You are on page 1of 43

�NS�Z

Tommaso Campanella (1568-1639), d��ncelerini yirmi yedi y�ll�k hapis hayat�yla


�demi� bir d��nce kahraman�d�r. Onun ya�ad��� d�nem, Avrupa katolik d�nyas�n�n
par�alanmaya ba�lad���, modern d�nyay� haz�rlayan politik, ekonomik ve k�lt�rel
olaylar�n olu�tu�u g�nlere rastlar. Daha XIV. ve XV. y�zy�llarda, katolik
Kilisesinin kat� dogmalar�na, b�y�k ve haks�z zenginli�ine, derebeylik d�zeninin
k�t�l�klerine kar��, �e�itli tarikatlar�n �nderli�inde, yer yer ba� g�steren
ayaklanmalar Avrupa'y� ba�tan ba�a saran bir nitelik kazanm�t�. Bir yandan
Kilisenin, bir yandan da kral kuvvetlerinin bast�r�p ortadan kald�rd��� bu tarikat
ayaklanmalar�, ba�ka ba�ka yerlerde, ba�ka adlarla yeniden �rg�tlenip harekete
ge�iyordu. �te, Bohemya'da uzun s�re etkin olan Picard'lar ya da Adamist'ler! �te,
�talya, Fransa ve Almanya'da �insan�n bu d�nyada mutlu olmas�n� isteyen
Beggard'lar! �te, �ngiltere'deki Wyclif'�iler, orta Avrupa'daki Hus'cular! B�t�n bu
tarikatlar, dinsel yenilikler yan�nda, daha hakl� bir toplumsal d�zen kurma �abas�
i�indeydiler. Hus'cular�n bir kolu olan Taborit'ler, dinsel t�renlerin bir �o�unu
atmakla kalm�yor, din reformunu mal ortakl���na dayanan toplumsal bir devrimle
tamamlamak istiyorlard�.
�te, Campanella bu toplumcu g�r�ten, bu devrimci ilkelerden yola ��kar ve �Ben
do�acak yeni sabahlar�n �an sesiyim� der. Ne yaz�k ki, ufukta beliren bu yeni
sabah� g�remiyecektir. Ama, onun ad� felsefe ve sosyal doktrinler tarihinde, bir
m�jdeci olarak, ya�am� ve ya�ayacakt�r.
Campanella, �talya'da Calabria b�lgesinde Stilo kasabas�nda d�nyaya geliyor. Daha
k���k ya�tan, �st�n zek�s� ve okumaya olan a��r� tutkunlu�uyla dikkati �ekiyor. On
�� ya��nda �e�itli konular �st�ne �iirler yaz�yor, uzun uzun s�ylevler veriyor. On
be� ya��nda Cosenza dominiken manast�r�na giriyor ve orada Aquino'lu ermi�
Augustinus'un ��omma Theologica�s�n� defalarca okuyor. �ok ge�meden manast�rda
okumad��� eser kalm�yor. Bilgiye olan susuzlu�unu bir �iirinde ��yle dile
getiriyor: �D�nyan�n b�t�n kitaplar� doyuramaz kafam�n a�l���n�. Neler neler
okumad�m! Ama yine de kafam�n a�l���ndan �l�yorum... Anlay��m artt�k�a, bilgim
eksiliyor...�
Dinsel konulardan az zamanda b�kan Campanella, felsefeye veriyor kendini. B�y�k
�talyan filozofu Telesio'da arad��� �nderi buluyor. Do�ruyu kitaplardan �ok,
tabiat�n g�zleminde arayan Telesio, Aristoteles'in b�t�n bir �a�� etkileyen
felsefesine kar�� tabiat felsefesini savunuyordu. Bu ama�la da Academia Telesiana
ad�yla bir felsefe derne�i kurmu�tu. Telesio'nun temel d��ncesi �uydu: Bilim soyut
kavramlardan de�il, ger�ek varl�klardan yola ��kmal�d�r; deney, bilimin ba�vurmas�
gereken temel kurald�r.
Campanella yirmi iki ya��nda ilk eserini yaz�yor. Bu, Telesio'yu d�manlar�na kar��
savunmak ve Aristoteles felsefesini ��r�tmek amac�yla kaleme ald��� Philosophia
sensibus demostratat't�r. Eser cizvitlerin sald�r�s�na u�ruyor. Sapk�nl�k ve
b�y�c�l�kle su�lanan Campanella, Papa'n�n emriyle Cosenza'dan ayr�l�p Stilo'ya
d�nmek zorunda kal�yor. Stilo manast�r�nda bo� vakitlerini okumak, bilgisini
artt�rmakla de�erlendiren Campanella, �ok ge�meden �bu dar ve karanl�k hapis-
evinden� ka��yor. On y�l, �talya'y� ba�tan ba�a dola��yor. Venedik'te Galile'yle,
daha bir �ok tarih�i ve filozofla tan��yor. U�rad��� yerlerde, al��lm� d��ncelerle,
k�r inan�larla sava��yor. �talya'n�n hemen b�t�n b�y�k kentlerini g�rd�kten sonra,
sava�kan ve kararl�, Stilo'ya d�n�yor.
Campanella'n�n hayat dram� burada ba�l�yor. 1600'lerde b�t�n g�ney �talya,
�spanya'n�n bir s�m�rgesi haline gelmi�ti. �zellikle Calabria b�lgesi, din
adamlar�n�n elinde daha da yoksulla�m�t�. Bir yandan enkizisyon vah�eti, bir yandan
yoksulluk, toplumsal isteklere yol a�maktayd�. K�lt�r merkezleri olan kitapl�klar
ve akademiler kapat�lm�t�. Serbest d��nce manast�rlarda bar�nabiliyordu ancak.
Yurdunu �spanyol boyunduru�undan kurtarmay� d��nen Campanella bir ayaklanma
tertiplemeye ba�l�yor. Pietro Giannone �Napoli Tarihi� adl� eserinde bu ayaklanma
i�in �unlar� s�yl�yor: �Campanella yeni d��nceleri, �zg�rl�k ve cumhuriyet
tasar�lar�yla az kals�n Calabria'n�n alt�n� �st�ne getirecekti. Krall�klar� yeni
bir d�zene sokmaya, toplumlar� y�netecek anayasalar koymaya kadar ileri g�t�rm�t�
i�i.� Anla��lan, Campanella, sonradan hapiste yazaca�� G�ne� �lkesi'nin toplum
d�zenini daha o zamandan tasarlam�, politik ayaklanmay�, daha �nceki sapk�n
tarikatlar�n yapt��� gibi, toplumsal bir reformla tamamlamaya kalkm�t�.
Papa Paulus V, Urbanus VII, Bacon ve Richelieu gibi astrolojinin �zel etkilerine
inanan Campanella, y�ld�zlardaki birtak�m belirtilere bak�p, d�nya y�z�nde,
�zellikle Napoli krall���nda ve Calabria'da devrimler olaca��n� s�yl�yordu. Dinsel
ve toplumsal alanda gerekli sayd��� yenilik d��ncelerini bir�ok manast�r
rahiplerine benimsetmi�ti. Giannone'ye bak�l�rsa, �� y�z� a�k�n rahip bu
ayaklanmaya kat�l�yor. Bir �ok vaiz halk�n aras�na girip ��zg�rl��e kavu�mak,
parayla insan kan� ak�tan, yoksullar� ezen kral adamlar�n�n i�kencelerine son
vermek i�in birle�meye� �a��r�yorlar onu. Napoli'li bir�ok soylularla birlikte bir
hayli piskopos da bu ayaklanmay� destekliyor. Bu ara, bir T�rk donanmas�n�n yard�m�
da sa�lan�yor.
Ama, ayaklanma �nceden haber al�narak �nleniyor ve bir T�rk gemisine ka�mak �zere
anla�t��� bir kay�k��y� bekleyen Campanella bir kul�bede yakalanarak Napoli'ye
g�t�r�l�yor. At�ld��� hapisevinde korkun� i�kencelere u�ruyor. �Atheimus
triumphatus� adl� eserinin �ns�z�nde Campanella �ekti�i i�kenceleri ��yle
anlat�yor:
�Elli hapisevine girdim ��kt�m. Yedi kez, t�yler �rpertici i�kencelere u�rad�m. Son
i�kence k�rk saat s�rd�. Bedenimi iplerle s�k� s�k� sar�p kan revan i�inde
b�rakt�lar. Ellerimi arkaya ba�lay�p, sivri bir kaz���n �st�ne salland�rd�lar beni.
K�rk saat sonra beni �ld� sand�lar, i�kenceyi durdurdular. �kencecilerimden
baz�lar�, daha da can�m� yakmak i�in, as�l� bulundu�um ipi habire oynat�yor, boyuna
k�f�r savuruyorlard�. Baz�lar� da, �Yaman adam, do�rusu� demekten kendilerini
alam�yorlard�. Hi� bir �eyle sarsamad�lar, alt edemediler beni, bir tek s�z bile
alamad�lar a�z�mdan.1 Tam alt� ay s�ren bir hastal�ktan, bir mucizeyle kurtulduktan
sonra, bir �ukura att�lar beni. On be� ay kald�m orada. Sonra yarg�� �n�ne
��kar�ld�m. �nce bana: ���renmedi�in �eyi nas�l bilebilirsin? �eytan m� var senin
emrinde?� diye sordular. Ben de: �Bildiklerimi ��renmek i�in, sizin i�ti�iniz
�araplar�n on misli kandil ya�� harcad�m� diye kar��l�k verdim. �� D�zmeci adl�
kitab� yazmakla su�lad�lar beni. Oysa, ben daha d�nyaya gelmeden bas�lm�t� bu
kitap. Beni Demokritos'un d��ncelerini benimsemekle, kiliseye kar�� d�manca
duygular beslemekle, din kurallar�n�n d��na ��kmakla su�lad�lar. G�ne�'te, Ay'da ve
y�ld�zlarda devrimleri haber veren belirtileri ileri s�r�p ayaklanmalar
haz�rlamakla, d�nyay� sonsuz ve bozulmaz g�steren Aristoteles'e kar�� ��kmakla
su�lad�lar beni. B�t�n bunlardan �t�r�, beni t�pk� Jeramiah gibi, havas�z, ��ks�z
bir �ukura t�kad�lar.�
Campanella'n�n hapislik hayat� yirmi yedi y�l s�r�yor. B�ylesine uzun bir i�kence
hayat�na Campanella gibi ruh ve kafaca sa�lam, inan�lar�nda sars�lmaz bir insan
dayanabilirdi ancak. Nitekim i�kencecilerine kar�� ba�� hep havada kal�yor,
onlardan ne ba��lanmas�n� istiyor, ne de yard�m bekliyor. �stedi�i tek �ey, kitap,
k���t ve kalem; yani, kafas�n� beslemek ve kafas�n�n �r�nlerini d�ar�ya sa�mak.
Campanella'n�n hapis hayat� 1626'da sona eriyor. �spanya kral� Philip III'�n
�l�m�nden sonra (1621), papa Urbanus VIII �in be� y�l s�ren �abas�yla serbest
b�rak�l�p Roma'ya gidiyor. �ok ge�meden, pusuda bekleyen d�manlar�n�n sald�r�s�na
u�ruyor ve Frans�z el�isinin yard�m�yla Fransa'ya ka��yor. Kardinal Richelieu ve
Louis XIII.'den yak�nl�k ve yard�m g�ren Campanella �mr�n�n geri kalan k�sm�n�
Paris'te dominiken manast�r�nda sessiz ve rahat, ge�iriyor. 1639'da, yetmi� bir
ya��nda �l�yor.

*
Campanella,hemen hepsi L�tince olan say�s�z eserler yazm�t�r. Felsefe tarihinde
Campanella'n�n ad�, Aristoteles felsefesinin d�man� ve deneysel y�ntemin �nc�s�
olarak an�lmaktad�r. Bacon'dan �nce, fizik alan�nda, g�zlem olmadan, varsay�mlar
deneylemeyle kontrol edilmeden sa�lam hi� bir bilgiye var�lamaz, diyen o olmu�tur
(G. Fonsgrive), Calabria'l� filozof, her �eyden �nce, felsefeyle tanr�bilimi
birbirinden ay�rmak gerekti�ini ileri s�r�yor. Ona g�re, felsefe duygu ve ak�l
yoluyla var�lan tabiat bilgisidir, �ncil'se imanla tabiat-�st� d�nyas�n� tan�may�
ama� edinmi�tir. Tabiat� ��renmek, g�nl�k ya�ay��m�zda ondan faydalanmak anlam�na
geldi�i halde, tanr�bilim sadece ruhun kurtulu�uyla ilgilenmektedir. Onun i�in,
felsefe, tabiat�n s�rlar�na y�nelmi� bir ara�t�rma olarak, Kutsal kitaplar�n
bask�s�ndan kendini kurtarmal�d�r. ��nk�, bu kitaplar�n b�ylesi bilgiyle hi� bir
ili�kisi yoktur. Ayr�ca felsefe, kendini insandan (�rne�in, Aristoteles'ten) gelen
her t�rl� otoriteden de kurtarmal�d�r. (Bruna Widmar)
Felsefe eserlerinin de�eri ne denli b�y�k olursa olsun, Carnpanella'dan bug�ne
kalan, ad�n� �l�ms�zle�tiren �ey, hi� ��phe yok ki, G�ne� �lkesi'nde dile getirdi�i
toplumsal bir d�zen d��ncesidir. �lk defa Utrecht'de 1643'de bas�lm� olan G�ne�
�lkesi, (Civitas Solis), Platon'un Devlet'i ve Thomas More'un Utopia's�yla ayn�
d��nce �izgisi �zerinde, insano�lunu mutlu bir ya�ay�a kavu�turma yolundaki
isteklerin en temiziyle yaz�lm� eserlerin ba��nda gelir.
G�ne� �lkesi, Campanella'n�n, g�n�n birinde ger�ekle�ece�ini d��nd��� filozof�a bir
devlet tasar�s�d�r. Campanella b�t�n k�t�l�klerin ve haks�zl�klar�n kayna��,
insan�n kendinden ba�kas�n� d��nmemesinde, d�nya mal�n�n benim senin diye
b�l��lmesinde buluyor. Ona g�re, insanlar, genel yarar kaygusundan uzak olduklar�
s�rece, kendi dar �evrelerinde, kendilerinden ba�kas�n� d��nmezler. Oysa, toplum
halinde birle�en insanlar�n amac� genel yarar olmal�d�r. �zel ��karlar� kald�ral�m,
toplum yarar�ndan ba�ka bir �ey kalmaz ortada. Bencil davran�lar, eninde sonunda,
toplum g��lerinin �at�mas�na yol a�ar. Oysa bu g��lerin genel yarara y�nelmesi,
g��ler aras�nda tutarl� bir denge yarat�r. Onun i�in, G�ne� �lkesi'nde her �ey
devletin, genel yarar�n buyru�u alt�ndad�r.
Ama, denilecektir ki, �zel mal m�lk olmazsa, insanlar� nas�l �al�t�r�r�z?
Campanella buna, insanlarda dayan�ma bilinci, topluma yararl� olma iste�i
yaratarak, diye cevap verecektir. Tarih bize Romal�lar�n, yoksulluklar�na ra�men,
yurtlar� u�runa seve seve sava�a at�ld�klar�n� g�stermiyor mu? �lk H�ristiyanlar
zaman�nda, kazan�tan, mal m�lk d��ncesinden uzak, d�nyadan elini ete�ini �ekmi�,
topluluk u�runda kendi ��karlar�n�, sevgilerini, hatt� canlar�n� bile hi�e sayan
rahipler ayn� �zgecilik �rne�i vermiyorlar m�yd� bize? Bug�nk� toplumda bile,
karde��e �al�ma, ��kars�z yar�ma �rnekleri g�rm�yor muyuz? �imdilik devede kulak
olan bu �rnekler ni�in bir g�n genelle�mesin? Ayr�ca �u da var: G�ne� �lkesi'nde
�al�ma bir angarya olmaktan ��km�, bir zevk halini alm�t�r. Aylakl�k ay�p, y�z
k�zart�c� bir �eydir orada.
Campanella filozof�a devlet tasar�s�nda, mal m�lk ortakl��� yan�nda, kad�n
ortakl���n� da ele al�yor. Kendinden �nce, Platon da devlet i�inde anla�ma,
kayna�ma yarat�r diye, kad�n ve �ocuklar�n ortak olmas�n� savunmu�tu. Ne var ki,
Platon, bu ortakl��� yaln�z y�neticiler i�in �ng�r�yordu. Campanella ise, bu
ortakl��� b�t�n toplum i�in istiyor. �unu unutmamak gerekir ki, kurmac� Platon'dan
�nce, kad�n ortakl��� Heredotus'un da belirtti�i gibi baz� �skit kabilelerinde
varm�. Bu kabilelerde kad�nlar ata biner, avlarda, sava�larda erkeklere e�lik
ederlermi�. Yunan tarih�isine bak�l�rsa bu ortakl���n amac�, kan ba��yla herkesi
birbirine s�k� s�k�ya ba�lamak, k�skan�l�klar�n, kinlerin �n�n� almakm�.
�te yandan, Lykurgos Yasalar� evlilik i�in birtak�m ya� s�n�rlar� koymakta ve
g��s�z d�en ya�l� erkeklere, aile yuvalar�n� bozmamak i�in, kar�lar�n� zaman zaman,
evlenmeden �oluk �ocuk sahibi olmak isteyen bek�r erkeklere sunma hakk�
tan�maktad�r.
G�r�l�yor ki, Campanella, soyun �remesine ve �ocuk e�itimine verdi�i �nem
dolay�s�yla kad�n ortakl���n� benimserken, Platon'un d��ncelerinden faydaland���
kadar, antik �a� uluslar�n�n yasalar�ndan da esinlenmi�tir.
Campanella, yeni bir alt�n �a��n do�aca��na ve bunun da G�ne� �lkesi gibi bir
devlet d�zeniyle ger�ekle�ece�ine inan�yordu. A�a��da �Alt�n �a� adl� �iiri bunun
sa�lam bir kan�t�d�r.
ALTIN �A�
Mutlu bir alt�n �a� olduysa eskiden
Ni�in bir kez daha olmas�n?
Her �ey d�n�p dola��p
Gelmiyor mu eski yerine?
D��nd���m, ���tledi�im gibi benim
Payla�sayd� insanlar
Yararlar�, mutlulu�u ve ahl�k�
Cennet olurdu d�nya...
Uyan�k, temiz sevgiler gelirdi diyorum
Azg�n, k�r sevgiler yerine
Yalan dolan, bilgisizlik yerine
Ger�ek bilgi gelirdi
Ve karde�lik zorbal���n yerine.
Bu �iiri dilimize S. Eyubo�lu �evirmi�tir.

1.Campanella'n�n �a�da�� Rossi ad�nda bir yazar ��yle yaz�yor: Campanella'ya otuz
be� saat boyunca yapt�klar� i�kence �ylesine vah�iceydi ki �k���n�n b�t�n kan
damarlar� kopmu�, a��lan yaralardan durmadan kanlar bo�an�yordu. Bununla beraber,
di�lerini s�k�p i�kenceye �ylesine dayand� ki, a�z�ndan, bir filozofa yak�mayacak
tek kelime bile alamad�lar.�

���R�N SES�YLE G�NE� �LKES�


F�LOZOF�A B�R DEVLET TASARISI

Konu�anlar:
OSP�TALAR�O
ve
COLOMBO�NUN CENOVALI KILAVUZU
Bu konu�malar bir ospitalario ile Colombo'nun k�lavuzlar�ndan Cenoval� bir kaptan
aras�nda ge�er. Ospitalario, Kutsal topraklarda hastalanan hac�lara bakmak amac�yla
kurulmu� bir kuruma ba�l� kimselere verilen add�r. Kud�s'te Sen Jan tarikat� diye
tan�nan bu dinsel kurum sonradan Malta ��valyeleri �rg�t�n� meydana getirmi�tir.
Campanella'n�n bu eserde s�z�n� etti�i Colombo'nun Kristof Kolomb'la hi� bir
ili�kisi yoktur. ��nk�, bu konu�mada ge�en olaylar �nl� denizcinin �l�m�nden
sonraya aittir.

