You are on page 1of 11

YARATICILIK

1. Yaratıcılık:
● Yaratıcılık; sorunlara, bozukluklara, bilgi eksikliğine, kayıp öğelere,uyumsuzluğa karşı
duyarlı olma, güçlüğü tanımlama, çözüm arama, tahminlerde bulunma ya da eksikliklere
ilişkin denenceler geliştirme, bu denenceleri değiştirme ya da yeniden sınama, daha sonra
sonucu başkalarına iletmektir.
● Yaratıcılık, bilinci yoğunlaşmış insanın kendi dünyasıyla karşılaşmasıdır.
● Biçim için duyulan tutkunun dışavurumudur.
● Yaratıcılığın başlıca nedeni, insanın kendini gerçekleştirme eğilimidir.
● Yaratıclık, okuma yazma deneyiminde önemli rol oynar. Yazma eylemini ve yazma
eyleminde hayal gücünün oynadığı rolü analiz etmek ve anlamak için temel bir
kavramdır.
● Okuma eylemine uygulandığında yaratıcılık okuyucunun bir metinle yaratıcı bir
etkileşimde bulunabilmesinin önemini vurgular; yerleşik yorumların üstünde ve ötesinde
bir dizi anlam oluşturulmasına aracılık eder.
● Yaratıcılık aynı zamanda bir metnin üretilmesiyle alımlanmasında özgünlüğün ne kadar
önemli olduğu sorusuyla da ilgilidir.

Eser Bağlantısı:

İtalo Calvino’nun “Varolmayan Şövalye” adlı eserinde Agilulfo’nun, fiziksel bir varlığı
olmamasına karşın, ideallerini ve hayallerini gerçekleştirme adına bir “şövalye” kimliği
yaratması, kahramanlar üzerinden verilebilecek bir “yaratıcılık” örneğidir.
Agilulfo, kendini gerçekleştirme arzusuyla “kendini, yine kendi iradesinin gücüyle
yaratan” bir kahramandır. Oluşturmuş olduğu “şövalye” figürüne bağlılığı da, sürekli disiplini ve
şövalyelik etiğini harfi harfine bilmesiyle okura iletilir. Gurdulu’nun fevriliği, Rambaldo’nun
toyluğu ve üstesinden gelmek zorunda olduğu sıkıntılar karşısında sergilediği kararlı tutumu da,
hayalini kurduğu ideallere ulaşma isteğinden kaynaklanmaktadır.

2. Yaratıcı düşünme: yaratma sürecinin zihinsel bir kısmı yaratıcı düşünce olarak
adlandırılırken yaratıcılık, zihinsel sürecin yanında performans sürecini de içerir.
Eser Bağlantısı:

Kemal Tahir’in “Esir Şehrin İnsanları” adlı eserinde, Kamil Bey’in sürekli olarak işgal
altında olan ülkenin kurtarılması ve bu esaretin bitmesine dair umutları, düşünceleri ve hayalleri;
ardından atacağı adımları belirlemesine zemin olan “yaratıcı düşünme” unsurlarıdır. Kahraman,
sürekli olarak ne yapabileceğinden, ne yapmadığından ve ne yapacağından bahseder. Avrupa’da
kalıp hayatını nispeten rahat içinde yaşamaktansa, burada kurtuluş mücadelesine katkıda
bulunmanın daha onurlu olacağını düşünür durur ve en sonunda bunu gerçekleştirir. Nedime
Hanımın çalıştığı küçük ve köhne ofisine evinden neler getirebileceğini, halılarını ve perdelerini
yine önceden tasarlar. Bir başka örnek de, eşi Nermin Hanımı, Anadolu kadınlarıyla kıyaslayarak
kızı Ayşe için gerçekleştirmek üzere gelecek planları yapar.

3. Abraham Maslow, çalışmalarının sonunda özel yetenek gerektiren yaratıcılık ile kendini
gerçekleştirme anlamındaki yaratıcılığı kişilik özelliklerinden ayırmıştır.

Özel Yetenek Yaratıcılığı: Özel yetenek yaratıcılığı, daha çok dehalarda var olduğu
kabul edilen bir yaratıcılık türüdür.

