Professional Documents
Culture Documents
11 B-Yaratıcılık Grup Ödevi
11 B-Yaratıcılık Grup Ödevi
1. Yaratıcılık:
● Yaratıcılık; sorunlara, bozukluklara, bilgi eksikliğine, kayıp öğelere,uyumsuzluğa karşı
duyarlı olma, güçlüğü tanımlama, çözüm arama, tahminlerde bulunma ya da eksikliklere
ilişkin denenceler geliştirme, bu denenceleri değiştirme ya da yeniden sınama, daha sonra
sonucu başkalarına iletmektir.
● Yaratıcılık, bilinci yoğunlaşmış insanın kendi dünyasıyla karşılaşmasıdır.
● Biçim için duyulan tutkunun dışavurumudur.
● Yaratıcılığın başlıca nedeni, insanın kendini gerçekleştirme eğilimidir.
● Yaratıclık, okuma yazma deneyiminde önemli rol oynar. Yazma eylemini ve yazma
eyleminde hayal gücünün oynadığı rolü analiz etmek ve anlamak için temel bir
kavramdır.
● Okuma eylemine uygulandığında yaratıcılık okuyucunun bir metinle yaratıcı bir
etkileşimde bulunabilmesinin önemini vurgular; yerleşik yorumların üstünde ve ötesinde
bir dizi anlam oluşturulmasına aracılık eder.
● Yaratıcılık aynı zamanda bir metnin üretilmesiyle alımlanmasında özgünlüğün ne kadar
önemli olduğu sorusuyla da ilgilidir.
Eser Bağlantısı:
İtalo Calvino’nun “Varolmayan Şövalye” adlı eserinde Agilulfo’nun, fiziksel bir varlığı
olmamasına karşın, ideallerini ve hayallerini gerçekleştirme adına bir “şövalye” kimliği
yaratması, kahramanlar üzerinden verilebilecek bir “yaratıcılık” örneğidir.
Agilulfo, kendini gerçekleştirme arzusuyla “kendini, yine kendi iradesinin gücüyle
yaratan” bir kahramandır. Oluşturmuş olduğu “şövalye” figürüne bağlılığı da, sürekli disiplini ve
şövalyelik etiğini harfi harfine bilmesiyle okura iletilir. Gurdulu’nun fevriliği, Rambaldo’nun
toyluğu ve üstesinden gelmek zorunda olduğu sıkıntılar karşısında sergilediği kararlı tutumu da,
hayalini kurduğu ideallere ulaşma isteğinden kaynaklanmaktadır.
2. Yaratıcı düşünme: yaratma sürecinin zihinsel bir kısmı yaratıcı düşünce olarak
adlandırılırken yaratıcılık, zihinsel sürecin yanında performans sürecini de içerir.
Eser Bağlantısı:
Kemal Tahir’in “Esir Şehrin İnsanları” adlı eserinde, Kamil Bey’in sürekli olarak işgal
altında olan ülkenin kurtarılması ve bu esaretin bitmesine dair umutları, düşünceleri ve hayalleri;
ardından atacağı adımları belirlemesine zemin olan “yaratıcı düşünme” unsurlarıdır. Kahraman,
sürekli olarak ne yapabileceğinden, ne yapmadığından ve ne yapacağından bahseder. Avrupa’da
kalıp hayatını nispeten rahat içinde yaşamaktansa, burada kurtuluş mücadelesine katkıda
bulunmanın daha onurlu olacağını düşünür durur ve en sonunda bunu gerçekleştirir. Nedime
Hanımın çalıştığı küçük ve köhne ofisine evinden neler getirebileceğini, halılarını ve perdelerini
yine önceden tasarlar. Bir başka örnek de, eşi Nermin Hanımı, Anadolu kadınlarıyla kıyaslayarak
kızı Ayşe için gerçekleştirmek üzere gelecek planları yapar.
3. Abraham Maslow, çalışmalarının sonunda özel yetenek gerektiren yaratıcılık ile kendini
gerçekleştirme anlamındaki yaratıcılığı kişilik özelliklerinden ayırmıştır.
Özel Yetenek Yaratıcılığı: Özel yetenek yaratıcılığı, daha çok dehalarda var olduğu
kabul edilen bir yaratıcılık türüdür.
