You are on page 1of 125

Eckhart Tollc

ŞİMDİNİN
GÜCÜ
UYGULAMA KİTABI
Ş İM D İ'N İN G Ü C Ü 'N D E N
ESAS ÖĞRETİLER V E UYGULAM ALAR

EckhartTolle
Çeviren:
Semra Ayan başı

AKAŞA
Kitabın Orijinal Adı:
Practicing The Poıver ofNoıv

Corpright ©2001 Eckhart Tolle


New World Library
14 Pamaron Way Novato, CA 94949 USA
ISBN 1-57731-152-3 >

Bu Kitabın Türkiye'deki Yayın Hakları


Akçalı Ajans Ltd. Şti. aracılığı ile
Akaşa Yayın Dağıtım. Tanıtım, Ltd. Şti. ne aittir.
. «
Dizgi: Bilginler
Baskı: Avcı Ofset
Kapak Basımı: Santra Ajans
Film: Güven Grafik
Cilt: Evren Ciltevi
Yayıncılık Sertifika No: 10544
ISBN 978-975-6793-50-3

AKAŞA
Yayın Dağıtım Tanıtım Ltd. Şti.
Lamartin Cad. No:40 Asma Kat Taksim - İstanbul
Tel: (0212) 235 99 73 Fax: 235 99 70
www. akasa. com.tr

Beşinci Basım
İstanbul, 2009
Özgürlüğün başlangıcı
sizin "düşünen" olmadığınızı idrak etmektir.
Siz düşüneni izlemeye başladığınız anda,
daha yüksek bir bilinç düzeyi harekete geçer.
O zaman, düşüncenin ötesinde
engin bir zekâ âleminin bulunduğunu,
o düşüncenin o zekânın sadece minicik bir veçhesi
olduğunu fark etmeye başlarsınız.
Ayrıca, gerçekten önemli olan her şeyin
-güzellik, sevgi, yaratıcılık, sevinç ve iç huzurunun-
zihnin ötesinden kaynaklandığını da fark edersiniz.
Böylece uyanmaya başlarsınız-

3
İÇİNDEKİLER

GİRİŞ / 5

BİRİNCİ KISIM
SİMDİ'NİN GÜCÜNE ERİŞMEK
BÖLÜM i: Var'lık ve Aydınlanma / 9
BÖLÜM 2: Korkunun Kökeni / 21
BÖLÜM 3: Şimdi'ye Girmek / 27
BÖLÜM 4: Bilinçsizliği Yok Etmek / 39
BÖLÜM 5: Güzellik M evcudiyetinizin
Sessizliğinde Ortaya Çıkar / 49

İKİNCİ KISIM
SPİRİTÜEL UYGULAM A OLARAK İLİŞKİLER
BÖLÜM 6: Acı-Bedenini Yok Etmek / 63
BÖLÜM 7: Bağımlılık İlişkilerinden
Aydınlanmış İlişkilere / 75

ÜÇÜNCÜ KISIM
KABULLENME VE TESLİM OLMA
BÖLÜM 8: Şimdi'yi Kabullenmek / 91
BÖLÜM 9: Hastalığı ve Istırabı Dönüştürmek / 115

TEŞEKKÜR / 126

4
GİRİŞ

I997'de yayınlandığından beri. Şimdi'nin Gücü dünya­


nın ortak bilinci üzerinde hayal edebileceğimin çok öte­
sinde bir etki yaptı. Bu kitap on beş dile çevrildi ve her
gün dünyanın her yanından bana mesajlar yollayan okur­
lar bu kitapta yer alan öğretiyle yaşamlarının değişti­
ğini bildiriyorlar.
Egosal zihnin deliliğinin etkileri hâlâ her yerde gö­
rünür olmasına rağmen, yeni bir şey ortaya çıkmaktadır.
Daha önce asla bu kadar çok insan çok eski zamandan
beri insanlığı ıstırabın esareti altında tutmuş ortak zi-
hin-kalıplarından kurtulmaya hazır olmamıştı. Yeni bir
bilinç hali ortaya çıkmaktadır. Bızler yeterince ıstırap
çektik! Şu anda, siz bu kitabı ellerinizde tutarken ve -ar­
tık kendinize ya da başkalarına ıstırap vermediğiniz öz­
gürleşmiş bir hayat yaşama olanağından söz eden- bu
satırları okurken bile, o bilinç hali içinizde ortaya çıkı­
yor.
Bana yazan okurların birçoğu Şimdi'nin Gücü'nün
içerdiği öğretilerin uygulanabilir veçhelerinin günlük
yaşamda kullanılmak üzere daha kolayca erişilebilecek
bir düzenlemeyle sunulmasını rica ediyorlardı. Bu rica

5
Şimdi'ti in gücü - UyguCama

bu kitabın hazırlanıp yayınlanmasına yol açan itici güç


oldu.
Alıştırmalara ve uygulamalara ek olarak, bu kitap
ilk kitaptan -bazı fikirleri ve kavramları hatırlatabilecek
ve bu kavramları her gün özümsemek için bir başlan­
gıç kitabı oluşturabilecek- bazı kısa bölümler de içermek­
tedir.
Bu kısa bölümlerin birçoğu meditatif okumaya özel­
likle uygundur. Siz meditatif okuma yaparken, öncelik­
le yeni bilgi edinmek için değil, okurken farklı bir bi­
linç haline girmek için okursunuz. İşte bu yüzden aynı
bölümü defalarca okuyabilirsiniz ve her seferinde o size
ilk kez okuyormuşsunuz gibi yeni gelir. Sadece bir mev­
cudiyet hali içinde yazılmış ya da söylenmiş sözler bu
dönüştürücü güce sahiptir, ki bu okurda aynı mevcudi­
yeti uyandıran bir güçtür.
Bu bölümler en iyi şekilde yavaş yavaş okunmalı­
dır. Bazen siz durup bir süre sessizce düşünmek ya da
sessiz kalmak isteyebilirsiniz. Bazen de, kitabı rasgele
biçimde açıp birkaç satır okuyabilirsiniz.
Şimcli'nin Gücü'nün içerdiği yoğun öğreti karşısın­
da gözlerinin korktuğunu ya da ezildiklerini hisseden
okurlar için, bu kitap bir giriş kitabı olarak da hizmet
edebilir.

- Eckhart Tolle
9 Temmuz 2001

4
BİRİNCİ KISIM

ŞİMDİ'NİN GÜCÜNE ERİŞMEK


Bilinciniz dışa doğru yöneldiğinde,
zihin ve dünya ortaya çıkar.
O içe doğru yöneldiğinde,
kendi Kaynağını idrak eder
yuvaya, Tezahür-Etmemiş-Olana geri döner.

8
BOLUM 1

VAR'LIK ve AYDINLANMA

Doğuma ve ölüme tâbi sayısız yaşam formunun öte­


sinde sonsuz, ve daima-mevcut-olan Bir (Tek) Yaşam
vardır. Birçok kişi onu tanımlamak için Tanrı sözcüğü­
nü kullanır; ben genelde ona Var'lık derim. Var'lık söz­
cüğü hiçbir şeyi açıklamaz, Tanrı sözcüğü de öyle. Bu­
nunla birlikte, Var'lık sözcüğü açık bir kavram olma
avantajına sahiptir. O, sonsuz ve görünmez olanı sonlu
bir varlığa indirgemez. Onun zihinsel bir imgesini oluş­
turmak olanaksızdır. Hiç kimse Varlığa tek başına sa­
hip olduğunu iddia edemez. O sizin kendi özünüz ve
mevcudiyetinizdir, ve ona kendi mevcudiyetinizin hissi
olarak bir anda ulaşabilirsiniz. Böylece, Var'lık sözcü­
ğü Var'lık deneyiminden sadece bir adım uzaktadır.

VAR'LIK SADECE HER FORMUN ÖTESİNDE DEĞİL,


aynı zamanda her formun derinliklerinde de
bulunur, çünkü o her formun en içteki, görün­
mez ve yok edilemez özüdür. Bu, onun sizin
en derin benliğiniz, gerçek doğanız olduğu, ve
sizin ona ulaşabileceğiniz anlamına gelir. An­
cak, onu zihninizle kavramaya çalışmayın.
Şimdi'tıin gücü - Uygulama

Onu anlamaya çalışmayın. Onu ancak zihin


sessizleştiğinde bilebilirsiniz. Siz orada mev­
cutken, dikkatiniz tam ve yoğun bir biçimde
Şimdi'de bulunurken, Var'lık hissedilebilir,
ama o asla zihnen anlaşılamaz.