Kendini Gerçekleştirici Yaratıcılık: Maslow, bireyde kendini gerçekleştirme biçiminde


ortaya çıktığını düşündüğü yaratıcılığın, günlük yaşamda rahatlıkla gözlenebileceğini
savunmuştur. Kendini gerçekleştirme biçimindeki yaratıcılığın anlamı, herhangi bir
düşünceyi hayata geçirmedir. Maslow “yaratıcı” sözcüğünü bir ürün, bir etkinlik, bir
süreç, karakter ve tutum olarak tanımlamaktadır. Yaratıcı bireylerin de etkinliklerini
kendi ruhlarını ortaya koyacak biçimde yaptıklarını belirtmektedir. Maslow’a göre
yaratıcı kişiler, dürtü, mantık, görev, haz, iş, oyun, bencillik gibi birbirine zıt özellikleri
kişiliklerinde düzenli bir karışım halinde barındıran insanlardır.

Eser Bağlantısı:

Emine Işınsu’nun Kaf Dağı’nın Ardında eserinde, Mevsim adlı karakterin küçüklüğünden
beri yazmaya yeteneği vardır ve hikayeler, denemeler yazmıştır. Aynı zamanda parlak bir
çocukluk geçirmiş olan Mevsim, babasının isteği üzerine tarih ve tasavvuf dersleri de alarak
ufkunu genişletmiştir. Dolayısıyla Mevsim’in olaylara bakışı etrafındaki insanlardan farklıdır ve
o, bu farklılığını, bakışını, eğitimini edebiyatla ortaya koymayı başarmıştır. Bu onun “özel
yetenek yaratıcılığı”nı barındırdığını gösterir.

Bir başka yönden ise Mevsim, eser boyunca iç dünyasına doğru bir yolculuktadır. Bu
yolculukta karşısına çıkan tüm olaylardan yaptığı çıkarımlarını kendi fikirlerine göre sentezleyip
ortaya yepyeni bir ürün olan romanlarını çıkarmayı başarmıştır. Romanlarındaki karakterleri
oluşturma süreci Mevsim’in zihninde o kadar gerçektir ki romanının ana karakteriyle adeta
birleşir, bir olur. Dolayısıyla da tüm hayatı aslında “kendini gerçekleştirici yaratıcılık”a örnektir.

“Birinci sınıf bir çorba, ikinci sınıf bir tablodan daha yaratıcıdır.” (Maslow, 1968)

4. Yaratım Süreci:

Graham Wallas(1926)’a Göre;


I.Hazırlık: Var olan problem ya da durumun tanımlanması, çözüm ve ihtiyaçlar
için gerekli bileşenlerin belirlenmesi, ölçütlerin oluşturulması aşamasıdır. Bu
aşama; okuma, görüşmeler yapma, tartışmalara katılma, seyahat etme gibi fikir
alışverişi oluşmasını sağlayacak birçok aktiviteyi de içine alır. Hazırlık ne kadar
güçlü olursa fikrin doğuşu ve uygulama aşamaları da o kadar güçlü olacaktır.

II.Kuluçka: Sorundan belirli bir süreliğine ayrılarak, “bilinçli düşünmeye ara


verilen” bir aşamadır. Zihnin bilinçaltı düzeyde düşünmesi için zaman verilir ve
bu sürede bilinçaltımız, bilinçli düşünme ile yapamayacağımız şekilde farklı
fikirleri bir araya getirerek çeşitli sonuçlar elde edip, bunların gözümüzde
canlanmasına olanak sağlar.

III.Aydınlanma: Yeni bir düşünce, çözüm ya da doğrudan ürünün kendisinin


oluşması, anlık bir durumdur. (Eureka, Hah!!) Araştırmalar sonunda bu aşamanın
bilinçdışından bilinçli zihne yeni fikirle birlikte geçtiği an olduğunu ve bu anın
genellikle rahatlamış ve stressiz bir zamana denk geldiği belirtilmiştir.

IV.Gerçekleşme(Doğrulama): Aydınlanmada ortaya çıkanların hazırlıkta


belirlenen ölçütlere uyup uymadığının tespit edilmesi aşamasıdır.

