan-
pek çoğu çoktan hedefine ulaştı bile. Siz sadece şimdi'yi bili-
dan, En Yüce Olan için duyulan arzunun bütünlüğü ve dü-
yorsunuz. Ben ise geçmişe ve geleceğe, çok daha ötelere kadar,
rüstlüğü de aslında En Yüce'den gelen bir çağrıdır. Fiziksel ve
ne olduğunuzu ve ne olabileceğinizi görüyorum. Benim sizi ken-
zihinsel hiçbir şey size özgürlük veremez. Bir kez, tutsaklığı-
dim gibi görmemem mümkün değil. Sevginin gerçek doğasıdır
nızın kendi eseriniz olduğunu anlayıp da sizi bağlayan zincir-
fark görmemek.
leri perçinlemeye son verdiğiniz zaman, artık özgürsünüzdür.
S: İnsan bir Guru'ya nasıl güvenip inanabilir? S: Kendimi sizin beni gördüğünüz gibi görür hale nasıl gelebi-
lirim?
M: Bir Guru bulmak ve ona güvenmek seyrek görülen bir şans-
tır. Bu çok sık olmaz. M: Beden olduğunuzu imgelemekten vazgeçmeniz yeterlidir,
S: Bunu kader mi saptar? işte o "Ben bedenim" fikridir öylesine bela olan. O sizi gerçek
doğanıza karşı tamamıyla kör eder. Bir an için bile olsa, beden
M: Buna kader demek pek az bir şeyi açıklar. Bir şey olduğun-
olduğunuzu düşünmeyin. Kendinize hiçbir isim, hiçbir şekil
da, onun niçin olduğunu bilemez, cahilliğinizi örtmek için de
vermeyin. Gerçek, karanlıkta ve sessizlikte bulunur.
onu karma, İnayet, Rahmet, Tanrı İradesi olarak tanımlarsınız.
S: Bir beden olmadığımı düşünürken belli bir kanaat taşımam
S: Krişnamurti Guru'ya ihtiyaç olmadığını söylüyor.
gerekmez mi? Böyle bir kanaati nerede bulabilirim?
M: Birinin size En Yüce Gerçek'ten ve ona götüren yoldan söz

354 352 354


BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Tamamen kani olmuşçasına davranın, size güven gelecek-


tir. Salt sözlerin ne yararı olur? Bir formül, bir zihinsel kalıp
65
size yardımcı olamaz. A m a beden ve bedenin çıkarlarıyla ilgili Bütün İhtiyacınız Sakin Bir Zihindir
tüm kaygılardan arı, bencil-olmayan eylem sizi gerçeğin ta özü-
ne taşıyacaktır. Soran: Ben iyi değilim. Kendimi oldukça zayıf hissediyorum.
S: Kani olmadan eyleme geçmek için gerekli cesareti nereden Ne yapmalıyım?
bulacağım? Maharaj: İyi olmayan kim? Siz misiniz yoksa bedeniniz mi?
M: Sevgi size cesaret verecektir. Siz tümüyle övgüye değer, S: Bedenim tabii.
yüce bir kimse ile karşılaştığınız zaman sevginiz ve hayranlı- M: Dün iyilik hissediyordunuz. İyilik hisseden ne idi?
ğımız size soyluca davranma dürtüsü verir. S: Beden.
S: Herkes hayranlığa layık olana hayran olmayı bilmez. İn- M: Beden iyiyken memnundunuz ve beden iyi değilken üzgün-
sanların çoğu tamamen duyarsızdır. sünüz. Bir gün memnun, bir başka gün üzgün olan kimdir?
M: Takdir etmeyi hayat onlara öğretecektir. Birikmiş dene- S: Zihin.
yimlerin ağırlığı onlara görecek gözleri verecektir. Siz değerli M: Değişken zihni bilen kimdir?
bir insan gördüğünüz zaman onu sevecek, ona güvenecek ve S: Zihin.
onun öğütlerini dinleyeceksiniz. Gerçeğe varmış insanların ro- M: Zihin bilendir. Bileni bilen kimdir?
lü budur - başkalarında hayranlık ve sevgi uyandıracak bir S: Bilen kendisini bilmez mi?
mükemmellik örneği oluşturmak. Yaşama ve karakter güzel- M: Zihin süreksizdir. Uyku, baygınlık, dikkatsizlik hallerinde
liği, ortak iyilik (bütünün hayrı) için muazzam bir katkıdır. olduğu gibi tekrar ve tekrar kesintiye uğrar. Kesintileri kayde-
S: Gelişmek için ıstırap çekmek zorunda değil miyiz? den kesintisiz bir şeyin olması gerek.
M: Istırabın olduğunu, dünyanın ıstırap çektiğini bilmek ye- S: Zihin hatırlar. Sürekliliği bu sağlar.
terlidir. Ne haz, ne acı, insanı tek başlarına aydınlatamazlar. M: Bellek daima kısmîdir, taraf tutucudur, güvenilmez ve ça-
Ancak anlayış aydınlatır. Dünyanın ıstırapla dolu olduğu, doğ- buk kaybolandır. O, bilinci kaplayan güçlü kimlik duygusunu,
manın bir felâket olduğu gerçeğini bir kez kavrarsanız, onun "Ben-im" duygusunu açıklamaz. Onun kökeninde ne olduğu-
ötesine geçme dürtüsünü ve enerjisini bulacaksınız. Haz sizi nu bulun.
uykuya yatırır, acı ise uyandırır. Eğer ıstırap çekmek istemi- S: Ne kadar derinlemesine de baksam, sadece zihni görüyorum.
yorsanız, uykuya varmayın. Kendinizi yalnızca mutluluk yo- Sizin "zihin-ötesi" sözleriniz bana bir anahtar vermiyor.
luyla bilemezsiniz, çünkü mutluluk sizin esas doğanızdır. Ay- M: Zihniniz ile baktığınız zaman onun ötesine varamazsınız.
dınlanmak için karşıtını, siz olmayanı tanımak zorundasınız. Öteye varmak için zihinden ve onun içeriklerinden uzağa bak-
malısınız.
S: Hangi yöne bakmalıyım?
M: Bütün yönler zihnin içindedir! Sizden belli bir yöne bakma-
nızı istemiyorum. Sadece, zihninizde olup bitenlerden uzağa
bakın ve yine zihninizi "Ben-im (var olanım)" duygusuna

356 352 356


BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

odaklayın. "Ben-im" bir yön değildir. O bütün yönlerin red ve rımlar artık yok olmuştur.
inkârıdır. En sonunda "Ben-im" de gitmek zorundadır, çünkü S: Ben bir kişiyim, dolayısıyla da zaman ve uzay ile sınırlıyım.
sizin apaçık olanı sürekli doğrulamaya ihtiyacınız olmaz. Zih- Çok küçük bir yer tutuyorum ve ancak birkaç dakika kadar
ni "Ben-im" duygusu üzerinde tutmak zihni başka şeylerden varlığımı sürdürüyorum: Kendimi ebedi ve her yere yayılmış
uzağa çevirmekte yardımcı olur. olarak tasavvur edemiyorum.
S: Bütün bunlar beni nereye götürür? M: Yine de öylesiniz. Gerçek doğanızı aramak için kendi içi-
M: Zihin aşırı meşguliyetlerden uzak tutulduğu zaman sakin- nize, derinlere daldığınızda, fark edeceksiniz ki sadece bedeni-
leşir. Eğer bu sükûneti bozmaz ve onun içinde kalırsanız, gö- niz ufaktır ve sadece belleğiniz sınırlıdır; ama hayatın uçsuz
rürsünüz ki o, daha önce asla bilmediğiniz bir ışık ve sevgi ile bucaksız okyanusu sizindir.
doygundur; o durumdayken, onu derhal kendi doğanız olarak S: "Ben" ve "evrensel" sözcükleri bile birbirleriyle çelişkili. Biri
tanıyıver ir siniz. Bu deneyimden bir kez geçtiğinizde, artık as- diğerini dışlar.
la aynı kimse değilsinizdir; o zapt edilmez zihin sükûnetini bo- M: Dışlamazlar. Kimlik duygusu evrensel olanı da kapsar. Ev-
zabilir ve vizyonunu silebilir; fakat yine dönmek zorundadır, rensel Kişi'yi arayın, bulacaksınız ki siz o'sunuz ve sonsuzca
yeter ki o bütün bağların, kösteklerin kırılacağı, yanılgıların, daha fazlası.
bağımlılıkların son bulacağı ve hayatın en üstün şekilde şimdi' Her neyse, sizin dünyanın içinde değil, dünyanın sizin içi-
de konsantre olacağı güne kadar aynı çaba sürdürülsün. nizde olduğunu idrak etmekle işe başlayın.
S: Bunun farkı ne olur? S: Bu nasıl olabilir? Ben dünyanın yalnızca bir parçasıyım.
M: Zihin artık yoktur. Yalnızca eylem halindeki sevgi vardır. Tüm dünya nasıl olur da parçanın içinde olur, bir aynadan ge-
S: Bu hale ulaştığımda onu nasıl fark ederim? len yansıma gibi olmadıkça?
M: Korku kalmaz. M: Söylediğiniz doğrudur. Sizin kişisel bedeniniz bir parçadır
S: Sırlar ve tehlikelerle dolu bir dünya ile kuşatılmışken nasıl ki onun içinde bütün harikulade bir şekilde yansımaktadır. Fa-
korkusuz kalabilirim? kat aynı zamanda bir evrensel bedeniniz de vardır. Onu bil-
M: Sizin kendi ufak bedeniniz de sırlar ve tehlikelerle doludur mediğinizi de söyleyemezsiniz, çünkü siz onu her zaman görüp
ama ondan korkmazsınız, çünkü onu kendinizin sayıyorsu- algılamaktasınız. Yalnız siz ona "dünya" diyor ve ondan kor-
nuz. Bilmediğiniz ise tüm evrenin sizin bedeniniz olduğu ve kuyorsunuz.
ondan korkmanıza gerek bulunmadığıdır. İki bedeniniz oldu- S: Ben küçük bedenimi bildiğimi hissediyorum, ama diğerini -
ğunu söyleyebilirsiniz; kişisel bedeniniz ve evrensel bedeniniz. bilim yoluyla öğrendiklerim dışında - bilmiyorum.
Kişisel olan gelir ve gider, evrensel olan her zaman sizinledir. M: Sizin küçük bedeniniz sizin bilmediğiniz sırlar ve harika-
Tüm yaratılış sizin evrensel bedeninizdir. Siz kişisel olanla öy- larla doludur. Sonra bilim de var, sizin tek rehberiniz. Ana-
lesine kör olmuşsunuz ki evrensel olanı göremiyorsunuz. Bu tomi de astronomi de sizi tarif eder.
körlük kendi kendine sona erecek değil - o ustalıkla ve bilerek, S: Sizin evrensel beden öğretinizi geçerli bir kuram olarak ka-
isteyerek giderilmelidir. Tüm illüzyonlar anlaşılıp terk edil- bul etsem bile, onu nasıl deneyden geçirebilirim ve bu benim
diklerinde, siz hatasız ve mükemmel duruma ulaşmış olursu- ne işime yarar?
nuz, ki bu durumda kişisel ve evrensel arasındaki bütün ay- M: Kendinizi her iki bedenin sakini olarak bildiğinizde artık

358 359
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

hiçbir şeyi kendinizden dışlamayacaksınız. Tüm evren sizin il- S: Ben Teosofi'yi inceledim ve sizin söylediklerinize yakın bir
gi ve sorumluluk alanınıza girecek; her canlıyı sevecek ve ona şeyler bulamadım. Kabul ediyorum ki Teosofı yalnızca teza-
en büyük şefkat ve anlayışla yardım edeceksiniz. Başkalarıyla hürlerle meşguldür. O evreni ve sakinlerini bir hayli ayrıntıla-
aranızda hiç çıkar çatışması olmayacak. Her eyleminiz yararlı, rıyla tarif ediyor. O deneyim düzeylerine tekabül eden birçok
her hareketiniz bir hayır ve nimet haline gelecek. madde katını kabul ediyor, fakat daha öteye gider görünmü-
S: Evrensel varlığımı idrak yolunda nasıl ilerleyeceğim? yor. Sizin söyledikleriniz ise tüm deneyimin ötesine geçiyor.
M: Önünüzde iki yol var: Tüm aklınız ve gönlünüzle kendinizi Eğer o denenebilir değilse, onun üzerinde bunca konuşma ne-
keşfetme çabası içinde olursunuz, ya da benim sözlerime güve- den?
nir, gereğini yerine getirirsiniz. Yani, ya tamamen kendinizle M: Bilinç süreksizdir ve kesintilerle doludur. A m a kimliğin
meşgul olursunuz ya da kendinizle meşgul olmayı tamamen sürekliği var. Bu kimlik duygusu bilinç ötesi bir nedenden ile-
terk edersiniz. "Tamamen" sözcüğü önemlidir. Çünkü En Yü- ri gelmiyorsa, nereden geliyor?
ce'ye ulaşmak için en uçta olmak zorundasınız. S: Ben zihnin ötesindeysem, kendimi nasıl değiştirebilirim?
S: Ben böyle küçük ve sınırlıyken öyle yüksekliklere ulaşmayı M: Herhangi bir şeyi değiştirmenin gereği nedir? Zihin zaten
nasıl amaç edinebilirim? her zaman değişip durmaktadır. Zihninize, tarafsızlıkla bakın,
M: Kendinizi içinde her şeyin olduğu ve oluştuğu bilinç okya- bu onu sakinleştirmeye yeter. O sakinleştiğinde ise onun öte-
nusu olarak idrak edin. Bu zor değildir. Biraz dikkatli olmakla sine geçebilirsiniz. Onu durmadan çalıştırmayın. Durdurun - ve
ve kendinizi yakından gözlemlemekle göreceksiniz ki hiçbir sadece olun. Eğer onu dinlendirirseniz, o kendine gelir, saflı-
olay sizin bilinciniz dışında değildir. ğını ve gücünü yeniden kazanır. Sürekli düşünmek onu yıpra-
S: Dünya benim bilincimde belirmeyen olaylarla dolu. tır ve bozar.
M: Sizin bedeniniz bile sizin bilincinizde belirmeyen olaylarla S: Eğer benim gerçek varlığım her zaman benimleyse, nasıl
dolu. Bu, sizin bedeninizi sahiplenmenize engel olmuyor. Siz oluyor da ondan habersiz oluyorum?
dünyayı da tıpkı bedeninizi bildiğiniz gibi biliyorsunuz - duyu- M: Çünkü o çok süptil, zihniniz ise çok kaba ve kaba duygu-
larınız vasıtasıyla. Cildinizin dış tarafındaki dünya ile iç tara- larla, düşüncelerle dolu. Zihninizi yatıştırın ve arındırın, ber-
fındaki dünyayı birbirinden ayıran ve onları karşıt konumlara raklaştırın, o zaman kendinizi gerçekte olduğunuz gibi göre-
getiren sizin zihninizdir. Bu durum korkuyu, nefreti ve haya- ceksiniz.
tın bütün sefalet ve felaketlerini yaratmıştır. S: Kendimi bilmek için zihne ihtiyacım var mı?
S: Sizi takip edemediğim konu, bilincin ötesine geçiş hakkında M: Siz zihnin ötesindesiniz, fakat zihninizle bilirsiniz. Açıktır
söylediklerinizdir. Sözlerinizi anlıyorum, fakat deneyimi ta- ki bilginizin derinliği, genişliği ve karakteri, kullandığınız ale-
savvur edemiyorum. Nitekim, bütün deneyimlerin bilinçte ol- tin niteliklerine bağlıdır; aletinizi düzeltir ve geliştirir seniz, bil-
duğunu kendiniz söylediniz. giniz de düzelip gelişecektir.
M: Haklısınız, bilinç ötesinde deneyim olamaz. A m a sadece S: Mükemmel şekilde bilmek için mükemmel bir zihne ihtiya-
olma deneyimi vardır. Bilinç-ötesi bir hal vardır ama bu bi- cım var.
linçsizlik hali değildir. Bazıları ona süper-bilinç derler. O, öz- M: Bütün ihtiyacınız sadece sakin bir zihindir. Zihniniz sakin-
ne-nesne ilişkisinden azade, saf farkındalıktır. leştiğinde diğer her şey gereğince ve doğru şekilde gerçekleşe-

352360
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

çektir. Güneş yükselirken dünyayı nasıl aktifleştiriyorsa, öyle- niz. Var olduğunuzu, siz olduğunuzu bilmek doğaldır, ne oldu-
ce, öz-farkındalık (kendini-biliş) de zihinde değişimler meyda- ğunuzu bilmek ise çok araştırma gerektirir. Sizin tüm bilinç
na getirir. Öz-farkındalığın sakin ve devamlı ışığı içinde, içte- alanını araştırmanız ve ondan öteye ulaşmanız gerekecektir.
ki enerjiler uyanır ve sizin hiçbir güç harcamanızı gerektirme- Bunun için doğru öğretmeni bulmanız ve keşif için gerekli
den mucizeler yaratırlar. olan koşulları yaratmanız gerekir. jGenelde iki yoldan söz edi-
S: En büyük işin çalışmadan yapıldığını mı söylemek istiyor- lebilir: Dışsal ve içsel. Siz ya gerçeği bilen biriyle birlikte bu-
sunuz? lunacak ve kendinizi onun rehberliğine ve şekillendirici etki-
M: Tam öyle. Aydınlanmanın sizin kaderiniz olduğunu anlama- sine tümüyle teslim edeceksiniz, ya da içinizdeki rehberi ara-
ya çalışın. Kaderinizle işbirliği yapın, ona karşı gitmeyin, onu yacak ve içteki ışığı, sizi her nereye götürürse, takip edecek-
çarpıtmayın. Bırakın kendini gerçekleştirsin. Bütün yapmanız siniz. İki durumda da kişisel arzularınız ve korkularınız dik-
gereken iş, akılsız zihnin yaratmış olduğu engellere dikkatini- kate alınmamalıdır. Her iki halde de, devam etmeli, içten ve
zi vermek, onları fark etmektir. dürüst olmalısınız. Güvenilmeye ve sevilmeye layık bir insanla
karşılaşma şansına sahip olan insanlar azdır. Çoğu zor yollar-
dan ilerlemeye mecburdurlar, zekâ ve anlayış yolu, ayırt ede-
bilme ve bağımlılıklardan kurtuluş yolu (viveka, vairagya). Her-
kese açık olan bu yoldur.
S: Buraya gelmekle şanslıyım; her ne kadar yarın ayrılıyor-
66 sam da, sizinle bir görüşme tüm hayatımı etkileyebilir.
M: Evet, bir kez "Ben gerçeği bulmak istiyorum" demeye gö-
Bütün Mutluluk Arayışları Zavallılıktır rün, bütün hayatınız derin biçimde bundan etkilenir. Bütün
zihinsel ve fiziksel alışkanlıklarınız, duygularınız, arzu ve kor-
Soran: Ben İngiltere'den geldim ve Madras'a gidiyorum. Ora- kularınız, plânlarınız ve kararlarınız, hepsi kökten bir değişim
da babamla buluşup otomobille karadan İngiltere'ye gideceğiz. geçireceklerdir.
Ben Psikoloji öğrenimi görmek istiyorum, fakat ilgi alanım bu- S: Gerçeği bulmaya karar verdikten sonra ikinci adım ne ol-
nunla kısıtlı değil. Bazı sorular var ki zamanla değişmiyorlar. malıdır?
Anladığıma göre böyle sorulara sizin bazı yanıtlarınız var, bu M: Eğer içtenliğe sahipseniz, hangi yolu tutarsanız tutun, sizi
yüzden sizi görmeye geldim.. hedefinize götürecektir. Belirleyici faktör içtenliktir.
Maharaj: Acaba sorularınızı yanıtlayacak doğru kimse ben S: İçtenliğin kaynağı nedir?
miyim? Ben nesneler ve insanlar hakkında pek az şey biliyo- M: Kuşun yuvasına, balığın doğmuş olduğu dağ ırmağına dön-
rum. Ben sadece var olduğumu biliyorum. Siz de o kadarını mesini sağlayan yuvaya-dönüş içgüdüsü. Meyve olgunlaştı-
zaten biliyorsunuz. Biz eşitiz. ğında tohum toprağa döner. Olgunlaşma esastır.
S: Var olduğumu elbette biliyorum, ama onun ne anlama gel- S: Peki beni ne olgunlaştıracak? Deneyime ihtiyacım var mı?
diğini bilmiyorum. M: Siz ihtiyacınız olan bütün deneyime sahipsiniz, aksi halde
M: Sizin "Ben-im"de "Ben" olarak kabul ettiğiniz siz değilsi- buraya gelmezdiniz. Daha fazla deneyim toplamaya artık ihti-

352362
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

yacınız yok, artık deneyim-ötesine geçmelisiniz. Her ne çaba lık bir varlığı vardır ki bu da aynı anlama gelir. Çünkü başı ve

gösterseniz, her ne yöntem (sadhana) izleseniz, bunlar sadece sonu olanın ortası yoktur. O boştur. O yalnızca zihnin ona ver-

daha çok deneyim üretmeye neden olacak, fakat sizi öteye gö- diği isim ve şekli taşır, ama onun ne cevheri, ne de özü vardır.

türmeyecek. Kitaplar okumak da yardımcı olmayacak. Onlar S: Madem ki bütün geçici olanların varlığı yoktur, öyleyse ev-

zihninizi zenginleştirecekler, fakat kişiliğiniz dokunulmadan renin de bir varlığı yoktur.

kalacak. Eğer araştırmalarınızdan herhangi bir yarar, maddi, M: Bunu kim inkâr eder? Elbette evrenin bir varlığı yoktur.

zihinsel ya da spiritüel bir çıkar bekliyorsanız, esası gözden S: Neyin vardır?

kaçırmışsınız demektir. Gerçek size kişisel bir avantaj sağla- M: Varlığı için bir koşula, bir şeye bağlı olmayan, evrenle bir-

maz. O size daha üstün bir mevki kazandırmaz, sizi başkaları likte doğup evrenle birlikte batmayan, kanıtlanmaya ihtiyacı

üstünde güçlü ve egemen kılmaz; bütün kazancınız, gerçeğin olmayan ve dokunduğu her şeye gerçeklik veren. Bir an için

kendisidir ve yanlıştan kurtulmuşluktur. gerçek gibi görünmek sahte olanın doğasıdır. Doğru, sahtenin

S: Elbet ki gerçek size başkalarına yardım etme gücü verir. babası olabilir. A m a sahte olan, zaman ve uzay ile sınırlıdır ve

M: Bu sadece bir imgelemedir, ne kadar soyluca olsa da! Ger- koşulların ürettiğidir.

çekte başkalarına yardım etmezsiniz, çünkü başkaları yoktur. S: Sahte olandan kurtulup hakiki olanı nasıl kazanabilirim?
Siz insanları soylu ve soysuz diye bölüyorsunuz ve soyluların M: Ne amaçla?
soysuzlara yardım etmelerini istiyorsunuz. Siz ayırıyor, değer S: Daha iyi, daha doyurucu bir yaşam sürmek, bütünlük için-
biçiyor, yargılıyor ve mahkûm ediyorsunuz - gerçek adına ger- de ve mutlu olmak için.
çeği tahrip ediyorsunuz. Sizin gerçeği bir formüle bağlama ar- M: Zihnin kavradığı herhangi bir şey sahte olmak zorundadır,
zunuz onu inkâr demek oluyor, çünkü o sözcüklere sığdırıla- göreli ve sınırlı olmaya mahkûmdur.Gerçek, kavranamaz olan-
maz. Gerçek ancak sahtenin reddi ve inkârı ile ifade edilebilir dır ve herhangi bir amaca hizmet edemez. O kendisi için ara-
- eylemle. Bunun için sahteyi sahte olarak görmeli (viveka) ve nıp istenmelidir.
onu reddetmelisiniz (vairagya). Sahte olanın reddi özgürleşti- S: Kavranamaz olanı nasıl isteyebilirim?
rici ve enerji vericidir. O mükemmelliğe giden yolu açar. M: İstenmeye değer başka ne vardır ki? A m a şu var ki, gerçek,
S: Gerçeği keşfettiğimi ne zaman bilirim? bir şeyi ister gibi istenemez. Hakiki olmayanın hakiki olmadı-
M: "Bu doğru", "Bu doğru değil" fikri ortaya çıkmadığı zaman. ğını fark eder ve onu atarsınız. İşte sahte olanı fark edip onu
Doğru kendini öne sürmez, o sahtenin sahte olarak görülmesi reddetmek de gerçeğe giden yolu açar.
ve reddedilmesinde yatar. Zihin sahte olan tarafından kör edil- S: Anlıyorum. Fakat bu günlük hayatta nasıl görünür?
mişken doğruyu aramak yararsızdır. Doğru olanın sezilebilme- M: Kendini düşünmek ve kendi çıkarını gözetmek sahte ola-
si için önce sahtenin tamamen temizlenip yok edilmesi gerekir. nın odak noktalarıdır. Sizin günlük hayatınız arzu ile korku
S: Fakat sahte nedir? arasında titreşir. Ona dikkatle bakın, zihnin sayısız isimlere
M: Kuşkusuz, varlığı olmayan sahtedir. ve şekillere büründüğünü görün - bir akarsuyun yerinden kop-
muş kaya parçalarının arasından köpürerek akışı gibi. Onun
S: Varlığı olmayan demekle neyi kastediyorsunuz? Sahte olan
her eylemini temeldeki bencil maksada dek izleyin ve o mak-
orada karşınızda çivi gibi kaskatı duruyor.
sat kayboluncaya kadar ona bakın.
M: Kendi kendisiyle çelişkide olanın varlığı yoktur. Ya da an-

372 352
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Yaşamak için insanın kendisine bakması, kendisi için para barınağa ihtiyacınız vardır, fakat açgözlülük ihtiyaç sanılma-
dıkça, bunlar sorun yaratmayacaklardır. Nesnelerle uyum için-
kazanması gerekli.
de yaşayın - onların olduklarını imgelediğiniz şekilde değil de,
M: Kendiniz için kazanmaya ihtiyacınız yok, fakat bir çocuk,
oldukları halleri ile.
bir eş için kazanmanız gerekebilir. Başkaları uğruna çalışma-
S: Ben neyim, eğer insan değilsem?
ya devam etmek zorunda olabilirsiniz. Canlı kalmaya çalışmak
M: Size bir insan olduğunuzu düşündüren şey insan değildir.
bile bir özveri olabilir. Ne olursa olsun, bencil olmaya gerek
O, boyutsuz bir bilinç noktasıdır, bilinçli bir hiç; kendi hakkı-
yok. Her bencilce dürtüyü, onu fark eder etmez defedin, o za-
nızda söyleyebileceğiniz tek şey "Ben-im (var olanım) "dır. Siz
man gerçeği aramaya ihtiyacınız olmaz, gerçek sizi bulacaktır.
saf varlık-farkındalık-aşkın mutluluksunuz. Bunu idrak etmek
S: Ama asgari ihtiyaçlar var.
bütün arayışların sonudur. Kendi hakkınızda düşündüklerini- \
M: Annenizin rahmine düştüğünüz andan itibaren bunlar kar-
zin sadece hayal ürünü olduğunu gördüğünüz ve geçici olanın
şılanmadı mı? Kendiniz için kaygılanmak esaretinden kurtu-
geçici, hayal ürünü olanın hayal ürünü olduğunun farkında ola-
lun ve gerçekte olduğunuz şey olun - eylem halindeki anlayış
rak, saf, tarafsız ve bağımlılıklardan kurtulmuş bir hale ulaş-
ve sevgi.
tığınız zaman, buna da ulaşacaksınız. Bu kesinlikle zor değil-
S: Ama insan hayatta kalmak, varlığını sürdürmek zorunda!
dir, fakat bağımlılıklardan kurtuluş gereklidir. Gerçeğin görül-
M: Varlığınızı sürdürmemek elinizde değil! Gerçek siz ebedi-
mesini o kadar zorlaştıran, sahte olana tutunup ondan kopa-
dir ve doğum ve ölümün ötesindedir. Beden de, ona ihtiyaç ol-
mamaktır. Sahte olanın zamana ihtiyacı olduğunu ve zamana
duğu sürece canlı kalacaktır. Onun uzun yaşaması da önem
ihtiyacı olanın sahte olduğunu bir kez anlarsanız, zaman ötesi
taşımaz. Dolu bir hayat, uzun süren bir hayattan daha iyidir.
ve hep şimdi'de olan Gerçek'e yakınlaşmış olursunuz. Zaman
S: Dolu bir hayatın ne olduğunu kim söyleyecek? Bu benim
içindeki ebediyet sadece tekrarlanıştır, bir saatin hareketi gibi.
kültürel birikimime bağlıdır. O geçmişten geleceğe, sonu gelmek bilmeden, boş bir süreklilik
M: Eğer gerçeği arıyorsanız, kendinizi bütün birikimlerden, halinde akar. Gerçek ise şimdi'yi öylesine hayat dolu kılan, sa-
kültürlerden, bütün duygu ve düşünce kalıplarından bağımsız dece zihinsel olan geçmiş ve gelecekten öylesine farklı kılan-
kılmalısınız. Hatta kadın ya da erkek ve hatta insan olma fi- dır. B i r j e y e ulaşmak için zamana ihtiyacınız varsa onun sah-
kirleri dc terk edilmelidirler. Hayat okyanusu her şeyi içerir, te olması zorunludur. Gerçek olan her zaman sizinledir; oldu-
sadece insanları değil. Öyleyse, önce tüm kendini-tanımlama- ğunuza varmak için beklemenize gerek yoktur. Yalnızca zihni-
ları terk edin, kendinizi şöyle veya böyle, falanca ya da filanca, nizin arayış içinde sizden uzaklaşmasına izin vermeyin. Bir
şu veya bu olarak düşünmekten vazgeçin. Kendi hakkınızdaki şeyi istediğiniz zaman kendi kendinize sorun: ona gerçekten
tüm endişeleri terk edin, maddi ya da manevi esenliğiniz için ihtiyacım var mı diye. Ve eğer yanıt hayır ise, ucunu bırakın.
tasalanmayın, kaba ya da süptil, her arzuyu terk edin. Her S: Mutlu olmamalı mıyım? Bir şeye ihtiyacım olmayabilir ama
türlü başarı düşüncesini bırakın. Siz burada ve şimdi tamam- eğer beni mutlu edecekse, onu elde etmemeli miyim?
sınız, kesinlikle hiçbir şeye ihtiyacınız yok. M: Hiçbir şey sizi olduğunuzdan, kendinizden daha mutlu ede-
Bu, delice cesur, tedbirsiz, kayıtsız olmanız gerekir demek mez. Bütün mutluluk arayışları zavallıcadır ve daha büyük za-
değildir; sadece, kendinizle ilgili temel endişe ortadan kalkma- vallılıklara götürür. Mutluluk tanımına layık tek mutluluk bi-
lıdır. Kendiniz ve yakınlarınız için bir miktar gıdaya, giysiye,

352366
BEN O'YUM
SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

linçli varlığın doğal mutluluğudur. rir ama yaşamaz. Onlar sadece deneyim biriktirir ve bellekle-
S: Böylesine yüksek bir farkındalık düzeyine ulaşmadan önce, rini zenginleştirirler. Fakat deneyim, ne duyusal ne de kavram-
birçok deneyime ihtiyacım yok mudur? sal olan ve ne bedene ne de zihne ait olan, bununla birlikte her
M: Deneyim ardında yalnızca anılar bırakır ve zaten yeterince ikisini de içeren ve onları aşan Gerçek'in yadsmmasıdır.
ağır olan yüke yük katar. Daha fazla deneyime ihtiyacınız yok. S: Fakat deneyim çok yararlıdır. Deneyim ile siz aleve dokun-
Geçmişte olanlar yeterlidir. Eğer daha fazlasına ihtiyacınız ol- mamayı öğrenirsiniz.
duğunu hissediyorsanız, çevrenizdeki insanların kalplerine ba- M: Size daha önce de söyledim; şeylerle meşgul olduğunuzda,
kın, bin yılda yaşayamayacağınız kadar çok ve çeşitli deneyim- deneyim çok yararlıdır diye, fakat o size insanlarla ve kendi-
ler bulacaksınız. Başkalarının kederlerinden ders alın ve sizin- nizle nasıl ilişki kuracağınızı, bir hayatı nasıl yaşayacağınızı
kileri kendinize saklayın. İhtiyacınız olan, daha çok deneyim söylemez. Biz bir otomobil sürmekten ya da para kazanmak-
değil, bütün deneyimlerden azade olmaktır. tan söz etmiyoruz. Bunlar için deneyime ihtiyacınız vardır.
S: Siz kendiniz deneyimlerden geçmiyor musunuz? Fakat kendinize ışık tutmak için maddi bilgi size yardım et-
M: Çevremde olaylar oluyor, ama ben onların içinde rol almı- mez. Orada, sözcüğün gerçek anlamıyla kendiniz olabilmeniz
yorum. Bir olay ancak ona duygusal olarak dahil olursam, bir için, aracı bilgiden daha mahrem ve daha derin bir şeye ihti-
deneyim haline gelir. Ben tamam olan, kendini düzeltme, ge- yacınız vardır. Dış hayatınız önemsizdir. Bir gece bekçisi ola-
liştirme peşinde olmayan bir hal içindeyim. Deneyimin bana rak da mutlu yaşayabilirsiniz. Önemli olan iç aleminizde ne
ne yararı var? olduğunuzdur. İçşel huzur ve mutluluğu kazanmak zorunda-
S: İnsanın bilgiye, öğrenmeye ihtiyacı vardır. sınız. Bu, para kazanmaktan çok daha zordur. Hiçbir üniver-
M: Şeylerle uğraşmak için şeylerin bilgisine ihtiyacınız olur. site size kendiniz olmayı öğretemez. Öğrenmenin tek yolu uy-
İnsanlarla ilişkinizde içgörüye, sempatiye ihtiyacınız olur. Ken- gulamadır. Hemen, şimdi kendiniz olmaya başlayın. Sizin
dinizle meşgulseniz, hiçbir şeye ihtiyacınız yoktur. Neyseniz o olmayan her şeyi bir tarafa atın ve durmadan derinleşin. Tıpkı
olun: Bilinçli varlık. Ve kendinizden ayrılıp yanlış yola sapma- bir kuyu kazan adamın su olmayan her şeyi ata ata su sevi-
yın. yesine inmesi gibi siz de öylece, sizin olmayan pek çok şeyi
S: Üniversite öğrenimi çok yararlı olur. atmak zorundasınız, ta ki sahiplenemeyeceğiniz, sizin olma-
M: Hiç kuşku yok, o size hayatınızı kazanmada yardımcı olur. yan hiçbir şey kalmayıncaya kadar. Bakacaksınız ki zihnin
Ama size nasıl yaşanacağını öğretmez. Siz bir psikoloji öğren- çengel atıp tutunabileceği hiçbir şey kalmamış. Siz artık bir
cisisiniz. O size belli durumlarda yardımcı olabilir. Fakat siz insanoğlu bile değilsiniz. Siz sadece var olansınız - zaman ve
psikoloji ile yaşayabilir misiniz? Hayat ancak eylem halindeki uzayla birlikte genişleyen ve her ikisinden de öte olan bir far-
gerçeği yansıttığı zaman ismine layıktır. Hiçbir üniversite size kındalık noktasısınız, kendi nedeni bulunmayan nihai neden-
nasıl yaşanması gerektiğini ve ölüm anı geldiğinde: "İyi yaşa- siniz. Siz bana "Sen kimsin" diye soracak olursanız benim ya-
nıtım, "Belli ve özel tek bir şey değil. A m a Ben-im" olurdu.
dım, tekrar yaşamaya ihtiyacım y o k " diyebileceğiniz şekilde
S: Eğer siz özel, belli bir şey değilseniz, öyleyse evrensel olma-
yaşamayı öğretemez. Birçoğumuz yeniden yaşayabilmeyi arzu-
lısınız.
layarak ölürüz. O kadar çok hata işlenmiş, o kadar çok şey ya-
pılmadan bırakılmıştır ki. Birçok insan bitkisel bir ömür geçi- M: Evrensel olmak nedir - bir kavram olarak değil, bir yaşam

368
369
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

biçimi olarak? Sizinle temas kuran hiçbir şeyi ayırmamak, ona arzuların ve korkuların pençesindeki o duyusal, duygusal ve
entelektüel kişi değilsiniz. Kendi gerçek benliğinizi bulun. Ben
karşı koymamak, fakat hepsini anlamak ve sevmek evrenselce
neyim? Bu tüm felsefelerin ve psikolojinin temel sorusudur.
yaşamak demektir. Gerçekten şunu söyleyebilmek: Ben dün-
Onda derinleşin.
yayım, dünya bendir, ben dünyada evimdeyim, dünya benim-
dir. Her mevcut olan benim mevcudiyetim, her bilinç benim
bilincim, her keder benim kederim, her sevinç benim sevincim-
dir diyebilmek - bu evrensel hayattır. Bununla birlikte, gerçek
varlığımız evren ötesidir ve dolayısıyla özel ve evrensel kate-
gorilerinin ötesindedir. O ne ise odur, tümüyle kendi kendine
yeten ve bağımsız. 67
S: Bunu anlamakta zorluk çekiyorum.
Deneyim Gerçek Olan Değildir
M: Bunlar üzerinde durup düşünmek için kendinize zaman ta-
nımalısınız. Beyninizdeki eski alışkanlıklar, oluk izleri silinme-
Maharaj: Kendisini arayan kişi az zamanda fark eder ki o ken-
li ve yenileri oluşmamalıdır. Kendinizi hareket ettirebilen her
di bedeni olamaz. Bir kez "Ben-beden-değilim" kamsı iyice yerle-
şeyin ardındaki ve ötesindeki kımıldatılamaz olan, vuku bulan
şince o artık bedeni adına ve bedeni için hissedemez, düşünemez
her şeyin sessiz tanığı olarak tanımalısınız.
ve eylemde bulunamaz; o kolayca keşfeder ki o evrensel oluş,
S: Bu benim faal bir yaşam fikrinden büsbütün vazgeçmem
biliş_ve yapıştır ve onun içinde ve onun sayesinde tüm evren
gerektiği anlamına mı gelir?
gerçektir, bilinçlidir ve faaldir. Sorunun özü budur. Bilinciniz
M: Kesinlikle hayır. Evlenme olacaktır, çocuklar olacaktır, bir
ya beden-merkezlidir ve siz koşulların tutsağısınızdır, ya da siz
aile geçindirmek için para kazanma olacaktır. Olayların doğal
evrensel bilincin ta kendisisiniz ve her olayın kontrolü sizdedir.
akışı içinde bütün bunlar olacaktır, çünkü kader gerçekleş-
Ne var ki bilinç, ister bireysel ister evrensel olsun, benim
melidir; siz onların içinden dirençsiz geçeceksiniz; görevler
gerçek meskenim değildir; ben onun içinde değilim, o benim
geldikçe, onları ister küçük, ister büyük olsunlar, dikkatle ve
değildir, onun içinde Ben yoktur. Ben öteyim; gerçi insanın ne
tam olarak yapacaksınız. Fakat genel tutum, sevecen bir tut-
bilinçli ne de bilinçsiz, fakat sadece öte olduğunu açıklamak
kusuzluk (bağımlılıktan yoksunluk), muazzam bir iyi niyet,
kolay değildir. Ben Tanrı'nm içindeyim ya da ben Tanrı'yım
karşılık beklemeden sürekli bir veriş hali olacaktır. Evlilikte
diyemem; Tanrı evrensel ışık ve sevgidir, evrensel tanıktır;
siz ne bir koca ne bir karısınız, fakat ikisi arasındaki sevgi-
Ben evrenselden de öteyim.
siniz. Siz her şeyi düzenli ve mutlu kılan berraklık ve iyilik-
Soran: Bu durumda siz isimsiz ve şekilsizsiniz. Ne tür bir
siniz. Bu size belirsiz görünebilir ama biraz düşünürseniz fark
varlığınız var sizin?
edeceksiniz ki mistik olan en pratik olandır, çünkü hayatınızı
M: Ben Ben'im; ne şekilli, ne şekilsiz, ne bilinçli ne de bilinçsi-
yaratıcı ve mutlu kılar. Bilinciniz daha yüksek bir boyuta ulaş-
zim. Ben bütün bu kategorilerin dışındayım.
mıştır, oradan her şeyi çok daha berrak, çok daha keskin bir
S: Siz neti-neti (o değil, bu değil) tarzında bir yaklaşım göste-
şekilde görebilirsiniz. Farkına varırsınız ki doğuştan meydana
riyorsunuz.
çıkan ve ölümle bitecek olan kişi geçici ve asılsız olandır. Siz

370 377
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Siz sadece inkâr ile de beni bulamazsınız. Ben hiçbir şey çırpınışlarını dikkate almayı düpedüz reddetmektir. Bütün
kadar her şeyim de. Ne ikisi ne de hiçbiri. Bu tarifler Evrenin düşüncelerin ötesinde, sessiz farkındalık hali içinde, "Ben-im"
Efendisi'ne uygundur, bana değil. üzerinde kalın. Size "Ben-im"le ilgili her ne düşünce gelirse,
S: Maksadınız hiçbir şey olduğunuzu mu ifade etmek? onları tüm anlamdan soyun ve onlara aldırmayın.
M: Oh, hayır! Ben tam ve mükemmelim. Ben varlığın varolu- S: Batı'dan gelen birçok gençle karşılaşıyorum ve onları Hint-
şuyum, bilmenin bilişiyim, mutluluğun tamlığıyım. Siz beni liler ile kıyasladığım zaman temel bir farklılık buluyorum.
boşluk haline indirgeyemezsiniz! Öyle görünüyor ki onların psişeleri (antahkarana) farklı..
S: Eğer siz sözlerin ötesindeyseniz, biz ne hakkında konuşaca- Hintli zihin Öz, Gerçek, saf zihin, evrensel bilinç gibi kav-
ğız? Metafizik bakımdan sözleriniz birbirleriyle tutarlı; arala- ramları kolay kavrıyor. Kulaklarına tanış ve tadı hoş geliyor.
rında hiç çelişki yok. Fakat söylediklerinizde beni besleyecek Batılı zihni ise karşılık vermiyor ya da hemen reddediyor on-
bir şey de yok. Benim acil gereksinimlerimin tamamen ötesin- ları. O onları derhal somutlaştırıyor ve kabul edilmiş değer-
de onlar. Ben ekmek istiyorum, siz mücevher veriyorsunuz. lerin hizmetinde kullanmak istiyor. Bu değerler çoğu zaman
Onlar çok güzel kuşkusuz, fakat ben açım. kişiseldir; sağlık, refah, servet; bazen de sosyal - daha iyi bir
M: Öyle değil. Ben size tam da ihtiyacınız olanı sunuyorum - toplum, herkes için daha mutlu bir yaşam; bunların, ister
uyanışı. Siz aç değilsiniz, ekmeğe de ihtiyacınız yok. İhtiyacı- kişisel ister toplumsal olsun, hepsi de dünya sorunlarıyla ilgili.
nız: son vermek, terk etmek, yakalanmış olduğunuz engeller- Bir Batılı ile konuşurken sık sık karşılaşılan bir başka zorluk
den sıyrılmaktır. İhtiyacınız olduğuna inandıklarınız, ihtiyacı- da onlara göre her şeyin deneyim oluşu - onlar yiyecek, içecek,
nız olanlar değildir. Gerçek ihtiyacınızı ben biliyorum, siz de- kadın, sanat ve seyahati deneyimlemek istedikleri gibi, Yoga'
ğil. Siz benim içinde bulunduğum hale dönmek istiyorsunuz - yı, kendini-idraki ve özgürleşmeyi de deneyimlemek istiyorlar.
doğal halinize. Düşünebileceğiniz başka herhangi bir şey bir Onlar için bu, bir bedel karşılığı satın alınabilecek bir başka
illüzyon ve bir engeldir. Bana inanın ki kendiniz olmaktan deneyimden ibaret. Onlar böyle bir deneyimin satın alınabi-
başka hiçbir şeye ihtiyacınız yok. Siz bir şeylere sahip olmakla leceğini imgeler ve fiyatı üzerinde pazarlık ederler. Bir Guru,
değerinizi artıracağınızı hayal ediyorsunuz. Bu, altının kendi- çaba ve zaman konularında çok yüksek bir bedel önerdiğinde,
sine bakır katılmasıyla daha iyi duruma geleceğini hayal etme- bu kez, taksitle alışveriş örneği, çok kolay görünen, ama ye-
si gibi bir şey. Doğanıza yabancı olan her şeyin terk edilmesi rine getirilmesi olanaksız koşullar öne süren bir başkasına
ve reddedilmesi yeterlidir. Diğer her şey boştur. giderler. Bu eski öyküdür, ilacı alırken gri maymunu düşün-
S: Bunun söylenilmesi yapılmasından daha kolay. Bir adam memek. Bu durumda o, dünyayı düşünmemektir, "egoyu tü-
mide ağrısı ile geliyor ve siz ona midesini boşaltmasını söylü- müyle terk etmek", "bütün arzuları söndürmek", "kesin be-
yorsunuz. Elbette zihin olmayınca sorun da olmaz. Fakat işte kârlık" vb. dir. Tabii bu arada bütün düzeylerde alabildiğine
zihin orada duruyor - en somut biçimde. bir aldatmaca sürüp gitmektedir ve sonuç sıfır olur. Bazı Gu-
M: Zihnin orada olduğunu size zihin söylüyor. Aldanmayın. rular sırf çaresizlikten tüm disiplinleri terk eder, hiçbir koşul
Zihin hakkında bütün sonu gelmez tartışmaları üreten zihnin koymaz, çaba harcamamayı, doğal olmayı, "yapmalı" ve "yap-
kendisidir, kendi korunması, devamı ve genişlemesi için. Sizi mamalı" gibi davranış kalıpları olmaksızın pasif bir farkın-
zihnin ötesine götürecek olan, zihnin kıvrılıp bükülüşlerini ve dalık halinde yaşamayı öğütlerler. Ve birçok öğrenci (mürit)

372 373
BEN O'YUM S R İ NİSARGADATTA M A H A R A J

de var ki, geçmiş deneyimleri yüzünden kendilerini sevmez ha- gelecektir. Arzu güçlü olduğunda, başarıdan emin olmaya ihti-
le geldiklerinden, kendilerine bakmak içlerinden gelmez. Eğer yacınız olmaz. Kumar oynamaya hazırsmızdır.
kendilerinden nefret etmemişlerse, hiç değilse kendilerini iç- S: Güçlü arzu, güçlü inanç - aynı kapıya çıkar. Bu insanlar ise
sıkıcı bulmaktadırlar. Kendini-bilme çabasından bıkkınlık duy- ne ana ve babalarına, ne topluma, hatta ne de kendilerine gü-
duklarından artık başka bir şey istemektedirler. veniyorlar. Dokundukları her' şey küle dönüşmüştür. Onlara
M: Eğer istemezlerse, bırakın kendilerini düşünmesinler. Bir mutlak şekilde has, kesin, kuşku götürmez, zihnin tartışmala-
Guru ile birlikte bulunsunlar, onu gözlesinler, onu düşünsün- rı ötesinde bir tek deneyim verin, onlar sizi dünyanın sonuna
ler. Az zaman sonra, yepyeni, daha önce -belki çocukluk çağı dek takip edeceklerdir.
hariç- yaşanmamış bir tür mutluluğu tadacaklar ki bu onların M: Fakat ben de zaten daha başka bir şey yapmıyorum ki! Yo-
dikkatini çekecek ve dikkat de ilgi uyandıracaktır, ilgi bir kez rulmadan ve bıkmadan, onların dikkatlerini tek karşı konul-
uyandığında ise, düzgün uygulama onu izler. maz faktöre - varoluşa çekiyorum. Varoluşun kanıta ihtiyacı
S: Bu insanlar çok eleştirici ve kuşkucudurlar. Onca deneyim- yoktur, o diğer her şeyi kanıtlar. Sadece bu varoluş olgusuna
den ve onca düş kırıklığından sonra da başka türlü olamazlar. derinlemesine bir inebilseler ve kapısını "Ben-var-olamm"m
Bir yandan deneyimlemek isterler, öte yandan güvensizlik için- oluşturduğu sonsuzluğu ve yüceliği keşfedebilseler ve kapıdan
dedirler. Onlara nasıl ulaşmalı? geçerek öteye varabilseler, hayatları o zaman mutluluk ve ışık
M: Gerçek içgörü ve sevgi onlara ulaşacaktır. dolu olacak. İnanın bana, gösterilmesi gereken çaba, ulaşıla-
S: Onlar bir spiritüel deneyim yaşadıklarında ise bir başka cak keşiflere kıyasla hiçbir şey değildir.
zorluk ortaya çıkar. Deneyimin kalıcı olmadığından, rasgele S: Söyledikleriniz doğrudur. Fakat bu insanların ne itimatları
gelip gittiğinden yakınırlar. Elma şekerini ele geçirdikten son- ne de sabırları var. Kısa bir çaba dahi onları yoruyor. Onların
ra onu durmadan emmek isterler. körü körüne araştırmalarını ve kendilerine yardımcı bir ele
M: Deneyim ne kadar yüce ve güzel olursa olsun, gerçek, asıl tutunamamalarını seyretmek gerçekten çok acıklı. Temelde
olan değildir. Doğası gereği o gelir ve gider. Kendini-idrak, öylesine iyi insanlar ki onlar; fakat tümüyle yılgınlık içindeler.
elde edilebilecek bir şey olmaktan çok, anlaşılacak bir haldir. Onlara diyorum ki: "Gerçeğe kendi koyduğunuz koşullarla sa-
Bir kez ulaşıldığında artık yitirilmez. Diğer taraftan bilinç hip olamazsınız. Koşulları kabul etmek zorundasınız." Bana
değişkendir, bir andan diğer ana değişimler geçirerek akar. Bi- verdikleri yanıt: "Koşulları kimileri kabul edecek, kimileri et-
lince ve onun içeriğine tutunmayım Tutunulan bilinç kaybo- meyecektir. Kabul etmek ya da etmemek yüzeysel ve rastlan-
lur. Çakıp geçen bir içgörüyü ya da bir anlık bir mutluluk pat- tısaldır; gerçek her şeydedir; herkes için izlenecek bir yolun
layışını daimi hale getirmeye çalışmak, korumak istediğinizi bulunması gerek - hiçbir koşula bağlı olmaksızın.
tam tersine yıkar. Gelen gitmek zorundadır. Kalıcı olan bütün M: Herkese açık olan böyle bir yol vardır. Herkes kendinin
geliş ve gidişlerin ötesindedir. Bütün deneyimlerin kökenine, farkındadır. Öz-farkındalığı genişletmek ve derinleştirmek ana-
varoluş duygusuna inin. Varlığın ve yokluğun ötesinde hakiki yoldur. Ona tanıklık ya da sadece dikkat deyin - bu yol herkes
olanın sonsuzluğu yatar. Deneyin ve yine deneyin. içindir. Hiç kimse bu yol için yeterli olgunluktan yoksun de-
S: Denemek için insanın inanca ihtiyacı var. ğildir ve hiç kimse bu yolda yenilgiye uğrayamaz.
M: Önce arzu olmalı. Arzu güçlü olduğu zaman, deneme isteği Fakat kuşkusuz sadece uyanık olmak yetmez, dikkatlili-

410 377
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J

ğiniz zihni de içermelidir. Tanıklık en başta bilincin ve bilin- keder dönemi içinde bırakarak sona erer. İyi ve kötünün bir-
cin devinimlerinin farkında olmaktır. birlerini ve eşit ölçülerde izlemeleri tezahürün doğasıdır. Gerçek
sığınak ise sadece tezahür etmemiş (tezahür ötesi) olandadır.
S: Kaçışı önermiş olmuyor musunuz?
M: Tam tersine. Yenilemenin tek yolu yıkmaktan geçer. Yeni
bir ziynet eşyası dökebilmek için önce eskilerini eritip şekilsiz
altına dönüştürmek zorundasınız. Ancak dünya ötesine geç-
miş olan insanlar dünyayı değiştirebilirler. Bu asla başka tür-
68
lü olmamıştır. Etkileri uzun süreli olmuş az sayıdaki kimse-
Bilincin Kaynağını Arayın lerin hepsi gerçeği bilenlerden idiler. Onların düzeyine ulaşın
ve ancak ondan sonra dünyaya yardımdan söz edin.
Soran: Geçen gün çağdaş Batılı zihninden ve onun Vedanta' S: Yardım etmek istediklerimiz ırmaklar ve dağlar değil, fakat
nın ahlâki ve aklî disiplinine uymakta karşılaştığı zorluktan insanlardır.
söz ediyorduk. Engellerden bir tanesi, genç Avrupalı ya da M: Dünyada bir bozukluk yoktur, onu kötü hale sokan insan-
Amerikalı'nın dünyadaki felaketli durumla uğraşmakta oluşu lar dışında. Gidin onlara adam gibi davranmalarını söyleyin.
ve bu durumları acil olarak yoluna koyma ihtiyacıdır. S: Arzu ve korku onları davrandıkları gibi davranmaya yönel-
Onların, dünyanın düzelmesi için önkoşulun kişisel düzel- tiyor.
me olduğu yolunda vaaz veren sizin gibi kimselere karşı sabır- M: Tam tamına. İnsan davranışları arzunun ve korkunun ege-
ları yoktur. Onlara göre, bu ne mümkün ne de gereklidir. İn- menliği altında olduğu sürece, fazla umut yok. Ve insanlara
sanlık sosyal, ekonomik ve politik bir sistemler değişikliği için etkili biçimde yaklaşmayı bilmeniz için siz kendiniz arzular-
hazırdır. Bir dünya-devleti, dünya-polisi, dünya-plânlaması ve dan ve korkulardan kurtulmuş olmalısınız önce.
bütün fiziksel ve ideolojik engellerin kaldırılması, işte bu ye- S: Bazı temel arzulardan ve korkulardan kaçınılamaz, örneğin
terlidir; kişisel dönüşüme (transformasyona) ihtiyaç yoktur. beslenme, seks ve ölüm gibi.
Kuşkusuz ki insanlar toplumu şekillendirirler fakat toplum da M: Bunlar gereksinimlerdir ve gereksinim olarak, karşılanma-
insanları şekillendirir. İnsancıl değerlerin geçerli olduğu bir ları zor değildir.
toplumda halk da insancıl olur; üstelik, eskiden dinin yetki S: Ölüm bile bir gereksinim midir?
alanı içinde bulunan birçok soruya bilim yanıt bulmaktadır. M: Uzun ve verimli bir hayat yaşadıktan sonra ölmek ihtiyacı
Maharaj: Kuşkusuz ki dünyanın düzelmesi için gösterilen ça- duyarsınız. Ancak yanlış biçimde uygulanan arzu ve korkular
balar en övgüye değer işlerdir. Bencillikten uzak olarak yapıl- yıkıcı olurlar. Elbet ki doğru olanı arzulayın ve yanlış olandan
dıkça, onlar zihni berraklaştırır ve gönlü arındırırlar. Fakat az korkun. Fakat insanlar yanlış olanı arzulayıp, doğru olandan
zaman sonra insan bir serap ardından koşmakta olduğunu keş- korktukları zaman kaos ve çaresizlik yaratırlar.
fedecektir. Bir büyük liderin ya da mürşidin etkisi altında yerel S: Doğru nedir, yanlış nedir?
ve geçici düzelmeler daima gerçekleşebilir ve gerçekleşmiştir M: Göreli olarak, ıstıraba neden olan yanlıştır, onu dindiren
de; fakat bu, kısa bir zamanda ve insanlığı yeni bir sefalet ve doğrudur. Mutlak anlamda ise, sizi gerçeğe ulaştıran doğru,

352 377
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J

gerçeği bulamklaştıran ise yanlıştır. S: Garip bir soru sorduğum için beni bağışlayın. Eğer biri, us-
S: Biz insanlığa yardımdan söz ederken, kargaşaya ve ıstıraba tura gibi keskin bir kılıçla birdenbire başınızı uçursa, bu sizin
karşı verilecek bir mücadeleyi kastediyoruz. için nasıl bir fark oluşturur?
M: Siz yardımın sadece sözünü ediyorsunuz. Siz bir tek insa- M: Hiç fark etmez. Beden kafasını kaybeder ve bazı iletişim
na gerçekten, ama gerçekten yardım ettiniz mi? Bir tek insanı yolları kesilir, hepsi bu. İki insanjbirbirleri ile telefonda konu-
olsun, yardım alma ihtiyacının ötesine ulaştırabildiniz mi? Bir şurken telefon telleri kesilirse insanlara hiçbir şey olmaz, fa-
insana, onun gerçek varlığı hakkındaki bir içgörüye olmasa kat onlar bazı başka iletişim yolları aramak zorunda olurlar.
bile, hiç değilse görevlerini ve fırsatlarını tam idrake dayan- Bhagavad Gita der ki: "Kılıç kendini kesmez." Sözcüğün tam
dırılmış bir karakter kazandırabildiniz mi? Kendiniz için ne- anlamıyla bu böyledir. Taşıtlarını yaşatmak, bilincin doğasm-
yin iyi olduğunu bilmezken, başkaları için neyin iyi olduğunu dadır. O ateş gibidir, yakıtı yakar, kendini değil. Tıpkı ateşin,
nasıl bilebilirsiniz? bir yakıt dağını yakıp bitirdikten sonraya kalışı gibi, bilinç de
bütün sayısız bedenlerinden sonra da var olmaya devam eder.
S: Yaşamak için yeterli ve gerekli malzeme herkes için iyidir.
Siz Tanrı'nın ta kendisi olabilirsiniz, ama bizlerle konuşmak Her şeyin üstünde, biz bilinçli kalmayı isteriz. Her sıkın-
için iyi beslenmiş bir bedene ihtiyacınız var. tıya, her horlanmaya katlanırız, yeter ki bilinçli kalalım. Bu
M: Sizinle konuşmak için bedenime ihtiyacı olan sizsiniz. Ben deneyim tutkusuna karşı isyan etmedikçe ve tezahür etmiş
bedenim değilim ve ona ihtiyacım da yoktur. Ben bir tanığım olanları tamamen terk etmedikçe, ferahlığa kavuşmak olanak-
sadece ve benim kendime ait bir şeklim de yoktur. sızdır. Kapana kısılmış kalırız.
Kendinizi bilinç sahibi bedenler olarak düşünmeye öyle- S: Siz sessiz tanık olduğunuzu, dahası, bilincin ötesinde oldu-
sine alışmışsınız ki, bilincin beden sahibi olduğunu bir türlü ğunuzu söylüyorsunuz. Burada bir çelişki yok mu? Eğer bi-
imgeleyemiyorsunuz. Bedenli mevcudiyetin bir zihin hali oldu- lincin ötesindeyseniz, neyin tanıklığını yapıyorsunuz?
ğunu, bilinç içindeki bir devinim olduğunu, bilinç okyanusu- M: Ben hem bilinçli hem bilinçsizim ve ne bilinçliyim ne de
nun sonsuz ve ebedi olduğunu, bilinçle temas halindeyken si- bilinçsiz -bütün bunların da tanığıyım- fakat aslında tanık
zin yalnızca tanık olduğunuzu bir kez fark etseniz, tamamen yoktur, çünkü tanık olunacak bir şey yoktur. Ben bütün zi-
bilinç ötesine geri çekilebileceksiniz. hinsel oluşumlardan boşalmış haldeyim - ama tamamen farkın-
S: Bize birçok varoluş düzeyi (katı) olduğu söylendi. Siz tüm dayım. İşte zihnin ötesinde olduğumu söyleyerek bunu ifade
bu düzeylerde mevcut musunuz ve fonksiyon yapar mısınız? etmeye çalışıyorum.
S: Öyleyse, nasıl ulaşabilirim size?
Siz dünyadayken aynı zamanda cennette (swarga) misiniz?
M: Ben hiçbir yerde bulunmam! Ben, kendisine diğer şeyler M: Bilinçli olduğunuzun farkında olarak ve bilincin kaynağını
arasında yer verilecek bir "şey" değilim. Her şey benim içim- arayarak. Araçlar o kadar önemli değildir; önemli olan arzu-
dedir, fakat ben şeyler arasında bir şey değilim. Ben temel ile dur, dürtüdür, içtenlik ve ciddiyettir.
meşgulüm, siz ise bana süper-yapıdan söz ediyorsunuz. Süper-
yapılar oluşur ve yıkılırlar, fakat temeller kalıcıdırlar. Ben ge-
çici olan ile ilgilenmiyorum, siz ise ondan başka bir şeyden söz
etmiyorsunuz.

378
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

69 diğinizi bilmelisiniz.
S: İnsanlarla tanışarak, onları gözleyerek, kendi kendimizi ta-
Geçicilik Gerçek Olmayışın Kanıtıdır nımak mümkün olur. Biri diğerini düzeltir.
M: Bu öyle işlemez. Ayna görüntüyü yansıtır ama görüntü ay-
Soran: Arkadaşım bir Alman'dır ve ben Fransız ana babadan nayı düzeltmez. Siz ne aynasınız, ne de aynada yansıyan gö-
İngiltere'de doğdum. Bir yılı aşkın bir süredir Hindistan'dayım. rüntü. Aynayı mükemmelleştirip, onun, görüntüyü doğru bir
Bir Aşram'dan bir Aşram'a gezip duruyorum. şekilde yansıtmasını sağladıktan sonra, aynayı çevirip onda
Maharaj: Herhangi bir spiritüel uygulama (sadhana) yaptı- gerçek yansımanızı görebilirsiniz - aynanın yansıtabileceği ka-
nız mı? dar gerçek. Fakat siz kendiniz yansıma değilsiniz - yansımayı
S: Okuma, irdeleme ve meditasyon. görensiniz. Bunu açık ve berrak şekilde anlamaya çalışın - her
M: Ne üzerinde meditasyon yaptınız? ne algılarsanız, o algıladığınız şey siz değilsiniz.
S: Okuduklarım üzerinde. S: Ben aynayım, dünya da görüntüdür, öyle mi?
M: İyi. M: Aynayı da görüntüyü de görebilirsiniz. Siz ikisi de değilsi-
S: Siz ne yapıyorsunuz bayım? niz. Siz kimsiniz? Gerçeğin sözlerle en yakın anlatımı şu ola-
M: Oturuyorum. bilir: Ben algıyı, idraki mümkün kılan, deneyimci ve onun de-
S: Ve daha başka? neyiminin ötesinde olan hayatım.
M: Konuşuyorum. Şimdi, kendinizi aynadan ve aynadaki görüntüden ayırıp
S: Ne hakkında konuşuyorsunuz? onlardan ayrı durabilir misiniz?
M: Bir genel ders mi istiyorsunuz? Sizi gerçekten etkileyecek S: Hayır, bunu yapamam.
bir şey, çok duyarlı olduğunuz bir konuda bir şeyler sorsanız M: Yapamayacağınızı nereden biliyorsunuz? Nasıl yapılacağı-
daha iyi olur. Sizi heyecanlandıran bir konu olmadıkça, işe nı bilmeden yaptığınız birçok şey var. Sindirim, kan ve lenf
duygusal yönden katılmadıkça, benimle sadece tartışma yapa- dolaşımı, kas hareketleri - bütün bunları nasıl yaptığınızı bil-
bilirsiniz, fakat aramızda gerçek bir anlaşma olmaz. Eğer, "Be- meden yapıyorsunuz. Aynı şekilde, niçin ve nasıl olduğunu bil-
ni hiçbir şey rahatsız etmiyor, hiçbir sorunum yok" diyorsa- meden algılıyor, hissediyor, düşünüyorsunuz. Ve bilmeseniz
nız, bu bana göre pek âlâdır, o zaman sessiz kalabiliriz. A m a de kendinizsiniz. Öz varlığınızda bir kusur yok. O mükemmel-
sizi gerçekten etkileyen bir konu varsa, o zaman konuşmamı- dir. Berrak ve doğru olmayan, dolayısıyla, yanlış görüntüler
zın bir amacı olur. veren aynadır. Kendinizi düzeltmeye ihtiyacınız yoktur - sade-
Ben size sorayım mı? Sizin bir yerden bir yere dolaşma- ce kendi hakkınızdaki fikirlerinizi düzeltin. Kendinizi ayna-
nızın amacı nedir? dan ve görüntüden ayırt etmeyi öğrenin; şunu hatırlamaya de-
S: İnsanlarla tanışmak, onları anlamaya çalışmak. vam edin: Ben ne zihin, ne onun fikirleriyim. Bunu sabırla,
M: Hangi insanları anlamaya çalışıyorsunuz? Tam olarak neyin inanarak yapın, mutlaka kendi hakkınızda direkt vizyona ula-
peşindesiniz? şacaksınız, yani olmanın, bilmenin, sevmenin ebedi ve her şeyi
S: Bütünleşme. kucaklayan, her yanı saran kaynağı olduğunuzu idrak edecek-
M: Eğer bütünleşme istiyorsanız, kimimle bütünleşmek iste- siniz. Siz bir bedende odaklanmış sonsuz olansınız. Şimdi yal-

381 359
BEN O'YUM S R İ NİSARGADATTA M A H A R A J

nızca bedeni görüyorsunuz, içtenlikle çalışın, o zaman sadece dan ibarettirler. Tıpkı güneşin doğması ile nasıl her şey oldu-
sonsuz olanı göreceksiniz. ğu gibi görünürse, kendinizi bildiğinizde de her şeyi olduğu
S: Gerçeğin deneyimi, ulaşıldıktan sonra kalıcı mıdır? hali ile görürsünüz. İllüzyonlar dünyası geride bırakılmıştır.
M: Bütün deneyimler, zorunlu olarak geçicidirler. Fakat bü- S: Gerçeğe varış halinde nesneleryieğisır mi? Onlar daha renk-
tün deneyimlerin zemini değişmez, sabit olandır. Olay olarak li, anlam dolu hale gelirler mi?
nitelendirilebilecek hiçbir şey kalıcı değildir. Fakat bazı olay- M: Bu deneyim tamamen doğrudur, ama o gerçeğin deneyimi
lar zihni arındırır, bazıları ise kirletirler. Derin içgörü ve her (sadanubhav) değil, evrenin uyumunun (satvanubhav) deneyi-
şeyi kucaklayan sevgi anları zihni arındırır, buna karşın, ar- midir.
zular ve korkular, kıskanmalar ve öfke, kör inançlar ve ente- S: Yine de ilerleme vardır.
lektüel kibir psişeyi kirletir, donuklaştırır. M: İlerleme ancak hazırlık (sadhana) aşamasında olur. Gerçe-
S: Kendini- idrak o kadar önemli midir? ğe varış, kendini-idrak birdenbiredir. Meyve yavaş yavaş ol-
M: O olmadıkça arzular ve korkular sonsuz bir ıstırap içinde gunlaşır, birdenbire ve dönüşü olmaksızın düşer.
anlamsızca tekrarlanarak sizi yiyip dururlar. İnsanların çoğu, S: Ben fiziksel ve zihinsel bakımdan huzurluyum. Başka neye
acıların bir sonu olabileceğini bilmez. Fakat onlar müjdeyi bir ihtiyacım var?
kez işitirlerse, elbet ki tüm didişme ve mücadelenin ötesine geç- M: Sizinki nihai hal olmayabilir. Doğal halinize dönmüş oldu-
mek yapılacak en ivedi iş olur. Özgür olabileceğinizi, kurtula- ğunuzu hiçbir arzu ve korkunun bulunmayışı ile anlayabilirsi-
bileceğinizi biliyorsunuz, şimdi bu size kalmıştır. Ya araya- niz. Zira bütün arzuların ve korkuların kökeninde, olduğunu-
rak, özleyerek, yakalayıp tutarak, durmadan kaybedip üzüle- za varmamış bulunduğunuz duygusu yatar. Tıpkı, yerinden
rek, daima açlık ve susuzluk içinde kalırsınız, ya da kendisine çıkmış bir eklemin, bu durum süresince sancılanması ve ye-
hiçbir şey ilâve edilemeyecek, yahut ondan hiçbir şey çekilip rine yerleştirilir yerleştirilmez de unutuluvermesi gibi, bütün
alınamayacak ebedi mükemmellik halini tam gönülle arama- egoyla ilgili endişeler ve zihinsel çarpıklık belirtileri de, insan
ya çıkarsınız. Onda arzuların ve korkuların hiçbiri yoktur, vaz- normal haldeyken hemen kayboluverirler.
geçildikleri için değil, anlamlarını yitirdikleri için. S: Evet, fakat doğal hale ulaşmanın sadhana'sı nedir?
S: Peki, ne yapmam gerekiyor? M: Bütün diğer şeyleri dışlamak üzere "Ben-im (var olanım)"
M: Yapılacak bir şey yok. Sadece olun. Hiçbir şey yapmayın. duygusuna sarılın. Zihin böylece tamamen sakin olduğunda, o
Olun. Dağlara tırmanmanız, mağaralarda oturmanız gerekmi- yeni bir ışıkla parlamaya ve yeni bir bilgiyle titreşmeye başlar.
yor, "Kendiniz olun" bile demiyorum, çünkü kendinizi bilmi- Bütün bunlar kendiliğinden gelir, sizin sadece "Ben-im" üze-
yorsunuz. Sadece olun. Kendinizi ne algılanabilirlerin "dış" rinde sıkıca durmaya ihtiyacınız vardır. Tıpkı uykudan ya da
dünyası, ne de düşünülebilirlerin "iç" dünyası, ne zihin, ne be- vecit halinden çıkarken kendinizi dinlenmiş hissetmeniz, ama
den olduğunuzu görerek - sadece olun. bu iyilik ve rahatlık hissine nasıl ve niçin ulaştığınızı bilmedi-
S: Elbette, idrakin dereceleri vardır. ğiniz gibi, gerçeğe varış halinde de kendinizi tamam, tatmin
M: Kendini-idrakin basamakları yoktur. Bunda tedriç yoktur. olmuş, haz-ve-acı kompleksinden kurtulmuş hisseder, ama yi-
O bir anda oluverir ve geriye dönüş yoktur. Yeni bir boyuta gi- ne de ne olduğunu, nasıl ve niçin olduğunu tam açıklayamaz- -
rersiniz ki oradan bakıldığında, öncekiler ancak soyutlamalar- sınız. Onu ancak negatif terimlerle ifade edebilirsiniz: "Artık

352 383
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J

benim için hiçbir şey olumsuz değil." A n c a k geçmiş ile kıyas- olayına, onlar gerçekleştikçe nasıl karşılık verdiğinizle ilgile-
ladığınız zaman, onun dışına çıkmış olduğunuzu bilirsiniz. nin.

Yoksa, siz sadece kendinizsinizdir. Buııu başkalarına anlatma- S: Gezip dolaşmak için duyulan dürtünün nedeni ne olabilir?
ya çalışmayın. Eğer anlatabilirsenız, o gerçek olan değildir. M: Neden yoktur. Sadece, gezip dolaştığınız rüyası görüyorsu-
Sessiz olun ve onun kendisini eylem içinde belli edişini izleyin. nuz. Birkaç yıl geçmeden, Hindistan'daki geçirdiğiniz zaman

S: Eğer b a n a ne hale geleceğimi söyleyebilmiş olsaydınız, bu size bir rüya gibi gelecek. O zaman da, bir başka rüya görmek-

b a n a kendi gelişmemi gözlemlemekte yardımcı olabilirdi. te olacaksınız. Farkına varmalısınız ki rüyadan rüyaya gezinip
duran siz değilsiniz, fakat rüyalar sizin önünüzden akıp git-
M: Ne hale geleceğinizi size kim söyleyebilir, bir hale gelmek
mektedir ve siz değişmez tanıksınız. Hiçbir olay gerçek varlı-
diye bir şey yokken? Siz ancak ne olduğunuzu keşfedebilirsi-
ğınızı etkileyemez. Mutlak gerçek işte budur.
niz. Kendinizi kalıptan kalıba d ö k m e uğraşları pek acıklı bir
S: Bedenimle gezip dolaşırken, kendi içimde sabit, değişmez
zaman israfıdır. Ne geçmişi, ne geleceği düşünün, sadece olun.
kalamaz mıyım?
S: Nasıl sadece olabilirim? Değişim kaçınılmazdır.
M: Değişimler değişkenler için kaçınılmazdır, fakat siz b u n a M: Kalabilirsiniz, fakat bu ne amaca hizmet eder? Eğer içten-
tâbi değilsiniz. Siz değişmez olan zeminsiniz ki o n u n üzerinde seniz, sonunda gezip dolaşmaktan bıktığınızı görecek, enerji ve
değişimler algılanır hale gelirler. zaman savurganlığından dolayı esef edeceksiniz. Kendinizi bul-
mak için bir adım bile atmaya ihtiyacınız yok.
S: Her şey değişir, zemin de değişir. Değişimleri görmek için
S: Öz Varlık (atman) ile Mutlak (Brahman) deneyimi arasında
değişmez bir zemine ihtiyaç yoktur. " B e n " bir anlıktır, geç-
bir fark var mıdır?
mişin ve geleceğin buluştuğu yerde bir noktadır sadece.
M: Elbet ki, belleğe dayanan Ben bir anlıktır. Fakat böyle bir M: Mutlak deneyimi enemez, çünkü o, deneyim alanı ötesinde-
dir. Diğer yandan Öz Varlık her deneyimdeki deneyimleyen fak-
Ben ardında kesintisiz bir süreklilik gerektirir. Deneyimleri-
tördür ve böylece, bir şekilde o, deneyimlerin çokluğunu ve çe-
nizden bilirsiniz ki Ben'in unutulduğu aralıklar vardır. Onu
şitliliğini onaylar, geçerli hale koyar. Dünya çok değerli pek çok
yeniden hayata döndüren nedir? Sabahleyin sizi ne uyandırır?
şeyle dolu olabilir fakat onların alıcısı yoksa, değerleri de yok
Bilinçteki kesintilere, aralıklara k ö p r ü kuran bir sabit faktö-
demektir. Mutlak, deneyimlenebilir olan her şeyi içerir, fakat
r ü n bulunması şarttır. Dikkatle bakacak olursanız günlük
deneyimleyen olmazsa onlar hiçbir şey demektir. Deneyimi
bilincinizin bile daima anlık kesintilere uğradığını fark eder-
m ü m k ü n kılan Mutlak'tır. Onu gerçekleştiren ise Öz Varlık'
siniz. Bu boş aralıklarda ne vardır? Sizin gerçek varlığınızdan
tır.
başka ne olabilir, ki o zaman-ötesidir ve ona göre zihin de zi-
S: Biz, derece derece deneyimler aracılığı ile Mutlak'a ulaşmaz
hinsizlik de birdir.
mıyız? En kabasından başlayıp en ince ve en yüce olanı ile bi-
S: Spiritüel aşama için b a n a gitmemi önereceğiniz belli bir yer
tirerek?
var mıdır?
M: Deneyim arzusu olmadıkça deneyim olamaz. Arzular ara-
M: Tek uygun yer içiniz dedir. Dış dünya ne yardımcıdır, ne de
sında dereceleniş olabilir ama en yüce arzu ile tüm arzulardan
engelleyicidir. Sizi hedefinize götürecek hiçbir sistem, hiçbir
arınmışlık hali arasında geçilmesi gereken derin bir u ç u r u m
davranış kalıbı yoktur. Gelecek için olan tüm uğraşlardan v a z -
vardır. Gerçek olmayan, gerçek gibi görünebilir, fakat o geçi-
geçin, tamamen şimdi'de konsantre olun; sadece, hayatın her

352 385
497
SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
BEN O'YUM
S: Ben Sri Ramana Aşramı'nda bulundum. Rishikesh'i de ziya-
cidir. Gerçeğin ise zaman'dan korkusu yoktur. ret ettim. Size Sri Ramana Maharshi hakkındaki düşüncenizi
S: Gerçek olmayan gerçeğin ifadesi değil midir? sorabilir miyim?
M: Nasıl olabilir? Bu doğrunun kendisini rüyalarla ifade etti- M: Her ikimiz de aynı kadim ülkedeyiz. Fakat Maharshi hak-
ğini söylemeye benzer. Gerçek için gerçek olmayan yoktur. O kında siz ne biliyorsunuz? Siz kendinizi bir isim ve bir beden
sırf onun gerçek olduğuna inandığınız için gerçek gibi görü- olarak kabul ediyorsunuz, böylece algılamalarınız isimler ve
nür. Ondan kuşkulanın, o gerçek olmaktan çıkacaktır. Siz bi- bedenlerdir.
risine aşık olduğunuz zaman ona gerçeklik verirsiniz - aşkını- S: Siz Maharshi ile karşılaşsaydınız ne olurdu?
zın alabildiğine güçlü ve ebedi olduğunu imgelersiniz. Sona er- M: Herhalde kendimizi oldukça mutlu hissederdik. Hatta bir
diğinde, "Onu gerçek sanmıştım, ama değilmiş" dersiniz. Geçi- iki sözcük alışverişinde bile bulunabilirdik.
cilik, gerçek dişiliğin en iyi kanıtıdır. Zaman ve uzay ile sınırlı S: Fakat o sizi özgürlüğe ulaşmış bir insan olarak tanıyacak
ve bir tek kişi için geçerli olan, gerçek değildir. Gerçek ise her- mıydı?
kes için her zaman geçerlidir. M: Elbette. Bir insanın bir insanı tanıdığı gibi, bir gnani de
S: Gerçek olmayanda bile gerçekten bir iz vardır. diğer bir gnani'yi tanır. Deneyimlemediğiniz şeyi takdir ede-
M: Evet, onu gerçek olarak kabul etmekle ona verdiğiniz ger- mezsiniz. Siz kendinizi ne zannederseniz o'sunuz, fakat aslın-
çeklik. Kendinizi ikna etmiş olduğunuzdan, kendi kanı'nızla da ne olduğunuzu deneyimlememişseniz, ne olduğunuzu bile-
bağlanmış durumdasınız. Güneş parlarken, renkler görünürler. mezsiniz.
Battığında, kaybolurlar. Işık olmasa renkler nerededir? S: Bir mühendis olmak için mühendisliği öğrenmeliyim. Tanrı
S: Bu dualite koşullan içindeki bir düşünce tarzıdır. olmak için neyi öğrenmem gerekir?
M: Bütün düşünceler dualite içindedir, aynılıkta ise hiçbir dü- M: Öğrendiklerinizin tümünü unutmak, yok saymak zorunda-
şünce varlığını sürdüremez. sınız. Tanrı tüm arzu ve bilginin sonudur.
S: Tanrı olma arzusundan vazgeçtiğim zaman Tanrı olacağımı
mı söylemek istiyorsunuz?
M: Bütün arzular terk edilmelidirler, çünkü arzu etmekle siz,
arzunuzun şekline bürünürsünüz. Hiç arzu kalmadığı zaman
doğal halinize dönersiniz.
70 S: Mükemmelliğe ulaştığımı nasıl bileceğim?
M: Mükemmelliği bilemezsiniz, ancak mükemmel olmayışı bi-
Tanrı Tüm Arzu ve Bilginin Sonudur lebilirsiniz. Çünkü, bilgi olması için ayrılık ve uyumsuzluk ha-
line gerek vardır. Siz olmadığınız şeyi bilebilirsiniz, fakat ger-
Maharaj: Nereden geliyorsunuz? Niçin geldiniz? çek varlığınızı bilemezsiniz. Siz ancak neyseniz o olabilirsiniz;
Soran: Ben Amerika'dan geldim. Arkadaşım ise İrlanda Cum- tüm yaklaşım anlayış yolundan geçer ki bu da sahte olanı sah-
huriyeti'nden. Yaklaşık altı ay önce geldim ve bir aşramdan te olarak görebilmektir. Fakat anlamak için dıştan gözlemle-
ötekine geziyorum. Arkadaşım kendi başına geldi. mek zorundasınız.
M: Ne gördünüz?

