You are on page 1of 21

EDİTÖRLERDEN: ÇANAKKALE RUHU VE MEHMET ÂKİF ERSOY

Çanakkale Ruhu
ve
Mehmet Akif Ersoy
l

Editör
Prof. Dr. Orhan SÖYLEMEZ

İLESAM, Türk Tarih Kurumu ve Ardahan Üniversitesine


bu kitabı kültür ve edebiyat tarihimize kazandırdığı
için teşekkürü bir borç biliriz.

Ankara - 2016

  1 
ORHAN SÖYLEMEZOĞLU / FERHAT UZUNKAYA / FATİH KURTULMUŞ
 
Bu kitabın tüm hakları yazarı ve yayıncısına aittir.

Çanakkale Ruhu
ve
Mehmet Akif Ersoy
l
Editör
Prof. Dr. Orhan SÖYLEMEZ



ISBN
978‐605‐9661‐67‐6



Genel Yayın Yönetmeni
Cuma AĞCA

Sayfa & Kapak Tasarım
Biçer YILDIRIM

Baskı & Cilt
Berikan Ofset Matbaa / Sertifika No: 13642 ANKARA

BERİKAN YAYINEVİ
Cumhuriyet Mah. Bayındır 1. Sokak No: 15/1‐2
Çankaya‐Kızılay/ANKARA
Tel: (0312) 232 62 18 Fax: (0312) 232 14 99 ANKARA

2   
EDİTÖRLERDEN: ÇANAKKALE RUHU VE MEHMET ÂKİF ERSOY

SUNUŞ


ÇANAKKALE RUHU ve MEHMET AKİF ERSOY
Çanakkale Savaşları Türk milletinin hem Batı emperya‐
lizmine, hem de Türk ve İslâm coğrafyasının Haçlı tasallutu altı‐
na alınmasına izin vermeyen büyük bir destandır. Bugün Ana‐
dolu ve Trakya’da bize ait bağımsız milli bir Türk devleti halin‐
de yaşıyorsak, bunu büyük ölçüde Milli Mücadelenin dibacesi
sayılan Çanakkale Savaşlarında, yapılabilecek en büyük feda‐
kârlığı gözlerini kırpmadan ortaya koyan yiğit Mehmetçikleri‐
mize borçluyuz.
Türk tarihinin büyük zaferlerinden ve şerefli sayfaların‐
dan biri olan Çanakkale Savaşlarının edebiyatımızdaki en büyük
destanı da büyük Türk şairi Mehmet Akif Ersoy yazmıştır. Bu‐
gün Çanakkale ruhu devam ediyorsa bunu büyük ölçüde Meh‐
met Akif’in Çanakkale şiirine borçluyuz.
İLESAM olarak 18‐19 Mart 2016 tarihlerinde Ardahan
Üniversitesi ve Türk Tarih Kurumu’nun katkılarıyla gerçekleş‐
tirdiğimiz Uluslararası Çanakkale Ruhu ve Mehmet Akif Ersoy
Sempozyumunun tarihe düştüğümüz önemli bir not olduğunun
bilincindeyiz. Sempozyumda bildiri sunan akademisyenlere
emekleri için teşekkür ederken Çanakkale Ruhu’nun milletimizi
her daim payidar kılacağına inancımı belirtmek isterim.
Türk milleti üzerinde onun millî birlik ve beraberliğini
bozmaya çalışan tehditler her zaman olacaktır, bu konuda uya‐
nık olmalı ve millî birlik ve beraberliğimizi bozacak her şeye
hep birlikte karşı koymalıyız.
Çanakkale Ruhu ve Mehmet Akif Ersoy Sempozyumu bil‐
dirilerinden oluşan bu kitap millî birlik ve beraberliğimizi sağ‐
layan Çanakkale Ruhu’nun bir vakıa olduğunun kanıtıdır.

  3 
ORHAN SÖYLEMEZOĞLU / FERHAT UZUNKAYA / FATİH KURTULMUŞ
 
Bildirileri ile bu kitapta yer alan akademisyen ve düşü‐
nürlerimize, etkinliğimize katılan, destek veren her yüreğe se‐
lam, saygı ve teşekkürlerimle...