OSP�TALAR�O
Haydi anlat bakal�m �u deniz yolculu�unda ba��ndan ge�enleri!
CENOVALI KAPTAN
Daha �nce anlatm�t�m ya d�nyay� bir ucundan �b�r ucuna nas�l dola�t���m�,
Toprabana'ya var�r varmaz nas�l karaya ��kmak zorunda kald�, ��m�. Bu adan�n
insanlar�ndan korkup yak�n bir ormana s���nm�t�m. Bir s�re sonra ormandan ��km�,
y�r�ye y�r�ye tam Ekvator'un alt�na d�en geni� bir ovaya varm�t�m.
OSP�TALAR�O
Peki, orada neler oldu?
C. KAPTAN
Orada, d�rt bir yan�m�, kad�nl� erkekli bir s�r� insan sar�verdi birden. Hepsinin
ellerinde sil�hlar vard�. ��lerinde bizim dilimizi konu�anlar �oktu. Beni al�p
G�ne� Kent'e g�t�rd�ler.
OSP�TALAR�O
Nas�l yap�lm� bu kent, nas�l y�netiliyor, anlat�verin l�tfen!
C. KAPTAN
Geni� bir ovan�n ortas�nda y�kselen bir tepe d��n�n, �te, kentin b�y�k par�as� bu
tepenin �zerinde kurulmu�. Ama kat kat �emberleri tepenin ete�inde �ylesine
uzaklara yay�lm� ki, �ap� iki��, b�t�n �evresi de yedi mili bulmakta. Bununla
beraber, bir tepe �st�nde kurulaca��na, bir ovada kurulmu� olsayd� �ap� bu kadar
b�y�k olmazd�.
Kent yedi halkaya ya da �embere b�l�nm�. Bunlar�n her biri yedi gezegenden birinin
ad�n� ta��yor. �emberler birbirine d�rt ayr� yolla ba�lanm�. Her yol da bir kap�
ile sona eriyor. Her kap� d�rt y�nden birine bak�yor. Ayr�ca �yle kurulmu� ki bu
kent, her kim birinci duvar �emberini yaracak olsa, ikincisini yarabilmek i�in iki
kat, ���nc�s� i�in daha �ok �aba sarfetmesi, b�t�n kenti ele ge�irmek i�inse yedi
defa sald�rmas� ve her seferinde g�c�n� art�rmas� gerekir. Ama, bana kal�rsa,
birinci duvar� bile ele ge�irmek olacak �ey de�il. �ylesine kal�nd�r ��nk�;
bur�lar, kuleler ve hendeklerden ba�ka t�rl� sava� ve savunma ara�lar�yla
bezenmi�tir.
Kuzey kap�s�ndan girince (bu kap� ba�tanba�a demirdendir, kolayca inip kalkacak ve
s�k�ca kapanacak bi�imde yap�lm�t�r), g�z�me birinci duvarla ikincisi aras�nda,
yetmi� ad�m geni�li�inde bir d�zl�k ili�ti. Buradan, ikinci duvar boyunca uzanan,
birbirine biti�ik ve bir tek heybetli gibi g�r�nen zengin konaklar g�ze �arp�yordu.
Bu konaklar�n yar� y�ksekli�inde boydan boya, s�ra kemerler uzan�yordu; bunlar�n
�st�nde, t�pk� s�tunlu avlular ya da manast�rda oldu�u gibi altlar� geni�, zarif
s�tunlarla tutturulmu� �st� �rt�l� ge�itler vard�.
Bu konaklar�n alt katlar�na, do�rudan do�ruya i�b�key duvarlar�n i� k�sm�ndan
girilir; yukar� katlaraysa mermer merdivenlerle ��k�l�r. Bu merdivenler, duvarlar�n
i� k�sm�ndaki ayn� bi�imde ge�itlere a��l�r. Bu ge�itlerden de, duvarlar�n her iki
yan�na bakan zarif pencereli �st kat odalar�na ��k�l�r. Odalar�n hepsi adamak�ll�
s�sl�d�r. �� ve d� duvarlarda oyulan pencerelerden ��k al�rlar. Duvarlar alt kat
duvarlar�ndan daha incedir. D� duvar, yani d�b�key duvar, a�a�� do�ru sekiz i�
duvar ��, ara duvarsa bir ya da yar�m kar� kal�nl���ndad�r. Bu birinci �emberden
��k�nca, ikinci d�zl��e var�l�r. Bu d�zl�k, birincisinden �� ad�m kadar daha
dard�r. �kinci �emberin duvar� altl� �stl�, birbirine benzeyen galerilerle
s�sl�d�r. ��lere do�ru konaklar� �evreleyen bir ba�ka duvar daha g�ze �arpar.
Altta, s�ra s�tunlar, �stte, yani konaklar�n yukar� katlar�na a��lan yerlerinde �ok
g�zel resimler s�ralanm�t�r. B�ylece, birbirine benzeyen d�zl�kler ve konaklar�
ku�atan s�tunlu galerilerle s�sl� �ifte duvarlar aras�ndan y�r�ye y�r�ye Kent'in
son �emberine var�l�r. Bununla beraber, �emberlerin i� ve d� duvarlar�ndaki �ifte
kap�lardan ge�ilince, insan hafif meyilli ve al�ac�k basamakl� merdivenleri
t�rman�r, yoku� yukar� ��kt���n�n fark�na varmaz. Tepenin doru�unda, geni� bir
d�zl���n ortas�nda, usta elinden ��km� b�y�k bir tap�nak y�kselmektedir.
OSPlTALARlO
Durmay�n, ne olursunuz, durmay�n, anlat�n!
C. KAPTAN
Tap�nak yuvarlak bi�imdedir. �epe �evre, kal�n duvarlarla de�il, iri, ama zarif
s�tunlarla �evrilidir. Tap�na��n ortas�nda b�y�k, g�zel bir kubbe, onun �st�nde de,
ortas� delik, daha k���k bir kubbe y�kselmektedir. Bu kubbenin deli�i suna��n tam
�st�ne rastlar. Tap�na��n �evresi be� y�z elli ad�m� a�k�nd�r; orta yerde, �epe
�evre s�tunlarla �evrili bir sunak vard�r. D� s�tun ba�l�klar�n�n �st�nde sekiz
kadem boyunda kemerler uzan�r. Bunlar�n dibinde, �� kadem y�ksekli�inde bir duvar,
tap�na��n s�tunlar�yla kemerleri tutan s�tunlar aras�nda da g�zel ta�larla d�eli
galeriler vard�r. Say�s�z kap�larla s�sl� k���k duvar�n i� k�sm�nda yere �ak�l�
iskemleler, ayr�ca bir �ok g�zel portatif sandalye g�ze �arpar. Suna��n tam �st�nde
iki b�y�k k�re vard�r: Bunlar�n b�y��� g�ky�z�n�, k����� de yery�z�n� g�sterir.
Ayr�ca, b�y�k Kubbenin tavan�nda alt� b�y�k gezegenin resimleri g�r�l�r: Bunlar
b�y�kl�klerine g�re s�ralanm�lard�r. Altlar�nda adlar� ve yery�z� olaylar�na
yapt�klar� etkileri anlatan ��er dizecik yaz�l�d�r. Suna��n �st�ne yerle�tirilmi�
k�relerden, evreni ba�tan ba�a izleyebilirsiniz g�zlerinizle. Yer, de�irmi ta�larla
d�elidir. Yedi gezegenin adlar�n� ta��yan yedi alt�n lamba, tap�na�� gece g�nd�z
durmadan ayd�nlat�r.
Tap�na��n �st k�sm�ndaki k���k kubbe birtak�m k���k ve g�zel odalarla
�evrelenmi�tir. �� ve d� s�tunlar�n kemerleri �st�ndeki d�zl�kte, kimisi k���k,
kimisi b�y�k odalarda k�rk dokuz rahip oturur. K���k kubbenin tepesinde d�nen �ok
hassas bir yelkovan, say�s� yirmi alt�y� bulan r�zg�rlar�n y�n�n� g�sterir. Kent
halk� buna bak�p �s� derecesini, o y�l�n, bereketli olup olmayaca��n�, havan�n
denizde ve karada alaca�� durumu kestirir.
OSP�TALAR�O
Yi�it kaptan�m, �imdi de bu kentin nas�l y�netildi�ini anlat�verin, etrafl�ca.
��renmeye can att���m benim bu as�l.
C. KAPTAN
Kent'in en b�y�k y�neticisi bir ba�rahiptir. Halk Hoh der ona. Biz olsak
Metafizik�i derdik. Gerek d�nya i�lerinin, gerek ahiret i�lerinin ba�� odur.
Yetkisi mutlakt�r. Verdi�i yarg�lar kesindir, kimse ses ��karamaz onlara. Hoh'un
Pon, Sin ve Mor adl� e�it yetkide �� yard�mc�s� vard�r. Bizim dilimizde bunlara
G��, Ak�l ve Sevgi diyebiliriz.
G��, bar� ve sava�la ilgili b�t�n i�leri y�netir. Askerlik i�lerinde Hoh'tan sonra
en y�ksek yetkili odur. Belli ba�l� g�revleri, subaylarla askerlere kumanda etmek,
ordunun b�t�n sil�h, cephane ihtiya�lar�n� sa�lamak, tahkimat yapt�rmak, sald�r�lar
haz�rlamak ve buna benzer her �e�it i�leri y�netmektir.
Serbest mesleklerin, el zanaatlar�n�n, bilim i�lerinin, bilim adamlar�n�n, e�itim
i�lerinin, okullar�n y�netimi Ak�l'�n g�revleri aras�nda yer al�r. Bilimlerin
ba��ndaki uzmanlar onun buyru�u alt�ndad�rlar: Bu uzmanlar s�ras�yla �unlard�r:
Astrolog, kozmograf, matematik�i, geometrici, tarih�i, ozan, mant�k��, s�z ustas�,
gramerci, hekim, fizyolog, politikac�, ahl�k��... B�LG� ad� verilen bir tek kitapta
b�t�n bilimler �a��rt�c� bir a��kl�kla �zetlenmi�tir. Bu kitap halka Pythagoras'c�
y�nteme g�re okunur.
Y�netici Ak�l, kentin i� d�, y�ksek al�ak b�t�n duvarlar�n� bilimlerin t�rl�
y�nlerini g�steren g�zel resimlerle s�sletir. Tap�na��n d�� ve ba�rahibin vaaz
verirken sesi da��lmas�n diye a�a�� indirilen perdelerin �st�, y�ld�zlar�n
b�y�kl�k, nitelik ve hareketlerini yans�tan resimlerle donat�lm�t�r. Bu resimlerin
alt�nda ��er dizelik a��klamalar yer almaktad�r.
Birinci �emberin duvarlar�na, matematik ve geometri ile ilgili �ekiller
�izilmi�tir. Say�lar�, Archimedes ve Eukleides'in daha �nce bulduklar�ndan
fazlad�r. Resimlerin boyu duvar�n geni�li�i ile orant�l�d�r ve her birinin alt�nda,
birer dize halinde, a��klamalar, tan�mlamalar, �nermeler yer almaktad�r.
Ayn� �emberin d� duvarlar�nda d�nya yuvarla��n�n b�t�n ayr�nt�lar�yla tam bir
resmi, bir de her memleketin haritas� g�r�l�r: Haritalarda, bu memleket halklar�n�n
t�releri, yasalar�, atalar� ve g��leri ile ilgili k�sa a��klamalar vard�r. �e�itli
uluslar�n alfabeleri, G�ne� Kent alfabesinin �st�nde yer almaktad�r.
�kinci �emberin, i� k�sm�nda, de�erli de�ersiz �e�itli ta�lar�n, madenlerin
resimleri ile birlikte as�llar� da yer almaktad�r. Hepsinin alt�nda da iki�er
dizelik a��klamalar yaz�l�d�r. �emberin d� k�sm�ndaysa, yery�z�n�n b�t�n denizleri,
nehirleri, g�lleri, p�narlar�, bir de �arap, ba� ve �e�itli i�kilerin
�zellikleriyle kaynaklan g�sterilmi�tir. �ki-�� y�zy�ldan kalma, hemen hemen b�t�n
hastal�klara birebir gelen �e�itli il��lar �i�eler i�inde kemerlerin �st�ndeki
duvar oyuklar�na yerle�tirilmi�tir.
Altlar�nda k�sa dizeler bulunan birtak�m resimler ya�mur, dolu, kar, �im�ek ve hava
ile ilgili ba�ka �eyler �st�ne bilgi vermektedir. Ayr�ca, G�ne� �lkeliler, r�zg�r,
ya�mur, g�kku�a�� gibi b�t�n g�ky�z� olaylar�n�, evlerinde ta� �st�ne �izmesini
bilirler.
���nc� �emberin i� duvarlar� a�a� ve bitki t�rlerinin resimleriyle donat�lm�t�r.
Baz� bitkiler toprak saks�lar i�inde kemerlerin d� k�s�mlar�na yerle�tirilmi�tir.
Bunlar�n nerelerde yeti�ti�i, �zellikleri, ne gibi hastal�klarda deva olarak
kullan�ld�klar� yaz�l�d�r. Ayr�ca insan bedeninin �e�itli k�s�mlar�, deniz
�r�nleriyle olan benzerlikleri de yaz�l�d�r. Ayn� �emberin d� duvarlar�nda b�t�n
bal�k t�rleri nehir, g�l, deniz bal�klar� resimlerle g�sterilmi�tir. Her t�r�n
soyu sopu, niteli�i, ya�ay��, �reyi�i, huyu suyu, ne i�e yarad��� bir bir
anlat�lm�t�r.
Bu duvarda b�t�n yer ve g�k nesnelerinin �do�a ve sanat �r�nleriyle olan
benzerlikleri belirtilmi�tir: �yle ki, Piskopos, Zincir, Z�rh, �ivi, Y�ld�z ad�
verilen ve Tanr�'n�n g�n� y�remizde g�rd���m�z ba�ka nesnelere benzetilen
bal�klarla kar�� kar��ya gelince �a�k�nl�ktan a�z�m a��kta kald�. Daha g�r�lecek
neler neler vard�: Deniz kestaneleri, istiridyeler, midyeler, sular d�nyas�n�n
g�r�lmeye de�er nesi varsa hepsi bir bir, g�zel ve a��klay�c� resimlerle kar��m�za
konmu�tu.
D�rd�nc� �emberin i� duvarlar�nda, �e�it �e�it ku�lar, �zellikleri, ya�ay�lar�,
renkleriyle, canland�r�lm�. Beni en �ok �a��rtan �ey, orada sahici bir anka ku�u
g�rmek oldu. D� duvarlarda, b�t�n s�r�ngenler, y�lanlar, ejderhalar, kurtlar,
b�cekler, karasinekler, sivrisinekler, kelebekler, s�m�kl� b�cekler vb. t�rl�
�zellikleriyle yer alm�. Bu say�s�z resimler, bu hayvanlar�n ger�ekte, akl�m�z�n
almayaca�� kadar �ok oldu�unu g�stermektedir.
Yery�z�n�n daha geli�kin hayvanlar�n�n resimleri be�inci �emberin i� duvarlar�n�
s�slemektedir. Ne de �okmu�lar me�er! Binde birini ancak tan�yabiliyor insan.
Bunlar�n kimisi �ylesine b�y�k ki, resimleri d� duvara ta�m�. Yaln�z atlar i�inde
say�s�z t�rler var. Sonra ne g�zel �eyler, anlatamam.
Gelelim alt�nc� �embere. �� duvarda zanaatlar, say�s�z ara�lar, �e�itli uluslardaki
kullan�l�lar�yla ayr� ayr� g�sterilmi�. Altlar�na da bulucular�n�n adlar� yaz�lm�.
D� duvarsa, bilim, sava� ve yasa i�lerinde �n salm� �st�n zek�lar�n resimleriyle
donat�lm�: Musa, Orisis, J�piter, Merk�r, Lykurgos, Pompilius, Pythagoras,
Zamloxis, Solon, Charondas, Phoroneus ve daha niceleri bir bir yer alm�lar orda.
Daha kimler yok ki! Muhammed bile var i�lerinde. Ama G�ne� Kentliler ona kar�� pek
b�y�k bir sayg� beslemiyorlar, sahte, k�t� bir yasac� g�z�yle bak�yorlar ona.
�sa'n�n ve on iki havarinin resimlerini en y�kse�e asm�lar. G�ne� Kentliler
havarileri �b�r insanlardan �st�n tutuyor, onlara y�ce yarat�klar g�z�yle
bak�yorlar. Sezar'�n, �skender'in, Pyrrhus'�n ve Annibal'in resimleri de y�kseklere
as�lm�. Bar�ta ve sava�ta �n salan, �zellikle Romal� kahramanlar�n resimleri daha
a�a��da yer almakta.
B�t�n bu �e�itli ki�ilerin G�ne� �lkesi'yle ne ilgisi vard�, bizim tarihimizi
nerden biliyorlard�? Sonradan ��rendim ki, G�ne� Kent'te b�t�n diller ��renilirmi�.
D�nyan�n d�rt bir yan�na, boyuna k�ifler, el�iler salar, �e�itli uluslar�n
t�relerini, y�netim yollar�n�, yasalar�n�, tarihlerini, iyi ve k�t� yanlar�yla
��renirlermi�. B�t�n bu bilgileri kendi �lkelerinde uygulad�klar� ve bundan zevk
duyduklar� a��k�a g�r�l�yordu. Bu arada, �inlilerin barutu ve bas�mc�l��� bizden
�nce bulduklar�n� da ��rendim.
G�ne� Kent'te bu say�s�z resimleri a��klamak ve ta��d�klar� anlam� ��retmekle
g�revli ��retmenler var. Gencecik �ocuklar, daha on ya��na basmadan bu �e�itli
bilimleri, hatt� bu bilimlerin tarihini, hi� g��l�k �ekmeden, adet� oyun
oynarcas�na ��reniyorlar.
Hoh'un �� yard�mc�s�ndan biri olan Sevgi G�ne�lilerin �reme i�ini d�zenlemekle
g�revlidir. Ba�l�ca i�i, kad�nla erke�in kusursuz bir soy yeti�tirecek yolda
birle�melerini sa�lamakt�r. G�ne� Kentliler, k�pek ve at soyunun geli�mesine b�y�k
�nem veren ama, insan soyunun geli�mesine pek ald�r� etmeyen bizlerle d�pe d�z alay
ediyorlar. B�ylece, �ocuklar�n e�itimi, hekimlik, eczac�l�k, tar�m i�leri,
meyvac�l�k, hayvanc�l�k, bir kelimeyle, yiyip i�ecek, giyim ku�am, cinsel
al�veri�le ilgili ne varsa, hepsi Sevgi'nin y�netimi alt�ndad�r. Kendisine bu
konuda kad�n-erkek bir �ok g�revli yard�m etmektedir.
�te, Metafizik�i, bu �� yard�mc�s�yla birlikte,Kent'in, yukar�da sayd���m�z b�t�n
i�lerini y�ksekten y�netir: Onun iste�i d��nda hi� bir �ey yap�lmaz. Devletin b�t�n
i�lerini bu d�rt ki�i �ekip �evirir ama, Metafizik�i ne y�nde karar verirse, ��
yard�mc� ona boyun e�er.
OSP�TALAR�O
Bu �lkenin kamu g�revleri nelerdir? Halk nas�l e�itilir, nas�l ya�ar? Devleti halk
m�, kral m�, aristokratlar m� y�netir, l�tfen s�yler misiniz dostum.
C. KAPTAN
Bu �lkenin insanlar� Hindistan'dan gelmi�ler. Memleketi kas�p kavuran b�y�c�
rahiplerin, haydutlar�n ve zorbalar�n elinden ka�m�lar, filozof�a ve ortak bir
toplum kurup ya�amaya karar vermi�ler. Do�duklar� memlekette kad�nlar ortak
olmad��� halde, onlar aras�nda anlataca��m bi�imde bir ortakl�k vard�r. Onlarda her
�ey ortakt�r. Payla�ma i�ini y�neticiler g�r�r. Bununla beraber, bilimler, �erefler
ve d�nya nimetleri �ylesine da��t�lm�t�r ki, kimse bunlar� ba�kas�n�n zarar�na ele
ge�irmeyi d��nemez. Onlara g�re, insan�n bir evi, bir kar�s�, kendi �ocuklar� oldu
mu, mal m�lk derdine d�er. Bencillik bundan do�ar. O�lumuzu y�kseltmek, zengin
etmek ve miraslara, kondurmak i�in halk�n var�n� yo�unu elinden al�r�z. Param�zla,
g�c�m�zle ba�kalar�n� buyru�umuz alt�na al�nca, ya da g��s�z, yoksul ve tan�nm� bir
ailedensek, cimri, hain ve iki y�zl� oluruz. G�ne� �lkeliler bencilli�in amac�n�
ortadan kald�rmakla onu yok etmi�ler ve yerine ortak ya�ama sevgisini koymu�lard�r.
OSP�TALAR�O
Ama, Aristoteles'in Platon'a kar�� ileri s�rd��� gibi, bu ko�ullar alt�nda hi�
kimse �al�maya yana�maz, ge�imini sa�lamak i�in ba�kalar�n�n �al�mas�na bel ba�lar.
C. KAPTAN
Bu konuda seninle tart�amam, ��nk� tart�ma sanat�n� bilmiyorum. Yaln�z �unu
s�yleyeyim ki, G�ne� Kentliler yurtlar�na inan�lmayacak kadar b�y�k bir sevgi ile
ba�l�d�rlar. B�yle olmalar� da gerekir. ��nk�, yurt sevgisi, ki�isel ��kardan
vazge�ildi�i �l��de artar. Tarih bize bunu a��k�a g�stermiyor mu? Eski Romal�lar
�zel mal m�lk� hor g�rd�kleri �l��de kendilerini seve seve yurtlar�na feda
edebilmi�lerdir. Bana kal�rsa, bizim din adamlar� ve papazlar, e�lerine dostlar�na
olan a��r� sevgileri, y�kselme tutkular� y�z�nden bozulmasalar, ermi�lere yara��r
bir hayat s�rer, d�nya mal�na o kadar d�k�n olmaz, t�pk� havariler ve g�n�m�zdeki
bir�ok insanlar gibi, herkese iyilik yapmaktan ba�ka bir �ey d��nmezler.
OSP�TALAR�O
Ermi� Augustinus da ayn� �eyi s�ylemi�ti, yan�lm�yorsam. Ama siz bana �unu s�yleyin
l�tfen: Birbirlerine yard�m etmek f�rsat�n� bulamad�klar�na g�re, G�ne� Kentliler
hi� bir zaman dostlu�un ne oldu�unu bilemeyeceklerdir, �yle de�il mi?
C. KAPTAN
Tam tersine. Bir defa, hi� kimse ba�kas�ndan herhangi bir hediye alamaz. ��nk�,
toplum ona ihtiyac� olan ne varsa hepsini sa�lamaktad�r. Y�neticiler de kimsenin,
hakketti�inden fazlas�n� almamas�na dikkat ederler. Herkes neye ihtiyac� varsa al�r
onu. Dostluk, G�ne� Kentlilerin gerek sava� ve hastal�k gibi hallerde birbirlerine
g�sterdikleri yak�nl�kta, gerekse bilimsel �al�malarda, bilgi ve ���t yoluyla
birbirlerine yapt�klar� kar��l�kl� yard�mlarda a��k�a g�sterir kendini. Ayn�
ya�taki G�ne�liler birbirlerine karde� derler. Yirmi ikisini a�anlara baba, bu
ya�tan a�a�� olanlara da o�ul denir. Y�neticilerin belli ba�l� i�lerinden biri de,
karde�lerin birbirine haks�zl�k etmemesine �al�makt�r.
OSP�TALAR�O
Peki, nas�l ba�ar�yorlar bu i�i?
C. KAPTAN
Bizde ne kadar erdem ad� varsa, G�ne� �lkesi'nde de o kadar y�netici ad� vard�r.
�rne�in, B�y�kl�k, Cesaret, Namus, C�mertlik, �al�kanl�k, Tokg�zl�l�k (ve daha
ba�ka) adl� y�neticiler vard�r. Kim �ocuklu�unda, okulda bu erdemlerin birine en
fazla e�ilim g�sterirse, bu g�reve se�ilir. H�rs�zl�k, adam �ld�rme, ahl�ks�zl�k,
uygunsuz �iftle�me gibi su�lar�n ne oldu�unu bilmezler. Onlar�n birbirlerine
y�kledikleri su�lar nank�rl�k, k�t�l�k, nezaketsizlik, tembellik, as�ky�zl�l�k,
huysuzluk, hafiflik, dedikoduculuk ve yalanc�l�kt�r. Hele yalanc�l�k onlar i�in
vebadan beterdir. Bu su�lar�n cezas�, yarg��lar�n uygun g�recekleri bir s�re, ortak
sofradan uzakla�t�r�lmak ve kad�ns�z b�rak�lmakt�r.
OSP�TALAR�O
Y�neticiler nas�l se�ilir, onu s�yleyin!
C. KAPTAN
Daha �nce, G�ne� Kentlilerin nas�l ya�ad�klar�n� anlatay�m. Hemen �unu s�yleyeyim:
Kad�nlarla erkeklerin k�l��� hemen hemen ayn�d�r. Yaln�z kad�nlar�n dizleri kapal�,
erkeklerinki a��kt�r. Bu k�l�k sava�a daha elveri�lidir. Erkek ve k�z �ocuklar, hi�
bir ayr�m yap�lmaks�z�n, her t�rl� zanaat e�itiminden ge�erler. Bir ya�la �� ya�
aras�nda b�t�n �ocuklar duvarlardaki resimler ve yaz�lar �n�nde dola�a dola�a hem
alfabeyi, hem okumay� ��renirler. �ocuklar d�rt b�l��e ayr�l�rlar. Her b�l���n
ba��nda, �ocuklar� �ekip �eviren bir ba�kanla, ya�l� bir ��retmen bulunur. Bunlar
her i�te ve bilgide denenmi� d�r�st kimselerdir.
Bir s�re sonra, �ocuklar, g��lenip kuvvetlensinler diye, g�re�e, ko�uya, disk
atmaya ve ba�ka beden hareketlerine al�t�r�l�rlar. Yedi ya��na kadar ayaklar�
��plak, ba�lar� a��k gezerler. Daha sonra, �e�itli zanaatlar� ��rensinler diye,
�ocuklar b�l�k b�l�k, a���, marangoz, kundurac�, demirci ve resim atelyelerine
g�t�r�lerek, hangi zanaata e�ilimleri oldu�u, nelerden ho�land�klar� ��renilir.
Yedi ya��ndaki �ocuklar, duvarlardaki yaz�lardan matematik kavramlar�n� ��rendikten
sonra, do�a bilimlerini okumaya ba�larlar. Bu dersleri d�rt ayr� ��retmen verir.
Her ders d�rt saat s�rer ve bu s�re i�inde her b�l�k b�t�n dersleri g�rm� olur.
��nk�, �ocuklar�n bir b�l��� beden e�itimi yaparken, bir ba�ka b�l��� de kamu
hizmetlerinde �al��r, bir ba�kas� da yaln�z okuma yoluyla bilgilerini artt�r�r. Bu
dersleri g�r�p ��renenler, daha zor konulara ge�er, matematik, t�p ve ba�ka
bilimlere ba�larlar. ��renciler aras�nda durmadan bilimsel tart�malar, yar�malar
tertiplenir. Zamanla, fil�n bilim dal�nda ya da falan zanaat kolunda kendilerini
g�sterenler, bu bilim ya da zanaatin y�neticili�ine getirilir; art�k herkes onlara
usta g�z�yle bakar. Tar�m ve hayvanc�l�k, g�zlem yoluyla ��retilir. ��renciler
��retmenleriyle birlikte tarlalara gidip �al�ma yollar�n� incelerler, i�lerinden en
�ok be�enilen ve sayg� g�renler, bir�ok zanaat ve meslekten anlayan ve bunlar� en
b�y�k ba�ar�yla uygulayanlard�r. Onun i�in G�ne� (�lkelilerin, zanaatlar� hor
g�ren, buna kar��l�k, hi� bir meslekleri olmayan, hi� bir yararl� i� g�rmeyen,
bolluk i�inde aylak ya�ay�p zevkleri ve keyifleri i�in s�r� s�r� insan kullanan
kimselere soylu ki�i g�z�yle bakan bizlerle ne denli alay ettiklerini anlatamam.
Onlara g�re, b�ylesine bir tutum bir devlet i�in en k�t� sonu�lar do�urabilir:
Ahl�ks�zl�klar okulu denebilecek b�ylesi bir topluluktan s�r� ile haydutlar, eli
b��akl�lar ��kar.
�b�r y�neticileri, en b�y�k d�rt y�netici (Metafizik�i, G��, Ak�l ve Sevgi) ile her
g�revin �zel ��retmeni se�er. Bu ��retmen kimin �u ya da bu erdemden, �u ya da bu
sanattan hangisini ��renebilece�ini herkesten daha iyi bilir. Onlar� Y�neticiler
Kurulu �nerir. Bu �neriye kar��, ya da bu �neriden yana bir diyece�i olan s�z al�p
konu�ur.
Hoh olabilecek kimsenin, cumhuriyet olsun, krall�k olsun, b�t�n devletlerin
yasalar�n�, devlet bi�imlerini, geleneklerinin ve dinlerinin tarihlerini
derinlemesine bilmesi gerekir. Ayr�ca yasa koyanlar�, sanatlar� geli�tirenleri
adlar�yla bilecek; bir de yerde ve g�kte olup bitenlerden haberi olacak. B�t�n
mekanik sanatlar �st�nde bilgisi olacak (pratik bilgi aranmad���na g�re, yukar�da
s�z�n� etti�imiz adlarla bu sanatlar�n her biri iki g�nde ��renilebilir). Fizik ve
astronomi bilgisi de ayr�ca �nemlidir. Yabanc� dil �st�nde o kadar titizlikle
durulmaz. ��nk�, memlekette bol bol (gramerci ad� verilen) terc�man vard�r. Ama,
her �eyden �nce, Hoh'tan istenen, metafizi�i ve teolojiyi iyiden iyiye, b�t�n bilim
ve sanatlar�, ilkeleri, tan�mlamalar�yla adamak�ll� bilmesi, nesnelerin benzerlik
ve ayr�l�k ili�kilerini, d�nyan�n d�zenini ve kaderini, Tanr�'n�n ve yarat�klar�n
�nem s�ras�n� ve benzerliklerini, Tanr�'n�n g�c�n�, Tanr�'da ger�e�in ve idealin
birle�mesini kavram� olmas�, Tanr� ve insan sevgisine ermesi, yer g�k ve denizle
ilgili ne varsa hepsini bilmesi, hi� de�ilse bir insan�n ula�abilece�i bilgi kat�na
varmas�d�r. Ayr�ca, Hoh'un peygamberlerin kitaplar�m ve astroljiyi adamak�ll�
incelemi� olmas� aran�r. B�ylece, G�ne� �lkeliler, kimin Hoh olaca��n� daha �nceden
kestirebilirler. ��nk� b�ylesine geni� ve �e�itli bilgiye herkeste pek rastlanamaz.
B�ylesine y�ce bir g�reve kimse otuz be�ini doldurmadan se�ilemez. Bu g�rev �m�r
boyunca s�rer. Ama, bu ara, G�ne� �lkesi'nde Hoh'tan daha bilgili, devlet i�leri
i�in daha yetkili birisi ��kacak olursa, o zaman eski Hoh yerini yenisine b�rak�r.
OSP�TALAR�O
Ama kim b�ylesine bilge olabilir? Kendini bilimlere adam� birisi, y�netim i�inin
�stesinden gelebilir mi, her zaman?
C. KAPTAN
Bu soruyu ben de sormu�tum G�ne� Kentlilere ve �u kar��l��� alm�t�m: �Biz b�ylesi
bir bilge adam�n devleti iyi y�netece�ine sizlerden -ba��n�za �ok zaman
bilgisizleri ge�iren ve bunlar� s�rf h�k�mdar soyundan geldi�i i�in ya da g��l� bir
partice se�ildi�i i�in y�netime elveri�li sayan sizlerden - daha �ok g�veniriz.
Bizim Metafizik�i, her �e�it y�netim i�inde acemi olabilir ama, o u�suz bucaks�z
bilgisi, onu k�t�, hain ve zorba olmaktan ister istemez al�koyar. Bununla beraber,
ba�kan�m�z�n bilgisinden ��kard���m�z kan�ta siz bizler kadar �nem vermezsiniz.
��nk�, sizler bilgin diye Aristoteles'in ya da ba�kalar�n�n gramer ve mant�k
kurallar�n� en �ok bilenlere diyorsunuz ve b�ylece sizin memleketinizde bilim,
sadece domuzuna yorulma ve k�lece ezbercilik isteyen bir i�tir. Bu da insan�n
d��ncesini k�rletir, onu olaylar�n derinine inmekten al�koyar, bir s�r� laf
kalabal��� ile yetinmesine yol a�ar, ruhunu al�alt�r, kitaplar�n �l� kelimeleriyle
kafas�n� doldurur. Onun i�in, b�ylesi bilginler Tanr�'n�n b�t�n varl�klar� nas�l
y�netti�ini, tabiat�n ve uluslar�n kurallar�n�, t�relerini bilmezler. Oysa, bizim
Hoh'umuz i�in b�yle bir �ey s�ylenemez. ��nk�, b�ylesine geni� bir bilgiye
ula�abilen kimse bununla dehas�n�n y�celi�ini g�stermi�, en �etin g�revlere,
�zellikle devlet y�netimine elveri�li oldu�unu ispatlam� say�l�r. Ayr�ca, bize
g�re, kendini sadece bir tek bilime aday�p sadece kitaplarla yetinmi� bir kimse
kafas� tam geli�memi�, be� para etmez bir kimsedir. Dehan�n �z� b�t�n bilimleri
kendine mal etmek ve derinlere inmektir: �te, bizim en y�ce ba�kan�m�z Hoh �yle
olmal�d�r. Ki �yledir de. �te yandan, Hoh'un yard�mc�s� olan �b�r �� ba�kan�n
do�rudan do�ruya g�revleriyle ilgili i�lerde derin bilgileri olmas� gerekir. Ortak
i�lerdeyse sadece tarih olaylar�n� bilmeleri elverir. �rne�in, G��, binicilik, ordu
d�zeni, ordug�h kurma, sil�h yap�m�, tabiye, tahkimat gibi i�lerde yetki sahibidir.
Ama bunlar� yapabilmesi i�in, felsefe, tarih, politika, fizik vb. bilmesi gerekir.
A�k ve Ak�l i�in de ayn� nitelikler istenmektedir. G�ne� Kentlilerin ya�ama
yollar�ndan, e�itim ara�lar�n�n �st�nl���nden s�z ederken �unlar� belirtmem
gerekir. Daha �nce anlatm�t�m: bu kentte bilimler o kadar kolay ��retiliyor ki,
�ocuklar bizimkilerin on ya da on be� y�lda ��rendiklerini bir y�lda
kavrayabiliyorlar. �sterseniz bir deneyin, �ocuklara bir �eyler sorun bakal�m.�
Bu, �nce biraz �a��rtt� beni. Ama, �ocuklardan bir ka��na sorular sordum. Hi�
duraksamadan bir ��rp�da verdikleri o yerinde ve bilgili cevaplar kar��s�nda nas�l
a�z�m a��kta kald� anlatamam. �o�u ana dilimizi kusursuz konu�uyordu. Me�er her
b�l�kten �� ki�i bizim dilimizi, �� ki�i Arap�ay�, �� ki�i Leh�eyi, �� ki�i de
d�nyan�n ba�kaca �� dilini ��renmek zorundaym�lar. �ocuklar b�t�n bu e�itim
bitmeden ne dinlenebilirler, ne de tatil yapabilirlermi�. Ancak ��retim d�nemi
sonunda k�ylere, k�rlara gezmeye, tarlalarda ko�up oynamaya gider, ok, m�zrak
atmay�, sil�h kullanmay� ��renir, avlan�r, bitkiler, hayvanlar ve madenler �st�nde
incelemeler yapar, tar�m i�leriyle u�ra��r, s�r�lere bakarlarm�. Her ��renci b�l���
ak�ll�ca d�zenlenmi� i�lerde s�rayla �al��rm�.
OSP�TALAR�O
Bu �lkenin devlet g�revleri nelerdir, ayr� ayr� s�yler misiniz? �zellikle e�itim ve
toplum hayat� �st�ne bildiklerinizi.
C. KAPTAN
G�ne� Kentlilerin evleri, odalar�, yataklar� ve gerekli b�t�n e�yalar� ortakt�r.
Her alt� ayda bir, y�neticiler herkese hangi �evrede, hangi evde, hangi odada
kalaca��n� bildirir. Her odan�n kap�s�nda, i�inde ge�ici olarak oturan�n ad�
yaz�l�d�r. B�t�n kol ve kafa i�lerinde erkekler gibi kad�nlar da ortak�a �al��r.
Yaln�z topra�� belleme, ekip bi�me, hasat, ba� bak�m� gibi a��r i�leri erkekler
g�r�r. Hayvan sa�ma, peynir yapma, Kentin duvarlar� d��nda sebze ekip toplama,
meyva dev�irme gibi i�ler de kad�nlara d�mektedir. Ayr�ca, oturarak ya da ayakta
g�r�len, �rne�in, kuma� dokumak ya da �rmek, diki� dikmek, elbise yapmak, sa� sakal
kesmek, il�� haz�rlamak gibi i�leri de kad�nlar yapar. Ama, tahta ve demir
atelyelerinden, sil�h yap�lan yerlerden uzak tutulurlar. Resim yapmaya e�ilimli
olanlara g��l�k ��kar�lmaz. Tam tersine, daha �ok yara��r diye kad�nlara, bazan da
yetenekli �ocuklara �zg� bir u�ra� say�l�r bu. Ama, bunlar�n boru ve trampet
�al�malar�na izin verilmez. Kad�nlar ayr�ca, yemek pi�irmek, sofra kurmakla da
g�revlidirler. Sofrada hizmet etmekse yirmi ya��ndan a�a�� erkek ve k�z �ocuklar�n
i�idir.
Kent'in her �emberinin kendi �zel mutfa��, kileri, kap ka�a�� vard�r. Her mutfa��,
g�rm� ge�irmi� ya�l� bir kad�nla ya�l� bir erkek y�netir. Bunlar g�revlerini
savsaklayan tembelleri, beceriksizleri ya da dik kafal�lar� ya kendileri d�ver ya
da d�vd�rebilirler. Bunlar, k�z ya da erkek �ocuklar�n hangi i�lere yatk�n
olduklar�n� bulup ortaya ��kar�rlar.
B�t�n gen�ler, k�rk�n� doldurmu� olanlara hizmet ederler. Ak�amlar� yatma zaman�
gelince, kad�n ve erkek ��retmenler gen�leri odalar�na g�t�r�rler, sabahleyin de,
her odadan bir ya da iki ki�iyi s�rayla i�e ko�arlar. Bu kutsal g�revi kaytarmaya
kalk�an�n vay haline!
Yemekler ortak sofrada yenir. Birinci ve ikinci diye ayr� sofra, her sofran�n iki
ucunda da oturacak yerler vard�r. Sofraya �nce kad�nlar, sonra erkekler oturur.
Yemek manast�r sofralar�nda oldu�u gibi, derin bir sessizlik i�inde yenir. Yemek
boyunca, bir delikanl� y�ksek sesle kitap okur, ve �o�u zaman, y�neticiler �nemli
sayd�klar� yerlerde okumay� durdurur, sorular sorar, a��klamalar yaparlar. Sade
elbiseleri i�inde o g�zelim gen�lerin b�y�klerin her �e�it hizmetlerine canla ba�la
ko�malar�n� g�rseniz g�zleriniz ya�ar�r. B�t�n bu dostlar, karde�ler, evl�tlar
babalar ve analar�n bir arada, bunca d�zen ve sayg� i�inde ya�amalar�n� g�rmek de
ayr�ca dokunuyor insana. Herkese ayr� tabak, pe�ete ve pay�na d�t��� kadar yemek
verilir. Ya�l�lar�n, gen�lerin ve hastalar�n ne yiyeceklerini her g�n hekimler
a���lara bildirmekle g�revlidir. Y�neticilere hem daha bol, hem daha iyi yemekler
verilir; onlar da bunlar�n bir par�as�n� sabahleyin bilim ve askerlikle ilgili
derslerde ba�ar� g�stermi� olan �ocuklara verirler. Y�neticiden yemek almak �ok
b�y�k bir �eref say�l�r. Bayram g�nleri sofrada t�rk� s�ylenir. Kimi zaman birka�
ki�i, kimi zaman da L�ra e�li�inde sadece bir ki�i t�rk� �a��r�r. B�t�n i�lere
herkes canla ba�la kat�ld��� i�in, eksik hi� bir �ey kalmaz. Ya�l� y�neticiler
mutfak i�lerinin d�zenlenmesine, yemeklerin haz�rlanmas�na, hatt� yataklar�n,
odalar�n, elbiselerin, kap ka�a��n, atelyelerin, kap� ve koridorlar�n temizli�ine
g�z kulak olurlar.
G�ne� Kentliler beyaz g�mlek, onun �st�ne de bedenlerine yap��k, pantalon yerine
ge�en, k�vr�nt�s�z bir elbise giyerler. Bu elbiseler, kal�alardan topuklara kadar
y�rtma�l�d�r. Her y�rtma� yuvarlak d��melerle tutturulmu�tur. Ayaklar�nda pabu�lar,
diz kapaklar�na kadar uzanan ve me�in ba�larla bacaklar� s�ms�k� kavrayan dolaklar
vard�r. Daha �nce de dedi�imiz gibi, b�t�n bunlar bir harmani alt�nda g�ze
g�r�nmez. Bu elbiseler bedenlerine �ylesine yap��kt�r ki, harmanilerini ��kard�lar
m� bedenlerinin b�t�n �izgilerini apa��k g�rebilirsiniz.
G�ne� Kentliler, y�lda d�rt defa yani, G�ne� ko�, yenge�, terazi ve o�lak
bur�lar�na girdi�i zaman, elbise de�i�tirirler. Elbiselerin de�i�ece�i zaman� hekim
belirtir ve �emberin elbise g�revlisi de elbiseleri da��t�r, insan� �a��rtan �ey,
mevsime g�re giyilmesi gereken ince - kal�n elbiselerin hem say�ca bol, hem de
istenilen zamanda haz�r olmas�d�r. G�ne� �lkelilerin hepsi beyazlar giyerler.
Elbiseleri ayda bir defa bo�ada suyuyla ya da sabunla y�kan�r.
Evlerin alt katlar�nda yaln�z mutfak, kiler, ambar, hamam, yemek salonu ve
�ama��rl�k vard�r. �ama��rlar s�ra s�tunlar�n dibinde y�kan�r ve kirli sular
arklardan la��mlara akar. Kent'in �emberleri aras�nda uzanan meydanlarda �e�meler
vard�r. Ak�ll�ca bir mekanizma da�dan getirilen sular� �e�melere salar. Kentin
suyu, genel olarak, do�al kaynaklardan sa�lan�r: Damlarda biriken ya�mur sular�,
i�leri kum dolu k�nklerle sarn��lara ak�t�l�r. G�ne� Kentliler, hekim ve
y�neticilerin ���tlerine uyarak s�k s�k y�kan�rlar.
El sanatlar� s�ra s�tunlar�n alt�nda, kuramsal bilgiler �st katlarda, yani bilimsel
nitelikte resimlerle s�sl� galerilerde okutulur. Tap�naklarda kutsal konular
i�lenir. Her �emberin k���k kulelerinde g�ne� saatleri, bir de halka r�zg�r�n
y�nlerini bildiren yelkovanlar vard�r.
OSP�TALAR�O
Bu insanlar�n soylar� ne t�rl� ko�ullar alt�nda �r�yor, anlat�r m�s�n�z?
C. KAPTAN
�reme i�in aranan ya� erkeklerde yirmi bir, kad�nlarda on dokuzdur. �elimsiz
kimseler i�in bu s�re uzayabilir. �te yandan, cinsel istekleri a��r� olan baz�
erkeklerin, tabiata ayk�r� yollara sapmalar�n� �nlemek amac�yla, bu ya�tan �nce de
kad�nlarla yatmalar�na izin verilir. Yaln�z, bu kad�nlar�n gebe, ya da k�s�r olmas�
gerekir. Ya�l� erkeklerle ba� ebeler t� gen� ya�tan beri �zellikle, beden
e�itimlerinde cinsel ta�k�nl�k g�sterenlere ya da isteklerini gizlice a��klayanlara
kad�n bulurlar. Yaln�z bu konuda, �iftle�me i�lerine bakan g�revlinin, yani ��
b�y�k ba�kan yard�mc�s�ndan A�k'�n buyru�u alt�ndaki ba�hekimin izni olmaks�z�n hi�
bir �ey yap�lamaz. Cinsel sap�kl�k yaparken yakalananlar a��r cezalara
�arpt�r�l�rlar ve tabiat yasalar�na ayk�r� davrand�klar�n�, ba�lar�n�n yerine
ayaklar�n� ge�irdiklerini herkeslere g�stermek amac�yla iki g�n pabu�lar�n�
boyunlar�nda as�l� gezdirmeye mahk�m edilirler. Ayn� su�u yeniden i�lediler mi,
cezalar� art�r�l�r. Bu ceza idama kadar da gidebilir. Yirmi ya��na, hatt� yirmi
yedi ya��na kadar temiz kalm� olanlarsa t�renle kutlan�r, erdemleri �v�l�p
y�celtilir.
Kad�nlarla askerler, oyunlarda t�pk� eski Ispartal�larda oldu�u gibi elbise
giymezler. G�revliler, bu oyunlarda yaln�z kimlerin usta, kimlerin beceriksiz,
kimlerin d�llenmeye elveri�li, kimlerin elveri�siz oldu�unu de�il, beden yap�s�
bak�m�ndan hangi erke�in hangi kad�na uygun oldu�unu da g�rebilirler. G�ne�
Kentliler, her �� gecede bir, o da iyice y�kan�p temizlendikten sonra,
�iftle�ebilirler. �iftle�meler �u kurala g�re d�zenlenir: Boylu boslu g�zel
kad�nlar iri yar�, g��l� kuvvetli erkeklerle; �i�man erkekler s�ska kad�nlarla;
zay�f kad�nlar da �i�man erkeklerle birle�tirilir ve b�ylece, a��r�l�klar aras�nda
denge kurarak soylar�n�n bozulmamas�na dikkat edilir.
G�ne� batarken, �ocuklar odalara ��k�p yataklar� haz�rlarlar. Sonra, �iftle�ecek
erkekle kad�n odalar�na ��k�p ��retmenlerin ���tleri gere�ince dinlenmeye
ba�larlar. Yediklerini iyice sindirmeden, dualar�n� etmeden �nemli i�e giri�mezler.
Yatak odalar�na en �nl� erkeklerin g�zel heykelleri konmu�tur, kad�nlar baks�n da,
ba�lar�n� g��e kald�rp b�ylesine soylu, b�ylesine g�zel �ocuklar do�ural�m diye
Tanr�'ya yakars�nlar diye. Erkek de kad�n da �iftle�me saatine kadar ayr� odalarda
uyurlar. Zaman� gelince, ba�ebe erkekle kad�n�n kap�lar�n� a�ar. Birle�ecek �iftler
ve do�acak �ocuklar i�in en elveri�li zaman�, y�ld�zlara bakarak astrologla hekim
daha �nceden kararla�t�rm�lard�r. �iftle�meden �nce, erkek d�l tohumunu en az ��
g�n temiz tutmak zorundad�r: K�t� �eyler d��nmemi�, uygunsuz davran�larda bulunmam�
olmal�d�r; b�yle bir �ey yapm�sa, Tanr� kat�nda kendini temize ��karmas� gerekir.
Yoksa su� i�lemi� say�l�r.
A��r� cinsel istek ya da zorunluluk dolay�s�yla, gebe, k�s�r ve k�t� kad�nlarla
birle�melerine izin verilen kimseler, bu kurallar�n hi� birine uymak zorunda
de�ildirler. Ama, asl�nda birer din adam� olan y�neticilerle kendilerini y�ksek
bilgilere adam� bilim adamlar�n�n soyu �retme i�ine giri�meden �nce, hayli uzun bir
cinsel perhizden ge�meleri gerekir. ��nk�, zorlu kafa �al�mas�, s�rekli d��nsel
gerilim cinsel �retim g��lerini azaltt��� i�in onlardan olacak �ocuklar�n bedence
ve kafaca g��s�z kalma tehlikesi vard�r. Onun i�in, bu gibi kimselerin ate�li,
sa�lam, ta�k�n ve g�zel kad�nlarla birle�mesi istenir. Oysa, s�cak kanl�, ate�li,
ta�k�n yarad�l�l� erkekler, �i�man ya da so�uk kad�nlarla birle�tirilmektedir.
G�ne� Kentlilere g�re, d�llenme i�i savsaklanmaya gelmeyen ciddi bir i�tir. ��nk�,
b�t�n erdemlerin geli�mesi beden yap�s�ndaki mutlu dengeye ba�l�d�r. Bu denge
olmadan erdemli olamaz insan. Dengesiz bir beden yap�s�yla do�anlar� Tanr� ve yasa
korkusu k�t� yollardan al�koyabilir belki; ama, bu kurtar�c� korku kalkt� m�, o
zaman ciddi d�zensizlikler ve kar��kl�klar devleti temelinden sarsar. �te onun i�in
kad�nlar�n �eyizlerine, kayna�� �o�u zaman ��pheli olan soyluluk gibi bir tak�m
uydurma �eylere �nem verecek yerde, herkesin tabii yetileri ve nitelikleri �zerinde
titizce durmak gerekir.
Kendisiyle birle�mesi uygun g�r�len erkekten �ocu�u olmayan kad�n, bir ba�ka erke�e
verilir. Bir ka� kez denendikten sonra k�s�rl��� anla��l�rsa, orta mal� olur. O
zaman, boy i�lerine ��retme kurulu �nda, ortak sofrada ve tap�naklarda bulunmak
gibi aile kad�nlar�na tan�nan haklar ve g�revler tan�nmaz, b�ylece baz� kad�nlar�n
s�rf zevklerini doyurmak i�in k�s�rl��a heveslenmeleri de �nlenmi� olur.
Gebe kalan kad�nlar, on be� g�n, her �e�it yorucu i�lerden uzak tutulur.
Kar�nlar�nda ta��d�klar� �ocuklar g��lensin, beslensin diye, kolay i�lerde
kullan�l�rlar. Yiyecek i�eceklerini hekimler d�zenler. Do�umdan sonra, genel do�um
evlerinde �ocuklar�na kendileri bakar ve onlar� emzirirler. �ocuklara, hekimin
���tlerine g�re, iki y�l, ya da daha fazla bir zaman, s�t verilir. S�tten
kesilince, k�z �ocuklar kad�n e�itimcilere, erkek �ocuklar da erkek e�itimcilere
b�rak�l�r. O zaman, ayn� ya�taki �ocuklarla bir arada, ko�maya, atlamaya ve
g�re�meye al��r; oyun oynarm��as�na alfabe ile birlikte okumay�, resim yapmay�,
duvarlar� s�sleyen resimlerden tarih olaylar�n� ��renir, �e�itli dillere �al��rlar.
�ocuklar alt� ya��na kadar �ok renkli, zarif elbiseler giyerler. Bu ya�tan sonra,
tabiat bilimlerine ve ��retmenlerce gerekli g�r�len ba�ka bilimlere �al��rlar.
Bunlar�n ard�ndan el zanaatlar� gelir. Geri zek�l� �ocuklarsa k�ylere yollan�r,
zek�lar� geli�enler yeniden kente getirilir. Ayn� tak�m y�ld�zlar alt�nda d�nyaya
gelen �ocuklar�n �o�unun beden ve ahl�k bak�m�ndan birbirlerine benzedikleri s�k
s�k g�r�lm� �eydir. Bu �ocuklar birbirlerine kar�� c�mert bir arkada�l�k ve
kar��l�kl� sevgiyle ba�l� olurlar. Bundan da Kent i�in hay�rl� ve sa�lam bir dirlik
d�zenlik do�ar.
G�ne� Kentlilerin adlar� geli�ig�zel konmu� de�ildir. Eski Romal�larda oldu�u gibi,
bu adlar� herkesin ki�isel �zelli�ine g�re, Metafi�ik�i vermektedir. �rne�in,
kiminin ad� G�zel, kimininki Burun, kimininki �i�ko, kimininki Yampiri, kimininki
de S�ska vb. d�r. Mesleklerinde kendini g�sterenlerin, bar� ya da sava� zaman�nda,
�rne�in, bir memleketi istil� etmek ya da korkun� bir d�mana kar�� zafer kazanmak
gibi b�y�k bir i� yapanlar�n adlar� �n�ne, �rne�in G�zel, B�y�k, Parlak, E�siz,
Ressam gibi sanatla ilgili adlar; ya da G��l�, Cesur, Burun gibi eylemlerle ilgili
isimler; ya da Africano, Asiatico, Etrusco gibi fatih adlar� eklenir. D�man
kumandanlar�m yenenlerse, onlar�n adlar�n� al�rlar, �rne�in, Manfredo ya da
Tortelio'yu yenen kimsenin ad� Magro Manfredi, Tortelio vb. olur. Bu onursal
adlar�, m�zikli t�renlerde, �o�u zaman ba�ar�lan i�e ya da sanata yara��r bir ta�
ile birlikte y�neticiler verir. Alt�n ya da g�m��n bu t�renlerde yeri yoktur.
��nk�, G�ne� kentliler bu madenlerden herkesin farks�z olarak kulland��� kap ka�ak
ve s�s e�yalar� yaparlar.
OSP�TALAR�O
Kuzum, bu insanlar aras�nda umdu�u yere se�ilmeyen ya da diledi�i bir �eyi elde
edemeyen kimse k�skanmaz m�, daha k�t�s� k�r�lmaz m�, s�yler misiniz?
C. KAPTAN
Hay�r. ��nk�, G�ne� Kent'te herkes ihtiya�lar�n� bol bol giderdikten ba�ka, e�lenip
hayat�n tad�n� da ��kar�r. �iftle�me i�i tek tek insanlar�n zevki de�il toplumun
yarar� bak�m�ndan etrafl�ca d�zenlenmi�tir. Bu konuda, kimse y�neticilerin
buyru�undan d�ar� ��kamaz. Sonra, bizim d��ncelerimizin tam tersine, G�ne�
Kentliler her insan�n kendi evi, kar�s�, �ocuklar� olmas�n�, onlar� kendi
��karlar�na g�re yeti�tirmesini tabii kar��lam�yorlar. Onlara g�re, ermi� Thomas'�n
da dedi�i gibi, �iftle�menin amac� tek tek insanlar�n de�il, insan soyunun
korunmas�d�r. Onun i�in, insan �retme i�i, insan teklerini de�il, devleti
ilgilendiren bir sorundur ve insan teklerini yaln�z devletin birer �yesi olmak
bak�m�ndan ilgilendirir ancak. �o�u zaman keyiflerine, tutkular�na b�rak�lan
tekler, geli�i g�zel birle�melerden d�nyaya gelen �ocuklar�n� iyi yeti�tirip
e�itemezler. Bu da devlet i�in bir tehlike kayna�� olur. Onun i�in, devletin mal�
ve mutlulu�unun temeli olan �ocuklar�n yeti�mesi y�neticilerin yetkisine
b�rak�lm�t�r.
B�ylece G�ne�liler, �ocuk yapacak olan erkek ve di�i �reticileri bilim ve
felsefenin temel kurallar�na g�re yeti�tirmeye dikkat etmektedirler. Platon'a g�re,
bu birle�me kura ile yap�lmal�d�r: B�ylece, en g�zel kad�nlara d�meyen erkekler
y�neticilere kin beslemezler. Yine Platon'a g�re, kura �ekerken, en g�zel
kad�nlar�n lay�k olmayanlara d�memesi ve b�ylelerinin, g�z diktiklerine de�il,
kendi denkleriyle birle�mesi i�in hile yapmak gereklidir. Ama, G�ne� �lkesi'nde
b�yle bir hile gereksizdir. ��nk�, orada bi�imsiz, e�ri b��r� insan yoktur.
Ayr�ca, durmadan �e�itli i�lerde �al�t�klar� i�in, kad�nlar�n tenleri canl� ve
renkli, kollar� bacaklar� sa�lam, bedenleri k�vrak ve �eviktir. Onlar�n g�zelli�i
boylar�nda boslar�nda ve g��lerindedir. G�zel g�r�nmek amac�yla boyanan, boyunu
y�kseltmek i�in y�ksek topuklu ayakkab� ve ayaklar�n�n kusurunu gizlemek i�in de
uzun elbise giyen kad�nlar �l�m cezas�na �arpt�r�l�r. Hem, b�yle bir �ey yapmaya
kalk�salar bile, yapamazlar, ��nk�, ellerinde hi� bir ara� yoktur. �stelik kimse de
yard�m etmez onlara.
G�ne� Kentlilere g�re, bu gibi ahl�k gev�eklikleri bizim memleketimizde oluyorsa,
bunun nedenini kad�nlar�n aylakl���nda aramal�d�r: Aylak otura otura kad�nlar�n
y�zleri solar, tenleri bozulur, buru� buru� olur, boylar� k�sal�r. O zaman, all�k,
pudra s�rmeye ba�lar, y�ksek �k�eler giyer, g�zel g�r�nmeye �zenirler. Ama g��ten
kuvvetten d�er ve sonunda hem kendi sa�l�klar�n�, hem de d�nyaya getirecekleri
�ocuklar�n sa�l���n� tehlikeye sokarlar.
Bir erkek bir kad�na tutuldu mu, birlikte gezip tozmalar�na, konu�up e�lenmelerine,
birbirlerine �i�ek, �iir sunmalar�na izin verilir. Ama �iftle�meleri do�acak
�ocuklar i�in tehlikeli olacaksa, o zaman her �e�it cinsel ili�kiye engel olunur.
Kad�n bir ba�ka erkekten gebe kalm�sa (ki, sevgilisi b�ylebir �eyi nimet bilir), ya
da k�s�rsa, o zaman birle�melerine izin verilir. Kad�nla erke�i birbirlerine
ba�layan �ey, ten isteklerinden �ok daha i�ten, �ok daha temiz bir dostluktur.
G�ne� �lkeliler ev bark, yiyecek i�ecek i�leriyle pek u�ra�mazlar. ��nk�, herkes
ihtiyac� ne ise onu almaktad�r. Yaln�z kahraman kad�n ve erkeklere, bir �eref
belirtisi olarak, bayram g�nleri ��len sofralar�nda g�zel yemekler, �elenkler, g�z
kama�t�r�c� elbiseler verilir.
G�ne� Kentliler her ne kadar g�nd�zleri beyazlar giyerlerse de, geceleri, ya da
Kent d��nda k�rm�z� elbiseyle dola��rlar. Elbiseleri ya y�nden, ya da ipektendir.
Kara renge kar�� tiksinti duyarlar, bu koyu rengi be�eniyorlar diye Japonlardan
ho�lanmazlar.
Gurur, onlarca kusurlar�n en �rk�nc�d�r. Gurur taslayan kimse en sert cezalara
�arpt�r�l�r. Hi� bir G�ne� Kentli, mutfakta, tarlada �al�mak, sofra hizmetinde
bulunmak ya da hastanelerde hastalara bakmak gibi g�revleri hor g�rmez. Her i� bir
toplum g�revi say�l�r G�ne� Kent'te. Onun i�in G�ne� Kentlilere g�re, ne yaya
y�r�mek ay�pt�r, ne b�y�k abdestini etmek, ne g�zle bakmak, ne de dille konu�mak.
��nk�, �rgenlerin bir i�i de s�v� salmakt�r. �rne�in, kimi �rgen t�kr�k, kimi g�z
ya��, kimi de d�k� salar. Onun i�in b�t�n G�ne� Kentliler kendilerine d�en �devleri
canla ba�layaparlar ve bu �dev ne olursa olsun, onlarca toptan �erefli bir �devdir.
U�ak hizmet�i kullanmak gibi k�t� al�kanl�klar� yoktur. ��nk�, kendi kendilerine
yeterler, hem de fazlas�yla.
Ne yaz�k ki, bizde bunun tam tersini g�r�yoruz. �rne�in, Napoli kentinde ya�ayan
70.000 ki�iden on ya da on be� bini �ama��r y�kar; bunlar da fazla �al�maktan
�ar�abuk y�pran�r giderler. Geriye kalanlara gelince, onlar da aylakl�ktan, a�
g�zl�l�kten, ahl�ks�zl�ktan, hastal�ktan k�r�l�p yiterler, ayr�ca say�s�z yoksul
insanlar� kendilerine kul k�le edip kullan�r, b�t�n k�t�l�k ve ahl�ks�zl�klar�n�
a��larlar onlara. Bu y�zden, toplum hizmetleri iyi y�netilmez olur. Art�k tarlada,
orduda, zanaatta �al�an pek kalmaz, kalan bir avu� insan da b�t�n bu i�leri
g�n�ls�z, i�rene i�rene yapar.
Oysa, G�ne� Kent'te, yararl� i�ler, sanatlar, bilimler, �e�itli toplum g�revleri
b�t�n yurtta�lar aras�nda e�it�e payla��lmakta ve adam ba��na g�nde d�rt saat
d�mektedir. G�n�n geri kalan saatleri �ekici bilgilere, okumaya tart�malara,
gezmelere, k�saca, beden ve kafan�n geli�mesine yarayan faydal� ve ho� i�lere
harcanmaktad�r. Kumar, k���t, satran�, zar gibi oturarak oynanan oyunlar yasakt�r.
Top, bilya, m�zrak, ok, cirit, g�re�le vakit ge�irmelerine izin verilmez.
G�ne� (�lkelilere g�re, yoksulluk insanlar� al�alt�r, hilelere, kurnazl�klara,
h�rs�zl�klara, yalanc�l�klara, serserili�e g�t�r�r, onlarda yurt sevgisini azalt�r.
Zenginlikse, gururlu, cahil, k�stah, palavrac�, hain, kendini be�enmi�, bencil,
iftirac� yapar insanlar�, hem de kolayca. Oysa, her �eyin ortak oldu�u G�ne�
�lkesi'nde, herkes ayn� zamanda hem zengin, hem yoksuldur. Zengindir, ��nk� Kent
b�t�n ihtiya�lar�n� kar��lar; yoksuldur, ��nk�, hi� kimsenin �zel mal� m�lk�
yoktur, her �ey ortakt�r. G�ne� Kentliler mala m�lke k�le olmazlar, sadece
yararlan�rlar ondan. Onun i�in de, H�ristiyanl���, �zellikle havarilerin hayat�n�
�v�p dururlar.
OSP�TALAR�O
Mal m�lk ortakl���na dayanan bu toplum d�zeni bana, b�t�n�yle, �ok ak�ll�ca ve �ok
g�zel geliyor... Ama �u kad�n ortakl���na gelince, �ok �etin, ger�ekle�tirilmesi
�ok zor bir sorun de�il mi? ��phesiz Romal� ermi� Clementus, havarilerin
��retilerine uyarak, kad�nlar�n ortak olmas�n� istiyor, bu d��nceyi ���tleyen
Sokrates'le Platon'u be�eniyor. Ama, bu ortakl��� toplumdaki sayg�nl�k bak�m�ndan
kabul ediyor, yoksa cinsel davran� bak�m�ndan, �iftle�me bak�m�ndan de�il. Nitekim
Tertillianus, Glose'a dayanarak, ilk H�ristiyanlarda, kad�n d��nda, her �eyin ortak
oldu�unu s�yler.
C. KAPTAN
Bu sorunlar� pek derinine bilmiyorum, s�z�n� etti�iniz eserleri de okumu� de�ilim.
Ama bildi�im bir �ey varsa o da, G�ne� �lkesi'nde kad�n ortakl���n�n yatak
ortakl���n� da i�ine ald���d�r. Bunu g�zlerimle de g�rd�m. Ne var ki, bu ortakl�k,
ilk raslad��� kad�n�n �st�ne hayvan gibi sald�rarak de�il, demin de s�yledi�im
gibi, soyun �remesiyle ilgili kurallara g�re uygulanan bir ortakl�kt�r. Bununla
beraber, bu konuda yan�labilirler. Her ne kadar Sokrates'in, Cato'nun, Platon'un,
ermi� Clementus'un d��ncelerine dayanarak kendilerini savunuyorlarsa da, sizin de
s�yledi�iniz gibi, bu �nl� ki�ilerin d��ncelerini yanl� anlam� olabilirler.
Dediklerine bak�l�rsa, ermi� Augustinus da mal ortakl���na i�ten inanm�t� ama,
b�t�n kad�nlar�n yatak bak�m�ndan ortak olmas�n� istemiyordu. ��nk�, ermi�
Nicola'n�n ��mezlerinin sapk�nl��� buydu; Kilise de daha b�y�k bir iyilik getirmek
i�in de�il, s�rf daha b�y�k bir k�t�l��� �nlemek i�in evlili�i kabul etmi�ti. Belki
G�ne� �lkeliler, bir g�n kad�n ortakl���n� b�rakacaklard�r. ��nk�, kendilerine
ba�l� �lkelerde kad�n ortakl���n� koymam�, sadece mal m�lk ortakl���yla
yetinmi�lerdir. Bu k�s�nt�y� da o �lkelerin felsefe bak�m�ndan h�l� ilkel,
dolay�s�yla e�itim bak�m�ndan geri durumda olmalar�yla a��kl�yorlar. Bununla
beraber, yine de yabanc� �lkelere, t�relerini, yasalar�n� ��renmek i�in s�k s�k
�zel g�revli heyetler g�ndermekten, ve bunlar�n en iyilerini benimsemekten bir an
bile geri kalm�yorlar.
Kad�nlar, g�rd�kleri e�itim yoluyla, sava� sanat�nda oldu�u kadar ba�ka mesleklerde
de ba�ar� g�steriyorlar. Bu konuda ben de Platon gibi d��n�yorum. Bu b�y�k
filozofun ileri s�rd��� kan�tlar� duraksamadan kabul ediyorum. Buna kar��l�k, bizim
Cajeta'n�n ve Aristoteles'in kar��t d��ncelerine hi� akl�m yatm�yor.
G�ne� (�lkelilerde en �ok be�endi�im ve herkesin de uymas�n� istedi�im �ey �u: Bu
�lkede, bedence kusuru ne olursa olsun, hi� kimse yoktur ki, yararl� olmaktan
ka��ns�n. Tabii tiridi ��km� ihtiyarlar bunun d��ndad�r. Kald� ki, onlar da,
yararl� ���tleriyle zaman zaman faydal� olabiliyorlar. �rne�in, g�zleri iyi g�ren
bir topal g�zc�l�k edebiliyor; g�zleri g�rmeyenler de y�n taramak, d�ek yast�k
doldurmak i�in k�llar�n incesini kal�n�ndan ay�rmakta kullan�l�yor; ellerini
g�zlerini yitirmi� kimselere gelince, onlar da sesleri ya da kulaklar�yla yararl�
olabiliyorlar. K�sacas�, i�leyen bir tek organ� olan kimse de, k�ylerde yararl�
olabilecek bi�imde bir i�e ko�uluyor. Beden sakatl�klar�na ra�men bu kimselere,
sa�lam yurtta�lar gibi davran�l�r. Bunlardan baz�lar� hafiyelik edip duyduklar�n�
y�neticilere yeti�tirirler.
OSP�TALAR�O
�imdi sava�tan s�z edelim. Sonra da, isterseniz, sanatlara, bilimlere ve dine
ge�ebilirsiniz.
C. KAPTAN
Sil�hlar�n, top�u, s�vari, piyade birliklerinin ve strateji ile ilgili her �eyin
ba��ndaki g�revliler, Hoh'un �� b�y�k yard�mc�s�ndan G��'�n buyru�u alt�ndad�rlar.
Bu g�revlilerin buyru�u alt�nda da, kollarda �al�an subaylarla bu kollarda ustal�k
elde eden bir�ok ba�ka g�revliler yer almaktad�r. Bundan ba�ka, g�revleri b�t�n
yurtta�lara askerlik talimleri yapt�rmak olan atletlerle ��retmenler de G��'e
ba�l�d�rlar. Bunlar g�rg�l� ve bilgili eski sava���lard�r. Ba�lang��ta daha da
tedbirli olan bu atletler on iki ya��n� dolduran �ocuklara sil�h kullanmas�n�
��retirler. Bu ya�a gelmeden �nce, alt basamaktaki ��retmenlerce ko�u, g�re� ve
g�lleye �al�t�r�lm� olan �ocuklar, bu g�rg�l� atletlerden de k�l�� kullanmas�n�,
ok, m�zrak atmas�n�, ata file binmesini, d�mana sald�rmas�n�, geri �ekilmesini,
sava� d�zeninde kalmas�n�, yaral� sil�h arkada�lar�na yard�m etmesini, d�mana ani
bask�nlar yapmas�n�, bir kelimeyle, onu tepelemesini ��renirler. G�ne� Kent'in
yak�nlar�nda verilen sava�larda erkeklerin yard�m�na ko�abilsinler ve ani bir
sald�r� kar��s�nda kale duvarlar�n� koruyabilsinler diye, kad�nlar da
��retmenlerden ayn� e�itimi g�r�rler. Bu konuda G�ne� Kentli kad�nlar, Ispartah
kad�nlara ve Amazonlara kar�� b�y�k bir hayranl�k beslerler. Kad�nlar ayr�ca,
kur�un, mermi d�kmesini, mazgallardan alevli g�lleler, ta�lar atmas�n�,
gerekti�inde de, d�mana kar�� sald�r�ya ge�mesini bilirler. Bu t�rl� i�lerde
s�rekli olarak e�itim g�rd�kleri i�in, kad�nlar her �e�it tehlikelere g���s germeye
al��kt�rlar. ��lerinden biri korkakl�k etmeye g�rs�n, al�akl�kla su�land�r�p, en
a��r cezalara �arpt�r�rlar onu.
G�ne� Kentliler �l�mden korkmazlar. ��nk�, ruhun �lmezli�ine inan�rlar. Onlara
g�re, bedenden ayr�lan ruh yery�z� hayat�ndaki iyi k�t� davran�lar�na g�re, iyi ya
da k�t� ruhlarla bulu�ur. Bir bak�ma Brahmanlar�n ve baz� noktalarda da
Pythragoras'��lar�n felsefe ilkelerini benimsemi� olmalar�na ra�men, G�ne�
Kentliler, baz� haller d��nda, ruhlar�n Tanr�'n�n �zel buyru�u ile g�� etti�ine
inanmaktad�rlar.
Devletin, dinin ve insanl���n d�manlar�na kar�� ac�madan sava��rlar. Her iki ayda
bir, ordu tefti�ten ge�er ve her g�n, gerek duvarlar�n d��nda gerek i�inde talimler
yap�l�r. G�ne� Kentliler askerlik sanat�na ili�kin kurumlar ile birlikte, Musa,
Ye�ua, Davut, Maccabeus, Yuda, Sezar, �skender, Scipion, Annibal ve daha ba�ka
b�y�k arkerlerin hayatlar�n� ve yapt�klar� �nl� sava�lar� ��renirler. Bu derslerin
sonunda, herkes kendi d��ncesini a��k�a s�yleyebilir, kumandanlar fil�n noktada iyi
ya da k�t�, falan noktada yararl� davrand�lar diyebilir. Sonra, ��retmen s�z al�p
gerekli a��klamalar� yapar ve b�ylece, kimin hakl� kimin haks�z oldu�una karar
verilerek ders bir sonuca ba�lan�r.
OSP�TALAR�O
G�ne� �lkeliler kime kar�� sava��rlar? Sizin de dedi�iniz gibi b�ylesine mutlu
olduklar�na g�re, ne olabilir sava�malar�n�n nedenleri?
C. KAPTAN
Sava�a giri�meyecek olsalar bile, G�ne� �lkeliler, gev�eyip yumu�amamak ve
beklenmedik bir d�man sald�r�s� kar��s�nda �aresiz kalmamak i�in askerlik e�itimi
yapmaktan, ava gitmekten geri kalmazlar. ��nk�, oturduklar� adada, mutlu
ya�ay�lar�n� k�skanan d�rt krall�k vard�r. Bu krall�klar�n halk�, kendi krallar�n�n
buyru�unda kalmaktansa, G�ne� Kentliler gibi ya�amaya can atmaktad�rlar. Onun i�in,
bu devletlerin krallar�, �o�u kez, �e�itli ve en sudan bahanelerle, �rne�in kimi
zaman s�n�rlar�na sald�r�yorlar, kimi zaman da dinsizce davran�yorlar, puta
tap�yorlar, gerek eski Pagan'lar�n gerek eski Brahman'lar�n k�r inan�lar�n� hor
g�r�yorlar diye, G�ne� �lkesi'ne sald�rmaktad�rlar. Bundan ba�ka Hintlilerle
Toprabana adas� halk� da kendilerine d�mand�r. Eskiden buyruklar� alt�nda olduklar�
Hintliler �imdi onlar� �si say�yorlar. Bir zamanlar kendilerine yard�m etmi� olan
ada halk� ise, bug�n onlara cephe alm� bulunuyor. Ama, G�ne� �lkeliler b�t�n bu
sava�lardan her zaman kazanarak ��km�lard�r.
G�ne�lilerin onurlar�na dokunuldu mu, iftiraya u�rad�lar m�, bir ya�mac�l�kla kar��
kar��ya kald�lar m�, devletlerden biri sald�rd� m�, ya da bir zorban�n buyru�u
alt�ndaki bir kent onlar� yard�m�na �a��rd� m� (��nk�, G�ne� �lkeliler her zaman
�zg�rl��� savunmu�lard�r), B�y�k Kurultay hemen toplant�ya �a�r�l�r. Herkes diz
��k�p Tanr�'ya yakar�r, kendilerine en uygun ve kesin bir ka
54