Varlığın farkındalığım yeniden kazanmak ve o


"hissetme-idrakinde" kalabilmek aydınlanmadır.
Aydınlanma sözcüğü insanüstü bir başarı fikrini
çağrıştırır, ve ego bunu böyle tutmayı sever; oysa ay­
dınlanma sizin Varlık ile birliği hissetmenizden, bu do­
ğal halinizden başka bir şey değildir. O, ölçülemez ve
yok edilemez bir şeyle, aslında siz olan, ama yine de
sizden çok daha büyük bir şeyle birlik halidir. O, ismin
ve formun ötesinde bulunan gerçek doğanızı bulmaktır.
Bu birliği hissedememe, kendinizden ve çevreniz­
deki dünyadan ayrı olduğunuz illüzyonuna yol açar. O
zaman siz kendinizi, bilinçli ya da bilinçsiz olarak, tec­
rit olmuş bir parça olarak algılarsınız. Bu durumda kor­
kuya kapılırsınız, ve içinizde ve dışınızda yaşadığınız
çatışma normal haliniz haline gelir.
Bu birliği deneyimlemenizin önündeki en büyük
engel, zihninizle özdeşleşmenizdir, ki bu düşünmenin
durdurulamaz ve istemdışı hale gelmesine neden olur.
Düşünmeyi durduramamak korkunç bir derttir, ama biz
bunu fark etmeyiz, çünkü hemen herkes bu derdi çek­
mektedir, böylece o normal bir durum olarak kabul edi­
lir. Bu ardı arkası kesilmez zihinsel gürültü sizin Var'
lığa ayrılmaz bir biçimde bağlı olan o içsel sessizlik ve
sükûnet âlemini bulmanızı engeller. O ayrıca bir korku

10
'BöCüm 1

ve ıstırap gölgesi oluşturan sahte, zihin-ürünü bir benlik


yaratır.
Zihninizle özdeşleşme tüm gerçek ilişkinin önünü
kesen donuk bir kavramlar, etiketler, imgeler, sözcük­
ler, yargılar ve tanımlamalar perdesi yaratır. O sizinle
kendinizin, sizinle diğer insanların, sizinle doğanın, si­
zinle Tanrı'nın arasına girer. Ayrılık illüzyonunu, sizin
"diğerlerinden" tümüyle ayrı olduğunuz illüzyonunu
yaratan bu düşünce perdesidir. O zaman siz -fiziksel
görünümler ve ayrı formlar düzeyinin altında- tüm var
olanla bir olduğunuz asli gerçeğini unutursunuz.
Zihin, eğer doğru biçimde kullanılırsa, muhteşem
bir alettir. Ama, yanlış biçimde kullanılırsa, çok yıkıcı
bir hale gelir. Meseleyi daha doğru biçimde koymak
gerekirse, bu sizin zihninizi yanlış biçiminde kullanma­
nızdan değil, genelde hiç kullanmamanızdan kaynakla­
nır. O sizi kullanır. Hastalık da budur. Siz zihin olduğu­
nuza inanırsınız. Yanılgı budur. Böylece alet sizi ele
geçirmiştir, o sizi yönetmektedir.
Bu siz farkında olmadan bir varlığın size hâkim ol­
masına benzer, böylece siz o varlığı kendiniz olarak al­
gılarsınız.

ÖZGÜRLÜĞÜN BAŞLANGICI sizin o hükmeden


varlık -yani, düşünen- olmadığınızı idrak et­
mektir, Bunu bilmek sizin o varlığı gözlemle­
menizi mümkün kılar. Siz düşüneni izlemeye
başladığınız anda, daha yüksek bir bilinç dü­
zeyi harekete geçer.

11
Şimdi'nitı Çücü-Uygulama.

O zaman, düşüncenin ötesinde engin bir zekâ âle­


minin bulunduğunu, o düşüncenin o zekânın sadece mi­
nicik bir veçhesi olduğunu fark etmeye başlarsınız. Ay­
rıca, gerçekten önemli olan her şeyin -güzellik, sevgi,
yaratıcılık, sevinç ve iç huzurunun- zihnin ötesinden
kaynaklandığını da fark edersiniz.
Böylece uyanmaya başlarsınız.
* * *

KENDİNİ ZİHİNDEN KURTARMAK

İyi haber şu ki siz kendinizi zihnin bu esaretinden kur­


tarabilirsiniz. Bu tek gerçek özgürlüktür. Hemen şimdi
bu konuda ilk adımı atabilirsiniz.

KAFANIZDAKİ BU SESİ DİNLEYİN ve bunu eliniz­


den geldiğince sık bir biçimde yapın. Özel­
likle, tekrarlanıp duran düşünce kalıplarına,
zihninizde belki yıllardır çalıp duran o eski
plâklara dikkat edin.
Benim "düşüneni izlemekten" kastettiğim
şey budur, ki bu "kafanızdaki sesi dinleyin,
orada bir tanık olarak bulunun" demenin bir
başka yoludur.
Siz bu sesi tarafsız bir biçimde, yani yargı­
lamadan dinlemelisiniz. İşittiğiniz şeyi yargı­
lamayın ya da suçlamayın, çünkü böyle yap­
mak aynı sesin bu kez arka kapıdan gelmesine
neden olur. Çok geçmeden şunu fark edecek­
siniz: Ses vardır, ve ben burada onu dinliyo-

12
'Bölüm I

ram, izliyorum. Bu ben'im farkındalığı, bu


kendi mevcudiyetinizi hissetmeniz, bir düşün­
ce değildir. O zihnin ötesinden yükselir.

Böylece, siz bir düşünceyi dinlerken, sadece dü­


şüncenin değil, kendinizin de -düşüncenin tanığı ola­
rak- farkında olursunuz. Böylece, ortaya yeni bir bilinç
boyutu çıkar.

DÜŞÜNCEYİ DİNLERKEN, düşüncenin ardında bi­


linçli bir mevcudiyeti -daha derin benliğinizi-
hissedersiniz. O zaman düşünce üzerinizdeki
gücünü yitirir ve hızla batıp kaybolur, çünkü
siz artık zihne -onunla özdeşleşerek- güç ver-
memektesinizdir. Bu istemdışı ve kesintisiz
biçimde düşünmenin sonunun başlangıcıdır.
Bir düşünce battığında, siz zihinsel akışta
bir kesinti -bir "düşüncesizlik" boşluğu- de­
neyimlersiniz. İlk önce bu aralıklar, boşluklar
belki birkaç saniye kadar, yani kısa sürecek­
tir, ama onlar yavaş yavaş uzayacaktır. Bu
boşluklar ortaya çıktığında, siz içinizde belirli
bir sessizlik ve huzur hissedersiniz. Bu, Var'
lık ile bir olduğunuzu hissettiğiniz doğal hali­
nizin -ortaya çıkması zihin tarafından engelle­
nen o halin- başlangıcıdır.
Uygulama sonucunda, bu sessizlik ve huzur
duygusu derinleşecektir. Aslında, onun derin­
liğinin bir sonu yoktur. Ayrıca içinizin derin­
liklerinden süptil bir sevincin yükseldiğini de
hissedeceksiniz; bu, Var'lığın sevincidir.
13
Şimdi'tıin gücü - Uygulama

Bu içsel birleşme hali içinde, zihinle-özdeşleştiği-


niz hale kıyasla çok daha uyanık ve farkında olursunuz.
Orada tümüyle mevcut olursunuz. Bu ayrıca fiziksel be­
dene yaşam veren enerji alanının titreşim frekansını da
yükseltir.
Siz -ona Doğu'da verilen isimle- bu düşüncesizlik
âleminin daha derinlerine dalarken, saf bilinç halini
fark edersiniz. O hal içinde, kendi mevcudiyetinizi öyle
bir yoğunluk ve sevinçle hissedersiniz ki, bununla kı­
yaslandığında, tüm düşünceler, duygular, fiziksel bede­
niniz ve tüm dış dünya önemsiz hale gelir. Ancak, bu
bencil değil, benlik-ötesi bir haldir. O sizi daha önce
"kendi benliğiniz" olarak düşündüğünüz şeyin ötesine
götürür. Bu mevcudiyet aslında sizsinizdir, ama o aynı
zamanda sizden hayal edilemez biçimde daha büyük bir
şeydir.

"DÜŞÜNENİ İZLEMEK" YERİNE, ayrıca, dikkatini­


zi Şimdi'ye yönelterek de düşünce akışında
bir kesinti, bir boşluk yaratabilirsiniz. Sadece
içinde bulunduğunuz anın yoğun bir biçimde
bilincinde olun.

Bu derin bir doyum veren bir şeydir. Bu yolla, bi­


lincinizi zihinsel faaliyetten uzaklaştırıp, son derece
uyanık ve farkında olduğunuz, ama düşünmediğiniz, bir
düşünce'sizlik boşluğu yaratırsınız. Bu meditasyonun
özüdür.