Mehmet Nuri PARMAKSIZ
İLESAM Genel Başkanı

4   
İSTİKLAL MARŞIMIZIN ADI


ÇANAKKALE’DEN MEKTUPLAR
Edebiyat ve tarih, sosyal alanda yer alan, bir biri ile bağ‐
lantılı, ancak aynı zamanda farklı iki bilim dalıdır. Aralarındaki
fark, tarihin kuru bir bilgi, edebiyatın ise merkezinde insanın
olduğu canlı bir varlık olmasıdır. Edebiyat insanın kalbine, aklı‐
na, vicdanına ve nihayet ruhuna hitap eder. “Çünkü roman mo‐
dern zamanların hafızasıdır” diyor bir akademisyen. Sadece
“roman” mı? Hayır. “Hikâye,” “şiir,” “tiyatro,” “sinema” da mo‐
dern zamanların hafızasıdır. Öyleyse Türk edebiyatı da Çanak‐
kale’de tarih yazmış olan Türk milletinin hafızası olmalıdır.
Orada, Çanakkale’de Türk ve dünya tarihinin seyrini değiştirmiş
destansı mücadelenin edebî ürünlerle hafızalara nakşedilmesi
gerekir. Bu da edebiyatın ve edebiyatçıların boynunun borcu‐
dur. Nitekim Türk edebiyatında da şiir, roman, hikâye ve tiyatro
türlerinde eserler verilmiştir. Yeterli midir? Değildir.
Modern Türkiye’nin de temellerinin atıldığı Çanakka‐
le’deki olum ya ölüm mücadelesini ve bu mücadeledeki ruhu
verebilenlerin en başında Mehmet Akif Ersoy gelir. Akif’in;
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın.
diyerek yücelttiği bu şanlı mücadele, tarihe gömülse bile sığma‐
yacaktır. Üzerinden yüzyıl geçse de oradaki ruh, günümüzde de
yaşamaktadır. Bunu da o destansı günleri gören, yaşayan, tec‐
rübe eden sanatkârlarımızın kalemlerinden çıkan yazılara borç‐
luyuz.
Yıl 2016, tarih 18 Mart. Yer Ardahan Üniversitesi. Türki‐
ye’nin 18 üniversitesinden 18 bilim adamı ve onlarca katılımcı,
yüzyıl önceki destan ruhunu yeniden yaşatacaklar ve “Allah bu
millete yeniden İstiklal marşı yazdırmasın” diyen Akif ve onun
şiirlerini yorumlayacaklar. İstiklâl marşımız, Çanakkale’yi ge‐
çilmez kılan Asım neslinin ruhu ve toplumsal idealizm, Akif’in
insan felsefesi ve algısı, şiirlerindeki kutsal göstergeler, gele‐
neksel kültür aktarımı, mekân, kimlik veya millî kimliğin inşası,
  5 
NURULLAH ÇETİN
 
millî romantizm, entelektüel yalnızlık, Çanakkale’nin sinemaya
aksi, sıhhiye hizmetleri ve millî ruhun oluşumuna katkısı, ruhun
dirilişi, Akif’in tarihsel sese dönüşümü, şiirleri postmodern algı
üzerinden yeniden okunacak; sözün kısası mazi, hâl ve istikbâ‐
limiz bu sempozyumda ele alınacak,

Prof. Dr. Ramazan KORKMAZ
Ardahan Üniversitesi Kurucu Rektörü

6   
EDİTÖRLERDEN: “ÇANAKKALE RUHU VE MEHMET ÂKİF ERSOY”


Editörlerden:
“ÇANAKKALE RUHU VE MEHMET ÂKİF ERSOY”

Prof. Dr. Orhan Söylemez
Arş. Gör. Ferhat Uzunkaya
Araş. Gör. Fatih Kurtulmuş
Edebî sanatlar hayatın aynası gibidirler. Bu açıdan bakıl‐
dığında insanoğlunun en önemli tecrübelerinden ve hiçbir za‐
man ders almadığı, ama mecbur kaldığında da yapmak zorunda
olduğu savaşlar da edebiyatta aksini bulur. Tarihçilerin savaşı
anlatmaları başkadır, sanatçıların savaşı anlatmaları başkadır.
Bir ressam koskoca bir savaşı bir tabloya sığdırabilir ve o bir
tek tablo ile pek çok şeyi anlatabilir. Şair şiirinde bütün safhala‐
rı ile bir savaşı anlatabilir, savaşın kesitlerinden bahsedebilir,
ama daha da önemlisi insana savaşacak cesareti aşılayabilir.
Yazar, romancı veya hikâyeci de yine şair gibi insana vatanı,
milleti, dili, dini, ırkı için ölmeyi öğretebilir veya ölüme gönde‐
rebilir. Bunların dışında sanatkârlar, savaşa katılmış olan ve
tarihçilerin sadece sayıları ile ilgilendikleri insanı savaşın mer‐
kezine onu hafızalara, hatıralara silinmez harflerle kazırlar.
İşte bu kadar etkilidir sanat adamları. Hep söylenir, özel‐
likle millî hislerimize hitap eden günlerde sık sık gündeme gel‐
diği gibi bir millet olarak Türkler tarih yapmaktan yazmaya
vakit bulamamışlardır. Bu ne derece doğrudur, tartışılır. Şöyle
demek belki daha uygun düşer, “tarih yapmışız, ama yaptığımız
tarihi yazmak gibi bir yola gitmemişiz.” Halide Edip’in “Seyyid
Onbaşı” hikâyesinde bu durum şu cümlelerle verilir: “Biz eski
askeriz. Biz Çanakkale’yi yaptık.” Seyit Onbaşı’nın bu iki cümle‐
lik ifadesi onun savaşı umursamadığını gösterir. Bu kısa iki
cümle bile yukarıda ifade edilen ve Türk milletine has özelliği
kısa, ama öz olarak vermektedir. Yine hikâyede yazar onun bu