496
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J

S: Vedantik Maya kavramı, illüzyon, tezahür etmiş olan için istemezsiniz. Siz kendiniz sandığınız o küçük kişiye sarılmış-
geçerlidir. Dolayısıyla, tezahür etmiş olan hakkındaki bilgimiz sınız. Arzularınız dar, emelleriniz bayağıdır. Zaten bir algıla-
güvenilir değildir. Fakat tezahür etmemiş (meknuz) olan hak- ma merkezi olmasaydı tezahür edenler nerede olacaktı? Algı-
kındaki bilgimize güvenmek zorundayız. lanamayan tezahürler de tezahür etmemiş olan gibidirler. Ve
M: Tezahür etmemiş olan hakkında bilgi de olmaz. Potansiyel siz idrak, algılama noktasısınız; bütün boyutların boyutsuz kay-
olan bilinemez, sadece gerçekleşmiş olan bilinebilir. nağısınız.
S: Bilen'in neden bilinmez olarak kalması gereksin? S: Nasıl olur da bir nokta bir evreni içerebilir?
M: Bilen, bilinen'i bilir. Siz bileni bilir misiniz? Bilenin bileni M: Bir nokta içinde evrenlerin sonsuzluğunu içerecek yeterli
olabilir mi? Siz tezahür etmemiş olanı bilmek istiyorsunuz. mekân vardır. Kapasite yetersizliği yoktur. Sorun kendi ken-
Tezahür etmiş olanı bildiğinizi söyleyebilir misiniz? dini sınırlamaktır. Fakat kendinizden kaçamazsınız. Ne kadar
S: Ben nesneleri, fikirleri ve onlar arasındaki ilişkileri bile- uzağa gitseniz de yine kendinize ve bu noktayı anlama ihtiya-
bilirim. Bu benim tüm deneyimlerimin toplamıdır. cına geri dönersiniz ki bu hiçbir şeydir ve her şeyin kaynağı-
M: Tüm mü? dır.

S: İşte bütün yaşanmış deneyimler. Kabul ediyorum ki, olma- S: Ben Hindistan'da bir Yoga öğretmeni aramaya geldim. Hâ-
mış olanı bilemem. lâ da aramaktayım.

M: Eğer tezahür etmiş olanlar, onları deneyimleyenler de da- M: Ne tür bir Yoga yöntemi uygulamak istersiniz, alarak mı
hil olmak üzere, yaşanmış tüm deneyimlerin toplamıysa, siz o vazgeçerek mi?
toplamdan ne kadarını biliyorsunuz? Gerçekten çok küçük bir S: Sonunda onlar aynı sonuca varmazlar mı?
bölümünü. Ve o bildiğiniz çok küçük bölüm nedir? M: Nasıl varabilir? Biri tutsak eder, diğeri özgürleştirir. Mak-
S: Kendimle ilgili bazı duyusal deneyimler. sat son derece önemlidir. Özgürlük terk edişten geçer. Sahip-
M: O kadar bile değil. Siz sadece tepki (reaksiyon) gösterdikle- lenme tümüyle bağımlılıktır.
rinizi biliyorsunuz. Kim neye tepki gösteriyor bilmiyorsunuz. S: Bırakmamak gücüne ve cesaretine sahip olduğum şeyden
Siz var olduğunuzu temas yoluyla biliyorsunuz - "Ben-im". niçin vazgeçmem gereksin? Ve eğer gücüm yoksa, nasıl vazge-
"Ben buyum", "ben şuyum" ise hayal ürünüdür. çebilirim? Bu vazgeçme gerekliliğini anlayamıyorum. Vazgeçiş
S: Tezahür etmiş olanı biliyorum, çünkü ona katılmış halde- zayıflar içindir.
yim. Onun içindeki yerimin çok ufak olduğunu kabul ediyorum M: Eğer vazgeçme bilgeliğine ve gücüne sahip değilseniz, o za-
ama yine de onun toplamı kadar gerçektir. Ve daha da önemli man sahip olduklarınıza bakın. Sadece bakmanız onları yakıp
olan, ben ona anlam veririm. Bensiz dünya karanlık ve sessizdir. bitirir. Eğer zihninizin dışında durabilirseniz, az zamanda fark
M: Dünyayı aydınlatan bir ateş böceği! Siz dünyaya anlam ver- edeceksiniz ki sahiplendiklerinizin ve arzularınızın toptan red-
miyor, onda anlam buluyorsunuz. İçinize, iyice derinlere daim di, yapılabilecek en akıllıca şeydir.
ve tüm anlamın akıp geldiği kaynağı bulun. Elbet ki ona an- Dünyayı siz yaratıyor, sonra da onun için hayıflanıyor-
lam veren yüzeysel zihin değildir. sunuz. Bencil olmak sizi zayıf düşürüyor. Eğer siz arzu etme
S: Beni yüzeysel ve sınırlı kılan nedir? gücüne ve cesaretine sahip olduğunuzu düşünüyorsanız, bu si-
M: Bütün (Kül) açık ve ulaşılabilir olandır, fakat onu almak zin genç ve deneyimsiz oluşunuzdandır. Bu hiç değişmez: ar-

414 388
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J

zulanan amaç, ona ulaşma aracını tahrip eder ve sonra kendisi S: Sizi işittikten sonra şimdi ne yapmalıyım?
de solar gider. Bu da çok hayırlıdır, çünkü size zehirden sakı- M: Sadece işitmenin size pek yardımı olmayacak. Onu zihni-
nırcasma arzudan sakınmanızı öğretir. nizde tutmak, üzerinde düşünmek ve benim söylediklerimi ba-
S: Arzusuz olma uygulamasını nasıl yapacağım? na söyleten zihin halini anlamaya çalışmak zorundasınız. Ben
M: Uygulama yapmaya, herhangi bir vazgeçiş eylemine ihti- gerçeği konuşuyorum; elinizi uzatın ve alın. Siz, olduğunuzu
yaç yok. Sadece zihninizi ondan uzağa çevirin, yeter. Arzu zih- zannettiğiniz şey değilsiniz, sahip olduğunuz imaj anılardan
nin bir fikir üstünde sabit tutulmasından ibarettir. Ona dik- oluşmaktadır ve tümüyle rastlantısaldır.
katinizi vermeyi reddederek o takıntıdan sıyrılın. S: Ne olduğum benim karmamın sonucudur.
S: Hepsi bu kadar mı? M: Siz göründüğünüz değilsiniz. Karma sizin tekrarlayıp dur-
M: Evet, hepsi bu kadar. Arzu ya da korku neyle ilgili olursa mayı öğrendiğiniz bir sözcükten ibaret. Siz hiçbir zaman bir
olsun, üstünde durmayın. Deneyin ve kendiniz görün. Bazı ba- kişi olmadınız ve olmayacaksınız da. Kendinizi yalıtılmış bir
zı unutabilirsiniz, bunun önemi yok. Denemelerinize yeni baş- birim gibi görmeyi reddedin. Fakat siz kendinizin Bay-falan-
tan dönün, ta ki her arzunun ve her korkunun süpürülüp atıl- ve-filan olduğunuzdan zerrece kuşku duymadığınız sürece, pek
ması otomatik bir hal alıncaya kadar. az umut var.
S: İnsan duygusuz, heyecansız nasıl yaşayabilir? S: Ben karmamın beni mükemmelliğe doğru iten gizemli bir
M: Tüm duygulara ve heyecanlara sahip olabilirsiniz fakat güç olduğunu düşünürdüm.
tepkilerden, kışkırtılmış duygulardan sakının. İnisiyatif ve yö- M: Bu, insanların size söyledikleridir. Siz zaten mükemmelsi-
netim tamamen içinizden gelsin, dıştan değil. niz, burada ve şimdi. Mükemmelleşebilir olan siz değilsiniz. Siz
Daha iyisini elde etmek için bir şeyi feda etmek aslında kendinizi olmadığınız şey olarak imgeliyorsunuz - buna son
gerçek vazgeçiş değildir. Onu, değersizliğini gördüğünüz için verin. Önemli olan durdurmaktır, neyi durduracağınız değil.
terk edin. Vazgeçmekte devam ettikçe göreceksiniz ki siz zekâ, S: Beni olduğum hale gelmeye zorlamış olan karma değil midir?
güç ve tükenmez sevgi ve sevinç yönünden kendiliğinden bü- M: Hiçbir şey zorlamaz. Siz olduğunuza inandığınız gibi olur-
yüyüp gelişmektesiniz. sunuz. İnanmayı bırakın.
S: Tüm arzu ve korkuların terk edilmesinde bunca ısrar ne- S: Siz burada oturmuş benimle konuşuyorsunuz. Sizi zorlayan
den? Onlar doğal değil midir? sizin karmanız 'dır.
M: Değildir. Onlar tamamen zihin ürünüdürler. Hiçbir şeye, M: Beni hiçbir şey zorlamaz. Ben yapılması gerekini yaparım.
hatta bedeninize bile ihtiyacınız olmadığını anlamak için her Fakat siz birçok gereksiz şey yaparsınız. Karma'yı yaratan, in-
şeyden vazgeçmek zorundasınız. İhtiyaçlarınız gerçekdışıdır- celemeyi reddetmenizdir. Onu devam ettiren sizin kendi ıstı-
lar ve çabalarınız da anlamsız. Zannedersiniz ki sahibi olduğu- rabınıza karşı kayıtsızlığınızdır.
nuz şeyler sizi korur. Aslında onlar sizi kolay yaralanabilir S: Evet, bu doğru. Bu kayıtsızlığa ne son verebilir?
hale getirirler. Kendinizi "bu" ya da "şu" diye gösterilebilecek M: Dürtü, bir tutkusuzluk ya da sevecenlik dalgası halinde, iç-
her şeyden uzak olarak idrak edin. Siz herhangi bir duyusal ten gelmelidir.
deneyimin ya da zihinsel kurgunun ulaşamayacağısınız. On- S: Bu dürtüyü yarı yolda karşılayabilir miyim?
lardan yüz çevirin, kişileşmeyi reddedin. M: Elbette. Kendi durumunuzu ve dünyanın durumunu görün.

352390
BEN O'YUM S R İ NİSARGADATTA M A H A R A J

S: Bize karma'dan ve tekrardoğuştan, tekâmülden ve Yoga'dan,


mürşitlerden ve müritlerden söz edildi. Bütün bu bilgilerle ne 71
yapmalıyız. Öz-Farkındalık İçinde Kendinizi Öğrenirsiniz
M: Hepsini geride bırakın. Fikirlerin ve inançların yükünü at-
mış olarak ilerleyin. Sözlerden kurulmuş yapıları, bütün göreli Soran: Tekrar tekrar karşılaştığımız bir deneyimdir bu, mü-
doğruyu, bütün kavranabilir, somut şeyleri terk edin. Mutlak ritler (öğrenciler) Guruları'na çok zarar verirler. Guru'nun is-
olana ancak mutlak bir adanmışlıkla ulaşılabilir. teklerini hiç dikkate almaksızın plânlar yaparlar ve uygular-
S: Bir mutlak doğruyla başlamalıyım. Böyle bir doğru var mı? lar. Sonunda bu, Guru'ya sonu gelmez üzüntülere ve öğrenci-
M: Evet, var, "Ben-im" duygusu. Onunla başlayın. lere de acı duygulara mal olur.
S: Başka hiçbir şey doğru değil midir? Maharaj: Evet, bunun olduğu doğrudur.
M: Başka her şey ne doğrudur, ne yanlış. Göründüğü zaman S: Guru'yu böyle saygısızlıklara boyun eğmeye zorlayan nedir?
gerçek gibi gelir, reddedildiğinde kaybolur. Geçici olan bir şey M: Temelde Guru arzu taşımaz. O, olanı görür, fakat müdaha-
bir gizemdir. le etmek için bir dürtü hissetmez. O, seçimler yapmaz, karar-
S: Ben düşünürdüm ki gerçektir gizemli olan. lar almaz. Saf tanık olarak, olup bitenleri seyreder ve etkilen-
M: Nasıl olabilir? Gerçek sadedir, açıktır, berrak ve iyidir, gü- memiş olarak kalır.
zel ve sevinçlidir. O tümüyle çelişkisizdir. Daima yeni, daima S: Fakat onun işi bundan zarar görür.
taze, sonsuzca yaratıcıdır. Varlık ve yokluk, hayat ve ölüm, bü- M: Zafer daima onundur - sonunda. O bilir ki eğer müritler
tün ayrımlar onun içinde birleşip erir. onun sözlerinden öğrenmezlerse, kendi hatalarından öğrenecek-
S: Eğer nesnelerin şekli yalnızca görünüş ise, onlar gerçekte lerdir. İç âleminde o sessiz ve sakindir. Onda, bütünden ayrı
nedirler? bir kişi olduğu duygusu yoktur. Tüm evren onundur, öğrenci-
M: Gerçekte sadece algılama vardır. Algılayan ile algılanan kav- leri ve onların küçük ve önemsiz plânları da. Onu özellikle et-
ramsaldır, algılama olgusu ise fiili olarak vardır. kileyen hiçbir şey yoktur ya da evrenin tümü onu eşit biçimde
S: Mutlak nerede ortaya çıkar? etkiler.
M: Mutlak, algılamanın doğum yeridir. Algılamayı o mümkün S: Guru'nun himmeti, inayeti diye bir şey yok mudur?
kılar. Fakat aşırı analiz sizi hiçbir yere götürmez. Ta içinizde, M: Onun himmeti ve inayeti sabit ve evrenseldir. O birine ve-
varlığınızın özü vardır ki o analizden öte, zihinden ötedir. Siz rilip de diğerinden esirgenemez.
onu ancak eylem içinde görüp bilebilirsiniz. Onu günlük haya- S: O beni şahsen nasıl etkiler?
tınızda ifade edin, böylece onun ışığı gitgide büyüyecektir. M: Zihninizin gerçeği aramakla meşgul oluşu, Guru'nun him-
Zihnin doğru ve meşru fonksiyonu, olmayan'ı size söyle- metidir ve onun himmeti ile gerçeği bulacaksınız. O sizin ni-
mektir. A m a eğer pozitif bilgi (olanın bilgisini) istiyorsanız hai hayrınız yönünde sakınmasız işlemektedir. Ve bu hepsi için-
zihnin ötesine geçmelisiniz. dir.
S: Tüm evren içinde değerli olan bir tek şey var mıdır? S: Bazı müritler hazır ve olgundur, bazıları değil. Guru bir se-
M: Evet, sevginin gücü. çim yapmak ve kararlar vermek zorunda değil midir?
M: Guru en yüksek olanı bilir ve müridini amansız bir biçim-

352392
BEN O'YUM SRİ N İ S A R G A D A T T A M A H A R A J

de ona doğru yönlendirir. Mürit engellerle doludur ve bunları M: Siz engelleri kaldırır kaldırmaz.
kendisinin aşması gerekir. Guru müridin hayatının yüzeysel- S: Hangi engeller?
likleriyle pek ilgilenmez. Bu yerçekimi gücü gibidir. Artık ken- M: Sahte olanı arzulayıp, doğru olandan korkmak. Siz bir kişi
dini dalda tutamayacağı zaman geldiğinde meyve yere düşmek olarak, Guru'nun sizin kişiliğinizle ilgilenmekte olduğunu sa-
zorundadır. nıyorsunuz. Kesinlikle öyle .değil. Ona göre siz zarar ve sıkıntı
S: Eğer mürit hedefi bilmiyorsa, engelleri nasıl fark edebilir? verici ve giderilmesi gereken bir engelsiniz. Aslında onun ilgi-
M: Hedefi Guru gösterir, engeller mürit tarafından keşfedilir- lendiği, amaçladığı şey bilinçteki bir faktör olarak sizin (kişi-
ler. Guru tercihler yapmaz, fakat yenmek zorunda oldukları nin) ortadan kaldırılmanızdır.
engelleri bulunanlar geride kalıyor gibi görünürler. S: Ben ortadan kaldırılırsam geriye ne kalacak?
Aslında mürit Guru'dan farklı değildir. O da aynı boyut- M: Hiçbir şey kalmayacak ve her şey kalacak. Kimlik duygusu
suz idrak merkezi ve eylem halindeki sevgidir. Onu kuşatıp yine kalacak fakat belli bir beden ile özdeşleşme artık olma-
hapsederek bir kişi haline dönüştüren sadece kendi imgelemi yacak. Varlık-farkındalık-sevgi bütün görkemiyle parlayacak.
ve kendisini o imgelemle özdeşleştirmesidir. Guru kişi ile pek S: Ve kişiden hiçbir iz kalmayacak, öyle mi?
az meşguldür. Onun dikkati içteki gözlemcinin üzerindedir. Ki- M: Belirsiz bir anı kalır, bir rüyanın ya da ilk çocukluğun anı-
şiyi anlamak ve onu bertaraf etmek gözlemcinin görevidir. Bir sı gibi. Hem hatırlanacak ne var ki? Çoğu rastlantısal ve an-
tarafta himmet ve inayet varsa, diğer tarafta da kendini göre- lamsız olan bir sürü olay. Bir arzular, korkular, akılsızca gaf-
ve adama olmalıdır. lar dizisi. Hatırlanmaya değer bir şey var mı? Kişi sizi hapse-
S: Fakat kişi bertaraf edilmek istemez. den bir kabuktur yalnızca. Kabuğu kırın.
M: Kişi sadece bir yanlış anlamanın ürünüdür. Gerçekte öyle S: Kabuğu kırmasını kimden istiyorsunuz? Kabuğu kıracak
bir şey yoktur. Duygular, düşünceler ve eylemler, gözlemcinin olan kimdir?
önünden ardı arkası gelmezcesine ve beyinde izler bırakarak M: Siz belleğin ve kendini-tanımlamanın bağlarını kopartın,
ve süreklilik illüzyonu yaratarak art arda koşarlar. Gözlemci- kabuk kendi kendine kırılacaktır. Bir merkez vardır ki algıla-
nin zihindeki bir yansıması "Ben" duygusu yaratır ve kişi gö- dığı her şeye gerçeklik verir. Bütün ihtiyacınız olan, gerçeğin
rünüşte bağımsız bir varlık kazanır. Gerçekte kişi yoktur, sa- kaynağının siz olduğunu, sizin gerçeği alan değil, veren oldu-
dece kendisini "ben" ve "benim" ile özdeşleştiren gözlemci var- ğunuzu, sizin bir desteğe ya da doğrulanmaya ihtiyacınız ol-
dır. Öğretmen gözlemciye şöyle der: Bu sen değilsin, o küçük madığını anlamanızdır. Şeyler oldukları gibidirler, çünkü on-
"Ben-im" noktasından başka bunda senin olan hiçbir şey yok ları öyle kabul etmektesiniz. Kabule son verin, onlar kaybola-
ve o gözlemci ile rüyası arasındaki köprüdür. "Ben buyum", caklar. Her neyi arzu ya da korku ile düşünürseniz, o sizin
"Ben şuyum" bir rüyadır, halbuki saf "Ben-im (var olanım)" önünüzde gerçek gibi belirir. Ona arzusuzca ya da korkusuzca
gerçeğin damgasını taşır. O kadar çok şeyin tadına baktın - bakın, varlığını kaybedecektir. Haz ve acı geçicidir. Onları dik-
hepsi boş çıktı. Sadece "Ben-im" duygusu değişmeden kaldı. kate almamak, onlarla uğraşmaktan daha basit ve kolaydır.
Değişkenler arasında değişmez olan ile kal, onun ötesine geç- S: Eğer her şey sona erici ise, neden meydana çıkarlar?
meye gücün yetinceye kadar. M: Yaratma, bilincin doğasıdır. Meydana çıkışların, görünüş-
S: Bu ne zaman olacak? lerin nedeni bilinçtir. Gerçek ise bilincin ötesindedir.

394
352 394
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Madem ki görünüşlerin bilincindeyiz, öyleyse nasıl oluyor S: İnancım niçin zayıf?


da onların görünüşlerden ibaret olduklarının bilincinde değiliz? M: Arzular ve korkular zihninizi donuklaştırmıştır. Biraz ovu-
M: Zihin bilmeden gerçeği örter. Zihnin doğasını bilmeniz için lup silinmek ister.
zekâya, zihne sessiz ve tarafsız bir farkındalıkla bakma yete- S: Zihnimi nasıl armdırabilirim?
neğine ihtiyacınız var. M: Onu aman vermeden gözleyerek. Dikkatsizlik köreltir, dik-
S: Eğer benim doğam, her yeri dolduran bilincin doğası ise, kat berraklaştırır.
bilgisizlik ve yanılgı (illüzyon) benim başıma nasıl gelir? S: Hintli öğretmenler niçin eylemsizliği savunurlar?
M: Bilgisizlik ve yanılgı asla başınıza gelmiş değildir. Kendisi- M: İnsanların pek çoğunun faaliyetleri, düpedüz yıkıcı ya da
ne bilgisizlik ve yanılgı atfettiğiniz o benliği bulun, o zaman değersizdir. Arzu ve korkunun hükmü altına girmiş oldukla-
sorunuz yanıtlanır. Siz sanki "benliği" bilirmiş ve onun bilgi- rından, iyi hiçbir şey yapamazlar. İyilik yapmaya başlamadan
sizliğin ve yanılgının etkisi altında olduğunu görürmüş gibi önce yapılması gereken, kötülük yapmayı bırakmaktır. İnsa-
konuşuyorsunuz. A m a aslında kendinizi bilmediğiniz gibi, bil- nın bütün faaliyetlere bir süre ara vermesi, böylece dürtüleri-
gisizliğin de farkında değilsiniz. Elbette farkında olmalısınız - ni ve o dürtülerjn ardındaki maksatları incelemesi, hayatın-
bu sizi kendinize ulaştıracak ve siz farkına varacaksınız ki, on- daki sahtelikleri görmesi, zihni bütün kötülüklerden arındır-
da ne bilgisizlik ne yanılgı vardır. Bu şöyle söylemeye benzer: ması ve ancak ondan sonra, en açık-seçik görevlerinden başla-
Güneş varsa karanlık nasıl olabilir? Güneş ışığı ne kadar güç- mak üzere, yeniden faaliyete geçmesinin gerekliliği bundandır.
lü olursa olsun, nasıl bir taşın altında karanlık olacaksa, bi- Elbette, eğer bir kimseye yardım etme fırsatınız olursa, onu
lincin, "Ben-beden-im" bilincinin gölgesi altında da bilgisizli- hemen yapın, onu sizin mükemmel hale geleceğiniz vakte ka-
ğin ve yanılgının olması zorunluluğu vardır. dar bekletmeyin. Fakat profesyonel bir iyilik havarisi haline
S: Fakat beden bilinci niçin ortaya çıktı? gelmeyin.
M: "Niçin" diye sormayın, "nasıl" diye sorun. Kendisini yarat- S: Öğrenciler arasında fazla iyilik havarisi olduğunu sanmıyo-
tığı ile özdeşleştirmek yaratıcı imgelemenin doğasıdır. Dikka- rum. Karşılaştıklarımdan çoğu kendi önemsiz çatışmaları ile
tinizi ve ilginizi keserek ya da onu inceleyerek onu istediğiniz fazlasıyla meşguldüler. Gönülleri başkalarına kapalı.
anda durdurabilirsiniz. M: Böyle bir ben-merkezcilik geçicidir. Böyle insanlara sabır
S: Yaratma incelemeden önce mi gelir? gösterin. Zira uzun yıllar boyunca onlar dikkatlerini kendile-
M: İlk önce bir dünya yaratırsınız, sonra "Ben-im" (varoluş rinden başka her şeye verdiler. Bırakın bir değişiklik olarak,
duygusu) kişileşir; kişi çeşitli nedenlerden ötürü mutlu değil- kendilerine yönelsinler.
dir. O, mutluluk arayışı içinde yola çıkar. Bir Guru ile karşı- S: Öz-farkındalığın (kendinin farkında oluşun) meyveleri neler-
laşır; Guru ona "Sen bir kişi değilsin, kim olduğunu bil" der. dir?
O bunu yapar ve öteye ulaşır. M: Zekâ bakımından daha çok gelişirsiniz. Farkındalık içinde
S: Bunu ta başlangıçta niçin yapmamıştır? öğrenirsiniz. Kuşkusuz ancak ne olmadığınızı öğrenebilirsiniz.
M: Aklına gelmemiştir. Birisinin ona söylemesine ihtiyaç vardı. Ne olduğunuzu öğrenmek içinse, zihnin ötesine ulaşmak zo-
S: Bu yeterli mi? Benim durumumda bu neden işlemiyor? rundasınız.
M: Bana güvenmiyorsunuz. S: Farkındalık zihnin ötesi değil midir?

396 359
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: farkındalık zihnin kendi ötesinde gerçeğe uzandığı nok- miyorum. Her şeyin sayısız nedeni vardır. Bu, olduğu gibidir,
tadır. Farkındalık hali içindeyken aradığınız, sizi hoşnut eden çünkü dünya olduğu gibidir. Her neden dallanıp budaklanarak
değil, doğru olandır. evreni kaplar.
S: Farkın dalık halinin içsel bir sükûnet, bir psişik boşluk ha- Siz her ne zaman ki, olmak istediğinizi olmakta mutlak
line neden olduğunu fark ediyorum. biçimde özgür olduğunuzu ve bilgisizlik ve kayıtsızlık yüzün-
M: Bu böylece iyi bir gidiştir, fakat yeterli değil. Siz evrenin den göründüğünüz halde bulunduğunuzu idrak edersiniz, o za-
masmavi gökte bir bulut gibi süzüldüğü, o her şeyi kucaklayan man başkaldırmaya ve değişmeye hazırsınız demektir. Siz ken-
boşluğu hiç hissettiniz mi? dinize, aslında olmadığınız gibi olma izni veriyorsunuz. Aslın-
S: Efendim, bana izin verin, önce kendi iç uzayımı iyi tanıya- da olmadığınız gibi oluşunuzun nedenlerini araştırıyorsunuz!
yım! Bu boşuna bir arayıştır. Nedenler yoktur, mükemmel olan ve
M: Ayırıcı duvarı, yani "Ben beden'im" fikrini yok edin, o za- tüm nedenselliğin ötesinde olan gerçek varlığınız hakkındaki
man iç ve dış bir olacak. cehaletinizden başka bir neden yoktur. Çünkü her olan şeyden
S: Ölecek miyim? bütün evren sorumludur ve siz evrenin kaynağısınız.
M: Fiziksel yok oluş anlamsızdır. O, sizi bağlayan duyusal ha- S: Evrenin nedeni olmak hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
yata tutunmaktır. Eğer içsel boşluğu bütünüyle deneyimleye- M: Çünkü araştırıp incelemiyorsunuz. Sorgulayın, içinizi ara-
bilmiş olsaydınız, bir patlayışla bütüne varış çok kolay olurdu. yın, bulacaksınız.
S: Kendi spiritüel deneyimimin mevsimleri vardır. Bazen ken- S: Benim gibi bir toz zerresi evreni nasıl yaratabilir?
dimi muhteşem hissederim, sonra yine iniş olur. Bir asansörcü M: "Ben beden'im" virüsüne bulaşmışsanız, tüm bir evren var-
çocuk gibiyim, bir çıkıp bir iniyorum. lık haline geçer. Fakat artık bu halden bıktığınızda, özgürleş-
M: Bilinçteki bütün değişiklikler "Ben beden'im" fikrinden me hakkında birtakım hayalperestçe fikirler beslemeye ve tü-
ötürüdür. Bu fikirden kurtulun, zihin istikrar bulur. Herhan- müyle boşuna olan bazı eylem çizgileri izlemeye başlarsınız.
gi belli bir deneyimden azade, saf varoluş vardır. Fakat onu Konsantre olursunuz, meditasyon yaparsınız, zihninize ve be-
tanıyabilmeniz için öğretmenin söylediklerini yapmak zorun- deninize işkence yaparsınız, bir sürü gereksiz şey yaparsınız,
dasınız. Yalnızca dinlemek, hatta ezberlemek yetmez. Eğer o fakat esas olanı, yani kişinin bertaraf edilmesini gözden kaçı-
öğretinin her sözcüğünü gündelik yaşamınızda uygulamak için rırsınız.
sıkıca çalışmazsanız, ilerleme kaydedememiş olmanızdan ya- S: Başlangıçta, kendini-sorgulamaya hazır olmadan önce bir
kınmayın. Her gerçek ilerleme, geri dönülmez niteliktedir. İniş- süre dua etmeye, meditasyon yapmaya ihtiyacımız olabilir.
ler ve çıkışlar öğretinin gönüle alınmadığını ve tümüyle eyle- M: Eğer buna inanıyorsanız, devam edin. Bana göre tüm erte-
me geçirilmediğini gösterir sadece. leme bir zaman kaybıdır. Tüm hazırlığı atlayıp geçerek, direkt
S: Geçen gün bize, karma diye bir şeyin olmadığını söylediniz. olarak içinizdeki nihai araştırmaya yönelebilirsiniz. Tüm Yo-
Ama görüyoruz ki her şeyin bir nedeni var ve bu nedenlerin galar'ın içinde bu en basit ve en kısa olanıdır.
toplamı belki karma olarak adlandırılabilir.
M: Siz bir beden olduğunuza inandığınız sürece her şeye ne-
denler atfedeceksiniz. Ben şeylerin nedenleri olmadığını söyle-

414
399
SRİ N İ S A R G A D A T T A M A H A R A J
BEN O'YUM
rini doğurur, anlamsızcasına, sonu gelmezcesine ve acı vere-
72 rek. Orada çalışma ve dinlenme birbirini izlemez. Önce bütün
devinimlerin kaynaklandığı o değişmez, sabit olan merkezi bu-
Saf Karışımsız ve Bağımsız Olan Gerçektir
lun. Bir tekerleğin dingili etrafında dönüşü gibi, siz de her za-
man o tekerleğin dingili gibi merkezde olun, çeperinde savru-
Maharaj: Demek Hindistan'a geri geldiniz, neredeydiniz? Ne larak dönmeyin.
gördünüz?
S: Pratikte bunu nasıl uygulayacağım?
Soran: İşviçre'den geldim. Orada dikkate değer bir adamla
M: Her ne zaman arzu ya da korkuya ilişkin bir düşünce zih-
beraberdim, gerçeğe vardığını iddia eden biri. Geçmişte hayli
ninize gelirse, dikkatinizi derhal ondan uzaklaştırın.
Yoga yapmış ve birçok deneyim geçirmiş ve şimdi hepsi sona S: Düşüncelerimi ve duygularımı baskı altına almakla bir tep-
ermiş. Şimdi o hiçbir özel yetenek ya da bilgi iddiasında değil; kiye yol açmış olurum.
onda olağandışı tek şey duyulara ilişkin; o göreni görülenden
M: Ben baskı altına almaktan söz etmiyorum. Sadece dikka-
ayırt edemiyor. Örneğin, bir araba ona hızla gelirken, araba-
tinizi vermeyi reddedin.
nın mı ona yoksa onun mu arabaya doğru gittiğini bilemiyor.
S: Zihnin devinimlerini durdurmak için çabalamam gerekmez
Görünüşe göre o aynı anda her ikisi oluyor: Hem gören, hem mi?
görülen. Onlar bir oluyorlar. Her ne görürse kendisini görü-
M: Onun çabalamayla bir ilgisi yoktur. Sadece ilgisiz kalın.
yor. Ona bazı Vedantik sorular sorduğumda: "Gerçekten yanıt
Dikkatinizi düşüncelerin üstüne değil aralarına verin. Bir ka-
veremem. Bilmiyorum. Bütün bildiğim, algıladığım her şeyle labalık içinde yürürken karşılaştığınız her bir insanla savaş-
garip bir biçimde özdeşleşmemdir. Biliyor musunuz, her şeyi mazsınız - sadece aralarından yolunuzu bulur geçersiniz.
beklerdim de böyle bir şeyi asla" dedi. S: Zihni kontrol için irademi kullanırsam, bu ancak egomu
O tümüyle alçak gönüllü bir insandır; müritler edinmez, güçlendirir.
kendisine yüksek bir paye vermez. Bu garip durumu hakkında
M: Elbette. Kavga ederseniz, bir kavgayı davet edersiniz. Fa-
konuşmaya isteklidir, ama hepsi bu kadar. kat direnmediğiniz zaman, bir dirençle de karşılaşmazsınız.
M: O şimdi bildiğini biliyor. Diğer her şey geçip gitmiş. Hiç Oyunu oynamayı reddettiğinizde oyunun dışındasmız.
değilse hâlâ konuşuyor. Yakında konuşmayı da kesebilir. S: Benim zihnin egemenliğinden kurtulmam ne kadar zaman
S: O zaman ne yapacak? alır?
M: Sessizlik ve hareketsizlik eylemsiz değildirler. Çiçek çevre-
M: Belki bin yıl alır, ama aslında zamana hiç ihtiyaç yoktur.
yi kokuyla doldurur, mum ışıkla. Onlar hiçbir şey yapmazlar
Bütün ihtiyacınız ölesiye samimiyet, içtenliktir. Burada irade
ama sadece varlıklarıyla her şeyi değiştirirler. Siz mumun fo-
eylemdir. Eğer samimiyseniz, ona sahipsiniz demektir. Sonuç-
toğrafını çekebilirsiniz, onun ışığını değil. Bir insanı, onun
ta bu bir tavır ve tutum meselesidir. Sizin hemen şimdi, bu-
adını ve görünümünü bilebilirsiniz ama onun etkisini bilemez-
rada, bir gnani olmanızı korkudan başa hiçbir şey durdura-
siniz. Onun sırf varlığı, orada oluşu bile eylemdir.
maz. Siz kişilik-dışı (gayri-şahsi) bir varlık olmaktan korku-
S: Faal olmak doğal değil midir?
yorsunuz. Yapılacak şey çok basittir. Arzularınızdan, korkula-
M: Herkes faal olmak ister fakat insanın eylemleri nereden
rınızdan ve onların yarattığı düşüncelerden yüz çevirin, bir an-
kaynaklanırlar? Bir merkezi nokta yoktur, her eylem bir diğe-

400 401
BEN O'YUM BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J

da doğal durumunuzda olursunuz. Sizin hiçbir şeye ihtiyacınız olmadığını görmenizi bir şey en-
gelliyor. Onu bulun ve onun sahteliğini görün. Bu sanki bir
S: Zihnin yeniden koşullandırılması, değiştirilmesi ya da ber-
zehir yutup da kanma bilmeyen bir susuzluk çekmeye benzi-
taraf edilmesi gibi bir sorun yok mu?
yor. Ölçüsüzce su içeceğinize, neden zehiri çıkarıp atmıyor ve
M: Kesinlikle yok. Zihninizi rahat bırakın, bu yeter. Onunla
bu yakıcı susuzluktan kurtulmuyorsunuz?
gitmeyin. Ne de olsa, sizinkiler e değil de kendi yasalarına uya-
S: Egoyu bertaraf etmem gerekecek!
rak gelip giden düşüncelerden ayrı bir zihin yoktur. Onlar size
egemen oluyorlar, çünkü siz onlara ilgi gösteriyorsunuz. Bu M: Zehir, "Ben zaman ve uzay içinde bir kişiyim" duygusu-
tıpkı İsa'nın, "Kötülüklere direnmeyiniz" dediği gibidir. Kötü- dur. Bir bakıma zamanın kendisi zehirdir. Her şey zaman için-
lüğe direnmekle onu ancak güçlendirirsiniz. de son bulur ve yenileri doğar - sırası geldiğinde yok edilmek
S: Evet, şimdi anlıyorum. Tüm yapacağım şey, kötülüğün var- için. Kendinizi zaman ile özdeş görmeyin, endişe içinde "daha
lığını yadsımaktır. O zaman o solup gider. Fakat o kaynaya sonra ne, daha sonra ne?" diye sorup durmayın. Zamanın dışı-
kaynaya bir tür kendi-kendine-telkin haline dönüşmez mi? na adım atın ve onun dünyayı yiyip bitirdiğini görün. Kendi
M: Kendinizi iyilik ve kötülük arasında kıstırılmış bir kişi gibi kendinize deyin ki: "Eh, her şeye son vermek zamanın doğası-
gördüğünüzde, kendi kendine telkin tam faaliyettedir. Sizden dır. Varsın öyle olsun. Bu beni ilgilendirmez. Ben ne yakılabi-
yapmanızı istediğim, işte ona bir son vermenizdir, uyanmanız lirim, ne de yakıt biriktirmeye ihtiyacım var."
ve her şeyi olduğu gibi görmenizdir. S: Tanıklık edilecek şeyler olmazsa, tanık olabilir mi?
M: Tanıklık edilecek bir şey daima vardır. Bir şey olmazsa, o
İşviçre'de o garip arkadaşınızla birlikteyken onun bera-
zaman da onun yokluğu vardır. Tanıklık doğaldır ve sorun de-
berliğinden ne kazandınız?
ğildir. Sorun, aşırı ilgidir ki bu, ilgi duyulan ile özdeşleşmeye
S: Kesinlikle hiçbir şey. Onun deneyimi beni asla etkilemedi.
götürür. Neyle aşırı meşgulseniz, onun gerçekliğine inanırsı-
Bir şeyi anladım: Aranacak bir şey yok. Her nereye gidersem
nız.
gideyim, yolculuğun sonunda beni bekleyen bir şey yok. Keşif,
yer değiştirmenin sonucu değildir. S: "Ben-im (var olanım)" gerçek midir, değil midir? "Ben-im"
M: Evet, siz kazanılabilen ve kaybedilebilen herhangi bir şey- tanık mıdır? Tanık gerçek midir?
M: Saf olan, karışımsız, bağımsız olan gerçektir. Saflığı bozul-
den ayrı ve başkasınız.
muş, karışmış, bağımlı ve geçici olan gerçek değildir. Sözcük-
S: Siz ona vairagya, vazgeçiş, terk ediş mi diyorsunuz?
ler sizi yanıltmasın - bir sözcüğün birkaç, hatta birbiriyle çe-
M: Vazgeçilecek, terk edilecek bir şey yoktur. Edinmeyi durdur-
lişen anlamı vardır. Hazzı kovalayıp, acıdan kaçan "Ben-im"
manız yeter. Vermek için sizde olması lâzım, sizde olması için
sahtedir, hazzı ve acıyı bir gören "Ben-im" doğru görmektedir.
almanız gerek. İyisi mi, almayın. Bu, tehlikeli bir spiritüel gu-
Algıladıklarının ağma düşmüş olan tanık bir "kişi"dir; uzak,
rura götüren vazgeçiş ve terk edişi uygulamaktan daha basit-
etkilenmemiş, değişmez halde duran tanık gerçeğin bir göz-
tir. Bütün bu tartmalar, seçmeler, tercihler, değiş tokuşlar hep-
lem-kulesidir ki orada, tezahür etmemiş (meknuz) olanın için-
si bir tür 'spiritüel' pazardaki alışverişlerdir. Sizin oralarda
deki farkındalık, tezahür etmiş olan ile temas halindedir. Ta-
işiniz ne? Hangi pazarlıkta nasıl bir kâr vurmak için oradası-
nıksız evren ve evrensiz tanık olmaz.
nız? Ticaret için ortaya çıkmış değilseniz, bu bitmez tükenmez
S: Zaman dünyayı tüketiyor. Zamanın tanığı kimdir?
seçim endişesi neden? Huzursuzluk sizi hiçbir yere götürmez.

414 4 0 2
BEN O'YUM
SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J

M: Zamanın ötesinde olan - Adlandırılama'z Olan. Parlak kır- aliteyi (ikiliği) yaratmak zorundasınız. Gerçekten sevdiğiniz za-
mızı bir kor parçası bir çember şeklinde durmadan döndürül- man "Seni seviyorum" demezsiniz; diyorsanız, dualite vardır.
se, o parlak bir daire gibi görünür. Hareket durduğunda kor S: Beni tekrar Hindistan'a getiren nedir? Bu yalnızca burada
kalır. Onun gibi, hareket halindeki "Ben-im" dünyayı yaratır. hayatın daha ucuz oluşundan olamaz. Ya da izlenimlerin renk-
Sükûn halindeki "Ben-im" ise Mutlak'tır. Siz bir elektrik fe- liliği ve çeşitliliği de. Daha önemli bir faktör olmalı.
neriyle bir dehlizde yürüyen bir adam gibisiniz. Sadece ışık M: Spiritüel yanı da var. Dış ve iç arasındaki bölünme Hindis-
huzmesi içinde bulunanları görebilirsiniz. Geri kalan taraflar tan'da daha azdır. İçi dışta ifade edebilmek burada daha ko-
karanlık içindedir. laydır. Bütünleşme daha kolaydır. Toplum o denli ezici, bunal-
S: Eğer dünyayı ben projekte ediyorsam, onu değiştirebilmem tıcı değildir.
gerekirdi. S: Evet. Batı'da hep tamas ve rajas'tır. Hindistan'da daha çok
M: Elbette değiştirebilirsiniz. Fakat kendinizi onunla özdeş- sattva, uyum ve denge var.
leştirmeyi kesmeniz ve ondan öteye geçmeniz gerekir. İşte o M: Gunalar'ın ötesine geçemez misiniz? Sattva'yı tercih neden?
zaman yok etme ve yeniden yaratma gücünüz olur. Her nerede olursanız olun, neyseniz o olmalısınız ve gunalar'ı
S: Evreni neden yok etmek istiyorsunuz? kendinize dert etmemelisiniz.
M: Ben evrenle meşgul değilim. İster olsun, ister olmasın. S: O gücüm yok.
Eğer kendimi bilirsem, bu bana yeter. M: Bu sizin Hindistan'daki kazancınızın az olduğunu gösterir
S: Eğer siz dünyadan öte iseniz, o zaman dünyaya bir yara- sadece. Gerçekten sahip olduğunuzu kaybedemezsiniz. Kendi
rınız olmaz. öz varlığınızda iyice yerleşmiş bulunsaydınız, yer değişikliği
M: Olan kendinize acıyın, olmayan dünyaya değil! Bir rüya sizi pek etkilemezdi.
içine dalmış, esas kimliğinizi unutmuşsunuz. S: Hindistan'da spiritüel yaşam kolaydır. Batı'da öyle değil. Ora-
S: Dünya olmasa, sevgi için bir yer olmaz. da insan çevreye çok daha büyük ölçüde uymak zorundadır.
M: Tam öyle. Varlık, bilinç, sevgi ve güzellik, bütün bu nite- M: Niçin kendi çevrenizi kendiniz yaratmıyorsunuz? Dünya-
likler gerçek olanın dünyadaki yansımalarıdır. Gerçek yoksa - nın sizin üzerinizdeki gücü ancak sizin ona verdiğiniz kadar-
yansıması da olmaz. dır. Başkaldırın. Dualitenin ötesine geçin, doğu ile batı arasın-
S: Dünya birçok arzu-edilir nesnelerle ve insanlarla dolu. Onu da ayrım yapmayın.
nasıl yok olarak düşünebilirim? S: İnsan kendini spiritüellikten çok uzak bir çevrede buldu-
M: Arzu edilir olanları arzu edenlere bırakın. Arzularınızın akı- ğunda ne yapabilir?
şını almaktan vermeye çevirin. Verme, paylaşma tutkusu, bir M: Bir şey yapmayın. Kendiniz olun. Dışında durun. Öteye ba-
dış dünya fikrini ve verme tutkusunu zihninizden doğal şekil- kın.
de yıkayıp götürecektir. Vermenin ve almanın ötesinde, sadece S: Evde çatışmalar olur. Ana-babanızm sizi anlamaları çok az
sevginin saf nuru kalacak. görülen bir şeydir.
S: Sevgide dualiteye gerek var; seven ve sevilen. M: Kendi gerçek varlığınızı bildiğinizde, sorununuz olmaz. Ana
M: Sevgide "bir" bile yoktur, "iki" nasıl olabilsin? Sevgi ayır- ve babanızı hoşnut edebilir ya da edemeyebilirsiniz, evlenebi-
manın, ayrımların reddidir. Birliği düşünebilmek için önce du- lir ya da evlenmeyebilirsiniz. Bir yığın para kazanabilir ya da

404
405
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J

kazanmayabilirsiniz; sizin için hepsi birdir. Sadece koşullara luk, kaynaşma yoksa, sizin için eylem değildir o. Kaos, devi-
göre hareket edin, yalnız her durumda olgularla, gerçekle ya- nim uğruna devinimdir. Gerçek eylem, yer değiştirten değil,
kın temasta olarak. dönüştüren, transforme edendir. Yer değiştirme sadece bir ta-
S: Bu çok yüksek bir hal değil midir? şımacılık. işidir; kalbi değiştiren ise eylemdir. Hatırlayın, algı-
lanan hiçbir şey hakiki değildir. Faaliyet, eylem değildir. Ey-
M: Oh, hayır, bu normal haldir. Siz ona yüksek diyorsunuz,
lem gizli, bilinmeyen, bilinemez olandır. Siz sadece onun mey-
çünkü ondan korkuyorsunuz. İlk önce korkudan kurtulun.
vesini bilebilirsiniz.
Korkulacak hiçbir şey olmadığını görün. Korkusuzluk, En Yü-
S: Tanrı her şeyi yapan değil midir?
ce'ye açılan kapıdır.
M: Neden dışsal bir yapıcı getiriyorsunuz? Dünya kendini yine
S: Bu yolda ne kadar çaba harcasam da korkusuz olamam.
kendinden yeniden yaratır. Bu, yani geçici olanın geçici olanı
M: Korkusuzluk kendiliğinden gelir, korkulacak hiçbir şey ol-
doğurması sonu gelmez bir süreçtir. Bir yapan'm mutlaka ol-
madığını gördüğünüz zaman. Kalabalık bir caddede giderken
ması gerektiğini size düşündüren sizin egonuzdur. Siz kendi
insanların yanından geçersiniz. Bazılarını görür, bazılarına sa-
suretinizde bir Tanrı yaratırsınız, ne kadar kasvetli bir imaj
dece bir göz atarsınız, fakat durmazsınız. Durmaktır, yığıl-
ise de. Zihninizdeki filmden bir dünya projekte edersiniz ve
maktır tıkanıklığa neden olan. Harekete devam edin! İsimlere
ona neden ve maksat vermek için bir de Tanrı. Bunlar hep
ve şekillere aldırmayın, onlara bağlanmayın; bağımlılığınız tut-
imgelemelerdir - onun dışına adım atın.
saklığınızdır.
S: Dünyayı salt zihinsel bir imaj olarak görmek ne kadar zor!
S: Her zaman, öteye gitmek, uzak olmak, yalnızlık gerekliliği-
Onun elle tutulur gerçekliği öylesine inandırıcı görünüyor ki.
ni vurguluyorsunuz. "Doğru" ve "yanlış" sözcüklerini hemen
M: İmgelemenin sırrı, onun öyle hakiki görünmesidir. Siz be-
hiç kullanmıyorsunuz. Bunun nedeni nedir?
kâr ya da evli, bir rahip veya bir aile erkeği olabilirsiniz;
M: İnsanın kendisi olması doğrudur, olmaması yanlıştır. Diğer
önemli olan bu değil. Siz hayal gücünüzün esiri misiniz, yoksa
her şey şarta bağlıdır. Siz doğruyu yanlıştan ayırmaya istek-
değil misiniz? Her ne karar alırsanız, her ne iş yaparsanız, o
lisiniz, çünkü eylem için bir hareket noktasına ihtiyacınız var.
değişmez biçimde, gerçekler kılığında gösteri yapan imgeleme
Her zaman bir şeyi veya bir başka şeyi yapmanın peşindesiniz.
ve varsayımlara dayalı olacaktır.
Ama, kişisel olarak güdülenmiş, bazı değer ölçüleri üzerine
oturtulmuş, belli bir amacı gözeten eylem, eylemsizlikten da- S: Burada, önünüzde oturuyorum. Bunun neresi imgeleme?
ha kötüdür, çünkü onun meyveleri daima acıdır. M: Bütünü. Hatta uzay ve zaman da hayalidir.
S: Farkındalık ve sevgi bir ve aynı mıdır? S: Bu benim var olmadığım anlamına mı gelir?
M: Ben de yokum. Tüm tezahür hayaldir.
M: Elbette. Farkındalık dinamiktir, sevgi ise varoluştur. Far-
S: Varlık (varoluş) da mı hayaldir?
kındalık eylem halindeki sevgidir. Zihin kendi başına istediği-
niz kadar çok sayıda olanağı hayata geçirebilir, fakat onlar sev- M: Her yanı, her şeyi dolduran ve daha öte olan saf varoluş
giyle desteklenmedikçe değersizdirler. Sevgi yaradılışın önün- sınırlı olan bir mevcudiyet değildir. Bütün sınırlı olanlar hayal
de gelir. Onsuz yalnızca kaos vardır. ürünüdür. Sadece sınırsız olan gerçektir.
S: farkındalıkta devinim, eylem nerededir? S: Bana baktığınızda ne görüyorsunuz?
M: Siz şifa bulmaz biçimde eylemcisiniz! Devinim, huzursuz- M: Sizin kendi hakkınızdaki imgelemenizi görüyorum.

414 4 0 6
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J

S: Benim gibi birçokları var. Ama her biri farklı. gür irade fikri mevcut değildir, dolayısıyla, onunla ilgili bir
M: Bütün projeksiyonların toplamı maha-maya denilendir. sözcük de yoktur. İrade kesin kararlılıkla yükümlenme; mara-
Büyük illüzyon. zi bağlılık, yani düşkünlük ise köleliktir.
S: Fakat kendinize baktığınızda ne görüyorsunuz? S: Sınırlamalarımı seçmekte özgürüm.
M: Bu nasıl baktığıma bağlıdır. Zihin aracılığı ile baktığımda, M: Önce özgür olmalısınız. Dünyada özgür olabilmek için, dün-
sayısız insan görürüm. Zihnin ötesinden baktığımda ise tanığı yadan bağımsız olmanız gerekir. Aksi halde sizin için ve gele-
görürüm. Tanığın ötesinde, boşluğun ve sessizliğin sonsuz yo- ceğiniz için karar veren sizin geçmişinizdir. Siz olmuş olan ile
ğunluğu vardır. olması zorunlu olan arasında yakalanmışsınız. Buna ister kar-
S: İnsanlara nasıl davranmalı? ma, ister kader deyin, fakat asla özgürlük demeyin. Önce ger-
M: Neden ve ne için plân yapmalı? Böyle sorular endişe işare- çek varlığınıza dönün ve sevginin yüreğinden harekete geçin.
tidir. İlişki canlı bir şeydir. Kendi iç benliğinizle barış içinde S: Tezahür etmiş olanın içinde tezahür etmemiş (meknuz) ola-
olun, o zaman herkesle barış içinde olursunuz. nın işareti nedir?
Şunu idrak edin, olayların efendisi siz değilsiniz, geleceği M: Hiç yoktur. Tezahür etmemiş olana ait bir işaret aramaya
kontrol altına alamazsınız, salt teknik hususlar dışında. İnsan başladığınız anda, tezahür etmiş olan eriyip kaybolur. Teza-
ilişkileri plânlanamaz, o çok zengin ve çeşitlidir. Sadece her hür etmemiş olanı eğer zihninizle anlamaya çalışırsanız, bir
türlü çıkarcılıktan uzak, anlayışlı ve şefkatli olun. anda zihnin ötesine geçersiniz; tıpkı bir ateşi bir tahta sopa ile
S: Kuşkusuz, ben olanların efendisi değilim, daha çok esiriyim. karıştırdığınız zaman sopanın yanışı gibi. Zihni, tezahür etmiş
M: Ne efendisi olun, ne esiri. Uzak ve ayrı durun. olanı incelemek için kullanın. Yumurtanın kabuğunu gagala-
S: Bu eylemden sakınmak anlamına mı gelir? yan bir civciv gibi olun. Kabuğun dışındaki hayatı düşünmek,
M: Siz eylemden sakınamazsınız. O da diğer her şey gibi vuku onun hakkında varsayımlarda bulunmak onun işine pek yara-
bulur. maz, ama kabuğu gagalamak kabuğu içten kırar ve civcivi öz-
S: Eylemlerimi kuşkusuz kontrol edebilirim. gürlüğe kavuşturur. Onun gibi, inceleyip araştırarak ve zihnin
M: Deneyin, az zamanda göreceksiniz ki yapmak zorunda ol- çelişkilerini ve anlamsızlıklarını açığa çıkararak onu içten doğ-
duğunuzu yaparsınız. ru kırın.
S: İradem yönünde eylemde bulunurum. S: Kabuğu kırma özlemi, bu nereden gelir?
M: İradenizi ancak eylem yaptıktan sonra bilirsiniz. M: Tezahür etmemiş olandan.
S: Arzularımı, yaptığım seçimleri, aldığım kararları hatırlar,
ona göre eylem yaparım.
M: O zaman, kararı veren belleğinizdir, siz değilsiniz.
S: Ben nerede devreye girerim?
M: Dikkatinizi vermekle onu mümkün hale getirirsiniz.
S: Özgür irade diye bir şey yok mudur? Arzu etmekte özgür
değil miyim?
M: Oh, hayır, siz arzu etmeye zorlanırsınız. Hinduizm'de öz-

408
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J

jeksiyonudur. Farkındalık daha üst bir boyuttan gelir gibi ger-


73
çekleşir.
Zihnin Ölümü Bilgeliğin Doğumudur S: Kıvılcımın çakılmasından önce ve sonra ne fark olur?
M: Kıvılcımın çakılmasından önce farkı algılayacak tanık yok-
Soran: İnsanın, kendi gerçek doğasını idrak etmeden önce, bir tur. Kişi bilinçli olabilir, ama bilinçli olduğunun farkında de-
kişi olması gerekmez mi? Ego'nun da kendine has değeri yok ğildir. O düşündükleri, duydukları, deneyimledikleriyle tama-
mudur? men özdeşleşmiş durumdadır. Onun içindeki karanlık kendi
Maharaj: Kişi büyük bir işe yaramaz. O kendi işlerine derin- eseridir. Karanlık sorgulandığında dağılır. Sorgulama arzusu
lemesine dalmıştır ve gerçek varlığı hakkında tamamen cahil- Guru tarafından ekilmiştir. Bir başka deyişle, kişi ile tanık
dir. Tanıklık eden bilinç, kişi üzerindeki rolünü yerine getire- arasındaki fark, kendini bilme ve bilmeme arasındaki fark gi-
rek onu gözlemin öznesi olmaktan çok nesnesi haline getirme- bidir. Uyum (sattva) hüküm sürerken, dünyanın bilinçteki gö-
dikçe, gerçeğe varış mümkün olmaz. Gerçeğe varışı arzu edilir rünümü bilincin doğasına uygun olacaktır. A m a aktivite ve
ve ulaşılabilir kılan tanıktır. pasivite (faaliyet ve dış etkiler karşısında hareketsizlik) (rajas
ve tamas) ortaya çıktığında, onların karartma ve çarpıtmaları
S: Yani, bir kişinin hayatında onun tanık haline geldiği bir
yüzünden siz sahteyi gerçek gibi görürsünüz.
nokta vardır, öyle mi?
S: Kişi kendisini Guru'nun gelişine nasıl hazırlamalıdır?
M: Oh, hayır. Kişi kendi başına tanık haline gelmez. Bu, sönük
M: Hazır olma arzusu, Guru'nun gelmiş ve ateşin tutuşturul-
bir mumun zaman içinde yanmaya başlamasını beklemeye ben-
muş olduğu anlamına gelir. Bu, bir rasgele söz ya da bir kitap-
zer. Farkındalık alevi ona dokunmadıkça, kişi sonsuza dek
tan bir sayfa olabilir; Guru'nun himmet ve inayeti gizemli bir
cehaletin karanlığında kalabilir.
biçimde çalışır.
S: Mumu kim yakar?
M: Guru. Onun sözleri, onun varlığı. Hindistan'da çoğu zaman S: Kendini hazırlama diye bir şey yok mudur? Yoga sadhana
bu (Guru) bir mantra 'dır. Mum bir kez yandığında, alev mu- hakkında o kadar çok şey işitiyoruz.
mu tüketir. M: Sadhana'yı uygulayan kişi değildir. Kişi sonuna dek hep
S: Mantra niçin bu kadar etkili? huzursuzluk ve direnç gösterir. Kişi ve onun geçmiş, şimdi ve
M: Mantra'nın sürekli tekrarlanışı kişinin kendisi için, kendi gelecek illüzyonlarının toplamı üzerinde çalışan tanıktır.
uğruna yaptığı bir şey değildir. Bundan fayda gören de kişi S: Sizin doğru söylediğinizi nasıl bilebiliriz? O, iç çelişkilerden
değildir. Tıpkı mumun yanmayla artmadığı gibi. uzak ve kendine yeter halde olsa da, onun sürekli tekrarlanış-
S: Kişi kendi başına mı kendinin farkında olur? larla beslenip zenginleştirilmiş doğurgan bir imgeleme faaliye-
M: Evet. Bu bazen aşırı ıstırap sonucu gerçekleşir. Guru sizi tinin ürünü olmadığını nereden bilebiliriz?
bu bitip tükenmez ıstıraptan esirgemek ister. Onun himmeti M: Gerçeğin kanıtı, onun dinleyen üzerindeki etkisindedir.
S: Sözler alabildiğine güçlü etkiler yaratabilirler. Sözleri işit-
böyledir. Her zaman dışta bir Guru bulunmasa da, her zaman
mek ya da tekrarlamakla insan çeşitli trans hallerine girebilir.
sadguru, içteki Guru vardır; içten doğru yol gösterir ve yar-
Dinleyenlerin geçirdikleri deneyimler yapay olarak meydana
dım eder. "Dış" ve "iç" sözcükleri görelidir, sadece bedene gö-
getirilmiş olabilir, dolayısıyla kanıt olarak kabul edilemez.
redir; gerçekte hepsi birdir, dıştaki varlık sadece içtekinin pro-

410 411
SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J
BEN O'YUM

zihin onu kendi haline bırakmak istemez - ve onun yerine ger-


M: Etkinin mutlaka bir deneyim olması gerekmez. Bu karak-
çek olmayanla uğraşır durur. A m a zaten zihnin bütün yapabi-
terde, dürtülerde, insanın başkalarıyla ve kendisiyle olan iliş-
leceği bundan ibarettir - gerçek olmayanın gerçek olmadığını
kilerinde bir değişim olarak da tezahür edebilir. Sözlerle, uyuş-
keşfetmek.
turucularla ve diğer duyusal ve zihinsel vasıtalarla meydana
S: Peki, gerçek olanı gerçek olarak görmek?
getirilen translar ve vizyonlar geçicidirler ve bir sonuca vardı-
M: Gerçeği görmek diye bir şey yoktur. Kim neyi görecek? Siz
rıra değildirler. Burada söylenilen gerçek, değişmez ve ebedi-
ancak gerçek olabilirsiniz - ki zaten o'sunuz. Sorun yalnızca
dir. Onun kanıtı ise dinleyicisindedir, dinleyenin bütün varlı-
zihinseldir. Sahte düşünceleri terk edin, bu yeter. Doğru fikir-
ğında meydana getirdiği derin ve kalıcı değişimdedir. Bu onun
lere ihtiyaç yok. Çünkü doğru fikir yoktur.
kendi varoluşundan kuşkulanmadıkça -ki bu düşünülemez-
S: Öyleyse neden gerçeği aramaya teşvik ediliyoruz?
kuşkulanamayacağı bir şeydir. Benim deneyimim sizin de de-
M: Zihnin amaca ihtiyacı vardır. Gerçek olmayandan kendini
neyiminiz haline geldiğinde, bundan daha iyi ne gibi bir kanıt
kurtarması için, karşılığında ona bir şey vaat edilir. Gerçekte
istersiniz?
bir amaca ihtiyaç yoktur. Sahte olandan kurtulmak başlı ba-
S: Deneyimci kendi deneyiminin kanıtıdır.
şına, yeterince iyidir, bir ödül istemez. Bu tıpkı temiz olmak
M: Tamamen, fakat deneyimcinin kanıta ihtiyacı yoktur. "Ben-
gibidir - kendi kendinin ödülüdür bu.
im ve ben, ben olduğumu biliyorum." Bundan daha ileri bir ka-
S: Kendini-biliş bir ödül değil midir?
nıt isteyemezsiniz.
M: Kendini-biliş'in ödülü kişisel ben'den kurtuluştur. Siz bi-
S: Nesneler hakkında doğru bilgi olabilir mi?
len'i bilemezsiniz, çünkü bilen sizsiniz. Biliş olgusu bileni ka-
M: Göreli olarak - evet. Mutlak olarak - hiçbir nesne yoktur.
nıtlar. Başka kanıta ihtiyacınız yoktur. Bilinen'in bileni biline-
Hiç'in (yokluğun) varlığını bilmek doğru bilgidir.
bilir değildir. Tıpkı ışığın ancak renklerin içinde bilinebildiği
S: Göreli ile Mutlak arasındaki bağlantı nedir?
gibi, bilen de bilginin içinde bilinir.
M: Onlar aynıdırlar.
S: Bilen, çıkarılan bir sonuç mudur yalnızca?
S: Hangi görüş noktasından aynıdırlar?
M: Siz bedeninizi, zihninizi ve duygularınızı biliyorsunuz, siz
M: Sözler söylenirken sessizlik yine vardır. Göreli olan sona
yalnızca çıkarılan bir sonuç musunuz?
erdiğinde, mutlak kalır. Sözler söylenmeden önceki sessizlik,
S: Diğerleri için çıkarılan bir sonucum, kendim için değil.
sözler söylendikten sonraki sessizlikten farklı mıdır? Sessizlik
M: Ben de öyleyim. Sizin için, çıkarılan bir sonuç, ama kendim
birdir ve o olmasa sözler işitilemezlerdi. O her zaman orada,
için değil. Benim kendimi bilişim kendim olmakladır. Nasıl ki
sözlerin ardındadır. Dikkatinizi sözlerden sessizliğe çevirin, onu
sizin de kendinizi insan olarak bilişiniz insan oluşunuzladır.
duyacaksınız. Zihin deneyim yaşamayı şiddetle arzu eder, bu
Siz bir insan olduğunuzu kendi kendinize durmadan hatırlat-
deneyimlerin anılarını bilgi sanır. Gnani bütün deneyimlerin
mazsınız. Ancak insanlığınız tartışıldığında bunu doğrularsı-
ötesindedir ve onun belleği geçmişi boşaltmış durumdadır. Gnani
nız. Aynı şekilde, ben her şey olduğumu bilirim. "Ben her şe-
herhangi belli bir şeyle ilişkili değildir. Fakat zihin hep for-
yim, ben her şeyim" diye tekrarlamam gerekmez. Yalnız siz
müller ve tanımlamalar peşindedir, gerçeği sözel bir kalıp içi-
beni belli bir kişi olarak tanımladığınızda buna karşı çıkarım.
ne sıkıştırmaya heveslidir. Her şeyden bir fikir ister, çünkü fi-
Siz her zaman bir insan olduğunuz gibi, ben de neysem oyum -
kirler olmadıkça zihin yoktur. Gerçek esasında yalnızdır, ama

412 413
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J

her zaman. Değişmez şekilde her ne iseniz, işte siz her türlü sessizlik aynı sessizliktir. Ölümsüzlük, "Ben-im" duygusun-
kuşkunun ötesinde, o'sunuz. dan kurtuluştur. Fakat o sönüş, tükeniş değildir. Tersine, o
S: Bilen ile bildiği, onlar bir midir, iki mi? düşünebileceğinizden sonsuzcasına daha hakiki, farkında ve
M: Onlar her ikisidirler. Bilen tezahür etmemiş olan, bilinen mutlu bir haldir. Sadece benlik-bilinci artık yoktur.
ise tezahür etmiş olandır. Bilinen daima devinim halindedir, S: Neden zihnin Büyük Ölümü bedenin "küçük ölümü" ile ay-
değişir, kendine ait bir şekli, bir yerleşim yeri yoktur. Bilen ise nı zamanda meydana gelir?
tüm bilginin değişmez destekleyicisidir. Birinin diğerine ihti- M: Öyle olmaz! Zihinsel kargaşa herhangi bir kesintiye uğra-
yacı vardır, fakat gerçek ötededir. Gnani bilinemez, çünkü bi- maksızın siz yüzlerce ölüm geçebilirsiniz. Ya da bedeninizi mu-
linecek bir kişi yoktur. Nasıl evren her şeyi içerdiği için onun hafaza ederken sadece zihninizde ölürsünüz. Zihnin ölümü bil-
hakkında hiçbir şey söyleyemez seniz, bir gnani hakkında da geliğin (hikmetin) doğuşudur.
hiçbir şey söylenemez, çünkü o her şeydir ama belli hiçbir şey S: Yani kişi gider, sadece tanık kalır.
değildir. Bir resim asmak için bir çengele ihtiyacınız vardır. M: "Ben-im" olmayınca, "tanık benim" diyecek kim kalır? Za-
Çengel olmasa resmi nereye asacaksınız? Bir şeyin yerini sap- mansızlık (sonsuzluk) halinde sığınılacak bir benlik yoktur.
tamak için uzaya ihtiyacınız vardır, bir olayı yerleştirmek için Bir paket taşıyan adam onu kaybetmemek için dikkat
zamana ihtiyacınız vardır; ama zamansız ve uzaysız olan, tüm eder - onun bilinci pakete odaklanmıştır. "Ben-im" duygusunu
yaklaşımlara meydan okur. O her şeyi idrak edilebilir kılar ama aziz tutan bir adamın bilinci kendisine odaklanmıştır. Gnani
kendisi idrak ötesidir. Zihin, kendi ötesinde olanı bilemez; fa- hiçbir şeye tutunmadığından, ona bilinçli denemez ama o bi-
kat zihin, onun ötesinde olanca bilinir. Gnani ne doğum tanır linçsiz de değildir. O farkındalığın ta kalbidir. Biz ona digam-
ne ölüm; mevcut olmak ya da olmamak onun için aynıdır. bara, uzaya bürünmüş, tüm görünüşün ötesindeki Çıplak Olan,
S: Bedeniniz öldüğünde siz kalırsınız. deriz. Ona verilebilecek herhangi bir şekil ya da ad yoktur, ama
M: Hiçbir şey ölmez. Beden sadece imgelenmiştir. Öyle bir şey o gerçekten de tek var olandır.
yoktur. S: Bunu kavrayamıyorum.
S: Ama, çevrenizdekiler için ölmüş olacaksınız. Bedeniniz çi- M: Kim kavrayabilir? Zihnin kendi sınırları vardır. Sizi bilgi-
çeklerle örtülecek, sonra yakılacak ve küller savrulacak. Bu, nin sınırlarına kadar getirmek ve bilinmeyenin enginliğiyle
bizim deneyimimiz olacak. Sizinki ne olacak? yüz yüze gelmenizi sağlamak yeter. Onun içine dalmak ise si-
M: Zaman sona erecek. Buna Büyük Ölüm (mahamrityu) de- ze kalmıştır.
nir, zamanın ölümü. S: Tanık hakkında ne dersiniz? O gerçek midir, değil midir?
S: Bu, evren ve onun içerdikleri son bulacak demek midir? M: Her ikisi de. İllüzyonun son kalıntısı, gerçeğin ilk dokunu-
M: Evren sizin kişisel deneyiminizdir. O nasıl etkilenebilir? şu. "Ben yalnızca tanığım" demek hem doğru, hem yanlıştır.
Siz iki saat süren bir konferans vermiş olabilirsiniz; bittiğinde "Ben-im"den dolayı yanlıştır, tanıktan dolayı doğrudur. "Ta-
o nereye gitmiştir? O sessizliğe karışmıştır ki, konferansınızın nıklık vardır" demek daha iyi olur. "Ben-im" dediğiniz anda
başlangıcı, ortası ve sonu, hepsi onun içinde bir aradadırlar. tüm evren yaratıcısı ile beraber varlık kazanır.
Zaman durmuştur, o vardı ama artık yok. Bir konuşma ha- S: Siz özgürlüğe kavuşmuş olduğunuza göre, birazını bana ve-
yatından sonraki sessizlik ile bir sessizlik hayatından sonraki remez misiniz?

414 415
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Neden birazını? Bütünüyle alın. Alın, o almanız için orada rekir" derler. Bence hiçbir felsefe ya da din, hiçbir öğreti ya da
duruyor. Fakat siz özgürlükten korkuyorsunuz! ideoloji, her ne kadar bütün, kendi içinde çelişkilerden yoksun
S: Swami Ramdas'm benzer bir rica ile meşgul olması gerek- ve duygusal yönden çekici olsa da kendi gerçekliğinin kanıtı
mişti. Bazı müritleri bir gün onun çevresinde toplanarak ken- olamaz. Onlar insanların üstlerine giydikleri ve zamana ve ko-
dilerini özgürleştirmesini istemişlerdi. Ramdas gülümseyerek şullara göre değişen ve moda akımlarını izleyen giysiler gibi-
dinledi, sonra birden ciddileşti ve dedi ki: "Özgür olabilirsiniz, dirler.
şimdi, burada ve mutlak biçimde. Kim istiyorsa öne çıksın." Şimdi doğru olan ve bir kimsenin kanılarına dayanmayan
Kimse kımıldamadı. O teklifini üç kez tekrarladı. Kimse talip bir din ya da felsefe olabilir mi? Kutsal metinlere de dayanma-
olmadı. Sonra o dedi ki: "Teklif geri çekildi." yın, çünkü onlar da yine, onlara iman eden bir kimseye dayan-
M: Bağımlılık cesareti yok eder. Veren her zaman vermeye ha- maktadırlar. Güvene dayanmayan ve öznel olmayan bir ger-
zırdır. Alan ortada yoktur. Özgürlük demek, her şeyi gitmesi- çek var mıdır?
ne bırakmak, koyvermek, talep etmemek demektir. İnsanlar M a h a r a j : Bilime ne dersiniz?
her şeyi elden bırakmaya pek razı değildirler. Bilmezler ki S: Bilim daireseldir, o başladığı yerde biter; duyularla. O dene-
sonlu olan sonsuz olanın bedelidir, ölümün de ölümsüzlüğün yimle iş görür ve deneyim öznel bir şeydir. İki insan bile yok-
bedeli oluşu gibi. Her şeyin gitmesine razı ve hazır oluş, spi- tur ki aynı deneyimi yaşamış olsun, her ne kadar onu aynı
ritüel olgunluğun belirtisidir. Vazgeçiş ise ilk adımdır. Fakat sözcüklerle dile getirseler de?
gerçek vazgeçiş, terk edilecek bir şeyin bulunmadığını, çünkü M: Gerçek için zihnin ötesine bakmalısınız.
size ait hiçbir şeyin zaten bulunmadığını idrak ediştedir. Bu S: Bayım, translar artık bana yetti. Herhangi bir uyuşturucu
derin uyku gibidir; uykuya daldığınız zaman yatağınızdan vaz- madde onu kolaylıkla ve ucuza sağlayabilir. Hatta, solunum
geçmezsiniz - sadece onu unutursunuz. ya da zihinsel alıştırmalarla gerçekleştirilen klâsik samadhi'
ler de pek farklı değil. Oksijen samadhileri, karbondioksit sa-
madhi'leri, bir formülün ya da bir düşünce zincirinin tekrar-
lanması ile kendi kendine oluşturulan samadhiler var. Tek-
düzelik uyutucudur. Ne kadar muhteşem olsa da ben samad-
hi'yi gerçeğin bir kanıtı olarak kabul edemem.
M: Samadhi deneyim ötesidir. O bir niteliği bulunmayan bir
haldir.
Gerçek, Şimdi ve Burada S: Deneyimin olmayışı dikkat eksikliğindendir. Dikkatle bir-
likte deneyim meydana çıkar. İnsanın gözünü kapaması ışığın
Soran: Benim sorum şu: Gerçeğin kanıtı nedir? Metafizik ya yokluğunu kanıtlamaz. Negatif hallere gerçeklik atfetmek bizi
da politik, felsefi ya da törel, her dinin izleyicileri kendi inan- pek ileriye götürmez. İnkâr ve red aslında teyidi (doğrulama-
dıklarının gerçek olduğuna, başka her şeyin yanlış, sahte oldu- yı) içerir.
ğuna kanidirler ve kendi sarsılmaz kanılarını gerçeğin kanıtı M: Bir bakıma haklısınız. Ama görmüyor musunuz ki siz zih-
olarak kabul ederler. "Ben kaniyim, öyleyse doğru olması ge- ninizdeki gerçeğin ne olduğunu ve nasıl bir kanıtın sizi tatmin

416 417
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

edeceğini açıklamadan, gerçeğin kanıtını istiyorsunuz. Kanıtı- varlık değilim. Ben sınırlı ve sınırlamalarının farkında olan
nıza güveniniz varsa herhangi bir şeyi kanıtlayabilirsiniz. Fa- bir kişiyim. Ben bir olguyum, fakat en gayrı-maddi bir olgu.
kat kanıtınızın doğruluğunu ne kanıtlayacak? Ben sizi kolayca Bir kişi olarak, bir anlık mevcudiyetimi üstüne kurabileceğim
hiçbir şey yok.
şunu kabule götürebilirim ki siz yalnızca var olduğunuzu bili-
yorsunuz - varlığı hakkında emin olabileceğiniz tek kanıt ken- M: Sözleriniz sizden daha bilge! Bir kişi olarak mevcudiyetiniz
dinizsiniz. Fakat ben salt mevcudiyeti gerçekle özdeşleştirmem. anlıktır, geçicidir. Fakat siz yalnızca kişi misiniz? Siz aslında
kişi misiniz? *
Mevcudiyet anlıktır, daima zaman ve uzay içindedir, oysa ger-
çek değişmez ve her yanı kaplayandır. S: Nasıl yanıtlayayım? Benim varlık duygum sadece var oldu-
ğumu kanıtlar, o benden bağımsız olarak hiçbir şeyi kanıtla-
S: Bayım, ben gerçeğin ne olduğunu ve onu neyin kanıtlayabi-
maz. Ben göreliyim, göreli olanın hem yarattığı, hem yaratı-
leceğini bilmiyorum. Beni kendi kaynaklarımla baş başa bı-
cısıyım. Mutlak gerçeğin mutlak kanıtı - o nedir ve nerededir?
rakmayın. Burada gerçeği bilen sizsiniz, ben değil.
Yalnızca bir "Ben-im" duygusu gerçeğin kanıtı olabilir mi?
M: Siz gerçeğin kanıtı olarak tanıklığı reddediyorsunuz; baş-
M: Elbette olamaz. "Ben-im" ve "dünya-dır", bunlar birbirle-
kalarının deneyimleri işinize yaramıyor, muazzam sayıdaki
riyle ilişkilidir ve şarta bağlıdırlar. Onlar zihnin isimler ve şe-
bağımsız tanığın birbirini tutan beyanlarından çıkarılacak her
killer projekte etme eğiliminden ötürü böyledirler.
türlü sonucu reddediyorsunuz; öyleyse, sizi tatmin edecek ka-
S: İsimler ve şekiller, fikirler ve kanılar, fakat gerçek yok. Siz
nıtın ne olması gerektiğini, sizin geçerli kanıt testinizin ne
olmasaydınız, ben her şeyin, gerçek de dahil olmak üzere, gö-
olduğunu söylemek size düşer.
reliliğini kabul edebilir, sadece varsayımlarla yaşamayı öğrene-
S: Doğrusu, bu kanıtı ne sağlar, bilemiyorum.
bilirdim. Fakat sonra, sizinle karşılaşıyorum ve sizin Mutlak'
M: Kendi deneyiminiz de olamaz mı?
dan sanki ulaşabileceğim bir yerde ve yüce bir özlemle iste-
S: Kendi deneyimim de, kendi mevcudiyetim de. Onlar benim
nilecek bir şey gibi söz edişinizi işitiyorum. Huzur, aşkın mut-
bilinçli oluşuma dayanıyor.
luluk, ebediyet, ölümsüzlük gibi sözcükler sanki korkudan ve
M: Ve sizin bilinçli oluşunuz neye dayanıyor?
acıdan kurtuluş önerisi gibi dikkatime çarpıyor. İçimde yatan
S: Bilmiyorum. Eskiden "bedenime" diyebilirdim; şimdi, be-
o haz arayışı ve merak ayaklanıyor ve ben sizin açmış oldu-
denin ikinci sırada geldiğini, birinci olmadığını ve varlığın bir ğunuz alemi keşfetmek için araştırmaya başlıyorum. Her şey
kanıtı olamayacağını görüyorum. çok çekici görünüyor ve doğal olarak soruyorum. O ulaşıla-
M: Bütün yanlışların, ıstırapların başlıca kaynağı olan "ben- bilir midir? O gerçek midir?
bedenim" fikrini terk etmiş olduğunuza memnunum.
M: Siz, "Önce şekerin tatlı olduğunu kanıtla, onu ondan sonra
S: Ben onu entelektüel düzeyde terk ettim, fakat ayrı, belli bir
yerim" diyen bir çocuk gibisiniz. Şekerin tatlılığının kanıtı
kişi olduğum duygusu hâlâ benimle. Ben "Ben-im" diyebilirim
şekerde değil, damaktadır. Onun tadını kanıtlamak için tadına
fakat ne olduğumu söyleyemem. Ben var olduğumu bilirim
bakmak zorundasınız, bunun başka yolu yoktur. Elbet ki, "Bu
fakat var olanın ne olduğunu bilemem. Bunu ne şekilde ifade
şeker midir?", "O tatlı mıdır?" diye sormakla başlar ve tadına
etsem, bilinmeyen ile yüz yüzeyim.
bakıncaya kadar benim verdiğim güvenceyi kabul edersiniz.
M: Kendi varlığınız bizzat gerçektir.
Ancak o zaman kuşkular dağılır ve bilginiz birinci elden ve
S: Kuşkusuz aynı şeyi konuşmuyoruz. Ben herhangi bir soyut

418 416 418


BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

sarsılmaz olur. Sizden bana inanmanızı istemiyorum. Sadece inanmasına rağmen nasıl olup da günahtan kurtulamadığını
başlangıç için yeteri kadar güvenin. Her adım kendini kanıtlar sorduğum zaman, onun bana yanıtı; "Benim imanım tam de-
ya da çürütür. Siz gerçeğin kendisinden önce gerçeğin kanıtını ğil" oluyor. Yine bir kısır döngü içindeyiz: İnanç tam değilse
ister gibisiniz. Peki, kanıtın kanıtı ne olacak? Görüyorsunuz kurtuluş yok; kurtuluş yoksa tam inanç da yok; demek oluyor
ya, siz bir gerileme içine düşmektesiniz. Bunu kesmek için, ki kurtuluş yok. Yerine getirilmesi mümkün olmayan koşullar
kanıtlar istemeye son verip bir an için bir şeyi doğru olarak öne sürülüyor ve sonra onları yerine getirmemekle suçlanıyo-
kabul etmek zorundasınız. Onun ne olduğu gerçekten önemli ruz.
değildir. O Tanrı olabilir, ben olabilirim, kendiniz olabilirsi- M: Sizin gerçeğin kanıtıyla ilgili sorunuz cehaletten doğmuş-
niz. Bu durumlardan her birinde siz doğru olduğu bilinmeyen tur. Siz bilinçte, "Ben-im" noktasında duyusal ve zihinsel hal-
bir şeyi, bir kimseyi doğru kabul edersiniz. İşte eğer bir an lerinizle temasa geçiyorsunuz, halbuki, gerçeğe aracı ile, te-
için olsun, doğru kabul ettiğiniz o şeye göre hareket ederseniz, mas ve deneyim yoluyla varılamaz. Siz dualiteyi pek kolay ka-
bul ediyorsunuz (mutlak addediyorsunuz), öyle ki, ona dikkat
çok geçmeden bu sizi bir sonraki adıma götürür. Bu biraz da,
bile etmiyorsunuz; bana göre ise çeşitlilik ve farklılık ayrılık
karanlıkta bir ağaca tırmanmaya benzer - ancak bir önceki da-
yaratmazlar. Siz gerçeğin, isimlerden ve formlardan ayrı bir
la tünedikten sonra bir sonraki dalı yakalarsınız. Bilimde bu-
yerde durduğunu imgeliyorsunuz, bana göre ise isimler ve
na deneysel yaklaşım denir. Bir kuramı kanıtlamak için, dene-
formlar gerçeğin durmadan değişen ifadeleridir ve ondan ayrı
yinizi, sizden önce deney yapmış olanların bıraktıkları işlem
değildirler. Siz gerçeğin kanıtını istiyorsunuz, benim için ise
talimatına uygun olarak yaparsınız. Spiritüel arayışta da insa-
tüm mevcudiyet kanıttır. Siz var olanları varoluştan, varoluşu
nın yapmak zorunda olduğu deneyler zincirine Yoga denir.
gerçekten ayırıyorsunuz, benim için ise hepsi birdir. Siz uya-
S: Pek çok Yoga var, hangisini seçmeli?
nıklık halinizin gerçekliğine ne kadar çok kani olsanız da,
M: Bütün yollar sizi zihnin arındırılmasına götürür. Arınma-
onun kalıcı ve değişmez olduğunu -benim kendi dünyam hak-
mış zihin gerçeğe karşı donuktur (geçirgen değildir). Arınmış
kında konuşurken yaptığım gibi- iddia etmiyorsunuz. Ama
zihin şeffaftır. Onun içinden, gerçek kolayca ve berrak olarak
ben aramızda bir fark görmüyorum, şu hariç: Siz bir şeyler
görünür.
imgeliyorsunuz, ben imgelemiyorum.
S: Üzgünüm, ben içinde bulunduğum zorluğu anlatamıyorum.
Ben gerçeğin kanıtını soruyorum fakat bana, ona ulaşmanın S: Beni önce gerçeği sorma konusunda tartışma-dışı ediyor,
sonra da hayal kurmakla suçluyorsunuz! Size göre hayal olan
yöntemleri veriliyor. Bu yöntemleri izlediğimi ve son derece
bana göre gerçek.
harikulade ve arzu edilebilir bir hale geldiğimi varsayalım, bu-
lunduğum halin doğru olduğunu nasıl bileceğim? Her din iman M: İnceleyinceye kadar. Sizi herhangi bir şeyle suçlamıyorum.
ile başlar ve vecit hali (kutsal aşk coşkusu) vaat eder. Bu ger- Sizden sadece akıllıca sorular sormanızı istiyorum. Bilmediği-
çeğin coşkusu mudur, yoksa imanın ürünü müdür? Çünkü niz gerçeğin kanıtını aramak yerine, bildiğinize inandığınız şey-
eğer bu deneysel olarak meydana getirilmiş bir hal ise onunla lere ait kanıtları incelemeden geçirin. Göreceksiniz ki hiçbir
bir işim olamaz. Ben böyle bir şeyle asla ilgilenmiyorum. Hı- şeyi kesin bilmiyorsunuz - siz söylentilere güveniyorsunuz.
ristiyanlığı alm; der ki: "İsa sizin kurtarıcınızdır, inanın ve Gerçeği bilmek için kendi deneyimleriniz içinden geçmelisiniz.
günahtan kurtulacaksınız." Ben günah işleyen birisine, Mesih'e S: Ben samadhi 'lerden ve diğer trans hallerinden ölesiye kor-