rar esinlesin diye, durumu iyiden iyiye inceler, hakk�n hangi yanda oldu�unu
ara�t�r�r, ondan sonra sava�a karar verirler. Onun hemen ard�ndan, d�mana Forensis
ad� verilen bir rahip g�nderir, gerek ya�ma edilen mallar�n geri verilmesini, gerek
dost devlete haks�z sald�r�n�n durdurulmas�n�, gerekse zorbal��a son verilmesini
isterler. �stekleri kabul edilmezse, G�ne� �lkeliler �� tanr�s� Sabahot'tan
haks�zl�kta direnenleri yok etmesini dileyerek sava� a�arlar. D�man cevap vermekte
duraksar, h�k m�k ederse, Forensis, karar vermesi i�in belli bir s�re tan�r. Bu
s�re krall�klar i�in bir, halk y�netimleri i�in �� saattir. S�renin azl���, d�man�n
zaman kazanmak amac�yla oyalay�c� yollara ba� vurmas�n� �nlemek i�indir. B�ylece,
G�ne� �lkeliler do�al haklar�n ve dinin savunmas�n� �stlerine alm� oluyorlar
demektir.
Sava� a��l�r a��lmaz, G�� vekilini i�e ko�ar. Ama, zararl� olabilecek her t�rl�
gecikmeleri �nlemek i�in, t�pk� Roma diktat�rleri gibi, kendi ba��na gerekli
kararlar al�r. Bununla beraber, �ok �nemli ve ciddi bir durum olursa, Hoh'a, Ak�l'a
ve A�k'a dan��r. Ama, daha �nce, yirmi ya��m doldurmu� b�t�n G�ne� �lkelilerin
kat�ld��� bir toplant�da bir s�zc�, sava��n ni�in a��ld���n�, dayand��� haklar�,
nedenleri bir bir ortaya koyar ve b�ylece, gerekli tedbirleri alm� olur. Daha �nce
de s�yledi�im gibi, sil�h depolan her �e�it sil�hlarla doludur. B�t�n yurtta�lar,
sava� talimlerinde bunlar�n kullan�lmas�n� ��renmi�lerdir.
Her �emberin d� duvarlar� manc�n�kla donat�lm�, her birinin ba��na da �zel
sava���lar yerle�tirilmi�tir. G�ne� Kentlilerin top dedikleri, tekerlekler �zerine
yerle�tirilmi� daha ba�ka sava� sil�hlar� da vard�r ki, bunlar� sava� meydanlar�na
beraberlerinde g�t�r�rler. Ayr�ca, kat�r, e�ek s�rt�nda, ya da arabalarla
sava���lara cephane, yiyecek i�ecek ta��rlar. Askerler a��k d�zl�klere gelince,
d�rtken d�zeninde toplan�r, az�k ve gere�leri, toplar�, sava� arabalar�n�, merdiven
ve sava� ara�lar�n� ortalar�na toplar sonra d�man�n �zerine at�l�r, uzun zaman
y�lmadan d�v��rler.
Bazan geri �ekiliyormu� gibi yaparlar: Her asker h�zla gerileyip kendi bayra��na
kat�l�r. G�ne� Kentlilerin sava� meydan�n� b�rak�p ka�t���n�, ya da ka�maya
yeltendi�ini sanan d�man sald�r�ya ge�er, ama G�ne� Kentliler hemen b�l�kler
halinde birle�ik iki kanat meydana getirir, sonra bir an dinlenip nefes al�rlar. Bu
ara toplar d�man� mermi ya�muruna tutarak da��t�r. G�ne� Kentliler bu �e�it bir
s�r� sava� hilelerine ba� vururlar. Bu konuda hi� bir ordu onlarla boy �l��emez.
G�ne� �lkeliler ordug�hlar�n� Romal�lar gibi d�zenlerler. �ad�rlar kurar ve onlar�
kaz�ktan duvarlar ve hendeklerle �evirirler. Bu �e�itli i�ler �zel birtak�m �al�ma
g�revlilerinin y�netiminde �a��rt�c� bir �abuklukla yap�l�r. Zaten b�t�n askerler,
balta ve �apa kullanmas�n� bilirler.
G�ne� Kent ordusunu, hepsi de sava� hilesi bak�m�ndan usta olan be�, sekiz ya da on
kumandan y�netir. Bunlar sava� i�lerini g�r�mek i�in toplan�r ve ald�klar�
kararlara g�re birliklerine kumanda ederler. Sava�a sil�hl� ve atl� bir �ocuk
birli�i de kat�l�r. Bu �ocuklar, bu yoldan sava�mas�n� ��renirler, t�pk� kana
al�t�r�lan arslan ve kurt yavrular� gibi. Bununla beraber, zorlu bir tehlike
halinde, sil�hl� kad�nlarla birlikte sava� alan�ndan uzaklara g�t�r�l�rler. Ama,
sava�tan sonra, bu kad�nlarla �ocuklar sava���lar� kutlar, yaralar�n� sarar, onlar�
�verek, �p�p kucaklayarak ac�lar�n� dindirmeye �al��rlar. Bu kad�nlarla �ocuklar�n
varl��� ne b�y�k bir destektir! Kad�nlar�n ve �ocuklar�n g�zlerine yi�it g�r�nmek
i�in sava���lar g�zlerini budaktan sak�nmaz, tehlikelere at�l�r, k�yas�ya
d�v��rler; onlar�n sevgisi at�lganl�klar�n� kam��lar ve sava�tan zaferle ��karlar.
Bir d�man kentin surlar�na ilk t�rmanan askerin ba��na, bir �eref belirtisi olarak,
kad�nlarla �ocuklar�n alk�lar� aras�nda ye�il yaprakl� bir �elenk tak�l�r. Sava�
arkada�lar�ndan birinin hayat�n� kurtaran�n ba��na da me�e yapraklar�ndan bir
�elenk konur. Bir zorbay� �ld�ren, sil�hlar�yla ganimetleri tap�na�a b�rak�r ve
Hoh, g�sterdi�i yararl��a yara�an bir ad takar ona. Ba�ka sava���lara da ba�ka
ba�ka �elenkler verilir.
Her atl�n�n bir han�eri, e�er �at�s�na as�l� iki tane b�y�k ve zorlu tabancas�
vard�r. Bunlar�n mermisine hi� bir z�rh dayanamaz. Baz�lar�nda k�l��la kama,
baz�lar�ndaysa sadece demir bir g�rz vard�r. Bunlara hafif sil�hl� s�vari derler.
D�man�n z�rhlar�na k�l�� ve mermi i�lemezse, bu s�variler �zerlerine bu g�rzlerle
sald�r�r ve onlar� yere sererler, t�pk� Akhilleus'un Cignus'a yapt��� gibi. G�rz�n
ba��nda alt� kar� uzunlu�unda iki zincir sarkar. Bunlar�n u�lar�nda iki topuz
vard�r. Binici bu topuzlar� f�rlat�nca, zincirler d�man�n boynuna dolan�r.
Zincirleri �ekince de d�man yere yuvarlan�r. G�rz� daha rahat�a kullanabilmek i�in,
biniciler atlar�n� yularlar�n� elleriyle de�il, ayaklar�yla tutarlar. Onun i�in
dizginler e�er �at�s� �st�nde kesi�ir ve u�lar� da s�varinin aya��na de�il,
�zengiye ba�lan�r. �zengilerin yan�nda demir bir k�re, alt�nda da yine demirden bir
��gen vard�r. �yle ki, binici aya�� ile demir k�reyi �evirerek dizginleri �ekip
sal�verir ve b�ylece, aya��n�n hareketiyle at sa�a sola d�nebilir. Tatarlar bu
s�rr� bilmezler. Her ne kadar onlar da dizginleri ayaklar�yla kullan�yorlarsa da,
dizginleri �zengiye ba�lamas�n� bilmediklerinden, atlar�n� ayaklar�yla sa�a sola
d�nd�rmesini, yava�lat�p h�zland�rmas�n� beceremezler.
Sava�a �nce hafif sil�hl� biniciler ba�lar. Bunlar arkeb�zlerle sald�r�ya ge�erler.
Onlar�n ard�ndan, m�zrakl� askerlerle sapanl�lar gelir. Bunlar �n saflarda,
yanlarda mekik dokurcas�na ileri at�l�p geri �ekilerek d�v��rler. Eski
Romal�lar�nkine benzeyen, hatt� onlar�nkinden daha iyi yedek birlikler, ellerinde
kal�n ve uzun sopalarla orduyu desteklerler. Sava�, elde k�l��, g���s g���se
d�v��lerek bir sonuca ba�lan�r.
Sava� bitince, G�ne� (�lkeliler zaferlerini, Romal�lar gibi, hatt� onlardan b�y�k
bir g�steri�le kutlarlar. Ba�kumandan tap�na�a girerken, halk Tanr�'ya dualar eder
ve sava�a kat�lm� olan bir ozan ya da bir tarih�i, �arp�malar s�ras�nda ge�en
olaylar� mutlu mutsuz yanlar�yla anlat�r. Sonra, Hoh muzaffer kumandan�n ba��na
kendi eliyle bir �elenk koyar: �ok yararl�k g�stermi� olan �b�r sava���lara da
madalyalar verir. Bu askerler yorucu kamu g�revlerinden birka� g�n i�in uzak
tutulurlar. Ama G�ne� �lkeliler aylak oturmay� sevmedikleri i�in, bo� zamanlar�n�
arkada�lar�na yard�m etmekle ge�irirler.
�te yandan, beceriksizlikleri y�z�nden yenilgiye u�rayan, ya da zafer f�rsat�n�
ka��ran kumandanlar ay�plan�r. D�man�n �n�nden ilk ka�anlar �l�m cezas�na
�arpt�r�l�rlar. Ancak, b�t�n ordu ba��lanmalar�n� ister, ve teker teker su�u
payla��rlarsa, �l�mden kurtulabilirler. S�ras� gelmi�ken �unu da s�yleyeyim ki, bu
gibi su�lar binde bir ba��lan�r, bir �ok ko�ullar�n da su�ludan yana olmas�
gerekir. Bir dostun, ya da sava� arkada�lar�n�n yard�m�na ko�mam� olanlar sopa
daya��na �ekilirler. Buyruklar� hi�e sayanlar ay� ve arslan gibi y�rt�c�
hayvanlar�n bulundu�u bir �ukura at�l�rlar. Kendilerini savunmak i�in de ellerine
sopadan ba�ka bir �ey verilmez. Hayvanlar� altedenler - ki, bu hemen hemen g�r�lm�
�ey de�ildir - ba��lan�r ve yeniden topluma kabul edilirler.
Sava�ta ele ge�irilen ya da kendi iste�iyle G�ne� �lkesi'nin buyru�una giren
kentlerde hemen mal ortakl��� kurulur. Bu kentler G�ne� �lkelilerin g�nderdi�i
y�neticileri ve askerleri kabul eder ve b�t�n kentlerin �ah� olan G�ne� Kentin
t�relerini benimser, hatt� bazan okuyup e�itilsinler diye �ocuklar� bile G�ne�
Kent'e g�nderirler. G�ne� Kent de onlar�n e�itim giderlerini sevine sevine kendi
�st�ne al�r.
Ke�if kollar�ndan, n�bet�ilerden, sava� hilelerinden ve askerlikle ilgili
�zelliklerden s�z etmek uzun s�rer. Bunlar� sen kendin de d��nebilirsin.
Yurtta�lar kamu g�revlerine t� �ocukluktan ba�layarak se�ilirler. Bunda do�al
e�ilimleri, yetileri, kafa durumlar� ve y�ld�z bur�lar� g�z �n�nde tutulur. B�ylece
her yurtta�tan istenen i� g�nl�ne g�re olur. Onun i�in herkes i�ini kendili�inden
ve seve seve yapar. Ayn� �eyi strateji i��ilerinde ve ba�ka g�revlerde �al�anlar
i�in de s�yleyebiliriz.
Kent'in d�rt kap�s�n� gece g�nd�z n�bet�iler bekler. Ba�ka n�bet�iler, yedinci
�emberin d� duvarlar�nda, kulelerde, t�mseklerde, siperlerde tetikte beklerler. Bu
tedbirler her t�rl� s�rprizlere kar�� Kent'i korudu�u gibi, n�bet�ileri de uyan�k
tutar. N�bet g�revlerini g�nd�zleri kad�nlar, geceleri de erkekler g�r�r.
N�bet�iler, bizdeki gibi, her �� saatte bir de�i�tirilir. Hepsi, g�ne� batarken
trampet sesleri aras�nda yerlerini al�rlar.
G�ne� �lkeliler, sava�a benzedi�i i�in, avlanmaktan ho�lan�rlar. Bayramlarda,
piyadelerle s�variler, sava� havalar� aras�nda, meydanlarda g�steriler yaparlar.
G�ne� Kentliler d�manlar�n�n onur k�r�c� s�zlerini, kusurlar�n� c�mert�e
ba��larlar. Zaferi kazand�ktan sonra, yendikleri halklara iyilik �st�ne iyilik
yaparlar. Ama, d�man kentin duvarlar�n�n y�k�lmas�na, halk�n k�l��tan ge�irilmesine
karar verilmi�se, bu kararlar zafer g�n� hemen uygulan�r. Bu tedbirler yerine
getirildikten sonra, G�ne� �lkeliler yenilenlerin durumunu d�zeltmeye �al��rlar.
��nk�, onlara g�re, sava��n amac� d�man� yok etmek de�il, daha iyi hale
getirmektir.
�ki G�ne� Kentli aras�nda, gerek onur k�r�c� bir s�z, gerek herhangi bir ba�ka
nedenden �t�r�, kavga ��karsa, (anla�mazl���n onur konusu d��na ��kt��� binde bir
olur), ba�kanla y�neticiler, �fkesine kap�l�p kar��s�ndakini haks�z yere h�rpalayan
kimseyi gizlice azarlar. Ama, kavga, onur k�r�c� bir ka� s�zden �teye ge�memi�se, o
zaman y�neticiler karar� ileride ��kacak sava�a b�rak�r ve onuru k�r�lan kimsenin
�fkesini yaln�z d�mandan alabilece�ini s�ylerler. Kavgal�lardan hangisi sava�ta
yararl�k g�sterirse, onun hakl� oldu�u kan�s�na var�l�r. Bununla beraber, baz�
hallerde adalet, verilen cezalar�n su�la orant�l� olmas�na dikkat eder. Kavgalar�n
d�ello ile sonu�lanmas�na hi� bir zaman izin verilmez. D�ello mahkemelerin g�c�n�
hi�e sayd��� gibi, hakl� olan taraf�n yenilmesiyle de sonu�lanabilir ki, bu da akla
ayk�r� bir durumdur. B�ylece, onur k�r�c� s�zleri hak etmedi�ini, kar��s�ndakinden
daha �st�n, daha erdemli oldu�unu ileri s�ren kimse, b�t�n bunlar� G�ne� Kent'in
d�manlar�na kar�� a��lan sava�ta g�stermek yetisine sahiptir.