Eser Bağlantısı:

Latife Tekin’in “Sevgili Arsız Ölüm” adlı eserinde Dirmit karakteri, doğumdan genç
kızlığa uzanan bir “Yaratım Süreci”ne tabi olmuştur. Dirmit’in bilinçli ya da bilinçsiz olarak
gerçekleştirdiği bu olgunlaşma ve kendini gerçekleştirme süreci, Graham Wallas’ın teorisinde de
olduğu gibi adım adım gerçekleşmiştir.
Hazırlık süreci, Dirmit’in diğer Alacüvekli çocuklara kıyasla daha farklı olması sorununu
kapsar. Diğer çocukların oyunlarına uyum sağla(ya)maz. Babasının şehirden getirdiği bir
“tulumba” dışında dertlerini paylaşabileceği biri yoktur. Annesi ve kardeşleri tarafından
anlaşılmaz. Yine de, bu süreç içerisinde Dirmit, diğer kız çocuklarının aksine okula gitme şansı
bulur, farklı bir figür olan “öğretmen”le tanışır. Bu durum, “yaratım süreci”ni ilerletmiştir.
Kuluçka dönemi, Aktaş ailesinin şehre taşınmasıyla başlar. Dirmit burada okula gider,
Aysun’la tanışır, aşık olur ve kitaplar okumaya başlar. Gittikçe kendi ve hayatı hakkında
farkındalık kazanmaya başlar.
Dirmit’in aydınlanması, şiirler yazmasıyla başlar. Kendini ve “kalbine dokundurup”
yazdığı sözcükler onun “kendini keşfinin” büyük bir parçasıdır. Atiye’nin şiirlerini yırtması,
kimsenin onu anlamaması Dirmit’i isyan etmeye zorlar.
Dirmit, protestocuların arasında bağırarak ve akşamları çatıya çıkıp şehrin ışıklarını
izleyerek okura “kendini gerçekleştirdiğini” ve “kurtulduğunu” aktarır. Eserin sonunda Atiye’nin
de ölümüyle bağlarından kurtulan Dirmit, acı veya hüzün yerine huzur hissetmektedir.

5. Yakınsak Düşünme: Yakınsak düşünme, bilgi ile yakından bağlantılıdır. Açıkça


tanımlanmış bir soruya en iyi veya doğru cevabı elde etmeye yöneliktir. Hız, doğruluk,
mantık ve benzerler becerileri vurgulamakta; bilindik, tekrar eden teknikleri uygulamaya
ve bilgi biriktirmeye odaklanmaktadır. Bu nedenle, bir cevap vermek için geleneksel ve
mantıksal karar verme stratejileri uygulanarak halihazırda bilinenlerden yararlanılması
gereken durumlarda etkilidir. Yakınsak düşünmenin en önemli yönlerinden biri, tek bir
doğru cevaba yönlendirmesi ve belirsizliğe yer bırakmamasıdır. Yakınsak düşünme
biçiminde bir cevap ya doğru ya da yanlıştır.

Eser Bağlantısı:

Emine Işınsu’nun Kaf Dağının Ardında adlı eserinde Mevsim adlı karakterin
arkadaşlarının düşünce yapılarıyla ilgili fikir edinmek için aralarında geçen diyaloglara bakmak
mümkündür.Bu diyaloglar incelendiğinde arkadaşlarının zihinlerinde “sağcı”, “solcu” gibi
kavramların çok kalıplaştığı görülebilir. Bu tarz kalıplar ile düşünen biri her tanıştığı insanı, her
şahit olduğu eylemi ve her düşünceyi bu iki karşıt kalıptan birine sokmak isteyecektir. Bu
durumda biri ya yanlıştır ya doğru, ya ‘bizden’dir ya da düşman. Bu türlü kalıplarla düşünmeye
yakınsak düşünme denir ve yine bu düşüncede esnek tanımlar ya da sentez düşünceler yoktur.
Dolayısıyla Mevsim’in arkadaşları Mevsim’in aksine herkesi bir kalıba sokmaya ve gelişen
olaylara da yalnızca zihinlerinde bulunan kalıplara göre anlam vermeye çalışırlar, farklı,
olağanın dışında bir fikre çabalı da tahammülleri de kısıtlıdır.

6. Iraksak Düşünme: Iraksak düşünme, yaşamın açık uçlu olmaya yönelen karmaşık
sorularının çoğunu yanıtlamak için yararlıdır. Bu sorular insanları çeşitli olasılıkları,
seçenekleri ve sonuçları düşünmeye zorlarlar. Bu soruların değişmez yanıtları yoktur.
Bunlar ıraksak düşünmeyi ve bireysel bakış açısını çağırırlar. Yaratıcılığın kaynağı
ıraksak düşünmedir. Yaratıcılık, ne kadar yeni fikrin geliştirildiği, ne kadar olasılık,
seçenek ve seçimin üretildiğidir.