  7 
ORHAN SÖYLEMEZ/FERHATUZUNKAYA/FATİH KURTULMUŞ
 
tavrını şöyle değerlendirir: “Kendi kuvvetlerini ve yiğitliklerini
söylemeye, vaka ile tespit etmeğe hacet görmüyorlar.” Bu doğ‐
rudur ve genelleştirilmesinde de bir beis yoktur. Nitekim Ça‐
nakkale’yi yazanlar içinde millî edebiyatın da kurucularından
olan Ömer Seyfettin’in “Bir çocuk Aleko”sunu okumayan yoktur.
İngilizler lehine casusluk yapmaya çalışan Rum papazın hak‐
kından küçük Ali gelir. Aç, susuz, yorgun ve bir o kadar da ürkek
olarak köy yollarında ailesini aramakta olan Ali, Rum papazın
önderliğinde göç etmekte olan kafileye katılır. Kafile Gelibolu’ya
gider. Kilisede kalır, yer içer. Daha sonra Rum papaz, İngiliz
subayına verilmek üzere bir istihbarat mektubunu Ali ile gön‐
dermek ister. Rumlar arasında adı Aleko olan çocuk poturunun
astarına gizlediği mektubu Türk komutana götürür. Rumların
nasıl bir hile içinde oldukları bilgisini de onlara ulaştırır. Aleko,
bir kahramanlık peşindedir, zira Rum papazın kendi etrafındaki
Rumlara aşılamaya çalıştığı duygular onu derinden etkilemiştir.
Bunlar millî hassasiyeti, vatan ve millet sevgisini, vatan ve
millet için ölmenin yüceliğini anlatan sözlerdir. Rum papaz
kendine göre haklıdır, fakat Aleko onların sandığı gibi Rum de‐
ğil, Türk çocuğudur. Papazın kendi halkından istediği fedakârlı‐
ğı Aleko kendi halkı için yapmaya kararlıdır. Daha çocuk yaşta
yaşamış olduğu tecrübeler onu olgunlaştırmıştır.
Bunlar belki bugünden bakıldığında bir şey ifade etmiyor
olabilir, ama o günün şartları düşünüldüğünde yukarıda bahsi
geçen Halide Edip’in “Seyyid Onbaşı”sından aşağı kalır bir yanı‐
nın olmadığını göstermektedir. Bunlar birer menkıbe gibi anla‐
tılsa yeridir. Nitekim anlatılır da. Çanakkale’de yazılan destanı
anlatacak kelimeleri bulmak zordur. Fakat Türk tarihi bu tür
inanılmaz hadiselerle doludur. Yine Ömer Seyfettin’in “Başını
vermeyen şehit” hikâyesini okumayan yoktur. Orada kazanılan
zaferde de sıradan insanların göremediği, ama şehit düşen ar‐
kadaşına “Mehmet, Mehmet, canını verdin, başını düşmana
verme!” bağırışı ile yerden kalkıp, kellesini kestikten sonra kol‐

8   
EDİTÖRLERDEN: “ÇANAKKALE RUHU VE MEHMET ÂKİF ERSOY”

tuğuna sıkıştırıp uzaklaşmaya çalışan düşmanına yetişip bir


vuruşta öldüren ve başını kurtardıktan sonra orada şehadet
şerbetini içen hikâyedeki adıyla deli Mehmet’i unutmamak ge‐
rekir. Hikâyenin kahramanı Kuru Kadı bu olayı görür, gözlerine
inanamaz. Ertesi gün deli Hüsrev ile karşılaştığında ona sorar.
Deli Hüsrev için o savaş geride kalmıştır ve ıslık çalarak atını
tımarlamaktadır. “Hod gözlüye hiçbir şey gizli değildir!” cevabı‐
nı alır. Yani gönül gözüyle görene gizli yoktur. Kuru Kadı gördü‐
ğü bu inanılmaz hadisenin ağırlığı altında ezilir. Anlatmaması
gerekenleri etrafındakilere anlatmaya başlar. Diğer taraftan
artık Deli Mehmet’in mezarındaki nuru da, onu ziyarete gelen
melekleri de görmez olmuştur. İşte Çanakkale’yi kazanan ruh da
böyle bir şeydir zannederim.
Ömer Seyfettin, “Kaç yerinden” hikâyesinde ise milleti bu
zafere götüren askerin hâlini ve zafere nasıl ulaştığını göster‐
mektedir. Bu öyle bir fedakârlıktır ki girdiği çeşitli çarpışmalar‐
dan gazi olarak çıkan genç kahraman, tam kırk dokuz yerinden
yaralanmıştır. Almanya’da eğitim gören kahramanı elindeki
kemanı bıraktırıp kılıcı aldıran güç, kudret, duygu, sevgi nedir,
bunun üzerinde durmak gerekir. Onlar için şahsî kahramanlığın
yerini ordu ve milletin kahramanlığı alır. Motive edici güç, kud‐
ret işte budur.
Burada zikrettiğimiz birkaç hikâyeden ziyade, Çanakkale
Destanımız Mehmet Akif’in şiirlerinde kendini bulur. Akif’in
şiirleri bugün adını “Çanakkale Ruhu” adını koyduğumuz ulvi
değere ulaşır ve okuyucuya ulaştırır.
İşte bu sempozyumda da Türkiye’nin on sekiz değişik
üniversitesinden gelen on sekiz bilim adamı ile üniversite dı‐
şından katılan uzmanlar Âkif’in şiirlerine farklı açılardan bakı‐
yorlar; zira Akif’in;
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın.