Eser Bağlantısı:
Emine Işınsu’nun Kaf Dağı’nın Ardında eserinde, Mevsim adlı karakterin küçüklüğünden
beri yazmaya yeteneği vardır ve hikayeler, denemeler yazmıştır. Aynı zamanda parlak bir
çocukluk geçirmiş olan Mevsim, babasının isteği üzerine tarih ve tasavvuf dersleri de alarak
ufkunu genişletmiştir. Dolayısıyla Mevsim’in olaylara bakışı etrafındaki insanlardan farklıdır ve
o, bu farklılığını, bakışını, eğitimini edebiyatla ortaya koymayı başarmıştır. Bu onun “özel
yetenek yaratıcılığı”nı barındırdığını gösterir.
Bir başka yönden ise Mevsim, eser boyunca iç dünyasına doğru bir yolculuktadır. Bu
yolculukta karşısına çıkan tüm olaylardan yaptığı çıkarımlarını kendi fikirlerine göre sentezleyip
ortaya yepyeni bir ürün olan romanlarını çıkarmayı başarmıştır. Romanlarındaki karakterleri
oluşturma süreci Mevsim’in zihninde o kadar gerçektir ki romanının ana karakteriyle adeta
birleşir, bir olur. Dolayısıyla da tüm hayatı aslında “kendini gerçekleştirici yaratıcılık”a örnektir.
“Birinci sınıf bir çorba, ikinci sınıf bir tablodan daha yaratıcıdır.” (Maslow, 1968)
4. Yaratım Süreci:
Eser Bağlantısı:
Latife Tekin’in “Sevgili Arsız Ölüm” adlı eserinde Dirmit karakteri, doğumdan genç
kızlığa uzanan bir “Yaratım Süreci”ne tabi olmuştur. Dirmit’in bilinçli ya da bilinçsiz olarak
gerçekleştirdiği bu olgunlaşma ve kendini gerçekleştirme süreci, Graham Wallas’ın teorisinde de
olduğu gibi adım adım gerçekleşmiştir.
Hazırlık süreci, Dirmit’in diğer Alacüvekli çocuklara kıyasla daha farklı olması sorununu
kapsar. Diğer çocukların oyunlarına uyum sağla(ya)maz. Babasının şehirden getirdiği bir
“tulumba” dışında dertlerini paylaşabileceği biri yoktur. Annesi ve kardeşleri tarafından
anlaşılmaz. Yine de, bu süreç içerisinde Dirmit, diğer kız çocuklarının aksine okula gitme şansı
bulur, farklı bir figür olan “öğretmen”le tanışır. Bu durum, “yaratım süreci”ni ilerletmiştir.
Kuluçka dönemi, Aktaş ailesinin şehre taşınmasıyla başlar. Dirmit burada okula gider,
Aysun’la tanışır, aşık olur ve kitaplar okumaya başlar. Gittikçe kendi ve hayatı hakkında
farkındalık kazanmaya başlar.
Dirmit’in aydınlanması, şiirler yazmasıyla başlar. Kendini ve “kalbine dokundurup”
yazdığı sözcükler onun “kendini keşfinin” büyük bir parçasıdır. Atiye’nin şiirlerini yırtması,
kimsenin onu anlamaması Dirmit’i isyan etmeye zorlar.
Dirmit, protestocuların arasında bağırarak ve akşamları çatıya çıkıp şehrin ışıklarını
izleyerek okura “kendini gerçekleştirdiğini” ve “kurtulduğunu” aktarır. Eserin sonunda Atiye’nin
de ölümüyle bağlarından kurtulan Dirmit, acı veya hüzün yerine huzur hissetmektedir.
Eser Bağlantısı:
Emine Işınsu’nun Kaf Dağının Ardında adlı eserinde Mevsim adlı karakterin
arkadaşlarının düşünce yapılarıyla ilgili fikir edinmek için aralarında geçen diyaloglara bakmak
mümkündür.Bu diyaloglar incelendiğinde arkadaşlarının zihinlerinde “sağcı”, “solcu” gibi
kavramların çok kalıplaştığı görülebilir. Bu tarz kalıplar ile düşünen biri her tanıştığı insanı, her
şahit olduğu eylemi ve her düşünceyi bu iki karşıt kalıptan birine sokmak isteyecektir. Bu
durumda biri ya yanlıştır ya doğru, ya ‘bizden’dir ya da düşman. Bu türlü kalıplarla düşünmeye
yakınsak düşünme denir ve yine bu düşüncede esnek tanımlar ya da sentez düşünceler yoktur.