418 416 420


497
SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
BEN O'YUM
mam, kendi kendisinin kanıtı, anlamı ve amacıdır. Her şeyin
kuyorum, oluş nedenleri her ne olursa olsun. Bir içki, bir du-
bir olduğu yerde desteklere ihtiyaç yoktur. Siz kalıcılığın ger-
man, yüksek ateş, ilaç, solunum, müzik, Mevlevi dervişleri gi-
çeğin kanıtı olduğunu, daha uzun süre devam edenin bir biçim-
bi dönme, dua etme, cinsel ilişki ya da oruç ya da mantralar
de daha doğru olduğunu hayal edersiniz. Zaman, böylece, bir
beni uyanıklık halinden çekip çıkarabilir ve bana, alışılmamış
gerçeklik ölçüsü haline gelir. Ve zaman zihinde olduğundan,
oldukları için olağanüstü görünen birtakım deneyimler yaşa-
tabilir. Fakat yaratıcı neden sona erdiğinde, etkiler kaybolur zihin hakem haline gelir ve kendi içinde gerçeğin kanıtını arar
ve sadece, akıldan çıkmayan ama gitgide soluklaşan bir anı - tamamen olanaksız ve umutsuz bir iş
S: Bayım, eğer siz "Hiçbir şey gerçek değildir, her şey göreli-
kalır.
dir" deseydiniz, sizinle aynı fikirde olurdum. Ama siz doğru-
Bütün araçları ve onların sonuçlarını bir yana koyalım,
nun, gerçeğin, mükemmel bilginin var olduğunu söylüyorsu-
çünkü sonuçlar araçlarla bağımlıdır; soruyu yeniden ortaya ge-
nuz, bu nedenle soruyorum: O nedir ve nasıl biliyorsunuz? Ve
tirelim: Gerçek bulunabilir mi? bana: "Evet, Maharaj haklıymış" dedirtecek olan nedir?
M: Gerçeğin oturduğu, onu bulabilmek için gidebileceğiniz yer M: Siz bir kanıtın, bir tanıklığın, bir otoritenin olması gerek-
neresidir? Ve onu bulmuş olduğunuzu nasıl bileceksiniz? Onu tiği fikrine saplanmış durumdasınız. Siz hâlâ gerçeğin size
denemek için yanınızda nasıl bir mihenk taşı getirirsiniz? Baş- "Bak, işte gerçek" diye parmakla gösterilmesi gerektiğini ha-
langıçtaki soruya döndünüz: Gerçeğin kanıtı nedir? Sorunun yal ediyorsunuz. Bu öyle değildir. Gerçek bir çabanın sonucu,
kendisinde bir hata olmalı, çünkü dönüp dolaşıp onu yeniden bir yolun sonu değildir O burada ve şimdi, onun için duyulan
tekrarlama eğilimindesiniz. Neden gerçeğin kanıtlarının neler özlem ve arayışın içinde var. O zihinden ve bedenden daha ya-
olduğunu soruyorsunuz? Bu sizin gerçeği birinci elden bilme- kın, o "Ben-im" duygusundan da daha yakın. Siz onu görmü-
diğiniz ve aldatılmaktan korktuğunuz için midir? Siz öyle ha- yorsunuz, çünkü kendinizden çok uzağa, en içinizdeki varlığı-
yal ediyorsunuz ki gerçek, adı "gerçek" olan bir şeydir ve onu nızın dışına bakıyorsunuz. Siz gerçeği nesnelleştirmişsiniz ve
edinmek avantajlıdır, hakiki olması koşuluyla. Yani kandırıl- ancak nesnelere ve düşüncelere uygulanabilecek standart ka-
maktan korkuyorsunuz. Siz gerçeği satın almak için alışveri- nıtlar üzerinde ısrar ediyorsunuz.
şe çıkmışsınız fakat tüccarlara güvenmiyorsunuz. Sahte, taklit S: Siz şöyle der gibisiniz: Gerçeğin kanıtını istemeyi bırak. Sa-
şeylerden korkuyorsunuz. dece gerçek olmayanla uğraş.
S: Ben kandırılmaktan korkmuyorum, kendi kendimi kandır- M: Gerçeğin keşfi sahtenin ayırt edilmesindedir. Siz gerçek ol-
maktan korkuyorum. mayanı bilebilirsiniz. Gerçeğe gelince - onu ancak olabilirsi-
M: Fakat siz gerçek maksadınız hakkındaki cehaletinizle ken- niz. Bilgi bilinene ilişkindir. Bir bakıma o cehaletin tamamla-
dinizi kandırmış oluyorsunuz. Siz gerçeği istiyorsunuz, fakat yıcısı ya da eşdeğeridir. Cehaletin, olmadığı yerde, bilgi ihtiyacı
aslında aradığınız, sadece, ebediyen devam etmesini istediği- nerede kalır? Ne cehalet ne de bilgi yalnız başlarına var ola-
niz rahatınızdır. Ama, hiçbir şey, hiçbir zihin hali ebediyen de- bilirler. Onlar zihin halleridir, ki bu haller de esas bakımından
vam edemez. Zaman ve uzay içinde daima bir sınır vardır, çün- değişmez olan bilinç içindeki devinim görünümlerinden başka
kü zaman ve uzay kendileri sınırlıdırlar. Ve zamansızlık içinde bir şey değildirler.
de "ebediyen" sözcüğünün bir anlamı yoktur. Gerçeğin kanıtı S: Gerçek, zihnin alanı içinde mi yoksa onun ötesinde midir?
için de aynıdır. Dualitenin geçerli olmadığı âlemde her şey ta-
496
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: İkisi de değildir, her ikisidir de. Bu, sözcüklere sığdırılamaz. lerini görüyorum. Kalıtım ve çevre beni büyük ölçüde yönlen-
S: Her zaman işittiğim budur - tarif edilemez (anirvachaniya). diriyor. O görkemli "Ben-im", o evrenin güçlü yaratıcısı, bir
Bu da beni daha bilge yapmıyor. ilaçla geçici olarak, bir zehirle ise kalıcı olarak silinip gider.
M: Bunun, çoğu zaman cehaleti örttüğü doğrudur. Zihin, ken- M: Yine kendinizi beden olarak düşündünüz.
di eseri olan koşullar içinde işleyebilir, o kendi ötesine geçe- S: Bu etten, kemikten ve kandan oluşmuş bedeni ben değildir
mez. Ne duyusal ne de zihinsel olan, ama onsuz duyusal ve diyerek atsam bile, yine de düşünceler, duygular, anılar ve im-
zihinsel olanın mevcut olamayacağı o "ötesi", onlar tarafından gelemelerden oluşan süptil bedenimle kalırım. Eğer onları da,
içerilemez, kapsanamaz. Zihnin sınırları bulunduğunu anlayı- ben değildir diye atacak olursam, yine bilincim ile kalırım ki o
nız; öteye varabilmek için sessizliğe razı olmalısınız. da bir tür bedendir.
S: Eylem gerçeğin kanıtıdır diyebilir miyiz? O söze döküle- M: Çok haklısınız, fakat orada durmanız gerekmez. Öteye gi-
meyebilir fakat eylem içinde açıklanabilir. din. Ne bilinç, ne de onun merkezindeki "Ben-im" duygusu sjz
M: Ne eylem ne eylemsizlik. O her ikisinden de ötedir. değilsiniz. Sizin gerçek varlığınız tümüyle benlik-bilincinden
S: Bir insan: "Evet, bu doğrudur" diyebilir mi? Yoksa o sadece ötedir ve o, ister kaba, ister süptil ya da aşkın (transandantal)
yanlış olanın reddi ile mi sınırlıdır? Bir başka deyimle, gerçek olsun herhangi bir şeyle kendini özdeşleştirmekten tümüyle
salt inkâr mıdır? Yoksa onun bir kesin teyit halini aldığı an bağımsızdır.
gelir mi? S: Ben kendimi öte olarak imgeleyebilirim. Fakat kanıtım ne
M: Gerçek tarif edilemez, fakat o deneyimlenebilir. olabilir? Olmak için ben bir "kimse" olmalıyım.
S: Deneyim özneldir, o paylaşılamaz. Sizin deneyimleriniz be- M: Tam tersi. Olmak için hiç kimse olmalısınız. Kendinizi bir
ni nerede isem orada bırakıyor. şey, bir kimse olarak düşünmek ölümdür ve cehennemdir.
M: Gerçek, deneyimlenebilir, ama o yalnızca deneyim değildir. S: Eski Mısır'da insanlara bazı sırların açıklandığını ve ilaç-
ların ve efsunların etkisi altında, onların bedenlerinden dışarı
Ben onu biliyorum ve onu size aktarabilirim, ama ancak siz
çıkarıldıklarını ve fiilen dışarıda durarak baygın bedenlerini
ona açık iseniz. Açık olmak demek, ondan başka bir şey iste-
seyrettiklerini okumuştum. Bu onların ölüm-sonrası hayatın
memek demektir.
gerçekliğine kani olmaları ve onlarda nihai kaderleriyle ilgili
S: Ben arzular ve korkularla doluyum. Bu benim gerçeğe lâyık
derin ilgi ve endişe yaratma maksadına yönelikti ki bu da dev-
olmadığım anlamına mı gelir?
let ve tapmak için hayli kazançlı bir durumdu.
M: Gerçek, iyi davranışların bir ödülü değildir, ne de bazı test-
M: Beden besinlerden yapılmadır, zihin de düşüncelerden. On-
leri geçerek kazanılacak bir ikramiye. O meydana getirilemez.
ları oldukları gibi görün. Bir şey ile özdeşleşmemek doğal ve
O var olan her şeyin ilk, doğmamış, en eski kaynağıdır. Siz
kendiliğinden olursa, o özgürleşmedir. Ne olduğunuzu bilme-
lâyıksınız, çünkü siz varsınız. Sizin, gerçeği hak etmeye ihti-
ye ihtiyacınız yoktur. Ne olmadığınızı bilmek yeterlidir. Ne ol-
yacınız yok. O siz, kendinizsiniz. Yeter ki onun ardından ko-
duğunuzu asla bilmeyeceksiniz, çünkü her keşif, fethedilecek
şup durarak ondan kaçmayı bırakın. Sessiz ve sakin durun.
yeni boyutları açığa çıkarır. Bilinmeyenin sınırları yoktur.
S: Efendim, eğer bedenin sakin, zihnin sessiz kalmasını isti-
S: Bu, ebediyen cehalet anlamına mı geliyor?
yorsanız, bunun nasıl yapıldığını söyleyin bana. Bedenin ve
M: Bu, cehalet hiçbir zaman yoktu anlamına geliyor. Gerçek,
zihnin, benim kontrolüm dışındaki nedenlerle hareket ettik-

416 425
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

keşiftedir, keşfedilmişte değil. Keşif için ise ne başlangıç ne S: Çaba kimindir?


son vardır. Sınırları sorgulayın ve öteye geçin, kendi önünüze M: Müridin, kuşkusuz. Dıştaki Guru talimat verir, içteki Gu-
görünüşte olanaksız görevler koyun - işte yol budur. ru güç gönderir; atik ve dikkatli uygulama müride düşer. Mürit
tarafından ortaya konulacak irade, zekâ ve enerji olmadıkça,
dıştaki Guru çaresizdir. İçteki Guru ona şansını söyler. Anla-
yış kıtlığı ve yanlış şeylerin peşine düşmeler, sonunda bir bu-
nalıma yol açar ve mürit uykudan uyandığında kendisini acık-
lı bir durumda bulur. Uyanmak için bir şoku -ki bu çok sert
olabilir- beklemeyen akıllıdır.
75 S: Bu bir tehdit mi?
Sessizlik ve Sükûnet İçinde Gelişirsiniz M: Tehdit değil, uyarı. İçteki Guru kendini şiddet-karşıtlığına
adamış değildir. Zaman zaman büyük bir şiddet gösterebilir.
Soran: Hindu geleneği bize Guru'nun vazgeçilmez olduğunu Duygusuzlaşmış ya da sapkın bir kişiliği tahrip etme noktası-
söylüyor. O ne için vazgeçilmezdir? Bir anne, çocuğuna beden na kadar. Istırap ve ölüm de, hayat ve mutluluk kadar onun
verdiği için vazgeçilmezdir. Ama bir anne çocuğuna ruh vere- kullandığı gereçlerdir. Şiddet-karşıtlığı, ancak dualite içinde
mez. Onun rolü sınırlıdır. Guru için bu nasıldır? Onun rolü de birleştirici bir yasa olabilir.
sınırlı mıdır? Ve eğer öyleyse, ne ile sınırlıdır? Yoksa o genel S: İnsanın kendi öz varlığından korkması gerekir mi?
olarak ve hatta mutlak olarak mı vazgeçilmezdir? M: Korkması değil, çünkü öz varlığın maksadı iyidir. Ama o
M a h a ı aj: Gönülde sükûnetle ve ebediyen parlayan en içteki ciddiye alınmalıdır. O dikkat ve itaat talep eder, dinlenilmedi-
ışık, gerçek Guru işte odur. Diğerleri sadece yolu gösterirler. ğinde ise ikna ve teşvik, yerini zorlamaya bırakır; o bir süre
S: Ben içteki Guru ile değil, sadece yolu gösterenle ilgileniyo- bekleyebilir fakat o yadsınamaz. Zorluk içteki ya da dıştaki
rum. Guru olmadıkça Yoga'nm ulaşılmaz olduğuna inanan in- Guru'da değildir. Guru her zaman hazırdır. Eksik olan olgun
sanlar var. Onlar sürekli bir Guru'dan diğerine giderek doğru mürittir. Kişi hazır olmadığında ne yapılabilir?
S: Hazır mı, istekli mi?
Guru'yu arıyorlar. Böyle Gurular'm değeri nedir?
M: Onlar geçici, zamana bağımlı Gurular'dır. Siz onları haya- M: Her ikisi de. İkisi aynı kapıya çıkar. Hindistan'da biz buna
tın bütün yollarında görebilirsiniz. Sizin herhangi bir bilgi ya adhikari deriz. Bu hem yetenekli, hem hak kazanmış demek-
da hüner edinmek için onlara ihtiyacınız vardır. Zamana ba- tir.
ğımlı Guru ebedi değildir. O amacını yerine getirir ve yerini S: Dıştaki Guru inisiyasyon (diksha) ihsan edebilir mi?
bir sonrakine bırakır. Bu çok doğaldır ve buna bir kusur da M: O her çeşit inisiyasyon verebilir, fakat Gerçek'in inisiyas-
bulunamaz. "Dıştaki" geçicidir, en içteki ise - kalıcı ve değiş- yonu içten doğru gerçekleşmelidir.
mezdir, ama yine de görünüm ve eylemiyle daima yenidir. S: En son inisiyasyonu kim verir?
S: İçteki ve dıştaki Gurular arasındaki ilişki nedir? M: O Öz'ün verdiğidir. Kendi kendine verilendir.
M: Dıştaki içtekini temsil eder, içteki dıştakini kabul eder - S: Bir daire çevresinde döndüğümüzü hissediyorum. Ne de ol-
bir zaman için. sa ben bir tek şimdiki deneyimlerime dayanan kendimi, bu

426
501
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

ben'i biliyorum. İç ya da üstün benlik, izah etmek ve cesaret biçimde kendinize ait hissedersiniz ki asla inkâr edemezsiniz.
vermek için tasarlanmış bir fikirdir sadece. Biz ondan, bir ba- Bu insanın kendi çocuğunu sevişi gibidir. Bundan kim kuşku
ğımsız varlıkmış gibi söz ediyoruz, ama o bağımsız değil. duyabilir ki?
M: Dış benlik de, iç benlik de imgelenmiştir. " B e n " ile obsede S: Spiritüel çabalarımızda ilerlemeden söz edildiğini işitiyo-
olmuşluk, iyileşmek için bir başka obsesyona, "Süper-Ben"e ruz. Ne tür bir ilerleme düşünüyorsunuz?
ihtiyaç gösterir, tıpkı bir dikeni çıkartmak için insanın bir baş- M: İlerlemenin ötesine geçtiğinizde, ilerlemenin ne olduğunu
ka dikene ihtiyaç duyması ya da bir zehirin etkisini bir başka bileceksiniz.
zehirle yok etmek gibi. İddia daima bir ret talep eder, fakat bu S: Bizi ilerleten nedir?
ilk adımdır. Bir sonraki ise her ikisini de geride bırakmaktır. M: Sessizlik baş faktördür. Sükûnet ve sessizlik içinde büyür-
S: Dıştaki Guru'ya olan ihtiyacı kesinlikle anlıyorum; dikka- sünüz.
timi kendime ve kendi hakkımda ivedilikle bir şeyler yapma S: Zihin öyle alabildiğine huzursuz ki. Onu nasıl sakinleşti-
gerekliliğine çekmek için ona ihtiyacım var. Ve iş, bendeki de- rebiliriz?
rin bir değişim konusuna gelince, onun (Guru'nun) ne kadar M: Öğretmene güvenin. Benim durumumu alalım. Gurum ba-
çaresiz olduğunu da anlıyorum. Fakat burada siz sadguru'yu, na "Ben-im (var olanım)" duygusuna dikkatimi vermemi ve
içteki Guru'yu gündeme getiriyorsunuz, başlangıçsız, değişim-
başka hiçbir şeye dikkat sarf etmememi söylemişti. Ben aynen
siz, varlığm-kökeni, hazır bekleyen vaat, emin hedef. O bir kav-
itaat ettim. Herhangi bir solunum ya da meditasyon kursu iz-
ram mıdır, bir gerçek mi?
lemedim ya da kutsal yazıları incelemedim. Olan her şeyden
M: O tek gerçektir. Başka her şey gölgedir, beden-zihin fdeha- dikkatimi esirgedim ve "Ben-im" duygusu ile kaldım. Bu pek
buddhi) tarafından zamanın yüzüne yapılan gölge. Elbette bir basit, hatta kaba görünebilir. Benim bunu yapışımın tek ne-
gölge dahi gerçeğe ilişkindir, fakat o kendi başına gerçek de- deni Gurum'um böyle söylemiş olmasıydı. Ama o işe yaradı!
ğildir. İtaat bütün arzuların ve korkuların güçlü eritecidir.

S: Ben bildiğim tek gerçeğim. Sadguru; ben onu düşündüğüm Zihni işgal eden her şeyden yüz çevirin, bitirmeniz gere-
sürece oradadır. Realiteyi ona aktarmakla ne kazanmış olu- ken işleri tamamlayın fakat yeni yükümlülüklerden uzak du-
rum? , run; boşalın, hazır bulunun, davetsiz olarak her ne gelirse, di-
M: Kaybınız kazancımzdır. Bir gölgenin yalnızca gölge olduğu renç göstermeyin.
görüldüğünde onu izlemeyi bırakırsınız. Döner ve her zaman Sonunda siz hiçbir şeyi sımsıkı yakalamayan, sevinçli bir
orada, arkanızda durmakta olan güneşi keşfedersiniz! tutkusuzluk, tarifsiz fakat harikulade hakiki olan bir iç rahat-
S: İçteki Guru da öğretir mi? lığı ve özgürlük hali içinde olacaksınız.
M: O sizin içte ve bütün görüntülerin ötesinde, ebedi, değiş- S: Bir gerçek-arayıcısı samimiyet ve ciddiyetle Yogaları'nı uy-
mez, gerçek-bilinç-sevgi olduğunuz kanısını size bahşedendir. gularken onun içindeki Gurusu ona rehberlik ve yardım eder
S: Kanı yetmez. Kesinlik olması şarttır. mi? Yoksa onu kendi olanaklarıyla baş başa bırakarak, sadece
M: Çok doğru. Fakat bu durumda kesinlik cesaret şeklini alır. sonucu mu bekler?
Korku mutlak şekilde son bulur. Bu korkusuzluk hali kuşku M: Her şey kendiliğinden olur. Gerçeği arayan da, Guru da bir
götürmez bir şekilde yenidir, ama bu hali öylesine derin bir şey yapmaz. Her şey olduğu gibi olur, eleştiri ya da övgü daha

443
SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
BEN O'YUM
ki gerçektir, ruhun madde üzerindeki güçlü etkisidir. Tamas
sonra paylaştırılır, yapan-kimse olma duygusu ortaya çıktık-
donuklaştırır, rajas çarpıtır, sattva uyumlu kılar. Sattva'nm
tan sonra.
olgunlaşmasıyla tüm arzu ve korkular son bulurlar. Gerçek
S: Ne kadar garip! Elbette işi yapan, yapılan işten önde gelir.
varlık zihinde çarpıtılmamış olarak yansır. Madde kurtarılmış,
M: Bunun tersidir; yapılan bir olgudur, yapan ise sadece bir
ruh açığa vurulmuştur. İkisi bir olarak görünür. Onlar her
kavram. Sizin lisanınız bile gösteriyor ki, yapılan kesinken,
zaman bir idiler, fakat mükemmel olmayan zihin onları iki gi-
yapan kuşkuludur, belirsizdir; sorumlulukları aktarma, insa-
bi gördü. Zihni mükemmelleştirmek insana düşen görevdir,
na özgü bir oyundur. Herhangi bir şeyin olması için gerekli
çünkü madde ve ruh zihinde buluşurlar.
faktörlerin sonu gelmez listesi düşünülecek olursa, her şeyin
her şeyden sorumlu olduğunu insanın kabul etmesi gerekir, S: Ben kendimi bir kapı önündeki bir adama benzetiyorum.

ne kadar uzakta, ücrada olsa bile. İşin-yapıcısı olmak, "beni" Kapının açık olduğunu fakat onun arzu ve korku köpekleri ta-
ve "benim" illüzyonundan doğmuş bir efsanedir. rafından korunduğunu biliyorum. Ne yapmalıyım?
S: İllüzyon ne kadar güçlü! M: Öğretmene itaat edin ve köpeklere karşı cesaretinizi takı-
M: Hiç kuşkusuz, çünkü gerçeğe dayanıyor. nın. Onlar orada yokmuşlar gibi davranın. Yine, itaat altın ku-
S: Onda gerçek olan nedir? raldır. Özgürlük itaat yoluyla kazanılır. Bir hapishaneden kur-

M: Gerçek olmayanları ayırıp reddederek, onu siz bulun. tulmak için insan onun serbest bırakılması için çalışanlara
S: İç varlığın spiritüel çabalardaki rolünü iyice anlamış de- sorgusuz sualsiz itaat etmek zorundadır.
ğilim. Çabayı kim gösteriyor, dıştaki ben mi, içteki ben mi? S: Guru'nun sözleri sadece işitildiğinde çok az güce sahipler.
M: Siz çaba, iç, dış, benlik, vb. sözcükler icat etmişsiniz ve on- İnsanın onlara itaat etmek için imana ihtiyacı var.
ları gerçeğe zorla kabul ettirmeye (empoze etmeye) çalışıyor- M: Vakti geldiğinde iman gelir. Her şey vaktinde gelir. Guru
sunuz. Olaylar kendilerince oluyorlar fakat biz onları lisanı- her zaman paylaşmaya hazırdır, fakat alıcılar yoktur.
mızın yapısına göre hazırlanmış kalıplara uygun biçimde inşa S: Evet, Sri Ramana Maharshi her zaman, "Mürşitler var, ama
etmeye çalışıyoruz. Bu alışkanlık öylesine güçlü ki, sözlerle müritler nerede?" derdi.
anlatılamayana gerçeklik hakkı tanımama eğilimindeyiz. Söz- M: İşte, zamanın akışı içinde her şey olur. Tek bir ruh (jiva)
cüklerin -alışkanlık ve kolaylık nedeniyle- tekrarlanan dene- dahi kaybolmayacak.
yimlere ilişkin kılınmış sembollerden ibaret olduklarını gör- S: Ben entelektüel anlayışı gerçeğe varış ile karıştırmaktan
meye yanaşmıyoruz. çok korkuyorum. Gerçeği bilmeksizin gerçek hakkında konu-
S: Spiritüel kitapların değeri nedir? şabilirim ve yine onun hakkında tek söz etmeksizin gerçeği bi-
lebilirim.
M: Onlar cahilliğin dağıtılıp defedilmesinde yardımcı olurlar.
Anladığıma göre bu sohbetler yayınlanacak. Onların oku-
Başlangıçta yararlıdırlar, fakat sonunda engel haline gelirler.
yucu üzerindeki etkisi ne olacak?
İnsan onları ne zaman terk edeceğini bilmelidir.
M: Dikkatli ve düşünceli okuyucu olgunlaşacak ve çiçekler ve
S: Atma ile sattva arasındaki, Öz Varlık ile evrensel uyum
meyveler verecek. Gerçeğe dayalı sözler, eğer tam olarak denen-
arasındaki bağlantı nedir?
mişlerse, kendilerine has güce sahiptirler.
M: Güneş ile ışınları arasındaki gibi. Uyum ve güzellik, anla-
yış ve sevecenlik, hepsi gerçeğin ifadeleridir. O eylem halinde-

431 501
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

mayın, fakat size ne söylenmiş ise onu yapın. Gerekeni yap-


76
mak ciddiyetin ve içtenliğin kanıtıdır, himmet beklemek değil.
Bilmediğinizi Bilmek Gerçek Bilgidir S: Ne hakkında ciddi ve içten olmam gerekiyor?
M: Dikkat alanınıza giren her şeyi dikkatli ve devamlı biçimde
inceleyin. Uygulamayla bu alan genişleyecek ve inceleme derin-
M a h a r a j : Bir beden var. Bedenin içinde, görünüşe göre, bir
leşecek, ta ki onlar kendiliğinden ve sınırsız oluncaya kadar.
gözlemci var ve dışarıda - gözlem altındaki dünya. Gözlemci,
S: Siz gerçeğe varış halini bir uygulamanın (pratiğin) sonucu
onun gözlemi ve gözlenen dünya birlikte görünüp birlikte kay-
haline getirmiyor musunuz? Uygulama fizik âlemin sınırlama-
bolurlar. Bütün bunların ötesinde boşluk (hiçlik) var. Bu boş-
ları içinde işler. O sınırsız olanı nasıl doğurur?
luk hepsi için birdir.
M: Elbet ki uygulama ile bilgelik arasında nedensel bir bağ-
Soran: Söyledikleriniz basit görünüyor, fakat herkes böyle söy-
lantı yoktur. Fakat bilgeliğin önündeki engeller uygulama yo-
lemeyecektir. Üçünden ve onların ötesindeki hiçlikten siz, yal-
luyla derin biçimde etkilenir.
nız siz söz ediyorsunuz. Ben yalnızca her şeyi içeren dünyayı
S: Engeller nelerdir?
görüyorum.
M: Yanlış eylemlere yönelten, bedensel ve zihinsel dağınıklığa
M: "Ben-im (var olanım)"i bile mi içeren?
ve zayıflığa götüren yanlış fikirler ve arzular. Sahte olanın
S: Onu bile. "Ben-im" orada, çünkü dünya orada.
keşfedilip terk edilmesi gerçek olanın zihne girişini sağlar.
M: Dünya orada, çünkü "Ben-im" orada.
S: Ben iki zihin halini ayırt edebiliyorum: "Ben varım" ve
S: Evet, her iki yönde de gider bu. Ben ikisini birbirinden ayı-
"dünya vardır"; onlar birlikte ortaya çıkıp birlikte kaybolur-
ramam. Öte'ye de gidemem. Ben bir şeyi kendim deneyimle-
lar. İnsanlar, "Ben varım, çünkü dünya var" diyorlar; siz ise
medikçe, ona vardır diyemem, nasıl ki deneyimlemediğim bir
"Dünya var, çünkü ben varım" der görünüyorsunuz. Hangisi
şey için de yoktur diyemezsem. Sizi bu denli güven içinde ko-
doğru?
nuşturan neyi deneyim yoluyla bilmektesiniz?
M: Hiçbiri. İkisi bir ve aynı haldir, uzay ve zaman içinde. Öte-
M: Ben kendimi kendim (Ben-im) olarak bilirim - zamansız,
de ise, zamansızlık (ebediyet).
uzaysız, nedensiz. Siz diğer şeylerle aşırı meşgul halde olduğu-
S: Zaman ile zamansız arasındaki ilişki nedir?
nuzdan onu bilmemektesiniz.
M: Zamansız olan, zamanı bilir; zaman ise zamansız olanı bil-
S: Neden öylesine aşırı meşgulüm?
mez. Tüm bilinç zaman içindedir ve ona zamansız olan bilinç-
M: Çünkü ilgilenmektesiniz.
dışı gibi görünür. Ama o, bilinci mümkün kılandır. Işık ka-
S: Beni ne ilgilendiriyor?
ranlıkta parlar. Işıkta karanlık görülmez. Yahut diğer şekilde
M: Acı korkusu, haz arzusu. Acının son bulması haz vericidir
söyleyebilirsiniz: Sonsuz ışık okyanusunda bilinç bulutları be-
ve hazzın son bulması acıdır. Onlar sonu gelmez bir şekilde
lirir - karanlık, sınırlı ve zıddı ile algılanabilir halde. Bunlar
birbirini izleyerek döner dururlar. Bu kısır döngüyü inceleyin,
çok basit ama ifadesi olanaksız bir şeyi sözlerle anlatma giri-
ta ki kendinizi onun dışında, ötesinde buluncaya kadar.
şiminden ibaret.
S: Öteye ulaşabilmek için himmetinize ihtiyacım yok mu?
S: Sözler bir köprü hizmeti görmelidir, öteye geçebilmek için.
M: İç gerçeğinizin himmeti süresiz olarak sizinledir. Himmet
M: Söz bir zihin haline atıfta bulunur, realiteye değil. Nehir,
isteyişiniz dahi onun işaretidir. Benim himmetim için tasalan-
431 501
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

iki kıyı, köprü - bunlar hepsi zihindedir. Sözler yalnız başına S: Bütün bunlar kulağa çok hoş geliyor fakat benim sorumu
sizi zihnin ötesine götüremezler. Muazzam bir gerçek özlemi yanıtlamıyor. Dünyada neden bu kadar çok ıstırap var?
olmalıdır, ya da Guru'ya mutlak inanç. İnanın bana, ne bir M: Eğer kenarda ve uzak durur, sadece gözlem yaparsanız ıs-
hedef vardır ne de ona ulaşmak için bir yol. Yol da sizsiniz he- tırap çekmeyeceksiniz. Dünyayı bir gösteri (şov), gerçekten de
def de siz; kendinizden başka ulaşacağınız bir şey yoktur. Bü- çok eğlendirici bir gösteri olarak göreceksiniz.
tün yapmanız gereken anlamaktır ve anlayış zihnin çiçek aç- S: Oh, hayır! Bu lila kuramını istemiyorum. Istırap had safha-
masıdır. Ağaç süreklidir, fakat çiçek açıp meyve vermesi mev- da ve her yanı kaplıyor. Bu ıstırap manzarasıyla eğlenmek ne
siminde olur. Mevsimler değişir, fakat ağaç değişmez. Siz ağaç- sapıkça bir şey! Bana ne kadar zalim bir Tanrı öneriyor sunuz.
sınız. Geçmişte sayısız dallar ve yapraklar vermişsiniz ve onla- M: Istırabın nedeni, algılayanın, kendisini algılananla özdeş-
rı gelecekte de verebilirsiniz - ama siz kalırsınız. Bilmek zo- leştirmesidir. Bundan arzu doğar, arzudan da sonuçları umur-
runda olduğunuz, geçmişte neyin olduğu ya da gelecekte neyin samayan kör eylem. Çevrenize bakın, göreceksiniz - ıstırap in-
olacağı değil, neyin hep var olduğudur. Evreni yaratan sizin ar- sanın eseridir.
zunuzdur. Dünyayı kendi eseriniz olarak görün ve özgür olun. S: İnsan eğer sadece kendi kederini yaratmış olsaydı, sizinle
S: Siz diyorsunuz ki dünya sevginin çocuğudur. Dünyayı kap- aynı görüşte olabilirdim. Fakat kendi çılgınlığı içinde o başka-
layan dehşetleri, savaşları, toplama kamplarını, insanlık dışı larına da acı çektiriyor. Rüya gören biri kendi özel karabasa-
sömürüleri bilirken, onu nasıl kendi yarattığım bir dünya ola- nını görür ve ondan başkası acı çekmez. Fakat bu ne tür bir
rak sahiplenebilirim? Her ne kadar sınırlı olsam da, bu kadar rüyadır ki başkalarının hayatlarını da mahveder.
zalim bir dünya yaratmış olamam. M: Tarifler çok ve çelişkili. Gerçek basittir - her şey birdir,
M: Bu zalim dünyanın kime göründüğünü bulun, o zaman ne- uyum ebedi yasadır, kimse acı çekmeye zorlanmaz. Ancak ta-
den o kadar zalim göründüğünü bileceksiniz. Sorularınız ta- rif ve izah etmeye çalıştığınız zaman söyleyecek söz bulamaz-
sınız.
mamen geçerli sorular, fakat dünyanın kime ait olduğunu bil-
mediğiniz sürece, onlar yanıtlanamazlar. Bir şeyin anlamını S: Hatırlıyorum, bir seferinde Ghandiji bana, Öz Varlık'm şid-
bulmak için onun yapıcısını sormak zorundasınız. Size söylü- detsizlik (aUimsa) yasası ile bağımlı olmadığını söylüyordu. Öz,
yorum: İçinde yaşadığınız dünyanın yapıcısı sizsiniz - onu an- ifade vasıtalarını düzeltmek için onlara ıstırap yüklemekte öz-
cak siz değiştirebilir ya da yok edebilirsiniz. gürdür.
S: Dünyayı benim yaptığımı nasıl söyleyebilirsiniz? Onunla M: Dualite düzeyinde bu böyle olabilir ama gerçekte yalnızca
ilgili doğru dürüst bir bilgiye dahi sahip değilim. kaynak vardır, kendisi karanlıktır ve her şeyi parlatır. İdrak
M: Kendinizi bildiğinizde, sizin dünyada bilemeyeceğiniz hiç- edilmez, idrakin nedenidir. Hissedilmez, hissettirir. Düşünüle-
bir şey yoktur. Kendinizi beden olarak düşündüğünüzden, dün- mez ve düşüncenin nedenidir. Varlık değildir, varlıkları doğu-
yayı da bir maddi şeyler koleksiyonu olarak görüyorsunuz. Siz rur. O, devinimin değişmez ve devinmez zeminidir. Bir kez
kendinizi bir bilinç merkezi olarak bildiğiniz zaman da dünya oraya ulaşırsanız, her yerde kendi evinizde olursunuz.
bir zihin okyanusu olarak gözükür. Kendinizi gerçekten oldu- S: Eğer ben o isem, benim doğuşumun nedeni nedir?
ğunuz gibi bildiğinizde, dünyayı da kendiniz olarak bileceksi- M: Geçmişte doyurulmamış arzuların anısı enerjileri yakalar
niz. ve kendisini bir kişi olarak tezahür ettirir. Bu enerji şarjı tü-

435 217 501


BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

kendiğinde, kişi ölür. Yerine getirilememiş arzular bir sonraki bilinç düzeyinde savaşamazsımz. Onların ötesine geçmek için
doğuma aktarılır. Beden ile özdeşleşme daima yeni, taze ar- bilincin ötesine geçmek zorundasınız ki bu da ancak bilince si-
zular yaratır ve bunların sonu gelmez, ta ki bağımlılık meka- zin içinizde değil, size vaki olan bir şey, dışta, yabancı, üstü-
nizması açıkça görülünceye kadar. Özgürleştirecek olan açık nüze konulmuş bir şey gözüyle baktığınızda mümkündür. Son-
ve berrak görüştür, çünkü arzunun neden ve sonuçları açıkça ra birdenbire bilinçten kurtulursunuz, zorla içeriye giren her-
görülmedikçe onu terk edemezsiniz. Ben aynı kişi tekrar do- hangi bir şey olmadan gerçekten yalnız kalırsınız. Ve bu sizin
ğar demiyorum. O temelli olarak ölür. Fakat onun anılarıyla gerçek halinizdir. Bilinç hali kaşıntı verici tahrişler gibidir,
birlikte, bu anıların içerdiği arzular ve korkular kalır. Bunlar kaşıyıp yırtmanıza neden olur. Elbette bilincin içinden dışarı
yeni bir kişilik için enerji sağlarlar. Gerçek olan, bu işte rol atlayarak çıkamazsınız, çünkü atlayıp çıkmak fikri de bilince
almaz, fakat ona ışık vermek suretiyle bunu mümkün kılar. dahildir. Fakat eğer bilincinize bir tür humma imişçesine, ka-
S: Benim zorluğun şu: Görebildiğim kadarıyla her deneyim buğu içindeki bir civciv gibi kapalı kaldığınız bir kişisel hum-
kendisinin gerçeğidir. Orada, deneyimlenmiş olarak duruyor. ma gözüyle bakmayı öğrenirseniz, bu tutum, o kabuğu kıracak
Onu sorgulamaya başladığım ve olay kime oluyor, gözlemci olan krize yol açacaktır.
kimdir diye araştırdığım anda deneyim bitiyor ve inceleyebi- S: Buda hayatın ıstırap olduğunu söyledi.
leceğim yalnızca onun anısı kalıyor. Yaşanan an'ı, şimdiyi bir M: O tüm bilinç halinin acı verici olduğunu kastetmiş olmalı.
türlü inceleyemiyorum. Farkındalığım geçmiş hakkında olu- Bu da apaçık.
yor, şimdi hakkında değil, farkındalık halindeyken aslında S: Ve ölüm kurtuluş sunar mı?
şimdide değil, sadece geçmişte yaşıyorum. Şimdiki anın far- M: Doğmuş olduğuna inanan kimse ölümden çok korkar. Öte
kındalığı gerçekten mümkün olabilir mi? yandan, kendini gerçekten bilen kimse için ölüm mutlu bir
M: Sizin tarif ettiğiniz kesinlikle farkındalık değildir, fakat sa- olaydır.
dece deneyim hakkında düşünmektir. Gerçek farkındalık (sam- S: Hindu geleneği, ıstırabı kaderin getirdiğini söyler ve kader
vid) saf bir tanıklık halidir, tanık olunan olay ile ilgili herhan- hak edilir. Muazzam felaketlere bakın, doğal ya da insan eseri,
gi bir şey yapma girişimi olmaksızın. Sizin düşünceleriniz, seller ve depremler, savaşlar ve devrimler. Herkesin, hakkında
duygularınız, sözleriniz ve eylemleriniz de olayın bir parçasını bir şey bilmediği günahının cezasını çektiğini düşünmeye cü-
oluşturabilir. Siz tam bir anlayış ışığı ve berraklığı içinde tü- ret edebilir miyiz? Milyonlarca acı çeken insan, onlar hepsi
müyle kayıtsız bir biçimde onu izlersiniz. Ne olup bittiğini tam haklı cezalara çarptırılan suçlular mıdır?
ve doğru olarak anlarsınız, çünkü o sizi etkilememektedir. Bu M: İnsanın sadece kendi günahları için mi acı çekmesi gere-
soğuk bir çekimserlik tutumu gibi gözükebilir ama öyle değil- kir? Biz gerçekten ayrı ayrı varlıklar mıyız? Bu engin hayat
dir. Bir kez bu hal içine girdiğinizde, onun doğası her ne olur- okyanusunda biz başkalarının günahları için acı çekiyor ve
sa olsun, onu seveceksiniz. Bu seçimsiz sevgi farkındalığın mi- kendi günahlarımız için başkalarına acı çektiriyoruz. Elbette
henk taşıdır. Eğer bu yoksa, siz yalnızca -bazı kişisel nedenler- ki denge yasası egemendir, hesaplar sonunda doğrulanır. Fa-

le- ilgi göstermektesiniz demektir. kat hayat sürdükçe, biz birbirimizi derin biçimde etkileriz.

S: Acı ve haz oldukça, insan ilgilenmek zorunda. S: Evet, şairin dediği gibi "Hiçbir insan ada değildir."
M: Her deneyimin ardında Öz Varlık ve onun deneyime olan
M: İnsan bilinçli oldukça acı ve haz olacaktır. Siz acı ve hazla
218 446
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Ne hakkındaki cahillik?
ilgisi vardır. Ona ister arzu deyin, ister sevgi - sözcüklerin
M: En başta kendi hakkınızdaki cahilliğiniz. Ayrıca, şeylerin
önemi yoktur.
gerçek doğası, onların nedenleri ve sonuçları hakkındaki cahil-
S: Istırabı arzulayabilir miyim? Kasıtlı olarak acı isteyebilir mi-
lik. Siz çevrenize anlamadan bakıyor ve görünenleri gerçek sa-
yim? Kendisine bir kuş tüyü yatak yapan ve gece rahat bir uy-
nıyorsunuz. Dünyayı ve kendinizi bildiğinize inanıyorsunuz -
ku uyuyacağını düşünürken, rüyasında, bir karabasan içinde
fakat size biliyorum dedirten sizin cahilliğinizdir. Bilmediği-
kendini oradan oraya atarak haykıran bir adam gibi değil mi-
nizi kabul ederek başlayın, oradan başlayın.
yim ben? Kuşkusuz, karabasanları üreten neden sevgi değildir.
Dünyaya sizin cahilliğe bir son vermenizden daha çok
M: Bütün ıstırapların nedeni bencil ayrılıkçılık (tecrit etme),
yardımı olabilecek bir başka şey yoktur. O zaman dünyaya
dar görüşlülük ve açgözlülüktür. Istırabın nedeni görüldüğü
yardım için belli bir şey yapmanıza ihtiyaç olmaz. Sizin sadece
ve giderildiği zaman, ıstırap sona erer.
varlığınız yardımdır, eylem olsun ya da olmasın.
S: Ben kendi kederime yol açan nedenleri ortadan kaldırabi-
S: Cahillik nasıl bilinecek? Cahilliği bilmek bilgi gerektirir.
lirim ama diğerleri ıstırap içinde kalacaklardır.
M: Tamamen doğru. "Ben cahilim" itirafı bilginin şafağıdır.
M: Istırabı anlamak için acının ve hazzın ötesine geçmelisiniz.
Cahil insan cahilliğinden habersizdir. Cahilliğin mevcut olma-
Sizin kendi arzu ve korkularınız, anlamanızı ve böylece baş-
dığını söyleyebilirsiniz, çünkü fark edildiği anda o artık yok-
kalarına yardım etmenizi engelliyor. Gerçekte başkaları yok-
tur. Bu nedenle, onu bilinçsizlik ya da körlük diye adlandıra-
tur ve siz kendinize yardım etmekle başka herkese yardım et-
bilirsiniz. Çevrenizde ve içinizde gördüğünüz her şey sizin bil-
miş olursunuz. Eğer insanların çektikleri acılar hakkında cid-
mediğiniz ve anlamadığınızdır - bilmediğinizi ve anlamadığını-
diyseniz, sahip olduğunuz tek yardım aracını mükemmelleş-
zı dahi bilmeden. Bilmediğinizi ve anlamadığınızı bilmek ger-
tirmelisiniz - kendinizi.
çek bilgidir, alçak gönüllü bir kalbin bilgisidir.
S: Siz benim bu dünyanın yaratıcısı, koruyucusu ve yok edicisi
S: Evet, İsa da "Ruhen yoksul olanlar mübarektir" demişti.
olduğumu, her yerde hazır, her şeyi bilen, her şeye kadir oldu-
M: Bunu istediğiniz gibi ifade edin, gerçek şu ki bilgi ancak
ğumu sık sık söylüyorsunuz. Söyledikleriniz üzerinde düşün-
cehalet hakkındadır. Siz bilmediğinizi bilirsiniz.
düğümde, kendi kendime: "Nasıl olur da benim dünyamda bu
S: Cahillik bir gün bitecek mi?
kadar çok kötülük bulunur?" diye soruyorum.
M: Bilmemenin ne kusuru var? Her şeyi bilmek ihtiyacında
M: Kötülük yoktur, ıstırap yoktur; yaşama sevinci egemendir.
değilsiniz. Bilmeyi gereksindiğiniz kadarını bilmek yeter. Üst
Bakın nasıl her şey hayata sarılıyor, yaşam ne denli aziz.
tarafı kendi başının çaresine bakar, nasıl baktığını siz bilme-
S: Zihnimin perdesinde imajlar durmaksızın birbirini izliyor.
den de. Önemli olan, bilinçaltmızın bilincinize karşı çalışma-
Bende kalıcı hiçbir şey yok.
masıdır. Yani bütün düzeyler arasında uyum ve bütünlük ol-
M: Kendinize daha iyi bir bakın. Perde orada - o değişmez.
malıdır. Bilmek o denli önemli değil.
Işık devamlı parlar. Sadece ikisi arasındaki film sürekli hare-
S: Söyledikleriniz psikolojik bakımdan doğru. Fakat iş başka-
ket eder ve resimler görünür. Siz filme kader (prarabdha) di-
larını bilmeye, dünyayı bilmeye gelince benim bilmediğimi bil-
yebilirsiniz.
memin bu konuda pek yararı olmaz.
S: Kaderi ne yaratır?
M: Siz bir kez kendi içinizde bütünleşirseniz dıştaki bilgi size
M: Cahillik kaçınılmazlığın nedenidir.

438 439
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

kendiliğinden akar. Hayatınızın her bir anında bilmeye ihtiya-


cınız olanı bilirsiniz. Evrensel zihnin okyanusu tüm bilgiyi içe-
77
rir, istediğiniz anda elinizin altındadır. Çoğuna belki hiçbir za- "Ben" ve "Benimki" Yanlış Fikirlerdir
man ihtiyacınız olmayabilir - fakat yine de o orada hazırdır.
Bilgi için böyle olduğu gibi güç için de böyledir. Yapılma- S o r a n : Aileme, mal ve mülküme çok düşkünüm. Bu düşkün-
sının gerekli olduğunu hissettiğiniz her şey şaşmaz şekilde ye- lüğümü nasıl yenebilirim?
rine gelir. Hiç kuşkusuz Tanrı bu evreni yönetme işiyle ilgile- M a h a r a j : Bu düşkünlük "beni" ve "benim" duygusu ile birlik-
nir, ama O'na biraz yardım edilmesinden de memnun olur. te doğar. Bu sözcüklerin gerçek anlamlarını bulun, bütün ba-
Yardımcı özverili ve de zeki ise evrenin bütün güçleri onun ğımlılıklardan kurtulacaksınız. Sizin zaman içine yayılmış bir
emrine amade olur. zihniniz var. Size art arda birçok şey olur ve anıları kalır.
S: Doğanın kör güçleri bile mi? Bunda kötü bir şey yoktur. Sorun, geçmiş acıların ve hazların
M: Kör güç yoktur. Bilinç güçtür. Neyin yapılması gerektiği- anıları -ki bunlar tüm organik hayat için esastır- davranışlara
nin farkında olun, o yapılacaktır. Yalnız uyanık ve sessiz ka- egemen olan refleksler olarak kaldıklarında baş gösterir. Bu
lın. Varılacak yere ulaştığınız ve kendi gerçek doğanızı bildiği- refleks "Ben" şekline bürünür, zihni ve bedeni kendi amaçları
niz zaman, mevcudiyetiniz herkes ve her şey için bir nimet ve doğrultusunda kullanır; bu amaç da, değişmez şekilde haz ara-
hayır olacaktır. Siz bilmeyebilirsiniz, dünya da bilmeyebilir, yışı ve acıdan kaçıştır. Siz "ben"i (egoyu) olduğu haliyle, arzu-
ama yine de yardım ışıyarak yayılır. Dünyada öyle insanlar lar ve korkular yumağı olarak ve "benimki" duygusunu da,
vardır ki, tüm devlet adamlarıyla hayırseverleri bir araya ge- acıdan kaçmak ve hazzı sağlamak amacıyla, her şeyi ve herke-
tirseniz hepsinden daha çok iyilikleri dokunur. Onlar herhan- si sahiplenme dürtüsü olarak tanıdığınız zaman göreceksiniz
gi bir niyet ve bilgi taşımaksızın ışık ve barış yayarlar. Muci- ki "ben" ve "benimki" gerçeğin içinde temeli bulunmayan sah-
zeler yarattıklarını başkaları onlara söylediklerinde onlar da te fikirlerdir. Zihin onları yaratmıştır. Ve onlar yaratıcılarına
şaşıp kalırlar. Ama hiçbir şeyi kendilerine mal etmedikleri gibi hükmederler -zihin onları gerçek olarak kabul ettiği sürece.
ne gururlanırlar ne de şöhret için hırs duyarlar. Onlar ken- Sorgulandıkları zaman kaybolup giderler.
dileri için bir şey istemezler, hatta başkalarına yardım sevin- "Ben" ve "benimki" kendi başlarına bir varlığa sahip ol-
cini bile; Tanrı'nın iyi olduğunu bilerek huzur ve barış halin- madıklarından bir desteğe ihtiyaçları vardır. Onu da bedende
dedirler. bulurlar. Beden onların nirengi noktaları olur. Siz "benim" ko-
cam, "benim" çocuklarımdan söz ettiğiniz zaman, bedenin koca-
sını, bedenin çocuklarını kastetmiş oluyorsunuz. Beden olduğu-
nuz fikrinden vazgeçin ve şu soruyla yüzleşin: Ben kimim? Der-
hal bir süreç harekete geçecek ve gerçeği geri getirecek, ya da da-
ha doğrusu, zihni gerçeğe götürecek. Yalnız, korkmamalısınız.
S: Neden korkacağım?
M: Gerçeğin bilinmesi için "beni" ve "benimki" fikirleri gitme-
lidir. Eğer bırakırsanız giderler. O zaman sizin normal, doğal

500 501
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

haliniz yeniden meydana çıkar ki onda siz ne bedensiniz ne zi- S: Bir insanın anlaması dünyayı pek fazla değiştirmeyecektir.
hin. Ve ne "beni" vardır ne "benim", fakat bütünüyle farklı bir M: İçinde yaşadığınız dünya, derin biçimde etkilenecektir. O
varoluş hali. O saf varoluş farkındalığıdır; şu veya bu olmadan, ışıyan, iletişim kuran, çoğalan ve yayılan sağlıklı ve mutlu bir
belli ya da genel herhangi bir şey ile kendini özdeşleştirmeksi- dünya olacak. Samimi bir kalbin gücü muazzamdır.
zin. Bilincin o saf ışığında hiçbir şey, hatta hiçbir şey fikri dahi S: Lütfen daha anlatın bize. ..
yoktur. Yalnızca ışık vardır. M: Konuşmak benim hobim değildir. Benim konuşup konuş-
S: Sevdiğim insanlar var. Onlardan vazgeçmek zorunda mıyım? mamam, içinde bulunulan durumun bir kısmıdır ve bu bana
M: Sadece onlara el koymayı, yapışmayı, dayanmayı bırakın. bağlı değildir. Konuşmamı gerektiren bir durum ortaya çıktı-
Gerisi onlara kalmıştır. Size olan ilgilerini yitirebilirler ya da ğında, konuştuğumu işitirim. Benim için hepsi birdir. Konuş-
yitirmeyebilirler. sam da konuşmasam da oluş halimin ışığı ve sevgisi bundan
S: Nasıl olur, onlar bana ait değil midirler? etkilenmez ve onlar benim kontrolüm altında değildirler. On-
M: Onlar size değil, sizin bedeninize aittirler. Yahut daha iyisi, lar vardır ve onların varlığını bilirim. Bir sevinçli farkındalık
sizin olmayan hiçbir şey yoktur. hali vardır ama bir sevinçli kimse yoktur. Elbette bir kimlik
S: Peki ya mal ve mülküm? duygusu vardır, fakat o anıların bıraktığı izlerden oluşmuş bir
M: Artık "benim" yoksa, sahip olduklarınız nerede kalır? kimliktir, aynen, sabit duran perde üzerinde art arda geçen gö-
S: Lütfen söyleyin bana, "ben"i kaybetmekle her şeyi kaybet- rüntülerin kimliği gibi. Işık ve perde olmazsa, film de olamaz.
mek zorunda mıyım? Filmin perde üzerinde ışık oyunu olduğunu bilmek filmin ger-

M: Kaybedebilirsiniz ya da kaybetmeyebilirsiniz. Size göre hep- çek olduğu fikrinden kurtuluşu sağlar. Bütün yapmanız gere-

si bir olacaktır. Sizin kaybınız bir başkasının kazancı olacak. ken, sizin öz varlığınızı sevdiğinizi ve öz varlığınızın da sizi

Buna aldırmayacaksınız. sevdiğini anlamaktır. Ve "Ben-im (var olanım)" duygusu da her


ikiniz arasındaki bağlantı halkası ve görünüşteki farklılığa rağ-
S: Aldırmayacak olursam her şeyi kaybederim!
men aynılık işaretidir. "Ben-im" duygusuna, iç ve dış, gerçek
M: Hiçbir şeyiniz olmayınca, hiç sorununuz kalmaz.
ve görüntü arasındaki sevgi işareti olarak bakın. Nasıl ki rü-
S: Hayatta kalma sorunuyla baş başa kalırım.
yada, size "Ben rüya gördüm" diyebilmenize olanak veren "Ben"
M: O bedenin sorunudur ve o yiyerek içerek ve uyuyarak bunu
duygusu dışında her şey farklı ise, "Ben-im" duygusu da sizin
çözecektir. Herkes için yeterince vardır, herkes paylaşırsa.
"Ben yeniden kendimim" diyebilmenize olanak verir. Ben bir
S: Toplumumuz kapma, ele geçirme esasına dayanır, paylaşma
şey yapmam ve bana bir şey yapılmaz. Ben neysem o'yum ve
değil.
beni hiçbir şey etkileyemez. Ben her şeye bağlı, tabi gibi görü-
M: Paylaşarak onu değiştireceksiniz.
nürüm, ama aslında her şey bana tabi, bana bağlıdır.
S: Ben pek paylaşma isteği duymuyorum; bununla birlikte, ben-
S: Bir şey yapmadığınızı nasıl söyleyebiliyorsunuz? Benimle
den vergi kesiliyor.
konuşmuyor musunuz?
M: Bu, gönülden paylaşmak ile aynı şey değildir. Toplum zo-
runlu davranışlarla düzeltilemez. O, gönülde bir değişimi ge- M: Ben konuştuğum hissini taşımıyorum. Bir konuşma sürüp
rektirir. Şunu anlayın ki hiçbir şey sizin malınız değildir ve gidiyor, hepsi bu kadar.
her şey herkese aittir. Ancak o zaman toplum değişebilir. S: Ben konuşuyorum.

443 501
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Öyle mi? Siz kendinizi konuşur olarak işitiyorsunuz ve ben şeyi göremezsiniz. Fakat en sonunda görmeye başlayacaksınız
konuşuyorum diyorsunuz. ki siz ne kısmi ne evrenselsiniz, ikisinden de ötesiniz. Bir ka-
lemin minicik ucu nasıl sayısız resim çizebilirse, öylece, far-
S: Herkes "ben çalışıyorum, ben geliyorum, ben gidiyorum" der.
kındalığın boyutsuz noktası da koskoca evrenin içeriğini çizer.
M: Lisanmızdaki konuşmalara bir itirazım yok fakat onlar ger-
Siz işte o noktayı bulun ve özgür olun.
çeği çarpıtır ve tahrip ederler. Gerçeğe daha uygun bir söyle-
S: Bu dünyayı hangi şeyden yaratırım?
yiş tarzı şu olabilir: "Bir konuşma, çalışma, geliş, gidiş olu-
yor." Çünkü bir şeyin olması için tüm evrenin ona denk düş- M: Kendi anılarınızdan. Bir yaratıcı olarak, kendinizden ha-

mesi, uygun zemini vermesi gerekir. Özel bir şeyin bir olaya bersiz olduğunuz sürece dünyanız sınırlı ve tekrarlanan bir

yol açabileceğine inanmak yanlıştır. Her neden evrenseldir. Be- dünyadır. Geçmişinizle özdeşleşmenin ötesine geçtiğinizde ye-

deninizin yaratılışında ve yaşamını sürdürmesinde tüm evrenin ni bir uyum ve güzellik dünyası yaratmakta özgürsünüz. Ve-

katkısı olmasaydı o var olamazdı. Ben her şeyin nasıl ise öyle ya, olmanın ve olmamanın da ötesinde kalabilirsiniz.

olduğunun tamamen farkındayım, çünkü dünya nasıl ise öyle- S: Anılarımı terk edersem bende ne kalır?

dir. Olayların akışını etkilemek için dünyaya yeni bir faktör M: Hiçbir şey kalmaz.

getirmek zorundayım ki böyle bir faktör ancak bende odak- S: Bu beni korkutur.

lanan sevgi ve anlayış gücü olabilir. M: Sizin korkunuz, özgürlüğü ve onun hayırlarını tanıymcaya

Beden doğduğunda ona pek çok şey olur ve siz de bunla- kadar sürecek. Bedeni tanımak, tanımlamak ve ona rehberlik

rın içinde rol alırsınız, çünkü bedeninizi kendiniz olarak kabul etmek üzere bazı anılara elbette ihtiyaç olur ve böyle anılar

edersiniz. Siz sinemada hep koltuğunda oturduğunu ve filmin kalırlar, fakat bedene olan düşkünlük kalmayacak; o artık ar-

de ışık oyunundan başka bir şey olmadığını çok iyi bildiği hal- zunun ve korkunun zemini olmaktan çıkacak. Bütün bunları

de o film ile birlikte ağlayan, gülen adama benzersiniz. Bu bü- anlamak ve uygulamak o kadar zor değil, ilgilenmeniz şarttır.

yüyü bozmak için dikkati sinema perdesinden kendinize çevir- İlgi olmadıkça hiçbir şey yapılamaz.

mek yeter. Beden öldüğü zaman, şimdi yaşamakta olduğunuz Bağımlılıkların bir arada tuttuğu bir anılar yumağı oldu-
hayat türü -fiziksel ve zihinsel olayların birbirini art arda iz- ğunuzu görerek onun dışına çıkın ve dışarıdan bakın. Belki ilk
leyişleri- sona erer. O şimdi, bedenin ölümünü beklemeden de kez olarak, anı olmayan bir şeyi algılayabilirsiniz. Siz, işi ve
sona erebilir - dikkati Öz Varlık üzerine çevirmek ve orada tut- ilişkileriyle meşgul Bay Falanca olmayı bırakırsınız. Sonunda
mak yeter. Her şey, sanki her şeyi yaratıp hareket ettiren gi- huzur bulursunuz. İdrak edersiniz ki dünya hiçbir zaman ku-
zemli bir güç varmışçasma cereyan eder. Siz, hareket ettiren surlu olmamıştır - yanlışlık sadece sizdeymiş ve şimdi hepsi
değil, sadece gözlemleyen olduğunuzu idrak edin, o zaman hu- geçmiştir. Bir daha asla cahillikten doğan arzuların ağına düş-
zur bulacaksınız. mezsiniz.
S: O güç benden ayrı mıdır?

M: Elbette hayır. Fakat siz sakin ve tarafsız bir gözlemci ol-


makla başlamalısınız. Ancak o zaman tüm varlığınızı, evrensel
aşık ve aktör olarak idrak edebilirsiniz. Siz belli bir kişiliğin
kahır ağları içinde hapsolmuş kaldıkça, onun ötesindeki hiçbir

444 501
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
223
öyle hissediyordum ki ya onun sözlerinin anlamını tümüyle id-
78
rak edecek ya da ölecektim. Kendimi çok kararlı hissediyor fa-
Tüm Bilgi Cahilliktir kat ne yapacağımı bilemiyordum. Onu ve onun bana verdiği
güvenceyi düşünerek, hiç tartışmadan sadece bana söyledikle-
S o r a n : Gerçeğe-varış tarzınızı bize anlatabilir misiniz? rini hatırlayarak saatler geçiriyordum.
M a h a r a j : Benim durumumda bu her nasılsa çok basit ve ko- S: Sonra size ne oldu? En Yüce olduğunuzu nasıl bildiniz?
laydı. Gurum ölmeden önce bana dedi ki: "Sen En Yüce Ger- M: Kimse gelip bana söylemedi. Bana içimden de söylenmedi.
çek'sin. Sözlerimden kuşku duyma, bana inanmazlık etme. Sa- Aslında, sadece başlangıçta, çaba gösterirken, birtakım dene-
na doğruyu söylüyorum - ona göre davran." Onun sözlerini yimlerden geçiyordum, ışıklar görmek, sesler işitmek, tanrılar
unutmadım ve unutmamakla - gerçeğe vardım. ve tanrıçalarla karşılaşıp onlarla konuşmak gibi. Bir kere Gu-
S: Fakat tam olarak ne yapıyordunuz? rum bana: "Sen En Yüce Gerçeksin" demişti. Vizyonlar görü-
M: Özel bir şey değil. Hayatımı yaşadım, ticaretimi sürdürdüm, şüm, translara girişim bitti, çok sessiz ve çok basit oldum. Git-
aileme baktım ve bütün serbest zamanımda Gurum'u ve onun gide daha az arzu duyar, daha az bilir buldum kendimi, ta ki
sözlerini hatırladım. O kısa bir zaman sonra öldü ve başvur- bir günü çok büyük bir şaşkınlık içinde, "bir şey bilmiyorum,
mak için bende sadece anıları kaldı. Bu da yeterliydi. bir şey istemiyorum" dediğimi işitinceye kadar.
S: Bu herhalde Gurunuz'un himmeti ve gücü ile oldu. S: Siz samimi olarak arzudan ve bilgiden kurtulmuş muydu-
M: Onun sözleri doğruydu. Ve gerçekleştiler. Doğru sözler dai- nuz, yoksa Gurunuz'un size vermiş olduğu gnani imajına uy-
ma gerçekleşirler. Gurum hiçbir şey yapmadı; onun sözleri iş gun bir kişiliğe mi bürünmüştünüz?
gördü, çünkü doğruydular. Her ne yaptıysam, içimden gelerek M: Bana herhangi bir imaj verilmemişti, bende de yoktu. Gu-
oldu, sorulmadan ve beklenmeden. rum bana ne beklemem gerektiğini asla söylemedi.
S: Guru bu işin içinde yer almadan, bir süreci mi başlatmış ol- S: Size daha birçok şey olabilir. Yolculuğun sonunda mısınız?
M: Bir yolculuk olmadı. Ben her zamanki ben oldum.
du?
S: Ulaşmanız gerektiği söylenen En Yüce Gerçek neydi?
M: Bunu istediğiniz şekilde ifade edebilirsiniz. Olaylar olduk-
M: Yanılgıdan arındım, o kadar. Bir dünya yaratıp onu varlık-
ları gibidirler - niçin ve nasıl olduğunu kim söyleyebilir? Ben
larla dolduruyordum - artık bunu yapmıyorum.
kasıtlı olarak bir şey yapmış değilim. Oluruna bırakma, yalnız
S: O zaman, nerede yaşıyorsunuz?
olma, içe yönelme arzusu - hepsi kendiliğinden geldi.
M: Olmanın ve olmamanın ötesindeki boşlukta (hiçlikte), bi-
S: Herhangi bir çaba harcadınız mı?
lincin ötesinde. Boşluk aynı zamanda dopdoludur, bana acıma-
M: Hiç. İster inanın, ister inanmayın, hatta gerçeğe varma en-
yın. Bu bir insanın: "Ben işimi yaptım, başka yapılacak bir şey
dişesinde bile değildim. O bana En Yüce olduğumu söyledi ve
kalmadı" demesine benzer.
sonra öldü. Ona inanmazlık etmek mümkün değildi. Gerisi ken-
S: Gerçeğe varışınıza bir tarih veriyorsunuz. Bu demektir ki o
diliğinden geldi. Değişmekte olduğumu fark ettim, hepsi bu ka-
tarihte size bir şey olmuş. Ne oldu?
dar. Şu bir gerçek ki hayretler içinde kalmıştım. Fakat onun
M: Zihin olaylar üretmeyi durdurdu. O çok eskilerden gelme,
sözlerini gerçeklemek, doğrulamak arzusu içimde yükseldi. Onun
kesintisiz arayış durdu - hiçbir şey istemiyor, hiçbir şey bek-
yalan söylemesinin olanaksız olduğundan öylesine emindim ve

404
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

lemiyordum - hiçbir şeyi kendime ait saymıyordum. Uğrunda me getirir, ihtiyacım olan besini sağladığı gibi.
uğraş verecek bir "Ben" kalmamıştı. Hatta yalın "Ben-im (var S: Bilmek istediğiniz her şeyi bilir misiniz?
olanım) bile solup kaybolmaya yüz tuttu. Farkına vardığım di- M: Bilmek istediğim bir şey yoktur. Fakat bir şeyi bilmeye ih-
ğer şey de alışılmış kesin kanılarımı kaybedişim idi. Daha ön- tiyacım olduğunda onu bilirim.
celeri birçok şeyden emindim. Şimdi ise hiçbir şeyden emin de- S: Bu bilgi size içinizden mi yoksa dıştan mı gelir?
ğilim. Fakat hissediyorum ki bilmemek ile hiçbir şey kaybet- M: Soru uygun değil. Benim içim dışta, dışım içtedir. Gerekli
miş olmadım, çünkü bütün bilgim yanlıştı. Benim bu bilmeyi- bilgiyi sizden de alabilirim, ama siz benden ayrı değilsiniz.
şim, aslında, tüm bilginin cahillik olduğu, "Ben bilmiyorum" S: Turiya, o sözü edildiğini duyduğumuz dördüncü hal nedir?
beyanının zihnin yapabileceği tek gerçek beyan olduğu bilgi- M: Dünyayı çizen o ışık noktası olmak turiya'dır. Işığın kendisi
siydi. Şu "Ben doğdum" fikrini alalım. Siz onu doğru kabul olmak turiyatita'dır. Fakat gerçek öylesine yakınken bu isim-
edebilirsiniz, doğru değildir. Siz asla doğmadınız ve asla ölme-
lere ne gerek var?
yeceksiniz. Doğmuş olan ve ölecek olan o fikirdir, siz değil.
S: Sizin durumunuzda herhangi bir ilerleme var mı? Dünkü
Kendinizi onunla özdeşleştirmeniz yüzünden siz ölümlü oldu-
nuz. Bir sinemada nasıl her şey ışık ise, öylece bilinç de uçsuz siz ile bugünkü sizi karşılaştırdığınızda, kendinizi değişir, iler-
bucaksız dünya haline gelir. Yakından bakın, göreceksiniz ki ler görüyor musunuz? Gerçekle ilgili vizyonunuz genişlik ve
bütün isimler ve şekiller bilinç okyanusu içinde gelip geçici derinlik bakımından büyüyor mu?
dalgalardan başka bir şey değildirler; sadece bilincin varlığın- M: Gerçek değişmez, devinmez ama yine de sonu olmayan bir
dan söz etmek mümkündür, yoksa ona ait değişimlerden değil. devinim içindedir. O güçlü bir ırmak gibidir -akar ama yine de
oradadır- ebediyen. Akan, yatağıyla, kıyılarıyla ırmak değildir,
Bilincin sonsuzluğunda bir ışık belirir, minicik bir nokta fakat onun suyudur. İşte aynı şekilde, sattva guna (evrensel
halinde, bir kâğıt üzerine yazı yazan bir kalemin sivri ucu gibi uyum), tamas ve rajas (karanlık ve umutsuzluk güçleri)'a kar-
hızla hareket ederek şekiller, düşünceler ve duygular, kavram- şı oyunlarını oynar. Sattva'da daima değişim ve gelişim vardır,
lar ve fikirler çizer. İz bırakan mürekkep, bellektir. Siz o kü- rajas'ta değişim ve gerileme; tamas ise kaosu temsil eder. Bu
çük noktasınız ve sizin devinimlerinizle dünya her an yeni- üç Guna ebediyen birbirlerine karşı faaldirler - bu bir olgudur
den-yaratılır. Devinmeyi kesin, dünya da olmayacak. İçinize ve bir olgu ile kavga olmaz.
bakın, göreceksiniz ki o ışık noktası, muazzam ışığın bedende S: Her zaman tamas ile donuklaşmak ve rajas ile çaresizliğe
"Ben-im" duygusu halindeki yansımasıdır. Sadece ışık vardır, düşmek zorunda mıyım? Sattva ne oluyor?
diğer her şey görünümdür. M: Sattva sizin gerçek doğanızın ışığıdır. Siz onu her zaman
S: Işığı biliyor musunuz? Onu gördünüz mü? zihnin ve onun birçok dünyasının ötesinde bulursunuz. Fakat
M: O zihne karanlık gibi görünür. O ancak yansımalarıyla bi- eğer bir dünya isterseniz, özde bir ve görünüşte farklı, birbirin-
linir. Gün ışığında her şey görünür - gün ışığından gayrı. den ayrılması mümkün olmayan üç Guna'yı da (madde-ener-
S: Zihinlerimizin benzer olduğunu mu anlamam gerekiyor? ji-hayat) kabul etmek zorundasınız. Onlar birbirleriyle karışa-
M: Bu nasıl olabilir? Sizin, anılarla örülmüş, korkular ve arzu- rak akarlar - bilinçte. Zaman ve uzayda ebedi bir akış vardır,
larla bir arada tutulan kendi özel zihniniz var. Benim kendi- doğum ve yine ölüm, ilerleme, gerileme, yeniden ilerleme, tek-
me ait bir zihnim yok; bilmek ihtiyacında olduğumu evren önü- rar gerileme - görünüşte başlangıcı ve sonu olmayan. Gerçeğe

446
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

Bilen bilinenle birlikte gelir ve gider, geçicidir. Fakat bil-


gelince, o zamansız, değişmez, bedensiz, zihinsiz bir farkında-
mediğini bilen, bellekten ve beklentiden kurtulmuş olan, ebe-
lık hali olduğundan, mutluluktur.
didir.
S: Anlıyorum ki size göre her şey bir bilinç halidir. Dünya bir-
S: "Ben-im" tanığın kendisi midir, yoksa onlar ayrı mıdır?
çok nesneyle dolu - bir kum tanesi bir nesnedir, bir gezegen
M: Biri olmazsa diğeri de olmaz. Ama onlar bir değildirler.
bir nesnedir. Onların bilinç ile ilişkisi nedir?
Onlar çiçek ile rengi gibidirler. Çiçek olmazsa, rengi de yok-
M: Bilincin ulaşamadığı yerde madde başlar. Bir nesne, bizim
tur. Renk olmazsa, çiçek de görünmez olarak kalır. Ötede ışık
anlamamış olduğumuz bir varlık formudur. O değişmez, hep
vardır ki o çiçekle temas ettiğinde rengi yaratır. Şunu idrak
aynıdır, orada kendi başmaymış gibi görünür - uzak, yabancı
edin ki, sizin gerçek doğanız bu saf ışıktandır ve algılanan ile
bir şey. Kuşkusuz, o evrensel bilinç (chit) içindedir fakat görü- algılayan birlikte gelir ve giderler. Her ikisini de mümkün kı-
nüşteki değişmezliğinden dolayı dıştaymış gibi durur. Nesne- lan, ama her ikisi de olmayan, sizin gerçek varlığmızdır ve o
lerin temeli bellektedir - bellek olmasaydı tanıma olmazdı. Ya- "bu" ya da "şu" olmayıp, olmanın ve olmamanın saf farkında-
ratma - düşünme (inceleme) - reddetme: Brahma - Vishnu - lığıdır. farkındalık kendi üstüne döndüğü zaman, bu "bilme-
\ Shiva: Ebedi süreç budur. Bütün her şey bununla yönetilir. me" duygusudur. O dışa döndüğü zaman "bilinebilir" olanlar
S: Bir kaçış yolu yok mudur? varlık kazanırlar. "Kendimi biliyorum" demek terim olarak çe-
M: Ben kaçış yolunu göstermekten başka bir şey yapmıyorum. lişkilidir, çünkü bilinen "kendim" (öz varlığım) olamaz.
Bir'in Uç'ü içerdiğini ve sizin de Bir olduğunuzu anladığınız S: Öz Varlık eğer sonsuza dek bilinmez olan ise, kendini-idrak-
zaman dünya sürecinden kurtulacaksınız. le bilinen, idrak edilen nedir?
S: O zaman bilincime ne olur?
M: Bilinenin "ben" ya da "benim" olamayacağımı bilmek, öz-
M: Yaratma aşamasından sonra, inceleme ve düşünme aşama- gürleşmek için yeterlidir. Kendini bir anılar ve alışkanlıklar
sı gelir. Ve sonunda terk etme ve unutma aşaması. Bilinç kalır dizisiyle özdeşleştirmekten kurtuluş, erişilecek sonsuz varoluş
fakat belirti göstermeyen (gizli), sakin, devinimsiz bir halde. aşamaları karşısındaki şaşkınlık ve hayranlık hali, onun tü-
S: Kimlik hali kalır mı? kenmez yaratıcılığı ve mutlak aşkınlığı, her bilinç şeklinin ge-
M: Kimlik hali gerçeğin özünde mevcuttur ve asla silinmez. çici ve hayali olduğunu bilmekten doğan mutlak korkusuzluk -
Fakat kimlik ne geçici olan kişiliktir (vyakti), ne de karma-ile- hepsi, derin ve tükenmez olan bir kaynaktan gelir. Kaynağı
bağımlı birey (uyakta). Bütün sahte kimlikler saf dışı edildik- kaynak olarak, görünüşü de görünüş olarak ve kendini yalnız-
lerinde, geriye kalan saf bilinçtir; olan ve olabilecek olan her ca kaynak olarak görmek, kendini-bilmektir.
şey olma duygusu. Bilinç başta saf, sonda yine saftır. O ikisi S: Tanık hangi taraftadır? O hakiki midir, değil midir?
arasında, yaradılışın kökeninde bulunan imgeleme bulaşmıştır M: Hiç kimse "Ben tanığım" diyemez. "Ben-im"e daima tanık-
ona. Bilinç her zaman aynı kalır. Onu olduğu hali ile bilmek, lık edilir. Tutkusuz, tarafsız farkındalık hali tanık-bilinç'tir,
gerçeğe varmak ve ebedi huzur demektir. "ayna-zihin"dir. O nesnesi ile birlikte görünür ve kaybolur ve
S: "Ben-im" duygusu gerçek mi, değil mi? o nedenle tamamen gerçek, hakiki değildir. Ama, nesnesi her
M: Her ikisi de. "Ben buyum, ben şuyum" dediğiniz zaman ger- ne olursa olsun, o aynı kalır, bu yüzden de o aynı zamanda ger-
çek değildir. "Ben şu değilim, ben bu değilim" anlamında kul- çektir. O hem gerçek olana, hem gerçek olmayana katılır, bu
lanıyorsak gerçektir.

225 5 01
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

nedenle, ikisi arasında bir köprüdür. ra ve çaresiz pişmanlıklara dönüşeceğine) hayatlarımızı zen-
S: Eğer her şey yalnızca "Ben-im"e vaki oluyorsa, eğer "Ben- ginleşirsin istiyoruz. Spiritüel sözcüğüyle eğer kendini incele-
im" bilinen, bilen ve bilginin kendisi ise, tanık ne yapar? O ne me ve geliştirmeyi kastediyorsak, Hindistan'a geliş amacımız
işe yarar? kesinlikle spiritüeldir. Happy-hippy dönemimiz gerilerde kal-
M: O bir şey yapmaz ve herhangi bir işe yaramaz. dı; şimdi ciddiyiz ve durmuyoruz. Bulunacak bir gerçeğin oldu-
S: Öyleyse neden ondan söz ediyoruz? ğunu biliyoruz, fakat onu nasıl bilip, ona nasıl tutunacağımızı
M: Çünkü o vardır. Köprü yalnızca bir tek işe yarar - üstün- bilmiyoruz. İkna edilmeye değil, rehberliğe ihtiyacımız var. Bi-
den geçmeye. Siz bir köprü üstüne evler inşa etmezsiniz. "Ben- ze yardım edebilir misiniz?
im" nesnelere bakar, tanık ise onların gerçeğini görür. Onları M a h a r a j : Yardıma değil, yalnızca öğüde ihtiyacınız var. Ara-
oldukları gibi görür - geçici ve gerçek olmayan. "Ben değilim", dığınız zaten içinizdedir. Gerçeği görmek, insanın aynada yü-
"benim değildir" demek tanığın görevidir. zünü görmesi kadar basittir. Yalnız ayna temiz ve doğru olma-
S: O, tezahür etmemiş olanı (nirguna) temsil eden tezahür et- lı. Gerçeği yansıtmak için, sakin, arzular ve korkularla çarpı-
miş olan (saguna) mıdır? tılmamış, fikirlerle ve kanılarla bağımlı olmayan, her düzeyde
M: Tezahür etmemiş olan temsil edilemez? Tezahür etmiş olan berrak bir zihne ihtiyaç vardır. Berrak ve sakin olun - uyanık,
hiçbir şey, tezahür etmemiş olanı temsil edemez. tutkusuz ve tarafsız; o zaman her şey kendiliğinden olacaktır.
S: Öyleyse ondan niçin söz ediyorsunuz? S: Siz gerçeğe varmadan önce zihninizi berraklaştırmanız ve
M: Çünkü o benim doğum yerimdir. yatıştırmanız gerekti. Bunu nasıl yaptınız?
M: Bir şey yapmadım. O oluverdi. Ben ailemin ihtiyaçlarını kar-
şılayarak hayatımı yaşadım. Bunu Gurum da yapmadı. Onun
söylemiş olduğu gibi oluverdi.
S: Şeyler kendiliğinden olmaz. Her şeyin bir nedeni vardır.
M: Olan her şey olan her şeyin nedenidir. Nedenler sayısızdır,
tek neden fikri bir illüzyondur.
79
S: Bazı özel şeyler yapıyor olmalısınız - meditasyonya da Yoga
Kişi, Tanık ve En Yüce gibi. Gerçeğe-varışın kendi kendine olduğunu nasıl söylersiniz?
M: Hiçbir özel şey yapmadım. Sadece hayatımı yaşadım. Baş-
S o r a n : Ardımızda uzun bir ilaç kullanım tarihi var, çoğunluk- langıçta "Ben-im" duygusuna biraz dikkat ve zaman veriyor-
la bilinç-genişletici türden ilaçlar. Onlar bize -üstün ve düşük- dum, fakat ancak başlangıçta. Gurum'un söylediği gibi içe bak-
başka bilinç hallerine ait deneyimleri yaşattılar; ve aynı za- tım ve gerçeği orada buldum. Öğretmenimin sözleri yerini bul-
manda ilaçlara güvenilemeyeceğine de kanaat getirdik. En kü- muştu. Öyleyse? Demek ki o beni, benim kendimi bildiğimden
çük kusurları, geçici oluşları; en büyük kusurları ise organiz- daha iyi biliyordu, hepsi bu. Niçin nedenler aramalı? Bu tü-
ma ve kişilik üzerindeki yıkıcı etkileri. Bilinç geliştirmek ve müyle bir süreçtir. Siz onu zaman içinde bir şeylere ayırıp, on-
aşkın bilinç haline ulaşmak için daha iyi yollar arayışı içinde- dan sonra da nedenler araştırmak eğilimindesiniz.
yiz. Arayışlarımızın meyveleri bizlerle kalsın ve (solgun anıla- S: Şimdiki işiniz nedir? Ne yapıyorsunuz?