  9 
ORHAN SÖYLEMEZ/FERHATUZUNKAYA/FATİH KURTULMUŞ
 
diyerek yücelttiği bu şanlı mücadele, tarihe gömülse bile sığma‐
yacaktır. Üzerinden yüzyıl geçse de oradaki ruh, günümüzde de
yaşamaktadır. Bunu da o destansı günleri gören, yaşayan, tec‐
rübe eden sanatkârlarımızın kalemlerinden çıkan yazılara borç‐
luyuz.
Prof. Dr. Nurullah Çetin’e göre İstiklal Marşımızın içeriği
kadar adı da çok önemlidir. Zira millî marşımızın adı, hem an‐
lam bakımından çok zengin bir çağrışım alanına sahiptir, hem
de Millî Mücadelemizin ruhunu ifade eder. İstiklal kavramı bu‐
gün de önemini hâlâ korumaktadır. İstiklal olmazsa Türk mille‐
ti, hem millet hem de devlet olarak varlığını koruyamaz. Türk
halkının İstiklal Marşı, salt edebî bir metin olarak değil, adıyla
da özel bir anlam dünyasına sahiptir. Çetin’in başlığa yerleştir‐
diği “istiklal” kavramı, aslında “Türk’ün hem karakterini hem de
millî şahsiyetini yansıtan temel değerler”den biridir.
Prof. Dr. İsmail Doğan, bugün her zamankinden daha çok
ihtiyaç duyduğumuz Mehmet Akif Ersoy’un şiirlerindeki sosyo‐
lojik içeriğe dikkat çekiyor. Çünkü Akif, Osmanlı devletinin son
dönemini yaşamıştır. Bu yüzyıl koca bir devletin makûs sonunu
gören‐öngören ve tanık olan aydınların çağıdır. “Sosyalleşmesi‐
ni bu çalkantılı dönemin gergin, netameli ve endişeli ortamında
tamamlayan her eğitimli genç gibi Akif de gençliğin ve gençliği‐
nin bu kaygılarını derinden hissetmiştir.” Bu duyarlılık sözü
edilen genç aydınlar kuşağının çok yönlülüğünün de sosyolojik
arka planını oluşturur. Dolayısıyla Âkif’i ve onun şiirlerini, felse‐
fesini daha iyi anlayabilmek için içine doğup, içinde yetiştiği,
sosyolojik yakıcı ve yıkıcı gelişmeleri dikkatlice okumak gere‐
kir.
“Çanakkale geçilmez!..”
Bu kavram şanlı Türk tarihine büyük bir zafer olarak
kaydedilmiştir. Prof. Dr. Ertuğrul Yaman da işte bu Çanakkale’yi
geçilmez kılan ruha yakından bakıyor ve bu ruhu yaşatan veya

10   
EDİTÖRLERDEN: “ÇANAKKALE RUHU VE MEHMET ÂKİF ERSOY”

yaşatması beklenen Âsım’ın neslini mercek altına alıyor. Nedir


bu nesli diğerlerinden ayıran özellikler?
Her şeyden önce Asım’ın veya onun fikir babası Âkif’in
içinden çıkıp geldiği yedi düvelin topuyla tüfeğiyle, gemileriyle
boğazımıza dayandığı Çanakkale Savaşı, Yaman’ın ifadesi ile “…
yalnızca bir savaş değil; tarihe not düşülen eşine rastlanmayan
bir destandır. Çünkü, o dönemde Osmanlı’nın hızlı bir çöküş
dönemine girmesi fırsat bilen “yedi düvel” adeta Osmanlı’nın
tepesine çökmüştür. İslam ve Türk düşmanları, hepsi bir olup
saldırıya geçtiler. Mehmet Akif’in ifadesince;
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.”
Çanakkale’yi geçemediler, geçemezler de. Nitekim, Türk
milletinin serhaddi, ölümden korkmayan ruhumuzdu” ve İstik‐
lâl Marşımızda ifadesini bulan “iman dolu göğüs” idi. İşte bu
yüce ruhtu yedi düveli Çanakkale’de durduran ve boğazın sula‐
rına gömen. Yaman’a göre bu ruhun özeti: Ya şehitlik ya gazilik;
parolası ise ya istiklal ya ölümdür!
Prof. Dr. Ülkü Eliuz ise, “ya istiklâl ya ölüm!” parolası ile
yedi düvelin karşısında duran Türk milletinin bu ruhunun “Bi‐
reysel ve zamansal dönüşüm dinamiklerinin etkili olduğu tarih‐
sel ve sanatsal ilerleyişler/değişmeler sürecinde iletişimin ol‐
duğu her durumda göstergeler, kodlar”ını inceliyor. Kendilerin‐
den başka bir şeye/şeylere gönderme yapan eylem ve yapıları
yani göstergelere dikkat çekiyor. Zira, “Türk toplumunun zihin
haritalarından olan Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale Şehitleri‐
ne adlı şiiri, kutsal (dini ve milli) göstergeler uzamı niteliğinde‐
dir. Aydınlanmış bir bilinçle geleceğe yönelen Mehmet Akif Er‐
soy, içsel dönüşüm mesajlarının metinleştiği Çanakkale Şehitle‐
rine aracılığıyla bireyin zihinsel ve algısal değer halinde ye‐
ni’den doğumunu yalıtık sınırlamaları aşan bir söylemle ifade
eder. Türk‐İslam Ruhu’nun oluşum öykülerinden olan Çanakka‐
le Savaşlarını tarihi verileri de kapsayan destansı bir söyleme
  11 
ORHAN SÖYLEMEZ/FERHATUZUNKAYA/FATİH KURTULMUŞ
 