10
'BöCöm 1

GÜNLÜK YAŞAMINIZDA bunu, normalde bir va­


sıta olan rutin bir faaliyete tüm dikkatinizi ve­
rerek, böylece onu kendi başına bir amaç hali­
ne getirerek uygulayabilirsiniz. Örneğin, evi­
nizde ya da işyerinizde merdivenleri inip çık­
tığınız her seferinde her adımınıza, her hare­
ketinize, hatta soluk alıp verişinize bile çok
dikkat edin. Tümüyle orada olun.
Ya da, ellerinizi yıkarken, bu faaliyetle iliş­
kili tüm duyusal algılara, suyun sesine ve ver­
diği hisse, ellerinizin hareketine, sabunun ko­
kusuna vs. dikkat edin.
Veya arabanıza bindiğinizde, kapıyı kapat­
tıktan sonra, birkaç saniye durun ve nefesini­
zin akışını izleyin. Sessiz ama güçlü bir mev­
cudiyet duygusunun farkında olun.
Bu uygulamada başarınızı tek bir ölçütle öl­
çebilirsiniz: içinizde duyduğunuz huzurun de­
recesiyle.

Aydınlanma yolculuğunuzda tek en önemli adım


şudur: Zihninizden ayrılmayı, onunla özdeşleşmemeyi
öğrenmek. Düşünce akışınızda bir aralık, bir boşluk ya­
lattığınız her seferinde, bilincinizin ışığı güçlenir.
Bir gün kendinizi, kafanızdaki sese bir çocuğun
maskaralıklarına gülümsediğiniz gibi gülümserken ya­
kalayabilirsiniz. Bu sizin artık zihninizin içeriğini o ka­
dar ciddiye almadığınız anlamına gelir, çünkü artık
benlik duygunuz ona dayanmamaktadır.
***

15
Şimdi'nitı Çücü- Uygulama.

AYDINLANM A: DÜŞÜNCENİN ÜZERİNE YÜKSELMEK

Siz büyürken kendinizle, kim olduğunuzla ilgili -kişisel


ve kültürel koşullanmanıza dayanan- bir zihinsel imaj
oluşturursunuz. Buna hayalet benlik, ego diyebiliriz. O
zihin faaliyetinden oluşur ve ancak kesintisiz düşün­
meyle sürdürülebilir. Ego terimi farklı insanlara farklı
şeyler ifade eder, ama ben burada onu zihinle bilinçsiz­
ce özdeşleşme sonucunda yaratılan sahte benlik anla­
mında kullanıyorum.
Ego için şimdiki an mevcut değildir. O sadece geç­
mişi ve geleceği önemli görür. Gerçeğin bu tam tersine
çevrilişi egosal zihnin bu kadar bozuk-işlevli oluşunun
nedenidir. O daima geçmişi canlı tutmakla ilgilenir,
çünkü geçmişiniz olmadan siz kimsinizdir? O varlığı­
nın sürmesini sağlamak ve orada bir tür rahatlık, kurtu­
luş ya da doyum aramak için kendisini sürekli geleceğe
projekte eder. 0 der ki: "Bir gün bu ya da şu gerçekleş­
tiğinde ben iyi, mutlu, huzurlu olacağım."
Ego şimdi ile, yaşanan an ile ilgileniyormuş gö­
ründüğünde bile, onun gördüğü şey şimdi değildir: O
yaşanan ânı geçmişin gözleriyle gördüğünden, onu tü­
müyle yanlış algılar. Ya da, yaşanan ânı -hedefe götü­
ren- bir vasıtaya indirger, ki bu daima zihnin-projekte-
ettiği gelecekte yatan bir hedeftir. Zihninizi gözlemle­
yin, bunun böyle işlediğini göreceksiniz.
Şimdiki an özgürlüğün anahtarını barındırır. Ama,
siz zihniniz olduğunuz sürece şimdiki ânı bulamazsı­
nız.
Aydınlanma, düşüncenin üzerine yükselmek de-

12
'Bölüm J

mektir. Aydınlanmış halde, siz düşünen zihninizi yine,


gerektiğinde kullanırsınız, ama bunu eskisinden çok da­
ha odaklanmış ve etkili bir biçimde yaparsınız. Onu ço­
ğunlukla pratik amaçlarla kullanırsınız, ama şimdi is-
temdışı iç diyalogdan kurtulmuşsunuzdur, ve içsel bir
sessizlik ve sükûnet vardır.
Siz zihninizi kullandığınızda, ve özellikle yaratıcı
bir çözüme ihtiyacınız olduğunda, her birkaç dakikada
bir düşünce ile sessizlik, düşünce ile düşüncesizlik ara­
sında gidip gelirsiniz. Düşüncesizlik hali düşünceSiz
bilinçtir. Ancak bu şekilde yaratıcı biçimde düşünmek
mümkündür, çünkü ancak bu şekilde düzünce gerçek
bir güce sahip olabilir. Düşünce, çok daha geniş bilinç
alemine bağlı olmadan, tek başına hızla kısır, anlamsız
ve yıkıcı hale gelir.

DUYGU: BEDENİN ZİHNİNİZE TEPKİSİ

Ben zihin derken, bu sözcükle sadece düşünceleri kas­


tetmiyorum. O aynı zamanda sizin duygularınızı ve tüm
bilinçsiz zihinsel-duygusal tepki kalıplarınızı da içerir.
Duygu zihnin ve bedenin buluştuğu yerde ortaya çıkar.
O bedenin zihninize gösterdiği tepkidir, ya da buna,
zihninizin bedendeki bir yansıması da diyebiliriz.
Düşüncelerinizle, hoşlandığınız ve hoşlanmadığı­
nız şeylerle, yargılarınızla ve yorumlarınızla daha çok
özdeşleştikçe, yani izleyen bilinç olarak orada daha az
mevcut oldukça, siz bunun farkında olsanız da olmasa­
nız da, duygusal enerji birikimi daha güçlü olacaktır.

17
Şimdi'tıin gücü - Uygulama

Eğer duygularınızı hissedemezseniz, eğer onlarla bağ­


lantınız kesilmişse, en sonunda onları fiziksel düzeyde
bir hastalık ya da hastalık belirtisi olarak deneyimleye-
ceksinizdir.

EĞER DUYGULARINIZI HİSSETMEKTE ZORLANYOR-


SANIZ, işe dikkatinizi bedeninizin içsel enerji
alanında odaklayarak başlayın. Bedeninizi iç-
ten-doğru hissedin. Bu ayrıca sizi duyguları­
nızla temasa geçirecektir.
Eğer zihninizi gerçekten tanımak istiyorsa­
nız, beden size daima doğru bir yansıma vere­
cektir, bu yüzden duyguya bakın, ya da daha
iyisi, onu bedeninizde hissedin. Eğer onların
arasında belirgin bir çatışma varsa, burada dü­
şünce yalan, duygu gerçeği söylüyor olacak­
tır. Bu sizin kim olduğunuzla ilgili en yüksek
gerçek değil, o sıradaki ruh halinizle ilgili gö­
rece gerçek olacaktır.
Siz bilinçsiz zihin faaliyetinizi düşünceler
olarak fark edemeyebilirsiniz, ama o daima
bedene bir duygu olarak yansıyacaktır, ve siz
bunu fark edebilirsiniz.
Bir duyguyu bu şekilde izlemek, bir düşün­
ceyi -daha önce tarif ettiğim gibi- dinlemek ya
da izlemek ile temelde aynı şeydir. Aradaki
tek fark, bir düşünce sizin kafanızda bulunur­
ken, bir duygunun güçlü bir fiziksel unsura
sahip olması, ve böylece öncelikle bedende
hissedilmesidir. O zaman siz -onun tarafından

1018
'BöCüm I
yönetilmeden- duygunun orada olmasına izin
verebilirsiniz. Siz artık duygu değil; izleyen,
gözlemleyen mevcudiyetsinizdir.

Eğer bunu uygularsanız, sizde bilinçsiz bulunan


her şey bilincin ışığına çıkacaktır.

KENDİNİZE ŞUNU SORMAYI AUŞKANUK HAUNE


GETİRİN: Şu anda içimde ne olup bitiyor? Bu
soru size doğru yönü gösterecektir. Ama, onu
analiz etmeyin, sadece izleyin. Dikkatinizi içi­
nizde odaklayın. Duygunun enerjisini hissedin.
Bir duygu mevcut değilse, dikkatinizi daha
derinlere, bedeninizin içsel enerji alanına yö­
neltin. O, Var'lığa açılan kapıdır.
BÖLÜM2

KORKUNUN KÖKENİ

Psikolojik korku hali herhangi bir somut ve gerçek ani


tehlikeyle ilişkili değildir. O -huzursuzluk, endişe, si­
nirlilik, gerilim, korku, fobi vs. gibi- birçok şekilde ge­
lir. Bu tür psikolojik korku daima, şu anda olan bir şey­
den değil, olabilecek bir şeyden, bu düşünceden kay­
naklanır. Zihniniz gelecekteyken, siz şimdi'de ve bura-
da'sınızdır. Bu bir endişe aralığı yaratır. Ve eğer zihni­
nizle özdeşleşmiş ve Şimdi'nin gücü ve sadeliği ile te­
masınızı yitirmişseniz, bu endişe aralığı sizin değişmez
refakatçiniz olur. Siz, daima, şimdiki anla başa çıkabi­
lirsiniz, ama sadece bir zihin projeksiyonu olan şeyle
haşa çıkamazsınız; siz gelecekle başa çıkamazsınız.
Dahası, siz zihninizle özdeşleştiğiniz sürece, ego
yaşamınızı yönetir. İncelikli savunma mekanizmalarına
rağmen, hayalet doğasından ötürü, ego çok savunmasız
ve güvensizdir, ve kendisini sürekli olarak tehdit altın­
da görür. Ego dıştan çok güvenli görünse bile bu böyle-
dir. Şimdi, bir duygunun bedeninizin zihninize göster­
diği tepki olduğunu hatırlayın. Beden sürekli olarak
egodan, yani sahte, zihin-ürünü benlikten ne mesajı al­
maktadır? Tehlike, ben tehdit altındayım. Ve bu sürekli

21
Şimdinin Çücü - llyguCama

mesaj tarafından üretilen duygu nedir? Elbette, korku.