452 226 501


BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Siz yapmak ile olmanın aynı olduğunu hayal ediyorsunuz. zamanla bağımlı olmaksızın hazır bulunmaktadır. Mesele, ge-

Öyle değildir. Zihin ve beden devinir, değişir ve başka zihinle- rekli koşullardır.

rin ve bedenlerin devinmesine ve değişmesine neden olurlar ve S: Zihnin berrak ve sessiz olmasına rağmen yansıma görün-

buna "yapmak", "eylem" denir. Yeni eylemler yaratmak eyle- memesi mümkün müdür?

min doğasında vardır, tıpkı ateşin yakarak devam etmesi gibi. M: Dikkate alınması gereken kader vardır. Bilinç-dışı kaderin
pençesindedir, o gerçekten kaderdir. İnsan beklemek zorunda
Ben ne eylem yaparım, ne de başkalarının eylem yapmalarına
olabilir. Fakat kaderin eli her ne kadar ağır da olsa, o sabırla
neden olurum. Olup bitenlerin zaman-ötesi bir farkındalığı için-
ve ego kontrolüyle kaldırılabilir. Dürüstlük ve armmışlık engel-
deyim.
leri kaldırır ve gerçeğin vizyonu zihinde belirir.
S: Zihninizde mi yoksa başka zihinlerde mi?
S: Ego kontrolü nasıl kazanılır? Benim zihnim çok zayıf.
M: Yalnız bir tek zihin vardır, fikirlerle kaynaşıp uğuldayan,
M: önce siz olduğunuzu sandığınız kişi olmadığınızı anlayın.
"ben şuyum, ben buyum, bu benim, o benim" diye. Ben zihin
Olduğunuzu sandığınız şey sadece telkin ya da imgelemedir. Si-
değilim, hiç olmadım, olmayacağım da.
zin ana ve babanız yoktur, doğmadınız ve ölmeyeceksiniz. Ya
S: Zihin nasıl oluştu?
size böyle söylediğim zaman bana güvenin ya da inceleme ve
M: Dünya, madde, enerji ve zekâdan oluşmuştur. Onlar kendi-
araştırmalarla ona kendiniz ulaşın. Tam inanç yolu hızlıdır,
lerini birçok şekilde tezahür ettirirler. Arzu ve imgeleme dün-
diğeri ise yavaş fakat kararlıdır. Her ikisi de eylem içinde de-
yayı yaratır, zekâ ise ikisini bağdaştırarak bir uyum ve barış
nenmelidir. Eyleminiz doğru olduğuna inandığınız yolda olsun
duygusuna neden olur. Bana göre, bütün bunlar olur; ben far-
- gerçeğe giden yol budur.
kındayım ama etkilenmem.
S: Gerçeği hak etmek ile kader bir ve aynı mıdır?
S: Hem farkında, hem de etkilenmemiş olamazsınız. Terimler-
M: Evet, ikisi de bilinç-dışıdır, bilinçli liyakat boş gösteridir.
de bir çelişki var. Algılama, değişimdir. Bir duyumu bir kez al-
Bilinç daima engeller hakkındadır; engeller olmayınca, onun
gılarsanız, bellek sizin bir önceki hale dönmenize izin vermez.
ötesine geçilir.
M: Evet, belleğe eklenen bir şey kolayca silinemez. Fakat bu el-
S: Beden olmadığım anlayışı bana ego kontrolü için gerekli
bette ki yapılabilir ve aslında ben bunu her zaman yapmakta-
gücü verecek mi?
yım. Uçan bir kuş gibi hiç ayak izi bırakmam.
M: Siz ne zihin ne de beden olduğunuzu bildiğiniz zaman, on-
S: Tanık bir isme ve bir şekle sahip midir, yoksa bunların öte-
ların hükmü altında kalmayacaksınız. Gerçeği takip edeceksi-
sinde midir?
niz, o sizi nereye götürürse götürsün; yapılması gerekeni yapa-
M: Tanık sadece bir farkındalık noktasıdır. Onun adı ve şekli
caksınız, ödenmesi gereken bedel ne olursa olsun.
yoktur. O güneşin bir çiğ tanesi içindeki yansıması gibidir. Çiğ
S: Kendimi-idrak için eylem esas mıdır?
tanesinin adı ve şekli vardır, fakat küçük ışık noktasına neden
M: İdrak için anlayış esastır. Eylem sadece rastlantısaldır.
olan şey güneştir. Çiğ damlasının berraklığı ve düzgünlüğü ge-
Sağlam bir anlayışa sahip bir insan eylemden sakınmaz. Ey-
rekli bir koşuldur fakat kendi başına yeterli değildir. Onun gi-
lem gerçeğin sınanmasıdır.
bi, gerçeğin zihinde yansıması için zihnin berraklığı ve sessiz-
S: Sınamalar gerekli midir?
liği gereklidir, fakat bunlar kendi başlarına yeterli değildirler.
M: Eğer kendinizi her zaman sınamazsanız, gerçek ile hayali
Onun ötesinde, bir gerçeğin olması zorunludur. Çünkü gerçek

454 227 501


BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

ayırt edemezsiniz. Gözlem ve sıkı bir muhakeme (usa vurma) kurşun kalem meydana getirilmiştir. Tanık yazıyı okur ve tah-
bir ölçüde yardımcı olabilir, ama gerçek paradoksaldır (mantı- ta ile kurşun kalem ormanla uzaktan ilişkili olsalar da, yazı-
ğa aykırı gözükebilir). Siz, düşüncelerinizi ve duygularınızı, lan yazının ormanla hiçbir ilgisi olmadığını bilir. O sadece üs-
sözlerinizi ve eylemlerinizi yakından izlemedikçe ve nedenini te eklenmiştir. Onun silinmesi hiç önemli değildir. Kişiliğin eri-
ve nasılını bilmeden sizde meydana gelen değişimlere hayretle yip kaybolmasını daima büyük ferahlama duygusu izler, sanki
bakmadıkça, gerçeğe vardığınızı nasıl söyleyebileceksiniz? As- ağır bir yük omuzdan atılmış gibi.
lında onların öylesine şaşırtıcı olmalarından dolayı, gerçek ol- S: Siz, tanık ötesi bir hal içindeyim dediğiniz zaman sizi böyle
duklarını bilirsiniz. Önceden görülen ve beklenenler pek sey- söyleten deneyiminiz nedir? Bu hal yalnızca bir tanık olma
rek olarak gerçektirler. aşamasından ne yolda farklılık gösteriyor?
S: Bir "kişi" nasıl meydana gelir? M: Bu baskılı bir kumaşı yıkamak gibidir. Önce desen solar,
M: Nasıl bir beden ışığın yolunu kestiğinde gölge görünürse, sonra fon kaybolur ve sonunda düz beyaz kumaş kalır. Kişilik
öylece, saf "öz (kendini) farkındalık" hali de "ben-bedenim" fik- tanığa yer verir, sonra tanık gider ve saf farkındalık kalır. Ku-
riyle engellendiği zaman "kişi" ortaya çıkar. Gölge nasıl çevre- maş başlangıçta beyazdı, sonunda yine beyazdır; desen ve
nin hal ve şekline göre biçim ve pozisyon değiştirirse, bir kişi renkler öylece oluşurlar - bir süre için.
de kaderin çizgisi uyarınca sevinçli ve kederli, rahat ve didin- S: Farkında olunacak bir nesne yokken, farkındalık hali olabi-
mede, bulan ve kaybeden gibi görünür. Beden artık kalmadı- lir mi?
ğında, kişi de geri dönmemek üzere tamamen kaybolur, yalnız M: Bir nesnenin farkındalığı haline tanıklık deriz. Arzu ve kor-
tanık kalır ve Büyük Bilinmeyen. ku nedeniyle o nesneyle özdeşleşme de olduğunda, böyle bir hal
Tanık "Ben bilirim" diyendir. Kişi "Ben yaparım" diyen. "kişi" olarak adlandırılır. Aslında yalnızca bir tek hal vardır; o
Şimdi, "Ben bilirim" demek yanlış sayılamaz - o sadece sınırlı- özdeşleşme yoluyla çarpıtılıp bozulduğunda ona kişi denir; va-
dır. Fakat "Ben yaparım" demek, tamamen yanlıştır. Çünkü roluş duygusuyla renklendiğinde o tanık'dır; renksiz ve sınır-
yapan biri yoktur; her şey kendiliğinden olur, yapanın ben ol- sız olduğunda ise ona En Yüce denir.
duğum fikri de dahil. S: Her zaman huzursuzluk ve özlem içinde olduğumu, sürekli
S: O zaman eylem nedir? bir şeyleri umut ettiğimi, aradığımı, bulduğumu, tadına vardı-
M: Evren eylemle, faaliyetle doludur, fakat aktör yoktur. Öz- ğımı, terk ettiğimi ve yeniden arayışa girdiğimi fark ettim. Böy-
deşleşme nedeniyle kendisini eylemde bulunur sanan sayısız le kaynayıp duruşumun nedeni nedir?
kişi vardır; fakat bu eylem dünyasının (mahadakash) her şeye M: Siz aslında bilmeden kendinizi arayış içindesiniz. Siz sevgi
bağlı ve her şeyi etkileyen tek bir bütün olduğu gerçeğini de- özlemi çekiyorsunuz, çünkü sevgiye değersiniz, tümüyle sevil-
ğiştirmez. Yıldızlar bizi derin biçimde etkilerler ve biz de yıl- meye lâyıksınız. Cahillik nedeniyle onu karşıtlar ve çelişkiler
dızları etkileriz. Eylemden bilince geri çekilin, eylemi zihne ve dünyasında arıyorsunuz. Onu içte bulduğunuz zaman arayış
bedene bırakın; bu onların alanıdır. Saf tanık olarak kalın, ta tamamlanmış olacak.
ki tanık da En Yüce'nin içinde eriyinceye kadar. S: Mücadele etmek zorunda olduğumuz bu kederli dünya her
Kerestelik ağaçlardan oluşmuş sık bir orman düşünün. zaman olacak.
Keresteden bir tahta ve onun üstüne yazı yazmak için de bir M: Beklenti içinde olmayın. Bilmiyorsunuz. Tüm tezahürün

500 5 0 1
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

zıtlıklar içinde olduğu doğrudur. Haz ve acı, iyi ve kötü, yük- M: Bütün deneyimler hayali, sınırlı ve geçicidirler. Deneyimden
sek ve alçak, ilerleme ve gerileme, dinlenme ve uğraşma -on- bir şey beklemeyin. Kendini-idrak bir deneyim değildir, ama o
lar hepsi birlikte gelir ve giderler- ve bir dünya oldukça da, yeni bir deneyimler boyutuna ulaştırabilir. Ne var ki, yeni de-
onun çelişkileri olacak. Bazen mükemmel uyum, aşkın mutlu- neyimler de her ne kadar ilginç olsalar da eskilerinden daha
luk ve güzellik dönemleri de olabilir, fakat sadece bir süre için. gerçek değildirler! Kendini-idrak kesinlikle yeni bir deneyim
Mükemmel olan bütün mükemmelliklerin kaynağına geri dö- değildir. O her deneyimin içindeki ebedi faktörün keşfidir. De-
ner ve karşıtlar oynamaya devam ederler. neyimi mümkün kılan farkındalıktır. Nasıl bütün renklerin

S: Mükemmelliğe nasıl erişirim? içinde, renksiz faktör ışık ise, her deneyimin içinde farkında-

M: Sessiz ve sakin kalın. Dünyadaki işinizi yapın, fakat içiniz- lık hazır bulunur ama o bir deneyim değildir.

de sükûnu sürdürün. O zaman her şey size gelecek. Gerçeğe S: Eğer farkındalık bir deneyim değilse, o nasıl fark edilir?
M: farkındalık her zaman vardır. Onun farkına varılmasına
varmak için işinize bel bağlamayın. Bu başkalarına yarar sağ-
ihtiyaç yoktur. Zihnin kepenklerini açın, o zaman o ışık seli ile
layabilir fakat size değil. Sizin umudunuz zihninizde sessiz ve
dolacaktır.
gönlünüzde sakin kalmakta yatar. Gerçeğe varmış olan insan-
S: Madde nedir?
lar çok sessizdirler.
M: Anlamadığınız ne ise o maddedir.
S: Bilim, maddeyi anlıyor.
M: Bilim yalnızca cehaletimizin sınırlarını geriye itiyor.
S: Peki, doğa nedir?
M: Bilinçli deneyimlerin bütünlüğü doğadır. Bilinçli bir varlık
olarak siz, doğanın bir parçasısmız. farkındalık olarak ise
80
onun ötesindesiniz. Doğayı sadece bilinç olarak görmek, far-
farkındalık kındalıktır.
S: farkındalık düzeyleri var mıdır?
Soran: Öz Varlık'ı idrak etmek zaman alır mı, yoksa zamanın M: Bilincin düzeyleri vardır, fakat farkındalığın yoktur. O bağ-
gerçeğe varmakta bir yardımı yok mudur? daşık (homojen) bir bütündür. Onun zihindeki yansıması sev-
Maharaj: Bütün bekleyiş boşunadır. Sorunlarınızın çözülme- gi ve anlayıştır. Anlayışta berraklık düzeyleri ve sevgide yoğun-
leri için zamana bel bağlamak kendini aldatmaktır. Kendi ha- luk düzeyleri vardır, fakat onların kaynağında yoktur. Kaynak
line bırakılan gelecek ancak geçmişi tekrarlar. Değişim ancak basittir ve tekdir, fakat onun nimetleri sonsuzdur. Yalnız ni-
şimdi olabilir, asla gelecekte değil. metleri kaynak sanmayın. Irmak değil kaynak olduğunuzu id-
S: Değişikliği ne meydana getirir? rak edin.
M: Değişikliğin gerekliliğim billur berraklığıyla görün. Bu yeter. S: Ben ırmağım da.
S: Kendini-idrak, madde içinde mi olur, ötede mi? Bu gerçek- M: Elbette öylesiniz. Bir "Ben-im" olarak siz ırmaksınız, bede-
leşmesi için bedene ve zihne ihtiyaç gösteren bir deneyim değil nin kıyıları arasında akan. Fakat siz aynı zamanda kaynaksı-
midir? nız, okyanussunuz, gökteki bulutlarsınız. Her nerede hayat ve

500 5 0 1
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

bilinç varsa, siz varsınız. En küçükten küçük ve en büyükten siniz. Bu ısı, alev ve yanan odun gibidir. Isı alevi devam ettirir,
büyük olan sizsiniz, diğer her şey görüntüdür. alev odunu tüketir. Isı olmasa, ne alev, ne yakıt olurdu. Aynı
S: Varoluş duygusu ve yaşama duygusu, - onlar bir ve aynı mı- şekilde, farkındalık olmasa ne bilinç ne de maddeyi bir bilinç
dır, yoksa farklı mı? taşıtına dönüştüren hayat olurdu.
M: Uzay içindeki kimlik, birini, zaman içindeki süreklilik ise S: Siz, ben olmasam dünyanın olmayacağını ve dünya ile be-
diğerini yaratır. nim dünya hakkındaki bilgimin özdeş, aynı olduğunu savunu-
S: Bir keresinde siz "Gören, görme ve görünen üç değil bir tek yorsunuz. Bilim ise tamamen faklı bir sonuca varmış; bilime
şeydir" dediniz. Bana göre onlar ayrı. Sözlerinizden kuşku duy- göre, dünya somut ve sürekli bir şey olarak mevcuttur, ben ise
muyorum, sadece anlamıyorum. aslında bilincin barınağı olmaktan çok, birey ve bir tür olarak
M: Dikkatle bakın, göreceksiniz ki, ancak bir görme olduğu hayatta kalmayı sağlayan bir mekanizma olan sinir sisteminin
zaman gören ve görünen meydana çıkar. Onlar görmenin va- biyolojik evriminin bir yan-ürünüyüm. Bilim her şeyi nesnel
sıflarıdırlar. "Ben bunu görüyorum" dediğiniz zaman "ben" ve terimlerle açıklamaya çalışırken, sizinkisi tümüyle öznel bir
"bu" görme ile birlikte gelir, daha önce değil. Görmeyen "ben" görüş. Bu çelişki kaçınılmaz mıdır?
ve görülmeyen "bu" olamaz. M: Karmaşa görünüştedir ve sözlerdedir. Var olan vardır. O
S: "Ben görmüyorum" diyebilirim. ne nesnel ne de özneldir. Madde ve zihin ayrı değildirler, onlar
M: "Ben bunu görüyorum", "ben göremeyişimi görüyorum"a tek enerjinin yüzleridir (veçheleridir). Zihne maddenin fonksi-
dönüşmüştür ya da "ben karanlığı görüyorum" a. Görme kalır. yonu olarak bakın, işte size bilim; maddeye zihnin ürünü diye
Bilinen, bilme ve bilen üçlüsünde, sadece bilmek gerçektir. bakın, işte size din.
"Ben" ve "bu" kuşkuludur. Kim bilir? Ne bilinir? Kesinlik yok- S: Ama, doğrusu ne? Önce hangisi gelir, zihin mi, madde mi?
tur - bilmenin varlığı dışında. M: Hiçbiri önce gelmez, çünkü hiçbiri tek başına görünmez.
S: Niçin bilmekten emin oluyorum da bilenden olmuyorum? Madde şekildir, zihin isimdir. Onlar birlikte dünyayı meydana
M: Bilme; olma ve sevme'nin de yanı sıra sizin gerçek doğanı- getirirler. Onları kaplayan ve aşan Gerçek'tir, saf varlık-far-
zın bir yansımasıdır. Bilen ve bilinen, zihin tarafından eklen- kındalık-aşkın mutluluk, sizin ta özünüz, aslınız.
miştir. Öyle bir şey olmadığı halde, bir özne-nesne dualitesi S: Bütün bildiğim, bilincin akışı ve olayların sonu gelmez art
yaratmak zihnin doğası gereğidir. ardalığıdır. Zamanın nehri, getirip götürerek, insafsızcasına
S: Arzunun ve korkunun nedeni nedir? akar. Geleceğin geçmişe dönüşümü durmadan sürüp gider.
M: Açıkça, geçmiş acıların ve hazların anısı. Bunda büyük bir M: Siz kendi lisanınızın kurbanı değil misiniz? Siz sanki ken-
sır yoktur. Çatışma ancak arzu ve korku aynı nesneye yönel- diniz durağanmışsınız gibi, zamanın akışından söz ediyorsu-
diğinde ortaya çıkar. nuz. Fakat sizin dün tanık olduğunuz olayları başkası yarın
S: Belleğe nasıl son verilmeli? görebilir. Devinim halinde olan sizsiniz, zaman değil. Hareketi
M: Bu ne gereklidir ne de mümkündür. İdrak edin ki her şey kesin, zaman duracak.
bilinçte cereyan eder ve siz bilincin kökü, kaynağı, temelisiniz. S: Bu ne demektir - zaman duracak?
Dünya birbirini art arda izleyen deneyimlerden ibarettir ve siz M: Geçmiş ve gelecek ebedi şimdi'de birleşip bütünleşecek.
onları bilinçlendiren ama bütün deneyimlerden ötede duran- S: Fakat bu fiili hayatta ne anlama gelir? Sizin için zamanın

230
501
231
231 SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
BEN O'YUM

S: Eğer bilinçli değilse ondan neden söz ediyorsunuz?


durduğunu nasıl bilirsiniz?
M: Deneyimlerinizin çoğu bilinçsizdir (bilinçaltı yaşanır). Bi-
M: Bu şu demektir ki, geçmiş ve gelecek artık bir önem taşı-
linçli olanlar ise çok azdır. Siz bu olgudan habersizsiniz çünkü
mazlar. Bu aynı zamanda da demektir ki bütün olmuş olanlar
siz sadece bilinçli olanları hesaba katar, var sayarsınız. Bilinç-
ve olacak olanlar istenildiği anda okunacak açık bir kitap ha-
dışının farkında olun.
line gelirler.
S: İnsan bilinç-dışı'nın farkında olabilir mi? Bu nasıl yapılır?
S: Ben biraz eğitimle ulaşılabilecek bir tür kozmik bellek ha-
M: Arzu ve korku karartan ve çarpıtan faktörlerdir. Zihin on-
yal edebiliyorum. Ama gelecek nasıl bilinebilir? Beklenilmedik,
kaçınılamazdır. lardan özgür olursa bilinç-dışı ulaşılabilir hale gelir.
S: Bu, bilinç-dışı bilinçli hale gelir demek midir?
M: Bir düzey için beklenilmedik olan, daha üst bir düzeyden
M: Daha çok, bunun tersidir. Bilinç, bilinç-dışı ile bir olur.
görüldüğünde, olması kesin bir olaydır. Ne de olsa bizler zih-
Ayırt etmeler, farklar biter, hangi yöne bakarsanız.
nin sınırları içindeyiz. Aslında olan bir şey yoktur, ne geçmiş
S: Bilmece gibi geldi. İnsan nasıl farkında olduğu halde bilinç-
vardır, ne gelecek; her şey görünür, hiçbir şey yoktur.
siz olur?
S: Bu ne demektir, hiçbir şey yoktur? Bomboş mu olursunuz,
yoksa uykuya mı dalarsınız? Yoksa dünyayı dağıtır, bizleri bir M: farkındalık bilinç ile sınırlı değildir. O var olan her şey
sonraki düşünce kıvılcımınızla tekrar hayata geri getirinceye hakkındadır. Bilinç dualite hakkındadır, farkındalık halinde
kadar geçersiz mi kılarsınız? ise dualite yoktur. O bir tek saf, genel (külli) biliş halidir. Aynı
şekilde saf varlıktan, saf yaradılıştan -isimsiz, şekilsiz, sessiz
M: Oh, hayır, o kadar kötü bir şey değil. Zihin ve madde, isim-
fakat mutlak surette hakiki, güçlü, etkili, saf varoluştan da
ler ve şekiller dünyası devam eder, fakat benim için asla önem
söz edilebilir. Onların tarif edilemez oluşları onları hiç mi hiç
taşımaz. O bir gölgeye benzer. O oradadır - her gittiğim yere
etkilemez. Onlar bilinç-dışı olmakla birlikte, esastırlar. Bilinç
peşimden gelir, fakat hiçbir şekilde beni engellemeden. O bir
temelden bir değişim geçiremez, o ancak tadil edilebilir. Her-
deneyimler dünyası olarak kalır, bana arzular ve korkularla
hangi bir şey, değişmek için, ölümden, kararıştan, eriyişten
bağlantılı bir isimler ve şekiller dünyası değildir o. Deneyimler,
geçmek zorundadır. Altın süs eşyası bir başka şekle dökülme-
deyim yerindeyse, belli hiçbir niteliği olmayan saf deneyimler-
den önce eritilmelidir. Ölmeyi reddeden yeniden doğamaz.
dir. Daha iyi bir sözcük bulamadığım için onlara deneyim di-
S: Bedenin ölümü dışında, insan nasıl ölür?
yorum. Onlar okyanusun yüzeyindeki dalgalar gibidirler, her
M: Geri çekilmek, uzak durmak, gitmesi için bırakmak ölüm-
zaman mevcutturlar, fakat onun huzur dolu kudretini etkile-
dür. Bütünüyle yaşayabilmek için ölmek esastır. Her sona eriş
meden.
bir yeni başlangıçtır.
S: Bir deneyimin isimsiz, şekilsiz, tanımlanamaz olabileceğini
mi söylemek istiyorsunuz? Öte yandan şunu da anlayın ki, sadece ölü olan, ölebilir,
yaşayan değil. Sizin içinizde canlı olan, ölümsüz olandır.
M: Başlangıçta her deneyim böyledir. Ancak bellekten doğan
S: Arzu enerjisini nereden alır?
arzu ve korku onlara isim ve şekil verir ve onları diğer dene-
M: Şeklini ve ismini bellekten çekip alır, enerji ise kaynaktan
yimlerden ayırır.
akar.
Bu bilinçli bir deneyim değildir, çünkü o diğer deneyimle-
S: Bazı arzular tümüyle yanlış. Yanlış arzular, nasıl olur da
re karşıt değildir, ama yine de bir deneyimdir.
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

çeşitli yerlerinde yanmalar başladı ve olmayan sesler ve şarkı-


yüce bir kaynaktan akar?
lar işittim.
M: Kaynak ne doğru ne de yanlıştır. Arzu da kendi başına
M: Şimdi neyin peşindesiniz?
doğru ya da yanlış değildir. Bu mutluluk için çabalamaktan
S: İşte, hepimiz neyin peşindeysek onun. Biraz gerçek, biraz iç-
başka bir şey değildir. Siz, bir toz zerresi olan bedenle özdeş-
ten gelen kesinlik, biraz gerçek mutluluk. Çeşitli kendini id-
leşmiş olduğunuzdan, kendinizi kaybolmuş hissediyor ve mut-
rak okullarında, farkındalık hakkında o kadar çok konuşulu-
luluk adını verdiğiniz o tam oluş ve bütünlük duygusunu
yor ki, insan, farkındalığın en yüce gerçek olduğu izlenimini
umutsuzca arayıp duruyorsunuz.
ediniyor. Bu böyle midir? Bedeni beyin gözetir, beyni bilinç
S: Onu ne zaman yitirdim? Ona hiç sahip olmadım ki?
aydınlatır; bilinç farkındalığın gözetimindedir; farkındalığın
M: Bu sabah uyanmadan önce ona sahiptiniz. Bilincinizin öte-
ötesinde bir şey var mıdır?
sine gidin, onu bulacaksınız.
M: Farkında olduğunuzu nasıl bilirsiniz?
S: Var olduğumu biliyorum. Bunu daha başka şekilde ifade
edemem.
M: Dikkatle izleyecek olursanız, beyinden geçerek bilinç yoluy-
la farkındalığa doğru ilerlerken, dualite duygusunun devam
ettiğini fark edeceksiniz. Farkındalığın ötesine geçtiğinizde ise
81 birlik (dualitesizlik) hali vardır. Orada biliş değil, saf oluş hali

Korkunun Temel Nedeni vardır ki ona pekâlâ olmayış da denilebilir, eğer oluş derken
belli bir şey olmayı kastediyorsanız.
S: Sizin saf oluş dediğiniz, evrensel oluş mudur, her şey olmak
Maharaj: Nereden geliyorsunuz?
mıdır?
Soran: Ben Amerikalıyım, ama daha çok Avrupa'da yaşıyo-
M: Her şey, bir araya getirilmiş parçalar anlamını taşır. Saf
rum. Hindistan'a yakın zamanda geldim. Rishikesh'de iki Aş-
varoluşta parça fikri yoktur.
ram'da kaldım. Bana meditasyon ve solunum öğretildi.
S: Saf varoluş ile belirli bir şey oluş arasında herhangi bir iliş-
M: Orada ne kadar kaldınız?
ki var mıdır?
S: Sekiz gün birinde, altı gün diğerinde. Orada mutlu olmadım
M: Var olan ile sadece var gibi görünen arasında nasıl bir iliş-
ve ayrıldım. Sonra üç hafta Tibetli Lamalar ile beraberdim.
ki olabilir? Okyanus ve onun dalgaları arasında herhangi bir
Fakat onlar da formüllere ve ritüellere bürünmüşlerdi.
ilişki var mıdır? Gerçek olan, gerçek olmayanın görünmesini
M: Peki bütün bunların net sonucu ne oldu?
mümkün kılar ve kaybolmasına neden olur. Geçici anların bir-
S: Kesinlikle bir enerji artışı oldu. Fakat Rishikesh'ten önce
birlerini izleyişleri, zaman illüzyonunu yaratır; fakat saf olu-
Güney Hindistan'da, Pudokkotai'de Doğal Tedavi Sanatoryu-
şun zaman-dışı (ebedi) gerçeği devinim halinde değildir, çünkü
mu'nda biraz oruç ve diyet uygulamıştım. Bunun bana muaz-
tüm devinim, devinimsiz bir zemin gerektirir. O kendisi ze-
zam yararı oldu.
mindir. Siz onu kendi içinizde bir kez buldunuz mu, o bütün
M: Belki enerjinizin artışı sağlığınızın daha iyi oluşundandı.
bölünme ve ayrılıklardan bağımsız oluşu hiçbir zaman yitir-
S: Bilemem. Fakat bütün bu girişimler sonucunda. Bedenimin

431 501
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

memiş olduğunuzu bilirsiniz. Fakat onu bilincin içinde arama- jekte ediyor ve onları gerçek kabul ediyorsunuz. Aslında siz
yın, onu orada bulamayacaksınız. Onu herhangi bir yerde ara- ancak şimdiki halinizi bilirsiniz. Neden şimdi olanı incelemi-
mayın, çünkü hiçbir şey onu içermez. Aksine, o her şeyi içerir yorsunuz da hayali geçmiş ile geleceği sorguluyorsunuz? Şim-
ve her şeyi tezahür ettirir. O her şeyi görünür kılarken kendi diki haliniz başlangıcı ve sonu olmayan değildir. O bir anda bi-
görünmez olarak kalan gün ışığı gibidir. tip gidiverir. Onun nereden geldiğini ve nereye gittiğini dik-

S: Bayım, gerçeğin bilinçte bulunamayacağını söylemenizin ba- katle gözleyin. Az zamanda onun ardında yatan zaman-ötesi

na ne yararı olur? Onu başka nerede arayacağım? Siz bunu gerçeği keşfedeceksiniz.
S: Bunu neden daha önce yapmadım?
nasıl kavrıyorsunuz?
M: Bu çok basit. Ben size ağzınızın tadı nasıl diye sorsam, bü- M: Her bir dalganın yatışıp okyanusa dönüşü gibi, öylece her

tün yapabildiğiniz, "Ne tatlı, ne acı, ne ekşi, ne buruk" de- an da kendi kaynağına döner. Gerçeğe varış, kaynağı keşfetmek
ve onda karar kılmaktır.
mektir. O bütün bu tatlar olmadığı zaman kalandır. Onun gi-
S: Kim keşfeder?
bi, bütün ayrımlar ve tepkiler olmadığı zaman, geriye kalan
M: Zihin keşfeder.
basit ve sağlam gerçektir.
S: Yanıtları bulur mu?
S: Bütün anladığım, başlangıçsız bir illüzyonun pençesinde ol-
duğumdur. Ve göremiyorum, bu nasıl sona erebilir? Eğer sona M: Soruşuz kaldığını, hiçbir yanıta ihtiyaç olmadığını bulur'.
S: Doğmak bir olgudur. Ölmek de bir olgudur. Bunlar tanığa
erebilecek olsaydı, çok önceden ermiş olurdu. Geçmişte de, ge-
nasıl görünürler?
lecekte olabileceği kadar çok fırsatım olmuş olmalıdır. Geç-
mişte olamamış ise gelecekte de olamayacaktır. Eğer olmuşsa M: Bir çocuk doğmuştu; bir adam öldü - zamanın akışı içinde-
ki olaylar, o kadar.
bile, devam etmemiş. Acıklı halimiz şu ki, geride bıraktığımız
milyonlarca yıl, en çok, bir nihai yok oluş vaat ediyor, ya da S: Tanıkta bir ilerleme olur mu? farkındalık tekâmül eder mi?

daha kötüsü, sonsuz ve anlamsız bir tekrarlayışın tehdidini M: Görünen, farkındalık ışığı onun üzerinde odaklandığı za-
man birçok değişim geçirebilir, fakat değişen nesnedir, ışık de-
taşıyor.
ğil. Bitkiler gün ışığında büyürler, fakat güneş büyümez. Be-
M: Şimdiki halinizin başlangıçsız ve sonsuz olduğu hakkında
den de, tanık da kendi başlarına devinimsizdirler. Fakat zihin-
ne kanıtınız var? Doğmadan önce nasıldınız? Ölümden sonra
de bir araya getirildiklerinde, ikisi de devinir görünür.
nasıl olacaksınız? Ve şimdiki durumunuz - onu ne kadar bili-
S: Evet, devinen ve değişenin sadece "Ben-im" olduğunu göre-
yorsunuz? Hatta bu sabah uyanmadan önce ne durumdaydı-
biliyorum. Aslında "Ben-im"e ihtiyaç var mı?
nız, onu bile bilmiyorsunuz. Şimdiki durumunuz hakkında
M: Ona kimin ihtiyacı var? O orada - şimdi. Onun bir başlan-
pek az şey biliyor ve ondan da bütün zamanlar için sonuçlar
gıcı vardı, bir sonu da olacak.
çıkarıyorsunuz. Belki de uyuyor, rüya görüyor, rüyanızın ebe-
S: "Ben-im" gittiğinde ne kalır?
di olduğunu imgeliyorsunuz.
M: Gelip gitmeyen - kalır. O her zaman açgözlü zihindir, mü-
S: Ona bir rüya demek, durumu değiştirmez. Sorumu yineli-
kemmele doğru ilerleme ve tekâmül etme fikirlerini yaratan.
yorum: Hangi umudum kaldı ki ardımdaki ezeliyet onu ger-
O, düzeni bozarken düzenden söz eder, tahrip ederken güven-
çekleştiremesindi? Geleceğim geçmişimden niçin farklı olsun?
lik arar.
M: Hummalı haliniz içinde siz bir geçmiş ve bir gelecek pro-
467 501
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Kaderde, karma'da. ilerleme var mıdır? Meditasyon sanatı, dikkat odağını daha üstün düzeylere çevi-
M: Karma sadece bir harcanmamış enerjiler, yerine getirilme- rirken, geride bırakılan düzeyleri sıkıca tutmaya devam et-
miş arzular ve anlaşılmamış korkular deposudur. Depo devam- mektir. Bu bir bakıma, ölümün kontrol altına almışıdır. Önce
lı şekilde yeni arzular ve korkularla tıka basa doldurulur. Bu- alt düzeylerden başlanır; sosyal durumlar, adetler ve alışkan-
nun sonsuza dek böyle devam etmesi gerekmez. Korkularını- lıklar; fiziksel çevre, bedenin duruşu ve solunumu; duyular ve
zın temel nedenini anlayın - kendinize yabancılaşma; ve arzu- onların duyum ve algıları; zihin ve onun düşünce ve duygula-
larınızın nedeni - kendinize (Öz'e) olan özleminiz; böylece, kar- rı; ta ki tüm kişilik mekanizması kavranıp sıkıca tutuluncaya
ma bir rüya gibi dağılıp gidecektir. Yer ile gök arasında hayat kadar. Kimlik duygusu, sırası ile "Ben şöyleyim"in ötesine,
devam eder. Hiçbir şey etkilenmez, yalnız bedenler büyür ve "Ben-im"in ötesine, "Ben-yalnızca-tanığım"ın ötesine, "vardır"
çürürler. ın ötesine ve bütün fikirlerin ötesine, kişisel olmayan, kişisel
saf varoluşa ulaştığında, meditasyonun son aşamasına ulaşıl-
S: Kişi ile tanık arasındaki ilişki nedir?
mış olur. Fakat meditasyon yaparken enerjik olmalısınız. O
M: Onlar arasında ilişki olamaz çünkü onlar birdir. Ayırmayın
kesinlikle bir part-time uğraş değildir. İlgi alanınızı ve faali-
ve ilişki aramayın.
yetlerinizi sizin ve size bağımlı kimselerin asgari ihtiyaçlarıy-
S: Eğer gören ile görülen bir ise, ayrılık nasıl meydana gelir?
la sınırlamaksınız. Bütün enerjinizi ve zamanınızı, zihninizin
M: Doğaları gereği farklı ve çeşitli olan isimlerin ve şekillerin çe- sizin çevrenizde örmüş olduğu duvarı yıkmak için saklamak-
kiciliğiyle büyülendiğinizden, doğal olanı ayrıcalıklıymış gibi gö- sınız. İnanın pişman olmayacaksınız.
rüyor, bir olanı bölüyorsunuz. Dünya, çeşitliliği içinde zengin- S: Deneyimimin evrensel olduğunu nasıl anlayacağım?
dir, fakat sizin yabancılık ve korku duymanız yanlış anlama M: Meditasyonunuzun sonunda her şey direkt olarak bilinir,
yüzündendir. Tehlike içinde olan bedeninizdir, siz değilsiniz. herhangi bir kanıta gerek kalmaz. Nasıl, okyanusun her bir
S: Temel biyolojik korkunun, kaçma içgüdüsünün birçok şekil damlası okyanusun tuzunu taşırsa, öylece her an da ebediye-
aldığını ve düşüncelerimi ve duygularımı çarpıttığını görebili- tin lezzetini taşır. Tanımlamalar ve tarifler daha sonraki araş-
yorum. Fakat bu endişe (korku) nasıl meydana geldi? tırmalar için teşvik edici, yararlı dürtü işlevi görürler, fakat
M: Bu "Ben bedenim" fikrinin neden olduğu zihinsel bir hal- siz onların ötesine, negatif terimler dışında tanımlanamaz, ta-
dir. Karşıt fikirle, "Ben beden değilim" ile giderilebilir. Aslın- rif edilemez olanın içine dalmaksınız.
da her iki fikir de yanlıştır, fakat biri diğerini giderir. Şunu id-
rak edin: Hiçbir fikir kendimizin değildir, hepsi bize dışarıdan
Ne de olsa, evrensellik ve ebedilik yalnızca kavramlardır.
gelir. Bunların hepsini kendiniz düşünüp çıkarmalısınız, me- Yer ve zaman ile bağımlılığın karşıtıdırlar. Gerçek ise bir kav-
ditasyonunuzun nesnesi siz olmalısınız. Kendini anlama çaba- ram değildir, bir kavramın tezahürü de değildir. Zihninizle
sı Yoga'dır. Bir Yogi olun, kendinizi buna adayın, düşünün, meşgul olun, onun çarpıklıklarını, saflığını bozan şeyleri gide-
arayın, araştırın, sonunda yanlışlığın kökenine ve yanlışlığın rin. Öz varlığınızın tadını bir kez alırsanız, onu her yerde ve
ötesindeki gerçeğe varıncaya dek. her zaman bulacaksınız. Bu nedenle, ona varmanız öylesine
S: Meditasyonda meditasyonu yapan kim, kişi mi, tanık mı? önemlidir. Onu bir defa bilirseniz, asla kaybetmeyeceksiniz.
M: Meditasyon, bilincin daha üstün hallerine girmek ve so- Fakat yoğun, hatta çetin bir meditasyonla kendinize o fırsatı
nunda onun ötesine geçmek için yapılan istemli bir uğraştır. vermelisiniz.

234
501
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Tam olarak ne yapmamı istersiniz? 82


M: Aklınızı ve gönlünüzü "Ben-im" üzerinde sürekli durup dü-
şünmeye verin; o nedir, nasıldır, kaynağı, hayatı, anlamı nedir?
Mutlak Mükemmellik Şimdi ve Buradadır
Bu bir kuyu kazmaya pek benzer. Siz hayat-veren kaynağa
Soran: Savaş devam ediyor. Sizin ona karşı tutumunuz ne-
ulaşıncaya dek, su olmayan her şeyi atarsınız (reddedersiniz).
S: Doğru yönde ilerlediğimi nereden bileceğim? dir?

M: Göreviniz hakkında gösterdiğiniz azim. Kararlılık, berrak- Maharaj: Şurada ya da burada, şu veya bu biçimde, savaş her
lık ve sadakatte ilerleyişinizle. zaman devam eder. Savaşın olmadığı bir zaman var mıydı? Ba-
zıları bunun Tanrı iradesi olduğunu söylerler; bazıları buna,
S: Biz Avrupalılar'a sessiz kalmak çok zor gelir. Dünya ile çok
Tanrı'nın oyunu derler. Bu, savaşın kaçınılmaz olduğunu ve hiç
fazla birlikteyiz.
kimsenin sorumlu olmadığını söylemenin bir başka yoludur.
M: Oh, hayır, sizler de rüya görenlersiniz. Aramızdaki fark
S: Fakat sizin kendi tutumunuz nedir?
yalnızca rüyalarımızın içeriğindedir. Siz mükemmelin peşin-
M: Bana neden tutumlar empoze ediyorsunuz? Benim kendime
desiniz - gelecekteki. Biz de onu bulmaya niyetli ve kararlıyız -
ait diyebileceğim hiçbir tutumum yok.
şimdi, şu anda. Ancak sınırlı olan mükemmelleştirilebilir.
S: Kuşkusuz bu dehşet verici, anlamsız vahşetten sorumlu bi-
Sınırsız olan zaten mükemmeldir. Siz mükemmelsiniz, yalnız-
ri olmalı. İnsanlar niçin birbirlerini böyle kolayca öldürüyor-
ca bunu bilmiyorsunuz. Kendinizi bilmeyi öğrenin, harikalar
lar?
keyfedeceksiniz.
M: Suçluyu içte arayın. Bütün çatışmaların kökeninde "ben"
İhtiyacınız olan her şey zaten içinizde, yeter ki kendinize
ve "benim" fikirleri yatar. Onlardan kurtulun, çatışmaların dı-
saygıyla ve sevgiyle yaklaşasınız. Kendini suçlama (mahkûm
şında olacaksınız.
etme), kendine güvenmeme, acıklı hatalardır. Sürekli olarak
S: Çatışmaların dışında olsam ne olur? Bu, savaşı etkilemeye-
acıdan kaçarak hazzı arayışınız, kendinizi sevdiğinizin işare-
cek. Eğer savaşın nedeni bensem, yok edilmeye hazırım. Fakat
tidir; sizden bütün istediğim, kendinize olan sevginizi mükem-
benim gibi binlercesinin kaybolmasıyla savaşların son bulma-
melleştirmenizdir. Kendinizden hiçbir şeyi esirgemeyin, ken-
yacağı apaçık. Onlar benim doğumumla başlamadı ve benim
dinize sonsuzluğu ve ebediyeti verin, onlara ihtiyacınız olma-
ölümümle de bitmeyecekler. Ben sorumlu değilim. Peki kim?
dığını keşfedeceksiniz; siz onlardan ötesiniz.
M: Kavga ve mücadele mevcudiyetin (hayatın) bir parçasıdır.
Niçin sormuyorsunuz, mevcudiyetten kim sorumlu diye?
S: Mevcudiyet ile çatışmanın ayrılmaz olduğunu niçin söylü-
yorsunuz? Kavgasız mevcudiyet olmaz mı? Ben yaşamak için
başkalarıyla dövüşmek ihtiyacında değilim.
M: Ayrı bir zihin-beden, belli bir isim ve şekil olarak hayatta
kalabilmek için durmadan başkalarıyla savaşmaktasınız. Ya-
şamak için yok etmek zorundasınız. Ana rahmine düştüğünüz
andan itibaren çevrenizle bir savaş başlatmış durumdasınız -

470 447
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
501
acımasız bir savaş, karşılıklı bir yok etme faaliyeti, ta ki ölüm niyle, algıladıklarınız, sempati ve antipati duygularıyla çarpıtıl-
sizi serbest bırakıncaya dek. mış ve renklenmiş olur. Düşüncelerinizi düzene koyar ve duy-
S: Sorum yanıtsız kaldı. Siz bana benim zaten bildiklerimi ta- gusal etki ve izlenimlerden kurtarırsanız, insanları oldukları
rif ediyorsunuz - hayat ve onun kederlerini. Fakat kim sorum- gibi, açıklıkla ve sevecenlikle göreceksiniz.
lu, onu söylemiyorsunuz. Sizi sıkıştırdığımda kabahati Tanrı' Doğum, yaşam ve ölümün tanığı bir ve aynıdır. O acının
ya atıyorsunuz, ya da karma'ya, veya benim kendi açgözlülü- ve sevginin tanığıdır. Çünkü sınırlılık ve ayrılık içindeki mev-
ğüme ve korkuma - ki bu da yeni soruları davet ediyor. Bana cudiyet keder verici olsa da biz onu yine de severiz. Onu hem
en son yanıtı verin. severiz, hem de ondan nefret ederiz. Biz dövüşürüz, öldürü-
M: En son yanıt şudur: Hiçbir şey sorumlu değil. Hepsi evren- rüz, hayatı, mal ve mülkü mahvederiz ama yine de sevecen ve
sel bilinç alanındaki gelip geçici görüntülerdir; isim ve şekil özveriliyizdir. Bir çocuğa şefkatle bakım gösterir, onu yetim
olarak devamlılık zihinsel bir düzenlemedir (formasyondur) de bırakırız. Hayatımız çelişkilerle doludur. Ama ona sımsıkı
sadece; silinmesi, dağıtılması kolay olan. sarılırız. Bu sarılış her şeyin kökeninde vardır. Ama yine de o
S: Ben en yakındaki, geçici olan görünüş hakkında soruyorum. tamamen yüzeyseldir. Bir şeye ya da bir insana bütün gücü-
İşte askerler tarafından öldürülmüş bir çocuk. Bu size bakıp müzle tutunuruz, ama bir an sonra onu unutuveririz; çamur-
duran bir gerçek! Onu yadsıyamazsınız. Şimdi, bu çocuğun ölü- dan kurabiyeler yapan, sonra da onları tasasızca terk eden ço-
münden kim sorumlu? cuklar gibi. Kurabiyelere dokunun - çocuk öfkeyle haykıracak-
M: Hiç kimse ve herkes. İçeriği ne ise dünya odur ve her biri tır; onun dikkatini başka tarafa çekin, onları unutuverir. Çün-
bütün diğerlerini etkiler, çocuğu hepimiz öldürürüz ve hepi- kü hayatımız şimdi'dir, onun sevgisi de şimdi'dir. Çeşitliliği,
/ miz onunla birlikte ölürüz. Her olayın sayısız nedeni vardır ve acının ve hazzın oyunlarını severiz, zıtlıklarla büyüleniriz. Bu-
her olay sayısız etki meydana getirir. Hesap tutmanın yararı nun için karşıtlara ve onların görünüşteki ayrılığına ihtiya-
yoktur, hiçbir şeyin izi sürülemez. cımız vardır. Bir süre için onların tadım çıkarır, sonra yoru-
S: Sizin insanlarınız karma'dan ve cezadan söz ederler. lur, bıkar, saf varoluşun sessizliğini ve huzurunu şiddetle ar-
M: O ancak kaba bir tahmindir. Gerçekte, hepimiz birbirimi- zularız. Kozmik yürek durmadan çarpar. Ben tanığım, aynı
zin yaratıcısı ve eseriyiz, birbirimizin yüküne neden olan ve zamanda yüreğim.
birbirimizin yükünü taşıyan. S: Ben tabloyu görebiliyorum. Fakat ressam kim? Bu müthiş
S: Demek, masum olan, suçlu olan için ıstırap çeker. ama hayran olunacak deneyimden sorumlu olan kim?
M: Cahilliğimizle masum, eylemlerimizle suçluyuz. Bilmeden M: Ressam resmin içinde. Siz ressamı resimden ayırıyor, son-
günah işler, anlamadan ıstırap çekeriz. Tek umudumuz: Dur- ra da onu arıyorsunuz. Ayırmayın ve sahte sorular sormayın.
mak, bakmak, anlamak ve belleğin tuzaklarından kurtulmak- Her şey olduğu gibidir ve belli hiçbir kimse bundan sorumlu
tır. Çünkü bellek hayal gücünü besler ve hayal gücü (imgele- değildir. Kişisel sorumluluk, fail (yapan biri) yanılgısından ile-
me) de arzu ve korku üretir. ri gelir: "Birinin bunu yapmış olması gerekir, birisi sorumlu-
S: Neden imgeliyorum? dur." Toplum şimdiki haliyle, yasaların ve geleneklerin çerçe-
M: Bilincin ışığı belleğin filmi içinden geçerek beyninize görün- vesi içinde, ayrı ve sorumlu kişi fikri üstüne oturtulmuştur,
tüler yansıtır. Beyninizin kusurlu ve düzensiz durumu nede- fakat bu bir toplumun alabileceği tek şekil değildir. Başka şe-

446
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

killer de olabilir ki, orada ayrılık duygusu daha zayıf ve sorum- biliyorsanız, ben ondan öteyim. (Düşünebildiğiniz bir şey Tan-
luluk bütüne yaygındır. rı'nın kendisi ve benim mekânım olamaz.)
S: Kişilik duygusu zayıf olan bir kimse kendini-idrake daha S: Bir kez evinizi bulduktan sonra neden orada kalmazsınız?
mı yakındır?
Sizi oradan çıkartan nedir?
M: Bir küçük çocuğu alın. Onda "Ben-im" duygusu henüz şe-
M: Varlık, bedenli mevcudiyet için duyduğu sevgi nedeniyle
killenmemiştir, kişilik henüz gelişmemiştir. Kendini-biliş'in
doğar ve bir kez doğunca da kadere bağlanır. Kader tezahür-
önündeki engeller azdır. Fakat farkındalığın gücü ve berraklı- den ayrılmaz. Tikel ve özel olma arzunuz sizi bütün kişisel
ğı, onun genişliği ve derinliği eksiktir. Yıllar geçtikçe farkında- geçmişi ve geleceğiyle bir kişi haline getirir. Bir büyük adama
lık büyüyüp güçlenecek fakat aynı zamanda içte gizli kişilik bakın, ne harikulade bir insandı o! Ama hayatı ne kadar dertle
meydana çıkacak, karartı ve karmaşa yaratacaktır. Nasıl tah- dolu ve meyveleri ne kadar az idi. İnsanın kişiliği ne denli ba-
ta ne kadar sertse ateşi o kadar sıcak olursa, kişilik de ne ka- ğımlı ve onun dünyası ne kadar farksız ve önemsizdir. Ama
dar güçlü ise onun yıkımı ile ürettiği ışık da o kadar parlak biz onu yine de sever, yine de koruruz, o önemsizliği ile.
olur. S: Savaş devam ediyor, her şey altüst. Ve size bir gıda merke-
S: Hiç sorununuz yok mu? zinde görev almanız teklif ediliyor. Gerekli malzeme size veril-
M: Sorunlarım elbette var. Size önceden söyledim. Bir isim ve di, geriye sadece o işi yürütmek kalıyor. Onu reddeder misi-
form ile mevcut olmak acı verici, ama onu seviyorum niz?

S: Fakat siz her şeyi seviyorsunuz! M: Çalışmak ya da çalışmamak benim için bir ve aynıdır. O

M: Mevcudiyete her şey dahildir. Benim doğam sevmektir; acı görevi alabilirim de almayabilirim de. Bu tür görevler için
benden daha yetenekli kimseler olabilir - örneğin, profesyonel
verici olan dahi sevilmeye değer.
gıda dağıtımcıları. Fakat benim tutumum farklıdır. Ben ölüme
S: Bu onu daha az acı verici yapmaz. Neden sınırsız olanda
bir felaket olarak bakmam, nasıl ki bir çocuğun doğmasına da
kalmamalı?
sevinip coşmam. Çocuk dert, zahmet ve sıkıntı içine girmekte-
M: Beni varlıklar alemine getiren, keşif içgüdüsü, bilinmeyene
dir, ölen ise bunlardan kurtulmaktadır. Hayata bağlanmak,
olan sevgidir. Saf varoluş, doğası gereği, "bir şey oluş"ta (teza-
kedere bağlanmaktır. Biz, bize acı vereni severiz. Böyledir do-
hürde) serüven bulur; "bir şey oluş"un doğasında da saf varo-
ğamız.
luşta huzur ve sükûn aramak vardır. Saf "oluş"la "bir şey
Benim için ölüm anı bir şenlik anı olacaktır, korku değil!
Oluş "un bu yer değişikliği kaçınılmazdır, ama benim mekâ-
Doğarken ağlamıştım, gülerek öleceğim.
nım ötededir. S: Ölüm anında bilinçteki değişme nedir?
S: Sizin mekânınız Tanrı'da mıdır? M: Ne değişme bekliyorsunuz? Filmin projeksiyonu bittiğinde,
M: Bir tanrıyı sevip ona ibadet etmek de cehalettir. Benim me- her şey o başladığı zamanki haliyle kalır. Doğmadan önceki
kânım bütün zan ve tasarımların ötesindedir, ne kadar yüce hal, ölümden sonraki haldir, eğer hatırlarsanız.
de olsalar. S: Hiçbir şey hatırlamıyorum.
S: Fakat Tanrı bir zan ve tasarım değildir! O varoluşun öte- M: Çünkü hiç denemediniz. Bu sadece zihni ayarlama mese-
lesidir; o da, kuşkusuz, eğitim gerektirir.
««Eaf&H z sözcüğü kullanabilirdiniz. Her neyi düşüne-
501 501
SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
BEN O'YUM

şimdidir, gelecekte değil. Sır eylemdedir - burada ve şimdi. Si-


S: Neden sosyal hizmetlerde yer almıyorsunuz?
zi kendinize karşı kör eden, sizin davranışlarmızdır. Ne oldu-
M: Fakat ben her zaman bundan başka bir şey yapmıyorum
ğunuz hakkındaki düşünceleriniz her ne ise onlara aldırmayın
ki! Ve benim yapmamı istediğiniz sosyal hizmet nedir? Uydur-
ve mutlak şekilde mükemmehnişsiniz gibi davranın - mükem-
ma iş yapmak, yama yapmak bana göre değil. Benim tavrım
mellik hakkındaki fikriniz her ne ise. Bütün ihtiyacınız, içi-
belli ve açıktır: Dağıtmak için üretmek, yemeden önce yedir-
nizde bulacağınız cesarettir.
mek, almadan önce vermek, kendinden önce başkalarını dü-
şünmek. Ancak paylaşmaya dayanan ve bencil olmayan bir S: Sizin himmetiniz de bana yardımcı olacak, değil mi?

toplum bozulmaz, sarsılmaz ve mutlu olabilir. Tek pratik çö- M: Himmetim şimdi size söylüyor: İçe bakın. İhtiyacınız olan

züm budur. Eğer bunu istemiyorsanız - dövüşün. her şeye sahipsiniz. Onu kullanın. Bildiğiniz en iyi şekilde

S: Bütün bunlar bir gunalar sorunu. Tamas'm ve rajas'ın üs- davranın, yapmanız gerektiğine inandığınızı yapın. Hatalar-

tünlük kazandığı yerde savaşın olması zorunludur, sattva'nın dan korkmayın; onları her zaman düzeltebilirsiniz, sadece ni-

hüküm sürdüğü yerde barış olur. yetleriniz önemlidir. Nesnelerin ve olayların alacağı şekil sizin
elinizde değildir; eylemlerinizin ardındaki maksadınıza gelin-
M: Bunu istediğiniz şekilde ifade edin, sonuç aynıdır. Toplum
ce, o sizin elinizdedir.
maksatlar üstüne inşa edilir. Temele iyi niyet koyarsanız, sos-
yal hizmet uzmanlarına da ihtiyacınız olmaz. S: Mükemmel olmayandan doğan eylem nasıl mükemmelliğe

S: Dünya daha iyiye gidiyor. götürebilir?


M: Eylem mükemmelliğe götürmez, mükemmellik eylem için-
M: Dünyanın daima iyiye gitmesi gerekliydi, ama gitmedi.
de ifade edilir. Kendinizi ifade biçimleri ile yargıladığınız süre-
Gelecek için ne umut var? Kuşkusuz, sattva yükselişteyken
ce, onlara en büyük dikkati verirsiniz; kendi gerçek varlığınızı
uyum ve barış dönemleri olmuştur ve olacaktır. Fakat şeyler
idrak ettiğiniz zaman ise davranışlarınız mükemmel olacaktır
kendi mükemmelliklerinden ötürü yıkılırlar. Mükemmel top-
- kendiliğinden.
lum ister istemez statiktir ve bu nedenle o durgunlaşır ve çü-
rür. Zirvede bütün yollar aşağı doğru götürür. Toplumlar da S: Eğer ben zaman-ötesi olarak mükemmelsem; neden doğ-

insanlar gibidir - onlar doğar, göreli bir mükemmellik nok- dum? Bu hayatın amacı nedir?

tasına kadar gelişir ve bozularak ölürler. M: Bu, altının süs eşyası yapılmasının altına yararı nedir diye
sormaya benziyor. Süs eşyası altının rengini ve güzelliğini alır,
S: Bir mutlak mükemmellik hali yok mudur, hiç yıkılmayan,
altın zenginleşmiş olmaz. Aynı şekilde, eylem içinde ifade edi-
bozulmayan?
len gerçek, eylemi anlamlı ve güzel kılar.
M: Her neyin bir başlangıcı varsa, bir sonu da olması zorun-
S: Gerçek, ifade edilişi ile ne kazanmış olur?
ludur. Zaman-ötesi (ebedi) olanda her şey mükemmeldir, bu-
M: Ne kazanabilir ki? Hiçbir şey. Fakat kendisini ifade etmek,
rada ve şimdi.
teyit etmek, zorlukları yenmek sevginin doğasıdır. Siz dünya-
S: Ama sırası geldiğinde, zaman-ötesi olana ulaşacak mıyız?
nın eylem halindeki sevgi olduğunu bir kez anlarsanız, ona ta-
M: Vakti geldiğinde hepimiz başlangıç noktasına döneceğiz. Za-
mamen farklı bir gözle bakacaksınız. Fakat önce, ıstırap kar-
man bizi zamanın dışına götüremez, tıpkı uzayın da bizi uza-
şısındaki tutumunuzun değişmesi şart. Istırap en başta, dik-
yın dışına götüremeyeceği gibi. Beklemekle elde edeceğiniz yal-
kat çekmek için bir çağrıdır ve o aslında bir sevgi hareketidir.
nızca daha da beklemektir. Mutlak mükemmellik burada ve

476 477
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

Sevgi mutluluktan çok gelişmeyi, bilincin ve varlığın genişle- sını yakmak için bir düğmeye basmaya benzer. Siz ışığı, lam-
ba, kablolar, transformatör, nakil hatları ve elektrik jeneratö-
yip derinleşmesini ister. Bunu her ne engellerse acıya neden
ründen, hepsi bir bütün olarak alırsınız. Faktörlerden herhan-
olur, sevgi acıdan çekinmez. Sattva, yani doğruluk ve düzenli
gi biri eksik olsa, ışık olmazdı. Ayrılmaz olanı ayırmamaksı-
gelişme için işleyen enerji engellenmemelidir. Engellendiği za-
nız. Sözler gerçekleri yaratmaz;onlar ya tarif ya tahrif eder-
man kendi aleyhine döner ve yıkıcı olur. Her ne zaman sevgi
ler. Gerçek olan daima sözsüzdür.
esirgenir ve ıstırabın yayılmasına izin verilir, o zaman savaş
kaçınılmaz olur. Komşumuzun kederine karşı ilgisizliğimiz ıs- S: Hâlâ anlamadım. Guru'nun sözleri bir sonuca ulaşmadan
kalırlar mı, yoksa onlar mutlaka gerçekleşecek midir?
tırabı kendi kapımıza getirir.
M: Gerçeğe varmış bir insanın sözleri asla amaçlarını gerçek-
leştirmemiş olarak kalmazlar. Onlar uygun koşulların ortaya
çıkmasını beklerler, ki bu da bir zaman alabilir ve bu doğaldır,
çünkü ekin ekmenin bir mevsimi, hasadın bir mevsimi vardır.
Fakat Guru'nun sözü, bozulup telef olması mümkün olmayan
bir tohumdur. Kuşkusuz, Guru'nun, bedenin ve zihnin ötesin-
83 de, bilincin ötesinde, zaman ve uzayın, dualitenin ve birliğin
ötesinde, anlayışın ve tarifin ötesinde gerçek bir Guru olması
Gerçek Guru gerekir. Birçok şey okumuş, söyleyecek birçok şeyi olan iyi in-
sanlar size birçok yararlı şey öğretebilirler. Fakat onlar, sözle-
S o r a n : Geçen gün, gerçeğe varışınızın kökeninde Gurunuz'a ri şaşmaz şekilde doğru çıkan gerçek Gurular değildirler. On-
duyduğunuz güvenin olduğunu söylüyordunuz. O size, sizin za- lar da size Nihai Gerçek olduğunuzu söyleyebilirler, ama bun-
ten Mutlak Gerçek olduğunuzu söyledi ve yapılacak başka bir dan ne çıkar?
şey yoktu. Siz ona güvendiniz ve orada bıraktınız, hiç zorlan-
madan, hiç uğraşmadan. Şimdi sorum şu: Gurunuz'a güven- S: Her Özünü bilen Guru olur mu, yoksa Gerçeği bilen oldu-
meden gerçeğe varmış olur muydunuz? Sonuçta siz neyseniz ğu halde o başkalarını gerçeğe götüremeyebilir mi?
o'sunuz, zihniniz güvense de güvenmese de; kuşku Gurunuz' M: Eğer ne öğreteceğinizi biliyorsanız, bildiğinizi öğretebilir-
un sözlerinin etkisini engelleyip onları işlevsiz kılar mıydı? siniz. Burada, "görücü "lük ve öğretmenlik birdir. Fakat Mut-
M a h a r a j : Yanıtı siz verdiniz - işlevsiz bırakılmış olurlardı - lak Gerçek her ikisinden de ötedir. Guruluk iddiası taşıyanlar,
bir zaman için. olgunluktan, çabadan, hak etmekten, layık olmaktan, başar-
maktan, kaderden ve inayetten söz ederler; bütün bunlar sa-
S: Peki, Guru'nun sözlerindeki enerji ya da güce ne olurdu?
dece zihinsel düzenlemelerdir; bağımlı bir zihnin projeksiyon-
M: O gizli halde, tezahür etmemiş olarak kalırdı. Fakat soru
larıdır. Bunlar yardımcı olacaklarına, engellerler.
bütünüyle bir yanlış anlama üzerine oturtulmuş bulunuyor.
S: Kimin ardından gitmem, kime güvenmemem gerektiğini na-
Üstat ve öğrenci, onlar arasındaki sevgi ve güven, bunlar tek
sıl bileceğim?
bir olgudur, birbirinden bağımsız birçok olgu değil. Her biri
diğerinin parçasıdır. Sevgi ve güven olmasaydı, ne Guru ne M: Her şeye karşı güvensizlik duyun, ikna oluncaya kadar.
mürit ve ne de aralarında bir ilişki olurdu. Bu, elektrik lamba- Gerçek Guru sizi asla aşağılamayacağı gibi, sizi kendinize kar-
239
446
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

şı yabancılaştırmayacak, kendinizden soğutmayacaktır. O sizi, nasıl ulaşabilirim?


sizin içte yatan mükemmelliğiniz gerçeğine tekrar tekrar geri M: Zaten sizinle olana ulaşmaya ihtiyacınız yoktur. Uzanma-
döndürecek ve içinizi aramanız için cesaretlendirecektir. Fa- ya çalışmanız bile onu elden kaçırmanıza neden olur. Onu bu-
kat kendince Guruluk iddiasında olan kimse, öğrencilerinden lamadığınız fikrini bırakın ve zihrçe ait her şeyi ortadan kaldı-
çok kendisiyle meşguldür. rarak, gerçeğin, burada ve şimdi direkt algılama odağınız içine
S: Dediniz ki Gerçek, gerçeğin bilgisinden ve öğretisinden öte- girmesine olanak verin.
dir. Gerçeğin bilgisi bizzat en yüce değil midir ve onun öğre- S: Bütün gidebilecek şeyler gittiğinde geriye ne kalır?
tilmesi de ona ulaşıldığının kanıtı değil midir? M: Boşluk kalır, farkındalık kalır, bilinçli varlığın saf ışığı ka-
M: Gerçeğin ya da Öz'ün bilgisi bir zihin halidir. Bir başkası- lır. Bu, eşyalar taşındığı zaman odadan geriye ne kalır diye sor-
na öğretmek, dualite içindeki bir devinimdir. Onlar yalnızca maya benziyor. Çok işe yarar bir oda kalır. Hatta duvarlar bile
zihni ilgilendirirler. yıkılsa, mekân kalır. Zamanın ve mekânın ötesinde ise gerçe-
S: Öyle ise gerçek nedir? ğin "şimdi"si ve "burada"sı vardır.
M: Gerçeğe varmış zihni ve gerçeğe varmamış zihni bilen, bil- S: Tanık kalır mı?
gisizliğin de bilginin de zihin halleri olduğunu bilen, işte o ger- M: Bilinç olduğu sürece onun tanığı da vardır. İkisi birlikte
çektir. Size çakıl ile karışık elmas verildiğinde, elmasları ya görünür ve kaybolurlar.
gözden kaçırır ya da bulursunuz. Önemli olan görmektir. Gör- S: Eğer tanık da geçiciyse, ona niçin bu kadar önem veriliyor?
me gücü olmazsa, çakılın gri rengi ve elmasın güzelliği nere- M: Sırf, bilinenin büyüsünü bozmak, ancak algılanabilenin
dedir? Bilinen ancak bir şekildir ve bilgi ancak bir isim. Bilen gerçek olduğu illüzyonunu yok etmek için.
ise ancak bir zihin hali. Gerçek ise ötededir. S: Algılama, idrak başta gelir, tanık - ikinci derecede.
S: Kuşkusuz, şeyler hakkındaki nesnel bilgi ve fikirler ile ken- M: Meselenin özü de bu. Siz sadece dış dünyanın gerçek oldu-
dini-biliş bir ve aynı değildir. Birinin beyne ihtiyacı var, diğe- ğuna inandığınız sürece, onun tutsağı olarak kalırsınız. Öz-
rinin ise yok. gürleşmeniz için dikkatinizin "Ben-im"e, tanığa çevrilmesi ge-
M: Bir tartışma olsun diye sözcükler düzenleyip, onlara an- rek. Kuşkusuz ki bilen ile bilinen birdir, iki değil. Fakat bili-
lamlar verebilirsiniz. Fakat bu, bütün bilginin bir bilgisizlik nenin büyüsünü bozmak için bilenin öne çıkarılması zorunlu.
şekli olduğu gerçeğini değiştirmez. En doğru harita ancak he- Hiçbiri başta gelen değil; her ikisi de daima yeni, daima şimdi,
nüz kâğıt olandır. Bütün bilgi bellektedir; o tanımaktır. Ger- aktarılamaz ve zihinden daha hızlı olan o tarif! olanaksız
çek ise bilen ve bilinen dualitesinin ötesindedir. deneyimin bellekteki yansımalarıdır.
S: Öyle ise gerçek ne ile bilinir? S: Efendim, ben kurtuluşu arayarak bir Guru'dan bir Guru'ya
M: Lisanınız ne kadar yanıltıcı! Siz gerçeğin bilgi yoluyla ula- dolaşan mütevazi bir arayıcıyım. Zihnim hasta, arzu ile cayır
şılabilecek bir şey olduğunu sanıyorsunuz! Ve sonra siz gerçe- cayır yanıyor ve korkudan donuyor. Acı ile kıpkızıl, bıkkınlık
ğin ötesinden bir gerçeği-bilen'i getireceksiniz! Şunu anlamalı- ile kurşuni günlerim hızla uçup gidiyor. Yaşım ilerliyor, sağlı-
sınız ki gerçeğin var olması için onun bilinmesi gerekmez. Bil- ğım bozuluyor, geleceğim karanlık ve ürkütücü. Bu gidişle ke-
gisizlik de, bilgi de zihindedir, gerçekte değil. der içinde yaşayıp, çaresizlik içinde öleceğim. Benim için her-
S: Eğer gerçeğin bilgisi diye bir şey yoksa, o zaman gerçeğe hangi bir umut var mı? Yoksa geç mi kaldım?

500 501
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

M: Sizde hiçbir bozukluk yok fakat kendi hakkınızdaki fikir- man bütün kuşkularınız dağılacak. Yeter ki size söyledikleri-
leriniz tümüyle yanlış. Arzulayan, korkan, acı çeken siz değil- mi sıkıca tutun ve ona göre yaşayın.
siniz, o bedeninizin temeli üstüne mevcut koşullar ve etkiler S: Bana belleğime dayanarak yaşamamı söylüyorsunuz.
tarafından inşa edilmiş kişidir. Siz o kişi değilsiniz. Bu, zih- M: Zaten belleğinize dayanarak yaşıyorsunuz. Sizden sadece,
ninize açık ve seçik şekilde yerleşmek ve asla gözden kaçırıl- eski anılarınızın yerine size söylediklerimin anısını koymanızı
mamalıdır. Normalde bu, uzun süreli bir sadhana, yıllarca istiyorum. Nasıl eski anılarınıza göre hareket ediyor idiyseniz,
süren bir riyazet ve meditasyona ihtiyaç gösterir. şimdi öyle, yenisine göre hareket edin. Korkmayın. Bir süre
S: Zihnim zayıfve kararsız. Sadhana için ne gücüm ne azmim eskisi ile yenisi arasında bir çatışma olması zorunlu, fakat
var. Durumum umutsuz. kararlı bir biçimde yeninin yanında yer alırsanız mücadele
kısa zamanda sona erecek ve siz illüzyonun neden olduğu arzu
M: Bir bakıma, sizinki en umutlu bir durum. Sadhana'nın bir
ve korkular tarafından aldatılmak yerine, çabasız, zorlanma-
alternatifi var, o da itimat. Eğer verimli bir araştırmadan do-
sız, kendiniz olma halini idrak edeceksiniz.
ğan bir kanıya sahip olamayacaksanız, o zaman benim keşfi-
S: Pek çok Guru, bir âdet olarak, müritlerine himmetinin bir
min avantajını kullanın, ki ben onu sizinle paylaşmaya öyle-
nişanesini verir - baş örtüsünü veya bastonunu, kâsesini ya da
sine istekliyim. Alabildiğine berrak ve açık bir şekilde görebi-
entarisini. Böylece, kendini-idraki müritlerine aktarmak ya da
liyorum ki siz şimdi ve burada, mükemmelliğin tamamı oldu-
bunu teyit etmek için. Bu tür uygulamaların bir değeri oldu-
ğunuz gerçeğine ve sizi bu mirasınızdan, aslında olduğunuz
ğunu düşünmüyorum. Aktarılan kendini-idrak değil kendini
halinizden hiçbir şeyin mahrum edemeyeceği gerçeğine asla
beğenmişliktir. Aşırı övgü dolu ama hakikat olmayan bir şeyi
yabancılaşmış olmadınız, değilsiniz ve olmayacaksınız. Siz hiç-
söylemenin gereği ve yararı nedir? Siz bir yandan, beni "ken-
bir suretle benden farklı değilsiniz, sadece bunu bilmiyorsu-
dilerince Guru" olan kimselere karşı uyarıyorsunuz, diğer
nuz. Ne olduğunuzu bilmiyorsunuz ve bu yüzden kendinizi ol-
yandan da size inanmamı istiyorsunuz. Neden bir ayrıcalığınız
madığınız şey olarak imgeliyorsunuz. Bu yüzdendir arzular ve
olduğunu iddia ediyorsunuz?
korkular ve başa çıkılmaz çaresizlik duygusu; ve bu yüzden-
dir kaçmak için anlamsız uğraşlar. M: Bana değil, söylediklerime inanın ve onları anımsayın di-
yorum. Sizin mutluluğunuzu istiyorum, benimkini değil. Siz,
Bana güvenin, sizi yanlışa götürmeyeceğim. Siz, dünya-
sizinle öz varlığınız arasına mesafe koyup, kendilerini de bir
nın ve onun yaratıcısının, bilincin ve onun tanığının, tüm te-
aracı olarak takdim edenlere güvenmeyin. Ben o tür bir şey
yitlerin ve inkârların ötesinde, En Yüce Gerçek'siniz. Bunu
yapmam. Vaatlerde bile bulunmam. Sadece derim ki, eğer söz-
hatırlayın, bunu düşünün, buna göre davranın. Bütün ayrılık
lerime güvenir ve onları denemeye koyarsanız, onların gerçe-
duygularını terk edin, kendinizi bütünün içinde görün ve ona
ğin ta kendisi olduklarını kendiniz keşfedeceksiniz. Eğer giri-
göre hareket edin. Eylem ile birlikte mutluluk, mutluluk ile
şimde bulunmadan bir kanıt isterseniz, size ancak şunu söyle-
birlikte kanaat (kani oluş) gelecek. Zira kendinizden kuşku
yebilirim: kanıt benim. Ben öğretmenimin sözlerine güven-
duyuyorsunuz, çünkü keder içindesiniz. Mutluluk, doğal, ken-
dim, onları zihnimde tuttum ve gördüm ki o haklıymış, ben
diliğinden ve kalıcı olan mutluluk, imgeleme yoluyla sağlana-
her şeyi kucaklayan ve her şeyi aşan Sonsuz Gerçek'tim, şimdi
maz. O ya vardır, ya yoktur. Dış nedenlere ihtiyaç gösterme-
öyleyim ve gelecekte de öyle olacağım.
yen huzuru, sevgiyi ve mutluluğu yaşamaya başladığınız za-
241
446
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

Uzun uygulamalar için vaktiniz ve enerjiniz olmadığını Şimdi siz, ismi ve şekli olan, sevinçleri ve kederleri ile,
söylediğiniz için size bir alternatif sunuyorum. Sözlerimi, gü- uyanıklık halinde bir kişisiniz. Siz doğmadan önce kişi yoktu
vene dayanarak kabul edin ve yeniden yaşayın, ya da keder ve siz öldükten sonra da olmayacak. Kişiye olmadığı şeyi ol-
içinde yaşayıp ölün. durmak için didinip duracağınıza? niçin uyanıklık halinin öte-

S: İnanılmayacak kadar güzel görünüyor. sine geçerek kişisel hayatı tümüyle terk etmemeli? Bu kişinin
sönüp bitmesi değil, sadece onu doğru görüş açısından görmek
M: Öğüdün sadeliği ve basitliği sizi yanıltmasın. Masum ve
anlamına gelir.
basit olana güvenme cesaretine pek az kimse sahiptir. Zihni-
nizin tutsağı olduğunuzu, kendi yarattığınız hayali bir dünya- S: Bir soru daha: Doğmadan önce, benim saf varoluş realite-
da yaşadığınızı bilme, bilgeliğin şafağıdır. O dünyadan hiçbir siyle bir olduğumu söylediniz; eğer öyle ise, doğmam gerektiği-
ne kim karar verdi?
şey istememek, onu tümüyle terk etmeye hazır olmak; içtenlik
ve ciddiyet budur. Ancak gerçek umutsuzluktan doğan böyle M: Gerçekte siz hiç doğmadınız ve ölmeyeceksiniz. Fakat şim-
bir içtenlik sizin bana güvenmenizi sağlayacaktır. di bir beden olduğunuzu ya da bir bedene sahip olduğunuzu

S: Yeterince ıstırap çekmedim mi? imgeliyor ve bu durumu neyin meydana getirmiş olduğunu so-
ruyorsunuz. İllüzyonun sınırları içinde yanıt şudur: Bellekten
M: Çektiğiniz ıstırap sizi donuklaştırmış,. onun büyük kötülü-
doğan arzu sizi bir bedene çeker ve sizin onunla bir olduğu-
ğünü göremez hale getirmiş. İlk işiniz, içinizdeki ve çevreniz-
nuzu düşünmenize neden olur. Fakat bu ancak göreli bir ba-
deki ıstırabı görmektir; bir sonraki işiniz, özgürlüğe kavuşma-
kış açısından doğrudur. Aslında ise ne beden ne de onu içeren
yı şiddetle özlemenizdir. Bu özlemin şiddeti size rehberlik ede-
bir dünya vardır; sadece zihinsel bir durum, rüyamsı bir hal
cektir, başka rehbere ihtiyacınız yoktur. İlk adım için yeterli
vardır ki gerçekliği sorgulandığında kolayca dağıtılabilir.
enerjiniz var. Ve her adım bir sonraki için yeterli enerji ürete-
cektir. Güven enerji getirir. Güven ise deneyimle birlikte gelir.
S: Guru değiştirmek doğru mudur?
M: Neden değiştirmeyesiniz? Gurular kilometre taşları gibi-
dirler. Birinden diğerine ilerlemek doğaldır. Her biri size yönü
ve mesafeyi bildirir. Sadguru, yani ebedi Guru ise yolun ken-
disidir. Hedefin yol olduğunu ve sizin de her zaman yolda ol- 84
duğunuzu, hedefe varmak için değil, fakat onun güzelliğinin
ve bilgeliğinin tadına varmak için yolda olduğunuzu bir kez
Hedefiniz Gurunuzdur
idrak ederseniz; hayat bir görev, bitirilmesi gereken bir iş
S o r a n : Bize diyordunuz ki kendi kendilerini Guru olarak ni-
olmaktan çıkar, doğal ve sade bir hal alır, başlı başına bir vecit
telendiren birçokları var, fakat gerçek Guru çok az bulunur.
hali olur.
Kendisini gerçeğe-varmış varsayan birçok gnani vardır, ama
S: Öyleyse, dua, ibadet ve Yoga uygulamalarına ihtiyaç yok.
onlardaki sadece kitap bilgisi ve kendilerine verdikleri büyük
M: Gündelik küçük süpürmelerin, yıkama ve yıkanmaların bir
önemdir. Bazen onlar müritlerini cezbeder, etkiler, hatta ken-
zararı yoktur. Öz-farkındalık size her adımda ne yapılması
dilerine hayran ederler ve birtakım yararsız çalışmalarla onla-
gerektiğini bildirir. Her şey yapıldığında zihin sessiz kalır.
501 501
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

rın zamanlarını da boşa harcarlar. Birkaç yıl sonra mürit ken- M: Evet, ayrılabilirler. Zaten hiçbir ilişki ebedi değildir. Dua-

disiyle ilgili bir durum değerlendirmesi yapar, bir değişiklik lite geçici bir haldir.

bulamaz. Mürşidine yakındığı zaman da ondan, yeterince çok S: Sizinle karşılaşmam bir rastlantı mıdır ve bir başka rast-
çalışmadığı yolundaki olağan azarı işitir. Kabahat müridin lantı bizi bir daha asla buluşmamak üzere ayırabilir mi? Yok-

kalbindeki inanç ve sevgi azlığmdadır, halbuki kabahat, mü- sa sizinle karşılaşmam kozmik plânın bir parçası, hayatlarımı-

ritleri kabul edip de onların umutlarını kabartmış olan Guru' zın büyük oyunu içindeki bir bölüm mü?
M: Gerçek anlamlıdır ve anlamlı olan gerçek ile ilintilidir. Eğer
dadır. İnsan kendisini böyle Gurular'dan nasıl korumalı?
ilişkimiz sizin ve benim için anlamlı ise o rastlantısal olamaz.
M a h a r a j : Başkaları ile niçin böylesine meşgul olmalı? Guru
Gelecek de geçmiş kadar şimdi'yi etkiler.
her kim olursa olsun, eğer kalbi saf ise ve iyi bir inanç ile ha-
S: Kimin gerçek ermiş olduğunu ve kimin olmadığını nasıl
reket ediyorsa, müridine hiçbir zarar vermez. Eğer ilerleme
ayırt edebilirim?
yoksa, kusur müritlerde, onların tembelliklerinde ve ego-kont-
rolündeki yetersizliklerindedir. Öte yandan, eğer mürit sami- M: İnsanın gönlünü görebilecek berrak içgörüye sahip olma-

mi ve ciddi ise ve sadhana'sını akıllıca ve şevkle yapıyorsa, dıkça ayırt edemezsiniz. Görünüşler aldatıcıdır. Berrak göre-
bilmeniz için zihniniz saf ve bağımlılıktan yoksun olmalıdır.
onu daha ileri götürecek daha ehliyetli bir öğretmenle karşı-
Kendinizi iyice bilmezken, bir başkasını nasıl bilebilirsiniz? Ve
laşması mukadderdir. Sizin sorunuz üç yanlış varsayımdan
kendinizi bildiğiniz zaman -siz o başkası olursunuz.
kaynaklanıyor: İnsanın başkaları ile meşgul olmasının gerekli-
liği, insanın bir diğerine değer biçebileceği, öğrencinin ilerle- Bir süre için başkalarını kendi hallerine bırakın ve ken-

mesinden öğretmenin sorumlu olduğu gibi varsayımlar. Ger- dinizi inceleyin. Kendi hakkınızda bilmediğiniz çok şey var -
nesiniz, kimsiniz, nasıl olup da doğdunuz, şimdi ne yapıyorsu-
çekte Guru'nun rolü sadece öğretmek, direktif ve cesaret ver-
nuz ve niçin, nereye gidiyorsunuz, hayatınızın, ölümünüzün,
mektir; öğrenci tümüyle kendinden sorumludur.
geleceğinizin anlamı ve amacı nedir? Bir geçmişiniz var mı, bir
S: Bize söylenen ise Guru'ya tam teslimiyetin yeterli olduğu,
geleceğiniz var mı? Tüm varlığınız mutluluk ve huzur için çır-
üst tarafını Guru'nun yapacağı yolunda idi.
pmırken nasıl oldu da böyle karmaşa ve keder dolu bir yaşam
M: Kuşkusuz, tam teslimiyet olunca; insan geçmiş, şimdi ve ge-
geçirdiniz? Bunlar ağır meselelerdir ve öncelikle ilgilenilmele-
leceğe ve kendisinin fiziksel ve spiritüel güvenliği ve konumuna
ri gerekir. Kimin gnani olup, kimin olmadığını araştırmaya ne
yönelik bütün ilgi ve endişeden kurtulduğunda, sevgi ve güzel-
vaktiniz, ne ihtiyacınız vardır.
lik dolu yeni bir hayatın şafağı söker. O zaman Guru önemli
değildir, çünkü öğrenci ego savunmasının kabuğunu kırmıştır. S: Ama Gurum'u doğru seçmeliyim. Doğru Guru'yu nasıl bu-

Tam teslimiyet, aslında özgürlüğe kavuşmanın ta kendisidir. lacağım?