kavuşturan metin, bireysel kaygılardan uzak, ruhsal gücün
maddi güçle bütünleşmesinden doğmuş kahramanca yaşayışın
özgün bir dönüşüm içinde kurgulanır. Eserde, İslami‐Türk kül‐
türünde insanın kendini yeni’leme edimi bedenin değil, yaşamın
ölümü merkezli bir yaklaşımla yaşam‐ölüm diyalektiğinde ev‐
rensel diriliş öyküsü sunulur” diyor Eliuz.
Doç. Dr. Ayfer Yılmaz ise Akif’in şiirlerindeki tarihî ve
sosyolojik yapıların dışında yaşanan o dönemi aktaran ve top‐
lumun değişik katmanlarını gösteren çocuklara dikkat çekiyor;
çünkü şair büyük bir açık yüreklilikle ve gördüklerini şiirlerinde
anlatıyor. Akif şiirlerinde, yakıcı ve yıkıcı olayların yaşandığı,
bir devrin batmaya başladığı, toplum içinde sosyolojik çöküntü
ve çözülmelerin yaşandığı o yıllarda çocukların hem toplum
hem de aile içindeki yerini sanatçı duyarlılığı ile işliyor. Akif:
“Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem;
Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım!”
Doç. Dr. Aysun Sungurhan, Akif’in şiirlerinde eski Türk
edebiyatının izlerini arıyor. Eski veya klasik olarak adlandırdı‐
ğımız edebiyatımızın 19. Yüzyılın ikinci yarısına kadar süregel‐
diği herkese malumdur. Dolayısıyla uzun yıllara yayılan bir geli‐
şim süreci olan ve klasikleşen edebiyatın günümüzde de devam
ediyor olması, etkisini sürdürüyor olması yadsınamaz bir ger‐
çektir. Nitekim günümüzde de “gelenekten yararlanmak” olarak
bilinir ve şairler tarafından klasik edebiyatın imkânları, sınırları
şairler tarafından kullanılagelir. Bu edebiyatın temel kaynağını
teşkil eden İslami anlayış ve oradan gelişen tasavvuf düşüncesi‐
dir. Akif de şiirlerinde eski edebiyatın imkânlarını kullanarak
şiirler yazmış, şiirlerinde tasavvuf düşüncesinin hayal, mazmun
ve vezinlerini kullanmıştır.
Dr. Sungurhan’a göre Akif, “şiir anlayışı bakımından millî
duyarlılığı gerçekçi bakış açısıyla yansıtan, toplumu yönlendir‐
meyi kendine amaç edinen, idealist bir şairdir.”

12   
EDİTÖRLERDEN: “ÇANAKKALE RUHU VE MEHMET ÂKİF ERSOY”

Doç. Dr. Sefa Yüce, biraz evvel bahsettiğimiz ve Akif’in şi‐


irlerinde zaman zaman eleştirdiği, yer yer uzak kalamadığı ta‐
savvuf anlayışı ve klasik edebiyatın imkânlarını kullandığı fikri‐
ni pekiştiren bir konuya temas ediyor. Dr. Yüce, “bir şahsiyet
abidesi olarak” Akif’i anlamak için onun “sanat ve hayat anlayı‐
şının temelini oluşturan Kur’an ve bilim” konusuna temas edi‐
yor. “Hem Doğu, hem de Batı edebiyatına vakıf olan Akif, eserle‐
rinde hakikati savunur. Ona göre sanat, sadece “tasannu” yap‐
mak değildir. Sanatın asıl görevi, millet adına hakikati dile ge‐
tirmektir. Ahlaklı olmayı kendine şiar edinen Akif, kaotik dö‐
nemlerde Türk milleti adına önemli görevler üstlenir ve Türk
milletinin sesi olur.” Dr. Yüce, ‘Safahat’ta Türk milletinin mace‐
rasını anlattığına inandığı Akif’in “kendini Türk milletine ada‐
yan sahih bir aydın” ve şair olduğunu belirtir.
Yard. Doç. Dr. Süleyman Doğan, Akif’in “aslında tam bir
mümin ve Müslüman kimliği” taşıdığını söyleyerek onu şekil‐
lendiren ortama, coğrafyaya ve topluma yakından bakmayı ter‐
cih ediyor. “Akif baba yoluyla Balkanlardan Arnavut, ana yoluy‐
la Buharalı bir Türk’ten doğmadır. Dolayısıyla Mehmet Akif tam
Osmanlı imparatorluğunun göbeğinde, damarında onu temsil
eden bir kimlik ve kişiliktir.”
Dr. Doğan’a göre “Mehmet Akif’i Akif yapan bir kere doğ‐
duğu semt, ailesi, yine fatih semti ve aldığı tahsildir. Akif aynı
zamanda o savaş döneminin yıkılış psikolojisini içinde var ol‐
muş bir kimsedir. Öyle yıkılış psikolojisi ki bir ümitsizlik bir
çaresizlik içindedir. Bu durumun bütün ıstırabını içinde hisse‐
den bir kimsedir.”
Akif’in bir ideali ve de bir ideası vardır. Şiirlerinde bir
model sunar. Bu model de “Asımın Nesli” gençlik örneğidir.
Mehmet Âkif Ersoy’un şiirlerindeki toplumsal idealizme
yakından bakan ve bu bakış açısıyla “Asım Nesli”ni inceleyen
yalnızca Dr. Doğan değildir. Yard. Doç. Dr. Yeliz Akar da toplu‐
mun tarihsel gelişimi ve değişimi sürecini inceleyerek genelde
  13 
ORHAN SÖYLEMEZ/FERHATUZUNKAYA/FATİH KURTULMUŞ
 