OSP�TALAR�O
�o�u zaman devletleri ortadan kald�ran, Atina ve Roma'da oldu�u gibi, ba�a birtak�m
zorbalar� getiren �eki�meleri, i� sava�lar� �nleme bak�m�ndan b�ylesine t�reler
bana �ok ak�ll�ca, �ok yerinde g�r�n�yor.
C. KAPTAN
Sava�, tar�m, hayvanc�l�k gibi i�ler b�t�n yurtta�lar�n ortak ve zorunlu u�ra��d�r
demi�tim daha �nce. Bu �� �e�it u�ra� herkes�e pek b�y�k bir �eref say�lmaktad�r.
Onun i�in kim, ne kadar �ok zanaat ve meslekte ustal�k kazan�rsa o kadar de�erli
say�l�r ve bir zanaatta en usta olan kimse o zanaat�n ��retmeni se�ilir. Madencilik
ve yap� i�leri gibi en �etin u�ra�lar �ylesine �st�n say�lmaktad�r ki, kimse
yorucudur diye kendini bu i�e vermekten ka��nmaz. ��nk�, bu u�ra�lara ayr�lanlar�n
zaten e�ilim ve yetileri daha �nceden g�z �n�nde tutulmu�tur. Ak�ll�ca ve ustaca
bir i� b�l�m�, ki�ilerin y�pranmas�n�, g��ten kuvvetten d�mesini �nledi�i gibi,
daha da g��lendirir onlar�. En az yorucu u�ra�lar kad�nlara b�rak�lm�t�r. B�t�n
G�ne� Kentliler y�zme bilmek zorundad�rlar. Bu ama�la, Kent'in duvarlar� i�inde ve
d��nda bir�ok y�zme havuzlar� yap�lm�t�r. Bunlar sular�n� �e�melerden al�rlar.
G�ne� Kentliler ticarete pek o kadar �nem vermezler. Bununla beraber, �e�itli
paralar�n de�erini bilirler. Hatt�, el�ilerin ve gezginlerin yabanc� �lkelerde
kullanmalar� i�in yeterince para da basarlar. D�nyan�n t�rl� memleketlerinden gelen
t�ccarlar� kabul ederler ve onlara ihtiya�lar�ndan arta kalan mallar� satarlar. Ama
G�ne� Kentliler para kabul etmezler. Mallar�n�, kendilerinde olmayan mallarla de�i�
toku� ettikleri gibi, kimi zaman da bu mallar� parayla sat�n al�rlar. G�ne� Kent'te
�ocuklar, az bir para kar��l���nda kucak dolusu mal veren yabanc� t�ccarlara kat�la
kat�la g�lerler. Ama ya�l�lar buna g�lmezler. G�ne� Kentliler, k�lelerle
yabanc�lar�n k�t� al�kanl�klar�yla Kent'in ahl�k�n� bozmalar�n� �nlemek i�in, her
�e�it al�veri�i Kent'in d��nda yaparlar. Sava�ta ald�klar� tutsaklar� yine oralarda
satarlar. Satamad�klar�n� da Kent'in d��nda �ukur kazmada, ya da �e�itli a��r
i�lerde kullan�rlar.
Kent'in d�rt kap�s�ndan denize kadar geli� gidi�i sa�layan d�rt yol uzan�r. D�rt
b�l�k asker, s�rekli olarak, tarlalar� g�zler ve orada �al�anlar� korur. Bu
askerler, yabanc�lar�n rahat�a gidip gelmelerine g�z kulak olurlar.
G�ne� Kentliler yabanc�lara kar�� her zaman iyi ve nazik davran�rlar. Yabanc�lar�
tam �� g�n devlet hesab�na a��rlarlar. �nce ayaklar�n� y�kar, sonra Kent'in d�rt
bir yan�n� gezdirir, t�relerim birer birer anlat�r ve onlar� ortak sofralar�na
al�rlar. Yabanc�lara g�z kulak olmak ve onlar� a��rlamakla g�revli kimseler bile
vard�r G�ne� �lkesi'nde. Bu yabanc� konuklardan yurtta�l��a girmek isteyenler, bir
ay k�yde, bir ay da Kent'de �e�itli denemelerden ge�irilirler. Bu denemelerden
sonra yurtta�l��a al�n�p al�nmayacaklar�na karar verirler. G�ne� Kent'in yeni
�yeleri birtak�m t�renlerden sonra and i�er ve yurtta�l��a girerler.
G�ne� �lkeliler tar�ma �ok �nem verirler. Bu �lkede bir kar� toprak yoktur ki
ekilmemi� olsun. G�ne� Kentliler tarla i�lerinde r�zg�rlar� ve y�ld�zlar�
kollarlar. �ift s�rme, tohum ekme, yaban otlar�m ay�klama, hasat, meyva toplama ba�
bozumu zaman� geldi mi (Kent'i korumak i�in kalan bir avu� insan d��nda) b�t�n
yurtta�lar, ellerinde bayraklar, �alg�lar, t�rk�ler s�yleyerek tarlalara ak�n
ederler. Birka� saat i�inde, b�y�k bir titizlikle i�lerini bitiriverirler.
G�ne� Kentliler, yelkenli kocaman arabalar kullan�rlar. Bunlar, i�ice d�nen
tekerleklerle, r�zg�ra kar�� da gidebilirler. R�zg�r olmad��� zamanlarda, birtek at
koskoca bir arabay� rahat�a �ekebilir. Do�rusu, g�zel bir bulu�tur bu. G�ne�
Kentliler tarlalarda �al��rken, sil�hl� biniciler durmadan, n�betle�e d�rt bir yan�
f�r d�n�p �al�anlar� korurlar.
Bu insanlar tarlalarda bostanlarda ne g�bre kullan�rlar, ne de pislik. ��nk�,
onlara g�re, bunlar toprak �r�nlerini bozar, bu �r�nleri yiyenler de g��s�z ve k�sa
�m�rl� olur. G�breyle beslenen topra��, G�ne� Kentliler, g�zelle�mek i�in
bedenlerini i�letecek yerde d�zg�n s�ren ama d�nyaya �elimsiz �ocuklar getiren
kad�nlara benzetirler.
Onun i�in topra�� d�zg�nlemektense, bir g�zel s�rmek daha iyidir derler, nitekim
s�rerler de. Topra�a ektikleri b�t�n tohumlar�n �ar�abuk ye�ermesi, bol �r�n
vermesi i�in birtak�m s�rlar� vard�r G�ne� Kentlilerin. Topraklar�n yaln�z
ge�imlerini kar��layacak kadar�m ekip bi�erler; geri kalan�n� otlak olarak
hayvanlara b�rak�rlar. Tar�mla ilgili b�t�n bu bilgiler Georgia adl� bir kitapta
yer almaktad�r.
At, �k�z, koyun, k�pek ve b�t�n evcil hayvanlar�n �retilip yeti�tirilmesi onlarca
soylu bir u�ra�t�r. Ayg�rlarla k�sraklar�, ancak �iftle�me zaman� bir arada
otlat�rlar. Bu da Ok burcunun Merih ve M�teri gezegenleriyle bir �izgide oldu�u
zamana rastlat�l�r. �k�zler i�in �k�z burcuna, koyunlar i�in Ko� burcuna g�re
davran�rlar. K�mes hayvanlar�n�n �iftle�mesi Sevir burcuna g�re ayarlan�r. Kad�nlar
tav�anlar� ve kazlar� Kent d��ndaki �ay�rlara g�t�r�r ve �itlerle �evrili yerlerde
peynir, ya� ve ba�ka s�tl� besinler yaparlar. Oralarda tavuk horoz besler, meyva
yeti�tirirler. B�t�n bunlar� Buccolica adl� kitaptan ��renirler.
G�ne� �lkesi'nde her �ey boldur. ��nk�, herkes kendi u�ra��nda ba�ta gelmeye bakar,
d�zenli ve metotlu �al��r ve b�ylece i�ler hem �abuk biter, hem de verimli olur.
Her i� grubunun ba��ndaki kimseye �kral� denir. Ama bu ad i�in ustalar�na verilir.
Kad�n ve erkeklerin �krallar��n�n ard� s�ra, d�zenli k�meler halinde i�lerine bir
gidi�leri var ki, g�rseniz, i�iniz sayg�yla dolup ta�ar. Ba�lar�ndaki kimseye bir
baba, bir a�abey g�z�yle bakarlar, bizdeki gibi nefretle de�il. G�ne� Kent'in
�evresinde yabani hayvanlarla dolu ormanlar vard�r. Yurtta�lar oralarda avlan�rlar.
G�ne� �lkesi'nde denizcili�e b�y�k �nem verilir. Yelkensiz ve k�reksiz, ustaca bir
mekanizmayla y�zen gemileri, direkli kad�rgalar� oldu�u gibi, yelkenli gemileri de
vard�r. G�ne� Kentliler y�ld�zlar�n yerini, durumunu, denizin ne zaman al�al�p ne
zaman y�kselece�ini iyiden iyiye bilirler. �e�itli �lkelerin insanlar�n� g�rmek,
her iklime �zg� �r�nleri incelemek amac�yla okyanuslar a�arlar. Hi� kimseye
sald�rmaz, zorlanmad�k�a da d�v�mezler. Ama, hi� bir hakarete de gelemezler. Er ge�
b�t�n d�nyan�n kendi kurumlar�n� benimseyece�ine sars�lmaz inan�lar� vard�r. Ama,
kendilerininkinden daha �st�n bir toplum d�zeni uygulayan ba�ka bir ulus olup
olmad���m aramaktan da geri kalmazlar. H�ristiyanl��a kar�� hayranl�k beslerler.
Gerek kendileri, gerek bizim i�in havarilere yara��r bir hayat�n �zlemi
i�indedirler. �in, Siyam, �inhindi ve Kalk�tta gibi bir�ok ada ve kara
memleketleriyle dostluk antla�malar� yaparak, buralar� gezip g�rme olanaklar�
sa�lam�lard�r. G�ne� Kentliler, gerek kara gerek deniz sava�lar�nda, ba�ka
uluslar�n bilmedi�i bir�ok yeni ate�li sil�hlara ve say�s�z sava� yollar�na ba�
vurmaktad�rlar. Onun i�in, her zaman sava�tan d�manlar�n� yenerek ��karlar.
OSP�TALAR�O
�imdi de, G�ne� Kentlilerin ne yiyip ne i�tiklerini, nas�l ve ne kadar
ya�ad�klar�n� anlat�rsan�z, �ok sevindirirsiniz beni.
C. KAPTAN
G�ne� �lkelilere g�re, �nce toplumun, sonra da tek tek insanlar�n hayat�n� g�zetmek
gerekir.
Bu insanlar, et, peynir, tereya��, bal, hurma ve �e�itli sebzelerle beslenirler.
�lk zamanlar et yemezlermi�. ��nk�, hayvan �ld�rmeyi barbarl�k sayarlarm�. Ama
sonradan, kesip yedikleri sebzelerin de, bir bak�ma canlar�, duygular� oldu�unu
d��nm�ler ve b�ylece haks�zl�k etmeyelim derken, a�l�ktan �lmek gibi bir duruma
d�eceklerini, a�a�� yarat�klar�n �st�n yarat�klar� beslemek i�in yarat�lm�
olduklar�m anlam�lar ve o g�n bug�n, toprak �r�nleriyle birlikte et yemeye de karar
vermi�ler. Ne var ki, bug�n de, at ve �k�z gibi faydal� hayvanlar� kesip yemeye pek
yana�m�yorlar. Faydal� besinleri zararl�lar�ndan ay�rt etmesini biliyor ve bu
bak�mdan tabiat bilimlerinden yararlan�yorlar.
Yemek bak�m�ndan, uyduklar� kural �udur: Bir g�n et, bir g�n bal�k, bir g�n de
sebze yerler. D�rd�nc� g�n, mideleri yorulmas�n ve organizma g��s�z d�mesin diye
yeniden ete d�nerler. Sindirimi en kolay besinleri ya�l�lara ay�r�rlar. Bunlar,
g�nde �� ���n, o da azar azar yemek yerler. Ama �o�unluk, g�nde iki ���n,
�ocuklarsa doktorun ���tleri gere�ince d�rt ���n yerler. G�ne� �lkeliler, genel
olarak, y�z y�l ya�arlar, iki y�z y�l ya�ayanlar� da az de�ildir.
��ki bak�m�ndan, G�ne� �lkeliler �ok �l��l� davran�rlar. Doktorun izin verdi�i
haller d��nda, on dokuz ya��ndan a�a�� �ocuklara �arap verilmez. Bu ya�tan a�a��
�ocuklarla kad�nlar �arab� su katarak i�erler. Ama elli ya��ndaki ve daha b�y�k
erkekler, genel olarak, su kat�lmam� �arap i�er, her mevsimde yeti�en en �zl�
meyvalar� yer ve bunda da doktorun s�z�nden ��kmazlar. Zaten G�ne� �lkelilere g�re,
zararl� hi� bir �r�n yoktur. Yaz�n s�ca��na dayanmak ve serinlemek i�in �zellikle
taze meyva ile beslenir; k��nsa kuru yemi� ve sebze yerler. Sonbaharda, gam
da��tmak i�in Tanr�'n�n bol bol verdi�i �z�mleri yerler. G�zel kokular s�r�nmesini
de sever G�ne� Kentliler. Sabahlan, yataktan kalkar kalkmaz, sa�lar�n� tarar,
ellerini y�zlerini so�uk suyla y�kar, nane, maydanoz ve rezene �i�neyerek di�lerini
temizler, ayni otlan ellerine de s�rerler. Sonra, y�zlerini do�uya �evirir, k�sa
bir dua okurlar Tanr�ya, �sa'n�n bizlere arma�an etti�i duaya benzer bir dua.
Sonra, k�me k�me d�ar� ��karlar. Kimi ya�l�lar�n hizmetine ko�ar, kimi toplant�ya,
kimi de g�revine gider. Daha sonra derslere girer, tap�nakta toplan�r, beden
e�itimine kat�l�r, k�sa bir dinlenmeden sonra da, ortak sofraya giderler.
G�ne� Kentliler damla, romatizma, siyatik, nezle, kar�n a�r�s�, ba��rsak sanc�s�,
nefes darl��� nedir bilmezler. Bu gibi hastal�klar doku s�v�lar�n�n
salg�s�zl���ndan, �i�kinlikten gelir ve G�ne� �lkeliler bu gibi rahats�zl�klar�
yiyeceklerine i�eceklerine dikkat etmek ve bedenlerini i�letmekle �nlerler.
T�k�rme, kusma ay�p say�l�r. ��nk� bu gibi haller, tembelli�in, aylakl���n,
oburlu�un, rezilce bir ya�ay��n belirtileridir. G�ne� �lkelilerde en �ok g�r�len
hastal�klar, ate� ve kuru ka��nmad�r. Bunu da bol ve sulu, s�tl� besinlerle,
ferahlat�c� banyolar, k�yde k�rda dinlenme ve hafif beden hareketleriyle �nlerler.
G�ne� �lkesi'nde, firengi ve bel so�uklu�u gibi hastal�klara pek rastlanmaz. ��nk�
G�ne� Kentliler s�k s�k �arapla y�kan�r, kokulu ya�larla v�cutlar�n� o�ar, bir de
bedenlerini i�leterek bu gibi hastal�klardan kurtulurlar. ��nk�, �al�an beden
terler, terse kan� ve ili�i bozan zehirli buharlar� d�ar�ya atar. G�ne� �lkesi'nde
verem pek az rastlan�lan hastal�klardand�r. ��nk� G�ne� Kentlilerin ci�erleri
zararl� doku s�v�lar�yla zehirlenmez. Baz� doku s�v�lar�n�n kal�nla�mas�ndan do�an
nefes darl���na tutulan hemen hemen yok gibidir. G�ne� Kentliler y�ksek ate�i so�uk
suyla d��r�rler; hafif ate�leriyse, g�zel kokular, koyu et ve sebze sular�yla,
uyku, m�zik ve e�lencelerle giderirler. S�tma n�betlerini kan alarak, m�shil
kullanarak, i� s�kt�r�c� otlar� kaynat�p i�erek atlat�rlar. Sara n�betlerine
gelince, hastay� ans�z�n korkutarak, ya da baz� otlar�n suyunu i�irerek �nlerler.
B�t�n bu ila�lar�n s�rr�n� bana bir bir a��klad�lar. En �ok korktuklar� s�rekli
ate�tir. Ate�i d��rmek i�in y�ld�zlardan, �e�itli �ifal� otlardan medet umar,
Tanr�ya yakar�rlar. Her be�, alt�, sekiz... g�nde bir tutan n�betlere gelince,
bunlara G�ne� Kent'de hi� rastlanmaz. ��nk�, bu insanlar�n doku s�v�lar� hi� bir
zaman kal�nla�maz.
G�ne� Kentliler y�kanmay� �ok severler. Bu �lkede, Romal�larda oldu�u gibi,
hamamlar ve kapl�calar boldur.
Daha �nce de s�yledi�im gibi, G�ne� �lkeliler bedenlerini ya�lar, �e�itli kokularla
o�arlar. Bizim memleketimizde bilmedi�imiz bu kokular, sa�l�klar�n� ve g��lerini
artt�r�r. Bu sa�l�k kurallar�, bu bak�m ve �zenler sayesinde, memleketimizde
olduk�a s�k g�r�len bir hastal�kla, sarayla sava�abiliyorlar.
OSP�TALAR�O
Bu hastal��a �yle her �n�ne gelen insan tutulmaz. Herakles, Scotus, Socrates,
Kallimakhos Muhammed gibi dahiler saral�yd�lar.
C. KAPTAN
G�ne� Kentliler bu hastal��� Tanr�ya yakararak, ek�ili uyar�c� nesneler ve m�rverli
koyu un �orbas�yla hastan�n ba��n� dinlendirmeye �al�arak iyile�tirirler.
Bu �lkenin insanlar� a���l�k sanat�nda ustad�rlar. Yemeklere biber, bal, ya� ve bir
s�r� kuvvetli ve g�zel kokulu baharat koyarlar. Yemeklerin a��rl���n� ek�ilerle
giderirler. Sular�n� ne, Napoliler gibi karla so�utur, ne de �inliler gibi �s�t�p
i�erler. ��nk�, insan�n normal s�cakl���n� azaltmak ya da �o�altmak istemezler. Kan
dola��m�n� sa�lamak i�in yaz�n ve a��r havalarda sar�msak, nane, birer, fesle�en
yer, sirke i�erler. G�ne� �lkeliler yedi y�lda bir, �zel bir i�kiyle h�crelerini
tazelemek s�rr�n� bulmu�lard�r. Hi� bir tehlikesi olmayan bu i�kinin g�zel bir tad�
ve ger�ekten ola�an�st� �zelli�i vard�r.
OSP�TALAR�O
Bana �imdiye kadar bilimlerden ve y�neticilerden s�z etmediniz.
C. KAPTAN
Sahi. �z�r dilerim. Madem bu kadar merak ediyorsunuz, daha �nce s�ylediklerime bir
�eyler daha ekleyeyim. Her ay�n ba��nda ve ortas�nda, dinsel t�renden sonra B�y�k
Kurultay toplan�r. Yirmi bir ya��n� dolduran her yurtta� Kurultay'a kat�l�r ve
herkes teker teker devlet i�lerinde g�rd��� eksiklikleri, y�neticilerin g�revlerini
yerine getirip getirmediklerini s�ylemek hakk�na sahiptir.
Her sekiz g�nde bir, ba�ta Hoh olmak �zere, 'G��, Ak�l ve Sevgi ile her birine
do�rudan do�ruya ba�l� ��er y�netici bir araya gelip toplan�rlar. Bunlar topu topu
on �� ki�idirler. Hoh'un �� b�y�k yard�mc�s�n�n �zel g�revlerini biliyorsunuz;
Sava� ve orduyla ilgili b�t�n i�lerin y�netimiyle G�� g�revlidir. Ak�l, mesleklere,
zanaatlara bilimlere; Sevgi de �retme ve e�itim, beslenme ve giyimle ilgili i�lere
bakar. Yukar�da sayd���m on �� ki�iye, on, elli ve y�z ki�ilik gruplar�n kad�n
erkek ba�kanlar� da kat�l�r ve b�ylece Kurultay halinde toplananlar�n say�s� k�rka
��kar. Bu kurultayda devleti ilgilendiren sorunlar g�r��l�r ve daha �nce B�y�k
Kurultay'�n �e�itli g�revlere aday g�sterdi�i ki�ilerin se�imine giri�ilir.
Ayr�ca her g�n, Hoh ile �� yard�mc�s� toplan�p g�nl�k i�leri g�r��r, B�y�k
Kurultay'da al�nan kararlar� - gerekirse - de�i�tirir, onaylar ve uygular, k�saca,
Kent'in b�t�n ihtiya�lar�n� kar��lamaya �al��rlar. Bir konu �st�nde karar vermekte
��pheye d�erlerse, kura usul�ne ba� vurulur. Hoh ve �� y�ksek yard�mc�s� d��nda,
b�t�n y�neticiler halk�n iste�i ile de�i�tirilebilirler. Hoh ve yard�mc�lar� ancak
kendi aralar�nda g�r��p konu�tuktan sonra, g�revlerini ahl�k, bilgi bak�m�ndan
�st�n bulduklar� birisine b�rakabilirler. Bunlar �ylesine d�r�st insanlard�r,
yurtlar�m �ylesine severler ki, yerlerini ba�kas�na b�rakmaktan ve ba�a ge�en
kimseye tamamen ba�lanmaktan bir an bile ka��nmazlar. �unu da s�yleyeyim ki, bu
t�rl� de�i�iklikler binde bir olur.
Yetkilerin b�l��m�nde Metafizik�i'yi yani Hoh'u. ayr� tutmak gerek. Hoh yani G�ne�
t�pk� bir mimar gibi, �lke'nin b�t�n i�lerini y�ksekten y�netir. �nsano�lunun
bilmek yetisinde oldu�u ne varsa hepsini bilmemek �an�na yak�maz.
Hoh'un yard�mc�lar�ndan Ak�l'�n y�netimi alt�nda �unlar vard�r: Gramer, mant�k ve
fizik bilginleri, hekim, politikac�, ahl�k��, iktisat��, astrolog, kozmograf,
geometrici, matematik�i, m�zik�i, ozan, s�z ustas�, ressam, heykelci. Bunlar�n her
biri kendi bilim ve sanat kolunun ba�kanlar�d�r.
�reme, e�itim, giyim, tar�m, hayvan yeti�tirme gibi i�lerle g�revli kimseler
Sevgz'ye ba�l�d�rlar. Sava� hileleri, sil�h yap�m�, para i�leri, mimarl�k, ke�if
i�leri, piyade, s�vari, top�u birliklerine , asker dev�irme i�leriyle u�ra�an
g�revliler de G��'�n buyru�u alt�ndad�rlar. Yarg�lama yetkisi olanlar da yine G��
'e ba�l�d�rlar.
OSP�TALAR�O
Yarg��lardan s�z etmediniz hen�z.
C. KAPTAN
Ben de �imdi onu d��n�yordum. Genel kural �u: Her yurtta�, do�rudan do�ruya, i�inin
ya da zanaat�n�n ba��ndaki g�revlinin yarg� yetkisi alt�ndad�r. B�ylece, her zanaat
ve mesle�in ba��ndaki kimse y�netimi alt�ndakileri yarg�lama yetkisine sahiptir.
Azarlama, ortak sofraya oturma, tap�na�a girme, kad�nla yatma yasa��, kam��lanma ve
s�rg�n cezalar� verebilir. Bir G�ne� Kentli bile bile adam �ld�r�rse, �l�m cezas�na
�arpt�r�l�r, ya da k�sas yoluyla g�z� g�zle, di�i di�le, burnu burunla... �der.
E�er su� tasarlanmadan, rasgele i�lenmi�se, ceza hafifletilir. Ama, cezalar�
hafifletmek yarg��lar�n elinde de�ildir. Bunu yaln�z Hoh'un �� yard�mc�s�
yapabilir. Ama cezan�n de�i�tirilmesi de�il de ba��lanmas� istenirse, o zaman
Metafizik�i'ye ba� vurulur. Hoh isterse cezay� ba��lar. ��nk� yaln�z o ba��lama
hakk�na sahiptir. D�manlar�n, ba� kald�ranlar�n kapat�ld��� bir kuleden ba�ka
hapishane diye bir yer yoktur. G�ne� �lkesi'nde duru�malar tutanaklara ge�mez. �nce
taraflarla tan�klar yarg�c�n �n�ne gelirler. Yarg�� onlar� dinler, sonra san�k
savunmas�n� yapar. Duru�malarda �� b�y�klerden G�� haz�r bulunur. Karar bir
oturumda verilir. H�k�ml� karara kar�� G�c'e ba� vurursa, yeni karar ertesi g�n
verilir. ���nc� g�n, Metafizik�i h�k�ml�y� ya ba��lar, ya da karar� onaylar.
Ba��lama halinde, h�k�ml� davac� ve tan�klarla kucakla�t�r�larak bar�t�r�l�r.
�l�m cezas�n� yaln�z halk verir, su�luyu vurarak ya da ta�layarak �ld�r�r. �lk ta��
su�luyanlarla tan�klar atarlar. G�ne� �lkesi'nde cell�t yoktur. B�ylesi insanlarla
bir arada bulunmaktan tiksinirler ��nk�. �l�m cezas�na �arpt�r�lan su�luya bazan
kendi kendini �ld�rme hakk� verilir. O da, Tanr� �fkesinin yat�mas� i�in dua eder.
��nk�, G�ne� �lkeliler, adam �ld�ren kimseyi yok etmek zorunda kalmalar�n� Tanr�
�fkesinin belirtisi sayarlar. Zaten, �l�m karar� ancak su�luya �lmesinin gerekli
oldu�u anlat�ld�ktan ve �l�m�n� ister duruma getirdikten sonra uygulan�r. Ama, su�
devletin �zg�rl���ne, Tanr�'ya, ya da y�ksek y�neticilere kar�� i�lenmi�se, su�lu,
hi� ac�nmadan, hemen �ld�r�l�r. Dinin bir gere�i olarak, �l�m cezas�na �arpt�r�lan
kimse halk�n �n�ne getirilir ve kendini temize ��karacak s�z� varsa s�ylemesi, ayn�
su�u i�leyip de meydana ��kmam� kimseler varsa onlar� da ele vermesi istenir:
Ayr�ca, vicdan� emrederse, y�neticileri de su�layabilir, onlar�n da kendisi gibi,
�lmelerini istiyebilir. S�zleri hakl� g�r�l�rse, �l�m cezas� s�rg�ne �evrilir ve
G�ne� �lkesi Tanr�'ya yakar�p af diler. Su�lunun ele verdi�i kimseler sadece
azarlan�rlar. G��s�zl�k ya da bilgisizlik y�z�nden su� i�leyenler ceza g�rmez,
azarlan�r, adam olmaya, �nem vermedikleri bilime ya da zanaata yeniden sar�lmaya
zorlan�rlar.
G�ne� Kentliler, ayn� organizman�n �rgenleri gibi, birbirlerine s�k� s�k�ya
ba�l�d�rlar. Her biri adet� �b�r�n�n hayat�n� ya�ar. �unu bilmenizi isterim ki, bir
yurtta� bir su� i�ler de ba�kan�na kendi su�unu a��klarsa, cezas� hafifletilir.
G�ne� �lkesi'nde kimsenin iftiraya u�ramamas�na �al��l�r. Kara �alan kimse k�sas
cezas�na, yani kara �ald��� kimseye verilecek cezaya �arpt�r�l�r. G�ne� Kentliler
her zaman bir arada ya�ay�p k�meler halinde �al�t�klar�ndan, bir kimseye su�
y�kleyebilmek i�in, s�zleri birbirini tutan en az be� tan�k bulmak gerekir.
Tan�klar bu say�dan az olursa, san�k su�suz oldu�una and i�ince serbest b�rak�l�r
ve bir daha yarg�� �n�ne gelmemeye dikkat etmesi kendisine tenbih edilir. San�k bu
tenbihlere ald�rmaz, ikinci bir defa yarg�� �n�ne bir su�lamayla ��karsa, bu defa
iki kat ceza yemesi i�in iki ya da �� tan�k elverir.
G�ne� �lkesi'nde pek az say�da yasa vard�r. K�sa ve herkesin kolayca anlayabilece�i
bir dille bronz levhalara yaz�lm� olan yasalar tap�na��n s�tunlar�nda as�l�d�r. Bu
s�tunlarda ayr�ca, Tanr�, Melekler, y�ld�zlar, d�nya, insan ve kaderi, erdem vb.
gibi kavramlar�n �z�n� belirten yaz�lar da as�l�d�r. Bu yaz�larda b�t�n erdemler
teker teker tan�mlanm�t�r. Her erdem levhas�n�n alt�nda bu erdemi temsil eden
yarg��lar oturur ve san��a: �Evl�d�m, sen yard�mseverli�in, mertli�in (ya da ba�ka
erdemin) kutsall���na kar�� su� i�ledin!� der, ve duru�ma sonunda haketti�i cezay�
verir. Ama bu cezalar ilerisi i�in bir uyarma, ger�ek bir cezadan �ok iyi yolu
g�steren bir ���t, bir sevgi belirtisidir.
OSP�TALAR�O
�imdi bana G�ne� �lkesi'nin rahiplerinden, Tanr�'ya sundu�u kurbanlardan, din ve
inan�lar�ndan s�z etsenize, ne olur?
C. KAPTAN
Ba� y�neticilerin hepsi ayn� zamanda rahiptirler. Hoh ise en y�ksek rahiptir.
Bunlar�n g�revi vicdanlar� b�t�n g�nahlardan temizlemektir. Rahip niteli�i ta��yan
y�neticiler, bizde oldu�u gibi, yurtta�lar�n g�nahlar�n� ��kar�rlar ve bu arada
halk aras�nda en yayg�n k�t�l�klerle g�nahlar� ��renmi� olurlar. Bu y�neticiler de,
�� b�y�k y�neticiye i�lerini a��p g�nahlar�n� s�yler, ayn� zamanda, isim
vermeksizin, genel olarak, dinledikleri ba�ka yurtta�lar�n g�nahlar�n� bildirir,
�zellikle i�lenen en a��r ve devletin g�venli�i i�in en tehlikeli olan su�lar�
belirtirler. �� b�y�k y�netici de, Hoh'a ayn� yoldan i�lerini d�ker, dinlediklerini
bir bir anlat�rlar. B�ylece Metafizik�i G�ne� �lkesi'nde ba� g�steren su�lar�
��renmi� olur ve onlar� �nlemenin yollar�n� arar. Halk�n g�nahlar�n� Tanr�'ya
a��klad�ktan sonra, Tap�nakta, halk�n �n�nde (kimsenin ad�n� vermeksizin) i�lenen
g�nahlar� ba��lar, ayn� su�lar� i�lememelerini ���tler. Sonunda, kendisi de i�ini
Tanr�'ya d�kerek g�nahlar�n� s�yler. Ona kurban keser ve G�ne� �lkesi'ni
ba��lamas�, korumas�, ona yol g�stermesi i�in dua eder.
Y�lda bir defa G�ne� �lkesi'ne ba�l� kentlerin y�neticileri gelip, temsil ettikleri
halklar�n g�nahlar�n� Hoh'a s�ylerler. B�ylece, Hoh eyaletlerin durumunu ��renir ve
dertlerine �are bulur.
G�ne� �lkesi'nde kurban t�reni ��yle yap�l�r: Hoh, tap�nakta toplanm� olanlar
aras�nda kimin kendini b�t�n yurtta�lar ad�na Tanr�'ya kurban etmeye g�n�ll�
oldu�unu sorar. Yurtta�lar�n en olgunu ileri at�l�r. �e�itli dualardan ve
t�renlerden sonra, g�n�ll� tap�na��n k���k kubbesine makaral� iplerle tutturulmu�
d�rt k�e bir masan�n �zerine ��kar�l�r ve bu adam� kurban olarak kabul etmesi i�in
Tanr�'ya yalvar�l�r. ��nk�, G�ne� Kentliler, paganlar�n tersine, kurban�n hayvan
de�il insan olmas�n� isterler. Sonra, Hoh iplerin yukar� �ekilmesini emreder ve
g�n�ll� - kurban kubbenin ortas�na ��kar�l�r. Bu kubbenin etraf�ndaki odac�klarda
oturan rahipler, Kent'in g�nahlar� ba��lan�ncaya kadar bu pencereden ona azar azar
yiyecek verirler. G�n�ll� - kurban, oldu�u yerde Tanr�'ya dualar eder ve i�ten
gelen fedak�rl���n� kabul etmesini diler. Yirmi ya da otuz g�n sonra, Tanr�'n�n
�fkesi yat��nca, g�n�ll� ya rahip se�ilir, ya da (ki bu binde bir olur) rahiplerin
odalar�ndan ge�erek yurtta�lar�n aras�na d�ner. Yurdu u�runa hayat�n� Tanr�'ya
ba��lamaktan �ekinmedi�i i�in, b�t�n �mr� boyunca herkesten sayg� ve sevgi g�r�r.
Ama Tanr� bu insan�n hayat�n� kendine feda etmesini istemez.
Tap�na��n �st k�sm�nda oturan yirmi d�rt rahip bulunduklar� yerden, sabah, ��le,
ak�am ve gece, g�nde d�rt kez il�hiler okurlar. Bunlar ayn� zamanda, y�ld�zlar�
g�zlemek, usturlapla hareketlerini kaydetmek, yery�z� olaylar� �zerindeki
etkilerini incelemekle g�revlidirler. Onun i�in bunlar, d�nyan�n hangi k�esinde ne
gibi bir de�i�iklik oldu�unu ya da olaca��n� bilirler. Bu tahminlerin do�ru ya da
yanl� oldu�unu kontrol etmek i�in d�rt bir yana adamlar salarlar. Kad�nla erke�in
birle�me zaman�n�, ekin, hasat, ba� bozumu zamanlar�n� da yine bu rahipler
belirlerler. K�saca, Tanr�'yla insanlar aras�nda el�ilik, arac�l�k yaparlar.
Metafizik�i, genel olarak bu rahipler aras�ndan se�ilir. Bu rahipler durmadan
bilimsel ara�t�rmalar yapar, bilgi y�kl� kitaplar yazarlar. Yaln�z yemek zamanlar�
ortaya ��kar ve ancak sa�l�k nedenleri dolay�s�yla, o da binde bir, kad�nla ili�ki
kurarlar. Hoh her g�n onlar� g�rmeye gider ve G�ne� Kent'le b�t�n d�nya uluslar�na
yarar� dokunacak olan bulu�lar� ve incelemeleri �zerinde onlarla konu�ur.
Tap�na��n i�inde, suna��n �n�nde, her zaman bir G�ne� Kentli dua eder. Her saat
ba��nda bir ba�kas� onun yerini al�r, t�pk� bizdeki k�rk saatlik t�renli dualarda
oldu�u gibi. Bu duaya �Bitmeyen dua� derler.
Her yemekten sonra, Tanr�'ya bir il�hi ile ��k�r edilir. Sonra, din ve ulus
ayr�l��� g�zetmeden, H�ristiyan, Pagan, Yahudi kahramanlar�na mersiyeler okunur.
��nk�, bu mutlu �lke k�skan�l�k, �ekememezlik nedir bilmez. G�ne� Kentliler ayn�
zamanda sevgi, bilgelik ve �e�itli erdemlerle ilgili t�rk�ler de s�ylerler. Sonra
da �kral�lar�n�n y�netimi g�zetimi alt�nda, her erkek bir kad�n se�er ve s�tunlu
gezi yerlerinde say�s�z �iftler halinde edepli edepli dans ederler.
Kad�nlar sa�lar�n� kesmez, tek topuz yap�p tepelerinde toplarlar. Erkeklerin
sa�lar� usturayla kaz�n�r, yaln�z tepelerinde bir tutam sa� b�rak�l�r. Genel olarak
ba�lar�na takke giyer, �st�ne de yuvarlak bir kukulete ge�irirler. K�rda, tarlada
�apka; Kent'teyse, meslek ve g�revlerine g�re, beyaz, k�rm�z� ya da ba�ka ba�ka
renkte bereler giyerler. Y�neticilerin �apkalar� biraz daha s�sl� ve daha
y�ksektir.
G�ne� �lkeliler, d�rt d�nemde, yani g�ne�in terazi, o�lak, yenge� ve ko� bur�lar�na
girdi�i zamanlarda, b�y�k �enlikler yapar, ��retici, g�zel, zevkli ve biraz da
g�ld�r�c� oyunlar tertiplerler.
Her ay�n ba��na ve ortas�na, bir de, G�ne� Kent'in kurulu�una ve kazand��� b�y�k
zaferlere rastlayan g�nler bayram ve tatil g�nleridir. Bayram t�renleri, kad�nlar�n
bir a��zdan s�yledikleri t�rk�ler ve top sesleriyle ba�lar. Ozanlar en �nl�
sava���lar� ve zaferleri dile getiren �iirler okurlar. �vg�lerinde yabanc� bir
kahraman� k�t�leyerek bile olsa, ger�e�i de�i�tirip bozanlar cezaya �arpt�r�l�rlar.
G�ne� Kentlilerce yalan insanlara u�ursuzluk getirir. ��nk�, yalan, �o�u zaman,
erdemli insan�n g�lgede kalmas�na; ahl�ks�z ve berbat insanlar�n, gerek korku,
gerek yaranma, gerek a�g�zl�l�k y�z�nden, �v�l�p y�celtilmesine yol a�ar.
G�ne� Kentliler kimseye sa�l���nda heykel dikmezler. Ama, sanat ya da bilim alan�na