S: Hem mürit hem mürşit yetersiz ise ne olur? M: Siz doğru olun, doğru Guru sizi muhakkak bulacaktır. Bir

M: Uzun vadede her şey yoluna girer. Ne de olsa, onların bir Guru aramayın, hatta birini düşünmeyin bile. Hedefinizi Gu-
ru'nuz olarak kabul edin. Sonuçta, Guru bir amacın aracıdır,
süre oynadıkları komediden her ikisinin de Öz Varlıkları zarar
kendisi amaç değildir. O önemli değildir. Sizin için önemli
görmez. Onlar ayılırlar, olgunlaşırlar ve daha üstün bir ilişki
olan sizin ondan ne beklediğinizdir. Şimdi söyleyin ne bekli-
düzeyine yükselirler.
yorsunuz?
S: Ya da ayrılırlar.
487 431 501
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Onun himmeti ile mutlu, güçlü, huzurlu olmayı. sıma da öyledir. O gerçeği söz kalabalığıyla örter ve sonra ya-
M: Ne emeller! Nasıl olur da, zamanla ve uzayla sınırlı bir ki- kınır. Sizinle mucizeler yaratacak bir Guru'ya ihtiyaç olduğu-
şi, bir zihin-beden, doğumla ölüm arasındaki bir acı soluması nu söylüyorsunuz. Sadece sözcüklerle oyun oynuyorsunuz.
mutlu olabilir? Sadece onun meydana gelişindeki koşullar bile Mürşit ve mürit tek bir şeydirler; tıpkı mum ve alevi gibi. Mü-
mutluluğu olanaksız kılar. Huzur, güç ve mutluluk, bunlar as- rit içtenlikli değilse ona bir mürit denilemez. Mürşit, tepeden
la kişisel haller değildir, hiç kimse "benim huzurum", "benim tırnağa sevgi ve özveri değilse, ona bir mürşit denilemez. An-
gücüm" diyemez - çünkü "benim" bir kişiye has, diğerlerini cak gerçek gerçeği doğurabilir, sahtelik değil.
hesaba katmayan ayrımcılık demektir ki bu da çok kırılgan ve S: Sahte olduğumu görebiliyorum. Beni kim doğrultacak?
güvencesiz bir durumdur. M: Söylediğiniz sözler bunu yapacak. "Ben sahte olduğumu
görüyorum" yargısı özgürleşmek için gereksindiğiniz her şeyi
S: Ben yalnızca koşullu halimi biliyorum, başka bir şey yok.
içermektedir. Onun üzerine düşünün, derinleşin, onun kökü-
M: Kuşkusuz, böyle söyleyemezsiniz. Derin uykuda koşullan-
ne inin, o iş görecek. Güç, sözün kendisindedir, kişide değil.
mış durumda değilsiniz. Uykuya varmak için ne kadar da ha-
S: Sizi tam olarak kavrayamıyorum. Bir yandan, Guru'ya ihti-
zır ve isteklisiniz, uykudayken ne kadar huzurlu, özgür ve mut-
yaç vardır diyorsunuz; bir yandan da, Guru ancak öğüt vere-
lusunuz!
bilir ve çaba size düşer diyorsunuz. Lütfen açıkça söyleyin, in-
S: Bundan hiç haberim yok. san, bir Guru olmadan Özünü idrak edebilir mi, yoksa gerçek
M: Negatif bir biçimde koyalım: uyuduğunuz zaman acı çek- bir Guru bulmak esas mıdır?
miyorsunuz, bağımlı değilsiniz, huzursuz değilsiniz.
S: Ne demek istediğinizi anlıyorum. Uyanıkken kendimi bili- M: Daha büyük esas, gerçek bir mürit bulabilmektir. İnanın
yorum fakat mutlu değilim; uykudayken mutluyum fakat bu- bana, gerçek bir öğrenci çok az bulunur, çünkü öyle biri, ger-
nu bilmiyorum. Bütün ihtiyacım özgür ve mutlu olduğumu bil- çek varlığını bularak, bir Guru'ya olan ihtiyacın ötesine bir
mek. anda geçiverir. Aldığınız öğüdün sadece bilgiden mi yoksa ger-
M: Tamamen öyle. Şimdi içinize yönelin, uyanık bir uyku ha- çek bir deneyimden mi akıp geldiğini araştırıp bulmak için bo-
line benzer bir duruma girin; bu durumdayken kendinizden şuna vakit harcamayın. Sadece onu sadakatle izleyin. Eğer bir
haberdar, fakat dünyadan habersiz olursunuz. Bu durumday- başkasına ihtiyaç olursa, hayat size bir başka Guru göndere-
ken, en küçük bir kuşku izi olmaksızın bileceksiniz ki varlığı- cektir. Ya da sizi tüm dış rehberliklerden yoksun bırakarak,
nızın kökeninde siz özgür ve mutlusunuz. Tek sorun şu ki siz sizi kendi iç ışığınızla baş başa bırakacaktır. Şunu anlamak
deneyim tiryakisisiniz ve anılarınızı aziz tutarsınız. Gerçekte çok önemlidir ki esas olan öğretidir, Guru'nun kişiliği değil.
ise bunun tersine; hatırlanan bir şey asla hakiki değildir, ha- Siz sizi güldüren ya da ağlatan bir mektup alırsınız, bunun
kiki olan şimdi'dir. nedeni olan postacı değildir. Guru size sadece Gerçek Kimli-
ğiniz hakkındaki müjdeyi verir ve sizi ona geri döndürecek yo-
S: Bütün bunları söz olarak kavrıyorum, fakat benimseyemi-
lu gösterir. Guru bir habercidir. Birçok haberci olacaktır fakat
yorum. O zihnimde seyredilecek bir resim gibi duruyor. Bir
mesaj birdir: "Olduğunuza varın." Yahut bir başka şekilde ifa-
resme hayat vermek Guru'nun görevi değil midir?
M: Yine bunun tersi. Resim canlıdır, ölü olan zihindir. Zihin de edebilirsiniz: Siz gerçeğe varıncaya kadar, Gerçek Guru-

sözler ve imajlardan oluşmuş olduğu gibi, zihindeki her yan- nuz'un kim olduğunu bilemezsiniz. Gerçeğe vardığınızda, fark

500
501
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

edersiniz ki, birlikte olduğunuz bütün Gurular sizin uyanışı- ğunu söyleyin. Ona Gurular'dan ve müritlerden söz etmeyin -
nıza katkıda bulunmuşlar. Sizin gerçeğe varışınız. Gurunuz' bu düşünme şekli ona uygun değildir. Onunki içsel bir yoldur,
un gerçek olduğunu kanıtlar. Bu nedenle, onu olduğu gibi ka- o içsel bir dürtüyle hareket edecektir ve içsel bir ışık ona reh-
bul edin, size söylediğini içtenlikle, gayretle yapın. Ve eğer bir berlik edecektir. Ona başkaldırı çağrısında bulunun, harekete
şeyler ters gidecek olursa, kalbinizin sizi uyaracağından emin geçecektir. Falanca kişinin gerçeğe varmış olduğu ve onu bir
olun. Eğer kuşkular ağır basarsa, onlarla savaşmayın. Kuşku Guru olarak kabul edebileceği şeklindeki fikirlerle onu etkile-
götürmez olana sarılın ve kuşkulu şeyleri kendi hallerine bıra- meye kalkışmayın. O kendine güvenmediği sürece, bir başka-
kın. sına güvenemez. Güven ise deneyimle gelir.
S: Bir Gurum var ve onu çok seviyorum. Fakat o benim ger- S: Ne garip! Ben Guru'suz bir hayat düşünemiyorum.
çek Gurum mu, değil mi bilmiyorum? M: Bu bir mizaç meselesidir. Siz de haklısınız. Sizin için Tan-
M: Kendinizi gözleyin. Kendinizi değişir ve gelişir buluyorsa- rı'ya övgüler terennüm etmek yeterlidir. Siz gerçeğe varmak
nız, doğru insanı bulmuşsunuz demektir. O güzel ya da çirkin, arzusunda değilsiniz, ne de sadhana yapmak. Tanrı'nın adı
hoş ya da nahoş olabilir, sizi övebilir veya azarlayabilir, bun- ihtiyacınız olan tek gıdadır. Onunla yaşayın.
ların hiçbiri önemli değildir; önemli olan tek can alıcı gerçek, S: Birkaç sözcüğü durmadan tekrarlamak, bu da bir tür deli-
"içsel gelişme"dir. Eğer bu yoksa, eh, o sizin dostunuz olabilir lik değil midir?
ama Gurunuz değildir. M: Deliliktir. Fakat kasıtlı bir deliliktir. Bütün tekrarcılık ta-
S: Biraz öğrenim görmüş bir Avrupalı ile görüşürken bir Gu- mas'dır. Fakat Tanrı'nın adını tekrarlamak, taşıdığı amacın
ra'dan ve onun öğretilerinden söz ettiğimde onun tepkisi: "Böy- yüksekliği nedeniyle, sattva-tamas'dır. Sattva'nm mevcudiyeti
le saçmalıklar öğreten bir adam deli olmalı" oluyor. Ona ne nedeniyle, tamas yıpranır ve tam tutkusuzluk, bağımsızlık,
söylemem gerekir? terk, uzaklık, etkilenmezlik halini alır. Tamas, üstünde bütün-
M: Onu kendisine götürün. Ona kendisi hakkında ne kadar az lenmiş bir hayatın yaşanabileceği sağlam bir temele dönüşür.
şey bildiğini, kendi hakkındaki en anlamsız, akılsızca bildirim- S: İki olasılık var, ya Guru bulurum, ya bulmam. Her iki hal-
leri nasıl da kutsal gerçek gibi kabul ettiğini gösterin. Ona, bir de yapılması doğru olan nedir?
beden olduğu, doğduğu, öleceği, bir ana-babası, görevleri oldu- M: Siz asla Guru'suz değilsiniz, çünkü o zamanla kayıtlı ol-
ğu söylenmiştir; o, başkalarının beğendiğini beğenmeyi, baş- maksızın hep sizinledir. O kendini bazen dışa vurur, hayatı-
kalarının korktuğundan korkmayı öğrenir. Tümüyle bir kalı- nızda yüceltici, iyileştirip düzeltici bir faktör olarak kendini
tım ve toplum yaratığı olarak, belleği ile yaşar, görenek ve belli eder, bir anne, bir eş, bir öğretmen gibi; ya da, o sürekli
alışkanlıklara göre hareket eder. Kendinden ve gerçek hayrın- doğruluğa ve mükemmelliğe yönelten içsel bir dürtü olarak
dan habersiz, sahte amaçların ardından koşar ve her zaman kalır. Bütün yapmanız gereken ona itaattir ve onun söyledik-
düş kırıklığına uğrar. Onun yaşamı ve ölümü anlamsız ve acı lerini yapmaktır. Onun sizden yapmanızı istediği basittir: Ken-
vericidir ve bir çıkış yolu yokmuş gibi görünür. Ve sonra siz
dinizin farkında olmanız, egonuzu kontrol etmeniz, özünüze
ona kolayca ulaşabileceği bir çıkış yolunun bulunduğunu anla-
teslim olmanız. Bu, çaba isteyen zor bir şey gibi görünebilir
tın; bunun bir başka fikirler dizisi hakkında bir söyleşi değil,
fakat içtenseniz, o zaman kolaydır. Aksi halde tamamen ola-
bütün fikirlerden ve yaşam kalıplarından bağımsızlaşma oldu-
naksızdır. İçtenlik hem gerekli, hem yeterlidir. Her şey içten-

490
491
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

yi bekleme hakkındaki sorunuz yanıtlanmış olur. Kendinizi


liğe teslim olur.
idrak için önce "ben beden'im" fikrinden kurtulmanız gerek-
S: İnsanı içtenlikli yapan nedir?
mez. Bu kesinlikle diğer yöndedir - siz sahte olana tutunuyor-
M: İçtenliğin temeli şefkattir. Kendinizin ve başkalarının ıstı-
sunuz çünkü doğruyu bilmiyorsunuz. Kendini-idrakin ön ko-
rabından doğmuş, kendinize ve başkalarına yönelik şefkat.
şulu içtenliktir, mükemmellik değil. Erdemler ve güçler ken-
S: İçtenlikli olmak için ıstırap mı çekmeliyim?
dini-idrakle birlikte gelir, daha önce değil.
M: Buna gerek olmaz, eğer Buda'nm yaptığı gibi başkalarının
dertlerine karşı duyarlı ve ilgili olursanız. Ama eğer katı, his-
siz ve acımasız iseniz, kendi ıstırabınız size kaçınılmaz soru-
ları sorduracaktır.
S: Ben ıstırap çektiğimi görüyorum, fakat yeterli değil. Hayat
hoş değil fakat katlanılabilir. Küçük zevklerim küçük acıla-
rımı telafi ediyor ve genellikle, bildiğim kimselerin çoğundan 85
daha iyi durumdayım. Durumumun istikrarsız olduğunu ve
hemen her an bir felaketle karşılaşabileceğimi biliyorum. Beni
"Ben-im": Bütün Deneyimlerin Temeli
gerçeğin yoluna koyması için bir krizin gelmesini mi bekle-
meliyim? Soran: Kendi hakkınızda şöyle açıklamalarda bulunduğunu-
zu işitiyorum: "Ben zamandan bağımsız, tüm niteliklerden öte,
M: Durumunuzun ne denli nazik olduğunu fark ettiğiniz anda
değişmez olanım" vb. Bu şeyleri nasıl biliyorsunuz? Ve bunları
zaten uyanık ve tetiksinizdir. Şimdi tetikte kalın ve zihninizin
size söyleten nedir?
ve bedeninizin hatalarım araştırın, inceleyin, keşfedin ve on-
ları terk edin. M a h a r a j : Ben sadece "Ben-im" duygusu ortaya ç'kmadan ön-
ceki hali tarif etmeye çalışıyorum; fakat o halin kendisi zihnin
S: Bedenime çok sıkı sarılmış olduğumu hissediyorum, öyle ki,
ve zihne ait lisanın ötesi olduğundan, tarif edilemez.
"ben beden'im" fikrinden bir türlü vazgeçemiyorum. Bedenim
S: "Ben-im" bütün deneyimlerin temelidir. Sizin tarif etmeye
yaşadıkça bu fikirden kopamayacağını. Bazı insanlar, yaşar-
çalıştığınız da sınırlı ve geçici bir deneyim olmalı. Siz değişmez
ken asla gerçeğe varılamayacağı savındalar, ben de onlarla
olduğunuzdan söz ediyorsunuz. Bu sözü işitiyorum, onun söz-
aynı görüşü paylaşma eğilimindeyim.
lükteki anlamını biliyorum, fakat değişmez olmanın deneyimi-
M: Paylaşmadan ya da reddetmeden önce neden beden fikrini
ne sahip değilim. Bu engeli nasıl kırıp geçebilir ve değişmez
incelemiyorsunuz? Zihin mi bedende tezahür eder yoksa be-
olanın nasıl bir şey olduğunu, yakından, kişisel ve iç içe olarak
den mi zihinde? Elbet ki, "ben bedenim" fikrini tasarlayan bir
nasıl bilebilirim?
zihnin olması gerekir. Zihinsiz bir beden "benim bedenim"
olamaz. Zihin askıya alındığında "benim bedenim" de mevcut M: Sözcük bir köprüdür. Onu hatırlayın, onu düşünün onu
değildir. Zihin duygularla ve düşüncelerle derin biçimde meş- araştırın, onun çevresinde dolaşın, ona her yönden bakın, iç-
gulken de beden yine mevcut değildir. Bedenin "zihne bağlı ol- tenlikle ve sebatla onun içine dalın; bütün gecikmelere ve düş
duğunu ve zihnin de bilince, bilincin ise farkındalığa bağlı ol- kırıklıklarına katlanın, ta ki zihin aksi yöne dönsün. Sözcük-
duğunu bir kez idrak ederseniz, sizin kendini-idrak için ölme- ten uzaklaşıp, sözcüğün ötesinde olana yönelsin. Bu sadece adı-
500
501
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

nı bildiğiniz bir kimseyi aramaya benzer. Bir gün gelir, araş- ğiniz zaman, zihin düzeyinden bakıldığında karanlık ve boşluk
tırmalarınız sizi ona ulaştırır ve isim, yaşanan gerçek haline olarak tarif edilebilecek olana yönelip, onun içine dalmak için
gelir. Sözcük ile anlamı arasındaki bağlantı nedeniyle, sözcük- hazır olursunuz. Çünkü zihin içerik ve değişiklik arzusuyla kıv-
ler değerlidirler ve eğer insan sözcüğü çok büyük bir dikkatle ranmaktadır, ona göre gerçek, içeriksiz ve değişimsizdir.
incelerse, kavramın ötesine geçerek, onun kökenindeki dene- S: Bu bana ölüm gibi görünüyor.
yime ulaşır. Aslında, sözcüklerin ötesine ulaşmak için tekrar- M: Öyledir. Aynı zamanda her şeyi kaplayan, her şeyi fetheden,
lanan girişimlere meditasyon denir. Sadhana da zaten sözlü sözcüklerin ötesinde keskin ve yoğun olandır. Sıradan bir be-
olandan sözsüz olana geçmek için sürdürülen ısrarlı girişim- yin, parçalanmaksızın ona dayanamaz; bu yüzdendir sadhana'

lerdir. Bu iş umutsuz görünse de bir an gelir, her şey birden- ya olan mutlak ihtiyaç. Hayatta beden sağlığı, zihin berraklığı,

bire apaçık ve sade ve harikulade kolay olarak gerçekleşir. Fa- şiddete başvurmamak, bencil olmamak, akıllı ve spiritüel bir
varlık olarak devam edebilmek için esastır.
kat siz şimdiki yaşam biçiminize ilgi duydukça, bilinmeyene
S: Gerçek dediğiniz şeyde varlıklar mevcut mudur?
dalmak için son adımı atmaktan ürküp çekineceksiniz.
M: Kimlik Gerçek'tir. Gerçek kimliktir. Gerçek şekilsiz bir küt-
S: Bilinmeyen niçin beni ilgilendirsin? Bilinmeyenin yararı ne-
le, sözsüz bir kaos değildir. O güçlüdür, farkındadır, mutlu-
dir?
dur, sizin hayatınız ona kıyasla, güneşin karşısındaki bir mum
M: Herhangi bir yararı yoktur. Fakat, sizi bilinenin dar çer-
gibidir.
çevesi içinde tutanın ne olduğunu bilmek yararlıdır. Bilinenin
tam ve doğru bilgisidir sizi bilinmeyene götürecek olan. Siz S: Tanrı'nın lütfuyla ve öğretmeninizin himmetiyle bütün ar-
onu yararla, avantajla, çıkarla ilgili olarak düşünemezsiniz; zuları ve korkuları kaybederek değişmezlik haline geldiniz. So-
sükûnet içinde ve bağımlılıklardan kurtulmuş olmak, her tür- rum basittir - halinizin değişmez olduğunu nasıl biliyorsunuz?
lü kişisel çıkar endişelerinin, her türlü bencilce hesapların eri- M: Sadece değişebilir olan üstünde düşünülüp konuşulabilir.
şemeyeceği bir yerde durmak, özgürlüğe ulaşmanın kaçınılmaz Değişmez olan ancak sessizlik içinde idrak edilebilir. Bir kez
şartıdır. Siz buna ölüm diyebilirsiniz; bana göre ise bu en an- idrak edildiğinde, o, değişebilir olanı derin biçimde etkiler, ken-
lamlı ve yoğun biçimde yaşamaktır, çünkü ben tüm bütünlüğü disi etkilenmeden kalarak.
içinde hayatla birim - yoğunluk, anlamlılık, uyum; daha başka S: Siz, tanık olduğunuzu nasıl biliyorsunuz?

ne istersiniz? M: Bilmiyorum, tanığım. Çünkü olmak, her şeye tanık olmayı


gerektirir.
S: Daha başka şey istenmez kuşkusuz. Fakat şimdi siz biline-
bilir olan hakkında konuşuyorsunuz. S: Varoluş, söylentilere dayanılarak da kabul edilebilir.
M: Yine de sonunda, direkt tanıklık ihtiyacını duyacağınız bir
M: Bilinmez olan hakkında ancak sessizlik konuşur. Zihin an-
noktaya gelirsiniz. Tanıklık kişisel ve fiili olmasa bile, hiç ol-
cak bildiği hakkında konuşabilir. Eğer bilinebilir olanı gayret-
mazsa mümkün ve anlaşılır olmalıdır. Direkt deneyim en son
le incelerseniz, o eriyip gider, geriye bilinmez olan kalır. Fakat
kanıttır.
ilk imgeleme, ilgi ve merak pırıltısı ile birlikte, bilinmez olan
örtülür ve bilinen öne çıkar. Bilinen, değişken olan, işte siz S: Deneyim kusurlu ve yanlışa götürücü olabilir.
onunla birlikte yaşarsınız - değişmez olan sizin işinize yara- M: Tamamen, fakat bir deneyim gerçeği vardır. Deneyim her
maz. Ancak değişken olana iyice doyup, değişmez olanı özledi- ne olursa olsun, ister doğru, ister sahte, bir deneyimin vuku

500
501
SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
BEN O'YUM

olduğunuzda gerçeği bilebilirsiniz.


buluşu inkâr edilemez. Bu onun kendi kanıtıdır. Kendinizi ya-
S: Eğer gerçek, sözlerin ve zihnin ötesi ise, onun hakkında ne-
kından gözleyin, bilincin içeriği her ne olursa olsun, onun ta-
den bu kadar çok konuşuyoruz?
nıklığı onun içeriği ile bağımlı değildir, farkındalık kendi ken-
M: Onun sevinci için elbette. Gerçek en yüce mutluluktur. On-
disidir ve o olaya göre, olay ile değişmez. Olay hoş ya da nahoş
dan söz etmek bile mutluluktur. "
olabilir, küçük ya da önemli olabilir, farkındalık hep aynıdır,
S: Dinleyin Efendim, size geliyorum çünkü sıkıntıdayım. An-
değişmez. Saf farkındalığın kendine has doğasına, onun hiç
lamadığım bir dünyada kaybolmuş, çaresiz, zavallı bir ruhum.
benlikçi bilinç izi taşımayan doğal kimliğine dikkat edin. Ve
Büyümemi, doğurmamı ve ölmemi isteyen Tabiat Ana'dan kor-
onun kökenine inin, çok geçmeden, farkındalığın sizin gerçek
kuyorum. Bütün bunların anlamını ve amacını sorduğum za-
doğanız olduğunu ve farkında olduğunuz hiçbir şeyin kendini-
man o bana yanıt vermiyor. İyi ve bilge olduğunuzu duydu-
ze ait olduğunu söyleyemeyeceğinizi fark edeceksiniz.
ğum için size geldim. Siz değişken olanın sahte ve geçici oldu-
S: Bilinç ve içeriği bir ve aynı değil midir?
ğundan söz ediyorsunuz ve ben bunu anlayabiliyorum. Fakat
M: Bilinç gökteki bulut gibidir ve su damlaları içeriktirler. Bu-
siz değişmez olandan söz ettiğinizde de, kendimi kaybolmuş
lutun görülebilir olması için güneşe ihtiyacı vardır, bilincin de
hissediyorum. "Bu değil, o değil, bilgi ötesi ve yararsız" ise on-
farkındalık içinde odaklanmayaihtiyacı vardır.
dan niçin söz etmeli? O mevcut mudur, yoksa sadece bir kav-
S: farkındalık bir bilinç şekli değil midir?
ram mıdır?
M: İçerik (hoşlanıp hoşlanmama gibi) duygusal tercihlerden
M: O, odur, sadece vardır. Fakat sizin şimdiki durumunuzda
uzak olarak gözden geçirildiğinde, bunun bilincinde olmak far-
onun size bir yararı yoktur. Aynen, rüyanızda bir çölde susuz-
kındalıktır. Fakat yine de bilince yansıyan farkındalık ile bi-
luktan ölmekte olduğunuzu görürken, başucunuzda duran bir
linç ötesi saf farkındalık arasında bir fark vardır. Yansımış
bardak suyun size yararı olmadığı gibi. Ben sizi uyandırmaya
farkındalık, "Benfarkındayım" duygusu tanıktır, ama saf farkındalık
çalışıyorum, rüyanız her ne ise.
gerçeğin özüdür. Güneşin bir su damlasındaki aksi,
S: Lütfen bana rüya gördüğümü, yakında uyanacağımı söyle-
güneşin bir aksidir, hiç kuşkusuz, fakat o güneşin kendisi de-
meyin. Keşke böyle olsaydı. Fakat uyanığım ve acı içindeyim.
ğildir. Bilinçte tanık kimliği ile yansıyan farkındalık ile saf farkındalık
Siz acısız bir halden söz ediyorsunuz, fakat içinde bulundu-
arasında bir boşluk, bir aralık vardır ki o boşluğu zi-
ğum durumda ona sahip olamayacağımı ekliyorsunuz. Kendi-
hin geçemez.
mi kaybolmuş hissediyorum.
S: Bu sizin bakış tarzınıza göre değil midir? Zihin fark var
M: Kaybolmuş hissetmeyin. Ben sadece diyorum ki değişmez
der, kalp hiç fark yok der.
ve mutluluk-verici olanı bulmak için değişen ve acı verici ola-
M: Kuşkusuz fark yoktur. Gerçek, gerçek-olmayanda gerçeği
na sarılmayı bırakmak zorundasınız. Siz kendi mutluluğunuz-
görür. Gerçek olmayanı yaratan zihindir ve sahtenin sahte ol-
la ilgilisiniz ve ben size diyorum ki, böyle bir şey yoktur. Mut-
duğunu gören de zihindir.
luluk sizin kendinize ait bir şey asla değildir, o "ben"in olma-
S: Anladığıma göre, sahtenin sahte olduğunu gördükten sonra
dığı yerdedir ancak. Onun ulaşamayacağınız bir yerde olduğu-
gerçek olanın deneyimi yaşanabiliyor.
nu söylemiyorum; siz sadece kendi ötenize, egonuzdan öteye
M: Gerçeğin deneyimi diye bir şey yoktur. Gerçek, deneyim-
uzanmalısınız, o zaman onu bulacaksınız.
ötesidir. Tüm deneyim zihindedir. Siz, ancak gerçeğin kendisi

496 497
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
500
S: Eğer kendimden öteye gitmem gerekli idiyse, neden ilk an- M: Her biri kendi evreninde sayısız tanrı vardır. Onlar yaratır
da "Ben-im" fikrine kapıldım? ve tekrar yaratırlar, sonsuza dek. Siz onların sizi kurtarma-
M: Zihin bir daire çizmek için bir merkeze muhtaçtır. Daire ge- larını mı bekleyeceksiniz? Kurtuluş için ihtiyacınız olan zaten
nişleyebilir ve her büyümede "Ben-im" duygusu bir değişim ge- hemen ulaşacağınız yerdedir. Onu kullanın. Bildiğinizi ta so-
çirir. Kendini ele alan bir insan, bir Yogi bir spiral çizecektir, nuna kadar araştırın, inceleyin, varlığınızın bilinmeyen kat-
ama merkez yine durur, spiral ne kadar muazzam olursa ol- manlarına ulaşacaksınız. O beklenmeyen, içinizde patlayacak
sun. Bir gün gelir, bütün bu girişimlerin sahte olduğu anlaşı- ve her şeyi paramparça edecek.

lır ve o terk edilir. O merkez nokta artık kaybolur ve evren S: Bu ölüm mü demektir?

merkez olur. M: Bu hayat demektir - en sonunda!

S: Evet, belki. Fakat ben şimdi ne yapmalıyım?


M: Durmadan değişen hayatınızı büyük bir dikkatle gözlemle-
yin, eylemlerinizin ardındaki dürtü ve maksatlarınızı derinle-
mesine araştırın ve içinde kapanıp kalmış olduğunuz baloncu-
ğu kısa zamanda patlatıvereceksiniz. Bir civciv büyümek için
bir kabuğa muhtaçtır, fakat kabuğun kırılması gereken bir za-
man gelir. Eğer kabuk kırılmazsa bu ıstırap ve ölüm getirir.
86
S: Eğer Yoga uygulamazsam ölüme mahkûm olduğumu mu Bilinmeyen, Gerçeğin Yurdudur
söylemek istiyorsunuz?
M: Sizi kurtarmaya gelecek bir Guru var. Bu arada hayatını- S o r a n : Guru kimdir ve en yüce Guru kimdir?
zın akışını seyretmekle yetinin; uyanık oluşunuz ne kadar de- Maharaj: Bilincinize vaki olan her şey sizin Gurunuz'dur.
rin, kesintisiz ve her zaman kaynağa yönelik olursa, o yavaş Bilincin ötesindeki saf farkındalık ise en yüce Guru'dur.
yavaş akışın zıt yönünde, yani yukarı, kaynağa doğru hareket S: Anladığıma göre, herkes gerçeğe varma yükümlülüğü altın-
etmeye başlayacak ve sonunda o birdenbire kaynak haline ge- da. Bu bir görev mi yoksa kader mi?
lecek. Farkındalığınızla işe koyulun, zihninizle değil. Zihin bu M: Gerçeğe varış, sizin bir kişi olmadığınız olgusunun fark edil-
iş için elverişli bir araç değildir. Zaman-ötesi olana ancak za- mesidir. O nedenle de bu görev, kaybolma (yok olma) kaderin-
man-ötesi olanla erişilebilir. Bedeniniz ve zihniniz, her ikisi de de olan kişi'nin görevi olamaz. Onun bu kaderi, kendisini kişi
zamana tabidirler; sadece farkındalık zaman-ötesidir, şimdi'de olarak imgeleyen varlığın görevidir. Onun kim olduğunu bu-

bile. farkındalık halinde siz olgularla yüzleşirsiniz, gerçek de lun, imgeleme ürünü olan kişi o zaman eriyip kaybolacaktır.

olguları sever. Kurtuluş, bir şeyden kurtuluştur. Sizin hangi şeyden kurtul-
manız gerekiyor? Besbelli ki, kendiniz olarak kabul ettiğiniz
S: Yani, gerçeğe varmam için tümüyle benim farkındalığıma
kişiden kurtulmanız gerekir, çünkü sizi tutsak etmiş olan,
güveniyorsunuz, Guru'yaya da Tanrı'ya değil.
kendi hakkınızda beslediğiniz fikirdir
M: Tanrı, bedeni ve zihni verir, Guru ise onları kullanma yo-
S: Kişi nasıl ortadan kaldırılır?
lunu gösterir. Fakat kaynağa geri dönüş, o sizin işinizdir.
S: Tanrı beni yaratmıştır ve beni o gözetecektir. M: Azim ve kararlılıkla. Onun gitmesi gerektiğini anlayın ve

501
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

gitmesini dileyin - eğer bu konuda samimi ve ciddiyseniz o gi- rim? Bu durum gerçekten böyledir. Benim çaresizliğim de onun
decektir. Birisi, herhangi biri size beden-zihin değil, saf bilinç bir parçasıdır.
olduğunuzu söyleyecektir. Bunu bir olasılık olarak kabul edin M: Pekâlâ. Kendinize dikkatle ve devamlı bakın - bu yeter. Si-
ve can-ı gönülden inceleyin. Gerçekten, zaman ve mekânla ba- zi içeri kilitlemiş olan kapı aynı zamanda sizi dışarı bırakacak
ğımlı bir kişi olmadığınızı keşfedebilirsiniz. Bunun yaratacağı olan kapıdır. O kapı "Ben-im"dir. O açılıncaya kadar önünde
farkı bir düşünün! durun. Aslında o açıktır, ama siz önünde değilsiniz. Siz mev-
S: Eğer bir kişi değilsem, neyim ben? cut olmayan, kapı gibi boyanmış, hiç açılmayacak olan bir du-
M: Islak giysinin görünüşü, teması, kokusu, o ıslak kaldığı sü- var önünde bekliyorsunuz.
rece farklıdır. Tekrar kuruduğunda yine normal bir giysi olur. S: Çoğumuz, zaman zaman bazı ilaçlar alıyorduk. Daha üstün
Su onu terk etmiştir ve kim anlayabilir ki o bir zamanlar ıs- bilinç düzeylerine geçebilmek için ilaç almamızı bize öğütleyen
laktı? Sizin gerçek doğanız da göründüğü gibi değildir. Bir "ki- insanlar olmuştu. Başkaları ise aynı amaç için bol bol seks
şi" olduğunuz fikrinden vazgeçin, işte o kadar. Gerçek halini- yapmamızı önerdiler. Bu konuda sizin görüşünüz nedir?
zi yeniden oluşturmaya da ihtiyacınız yok aslında. Sizin bütün M: Hiç kuşkusuz, ilaç sizin beyninizi ve zihninizi etkileyebilir
bildiğiniz, kişidir. Siz gerçek kimliği bilmiyorsunuz. Çünkü siz ve size bütün o garip deneyimleri yaşatabilir. Fakat, size o en
kendinize o can alıcı, dönüm noktası oluşturabilecek soruyu alışılmadık deneyimi, doğumla başlayıp da uzun sürmeyecek
ya da hiç gelmeyecek bir mutluluk arayışı ile, keder ve korku
hiçbir zaman sormadınız - Ben kimim? O gerçek kimlik, kişinin
içinde yaşama deneyimini vermiş olan ilaca kıyasla bütün o
tanığıdır ve sadhana ise dikkati ve önceliği yüzeysel ve değiş-
diğer ilaçlar nedir ki? Siz bu ilacın doğasını, içyüzünü sorgula-
ken kişiden, değişmez ve daima var olan tanığa aktarmaktır.
malı ve ona karşı bir ilaç (panzehir) bulmalısınız.
S: "Ben kimim" sorusunun bana pek çekici gelmeyişinin nede-
ni nedir acaba? Ben vaktimi ermişlerin zevkli eşliğinde geçir- Doğum, yaşam, ölüm - bunlar birdir. Onlara neyin neden
meyi yeğlerim. olduğunu bulun. Doğmadan önce zaten ilaç almıştınız. O ne
M: Kendi gerçek varlığınızla birlikte olmak da kutsal bir bera- tür bir ilaçtı? Siz kendinizi bütün hastalıklardan sağaltabilir-
berliktir. Istırap ve ıstıraptan kurtulma gibi sorunlarınız ol- siniz, fakat eğer hâlâ o ilk ilacın etkisi altında bulunuyorsanız,
masa, gerçek kimliğinizi araştırmak için gerekli enerji ve se- yüzeysel tedavilerin ne yararı var?
batı bulamazsınız. Siz bir yapay kriz imal edemezsiniz. Onun S: Yeniden doğmanın nedeni karma değil midir?
hakiki olması gerekir. M: Siz ismi değiştirebilirsiniz fakat gerçek yine kalır. Sizin
S: Hakiki bir kriz nasıl meydana gelebilir? karma ya da kader dediğiniz ilaç (uyuşturucu) nedir? O sizi
M: O her an olur, fakat siz yeterince uyanık değilsiniz. Kom- aslında olmadığınız bir şey olduğunuza inandırmış. O nedir ve
şunuzun yüzündeki bir gölge, mevcut olanların o muazzam, siz ondan kurtulabilir misiniz? Daha ileri gitmeden önce, hiç
her yeri kaplayan elem ve kederi, sizin hayatınızdaki daimi olmazsa işe yarayan bir kuramı, sizin göründüğünüz gibi ol-
faktördür, fakat siz dikkat etmek istemiyorsunuz. Siz ıstırap madığınızı, bir ilacın etkisi altında bulunduğunuzu kabul et-
çekiyor, başkalarının ıstırap çektiğini görüyor fakat tepki ver- melisiniz. Ancak o zaman onun belirtilerini inceleme ve o be-
miyorsunuz. lirtilerin ortak nedenini araştırma dürtüsü ve sabrına sahip
S: Söylediğiniz doğrudur, fakat bunun için ben ne yapabili- olabilirsiniz. Siz o ilaçtan kurtuluncaya kadar, sizin bütün

500 501
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHA.RAJ

inançlarınız, biliminiz, dualarınız ve Yogalarınız bir işe yara- pek çok soru olurdu. Sorularınız kıt çünkü gerçekten ilgilen-
maz, çünkü hata üstüne oturtulmuş olduklarından, hatayı miş değilsiniz. Şimdiki halde siz haz-acı prensibiyle hareket
daha da güçlendirirler. Fakat siz eğer, ne bir beden, ne bir zi- ediyorsunuz ki işte bu egodur. Siz ego ile elele gidiyorsunuz,
hin, hatta ne de tanık, fakat bunlardan tümüyle öte olduğu- onunla savaşmıyorsunuz. Siz kişisel düşünce ve hesapların ne
nuz fikrini sürekli taşırsanız, zihninizin berraklığı artacak, ar- denli hükmü altında olduğunuzun bile farkında değilsiniz. Bir
zularınız saflık kazanacaklar, eylemleriniz merhametli ve se- insan daima kendine karşı başkaldırı halinde olmalıdır, çünkü
vecen olacaklar; bu iç arınması sizi bir başka dünyaya bir ger- ego, çarpık bir ayna gibi daraltır ve bozar. O despotların en kö-
çek ve korkusuz sevgi dünyasına götürecek. Eski duygu ve dü- tüsüdür, o sizi mutlak biçimde hükmü altına alır.
şünce alışkanlıklarınıza direnç gösterin, kendinize şunu söyle- S: Ben burada otururken, odayı, insanları görüyorum. Sizi gö-
meye devam edin: "Hayır, böyle değil, bu böyle olamaz; ben rüyorum. Sizin yakadan bakıldığında bu nasıl görünür? Siz ne
böyle değilim, buna ihtiyacım yok, onu istemiyorum." Ve kuş- görüyorsunuz?
kusuz bir gün gelecek, yanlışın ve çaresizliğin tüm yapısı çöke- M: Hiçbir şey. Ben bakarım fakat yargılarla kaplı imajlar ya-
cek ve zemin, bir yeni hayat için serbest kalacak. Ne de olsa, ratma anlamına gelen bir tarzda görmem. Tarif etmem, de-
hatırlayın ki, kendinizle ilgili tüm zihin meşguliyetiniz uyanık ğerlendirme yapmam. Ben bakarım. Sizi görürüm fakat ne ta-
olduğunuz saatlerde ve kısmen de rüyalarınızdadır; uykuda her vır ne de yargı benim görüşümü bulandırır. Ve gözlerimi baş-
şey bir kenara bırakılır ve unutulur. Bu sizin uyanıklık haya- ka tarafa çevirdiğimde zihnim, belleğin ayak sürümesine, oya-
tınızın ne kadar az önemi olduğunu gösterir, hatta kendiniz lanmasına izin vermez; o bir anda serbest ve taptaze, terte-
için bile. Sadece yatıp gözlerinizi kapatmanız ona son verebil- miz, bir sonraki izlenime hazırdır.
mektedir. Her uykuya dalışınızda, uyanacağınızdan hiç emin S: Burada size bakarken, bu olaya zaman ve mekân içinde bir
olmaksızın bunu yaparsanız, bu riski göze alırsınız. yer saptayamıyorum. Şu anda gerçekleşmekte olan bilgelik ak-
S: Uyurken bilinçli mi, bilinçsiz misiniz? tarımında ebedi ve evrensel bir nitelik var. On bin yıl önce ve-
M: Bilinçli kalırım, fakat belli bir kişi olduğum hakkında bi- ya sonra, fark etmez - olay zaman-ötesidir.
linçli değilimdir. M: İnsan çağlar boyunca pek fazla değişmez. İnsan sorunları
S: Kendini-idrak deneyiminin tadını bize biraz tattırabilir mi- aynı kalır ve aynı yanıtları gerektirir. Sizin bilgelik aktarımı
siniz? dediğiniz şeyin bilincinde oluşunuz, bilgeliğin henüz aktarılma-
M: Onu tümüyle alın! Buradadır, istemeniz yeter. Fakat iste- mış olduğunu gösterir. Ona sahip olduğunuzda artık onun bi-
mezsiniz. İsteseniz bile almazsınız. Almanızı engelleyen nedir, lincinde olmazsınız. Gerçekten sahip olduğunuz şeyin bilincin-
onu bulun. de olmazsınız. Bilincinde olduğunuz şey siz değilsinizdir ve o
S: Neyin engellediğini biliyorum - ego'm. sizin değildir. Sizin olan, algılama gücünüzdür, algıladığınız
M: Öyleyse egonuz üzerinde çalışmaya başlayın - beni rahat değil. Bilinçli olan yönün insanın bütününü kapsadığını kabul
bırakın. Siz zihniniz içinde kilitli kaldıkça, benim halim sizin etmek hatadır. İnsan bilinçsiz (bilinçaltı), bilinçli, süper-bilinçli
kavrayışınız dışındadır. olandır, fakat siz insan değilsiniz. Sizinki bir sinema perdesi-
S: Soracak sorum kalmadığını fark ettim. dir, ışık ve görme gücüdür fakat film siz değilsiniz.
M: Egonuz ile gerçekten savaşta olsaydınız, soracağınız daha S: Ben bir Guru aramalı mıyım, yoksa kimi bulursam onunla

503 561
BEN O'YUM S R İ NİSARGADATTA MAHA.RAJ

mı kalmalıyım? M: Siz onu bilgelerin beraberliğinde bulabilirsiniz.


M: Gerçeğe varıncaya dek Guru'dan Guru'ya dolaşacaksınız; S: Kimin bilge, kimin yalnızca kurnaz ve zeki olduğunu nasıl
fakat kendinizi bulduğunuzda arayış bitecek. Bir Guru bir ki- bilebileceğim?
lometre taşıdır. Siz yolda oldukça birçok kilometre taşı geçe- M: Eğer sizin niyet ve maksadınız saf ise, eğer gerçekten baş-
ceksiniz. Menzile ulaştığınız zaman, işte yalnız o sonuncusu ka hiçbir şeyi aramıyorsanız, doğru kimseleri bulacaksınız.
idi önemli olan. Gerçekte hepsi kendi zamanlarında önemliy- Onları bulmak kolaydır, zor olan, onlara güvenmek ve rehber-
diler, şimdi ise hiçbirinin önemi kalmamıştır. liklerinden gerektiği gibi yararlanabilmektir.
S: Siz Guru'ya hiç önem vermez görünüyorsunuz. O sanki bü- S: Uyanıklık hali spiritüel uygulama için uyku halinden daha
tün önemsiz olaylar arasında sadece bir tanesidir. önemli midir?
M: Her olayın bir katkısı vardır, fakat hiçbiri hayati değildir. M: Genelde, uyanıklık haline çok fazla önem atfediyoruz. Uy-
Yolda yürürken, her adım sizin hedefe ulaşmanıza yardım ku olmasa uyanıklık hali olanaksız olurdu; uykusuz kalan in-
eder ve her biri, bir diğeri kadar hayatidir, çünkü her bir adım san ya çıldırır, ya da ölür. Bilinç-dışına (bilinçaltına) bağımlı
atılmalıdır, siz onu atlayamazsınız. Eğer adım atmayı redde- olan uyanıklık bilincine niçin bu kadar çok önem verilir? Spi-
derseniz, yolunuzu tıkamış olursunuz! ritüel uygulamalarda sadece bilinç değil, bilinç-dışı da gözetil-
S: Herkes Guru'nun şanına ve yüceliğine övgüler düzerken, siz melidir.
onu bir kilometre taşı ile kıyaslıyorsunuz. Bir Guru'ya ihtiya- S: İnsan bilinç-dışma nasıl dikkat ve özen gösterir?
cımız yok mu? M: "Ben-im"i farkındalığm odağında tutun, hatırlayın, siz var
M: Bizim kilometre taşına ihtiyacımız yok mu? Evet ve hayır. olansınız, kendinizi hiç durmaksızın gözlemleyin, böylece bi-
Eğer yoldan emin değilsek, evet. Eğer yolu biliyorsak, hayır. linçdışı sizin tarafınızdan herhangi bir çaba harcanmaksızm
Kendi içimizde emin ve kuşkusuz hale ulaşmışsak, Guru'ya kendiliğinden bilincinize akacaktır. Yanlış arzular ve korku-
artık ihtiyaç yoktur, teknik konu dışında. Zihniniz bir araçtır, lar, sahte fikirler, toplumsal yasaklar, onun bilinç ile serbestçe
onu nasıl kullanacağınızı bilmelisiniz. Tıpkı bedeninizi nasıl alışverişini karşılıklı etkileşimini tıkar ve engeller. Onlar ser-
kullanacağınızı bildiğiniz gibi, zihninizi de nasıl kullanacağını- bestçe haşır neşir olduklarında, ikisi bir olur ve o bir de bütün
zı bilmelisiniz. her şey olur. Kişi tanığa katılır, tanık farkındalığa, farkında-
S: Zihnimi kullanmayı öğrenmekle ne kazanırım? lık ise saf varoluşa katılır; bununla birlikte, kimlik kaybolmaz,
M: Arzudan ve korkudan kurtuluşu kazanırsınız ki onlar ta- yalnızca onun sınırlılığı kaybolur. O yücelir ve Öz Varlık, sad-
mamen zihnin yanlış kullanımının sonucudurlar. Sadece zi- guru ebedi dost ve rehber haline gelir. Siz ona ibadet ile yakla-
hinsel bilgi yetmez. Bilinen rastlantısaldır, bilinmeyene gelin- şamazsımz. Hiçbir dış faaliyet içteki varlığa ulaşamaz; dualar
ce, o gerçeğin yurdudur. Bilinenin içinde yaşamak bağımlılık- ve ibadetler sadece yüzeyde kalırlar. Daha derinlere varmak
tır, bilinmeyenin içinde yaşamak özgürleşmedir. için meditasyon şarttır; uyku, rüya ve uyanıklık hallerinin
S: Anladım ki spiritüel uygulamalar kişisel benliğin bertaraf ötesine ulaşmak için çaba gerekir. Başlangıçta girişimler dü-
edilmesi çalışmalarıdır. Böyle uygulamalar demir gibi bir azim zensizdir, sonra, bunlar daha sıklaşırlar, düzenli bir hal alır-
ve insafsız bir uygulama gerektirir. Böyle bir çalışma için ge- lar, daha sonra sürekli, yoğun ve güçlü bir hale gelirler, en so-
rekli dürüstlüğü ve enerjiyi nerede bulmalı? nunda bütün engeller fethedilir.

506 561
BEN O'YUM S R İ NİSARGADATTA MAHA.RAJ

S: Neyin engelleri? ya, berraklaşmaya ihtiyaç vardır, bunu da farkındalık hali sağ-
M: Kendini-unutuşun meydana getirdikleri. layabilir. Sevgi ve iradenin de sırası gelecektir, fakat önce ze-
S: Hemen her şey beni meditasyon yapmaya itiyor. Meditas- min hazırlanmış olmalı. Önce farkındalığın güneşi doğmalı -
yonda bir zevk ve şevk bulmuyorum, ama başka birçok şeye il- ardından hepsi gelecektir.
gi duyuyorum; bazılarını çok istiyorum ve zihnim onlara kayıp
duruyor; meditasyon girişimlerim öylesine isteksizce ki, ne
yapmam gerekir?
M: Kendinize şöyle sorun: "Bütün bunlar kimin başına geli-
yor?" İçe dönmek için her şeyi fırsat olarak kullanın. Bütün
engelleri farkındalığın yoğunluğu içinde yakarak yolunuzu ay-
87
dınlatın. Bir arzu ya da korku duyduğunuz zaman, yanlış olan
ve giderilmesi gereken şey arzu ve korku değil, arzulayan ve Zihni Sessiz Tutun, Keşfedeceksiniz
korkan "kişi"dir. Pekâlâ doğal ve haklı olabilecek arzularla ve
korkularla savaşmanın anlamı yoktur; geçmiş ve gelecek ha- Soran: Bir keresinde garip bir deneyim yaşadım. Ben yoktum,
taların nedeni, onların hükmü altına girmiş olan kişidir. Kişi dünya da yoktu, sadece ışık vardı -içte ve dışta- ve muazzam hu-
dikkatle incelenmeli ve onun sahteliği görülmelidir; işte o za- zur. Bu dört gün sürdü ve sonra günlük bilinç haline geri dön-
man onun sizin üzerinizdeki gücü sona erecektir. Zaten, her düm. Şimdi içimde öyle bir duygu var ki, bütün bildiklerim,
uykuya dalışınızda o da yatışıp dibe çöker. Derin uykuda siz inşaat süreci içindeki bir binayı örten iskelelerden ibaret. Mi-
egonuzla meşgul bir kişi değilsiniz, ama yaşamaktasınız. Siz marı, projesi, plânları, maksadı - bunların hiçbirini bilmiyo-
canlı ve bilinçliyken egonuzla meşgul değilseniz, artık bir "ki- rum; bazı faaliyetler cereyan ediyor, bir şeyler oluyor; bütün
şi" değilsiniz demektir. Uyanıklık saatlerinde sanki bir sah- söyleyebildiğim bu. Ben sanki o yapı iskelesiyim, çok belirsiz
nedeymişsiniz gibi bir rol oynamaktasınız, fakat oyun bittiği ve kısa ömürlü bir şey; bina hazır olduğunda, iskele sökülüp
zaman siz nesiniz? Oyun başlamadan önce ne idiyseniz, oyun kaldırılacak. "Ben-im" ve "Ben neyim" hiç önemli değil, çün-
bittikten sonra yine o'sunuz. Kendinize, hayat sahnesinde bir kü bina bir kez hazır olunca "Ben" doğal olarak gidecek, ar-
rol oynuyormuşsunuz gibi bakın. Gösteri muhteşem ya da ace- dında kendisiyle ilgili yanıtlanacak bir soru bırakmadan.
mice olabilir, fakat siz oyunun içinde değilsiniz, sadece seyre- Maharaj: Siz bütün bunların farkında değil misiniz? Farkın-
diyorsunuz; ilgiyle ve sempatiyle elbette, fakat oyun -yani ha- dalık gerçeği, kalıcı olan faktör değil midir?
yat- devam ederken sizin sadece seyretmekte olduğunuzu sü- S: Benim kalıcılık ve kimlik duygum -çok uçucu ve güvenil-
rekli hatırlayarak. mez olan- belleğe bağlı bir şey. Yakın geçmişten bile ne kadar
az şey hatırlıyorum! Bir ömür yaşadım, geriye benimle kalan
S: Bilmek, farkında olmak üzerinde her zaman ısrarla duru-
nedir? Bir olaylar demeti, en fazla, bir kısa öykü.
yorsunuz. Sevgiden ve iradeden pek söz etmiyorsunuz. Neden?
M: Hepsi sizin bilinciniz içinde yer alıyor.
M: İrade, sevgi, mutluluk, çaba, tat alma, bunlar kişisellik ile
S: İçinde ya da dışında. Gündüz - içinde, gece - dışında. Bilinç
derin biçimde bulaşmış bulunmaktadırlar ki bu yüzden onlara
her şey değil. Onun ulaşamadığı yerlerde birçok şey oluyor.
güvenilemez. Yolculuğun başlangıcında arınmaya ve yıkanma-

506 561
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHA.RAJ

Bilincinde olmadığım bir şeyin mevcut olmadığını söylemek etmiş-tezahür etmemiş (içsel ve görünen / sagun - nirguna).
tümüyle yanlıştır. S: Sözel düzeyde bu doğru geliyor. Kendimi varoluşun tohu-
M: Söylediğiniz mantıksaldır. Fakat siz gerçekte ancak bilin- mu gibi, bir bilinç noktası gibi tasavvur edebiliyorum. "Ben-im"
cinizin içinde olanı bilirsiniz. Sizin bilinçli deneyiminiz dışın- devresel olarak, nabız atışları gibi beiirip kayboluyor. Fakat
da mevcut olduğunu iddia ettikleriniz, eldeki bilgilerden çıka- bunu bir realite olarak idrak etmek ve onun ötesine, değiş-
rılmış sonuçlardır. mez olanın, sözsüz gerçeğin içine dalmak için ne yapmam ge-
S: Sonuç çıkarma olabilir, ama bu, duyusal algılamadan daha rekir?
gerçektir. M: Hiçbir şey yapamazsınız. Zamanın getirmiş olduğunu yine
M: Dikkatli olun. Konuşmaya başladığınız andan itibaren siz zaman götürecektir.
sözel bir evren yaratırsınız; sözcükler, fikirler, kavramlar ve S: Peki, öyleyse bu Yoga uygulama ve gerçeği arama yolunda-
soyutlamalardan örülmüş ve birbirleriyle bağımlı, şaşılacak ki bu öğütler ve teşvikler niye? Onlar kendimi güçlü ve sorum-
şekilde birbirini üreten, destekleyen, açıklayan ama hepsi de lu hissetmemi sağlıyorlar ama aslında demek ki her şey zama-
özden ya da cevherden yoksun ve salt' zihnin yarattığı bir ev- nın elinde.
ren. Sözler sözleri yaratırlar; gerçek ise sessizdir. M: Bu Yoga'nm sonudur - bağımsızlığı idrak etmek. Olan her
S: Eğer sözcükler gerçeği içermiyorlarsa, konuşmanın ne ge- şey zihnin içinde ve zihne vaki olur, "Ben-im"in kaynağına de-
reği var? ğil. Bir kez, her şeyin kendi kendine olduğunu idrak ettiğiniz
M: Onlar, kişiler-arası iletişimi sağlamak olan sınırlı amaçları- zaman (buna ister kader, ister Tanrı, ya da rastlantı deyin) iş-
nı yerine getirirler. Sözcükler gerçekleri iletmez, onları işaret te o zaman sadece bir tanık olarak kalırsınız, anlayan, tat alan
ederler. Kişilik ötesine geçtiğinizde artık sözcüklere ihtiyacı- fakat tedirgin olmayan, kaygısız bir tanık olarak...
nız olmaz. S: Çevremde olup bitenlerden bir tür sorumluluk hissediyorum.
M: Siz ancak değiştirebileceklerinizden sorumlusunuz. Bütün
S: Beni kişilik ötesine ne geçirir? Bilincin ötesine nasıl geçebi-
değiştirebileceğiniz ise kendi tavrınızdır. Sizin sorumluluğu-
lirim?
nuz oradadır.
M: Sözcükler ve sorular zihinden gelir ve sizi orada tutarlar.
Zihnin ötesine geçmek için sessiz ve sakin olmak zorundası- S: Bana, başkalarının keder ve acılarına kayıtsız kalmamı öğüt-
nız. Sessizlik ve sükûn - öteye yol budur. Soru sormayı kesin. lüyor sunuz!
S: Soru sormaktan bir kez vazgeçersem, sonra ne yapacağım? M: Kayıtsız olmadığınız pek söylenemez. İnsanların tüm ıstı-
M: Beklemek ve gözlemlemekten başka ne yapabilirsiniz? rapları sizin gelecek öğünde yemeğinizi zevkle yemenizi engel-
S: Neyi bekleyeceğim? lemiyor. Tanık kayıtsız değildir. O tam anlayış, dopdolu şef-
M: Varlığınızın merkezi bilinç yüzüne çıksın ve belli olsun di- kattir. Siz ancak bir tanık olarak başkalarına yardım edebilir-
ye. Üç hal -uyku, rüya ve uyanıklık- bilinçtedir, tezahür etmiş- siniz.
tir. Sizin bilinç-dışı dediğiniz de zamanla tezahür edecektir; S: Ben bütün hayatımda sözcüklerle beslendim. İşitmiş ve oku-
bilincin ötesinde, tezahür etmemiş olan yatar. Ve hepsinin öte- muş olduğum sözcüklerin sayısı yüz milyonları bulur. Onların
sinde, hepsini kaplayan ve dolduran ise varoluşun kalbidir, bana bir yararı oldu mu? Hiç!
düzenle atar durur - tezahür etmiş-tezahür etmemiş; tezahür M: Zihin lisanı şekillendirir ve lisan da zihne şekil verir. Her

506 561
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHA.RAJ

ikisi de araçtır. Onları kulanın ama kötü kullanmayın. Söz- cükleri gelişigüzel bir araya dizerek bir Ramayana, bir Mahab-
cükler sizi ancak kendi sınırlarına kadar götürebilirler; öteye harata ve Bhagavad-Gita asla meydana getirilemezdi. "Rast-
devam etmek için onları terk etmek zorundasınız. Sadece ses- lantısal ortaya çıkış" kuramı kabul edilebilir görünmüyor. An-
siz bir tanık olarak kalın. lamlı olanın çıkış yeri (orijini) onun.,ötesinde olmalı. Kaostan
S: Nasıl kalabilirim? Dünya beni aşırı rahatsız ediyor. düzen yaratan kudret nedir? Yaşamak, olmaktan ve bilinçte
M: Siz kendinizi dünyadan etkilenecek kadar büyük görüyor- yaşamaktan daha fazla bir şeydir. Bilinçli canlı varlık kimdir?
sunuz da ondan. Siz öyle küçüksünüz ki sizi hiçbir şey yaka- M: Sorunuz kendi yanıtını içeriyor: Bilinçli canlı bir varlık,
layıp, etkisiz bırakamaz. Yakalanan sizin zihninizdir, Siz de- bilinçli canlı bir varlıktır. Sözcükler çok uygundur, fakat on-
ğil. Kendinizi olduğunuz halinizle bilin - bilinç içinde boyutsuz ların tüm önemini kavrayamıyorsunuz. Sözcüklerin anlamla-
ve zamansız bir nokta. Siz bir kalem ucu gibisiniz - sizinle bir rındaki derinliğe varınız: varlık, canlı, bilinçli; o zaman soru-
temasta bulunur bulunmaz zihin, dünyayla ilgili kendi tablo- lar sorarak ama yanıtlarını kaçırarak, aynı daire içinde dönüp
sunu çizmeye başlar. Siz tek ve sadesiniz - tablo ise karmaşık durmaktan kurtulacaksınız. Şunu anlamaya çalışın ki kendi
ve çok geniştir. Tablo sizi yanıltmasın - o küçücük noktadan hakkınızda sağlam (geçerli) bir soru soramazsınız, çünkü ki-
haberdar kalın - ki o tablonun her yanındadır. min hakkında soru sorduğunuzu bilmiyorsunuz. "Ben kimim?"
Var olan yok olabilir ve var olmayan varlığa bürünebilir. sorusunda "ben" bilinmiyor, dolayısıyla, soru şöyle sorulabi-
Fakat ne var ne yok olan, ama tüm varlık ve yokluğun ona lir: " 'Ben' sözcüğü ile neyi kastettiğimi bilmiyorum." Ne ol-
bağlı olduğu, işte o karşı-çıkılmaz, saldırılamaz olandır; ken- duğunuzu bulmak zorundasınız. Ben size ancak ne olmadığı-
dinizi arzunun ve korkunun nedeni ve her ikisinden de bağım- nızı söyleyebilirim. Siz dünyadan değilsiniz, siz hatta dünya-
sız ve etkilenmez olarak görün. nın içinde değilsiniz. Dünya var değildir, yalnızca siz var olan-
S: Ben korkunun nedeni nasıl olabilirim? sınız. Siz dünyayı hayalinizde bir rüya gibi yaratırsınız. Siz
M: Her şey size bağlıdır. Dünyanın mevcut olması size bağlı- rüyayı kendinizden ayıramadığınız gibi, aynı şekilde, kendiniz-
dır. Dünyanın mevcut olması sizin tercihinizdir. Onun gerçek- den bağımsız bir dış dünyanız da olamaz. Bağımsız olan sizsi-
liği hakkındaki inancınızı kaldırın, o bir rüya gibi eriyip gide- niz, dünya değil. Kendi yarattığınız bir dünyadan korkmayın.
cektir. Zaman dağları düzeltebilir, zamanın zaman-ötesi kay- Bir rüyanın içinde mutluluğu ve gerçeği aramayı bırakın, o za-
nağı olan siz ise çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Çünkü bel- man uyanacaksınız. Bütün "niçin"leri ve "nasıl"ları bilmek
lek ve beklenti olmadıkça zaman da yoktur. zorunda değilsiniz, soruların sonu yoktur. Bütün arzuları, ih-
S: "Ben-im" nihai (en son) nokta mıdır? tirasları terk edin, zihninizi sessiz tutun, keşfedeceksiniz.

M: Sizin "Ben-im" diyebilmeniz için önce var olmanız gerekir.


Varlığın kendi hakkında bilinçli olması gerekmez. Sizin olma-
yı bilmeniz gerekmez, fakat bilmek için de olmak zorundası-
nız.
S: Efendim ben bir sözcükler denizinde boğuluyorum! Görebi-
liyorum ki her şey sözcüklerin bir araya getiriliş şekline bağlı,
fakat onları anlamlı biçimde bir araya getiren biri olmalı. Söz-

506 561
BEN O ' Y U M S R İ NİSARGADATTA M A H A R A J

S: Ne tür bir gerçek? Gelip geçici mi?


88
M: Ona deneysel (deneyime dayanan) deyin, ya da fiili (yaşa-
Zihnin Bilgisi Gerçek Bilgi Değildir nan) veya vâki (olaylara dayanan) deyin. O -şimdi ve burada-
aracısız deneyimin inkâr edilemez gerçeğidir. Siz olayın anla-
Soran: Siz uyku, rüya ve uyanıklık halini tıpkı bizim gibi mi mını ve tarifini sorgulayabilirsiniz fakat olayın kendisinden
yaşıyorsunuz, yoksa farklı mı? kuşku duyamazsınız. Olmak ve olmamak birbirlerini izler ve
Maharaj: Bu üç hal de benim için uykudur. Uyanıklık halim onların gerçekliği anlıktır, gelip geçicidir. Değişmez olan Ger-
ise onlardan ötedir. Ben size bakarken, hepiniz bana uykuda çek ise zaman ve uzay ötesindedir. Oluşun ve olmayışın gelip
ve kurduğunuz rüyaları söze döker görünüyorsunuz. Ben far- geçiciliğini idrak edin ve her ikisinden de kurtulun.
kındayım, çünkü hiçbir şey imgelemiyorum. Bu, yine de bir S: Şeyler ve olaylar geçici olabilirler fakat onlar fazlasıyla bi-
tür uyku olan samadhi değildir. Bu sadece, zihnin etkisi altın- zimle birlikteler - sonu gelmez tekrarlar halinde.
da olmayan, geçmişten ve gelecekten bağımsız bir haldir. Sizin M: Arzular güçlüdürler. Tekrara neden olan arzudur. Arzu-
durumunuzda bu, arzular ve korkularla, anılar ve umutlarla nun olmadığı yerde tekrarlamalar da olmaz.
S: Korkuya ne dersiniz?
çarpıtılmıştır; benimkinde ise o olduğu gibidir - normal. Bir
"kişi" olmak demek, uykuda olmak demektir. M: Arzu geçmişe;, korku geleceğe yöneliktir. Geçmiş ıstırabın
S: Beden ile saf farkındalık arasında "iç-organ", antahkarana anısı ve onun yinelenmesi korkusu, insanı gelecek hakkında
yer almıştır, "süptil beden"; "zihinsel (mental) beden," adı her endişelendirir.
ne ise. Nasıl hızla dönen bir ayna gün ışığını, çeşitli şekiller, S: Bilinmeyenin korkusu da vardır.
huzmeler ve renklere dönüştürürse, süptil beden de parlak var- M: Acı çekmemiş olan korkmaz.
lığın (öz varlığın) sade olan ışığını, çeşitlenmiş bir dünyaya dö- S: Biz korkmaya mahkûm muyuz?
nüştürür. Sizin öğretinizi böyle anladım. Kavrayamadığım şey, M: Korkuyu, kişisel mevcudiyetin gölgesi olarak görüp onu öy-
bu süptil bedenin ilk anda nasıl oluştuğu. lece kabul edinceye kadar, kişiler olarak biz korkmaya mec-
M: O, "Ben-im" fikrinin ortaya çıkışıyla birlikte yaratılmıştır. buruz. Bütün kişisel denklemleri terk edin, korkudan kurtula-
caksınız. Bu zor değildir. Arzunun sahte olarak tanınması ile
İkisi birdir.
arzudan kurtulmuşluk kendiliğinden gelir. Sizin arzuya karşı
S: "Ben-im" nasıl ortaya çıktı?
savaşmanız gerekmez. Sonuçta o bir mutluluk dürtüşüdür ve
M: Sizin dünyanızda her şeyin bir başlangıcı ve bir sonu ol-
keder var olduğu sürece de bu normaldir. Yalnız, şunu görün
ması zorunlu. Eğer olmaz ise siz ona ezeli-ebedi dersiniz. Be-
ki, arzuladığınız şeyde mutluluk yoktur.
nim görüşüme gelince, başlangıç ya da son diye bir şey yoktur
S: Biz zevk peşindeyiz.
- bunların hepsi zamanla bağımlı. Zaman-ötesi varlık tümüyle
M: Her zevk acı içine sarılmıştır. Az zamanda keşfedeceksiniz
şimdi'dedir.
ki, biri olmadan diğerine sahip olamazsınız.
S: Antahkarana ya da "süptil beden", o gerçek midir, değil mi-
S: Bir deneyimci, bir de onun deneyimi var. Bu ikisi arasın-
dir?
daki bağlantıyı ne yaratmıştır?
M: O gelip geçicidir. Varken gerçektir, sona erdiğinde ise ger-
M: Onu hiçbir şey yaratmamıştır. İkisi birdir.
çek değildir.

512 513
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHA.RAJ

S: Bir yerde bir takıntı olduğunu hissediyorum, fakat nerede Özgürlüğe ulaşmak için esas olan eğer erdemde mükemmellik
değilse, nedir?
olduğunu bilemiyorum.
M: Özgürlük, bazı yöntemlerin ya da koşulların ustaca uygu-
M: Takıntı, var olmayan dualiteyi her yerde görmekte direnen
lanması ya da kullanılması sonucu kazanılmaz. O, nedensel
zihninizdedir. sürecin ötesindedir. Onu hiçbir şey zorlayamaz ya da engel-
S: Sizi dinlerken zihnim bütünüyle şimdi'de odaklanmış du- leyemez.
rumda. Ve hiçbir sorum olmadığı için hayretteyim. S: Öyleyse neden burada, şimdi özgür değiliz?
M: Ancak hayrette olduğunuz zaman gerçeği bilebilirsiniz. M: Fakat biz "burada ve şimdi" özgürüz. Bağımlı olduğunu
S: Endişe ve korku nedeninin bellek olduğunu anlayabiliyo- imgeleyen yalnızca zihindir.
rum. Belleğe bir son vermenin yolları nelerdir? S: İmgelemeye ne son verir?
M: Yollardan söz etmeyin, yollar yoktur. Sizin sahte olduğunu M: Ona niçin son veresiniz? Bir kez, zihninizi ve onun muci-
gördüğünüz her ne ise o eriyip kaybolur. İnceleme karşısında zevi gücünü bilirseniz ve onu zehirlemiş olan -ayrı, tecrit ol-
eriyip kaybolma illüzyonun doğasıdır. İnceleyin - hepsi bu. Sız muş kişilik- fikrini giderirseniz, onu, çok elverişli olduğu ken-
sahte olanı yıkamazsınız, çünkü onu durmadan yaratıyorsu- di alanında, kendi halinde çalışmaya bırakırsınız. Zihni, olma-
nuz. Ondan geri çekilin, umursamayın, onun ötesine geçin, sı gereken yerde ve kendi işiyle meşgul tutarsanız, bu zihnin
varlığı son bulacaktır. kurtuluşudur.
S: İsa da kötülüğe aldırmamaktan ve bir çocuk gibi olmaktan S: Zihnin işi nedir?
söz ediyordu. M: Zihin kalbin karışıdır ve dünya da onların evi - aydınlık ve
M: Gerçek herkes için birdir, ancak sahte olan kişiseldir. mutlu tutulması gerekir.
S: Sadhakalar'a baktığım ve onların kuramlarını incelediğim S: Henüz anlamış değilim, özgürleşmeyi engelleyen hiçbir şey
zaman görüyorum ki onlar maddi arzuların yerine "spiritüel" yoksa, neden burada ve şimdi gerçekleşmiyor o?
ihtiras ve emelleri geçirmişler. Sizin söylediklerinizden öyle an- M: Özgürleşmenin yolu üzerinde hiçbir şey yoktur ve o bura-
laşılıyor ki "spiritüel" ve "ihtiras" bağdaşmaz. Eğer "spiritüel- da ve şimdi gerçekleşebilir; ne var ki siz başka şeylere karşı
lik" emel ve ihtirastan kurtulmuşluğu gerektiriyorsa, araştır- daha fazla bir ilgi ve heves duymaktasınız. Ve siz o hevesleri-
macıya gayret verecek dürtü ne olacaktır? Yoga öğretileri, öz- nizle savaşamazsınız. Onlarla birlikte olup iyice inceleyerek,
gürlüğe ulaşma arzusunun esas olduğundan söz ediyorlar. Bu onların yanlışlardan, yargılardan ve değer biçmelerden ibaret
arzu ve emelin en üstün biçimi değil midir? olduklarını belli edişlerini gözlemlemeniz gerekir.
M: İhtiras, emel kişiseldir, özgürleşme ise kişisel olandan kur- S: Gidip büyük bir insan, mübarek (ermiş) bir kişi ile kalsam,
tuluştur. Özgürleşmede emelin hem öznesi, hem nesnesi artık bir yardımı olmaz mı?
yoktur. İçtenlik, insanın gösterdiği çabaların meyvesini devşir- M: Mübarek insanlar her zaman sizin ulaşabileceğiniz yerde-
me özlemi değildir. O, içteki ilginin sahte olandan, esas olma- dirler, ama siz onları tanımıyorsunuz. Kimin büyük ve müba-
yandan, kişisel olandan başka yöne çevrilmesinin ifadesidir. rek olduğunu nasıl bileceksiniz? Söylentilere göre mi? Bu ko-
S: Geçen gün bize, gerçeğe varmadan önce mükemmelliğe ulan- nularda başkalarına, hatta kendinize güvenebilir misiniz? Ken-
mayı rüyamızda bile göremeyeceğimizi, çünkü zihnin değil, Oz dinizi her türlü kuşkunun ötesinde ikna edebilmeniz için tav-
Varlığın tüm mükemmelliklerin kaynağı olduğunu söylediniz.
5 1 5 561
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J

siyelerden, övgülerden ve hatta geçici vecit hallerinden fazlası- uyanıklık hali temelde rüya ve rüyasız uyku halinden farklı
na ihtiyaç vardır. Siz büyük ve mübarek bir insanla karşıla- değil. Bu üç hal temelde, bedenle özdeşleşme yanılgısı vakası-
şabilirsiniz de bu iyi şansınızdan uzun süre haberiniz bile ol- dır. Bu belki doğrudur, fakat bunun gerçeğin tümü olmadığını
maz. Büyük bir adamın küçük yaşlardaki oğlu, babasının bü- hissediyorum.
yük bir adam olduğunu yıllar boyu bilmeyecektir. Büyüklüğü M: Gerçeği bilmeye uğraşmayın,- çünkü zihin yoluyla edinilen
tanıyabilmek için olgunlaşmanız, kutsallık için gönlünüzü arın- bilgi gerçek bilgi değildir. Fakat neyin gerçek olmadığını bile-
dırmanız gerekir. Aksi halde vaktinizi ve paranızı boşa harca- bilirsiniz - ki bu da sizin sahte olandan kurtulmanıza yeter.
mış ve hayatın size sunduklarını bilmeden kaçırmış olursu- Doğruyu bildiğiniz fikri tehlikelidir, çünkü o sizi zihin içinde
nuz. Dostlarınız arasında iyi insanlar var - onlardan çok şey hapseder. Ancak bilmediğiniz zaman, araştırmak için serbest
öğrenebilirsiniz. Ermişlerin peşinden koşup durmak da bir oyun olursunuz. Ve araştırma yapmadıkça kurtuluş yoktur, çünkü
oynamadır. Onun yerine kendinizi hatırlayın ve günlük haya- araştırmamak tutsaklığın başlıca nedenidir.
tınızı acımasızca gözlemleyin. Samimi ve ciddi olun, dikkatsiz- S: Diyorsunuz ki, dünya illüzyonu "Ben-im" duygusu ile baş-
liğin ve imgelemenin bağlarını kopartmakta başarısızlığa düş- lar. Fakat "Ben-im" duygusunun kökenini sorduğumda, onun
meyeceksiniz. bir kökeni olmadığını, çünkü incelendiğinde onun eriyip kay-
S: Yapayalnız mücadele etmemi mi istiyorsunuz? bolduğunu söylüyorsunuz. Üstüne bir dünya kurulacak kadar
M: Hiçbir zaman yalnız değilsiniz. Size her zaman en sadık şe- somut olan bir şey bir illüzyondan ibaret olamaz. "Ben-im"
kilde hizmet eden güçlerin ve varlıkların huzurundasınız. On- duygusu, bilincinde olduğum tek değişmez faktördür; o nasıl
ları algılasanız da algılamasanız da, onlar gerçektirler ve faal- sahte olabilir?
dirler. Her şeyin sizin zihninizde olduğunu, sizin zihinden öte M: Sahte olan "Ben-im" duygusu değil, fakat kendinizi ne
olduğunuzu ve gerçekten yalnız başınıza olduğunuzu ne za- sandığınızdır. En küçük bir kuşku olmaksızın, kendinizi san-
man idrak ederseniz, işte o zaman her şey sizsiniz. dığınız şey olmadığınızı biliyorum. Mantıklı ya da mantıksız,
S: Her-şeyi-bilen ne demektir? Tanrı her-şeyi-bilen midir? Siz siz apaçık olanı yadsıyamazsınız. Siz bilincinde olduklarınızın
her şeyi bilen misiniz? İşittiğimiz bir deyim var - evrensel ta- hiçbiri değilsiniz. Zihninizde kurmuş olduğunuz yapıyı yıkıp
nık. Bu ne demektir? Kendini-idrak, her şeyi bilmeye mi dela- dağıtmak için gayretle işe koyulun. Zihnin kurduğunu, zihin
let eder? Yoksa o bir özel eğitim meselesi midir? yıkmalıdır.
M: Bilgiye karşı tüm merak ve ilgiyi bütünüyle yitirmek, her- S: Zihin olsun ya da olmasın, şimdiki ânı inkâr edemezsiniz.
şeyi-biliş ile sonuçlanır. Bu, bilinmesi gerekeni, hatasız eylem Şimdi olan vardır. Görünüşü sorgulayabilirsiniz ama, olguyu,
için, doğru zamanda bilme yeteneğidir. Ne de olsa. Bilgi eylem hayır. Olgunun kökenindeki nedir?
için gereklidir ve eğer siz bilinci işin içine sokmadan doğru ve M: "Ben-im" tüm görünüşün kökeninde olandır ve bizim ha-
spontane eylem yapabiliyor sanız, çok daha iyidir. yat dediğimiz o art arda sıralanan olayların arasındaki daimi
S: İnsan bir başkasının zihnini bilebilir mi? bağlantıdır. Fakat ben "Ben-im"den öteyim.
M: Önce kendi zihninizi bilin. O tüm evreni içerir ve daha da S: Gerçeğe varmış insanların, kendi hallerini tarif ederken ge-
yer kalır! nellikle dinlerinden ödünç aldıkları terimler kullandıklarını
S: Sizin işlerlikte olan kuramınıza göre, öyle görünüyor ki, görüyorum. Siz Hindu'sunuz ve böylece Brahma, Vishnu ve
404
258
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHA.RAJ

Shiva'dan söz ediyorsunuz. Hindu yaklaşımları, Hindu ben- rünüşlü genç bir adam- görünüşe göre çok gerçekçi ve yete-
zetmeleri kullanıyorsunuz. Lütfen bize söyleyin sözlerinizin nekli bir insan, fakat bir huzur ve sessizlik atmosferiyle çevre-
ardında yatan deneyim nedir? Onlar nasıl bir gerçek hakkın- lenmiş. Öğretisi geleneksel ve karma Yoga ağırlıklı; özverili
dadır? çalışma, Guru'ya hizmet vb. Gita'daki gibi, özverili çalışma-
M: Bu bana kullanmayı öğrettikleri lisandır, benim konuşma nın, kurtuluşla sonuçlandığını söylüyor. Büyük plânlar ve pro-
tarzımdır. jelerle dolu: Birçok ülkede spiritüel merkezler açmak üzere iş-
S: Fakat lisanın ardında ne var? çiler yetiştiriyor. Öyle görünüyor ki onlara sadece yetki ver-
M: Onları reddetme dışında nasıl sözcüklere dökebilirim? Bu mekle kalmayıp, kendi adına iş yapmaları için güç de veriyor.
nedenle zamansız, uzaysız, nedensiz gibi sözcükler kullanıyo- M: Evet, güç aktarımı diye bir şey vardır.
rum. Bunlar da sözcüklerdir, fakat anlam yüklü olmadıkla- S: Ben onlarla birlikteyken, görünmezleşiyormuşum gibi ga-
rından benim amacıma daha uygundurlar. rip bir duygu içine giriyordum. Müritler Guruları'na olan tes-
S: Eğer anlamsız iseler, niçin kullanıyorsunuz? limiyetleri içinde bana da teslimiyet gösteriyorlardı! Onlar için
M: Çünkü sözcüklerin geçersiz olduğu bir yerde sözcükler kul- her ne yaptıysam, onlara göre bunu yapan onların Guruları idi
lanmamı istiyorsunuz. ve beni sadece bir vasıta olarak görüyorlardı. Ben sadece sağa
S: Görüşünüzü anlıyorum. Yine sorumu elimden çaldınız! ya da sola çevrilerek açılıp kapanacak bir musluk gibiydim.
Herhangi bir kişisel ilişki yoktu. Onlar beni kendi inançlarına
döndürmeyi biraz denediler, bir direnç hisseder etmez de, beni
dikkat ve ilgi alanlarının dışında bıraktılar. Kendi aralarında
bile birbirleriyle pek ilgili görünmüyorlardı. Onları bir arada
tutan, Guruları'na duydukları ortak ilgi idi. Bu bana oldukça
soğuk, neredeyse insanlık dışı bir tavır gibi geldi. Kendimi
89 Tanrı'nın elinde bir araç gibi görmek bir şeydir; ama "Her şey
Spiritüel Hayatta İlerleme Tanrı'dır görüşü ile, her türlü dikkat ve anlayışın sizden esir-
genmesi ise zalimliğe varan bir ilgisizliğe götürebilir. Ne de ol-
Soran: Biz iki kız, İngiltere'den geldik. Yoga hakkında az şey sa, bütün savaşlar da zaten "Tanrı adına" yapılmıştır. Tüm
biliyoruz ve buradayız; çünkü bize, Hintliler'in hayatında spi- insanlık tarihi birbiri ardından gelen "kutsal savaşlar"la dolu.
ritüel öğretmenlerin çok büyük rolü olduğu söylendi. İnsan asla savaşta olduğu kadar kişiliksiz olamaz!
Maharaj: Hoş geldiniz. Burada bulacağınız yeni hiçbir şey yok. M: Varolma iradesi ısrar etmeyi, direnmeyi kapsar. Varolma
Yapmakta olduğumuz iş zaman-ötesidir. O, on bin yıl önce de iradesini kaldırın, ne kalır? Mevcut olmak ya da olmamak za-
man ve uzay içinde bir şeyle ilişkilidir; burada ve şimdi, orada
aynı idi, on bin yıl sonra da aynı olacak. Yüzyıllar akıp geçer,
ve o zaman, bunlar da yine zihindedir. Zihin bir tahmin ve zan
fakat insani sorunlar değişmez - ıstırap çekmek ve ıstıraba son
oyunu oynar; o her zaman kararsızdır, endişe içinde ve hu-
vermek sorunu.
zursuzdur. Size sadece bir tanrının ya da bir Guru'nun aletiy-
S: Geçen gün, yedi yabancı genç Bombay'da ders vermekte olan
mişsiniz gibi davranılması gücünüze gidiyor ve size bir kişi
Guruları'nı görmeye gelmişlerdi. Guru ile tanıştım -çok iyi gö-

518 561
BEN O'YUM S R İ NİSARGADATTA MAHA.RAJ

gibi davranılmasında ısrar ediyorsunuz, çünkü kendi varlığı- nun konumundan ve yetkinliğinden mutlak surette emin ol-
nızdan emin değilsiniz ve bir kişi olmanın rahatlığından, gü- malıdır, aksi halde, onun inancı mutlak ve eylemi tam olamaz.
venliğinden vazgeçmek istemiyorsunuz. Olduğunuza inandığı- Sizi sizin ötenizdeki mutlak'a götürecek olan yine kendi içi-
nız şey olmayabilirsiniz, ama o size bir süreklilik duygusu ve- nizdeki mutlak'tır - mutlak gerçek, mutlak sevgi, bencil olma-
riyor, geleceğiniz, şimdi'nize doğru akıyor ve sarsıntısızca geç- mak, kendini-idrak için tartışılmaz faktörlerdir. İçtenlik ve cid-
mişe dönüşüyor. Kişisel mevcudiyetinizin yadsınması korku- diyetle bunlara ulaşılabilir.
tucu oluyor, fakat onunla yüz yüze gelmeli ve tüm hayat ile S: Anladığıma göre insanın bir mürit olması için ailesinden,
özdeşliğinizi fark etmelisiniz. O zaman kimin kim tarafından mal ve mülkünden vazgeçmesi gerekir.
kullanıldığı sorunu artık kalmaz. M: Bu Guru'ya göre değişir. Bazıları erişkin müritlerinin mün-
S: Görmüş olduğum bütün ilgi, bana kendi inançlarını kabul zeviler ve zahitler olmalarını beklerler; bazıları ise aile haya-
ettirmek için bir girişimdi. Ben direnince, onlar bana olan tüm tını ve görevlerini teşvik ederler. Çoğu, örnek bir aile hayatı-
ilgilerini yitirdiler. nın vazgeçiş ve terkten daha zor olduğu ve olgun ve dengeli
M: İnsan din değiştirmekle ya da rastlantı sonucu mürit ol- bir kişilik için daha uygun olduğu görüşündedir. Erken aşa-
maz. Genellikle, birçok hayat boyunca korunmuş ve sevgi ve malarda manastır hayatının disiplini tavsiye edilebilir. Bu ne-
güven çiçekleri vermiş bir kadim bağlantı vardır ki o olmasa, denle Hindu kültüründe, öğrencilerin yirmi beş yaşına kadar
müritlik de olmazdı. rahipler gibi yaşamaları beklenir -yoksul, iffetli ve itaatli- ev-
S: Bir öğretmen olmaya karar verişinize ne neden oldu? lilik hayatının zorluklarını ve baştan çıkarıcılıklarını göğüsle-
M: Öyle adlandırıldığımdan, o hale geldim. Ben kim oluyorum yebilecekleri bir karakter oluşturabilme fırsatını onlara ver-
öğretecek; ve kime? Ben neysem siz o'sunuz ve siz neyseniz mek için.
ben o'yum. "Ben-im" hepimize aittir, hepimiz için ortaktır, bir- S: Bu odadaki insanlar kimlerdir? Müritleriniz mi?
dir; "Ben-im"in ötesinde ışığın ve sevginin uçsuz bucaksızlığı M: Onlara sorun. İnsanın müritliği sözel düzeyde değil, fakat
vardır. Onu görmüyorsunuz, çünkü başka tarafa bakıyorsu- onun varlığının sessiz derinliklerindedir. Siz kişisel seçiminiz-
nuz; ben sadece gökyüzünü işaret edebilirim, yıldızları görmek le öğrenci olmazsınız; o bir kişisel iradeden çok, bir kader me-
sizin işinizdir. Yıldızları görmek bazılarının daha çok vaktini selesidir. Öğretmenin kim olduğu önemli değildir - onlar hepsi
alır, bazılarının ise daha az; bu onların görüşlerinin berraklı- sizin iyiliğinizi isterler. Önemli olan öğrencidir - onun dürüst-
ğına ve araştırmalarının samimiyet ve ciddiyetine bağlıdır. Bu lüğü, ciddiyeti ve içtenliği. Doğru mürit daima doğru mürşidi
ikisine sahip olmalıdırlar - ben yalnızca cesaret verebilirim. bulacaktır.
S: Bir mürit olduğumda benden ne yapmam beklenir? S: Yetkin ve sevecen bir öğretmenin gözetiminde gerçeği ara-
M: Her mürşidin kendine özgü bir yöntemi vardır ve bu genel- maya adanmış bir hayatın güzelliğini görebiliyorum ve hayır-
likle kendi Gurusu'nun öğretilerine ve kendisinin gerçeğe na- larını ve nimetlerini hissedebiliyorum. Ne yazık ki İngiltere'ye
sıl varmış olduğuna ve kendi terminolojisine göre oluşturul- dönmek zorundayız.
muştur. Bu çerçeve içinde, müridin kişiliğine uyarlamalar ya- M: Mesafe önemli değildir. Eğer arzularınız güçlü ve gerçekse-
pılır. Müride tam bir düşünme ve araştırma özgürlüğü verilir ler, onlar gerçekleşmek üzere hayatınızı yoğurup şekillendire-
ve o, doyasıya soru sorması için cesaretlendirilir. O Gurusu' ceklerdir. Tohumlarınızı ekin ve sonra işi mevsimlere bırakın.

