Professional Documents
Culture Documents
Büyük Usta
Stefan Zweig
Almanca aslından
Romain Rolland’a
Salzburg 1919
BALZAC
Dickens öyle keskin ve öyle itinayla
betimler ki insan onun hipnotize eden bakışını
takip etmek zorunda kalır; o kahramanlarını
tutkularının ateşli bulutlarında kaotik bir şekilde
biçimlenirken resmeden Balzac’ın sihirli
bakışına sahip değildir, tersine tamamen
dünyasal bir bakışı vardır, bir denizci, bir avcı
bakışı, insana dair küçük şeyler için bir şahin
bakışı vardır. “Ama küçük şeyler,” demişti bir
keresinde, “hayatın anlamını oluşturan
şeylerdir.” Onun bakışı küçük alametleri
yakalar, elbisedeki lekeyi görür, mahcubiyetin
küçük çaresiz mimiklerini, sahibi
öfkelendiğinde peruğun altından dışarı taşan
kırmızı saçın tellerini yakalar. Nüansları
hisseder, bir el izindeki tek tek parmakların
hareketine, bir gülümsemede beliren
gölgelenmeye temas eder. Edebiyatçı olmadan
yıllar önce parlamentoda stenograflık yapmıştı
ve ayrıntılı şeyleri toptan ifade etmeyi, bir
çizgiyle bir sözcüğü, kısa bir işaretle bir
cümleyi dile getirmeyi orada öğrenmişti.
Böylece daha sonra da eserlerinde gerçeğin bir
tür kısaltılmış yazısını kullanmış, betimlemek
yerine küçük bir işaret koymuş, çeşitli olguları
özlü bir gözleme ulaşacak şekilde bir imbikten
geçirmiştir. Bu küçük dışsal özellikler için
muazzam bir keskin görüş geliştirmişti,
gözünden hiçbir şey kaçmıyordu, iyi bir
fotoğraf makinesinin objektifi gibi bir hareketin,
bir mimiğin saniyenin yüzde biri kadar küçük
anını yakalıyordu. Ondan hiçbir şey
kurtulamıyordu. Bu keskin görüş, bakıştaki
tuhaf bir kırılmayla daha da keskinleşti;
nesneleri bir ayna gibi doğal orantıları içinde
yansıtmayan, tersine içbükey bir ayna gibi
karakteristik olanı abartan bir kırılmadır bu.
Dickens, kahramanlarının karakteristik
özelliklerinin her zaman altını çizer, onları
nesnel olandan çıkarıp abartılı hale getirir ve
karikatürleştirir. Bu özellikleri daha da
yoğunlaştırır ve bir sembole dönüştürür.
Şişman bir adam olan Pickwick ruhsal olarak
da şişmanlaşır, zayıf Jingle iyice kurur, kötüler
şeytan olur, iyiler somut bir mükemmelliğe
erişir. Dickens her büyük sanatçı gibi abartır,
ama büyüklük yönünde değil, mizahi yöndedir
bu abartma. Onun romanlarındaki bu tarifsiz ve
hoş etki pek o kadar onun mizacından, aşırı
neşesinden kaynaklanmaz, tam tersine bunun
nedeni, aşırı keskinliğiyle bütün nesneleri bir
şekilde tuhaflık ve karikatür boyutlarında
abartarak hayata geri yansıtan gözün bu
acayip bakış açısında yatar.
“Sona erdirememen,
bu seni büyütecektir.”
Dante
Gottfried Keller
Dostoyevski
Dostoyevski
La Boétie
Goethe
Dostoyevski
Goethe
tanrısı. (ç.n.)
[5] Başkalarının görüşlerini kabullenen.
(ç.n.)
[6] Kolları ve bacakları olmayan heykel.
(ç.n.)
[7] İtalyan tarzı bir çeşit lirik şarkı formu.
[8] Bir organın anormal irileşmesi. (ç.n.)
[9] Bataklıklarda görülen aldatıcı ışık. (ç.n.)
[10] Şimdiye dek hiç görülmemiş duyu ve
yayımlamıştır. (ç.n.)
[16]] Pythia: Apollon’un Delphi’deki kâhini.