yeni bulu�lar getiren, bar� ya da sava� g�nlerinde devlete b�y�k yarar� dokunan
kimselerin adlar�, sa�l�klar�nda kahramanlar defterine ge�er.
G�ne� Kentliler, vebadan korktuklar� i�in, �l�lerini g�mecek yerde, ate�te
yakarlar. ��nk�, onlarca G�ne�'ten gelen kutsal ve soylu bir nesne olan ate� yine
G�ne�'e d�nm� olur. Bunu bir de, �l�lere tap�lmas�n� �nlemek i�in yaparlar. Bununla
beraber, kahramanlar�n resim ve heykellerini duvarlara asarlar. Bunun nedeni daha
�nceden de s�yledi�im gibi, �ocuk yapmas� kararla�t�r�lan g�zel kad�nlar�n onlara
bakarak d�llenmelerini sa�lamakt�r.
Bu �lkenin insanlar� dua ederken, g�zlerini s�ras�yla d�rt ana y�ne �evirirler:
Sabahlar� �nce do�uya, sonra s�ras�yla bat�ya, g�neye ve kuzeye; ak�amlan da, �nce
bat�ya, sonra s�ras�yla do�uya, kuzeye ve g�neye. G�ne� Kentliler her zaman ayn�
duay� tekrarlarlar: Tanr�dan beden ve ruh sa�l���, gerek kendileri, gerek b�t�n
d�nya halklar� i�in mutluluk dilerler ve dualar�n� Tanr�'n�n y�ce varl���na
��krederek bitirirler. Bir arada ve ba�lar� g��e kalk�k olarak yapt�klar� dua daha
uzun s�rer. Tap�na��n orta yerindeki yuvarlak sunak, ha� bi�iminde, d�rt ge�ide
b�l�nm�t�r. Hoh, ba�� g�ky�z�ne �evrik, dua ede ede, bu ge�itlerden s�rayla ge�er.
B�y�k rahibin giysileri g�r�lmemi� bir par�lt� i�indedir. Giysinin her par�as�,
t�pk� Aaron'un giysileri gibi, bir sembol niteli�i ta��r. Bu t�reni G�ne� Kentliler
b�y�k bir s�r sayarlar.
G�ne�liler, zaman� y�ld�zlar�n seyrine g�re de�il, G�ne�'in dola��m�na g�re
par�alara b�lmekte ve her y�l birinin �b�r�n� ne kadar ge�ti�ini hesaplarlar.
Onlara g�re, G�ne� her y�l yery�z�ne daha yakla�makta ve gitgide daralan �emberi
Tropiklere ve Ekvator'a yana�maktad�r. Aylar� Ay'�n, y�llar� da G�ne�'in dola��m�na
g�re hesaplarlar. Onun i�in, iki hesap aras�nda �a�maz bir uygunluk vard�r. Bu
uygunluk her ondokuzy�lda bir Ejderha ba��n�n (80 y�ld�z k�mesinin ba��) dola��m�n�
tamamlad��� zamana rastlar. Bu, onlar� yeni bir astronomi kurmaya zorlam�t�r. G�ne�
Kentliler Batlamyos'u y�celtir, Aristarkhos'la Philolaus'u daha �st�n tutmakla
birlikte, Copernicus'a hayranl�k duyarlar. Astronomiye b�y�k �nem verirler.
D�nyan�n yap�s�n�, nas�l yarat�ld���n�, yok olup olmayaca��n�, olacaksa ne zaman
olaca��n� ancak bu bilimle ��renebileceklerine inan�rlar. K�yametin, �sa'n�n haber
verdi�i gibi, G�ne�'te, Ay'da ve y�ld�zlarda birtak�m lekelerin belirmesiyle
kopaca��na inan�rlar. Onlara g�re, d�nyadan haberi olmayan bir�ok avanak, bunu
masal sanmaktad�r. Ama, k�yamet, g�n�n birinde, onlar� gece yar�s�, t�pk� eve giren
bir h�rs�z gibi, apans�z�n avlayacakt�r. Onun i�in, G�ne� Kentliler d�nyan�n nas�l
de�i�ip yenile�ece�ini bekliyorlarsa, sonunu da bekliyorlar. D�nyam�z�n nas�l
yarat�ld���n�, bir hi�ten, bir Kaos'tan m�, yoksa ba�ka d�nyalar�n y�k�nt�lar�ndan
m� meydana geldi�ini kesin olarak bilmediklerini, b�t�n bu sorunlar�n kendileri
i�in karanl�k oldu�unu s�ylerler. Bu varsay�mlar�n hangisi do�rudur? G�ne�
�lkeliler, d�nyan�n yarat�ld���n�, ezelden beri var olmad���n� do�ru buluyor, hatt�
�a�maz bir ger�ek belliyorlar bunu. Onun i�in Aristoteles'in d��ncelerini kabul
etmiyor, onu filozof de�il, daha �ok bir mant�k�� say�yorlar.
G�ksel olaylardaki anormalliklerden, d�nyan�n sonsuzlu�u d��ncesine kar�� bir�ok
kan�tlar ��kar�yorlar. G�ne�e ve y�ld�zlara, canl� varl�klar, Tanr�'n�n canl� birer
mihrab� g�z�yle bak�yor, ama onlara tapm�yor, sadece sayg� besliyorlar. G�ne�'e
kar�� i�ten bir sayg� duymakla birlikte, Tanr�'dan ba�kas�na tapmay� yersiz
buluyorlar. ��nk�, Tanr� kat�na y�kseltecekleri bir kimsenin onlar� boyunduruk
alt�na sokup yoksul b�rakmas�ndan korkuyorlar. G�ne� y�ce Tanr�'n�n bir
g�r�nt�s�d�r onlarca, Yaradan'�n y�z�, canl� heykeli. ��nk�, odur veren ����,
s�cakl���, hayat�. B�t�n d�nya �r�nlerinin kayna��d�r o. B�t�n nimetleri o d�ker
kuca��m�za. Onun i�in G�ne�liler, Tanr� suna��n� G�ne� bi�iminde yapm�lar. Rahipler
G�ne�'te, Tanr�'ya taparlar. G�ky�z� onlarca Tanr�'n�n tap�na��, y�ld�zlar da
sunaklar�d�r. G�ne�liler y�ld�zlarda ya�ayan iyi meleklere yalvar�r, Tanr� kat�nda
onlardan �efaat beklerler. Tanr� g�ky�z�ne, �zellikle de G�ne�'e b�t�n
zenginli�ini, parlakl���n� ve g�zelli�ini sa��p d�km�t�r. Batlamyos'la
Copernicus'un merkezka� ve merkezgel kuramlar�n� kabul etmezler. G�ne� Kentlilere
g�re, birtek g�k vard�r, gezegenler G�ne�'e yakla�t�klar� ve onunla birle�tikleri
zaman kendiliklerinden devinir ve y�kselirler. Gezegenlerin G�ne� etraf�ndaki
devinimlerinin yava� olmas�n�n nedeni, daha b�y�k bir �ember �izmek zorunda
olmalar�d�r. Bundan ba�ka, G�ne� Kentliler, bizce bilinen kavramlar�n tam kar��t�
bir s�r� astronomi kavramlar�n� bilmektedirler.
G�ne� Kentlilere g�re, a�a�� yarat�klar� meydana getiren iki fiziksel ��e vard�r:
Biri erkek ��e: G�ne�; �b�r� de di�i ��e: D�nya. Hava, g�ky�z�n�n saf olmayan
k�sm�d�r. Ate� G�ne�'ten gelmi�tir. Deniz d�nyan�n teri, ya da ba�r�ndaki
nesnelerin yan�p erimesinden meydana gelen bir s�v�d�r. Su, ayr�ca, havayla topra��
birle�tirir, t�pk� bedenle ruhu birle�tiren kan gibi. D�nya kocaman bir hayvand�r:
�nsan onun ba�r�nda ya�ar, t�pk� biz insanlar�n karn�nda ya�ayan kurtlar gibi.
B�ylece kaderimiz Tanr�'n�n elindedir; y�ld�zlara, D�nya'ya ya da G�ne�'e de�il,
yaln�z ve yaln�z Tanr�'ya ba�l�d�r. Gezegenlere k�yasla, bizim d�nya y�z�ne
geli�imiz ve hayat�m�z rasgeledir ve bizler onlar�n dirimsel g��lerinin sadece
ilinekli birer �r�n�y�zd�r. Tanr�ya k�yasla da, gezegenler onun bilgeli�inin birer
arac�d�rlar. Tanr� bizleri bir b�y�k ama� i�in, gelece�i kapsayan bilgisiyle
haz�rlad��� bir pl�na g�re yaratm�t�r. Demek, varl���m�z� yaln�z ona bor�luyuz, bir
evl�d�n varl���n� babas�na bor�lu olmas� gibi.
G�ne� Kentliler ruhun �lmezli�ine inan�rlar. Onlara g�re, �l�mden sonra, ruhlar
hayatta yapt�klar� i�lere g�re, iyi ya da k�t� meleklerle birle�irler ve az �ok
onlara benzerler. ��nk� birbirine benzeyen �eyler, her zaman birbirini bulur.
�a�maz bir yasad�r bu.
G�nah i�leyenlerle i�lemeyenlerin gidecekleri yerler �st�ne G�ne� Kentlilerin
d��nceleri az �ok bizimkilere benzer. Bizim d�nyam�zdan ba�ka d�nyalar olup
olmad���n� kesin olarak bilmiyorlar ama olmad���n� s�ylemeyi de delilik say�yorlar.
Onlara g�re, Yokluk ne bu d�nyada ne de d�nyan�n d��nda olabilir ve sonsuz bir
varl�k olan Tanr� Yoklukla ba�da�amaz.
G�ne� Kentliler iki metafizik ilke kabul ediyorlar: Biri Varl�k, yani Tanr�, b�t�n
varl�klar�n ilki, �b�r� Yokluk, yani hi�lik. B�t�n fizik olaylar bu sonuncudan
meydana gelir, ��nk� daha �nce var olan yeniden ba�lamaz, yeniden ba�layansa �nce
yoktu demektir. Sonlunun fizik �z� Yokluk'tan ve Varl�k'tan gelir. K�t�l�k ve g�nah
yoklu�a y�neli�ten ba�ka bir �ey de�ildir. Demek ki, g�nah�n ve k�t�l���n �z�nde
olumluluk de�il, olumsuzluk vard�r. Olumluluktan anlad�klar� ise, g��, bilgi ve
istem yoklu�udur. G�nah� do�uran irade yoklu�udur. ��nk�, iyilik yapmas�n� bilen ve
yapabilen kimsenin bunu istemesi gerekir. G�ne� Kentlilere g�re, istem g��ten ve
bilgiden do�ar, yoksa g�� ve bilgi iradeden, istemden de�il. �in tuhaf�, G�ne�
Kentliler de, t�pk� bizim gibi, ��l� Tanr�'ya taparlar. Onlara g�re Tanr� en y�ce
g��t�r, en y�ksek bilgi ondan gelir, g�� ve bilgidense her ikisinin kar��m� olan
Sevgi do�ar. ��nk� do�an �eyin, kendini do�uran iki �ze kat�lmamas� m�mk�n
de�ildir.
Bununla beraber, Tanr�'da �� ayr� varl�k tan�mamakla H�ristiyan'lardan
ayr�l�yorlar. ��nk� onlara �vahiy� inmemi�tir. Tanr�'da cisimle�me ve bir kendi
kendine d�nme oldu�unu bilirler. B�t�n varl�klar, metafizik �zlerini g��ten,
bilgiden ve sevgiden al�rlar. Yoksa bu �z�n kayna�� ne g��s�zl�k olabilir, ne
bilgisizlik, ne de sevgisizlik. Varl�klar bu �� nitelikle (g��, bilgi ve sevgi)
de�erli olabilirler; bu �� niteli�in ya da sadece ���nc�n�n yoklu�uyla da de�ersiz
olur, fark�na varmadan g�nah i�leyebilirler. ��nk�, insan, gerek g��s�zl�k, gerek
bilgisizlik, gerek bu iki kusura eklenen y�ld�zlar�n sistemi ile, gerekse sadece
ba�l� ba��na istemle g�nah i�leyebilir. Zaten, b�t�n bunlar� Tanr� �ng�rm� ve
d�zenlemi�tir, o Tanr� ki yoklukla ba�da�maz ve, en �st�n derecede, g��l�, bilen ve
seven bir varl�kt�r. Onun i�in Tanr�'da kusurlu hi� bir �ey yoktur; O'nun d��ndaysa
her �ey g�nah, her �ey kusurludur. Tanr�'dan Tanr�'ya benzer olarak de�il,
kendimize benzer olarak ��kabiliriz ancak: ��nk� insan g�rece bir varl�kt�r, Tanr�
ise mutlak bir varl�k. G�nah madem ki vard�r, �yleyse (mant�k gere�i) onu da Tanr�
yaratm�t�r. Ama �z�ne bakacak olursak bu g�nah yoklu�un ve olumsuzlu�un
belirtisidir ve d�zensizlik yoluyla yoklu�a y�nelen bizlerden do�ar.
OSPlTALAR�O
Ne incelikler, ne incelikler!
C. KAPTAN
Ah ke�ke her �eyi hat�rlayabilseydim, acelem de olmasayd�, size daha ne �a��rt�c�
�eyler anlat�r�m bilseniz. Ama acele etmeliyim, yoksa gemiyi ka��raca��m.
OSP�TALAR�O
Peki, �yle olsun. Ama, b�rak�n da son bir �ey daha soray�m. Adem babam�z�n i�ledi�i
g�nah i�in ne d��n�yor G�ne� Kentliler?
C. KAPTAN
Onlar da, bizim gibi, �una inan�yorlar: D�nyay� korkun� bir ahl�k bozuklu�u sarm�,
insanlar tabiat yasalar�na, akl�n gereklerine s�rt �evirmi�ler; k�t�ler iyileri
tedirgin etmekte, onlar� boyunduruk alt�nda inletmektedir. Ama, yine bizim gibi,
k�t�lerin mutlu bir hayat s�rd�klerine de pek ak�llar� yatm�yor. ��nk�, onlara
g�re, bir anlamda kendi kendilerini yok etme zorunda kalma, oldu�undan ba�ka
g�r�nme hi� de mutluluk say�lmaz. Bir�ok sahte krallar�n, sahte kahramanlar�n,
sahte bilgelerin yapt��� da budur. Bunlar tasarlad�klar� bir ki�ili�i s�rd�rmek
i�in durmadan kendi ki�iliklerini yok saymak zorundad�rlar.
G�ne� �lkeliler, b�t�n bunlara bak�p, d�nyan�n b�y�k bir d�zensizlik i�inde
bocalad��� sonucunu ��kar�yorlar. Ama, bunun nereden geldi�ini de bilmiyorlar.
�nceleri, Platon'a uyarak, ��yle d��nmeye kalkm�lar: G�ya, eskiden, bat� dedi�imiz
noktadan do�u denilen noktaya do�ru seyreden y�ld�zlar d�nyas�, birden dola��m�m
de�i�tirmi�tir. Tanr�'n�n d�nya i�lerini bir ast Tanr�'n�n y�netimine b�rakm�
olabilece�ini de d��nm�ler bir ara. Sonra, bunun yanl� oldu�unu anlam�lar. Z�hal
y�ld�z�n�n insanlar� b�y�k bir bilgelikle y�netti�ini, M�teri y�ld�z�n�n bu
y�netimi de�i�tirdi�ini, �b�r gezegenlerin, s�rayla, k�t� etkilerde bulunduklar�n�
ileri s�rmenin daha da sa�ma oldu�unu s�yl�yorlar. Onlara g�re, d�nyan�n ya�ad���
�a�lar, gezegenlerin etkisine g�re birbirini kovalam�t�r. Bin ya da bin alt� y�z
y�lda bir, gezegenlerdeki de�i�meler y�z�nden de�i�iklikler olacakt�r. �a��m�z�n
Utarit gezegeninin etkisi alt�nda oldu�unu san�yorlarsa da, bu etki s�k s�k
kavu�umlarla engellenmekte, d�zensizlikler, u�ursuzluklar getirmektedir. B�y�k
de�i�meyi Adem babam�z�n i�ledi�i g�naha yormakla yetinen H�ristiyanlar� mutlu
say�yor, k�skan�yorlar onlar�. Onlara g�re, babalardan �ocuklara miras olarak
g�nahlar� de�il, g�nahlar�n�n cezas� kal�yor. Oysa, as�l �ocuklar�n g�nah�n�n
cezas�n�, �reme kurallar�na uymayan ve �ocuklar�n�n e�itimine �nem vermeyen
babalar�n �ekmesi gerekir. Onun i�in de�il mi ki, G�ne� �lkesi'nde, �remeyle
e�itime b�y�k �nem verilmektedir. ��nk�, devlet bu iki g�revi yerine getirmezse,
babalar�n ve �ocuklar�n i�ledikleri su�lar�n cezas�n� kendisi �eker.
Bug�n devletler �e�itli bel�lar i�indedir. Bununla beraber, ger�ek mutlulu�un ne
oldu�unu bilmedikleri ve d�nyay� yaln�z birtak�m rastlant�lar�n y�netti�ini
sand�klar� i�in, bug�nk� d�zensizli�e ban� ve mutluluk ad�n� veriyorlar. Ne var ki,
Metafizik�i gibi, evrenin genel yap�s�n�, hayvanlar�n ve bitkilerin, hatt� insan�n
(��nk� �l�m cezas�na �arpt�r�lanlar�n cesetleri a��mlamada kullan�lmaktad�r)
anatomisini incelemi� olan bir kimse Tanr�'n�n bilgeli�ini ve esirgeyicili�ini
y�ksek sesle herkese s�ylemek zorundad�r. Onun i�in, insan kendini dine adamal� ve
Yaradan'�na tapmal�d�r. Bunun da, Tanr�'n�n eserlerini incelemek ve anlamak,
buyruklar�na do�rulukla uymak ve �u ahl�k kurallar�n� uygulamakla yapabilir ancak:
�Sana yap�lmas�n� istemedi�in �eyi ba�kas�na yapma ve sana yapmalar�n� istedi�in
�eyi de onlara yap!� �ocuklar�m�z�n ve benzerlerimizin bize sayg� g�stermelerini
istedi�imize ve yapt���m�z az bu�uk iyili�e iyilikle kar��l�k vermelerini
bekledi�imize g�re, bizi biz yapan, bizlere b�t�n nimetleri veren, bizi ya�atan
Tanr�'ya neler vermemiz gerek, bir d��n�n. T�kenmez zaman boyunca hamdolsun
Tanr�'ya.
OSP�TALAR�O
Anlatt�klar�na bak�l�rsa, yaln�z tabiat yasas�n� yak�ndan bilen bu insanlar (bu
yasaya vaftiz, �arapl� ekmek, g�nah ��karma ve evlenme t�reni gibi dinsel
eylemlerden ba�ka bir �ey eklememi� olan ve bu yoldan bizleri bu yasaya uymaya
zorlayan) H�ristiyanl��� sezmi�, nerdeyse yakla�m�lard�r ona. Bu s�yledikleriniz
H�ristiyanl�ktan yana sa�lam bir kan�t veriyor bana. O H�ristiyanl�k ki, baz�
a��r�l�klar�ndan temizlendi mi, b�t�n �nl� din adamlar�n�n umduklar� gibi, b�t�n
d�nyada egemen olacakt�r ve b�t�n dinlerin en ger�e�idir.
Bilginlerin dediklerine bak�l�rsa, b�t�n insanlar� ayn� yasa alt�nda toplamak
amac�yla Tanr� Yeni D�nya'y� �spanyollara ke�fettirdi. �spanyollar diyorum ama,
asl�nda bildi�iniz gibi, bu �erefi, sizin gibi bir Cenoval� olan Colombo'ya
bor�luyuz. Demek, ger�e�e tan�kl�k etsinler diye Tanr� sizin G�ne� Kentli
filozoflar� se�mi�!
B�t�n bunlardan ��kard���m sonu� �u benim: Bizler ne yapt���n� bilmeyen, g�zleri
ba�l� y�r�yen insanlar�z ve Tanr�'n�n elinde birer ara� durumunday�z sadece.
Kimimiz yeni topraklar�n, k�talar�n ke�fine ko�uyoruz. Alt�n bulmak, zengin olmak
tutkusudur onlar� buna iten. Oysa Tanr�'n�n ama�lar� �ok daha y�ksektir. G�ne�
d�nyay� yakar; ne bitki yarat�r, ne insan. Ama Tanr� varl�klara can vermek i�in,
��eler aras�ndaki sava�tan faydalan�r. Hamdolsun, ��k�rler olsun Tanr�'ya!
C. KAPTAN
G�ne� �lkelilerin y�ld�zlar� inceleyerek, peygamberleri okuyarak gelecek �st�ne
neler ��renmi� olduklar�n� bilseniz �a�ard�n�z. Onlara g�re yaln�z g�n�m�zde, d�rt
bin y�ldan beri g�r�lmedik ke�ifler, bulu�lar olmu�tur ve sadece y�z y�l i�inde,
be� bin y�lda ��kan kitaplardan daha �ok kitap bas�lm�t�r. G�ne� Kentliler,
bas�m�n, pusulan�n ve barutun bulunu�unu �v�p g�klere ��kar�yorlar. Bu �a��rt�c�
bulu�lar, onlara g�re, b�t�n insanlar�n ayn� ocakta birle�ece�ini m�jdeleyen
belirtilerdir. Gemicili�i, sil�hlar� ve yeni bir k�tan�n ke�fini Merih ve Ay'�n
etkisine ba�l� bu b�y�k bulu�lara bor�luyuz.
G�kte ba�ka gezegen kavu�umlar�yla birlikte yeni belirtiler oldu�u, Utarit abside'i
o�lak burcuna, Z�hal'inki kavis burcuna, Merih'inki de S�nb�le burcuna girdi�i
zaman, yeni bir devlet do�acak, sanatlarda ve yasalarda b�y�k yenilikler olacak,
yeni peygamberler ortaya ��kacak ve b�ylece ba�tan ba�a yenile�en bir d�nya her
�e�it nimetlerle dolup ta�acak. Ama, �nce her �eyi k�k�nden s�k�p atmak, sonra
yeniden kurmak gerek... �imdi beni b�rak�n da gideyim art�k, yapacak bin bir i�im
var.
Yaln�z �unu s�yleyeyim ki, G�ne� Kentliler havada u�ma sanat�n� da buldular.
Bilmedikleri tek sanat buydu. �ok ge�meden, yeni ve �ok g��l� d�rb�nler,
kulakl�klar da bulacaklar�n� umuyorlar. D�rb�nlerle bilinmeyen gezegenleri
g�rebilecek, kulakl�klarla da g�klerin m�zi�ini dinleyebilecekler. Hamdolsun,
��k�rler olsun ulu Tanr�'ya!
OSP�TALAR�O
B�t�n bunlar �ok g�zel, �ok yaman �eyler. Ama, bu insanlar astronomiyi biraz fazla
ka��r�yorlar gibi geliyor bana. Gezegenler nas�l oluyor da bu kadar �eyi haber
verebiliyor? Ben �unu bilir �unu s�ylerim: Bu d�nyada her �ey Tanr�'n�n iste�iyle
ve istedi�i zamanda olur.
C. KAPTAN
Onlar da b�yle d��n�yorlar zaten. Onlarca Tanr� her �eyin evrensel ve do�rudan
do�ruya nedenidir; Tanr� sonlu bir neden olarak de�il, mutlak bir g��, bir ilk
neden olarak davran�r. ��nk�, Pietro yemek yedi�i, su i�ti�i, aptes etti�i, ya da
ba�kas�n�n mal�n� �ald��� zaman, b�t�n bu i�leri yapma yetisini Tanr� vermi�
olmakla birlikte, Pietro'nun arac�l���yla bu i�leri g�ren Tanr� de�ildir. Burada
Pietro diledi�ini do�rudan do�ruya yapabilme durumundad�r ve �zg�rl���n� kullanarak
tanr�sal eylemin s�n�rs�z geni�li�ini de de�i�tirmektedir.
OSP�TALAR�O
Ne g�zel d��n�yorlar! Bizim iskolastik bilginlerimiz, �zellikle Aquino'lu ermi�
Tommaso, kar��t d��nceyi savunan isl�m filozoflar�na bu yolda cevap veriyorlar.
C. KAPTAN
G�ne�lilere g�re, Tanr� her olay� evrensel ve �zel nedenlere ba�lam�t�r. Bu �zel
nedenler olmadan birincilerin etkisi yoktur: �rne�in, bir bitki g�ne� ��nlar�yla
kayna�mad�k�a �i�ek a�abilir mi? Zaman, evrensel nedenlerin, yani g�ksel nedenlerin
etkisi alt�ndad�r. Ama �zg�n nedenler, d� d�nyaya etki yapmada zaman� kendi
hesaplar�na kullan�rlar: B�ylece, insan yapma bir �s�yla a�a�lar� �i�eklendirmekte,
g�ne� olmad��� zaman evini l�mbayla ayd�nlatabilmektedir. �te yandan, do�al
nedenler etkilerini zaman�n i�inde yaparlar, �yle ki, �e�itli olaylar, �a�madan,
saati saatine meydana gelir, kimileri g�nd�z, kimileri gece, kimileri yaz�n,
kimileri sonbaharda, k��n, ilkbaharda kimileri bu y�zy�lda, kimileri gelecek
y�zy�lda, �zg�r nedeni nas�l hi� bir �eyi, gece olunca uyumaya, g�n a�ar�nca
kalkmaya zorlam�yorsa ve bu neden zaman�n ak��n� kendi yarar�na kullanabiliyorsa;
Ko� ya da Yenge� bur�lar� a��r bas�nca da hi� bir �ey pusulay�, bas�mc�l�k sanat�n�
ya da fil�n k�tay� ke�fetmeye zorlamaz onu.
G�ne� Kentliler Papan�n H�ristiyanlara astrolojiyi yasak edebilece�ine de hi�
inanm�yorlar. Onlarca, b�yle bir yasak olsa olsa, �c�zi irade� belirtilerini ve
tabiat-�st� olaylar� kavramak bahanesiyle astrolojiyi k�t�ye kullananlara kar��
olabilir. Astroloji bu gibi �eyleri a��klayamaz. ��nk�, do�a olaylar�n�n evrensel
nedenleri olan gezegenler, do�al nedenlerin belirtilerinden ba�ka bir �ey
de�ildirler ve �zg�r etkenler kar��s�nda, ancak insan� �eken, �a��ran bir f�rsat,
birer g��t�r bunlar. Ger�ekte, G�ne� do�arken bizi yata��m�zdan kalkmaya zorlamaz,
yaln�z kalkmaya �a��r�r, gece karanl���n�n bizi uykuya �a��r�� gibi. Demek, do�a
olaylar�n�n �zg�rl���m�z �st�nde ancak anl�k, dolayl� bir etkisi vard�r: B�ylece,
ruh kendini kimi zaman sevginin, kimi zaman nefretin, kimi zaman �fkenin ve �e�itli
tutkular�n itilerine kapt�r�rsa da, insan yine de bu tutkular�n k�lesi olmak ya da
onlara kafa tutmak yetisinden yoksun de�ildir. B�t�n sapk�nl�klar, k�tl�klar,
sava�lar s�k s�k insan topluluklar�n� bel�lara sokuyorsa, bunun nedeni, insanlar�n
cinsel g�d�lerini dizginleyecek, akl�n g�sterdi�i yoldan gidecek yerde, akla ayk�r�
davranmalar�d�r. Bununla beraber, �unu da kabul etmek gerekir ki, insan�n kendini
hakl� bir sava�a s�r�kleyecek kadar hakl� bir �fkeye kapt�rd��� haller de yoktur
denemez.
OSP�TALAR�O
Aquino'lu ermi� Tommaso ile Papa bu noktada ba�ka ba�ka d��n�yorlar. T�bb�n,
tarihin ya da denizcili�in ilerlemesini destekledi�i s�rece astroloji bilgilerine
ve deneylerine izin veriyorlar. Ama, insanlar�n k�t�l�k e�ilimi, kimi zaman onlar�
astrolojide tehlikeli a��r�l�klara ve gelecek �st�nde yan�lt�c� birtak�m tahminlere
g�t�rd��� i�in yasakl�yorlar onu. Nitekim bu gibi tahminleri a��r�ya vard�ran
h�k�mdarlar uyruklar�n� birtak�m d��ncesiz i�lere s�r�klemi�lerdir. Arbace, Drusus,
Agathokles, Arkhelaius; son zamanlarda da Ticon'un y�ld�zlara bak�p �nceden verdi�i
haberlerle u�ursuz bir yan�lg�ya d�en Filandiyal�lar�n ba�kan� buna a��k birer
�rnektirler. Birtak�m kalle�lerin kand�rd��� ve astrolojik varsay�mlara olan k�r�
k�r�ne g�venleri, h�k�mdarlar�m�z� papal��a kar�� sayg�s�zl��a s�r�klemi�tir.
C. KAPTAN
G�ne� Kentlilere g�re, genel olarak, yanl� ve tehlikeli olan her �ey, puta
taparl��� diriltebilecek, �zg�rl��� yok edebilecek ya da politik d�zenin alt�n�
�st�ne getirecek her �ey s�k� s�k�ya yasak edilmelidir. Hem, G�ne� �lkeliler,
y�ld�zlardan insanlara gelebilecek k�t� etkileri �nlemenin yolunu da bulmu�lar.
��nk�, Tanr� b�t�n bilgileri insanlar�n mutlulu�unu sa�lamak i�in vermi�tir:
�rne�in, bir kuyruklu y�ld�z, ya da Ay tutulmas�n�n k�t� etkisinde olan bir
kimseyi, duvarlar� beyaz ta�larla �r�l� g�zel kokulu bir eve kaparlar. Evin
etraf�nda g�zel kokulu yedi kandil yakar, ne�eli t�rk�ler s�yler, �alg�lar �alar,
g�l�e oyna�a konu�ur ve b�ylece g�ky�z�nden gelen u�ursuzluk gazlar�n� da��t�rlar.
OSPlTALAR�O
Do�rusu �ok ak�ll�ca devalar bunlar. G�ky�z� insan bedenini etkilemektedir.
Yap�lacak �ey, bu etkiyi insan bedeninin kar�� etkisiyle �nlemektir. Ama, kandil
say�s�n�n yedi olmas� bana biraz tuhaf geldi. Say�lar�n iyile�tirici bir niteli�i
mi var ki? Bir k�r inan� olmas�n bu?
C. KAPTAN
Evet, G�ne� Kentliler say�lara �nem verirler. Bu konuda biraz Pythagoras'�n
felsefesine dayan�yorlar. Bu da do�ru mu de�il mi, bilemem. Ama G�ne� Kentliler
yaln�z say�lar�n g�c�ne de�il, say�larla desteklenen hekimli�e inan�rlar daha �ok.
Ama k�r inan� say�lmaz bu.
OSP�TALAR�O
Bunda bir k�r inan� g�rd���m yok benim de. Ne kutsal kitaplar, ne din kurallar�, ne
de Kilise say�lar�n g�c�ne kar�� gelmezler. Hekimler de zaten yaln�z hastal�k
n�betlerinde say�lardan faydalan�rlar, hem de yerinde olarak. Hem Tanr� her �eyi
say�yla, �l�� ve dengeyle tasarlam�t�r diye yazmaz m� kitaplar? Tanr� d�nyay� yedi
g�nde yaratmad� m�? O'nun �an�n� y�celtmek i�in yedi boru �tt�ren meleklerin say�s�
yedi de�il mi? Yedi g�k g�r�lt�s�, yedi �amdan, yedi �anak... yok mu? Ayr�ca, ermi�
Agustinus, ermi� Hilarius, Origenus say�lar�n de�eri, �zellikle, alt� ve yedi
say�lar� �zerinde uzun uzun durmam�lar m�? Onun i�in, hekimli�i tanr�sal �rneklere
dayat�yorlar, �c�zi irade�ye inan�yorlar diye G�ne� Kentlileri k�nayacak de�ilim.
Musa g�k kubbedeki yedi gezegeni nas�l yedi kandille temsil etmi�se, G�ne�
Kentliler de yedi me�ale ile ediyorlar. Roma bile say�larda bir g�� oldu�unu kabul
eder, yoksa say�l�, numaral� �eylerde de�il. Buysa bir k�r inan� say�lamaz.
C. KAPTAN
G�ne� Kentlilere g�re, kad�nlar y�nettikleri b�lgelere bolluk getirirler. �a��m�zda
kad�n egemenli�inin a��r basmas� bunu g�stermiyor mu? Nubya ile Mezopotamya
aras�nda yeni amazonlar t�remedi mi? Avrupa'da, �rne�in T�rkiye'de Safiye Sultan,
Polonya'da Bonne, Macaristan'da Maria, �ngiltere'de Elisabeth, �sko�ya'da Mary,
Toscana'da Bianca, Bel�ika'da Marguerite, ve �spanya'da -Yeni D�nya'n�n ke�fine
yard�m eden- �sabella buna �rnek g�sterilemez mi? �a��m�z�n b�y�k bir ozan�1,
destan�n� ��yle ba�lat�r:
Kad�nlar, ��valyeler, silahlar ve sevdalar...
Merih ��geninin a�z� kara ve sapk�n ozanlar�, Utarit'in o y�ce evinde ve Z�hre ile
Ay'�n etkisinde a��k sa��k �eylerden s�z ediyor, insanda tutkular uyand�r�yorlar
sadece. Erkeklerse davran�lar�nda ve seslerinde git gide kadmla��yorlar. Yenge� ve
Akrep bur�lar�n�n etkisinde olan Afrika'da Amazondan ba�ka, Fas'ta ve Tunus'ta,
erkek genelevleri ve iklimin zorlamad��� sadece �zendirdi�i daha ba�ka rezilliklere
rastlanmaktad�r.
Ah ne yaz�k ki zaman�m �l��l�. Onun i�in G�ne� (�lkelilerin astroloji ve genel
doktrinleri �st�nde tam olarak duramayaca��m. Onlara g�re, Tanr�'n�n yaratt���
d�zende her �ey iyidir, dengelidir. Bu d�zen g�n�n birinde bozulursa, bunun su�u
yaln�z biz insanlar�nd�r. ��nk�, yer, g�k ve ruh d�nyalar� aras�nda ak�llara s��maz
bir denge vard�r.
G�ne� Kentliler H�ristiyanl���n Yeni D�nya'ya yay�laca��na, ispanya'da ve �talya'da
�st�n gelece�ine, ama Kuzey Almanya, �ngiltere, �sve� ve Pomeranya'daysa
sars�nt�lara u�rayaca��na inan�yorlar. Ama bunlar�n �st�nde durmayaca��m. Bu konuda
daha fazla konu�may� yasak eden Papa'n�n h�m�na u�rayabilirim ��nk�.
Bununla beraber �unu da s�yleyeyim ki, havada u�ma sanat�n�n (ki bundan daha �nce
s�z etmi�tim) d��nda, G�ne� �lkeliler y�ld�z k�melerinin iyi etkileri alt�nda en
�zg�n bulu�lara varm�lard�r.
Beni daha fazla al�koymay�n, ne olur. Biliyorsunuz yapacak �ok i�im var. Yaln�z
�unu s�yleyeyim ki, G�ne� Kentliler �c�zi irade� sistemini ortadan kald�racak yerde
daha da g��lendiriyorlar onu. Bu konuda, �ok sayd�klar� b�y�k bir filozofun ba��na
geleni �rnek veriyorlar2. Dediklerine g�re, d�man�n konu�turmak istedi�i bu b�y�k
filozofun a�z�ndan birtek kelime bile alamam�lar, k�rk saat durmadan i�kence
yapt�klar� halde. ��nk�, filozof i�inden susmaya karar vermi�. Demek oluyor ki,
g�ky�z�n�n t� derinlerinde a��r a��r devinen gezegenler bizi irademize ya da
Tanr�'n�n buyruklar�na uymaktan al�koyamazlar. ��nk�, insan�n �zg�rl���, Tanr�'ya
dil uzatacak kadar ileriye gidebilir. Tanr� ne kendini ne de ba�kalar�n� kendine
kar�� gelmeye zorlayamaz. Tanr�'y� ikiye b�lebilir miyiz? Ama, gezegenler
duyular�m�z �zerinde birtak�m �nemsiz etkiler ve hafif de�i�iklikler yapt�klar�
i�in, ak�llar�ndan �ok duyular�na boyun e�en insanlar y�ld�zlar�n daha �ok etkisi
alt�nda kal�rlar. Sapk�nlar�n cesetlerinden zararl� gazlar ��kartan ayn� y�ld�z
k�meleri, Cizvit, Capuccini ve Minimi tarikatlar�n� kuran o b�y�k insanlar�
co�turmu�tur. Yine ayn� y�ld�z k�mesinin etkisi alt�nda Colombo ve Fernando Cortes
yeni bulduklar� d�nyada H�ristiyanl��� yaym�lard�r.
�u anda d�nya b�y�k olaylar�n e�i�inde. Ama bunlar� daha elveri�li bir zamanda
a��klar�m.
OSP�TALAR�O
M�saade edin de bir soru daha soray�m: G�ne� �lkeliler k�reksiz ve yelkensiz
gemileri nas�l ve neyle y�r�tebiliyorlar?
C. KAPTAN
Geminin arkas�nda, yelpaze bi�iminde b�y�k bir �ark vard�r. Bu �ark�n ucundaki bir
s�r��a, denge sa�las�n diye a��r bir nesne konulmu�tur. Bu s�r��� bir �ocuk bile
tek eliyle kolayca kald�rabilir. �ark bir �atal diren �st�nde kolayca d�nen eksenin
hareketiyle i�ler. Bundan ba�ka, bir de arkadan �arkl� gemiler var. �ki �ark
geminin �n taraf�nda yerle�tirilmi� b�y�k bir �arka zincirlerle ba�l�d�r. B�y�k
�ark d�nd� m�, arka �arklar da d�ner ve gemi y�r�meye ba�lar. Bu mekanizma,
Calabria'da ve Fransa'da, kad�nlar�n keten ipli�i b�kmek i�in kulland�klar� ��kr��a
benzer.
OSP�TALAR�O
Durun, gitmeyin, ne olur biraz daha bekleyin!
C. KAPTAN
Bekleyemem, d�nyada bekleyemem. Gidiyorum.