Dolayısıyla Mevsim’in arkadaşları Mevsim’in aksine herkesi bir kalıba sokmaya ve gelişen
olaylara da yalnızca zihinlerinde bulunan kalıplara göre anlam vermeye çalışırlar, farklı,
olağanın dışında bir fikre çabalı da tahammülleri de kısıtlıdır.
6. Iraksak Düşünme: Iraksak düşünme, yaşamın açık uçlu olmaya yönelen karmaşık
sorularının çoğunu yanıtlamak için yararlıdır. Bu sorular insanları çeşitli olasılıkları,
seçenekleri ve sonuçları düşünmeye zorlarlar. Bu soruların değişmez yanıtları yoktur.
Bunlar ıraksak düşünmeyi ve bireysel bakış açısını çağırırlar. Yaratıcılığın kaynağı
ıraksak düşünmedir. Yaratıcılık, ne kadar yeni fikrin geliştirildiği, ne kadar olasılık,
seçenek ve seçimin üretildiğidir.
Eser Bağlantısı:
Emine Işınsu’nun Kaf Dağının Ardında adlı eserinde bir yazar olan Mevsim karakteri,
arkadaşlarının aksine ıraksak düşünme yolunu benimsemiştir. Bu da onu daha açık fikirli olmaya
yöneltmiştir. Dergilerin, sevgilisinin ve arkadaşlarının ısrarına rağmen onun kitabının ya da
hikayelerinin siyasi bir anlam taşıma zorunluluğu yoktur. O ne sağcı ne de solcu olmak zorunda
değildir. Ona göre tanımlar esnektir ve genişletilebilir, bu nedenle ipek bir gömlek giymesinin
burjuvazi alameti olmadığını, solcu arkadaşlarının sağcı bir gazeteciyle sohbet etmesine mani
olmadığını ve giydiği pantolonun camiye girmesine engel olmadığını savunur. Yaratıcılığın
kaynağının da ıraksak düşünme olması, onu etrafındaki insanlardan farklı kılar.
7. Dilde Yaratıcılık
Bir edebi eserin dilinde kullanılan yaratıcı unsurlar anlatının bütününü zenginleştirmeye
katkıda bulunurlar. Nasıl kelimelerin belli sıralarda ve düzenlerde art arda gelmesi
okuyucunun zihninde ufak anlam farkları yaratıyorsa dilin zengin ve yaratıcı kullanımı da
eserin daha ilgi çekici olmasını sağladığı gibi anlatıyı da güçlendirirler. Dilin yaratıcı
kullanımı okurun metni anlamlandırırken kendi hayal dünyasını da işin içine katar. Yazar
okurun kendi ya da toplumsal hafızasından çeşitli ögeleri dilin kullanımı ile hatırlatarak
metni yan anlamlar ve çağrışımlarla pek çok farklı bakış açısından incelenmeye müsait
kılar. Anlamı zenginleştirmede kullanılan unsur ve tekniklerden bazıları imgeler, tasvir
ve betimlemeler, isimler, tekerlemeler, kafiye ve kelime tekrarlarıdır. Bu unsurların
yardımıyla metne yaratıcı bir bakış açısıyla bakmak ve yorumlamak için okura bir fırsat
verilir.
Eser Bağlantısı:
Örneğin Erbain’de (İsmet Özel) kullanılan imgeler şairin anlatmak istediğini etraflıca
açıklaması veya betimlemesinden ziyade okurun zihninde canlandırarak aktarmasına
yardımcı olur. ‘Kuş’ derken aslında masumiyeti ve çocukluğu anlatabilecekken bu
yorumu yapmak okuyucuya bırakılır ve kesin bir cevap verilmeyerek şiir ‘çok
anlamlı’laştırılır.
[ Kuş damdan düşünce
sarışın bir yürüyüşüdür artık ölümün
bir yağmurdur açılan kuraklığa
bir yağmurdur kulübesi nisandan
ve onun ayaklarına dolanan o gökyüzü
kansız yüzleridir diri kuşların
kuş düşünce camdan]
Şiirde imgesellikten yararlanıldığı gibi kelime tekrarları ve ses benzerlikleri gibi teknikler
de çokça kullanılır. İlk dizede damdan düşmüş olan kuşun, sonunda neden camdan
düştüğü ile ilgili bir açıklama olmasa bile okuyucuya dilin kullanımı ile çağrışımlar
yapar.