506 561
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHA.RAJ

S: Spiritüel hayatta ilerlemenin işaretleri nelerdir? Dışa yöneltmekte olduğunuz aynı dikkati içe çevirin. Yeni ve
M: Tüm endişelerden kurtulmuşluk, bir rahatlık ve sevinç ha- özel bir farkındalık biçimi gerekmez.
li, içte derin bir huzur, dışta bol enerji. S: İnsanlara kişisel olarak yardım eder misiniz?
S: Bunu nasıl kazandınız? M: İnsanlar sorunlarını görüşmek üzere gelirler. Görünüşe
M: Hepsini Gurum'un kutsal huzurunda buldum - kendi adı- göre bir yardım alıyorlar, yoksa gelmezlerdi.
ma hiçbir şey yapmadım. O bana sessiz olmamı söyledi -öyle S: Her arandığınız zaman hazır bulunur musunuz? Yoksa ya-
yaptım- elimden geldiğince. pacağınız başka işiniz var mıdır?
S: Sizin mevcudiyetiniz de onunki kadar güçlü mü? M: Her zaman hazırım.
M: Nasıl bilebilirim? Benim için - tek mevcudiyet o. Eğer be- S: Anlıyorum ki hiçbir iş spiritüel öğretmenlik işinden daha
nimleyseniz, onunlasınız demektir. önemli değildir.
S: Her Guru beni kendi Gurusu'na havale ediyor. Başlangıç M: Maksat, en üstün önemi taşır.
noktası neresi?
M: Evrende aydınlanma ve kurtuluş için iş görmekte olan bir
kudret vardır. Biz ona Sadashiva deriz, o her zaman insan-
ların gönlündedir. Birleştirici faktör odur. Birlik - özgürleşti-
rir. Özgürlük - birleştirir. Sonuçta hiçbir şey benim ya da sizin
değildir - her şey bizimdir. Hele bir kendinizle bir olun, her
şeyle bir olacaksınız, tüm evren eviniz olacak.
90
S: Bütün bu yüceliklerin sadece "Ben-im" duygusu üzerinde Öz Varlığınıza Teslim Olun
karar kılmakla gerçekleşeceğini mi söylemek istiyorsunuz?
M: Kesin olan, basit olandır, karmaşık olan değil. Her nedense Soran: Amerika Birleşik Devletleri'nde doğdum ve son on dört
insanlar sade, kolay ve her zaman el altında olana pek güven- ayı Sri Ramana Aşramı'nda geçirdim; şimdi annemin beni
mezler. Söylediklerim hakkında neden dürüst bir deneme yap- beklediği Birleşik Devletler'e geri dönüyorum.
mıyorsunuz? O çok küçük ve önemsiz gibi görünebilir, fakat o Maharaj: Plânınız nedir?
büyüyerek güçlü, görkemli bir ağaç olacak tohum gibidir. Ken- S: Bir hemşirelik ehliyeti alabilirim ya da evlenirim, bebekle-
dinize bir şans verin! rim olur.
S: Birçok insanın burada sessizce oturduğunu görüyorum. M: Evlenmek istemenizin nedeni nedir?
Onlar ne için geldiler? S: Spiritüel bir yuva sağlamak, düşünebildiğim en üstün sos-
M: Kendileriyle buluşmak için. Evlerinde dünya fazlasıyla on- yal hizmet şeklidir. Fakat elbette hayat başka türlü de şekil-
larla beraber. Burada hiçbir şey onları rahatsız etmez. Günlük lendirilebilir. Her ne gelirse ben hazırım.
tasalarından, dertlerinden biraz uzaklaşıp, kendi içlerinde esas M: Sri Ramana Aşramı'nda bu on dört ayda size ne verdiler?
olanla temasa geçme şansları olur. Buraya geldiğiniz zamanki halinizden hangi bakımdan farklı-
S: Öz-farkındalık eğitimi nasıl yürütülür? sınız?
M: Eğitime ihtiyaç yoktur. farkındalık her zaman sizinledir. S: Artık korkmuyorum. Bir ölçüde huzur buldum.

506
561
SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J
BEN O'YUM

giysi gibi düşmesini seyredersiniz.


M: Bu ne tür bir huzur? İstediğinize sahip olmanın huzuru
mu, yoksa sahip olmadığınızı istememenin huzuru mu? S: Bendeki ölüm korkusunun bilgiden değil, kuruntudan kay-
S: Her ikisinden de biraz, sanırım. Bu hiç kolay değildi. Aş- naklandığının tamamen farkındayım.
ram'm çok huzur dolu bir yer olmasına karşın, iç dünyamda M: İnsanlar her saniye ölüyorlar. Ölmenin korku ve azabı
azap içindeydim. dünyanın üzerinde bir bulut gibi asılı duruyor. Korkmanıza
M: İç ve dış arasındaki ayrımın yalnızca zihinde olduğunu id- şaşılmaz. Fakat bir kez bilirseniz" ki sadece beden ölür ve bel-
rak ettiğiniz zaman, artık korkunuz kalmaz. leğin sürekliliği ve onda yansıyan "Ben-im" duygusu ölmez,
S: Bende bu farkında oluş hali gelip gidiyor. Henüz mutlak artık hiç korkmazsınız.
bütünlüğün değişmezliğine ulaşamadım. S: Ölelim de görelim.
M: Pekâlâ, böyle inandığınız sürece sadhananız'a devam et- M: Dikkat edin, göreceksiniz ki hayat ve ölüm birdir ve hayat
melisiniz; tamam olmadığınız yanılgısından kurtuluncaya ka- olmak ile olmamak arasında nabız gibi atar ve her biri tamam
dar. Sadhana üste eklenmiş olanları kaldırır. Siz kendinizi olmak için diğerine muhtaçtır. Siz ölmek için doğdunuz ve ye-
zaman ve uzay içinde bir noktadan daha küçük olarak idrak niden doğmak için öleceksiniz.
ettiğiniz zaman, hani kesilemeyecek kadar küçük ve öldürüle- S: Bağımlılıklardan kurtuluş bu süreci durdurmaz mı?
meyecek kadar kısa ömürlü olduğunuzu, o zaman ve ancak o M: Bağımlılıklardan kurtuluş korkuyu giderir, olguyu değil.
zaman bütün korkular gider. Siz iğne ucundan daha küçük- S: Yeniden doğmaya zorlanacak mıyım? Ne kadar dehşet veri-
seniz, iğne sizi delemez - siz iğneyi delebilirsiniz? ci!
S: Evet, bazen öyle hissediyorum - yenilmez. Korkusuz olmak- M: Zorlanma yoktur. İstediğinizi alırsınız. Kendi plânlarınızı
tan da öte - korkusuzluğun ta kendisi oluyorum. kendiniz yapar ve onları yerine getirirsiniz.
M: Sizin Aşram'a gitmenize ne sebep oldu? S: Kendi kendimizi acı çekmeye mahkûm eder miyiz?
S: Mutsuz bir aşk ilişkim oldu ve müthiş acı çektim. Ne içki, M: Biz araştırma ve inceleme yoluyla büyürüz. Ve inceleme
ne ilaçlar bana yardım edebildi. El yordamıyla bir şeyler araş- yapmak için deneyime ihtiyacımız vardır. Anlamamış oldukla-
tırırken, bazı Yoga kitaplarıyla karşılaştım. Kitaptan kitaba, rımızı tekrarlama eğilimindeyiz. Eğer duyarlı ve zeki isek, acı
ipucundan ipucuna derken, Ramana Aşramı'na geldim. çekmemize gerek olmayabilir. Acı dikkate davettir ve dikkat-
M: Şimdiki zihin halinizi dikkate aldığınızda, aynı trajedi tek- sizliğin de cezasıdır. Akıllıca ve sevecenlikle yapılan eylem tek
rar başınıza gelseydi, önceki kadar çok acı çeker miydiniz? devadır (çaredir).
S: Hayır, tekrar acı çekmeme izin vermezdim. Kendimi öldü- S: Zekâm geliştiği içindir ki yeniden ıstırap çekmeye katla-
rürdüm. namam. İntiharın ne kusuru var?
M: Demek ölmekten korkmuyorsunuz! M: Hiçbir kusuru yok, eğer sorunu çözerse. Eğer çözmezse ne
S: Ölümün kendisinden değil fakat ölmekten korkuyorum. olacak? Dış etkenlerin neden olduğu ıstırap -çok acı veren ve
Ölüm sürecinin ıstıraplı ve çirkin olduğunu düşünüyorum. tedavisi olanaksız bir hastalık ya da dayanılmaz bir felaket-
M: Nereden biliyorsunuz? Öyle olması gerekmez. O güzel ve bir ölçüde haklı bir mazeret olabilirse de, bilgeliğin ve şefkatin
huzurlu olabilir. Ölüm olayının sizinle değil de bedeninizle il- olmadığı yerde intihar yardımcı olamaz. Budalaca bir ölüm ye-
gili olduğunu bir kez bilince, bedeninizin çıkarılıp atılan bir niden doğan budalalık demektir. Ayrıca, dikkate alınması ge-

524 525
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHA.RAJ

reken karma sorunu vardır. Dayanmak, sabretmek genellikle S: Huzurunuzda sigara içmeme izin var mı? Biliyorum, bir
en akıllıca yoldur. bilgenin huzurunda sigara içmek adet değildir.
S: İnsanın ıstırabı, had safhada ve umutsuz da olsa, katlan- M: Elbette içebilirsiniz, kimse aldırmayacaktır.
ması zorunlu mudur? S: Sükûnet bulmaya ihtiyacım var.
M: Dayanmak, tahammül etmek bir şeydir, çaresiz azap bir M: Bu Amerikalılar ve İngilizler için çoğu zaman böyledir.
başka şeydir. Dayanmak, sabretmek anlamlı ve yararlıdır, Uzunca bir sadhana'dan sonra enerjiyle dolar ve bir boşalma
azap ise yararsız. yolu ararlar. Onlar topluluklar (cemaatler) örgütlerler, Yoga
S: Karma konusunda tasalanmaya ne gerek var? O nasılsa öğretmeni olurlar, kitap yazarlar - tükenmez olan gücün kay-
kendi kendine çözümlenir. nağını bulma ve onu kontrol altında tutma sanatını öğrenmek
M: Karmamız'ın çoğu kolektiftir. Başkalarının günahlarından için sessiz kalıp enerjilerini içe çevirmenin dışında her şeyi ya-
dolayı acı çekeriz, başkalarının da bizimkilerden acı çektikleri parlar.
gibi. İnsanlık birdir. Bu gerçeği bilmemek onu değiştirmez. S: İtiraf edeyim ki şimdi çok faal bir hayat sürmek için geri
Eğer başkalarının acılarına karşı umursamaz olmasaydık, ken- dönmek istiyorum, çünkü enerji doluyum.
dimiz çok daha mutlu insanlar olabilirdik. M: Kendinizi beden ve zihin olarak kabul etmemeniz koşuluy-
S: Kendimi daha duyarlı hale gelmiş buluyorum. la, istediğinizi yapabilirsiniz. Bu, bedeni ve onunla birlikte
M: İyi. Bunu söylerken zihninizdeki nedir? Bir kadın bedeni olan her şeyi fiilen bırakmaktan çok, sizin beden olmadığınızı
içinde duyarlı bir kişi mi? berrak bir şekilde anlamanız ve olaylar içinde duygusal ba-
S: Bir beden var, şefkat var, bellek var ve daha birçok şey ve ğımlılıklardan bir uzak duruş meselesidir.
tutumlar; bunlara toplu olarak kişi denilebilir. S: Neyi kastettiğinizi biliyorum. Dört yıl kadar önce, fiziksel
M: "Ben-im" fikri de dahil mi? dünyayı reddetme döneminden geçtim; kendime giysiler almı-
S: "Ben-im", bir kişiyi meydana getiren birçok şeyi içinde yor, sadece en basit yiyeceklerle yetiniyor, tahta üstünde ya-
tutan bir sepet gibidir. tıyordum. Önemli olan yoksunlukları kabullenmektir, yoksa
M: Ya da o daha çok, sepetin örüldüğü söğüttür. Kendinizi bir konforsuzluğun kendi değil. Şimdi şunun farkına vardım, ha-
kadın olarak düşündüğünüz zaman, bir kadın olduğunuzu mu, yatı geldiği gibi hoş karşılamak ve onun sunduğu her şeyi sev-
yoksa bedeninizin bir dişi olarak tanımlandığını mı kastedi- mek en iyisidir. Eğer birkaç çocuğa hayat ve doğru bir kültür
yorsunuz? vermekten daha fazla bir şey yapamazsam da - pekâlâ; her ne
S: O benim ruh halime göre değişir. Bazen kendimi sadece bir kadar gönlüm bütün çocuklar için sevgiyle doluysa da hepsine
farkındalık merkezi olarak hissederim. yetişemem.
M: Ya da bir farkındalık okyanusu. Fakat ne kadın, ne erkek M: Siz erkek-kadın kimlikleriyle meşgulseniz, o zaman evlenir
olduğunuz ve durumların ve koşulların neden olmadığı ve rast- ve çocuk yaparsınız. Kendinizi bir beden olarak kabul etmedi-
lantı eseri olmayan bazı anlar var mı? ğiniz zaman, aile hayatı ne denli yoğun ve ilginç olursa olsun,
S: Evet, var, fakat onlardan söz etmekten çekmiyorum. o ancak zihnin ekranında oynanan bir oyun olarak görülür ye
M: Sadece bir ima yeter. Daha fazla söylemek zorunda değilsi- farkındalık ışığı oradaki tek gerçektir.
niz. S: Tek gerçeğin farkındalık olduğunda niçin ısrar ediyorsu-

506 561
BEN O'YUM S R İ NİSARGADATTA MAHA.RAJ

ııuz? Farkında olunan da, devam ettiği sürece bir o kadar ger- gulaym. Mutluluk arıyorsunuz, çünkü mutlu değilsiniz. Neden
çek değil midir? mutsuz olduğunuzu bulun. Mutlu olmadığınızdan, mutluluğu
M: Fakat o devam etmez! Anlık realite bağımsız değildir; o, hazda ararsınız; haz acı getirir, bunun için de ona dünyevi
zaman-ötesi olana bağımlıdır. dersiniz; o zaman başka türlü bir hazzı, acısız bir hazzı özler-
S: Sürekli mi, yoksa kalıcı mı demek istiyorsunuz? siniz, ona da ilahî (tanrısal) dersiniz. Gerçekte haz, acının ge-
M: Mevcudiyette süreklilik olamaz. Süreklilik, geçmiş-şimdi- çici olarak ertelenişidir. Mutluluk dünyevi ve dünyevi olmayan,
gelecek'teki kimlik aynılığını gerektirir. Böyle bir aynılık müm- içte ve dışta vaki olan her şeydir. Fark gözetmeyin ve ayrıl-
kün değildir, çünkü tanımlama vasıtası durmadan dalgalanıp maz olanı ayırmayın ve kendinizi hayata yabancılaştırmayım
değişir. Süreklilik, kalıcılık, bunlar belleğin yarattığı illüzyon- S: Sizi şimdi ne kadar iyi anlıyorum! Ramana Aşram'mda ka-
lardır; yalnızca zihnin projekte ettiği -aslında mevcut olmayan- lışımdan önce vicdanımın insafsız despotluğu altında durma-
bir resim, bir kalıptır. Beden ve zihin, kadın ve erkek gibi, is- dan kendimi yargılıyordum. Şimdi ise gerginliğimi tamamen
ter kalıcı ister geçici bütün fikirleri terk edin, geriye ne kalır? atmış haldeyim ve kendimi olduğum gibi kabul ediyorum. Bir-
Bütün ayrılıklardan vazgeçildiğinde sizin zihin haliniz nedir? leşik Devletler'e döndüğüm zaman, hayatı geldiği gibi kabul
Ben farklılıklardan vazgeçilmesini kastetmiyorum, çünkü on- edeceğim. Bhagavan'ın lütfü olarak. Ve acısını da tatlısı kadar
lar sız tezahür olmaz. hoşnutlukla karşılayacağım. Aşram'da öğrendiklerimden biri
S: Ayrılık koymadığım zaman mutlu ve huzurluyum. Fakat de budur - Bhagavan'a güvenmek. Daha önce böyle değildim.
her nasılsa tekrar tekrar yolumu ve yönümü kaybediyor ve Güvenemezdim.
mutluluğu dıştaki şeylerde aramaya başlıyorum. İç huzurum M: Bhagavan'a güvenmek kendinize güvenmektir. Farkına va-
niçin bir kararda kalmıyor, anlayamıyorum. rın ki her ne olursa size, sizin tarafınızdan, sizin vasıtanızla
M: Sükûn ve huzur da sonuçta bir zihin halidir. olur ve siz her ne algılarsanız, onun yaratanı, tadına varanı ve
S: Zihnin ötesinde sessizlik var. Ve onun hakkında söylenecek yok edenisiniz; o zaman korkmayacaksınız.
hiçbir şey yok. Zihninizin aynasında çeşitli resimler görünür ve kaybo-
M: Evet. Sessizlik hakkındaki bütün konuşmalar gürültüden lurlar. Onların tümüyle kendi eseriniz olduklarını bilerek, ge-
ibarettir. liş ve gidişlerini sessizce izleyin; uyanık fakat tedirgin olma-
S: Kendi doğal mutluluğumuzun tadını tattıktan sonra bile ne- dan. Bu sessiz gözlem hali Yoga'nın temelidir. Resmi görürsü-
den hâlâ dünyevi mutluluğu arıyoruz? nüz, ama siz resim değilsiniz.
M: Zihin bedene hizmetle meşgulken mutluluk kaybolmuştur. S: Şunu fark ettim: Ölüm düşüncesi beni korkutuyor, çünkü
Onu yeniden kazanmak için haz aramaya başlar. Mutlu olma yeniden doğmak istemiyorum. Biliyorum, kimse beni zorlamaz,
dürtüsü doğrudur, fakat onu sağlama yolları yanıltıcıdır, gü- ama doyuma uğratılmamış arzuların baskısı çok ağır ve direnç
venilmezdir ve gerçek mutluluk için de yıkıcı olur. gösteremeyebilirim.
S: Haz her zaman yanlış mıdır? M: Direnç sorunu olmaz. Doğan ve yeniden doğan siz değilsi-
M: Bedenin ve zihnin doğru hali ve doğru kullanımı alabildi- niz. Bırakın olacak olsun, onun oluşunu gözlemleyin.
ğine haz vericidir. Yanlış olan, haz arayışı içinde olmaktır. Mut- S: Öyleyse niçin meşgul olmalı?
lu olmak için çabalamayın, daha iyisi, mutluluk arayışını sor- M: Fakat meşgulsünüz! Ve resim sizin güzellik, sevgi ve ger-

506 561
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHA.RAJ

çek duygunuzla çatışmaya devam ettiği sürece, meşgul olmaya erkek, yaşlı ve genç, hayat ve ölüm fikirleri içine saplanıp kal-
da devam edeceksiniz. Uyum ve huzur arzusu kökünden sö- mışsınız. Devam edin, öteye gidin. Tanıdığınız şey sizce aşılıp
külüp atılamaz. Fakat bir kez doyuma uğradığında, ilgi biter geçilmiş olur.
ve bedensel hayat dikkat alanı dışında zahmetsizce yürür. O S: Efendim, her gittiğim yerde insanlar bende kusur bulmayı
zaman bedende de doğmazsıhız; bedenlenmiş veya bedensiz ve beni dürtüklemeyi kendilerine görev ediniyorlar. Ben bu
olmak sizin için aynıdır. Size hiçbir şeyin olmayacağı bir nok- spiritüel servet edinme işinden bıktım usandım. Şimdiki hali-
taya ulaşırsınız. Bedensiz olduğunuzdan, öldürülemezsiniz; sa- min ne kusuru var ki, ne kadar görkemli de olsa, gelecek için
hibi olduğunuz hiçbir şey bulunmadığından, soyulamazsınız; feda edilmesi gereksin? Siz gerçeğin şimdi'de olduğunu söylü-
zihniniz olmadığından, aldatılamazsınız. Bir arzunun ya da bir yorsunuz. Ben şimdi'mi seviyorum. Onu istiyorum. İçinde bu-
korkunun takılabileceği hiçbir nokta yoktur. Hiçbir değişikli- lunduğum durum ve onun geleceği hakkında sonsuza dek tasa
ğe tabi olamayacağınıza göre, başka ne sorun kalır? çekmek istemiyorum. Daha çoğunu ve daha iyisini kovalamak
S: Nedense, ölüm fikrinden hoşlanmıyorum. istemiyorum. Bırakın, şimdi sahip olduğumu seveyim.
M: Tamamen haklısınız, öyle yapın. Ancak, dürüst olun -neyi
M: Bu çok genç olduğunuzdandır. Kendinizi ne kadar daha çok
seviyorsanız onu sevin- uğraşıp zorlanmayın.
bilirseniz, o kadar daha az korkarsınız. Kuşkusuz, can çekiş-
S: Ben buna Guru'ya teslim olmak derim.
me hoş bir manzara değildir, fakat ölmekte olan insan nadi-
M: Niye dalaştırıyorsunuz? Kendi öz varlığınıza teslim olun,
ren bilinçlidir.
ki her şey onun bir ifadesidir.
S: Bilinci tekrar geri gelir mi?
M: Bu uykuya benzer. Kişi, bir zaman için dikkat odağı dışına
çıkar, sonra geri gelir.
S: Aynı kişi mi?
M: Kişi koşulların yarattığı bir şey olduğundan, onlarla birlik-
te değişir; alevin yakıta göre değişmesi gibi. Yalnız süreç, za-
man ve mekân yaratarak hep devam eder.
91
S: Neyse, Tanrı beni gözetecektir. Her şeyi ona bırakabilirim.
M: Tanrı inancı bile yol üstündeki bir aşamadır. Sonunda hep- Haz ve Mutluluk
sini terk edersiniz, çünkü öyle basit bir şeye varırsınız ki onu
ifade edecek söz yoktur. Soran: Yirmi beş yaşında genç bir dostuma, tedavisi olanak-
S: Ben henüz yeni başlıyorum. Başlangıçta inancım yoktu, gü- sız bir kalp hastası olduğu söylenmiş. Bana, yavaş bir ölüme
venim yoktu; olayları oluruna bırakmaktan korkardım. Dünya intiharı tercih ettiğini yazmış. Ben de ona Batı tıbbınca teda-
bana çok tehlikeli ve düşmanca bir yer gibi görünürdü. Şimdi visi olanaksız bir hastalığın, başka bir yoldan iyileştirilebilme-
ise hiç olmazsa Guru'ya ya da Tanrı'ya güvenmekten söz ede- si olasılığından söz ettim. İnsan bedeninde hemen hemen bir
biliyorum. Bırakın, büyüyeyim, Beni ileri doğru zorlamayın. anda değişiklik meydana getiren Yogik güçler var. Sürekli oruç
Bırakın, kendi hızımla, kendi adımlarımla ilerleyeyim. da neredeyse mucizeler yaratabiliyor. Ona ölmek için acele et-
M: Elbette ilerleyin, ama ilerleyemiyorsunuz. Hâlâ kadın ve memesini, başka yaklaşımları da denemesini yazdım.

506 561
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHA.RAJ

Bombay yakınlarında bir yerde yaşayan bir Yogi var, bazı nülle teslimiyet kolay ve doğal hale gelir. Acı içinde kıvranan
mucizevi güçlere sahip. O, bedeni yöneten yaşam güçlerini bir adam kendisini nasıl tamamen bir operatörün ellerine ema-
kontrol etmekte uzmanlaşmış. Onun bazı müritleriyle tanış- net ederse, bir mürit de öylece, çekinmeden kendisini mürşidi-
tım ve onlar aracılığıyla kendisine arkadaşımın mektubunu ve ne emanet eder. Had safhada bir ihtiyaç hissedildiğinde yar-
fotoğrafını gönderdim. Bakalım ne olacak? dım aramak çok doğaldır. Fakat Guru ne denli güçlü olsa da,
Maharaj: Evet, mucizeler sık sık olur. Fakat yaşama irade ve kendi iradesini müridine empoze etmemelidir. Öte yandan,
isteğinin de olması gerek. Onsuz mucize olmaz. güvenmeyen ve tereddüt eden bir mürit doyumsuz kalmaya
S: Böyle bir arzu telkin edilebilir mi? mahkûmdur ve bunda Guru'nun bir kusuru yoktur.
M: Yüzeysel olarak, evet. Fakat bu, zamanla yıpranır. Temel- S: O zaman ne olur?
de hiç kimse bir başkasını yaşamaya zorlayamaz. Ayrıca, inti- M: Her şeyin başarısız kaldığı yerde, hayat öğretir. Fakat ha-
harın kabul edildiği ve saygı gördüğü kültürler de vardır. yatın derslerinin gelmesi uzun bir zaman alır. Güvenmek ve
S: İnsanın doğal ömrünü yaşayarak tamamlamak yükümlülü- itaat etmekle birçok gecikme ve dert önlenmiş olur. Fakat
ğü yok mudur? böyle bir güven, ancak kayıtsızlık ve huzursuzluk, yerlerini
M: Doğal - kendiliğinden - kolay - evet. Fakat hastalık ve ıstı- berraklığa ve sükûnete terk ettikleri zaman gelebilir. Kendini
rap doğal değildir. Her ne gelirse ona sarsılmadan dayanma- küçük gören bir insan ne kendine ne de başkasına güvenebilir.
nın soyluluğu ve erdemi vardır, fakat anlamsız işkence ve aşa- Bu nedenle, başlangıçta öğretmen, öğrencisinin yüce olan aslı,
ğılanmayı reddetmenin onurluluğu (vakarı) da vardır. soylu doğası ve muhteşem kaderi hakkında onu ikna etmek
S: Bana bir siddha tarafından yazılmış bir kitap verildi. Sidd- için elinden geleni yapar. Ona, kendisi hakkında, önünde uza-
ha orada, başından geçen birçok garip, hatta inanılmaz dene- nan sonsuz olanaklar hakkında güven aşılamak üzere, bazı er-
yimi anlatıyor. Ona göre gerçek bir sadhaka'nın yolu, onun mişlerin deneyimlerini ve kendi deneyimlerini anlatır. Özgü-
Gurusu'nu bulması ve ona bedeni, zihni ve kalbiyle teslim ol- ven ve öğretmene itimat bir araya gelince, öğrencinin karak-
ması ile sona erer. Guru idareyi ele alır ve müridinin tüm ha- terinde ve hayatında hızlı ve derin değişimler meydana gelir.
yatından, hayatındaki en küçük olaydan bile o sorumlu olur, S: Ben değişmek istemeyebilirim. Hayatım-şimdiki haliyle ye-
ta ki ikisi bir oluncaya kadar. Bazılarınca buna, aynılaşma yo- terince iyi.
luyla gerçeğe varış denebilir. Mürit, kontrol edemediği ve dire- M: Böyle söylüyorsunuz, çünkü yaşadığınız hayatın ne kadar
nemediği bir güce teslim olmuştur ve kendisini fırtına içindeki ıstıraplı olduğunu görmediniz. Siz ağzında bir şekerlemeyle
çaresiz bir yaprak gibi hisseder. Onu delirmekten ve ölümden uyuyan bir çocuğa benziyorsunuz. Tamamen ben-merkezci ol-
koruyan tek şey, Gurusu'nun sevgisine ve gücüne olan güven duğunuzdan, kendinizi bir an için mutlu hissedebilirsiniz ama
ve inancıdır. ıstırabın evrenselliğini görmek için insanların yüzlerine bir
M: Her öğretmen kendi deneyimine göre öğretir. Deneyimi iyice bakmak yetecektir. Kendi mutluluğunuz dahi çok incine-
inanç şekillendirir ve inancı deneyim şekillendirir. Guru bile bilir ve kısa ömürlüdür, bir banka iflasının ya da mide ülseri-
mürit tarafından, onun suretinde şekillenir. Guru'yu yücelten nin insafına kalmıştır. Bu mutluluk, iki keder arasında bir an-
mürittir. Guru, içten ve dıştan iş gören özgürleştirici bir gü- lık bir soluk alıştır, yalnızca bir aralıktır. Gerçek mutluluk ise
cün faili, temsilcisi olarak görüldüğünde, artık ona tam gö- yara almaz, çünkü koşullara bağımlı değildir.

518 561
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHA.RAJ

Kendinize korkusuzca bakm, hemen fark edeceksiniz ki M: Bir ormanda, belli bir zamanda, ağaçlardan ancak bazıları
mutluluğunuz koşullara ve durumlara bağlıdır, öyleyse gerçek tam çiçek açmış olurlar, ama hepsinin sırası gelecektir.
değil geçicidir. Gerçek mutluluk içten doğru akar. Er ya da geç, sizin fiziksel ve zihinsel kaynaklarınız tüke-
S: Sizin mutluluğunuzun bana ne yararı var? necekler. O zaman ne yapacaksınız? Umutsuzluğa mı düşecek-
M: Siz sadece istemekle onun tümüne ve daha da fazlasına sa- siniz? Pekâlâ, umutsuzluğa dalın. Umutsuzluktan bıkıp, soru
hip olabilirsiniz. Fakat istemiyorsunuz. sormaya başlayacaksınız. İşte o anda bilinçli Yoga için hazırsı-
S: Neden böyle söylüyorsunuz? Tabii ki mutlu olmak isterim. nız demektir.
M: Siz hazlarla pekâlâ yetinebilmektesiniz. Mutluluğa yer yok. S: Bütün bu arayışları tefekkürleri hiç doğal bulmuyorum.
Kabınızı boşaltın ve temizleyin. Başka türlü doldurulamaz o. M: Sizinkisi, doğuştan kötürüm olan birinin doğallığıdır. Far-
Başkaları size zevk verebilir, fakat mutluluk, asla. kında olmayabilirsiniz, fakat bu sizi normal yapmıyor. Doğal
S: Zevk verici olaylar dizisi pekâlâ yeterlidir. ve normal olmak ne demektir, bilmiyorsunuz, bunu bilmediği-
M: Bu çok geçmeden felaketle olmasa bile acıyla sona erer. Za- nizi de bilmiyorsunuz.
ten Yoga, sürekli mutluluğu içte arayıştan başka nedir ki? Şimdiki halde rasgele sürükleniyorsunuz, bu nedenle teh-
S: Siz sadece Doğu için konuşabilirsiniz. Batı'da koşullar fark- likedesiniz, çünkü böyle sürüklenip gitmekte olanların başına
lıdır ve söyledikleriniz orada geçerli olmaz. her an her şey gelebilir. Uyanıp durumunuzu görmeniz daha
M: Keder ve korku söz konusu olduğunda onun Doğu'su veya iyi olurdu. Var olduğunuzu biliyorsunuz. Ne olduğunuzu ise
Batı'sı olmaz. Sorun evrenseldir - ıstırap ve ıstırabın son bulma- bilmiyorsunuz. Ne olduğunuzu bulun.
sı. Istırabın nedeni bağımlılık; çaresi, bağımsızlıktır. Yoga, ken- S: Dünyada niçin bu kadar çok ıstırap var?
dini-anlama yoluyla kendini özgürleştirme bilimi ve sanatıdır. M: Bencillik ıstırabın nedenidir. Başka bir neden yoktur.
S: Kendimi Yoga için uygun görmüyorum. S: Anladığıma göre ıstırap sınırlılığın doğasında var.
M: Başka ne için uygunsunuz? Bütün gelip gidişleriniz, zevk M: Kederin nedeni, farklılıklar ve ayrımlar değildir. Çeşitlilik
arayışlarınız, sevmeniz, nefret etmeniz - bütün bunlar sizin içinde birlik doğaldır ve iyidir. Ancak ayrılıkçılık ve çıkarcılık
gerek kendi koyduğunuz, gerekse kabul ettiğiniz kısıtlamalara dünyada gerçek ıstırabın ortaya çıkmasına neden olur.
karşı savaştığınızı gösteriyor. Cahilliğiniz içinde hatalar işli-
yor ve hem kendinize hem başkalarına acı veriyorsunuz, fakat
o dürtüyü hisseder ve onu yadsıyamazsınız. Doğumu, mutlu-
luğu ve ölümü aratan aynı dürtü, anlayışı ve özgürlüğü de
aratacaktır. O bir gemi pamuk yükü içindeki bir kıvılcım gibi-
dir. Onu bilmeyebilirsiniz, fakat er ya da geç gemi alevler için-
de kalacaktır. Özgürleşme doğal bir süreçtir ve sonuçta, kaçı-
nılmazdır. Fakat onu şimdi'ye getirmek sizin gücünüz dahi-
lindedir.
S: Öyleyse dünyada niçin bu kadar az sayıda özgürleşmiş in-
san var?

506 561
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHA.RAJ

leğin diktasına tabi kılacaktır. Bellek iyi bir hizmetkârdır fa-


92
kat kötü bir efendidir; keşfi etkin bir biçimde engeller. Gerçek-
"Ben Beden'im" Fikrinin Ötesine Geçin te çabaya yer yoktur. O, bedenle özdeşleşmeden ileri gelen bir
bencilliktir ki bütün sorunların altında yatan da bu temel so-
Soran: Bizler boş kovalamacalar içinde koşuşan hayvanlar gi- rundur. Ve bencillik de çaba harcayarak değil, sadece nedenle-
biyiz ve bunun sonu hiç gelmeyecek gibi görünüyor. Bir çıkış ri ve sonuçları berrak ve derinlemesine bir bakışla görerek gi-
yolu var mıdır? derilebilir. Çaba, bağdaştırılamayan arzular arasındaki çatış-
Maharaj: Size, sizi döndürüp dolaştırıp yine başlangıç nokta- manın işaretidir. Onlar oldukları gibi görülmelidirler - ancak o
nıza geri getirecek olan birçok yol önerilecektir. Önce şunu zaman çözülüp kaybolurlar.
idrak edin, sorununuz ancak uyanıklık halinizde mevcuttur ve S: Ve ne kalır?
ne kadar acı verici de olsa, uykuya daldığınızda onu tamamen M: Değişmez olan kalır. Büyük sükûn, derin sessizlik, gerçe-
unutabilirsiniz. Uyanıkken bilinçlisiniz; uyurken sadece canlı- ğin gizli güzelliği kalır. Onu sözlerle aktarabilmek mümkün
sınız. Bilinç ve hayat - her ikisine de Tanrı diyebilirsiniz; fakat değildir, ama o bizzat deneyimlemeniz için bekliyor.
siz her ikisinden ötesiniz. Tanrı'dan öte, olmaktan ve olma- S: İnsanın gerçeğe varması için buna uygun ve lâyık olması
maktan da öte. Kendinizi her şey ve her şeyden öte olarak bil- gerekmez mi? Doğamız tepeden tırnağa hayvansaldır. Onu fet-
menize engel olan, belleğe dayanan zihindir. Siz ona güvendi- hetmedikçe, gerçeğin doğuşunu nasıl bekleyebiliriz?
ğiniz sürece sizin üzerinizde güce sahip olacaktır; onunla mü- M: Hayvanı rahat bırakın. Siz sadece ne olduğunuzu anımsa-
cadele etmeyin, sadece, ona aldırmayın. Dikkat ve ilgiden yok- yın. Gün içinde her bir küçük olay size şunu anımsatsın: Ta-
sun kalınca o yavaşlar ve işleyiş mekanizmasını belli eder. nık olarak siz olmasaydınız, ne hayvan ne de Tanrı olurdu.
Onun doğasını ve amacını bir kez anladığınızda ise onun hayal Anlayın ki siz her ikisisiniz, var olan her şeyin özü ve cevhe-
ürünü sorunlar yaratmasına izin vermeyeceksiniz. risiniz, bu anlayışınızda sabit olun.
S: Kuşkusuz bütün sorunlar hayal ürünü değil. Gerçek sorun- S: Anlayış yeterli midir? Daha somut kanıtlara ihtiyacımız
lar da var. yok mu?
M: Zihnin yaratmamış olduğu hangi sorun var ki? Hayat ve M: Kanıtların geçerliliğine karar verecek olan sizin anlayışı-
ölüm sorunlar yaratmaz; acılar ve hazlar gelir ve giderler, ya- nızdır. Fakat kendi varlığınızdan daha somut ne kanıt bekli-
şanır ve unutulurlar. Sempati ve antipatilerin renklendirdiği yorsunuz? Her nereye gitseniz, kendinizi bulursunuz. Zaman
yakınlaşma ve sakınma sorunlarını yaratan bellektir ve beklen- içinde ne kadar uzaklara ulaşsanız, oradasınızdır.
tilerdir. Gerçek ve sevgi insanın asıl doğasıdır ve akıl ve gönül, S: Apaçıktır ki ben her yerde ve ebedi olan değilim. Ben yal-
onun ifade vasıtalarıdır. nızca şimdi, buradayım.
S: Zihni kontrol altına nasıl almalı? Gönüle gelince, o ne iste- M: Pekâlâ. Bu "burada" her yerdir ve bu "şimdi" her zaman-
diğini bilmiyor. dır. "Ben-beden'im" fikrinin ötesine gidin ve göreceksiniz ki
M: Onlar (akıl-gönül) karanlıkta çalışamazlar. Onların doğru siz zaman ve uzayın içinde değilsiniz, zaman ve uzay sizin içi-
işlev görmeleri için saf farkındalık ışığına ihtiyaçları vardır. nizdedir. Bunu bir kez anladığınızda, kendini-idrakin önünde-
Durumu kontrol altında tutan tüm çabalar onları sadece bel- ki başlıca engel kaldırılmış demektir.

506
561
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHA.RAJ

S: Kısa bir zaman önce Bombay'da düzenlenen bir grup medi- lar terk edilir, bütün çabalar durur; yalnızlık ve karanlık için-
tasyonuna katıldım ve katılan kişilerin çılgınlıklarına, kendi- de cehalete ve korkuya ebediyen son verecek olan o son adım
lerini kapıp koyverişlerine tanık oldum. İnsanlar niçin bu tür atılır.
davranışlara girerler? Bununla birlikte, gerçek mürşit müridini hiçbir zaman
M: Bütün bunlar, huzursuz bir zihnin, sansasyon arayan in- bir dizi fikir, duygu ve eylemden oluşmuş bir tarife içine hap-
sanlar için icat ettiği şeylerdir. Bunlardan bazıları, bilinçal- setmez; tam tersine o, öğrencisine bütün fikirlerden, bütün
tının bastırılmış anılarını ve özlemlerini dışa vurmasına yar- yerleşik davranış kalıplarından bağımsız olması, daima uya-
dım ederek bir ölçüde rahatlama sağlayabilirler. Fakat sonuç- nık, içten ve ciddi olması, zevk almak ya da acı çekmek için
ta uygulamacıyı yine olduğu yerde bırakırlar ya da daha kötü değil, fakat anlamak ve öğrenmek için, hayat onu nereye gö-
bir durumda. türürse gitmesi gerektiğini sabırla gösterecektir.
S: Yakınlarda, bir Yogi'nin meditasyonları sırasında geçirdiği Doğru bir Guru gözetiminde mürit öğrenmeyi öğrenir, ha-
deneyimler üzerine yazdığı bir kitabı okudum. Vizyonlar, renk- tırlamayı ve itaat etmeyi değil. Satsang, soylu olanın eşliği, öğ-
ler, sesler ve melodilerle dolu; dolgun bir gösteri ve parlak bir renciyi yoğurup şekillendirmez, o özgürleştirir. Sizi bağımlı kı-
eğlenti! Sonunda hepsi geçip gidiyor ve geride sadece alabildi- lan her şeyden sakının. Sözde "Guru'ya teslimiyet" girişimle-
ğine bir korkusuzluk duygusu kalıyor. Şaşmamak gerekir - bü- rinin çoğu, eğer felaketle değilse bile, düş kırıklığıyla son bu-
tün bu deneyimlerden sağ salim geçip çıkabildiğine göre kor- lur. Neyse ki, ciddi bir araştırıcı kendisini vaktinde kurtarabi-
kacağı bir şey kalmamış olması gerekir! Ama böyle bir kitabın lir ve deneyimden daha akıllanmış olarak çıkar.
bana ne yararı olacağını merak ediyordum. S: Elbet ki teslimiyetin bir değeri vardır.
M: O size ilgi çekici gelmediğine göre belki hiçbir yararı olma- M: Teslimiyet demek, insanın kendisi hakkındaki tüm endişe
yacak. Başkaları etkilenebilirler. İnsanlar farklıdır. Fakat hep- ve hesaplarını terk etmesi demektir. O uğraşarak gerçekleşti-
si de kendi mevcudiyetleri olgusu ile yüz yüzedirler. "Ben-im" rilemez, kendi gerçek doğanızı idrak ettiğinizde o kendiliğin-
nihai olgudur; "Ben-kimim?" nihai sorudur ki ona herkes bir den olur. Sözlü teslimiyet, hatta ona duygu da eşlik ettiğinde
yanıt bulmak zorundadır. bile pek az değer taşır ve bir gerilim altında yıkılıverir. En faz-
S: Aynı yanıtı mı? la, o bir özlemi gösterir, fiili bir gerçeği değil.
M: Farklı ifadeler içinde aynı özü. Her araştırıcı kendine uy- S: RigVeda'da adhi yoga, yani pragna ile Prana'nın evliliğin-
gun bir yöntem kabul eder ya da icat eder, onu belli bir ciddi- den oluşan İlk Yoga hakkında bir bahis var ki ben onu bilge-
yet ve çabayla uygular, kendi mizacına ve beklentilerine göre lik (hikmet) ile hayatın bir araya getirilmesi olarak anlıyorum.
sonuçlar alır, onları sözcük kalıpları içine döker, onları bir sis- Bu aynı zamanda Dharma ve Karma'nın, doğruluk ve eylemin
tem olarak inşa eder, bir gelenek kurar ve başkalarını kendi birliği olarak da kabul edilebilir mi?
"Yoga Okulu'na" kabul etmeye başlar. Bütün bunlar bellek ve M: Evet, şu koşulla ki eğer doğruluktan insanın asıl doğasıyla
imgeleme ile kurulur. Böylesi okullar değersiz de değildirler, uyumunu, eylemden de bencil olmayan ve arzudan arınmış ey-
vazgeçilmez de değil. Her birinde insan bir noktaya kadar iler- lemi kastediyorsanız.
ler; bu noktadan sonra daha da ilerleyebilmek için, bütün ilerle- Adhi Yoga'da hayatın kendisi Guru'dur ve zihin ise mü-
me arzusunun terk edilmesi zorunludur. O zaman bütün okul- rittir. Zihin hayata hükmetmez, hizmet eder. Hayat doğal ve

506 561
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHA.RAJ

çabalamasız bir biçimde akar, zihin onun düzgün akışı önün- siniz; kendinizi bilmek için dikkatinizi dış dünyadan ayırıp içe
deki engelleri kaldırır. çevirmelisiniz.
S: Hayat doğası gereği tekrarcı değil midir? Hayatı izlemek in- S: Ben dünyayı yok edemem.
sanı durgunluğa, devinimsizliğe götürmez mi? M: Buna gerek yok. Sadece anlayın ki gördüğünüz, olan değil-
M: Hayat kendi başına alabildiğince yaratıcıdır. Bir tohum, za- dir. Görünüşler incelendiklerinde kaybolurlar ve altta yatan
man akışı içinde bir orman olur. Zihin bir ormancı gibidir - var- realite yüzeye çıkar. Bir evden çıkmak için onu yakmak zorun-
lık âleminin muazzam yaşam dürtüsünü korur ve düzenler. da değilsiniz. Sadece evden dışarı yürürsünüz. Ancak serbest-
S: Zihnin hayata hizmeti olarak görüldüğünde adhi yoga mü- çe girip çıkamadığınız zaman ev bir tutukevi haline gelir. Ben,
kemmel bir demokrasidir. Herkes kendi kapasitesi ve bilgisi öl- doğal bir şekilde ve kolayca bilinç haline girer ve çıkabilirim,
çüsünde bir hayat yaşar, herkes aynı Guru'nun müridi olarak. bu nedenle de dünya benim için bir evdir, bir hapishane değil.
M: O böyle olabilir - potansiyel olarak. Fakat hayata sevgi ve S: Fakat sonuçta, bir dünya var mıdır, yoksa yok mudur?
güven duyulmuyor, onun akışına şevkle ve zevkle uyulmuyor- M: Gördüğünüz kendinizden başkası değildir. Ona istediğiniz
sa, bilinçli hareket, farkındalık içinde eylem demek olan Yoga' adı verin, bu gerçeği değiştirmez. Kaderin filmi içinden geçe-
dan söz etmek bir fantezi olur. rek perdede görüntüler oluşturan sizin ışığınız dır. Siz seyirci-
S: Bir keresinde, dağlardan inen bir akarsuyun kaya parçaları siniz, ışıksınız, görüntüsünüz ve perdesiniz. Kader filmi (pra-
arasından akışını izlemiştim. Her kayanın çevresinde suyun rabdha) bile kendi seçtiğiniz ve yüklendiğinizdir. Ruh bir spor-
oluşturduğu anaforlar, çırpıntı ve çağıltılar, kayanın şekline cudur ve engelleri yenmekten zevk alır. İş ne kadar zor olursa
ve büyüklüğüne göre birbirinden farklıydı. Bunun gibi, hayat onun kendini idraki de o kadar derin olur.
bir ve sonsuz olduğu halde, her bir kişi de beden çevresinde
oluşan bu tür bir çırpıntı ve çağıltı değil midir?
M: Çırpıntı ve su ayrı değildir. Sizi suyun varlığından haber-
dar eden de o çırpıntıdır. Bilinç daima bir devinimle, değişimle
ilgilidir. Değişmeyen, sabit bilinç diye bir şey olamaz. Değişmez-
lik derhal bilinci siler. İç ve dış duyumlardan yoksun kalan bir 93
insan bomboş olur, ya da bilincin ve bilinçdışı'nm ötesine, do-
ğumsuz ve ölümsüz hal içine girer. Ancak ruh ve maddenin İşin Yapıcısı İnsan Değildir
bir araya gelmesi ile bilinç doğar.
S: Onlar (ruh-madde) bir mi iki midir? Soran: Hayatımın başlangıcından beri beni bir eksiklik duy-
M: Bu sizin kullandığınız sözcüklere bağlıdır: onlar birdir ya gusu izledi. Okuldan koleje, çalışma hayatına, evliliğe, refaha
da iki, veya üç. İnceleme ile, üç iki olur ve iki bir olur. Yüz- doğru hep bir sonraki olayın bana mutlaka huzur getireceğini
ayna-görüntü benzetmesini alın. Onlardan herhangi ikisi, on- hayal ettim, ama bir türlü huzura kavuşamadım. Yıllar geçtik-
ları birleştiren üçüncüyü öngörür. Sadhana'da siz üçü iki ola- çe de bu doyumsuzluk duygusu büyümeye devam ediyor.
rak görürsünüz - ikinin de bir olduğunu idrak edinceye kadar. Maharaj: Beden ve bedenle özdeşlik duygusu mevcut olduk-
Zihniniz tümüyle dünya ile meşgulken kendinizi bilemez- ça, düş kırıklıkları kaçınılmazdır. Ancak kendinizi bedene ta-

506 561
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHA.RAJ

mamen yabancı ve ondan farklı bildiğinizde, "ben-beden-im" mak üzere- ışıkta değildir. Siz ise yalnızca ışıksınız.
duygusundan ayrılması m ü m k ü n olmayan korku ve şiddetli S: Eğer ben yalnızca ışıksam, nasıl oldu da bunu unuttum?
arzu karışımından bir kurtuluş soluğu alabilirsiniz. Sadece M: Unutmadınız. Unutup hatırladıklarınız yalnızca perde üze-
korkuları yatıştırmak ve arzuları tatmin etmek, kaçmaya çalış- rindeki görüntülerdir. Siz kaplan olduğunuzu düşlüyorsunuz
tığınız bu boşluk duygusunu gidemeyecektir. Size ancak ken- diye insan olmaktan çıkmış olmazsınız. Aynı şekilde, siz per-
dini-biliş yardımcı olabilir. Kendini bilişten kastettiğim ne ol- dede bir film olarak görünen ve onunla bir olan saf ışıksınız.
madığınız hakkındaki tam bilgidir. Böyle bir bilgiye erişilebilir S: Madem ki her şey kendiliğinden oluyor, benim üzülmeme
ve o nihaidir; fakat ne olduğunuzun keşfine gelince, onun so- ne gerek var?
nu yoktur. Ne kadar çok keşfederseniz, o kadar daha keşfedi- M: Tamamen öyle. Özgürlük, üzüntüden kurtulmuşluk demek-
lecek olan vardır. tir. Sonuçları etkileyemeyeceğinizi idrak etmiş olduğunuzdan,
S: Bunun için bizim şimdikinden farklı ana-babalarımız, fark- artık arzularınıza ve korkularınıza aldırmazsınız. Onların ge-
lı okullarımız olmalı, farklı bir toplumda yaşamalıyız. lip geçmelerine izin verirsiniz. Onları dikkat ve ilgiyle besle-
M: Siz koşullarınızı değiştiremezsiniz, fakat tavır ve tutumu- mezsiniz.
nuzu değiştirebilirsiniz. Esasa ilişkin olmayan şeylere bağımlı S: Onlara aldırmazsam ne ile yaşayacağım?
olmayın. Sadece gerekli olan iyidir. Sadece aslî olanda sükûn M: Bu yine şöyle sormaya benziyor: "Rüya görmeyi kesersem
ve huzur vardır. ne yapacağım?" Durun ve bekleyin. "Daha sonra ne olacak?"
S: Ben gerçeği arıyorum, huzuru değil. endişesine gerek yok. Her zaman daha sonrası vardır. Hayat
M: Siz huzurlu olmadıkça gerçeği göremezsiniz. Sakin bir zi- başlamaz ve son bulmaz; o değişmez olandır -devinir, anlıktır
hin, doğru bir idrak için şarttır, ki bu da kendini-biliş için ge- ama- kalıcıdır. Işık -onunla sayısız film projekte edilse de- tü-
reklidir. kenmez. Öylece, hayat her bir formu ağzına kadar doldurur ve
S: Yapılacak o kadar çok işim var ki. Zihnimi sakin tutacak form işlemez hale geldiğinde de kaynağına geri döner.
zaman ve fırsat yok. S: Eğer hayat öylesine harikulade ise, cehalet nasıl olabiliyor?
M: Bu, işleri sizin yaptığınız yanılgısından ileri geliyor. Ger- M: Siz hastayı görmeden hastalığı tedavi etmek istiyorsunuz!
• çekte ise işler size yapılıyor, siz işleri yapıyor değilsiniz. Cehalet hakkında soru sormadan önce, cahilin kim olduğunu
S: Eğer işleri oluruna bırakırsam, onların benim istediğim şe- neden araştırmıyorsunuz? Siz cahil olduğunuzu söylediğiniz za-
kilde olacaklarını nereden bilebilirim? Elbette onları kendi di- man cehalet kavramını şimdiki düşünce ve duygu halinize em-
lediğim gibi yönlendirmek zorundayım. poze ettiğinizi bilmiyorsunuz. Onları oluşurken inceleyin, on-
M: Arzularınız ve onların yerine gelmeleri ya da gelmemeleri lara tüm dikkatinizi verin, fark edeceksiniz ki cehalet diye bir
de size vaki olur, size yapılanlardır. Bunların hiçbirini değişti- şey yoktur, yalnızca dikkatsizlik ve ilgisizlik vardır. Size üzün-
remezsiniz. Güç kullandığınıza, çaba harcayıp uğraş verdiğini- tü veren her ne ise ona dikkatinizi verin, hepsi bu. Sonuçta
ze inanabilirsiniz. Yine bunlar da çalışmanızın ürünü dahil ol- üzüntü bir zihinsel acıdır ve acı, mutlaka dikkat ister. Ona
mak üzere, sadece vaki olur. Hiçbiri sizin tarafınızdan ve sizin dikkatinizi verdiğinizde, çağrı durur ve cehalet sorunu da kay-
için yapılmaz. Hepsi sinema perdesine yansıtılan filmde yer bolur. Sorunuza bir yanıt beklemek yerine, soruyu kimin sor-
alır; hiçbiri -kendiniz olarak kabul ettiğiniz kişi de dahil ol- duğunu ve ona soru sorduranm ne olduğunu bulun. Çok geç-

506
561
BEN O'YUM
SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J

meden, sorunun acı korkusu ile dürtülen zihin tarafından so- sadhanalar önermekte ısrar ediyorlar? Daha iyi bir yol bilmi-
rulduğunu fark edeceksiniz. Ve korkunun içinde anı ve bek- yorlar mı?
lenti vardır, yani geçmiş ve gelecek. Dikkat sizi şimdi'ye geri
M: Önemli olan ne yaptığınız değil, ne yapmaktan vazgeçtiği-
getirir ve şimdi'de bulunuş her zaman el altında ama nadir
nizdir. Sadhanalar'ını yapmaya başlayan kimseler çok hum-
olarak farkına varılan bir haldir. malı, huzursuz bir haldedirler ve kendilerini yol üzerinde tu-
S: Siz sadhana'yı basit bir dikkate indirgiyorsunuz. Neden di- tabilmek için sıkı bir uğraş içinde olmaya ihtiyaçları vardır.
ğer öğretmenler zor ve zaman-tüketici kurslar veriyorlar? Bütün vakitlerini alacak bir rutin onlar için iyidir. Bir zaman
M: Gurular genellikle, hedefleri ne ise, o hedefe kendilerini ulaş- sonra yatışır ve çaba sarf etmeyi bırakırlar. Sükûnet ve sessiz-
tırmış olan sadhanalar'ı öğretirler. Bana "Ben-im" duygusuna lik içinde "Ben" kabuğu erir ve iç ile dış bir olur. Gerçek sad-
dikkatimi vermem öğretilmişti ve ben onu son derece etkili hana çabasızdır.
buldum. Bu nedenle ondan tam güvenle söz edebilirim. Fakat S: Bazen uzay benim bedenimmiş hissine kapılıyorum.
bazen bedenleri, beyinleri ve zihinleri öylesine kötü kullanıl- M: Siz "Ben-bu-beden-im" illüzyonuyla bağımlı olduğunuz za-
mış, saptırılmış ve zayıf olan insanlar gelirler ki, form ötesi bir man, uzay içinde sadece bir nokta ve zaman içinde sadece bir
dikkat hali onlar için olanak dışıdır. Böyle durumlarda, daha ansınız. Bedenle özdeşlik zannı bittiğinde, tüm uzay ve zaman
basit bazı içtenlik andaçlarını kullanmak uygun olur. Bir man- sizin zihninizdedir ve zihin bilinç içinde yalnızca bir dalgacık-
tra'nm tekrarı, ya da bir resme sürekli bakma, onların beden- tır, bilinç ise doğaya yansımış farkındalık. Farkındalık ve mad-
lerini ve zihinlerini daha derin ve daha direkt bir araştırmaya de, saf varoluşun aktif ve pasif yüzleridir ve o hem her ikisidir,
hazırlayabilir. Dönüm noktası oluşturan faktör, içtenlik ve cid- hem de her ikisinden öte olandır. Uzay ve zaman evrensel mev-
diyettir. Sadhana yalnızca ağzına kadar samimiyet ve ciddiyet cudiyetin bedeni ve zihnidir. Hissettiğim şu ki uzay ve zaman
ile doldurulması gereken bir teknedir ki bu da eylem halindeki içinde vaki olan her şey bana vaki olur, her form benim for-
sevgiden başkası değildir. mumdur, her deneyim benim deneyimimdir. Kendimi ne ola-
S: Biz sadece kendimizi severiz. rak hissedersem, o benim bedenim ve o bedene vaki olan her
M: Eğer öyle olsaydı, bu muhteşem bir şey olurdu! Kendinizi şey benim zihnim haline gelir. Fakat evrenin kökeninde saf
akıllıca sevin, o zaman mükemmelliğin doruğuna ulaşırsınız. farkındalık vardır, uzayın ve zamanın ötesinde, şimdi ve bura-
Herkes bedenini sever, gerçek varlığını seven pek azdır. da. Onu gerçek varlığınız olarak bilin ve buna göre davranın.
S: Benim gerçek varlığımın benim sevgime ihtiyacı var mıdır? S: Benim kendimi nasıl bildiğim eylem üzerinde ne değişiklik
M: Sizin gerçek varlığınız sevginin kendisidir, sizin birçok sev- yapacak? Eylemler koşullara göre oluşurlar.
gileriniz ise, onun an içindeki duruma göre yansımalarıdır. M: Koşullar ve durumlar cahilleri yönetir. Gerçeği bilen, her-
S: Biz benciliz, sadece kendimizi sevmeyi biliyoruz. hangi bir şeye zorlanmaz (mecbur edilmez). Onun itaat ettiği
M: Başlangıç için pekâlâdır. Elbette, kendiniz için iyilik iste- tek yasa Sevgi Yasası'dır.
yin. Düşünün, sizin için neyin gerçekten iyi olduğunu derinden
hissedin ve onun için gönülden uğraşın. Çok geçmeden farkına
varacaksınız ki sizin için en iyi olan yalnızca gerçek olandır.
S: Yine de anlamıyorum, çeşitli Gurular niçin karmaşık ve zor

404
545
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J

bakın, çünkü siz zihin değilsiniz. Ne de olsa, sizin tek sorunu-


94 nuz her algıladığınız şeyle kendinizi özdeşleştirme hevesinde
Siz Uzay ve Zaman Ötesisiniz oluşunuzdur. Bu alışkanlıktan vazgeçin, hatırlayın ki siz, algı-
ladığınız şeyler değilsiniz, uzak ve uyanık tavrınızın gücünü
Soran: Asla doğmuş olmadığımı ve asla ölmeyeceğimi bana kullanın. Yaşayan her şeyde kendimizi görün, o zaman davra-
söyleyip duruyorsunuz. Eğer öyleyse, nasıl oluyor da ben dün- nışlarınız görünüşünüzü ifade edecek. Bu dünyada kendinize
yayı, doğmuş ve elbette ölecek olan bir faninin gözüyle görü- ait bir şeyin bulunmadığını idrak ettiğinizde, onu dışarıdan,
yorum. sahnedeki bir oyunu ya da perdedeki bir filmi izler gibi, beğe-
nerek, zevk alarak, fakat aslında etkilenmeden izlersiniz. Ken-
Maharaj: Böyle inanıyorsunuz, çünkü siz kuşkusuz ki doğ-
dinizi elle tutulabilir, somut şeyler arasında bir şey, zaman ve
muş ve ölecek olan beden olup olmadığınızı asla sorgulama-
uzay içinde yer almış, kısa ömürlü ve kırılgan bir nesne olarak
dınız. O canlıyken öylesine dikkati çeker ve büyüler ki insan
imgelediğiniz sürece, doğaldır ki hayatta kalma ve üreme tela-
kendi gerçek doğasını pek seyrek olarak görür. Bu, okyanusun
şı içinde olacaksınız. Fakat kendinizi zaman ve uzay ötesi ola-
yüzeyini görüp de alttaki derinliği ve uçsuz bucaksızlığı tü-
rak bilirseniz -onlarla ancak burada ve şimdi noktasında te-
müyle unutmaya benzer. Dünya zihnin sadece yüzeyidir ve zi-
mas halinde olduğunuzu ve bunun dışında her yeri kaplayan,
hin sonsuzdur. Düşünceler dedikleriniz zihnin yüzeyindeki dal-
her şeyi içeren, erişilmez, yenilmez, yaralanmaz olduğunuzu bi-
gacıklardır ancak. Zihin sakin olduğu zaman gerçeği yansıtır.
lirseniz- o zaman artık korkunuz olmaz. Kendinizi bilin - kor-
O tamamen hareketsiz olduğu zaman, erir, yalnızca gerçek ka-
kuya karşı bundan başka çare yoktur.
lır. Bu gerçek öylesine somut, öyle hakiki, zihinden ve madde-
den öylesine daha çok elle tutulurdur ki, ona kıyaslandığında Bu yolda düşünmeyi ve hissetmeyi öğrenmek zorundası-
nız, yoksa arzuların ve korkuların kişisel düzeyinde süresiz
elmas bile tereyağı kadar yumuşak kalır. Onun karşı konul-
olarak kalırsınız; kazanıp kaybederek, büyüyerek ve çürüye-
maz gerçekliği, dünyayı rüyamsı, sisli, sözü bile edilmez bir ha-
rek. Bir kişisel sorun kendi düzeyinde çözülemez. Yaşama tut-
le getirir.
kusu bizzat (kendisi) ölüm habercisidir, nasıl ki mutluluk öz-
S: İçinde bunca ıstırap ile bu dünya nasıl konu-dışı (yersiz)
lemi de kederin ana hatlarını çizer. Dünya bir acı ve korku,
olabilir? Ne duyarsızlık!
endişe ve umutsuzluk okyanusudur. Hazlar ve zevkler balık-
M: Duyarsız olan sizsiniz, ben değil. Eğer dünyanız ıstırapla
lar gibidir; sayıca az ve hızlı kaçıcı, pek seyrek gelir, çabucak
doluysa, bunun için bir şeyler yapın; açgözlülük ve uyuşukluk
giderler. Düşük zekâlı bir insan, bütün kanıtlara rağmen, bir
yüzünden onun derdine dert katmayın. Ben sizin düşsel dün-
ayrıcalığının bulunduğuna, dünyanın ona bir mutluluk borçlu
yanızla bağımlı değilim. Benim dünyamda, acı, arzu ve korku olduğuna inanır. Fakat dünya kendinde olmayan bir şeyi vere-
tohumları ekilmez ve orada ıstırap yetişip büyümez. Benim mez; ta göbeğine kadar gerçekdışıdır o ve gerçek mutluluk ko-
dünyam zıtlardan, karşılıklı yıkıcı çatışmalardan arıdır; uyum nusunda bir işe yaramaz. Başka türlü de olamaz. Gerçek olanı
her yanı kaplar ve onun huzuru asla bozulmaz; bu sükûn ve arıyoruz, çünkü gerçek olmayan ile mutsuzuz. Mutluluk bizim
sessizlik benim bedenimdir. gerçek doğamızdır ve onu buluncaya kadar rahat olamayaca-
Kendiniz olarak imgelediğiniz kişiyi, zihninizde algıladı- ğız. Fakat onu nerede bulacağımızı nadiren biliriz. Dünyanın,
ğınız dünyanın bir parçası olarak görün ve zihninize dışarıdan

546 547
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHA.RAJ

yapması gerektiği yanlış inancını güçlendirdiğini oysa duru-


gerçeğin yanlış algılanan bir görünümü olduğunu ve göründü-
mun bunun tam tersi olduğuna kendini ikna etmesinin önemi
ğü gibi olmadığını bir kez anlarsanız, onun obsesyonundan
bundandır.
kurtulursunuz. Ancak kendi varlığınızla bağdaşabilir olan sizi
mutlu edebilir, gördüğünüz haliyle dünya ise, başlı başına bir Fakat mutluluktan söz etmenin gereği ne? Siz mutsuz
inkârdır. olmadıkça mutluluğu düşünmezdiniz. "Şimdi mutluyum" di-
yen insan, geçmiş ve gelecek iki keder arasındaki insandır. Bu
Çok sessiz kalın ve zihin yüzeyine neyin çıkacağını göz-
mutluluk sadece acıdan kurtulmuşluğun heyecanıdır. Gerçek
lemleyin. Bilineni reddedin, şimdiye dek bilinmeyene iyi kabul
mutluluk ise "ben" ile hiç mi hiç meşgul olmayan bir mutlu-
gösterin, sırası geldiğinde onu da reddedin. Böylece, öyle bir
luktur. Onun en iyi anlatımı negatif yoldandır, "benim bir der-
duruma gelirsiniz ki orada hiç bilgi olmaz, sadece oluş vardır
dim yok", "endişe edeceğim bir şey yok" şeklinde. Zaten sad-
ki oluş bilginin kendisidir. Olarak bilmek direkt bilgidir. O gö-
hana'nın nihai amacı, bu kanının sadece lâfta kalmayıp, yaşa-
ren ve görülenin aynılığına dayanır. Dolaylı bilgi ise duyulara
nan her an mevcut bir deneyime dayandırılmış olmasıdır.
ve belleğe dayanır; algılayan ile algıladığı arasındaki yakınlı-
S: Hangi deneyim?
ğa dayanır; ikisi arasındaki tezat (kontrast) ile sınırlıdır. Mut-
M: Boş olma, anılar ve beklentiler kargaşası içinde olmama de-
luluk için de aynı. Genellikle sevinci bilmek için kederli, kede-
neyimi; bu açık alanlarda olmanın, genç olmanın, bir şey yap-
ri bilmek için sevinçli olmak zorundasınızdır. Gerçek mutlu-
mak için, keşif ve serüven için tüm zamana ve enerjiye sahip
luk ise bir nedene dayanmaz ve bir uyarımın bulunmayışıyla
olmanın mutluluğu gibi bir şeydir.
da kaybolmaz. O kederin karşıtı değildir, o tüm keder ve ıstı-
S: Keşfedilecek ne kalır?
rabı da içerir.
M: Dıştaki ve içteki evreni, gerçekte oldukları gibi, Tanrı'nın
S: Bunca ıstırap ortasında insan nasıl mutlu kalabilir?
yüce zihninde ve gönlünde oldukları gibi tanımak; varoluşun
M: Bu insanın elinde değildir - içsel mutluluk öylesine karşı
anlamı ve amacı; ıstırabın gizemi; hayatın cahillikten kurtarıl-
konulmazcasına gerçektir. Gökteki güneş gibi, onun ifadeleri
ması.
gölgelenmiş olabilir, fakat o asla kaybolmaz.
S: Eğer mutlu olmak korkudan ve üzüntüden kurtulmuş olmak-
S: Bir derdimiz olduğunda ister istemez mutsuz oluruz.
la aynı ise, dertsiz olmak mutluluğun nedenidir denilemez mi?
M: Tek derdiniz korkudur. Bağımsız olduğunuzu bilin, o zaman
M: Bir yokluk, bir mevcut olmayış hali, herhangi bir durumun
korkudan ve onun gölgelerinden kurtulursunuz.
nedeni olamaz; içinde hiçbir şeyin mevcut olmadığı doğal ha-
S: Mutluluk ile zevk arasındaki fark nedir?
liniz, bir oluşumun nedeni olamaz; nedenler belleğin büyük ve
M: Zevk (haz) şeylere bağımlıdır, mutluluk ise değil.
gizemli gücü içinde gizlidir. Fakat sizin gerçek yurdunuz hiç-
S: Mutluluk bağımsız ise niçin her zaman mutlu değiliz?
liktedir, tüm içerikten boşalmışlıktadır.
M: Mutlu olmak için şeylere ihtiyacımız olduğuna inandığımız
S: Boşluk ve hiçlik - ne kadar dehşet verici!
sürece, onların yokluğunun bizi perişan edeceğine de inanırız.
M: Uykuya dalışınızı büyük neşeyle karşılıyorsunuz! Uyanık
Zihin kendisini daima inançlarına göre şekillendirir. İşte insa-
uyku halini kendiniz bir arayın, onu gerçek doğanız ile pekâlâ
nın mutluluğa itilme ihtiyacında olmadığına; tam tersine, haz-
uyum içinde bulacaksınız. Sözler size sadece fikir verebilir fa-
zm bir dikkat dağıtıcı ve bir huzur kaçırıcı olduğuna, çünkü
kat fikir deneyim değildir. Bütün söyleyebileceğim, gerçek mut-
insanın mutlu olmak için bir şeylere sahip olması, bir şeyler
506
561
BEN O Y U M SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

luluğun bir nedeni olmadığı ve nedeni olmayanın değişmez ol- kendi yaratır, hatta kişi olmayı bile sağlar.
duğudur; bu demektir ki o haz gibi idrak edilebilir değildir. İd- S: Deniliyor ki Gerçek kendini varoluş-bilinç-mutluluk olarak
rak edilebilir olan acı ve hazdır, kederden azade olmak ancak tezahür ettirir. Onlar mutlak mı yoksa göreli midir?
negatif yoldan tarif edilebilir. Onu direkt olarak bilmek için M: Onlar birbirlerine görelidir ve birbirleriyle bağımlıdırlar.
siz nedensellik düşkünü ve zamanın zorbalığı altında olan zih- Gerçek ise kendi ifade biçimleri ile bağımlı değildir.
nin ötesine geçmek zorundasınız. S: Gerçek ile onun ifadeleri araşmdaki ilişki nedir?
S: Eğer mutluluk bilinçli değilse ve bilinç - mutlu değilse, ikisi M: İlişki yoktur. Gerçekte her şey gerçek ve aynıdır. Bizim de-
arasındaki bağlantı nedir? yimimizle saguna ve nirguna Parabrahman'da birdirler. Sade-
M: Bilinç koşulların ve durumların bir ürünü olduğundan, on- ce En Yüce vardır. Hareket halindeyken o saguna 'dır. Hareket-
lara bağımlıdır ve onlarla birlikte değişir. Bağımsız, yaratılma- siz hali ise nirguna'dır. Fakat aslında hareketli ya da hareket-
mış, ebedi ve değişmez ama yeni ve taze olan, zihnin ötesidir. siz olan zihindir. Gerçek bundan ötedir, siz ötesiniz. Düşünü-
Zihin onu düşününce eriyip kaybolur ve geriye yalnızca mut- lüp hayal edilebilen hiçbir şeyin kendiniz olamayacağını bir kez
luluk kalır. anladığınızda, imgelemelerinizden kurtulmuş olursunuz. Ken-
dini-bilmek için, her şeyin arzudan doğmuş imgeleme olduğu-
S: Her şey gidince hiçbir şey kalır.
nu fark etmek gereklidir.
M: Bir şey olmazsa, hiçbir şey nasıl olabilir? Hiçbir şey bir fi-
kirdir, o bir şeyin anısına dayanır. Saf varoluş, tanımlanabilir Bütün bunlara aklınızı ve gönlünüzü vererek üstlerinde
ve tarif edilebilir varlıklar âleminden tamamen bağımsızdır. derinden derine düşünmelisiniz. Bu yemek pişirmeye benzer.
S: Lütfen söyleyin bize, zihnin ötesinde bilinç devam eder mi, Hazır olmadan önce onu bir süre ateş üstünde tutmak zorun-
yoksa o da zihin ile birlikte sona mı erer? dasınızdır.
M: Bilinç gelir ve gider, farkındalık ise değişmeksizin parlar. S: Ben kaderin, karma'nın hükmü altında değil miyim? Ona
S: farkındalık halinde farkında olan kimdir? karşı ne yapabilirim? Ne olduğum ve ne yapacağım önceden
M: Kişi olduğu zaman bilinç de vardır. "Ben-im", zihin, bilinç belirlenmiştir. Hatta benim sözde seçme-özgürlüğüm bile ön-
aynı hali ifade eder. Siz "ben farkındayım" dediğinizde, bu sa- ceden takdir olunmuştur; ne var ki bundan haberdar değilim
dece şu demektir: "Ben farkındalık hali hakkında düşünmek- ve özgür olduğumu düşlemekteyim.
teyim." farkındalık halinde "Ben-im" yoktur. M: Yine, bu tamamen ona nasıl baktığınıza bağlıdır. Cehalet
S: Tanıklığa ne dersiniz? bir humma gibidir - o size orada olmayan şeyleri varmış gibi
M: Tanıklık zihin hakkındadır. Tanık, tanık olunan ile birlik- gösterir. Karma, ilahî şekilde düzenlenmiş bir tedavidir. Onu
tedir. Dualite-ötesi durumda ise bütün ayrılıklar biter. iyi karşılayın ve onun eğitimine sadakatle uyum gösterin. İyi-
S: Siz ne durumdasınız? farkındalık içinde mi devam ediyor- leşeceksiniz. Bir hasta iyileştikten sonra hastaneyi terk eder.
sunuz? Seçim ve eylem özgürlüğüne hemen ulaşmakta ısrar etmek sa-
dece iyileşmeyi geciktirecektir. Kaderinizi kabul edin ve onu
M: Kişi, "ben-bu-bedenim, bu-zihinim, bu anılar zinciriyim, bu
yerine getirin - kaderden kurtuluşun en kısa yolu budur. Arzu
arzular ve korkular yumağıyım" gibi kabuller kaybolur fakat
ve korkuyla hareket etmek bağımlılıktır, sevgiyle hareket et-
sizin kimlik diyebileceğiniz bir şey kalır. Bu, benim gerektiği
mek ise özgürlüktür.
zaman kişi olabilmemi sağlar. Sevgi kendi gereksinimlerini

550 551
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHA.RAJ

bir konukevi haline getirecek olan ardı arkası gelmeyen konuk


95
akınıdır. Daha iyisi, hayatınızı kendiliğinden şekillendiği biçi-
Hayatı Geldiği Gibi Kabul Edin miyle kabul edip, evinize dönerek karınızı şefkatle koruyup gö-
zetmenizdir. Başka hiç kimsenin size ihtiyacı yoktur. Sizin yü-
Soran: Geçen yıl buradaydım. Şimdi yine karşınızdayım. Beni ce ve parlak şanlı rüyalarınız sizi daha da fazla dertlerle yer-
buraya getiren nedir, gerçekten bilmiyorum, nedense sizi unu- yüzüne indirebilir.
tamıyorum. S: Aradığım şan değil, gerçektir.
Maharaj: Bazıları unutur, bazıları unutmaz, kaderlerine gö- M: Bunun için sizin düzenli, sakin bir hayata, zihin huzuruna
re; buna isterseniz şans da diyebilirsiniz. ve muazzam samimiyet ve ciddiyete ihtiyacınız vardır. Her an
S: Şans ile kader arasında temel bir fark var. siz istemeden size her ne gelirse, Tanrı'dan gelir ve kuşkusuz
M: Sadece sizin zihninizde. Gerçekte neyin neye neden oldu- size yardımı olur, eğer onun değerini hakkıyla bilir ve kullana-
ğunu bilmezsiniz. Kader, sadece cahilliğinizi örten bir örtüdür. bilirseniz. Size dert olanlar ancak kendi imgeleme ve arzula-
Şans da bir başka sözcük. rınız yönündeki çabalamalarınızdır.
S: Nedenler ve sonuçlan hakkında bilgi olmadan özgürlük ola- S: Kader, Tanrı'nın lütfü mudur?
bilir mi? M: Kesinlikle. Hayatı geldiği gibi kabul edin, onun bir nimet
M: Nedenler ve sonuçlar, sayıları ve çeşitleri bakımından son- olduğunu göreceksiniz.
suzdurlar. Her şey her şeyi etkiler. Bu evrende bir şey değişti- S: Ben kendi hayatımı kabul edebilirim. Başkalarının yaşama-
ğinde, her şey değişir. İşte, kendini değiştirmekle dünyayı de- ya zorlandıkları türden olan hayatları nasıl kabul edebilirim?
ğiştiren insanın büyük gücü bundandır. M: Nasılsa kabul ediyorsunuz. Başkalarının kederleri sizin
S: Sizin kendi sözlerinize göre, siz Gurunuz'un himmetiyle, zevklerinizi engellemiyor. Eğer gerçekten sevecen olsaydınız,
kırk yıl kadar önce kökten bir değişim geçirdiniz. Ama dünya bütün kişisel istek ve endişelerinizi çoktan bir yana bırakmış
önceden nasıl idiyse yine öyle kalmakta. ve başkalarına gerçekten yardımcı olabileceğiniz o tek hale gir-
M: Be'nim dünyam tümüyle değişti. Sizinki aynı kalıyor, çün- miş olurdunuz.
kü siz değişmediniz. S: Eğer büyük bir evim ve yeterli toprağım olursa, bir Aşram
S: Nasıl oldu da sizdeki değişim beni etkilemedi? meydana getirebilirim; tek kişilik odaları, ortak meditasyon
M: Çünkü aramızda birleşim ve paylaşım yoktu. Kendinizi ben- salonu, kantini, kütüphanesi vb. olan.
den ayrı görmeyin, o zaman ortak hali derhal paylaşacağız. M: Aşramlar yapılmazlar, onlar kendileri oluşurlar. Siz onları
S: ABD'de bir parça mülküm var. Onu satıp Himalayalar'da ne başlatabilir ne de durdurabilirsiniz, bir nehri başlatıp dur-
bir yer almak niyetindeyim. Bir ev, bir bahçe yapacağım, bir- duramayacağınız gibi. Başarılı bir Aşram'ın yaratılmasında
kaç inek alıp sessiz bir hayat yaşayacağım. İnsanlar bana, mal öyle çok faktör yer alır ki, sizin iç olgunluğunuz bunlardan sa-
ve mülk ile sükûnun bağdaşabilir olmadığını, çünkü resmi ma- dece biridir. Eğer kendi gerçek varlığınızdan habersizseniz, el-
kamlarla, komşularla ve hırsızlarla hemen başımın derde gire- bet ki yaptığınız her şeyin yerle bir olması, küle dönüşmesi ka-
ceğini söylüyorlar. Bu kaçınılmaz mıdır? çınılmazdır. Siz bir Guru'yu taklit ederek işinizi yürütemezsi-
M: Bekleyeceklerinizin en hafifi, konutunuzu açık ve parasız niz. Her türlü ikiyüzlülük felaketle sonuçlanacaktır.
506
561
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHA.RAJ

S: İnsanın henüz bir ermiş olmadan da bir ermiş gibi davran- izlemiyorsa, kanılarınızı gözden geçirin, kendinizi cesaretsiz-
masında ne zarar var? likle suçlamayın. Kendinizi kınamak sizi hiçbir yere götürmez.
M: Ermişlik provası yapmak sadhana'dır. Bu pekâlâ doğrudur, Anlayış berraklığı ve duygusal kabul ve onay olmayınca, irade
yeter ki liyakat iddiasında bulunulmasın. ne işe yarar?
S: Bir Aşram başlatmayı denemedikçe, buna yeteneğim olup S: Duygusal kabulden neyi kastediyorsunuz? Arzularıma kar-
olmadığını nasıl bileceğim? şı hareket etmem gerekmiyor mu?
M: Siz kendinizi, hayat akımından ayrı, kendi kişisel iradesi M: Arzularınıza karşı hareket etmeyeceksiniz. Anlayış berrak-
olan, kendi hedefleri peşinde koşan bir "kişi", bir beden ve bir lığı yetmez. Enerji sevgiden kaynaklanır -eylemi sevmek zo-
zihin olarak kabul ettiğiniz sürece, sadece yüzeyde yaşıyorsu- rundasınız- sevginizin şekli ve hedefi ne olursa olsun. Berrak-
nuz, yapacağınız her şey çok kısa ömürlü ve pek az değer taşı- lık ve sevecenlik olmadıkça cesaret yıkıcı olur. Savaştaki in-
yan, kibir ve gurur alevlerini besleyen saman çöplerinden baş- sanlar çoğu zaman fevkalade cesurdurlar, ama neye yarar ki?
ka bir şey değil demektir. Siz gerçek bir şey beklemeden önce, S: Tüm istediğim, içinde huzurla yaşayacağım bir ev ve bir
ortaya hakiki bir değer koymak zorundasınız. Değeriniz nedir? bahçe. Neden bu arzuma uygun olarak eyleme geçmeyeyim?
S: Onu hangi ölçüyle ölçmeliyim? M: Elbette geçin. Fakat kaçınılmaz ve beklenmedik olanı unut-
mayın. Yağmur yağmazsa bahçeniz gelişmez. Serüvene atıl-
M: Zihninizin içeriğine bakın. Siz nasıl düşünüyorsanız, öyle-
mak için cesaretiniz olmalı.
siniz. Siz zamanın büyük bölümünde kendi küçük kişiliğinizle
ve onun gündelik ihtiyaçlarıyla meşgul değil misiniz? S: Cesaretimi toplamak için zamana ihtiyacım var, beni sıkış-
Düzenli meditasyonun değeri, sizi günlük rutinin hayhu- tırmayın. Bırakın eylem için olgunlaşayım.
yundan uzaklaştırıp, size sizin zannettiğiniz şey olmadığınızı M: Bu yaklaşım tümüyle yanlış. Geciken eylem terk edilmiş
hatırlatmasıdır. Fakat hatırlamak dahi yeterli değildir - kanı- eylemdir. Başka eylemler için başka fırsatlar çıkabilir ama
nızı eylem izlemelidir. Ayrıntılı bir vasiyetname hazırlayan ama şimdi (an) kaybolmuştur - geri dönülemez bir biçimde. Bütün
ondan sonra da ölmeyi reddeden zengin adam gibi olmayın. hazırlıklar gelecek içindir - hal için hazırlanamazsınız.
S: Tedriç, hayatın yasası değil midir? S: Gelecek için hazırlanmanın ne kusuru var?
M: Oh, hayır. Yalnızca hazırlık tedricidir (aşamalıdır), değişim M: Şimdi'de eylemde bulunmak için sizin hazırlıklarınızın pek
bir anda ve tam olur. Tedrici değişme sizi yeni bir bilinçli var- yararı olmaz. Berraklık şimdidir, eylem şimdidir. Hazır olma
lık düzeyine götürmez. Sizin, değişimi kendi gidişine bırakma düşüncesi eylemi engeller. Eylem ise gerçeğin mihenk taşıdır.
cesaretine sahip olmanız gerekir. S: İnanmadan eylem yaptığınız zaman bile mi?
S: Kabul ediyorum ki bende eksik olan cesarettir. M: Siz eylemsiz yaşayamazsınız ve her eylemin ardında bir
M: Bu sizin yeterince kani olmayışınızdandır. Tam kanı hem korku ya da arzu vardır. Nihai olarak, siz her ne yaparsanız,
arzuyu hem cesareti üretir. Ve meditasyon anlama yoluyla bunu, dünyanın gerçek ve sizden bağımsız olduğu hakkındaki
inanca ulaşma sanatıdır. Meditasyonda siz, alınmış öğreti üze- kanınızın temeli üzerine oturtmaktasınız. Bunun aksine kani
rinde, onun bütün yönleriyle tekrar tekrar düşünürsünüz; so- olmuş olsaydınız, davranışınız tamamen farklı olurdu.
nunda berraklaşma güveni doğurur ve güvenle birlikte eylem S: Benim kanılarımda bir noksanlık yok; eylemlerimi koşullar
gelir. Kanı ve eylem birbirinden ayrılmaz. Eğer eylem kanıyı şekillendiriyor.