Eser Bağlantısı:
Emine Işınsu’nun Kaf Dağının Ardında adlı eserinde bir yazar olan Mevsim karakteri,
arkadaşlarının aksine ıraksak düşünme yolunu benimsemiştir. Bu da onu daha açık fikirli olmaya
yöneltmiştir. Dergilerin, sevgilisinin ve arkadaşlarının ısrarına rağmen onun kitabının ya da
hikayelerinin siyasi bir anlam taşıma zorunluluğu yoktur. O ne sağcı ne de solcu olmak zorunda
değildir. Ona göre tanımlar esnektir ve genişletilebilir, bu nedenle ipek bir gömlek giymesinin
burjuvazi alameti olmadığını, solcu arkadaşlarının sağcı bir gazeteciyle sohbet etmesine mani
olmadığını ve giydiği pantolonun camiye girmesine engel olmadığını savunur. Yaratıcılığın
kaynağının da ıraksak düşünme olması, onu etrafındaki insanlardan farklı kılar.
7. Dilde Yaratıcılık

Bir edebi eserin dilinde kullanılan yaratıcı unsurlar anlatının bütününü zenginleştirmeye
katkıda bulunurlar. Nasıl kelimelerin belli sıralarda ve düzenlerde art arda gelmesi
okuyucunun zihninde ufak anlam farkları yaratıyorsa dilin zengin ve yaratıcı kullanımı da
eserin daha ilgi çekici olmasını sağladığı gibi anlatıyı da güçlendirirler. Dilin yaratıcı
kullanımı okurun metni anlamlandırırken kendi hayal dünyasını da işin içine katar. Yazar
okurun kendi ya da toplumsal hafızasından çeşitli ögeleri dilin kullanımı ile hatırlatarak
metni yan anlamlar ve çağrışımlarla pek çok farklı bakış açısından incelenmeye müsait
kılar. Anlamı zenginleştirmede kullanılan unsur ve tekniklerden bazıları imgeler, tasvir
ve betimlemeler, isimler, tekerlemeler, kafiye ve kelime tekrarlarıdır. Bu unsurların
yardımıyla metne yaratıcı bir bakış açısıyla bakmak ve yorumlamak için okura bir fırsat
verilir.

Eser Bağlantısı:

Örneğin Erbain’de (İsmet Özel) kullanılan imgeler şairin anlatmak istediğini etraflıca
açıklaması veya betimlemesinden ziyade okurun zihninde canlandırarak aktarmasına
yardımcı olur. ‘Kuş’ derken aslında masumiyeti ve çocukluğu anlatabilecekken bu
yorumu yapmak okuyucuya bırakılır ve kesin bir cevap verilmeyerek şiir ‘çok
anlamlı’laştırılır.
[ Kuş damdan düşünce
sarışın bir yürüyüşüdür artık ölümün
bir yağmurdur açılan kuraklığa
bir yağmurdur kulübesi nisandan
ve onun ayaklarına dolanan o gökyüzü
kansız yüzleridir diri kuşların
kuş düşünce camdan]

Şiirde imgesellikten yararlanıldığı gibi kelime tekrarları ve ses benzerlikleri gibi teknikler
de çokça kullanılır. İlk dizede damdan düşmüş olan kuşun, sonunda neden camdan
düştüğü ile ilgili bir açıklama olmasa bile okuyucuya dilin kullanımı ile çağrışımlar
yapar.
Bir diğer örnek de karakterlerin isimlendirilmesi ya da tarihte yaşamış kişilere referanslar
vermektir. Varolmayan Şövalye’de (İtalo Calvino) ordu komutanının adının Carlomagno
olması, ortaçağın ünlü bir devlet adamı ve kumandanı olan Charlemagne’ı çağrıştırır. İki
kişilik arasında eser bağlamında pek çok bağ kurulduğu gibi (komutanlıkları,
mağriplilerle mücadele etmeleri) doğrudan doğruya bu kişinin Şarlman’ın kendisi olduğu
söylenmez. Ancak isim benzerliği sebebiyle okurun zihninde kendisinin özellikleri
çağrışır ve bu da karakterin basit bir benzerlik ile derinleştirilmesine yardımcı olur.
Yaratan’daki (J. L. Borges) ‘Şiir Sanatı’nda ise ünlü yunan miti Odysseia’nın baş
kahramanı Odysseus, ve Heraklitos’un isimleri geçer. Doğanın devamlı devinim ve
değişim halinde olduğu fikrini ileri sürüp, ‘aynı ırmağa iki kere girmenin imkansız
olduğu’nu söyleyen antik dönem filozofudur. Bu çağrışımlar anlaşılınca,

[ Sonsuz ırmak gibidir hem bir yandan da


Akıp geçen ve durakalan ve camıdır yansıtan tıpkı
Durmadan değişen Heraklitos gibi, tıpkı kendisi olan
Ve bir başkası, bir sonsuz ırmak benzeri.]