Korkunun görünüşte birçok nedeni vardır. Kaybet­
me korkusu, başarısızlık korkusu, incinme korkusu vs.,
ama nihai olarak tüm korku egonun ölüm, yani yok ol­
ma korkusudur. Egoya göre, ölüm daima köşe başında
beklemektedir. Bu zihinle-özdeşleşme hali içinde, ölüm
korkusu yaşamınızın her veçhesini etkiler.
Örneğin, bir tartışmada haklı çıkmak, özdeşleştiği­
niz zihinsel-pozisyonu savunmak gibi görünüşte önem­
siz ve "normal" bir gereksinim bile ölüm korkusundan
kaynaklanır. Eğer zihinsel bir pozisyonla özdeşleşirse­
niz, ve sonra haksız çıkarsanız, zihne-dayalı benlik
duygunuz ciddi bir biçimde yok olma tehdidi hisseder.
Böylece, siz ego olarak haksız çıkmayı, yanılıyor olma­
yı kaldıramazsınız. Haksız çıkmak ölmektir. Bunun uğ­
runa savaşlar yapılmış, ve sayısız ilişki bozulmuştur.
Bir kez zihninizle özdeşleşmeyi bıraktığınızda,
haklı ya haksız olmanız benlik duygunuz için hiçbir
fark yaratmaz, böylece haklı çıkmak için duyduğunuz o
çok zorlayıcı ve derin bir biçimde bilinçsiz gereksinim
-ki o bir şiddet biçimidir- artık var olmayacaktır. Siz bu
durumda ne hissettiğinizi ya da ne düşündüğünüzü
açıkça ve kararlı bir biçimde belirtebilir, ama onunla il­
gili olarak saldırgan ya da savunmacı bir tutuma gir­
mezsiniz. O zaman benlik duygunuzu zihninizden de­
ğil, içinizdeki daha derin ve gerçek bir yerden almak-
tasınızdır.

İÇİNİZDEKİ HER TÜRLÜ SAVUNMACIUĞA DİKKAT


EDİN. Siz neyi savunuyorsunuz? İllüzyoni bir

22
'Böfüm2

kimliği, zihninizdeki bir imajı, bir hayali var­


lığı. Bu kalıbı bilinçlendirerek, ona tanık ola­
rak, sonuçta onunla özdeşleşmeyi bırakırsınız.
O zaman, bilincinizin ışığında, bilinçsiz kalıp
hızla eriyip yok olacaktır.
Bu ilişkileri kemirip aşındıran tüm tartış­
maların ve güç oyunlarının sonudur. Başkaları
üzerinde güce sahip olmaya çalışmak, kuvvet
kılığına bürünmüş zayıflıktır. Gerçek güç içi-
mizdedir, ve ona şimdi ulaşabiliriz.

Zihin daima Şimdi'yi yadsımaya ve ondan kaçma­


ya çalışır. Bir başka deyişle, zihninizle ne kadar çok öz­
deşleşirseniz, o kadar çok acı çekersiniz. Ya da onu
söyle koyabiliriz: Şimdi'yi ne kadar çok onurlandırır ve
kabul ederseniz, acıdan, ıstıraptan -ve egosal zihinden-
o kadar çok kurtulursunuz.
Eğer artık kendiniz ve başkaları için acı yaratmak
istemiyorsanız, eğer hâlâ içinizde yaşamayı sürdüren
geçmiş acının kalıntısını artırmak istemiyorsanız, artık
zaman yaratmayın, ya da en azından yaşamınızın gün­
lük veçheleriyle başa çıkmak için gerekli olandan daha
fazla zaman yaratmayın. Zaman yaratmayı nasıl durdu­
rabilirsiniz?

ŞİMDİKİ ANIN SAHİP OLDUĞUNUZ TEK ŞEY oldu­


ğunu derin bir biçimde idrak edin. Şimdi'yi
yaşamınızın asıl odağı yapın.
Daha önce zamanda yaşayıp Şimdi'ye kısa
ziyaretlerde bulunurken, artık Şimdi'de yaşa-

23
Şimdi'nitı Çöcö-Uygulama.

ym ve yaşam-durumunuzun günlük veçhele­


riyle başa çıkmanız gerektiğinde geçmişe ve
geleceğe kısa ziyaretlerde bulunun.
Daima şimdiki âna "evet" deyin.

ZAMAN İLLÜZYONUNU SO N A ERDİRİN

işte bunun anahtarı: Zaman illüzyonunu sona erdirin.


Zaman ve zihin birbirinden ayrılmaz. Zihinden zamanı
ayırın, zihin durur, ve siz onu kullanmayı seçmedikçe
öyle kalır.
Zihninizle özdeşleşmeniz zamanın kapanma kısıl­
manız anlamına gelir: bu neredeyse yalnızca bellek ve
beklentiyle yaşamaya zorlanmaktır. Bu zihninizin geç­
miş ve gelecekle bitmek bilmez bir biçimde meşgul ol­
masına, ve şimdiki ânı onurlandırma, kabullenme ve
onun olmasına izin verme konusunda isteksizliğe neden
olur. Bu zorlanma, bu dürtü geçmiş size bir kimlik ver­
diği, gelecek de bir kurtuluş, bir doyum vaat ettiği için
ortaya çıkar. Bunların her ikisi de illüzyondur.
Zaman -geçmiş ve gelecek- üzerinde ne kadar çok
odaklanırsanız, Şimdi'yi, var olan en değerli şeyi de o
kadar çok kaçırırsınız.
Şimdi neden en değerli şeydir? Birincisi, çünkü o
tek şeydir. O var olan her şeydir. Sonsuz şimdiki an,
içinde tüm yaşamınızın geliştiği yerdir, o değişmez tek
etkendir. Yaşam şimdidir. Yaşamınızın şimdi olmadığı
bir zaman asla olmamıştır ve olmayacaktır.

12 24
'Bölüm I

İkincisi, Şimdi sizi zihnin sınırlarının ötesine gö­


türebilecek tek noktadır. O, sonsuz ve form'suz Var'lık
alemine tek giriş noktanızdır.
Siz hiç Şimdi'nin dışında bir şey deneyimlediniz
mi, yaptınız mı, düşündünüz mü ya da hissettiniz mi?
vebunuyapabileceğinizi sanıyor musunuz? Herhangi

mümkün mü? Yanıt aşikârdır, öyle değil mi?


Hiçbir şey geçmişte vuku bulmamıştır; o Şimdi'de
vuku bulmuştur Hiçbir şey gelecekte vuku bulmaya­
caktır; o Şimdi'de vuku bulacaktır.
Benim burada söylediğim şeyin özü zihin tarafın­
dan anlaşılamaz. Onu kavradığınız anda, zihinden Var'
lık haline, zamandan anda-mevcudiyete doğru bir bilinç
değişimi geçirirsiniz. Birden, her şey size canlı gelir,
eneıjiyayar, Var'lığı yayar.
BOLUM 3

ŞİMDİYE GİRMEK

Zaman'sız-sonsuz boyutla birlikte farklı türde bir biliş,


her canlının, her şeyin içinde yaşayan ruhu "öldürme­
yen" bir biliş gelir. Bu yaşamın kutsallığını ve gizemini
yok etmeyen, tüm-var-oları için derin bir sevgi ve saygı
içeren bir biliştir. Bu zihnin hakkında hiçbir şey bilme­
diği bir biliştir.