506 561
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J

M: Bir başka deyişle, siz koşulların ve içinde yaşadığınız dün- Her türlü desteği bırakın gitsin; varoluşun kör duygusuna
yanın gerçekliğine kanisiniz. Dünyayı kaynağına kadar izle- sımsıkı sarılın - başka her şeyi silkip atarak.
yin, fark edeceksiniz ki dünyadan önce siz vardınız ve artık S: Bu silkip atmak nasıl yapılır? Ne kadar silkelersem, o ka-
dünyanın olmadığı zamanda da siz var olmaya devam edecek- dar yüzeye çıkıyor.
siniz. Ebedi kimliğinizi bulun ve eylemleriniz de ona tanıklık M: Dikkatinizi vermeyi reddedin, bırakın, gelen şeyler gelsin,
edecek. Onu buldunuz mu? gidenler gitsinler. Arzular ve düşünceler de şeylerdir. Onlara
S: Hayır, bulmadım. ilgisiz kalın. Ta ezelden beri, olayların tozu zihninizin temiz
M: O halde, yapacağınız başka ne var? Kuşkusuz, bu en acil aynasını örte gelmiştir ve böylece siz sadece anıları görebilmek-
işiniz. Siz her şeyden vazgeçip desteksiz ve tanımsız kalma- tesiniz. Tozun konup yerleşmesine zaman bırakmadan onu
dıkça, kendinizi her şeyden bağımsız göremezsiniz. Bir kez silkeleyip atın; bu eski katmanların ortaya çıkmasını sağlaya-
kendinizi bilirseniz, ne yaptığınız önemli değildir, fakat ba- cak, zihninizin gerçek doğası keşfedilinceye kadar böylece de-
ğımsızlığınızı idrak etmek için onu, bağımlı olduğunuz her şe- vam edecektir. Bütün bunlar, hepsi çok basit ve nispeten ko-
yi terk etmek suretiyle sınamalısınız. Gerçeğe varmış insan laydır; içten, ciddi ve sabırlı olun, bu yeter. Hırssız, tutkusuz,
mutlaklar katında yaşar; onun bilgeliği, sevgisi ve cesareti bağımlılıktan, arzudan ve korkudan azade ve yalnızca farkın-
tamdır, onda göreli bir şey oktur. Bu nedenle o kendisini daha dalık hali içinde olmak -anıdan ve beklentiden kurtulmuşluk-
sert sınamalarla kanıtlamak, daha zorlu sınavlardan geçmek keşfin gerçekleşmesine olanak verecek zihin hali budur. Aslın-
zorundadır. Sınayan, sınanan ve sınanma sahnesi hepsi içte- da özgürleşme, keşfetme özgürlüğü demektir.
dir; bu öyle bir iç dramdır ki bunda hiç kimse taraf olamaz.
S: Haça gerilme, ölüm ve yeniden diriliş / tanıdık zemindeyiz!
Bu konu üzerinde epey okudum, dinledim, konuştum, fakat
bunu yapmaya gelince, kendimi güçsüz buluyorum.
M: Sessiz ve sakin kalın, bilgelik ve güç kendiliklerinden ge-
lecekler, onlar için yanıp yakılmanıza gerek yok. Aklınızın ve
gönlünüzün sessizliği içinde bekleyin. Sessiz olmak çok kolay-
96
dır fakat istekli olmak az bulunur. Siz insanlar bir gecede Sü- Anıları ve Beklentileri Terk Edin
permen olmak istersiniz. Hırstan, arzudan, kesin kanılardan
yoksun bir biçimde, korumasız, güvencesiz, hayata ve getir- Soran: Ben Amerikalı'yım ve son bir yılı Madhya Pradesh'de
diklerine tamamen açık olarak, her şeyin size zevk ve maddi bir Aşram'da, birçok yönüyle Yoga'yı irdeleyerek geçirdim. Bir
ya da sözde manevi çıkar sağlamak zorunda olduğu hakkın- öğretmenimiz vardı, onun Gurusu Monghyr'de oturan büyük
daki bencil kanıdan uzak yaşayın. Sivananda Saraswati'nin müridiydi. Ben Ramana Aşramı'nda
S: Söylediklerinizi olumlu karşılıyorum fakat bunun nasıl ya- da kaldım. Bombay'dayken, bir Goeııka tarafından yönetilen
pılacağını bir türlü göremiyorum.. Burma meditasyonuyla ilgili yoğun bir kursa katıldım. Ama
M: Onun nasıl yapılacağını bilirseniz, onu yapamayacaksınız. huzur bulamadım. Kendimi kontrolde ve günlük yaşam disip-
Her türlü girişimi terk edin; sadece olun, mücadele etmeyin. lininde bazı iyi gelişmeler oldu, fakat hepsi bu kadar. Neyin
404
278
506
BEN O'YUM S R İ NİSARGADATTA MAHA.RAJ

tarafı yoktur. Sizin Hıristiyanlığınız bu temele dayandırılmıştır.


neye sebep olduğunu tam olarak söyleyemeyeceğim. Birçok
S: Bütün ıstırap kendi yarattığımız değil midir?
kutsal yeri ziyaret ettim. Her birinin üzerimde nasıl bir etki
M: Evet, onu yaratmak için ayrı bir kendiniz olduğu sürece.
yaptığını tam olarak bilmiyorum.
Sonunda bilirsiniz ki ne günahkardır, ne suç ve ne de ceza;
Maharaj: İyi sonuçlar gelecek, er ya da geç. Plânlarınız ne-
yalnızca sonsuz değişimleri içinde hayat vardır. Kişisel "ben"
lerdir? in eriyip kayboluşuyla kişisel ıstırap da son bulur. Geriye ka-
S: Vize zorlukları yüzünden Birleşik Devletler'e dönmem ge- lan ise şefkatin büyük hüznü ve gereksiz acının dehşetidir.
rekiyor. Doğal Tedavi öğrenimimi tamamlamak ve bunu mes- S: Mevcudatın şeması içinde gereksiz olan bir şey var mıdır?
leğim haline getirmek istiyorum. M: Hiçbir şey gereksiz değildir, hiçbir şey kaçınılmaz da değil-
M: İyi bir meslek hiç kuşkusuz. dir. Alışkanlık ve ihtiras kör eder ve yanlışa götürür. Şefkatli
S: Yoga yolunu her ne pahasına olursa olsun izlemenin bir farkındalık iyileştirir ve yanlıştan kurtarır. Bizim yapabilece-
tehlikesi var mı? ğimiz bir şey yoktur biz sadece bırakırız, her şey kendi doğa-
M: Yangın evi sardığında, kibritin bir tehlikesi var mıdır? Ger- sına uygun şekilde vaki olsun (yerini bulsun) diye.
çeği aramak, üstlenilen tüm işler arasında en tehlikeli olandır, S: Tam pasifliği mi savunuyorsunuz?
çünkü o sizin içinde yaşadığınız dünyayı yıkar. Ama eğer mak- M: Berraklık ve sevecenlik eylemdir. Sevgi tembel değildir ve
sadınız gerçek sevgisi ve hayat sevgisi ise, korkmanıza gerek berraklık da yönetir. Siz eylem konusunda tasa çekmeyin, ak-
yoktur. lınıza ve gönlünüze özen gösterin. Tek kötülük, budalalık ve
bencilliktir.
S: Ben kendi zihnimden korkuyorum. O çok istikrarsız.
M: Zihninizin aynasında imajlar görünür ve kaybolurlar. Ay- S: Hangisi daha iyidir - Tanrı adını tekrarlamak (zikir) mı,
na kalır. Hareket eden'in içinde devinimsiz olan'ı, değişenin meditasyon mu?
içinde değişmez olanı ayırt edebilmeyi öğrenin, ta ki bütün M: Tekrarlama soluğunuza istikrar kazandırır. Derin ve sakin
farklılıkların sadece görünüşte olduğunu ve birliğin gerçek ol- şekilde solunum ile canlılık artar, o da beyni etkiler ve zihnin
duğunu idrak edinceye kadar. Bu temel kimliğe (aynılığa) siz arınmasına ve istikrar bulmasına ve meditasyona elverişli ha-
ister Tanrı deyin ister Brahman ya da matris (prakriti), söz- le gelmesine yardım eder. Canlılık (hayatiyet) olmazsa pek az
cüklerin pek az önemi var- bu sadece her şeyin bir olduğunun şey yapılabilir, onun korunması ve artırılmasının önemi de
idrak edilmesidir. Siz bir kez, direkt deneyimden kaynaklanan bundandır. Duruşlar ve solunum Yoga'nm bir parçasıdır çün-
bir güvenle: "Ben dünyayım, dünya kendimim" diyebildiğiniz kü beden sağlıklı ve iyi kontrol altında olmalıdır; fakat beden
zaman siz bir yandan tüm arzu ve korkulardan kurtulmuş üzerinde aşırı konsantrasyon kendi maksadına ters düşer ve
olur, bir yandan da tüm dünyadan tamamen sorumlu hale ge- aksi sonuç verir, çünkü başlangıçta önde gelenin zihin olması
lirsiniz. İnsanların anlamsız kederleri sizin tüm düşünceniz, gerekir. Zihin yatıştırıldığında ve artık iç âlemi (chidakash)
endişe ve meşguliyetiniz haline gelir. rahatsız etmediğinde, beden yeni bir anlam kazanır ve onun
S: Demek, bir gnani'nin bile sorunları var! değişimi hem gerekli hem mümkün hale gelir.
M: Evet, ama onlar artık onun kendi yarattığı sorunlar değil- S: Tüm Hindistan'da, birçok Guru'yla tanışarak ve çeşitli Yo-
dir. Onun ıstırabı artık bir suçluluk duygusuyla zehirlenmiş ga yöntemlerinden damlalar halinde bir şeyler alarak dolaş-
değildir. Başkalarının günahları için ıstırap çekmenin yanlış bir
561
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHA.RAJ

menize gerek yok. Siz ona yabancı düşerseniz, Hindistan'da


tim. Her şeyin tadına bakmak iyi midir?
bile yalnızlık hissedersiniz. Bütün mutluluk, öz varlığınızı
M: Hayır, bu sadece tanışmadır. Siz, kendi yolunuzu bulmanı-
hoşnut etmekle gelir. Onu hoşnut edin, Birleşik Devletler'e
za yardımcı olacak bir adamla karşılaşacaksınız. döndükten sonra, kalbiniz deki muhteşem gerçeğe lâyık olma-
S: Bana öyle geliyor ki, kendi seçeceğim bir Guru benim ger- yacak hiçbir şey yapmayın ve siz mutlu olacak, mutlu kala-
çek Gurum olmayabilir. Gerçek Gurum olması için onun bek- caksınız. Fakat öz varlığınızı aramak, bulunca da hep onunla
lenmedik şekilde gelmesi ve karşı konulmaz olması gerekir. kalmak zorundasınız.
M: Beklentide olmamak en iyisidir. Sizin göstereceğiniz tepki-
S: Tam yalnızlığa çekilmek yararlı olur mu?
ler (vereceğiniz karşılıklar) bunu tayin edecektir.
M: Bu sizin mizacınıza bağlı. Sizi durgunlaştıracak ve zihnini-
S: Ben tepkilerimin hâkimi miyim?
zin sonu gelmez gevezeliklerinin insafına bırakacak bir yalnız-
M: Şimdi yapılmakta olan ayırt edebilme ve ihtirassız olma
lık yerine, başkaları ile ve başkaları için çalışarak, uyanık ve
uygulaması, zamanı geldiğinde meyvesini verecektir. Eğer kök-
dostça bir tavır içinde daha iyi gelişebilmeniz mümkündür.
ler sağlıklıysa ve iyi sulanıyorsa, meyveler elbette lezzetli ola-
Emek ve çaba harcayarak değişebileceğinizi hayal etmeyin. Şid-
caktır. Saflaşm, dikkatli ve uyanık olun, hazır bulunun.
det -imsak ve kefaret ödeme biçiminde kendinize yöneltildiği
S: İmsak'm (perhiz, kısınma) ve kefaretin faydası var mıdır?
zaman bile- verimsizdir.
M: Hayatın getirdiği bütün değişiklikleri göğüslemek yeterli
kefarettir (ödemedir)! Dert icat etmek zorunda değilsiniz. Ha- S: Kimin gerçeğe varıp kimin varmadığını belli edecek, kanıt-

yatın getirdiği her şeyi güler yüzle karşılamak, ihtiyacınız layacak bir yol yok mudur?

olan tek imsaktir. M: Sizin tek kanıtınız kendinizsiniz. Eğer altına dönüştüğü-
nüzü görürseniz bu sizin tılsımlı taşa dokunmuş olduğunuzun
S: Özveri (kurban) için ne dersiniz?
işareti olacaktır. Sizdeki kişi ile birlikte kalın ve size neler ol-
M: Sahip olduğunuz her şeyi, her kimin ihtiyacı varsa, onunla
duğunu gözlemleyin. Başkalarına sormayın. Onun adamı sizin
severek paylaşın - kendinize zulmetmek için yollar icat etmeyin.
Gurunuz olmayabilir. Guru özde evrensel olsa da onun ifade
S: Teslimiyet nedir?
biçimi farklı olabilir. O öfkeli ya da açgözlü veya Aşramı'na ya
M: Geleni kabul etmektir.
da ailesine aşırı düşkün görünebilir ve bu görünüşler -başka-
S: Kendimi, kendi ayaklarım üzerinde duramayacak kadar za-
larını değil- sizi yanıltabilir.
yıf hissediyorum. Mübarek bir Guru'nun ve iyi insanların eş-
S: içsel ve dışsal olarak tam bir mükemmellik beklemek hak-
liğine ihtiyaç duyuyorum. Ölçülülük (itidal) benim gücümün
kım değil midir?
ötesinde. Geleni geldiği gibi kabul etmek beni korkutuyor.
M: İçsel mükemmellik - evet. Fakat dışsal mükemmellik ko-
ABD'ye dönüşümü düşünmek bana dehşet veriyor.
şullara, bedenin durumuna, kişisel ve toplumsal ve sayısız
M: Geri dönün ve fırsatlarınızı iyi kullanın. Eğitiminizi tamam-
başka faktöre bağlıdır.
layın önce. Doğal Tedavi incelemelerinizi yapmak için her za-
S: Gnana'ya ulaşma sanatını öğrenebilmem için bir gnani bul-
man Hindistan'a dönebilirsiniz.
mam bana söylenmişti. Şimdi ise tüm bu yaklaşımın yanlış
S: Amerika'daki olanakların farkındayım. Beni korkutan yal-
olduğu, bir gnani'yi tam yamayacağım ve gnana'ya da uygun
nızlıktır.
yollardan ulaşamayacağım söyleniyor. Bu çok kafa karıştırıcı!
M: Siz her zaman öz varlığınızın eşliğindesiniz - yalnızlık çek-
506
561
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J

M: Bu sizin gerçeği tamamen yanlış anlamanızdan dolayıdır.


şayın - anladığınız az da olsa ona göre yaşayın. Sizi hayra ulaş-
Zihniniz değer biçme ve elde etme alışkanlığına boğulmuş hal-
tıracak olan içtenlik ve ciddiyettir, zekâ ve kurnazlık değil.
de ve kıyas kabul etmez olanın, ele geçmez olanın, kendi kal-
S: Hatalardan korkuyorum. Birçok şeyi denedim - hiçbir so-
binin içinde tanınmak için beklediğini kabul etmek istemiyor.
nuç alamadım.
Bütün yapmanız gereken, bütün anıları ve beklentileri terk et-
M: Kendinizden pek az şey verdiniz, sizin sadece merakınız
mektir. Kendinizi alabildiğine çıplaklık, alabildiğine hiçlik için-
vardı, içtenliğiniz değil.
de hazır tutun. S: Daha iyisini bilemiyorum.
S: Terk işini yapacak olan kim?
M: Hiç olmazsa bu kadar biliyorsunuz. Onların yüzeysel ol-
M: Tanrı bunu yapacak. Siz sadece terk edilişin gereğini gö- duklarını bilmek, deneyimlerinize değer kazandırmış olmaz-
rün. Direnç göstermeyin, kendiniz sandığınız kişi'ye tutunma- onları, sona erdikleri anda unutun. Temiz ve özverili bir hayat
yın. Kendinizi bir kişi olarak hayal ettiğiniz için, gnani'yi de yaşayın, bu yeter.
bir kişi olarak kabul ediyorsunuz, yalnız biraz daha farklı, S: Ahlâk o kadar önemli midir?
daha bilgili ve güçlü. Siz onun daima bilinçli ve mutlu olduğu-
M: Aldatmayın, incitmeyin - bu önemli değil mi? Her şeyden
nu söyleyebilirsiniz, fakat bu, bütün gerçeği ifade etmekten
çok sizin iç huzuruna ihtiyacınız var - ki bu iç ve dış arasın-
çok uzaktır. Tariflere ve tanımlamalara güvenmeyin - onlar
daki uyumu gerektirir. İnandığmızı yapın ve yaptığınıza, ina-
büyük ölçüde yanıltıcıdırlar.
nın. Başka her şey enerji ve zaman savurganlığıdır.
S: Ne yapmam, nasıl yapmam gerektiği bana söylenmedikçe
kendimi kaybolmuş hissederim.
M: Elbette, kaybolmuş hissedin ya! Kendinizi yeterli ve emin
hissettiğiniz sürece gerçek sizin ulaşamayacağınız yerdedir.
Siz içsel serüveni bir yaşam biçimi olarak kabul etmedikçe,
sizin için keşif mümkün olmaz.
S: Neyin keşfi? 91
M: Özünüzün keşfi ki bütün yönlerden, bütün araçlardan ve Zihin ve Dünya Ayrı Değildir
amaçlardan azadedir o.
S: Her şey ol, her şeyi bil, her şeye sahip ol mu? S o r a n : Burada bazı ermişlerin resimlerini görüyorum ve ba-
M: Hiçbir şey olma, hiçbir şey bilme, hiçbir şeye sahip olma. na, onların sizin spiritüel atalarınız oldukları söylendi. Onlar
Bu, yaşanmaya değer tek hayat, sahip olmaya değer tek mut- kimlerdir ve bütün bunlar nasıl başladı?
luluktur. M a h a r a j : Bize toplu olarak "Dokuz Üstatlar" deniliyor Ef-
S: İtiraf edeyim ki bu hedef benim kavrayışımın ötesinde. Hiç saneye göre ilk öğretmenimiz Rishi Dattatreya idi; Brahma,
olmazsa yolu bileyim. Vıshnu ve Shiva üçlüsünün büyük enkarnasyonu. "Dokuz Üs-
M: Yolunuzu kendiniz bulmalısınız. Kendiniz bulmadıkça o tatlar" (Navnath) dahi mitolojiktir.
sizin kendi yolunuz olmayacaktır ve sizi hiçbir yere götürme- S: Onların öğretilerinin özelliği nedir?
yecektir. Kendi gerçeğinizi kendi bulduğunuzca, içtenlikle ya- M: Hem teori hem pratik bakımdan sadeliğidir.

404
281
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J

S: Bir insan nasıl Navnath olabilir? İnisiyasyonla mı, vera- seniz, onun Sampradayası'na katılırsınız. Usul olarak, ondan
setle mi? bir hayır nişanı (hatırası) alırsınız - bir bakış, bir dokunuş ya
M: Hiçbiri. Dokuz Üstatlar geleneği, Navnath Parampara, bir da bir söz, bazen keskin, canlı bir rüya veya güçlü bir anı. Ba-
nehir gibidir - gerçek okyanusuna akar ve kim o nehre dalar- zen hayır ve himmetin tek belirtisi, karakter ve davranışlarda-
sa, birlikte taşınır. ki anlamlı ve hızlı değişme olur.
S: Bu aynı geleneğe bağlı, yaşamakta olan üstatların kabulü S: Sizi birkaç yıldan beri tanıyorum ve sizinle düzenli olarak
anlamına gelir mi? buluşuyorum. Düşünceniz hiçbir zaman zihnimden uzak de-
M: Zihinlerini "Ben-im" üzerinde odaklama şeklinde sadha- ğil. Bu beni sizin Sampradayanız'a katmış olur mu?
naları'm yapanlar, aynı sadhana'yı uygulamış ve başarılı ol- M: Sizin neye, nereye ait olduğunuz kendi duygularınız ve ka-
muş olanlarla kendilerini yakın ilişkili hissederler. Onlar bu nınızla ilgili bir şeydir. Ne de olsa, bu sadece sözlü ve şekilsel
yakınlık duygusunu sözle ifade etmek için kendilerine Nav- bir şeydir. Gerçekte ne Guru vardır, ne mürit, ne de kuram ve
nathlar diyebilirler. Bu onlara kurulu bir geleneğe mensup uygulama, hatta ne cehalet, ne gerçeğe-varış.
olma zevki verir. S: Kendimi doğru bir şekilde bildiğimi gösterecek ne gibi bir
S: Onlar katılmadıkları takdirde yoksun kalmış olacakları bir kanıtım olacak?
güç ve hayır kaynağını böylece elde etmiş olurlar mı? M: Kanıta ihtiyacınız yoktur. Deneyim eşsizdir (benzersizdir),
M: Güç ve hayırlar herkes içindir ve isteyen herkese hazırdır. kuşku götürmez ve yanlış anlaşılmaz. Engeller bir ölçüde kalk-
Kendine belli, özel bir isim vermek hiçbir şeyi değiştirmez. tığında, o bir anda içinize doğar. Bu yıpranmış bir ipin kopuşu
Kendinize istediğiniz adı verin - kendinize yoğun bir dikkatle gibidir. Size düşen, ipin lifleri üzerinde çalışmaktır. Kopuş ger-
yöneliş içindeyseniz, kendini-biliş'in önüne birikmiş engellerin çekleşecektir. O geciktirilebilir fakat önlenemez.
süpürülüp gitmesi muhakkaktır. S: Sizin nedenselliği reddetmeniz benim zihnimi karıştırıyor.
S: Eğer öğretinizi beğenir ve rehberliğinizi kabul edersem, Bu, dünyanın bugünkü halinden hiç kimse sorumlu değil mi
kendime bir Navnath diyebilir miyim? demektir?
M: O sözcük-bağımlısı zihninizi memnun edin! İsim sizi değiş- M: Sorumluluk fikri sizin zihninizdedir. Siz, bir şeyin ya da
tirmeyecek. En çok, size davranışlarınıza dikkat etmenizi ha- bir kişinin, bütün olanlardan tek başına sorumlu olması ge-
tırlatacak. Birbirini izlemiş bir mürşitler ve müritler dizisi var- rektiğini düşünüyorsunuz. Çok sayıda evren ile tek bir neden
dır ki onlar da kendi müritlerini yetiştirirler, böylece o çizgi arasında bir çelişki var. Ya biri ya da diğeri yanlış olmalı. Ve-
sürdürülür. Fakat geleneğin sürüşü resmi değildir ve gönüllü ya, her ikisi. Benim görüşüm ile bütün bunlar hülya kurmak-
olarak yapılır. Bu bir aile adı gibidir, fakat burada aile spiritü- tır. Fikirlerde gerçeklik yoktur. Gerçek su ki, siz olmasanız,
eldir. ne evren ne de onun nedeni meydana gelmezdi.
S: Sampradaya'ya katılmak için gerçeğe varmış olmanız ge- S: Bir türlü içinden çıkamıyorum, ben evrenin yarattığı mıyım
rekir mi? yoksa yaratıcısı mı?
M: Navnath Sampradaya sadece bir gelenektir, bir öğreti ve M: "Ben-im" her zaman hazır (var olan) gerçektir, ama "Ben
uygulama yoludur. Bu bir bilinç düzeyini göstermez. Eğer bir yaratıldım" sadece bir fikirdir. Ne Tanrı, ne de evren gelip de
Navnath Sampradaya öğretmenini Gurunuz olarak kabul eder- size sizi yarattıklarını söylemediler. Nedensellik fikriyle obse-

586 583
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J

de olmuş olan zihin, yaratma olayını icat eder ve sonra "Ya- çimde incelemesi Yoga'dır.
ratan kimdir?" diye de merak eder. Zihnin kendisi yaratandır. S: Günahın perçinlediği kader zincirlerine ne dersiniz?
Hatta bu bile tam doğru değil, çünkü yaratılan ile yaratan bir- M: Günahın anası olan cehalet eriyip gidince, kader, tekrar
dir. Zihin ve dünya ayrı değildir. Şunu anlayın ki dünyanın ne günah işleme zorlanışı da son bulur.
olduğunu düşünüyorsanız o sizin kendi zihninizdir. S: Çekilecek cezalar vardır.
S: Zihnin ötesinde ya da dışında bir dünya var mıdır? M: Cehaletin son bulmasıyla hepsi sona erer. O zaman her şey
M: Tüm uzay ve zaman zihindedir. Bir zihin-üstü (Süpermen- olduğu gibi görünür ve onlar iyidirler.
tal) dünyayı hangi yere koyacaksınız? Zihnin birçok düzeyi S: Eğer bir günahkâr bir yasa çiğneyen gelip de sizden him-
vardır ve her biri kendi görüşünü, kendi yorumunu projekte met ve inayetinizi istese, yanıtınız ne olurdu?
eder, ama her biri zihindedir ve zihin tarafından yaratılmıştır. M: O istediğini alacaktır.
S: Sizin günah karşısındaki tavrınız nedir? Bir günahkâra, iç- S: Çok kötü bir adam olmasına rağmen mi?
sel ve dışsal yasaları çiğneyen birine nasıl bakarsınız? Onun M: Ben kötü adamları bilmem, ben ancak kendimi bilirim.
değişmesini ister misiniz yoksa ona yalnızca acır mısınız? Ya Ben ne ermişler, ne günahkârlar, sadece yaşayan insanlar gö-
da ona, günahlarından dolayı ilgisiz mi kalırsınız? rüyorum. Ben kimseye elimle himmet uzatmam. Benim vere-
M: Ben günah ve günahkâr tanımam. Sizin fark gözetmeniz bileceğim ya da vermekten kaçınabileceğim hiçbir şeyim yok-
ve değerlendirmeniz beni bağlamaz. Herkes kendi doğasına gö- tur ki siz ona zaten eşit ölçüde sahip bulunmayasınız. Yeter ki
re davranır. Buna çare bulunamaz, esef edilmesine de gerek zenginliklerinizin farkına varın ve onları hakkıyla kullanın.
yoktur. Siz benim himmetime muhtaç olduğunuzu imgelediğiniz süre-
S: Başkaları acı çekerler. ce, benim kapımda onu dilemekte olacaksınız. Oysa biz ayrı
M: Hayat hayatla beslenir. Doğada bu süreç zorunludur, top- değiliz, gerçek ortaktır.
lumda ise gönüllü olmalıdır. Özveri (kurban) olmadıkça hayat S: Bir anne acıklı bir öyküyle size gelir. Biricik oğlu uyuşturu-
olamaz. Bir günahkâr, özveriyi reddederek ölümü davet etmiş cu ve seks bağımlısı olmuştur ve gitgide daha da kötüye git-
olur. Bu ne ise odur ve suçlama ve acıma için bir neden oluş- mektedir. Kadın sizin himmetinizi dilemektedir. Ona yanıtı-
turmaz. nız ne olur?
S: Kuşkusuz, günaha batmış bir insan gördüğünüzde hiç ol- M: Belki ona her şeyin hayra varacağını söylediğimi duyabi-
mazsa acıma hissedersiniz. lirim.
M: Evet, benim o adam olduğumu ve günahlarının da benim S: Hepsi bu mu?
günahlarım olduğunu hissederim. M: Hepsi bu. Daha başka ne bekliyorsunuz?
S: Doğru, peki daha sonra? S: Fakat, kadının oğlu değişecek mi?
M: Ben onunla bir olunca o da benimle bir olur. Bu bilinçli bir M: Değişebilir de değişmeyebilir de.
süreç değildir, bu tümüyle kendiliğinden olur. Hiçbirimiz bu- S: Çevrenize toplanan ve sizi birçok yıldan beri tanıyan in-
nun için bir şey yapamayız. Değişme ihtiyacında olan nasılsa sanlar siz "iyi olacak" dediğiniz zaman, şaşmaz bir şekilde de-
değişecektir; kendini şimdi ve burada ve bir olarak bilmek ye- diğiniz gibi olduğunu iddia ediyorlar.
ter. İnsanın kendi zihnini yoğun, keskin ve yöntemli bir bi- M: Aynı şekilde, anne kalbinin çocuğu kurtardığını da söyle-

566 567
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J

yebilirsiniz. Her bir şeyin sayısız nedeni vardır. Dünya size, karşı konulmaz şekilde gerçek görünür, çün-
S: Bana söylendiğine göre, kendisi için hiçbir şey istemeyen kü her an onu düşünmektesiniz; onu düşünmeyi bırakın, o sis
insan Kadir-i kül (her şeye gücü yeten) olurmuş. Bütün evren içinde eriyip gidecektir. Unutmak zorunda değilsiniz; arzu ve
onun hizmetinde olurmuş. korku son bulunca, tutsaklık da biter. Tutsaklığı yaratan, bi-
M: Eğer böyle olduğuna inanıyorsanız, bu inanca göre hareket zim karakter ve mizaç dediğimiz, duygusal bağlılıklar, sempati
edin. Bütün kişisel arzularınızı terk edin ve böylece tasarruf ve antipatilerin oluşturduğu davranış kalıplarıdır.
edilen gücü dünyanın değişmesi yolunda kullanın! S: Arzu ve korku olmazsa, eylemi ne motive eder?
S: Bütün Buda'lar ve Rishi'ler dünyayı değiştirmeyi başara- M: Hiçbir şey; eğer siz, yaşam, dürüstlük ve güzellik sevgisini
madılar. yeterli dürtü olarak kabul etmiyorsanız.
M: Dünya değiştirilmeye yatkın değildir. Doğası gereği o acı Arzudan ve korkudan kurtulmak sizi öyle korkutmasın.
dolu ve geçicidir. Onu olduğu gibi görün ve bütün arzu ve kor- Bu hepinizin bildiğinden öylesine farklı, çok daha yoğun ve il-
kulardan yüz çevirin. Dünya sizi tutup bağlamadığı zaman, o ginç bir hayat yaşayabilmenizi sağlayacaktır; öyle ki siz her
bir sevinç ve güzellik yurdu olur. Siz ancak dünyadan kurtul- şeyi kaybetmekle, gerçekten her şeyi kazanmış olursunuz.
muş olduğunuz zaman dünyada mutlu olabilirsiniz. S: Siz spiritüel soyunuzun Rishi Dattatreya'dan geldiğini ka-
S: Doğru ve yanlış nedir? bul ettiğinize göre, sizin ve tüm atalarınızın Rishi'nin enkar-
M: Genelde ıstıraba neden olan yanlıştır, onu gideren ise doğ- nasyonları olduğunuza inanmakta haklı mıyız?
ru. Beden ve zihin sınırlıdırlar, onun için de incinmeye açık- M: İstediğinize inanabilirsiniz ve eğer inandığınıza uygun ha-
tırlar, onların korunmaya ihtiyaçları vardır ve bu da korkuya reket ederseniz, onun meyvesini toplarsınız; fakat bana göre
yol açar. Kendinizi onlarla özdeşleştirdiğiniz sürece ıstırap çek- bunun hiç önemi yoktur. Ben neysem oyum ve bu da bana ye-
meye mahkûmsunuz; bağımsızlığınızı idrak edin ve mutlu ka- ter. Kendimi ne kadar ünlü ve şanlı da olsa herhangi bir ki-
lın. Size söylüyorum. Mutluluğun sırrı budur. Mutluluğunu- şiyle özdeşleştirme arzum yok. Efsaneleri gerçek gibi kabul et-
zun nesnelere, olaylara ve insanlara bağlı olduğuna inanmak, me ihtiyacı da duymuyorum. Ben yalnızca cehalet ve cehalet-
gerçek doğanızla ilgili cehaletinizden kaynaklanır; mutlu ol- ten kurtuluşla ilgileniyorum. Bir mürşidin gerçek rolü, mürit-
mak için kendinizi (özünüzü) bilmekten gayrı hiçbir şeye ihti- lerinin zihinlerindeki ve gönüllerindeki cehaleti kovmaktır.
yacınız olmadığını bilmek ise bilgeliktir. Mürit bir kez anladığında, o anlayışı doğrulayan eylemi yerine
S: Hangisi önce gelir, varlık (varoluş) mı. arzu mu? getirmek de ona düşer. Hiç kimse bir başkası adına eylemde
M: Varlık bilinçte kendini belli ettiğinde, ne olduğunuz ve ne bulanamaz. Ve eğer o doğru eylemde bulunmazsa, bu demek-
olmanız gerektiği hakkındaki fikirler zihninizde belirmeye baş- tir ki o anlamamış ve Guru'nun işi henüz bitmemiş.
lar. Bu, arzu ve eyleme yol açar ve varlık süreci başlar. Var- S: Bazı umutsuz vakalar da olmalı.
lığın görünüşte ne başlangıcı ne de sonu vardır, çünkü o her M: Hiçbiri umutsuz değildir. Engeller aşılabilir. Hayatın tamir
an yeniden başlar. İmgeleme ve arzunun son bulmasıyla bir- edemediğine ölüm son verir, fakat Guru başarısızlığa uğraya-
likte varlık da sona erer ve şu ya da bu oluş saf varoluşla kay- maz.
naşıp birleşir, ki onu tarif mümkün değildir, o ancak yaşana- S: Bu güveni size veren nedir?
bilir. M: Guru ve insanın iç gerçeği aslında birdir ve aynı hedefe

586 583
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

doğru birlikte çalışırlar - zihnin kurtarılması ve esenliği. On- M: Benden uzak durmanıza gerek yok, hiç olmazsa zihniniz-
lar için yenilgi mümkün değildir. Onlar, yollarını kesen engel- de. Fakat zihniniz dünyevi refah ve güvenlikle meşgul!
leri köprülere dönüştürürler. Bilinç varlığın bütünü değildir - S: Dünya dertlerle dolu, benim zihnimin de onlarla dolu ol-
insanın çok daha fazla işbirliği içinde olabildiği başka düzeyler masına şaşılmaz.
vardır. Guru bütün düzeylerde kendi evinde gibidir ve onun M: Dertsiz bir dünya hiç olmuş mudur? Sizin bir "kişi" olma-
enerjisi ve sabrı tükenmek bilmez. nız, başkalarına karşı şiddet kullanımına dayanır. Sizin kendi
S: Bana, rüya görmekte olduğumu ve artık uyanma vaktimin bedeniniz bir savaş alanıdır, ölüler ve ölenlerle dolu. Mevcudi-
geldiğini söylüyorsunuz hep. Nasıl oluyor da rüyalarımda ba- yet şiddeti öngörür.
na gelmiş olan Maharaj, beni uyandırmayı başaramadı? O dur- S: Beden olarak - evet. Bir insan olarak - kesinlikle hayır. İn-
madan dürtüp hatırlatmaya devam ediyor fakat rüya da de- sanlık için şiddetsizlik hayat yasasıdır, şiddet ise ölüm yasası.
vam ediyor. M: Doğada şiddetsizlik pek azdır.
M: Çünkü rüya görmekte olduğunuzu gerçekten anlamadınız. S: Tanrı da doğa da insan değildirler ve insancıl olmak zorun-
Tutsaklığın özü de budur - gerçek ile gerçek olmayanı birbiri- da değildirler. Ben yalnızca insan ile meşgulüm. Bir insan ol-
ne karıştırmak. Sizin şimdiki durumunuzda yalnızca "Ben- mam için mutlak surette sevecen ve şefkatli olmak zorunda-
im" duygusu gerçeğe ilişkindir; "neyim" ve "nasılım" ise ka- yım.
derin ya da rastlantının empoze ettiği illüzyonlardır. M: Siz farkında mısınız ki, savunmak zorunda olduğunuz bir
S: Rüya ne zaman başladı? egonuz olduğu sürece şiddet kullanmak zorundasınız?
M: O başlangıçsız gibi görünür, fakat gerçekte yalnızca şimdi S: Farkındayım. Gerçekten insan olmak için benliksiz olmak
vardır. Bir an'dan bir an'a siz onu yenilemektesiniz. Rüya gör- zorundayım. Bencil olduğum sürece ben bir insan-altı, bir in-
düğünüzü anladığınız anda, uyanacaksınız. Fakat anlamazsı- sanımsı (hümanoid)'yım sadece.
nız çünkü rüyanın devam etmesini istersiniz. Bir gün gelecek, M: İşte biz hepimiz insan-altı'yız ve sadece pek az insan var.
rüyanın sona ermesini bütün aklınız ve gönlünüzle özleyecek- Az olsun, çok olsun, yine de bizi insan yapacak olan berraklık
siniz ve bunun bedeli her ne olursa ödemeye istekli olacaksı- ve yardımseverlik (merhamet)tir. İnsan-altı olanlar tamas 'ın ve
nız; bedel, ihtirassız olmak, bağımlılıklardan kurtulmak, rüya- rajas'ın egemenliği altındadırlar; insanlar ise sattva'nm. Ber-
ya duyulan ilginin kaybı olacaktır. raklık ve yardımseverlik zihni ve eylemi etkilediğinden sattva'
S: Ne kadar çaresizim! Mevcut oluş rüyası devam ettikçe onun dır. Fakat gerçek, sattva'dan ötededir. Ben sizi tanıdığımdan
sürmesini isteyeceğim. Ben onun sürmesini istedikçe de o sü- bu yana, dünyaya yardım edebilme peşindesiniz. Ne kadar yar-
recek. dım edebildiniz?
M: Onun sürmesini istemek kaçınılmayacak bir durum değil- S: Zerre kadar bile edemedim. Ne dünya değişti, ne ben. Dün-
dir. Durumunuzu berrak bir şekilde görün, bu berraklık sizi ya ıstırap çekiyor ve ben de onunla birlikte ıstırap çekiyorum.
serbest hale getirecek. Sıkıntıya karşı savaşmak doğal bir tepkidir. Ve uygarlık, kül-
S: Sizinle birlikte olduğum sürece sözleriniz bana apaçık gö- tür, felsefe ve din ıstıraba başkaldırıdan başka nedir ki? Kö-
rünüyor. Fakat sizden uzaklaşır uzaklaşmaz, huzursuz ve en- tülük ve kötülüğün son buluşu - bu sizin başlıca meşguliye-
dişeli, dolanıp duruyorum. tiniz değil mi? Siz buna cehalet diyebilirsin - aynı anlama gelir.

565 565
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J

M: Peki, sözcüklerin önemi yoktur, ne de sizin şu anda ne du- M: Siz neyseniz o'sunuz, ebediyen; fakat siz bunu bilmedikçe
rumda olduğunuzun. İsimler ve şekiller durmaksızın değişir- ve buna göre hareket etmedikçe, bu ne işe yarar? Sizin yemek
ler. Kendinizi değişmez olarak, değişken zihnin tanığı olarak çanağınız altın olabilir fakat siz bunu bilmediğiniz sürece bir
bilin. Bu yeterlidir. yoksulsunuz. Siz iç değerinizi bilmelisiniz, ona güvenmelisiniz
ve günlük yaşantınızda arzu ve korkularınızı feda ederek bu-
nu belli etmelisiniz.
S: Kendimi bilirsem arzum ve korkum olmaz mı?
M: Bir zaman için zihinsel alışkanlıklar, yeni vizyona rağmen,
ayak sürüyebilirler, bilinen geçmişe hasret çekme ve bilinme-
yen gelecekten korkma alışkanlığı. Bütün bunların yalnızca
98 zihne ait olduklarını bildiğinizde, onların ötesine geçebilirsiniz.
Kendini Bir Şeyle Özdeşleştirmekten Kurtuluş Kendi hakkınızda çeşit çeşit fikirler taşıdığınız sürece, kendi-
nizi bu fikirlerin sisleri arasından görebilirsiniz; kendinizi ol-
M a h a r a j : Soracağınız bir soru var mı? Sormak zorunda de- duğunuz gibi bilmek için bütün fikirlerden vazgeçiniz. Saf su-
ğilsiniz, susabilirsiniz de. Olmak, yalnızca olmak, önemlidir. yun tadını imgeleme yoluyla bilemezsiniz, siz ancak bütün lez-
Hiçbir şey sormanız gerekmez, bir şey yapmanız da. Böyle, gö- zetleri terk ederek onu keşfedebilirsiniz.
rünüşte tembelce zaman harcama şekline Hindistan'da çok Şimdiki yaşam biçiminize duyduğunuz ilgi devam ettikçe,
değer verilir. Bu, o an için, "sonra ne olacak" sabit fikrinden onu terk edecek değilsiniz. Alışılmış olana tutunduğunuz sü-
kurtulduğunuzu gösterir. Zihin telaş halinde olmadığı ve endi- rece keşif gerçekleşemez. Ancak siz hayatınızın muazzam ke-
şelerden uzak olduğu zaman sessizleşir ve sessizlik içinde, ge- derini tamamen idrak ederek ona karşı isyan ettiğiniz zaman,
nelde kolay idrak edilemeyecek kadar süptil olan bazı şeylerin bir çıkış yolu bulunabilir.
işitilebilmesi mümkün olur. Zihin, görebilmek için açık ve ses- S: Şimdi görebiliyorum ki Hindistan'ın ebedi hayatının sırrı,
siz olmalıdır. Burada yapmaya çalıştığımız şey, gerçek olanı Hindistan'ın her zaman koruyucusu olduğu bu varoluş boyut-
anlamak için zihni uygun duruma getirmektir. larında yatmaktadır.
S o r a n : Üzüntülerimizi kesmeyi nasıl öğreniriz? M: Bu açık olan bir sırdır ve onu paylaşmaya hazır insanlar
M: Üzüntüleriniz hakkında üzülmenize gerek yok. Siz sadece her zaman var olagelmişlerdir. Öğretmenler - pek çok var, kor-
olun. Sessiz olmaya çalışmayın. "Sessiz olmayı" yerine getiril- kusuz öğrencilere gelince - çok az.
mesi gereken bir görev haline getirmeyin. "Sessiz olmak" için S: Öğrenmeye çok istekliyim.
huzursuzlanmaym. "Mutlu olmak" uğruna kendinize kahretme- M: Sözcükleri öğrenmek yetmez. Kuramı bilebilirsiniz fakat,
yin. Sadece var olduğunuzun farkında olun ve farkında kalın - kişilik-ötesi (gayrı-şahsi) ve niteliklerden soyutlanmış bir var-
"Evet, Ben-im, varım, peki sonra ne olacak?" demeyin. "Ben- lık, bir sevgi ve mutluluk merkezi olduğunuzu deneyim yoluy-
im"de sonrası yoktur, çünkü o zamanın olmadığı bir haldir. la bilmedikçe, sözlü bilgi kısırdır.
S: Eğer o zamanın olmadığı bir hal ise, nasılsa kendini kanıt- S: Öyleyse ne yapmalıyım?
layacaktır. M: Olmaya, sadece olmaya çalışın. En önemli sözcük "dene-

565 565
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J

mek"tir. Her gün sessizce oturarak, bağımlılıklar ve sabit fi- işi, kendi deneyimi ve başarısı sayesinde size cesaret vermek-
kirlerle yüklü kişiliğinizin ötesine geçmeyi deneyerek, sonun- tir. Fakat ancak kendi farkındalığınız ve kendi çabanızla keş-
da başarıncaya kadar bunu yapın. Nasıl diye sormayın, o izah fettikleriniz sizin işinize her zaman yarayacak olanlardır.
edilemez. Sadece, başarıncaya kadar denemeye devam edin. Eğer Hatırlayın, algıladığınız hiçbir şey sizin değildir. Değeri
sebat ederseniz başarmamak mümkün değildir. En büyük öne- olan hiçbir şey size dıştan gelmez; konuyla ilgili olan ve belli
mi olan, içtenliktir, ciddiyettir. Siz gerçekten de, bir 'kişi' ol- edici (açıklayıcı) olan ancak sizin kendi duygu ve anlayışınız-
manın aşırı yükünü hissetmiş ve bu anılar ve alışkanlıklar yı- dır. İşitilen ve okunan sözler ancak zihninizde imajlar yaratır-
ğınıyla olan bu gereksiz özdeşleşmeden kurtulmanın acil ihti- lar, fakat siz zihinsel bir imaj değilsiniz. Siz imajın ardında ve
yacını duymakta olmalısınız. Gereksiz olana gösterilen bu sü- ötesinde olan idrak ve eylem gücüsünüz.

rekli ve kararlı direnç, başarının sırrıdır. S: Siz bana bencillik noktasına varan bir ben-merkezcilik öğüt-
Ne de olsa siz hayatınızın her anında aslında olduğunuz- ler görünüyorsunuz. Başka insanlara duyduğum ilgiye de ka-
sunuz, fakat asla bunun bilincinde değilsiniz. Bütün ihtiyacı- pılmamalı mıyım?
nız, varoluşunuzun, bir sözlü beyan şeklinde değil, fakat her M: Sizin başkalarına duyduğunuz ilgi bencilcedir, çıkarcıdır,
an mevcut bir gerçek olarak farkında olmaktır. Varoluşunu- egoya yöneliktir. Sizin başkalarına kişiler olarak ilgi duyduğu-
zun farkındalığı, gerçek varlığınızı görmenizi sağlayacaktır. Her nuz falan yok, onlara duyduğunuz ilgi kendi hakkınızda taşı-
şeyden önce öz varlığınızla devamlı bir temas kurun, her an dığınız imajı zenginleştirdikleri ve yücelttikleri ölçüdedir. Ve
kendinizle olun. Öz-farkındalık, bütün hayırların size akması- bencilliğin son kertesi, insanın sadece kendi bedenini koruma-
nı sağlar. Bir gözlem merkezi olarak bilme ve tanıma niyetiy- sı, devam ettirmesi ve sayıca çoğaltmasıdır. Beden derken sizin
adınıza, şeklinize - ailenize, kabilenize, ülkenize, ırkınıza vb. iliş-
le işe başlayın ve eylem halindeki bir sevgi merkezine dönüşün.
kin her şeyi kastediyorum. İnsanın adına ve şekline düşkün-
"Ben-im" çaba gerektirmeden, tamamen doğal bir biçimde güç-
lüğü bencilliktir. Kendisinin beden ve zihin olmadığını bilen
lü bir ağaca dönüşecek olan küçücük bir tohumdur.
bir insan bencil olamaz, çünkü bencillik nedeni olabilecek bir
S: Kendi içimde pek çok kötülük görüyorum. Onları değiştir-
şeye sahip değildir. Ya da, diyebilirsiniz ki o, karşılaştığı her-
mek zorunda değil miyim?
kes adına eşit ölçüde "bencil"dir; herkesin esenliği onun esen-
M: Kötülük dikkatsizliğin gölgesidir. Öz-farkındalığın ışığında
liğidir. "Ben dünyayım, dünya kendimim" duygusu tamamen
o solup yok olur.
doğal hale gelebilir; bu bir kere yerleşirse, bencil olmanın yolu
Başkalarına dayanma tümüyle boşunadır, çünkü başkala-
da kalmaz. Bencillik demek, parçanın adına ve bütünün zara-
rının verdiklerini başkaları alacaktır. Ancak başlangıçta sizin
rına, açgözlülük etmek, ele geçirmek, biriktirmek demektir.
olan sonda da sizin olarak kalır. İçten doğru gelmeyen hiçbir
S: İnsan miras ya da evlilik yoluyla veya şans eseri çok mülke
rehberliği kabul etmeyin, o zaman bile, bütün anıları ayıkla- ve zenginliğe sahip olabilir.
yın, çünkü onlar sizi yanlışa götürürler. Yollar ve araçlar hak-
M: Eğer onları sıkı tutmazsanız elinizden alınırlar.
kında tümüyle cahil olsanız bile, sessiz kalın ve içinize bakın;
S: Şimdiki halinizle siz bir kişi olarak bir başka kişiyi sevebilir
rehberlik mutlaka gelecektir. Bir sonraki adımınızın ne olması
misiniz?
gerektiği hakkında hiçbir zaman bilgisiz bırakılmadınız. So-
M: Ben o başka kişiyim, başka kişi de ben'dir; isim ve şekil ba-
run şu ki siz bundan geri durabilir, çekinebilirsiniz. Guru'nun

586 583
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J

kımmdan farklıyız, fakat ayrılık yoktur. Varlığımızın kökenin- ğım çerçeve ne denli dar ise, arzu ve korkunun neden olduğu
de biz biriz. ıstırap da o denli keskin olur.
S: İnsanlar arasında sevgi var olduğu zaman bu böyle değil S: Hıristiyanlık ıstırabı armdırıcı ve yüceltici bir unsur olarak
midir? kabul eder. Hinduizm ise ona hoşnutsuzlukla bakıyor.
M: Böyledir ama onlar bunun bilincinde değildirler. Onlar çe- M: Hıristiyanlık, sözcükleri bir araya getirmenin bir şekli,
kimi hissederler, fakat nedenini bilmezler. Hinduizm bir başka şeklidir. Gerçek ise sözlerin ardında ve
S: Sevgi neden seçicidir? ötesindedir, iletilemez, direkt deneyim yoluyla bilinir, zihinde-
M: Sevgi seçici değildir, arzu seçicidir. Sevgide yabancılar yok- ki etkisi bir patlayış gibidir. Başka hiçbir şey istenilmediği za-
tur. Bencillik merkezi yok olduğu zaman, bütün haz arzusu ve man ona kolayca ulaşılır. Gerçek olmayanı yaratan imgeleme-
ıstırap korkusu biter; insan artık mutluluk peşinde koşmaz, dir, onu devam ettiren ise arzudur.
mutluluğun ötesinde, saf bir yoğunluk, tükenmez enerji ve S: Gerekli ve iyi olan ıstırap yok mudur hiç.
bitmeyen bir kaynaktan vermenin coşkusu (vecdi) vardır. M: Rastlantı ve kaza eseri olan acı kaçınılmazdır ve geçicidir;
S: Kendim için doğru ve yanlış sorununu çözmekle işe başla- en iyi niyetle bile olsa, kasıtla sebep olunan acı anlamsız ve za-
mam gerekmez mi? limcedir.
M: İnsanlar hoşlarına gideni iyi, kendilerine acı vereni ise kö- S: Bir suçu cezalandırmaz mıydınız?
tü olarak kabul ederler. M: Ceza sadece yasallaştırılmış suçtur. Cezalandırmadan çok
S: Evet, bu bizim gibi sıradan insanlar için böyle. Fakat sizin önleyicilik üstüne kurulmuş bir toplumda pek az suç işlenirdi.
için, "bir"lik düzeyinde bu nasıl? Sizin için iyi ve kötü nedir? Az sayıdaki istisnalar da hasta bir zihin ve beden olarak tıbbi
M: Istırabı artıran kötüdür ve onu gideren iyidir. yoldan tedavi edilirdi.
S: O halde siz ıstırabın iyiliğini reddediyorsunuz. Bazı dinler- S: Din ile pek ilginiz yok gibi.
de ıstırap iyi ve soylu bir şey olarak kabul edilir. M: Din nedir? Gökte bir bulut. Ben gökte yaşıyorum, bulutla-
M: Karma ya da kader, yararlı ve hayırlı bir yasanın ifadesi- rın içinde değil, ki onlar bir araya getirilmiş bir yığın sözcük.
dir: denge, uyum ve birliğe doğru evrensel bir yönelim. Her an, Sözcükleri kaldırın, ne kalır? Gerçek kalır. Benim vatanım,
şimdi her ne olursa, bu en hayırlı yöndedir. O, acı verici, çir- zıtların sürekli bağdaştırılması ve bütünleştirilmesi hali gibi
kin ve anlamsız görünebilir, ama geçmiş ve gelecek dikkate görünen o değişmezlik yeridir. İnsanlar buraya, böyle bir ha-
alındığında, felaketli bir durumdan sıyrılıp çıkmak için en iyi lin gerçekten mevcut olduğunu, onun meydana çıkmasına en-
yoldur. gel olan nedenleri öğrenmek, bunu bilinçte sağlamlaştırmayı,
S: İnsan sadece kendi günahları için mi acı çeker? böylece, anlayış ile yaşam arasında bir çatışma olmamasını sağ-
M: İnsan kendini ne olarak düşündüğüne göre ıstırap çeker. lamayı öğrenmek için gelirler. Bu hal zihin-ötesidir, bu neden-
Eğer kendinizi insanlık ile bir hissediyorsanız, insanlıkla bir- le de öğrenilmesi gerekmez. Zihin yalnızca engeller üzerinde
likte ıstırap çekersiniz. odaklaşabilir; engelleri engeller olarak görüp tanımak etkili
S: Ve siz tüm evrenle bir olduğunuzu iddia ettiğinize göre, si- olur, çünkü bu, zihnin zihin üzerinde işlemde bulunmasıdır.
zin zaman ya da uzay içinde ıstırabınıza sınır yoktur! En baştan başlayın: Dikkatinizi var olduğunuz gerçeğine ve-
M: Olmak demek ıstırap demektir. Kendim olarak tanımladı- rin. Hiçbir zaman "ben yoktum" diyemezsiniz; bütün söyleye-
404
288
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA M A H A R A J

bileceğiniz, "ben hatırlamıyorum" olabilir. Belleğin ne denli ler zihin tarafından meydana getirilmiştir ve ancak zihin dü-
güvenilmez olduğunu bilirsiniz. Küçük, kişisel işleriniz ve zeyinde bir anlam taşırlar. "Ekmek" sözcüğünü ne yiyebilir ne
hesaplarınız içine gömülüp, aslınızı unutmuş bulunduğunuzu de onunla yaşayabilirsiniz, o sadece bir fikir aktarır. O ancak
kabul edin; bilinenleri saf dışı ederek, unuttuğunuz gerçeği yeme fiili ile bir anlam kazanır. Aynı anlamda, size diyorum ki
geri getirmeye çalışın. Ne olacağı size söylenemez, bu arzu edi- Normal Hal lafzi (söz ile) değildir. Bunun eylem içinde ifade
lebilir bir şey değildir; beklenti illüzyonlar yaratacaktır. İç edilen bilge sevgi olduğunu söyleyebilirim, fakat bu sözler, siz
arayışlarda beklenmeyenin ortaya çıkması kaçınılmaz bir şey- onları tam anlamıyla ve tüm güzelliğiyle yaşamadıkça çok az
dir; keşif şaşmaz bir şekilde her türlü imgelemenin ötesinde şey iletirler.
olur. Doğmamış bir çocuk, doğum sonrası hayatı nasıl bile- Sözlerin sınırlı bir yararı vardır, fakat biz onlara sınır
mezse, çünkü onun zihninde, geçerli bir tablo oluşturabilece- koymayarak kendimizi felaketin eşiğine getiririz. Yüce fikirle-
ği hiçbir şey yoksa, zihin de gerçeği, gerçek olmayan terimler rimiz aşağılık eylemlerimizle pek güzel dengelenirler. Tanrı'
aracılığıyla düşünemez. "Bu değil, o değil" şeklindeki negatif dan, Gerçek'ten ve Sevgi'den söz ederiz, fakat direkt deneyim
beyanlar hariç. Gerçek olmayanı gerçek gibi kabul etmek bir yerine sadece tarif ve tanımlamalara sahibizdir. Eylemi ge-
engeldir; sahte olanı sahte olarak görmek ve sahte olanı terk nişletip derinleştireceğimiz yerde tarifler şekillendiririz. Ve ta-
etmek gerçeği getirecektir. Alabildiğine berraklık, sınırsız sev- rif edebildiğimiz şeyi de bildiğimizi hayal ederiz!
gi, alabildiğine korkusuzluk; bunlar şu anda sadece sözcükler- S: İnsan deneyimi, sözler dışında nasıl aktarabilir?
dir, renksiz ana çizgilerdir. Siz ameliyat sonrasında görebilme- M: Deneyim sözler yoluyla aktarılamaz. O eylem ile gelir. Yo-
yi bekleyen kör adam gibisiniz - ameliyattan kaçmamak koşu- ğun bir deneyim yaşayan insan güven ve cesaret yayınlar.
Diğerleri de eyleme geçer ve eylemden doğan deneyimi kaza-
luyla! Benim içinde bulunduğum halde, sözcüklerin hiçbir öne-
nırlar. Sözlü öğretinin işe yaradığı yer vardır; o, zihnin biri-
mi yoktur; sözlere düşkünlük de yoktur, sadece olgular önem-
kimlerini boşaltması için onu hazırlar.
lidir.
S: Sözler olmadıkça hiçbir din olamaz. Dıştaki hiçbir şey bir değer ifade etmediği ve gönül her
M: Yazılı dinler sözcükler yığınından ibarettir. Dinler gerçek şeyi terk etmeye hazır olduğu zaman, zihinsel olgunluk düze-
yüzlerini eylem içinde, sessiz eylem içinde gösterirler. Bir in- yine ulaşılmış demektir. O zaman gerçeğin bir şansı vardır ve
sanın neye inandığını bilmek için onun nasıl davrandığına ba- zihin onu kavrayabilir. Eğer gecikmeler olursa, bu, zihnin gör-
kın. Birçok insan için, bedenine ve zihnine hizmet, onun dini- meye ya da terk etmeye isteksiz oluşundandır.
dir. Onların dindarca fikirleri olabilir, fakat o fikirlere göre S: Öylesine bütün bütüne yalnız mıyız biz?
hareket etmezler. O fikirlerle oynar ve bundan da pek hoşla- M: Oh hayır, değiliz. Kendilerinde olanlar verebilirler. Ve böy-
nırlar, fakat o fikirlere uygun davranmak istemezler. le vericiler pek çoktur. Dünya, kendisi en yüce bir armağan-
S: İletişim için sözlere gerek vardır. dır, onu devam ettiren sevgi dolu özveridir. Fakat uygun alıcı-
lar, bilge ve alçakgönüllü olanlar pek azdır. "İsteyin, o size ve-
M: Haber alışverişi için - evet. Fakat insanlar arasındaki ger-
rilecektir" cümlesi bu ebedi yasayı ifade eder.
çek iletişim sözler ile değildir. Bir ilişki kurmak ve sürdürmek
için, direkt eylemle ifade edilen sevecen bir farkındalık hali Birçok söz öğrendiniz, birçok söz söylediniz. Siz her şeyi
gereklidir. Ne söylediğiniz değil ne yaptığınız önemlidir. Söz- biliyorsunuz fakat kendinizi bilmiyorsunuz. Çünkü kendinizi

583
586
SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
BEN O'YUM
tutulmuş keder sizi kovalayacak. Eğer ıstırabın ötesinde ol-
sözlerle bilmek m ü m k ü n değildir - ancak direkt içgörü onu
mak istiyorsanız, onu yarı yolda karşılayıp kucaklamaksınız.
meydana vurur. İçinize bakın, içinizi arayın.
Alışkanlıklarınız ve bağımlılıklarınızı terk etmeli, sade ve öl-
S: Sözleri terk etmek çok zor. Bizim zihinsel hayatımız sürekli
çülü bir hayat yaşamalısınız. "Hiçbir canlıyı incitmeyin; Y o g a '
bir sözcükler akışıdır.
nın temeli budur. Gerçeği bulmak için günlük hayatınızın en
M: Bu bir zorluk ya da kolaylık meselesi değildir. Alternatifi-
küçük eylemlerinde gerçek olmalısınız; gerçeğin aranışında
niz yoktur. Ya denersiniz, ya denemezsiniz. Bu size kalmıştır.
yalan ve hile olamaz. Hayatınızın tadına varılabilir olduğunu
S: Birçok kez denedim ama başaramadım.
söylüyorsunuz. Belki öyledir - şimdiki halde. Fakat onun tadı-
M: Tekrar deneyin. D e n e m e y e devam ederseniz, bir şeyler ola-
na varan kimdir?
bilir. Fakat denemezseniz, saplanıp kalırsınız. Bütün uygun
S: İtiraf edeyim ki tat alanın ve tadına varılanın kim olduğu-
sözcükleri bilebilirsiniz, kutsal metinlerden alıntılar yapabilir-
nu bilmiyorum. Ben sadece tadı biliyorum.
siniz; parlak bir tartışmacı olabilirsiniz, ama bir kemik torbası
M: Dosdoğru. Fakat tat (zevk) almak bir zihin halidir - o gelir
olarak kalabilirsiniz. V e y a göze çarpmayan, alçak gönüllü, bü-
ve gider. Onu algılanabilir kılan zaten onun kalıcı olmayışıdır.
tün b ü t ü n e önemsiz bir kişi olur, ama sevgi dolu iyilik ve de-
Siz değişmeyenin bilincinde olamazsınız. Bilinç tümüyle deği-
rin bir bilgelikle ışıldarsınız.
şimin bilincidir. Fakat değişimin idraki - o değişmez olan bir
zemine ihtiyaç göstermez mi?
S: Hiç de değil. Geçmiş d u r u m u n anısı şimdiki durumla kıyas-
landığında bir değişim deneyimi verir.
M: Hatırlanan ile yaşanan an arasında bir an'dan bir an'a
gözlemlenebilen bir temel fark vardır. Yaşanan an zamanın
9 9
hiçbir noktasında, hatırlanan olamaz. İkisi arasında sadece yo-
Algılanan, Algılayan Olamaz ğunluk değil çeşit farklılığı vardır. Yaşanan an hiçbir yanılgı-
ya yer v e r m e y e c e k biçimde öyledir. Hiçbir irade ve imgeleme
zorlayışıyla o ikisine yer değiştirtemezsiniz. Şimdi, yaşanan
Soran: Bir yerden bir yere dolaşarak, uygulayabileceğim çe-
an'a bu eşsiz niteliği veren nedir?
şitli Y o g a yöntemlerini inceliyordum, fakat hangisinin b a n a
S: Yaşanan an gerçektir, halbuki hatırlananda bir hayli ka-
u y g u n olacağı k o n u s u n d a bir karar veremedim. Yetkili bir
rarsızlık ve belirsizlik vardır.
öneri için müteşekkir olurdum. Şu anda bütün bu arayışın so-
M: T a m a m e n öyle, fakat niçin? Hatırlanan, daha bir an önce
nucu olarak, gerçeği b u l m a fikrinden iyice bezdim. Bu bana
yaşanan an idi, bir an sonra da yaşadığımız an, hatırlanan ola-
h e m gereksiz hem de zahmetli görünüyor. Hayat olduğu hali
cak. Yaşanan anı eşsiz kılan nedir? Apaçıktır ki, sizin mevcut
ile tadına varılabilir görünüyor ve onda ıslahat y a p m a k için
olduğunuz duygusu. Bellekte ve beklentide, b u n u n gözlem al-
bir neden görmüyorum.
tındaki bir zihinsel hal olduğu hakkında açık ve belirgin bir
Maharaj: Bu hoşnutluk hali içinde kalmanız iyi, hoş ama
duygu vardır; yaşanan anda ise bu duygu en başta, bir hazır
böyle kalabilir misiniz? Gençlik, canlılık, para - hepsi de sizin
bulunuş ve farkında oluş duygusudur.
sandığınızdan daha çabuk geçip gidecekler. Bu ana kadar uzak

580 581
BEN O'YUM BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Evet, görebiliyorum. Yaşanan an ile hatırlanan arasındaki Siz kendinizi, ö z ü n ü z ü bilmek istediğinizi söylüyorsunuz.
farkı oluşturan bu farkındalıktır. İnsan geleceği ve geçmişi dü- Kendiniz, özünüz sizsiniz - siz neyseniz, ondan başka olamaz-
şünebilir fakat insan şimdi'de vardır, hazırdır. sınız. Biliş oluştan ayrı mıdır? Zihninizle bilebileceğiniz her
M: Her nereye giderseniz, burada ve şimdi duygusunu berabe- neyse o zihne aittir, size değil; kendi hakkınızda ancak şunu
rinizde taşırsınız. Bu sizin zamandan ve uzaydan (mekândan) söyleyebilirsiniz: "Ben-im, farkındayım, bundan hoşlanıyorum."
bağımsız olduğunuz anlamına gelir; sizin zaman ve uzayın (V aroluş-farkındalık- mutluluk).
içinde değil, zaman ve uzayın sizin içinizde olduğu anlamına S: Hayatta olmanın ıstırap verici bir durum olduğunu fark et-
gelir. Sizin kendinizi, kuşkusuz, zaman ve uzayla sınırlı olan tim.
bedenle özdeşleştirmeniz, size sınırlılık duygusunu vermekte- M: Siz hayatta olamazsınız, çünkü siz hayatın kendisisiniz. Is-
dir. Gerçekte ise siz sınırsız ve ebedi olansınız. tırap çeken sizin kendiniz olduğunu hayal ettiğiniz kişidir, siz
S: Bu b e n i m sonsuz ve ebedi olan benliğimi nasıl bileceğim? değil. Onu farkındalık içinde eritin. O yalnızca bir anılar ve
M: Bilmek istediğiniz benlik, ikinci bir benlik midir? Siz bir- alışkanlıklar yığınından ibarettir. Gerçek olmayan hakkındaki
çok " b e n " d e n mi m e y d a n a geldiniz? Kuşkusuz tek bir " B e n " farkındalık hali ile gerçek doğanız hakkındaki farkındalık hali
( Ö z ) vardır ve siz o'sunuz. Kendi hakkınızdaki yanlış fikirleri arasında bir u ç u r u m vardır; saf farkındalık sanatında ustalaş-
terk edin; o orada tüm görkemiyle durmakta. Kendinizi bil- tığınız zaman onu kolayca geçebilirsiniz.
meyi engelleyen yalnızca zihindir. S: Bütün bildiğim, kendimi bilmediğimdir.
S: Zihinden nasıl kurtulacağım ve insanlık düzeyinde zihin ol- M: Kendinizi bilmediğinizi nasıl biliyorsunuz? Sizin direkt
madan hayat m ü m k ü n olur mu? içgörünüz size önce kendinizi bildiğinizi söyler, ç ü n k ü sizin
M: Zihin diye bir şey yoktur. Fikirler vardır ve bunlardan ba- için hiçbir şey mevcut olamaz - o n u n mevcudiyetini fark et-
zıları yanlıştır. Yanlış olan fikirleri terk edin, çünkü onlar sah- m e k üzere siz orada olmadıkça. Siz kendinizi bilmediğinizi im-
tedirler ve kendi hakkınızdaki v i z y o n u n u z u bulandırırlar. geliyorsunuz, çünkü kendinizi tarif edemiyorsunuz. Fakat ta-
S: Hangi fikirler yanlış, hangileri doğrudur? rif edilebilen herhangi bir şey siz olamazsınız, siz tarif edile-
M: Genellikle, ileri sürülenler yanlış reddedilenler - doğru. mezsiniz. Siz ancak kendiniz olmakla kendinizi bilebilirsiniz.
S: İnsan her şeyi ret ve inkâr ederek yaşayamaz! Siz, algılanabilir ya da akıl-alabilir bir şey olmadığınızı ve bi-
M: İnsan ancak reddederek yaşayabilir. Kesin iddia tutsaklık linç alanında beliren hiçbir şeyin öz varlığınız olamayacağını
demektir. Sorgulamak ve reddetmek gereklidir. Bu, başkaldı- bir kez anladıktan sonra, daha derin bir kendini-biliş'e götüre-
rının özüdür ve başkaldırı olmaksızın özgürlük olamaz. cek tek yol olan, herhangi bir şeyle özdeşleşme alışkanlığını
Arayacağınız bir ikinci, daha üstün bir benlik yok. En k ö k ü n d e n kazıma işine girişeceksiniz. Siz sözcüğün tam anla-
yüce benlik sizsiniz, yeter ki kendi hakkınızdaki sahte fikir- mıyla reddederek ilerleyeceksiniz. Beden ve zihin içinde olma-
lerden vazgeçin. H e m inanç hem mantık size söylüyor ki siz dığınızı, fakat her ikisinin de farkında olduğunuzu bilmek, za-
ne bedensiniz ne o n u n arzuları ve korkularısınız, ne hayalci ten kendini-biliştir.
fikirleri ile zihinsiniz ve ne de t o p l u m u n sizi oynamaya zor- S: Eğer ben beden ve zihin değilsem, onların nasıl farkında
ladığı rol ve olduğu varsayılan kişisiniz. Sahte olandan vazge- olurum? Bana t a m a m e n yabancı bir şeyi nasıl algılayabilirim?
çin, doğru olan kendi yerini bulacaktır. M: "Hiçbir şey ben değilim"; bu ilk adımdır. " H e r şey ben'

582 583
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

dir"; bu da ikinci adım. Her ikisi de "Bir dünya vardır" fikrine dana çıkacaktır. Ne yapacağınızı bileceksiniz ve her ne yapar-
asılıdır. Bundan da vazgeçildiğinden, siz neyseniz o olarak kal- sanız, bütünün hayrına olacaktır.
mış olursunuz - dualite-ötesi Öz Varlık. Siz şimdi ve burada S: Varlığımın çeşitli yönlerinin kendi aralarında savaşta ol-
O'sunuz, fakat görüşünüz kendi hakkınızdaki yanlış fikirlerle duklarını görüyorum ve içimde hiç barış ve huzur yok! Özgür-
perdelenmiş durumda. lük ve cesaret, bilgelik ve şefkat nerede? Eylemlerim, içinde
S: Pekâlâ, kabul ediyorum ki ben varım, ben vardım ve ben b u l u n d u ğ u m u ç u r u m u ancak büyütüyor.
var olacağım; hiç olmazsa doğumdan ölüme dek. Şimdi ve bu- M: Bu tümüyle böyledir, çünkü siz kendinizi bir kimse ya da
rada oluşumdan da hiç kuşku d u y m u y o r u m . Fakat bunun ye- bir şey olarak kabul ediyorsunuz. Durun, bakın, inceleyin, doğ-
terli olmadığını g ö r ü y o r u m . Hayatımda iç ve dış arasındaki ru soruları sorun, doğru sonuçlara varın ve onlara göre hare-
uyumdan doğan sevinç eksik. Eğer sadece ben var olansam ve ket etme cesaretini gösterin ve olanlara bakın. İlk adım belki
dünya bir projeksiyondan ibaretse, o zaman neden uyumsuz- tavanı tepenize indirebilir, fakat az zamanda kargaşa bitecek
luk var? ve barış ve sevinç gelecektir. Kendi hakkınızda pek çok şey
M: Siz u y u m s u z l u k yaratıyor, sonra da yakınıyorsunuz! Siz biliyorsunuz fakat bilen'i bilmiyorsunuz. Bilinenin bileni'ni,
arzuladığınız, korktuğunuz ve kendinizi duygularınızla özdeş- yani gerçek kimliğinizi bulun. İçinize sabır ve dikkatle bakın,
leştirdiğiniz zaman, keder ve tutsaklığı yaratırsınız. Sevgi ve algılananın algılayan olamayacağını hatırlayın. Her ne görür,
bilgelikle yarattığınız ve yarattıklarınıza bağımlı olmadığınız işitir ya da düşünürseniz şunu hatırlayın: Siz vaki olan değil,
zaman ise sonuç barış ve u y u m d u r . Fakat zihninizin durumu vaki olanın muhatabısınız. "Ben-im" duygusuna derinlemesi-
her ne ise, o size ne şekilde yansır? Sizi mutlu ya da mutsuz ne nüfuz etmeye çalışın ve kuşkusuz şunu keşfedeceksiniz; al-
eden sadece kendinizi zihninizle özdeşleştirişinizdir. Zihnini- gılama merkezi evrenseldir, aynen dünyayı aydınlatan ışığın
zin kölesi oluşunuza başkaldırın, tutsaklığınızı kendiniz yarat- evrensel oluşu gibi. Evrende vaki olan her şey size, sessiz tanı-
mış olduğunuzu görerek bağımlılık ve nefret zincirlerim kopar- ğa vaki olur. Diğer yandan yapılan her şey sizin tarafınızdan,
tın. Özgürlük amacınızı zihninizde sürekli tutun, ta ki zaten yani evrensel ve tükenmez enerji tarafından yapılır.
özgür olduğunuz, özgürlüğün uzak bir gelecekte ve acı verici S: İnsanın hem sessiz tanık ve hem de evrensel enerji olduğu-
çabalarla kazanılacak bir şey olmadığı fakat onun her zaman nu işitmesi, kuşkusuz çok hoşnut edici bir şey. Fakat insan bu
sizin için, kullanmanız için hazır olduğu gerçeği içinize doğun- sözlü beyanların ötesine, direkt bilgiye nasıl geçecek? İşitmek
caya dek! Özgürleşme bir elde ediş, bir k a z a n m a meselesi de- bilmek değildir.
ğil, bir cesaret meselesidir; zaten özgür olduğunuza inanma ve M: Bir şeyi direkt ve sözsüz olarak bilmeden önce, sizin bilen'i
ona göre davranma cesaretidir. bilmeniz gerek. Şimdiye kadar siz zihni bilen olarak kabul
S: Eğer keyfımce hareket edersem ıstırap çekerim. ettiniz, fakat öyle değildir. Zihin sizi imajlarla ve fikirlerle tı-
M: Bununla birlikte, özgürsünüzdür. Hareketinizin sonuçları, kamakta ve onlar bellekte yara izleri bırakmaktalar. Siz anım-
içinde yaşadığınız topluma ve onun gelenek ve göreneklerine samayı bilgi sanıyorsunuz. Gerçek bilgi her zaman taze, yeni
ve genel kabullerine bağlıdır. ve beklenmediktir. O içten doğru yükselir. Ne olduğunuzu bil-
S: Pervasızca davranabilirim. diğiniz zaman siz aynı zamanda bildiğiniz olursunuz. Bilmek
M: Cesaretle birlikte bilgelik, şefkat ve eylemde beceri de mey- ile olmak arasında bir mesafe, bir boşluk y o k t u r .