edebî eserlerdeki özelde de Akif’in şiirlerindeki yansımalara
göz atıyor. Akif’in içinden çıktığı Osmanlı toplumundaki önemli
kırılma ve değişimin yaşandığı tarih olarak karşımıza 1859 çı‐
kar. Dr. Akar’a göre değişim ve gelişim serüveninin edebi eser‐
lerde yankı ve yansıma bulduğu bu zaman dilimi ile başlar ve
özellikle “milli edebiyat döneminde ivme kazanarak günümüze
kadar devamlılık gösterir. Bilhassa milli edebiyat döneminde
yazılan eserler, derin buhranın ve sancılı bir oluş vetiresinin
izlerini taşır; yaklaşık iki yüzyıldır büyük bir yenilgi süreciyle
beslenen umutsuzluk ve “meskenet” dönem insanını çepeçevre
kuşatmıştır.”
Bu süreçle birlikte başlayan ve Dr. Akar’ın ifadesi ile söy‐
lemek gerekirse insandaki “bozulma ve çürüme” Akif’in şiirle‐
rinde somut olarak okuyucunun karşısına çıkar. Durumu tespit
eden Akif, “toplumun ihtiyaç duyduğu yaşama refleksini mu‐
hayyilesinde şekillendirir ve Asım adını verir. Asım, insanın
içine battığı sorunlar karşısında güçlü bir yaşam hamlesi gibi
duran ve milli mefkûre ülküsü taşıyan mitopoetik bir değerdir.”
“Geçmişe ait bellek mekânlarının, inancın, kararlılığın, cesaretin
ve yeniden var olma enerjisinin tüm saklı güçleri bu ateşin ka‐
raktere ‐Asım’a‐ refakat edecek; gelecekteki var oluşumuz, bu
iradi insanın tasavvuruyla yeniden şekillenecektir. Bu bağlamda
Asım, sadece doğan ve ölen bir beden değil; toprağa düştüğü
anda bile ruhuyla yeni sürgünler vermeye hazır güçlü bir to‐
humdur.”
Yard. Doç. Dr. Sema Özher Koç “Millî kimlik” kavramı et‐
rafında Çanakkale Ruhu ve bu ruhun Mehmet Âkif Ersoy’un
şiirlerindeki yansımaları” başlıklı tebliğinde 19. Yüzyılda millî
kimliğini fark eden ulusların bağımsız devlet kurma mücadele‐
sine dikkat çeker. Avrupa’daki millî uyanışın etkileri Osmanlı
topraklarında da hissedilmeye başlar. Trablusgarp ile başlayan
ve Balkanlarda devam eden çözülme, yıkılma, parçalanma ve
yok oluş yolundaki hızlı gidiş Çanakkale’de yaşanan ve yaratılan

14   
EDİTÖRLERDEN: “ÇANAKKALE RUHU VE MEHMET ÂKİF ERSOY”

destanla nispeten son bulur. Son bulur çünkü Çanakkale’de elde


edilen başarı Türk milletinin yeni ve millî bir devlet kurma ira‐
desini yaratmıştır.
Doç. Dr. Mitat Durmuş, “Tarih, bireyler açısından olduğu
gibi uluslar açısından da belleği temsil eder. Belleğin şekillendi‐
rilmesindeki özne, insan olmakla birlikte, zamanla insanı şekil‐
lendirecek özne de bellek olmaya başlar. Dolayısıyla tarih‐insan
ilişkisi karşılıklı bir etkileşim sürecidir” diye tanımladığı “tarih”
kavramı algısından sonra Akif’in şiirlerinden hareketle “kişioğ‐
lunun tarihsel bir sese dönüşmesini” inceliyor. Dr. Durmuş’un
bakış açısında “tarihsel ses” ifadesi veya kavramı “geçmişlik”
olarak değil “kümelenmiş bir bilinç” karşılığı olarak kullanılıyor.
Tarihsel sese kulakların tıkanması durumunda millî bilincin
zayıflaması tespiti, günümüz için de geçerlidir. Öyleyse çare
olarak Akif gibi zamanında millî bilince katkı yapan şairlerimi‐
zin şiirlerine kulak vererek veya gençliğin dikkatini o tarafa, o
tarihsel sese yönlendirerek millî bilinci uyanık tutmak ve gere‐
kirse daha da yükseltmeliyiz. Günümüz Türkiyesinde de Akif’in
sesine ve söylemlerine ihtiyaç ziyadesiyle vardır.
Doç. Dr. M. Fatih Kanter de “sanatçıların toplumsal bilinci
uyandırmakla görevli seçilmiş kişiler” olduğunu vurguluyor.
Sanatçı veya genel adıyla aydınlar, genelde tüm toplumların
özelde de Türk toplumunun varlık alanından silinmek istendiği
zamanlarda sorumluluk aldıkları bilinen bir gerçektir. Aldıkları
sorumluluk ile yazdıkları veya verdikleri eserlerle toplumu bi‐
linç düzeyinde uyanık tutmak, kolektif aidiyet duygularını yük‐
sek tutmaktadırlar. Toplumsal bilinci ve kolektif aidiyeti oluştu‐
ran ve üzerinde dikkatle durulması gereken unsurlar da “dil
bilinci, tarih bilinci, millet olma bilinci, yurt/vatan bilinci ve
ortak inanç/din bilinci olarak” karşımıza çıkıyor. Bu unsurlar
gerek Ziya Gökalp’in gerekse Anthony Smith’in de ifade ettiği
gibi “Millî kimlik”i oluşturan kavramlardır. Akif’in şiirlerinde de
bu izlekleri takip etmek mümkündür. Dr. Kanter’in ifadesiyle;