NOTLAR
1 Ariosto
2 Burada Campanella kendisinden s�z ediyor.

EN �Y� DEVLET �ZER�NE SORUNLAR

B�L�M l
G�ne� �lkesi ile ilgili konu�malar politika bilimine yararl� olmu� mudur, bir
�eyler katm� m�d�r ona?
B�yle bir devleti akla uygun ve yararl� sayman�n kar��la�t��� g��l�kler:
1. Hi� bir zaman var olmam�, olmayacak, olaca��n� da umamayaca��m�z bir �eyle
u�ra�mak hem faydas�zd�r, hem de bo�una. Su� nedir bilmeyen b�ylesi bir ortak
ya�ama olacak �ey de�il. B�yle bir �ey ne �imdiye kadar g�r�lm�t�r, ne de bundan
sonra g�r�lebilir. Onun i�in b�yle bir �lkeyle bo�una u�ra��p durmu�uz. Lukianos
Platon'un Devleti'ne kar�� kullanm�t� bu kan�t�.
2. B�yle bir devlet, bir krall�kta de�il, olsa olsa bir kentte kurulabilir. ��nk�
G�ne� Kent'e benzer bir yer bulunamaz. Onun i�in ister istemez bozulacakt�r, ya
kendine ba�l� halklar�n etkisiyle, ya tar�mla, ya da b�ylesine s�k� ve sert bir
ya�aman�n do�uraca�� ayaklanmalarla.
3. Bu devletin en iyi devlet oldu�u ve boyuna s�r�p gidece�i bir kuruntudur sadece.
Bir defa, bu devlet s�r�p gidemez. ��nk�, r�zg�rlar�n, sava�lar�n, a�l���n ve vah�i
hayvanlar�n uzun s�re temizleyemedi�i kent ya veba salg�nlar�na u�rayacak, ya da,
i�eriden kendini y�kacak zorba bir y�netimden yakas�n� kurtarsa bile, Platon'un
kendi devleti i�in s�yledi�i gibi, yurtta� say�s�n�n artmas�yla yok olup
gidecektir. Sonra, bu en iyi bir devlet de olamaz. ��nk�, havarinin dedi�i gibi,
yakas�n� su�lardan kurtaramayacakt�r: Ayr�lm�sak su�umuz yoktur, zaten al�m�
de�ildik ki. Nitekim Aristoteles de, Platon'a kar��, faydal� mallarda ve kad�nlarda
ortakl���n devlet i�in zararl� oldu�unu g�stermi�tir. Bir k�t�l�kten ka�ay�m
derken, bin bir k�t�l��e d�eriz.
4. Bu t�rl� ya�ama yolu, b�t�n uluslarca denenmemi�, sadece tabiattan
esinlenmi�tir. G�ne� �lkesi'nin ya�ama yolunu hi� kimse denemi� de�ildir. Onun
i�in, bo�u bo�una �ene yorup duruyoruz.
5. Kimse ne b�ylesine kat� yasalar�n, ne de e�itimcilerin vasili�i alt�nda ya�amak
ister. B�yle bir devlet d�zenini, kendi yurtta�lar� y�karlar, t�pk� ortak�a ya�ayan
bir �ok tarikatlarda oldu�u gibi.
6. Tanr�'n�n eserlerini incelemek, d�nyay� dola�mak, ara�t�rmalarda bulunmak,
denenmedik �ey b�rakmamak insanlar i�in do�al bir hakt�r. Ama, b�yle bir devlet
d�zenindeki yurtta�lar�n, her �eyi kitaplardan ��renen papazlardan fark�
olmayacakt�r. Kitaplarda bulunmayan bir �eyle kar��la�t�lar m�, afallay�p
kalacaklard�r. Nitekim, �u anda Galileo'nun d��ncelerine pek �nem vermedikleri
gibi, ermi� Augustinus kabul etmiyor diye, Colombo'nun yeni bir d�nya buldu�una da
i�lerinden inanm�yorlar.
Genel olarak, bizden yana kan�tlar�n ba��nda, yak�nlarda �ehit edilen Thomas
More'un d�sel devleti Utopia �rne�i gelir. G�ne� �lkesi'nin kurumlar�n� tasarlarken
onu �rnek ald�k. Ayr�ca Platon da b�yle bir devlet d��ncesi koymu�tur ortaya. Her
ne kadar tanr�bilimciler b�t�n� ile bozuk ahl�kl� insanlar aras�nda
uygulanamayaca��n� s�yl�yorlarsa da, b�yle bir devlet d�zeni temiz y�rekli insanlar
aras�nda pek�l� kurulabilir. Zaten �sa da bizlerden temiz y�rekli olmam�z�
istemiyor mu? Daha bir�ok filozof gibi Aristoteles de b�yle bir devlet d��nm�t�.
H�k�mdarlar da birtak�m yasalar koymu�lar ve bunlar�n en iyi yasalar oldu�una
inanm�lard�r. Hi� kimse bunlara kar�� gelmez diye d��nmemi�ler, sadece bunlara kim
uyarsa mutlu olur, demi�lerdir. Aquino'lu ermi� Tommaso'ya g�re, din adamlar�, din
kurallar�na g�nah korkusuyla de�il, daha �nemli �eyleri g�zetmek amac�yla uyarlar;
b�t�n kurallara uyduklar� zaman da mutlu olurlar: Kurala g�re ya�amalar�, yani
hayatlar�n� ellerinden geldi�ince kurala uydurmalar� gerekir. Musa, Tanr�'n�n
bildirdi�i yasalar� a��klayarak �ok iyi bir din d�zeni kurmu�tur. Museviler bu
yasalara boyun e�erek ya�ad�klar� s�rece geli�tiler, bu yasalar� sonradan saymaz
olunca da ��kt�ler. S�z ustalar� bir s�ylevin en iyi ve en kusursuz kurallar�n�
koyarlar, filozoflar da eksiksiz bir eser tasarlayabilirler ama, hi� bir ozan
kusurdan kurtaramaz yakas�n�. Tanr�bilimciler ermi�lerin hayatlar�n� anlat�rlar
ama, hi� biri, ya da pek az� onlar gibi ya�ar. Hangi ulus, ya da hangi insan
isa'n�n hayat�na benzer bir hayat s�rebilir? Buna bak�p Kutsal kitaplar bo�una
yaz�lm�t�r m� diyece�iz? Hay�r, var g�c�m�z� kullan�p onlara yakla�abilelim diye.
�sa iyinin iyisi bir din kurmu�tu; havariler onun ��retisine tam� tam�na
uyamad�lar. Bu din sonra halktan rahipler s�n�f�na, onlardan da tek tek rahiplerin
eline ge�ti. �imdi baz� din kurumlar�nda oldu�u gibi uygulanmakta, pek az�nda da
asl�na ba�l� kal�nmaktad�r.
Biz, kendi devletimizi Tanr�'n�n eseri olarak g�stermek amac�yla insan akl�n�n
filozof�a bir bulu�u diye koyuyoruz ortaya. Baz� noktalarda �ncil'den uzakla��yor,
ya da uzakla��r g�r�n�yorsak, bunu, dine kar�� sayg�s�zl���m�za de�il, asl�nda
do�ru olmayan bir �ok �eyleri (�rne�in kad�n erkek ili�kilerindeki ortakl���) do�ru
sanan insan akl�n�n, (Tanr� esininden yoksun akl�n) g��s�zl���ne vermeli. Zaten
bundan �t�r�d�r ki, G�ne� �lkesi'ni, daha iyi bir hayat�n s�rr�na ermeyi uman ve
akl�n gereklerine g�re ya�ad��� i�in b�yle bir hayata hak kazanan insanlar i�in
tasarlad�k. G�ne� �lkeliler H�ristiyanca bir hayata haz�rlanmaktad�rlar. S�rf bu
bak�mdan, Girillo, Giuliano'nun tersine, paganl���n H�ristiyanl��a bir giri�
oldu�unu ileri s�rmektedir. Hem sonra biz, Tanr�'n�n kendilerinden y�z �evirmesini
istemeyenlere, do�ru d�r�st ya�amalar� gerekti�ini ��retiyor ve H�ristiyanlara,
G�ne� �lkesi'ni �rnek alarak �sa'n�n hayat�n�n da tabiata uygun oldu�unu
ispatl�yoruz. Zaten Romal� Clementus gibi Chrysostomus ve ermi� Ambrosius da
Socrates'in devletine dayanarak ayn� �eyi yapm�lard�r.
G�ne� �lkesi'ndeki ya�ama d�zeninin, b�t�n k�t�l�kleri k�k�nden kaz�yaca��
meydandad�r. ��nk�, orada ne y�neticiler birbirlerinin yerine g�z dikeceklerdir, ne
de se�im, talih gibi �eylerden do�an k�t�l�klere sapacaklard�r. Bu �lkede, ermi�
Ambrosius'un �v�p g�klere ��kard��� turna ku�lar�yla ar�lar�n toplum d�zenine
benzer bir d�zen kurulmu�tur. Yine bu �lkede, gerek y�neticilerin k�stahl���ndan,
gerek yoksulluktan, gerekse al�akl�k ve bask�lardan do�an k�t�l�kler de
kalmayacakt�r.
Yoksulluk ve zenginlik gibi iki kar��t u�tan do�an k�t�l�kler, yani yoksullu�un
getirdi�i cimrilik, dalkavukluk, d�zenbazl�k, h�rs�zl�k; zenginli�in do�urdu�u
l�p��l�k, kendini be�enmi�lik, g�steri� ve aylakl�k gibi k�t�l�kler de ortadan
kalkacakt�r. Platon'a ve S�leyman peygambere g�re, bir devletin ba��na ne gelirse
yoksulluk ve zenginlikten do�an bu t�r k�t�l�klerden gelmektedir.
Yine, orospuluk, cinsel sap�kl�k, k�skan�l�k, aile kavgalar�, �ocuk d��rme gibi
a��r� sevi�me isteklerinden do�an k�t�l�kler de silinip gidecektir bu �lkede.
A��r�ya ka�an evl�t, ana-baba, kar� koca sevgisinden do�an k�t�l�kler; ermi�
Agustinus'un dedi�i gibi insan sevgisini hi�e indiren mal m�lk tutkusu; ermi�
Caterina'n�n dedi�i gibi cimrilik, tefecilik, k�lelik, kin, zenginlere ve b�y�klere
kar�� duyulan k�skan�l�k gibi t�rl� k�t�l�klerin kayna�� olan bencillik i�in de
ayn� �ey s�ylenebilir. Oysa, biz G�ne� �lkesi'nde toplum sevgisini art�r�p,
cimrilikten do�an kavga, hile, yalanc� tan�kl�k gibi k�t�l�klerin k�k�n� kaz�d�k.
Bizim �lkede ya yoksullar�n a��r� �abalar�ndan, ya da zenginlerin aylakl���ndan
do�an beden ve ruh hastal�klar� da kalmayacakt�r. ��nk�, bizde hi� kimse �b�r�nden
ne fazla �al�acak, ne de fazla yorulacakt�r.
Ba�ka yerlerde kad�nlar aylak aylak oturmakta, bu y�zden �ocuklar�n beden ve ruh
sa�l��� tehlikeye girmektedir. Bizdeyse, kad�nlar kendilerine uygun i�lerde
�al�acak, t�rl� erdemlere ereceklerdir.
Ba�ka �lkelerde bilgisizlik ve budalal�klardan do�an k�t�l�kler vard�r. G�ne�
�lkesi'ndeyse her �ey bilgi ve deneye dayanmakta ve Kent'in duvarlar�nda, b�t�n
bilgileri tarihsel bir y�ntemle kolaycac�k ��reten resimler ve �ekiller yer
almaktad�r.
�te b�ylece, yasalar �i�nenmekten, d�zen bozulmaktan kurtar�lm�t�r, hem de
�a��lacak derecede.
Her �eyde a��r�l�ktan ka��nd���m�z ve erdemi egemen k�lmak amac�yla, her �eyi �l��
ile yapt���m�z i�in, G�ne� �lkesi'nden daha mutlu, daha rahat bir devlet d�zeni
d��n�lemez. Sonra, dikkat edilirse g�r�l�r ki, Minos, Lykurgos, Solon, Garondas,
Romolus, Platon, Aristoteles'in ve ba�kalar�n�n kurdu�u devlet d�zenlerinde g�ze
�arpan aksakl�klar bizim devlette yoktur ve orada her �eyin �aresi bulunmu�tur.
��nk� G�ne� �lkesi d�nya �tesine �ncelik tan�yan bir inan�la donat�lm�t�r ve bu
inanc�nsa kapsamad��� hi� bir alan yoktur.
B�yle bir devlet d��ncesine hi� kimse tam� tam�na kat�lmaz diye ileri s�r�len ilk
kar��-d��nceye cevab�m�z �udur: Biz bu devlet d�zenini, herkesin elden geldi�i
kadar benimseyebilece�i bir �rnek olarak sunduk. Onun i�in yazd�klar�m�z faydas�z
ve bo�una de�ildir. B�yle bir devlet d�zeninin var olabilece�ini, Havarilerin
ortakl�k ilkesine g�re d�zenledikleri ilk H�ristiyan'lar�n ya�ay�� g�stermi�tir.
Ermi� Lucas ile ermi� Clementus bunun do�rulu�una tan�kt�rlar. Filone ile ermi�
Hieronymus'a bak�l�rsa bu �e�it bir ya�ama yolu iskenderiye'de ermi� Markus
zaman�nda ger�ekle�mi�tir. Urbanus I, hatt� ermi� Agustinus zaman�nda da kilise
adamlar� b�yle yapmaktayd�lar. Ermi� Chrysostomus'un b�t�n �stanbul kentinde
rahipler i�in uygulanmas�n� arzulad��� hayat da b�yledir; bana kal�rsa, b�yle bir
hayat, �sa d�manlar�n�n tamamiyle ortadan kalkmasiyle ger�ekle�ebilecektir.
Aristoteles'in g�r�lerine kap�lanlar b�yle bir hayat d�zenini kabul etmeyebilirler
ama, �imdi de�ilse bile, g�n�n birinde, bu filozofun etkisinden kurtulunca, bu
d�zeni benimsemek zorunda kalacaklard�r. Kilise ulular�na gelince, onlar b�ylesi
bir d�zenin bug�n bile ger�ekle�ebilece�ini d��n�yorlar. ��nk�, �sa bizi zaten
b�yle bir ilk d�zene sokmu�tur. Tanr�bilmez ve pagan Lukianos olmayacak bir devlet
d�zeni d��nd� diye Platon'la alay ede dursun, ermi� Clementus, Ambrosius ve
Chrysostomus Platon'u �vmektedirler. Bu ermi�ler, bilgi ve kutsall�k bak�m�ndan bin
tane Lukianos'u ceplerinden ��kar�rlar.
�kinci kar��-d��nce. Biz bu kar��-d��nccyi g�z �n�nde tuttuk ve G�ne� �lkesi'ndeki
ya�ama yolunu sadece �lkenin merkezi i�in d��nd�k. K�yler, sonradan bu d�zeni ya
b�l�k b�l�k uygulayacaklar, ya da, bir tek eyalet halinde birle�tikleri zaman,
b�t�n�yle ger�ekle�tireceklerdir. Bu devletin b�nyesine uygun bir yer kolayca
bulunabilir, bulunmazsa, modelde bir de�i�iklik yap�labilir: �yle ki, kentin
merkezi bir tepenin �st�nde, evler de tepenin yama�lar�nda kurulabilir. Kent'in
tasarlad���m�z �b�r k�s�mlar� da, �amursuzsa ovada ger�ekle�ebilir. �amurluysa,
bunu da, yollara ta� d�eyip, su arklar� a�arak �nleyebiliriz. Ticaret halk�n
ahl�k�n� bozmas�n diye, eserimizde, y�neticelere, yani halk�n vekillerine birtak�m
g�revler, yetkiler verdik. D�tan gelen ayart�c� etkileri �nlemek i�in de Kent'in
d�rt bir yan�n� kal�n ve tahkimli duvarlarla �evirmeyi ve �lkemizi devriye gezen
askerlerle korumay� �ng�rd�k.
Bu egemen devlete ve onun d�r�st, namuslu d�zenine yararl� olmak bir mutluluktur.
Bilgisizlerin bilgili ve d�r�st insanlara hizmet etmeleri nas�l bir mutluluksa, bu
devlete hizmet etmek de �yle bir mutluluktur. Nitekim, Romal�lar, kaba g��ten �ok
do�ruluk yoluyla imparatorluklar�n� geli�tirmi�lerdir. Pompilius zaman�nda d�mana
kar�� erdem kurallar�na ayk�r� davrananlara iyi g�zle bak�lmazd�.
���nc� kar��-d��nce. G�ne� �lkesi, insanlar� yeni bir �a�a haz�rlayan ve nerede
bitece�i bilinmeyen bir d�neme kadar s�r�p gidecektir. ��nk�, biz G�ne� �lkesi'nde
vebay�, a�l���, sava�� elimizden geldi�i kadar erdem yoluyla �nledik, hi� de�ilse,
ba�ka yerlerden �ok daha iyi bir yolla: Bir defa, d�rt ana yoldan esen r�zg�rlar
Kent'i temizleyecektir. Evlerin pencereleri de k�t� kokulara kapal�, iyilere a��k
tutulacak bi�imde yap�lacakt�r. G�ne� �lkesi halk�n�n say�s�na gelince, bu i�
metafizikle ilgilidir. Bana sorarsan�z, bu devlet d�zeni en iyi bir d�zendir ve
as�l �nemli olan da onun uzun �m�rl� olmas� kadar iyi kurulup i�lemesidir. Bu
�lke'de de g�nah i�lenmesine i�lenecektir elbette. Ama burada i�lenenler, ba�ka
devletlerin kurulu d�zenlerinden do�an ve devleti ortadan kald�ran g�nahlar kadar
b�y�k olmayacakt�r hi� de�ilse. Aristoteles'in bizim devlete kar�� ileri s�rd���
d��nceleri daha sonra ��r�tece�iz.
D�rd�nc� kar��-d��nce. Bence G�ne� devleti, bir alt�n �a� gibi herkesin �zledi�i,
Tanr�'nm da iste�ine uygun bir devlettir. Birtak�m ilkelerin k�t� niyetlerine
hizmet etmek i�in de�il, insanlar� y�ce Akl�n buyru�u alt�na almak i�in
kurulmu�tur. B�yle bir devlet d�zeni kurulabilece�ini, daha �nce s�yledi�imiz gibi,
deneyler bize g�stermektedir. Sonra, duyulardan, ten isteklerinden �ok, akl�n
buyruklar� gere�ince ya�amak tabiata daha uygundur. Ermi� Chrysostomus da g�naha
bulanm� bir hayat�n de�il, erdemli, d�r�st bir hayat�n tabiata uygun oldu�unu
s�yl�yor nitekim. Rahiplerin hayat� bu t�rl� erdemli ya�ay�a �rnek olarak
g�sterilebilir. Bug�n ortak hayat d�zeni i�inde ya�ayan Anabatistler, ger�ek din
kurallar�na ba�l� kal�rlarsa, bu t�rl� ya�aman�n daha da yarar�n� g�rm� olurlar.
Bunlar dinden sapmasalar ve G�ne� �lkesi'nde oldu�u gibi do�ruluktan
�a�mayabilseler, bu �lkenin yery�z�nde ger�ek bir �rne�ini vermi� olurlar. Ama,
bilinmez hangi budalal�klar� en iyiye gitmekten al�koyuyor onlar�.
Be�inci kar��-d��nceye cevap: Ermi� Chrysostomus'un dedi�i gibi, erdemli ya�amak,
mutluluklar�n en y�cesidir ve yanl� ad�m atanlar, k�t� sonu�lar�n do�mas�na meydan
vermeden hemen do�ru yola getirilmelidirler. D�zensizlik, ba�� bozukluk
k�t�l�klerin kayna��d�r ve bizleri iyili�e zorlayan her ihtiya� mutlu bir
ihtiya�t�r. Ama kumarbazlara, serserilere iyi yurtta�lar�n, iyi yurtta�lara da
rahiplerin hayat� nas�l g�� gelirse, k�t�l��e al�m� olan bizlere de G�ne�
�lkesi'nin ya�ama yolu �yle g�� gelebilir. Dikkat ederseniz g�r�rs�n�z ki, dinliler
dinden uzakla��yorlarsa, din kurallar�n�n s�k�l���ndan de�il, daha �ok dinsizlerle
d��p kalkt�klar�, �an �eref pe�ine d�t�kleri, mal m�lk sevdas�na, ten isteklerine
kap�ld�klar� i�in uzakla��yorlar. Oysa bizirn G�ne� �lkesi'nde b�t�n bu nedenler
ortadan kald�r�lm�t�r. Bundan �t�r� bu t�rl� �rnekler bizim i�in ge�erli de�ildir.
Aalt�nc� kar��-d��nceye cevap: Biz, tam tersine, b�t�n d�nyada bilimsel deneylerin,
g�zlemlerin sonu�lar�n� G�ne� �lkesi'ne mal etmeye �al��yor ve bu ama�la yabanc�
�lkelere adamlar sal�p ara�t�rmalar yapt�r�yor, ticaret ili�kileri kuruyor, d�rt
bir yana el�iler yolluyoruz. Y�neticilerimiz bir kentten bir ba�kas�na ge�erken bu
nimetlerden yoksun kalm�yorlar. G�rd�klerinden faydalanmayanlar yaln�z k�t�
y�neticilerdir. Onlar�n kendi aralar�nda yapt�klar� tart�malar yararl� olmaktad�r,
��nk� her sorun ne kadar tart��l�rsa o kadar ayd�nlanm� olur ve sonunda hakl�
olanlar anla��p uzla��r. Bilimlerin, ��retilerin korunmas� yolunda rahiplerin
g�sterdi�i b�ylesi �abaya hi� bir yerde rastlayamazs�n�z. K�t� ruhlu Teofilus'un
Origenes'e kar�� ayakland�rd��� Tanr�'n�n insan bi�iminde oldu�unu ileri s�ren
rahipler hi� bir �ey elde edememi�lerdir. G�ne� �lkesi'nde b�yle k�k�rtmalara yer
yoktur. Bu �lke'de rahiplik kutsal� ve bilimi geli�tirmekle g�revli bir ara�t�r,
yoksa iki y�zl�lerin ileri s�rd��� gibi, yurtta�lar i�in bir y�k de�ildir.