Dizelerinde geçen sonsuz ırmaktan neyin kastedildiği metin dışı (metinlerarası) bilgilerle
kavranabilir. Odysseus’un Truva savaşının dönüş yolculuğunda tanrı Apollon’un oğlu
olan bir devi öldürdüğünden lanetlendiği anlatılır. Memleketi İthaca’ya dönene kadar
tanrıların müdahalesiyle önüne pek çok engel çıkar ve adamlarının çoğunu acı biçimlerde
yitirir. Gittikçe yaşlanmakta olan ve devamlı memleketi ile ailesi gözünde tüten
Odysseus, tanrıların izni ile ancak 10 yıl sonra memleketine varabilecektir. Tanrılar
tarafından çekmek zorunda olduğu zorluklar, memleket özlemi, mahsur kaldığı bir adada
kendisine sonsuz hayat ve zenginliğin vaat edildiği, Odysseus isminin zikredilmesi ile
miti bilen okuyucuların zihninde canlanacaktır. Böylece

[ Odysseus’un, tansıklardan bıktığını anlatırlar,


Itaca’sını daha uzaktan seçerken sevdadan ağlamış,
Yemyeşil ve alçakgönüllü yurdunu. Sanat işte bu Ithaka’dır
Yeşil sonsuzluktan, tansıklarla yok bir işi]

Dizelerinde yazarın ‘sanat’ı anlatırken Odysseus isminden yararlanması ve onun


macerasına referanslarda bulunması metinlerarasılık ile birlikte anlatımı zenginleştirir ve
yaratıcı kılar.

Bu örneklerin yanında tekerlemeler, türküler ve çocuk oyunları gibi ‘eserin dışındaki


dünyadan’ alınma veya uydurma bölümler de anlatıyı zenginleştirmede katkıda
bulunurlar. Sevgili Arsız Ölüm’deki (Latife Tekin) tulumba ve kuşkuş otu gibi varlıkların
Dirmit ile konuşması hayali bir oyundur. Karakterin iç dünyasını okuyucuya açmak için
cansız nesneler kullanılır. Yine Alacüvek köylülerinin inandığı Sarıkız, cinler, Kişner
Oğlan gibi unsurlar da yerel inançların edebi eserde karşılık bulma şeklidir. Bunlarla
birlikte yazar okuyucuya kırsalda duyulan başka efsaneleri veya mistik olayları
çağrıştırarak hikayenin atmosferini daha ikna edici kılar. Tekerlemelere örnek olarak ise
Kaf Dağı’nın Ardında (Emine Işınsu) eserinde Mevsim’in küçükken söylediği ve eserde
devamlı tekrarlanan bir bölüm vardır: [Tak tak eden kabacık/ Beni bırakıp giden
babacık]. Mevsim’in babasına karşı duyduğu her an terk edilme korkusu ve bağlılık,
ancak aynı zamanda kendisini babaannesinden ayırdığı için hissettiği tekinsizlik
duygularını aktarır bu tekerlemeyle. Eser içerisinde tekrarları da Mevsim’in benzer hisler
içerisinde bulunduğuna işaret etmesi açısından küçüklüğündeki bu hadiseye bağlanır.
Böylece ‘babacık’ ve ‘kabacık’ kelimeleri ile okurun zihninde daha karmaşık duygular
uyandırılır.
Metnin içerisinde kurgulanan, karakterlerin diğerlerine yazdığı mektuplar da yaratıcı
unsurlardan sayılabilir. Hikayeyi tanrısal bakış açısıyla aktaran yazarak, olayı
karakterlerin gözünden sunma fırsatı da verir. Örneğin Gurur ve Önyargı’da (Jane
Austen) Mr Darcy Elizabeth’e karşısındayken söyleme fırsatı veya cesareti bulamadığı
şeyleri mektupla aktarır. Bu mektubun okuyucu için görünür olması karakterlerin
gerçekçiliğini artırır ve onların hayal dünyaları ile ilgili düşünmeye sevk eder. Aynı
şekilde Esir Şehrin İnsanları’nda da (Kemal Tahir) Kamil’in nezaretten eşine bir mektup
yazmaya niyet ettiğini görür. Kamil Bey’in mektuba nasıl başlayacağı ile ilgili düşünüp
beğenmediği cümlelerin de eserde aktarılması, karakterin zihnine açılan bir kapı gibidir.
Neleri yazmayı tercih ettiği gibi neleri yazmamayı tercih etmesi de mektup tekniği ile
okuyucuya sunularak bir kişiyi kendine özgün yapan alanlardan birisini, yani ifade
biçimini anlayarak karakterleri tanımamıza yardımcı olur. Yine bu eserde dil odaklı
olmasa da bir sanatçı kişiliğin resmettiği eserler de anlatılarak onun olaylara ve kişilere
bakışı okuyuculara aktarılır. Kamil Bey’in eşinin ve diğerlerinin resimlerini yaparken
onların kişiliklerine göre yorumlarla kağıda aktarması, ağaç resimleri yapması gibi
Dirmit’in de şiir yazdığını, çamurdan heykeller yapmaya çalıştığını görürüz. Böylece
karakterlerin sanatsal ifadeleriyle edebi eser sadece yazı olma boyutunu da aşar ve bu
gibi görsel ögelerin de işin içine katılmasıyla anlatım tekdüzelikten çıkarılır ve yaratıcı
yorumlar yapılmasına olanak sağlar.