  15 
ORHAN SÖYLEMEZ/FERHATUZUNKAYA/FATİH KURTULMUŞ
 
“… Çanakkale Savaşı ve ardından başlayan Kurtuluş Savaşı sıra‐
sında Türk milletinin varlık‐yokluk mücadelesi toplumsal bi‐
linçlenme sürecini de beraberinde getirir. Bu bilinç toplumsal
refleksin eyleme dönüşümü olarak da görülebilir. Zira yurdu,
ırzı, dini, bayrağı, dili yok edilmeye çalışılan Türk milleti, millî
bir uyanış yaşamış ve cepheden cepheye koşmuştur.”
Akif’i farklı açılardan okumanın mümkün olduğunu söy‐
lemeye gerek yok. Nitekim Yard. Doç. Dr. Vedi Aşkaroğlu, millî
şairimizi post modern algı üzerinden okuyor. Çünkü Akif, şiirle‐
rinde Türk milletini veya genelde Müslümanları yüceltmiyor,
bilakis gördüğü yanlış ve eksiklikleri eleştiriyor, hem de çok
açık bir dille eleştiriyor. Dr. Aşkaroğlu’na göre Akif, “… İslam
toplumunun olumsuz yönlerine dikkat çekerek, medeniyet bağ‐
lamında hangi tavırların değişmesi, hangi eylemlerin benim‐
senmesi ve hangi değerlere sahip olunması gerektiği konusunda
saptamalar” yapıyor ve “İslam dünyası ile bağdaştırdığı Doğu
toplumu ve Batı arasındaki ilişkileri bir tür güç ve iktidar, hatta
medeniyet çatışması olarak” görüyor.
Bu açıdan bakıldığında 20. Yüzyılın başlarında yazılmış şi‐
irlerde, aynı yüzyılın sonlarında ortaya çıkan ve hızla yükselen
“post modern zamanın gerçekleri ile benzerlikler” taşıyor.
Dr. Aşkaroğlu, “Modernizm, doğrudan müdahaleler yo‐
luyla dünyayı şekillendirme ve Batı'nın yayılmacı amaçlarına
hizmet etme gibi özellikleri içinde taşır. Post modernizm ise,
daha ziyade kültürel değişimi amaçlayarak, insan ve toplum
kavramlarını deforme eder. Tüketim kültürünü tetikler. İmge‐
lerle insanların değerlerini oluşturur. Ulus devletlerin içindeki
farklı etnik ve dini toplulukları özgürlük, bağımsızlık gibi kav‐
ramlarla ayrıştırır. İç çatışmalara zemin hazırlayarak, Batı'nın
yine yayılmacı amaçlarını gerçekleştirmesine olanak tanır” di‐
yerek önemli tespitlerde bulunuyor. Bunları yaparken de Akif’in
hem şiirlerine hem de halka hitaplarına bakıyor ve Samuel
Huntington’un kavramlaştırdığı (The Clash of Civilizations‐
16   
EDİTÖRLERDEN: “ÇANAKKALE RUHU VE MEHMET ÂKİF ERSOY”

Medeniyetler Çatışması) Doğu‐Batı medeniyet çatışması bağla‐


mında belirlediği olguları ve sadece şekilsel bir değişim geçiren
Batı yayılmacılığı ve Doğu kültürlerinin tavırlarını” tespite giri‐
şiyor.
Şamil Yeşilyurt, Akif’in şiirlerinin yığınağı olan Safahat'‐
taki kişi/kişiler dünyasına yoğunlaşarak millî kimlik inşasına
dikkat çekiyor. Yazısına başlarken de toplumların ihtiyaç duy‐
dukları dönemlerde öne çıkan ve fikirleri ile kitleleri harekete
geçiren aydınlara vurgu yapıyor. Özellikle zor zamanlarda ken‐
dilerini hissettiren sanatçılar “… bireyden hareketle topluma
yayılan kimlik inşasına katkı sunarlar” diyor Yeşilyurt. Akif’in
ortaya çıktığı dönem de “Osmanlı Devleti’nin son zamanları ve
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türk kimliğinin çağın şartlarına
göre yeniden düzenlenmesi bir zorunluluk hâlini” aldığı bir
zaman dilimidir. Akif’in şiirlerinde de görüleceği gibi 20. Yüzyı‐
lın başlarında “… yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan Türk
milletinin geçmişteki şanlı günlerine dönmek, tarihteki ideal
kişilerin eylemlerini kolektif yapıya hatırlatmak, toplumdaki
bozuklukların kaynağını işaret etmek, varlık mücadelesinin yine
milletin kendi özüne dönmekle kazanılacağına inanmak” bu
dönemdeki kimlik inşasının temel dayanakları olmuştur.
Prof. Dr. Enver Töre, üzerinde pek fazla durulmayan, fa‐
kat önemli bir konuya temas ediyor yazısında. Türk milletinin
destansı zaferi “Çanakkale”yi, sahneye aktarılmış veya henüz
aktarılmamış yönleriyle ele ala alıyor. Günün anlam ve önemini
“…Osmanlı devleti acılarla sonlanırken; sancılarla da olsa, yeni
Cumhuriyet’in, kuruluş yıllarını ve bugünlere gelmesini idrak
edebilmek” olarak belirten Dr. Töre, henüz sinemaya aktarıl‐
mamış, sorumluluk alacak senarist ve yapımcıları bekleyen
“muhteşem sinopsis” Çanakkale’yi görselliğiyle paylaşıyor.
Nihayet, Hüseyin Yeniçeri genel bir değerlendirme gibi
olan yazısında Akif’in şiirlerinin belirgin özelliklerini ortaya
koyuyor. Çanakkale önemlidir; çünkü bu zafer Türk milletine
  17 
ORHAN SÖYLEMEZ/FERHATUZUNKAYA/FATİH KURTULMUŞ
 