B�L�M II
Sokrates'le Pl�ton'un savundu�u gibi malda m�lkte ortakl�k m�, yoksa ayr�l�k m�
tabiata daha uygun, devletin korunmas�na ve geli�mesine daha yararl�d�r?
Birinci kar��-d��nce. Malda m�lkte ortakl��a kar�� Aristoteles Politika adl�
kitab�n�n ikinci b�l�m�nde �unlar� s�yler: Ya mal m�lk teklerin elinde kal�p
meyvalar� herkesin olacak, ya da tam tersine mal m�lk herkesin, meyvalar da
teklerin olacak. Birinci halde, fazla topra�� olan bu topra�� ekip bi�mek i�in daha
�ok �al�acak ve sonunda hi� �al�mayanlarla bir tutulup e�it bir pay alacak, bu
y�zden de anla�mazl�klar ve y�k�mlar do�acakt�r. �kinci halde, hi� kimse �al�maya
yana�mayacak, tarlalar gere�ince ekilmeyecek. ��nk�, herkes toplulu�un yarar�ndan
�nce kendi yarar�n� d��necek ve k�le gibi �al�anlar�n �ok oldu�u bir yerde herkes
i�ini ba�kas�na y�klemeye �al�t��� i�in, i�ler k�t� gidecek. ���nc� haldeyse, b�t�n
bu k�t� sonu�lara bir yenisi eklenecek: Herkes en az �al��p �r�nlerin �o�una ve en
iyisine konmak isteyecek ki, bu da insanlar aras�nda dostluk yerine
anla�mazl�klara, ge�imsizliklere, dolaplara, d�zenlere yol a�acakt�r.
�kinci kar��-d��nce. Yararl� mallar�n ortakl���na kar��, �unu ileri s�r�yorlar:
Diyorlar ki, Sokrates, bir devletin iyi y�netilmesi i�in birtak�m s�n�flar�n,
asker, zanaat�� ve y�netici s�n�flar�n�n bulunmas�n� gerekli saymaktad�r. Buna
g�re, diyorlar, her �ey ortak olursa, herkes a��r tarla i�lerinden kurtulmak i�in
asker olur, sava� zaman�nda ise tarlada �al�mak ister ve para almadan sava�maya
yana�maz; ya da, herkes y�netici, yarg��, rahip olmaya bakar. B�ylece, kimilerine
b�y�k r�tbeler verirken, kimilerin y�kleri art�r�l�r, kimi daha az �al��rken kimi
daha �ok �al��r, sonunda yine haks�zl�k, adaletsizlik do�ar. Onun i�in, en iyisi
mal ortakl���ndan vazge�mektir.
���nc� kar��-d��nce. Mal m�lk ortakl���na dayanan toplum d�zeni ba��,
konukseverlik, yoksullara yard�m gibi eylemleri ortadan kald�racakt�r, ��nk� b�yle
bir d�zende hi� kimsenin �zel mal� m�lk� olmad��� i�in,bu gibi �eyleri
yapamayacakt�r.
D�rd�nc� kar��-d��nce. Mal m�lk ayr�l���n�n hakka adalete dayand���m s�yleyen ermi�
Augustinus'a kar��, kad�n ve mal ortakl���n� tutmak ve bunun havarilerin ya�ay��na
uygun oldu�unu ileri s�rmek sapk�nl�kt�r. De Just et Jure adl� eserinde Scotus,
�zel mal m�lk hakk�n� kabul etmeyen Jan Hus'u Costanze rahipler kurulunun
su�lad���n� yazar. �sa da: Sezar'�n hakk�n� Sezar'a verin, der.
Bu d��ncelere kar�� �nce ermi� Clementus'un s�zleriyle genel bir cevap vermeye
�al�al�m: Gratianus'a bak�l�rsa Papa ��yle demi�: �Yery�z�nde ne varsa hepsi
herkesin ortak mal� olmal�yd�. Ne var ki, biri ��k�p, haks�z olarak, �Bu benim�,
bir ba�kas� ��u benim� dedi.� Yine demi� ki: �Havariler, her �eyin, hatt�
kad�nlar�n bile, ortak oldu�unu s�ylemi�ler ve ortak�a bir hayat s�rm�lerdir.
Tevrat'�n ilk b�l�m�n� yorumlayan b�t�n kilise ulular� ayn� �eyi s�ylemi�lerdir,
��nk� Tanr� hi� kimseye �zel olarak bir �eyler vermemi�, insanlar �reyip �o�als�n,
yery�z�n� doldursun diye her �eyi ortak olarak �nlerine sermi�tir.� �sodorus da�
Do�al Hukuk� adl� eserinin ba�lar�nda ayn� �eyi yazmaktad�r. Havarilerle ilk
H�ristiyanlar�n ayn� bi�imde ya�ad�klar�n� ermi� Lukas, Clementus, Tertillianus,
Chrysostomus, Augustinus, Ambrogius, Origines'de ve ba�kalar�nda a��k�a g�r�yoruz.
Sonradan bu t�rl� ya�ama yolunu, yukar�da sayd�klar�m�zdan ba�ka, ermi� Hieronymus,
Prosperus ve papa Urbanus'un tan�kl�k ettikleri gibi, ortak bir hayat s�ren kilise
adamlar� benimsemi�lerdir sadece. 470' lere do�ru, papa Simplicius zaman�nda kilise
mallar�, kilise y�neticileri ile rahipler aras�nda b�l��lm� ve bir b�l��� de
yoksullara ayr�lm�t�. Bundan az bir zaman sonra papa Gelasius ile ermi� Augustinus,
var�m yo�unu toplulu�a b�rakmad��� s�rece hi� kimseyi rahipli�e almad�lar. Ama,
sonradan, baz� rahiplerin mallar�n� gizleyerek ikiy�zl�l��e d�melerini �nlemek
i�in, istemeye istemeye, mallar�n� ellerinde tutmalar�na izin verdiler. Bununla
beraber, mal m�lk ortakl���n� k�t�lemek, ya da bunun tabiata ayk�r� oldu�unu ileri
s�rmek g�naht�r.
Hatt� ermi� Augustinus'a g�re, �zel mal m�lk�n ortadan kalmas� daha b�y�k bir
geli�meye yol a�ar. Onun i�in, gerek bug�n i�in olsun, gerek yar�n i�in olsun, en
iyi ya�ama yolu mal ortakl���d�r. Nitekim ermi� Chrysostomus bu t�rl� ya�ama
d�zeninin rahiplerce benimsendi�ini, herkes�e benimsenmesi gerekti�ini s�ylemi�
ve Antakya halk�na kimsenin, eli alt�ndaki mallar�n sahibi olmad���n�, o maldan
ancak kilise mallar�ndan faydalanan papaz kadar yararlanabilece�ini, onu k�t�ye
kullanamayaca��n� ve herkesin yararlanmas�na a��k tutmak zorunda oldu�unu
s�ylemi�tir. Ermi� Tommaso da mallara sahipsek de, onlar� istedi�imiz gibi kullanma
hakk�m�z yoktur, zorunlu bir ihtiya� halinde ise b�t�n mallar herkesin ortak
mal�d�r, diyor. Onun i�in, iyi d��n�l�rse g�r�l�r ki, mallar�n k�t� b�l��ld���n�
anlamam�z bak�m�ndan b�yle bir m�lkiyet d��ncesi a��r basmaktad�r. Bu durum ermi�
Basilius'un zenginlere hitabesinde, ermi� Ambrogius'un da 18. hitabesinde a��klanm�
ve �zellikle, ermi� Lukas'�n �u s�zleriyle ortaya konmu�tur: Her �eyi Tanr�dan
ald���m�z� kimse s�yleyemez: Benim senin diye bir �ey yoktur. Ayn� �eyi Sokrates
Platon'un Devleti'nde, ya da Timaios'da ermi� Augustinus Giovanni'yle ilgili 8.
b�l�mde s�ylemekte, H�ristiyan ozan� da �unlar� yazmaktad�r:
�ki �eyin kalkmas�n� istersen davran�lar�m�zdan Durdursunlar sava��, bar�
kendili�inden ya�ar.
Ovidus da Metamorfosi I�de ortak ya�ama d�zenini alt�n �a�a yara�t�r�r. Ermi�
Ambrogius 118. hitabesinin I b�l�m�n�n ba��nda: �sa b�t�n insanlar�n yery�z�nden
ortakla�a yararlanmalar�n� s�ylemi�ti: Oysa mal m�lk tutkusu t�reyi parampar�a
etti; de Virgine adl� kitab�nda da der ki: zorbal�klar, kesip asmalar, sava�lar,
her �eye H�ristiyanl��� temsil eden rahiplerin de�il, yahudilerin el koymas�na yol
a�t�. Ermi� Clementus da bu e�itsizli�in paganlar�n adaletsizli�inden ileri
geldi�ini s�yler. Yine ermi� Ambrogius tarih�ilerin belgeler ve yaz�lar�na
dayanarak, her �eyin ba�lang��ta ortak oldu�unu, sonradan zorbal�k ve d�zenle onun
bunun eline ge�ti�ini ispatlar. Ayn� ermi� Hexam, V. de sivil bir devlete �rnek
olarak, ortakl�k kural�na g�re ya�ayan ar�lar�, asker devletine �rnek olarak da
turna ku�lar�m g�sterir. �sa da hi� bir �eyleri olmayan, hi� bir �ey ekmeyen,
aralar�nda �r�nleri de otlaklar� da payla�mayan ku�lar� �rnek vererek ayn� �eyi
yapm�t�r. Sonra, hukuk bilgini de do�al hukuk b�t�n canl� evrene yol g�sterir
diyerek do�al hukuk gere�ince her �eyin ortak oldu�unu kesinlikle belirtmektedir.
Scotus'a g�re, do�al ya�ama halinde mal ortakl��� do�al hukuk gere�idir ama, g�nah
i�ledi�i i�in Adem babam�z bu haktan yoksun b�rak�lm�t�r. Ne var ki, bu cevap
bo�unad�r, ��nk�, ermi� Tommaso�nun dedi�i gibi, g�nah insan� yaln�z Tanr�'n�n
lutfundan yoksun b�rak�r, yoksa d�nya nimetlerinden de�il. Adem tabiata ve akla
kar�� gelmi�, ama yeni bir hukuk d�zeni koymam�t�r. Mal ortakl��� do�al hukuk
gere�i ise, mal ayr�l��� da olsa olsa 'haks�zl�ktan do�abilir. Ermi� Clementus'un
yaz�lar�n� yorumlayan Roma hukuk�ular� bu haks�zl���n yap�lm� oldu�unu
belirtmi�lerdir: Bitmeyen haks�zl�k: do�al hukukla insan hukukunun �at�mas� bundan
dolay�d�r. Ama tabiata ayk�r� �eye hukuk diyebilir miyiz? Hele bu tabiat Tanr�'n�n
eseri olursa. Tabiata ayk�r� olan hukuk k�t� bir �ey olmaz m�? Scotus bunu bir
haks�zl��a, yani ilk g�naha ba�l�yor. Ama Scotus'un bu yorumu yersizdir, ��nk�,
ermi� Ambrogius'un dedi�i gibi, mal m�lk�n b�l�nmesini do�uran a�g�zl�l�kle
zorbahkti�'. �stelik, ermi� Clementus, bizi hukuk d�zenine havarilerin soktu�unu
s�ylemektedir. Bu d�zen eskiden bir haks�zl�kla bozulmu�sa bug�n de �yle demektir.
Gaetano'ya g�re mal ortakl��� olumsuz bir ortakl�kt�r, yani tabiat bize mal m�lk�
ay���n�z dememi�tir; bu ortakl�k olumlu bir ortakl�k de�ildir, yani tabiat sanki
bize yaln�z ortakla�a ya�ay�n, ba�ka t�rl� ya�amay�n demi�tir. Scotus da bu
d��nceye kat�lmakla birlikte �unu eklemektedir: Ermi�lerin s�yledi�ine g�re mal
ayr�l��� haks�zl�k ve cimrilikten do�mu�sa, do�al ya�ama halindeki ortakl���
olumsuz bir temele nas�l ba�layabiliriz? Onun i�in ermi� Thomas mal ortakl���n�n
do�al hukuka ba�lanabilece�ini, mal b�l��m�n�n sonradan olumlu hukuka g�re
yap�ld���n� hakl� olarak ileri s�rmektedir. Bu b�l��m tabiata ayk�r� olamaz, ��nk�,
bu m�lkiyet gerekli olan�n m�lkiyetidir ve sadakadan s�z ederken dedi�i gibi
herkesin ihtiya� duydu�u mallar herkesin ortak mal� olmas� gerekir. ��nk� insan�n
ve tabiat�n ihtiya�lanndan arta kalan her �ey ortak mal olmak zorundad�r, yoksa
ihtiya� i�inde olanlara yard�m eli uzatmayanlar�n k�yamet g�n�nde ceza g�rmemeleri
gerekir. Her ne kadar Ermi� Tommaso'nun bu ��retisi, baz� y�nleriyle, b�l��m�
savunuyor g�r�n�yorsa da mal sahiplerine sadace mal�n� b�l�mek ve ba�kalar�na
yard�m etmek hakk�n� tan�yor. Bu bak�mdan, zenginlerin, ellerinde tuttuklar�
mallar�n sahibi de�il, eldecisi olduklar�n� s�yleyen ermi� Chrysostomus, Basilius,
Ambrogius ve papa Leo'nun (de Collectis, 5. seri) ��retileri do�rulu�unu elden
b�rakmam� oluyor. Zenginler mal m�lk sahibi olsalar bile, haklar�n� ancak b�l�me ve
yard�m yoluyla pullanabilirler, t�pk� kilise adamlar� gibi. Sahip olduklar� k�s�m,
sadece beslenme ve giyinme ihtiya�lar�yla s�n�rl�, d�r. Zaten bu �e�it haklar papa
Jan XXII'nin Extrav'da g�sterdi�i gibi, rahiplere de tan�nm�t� Denilecektir ki,
�yleyse, zenginler ellerindeki fa: la mallar� geri vermek zorundad�rlar. Peki ama
kime? Yoksullara m�, yoksa devlete mi? Hem yoksullara, hem devlete diyece�im ama,
zenginler olumlu bir hakka sahip olmad�klar� i�in, burada uzun boylu durmayaca��m
bunun �st�nde, ��nk�, nas�l olsa k�yamet g�n� Tanr� �n�nde hesap vereceklerdir.
Ermi� Balisius, Ambrogius ve papa Leo da b�yle d��nmektedirler.
Demek ki, bizim devlet d�zeninde, b�t�n k�t�l�klerin kayna�� olan cimrilik,
s�zle�melerde yap�lan hileler, yoksullar�n gev�ekli�i, ezilmi�li�i, en parlak
zek�l� kimselerin kafalar�n� i�letmemek y�z�nden d�t�kleri bilgisizlik, bo�una
didinmeler, yorgunluklar, tefecilerin para dalavereleri, pintilikler, kendini
be�enmi�likler, mal m�lk ayr�l���ndan do�an t�rl� k�t�l�kler, bencillikler,
d�manl�klar, kinler, nefretler, kitab�m�zda g�sterdi�imiz gibi, ortadan kalkacak ve
b�t�n vicdanlar rahata erecektir. �eref ve g�revler herkesin tabii yetisine g�re
da��t�ld��� i�in, G�ne� �lkesi'nde, ar�lar devletinden s�z ederken ermi�
Ambrogius'un da belirtti�i gibi, ba�kas�n�n yerine g�z dikmek, bir ba�kas�n�n
mal�na konmak gibi �eylerden do�an k�t�l�kler kalmayacakt�r. Bizler, b�ylece, t�pk�
ar�lar gibi, en b�y�k ��retmen olan tabiata uyuyoruz. Bizim ba� vurdu�umuz se�imler
d�zensiz dolaps�z, tabii se�imlerdir. ��nk�, G�ne� �lkesi'nde bizler, yarad�l��a ve
ahl�k�a sivrilenleri se�mekteyiz.
�imdi, �zellikle birinci kar��-d��nceye cevap verirken, �nce �unu belirtelim ki,
Aristoteles yan�lg�ya d��yor, hem de bile bile. ��nk�, Platon'da bile, tarlalar,
topraklar, �r�nler, ve �al�ma y�k�m� ortakt�r. Bizim G�ne� �lkesi'ndeyse,
kitab�m�zda g�r�ld��� gibi, b�t�n i�leri y�neticiler herkesin yetisine ve g�c�ne
g�re da��t�r ve y�netir. Kimse kimsenin hakk�n� yemez, ��nk� herkes yiyece�ini
ortak sofradan yer, giyece�ini de mevsimine, yetene�ine ve sa�l�k durumuna g�re,
�zel g�revlilerden al�r. Eskiden havariler b�yle davranm�lard�, bug�n de ayn� �eyi
rahipler yapmaktad�rlar. Onun i�in, Aristoteles bo�una �ene yoruyor bence. Bunun
b�yle oldu�unu g�rmek i�in, kitab�m�zda giysilerin mevsimlere, sarfedilen �abaya,
g�r�len i�e vb. g�re nas�l da��t�ld���n� incelemek elverir. Bu konuda hi� bir
g��l�k de ��kmaz. ��nk�, her �ey akla uygun bir yoldan yap�lmakta ve herkes kendi
tabii yetisine uyan i�de �al�maktad�r. Bizim devlet d�zenimizde durum b�yledir
i�te.
�kinci kar��-d��nceye ��yle cevap verebiliriz: Herkes y�neticilerce, t� k���kl�kten
do�al yetilerine g�re �e�itli zanaatlarda yeti�tirilir ve bilgisiyle sivrilen
herkes en yatk�n oldu�u mesle�e girer. Bunlar ancak �st�nl�k g�sterdikleri zaman,
kitapta yer alan s�raya g�re, en y�ksek y�netim g�revlerine y�kselebilirler. Onun
i�in hi� kimse e� dost hat�r� ile kay�r�l�p y�kselmek istemez, �rne�in bu yoldan ne
bir asker y�zba��l��a heves eder, ne de bir �ift�i rahipli�e. Herkes g�rg� ve
bilgisiyle ba�ar� g�sterdi�i alanda bir g�reve hak kazan�r. Ba�takiler keyiflerine
g�re de�il tabiata g�re y�nettikleri i�in, kimilerini y�kseltmeye, kimilerini de
ezmeye kalk�mazlar, herkese en uygun olan g�revi verirler. Kendilerinin �zel olarak
hi� bir �eyleri olmad���ndan, �rne�in �oluk �ocuklar�n� yeti�tirmek, korumak gibi
birtak�m kayg�larla ba�kas�n�n hakk�n� yemeye ya da �i�nemeye kalk�maz, herkesin
sayg�s�n� kazanmak i�in d�r�st davran�rlar. Herkesi karde�, evl�t ya da akraba
bildikleri i�in de, fark g�zetmeksizin hepsini ayn� derecede severler. G�ne�
�lkesi'nde hi� kimse para u�runda sava�maz, evl�t, karde� bildi�i benzerleri i�in
�al��r, sava��r; kimsenin ayl��a maa�a ihtiyac� da yoktur, ��nk� herkesin iyi
ya�amak i�in gerekli olan her �eyi vard�r. Herkesin as�l ihtiya� duydu�u �ey,
g�rd��� i�lere karde�lerinin de�er vermesi, onu bu yoldan �ereflendirmesidir.
Romal�lar Terracina sava��na kadar para pul kaygusuna d�meden sava��r, yurt i�in
�lmekte adet� birbirleriyle yar��rlard�. Ama, mal m�lk sevdas�na d��nce, yava�
yava� erdemlerini yitirdiler. Sallustius'la ermi� Augustinus, Romal�lar�n o b�y�k
imparatorlu�a toplum sevgisiyle ula�t�klar�n� s�ylerler. Cato da Sallustius da
��yle der: Halk�n g�c�, bireyin yetersizli�i, egemenlik hakk�, d��nce �zg�rl���
bilinmelidir. Korkutmalar, tutkulara cezalar yoktur. �te Roma'n�n yay�lma sorunu.
G�ne� �lkesi'nde b�t�n bu iyi �eyler, tabiat�n �nderli�i alt�nda, faydal� ve d�r�st
bir ortakl�kla korunabilmektedir.
Gelelim ���nc� kar��-d��nceye. Aristoteles de, Scotus da pek yersiz
konu�maktad�rlar.
Demek, hi� bir �eyleri yok diye, rahipler ve havariler eli a��k, c�mert
olamayacaklar, �yle mi? Eli a��kl�k, �ald���m vermek, de�il, ermi� Thomas'�n dedi�i
gibi, her �eyi herkesin mal� yapmakt�r. G�ne� �lkesi'nde konuklar�n nas�l
a��rland���n�, do�u�tan mutsuzlara nas�l bak�ld���n� kitab�m�zda g�rm�s�n�zd�r.
Bizim devlette, rastlant�lardan do�an yoksulluklar g�remezsiniz. ��nk�, orada her
�ey herkesindir, herkes birbirinin karde�idir ve i�ler, g�revler herkesin birbirine
c�mert davranmas�n� sa�layacak bi�imde d�zenlenmi�tir. �unu da ekleyeyim ki, G�ne�
�lkeliler c�mertli�i herkesin yarar�na y�neltmi�lerdir.
D�rd�nc� kar��-d��nce. Scotus, sorunu, her zamanki gibi, k�t� niyetle ele al�yor.
��nk�, ermi� Augustinus da ermi� Thomas da, mal� m�lk� olanlar ahret mutlulu�una
kavu�amayacak diyenleri ve kad�nlar�n erkeklerle d��p kalkmas�ndan yana olanlar�,
salt ortak d�zen tarafl�s�d�rlar diye sapk�n saym� de�iller. Tam tersine, onlara
g�re, sapk�nl���n en b�y��� rahiplerin ve havarilerin benimseyip uygulad�klar�
ortak ya�ama d�zenini k�t�lemektir as�l. �unu da kabul edelim ki, kilise mal m�lk
b�l��m�n� do�rudan do�ruya ve kesin olarak kabul etmemi�, onu ho� g�rm�t�r sadece.
Nitekim ermi� Augustinus da, topallar� �l�lere tercih eder, insanlar ikiy�zl�
olacaklar�na vars�n mal m�lk sahibi olsunlar, der. Ayn� Scotus'a bakarsan�z, malda
m�lkte ayr�l�k, ortak mallara kar�� g�sterilen ilgisizlikten do�du�u kadar,
herkesin a�g�zl�l���nden, yani k�t� bir kaynaktan do�mu�tur; bu bak�mdan malda
m�lkte ayr�l�k iyi bir �ey de�ildir, tabiata ayk�r�d�r; b�yle bir �ey, sadece izin
verilmi� oldu�u i�in vard�r. �imdi sorar�m size, bu adam nas�l olur da tabiata
uyanlar� sapk�nl�kla su�lar ve tabiata ayk�r� olarak verilen b�ylesi bir izinden
yana olanlar� Aristoteles'le birlikte �vmeye kalkar? Diyelim ki, Kilise, t�pk�
topal� �l�ye de�i�meyen ermi� Augustinus gibi, malda m�lkte ayr�l��� tan�m� olsun
ve k�t� yola d�en kad�nlara nas�l g�z yummu�sa, k�t�l�klerin en hafifidir diye,
buna da �yle izin vermi� olsun. Ama Kilise mal m�lk �st�nde bir sahiplik hakk�
de�il, sadece bir vekillik hakk� tan�yor ve ihtiya� fazlas� �st�nde bir hak kabul
etmiyor. Nitekim, Alessandro, Alonzo, Tommaso, Valden, Ricardo ve Panormia da,
rahipleri kilise mallar�n�n sahibi sayanlar� dinsizlikle su�luyor, rahiplerin
elleri alt�ndaki mal m�lkten sadece faydalanabileceklerini kabul ediyorlar. Ermi�
Thomas da rahiplere kilise mallar�n�n sadece ufak bir par�as�, ge�imlerini
kar��layacak kadar� �st�nde bir hak tan�yor. Ona g�re, rahipler bu mallar�n sahibi
de�ildirler, onlar� yaln�z kullanabilirler, yoksa �oluk �ocuklar�na, dostlar�na
miras olarak b�rakamazlar. Din adam� olmayanlar i�in de ayn� �eyi s�ylemi�tik daha
�nce. Bilgisizlerin akl�, birini inand�rmaya yetmedi mi ona hemen sap�k der,
��karlar i�in i�inden. �sa: �Sezar�n hakk�m Sezar'a verelim� derken Sezar'a
tan�d��� hak elindekini da��tma hakk�ndan ba�ka bir �ey de�ildi. ��nk�, Sezar'�n
kendi �z mal� diye bir �eyi yoktu asl�nda. Ba�kalar�ndan almasayd�, nesi
olabilirdi? Demek oluyor ki, her �ey Tanr�'n�nd�r, Sezar'sa sadece elindekinin
y�neticisidir. Yine �sa ��yle der: Onlar�n evreninde yasalar egemendir. Oysa siz
de�ilsiniz. Yine de daha b�y�k olan, yard�mc� olarak ortaya ��kand�r. �te onun
i�in, ermi� Thomas, mal m�lk �zerinde yaln�z y�netme hakk� tan�makta ve ondan
ortak�a yararlanmay� ���tlemektedir. Papa Tanr�'ya hizmet edenlerin hizmetindedir,
imparator da Kilise'nin hizmetinde.