ŞİMDİKİ-ÂNI YADSIMAYI VE O N A DİRENMEYİ içe ­


ren eski kalıbı kırın. Gerekmediği zaman, dik­
katinizi geçmiş ve gelecekten çekmeyi uygu­
lamanız haline getirin. Günlük yaşamda, za­
man boyutunun dışına mümkün olduğunca
çok çıkın.
Eğer Şimdi'ye direkt olarak girmeyi zor bu­
luyorsanız, işe zihninizin alışkanlık haline ge­
tirdiği Şimdi'den kaçma eğilimini gözlemle­
yerek başlayın. O zaman, geleceğin genelde
şimdiki andan daha iyi ya da daha kötü olarak
hayal edildiğini gözlemleyeceksiniz. Eğer ha­
yal edilen gelecek daha iyiyse, bu size umut
ya da zevkli bir beklenti verir. Eğer o daha

27
Şimdi'nitı Çücü-Uygulama.

kötüyse, endişe yaratır. Her ikisi de illüzyon­


dur.
Kendinizi-gözlemleme yoluyla, otomatik
olarak yaşamınızda daha fazla mevcut olmaya
başlarsınız. Orada mevcut olmadığınızı fark
ettiğiniz anda, mevcut olursunuz. Zihninizi
gözlemleyebildiğinizde, artık onun kapanma
kısılı değilsinizdir. Bu durumda bir başka et­
ken, zihne ait olmayan bir etken devreye gir­
miştir: tanık-olan mevcudiyet.
Zihninizin -düşüncelerinizin, duygularını­
zın, değişik durumlarda gösterdiğiniz tepkile­
rin- izleyicisi olarak orada mevcut olun. Ken­
di tepkilerinizle -en azından tepM vermenize
neden olan durum ya da kişiyle ilgilendiğiniz
kadar- ilgilenin.
Aynca, dikkatinizin ne kadar sık bir bi­
çimde geçmişte ya da gelecekte bulunduğuna
dikkat edin. Gözlemlediğiniz şeyi yargılama­
yın ya da analiz etmeyin. Düşünceyi izleyin,
duyguyu hissedin, tepkiyi gözlemleyin. Onlar­
dan kişisel bir sorun çıkarmayın. O zaman
gözlemlediğiniz bu şeylerden daha güçlü bir
şeyi hissedeceksiniz: zihninizin içeriğinin ar­
dındaki sessiz, gözlemleyen mevcudiyeti, ses­
siz izleyiciyi.

İmajınızın tehdit edilmesi, yaşamınızda korku ya


ratan bir sorunla karşılaşmanız, işlerin "kötüye gitmesi
ya da geçmişten duygusal bir kompleksin ortaya çıkma

12
'Bölüm I

sı gibi belli durumlar güçlü bir duygusal birikime sahip


bir tepkiyi tahrik ettiğinde orada yoğun bir mevcudiyete
ihtiyaç vardır. Bu olaylarda, sizin eğiliminiz "bilinçsiz"
hale- gelmektir. O durumda, tepki ya da duygu sizi ele
geçirir, siz o "olursunuz." Siz onu oynarsınız. Kendinizi
haklı, karşı tarafı haksız çıkarır, saldırır, savunursu­
nuz... ancak bu siz değilsinizdir, bu tepkisel kalıptır,
zihnin alışılmış varoluş biçimidir.
Zihinle özdeşleşme ona daha fazla enerji verir, zih­
ni gözlemleme ise ondan enerji çeker. Zihinle özdeş­
leşme daha fazla zaman yaratır; zihni gözlemleme za-
mansız-sonsuz boyutu açar. Zihinden çekilen enerji
mevcudiyete dönüşür. Bir kez siz mevcut olmanın ne
anlama geldiğini hissedebildiğinizde, zamana pratik ne­
denlerden ötürü ihtiyaç olmadığında zaman boyutunun
dışına çıkmayı seçmek ve Şimdi'ye daha derin bir bi­
çimde girmek çok daha kolay hale gelir.
Bu sizin pratik nedenlerden ötürü ona başvurmanız
gerektiğinde zamanı -geçmişi ya da geleceği- kullanma
yeteneğinizi azaltmaz. Bu, zihninizi kullanma yeteneği­
nizi zayıflatmaz. Aslında, bu onu güçlendirir. Siz zihni­
nizi kullandığınızda, o daha keskin, daha odaklanmış
olacaktır.

PSİKOLOJİK ZAMANI BIRAKMAK


Zamanı yaşamınızın pratik veçhelerinde kullanmayı öğ­
renin -ki buna "saat-zamanı" diyebiliriz- ama, o pratik
meseleleri hallettiğinizde hemen şimdiki-anın farkın-

29
Şimdi'nin Çücü- Uygulama

dalığına dönün. Bu yolla, geçmişle özdeşleşmek ve ge­


leceğe sürekli olarak zorlayıcı bir dürtüyle projeksiyon
yapmak olan "psikolojik-zamanın" bir birikimi olmaya­
caktır.
Eğer kendinize bir hedef belirler ve ona ulaşmak
için çalışırsanız, saat-zamanını kullanmaktasınızdır.
Nereye ulaşmak istediğinizin farkındasmızdır, ama bu
anda attığınız adımı onurlandırmakta ve tüm dikkatinizi
ona vermektesinizdir. Eğer sonra -belki mutluluğu, do­
yumu ya da daha tam bir benlik duygusunu onda aradı­
ğınız için- hedefiniz üzerinde aşın derecede odaklanır­
sanız, artık Şimdi'yi onurlandırmaz olursunuz. O hiçbir
asli değere sahip olmadan, sadece, geleceğe doğru bir
atlama taşı haline indirgenmiş olur, ö zaman saat-za-
manı psikolojik-zamana dönüşür. Yaşam yolculuğunuz
artık bir serüven olmaz, o sadece bir şeye erişme, bir
şeyi elde etme, "onu yapma" konusunda saplantılı bir
ihtiyaç haline gelmiştir. Artık ne yol kenarındaki çiçek­
leri görüp koklar, ne de Şimdi'de mevcutken tüm çevre­
nizde gelişen yaşamın güzelliğinin ve mucizesinin far­
kında olursunuz.
Siz hep bulunduğunuz yerden başka bir yere ulaş­
maya mı çalışıyorsunuz? Yaptığınız şeylerin çoğu sa­
dece bir sonuca ulaşma vasıtası mı? Doyumunuz dai­
ma gelecekte mi, ya da seks, yemek, içki, uyuşturucu
veya heyecan gibi kısa-ömürlü hazlarla mı sınırlı? Siz
daima bir şey olma, bir şey elde etme, bir şeye erişme
üzerinde mi odaklanıyorsunuz ya da yeni heyecanların
ve hazlann peşinden mi koşuyorsunuz? Eğer daha fazla
şey elde ederseniz daha doyumlu hale geleceğinize, ye-

30
'Bölüm 3

terince iyi ya da psikolojik olarak tamam olacağınıza


mı inanıyorsunuz? Birerkeğinyadakadınınyaşamı-
niza anlam kazandırmasını mı bekliyorsunuz?
Normal, zihinle-özdeşleşmiş ya da aydınlanmamış
bilinç hali içindeyken, Şimdi'de yatan güç ve sonsuz
yaratıcı potansiyel psikoloj ik-zaman tarafından tama­
men örtülüp gizlenir. O zaman yaşamınız canlılığını, tat­
lılığını, hayret ve hayranlık duygusunu yitirir. Eski dü­
şünce, duygu, davranış, tepki ve arzu kalıplan tekrar
tekrar sergilenip durur, bu zihninizde bulunan ve size
bir tür kimlik veren, ama Şimdi'nin realitesini çarpıtan,
olduğundan başka gösteren yadagizleyen bir senaryo­
dur. Zihin o zaman doyum vermeyen şimdiki andan bir
kaçış olarak geleceğe saplantılı bir biçimde bağlanır.
Sizin gelecek olarak algıladığınız şey şimdiki bi­
linç halinizin asli bir parçasıdır. Eğer zihniniz geçmişin
ağır bir yükünü taşıyorsa, aynı şeyi daha fazladeneyim-
leyeceksinizdir. Geçmiş kendini o anda mevcudiyetin
yokluğu yoluyla sürdürür. Geleceği şekillendiren şey
bu andaki bilincinizin niteliğidir, ki bu gelecek, elbette,
ancaak Şimdi olarak deneyimlenebilir.
Eğer geleceği belirleyen şey bilincinizin bu anda­
ki niteliği ise, peki, bilincinizin niteliğini belirleyen şey
nedir? O andaki mevcudiyet dereceniz. Böylece, gerçek
değişimin meydana gelebileceği ve geçmişin ortadan
kaldırılabileceği tek yer Şimdi'dir.
Siz zamanı tüm ıstırabınızın ya da sorunlarınızın
nedeni olarak görüp kabullenmekte zorlanabilirsiniz.
Bu ıstıraplara yaşamınızdaki belirli durumların neden
olduğuna inanırsınız, ve geleneksel bir görüş noktasın-

31
Şimdi'nin Çücü - Zlygufama

dan görüldüğünde, bu doğrudur. Ama, siz zihnin temel


sorun-yaratıcı işlev-bozukluğuyla -onun geçmişe ve ge­
leceğe bağlılığı ve Şimdi'yi yadsımasıyla- başa çıkana
dek, sorunlar aslında birbiri ile değiştirilebilir.
Eğer tüm sorunlarınız ya da ıstırap ve mutsuzluğun
algılanan nedenleri bugün mucizevi bir biçimde ortadan
kalkmış olsa, ama siz yine de daha mevcut, daha bi­
linçli hale gelmemişseniz, çok geçmeden kendinizi -her
nereye giderseniz gidin sizi izleyen bir gölge gibi- ben­
zer bir dizi sorunla ya da ıstırap nedeniyle birlikte bu­
lurdunuz. Nihai olarak, tek bir sorun vardır: zamana-
bağlı zihnin kendisi.
Zamanda bir kurtuluş yoktur. Siz gelecekte özgür
olamazsınız.