8. Yaratıcı Düşünmenin Dört Yolu:

A. Akıcılık: Akıcı düşünme, bir olanaklar, fikirler ya da sonuçlar niceliği üretmek için
kolaylıktır. Akıcı düşünürler oransız miktarda fikirler üretirler. Akıcı düşünürlerin,
yorucu gibi görünen bir tartışmadan çok sonra bile "ekleyecek bir şeyleri daha" vardır
çoğu zaman. Burada önemli olan düşüncelerin niteliğinden çok niceliğidir.

- O karaktere başka hangi isimler uygun olabilir?

- Üçgen, kare ve daireyi birlikte kullanarak neler çizebilirsin?

B. Esneklik: Esnek düşünme bakış açılarında bir çeşitlilik geliştirme yeteneğidir. Esnek
düşünürler, tek bir soruna pek çok yaklaşma yolu amaçladıkları için bir tür zihin
jimnastiği gerçekleştirirler. Esnek düşünürler otoriteye meydan okuyabilirler, çünkü bir
şey yapmanın "tek yol"unun seçeneklerini görürler. Burada kritik olan “Kaç çeşit cevap”
olduğudur.
ESNEKLİK VE AKICILIK:

“dibujar a partir de objetos” (draw using objects*)

C. Özgünlük: Özgün düşünme, alışılmadık, benzersiz ya da yüksek derecede


kişisel/leşmiş yanıtlar ya da fikirler üretme yeteneğidir. Özgün düşünürler ve onların yeni
yanıtları garip ya da katıksız biçimde kendine özgü görünebilir. Özgün düşünürler,
görevleri ya da sorunları çözme yollarıyla çoğu zaman etrafındakileri şaşırtırlar.
D. Zenginleştirme: Zenginleştirici düşünme fikirleri genişletme, geliştirme ve süsleme
yeteneğidir. Zenginleştirici düşünürler ayrıntılarla ve ayrıntılar tarafından büyülenirler.
Yaptıkları şeydeki "doku"ya ve "zenginlik"e başka insanlardan daha fazla aldırış ediyor
ya da dikkat yöneltiyor görünmektedirler. Zenginleştirici düşünürler çoğu zaman
karmaşık ve karışık şeylere yönelirler.

Eser Bağlantısı:

Sevgili Arsız Ölüm adlı eserde Dirmit karakterinin kimsenin aklına gelmeyecek şeyler
yapması, ürettiği fikirlerle herkesi şaşırtması ve özellikle de sığ düşünceli insanlardan oluşan
ailesinin içinden bambaşka fikirler ile kendini ifade etmesi onun bulunduğu ortama göre özgün
bir karakter olduğunun göstergesidir. Örneğin tulumbayla konuşması, kuşkuş otuyla arkadaşlığı,
radyoya sarması, şiirler yazması vb. gibi beklenmedik davranışlar sergileyerek en sonunda
kendini kanıtlaması ve yolunu bulması özgünlük yolunu kullanarak ürettiğini gösterir.

You might also like