Bir diğer örnek de karakterlerin isimlendirilmesi ya da tarihte yaşamış kişilere referanslar
vermektir. Varolmayan Şövalye’de (İtalo Calvino) ordu komutanının adının Carlomagno
olması, ortaçağın ünlü bir devlet adamı ve kumandanı olan Charlemagne’ı çağrıştırır. İki
kişilik arasında eser bağlamında pek çok bağ kurulduğu gibi (komutanlıkları,
mağriplilerle mücadele etmeleri) doğrudan doğruya bu kişinin Şarlman’ın kendisi olduğu
söylenmez. Ancak isim benzerliği sebebiyle okurun zihninde kendisinin özellikleri
çağrışır ve bu da karakterin basit bir benzerlik ile derinleştirilmesine yardımcı olur.
Yaratan’daki (J. L. Borges) ‘Şiir Sanatı’nda ise ünlü yunan miti Odysseia’nın baş
kahramanı Odysseus, ve Heraklitos’un isimleri geçer. Doğanın devamlı devinim ve
değişim halinde olduğu fikrini ileri sürüp, ‘aynı ırmağa iki kere girmenin imkansız
olduğu’nu söyleyen antik dönem filozofudur. Bu çağrışımlar anlaşılınca,
Dizelerinde geçen sonsuz ırmaktan neyin kastedildiği metin dışı (metinlerarası) bilgilerle
kavranabilir. Odysseus’un Truva savaşının dönüş yolculuğunda tanrı Apollon’un oğlu
olan bir devi öldürdüğünden lanetlendiği anlatılır. Memleketi İthaca’ya dönene kadar
tanrıların müdahalesiyle önüne pek çok engel çıkar ve adamlarının çoğunu acı biçimlerde
yitirir. Gittikçe yaşlanmakta olan ve devamlı memleketi ile ailesi gözünde tüten
Odysseus, tanrıların izni ile ancak 10 yıl sonra memleketine varabilecektir. Tanrılar
tarafından çekmek zorunda olduğu zorluklar, memleket özlemi, mahsur kaldığı bir adada
kendisine sonsuz hayat ve zenginliğin vaat edildiği, Odysseus isminin zikredilmesi ile
miti bilen okuyucuların zihninde canlanacaktır. Böylece
A. Akıcılık: Akıcı düşünme, bir olanaklar, fikirler ya da sonuçlar niceliği üretmek için
kolaylıktır. Akıcı düşünürler oransız miktarda fikirler üretirler. Akıcı düşünürlerin,
yorucu gibi görünen bir tartışmadan çok sonra bile "ekleyecek bir şeyleri daha" vardır
çoğu zaman. Burada önemli olan düşüncelerin niteliğinden çok niceliğidir.
B. Esneklik: Esnek düşünme bakış açılarında bir çeşitlilik geliştirme yeteneğidir. Esnek
düşünürler, tek bir soruna pek çok yaklaşma yolu amaçladıkları için bir tür zihin
jimnastiği gerçekleştirirler. Esnek düşünürler otoriteye meydan okuyabilirler, çünkü bir
şey yapmanın "tek yol"unun seçeneklerini görürler. Burada kritik olan “Kaç çeşit cevap”
olduğudur.
ESNEKLİK VE AKICILIK:
Eser Bağlantısı:
Sevgili Arsız Ölüm adlı eserde Dirmit karakterinin kimsenin aklına gelmeyecek şeyler
yapması, ürettiği fikirlerle herkesi şaşırtması ve özellikle de sığ düşünceli insanlardan oluşan
ailesinin içinden bambaşka fikirler ile kendini ifade etmesi onun bulunduğu ortama göre özgün
bir karakter olduğunun göstergesidir. Örneğin tulumbayla konuşması, kuşkuş otuyla arkadaşlığı,
radyoya sarması, şiirler yazması vb. gibi beklenmedik davranışlar sergileyerek en sonunda
kendini kanıtlaması ve yolunu bulması özgünlük yolunu kullanarak ürettiğini gösterir.