ÖZGÜRLÜĞÜN ANAHTARI o anda, orada mev­


cut olmaktır, böylece siz ancak şimdi özgür
olabilirsiniz.

YAŞAM-DURUMUNUZUN ALTINDAKİ YAŞAMI BULMAK

Sizin "yaşamım" dediğiniz şey daha doğru biçimde "ya-


şam-durumunuz" olarak isimlendirilebilir. O psikolojik
zamandır: yani, geçmiş ve gelecek. Geçmişte belli şey­
ler istediğiniz gibi olmamıştır. Siz hâlâ geçmişte olup
bitene direnmektesinizdir, ve şimdi de, olana direnmek-
tesinizdir. Umut devam etmenizi sağlar, ama umut sizi
geleceğe odaklanmış halde tutar, ve bu odaklanma Şim­
di'yi yadsımanızı ve dolayısıyla da mutsuzluğunuzu
sürdürür.
J 18
'BöCüm5

Ö l SÜRE İÇİN YAŞAM-DURUMUNUZU UNUTUN


ve dikkatinizi yaşamınıza verin.
Yaşam-durumunuz zamanda bulunur. Yaşa­
mınız ise şimdi'dir.
Yaşam-durumunuz zihnin-ürünüdür. Yaşa­
mınız ise gerçektir.
"Yaşama götüren dar giriş kapısını" bulun.
Ona Şimdi denir. Yaşamınızı bu âna daraltın.
Yaşam-durumunuz sorunlarla dolu olabilir -ki
çoğu yaşam durumu öyledir- ama, şu anda
herhangi bir sorununuz olup olmadığına ba­
kın. Yarın ya da on dakika sonra değil, şimdi.
Şimdi bir sorununuz var mı?

Sorunlarla dolu olduğunuzda, yeni bir şeyin gire­


bilmesi için yer, bir çözüm için yer yoktur. Bu yüzden,
yapabildiğiniz her an bir yer açın, bir boşluk yaratın ki
y aşam-durumunuzun altındaki yaşamı bulabilesiniz.

DUYULARINIZI TAM OLARAK KULLANIN. Bulun­


duğunuz yerde olun. Çevrenize bakın. Sadece
bakın, yorumlamayın. Işığı, şekilleri, renkleri,
dokuları görün. Her bir şeyin sessiz mevcudi­
yetinin farkında olun. Her şeyin olmasına izin
veren boşluğun farkında olun.
Sesleri dinleyin; onları yargılamayın. Sesle­
rin altındaki sessizliği dinleyin.
Bir şeye -herhangi bir şeye- dokunun ve
onun Varlığını hissedin, onu kabul ve tasdik
edin.

33
Şimdi'nin Çücü - 3/gufama

N efes alıp verişinizin ritmini gözlemleyin;


içinize girip çıkan havayı hissedin, bedeniniz­
deki yaşam enerjisini hissedin. İçinizde ve dı­
şınızda, her şeyin olmasma izin verin. Her
şeyin "oluşuna" izin verin. Şimdı'ye derin bir
biçimde girin.

Siz bu durumda zihinsel soyutlamanın, zamanın


zayıf düşürücü ve hissizleştirici dünyasını geride bırak-
maktasınızdır. Yavaş yavaş, Dünya'yı zehirlediği ve
yok ettiği gibi, yaşam enerjinizi de tüketen deli zihnin
dışına çıkmaktasınızdır. Zaman rüyasından şimdiki âna
uyanmaktasımzdır.
#* *

TÜM SORUNLAR ZİHNİN İLLÜZYONLARIDIR

DİKKATİNİZİ ŞİMDİ ÜZERİNDE ODAKLAYIN ve ba­


na şu anda ne sorununuz olduğunu söyleyin.

Sizden bir yanıt alamadım, çünkü dikkatiniz tü­


müyle Şimdi'de olduğunda bir sorununuzun olması
mümkün değildir. Bu ya başa çıkılması ya da kabulle­
nilmesi gereken bir durumdur, o kadar. Onu neden bir
soruna dönüştürmeli ki?
Zihin bilinçsiz bir biçimde sorunları sever, çünkü
onlar size bir tür kimlik verir. Bu normaldir, ve delice
bir şeydir. "Sorun," sizin şimdi bir eylemde bulunma
konusunda gerçek niyetiniz ya da olanağınız olmadan
bir durum üzerinde zihnen durduğunuz, ve onu bilinç
118
BöCüm5
siz olarak benlik duygunuzun bir parçası kıldığınız an­
lamına gelir. Bu durumda yaşam-durumunuz tarafın­
dan öyle ezilirsiniz ki yaşam duygunuzu, Var'lık duygu­
nuzu yitirirsiniz. Ya da, dikkatinizi şimdi yapabileceği­
niz tek bir şey üzerinde odaklamak yerine, zihninizde
gelecekte yapacağınız ya da yapabileceğiniz onlarca şe-
şeyin deliceyükünütaşımaktasınızdır.

BİR SORUN YARATTIĞINIZDA, acı da yaratırsınız.


Bunu yapmamak tümüyle basit bir seçimi, ba­
sit bir karan gerektirir: Ne olursa olsun, artık
kendim için daha fazla acı yaratmayacağım.
Artık daha fazla sorun yaratmayacağım.

Bu, basit bir seçim olmasına karşın, çok radikal bir


seçimdir de. Siz ıstırap çekmekten gerçekten bıkıp
inanmadıkça, gerçekten canınıza yetmedikçe bu seçimi
yapmazsınız. Ve Şimdi'nin gücüne ulaşmadıkça, bunu
yürütemezsiniz. Eğer kendiniz için dahafazlaacı yarat­
mazsanız, o zaman başkaları için de daha fazla acı ya­
ratmazsınız. O zaman, artık güzelim Dünya'yı, içsel ye­
rinizi, ve ortak insan psişesini de sorun-yaratmanın
olumsuzluğuyla kirletmezsiniz.
Şimdi başa çıkmanız gereken bir durum ortaya
çıktığında, eğer o şimdiki-anın farkındalığından kay­
naklanıyorsa, sizin eyleminiz net, kesin ve direkt ola­
caktır. O ayrıca, büyük olasılıkla, etkili bir eylem ola­
caktır. O zihninizin geçmiş koşullanmasından kaynak­
lanan bir tepki değil, duruma sezgisel bir karşılık ola­
caktır. Siz zamana-bağlı zihnin tepki göstereceği diğer

35
Şimdi'nin Ç ü c ü - HyguCama
durumlarda ise hiçbir şey yapmamayı, sadece Şimdi'de
merkezlenmiş olarak kalmayı daha etkili bulacaksınız-
dır.
** *

VAR'UĞIN SEVİNCİ
Psikolojik-zaman tarafından ele geçirilmenize izin ver­
diğiniz konusunda sizi uyarması için basit bir ölçüt kul­
lanabilirsiniz.

KENDİNİZE ŞUNU SORUN: Yaptığım şeyde se­


vinç, rahatlık ve hafiflik var mı? Eğer yoksa,
zaman şimdiki anı örtüp karartıyor, ve yaşam
bir yük ya da bir mücadele olarak algılanıyor
demektir.
Eğer yaptığınız şeyde bir sevinç, rahatlık ya
da hafiflik yoksa, bu ille de sizin yaptığınız
şeyi değiştirmeniz gerektiği anlamına gelmez.
Nasıl'ı değiştirmek yeterli olabilir. "Nasıl" da­
ima "ne"den daha önemlidir. Elde etmek iste­
diğiniz sonuçtan çok, bunu nasıl yaptığınıza
daha fazla dikkat verip veremeyeceğinize ba­
kın. En büyük dikkati yaşanan anın sunduğu
şeye verin. Bu, olanı tamamen kabul ettiğiniz
anlamına gelir, çünkü siz en büyük dikkati bir
şeye verip de aynı zamanda ona direnemezsi-
niz.

36
'BöC0m3

Siz şimdiki ânı onurlandırır onurlandırmaz, tüm


mutsuzluk ve mücadele ortadan kalkar, ve yaşam se­
vinç ve huzurla akmaya başlar. Şimdiki-anın farkında-
lığıyla davrandığınızda, yaptığınız her şey -en basit ey­
lem bile- bir nitelik, özen ve sevgi duygusuyla dolu ha­
le gelir.

EYLEMİNİZİN SONUCUYLA İLGİLENMEYİN, dikka­


tinizi sadece eylemin kendisine verin. Sonuç
kendiliğinden gelecektir. Bu güçlü bir spiritü-
el uygulamadır.