“iki kahraman armağan eder: Mustafa Kemal ve Mehmet Akif.”
Tarihi yapan “ruh”un tarihi yazanla sonsuzlaştığına vurgu ya‐
pan Dr. Yeniçeri, “Tarihi yapanın ruhu tarihi yazanda, tarihi
destanlaştıranda varsa ortaya ölümsüz sanat ürünü çıkar. İşte
bu nedenle Mustafa Kemal’in tarih sahnesinde milletinin makûs
talihini çeviren kahramanlığı, Mehmet Akif’in Çanakkale Şehit‐
lerine başlığını taşıyan destansı şiiri ile bir başka kahramanlığa
yol açmıştır. Bu yüzden Mehmet Akif de zaferle sonuçlanan Ça‐
nakkale Savaşını bütün heyecanıyla yaşatan şiiri ile aynı ruhu
taşıdığını kanıtlamıştır.” Yazısıyla Dr. Yeniçeri, Mehmet Akif’in
sanatçı kişiliğine giden yolların ana çizgilerini belirlenmeye ve
Akif’in başarısını sağlayan köşe taşlarını ortaya koymuştur.

18   
EDİTÖRLERDEN: “ÇANAKKALE RUHU VE MEHMET ÂKİF ERSOY”

İÇİNDEKİLER
 

SUNUŞ
Mehmet Nuri PARMAKSIZ/İLESAM Genel Başkanı .............3
ÇANAKKALE’DEN MEKTUPLAR
Prof. Dr. Ramazan KORKMAZ/Ardahan Üniversi‐
tesi Kurucu Rektörü .....................................................................................5
Editörlerden: “ÇANAKKALE RUHU VE MEHMET ÂKİF
ERSOY”
Orhan Söylemez/ Ferhat Uzunkaya/
Fatih Kurtulmuş...................................................................................7
İSTİKLAL MARŞIMIZIN ADI
Nurullah Çetin............................................................................23
MEHMET AKİF ERSOY’UN ÇANAKKALE RUHUNDA
BULDUĞU SOSYOLOJİK TEMALAR
İsmail Doğan...............................................................................39
ÇANAKKALE’Yİ GEÇİLMEZ KILAN RUH: ÂSIM’IN NESLİ
Ertuğrul Yaman .........................................................................49
KUTSAL GÖSTERGELER DİZGESİ: ÇANAKKALE
ŞEHİTLERİNE
Ülkü Eliuz ....................................................................................63
ÂKİF’İN ŞİİRLERİNDE ÇOCUKLAR
Ayfer Yılmaz ...............................................................................85
MEHMET ÂKİF ERSOY’UN ŞİİRLERİNDE KLASİK TÜRK
EDEBİYATININ İZLERİ
Aysun Sungurhan................................................................... 101
BİR ŞAHSİYET ABİDESİ OLARAK MEHMET ÂKİF
ERSOY’U ANLAMAK
Sefa Yüce ................................................................................... 123

  19 
ORHAN SÖYLEMEZ/FERHATUZUNKAYA/FATİH KURTULMUŞ
 
MEHMET AKİF’İN TEFEKKÜRÜNDE ASIM’IN NESLİ
GENÇLİĞİ
Süleyman Doğan .................................................................... 141
MEHMET ÂKİF ERSOY’UN ŞİİRLERİNDE TOPLUMSAL
İDEALİZM: ASIM NESLİ
Yeliz Akar ................................................................................. 153
“MİLLÎ KİMLİK” KAVRAMI ETRAFINDA ÇANAKKALE
RUHU VE BU RUHUN MEHMET ÂKİF ERSOY’UN
ŞİİRLERİNDEKİ YANSIMALARI
Sema Özher Koç...................................................................... 167
KİŞİOĞLUNUN TARİHSEL BİR SESE DÖNÜŞMESİ
BAĞLAMINDA MEHMET AKİF ERSOY
Mitat Durmuş .......................................................................... 177
MEHMET ÂKİF ERSOY’UN ŞİİRLERİNDE KOLEKTİF
AİDİYETİN GÖSTERGELERİ
M. Fatih Kanter ....................................................................... 199
POSTMODERN ALGI ÜZERİNDEN ÂKİF'İ YENİDEN
OKUMAK
Vedi Aşkaroğlu ....................................................................... 219
SAFAHAT'TAKİ KİŞİ DÜNYASI VE MİLLÎ KİMLİK İNŞASI
Şamil Yeşilyurt........................................................................ 237
SİNEMADAKİ ÇANAKKALE ZAFERİ YAHUT SİNEMAYA
HÂLÂ AKTARILMAYI BEKLEYEN MUHTEŞEM SİNOPSİS
Enver Töre ........................................................................................ 267
MEHMET ÂKİF ERSOY’UN ŞİİRLERİNİN BELİRGİN
ÖZELLİKLERİ
Hüseyin Yeniçeri.................................................................... 277
 

20   

You might also like