619
584
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Ben zihni ancak zihin ile inceleyebilirim. h e m e n o n u n ardındadır. Sakin kalın, sessiz kalın; o ortaya çı-
M: Elbette ki zihninizi b i l m e k için zihninizi kullanın. Bu ta- kacak, daha doğrusu, sizi içine alacak.
mamen meşru bir iştir ve zihnin ötesine geçebilmek için en iyi S: Önce b e d e n i m d e n ve zihnimden mi kurtulmalıyım?
hazırlıktır da. Olmak, bilmek ve tadına varmak, bunlar sizin- M: Bunu yapamazsımz, çünkü bu fikrin kendisi sizi onlara bağ-
dir. Önce kendi varlığınızı idrak edin. Bu kolaydır, çünkü "Ben- lar. Sadece anlayın ve önemsemeyin.
i m " duygusu her zaman sizinledir. Sonra, kendinizle bilen ola- S: Ö n e m s e m e m e z l i k edemiyorum, ç ü n k ü bütünlük içinde de-
rak tanışın, bilinenden ayrı. Kendinizi bir kez saf varlık olarak ğilim.
bildiğinizde, özgürlüğün vecit halini yaşarsınız. M: Diyelim ki t a m a m e n bütünlük içindesiniz, düşünceniz ve
S: Bu hangi Yoga'dır? eyleminiz t a m a m e n eşgüdümlü. Bu size nasıl yardım edecek?
M: Niye merak ediyorsunuz? Bildiğiniz yaşam biçiminden -be- Bu kendinizi beden ve zihin olarak kabul etme yanılgısından
deninizin ve zihninizin yaşamından- duyduğunuz hoşnutsuz- sizi kurtarmayacak. Onları doğru biçimde, yani "siz o l m a y a n "
luk sizi buraya getirdi. Siz onları kontrol ederek ve bir ideale olarak görün, hepsi bu kadar.
doğru çekerek düzeltmeye çalışabilirsiniz, ya da onlarla özdeş- S: B ü t ü n l ü ğ ü m ü z ü yitirdiğimiz için ıstırap çekiyoruz.
lik d ü ğ ü m ü n ü tümüyle kesip atarak, bedeninize ve zihninize, M: Düşüncelerimizi ve eylemlerimizi harekete geçiren neden
sizi herhangi bir biçimde bağlamadan oluşan şeyler gözüyle arzu ve k o r k u olduğu sürece ıstırap çekeceğiz. Onların boşlu-
bakabilirsiniz. ğunu görün, o zaman onların yarattığı tehlike ve kaos dine-
S: Bu kontrol ve disiplin y o l u n a raja yoga ve bağımlılıklardan cektir. Kendinizi ıslah etmeyi denemeyin, değişmenin boşa ol-
kurtuluş yoluna gnana yoga mı demeliyim? Ve bir ideale tap- duğunu görün. Değişmez-olan bekleyedursun, değişken olan de-
maya bhakti yoga? ğişip durur. Değişken olanın sizi alıp da değişmez-olana götü-
M: Eğer h o ş u n u z a gidiyorsa. Sözcükler işaret eder ama açıkla- receğini u m m a y ı n - bu asla olamaz. A n c a k değişme fikrinin
yamazlar. Benim öğrettiğim, "anlayış yoluyla özgürleşme" olan sahteliği görülüp de o terk edildiğinde, değişmez olan kendili-
kadim ve basit bir yoldur. Kendi zihninizi anlayın, böylece ğinden yerini bulur.
o n u n sizin üzerinizdeki bağlayıcılığı son bulacaktır. Zihin yan- S: Her gittiğim yerde bana, gerçeği görebilmem için önce de-
lış anlar, yanlış anlama o n u n doğası gereğidir. Doğru anlayış rin, köklü bir değişim geçirmem gerektiği söyleniyor. İnsanın
tek çaredir, ona istediğiniz adı verin. O en ilk ve en son öğreti- kendi k e n d i n e empoze ettiği niyet ve maksatla girilen bu deği-
dir, ç ü n k ü o zihnin gerçek doğasıyla meşguldür. şim sürecine Y o g a deniliyor.
Yaptığınız hiçbir şey sizi değiştirmez, çünkü değişmeye M: T ü m değişim ancak zihni etkiler. Öz varlığınız olmanız için
ihtiyacınız yoktur. Zihninizi ya da bedeninizi değiştirebilirsi- sizin zihnin ötesine geçmeniz, kendinizi bulmanız gerekir. Ge-
niz, fakat değişmiş olan daima sizin dışınızda olan bir şeydir, ride bıraktığınız zihnin ne olduğu önemsizdir, yeter ki siz onu
kendiniz değil. Hiçbir çaba ve uğraş sizi öz varlığınıza götüre- kesin olarak ardınızda bırakmış olun. Bu da kendini-idrak ol-
mez, sadece anlayış berraklığı götürebilir. Yanlış anlamaları- madıkça m ü m k ü n değildir.
nızı ortaya çıkarın ve onları terk edin, hepsi bu kadar. Arana- S: Hangisi önce gelir - zihni terk etmek mi, yoksa kendini-id-
cak ve bulunacak hiçbir şey yoktur, çünkü kaybedilmiş bir şey rak mi?
yoktur. Gevşeyin, rahatlayın ve "Ben-im"i gözlemleyin. Gerçek M: Kendini-idrak kesinlikle önce gelir. Zihnin kendi ötesine

586 583
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ
geçişi kendisi tarafından gerçekleştirilemez. Onun infilak et- Zihnim şuna takıldı: Dinsel ve Yogik uygulamalar "beyin
mesi gereklidir. y ı k a m a y a " çok benziyor. Aynı fizik ve moral yoksunluklar,
S: infilaktan önce keşif olmaz mı? yalnızlık, güçlü bir günah duygusu, kefaret ve dine dönüş yo-
M: İnfilak ettirici güç gerçek olandan gelir. Zihninizi buna ha- luyla kurtuluş arzusu, kendi hakkında yeni bir i m a j edinme ve
zırlamak tedbirlilik, akıllılık olur. Korku her zaman b u n u ge- o imaja bürünme. Aynı hazır formüllerin tekrarı: "Tanrı iyi-
ciktirir, yeni bir fırsat çıkıncaya kadar. dir"; " G u r u (parti) bilir"; "İnanç beni kurtaracak." Yogik veya
S: Ben d ü ş ü n m ü ş t ü m ki her zaman bir şans vardır. dinsel denilen uygulamalarda da aynı mekanizma işlemekte.
M: Teoride -evet. Pratikte ise, kendini-idrak için gerekli olan Zihin belli bir fikir üzerinde ve diğer b ü t ü n fikirler dışlanmak
bütün faktörlerin hazır b u l u n d u ğ u bir durumun ortaya çık- suretiyle konsantre edilir ve konsantrasyon katı disiplinle ve
ması zorunludur. Bu sizin cesaretinizi kırmamalı. "Ben-im" ıstıraplı perhizlerle güçlendirilir. Hayat ve mutluluk açısından
olgusu üzerinde duruşunuz kısa zamanda bir başka fırsat ya- yüksek bir bedel ödenir ve karşılığında elde edilen de, bu ne-
ratacaktır. Çünkü tutum fırsatı kendine çeker. Bütün bildik - denle, çok önemli gibi görünür. Bu önceden-düzenlenmiş deği-
leriniz ikinci eldendir, yalnızca " B e n - i m " birinci eldendir ve şim, apaçık ya da gizlenmiş olsun, dinsel veya politik olsun,
onun kanıta ihtiyacı yoktur. Onunla kalın. törel veya toplumsal olsun hakiki ve kalıcı görünebilir, ama
b ü t ü n bu işte bir yapaylık duygusu var.
M a h a r a j : Çok haklısınız. Bunca zorluğa uğrayan zihin altüst
olur ve hareketsiz hale gelir. Durum tehlikeli olur; ve o n u n
üstlendiği her şey, daha derin bir bağımlılıkla sona erer.
S: Öyleyse niçin sadhanalar öğütlenir?
100 M: M u a z z a m çabalar harcamadıkça, çaba harcamanın sizi hiç-
bir yere götürmeyeceğini anlamayacaksınız. Benlik öylesine
Anlayış Özgürlüğe Götürür kendinden emindir ki cesareti tümüyle kırılmadıkça vazgeç-
mez. Sadece söze dayanan kanı yeterli değildir. A n c a k katı
Soran: Dünyanın birçok ülkesinde soruşturma görevlilileri,
gerçekler, insanın kendi hakkında k u r d u ğ u imajın hiçbir şey
kurbanlarından bir itiraf almak ve gerekirse onların kişilikle-
ifade etmediğini gösterebilir.
rini değiştirmek maksadıyla belli bazı uygulamalarda bulunur-
S: Beyin yıkayıcı beni delirtir, Guru ise akıllandırır. Her iki-
lar. Ustaca hesaplanmış ve seçilmiş bazı fizik ve moral yok-
sinde de y ö n e t m e aynı. A m a niyet ve maksat tümüyle farklı.
sunluklara ve ısrarlara tabi tutarak, eski kişiliğin parçalanma-
Benzerlikler belki yalnızca lafzi (sözlerde).
sı ve onun yerine yeni bir kişiliğin oluşturulması sağlanır. So-
M: Istırap ç e k m e y e davet veya zorlanış şiddet içerir, şiddetin
r u ş t u r m a altındaki insan kendisinin bir devlet düşmanı ve va-
meyvesi ise tatlı olamaz.
tan haini olduğunu tekrar tekrar işitir ve sonunda öyle bir an
Hayatta kaçınılmaz biçimde acı-verici bazı durumlar var-
gelir ki, o n u n içinde bir şey kırılır; ve o bir vatan haini ve asi
dır; yol üstünde onları kabul etmek zorundasınız. Yine, bile-
olduğuna, aşağılanmayı ve en b ü y ü k cezayı hak etmiş olduğu-
r e k ya da ihmal yüzünden, kendi yaratmış olduğunuz d u r u m -
na tamamen inanır. Bu süreç beyin yıkama olarak bilinir.
lar vardır. Bunlardan da dersler çıkarmalısınız ki onlar yeni-
404
294
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

den tekrarlanmasınlar. tasyon y a p m a m ı söylerse, ben kendi üzerimde alabildiğine bir


S: Öyle görünüyor ki acıyı yenmeyi öğrenmek için ıstırap çek- şiddet uygulamadıkça b u n u yerine getiremem. Böyle bir Guru
memiz gerekli. doğru mu, yanlış mı yapmaktadır?
M: Acıya dayanmak gerekir. Acıyı y e n m e diye bir şey yoktur M: Siz öyle bir eğilim duymadıkça, hiç kimse sizi günde on altı
ve bunun eğitimine de gerek yoktur. Gelecek için antrenman, saat meditasyon y a p m a y a zorlayamaz. Bu sadece, "kendinizle
tutumlar geliştirme, bunlar korku işaretidir. baş başa kalın, başkalarının arasında kaybolmayın" demenin
S: Acıyı nasıl göğüsleyebileceğimi bilirsem, ondan kurtulmuş bir başka yoludur. Öğretmen bekleyecektir, fakat zihin sabır-
olurum ve dolayısıyla mutlu olurum. Bir mahpus için de böy- sızdır.
ledir. O cezasını adil ve u y g u n bulur ve hapishane yetkilileriy- Şiddet gösteren öğretmen değil, zihindir ve kendi şidde-
le ve devletle barış içinde olur. Bütün dinler kabul ve teslimi- tinden kendi korkan da. Zihne ait olan göreli olandır, onu bir
yetten başka bir şey vaaz etmezler. Kendinizi suçlamanızı, dün- "mutlak" haline getirmek hatadır.
yadaki bütün kötülüklerden kendinizi sorumlu tutmanızı ve S: Eğer pasif kalırsam, hiçbir şey değişmeyecek. Eğer aktif
onların tek nedeni olarak kendinizi göstermenizi teşvik eder- olursam, şiddete b a ş v u r m a k zorundayım. Hem verimsiz olma-
ler. Benim s o r u n u m şu: Beyin yıkama ile sadhana arasında yan hem de şiddet-dışı olan ne yapabilirim?
b ü y ü k bir fark göremiyorum; tek fark, sadhana'da insan fizik M: Kuşkusuz ki şiddet taşımayan ve verimsiz de olmayan, fa-
zorlanış içinde değil. Zorlayıcı telkine gelince, o her ikisinde de kat son derece etkili olan bir yol vardır. Sadece, kendinizi ol-
var. duğunuz gibi görün, olduğunuz gibi kabul edin ve durmadan

M: Sizin de söylediğiniz gibi, benzerlikler yüzeyseldir. Bunla- kendinizde derinleşin. Şiddet ve şiddetsizlik sizin başkalarına

rın üstünde takılıp kalmamalısınız. karşı t u t u m u n u z u tanımlar; kendi kendisi ile olan ilişkide ne

S: Efendim, benzerlikler yüzeysel değil. İnsan karmaşık bir şiddet vardır ne şiddetsizlik, o ya kendinin farkında ya da de-

varlık ve o aynı zamanda hem suçlayan h e m suçlanan, h e m ğildir. Eğer o kendini biliyorsa, yaptığı her şey doğru olacak-

yargıç h e m zindancı, h e m cellat olabilir. " G ö n ü l l ü " olarak ya- tır; eğer bilmiyorsa, yanlış olacaktır.

pılan sadhana'da pek de gönüllü bir taraf yok. İnsan kendi ye- S: Kendimi olduğu gibi biliyorum derken ne demek istiyorsu-
tisi ve kontrolü dışındaki güçler tarafından yönetilir. Ben, fi- nuz?
ziksel metabolizmam kadar zihinsel metabolizmamı da, sürüp M: Zihinden önce - " B e n - i m " (var olanım). " B e n - i m " zihindeki
giden zor ve zahmetli çabalar -ki bu Yoga'dır- dışında pek az bir düşünce değildir. Ben zihinde vaki olan bir şey değilim; zi-
değiştirebilirim. Bütün sorduğum şu: Maharaj da Yoga'nın şid- hin bende vaki olandır. Z a m a n ve uzay zihinde, zihne ait ol-
det anlamı içerdiği k o n u s u n d a benimle aynı görüşte midir? duklarından, ben zaman ve uzayın ötesindeyim, ebedi ve her
M: Yoga'nın, sizin anlattığınız şekliyle şiddet anlamına geldi- yerde hazır olanım.
ğinde sizinle aynı görüşteyim ve ben şiddetin herhangi bir şek- S: Ciddi misiniz? Siz gerçekten de her yerde ve her zaman mev-
lini asla savunmam. Benim y o l u m tümüyle şiddet-dışıdır. Ne cut olduğunuzu mu kastediyorsunuz?
söylüyorsam onu kastediyorum; şiddet dışı. M: Evet, öyle yapıyorum. Sizin için hareket özgürlüğü ne ka-
S: Ben sözcükleri yanlış (kötüye) kullanmıyorum. Eğer bir dar apaçık ise, bu da benim için o kadar açıktır. Bir ağacın bir
Guru bana hayatımın sonuna kadar günde on altı saat medi- maymuna: "Bir yerden bir yere gidebildiğini söylerken ciddi

591 583
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

misin?" diye sorduğunu düşünün ve m a y m u n u n da, "Evet, cid- S: Dünya çok hızlı ve kritik değişimlerden geçiyor. Bunu, Bir-
diyim" dediğini. leşik Devletler'de b ü y ü k bir açıklıkla görebiliyoruz, her ne ka-
S: Siz nedensellikten (neden-sonuç) de bağımsız mısınız? Mu- dar bunlar başka ülkelerde olmakta iseler de. Bir yandan, suç
cizeler yapabilir misiniz? oranlarında artış var, diğer yandan daha halis iyilik ve manevi
M: Dünya kendisi bir mucizedir. Ben mucizeler ötesiyim - ben yücelikler. Topluluklar kuruluyor ve onlardan bazıları çok yük-
mutlak şekilde normalim. Benim için her şey olması gerektiği sek bir dürüstlük, b ü t ü n l ü k ve kısınma (imsak) düzeyi göste-
gibi olur. Ben yaradılışa müdahale etmem. Küçük mucizeler riyorlar. Öyle görünüyor ki kötülük, kendi başarısı ile kendini
b e n i m ne işime yarar, en b ü y ü k mucize her an olup dururken? yok etmekte, yakıtını tüketen bir ateş gibi; buna karşın iyilik
Her ne görürseniz o gördüğünüz daima sizin kendi varlığınız- de, hayat gibi kendi kendini idame (devam) ettirmekte.
dır. Her zaman içinize daim, derinleşin, içinizi arayın. Kendi- M: Olayları iyi ve kötü diye ayırdığınız sürece, haklı olabilir-
ni-keşifte ne şiddet vardır ne şiddetsizlik. Sahte olanın yıkımı siniz. Gerçekte ise, yerine getirildiklerinde, iyi kötüye, kötü de
şiddet değildir. iyiye dönüşür.
S: Kendimi soruşturduğumda da, b a n a şu veya bu yolda yarar- S: Sevgiye ne dersiniz?
lı olacağını düşünerek içe yöneldiğimde de, yine kendimden, M: O şehvete dönüştüğünde yıkıcı olur.
ne olduğumdan kaçıyorum. S: Şehvet nedir?
M: T a m a m e n doğru. Gerçek soruşturma bir şeyin içine doğru M: Hatırlamak - i m g e l e m e k - u m m a k (beklentide olmak). O
yapılır, dışa doğru değil. Ben bir şeyi elde etmek, ya da bir şeyi duyusal ve lafzîdir. Bir bağımlılık şeklidir.
bertaraf etmek için araştırdığım zaman, gerçekten araştırmış S: Y o g a ' d a brahmacharya ölçülülük (perhiz) zorunlu mudur?
olmuyorum. Bir şeyi bilmek için onu tamamen kabul etmek M: Sınırlama ve baskı hayatı Y o g a ile bağdaşmaz. Zihin arzu-
gerekir. dan azade ve rahat olmalıdır. O anlayış ile gelir, karar ver-
S: Evet, Tanrı'yı bilmek için Tanrı'yı kabul etmek zorunda- mekle değil, ki bu da belleğin bir başka şeklidir. Anlayan bir
yım - ne korkutucu! zihin arzulardan ve korkulardan azadedir.
M: Tanrı'yı kabul etmeden önce, kendinizi kabul etmek zorun- S: Anlayışı nasıl kazanabilirim?
dasınız, ki bu daha da korkutucudur. Kendini kabul edişin ilk M: Meditasyon ile ki bu dikkatinizi v e r m e k demektir. Sorunu-
adımları pek de hoş değildirler, ç ü n k ü insanın gördüğü pek de nuzdan tümüyle haberdar olun, ona her y ö n ü n d e n bakın, onun
mutluluk verici bir manzara değildir. İnsanın daha ilerlemesi hayatınızı nasıl etkilediğini gözlemleyin. Sonra onu kendi ha-
için olanca cesarete ihtiyacı vardır. Size yardım edecek olan line bırakın. Bundan fazlasını yapamazsınız.
sessizliktir. Kendinize tam bir sessizlik içinde bakın, kendini- S: Bu beni özgürleştirecek mi?
zi tarif etmeyin. Kendiniz olduğuna inandığınız varlığa bakın M: Anladığınız şeyden kurtuldunuz demektir. Özgürlüğün dış-
ve hatırlayın - siz, gördüğünüz değilsiniz. "Bu ben değilim - ben taki tezahürleri bir zaman alabilir, ama onlar orada mevcut-
n e y i m ? " kendini araştırma hareketidir. Özgürleşmenin başka tur. Mükemmelliği beklemeyin. Tezahürde mükemmellik yok-
yolu yoktur, b ü t ü n yollar gecikme demektir. Olmadıklarınızı, tur. Ayrıntılar çarpışacaktır. Hiçbir sorun tümüyle çözülemez,
kararlı bir biçimde reddedin, ta ki Öz Varlık o muhteşem hiç- fakat siz onun geçerli olmadığı bir düzeye kendinizi çekebilir-
liği içinde kendini belli etsin, yani hiçbir "şey" olmayışı ile... siniz.

591 583
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Size göre t a m a m e n hayali olan kişi bize nasıl olup da ger-


101
çek görünüyor?
Gnani Kavramaz ve Tutmaz M: Siz (Öz Varlığınız) tüm varoluşun, bilincin ve sevincin kö-
keni olduğunuzdan, algıladığınız her şeye gerçeklik verirsiniz.
Soran: Gnani bir şeyin yapılmasına gerek gördüğü zaman işi Bu gerçeklik veriş sadece ve sadece şimdi'de m ü m k ü n olur, baş-
nasıl yürütür? O plânlar yapar, ayrıntıları kararlaştırır ve on- ka hiçbir zamanda değil; çünkü geçmiş ve gelecek yalnızca zi-
ları yerine mi getirir? hindedir. Oluş ise ancak şimdi'de geçerlidir.
M a h a r a j : Gnani bir durumu tümüyle anlar, ne yapılması ge- S: Ebediyet de sonsuz değil midir?
rektiğini bir anda kavrar. Hepsi o kadar. Gerisi -büyük ölçüde M: Zaman sonsuzdur, ama sınırlıdır; ebediyet ise şimdi'nin
bilinç-dışı olarak- kendiliğinden olur. Gnani'nin var olan her zerresindedir. Bunu kaçırıyoruz, çünkü zihin durmaksızın geç-
şey ile özdeşliği öylesine tamdır ki onun evrene verdiği karşı- miş ve gelecek arasında mekik dokumaktadır. Şimdi'ye odak-
lık nasıl ise, evrenin ona yanıtı da öyledir. O şundan son dere- lanmak üzere durmak niyetinde değildir. Bu nispeten kolay-
ce emindir; bir durum tanınıp anlaşıldığı anda, olaylar uygun lıkla yapılabilir, eğer ilgi uyandırılırsa.
karşılığı v e r m e k üzere harekete geçeceklerdir. Sıradan insan, S: İlgiyi ne uyandırır?
riskleri, fırsatları hesap ederek, durum ile kişisel olarak meş- M: İçtenlik ve ciddiyet, olgunluğun işaretidir.
guldür, b u n a karşın, gnani uzak, soğukkanlı ve olması gereke- S: Olgunluk nasıl m e y d a n a gelir?
nin olacağından emindir; ve ne olacağı da o kadar önemli de- M: Zihninizi berrak ve temiz tutarak, hayatınızın her anını
ğildir, çünkü en sonunda dengenin ve u y u m u n yerini bulması tam bir farkındalık hali içinde yaşayarak, korkularınızı ve ar-
kaçınılmazdır. Olan her şeyin özünde barış ve huzur vardır. zularınızı belirdikleri anda h e m e n inceleyerek ve gidererek.
S: Anladım ki kişilik bir illüzyondur ve kimliğimizi yitirmek- S: Böyle bir konsantrasyon hiç m ü m k ü n olabilir mi?
sizin sürdürülen uyanık, bağımlılıktan uzak, yansız bir hal, bi- M: Deneyin. Her seferinde bir adım kolaydır. Enerji, içtenlik
zim gerçek ile temas noktamızdır. Lütfen bana söyler misiniz - ve ciddiyetten kaynaklanarak akıp gelir.
şu anda siz bir kişi misiniz, yoksa kendinin farkında bir kim- S: Kendimi yeterince içtenlikli b u l m u y o r u m .
lik mi? M: Kendine ihanet vahim bir sorundur. O, zihni kanser gibi
M: Her ikisiyim. Fakat Öz Varlık, onun ne olmadığı şeklinde, kemirir, çürütür. Devası, düşünce berraklığında ve bütünlü-
kişi tarafından sağlanan terimler dışında tarif edilemez. Kişi ğünde yatar. Bir illüzyonlar dünyasında yaşadığınızı anlamaya
hakkında bütün söyleyebileceğiniz, onun Öz Varlık olmadığıdır. çalışın, onları inceleyin ve köklerini açığa çıkarın. Bu girişi-
Öz Varlık hakkında ise kişiye ilişkin olmayan hiçbir şey söyle- miniz dahi sizi içtenlikli kılacak, çünkü doğru yöndeki çabada
yemezsiniz, şöyledir, şöyle olabilir ya da şöyle olmalıdır gibi. Bü- hayırlar vardır.
tün nitelikler kişiseldir. Gerçek ise bütün niteliklerin ötesidir. S: Bu beni nereye götürür?

S: Siz bazen Öz Varlık, bazen de kişi misiniz? M: O sizi kendi mükemmelliğinden başka nereye götürebilir?
M: Nasıl olabilirim? Kişi, başka kişilere görünendir. Kendim Bir kez, şimdi'de iyice yerleşirseniz, gideceğiniz başka yer ol-
için ben, içinde sayısız kişinin sonu gelmez bir şekilde belirip maz. Zaman-ötesi olarak ne iseniz, onu ebediyen ifadelendirir-
kaybolduğu sonsuz bilinç genişliğiyim. siniz.

594 595
BEN O'YUM BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Siz bir misiniz, birçok mu? o dünyayı sizin gözlerinizden ve sizin zihninizde görüyorum,
M: Ben birim ama birçok gibi görünürüm. fakat tamamen farkındayım ki o anıların bir projeksiyonudur;
S: G ö r ü n m e k nedendir? onun gerçekle tek teması farkındalık noktasındadır, o da an-
M: Olmak ve bilinçli olmak iyidir. cak şimdi olabilir.
S: Hayat kederli. S: Öyle görünüyor ki aramızdaki tek fark benim gerçek kim-
M: Kederin nedeni cehalettir. Mutluluk anlayışı izler. liğimi bilmediğimi durmadan söylemem, sizin ise onu iyi bil-
S: Cehalet neden acı verici olsun? diğiniz üzerinde durmanızdır; aramızda herhangi başka fark
M: Acı verici durumlar ve sonu gelmez yanılgıların kaynağı var mı?
olan arzu ve k o r k u n u n kökeninde o vardır. M: A r a m ı z d a hiçbir fark yok; ne de ben kendimi bildiğimi söy-
S: Ben, gerçeğe varmış olmaları gereken insanların gülüp ağ- leyebilirim: Biliyorum ki ben tarif edilebilir ya da tanımlana-
ladıklarını gördüm. Bu, onların arzu ve korkudan kurtulmuş bilir değilim. Zihnin ulaşabileceği en uzak yerden öteye bir uç-
olmadıklarını göstermez mi? suz bucaksızlık var. O uçsuz bucaksızlık benim vatanımdır. O
M: Onlar koşullara göre gülüp ağlayabilirler, fakat içsel olarak uçsuz bucaksızlık ben'im. Ve o uçsuz bucaksızlık sevgidir de.
serin ve berrak, kendi spontane tepkilerini seyretmekte olabi- S: Siz her yerde sevgi görüyorsunuz, ben ise nefret ve ıstırap.
lirler. Görünüşler yanıltıcıdır, özellikle bir gnani 'nin durumun- İnsanlık tarihi bireysel ve kolektif işlenen cinayetler tarihidir.
da bu daha çok böyledir. Başka hiçbir canlı varlık ö l d ü r m e k t e n bu denli zevk almaz.
S: Sizi anlamıyorum. M: Eğer dürtüleri derinlemesine araştırırsanız, orada sevgi bu-
M: Zihin anlayamaz, çünkü zihin kavramak ve tutmak (devam lacaksınız, kendini ve sahip olduklarını sevmek. İnsanlar sev-
ettirmek) üzere eğitilmiştir, gnani ise kavramaz ve tutmaz. diklerini imgeledikleri şeyler için savaşırlar.
S: Ben neyi tutmaktayım, sizin tutmadığınız? S: Uğrunda ölümü göze aldıklarına göre, kuşkusuz sevgileri
M: Siz anıların bir yaratığısınız; en azından kendinizi öyle im- yeterince gerçek olmalı.
geliyorsunuz. Ben bütün bütüne imgelemesizim. Ben neysem M: Sevgi sınırsızdır. Kapsamı bir azınlık ile sınırlı olana sevgi
o'yum, herhangi bir fiziksel ya da zihinsel hal ile tanımlana- denilemez.
maz olanım. S: Böyle sınırsız sevgi biliyor m u s u n u z ?
S: Bir kaza, ani bir olay sizin ölçülülüğünüzü (itidalinizi) bo- M: Evet, biliyorum.
zabilir. S: Nasıl bir duygu o?
M: Garip olan gerçek şu ki bozmuyor. Kendim de hayretle gö- M: Her şey sevilir ve sevilmeye değerdir. Hiçbir şey dışlanmaz.
r ü y o r u m ki neysem öyle kalıyorum - her olaya hazır, uyanık, S: Çirkin ve ağır suçlu olanlar bile mi?
saf farkındalık hali. M: Hepsi benim bilincim içindedir; hepsi benimdir. İnsanın
S: Ölüm anında bile mi? kendi kendisini sempati ve antipatilerle bölmesi çılgınlıktır.
M: Bedenin ö l ü m ü n d e n bana ne? Ben her ikisinden de öteyim. Yabancılaşmış da değilim.
S: Dünya ile temas k u r m a k için ona ihtiyaç duymaz mısınız? S: Sempati ve antipatiden bağımsız olmak bir umursamazlık
M: Benim dünyaya ihtiyacım yok. Bir dünya içinde de değilim. halidir.
Sizin düşündüğünüz dünya sizin kendi zihninizin içinde. Ben M: O başlangıçta öyle görünebilir ve öyle hissedilebilir. O tür

582 583
BEN O'YUM BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Bilinç daima devinim haindedir - bu gözlemlenebilen bir ol-


kayıtsızlık halini sürdürmekte sebat edin ve o her yanı saran,
gudur. Değişmeyen bilinç bir çelişkidir. Siz sakin bir zihinden
her şeyi kucaklayan sevgi halinde çiçeklenecektir.
söz ettiğiniz zaman, o nedir? Zihin bilinç ile aynı değil midir?
S: Zihnin bir çiçek, bir alev haline geldiği öyle bazı anlar var,
M: Hatırlamak zorundasınız ki sözcükler, bağlamlarına göre
fakat onlar uzun sürmüyor ve hayat gündelik griliğine yeni-
birçok şekilde kullanılırlar. Gerçek şu ki bilinç ile bilinç-dışı
den b ü r ü n ü y o r .
arasında pek ufak bir fark vardır - onlar esasta aynıdır. Tanı-
M: Somut olanla meşgul olduğunuzda, devamsızlık yasadır. Sü-
ğın huzurunda, uyanıklık hali, derin uyku halinden farklılık
rekli olan deneyimlenemez, çünkü onun sınırları yoktur. Bilinç-
gösterir. Bir farkındalık ışını zihnimizin bir b ö l ü m ü n ü aydın-
te birbirinin yerine geçiş söz konusudur, değişim değişimi iz-
ler, bir şey ya da bir hal sona erdiğinde, bir başkası başlar; böy- latır ve bu bölüm bizim rüya ya da uyanıklık bilincimiz haline

lece sınır çizgisi bulunmayanın, sözcüğün alışılmış anlamıyla gelir, farkındalık ise tanık olarak kendini belli eder. Tanık ço-

"deneyimlenmesi" (algılanması) m ü m k ü n olmaz. İnsan sadece, ğunlukla, yalnızca bilinci bilir. Sadhana, tanığın önce kendi
bilmeksizin o olabilir. O, daima devinim halinde olan bilincin bilincine ve sonra aslı olan farkındalık haline dönüşünden iba-
tüm içeriği kesinlikle değildir. rettir. Öz-farkındalık Yoga'dır.
S: Eğer değişmez olan bilinemezse, onu idrak edişin anlamı ve S: Eğer farkındalık hali her yere, her şeye nüfuz edebilirse,
amacı nedir? bir kör adam, gerçeğe-vardığında görebilir mi?
M: Değişmez-olanı idrak etmek, değişmez-olan olmak demek- M: Siz duyuları farkındalık ile karıştırıyorsunuz. Gnani ken-
tir. A m a ç ise yaşayan her şeyin, bütünün hayrıdır. disini öz haliyle bilir. O, bedeninin sakatlığının ve zihninin du-
S: Hayat devinimdir. Devinimsizlik ölümdür. Ölümün hayata yusal algılamaların bir bölümünden yoksun kalmış olduğunun
yararı nedir? da farkındadır. Fakat o gözünün görme yeteneğinin varlığın-
M: Ben değişmezlikten söz ediyorum, devinimsizlikten değil. dan ya da eksikliğinden etkilenmez.
Siz doğrulukta değişmez olursunuz. Her şeyi doğrulaştıran bir S: Benim sorum daha spesifik: Kör bir adam gnani olduğu za-
güç haline gelirsiniz. Bu yoğun bir dış faaliyeti gerektirebilir man onun görme yeteneği tekrar yerine gelir mi, gelmez mi?
de gerektirmeyebilir de, fakat zihin derin bir sükûnet halinde M: Onun gözleri ve beyni bir yenilenme geçirmedikçe nasıl gö-
bulunur. rebilsin?
S: Ben zihnimi gözlemlediğim zaman, onun durmadan değişti- S: Fakat bir yenilenme olacak mıdır?
ğini, siz aynı sürekli neşe ve iyimserlik hali içindeyken bende M: Olabilir de olmayabilir de. Bütün bunlar kadere ve kerem
sonsuz çeşitlilikte ruh hallerinin art arda birbirlerini izledik- ve inayete bağlıdır. Fakat bir gnani bir tür, duyusal olmayan,
lerini görüyorum. kendiliğinden bir algılama yeteneğine ve gücüne hükmedebilir
M: Ruh halleri zihinle ilgilidir ve önemli değildir. İçe yönelin ki bu onun, duyular aracılığı olmaksızın, şeyleri bilmesini sağ-
ve öteye geçin. Bilincinizin içeriği ile büyülenmeyi bırakın. lar. O, duyusal-algılamadan öte, kavramsal olandan öte, zaman
Gerçek varlığınızın derin katmanlarına ulaştıkça, zihninizin ve uzay kategorilerinden, isim ve şekilden öte olan bir haldedir.
yüzeydeki oyunlarının sizi pek az etkilediğini göreceksiniz. O ne algılanandır, ne de algılayan, fakat o, algılamayı m ü m -
S: Oyun yine de olacak? kün kılan basit ve evrensel faktördür. Gerçek bilinç içindedir
M: Sakin bir zihin ölü bir zihin değildir. ama o bilinç ya da onun içeriklerinden herhangi biri değildir.

582 583
BEN O'YUM BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

S: Sahte olan nedir, dünya mı, yoksa benim onun hakkındaki leskopla bakıyor ve harikalar görüyorum. Bir atomun yolunu
bilgim mi? izliyor ve yıldızların fısıltısını dinliyorum. Eğer ben bütün bun-
M: Sizin bilginizin dışında bir dünya var mıdır? Siz bilginizin ların tek yaratıcısıysam, ben gerçekten de Tanrı'yım! Fakat
ötesine geçebilir misiniz? Siz zihnin ötesinde bir dünya varsa- eğer Tanrı'ysam, neden kendime böylesine küçük ve aciz görü-
yabilirsiniz, fakat o kanıtlanmamış ve kanıtlanamaz bir kav- nüyorum?
ram olarak kalacaktır. Sizin deneyiminiz sizin kanıtmızdır ve M: Siz Tanrısınız, fakat b u n u bilmiyorsunuz!
o sadece sizin için doğru ve geçerlidir. Sizden başka bir kişi S: Eğer Tanrı'ysam, yarattığım dünyanın doğru olması gere-
ancak sizin deneyiminizde göründüğü ölçüde gerçekken, başka kir.
kim sizin deneyiminizi paylaşabilir? M: Özde doğrudur, fakat görünüşte değil. Arzulardan ve kor-
S: O kadar çaresizce yalnız mıyım? kulardan kurtulun, görüşünüz birdenbire berraklaşacak ve siz
M: Bir "kişi" olarak öyle. Gerçek varlığınızda ise siz bütünsü- her şeyi olduğu gibi göreceksiniz. Y a h u t siz, dünyayı satogu-
nüz. reo'nın yarattığım, tamoguna 'nın kararttığım ve rajoguna 'nın
S: Siz benim bilincimdeki dünyanın bir parçası mısınız yoksa çarpıtıp b o z d u ğ u n u söyleyebilirsiniz.
bağımsız mısınız? S: Bu bana pek fazla bir şey söylemiyor, çünkü gunalar nedir
M: Sizin gördüğünüz sizin, benim gördüğüm ise benimdir. İki- diye soracak olsam, yanıtı: yaratan-karartan (örten)-çarpıtan
sinde ortak olan pek az şey vardır. (bozan) olacak. Gerçek şu ki - bana inanılmaz bir şey olmuştur
S: Bizi birleştiren bir ortak faktör olmalı. ve ben anlamıyorum, ne oldu, nasıl ve niçin.
M: Ortak faktörü bulmak için bütün ayrımları terk etmek zo- M: Eh, hayret ve merak bilgeliğin şafağıdır. Sürekli ve tutarlı
rundasınız. Ancak evrensel olan ortaktır, şekilde hayret ve merak etmek sadhana'dır.
S: Bana alabildiğine garip gelen, sizin bana bir yandan, anıla- S: Ben anlamadığım bir dünyadayım ve o nedenle de ondan
rımın acınacak kadar sınırlı bir ürünü olduğumu söylerken, korkuyorum. Bu herkesin deneyimidir.
bir yandan da benim -siz ve sizin öğretiniz de dahil olmak üze- M: Siz kendinizi dünyadan ayırmışsınız, onun için o size acı
re- herşeyi içeren bir m u a z z a m zengin dünyayı yarattığımı ve korku veriyor. Hatanızı keşfedin ve korkudan kurtulun.
söylemeniz. Kendi küçüklüğümün böylesine muazzam bir dün- S: Siz benden dünyayı terk etmemi istiyorsunuz, halbuki ben
yayı nasıl yaratıp nasıl içerdiğini anlamakta zorluk çekiyo- onun içinde mutlu olmak istiyorum.
rum. Belki siz bana t ü m gerçeği veriyorsunuz ama ben onun M: Eğer siz olanaksızı isterseniz, size kim yardım edebilir? Sı-
ancak küçük bir kısmını kavrayabiliyorum. nırlı olanın sıra ile acı ve haz verici olması zorunludur. Eğer
M: A m a bu bir gerçek - küçük olan, b ü t ü n ü yansıtır ama bü- siz mutluluğu, saldırıya ve değişikliğe uğratılamaz olan gerçek
tünü içeremez. Sizin dünyanız ne kadar b ü y ü k ve tamam da mutluluğu ararsanız, dünyayı, acıları ve hazları ile ardınızda
olsa, o kendisiyle çelişkide, geçici ve tümüyle hayal ürünüdür. bırakmalısınız.
S: Hayal ürünü olabilir ama harikuladedir. Ben bakıp dinle- S: Bu nasıl yapılır?
diğim, dokunduğum, koklayıp tattığım, düşünüp hissettiğim, M: Fiziksel vazgeçiş ve terk yalnızca bir içtenlik, bir samimi-
hatırlayıp imgelediğim zaman, bu mucizevi yaratıcılığın karşı- yet belirtisidir, fakat yalnızca içtenlik de özgürlüğe kavuştu-
sında hayran olmamak elimden gelmiyor. Mikroskop ya da te- ramaz; uyanık bir idrak, istekli bir araştırma ve derin bir in-
582
583
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

celemeden doğan bir anlayışa ihtiyaç vardır. Günah ve keder- Ek-1


den kurtuluş yolunda amansızcasına çalışmalısınız.
S: Günah nedir? Nisarga Yoga
M a h a r a j : Sizi bağlayan, kısıtlayan her şey.
Sri Nisargadatta Maharaj'ın mütezavi konutunda, elek-
trik ışığı ve sokaktaki trafik gürültüsü dışında, insan insanlık
tarihinin hangi döneminde yaşadığım bilemez. Küçücük oda-
w
sında bir zamansızlık atmosferi hakim; tartışılan konular za-
man-ötesi, her zaman için doğru ve geçerli; onların yorumla-
nışları ve incelenişleri de zaman-ötesi; yüzyıllar, binyıllar dö-
külüp gidiyor ve insan alabildiğine kadim ve ebediyen yeni
olan meselelerle meşgul oluyor.
Yapılan tartışmalar ve verilen öğreti on bin yıl önce de
aynı olabilirdi ve on bin yıl sonra da aynı olacaktır. Bilinçli
olma gerçeği hakkında merak duyan ve o n u n neden ve maksa-
dını araştıran bilinçli varlıklar her zaman olacak. Nereden gel-
dim? Kimim? Nereye gidiyorum? Böyle soruların ne başlangıcı
vardır ne de sonu. Ve yanıtlarını bilmek de can alıcı bir ö n e m e
sahiptir, ç ü n k ü insan kendi zaman-içi ve zaman ötesi kimliği-
ni tam olarak bilmedikçe, hayât bilmediğimiz güçler tarafından,
kavrayamadığımız amaçlar için bize empoze edilmiş bir r ü y a -
dan başka bir şey değildir.
Maharaj okumuş bir adam değildir. Onun sade, basit, gös-
terişsiz Marathi'si ardında o k u m a ve araştırma yoluyla edi-
nilmiş çok geniş ve çeşitli bir bilgi yatmıyor; o, otoritelerden
alıntılar yapmaz, kutsal yazılardan pek seyrek söz eder. Hin-
distan'ın o şaşılası zengin spiritüel miras birikimi onda dışa vu-
rulmuş olmaktan çok, zımnîdir (apaçık beyanlardan çok, fark
ettirilen bir değerdir). Onun çevresinde hiçbir zaman zengin bir
A ş r a m inşa edilmemiştir ve o n u n izleyicilerinin çoğu, zaman
zaman onunla geçirebilecekleri bir saate değer veren, b u n d a n
hoşnut olan kendi halinde işçilerdir.
Sadelik ve alçak gönüllülük o n u n hayatının ve öğretileri-
nin temel ilkeleridir; fiziksel ve içsel olarak o kendini asla

603 583
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

yüksek bir yere oturtmaz; hakkında konuştuğu varoluşun özü- yolojik yaşamı sürdürebilme savaşında kullanılan bir alet idi.
nü, kendi içinde gördüğü kadar berrak şekilde başkalarının Doğayı fethedebilmek için onun yasalarını ve süreçlerini öğ-
içinde de görür. Kendisinin bunun farkında olduğunu, başkala- renmek zorunda idi. O bunu yaptı ve yapmakta, çünkü zihin
rının ise henüz farkında olmadıklarını kabul etmekle birlikte, ve Doğa elele çalıştıklarında hayatı daha üstün düzeylere yük-
ona göre bu fark geçicidir ve az önem taşır. Onun Yoga'sı hak- seltebilirler. Fakat zihin, bu süreç içinde sembolik düşünme
kında soru sorulduğunda, sunabileceği hiçbir şey olmadığını ve iletişim sanatını, lisan sanatını ve ustalığını edindi. Sözcük-
söyler; önereceği bir sistem, bir teoloji, bir kozmogoni, psikolo- ler önem kazandılar. Fikirler ve soyutlamalar bir gerçeklik gö-
ji ya da felsefe yoktur. O her şeyin gerçek doğasını bilir -ken- rünümüne büründüler, kavramsal olan, gerçek olanın yerine
disinin ve dinleyicilerinin- ve onu gösterir. Dinleyici göremez, geçti ve bunun doğurduğu sonuç olarak insanlar şimdi sözcük-
çünkü o, apaçık, besbelli olanı sadelikle ve direkt olarak göre- ler kalabalığıyla dolu ve sözcüklerin egemenliği altındaki bir
mez. Dinleyici t ü m bildiklerini duyularının uyardığı zihniyle dünyada yaşamaktalar.
bilmektedir. Zihnin dahi bir duyu olduğundan haberi, hatta Nesneler ve insanlarla olan ilişkilerde sözcükler fazlasıy-
böyle bir olasılıktan kuşkusu bile y o k t u r . la yararlıdır. Fakat onlar bizi t a m a m e n sembolik, dolayısıyla
Maharaj'ın "doğal" Yoga'sı, Nisarga Yoga* şaşırtıcı şe- gerçek dışı bir dünyada yaşatıyorlar. Zihnin sözcüklerle bağım-
kilde basittir - hep oluşum halinde olan zihin kendini tanımalı lı hapishanesinden kurtulup gerçeğe varmak için, insanın dik-
ve kendine nüfuz etmelidir; kendini şu ya da bu, şurada ya da kat odağını sözcükten çevirip, o sözcüğün işaret ettiği şeyin
burada, o zamanki ve şimdiki olarak değil, sadece zaman-ötesi kendisine yöneltmesi gerekir.
öz varlığı ile tanımalıdır. Herkesçe en çok kullanılan ve duygularla ve fikirlerle en
Bu zaman-ötesi varlık hem hayatın hem bilincin kaynağı- çok yüklü olan sözcük "Ben"dir. Zihin ona herhangi bir şeyi
dır. Zaman, uzay ve nedensellik kavramları çerçevesinde o, her ve her şeyi dahil etme (katma) eğilimindedir, bedenden Mut-
şeye gücü yeten, nedeni olmayan neden, her şeyi kaplayan, baş- lak'a kadar. Pratikte o, direkt, en yakın ve m u a z z a m anlamlı
langıcı ve sonu olmayan, daima mevcut anlamında, ebedidir. bir deneyimi işaret eder k o n u m u n d a d ı r . Var olmak ve var ol-
Nedeni bulunmadığından, özgür; her şeye nüfuz ettiği için, bi- duğunu bilmek, en önemli husustur. Ve bir şeyin insanı ilgi-
len; bölünmemişliği sayesinde mutludur. O yaşar, o sever ve o lendirmesi için onun, insanın -her arzu ve her k o r k u n u n odak
sonsuz bir keyif ve neşeyle evreni yeniden ve yeniden şekillen- noktası olan- bilinçli varlığına ilişkin olması şarttır. Çünkü
dirir. Her insanda vardır o ve her insan o'dur, ama hepsi ken- her arzunun nihai hedefi, var olma duygusunu güçlendirmek
dilerini aslında oldukları gibi bilmezler; bu nedenle de kendi- ve keskinleştirmektir, tüm korkular ise, özde, benliği kaybet-
lerini isimleri, bedenlerinin şekli, bilinçlerinin içeriği ile tanım- me korkusudur.
lar, bunlarla özdeşleşirler. Öylesine gerçek ve hayati olan "Ben" duygusunu, onun
İnsanın, gerçekle ilgili bu yanlış anlayışını düzeltmek için kaynağına ulaşmak için derinlemesine araştırmak, Nisarga
tek yol, zihnin davranışlarını etraflıca tanımak ve onu bir ken- Yoga'nın özüdür. Sürekli olmadığından, "Ben" duygusu, akıp
dini-keşif vasıtası haline döndürmektir. Zihin başlangıçta, bi- geldiği ve yine ona döndüğü bir kaynağa sahip olmalıdır. Bi-
linçli varlığın bu zaman-ötesi kaynağına, Maharaj, swarupa,
605
* D o ğ a l hal, y a r a d ı l ı ş t a n o l a n hal. asıl-doğa, Öz Varlık diyor.

583
BEN O'YUM BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

insanın kendi en yüce kimliği ile özdeşliğini idrak etme liği gibi ifadeler - bunlar hepsi çok yabancı gelir ve bir yankı
yöntemleri hakkında Maharaj kendine özgü bir tarafsızlık için- uyandırmazlar. Onların derin anlamları olduğunu sezgisel ola-
dedir. O, gerçeğe v a r m a k için herkesin kendine göre bir yolu rak hissederiz, hatta onlar, tarif olunmaz kutsal bir şeyin, ge-
olduğunu, genel bir yasa olamayacağım söyler. Fakat hangi lecek şeylerin öncüsü olarak, içimizde garip bir özlem yara-
yoldan gelinirse gelinsin, gerçeğin giriş kapısı " B e n - i m " duy- tırlar, ama hepsi bu kadar. Maharaj'ın dediği gibi, sözcükler
gusudur. " B e n - i m " i n anlamını b ü t ü n ü y l e kavramak ve onun işaretlerdir, onlar yalnızca yönü gösterirler, ama bizimle bir-
ötesine geçerek onun kaynağına varmak suretiyle En Yüce Hal'e likte gelmezler. Gerçek ise samimi eylemin meyvesidir.
erişilebilir ki o h e m ilk h e m nihai (hem başlangıç hem son)
olandır da. Başlangıç ile son arasındaki fark ancak zihinde var- Maurice Frydman
dır. Zihin karanlık ya da çalkantılıyken, kaynak fark edilmez.
Zihin berrak ve aydınlıkken ise o kaynağın sadık bir yansıma-
sı haline gelir. Kaynak daima aynıdır - karanlığın ve ışığın öte-
sinde, hayatın ve ölümün ötesinde, bilincin ve bilinçsizliğin öte-
sinde.

Bu, " B e n - i m " duygusu üzerinde kararlı bir şekilde dur-


mak kolay ve doğal Yoga'dır, Nisarga Yoga. Onda gizlilik, ba-
ğımlılık yoktur; ne hazırlığa, ne inisiyasyona gerek görülmez.
Her kim, varoluşu hakkında bir yanıt arayarak düşünürse ve
kendi kaynağını bulmayı içtenlikle isterse, her zaman mevcut
olan " B e n - i m " duygusunu kavrayabilir ve zihni karartan b u -
lutlar dağılıp, varlığın özü bütün ihtişamıyla görününceye dek
onun üzerinde b ü y ü k dikkatle ve sabırla durabilir. Nisarga
Yoga, üzerinde sebatla durulduğu ve gerçekleştirildiği zaman,
insan her zaman bilinçsiz ve pasif olarak üstünde b u l u n d u ğ u
k o n u d a bilinçli ve aktif hale gelir. T ü r ' d e değil fakat yalnızca
tarzda değişme olur - bir altın külçesi ile ondan şekillendiril-
miş görkemli bir süs eşyası arasındaki fark gibi. Hayat devam
eder, fakat o kendiliğinden, özgür, anlamlı ve mutlu bir hal
alır.
Maharaj bu doğal, kendiliğinden hali çok büyük bir ber-
raklıkla tarif ediyor, ama kör doğmuş bir insan nasıl renkleri
gözünde canlandıramazsa, öylece, aydınlanmamış bir zihin de
böyle tariflere anlam v e r m e yetisinde olmaz. ihtirassız m u t l u -
luk, sevecen tutkusuzluk, varoluşun zamansızlığı ve nedensiz-
582 583
BEN O'YUM BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

az söz ederlerdi. Aslında onların yaklaşımları, öğretileri tama-


Ek- 2
men metafizik-dışı, basit ve direkt idi. Mezhebin geleneksel
Navnath Sampradaya bir özeliği olan kutsal ilahilerini ve dinsel şarkılarını söyler-
ken olsun, ilah tasvirlerine taparken olsun, öğretinin ağırlık
Hinduizm çeşitli mezhepler, tarikatlar ve inançlar içerir noktası, En Y ü c e Gerçek'e ancak gönülde ulaşılabileceği idi.
ve onlardan ç o ğ u n u n orijini uzak geçmişin içinde kaybolmuş Nath Sampradaya, uzak bir geçmişte mezhebin salikleri,
bulunmaktadır. Daha sonraları N a v n a t h Sampradaya (Dokuz geçmişteki Gurular'dan dokuzunu, mezhebin örnek temsilci-
Üstatlar Geleneği) olarak anılan Nath Sampradaya onlardan leri olarak seçtikleri zaman Navnath Sampradaya olarak bi-
biridir. Bazı din bilginlerinin görüşü, bu geleneğin, kutsal üçlü linmeye başladı. Fakat bu Dokuz Üstad'ın adları hakkında oy
Brahma, Vishnu ve Shiva'nın enkarnasyonu olduğuna inanı- birliği yoktur. Bununla birlikte, en geniş kabul görmüş olan
lan efsanevi Rishi Dattatreya ile başladığı yolundadır. Bu efsa- liste şöyledir:
nevi kahramanın eşsiz spiritüel yeteneklerinden Bhagavata Pu- 1- Matsyendranath, 2- Gorakhnath, 3- Jalandharnath, 4-
rana'da, Mahabharata'da ve yine daha sonraki Upanişadlar'da Kantinath, 5- Gahininath, 6- Bhartrinath, 7- Revananath, 8-
söz edilir. Başkaları ise b u n u n Hatha Yoga'nın bir dalı olduğu Charpatnath, 9- Naganath.
görüşünü savunurlar. Bu Dokuz Üstat'tan Gahininath ve Revananath'ın Sri Ni-
Orijini her ne ise, Nath Sampradaya öğretileri, yüzyıllar sargadatta Maharaj'ın da m e n s u b u olduğu Maharashtra Eya-
boyunca, labirent gibi bir karmaşıklığa b ü r ü n m ü ş ve Hindis- leti de dahil olmak üzere Güney Hindistan'da çok sayıda sa-
tan'ın çeşitli yerlerinde çeşitli şekiller almıştır. Bazı Sampra- likleri vardı. Revananath'ın kendine ait bir alt-mezhep kurdu-
daya Guruları kendini sadakatle adamaya (bhakti) ağırlık ver- ğu ve Kadasiddha'yı da baş müridi ve halefi olarak seçtiği söy-
mişler; bazıları jnana, bilgi üzerinde durmuş; yine bazıları ise lenir. Sonraki ise Lingajangam Maharaj'ı ve Bhausahib Maha-
yoga, "nihai olan ile birlik" hedefini öne almışlardır. Ondör- raj'ı inisiye etmiş ve Aşramı'nın gözetimini ve öğretisini yay-
düncü yüzyılda, büyük Hathayogi, Svatmarama Svami'nin, ma işini onlara emanet etmişti. Bhausahib Maharaj daha son-
"kanı ve fikirlerin çokluğu ve çeşitliliği y ü z ü n d e n karanlığın ra, geleneksel cemaat içinde Inchegeri Sampradaya olarak bili-
arttığı" yolunda feryat ettiğini öğreniyoruz; ki bu karanlığı nen yeni bir hareket başlattı. Onun müritleri arasında, A m b u -
dağıtmak için o, ünlü Hathayogapradipika adlı eseriyle bir ışık rao Maharaj, Girimalleshwar Maharaj, Siddharameshwar Ma-
yakmıştır. haraj ve ünlü filozof Dr. R.D. Renade vardır. Sri Nisargadatta
Bazı bilgin y o r u m c u l a r a göre Nath Gurular, tüm evrenin Maharaj, Siddharameshwar Maharaj'ın direkt müridi ve hale-
ilahi prensip nada (ses) ve fiziksel prensip bindu (ışık)'dan fidir.
doğduğunu ve bu iki prensibin ise, En Y ü c e Gerçek, Shiva'dan Burada işaret edilebilir ki Navnath Sampradaya'nın İnc-
kaynaklandığını ileri sürüyorlardı. Onlara göre özgürleşme hegeri kolunun şimdiki resmî Gurusu olan Sri Nisargadatta,
(kurtuluş), r u h u n laya (çözüşme) süreci vasıtasıyla Shiva'ya mezheplere, tarikatlara ve inançlara fazla önem vermez görü
katılmasıydı: beşeri egonun, "ben"lik duygusunun erimesiydi. nüyor - kendisinin ki de dahil olmak üzere. Navnath Sampra
Gündelik eğitim içinde ise, Nath Gurular, bilginleri tara- daya'ya katılmak isteyen bir soru sahibine yanıt olarak şöyle
fından yapılan metafizik keşifler hakkında, öğrencilerine p e k demişti:

582 583
583
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

"Navnath Sampradaya sadece bir gelenektir, bir öğreti ve


uygulama tarzıdır. O bir bilinç düzeyini göstermez. Eğer bir
Ek-3
Navnath Sampradaya öğretmenini Gurunuz olarak kabul eder- Sözlük
seniz, onun Sampradayası'na katılırsınız. Sizin ait oluşunuz
sizin kendi duygu ve kanınıza bağlı bir şeydir. Ne de olsa, bun- Adhar: Taşıma, destekleme, dayanak.
lar hepsi söz ve şekil ile ilgilidir. Gerçekte ne Guru vardır, ne Adhi-Yoga: En Y ü c e Yoga.
de mürit ve ne teori ne de pratik, ne cehalet ve ne idrake ulaş- Ahimsa: Zararsızlık; başkalarım düşünce, söz ve hareketle
mak. Hepsi sizin kendinizi ne olarak kabul ettiğinize bağlıdır. incitmemek.
Kendinizi doğru bilin. Kendini-biliş'in yerine geçirilebilecek bir Akaşa: Boşluk. Uzayın, göğün bir unsuru olarak eter. Evre-
başka şey yoktur." nin aslî, eterik özü.
Navnath Sampradaya öğretisi, arayana, kurtuluşa giden Ananda: Mutluluk.
yüce yolu sunar; öyle bir yol ki, onun içinde dört tali yol, bhak- Anirvachaniya: Tarif-edilemez.
ti, jnana, karma, dhyana birleşmiş görünür. Tanrı Shiva'ınn Antahkarana: Psişe, zihin. Zihin, kolektif anlamda, zekâ
bir tezahürü olduğu söylenen Adinath Bhairava, Nathlingam- (buddhi), ego (ahamkara) ve zihin (manas)'i içerir.
rita adlı hagografısinde Nath mezhebinin gösterdiği yolun tüm Anubhava: Direkt idrak, deneyimleme, Bir eylemin sonunda
yollar içinde en iyisi olduğunu ve doğrudan doğruya kurtulu- edinilen deneyim. İdrak, duygu ve düşünce anubhava 'dır. Bü-
şa (özgürlüğe) ulaştırdığını bildirir. tün deneyimlerde " B e n " d e n gayrı deneyimci yoktur. Böylece
tüm anubhava " B e n " prensibine götürür - "Ben-im".
Atma, Atman: En Yüce Benlik (Öz), bireysel ruh. Atman,
Prakriti'nin üç g u n a ' s m d a n ötedir. Eylemi yapan atman değil,
sadece Prakriti 'dir.
Atma-Bhakti: En Y ü c e Olan'a ibadet.
Atma-Prakash: Öz Varlık'ın ışığı.
Atmaram: Öz Varlık'ın sevinci.
Avatara: Enkarnasyon, bedenlenme.
Avyakta: Tezahür etmemiş, meknuz. Karşıtı -uyakta.
Bhajan: Sadakat uygulaması, dua, tapınma.
Bhakti: Kendini adama, tapınma. " B h a k t a " ise kendini ada-
yan kişidir.
Bhoga: Dünyevi sevinçler ve kederler deneyimi.
Bhoga, Bhogi: Dünyevi sevinçler ve kederler deneyimi. "Bho-
ga Marga," Dünyevi şeylerin -sevinçlerin ve kederlerin- peşinde
Akaşa Yayınları'nın Notu: Sri Nisargadatta Maharaj, 8 Eylül olma yolu. "Bhogi", dünyevi sevinç ve kederlerle hemhal olan

1981'de hayata gözlerini yummuştur. kimse.

611
BEN O'YUM BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

Brahma: Hindu üçlü birliğinin (teslis) tanrılarından biri: (manevi) bilgi: Gnani, bilen. Gnana, her şeyin Brahma'da bir
{Brahma, yaratıcı; Vishnu, koruyucu; ve Shiva, helak edici). olduğunun idrak edilişidir.
Brahmacharya: Perhizkârlık, bekâr olarak din öğrenciliği. Guna'lar: Vasıflar, nitelikler. Samkhaya felsefesinde Kozmik
Brahmaclıarya en geniş anlamıyla, sadece cinsel zevkler değil, Cevher'in (Prakriti 'nin) üç niteliği şunlardır: Aydınlatan (satt-
bütün duyusal zevkler için arzu beslememeyi öngörür. ua), aktive eden (rajas), engelleyen, durduran (tamas).
Brahman: Mutlak, Nihai Gerçek; onun karakteristikleri - mut- Guru: Spiritüel öğretmen, rehber.
lak varlık (sat), mutlak bilinç (chit) ve mutlak mutluluk (anan- Jagrat-sushupti: Uyanık uyku.
da)'dır. Sankaracharya'ya göre Mutlak'ın beş farklı aşaması Jiva, Jivatman: Bireysel ruh. Vedanta'ya göre Jiva, atman'
vardır: Hiranyagarbha, Kozmik Varlık; Ishvara, bir Avatar şek- m beden, duyular ve zihinle özdeşleşme yanılgısı sonucu olarak
lindeki kişisel tanrı; Jiva, bireysel ruh; Prakriti, fani Doğa; ve varlık kazanır. Atman + yapan kimse olma, jiva'dır.
Shakti, yaratıcı güç. Kalpana: İmgeleme, hayal, fantezi.
Brahmasmi: Ben En Yüce'yim "Ben-im" (asmi) varoluşun saf Karma: Eylem, özellikle sorumluluğu olan iyi ya da kötü ey-
farkındalığım temsil eder ve bu nedenle, saf bilincin ya da Pu- lem. Karma üç türlüdür: Sanchita (geçmiş enkarnasyonlardan
rusha'ınn ifadesidir. Saf bilinç madde ile haşır neşir olduğun- birikmiş olanlar), pararabdha (karma'ınn şimdiki hayatta çö-
da saf "Ben-im", "Ben-buyum, Ben-şuyum"a dönüşür. zümlenmesi gereken bölümü), agami (gelecekte meyvesini ve-
Buddhi: Zekâ, gerçeğin zihindeki yansıması. Buddhi, zihnin recek olan karma).
fenomenler dünyasında nesneleri algılamasını sağlayan yeti- Karana: Neden, bir sonuca şaşmaz biçimde öncülük eden ilk
dir. Buddhi zihin aracılığıyla fonksiyon yaptığı sürece, saf bi- neden; gerektiğinde görünen etki şekline bürünen, tezahür et-
linci bilmek m ü m k ü n değildir. memiş potansiyel neden; evrenin maddi nedeni. Karana, potan-
Chetana: Bilinç, iç uyanış (chit, idrak etmek). siyel haldeki kozmik enerjidir.
Chidakash: Brahman'ın sınırsız bilgi yönü, farkındalık ala- Lila: Oyun, şaka, bir ilahi oyun olarak bakılan kozmos. Lila,
nı. Hem bireysel, h e m evrensel bilinç anlamında da kullanılır. Brahman'ın Mutlak gerçeğini temsil etmez. O ancak kısmi ger-
Chidananda: Bilinç-Mutluluk, ruh sevinci. çektir ki gerçek olmayandan farklı değildir. Örneğin, buz bazı-
Chidaram: Bilinç sevinci. larınca su, bazılarınca ise buhar olarak tanımlanır fakat her
Chit: Evrensel Bilinç. iki beyan da kısmen doğrudur.
Chitta: Bireysel bilinç. Chitta, maddesel olmayan fakat mad- Mahadakash: Mevcudatın geniş ve büyük alanı, madde ve
de tarafından etkilenen bilinç doğasmdadır. O her ikisinin, bi- enerji evreni.
linç ve maddenin ürünü olarak tarif edilebilir. Chitta zihnin Maha-Karta: Büyük yapıcı. Zihin b ü y ü k yapıcıdır, çünkü o
bütün düzeylerini kapsar, en alt düzey manas 'dır. her zaman uğraşır, her zaman bir şeyle ya da bir başka şeyle
Deha: Fiziksel beden. meşguldür.
Deha-Buddhi: Öz Varlığı fiziksel bedenle özdeşleştiren ente- Maha-Mantra: Büyük büyü, efsun, sihir.
lekt (akıl, düşünme yetisi). Maha-Maya: Büyük İllüzyon. Gerçekdışılık. Maya Gerçeği ör-
Digambara: Çıplak, gökyüzünün yönleri ile giyinmiş. tüp gizleyen aldatıcı güçtür. Maya'nın doğası aldatıp yanlış yola
Gnana: Bilgi. Özellikle, meditasyon yoluyla edinilen yüksek sevk etmektir. O tüm zihinsel projeksiyonların bütünlüğüdür.
582
583
BEN O'YUM BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

Maha-Mrityu: Nihai çözüşüm, tüm yaradılışın büyük ölümü. sel değişiklikler geçirmeyen.
Maha-Sattva: En Yüce Uyum. Nisarga: Doğal, yaratılıştan olan.
Maha-Tattva: Büyük Gerçek, En Y ü c e Bilinç. Nivritti: Dünyevi mevcudiyetten kurtuluş, vazgeçiş, terk.
Maha-Vakya: Y ü c e söz, ifade. En üstün Vedanta gerçeklerini Parabrahman: En Y ü c e Gerçek. *
ifade eden dört Upanişad Mahavakya'lar olarak bilinir. Onlar: Paramakash: Büyük saha, zamanı ve uzayı olmayan Realite.
Prajnanam Brahman (Bilinç Brahman'dadır), Aham Brahmas- Yani Mutlak Varlık.
mi (Ben Brahman'ım), Tat Tvam asi (Sen O'sun), Ayam Atma Paramartha: Yüce Gerçek.
Brahma (Öz Varlık Brahma'dır) Paragna: Ego ile meşgul olmayan bilgi, kavrayış, bilinç, saf
Mana, Manas: Zihin, anlayış. Manas, düşünme, ayırt edebil- farkındalık. " P r a j n a " olarak da yazılabilir. Prajna üstün bilinç
me yetişidir. Nyaya felsefesinde manas, A t m a n ' d a n (ruhtan) hali anlamına gelir.
farklı bir cevher olarak kabul edilir. Prakriti: Kozmik cevher, fenomenal mevcudiyetin orijinal, ken-
Manana: Meditasyon, tefekkür. disi nedensiz olan nedeni; şekli, sınırı olmayan, değişmez, de-
Mantra: Efsun, ilahi, bir düşünce aracı, harfler halinde göz vinmez, ebedi ve her şeyi saran, kaplayan. Ona "Avyakta" da
önüne getirilen ve telaffuz edilen ideal sesler. Mantra, sürekli denilir.
tekrarlanışı kendine özgü sonuçlar doğuran bir sözcükler top- Pralaya: Kozmos'un, En Yüce Gerçeğin Tezahür Etmemiş
luluğudur. Mutlağı içine katılmasıyla gerçekleşen tam eriyiş, dağılış.
Marga: Yol. Prana: Hayat soluğu, hayati prensip.
Moksha: Dünyevi mevcudiyetten kurtuluş, özgürleşme, "Muk- Prarabdaha: Üstlenilen bir iş olarak başlayan kader. Böyle-
ta", kurtulmuş insan. ce, sanchita karma'nın (geçmiş yaşamların karması) birikimin-
Moksha-Sankalpa: Sahte olandan kurtulma azmi. den oluşan bu hayatın kaderi.
Mumukshattva: Doğru arzu. Nihai Prensip'i bilmek ve böy- Pravritti: Devam eden faaliyet, dünyevi hayata eğilim.
lece özgürlüğe erişmek yolundaki içtenlik, ciddi istek. Vedan- Premakash: Brahman, sınırsız sevgi yönüyle. Bu Chidakash'
ta'da Gerçek arayıcısının sahip olması gereken dört vasıftan bi- m bir başka adıdır, fakat bilgi y ö n ü n d e n çok sevgi y ö n ü n e
ridir: Doğru ayırt edebilme (viveka), doğru tutkusuzluk (vairag- ağırlık verir. Sevgi, Öz Varlığın kalp, gönül yoluyla ifadesidir.
ya), doğru davranış (sat-sampat), doğru arzu (mumukshattva). Puja: Tapınma, ibadet.
Neti-Neti: O değil, bu değil. Ebedi ve nihai gerçeğe ulaşmak Puma: Dolu, tamam, mutlak, sonsuz - Brahman için kullanılır.
maksadıyla, dünyayı oluşturan bütün isimlerin ve formların Purusha: Kozmik Ruh, bütün maddi tezahürlere (prakriti)
(nama-rupa) sürekli, adım adım ilerleyen ret ve inkârı şeklin- bilinç g ö r ü n ü m ü veren, evrenin ebedi ve etkin nedeni. Purus-
deki çözümsel süreç. ha'nın madde içindeki esareti, sayısız arzulara yol açan Chit-
Nirguııa: Koşulsuz, vasfı ve niteliği bulunmayan. ta-vrittis'den doğan " B e n " bilincinden ötürüdür.
Nirvana: Hayat ışığının nihai eriyişi ve sönüşü. Maddeden Rajas: Devinim gücü, faaliyet, enerji. Kozmik cevherin üç un-
kurtuluş, En Yüce Ruh (Brahman) ile yeniden birleşme. surundan biri: (sattua, rajas, tamas) ki onsuz diğer ikisi teza-
Nirvani: Nirvanayı arayan. hür edemezdi. Yoga'da, egoizm.
Nirvikalpa: Tasavvur ya da kavrayış yeteneğinden arı zihin- Sadanubhava: Ebedi Gerçeğin deneyimi.

582 583
BEN O'YUM SRİ NİSARGADATTA MAHARAJ

Sadashiva: Daimi güzellik, daimi refah. Shiva: Hindu teslisindeki tanrılardan biri - Brahma, yaratıcı;
Sad-Chit: Evrensel potansiyelin aşkın (transandantal) durumu. Vishnu, koruyucu; Shiva, helak edici. Shiva aslında kerem ve
Sadcitananda: Mutlak mükemmellikteki üç niteliğe (sat, var- lütuf sahibidir, maksadı hayırlıdır. Kozmos'un Shiva tarafın-
lık+chit, b i l i n ç + a n a n d a , mutluluk) sahip en Üstün Prensip. dan helak edilmesi bir hayır ve rahmet eylemidir, çünkü yara-
Sadguru: Gerçek Spiritüel öğretmen. tılıştan önce yıkım gereklidir. Shiva insandaki "Ben-prensi-
Sadhana: Başarı sağlayan uygulama. bi"nin mutlak sevgisidir. Bir "yıkıcı" olarak o, insan egosunun
Sadhu: Dünya zevklerinden elini çekmiş kişi, zahit. tam yok edilmesini gerçekleştirir.
Saguna: Üç "guna" (sattva, rajas ve tamas) ile tezahür etmiş Shravana: Kutsal metinleri dinlemek, dinleme eylemi.
hal. En Yüce Mutlak'ın, Advaita Vedanta'nın tarifi m ü m k ü n Siddha: Gerçeğe varmış, mükemmelliğe ulaşmış kişi.
olmayan Mutlak'ından farklı olarak, sevgi, merhamet vb. nite- Smarana: Anımsama, zihinsel ezber.
liklere b ü r ü n m ü ş olarak betimlenmesi. Soham: Ben-O-yum.
Samadhi: Bilinç üstü (üstün bilinç) hali, derin meditasyon, Sutratma: Bütün varlıklar arasındaki bağlantı halkası. Te-
trans vecit hali. Yoga uygulamasında arayıcının (sadhara) me- zahür âlemlerini bir arada tutan iplik, yani bütün varlıkların
ditasyon nesnesi, konusu (sadhya) ile bir olması, böylece tarif- destekleyicisi olan Saf Bilinç. Maharaj, bu sözcüğü hayattan
siz ve koşulsuz mutluluğa ermesi. Samadhi'nin beş tipi vardır: hayata birikmiş karma anlamında kullanır.
Savikalpa, dualistik âlemde bir duyusal nesne (genellikle bir Sıuarga: Semavi âlemler.
ideal veya bir tanrı) tasavvur etmek; nirvikalpa, bütün kuşku- Swarupa: Bireyin kendi şekli, doğası, karakteri.
ların, şekillerin ve isimlerin ötesi; ııissankalpa, bütün arzula- Tamas: Karanlık, atalet, pasiflik. Kozmik Cevher'in oluştur-
rın "sankalpa" şeklindeki gelişlerinin durması, nirvrittik, hat- duğu üç vasıftan (gunalar) biri - yani sattva, rajas ve tamas.
ta istemsiz tasavvurlar (vritti'lev) durur; nirvasana, yani, vasa- Tat-Sat: Gerçek O'dur. Kutsal metin "Om, Tat Sat" dır. On-
nalar'ın içgüdüsel kabarışı bile durur. da Brahman bu üç sözcüğün her biriyle tanımlanır.
Samskara: Zihinsel izlenim. Anı. V'asana, artakalan izlenim Tattva: Gerçek, Öz.
olarak da adlandırılır. Turiya: Samadhi'nin süper-bilinç hali (turiya, dördüncü), Ru-
Samvid: Gerçek farkındalık. hun Brahman ile bir olduğu, en yüksek farkındalık olan, (ru-
Sat: Aktif durumdaki Nihai Prensip'in aşkın (transandantal) hun) dördüncü hali.
veçhesi. Karşıtı "asat". Turiyatita: En yüksek farkındalık halinin ötesi.
Sat-Sang: Doğru ve bilge kimselerle beraberlik. Tyaga: Ret, terk. Tyaga bütün çalışmaların meyvelerini ret ve
Sattva: Varlık, varoluş, gerçek öz. Yoga'da saflık ya da iyilik terk etmektir. Örneğin, tyaga, karma'yı tutkusuzca ve sonuç-
niteliği. "Sattvik," saf, doğru. ları hakkında hiçbir arzu taşımaksızın icra etmelidir (yerine
Sattvanubhava: Evrenin gerçek uyumunu (sattva, varlık) getirmelidir).
duymak, yaşamak deneyimi (anubhava). Uparati: Dinlenme, sakin kalma, hoşgörü ve tüm mezhepsel
Satyam-Shivam-Sundaram: Doğru, iyi, güzel - satyam (doğ- kuralları ret ve terk etme. Vedanta'da ulaşılması öngürülen
ruluk), shivam (lütufkâr ve hayırkâr shiva), sundaram (güzel). altı nitelikten biri: sama, sükûnet, iç-huzuru; dama, ego-kon-
Satyakama: Yüce Gerçeği özleyen. trolü, kendini dizginleme; uprati, hoşgörü; titiksha, tahammül;

616 617
BEN OYUM

sraddha, inanç ve samadhana, denge hali. AKAŞA YAYINLARI


Vairagya: Dünyevi arzuların yokluğu. Gerçek olmayana, ge-
çici olana karşı kayıtsızlık. Yani zevk ve haz verici olan nes- M e d i t a s y o n / J a m e s Hevvitt
nelere yönelik hiçbir çekimin duyulmaması. B i o r i t i m l e r / Peter W e s t
Vishnu: Hindu teslisinin tanrılarından biri - Brahma, Vishnu,
Üçüncü G ö z / T. Lobsang Rampa
Shiva.
Viveka: Doğruyu sahteden, gerçeği gerçekdışından ayırt ede- İkinci B e d e n / T. Lobsang Rampa

bilme, doğru ayırt edebilme. Viveka, zihnin gerisinde gizli olan A n d r o m e d a ' d a n Gelen U F O / Hernandez - Rodrigez
spiritüel bilincin ifadesidir. Viveka, vairagya'yo. iletir.
i ç i m d e k i Y o l c u l u k / Shirley M a c L a i n e
Vyakta: Tezahür halindeki madde, tekâmül etmiş doğa. Yani
tekâmül etmiş, meshedilmiş olan ürün. Karşıtı - "Avyakta" - Sevginin S o n s u z D a n s ı / Shirley M a c L a i n e

tezahür etmemiş. D ı ş a r ı d a H i ç b i r ş e y V a r / Shirley M a c L a i n e


Vyakti: Kişi, dış benlik.
R a m t h a / Ramtha
Vyaktitva: Kişilik, beden ile özdeşleşmişlik.
Yoga: Hindu felsefesindeki altı sistemden biri. Yoga bireysel Eşruhlar / Ramtha

ruhun (jivatma) Evrensel Ruh (Paramatma) ile birleşebilme % 1 0 0 D ü ş ü n c e G ü c ü / Jack Ensign Addington
yollarını öğretir. Yoga sisteminin Patanjali tarafından kurul-
Y ü k s e k B i l i n ç K ı l a v u z u / K e n K e y e s Jr.
duğuna inanılır.
M.S. 2 1 5 0 / Thea Alexander
Yoga-Bhrasta: Yüksek Yoga mertebesinden düşen kişi.
Yoga-Kshetra: Yoga sahası, felsefî anlamda fiziksel beden. Yaratıcı İ m g e l e m e / Shakti Gawain
Yoga-Sadhana: Spiritüel Yoga uygulamaları.
A z S e ç i l e n Y o l / Dr. Scott P e c k
Yogi: Yoga uygulayan.
Ra B i l g i l e r i / Elkins - R u c k e r t - M c C a r t y

Ra B i l g i l e r i 2 / Elkins - R u c k e r t - M c C a r t y

Ra B i l g i l e r i 3 / Elkins - R u c k e r t - M c C a r t y

Ra B i l g i l e r i 4 / Elkins - R u c k e r t - M c C a r t y

Ben O ' y u m / Sri Nisaıgadatta Maharaj

İllüzyonların A n ı m s a n ı ş ı / Bartholomew

%51 Zararsızlık / Bartholomew

Rüyadan Uyanış / Bartholomevv

Özgürlüğe Davet / Bartholomew

550 6 1 8

You might also like