Şimdi'den uzaklaşma dürtüsü ortadan kalktığında,


Var’lık sevinci yaptığınız her şeye akar. Dikkatiniz
Şimdi’y e döndüğü anda, bir mevcudiyet, bir sessizlik,
bir huzur hissedersiniz. Artık doyum için geleceğe bağ­
lı olmaz, kurtuluşu onda aramazsınız. Dolayısıyla da,
sonuçlara bağlı olmazsınız. Bu durumda, ne başarısız­
lık ne de başarı içsel Var'lık halinizi değiştirebilecek
güce sahiptir. Siz yaşam-durumunuzun altındaki yaşa­
mı bulmuşsunuzdur.
Psikolojik zamanın yokluğunda, benlik duygunuzu
kişisel geçmişinizden değil, Varlıktan alırsınız. Dolayı­
sıyla, zaten olduğunuz şeyden başka bir şey haline gel­
me psikolojik gereksinimi artık hissedilmez. Dünyada,
vaşam-durumunuz düzeyinde, siz gerçekten zengin, bil­
gili, başarılı, şundan ya da bundan özgür hale gelebilir­
siniz, ama Var'lığın daha derin boyutunda siz şimdi ta­
mam ve bütünsünüzdür.

37
Şimdi'nin Çücü- Zt/gufama'BöCüm 5

ZAMAN'SIZ BİLİNÇ HALİ


Bedeninizin her hücresi yaşam dolu olduğunu hissede­
cek kadar anda mevcut olduğunda, ve siz o yaşamı her
an Var'lık sevinci olarak hissedebildiğinizde, o zaman
sizin zamandan özgür olduğunuz söylenebilir. Zaman­
dan özgürleşmek kimliğiniz için geçmiş, ve doyumu­
nuz için gelecek psikolojik gereksiniminden özgürleş­
mektir. O hayal edebileceğiniz en derin bilinç değişimi­
ni temsil eder.

ZAMAN'SIZ BİLİNÇ HALİNİ İLK KEZ KISA BİR SÜRE


İÇİN GÖRDÜĞÜNÜZDE, zaman ve anda-mevcu-
diyet boyutları arasında gidip gelmeye başlar­
sınız. Önce dikkatinizin ne kadar seyrek bir
biçimde gerçekten Şimdi'de bulunduğunun
farkına varırsınız. Ama, orada, anda mevcut
olmadığınızı bilmek büyük bir başandır: Bu
biliş -başlangıçta sadece birkaç saniye sürse
bile- anda mevcudiyettir.
Sonra, giderek artan bir sıklıkla, bilincinizi
geçmiş ve gelecek yerine şimdiki anda odak­
lamayı seçersiniz, ve her ne zaman Şimdi'yi
yitirdiğinizi fark ederseniz, onun içinde sade­
ce birkaç saniye değil, çok daha uzun bir süre
kalabilirsiniz.

Böylece, mevcudiyet haline sağlamca yerleşip tam


bilinçli olmadan önce, bir süre bilinç ve bilinçsizlik ara­
sında, anda mevcudiyet hali ile zihinle özdeşleşme hali
arasında gider gelirsiniz. Tekrar tekrar Şimdi'yi kaybe­
der, ve ona geri dönersiniz. En sonunda, anda-mevcu-
diyet hâkim haliniz olur.
118 38
BOLUM 4

B İLİN ÇSİZLİĞ İ Y O K ETM EK

Yaşamınıza, her şeyin nispeten daha yolunda gittiği sı­


radan durumlarda daha fazla bilinç getirmek gerekir.
Bu şekilde, anda-mevcudiyet gücü açısından gelişirsi­
niz. Bu sizde ve çevrenizde yüksek titreşim frekanslı
bir enerji alanı yaratır. Nasıl karanlık ışığın mevcudiye­
tinde varlığını sürdüremezse, hiçbir bilinçsizlik, olum­
suzluk, uyuşmazlık ve şiddet de bu alana girip varlığım
sürdüremez.
Siz -anda mevcut olmanın asli bir parçası olan- dü­
şüncelerinizin ve duygularınızın tanığı olmayı öğrendi­
ğinizde, sıradan bilinçsizliğin arka plândaki "cızırtısı­
nın" ilk kez farkına vardığınızda ve içinizin ne kadar
nadiren rahat ve huzurlu olduğunu fark ettiğinizde şa­
şırabilirsiniz.
Düşünme düzeyinizde, yargılama, hoşnutsuzluk ve
Şimdi'den uzağa zihinsel projeksiyon şeklinde bir hayli
direnç bulacaksınız. Duygusal düzeyde, gizli bir huzur­
suzluk, gerilim, can sıkıntısı ya da sinirlilik cereyanı
olacaktır. Her ikisi de alışılmış direnme hali içindeki
zihnin veçheleridir.
Şimdi'nin Çticü-Uygulam a

İÇİNİZDE ORTAYA ÇIKAN HUZURSUZLUK, hoşnut­


suzluk ve gerilimin nasıl gereksiz yargılama,
olana direnme ve Şimdi'yi yadsıma sonucun­
da ortaya çıktığını gözlemleyin.
Siz bilincin ışığını ona yönelttiğinizde, bi­
linçsiz olan her şey eriyip yok olur.

Bir kez sıradan bilinçsizliği nasıl ortadan kaldıra­


cağınızı bildiğinizde, anda-mevcudiyetinizin ışığı pırıl
pırıl parlayacak, ve derin bilinçsizliğin aşağı çekişini
hissettiğiniz her seferinde onunla başa çıkmanız çok da­
ha kolay olacaktır. Bununla birlikte, sıradan bilinçsiz­
lik çok normal olduğundan, başlangıçta onu fark etme­
niz kolay olmayabilir.

KENDİNİZİ GÖZLEMLEYEREK ZİHİNSEL-DUYGUSAL


HALİNİZİ İZLEMEYİ bir alışkanlık haline getirin.
"Ben şu anda huzurlu muyum?" sorusu ken­
dinize sık sık sorabileceğiniz iyi bir sorudur.
Ya da, "Şu anda içimde ne oluyor?" diye
sorabilirsiniz.

İçinizde ne olduğuyla, en azından dışanda ne oldu­


ğuyla ilgilendiğiniz kadar ilgilenin. Eğer içinizi yoluna
koyarsanız, dışarısı da yoluna girecektir. Esas realite
içinizde, ikincil realite dışınızdadır.

AMA, BU SORULARI HEMEN YANITLAMAYIN.


Dikkatinizi içinize yöneltin. İçinize bir bakın.
Zihniniz ne tür düşünceler üretiyor?

40
Dölüm 4

Ne hissediyorsunuz?
Dikkatinizi bedeninize yöneltin. Bedeniniz­
de bir gerilim hissediyor musunuz?
Bir kez düşük düzeyde bir huzursuzluk, ge­
ri plânda bir cızırtı bulunduğunu saptadığı­
nızda, Şimdi'yi yadsıyarak yaşamdan nasıl
kaçtığınızı, ona nasıl direndiğinizi ya da onu
nasıl yadsıdığınızı görmeye çalışın.

İnsanların şimdiki âna bilinçsizce direnmelerinin


bir çokyolu vardır. Size birkaç örnek vereceğim. Uygu­
lamayla, sizin kendini-gözlemleme, içsel halinizi izle­
me gücünüz keskinleşecektir.

HER NEREDEYSENİZ TAMAMEN ORADA OÜJN


Gergin misiniz? Şimdiki ânı ona ulaşma vasıtasına in­
dirgeyecek kadar geleceğe ulaşmakla mı meşgulsünüz?
Gerginliğe (strese) "burada" olmak, ama "orada" olma­
yı istemek, ya da şimdi'de bulunmak ama gelecekte ol­
mayı istemek yol açar. Bu sizi içsel olarak parçalayan
bir bölünmedir.
Geçmiş, dikkatinizin büyük bölümünü alıyor mu?
Sık sık onun hakkında olumlu ya da olumsuz biçimde
konuşup düşünüyor musunuz? Başardığınız büyük şey­
ler, serüvenleriniz, deneyimleriniz, ya da kurban-olma
öykünüz ve size yapılan korkunç şeyler, veya belki si­
zin bir başkasına yapmış olduğunuz şeyler hakkında...
Düşünce süreçleriniz suçluluk duygusu, kibir, içer-

41
Şimdi'nin Çücü - Sygufama

leme, öfke, pişmanlık ya da kendine-acıma yaratıyor


mu? Eğer öyleyse, o zaman sadece sahte bir benlik duy­
gusunu güçlendirmekle kalmıyor, ama psişenizde geç­
mişin bir birikimini yaratarak bedeninizin yaşlanma sü­
recini de hızlandırıyor olursunuz. Çevrenizde geçmişe
tutunma konusunda güçlü bir eğilime sahip olanları
gözlemleyerek bunu kendiniz de görebilirsiniz.