B�L�M III
Kad�nda ortakl�k m� tabiata daha uygun, insan soyunun �remesine, dolay�s�yla
devlete daha yararl�d�r, yoksa herkesin kendi kar�s� ve �ocuklar� olmas� m� daha
iyidir?
Aristoteles'e g�re, herkesin kendi kar�s� olmas� tabiata daha uygun, kad�nlar�n
ortak olmas�ysa zararl�d�r.
Birinci kar��-d��nce. Sokrates der ki, herkes ya�l�lar� ana baba, gen�leri evl�t,
akranlar�n� da karde�i bilirse, yurtta�lar aras�nda sevgi sayg� artar. Oysa, bu
asl�nda her �e�it sevgiyi ortadan kald�r�r. Evet, b�t�n insanlar� ortak bir ya�ama
d�zeni i�inde d��n�rsek, b�t�n ya�l�lar b�t�n gen�lerin babas� say�l�rlar, buras�
do�ru. Ama, o zaman, her ya�l�n�n gen�lere olan sevgisi, t�pk� �ok�a suya ak�t�lan
bir damla bal gibi eriyip da��l�r; hi� bir baba �z evl�d�n�, hi� bir evl�t da �z
babas�n� tan�yamayaca�� i�in, bu sevgi hemen kaybolur gider.
Herkesin herkesi baba sayaca�� bir toplum d�zeninde sevgi artar, buras� do�ru. Ne
var ki, herkesin birden �ok anas� babas� olamaz. Ayr�ca her ana baba kendi
�ocuklar�n� y�zlerinden tan�r, dolay�s�yla daha �ok sever onlar�.
�kinci kar��-d��nce. Kad�nlar aras�nda, �zellikle babalarla, kimden oldu�u
bilinmeyen �ocuklar aras�nda anla�mazl�klar ��kacakt�r.
���nc� kar��-d��nce. Evlilik d�� belirsiz ili�kiler y�z�nden kimse �z evl�tlar�n�
tan�yamaz olacakt�r. Oysa, herkesin, soyunu s�rd�recek olan �ocuklar�n�, torunlar�m
tan�mak istemesi tabiidir.
D�rd�nc� kar��-d��nce. K�zkarde�lerle, analarla evl�tlar aras�nda cinsel ili�kiler
al�p y�r�yecek, kad�nlar aras�nda da k�skan�l�klar ba�g�sterecek, �pmeler sevmeler
k�z�lca k�yamete bo�acak ortal���.
Be�inci kar��-d��nce. Scotus: ikisi bedende bir olacak s�z�n� ileri s�rerek:
�Tanr�sal bir izin olmad�k�a kimse birden fazla kad�n alamaz� diyor.
Alt�nc� kar��-d��nce. Nicola'c�lar�n sapk�nl���, kad�nlar� orta mal� yapm�
olmalar�d�r.
�nce, ermi� Clementus'un dinsel buyruk niteli�i ta��yan bir s�z�yle ba�layal�m
cevab�m�za: Havarinin ikinci ��retisinde: toplumda ortakl�k gerekir. Ama H�ristiyan
d�r�stl���ne ayk�r� d�mesin diye, gev�ekli�e y�nelen toplum y�celi�e varamaz diyen
dinsel yorumu kabul etmek zorunday�z. Do�rusunu isterseniz, Tertillianus'un da
dedi�i gibi, ilk H�ristiyanlar�n, kad�n d��nda her �eyleri ortakt�. Yaln�z herkese
hizmet eden kad�nlar�n sahibi yoktu. Ama Nicola'c�lar kad�nlar�n da orta mal�
olmas� ilkesini benimsediler. Bunu kabul etmemekle birlikte, ben politika d��nda,
kad�nlar�n y�netim i�lerine al�nmas�ndan yanay�m. ��nk� kad�nlar erkekleri de�il,
sadece kad�nlar� y�netebilir, �ocuklar�n e�itim y�netimiyle u�ra�abilirler.
Kad�nlar ayr�ca yorucu olmayan hafif i�ler g�r�rler, sava�larda da ancak surlar�n
savunmas�yla g�revlendirilirler. Kitaplarda okuyoruz: kocalar� ba�ka yerde olan
Ispartal� kad�nlar yurtlar�n� savunurlarm�; di�i hayvanlar da kendi aralar�nda
t�pk� erkekler gibi d�v��rlermi�, Amazonlar eskiden Asya'da sava��rlarm�, bug�n
Afrika'da sava�t�klar� gibi. Ama Gaetano de Pulchro adl� eserinde bunu tabiata
ayk�r� bulmakta ve m�zrak kullanabilmek i�in kad�nlar�n sa� memelerini kesmeleri
gerekti�ini ileri s�rmektedir. Ben de Gaetano ile birlikte diyece�im ki, kad�nlar
sa� kollar� g��lensin diye sa� memelerini kesiyorlard�r. Ayr�ca, sa� meme m�zrak
kullanmaya engel olmak ��yle dursun, tam tersine m�zra��n g��se s�k�ca dayanmas�n�
da sa�lar.
Sonra Afrikal�larda g�r�ld��� gibi, kad�nlara daha uygun sava�ma yollar� da vard�r.
Zaten Aristoteles de Amazonlar�n varl���n� hi�e sayam�yor. Biz bile kad�nlar� b�t�n
sava� i�lerine kar�t�rm�yoruz, sadece surlar�n savunmas�nda, yaral�lar�n yard�m�na
ko�mada kullan�yoruz. Yoksa niyetimiz bir Amazon devleti kurmak de�il. Biz
kad�nlar�, savunma i�ine ve �ocuk bak�m�na yarad�klar� i�in g��lendiriyor,
tutuyoruz. Aristoteles, kad�nlar�n vah�i hayvanlarla �arp�mas�na kar�� geliyor,
��nk� kad�nlar ev i�lerinden, anal�k kar�l�k g�revlerinden uzak kal�rlar, diyor.
Oysa Aristoteles yan�l�yor. ��nk� vah�i hayvanlar hem yavrular�na bakar, yeme
i�melerini sa�lar hem de korurlar onlar�. Hem, �o�u erkekler, t�pk� rahipler gibi
ev i�lerine bakmazlar m� ki? Onun i�in kad�nlar�n sava�a kat�lmalar� Aristoteles'in
dedi�i gibi tabiata ayk�r� de�ildir.
Ayr�ca �u da var: Kad�nlar�n G�ne� �lkesi'ndeki gibi ortak olmas� da do�al hukuka
ayk�r� de�il, tam tersine tamamen uygundur ona. Onun i�in, salt tabiat ���� alt�nda
bu ortakl��� ���tlemek bir sapk�nl�k de�ildir. Sapk�nl�k, Tanr� ve Kilise
buyruklar�na bile' bile ayk�r� davranmakt�r: �rne�in, do�al a��dan et yemenin
yararl� oldu�unu s�ylemek ve her g�n et yemek g�nah de�ildir, ama perhiz
gerek�esiyle baz� g�nler baz� yemeklerin yenmesini yasak eden kilise buyruklar�na
s�rt �evirip diledi�ini yemek ve bunun da yerinde bir �ey oldu�unu s�ylemektir as�l
g�nah olan. Ayr�ca �u da a��k�a ortaya konmu�tur ki, tabiata kar�� i�lenen g�nahlar
ya tek tek insanlar� ya insansoyunu yok eder, ya da, ermi� Augustinus'un dedi�i
gibi, her ikisinin y�k�m�na yol a�ar. Onun i�in, adam �ld�rmeler, h�rs�zl�klar,
ya�mac�l�klar, yasa d�� �iftle�meler, cinsel sap�kl�klar vb. insano�ullar�n� k���k
d��rd���, insansoyunu y�k�ma g�t�rd��� i�in tabiata ayk�r�d�r. Oysa kad�nlar�n
ortak oldu�u bir toplum d�zeni ne tek tek insanlar� y�k�ma s�r�kler, ne de
insansoyunu; tam tersine, kitab�m�zda g�r�ld��� �zere, insan teklerine de,
insansoyuna da, devlete de alabildi�ine faydalar sa�lar.
Sonra �unu da g�z �n�nde bulundurmak gerekir ki, serbest �iftle�me �� �e�ittir:
Birincisi, her erke�in �n�ne gelen her kad�nla diledi�i gibi �iftle�mesidir. Ama
bu, atlara, e�eklere, ke�ilere vb. lar�na �zg� bir �ey olmakla beraber, d��nen bir
varl�k olmak bak�m�ndan insan yarad�l��na ayk�r�d�r. Zaten tabiat da bu hayvanlara
�iftle�me iste�ini sade belli zamanlar i�in vermi�tir.
Oysa erkekler, her zaman �iftle�meye haz�r durumdad�rlar. Her �nlerine ��kan
kad�nlarla �iftle�tiler mi, g��ten kuvvetten d�erler. Ayr�ca �u da var: Erkeklerin
hepsi de g�zel kad�nlar�n pe�ine d�er, sonunda tohumlar birbirine kar��r ve
kad�nlar, t�pk� orospularda oldu�u gibi, gebe kalamaz olurlar. �te yandan
k�skan�l�ktan deliye d�nen �irkin kad�nlar da g�zel kad�nlara etmedik k�t�l���
b�rakmazlar. Onun i�in bu t�rl� �iftle�meler hem g�nah, hem de tabiata ayk�r�d�r.
Buna Gnostiklerde, Nicola'c�larda, g�n�m�z�n baz� sapk�nl�klar�nda, bir de
Afrika'n�n baz� m�sl�man tarikatlar�nda Ta�lanmaktad�r. Bunlar her �n�ne gelenle,
hatt� uluorta �iftle�meyi, ho� g�rmektedirler.
�kinci serbest �iftle�me yolu yasalara uygun t�renlerden sonra, k�smetine d�en
kad�nla karanl�klarda birle�mektir. Bu yolun Galia'da ve Almanya'n�n baz�
b�lgelerinde yayg�n oldu�u g�r�lm�t�r. Buralarda, baz� kimselerin anneleriyle
yatt��� olmu�tur ki, bu �iftle�me yolu tabiata ve din kurallar�na ayk�r�d�r. ��nk�,
bu �iftle�menin amac� insansoyunu s�rd�rmek de�il, sadece �ehvet isteklerini
doyurmakt�r. Hayvanlar�n geli�i g�zel �iftle�meleri hayvan soyunun �remesini
sa�lad��� i�in daha iyidir. Oysa, insanlar�n geli�i g�zel �iftle�melerinden d�nyaya
�ocuk gelmesi sadece bir raslant�d�r, ��nk� burda ama� ba�tanba�a �ehvet
isteklerinin doyurulmas�d�r. �ocuk edinmek i�in evdeki kocalar bu i�e yeter de
artar.
���nc� �iftle�me yolu, kitab�m�zda tan�mlad���m�z gibi, do�a yasalar�na g�re
y�netilen bir toplumda g�r�lmektedir. B�yle bir toplumda en g��l�ler ve en iyiler,
y�neticilerle hekimlerin y�netimi alt�nda, y�ld�zlar�n durumuna g�re, yaln�z �ocuk
yapmak amac�yla, belli zamanlarda birle�ebilirler. Bu kutsal g�rev ancak ya�lar� 25
ile 53 aras�nda olan erkeklere tan�nm�t�r. Kad�nlar i�in, bu i�e en elveri�li
olduklar� zaman� se�tik ve sak�ncal� birle�meleri, yani para pul g�zeten
birle�meleri ortadan kald�rd�k. ��nk�, b�y�k filozof Pythagoras'�n s�yledi�i,
deneylerin de ispatlad��� gibi, bu birle�melerden devlete hi� bir yarar� dokunmayan
bir s�r� aptal, bi�imsiz ve a�a��l�k varl�klar do�maktad�r. Bundan ba�ka, a��r�
�iftle�melerin ve k�s�rl�klar�n yol a�t��� g��s�zl�kleri, dermans�zl�klar� da
�nledik. ��nk�, bir kad�n bir erkekten gebe kalmay�nca bir ba�kas�ndan kalabilir.
Zaten tabiat da bize, bu konuda, e� de�i�tirmeyi sal�k veriyor. Bizde ��yle bir
yasa var: Buna g�re, kar�s� k�s�r olan erkek onunla yatmayabilir. Bunu filozoflar
sadece tabiat yasalar�yla a��klayamazlar kolay kolay ama, kad�nlar�n ortak oldu�u
bir devlette, bu konuda bir Tanr� esini olmad��� s�rece, cinsel ili�ki bak�m�ndan
saf tabiat yasalar�n� kabul etmekle de yan�lm� olmazlar. �te yandan, 'Durando ve
ba�kalar�, yasa d�� birle�melerin bile tabiat yasalar�na ayk�r� olmad���n�
s�yl�yorlar. Bir�ok tanr�bilimci de bu birle�melerin ancak pozitif hukuk�a
yasaklanabilece�ini ileri s�r�yorlar. Bu t�rl� birle�melerin do�acak �ocuklara
zararl� oldu�unu s�yleyen ermi� Tommaso'nun bu kaygusu kad�n�n k�s�r olmas� halinde
yetersizdir. Bununla beraber ben kendim de mant�k yoluyla ermi� Tommaso'nun
dedi�ine varabilirim. Ne var ki, herkesi bu yola g�t�remeyiz. Tanr�bilimciler zehir
i�menin g�nah oldu�unu ispatlaya dursunlar, Sokrates, yasalar�n bask�s� alt�nda
bald�ran i�mekle g�nah i�lemi� de�ildir. ��nk�, yasa hi� kimseyi kendi yarar�na
ayk�r� davranmaya zorlayamaz. Ama �ncil'in ���� alt�nda var�lan bu ince sonu�lar�,
ne insan�n kendi can�na k�ymas�n� yasaya uygun bulan eski filozoflar bilebilirdi,
ne de �Herkes kendi hayat�na diledi�i gibi h�kmeder� diyen Cato, Seneca ve
Clementus. Sonu� olarak ben �unu diyorum: G�ne� �lkesi'nde uygulanan kad�n
ortakl��� do�al hukuka ayk�r� de�ildir, olsa bile hi� bir filozof salt tabiat
yasalar�n�n ���� alt�nda bunun b�yle oldu�unu bilemez. ��nk�, b�yle bir yarg�ya
do�rudan do�ruya tabiat yasalar�ndan var�lamaz, var�lsa var�lsa uzak bir yoldan,
daha do�rusu pozitif hukuk, yani de�i�ebilen bir hukuk yolundan var�labilir. �u da
var ki, Aristoteles'in ileri s�rd��� d��nceler olaylar�n �z�nden �ok, Platon'a olan
�fkesinden geliyor. Nitekim, kendisi de bir�ok uluslar�n bu t�rl� ya�ad�klar�n�
s�ylemektedir. Ermi� Thomas, erkek evl�tlar�n analar�yla, k�z �ocuklar�n da
babalar�yla cinsel ili�ki kurmalar� d��nda, hi� bir birle�menin tabiata ayk�r�
olmad���n� s�yleyerek bizi destekliyor. Aristoteles, ana baba ile �ocuklar
aras�ndaki birle�melerin atlarda bile tiksinti uyand�rd���n� s�yl�yor. Montedoro'da
anas�yla �iftle�meye yana�mayan bir at� ben g�zlerimle g�rd�m. Bunun nedenini
anan�n d�llenmemesinde de�il, tabiattan gelen bir sayg�da aramal�. Bununla beraber,
Tolomeo'ya bak�l�rsa, Perslerde erkek evl�tlar analar�yla cinsel ili�kide
bulunurlarm� �tedenberi. K�mes hayvanlar� ve ba�ka bir�ok hayvanlar aras�nda ayn�
�eye rastl�yoruz. Bununla beraber ben, G�ne� �lkesi'nde analar�n o�ullar�yla,
(tabiata daha az ayk�r� olmas�na ra�men) babalar�n da k�zlar�yla birle�melerim
kabul etmedim. Gaetano, ermi� Thomas'�n d��ncelerine ve tabiat yasalar�na
dayanarak, k�zkarde� ve kan akrabalar� aras�ndaki birle�meleri pozitif hukuka
ayk�r� bulmakla birlikte tabiat yasas�na ayk�r� saym�yor. Ona g�re, �b�r dereceden
akrabalar aras�nda birle�me yasa��, ahl�k kural�na de�il, hukuk kural�na
dayanmaktad�r. Nitekim Adem'in o�ullar� k�zkarde�leriyle birle�mi�, �brahim
peygamber de k�zkarde�i Sara ile evlenmi�tir. Ermi� Thomas, bu gibi birle�melerin
iki bak�mdan yasakland���n� s�yler. �nce ana babaya sayg� bak�m�ndan: ��nk� b�yle
birle�meler aile i�ine tedirginlik sokar. Oysa d�ardan evlenmeler dostlu�u art�r�r.
Sonra, ayn� kandan olanlar aras�ndaki birle�meler pek haz vermez. Gaetano'ya g�re,
bu nedenler H�ristiyan yasalar�n� etkilemi�tir. Ama, G�ne� �lkesi'nde bu
sak�ncalar�n hi� birine meydan verilmemi�tir. ��nk�, kad�nlar ayr� otururlar,
cinsel birle�me de ancak belli zaman ve yerlerde yap�l�r. G�ne� �lkesi'nde cinsel
sap�kl�ktan ve daha b�y�k k�t�l�klerden ka��nmak i�in al�nan tedbirleri
H�ristiyanlar da alm�lard�r. ��nk� koca, gebe olan kar�s�yla, �ocuk yapmak i�in
de�il, cinsel isteklerini doyurmak i�in birle�ebilir. Ben bizim devlette, erkek
tohumunun bo�a gitmemesi i�in tedbir ald�m ve b�t�n temel kurallar� devlet d�zenini
koruma amac�yla koydum. Aristoteles, sa�l�k kaygusuyla, Hippokrates'le ba�kalar� da
daha b�y�k k�t�l�kleri �nlemek amac�yla, erkeklerin k�s�r kad�nlarla
�iftle�melerini sal�k veriyorlar.
�imdi ilk kar��-d��nceye gelelim. Herkes bunu iki anlama alabilir: Kitab�m�zda
g�sterdi�imiz gibi, bir ya�a gelince her erkek hem kendi �ocuklar�n�n, hem de b�t�n
�ocuklar�n babas� say�ld���na g�re, kendi �ocuklar�n�n tabii yoldan, �b�rlerinin de
�efkat yolundan babas� oluyor demektir. B�ylelikle sevgi, �efkat artm�, a�
g�zl�l�k, cimrilik azalm� olur. ��nk�, e�er �benim senin� diye bir ay�rma olursa,
insan �ocuklar�na gere�inden �ok sevgi besler ve ba�kalar�n�n �ocuklar�n� fazla
benimsemez. Bilge ki�i, kendi �z �ocu�u olsun olmas�n, her zaman en iyileri daha
�ok sever, k�t�leri de iyi yapmaya �al��r. ��nk� insano�lunun kusurlar�n� g�rmek
ho�una gitmez. Nitekim bizler de, bizim gibi birer insan olduklar� halde,
insano�lunun mutsuzlu�unu temsil ettikleri i�in, topallardan, k�rlerden ve
yoksullardan ho�lanmay�z. �ocuklar, karde�ler, analar babalar ve atalar ortak oldu
mu, bencilli�i, a�g�zl�l��� azaltman�n, toplum sevgisini yani �efkati art�rman�n
yolu bulunmu� olur. Mal m�lk� azaltmak insan sevgisini, �efkati art�r�r diyen ermi�
Augustinus'a Aristoteles'ten daha �ok inanmak gerekir. Ermi� Paulus da sevgi
kendinde olan� aramaz s�z�yle, �zel mal� m�lk� genele de�il, geneli �zele tercih
etmekle, ermi� Augustinus'u desteklemi� oluyor. Ayn� �eyi rahipler aras�nda da
g�r�yoruz. ��nk�, rahiplerin kendi �zel mallar� yoktur. Bir ayak b�t�n bedeni nas�l
severse, onlar da toplulu�u �yle severler. Ayak yaln�z ve yaln�z kendini d��n�rse,
o zaman bedenden ayr�lm�, kesik bir ayak durumuna d�m� olur. Roma cumhuriyetinde de
ayn� �ey olmu�tu. Yurtta�lar yoksul, devlet zengin oldu�u s�rece, herkes yurt
u�runda �lmeye can atard�, ama yurtta�lar zenginle�ince, herkes kendi ��kar�
u�runda yurdunu bat�rmaktan �ekinmez oldu. Onun i�in toplum sevgisi, �ok�a suya
ak�t�lm� bir damla baldan �ok, topu ate�leyen k�v�lc�ma benzer. ��nk�, sevgi �z�
gere�i, ate� gibi d�rt bir yan� sar�veren bir �eydir. Ayr� ayr� kimselerin
�ocuklar� olmakla beraber, insanlar insan sevgisinde, �efkatte birle�ip bir tek
beden haline geldiler mi herkes�e sevilir olurlar. �rne�in, bir amca ye�enlerini,
kendi tohumundan gelmedikleri halde sevebilmektedir. Neden? ��nk�, amca ve ye�enler
bir tek ailenin �yeleridirler. Papalarla kardinaller de kendilerinden k���kleri ve
kan karde�lerini, kendi tohumlar�ndan d�nyaya gelmedikleri i�in sevmiyorlar demeye
kimin dili varabilir? Biz dostlar�m�z� ve dostlar�m�z�n �ocuklar�n� nas�l
seviyorsak, manast�rlardaki ya�l� haripler de yeni gelenleri, �zellikle bunlar�n
erdemlerini �yle severler. Onun i�in, �efkatin, insan sevgisinin d�man� olanlar
kessinler art�k seslerini!
�ocuklar her zaman babalar�na de�il, daha �ok ba�kalar�na benzedikleri i�in onlar�n
y�z �izgileri yan�ltabilir insan�. Her �eyin tabiat yasas�na ve de�er �l��lerine
g�re d�zenlendi�i G�ne� �lkesi'nde ise bu k���c�k sak�ncan�n b�y�k �nemi yoktur.
Yakup peygamber Yusuf'u nas�l fazla sevmi�se, ba�kalar� da ba�kalar�n� �yle
sevebilmi�tir. Bununsa ne topluma zarar� olmu�tur, ne de insanlar� toptan sevmeye.
G�ne� �lkesi'nde, �ocuklar hep ayn� disiplin i�inde ya�ad�klar� i�in birbirlerinin
hi� bir zaman amans�z d�man� olmayacaklar, d�r. Rachele ve Lia gibi kutsal kad�nlar
u�aklar�n�n �ocuklar�n� kendi �ocuklar�ndan ay�rmazlard�. Ama Aristoteles b�yle bir
sevgiyi, b�yle bir �efkati tan�maya yana�m�yor.
�kinci kar��-d��nceye gelelim. Her �ey hekim, ba�ebe ve astrologlarca bilime ve
kurallara g�re y�netildi�i i�in sonu�lar k���mseniyor. Ermi� Thomas'a g�re (Polit,
5) ahlaksal e�ilimleri y�ld�zlar�n durumundan ��renebilmekteyiz. Bizim G�ne�
�lkeliler salt ten isteklerini doyurmak ya da sa�l��� korumak kaygusuna dayanan
birle�meleri yasa d�� saymaktad�rlar, ��nk�, bu iki durum i�in ba�ka yollar
�ng�r�lm�t�r orada.
���nc� kar��-d��nceye cevap. Bir tek bedenin �yeleri olduklar� i�in b�t�n gen�lere
evl�t g�z�yle bak�lmakta ve bu gen�ler soylar�m s�rd�rmenin yollar�m �b�r
toplumlardan daha iyi ba�armaktad�rlar. Ayr�ca, teker teker �ocuk yeti�tirip
���nmektense, iyi i�ler ba�ar�p �n kazanmay� daha yararl� buluyoruz biz. Nitekim,
filozoflar cinsel tohumlarla de�il, bilgi tohumlar�yla ��mez yeti�tirirler
kendilerine. Kendi �st�m�zde �reyip t�reyen bitlere evl�tlar�m�z diyebilir miyiz?
�brahim peygamberin �ocuklar� Yahudiler de�il, H�ristiyanlard� as�l. Ambrogius'un
dedi�i gibi, bizler sonsuzlu�u Tanr�'da, mutlu bir hayat� da devlet d�zeninde
ar�yoruz. Hayvanlar�n yeti�mi� yavrular�n� tan�maz olmalar�, do�rudan do�ruya
de�il, dolayl� olarak tabiattan gelmektedir.
D�rd�nc� kar��-d��nceye cevap. Gaetano ve ermi� Thomas ile birlikte diyebiliriz ki,
cinsel ili�ki yaln�z ana ile oldu�u zaman tabiata ayk�r�d�r. Biz bu t�rl� ili�kiye
G�ne� �lkesi'nde yer vermiyoruz. Yasalar�n izni olmadan k�zkarde�le ve �b�r
akrabalarla cinsel ili�kiler kurulamaz. Yasalar�n yasaklad��� yerde, ne bu t�rl�
birle�meler olabilir, ne de zina yap�labilir. ��nk�, zina ya tabii, ya da yasal
olur. Ermi� Ambrogius'un da dedi�i gibi, tabii olan�, ayr� cinsten hayvanlar,
�rne�in, e�ekle k�srak aras�nda yap�land�r. �b�r�yse, ba�kas�n�n kar�s�yla cinsel
ili�ki kurmakt�r ki, yasalar bunu yasaklamaktad�r. Ama bizim G�ne� �lkesi'nde b�yle
bir yasa yoktur. Bu i�i dam�zl�klar g�r�r. Onun i�in, bizde ne zina diye bir �ey
vard�r, ne pi�, ne de yasa d�� birle�meler. �rne�in, rahipler aras�nda her �ey
ortak oldu�u i�in, birisi ekmek yedi diye, h�rs�zl�kla su�land�r�lamaz. Cinsel
isteklerin doyurulmas� zina de�ildir. �yle olsa, yaln�z cinsel iste�ini doyurmak
i�in kar�s�yla �iftle�en koca da zina yapm� say�l�rd�. Zina ancak bir ba�kas�n�n
kar�s�yla yatmakt�r. Buna g�re, yasa bir kad�n� bir erke�e kar� olarak verdi mi, bu
kad�n� yasaya uygun olarak kullanan erkek, devletin yasalar�n� �i�nemi� olmaz.
Nitekim manast�r�n ortak olan mallar�n� izin almadan kullanan rahibe h�rs�z
diyemeyiz. Ama, denilecek ki, ermi� Thomas da On Buyruk'un b�t�n ilkelerinin tabii
oldu�unu s�yl�yor. Buna ��yle kar��l�k verebilir ve diyebiliriz ki, mal m�lk
b�l��m�n� bir an i�in kabul etsek bile, mal m�lk�n nas�l b�l��ld���
belirlenmedik�e, h�rs�zl�k diye bir �ey olamaz. Ba�ka bilginlerse, bu ilkelerin
hepsinin tabii hukuka dayanmad���n� ileri s�r�yorlar. Bizim G�ne� �lkesi'nde mal
m�lk b�l��m� yoktur, mallar �st�nde sadece kullanma hakk� vard�r ki, bu da
yurtta�lar�n g�c�n�, zek�s�n� koruma s�resiyle s�n�rl�d�r. G�ne� �lkesi'nde her �ey
ortak oldu�u i�in, zina yoktur. K�skan�l�k, kavga, gibi k�t�l�klere de, her �eyin
yasayla ve disiplinle y�netildi�i b�yle bir yerde, rastlanmaz. Hayvanlarla baz�
sapk�nlara �zg� davran�lar da yoktur bizim �lkede.
Be�inci kar��-d��nce. Her erke�in birtek kar�s� olmas� tabii hukuk gere�i midir,
de�il midir? Ermi� Thomas'a g�re, Tanr� bile bizi; bir tek kad�nla yetinmeye
zorlayamaz. Yakup peygamber iki k�zkarde�le evlenmi�, Davut peygamber be�, S�leyman
peygamberse tam yedi y�z kad�n alm�t�r. �lk peygamberlerin hemen hepsinin bir�ok
kar�s� vard�. Herkesin genel olarak sand��� gibi, bu konuda k�s�nt� da yoktur.
G�r�l�yor ki, bir�ok kad�nla evlenmek tabiata ayk�r� de�ildir. Yaln�z karde�leriyle
�iftle�en g�vercinle kaplumba�alar d��nda, b�t�n hayvanlar say�s�z di�ilerle
�iftle�irler. Peygamberlerin tanr�sal esinle koyduklar� yasalarla de�il de, tabiat
yasalar�yla y�netilen G�ne� �lkesi'nde, bu konuda s�n�rlamalar kabul edilemez. Tam
tersine, tabiat bir kad�m gebe b�rakamayan erke�in bir ba�kas�yla birle�mesini bile
zorunlu k�lm�t�r. Sara �brahim peygamberden, buna kar�� bir Tanr� buyru�u olup
olmad���n� sormu�, Lia ile Rachele de kocalar�na kendi hizmet�ilerini vermi�lerdir.
Gerek insanlar, gerek hayvanlar kendiliklerinden bunun tabiata ayk�r� oldu�unu
bulamayacaklar�na g�re, G�ne� �lkeliler nas�l bulabilirlerdi bunu. Ayr�ca bizim
yurtta�lar�n ne bir, ne de fazla kar�lar� vard�r. Ama, �iftle�me i�in uygun g�r�len
zamanda, her erkek yasa gere�ince kendi pay�na d�en kad�nla birle�ir ve bunu kendi
ten isteklerini doyurmak i�in de�il, devletin iyili�i i�in yapar. Bizler bile ayn�
durumday�z. Bizde de baban�n o�lu �zerinde devletinki kadar yetkisi yoktur. ��nk�
par�alar b�t�n i�indir, yoksa b�t�n, par�alar i�in de�il. Onun i�in, G�ne�
�lkesi'nde herkes b�t�n� g�zetti�ine g�re, �una buna �zel haklar tan�nmamas�
yerinde bir davran�t�r. Her cam istedi�i zaman kar�s�yla birle�en koca, aptal ve
anormal yarat�klar getirir d�nyaya. Bizlerse yeti�tirdi�imiz atlar�n �st�n
nitelikte olmas�na �zeniriz de, kendi soyumuzu �nemsemeyiz. Aristoteles bile,
a�a��l�k bir kimsenin c�mert kad�nlarla geli�i g�zel birle�mesini tabiata ayk�r�
g�r�yor. Chrysostomus da, herkese kuca�� a��k Kilise ile birle�en bilgisiz rahibi
pek tutar g�r�nm�yor. �Tanr� der ki: �kisi ayn� bedende birle�ecek. Do�rudur bu.
Bizim G�ne� �lkesi'nde de bu b�yledir. ��nk�, Tanr� bu s�zle, �hi� kimse birden
fazla kad�nla birle�emez� demek istemi� de�ildir. �stemi� olsayd�, Yakup peygamber
ayn� anda iki kar� almaz, biri �l�nce bir ikincisi, bir ���nc�s� ile evlenmezdi.
tki bedenden bir tek beden ��kar. Bu da, iki tohumun kar�mas�ndan bir �ocuk do�ar
anlam�na gelmektedir. Ermi� Ambrogius, ermi� Paulus'la birlikte: �Yasa g�nah
saymasayd� bunu, ben de saymazd�m.� der.
Alt�nc� kar��-d��nce. Nicolac�lar'�n sapk�nl��� �uydu: Onlara g�re bir erkek
istedi�i kad�nla istedi�i zaman yatabilirdi. Buysa, �nce de s�ylendi�i gibi, tabii
hukuka ayk�r� oldu�u gibi, insan soyunun �remesini de engeller. Bizim G�ne�
�lkesi'ndeyse, birle�meler felsefe ve astroloji kurallar� gere�ince yap�l�r,
do�acak �ocuklar�n hem iyi, hem �ok olmas�na dikkat edilir. Onun i�in bu t�rl�
birle�meler tabiata uygundur, kilisece yasaklanmad��� s�rece de bir sapk�nl�k
say�lmaz. �ok ak�ll� ve bilgili bir adam olan Cato kar�s�n�, Brutus'a teslim etmi�
ve bunun tabiat d�zenine uygun bir �ey oldu�unu anlatmak istemi�tir. Buna g�re,
salt tabiat ���� alt�nda y�netilen G�ne� (�lkeliler nas�l olur da, bizim evlenme
�eklimiz d��nda kalan �b�r birle�melerin g�nah oldu�unu bilebilirler? Beri yandan,
Yahudilerle Romal�lar bo�anmay� kabul etmi�, filozoflar da kad�n de�i�tirmeyi uygun
g�rm�lerdir. Socrates'le Platon da ayn� yolu sal�k vermi� de�iller mi? Aristoteles,
birden fazla kad�nla birle�enleri - tabii hukuku �i�niyorlar diye de�il, faydas�z
bir i� yap�yorlar kan�s�yla - su�luyor. Baz� uluslar�n b�yle bir yol tuttuklar�n�
da s�yl�yor bu ara. Ben de bu i�in H�ristiyan Kilisesine g�re bir sapk�nl�k, bir
g�nah oldu�unu kabul ediyorum. Ama, hayvanlar ve Nicola'c�lar gibi davranmad�ktan
sonra, salt tabiat ���� alt�nda bu i�in k�t� oldu�unu nas�l anlayabiliriz? Ermi�
Thomas da, �ocuk yapmay� ve toplulu�a yararl� olmay� g�zetmeyen evlenmeleri tabiata
ayk�r� saymaktad�r. Ama bizim G�ne� �lkesi'ndeki kad�n erkek birle�mesi her ikisine
de son derece yararl�d�r.
Aristoteles'in kad�n ortakl���na kar�� ileri s�rd��� kan�tlar yersizdir. Bu, bir
kimsenin tek ayakla y�r�mek istemesine, tek telden bin bir na�me ��karaca��m
demesine benzer. Bu kan�tlar, rahiplerin ve havarilerin topluluk d�zenine, ayr�ca
insan sevgisine, �efkate ayk�r�d�r. Havarilerin insan olarak birer y�re�i ve ruhu
vard� ama, hi� biri �bu benim, bu senin� demiyor, her �eyin kendi aralar�nda ortak
oldu�unu s�yl�yorlard�. Bu da Aristoteles'in kan�tlar�n� ��r�tmeye yeter.
Bu birlik �oklu�u ortadan kald�rmak ��yle dursun, insanlar�, devletleri, ko�ullar�
birle�tirip daha da g��lendirmektedir. Aristoteles kendi devlet d�zeninde
sa�layamam�t�r bunu. ��nk�, uyum tek telden de�il, �ok telden elde edilir.
Aristoteles kendi devletini iki kar��t u�tan kurdu�u i�in, uyu�mazl�klardan
kurtaramayacakt�r onu. Oysa biz bir birlik kuruyoruz, �iir gibi bir birlik, her
�eyin birbiriyle uzla�ma, anla�ma halinde oldu�u bir birlik. Aristoteles ise
�iirini birbirine kar��t iki ��eden kuruyor. Onun devlet d�zenini incelerken
g�stermi�tik bunu. Bizim devlet d�zenimizse, tam anlam�yla, havarice bir d�zendir,
ortak ya�ama d�zenini zevke de�il, kitab�m�zda g�sterdi�imiz gibi, kar��l�kl�
sayg�ya dayatmaktad�r.

You might also like