HER AN GEÇMİŞİ GERİDE BİRAKİN. Sizin ona ih­


tiyacınız yoktur. Ona sadece şimdiki ânı mut­
lak şekilde ilgilendirdiğinde başvurun. Bu
anın gücünü ve Varlığın tamlığını hissedin.
Mevcudiyetinizi hissedin.

Endişeli misiniz... Sık sık, "Eğer... olursa, ne


olur?" diye düşünüyor musunuz? Eğer öyleyse, kendini
gelecekteki hayali bir duruma projekte eden ve korku
yaratan zihninizle özdeşleşmişsinizdir. Böyle bir du­
rumla başa çıkmanızın hiçbir yolu yoktur, çünkü o
mevcut değildir. O zihinsel bir hayalettir.
Siz sadece şimdiki ânı kabul ve tasdik ederek bu
sağlığı ve yaşamı kemiren deliliği durdurabilirsiniz.

SOLUK ALIP VERİŞİNİZİN FARKINDA OLUN. Hava­


nın bedeninize girip çıkışını hissedin. İçsel
enerji alanınızı hissedin. Zihnin hayali projek­
siyonlarının tersine, gerçek yaşamda başa çık­
manız gereken tüm şey bu andır.
Kendinize gelecek yıl, yarın ya da beş daki­
ka sonra değil, şu anda hangi "soruna" sahip
olduğunuzu sorun. Bu anda yolunda olmayan
ne vardır?
118 42
'EöCüm5

Şimdi ile daima başa çıkabilirsiniz, ama gelecekle


asla başa çıkamazsınız, bunu yapmak zorunda da değil­
siniz. Ne önce ne de soma, ancak ona ihtiyacınız oldu­
ğu anda yanıt, güç, doğru eylem ya da kaynak ortaya
çıkacaktır.
Siz "beklemeyi" alışkanlık haline mi getirdiniz?
Yaşamınızın ne kadarını bekleyerek harcıyorsunuz?
Benim "küçük-ölçekte bekleme" dediğim şey postanede
kuyrukta beklemek, trafik sıkışıklığında, havaalanında
beklemek, ya da birisinin gelmesini, bir işin bitmesini
vs. beklemektir. "Büyük-ölçekte bekleme" ise bir son­
raki tatili, daha iyi bir işi, çocukların büyümelerini, ger­
çekten anlamlı bir ilişkiyi, başarıyı, para kazanmayı,
önemli olmayı, aydınlanmayı beklemektir. İnsanların
tüm yaşamlarını yaşamaya-başlamayı bekleyerek geçir­
meleri az görülen bir şey değildir.
Beklemek bir zihinsel haldir. Temelde, bu sizin ge­
leceği istediğiniz, şimdi'yi istemediğiniz anlamına gelir.
Siz elde ettiğiniz şeyi istememekte, elde etmediğiniz
şeyi istemektesinizdir. Her tür bekleyişle siz, bilinçsiz
olarak, burada ve şimdi, yani olmak istemediğiniz yer
ile, projekte edilen gelecek, yani olmak istediğiniz yer
arasında içsel bir çatışma yaratırsınız. Bu da şimdi'yi
yitirmenize yol açarak yaşam kalitenizi büyük ölçüde
düşürür.
Örneğin, birçok insan zengin olmayı bekler. Zen­
ginlik gelecekte gelemez. Siz mevcut realitenizi -şu an­
da bulunduğunuz yeri, kimliğinizi, ne yaptığınızı- onur­
landırıp, tümüyle kabul ve tasdik ettiğinizde, elde etti­
ğiniz şeyi tümüyle kabullendiğinizde, elde ettiğiniz şey
Şimdi'nin Çücü - Zlygufama

için şükran duymakta, olan için şükran duymakta, Var'


lık için şükran duymaktasmızdır. Şimdiki an için ve
şimdiki yaşamın bütünü için şükran duymak gerçek
zenginliktir. O gelecekte gelemez. Sonra, zamanla, o
zenginlik sizin için çeşitli şekillerde tezahür eder.
Eğer elde ettiğiniz şey size doyum vermiyorsa, ya
da mevcut yoksunluğunuz için düş kırıklığı veya öfke
duyuyorsanız, bu sizi zengin olmaya güdüleyebilir, ama
sonuçta büyük bir servet kazansanız bile, içsel yoksun­
luğu deney imlemeyi, ve derinlerde kendinizi doyumsuz
hissetmeyi sürdüreceksinizdir. Paranın satın alabileceği
birçok heyecan verici deneyim yaşayabilirsiniz, ama
onlar gelip geçecek ve sizi daima boş bir hisle ve daha
fazla fiziksel ya da psikolojik doyum ihtiyacıyla bıraka­
caktır. Siz Varlıkta kalamayacak, ve böylece gerçek
zenginlik olan şimdiki yaşamın doluluğunu hissedeme-
yeceksiniz.

BİR ZİHİN HALİ OLARAK BEKLEMEYİ BIRAKIN. Bek­


lemeye kaydığınızı fark ettiğinizde... kendini­
zi o halden hemen kurtarın. Şimdiki âna gi­
rin. Sadece olun, ve olmanın tadını çıkarın.
Eğer orada, anda mevcutsanız, herhangi bir
şeyi beklemenize asla ihtiyaç yoktur.
Böylece, bir dahaki sefere birisi size, "Seni
beklettiğim için özür dilerim," dediğinde, ona,
"Özür dilemene gerek yok, ben beklemiyor­
dum. Ben burada durmuş, yaşadığım anın ta­
dını çıkarıyordum," diyebilirsiniz.

118
'BöCüm5

Bunlar sıradan bilinçsizliğin bir parçası olan, zih­


nin şimdiki ânı yadsıma stratejilerinin sadece birkaçı­
dır. Onlar normal yaşamın bir parçası olduklarından ko­
layca fark edilmeyebilirler; bu arka plânda sürekli hoş­
nutsuzluk şeklinde bulunan bir cızırtıdır. Ama, siz içsel
zihinsel-duygusal halinizi giderekdahaçok izledikçe,
geçmişin yada geleceğin, yani bilinçsizliğin kapanma
kısıldığınızda bunu fark etmeniz ve zaman rüyasından
şimdiki âna uyanmanız daha kolay olacaktır.
Ancak, dikkatli olun: Zihinle özdeşleşmeye daya­
nan sahte, mutsuz benlik zamanday aşar. O şimdiki
anın kendisinin ölümü olduğunu bilir ve buyüzden
onun tarafından tehdit edildiğini hisseder. O sizi şimdi'
nin dışına çıkarmak için elinden gelen her şeyi yapa­
caktır. O sizi zamanın kapanınakısılı tutmaya çalışa­
caktır.
Bir anlamda, anda-mevcudiyet hali beklemeyle kı­
yaslanabilir. Bu sizin tüm dikkatinizi gerektiren, nite­
liksel olarak farklı bir bekleyiş türüdür. Her an bir şey
olabilir, ve eğer siz tam anlamıyla uyanık, ve sessiz de­
ğilseniz, onu kaçırırsınız. O haldeyken, tüm dikkatiniz
Şimdi'de bulunur. Hayal kurmaya, düşünmeye, hatırla­
maya, beklemeye harcanacak bir dikkat yoktur. O hal
içinde hiçbir gerilim ve korku yoktur, sadece uyanık-te-
tikbir mevcudiyet vardır. Bütün Varlığınızla, bedenini­
zin her hücresiyle orada mevcutsunuzdur.
O hal içinde, bir geçmişe ve bir geleceğe sahip
olan "siz," bir başka deyişle, kişilik varlığını sürdüre­
mez. Bununla birlikte, değerli hiçbir şey yitirilmemiş-
tir. Siz hâlâ kendinizsiniz. Aslında, eskisine kıyasla çok

45
Şimdi'nin Çücü - Uygulama

daha tam bir biçimde kendinizsiniz. Daha doğrusu, siz


ancak şimdi gerçekten kendiniz olabilirsiniz.
*# *

GEÇMİŞ SİZİN HUZURUNUZDA


VARLIĞINI SÜRDÜREMEZ

içinizdeki bilinçsiz geçmiş hakkında her neyi bilmeniz


gerekiyorsa, şimdiki anın zorluklan, mücadeleleri onu
ortaya çıkaracaktır. Eğer siz geçmişe dalarsanız, o dip­
siz bir kuyu haline gelecektir. Daima daha fazlası var­
dır. Siz geçmişi anlamak ya da ondan kurtulmak için
daha fazla zamana ihtiyacınızın olduğunu, bir başka de­
yişle, geleceğin sizi eninde sonunda geçmişten kurtara­
cağını düşünebilirsiniz. Bu bir illüzyondur. Sadece şim­
di sizi geçmişten kurtarabilir. Daha fazla zaman sizi za­
mandan kurtaramaz.
Şimdi'nin gücüne erişin. Anahtar budur. Şimdi'nin
gücü mevcudiyetinizin gücünden, yani, bilincinizin dü­
şünce formlanndan kurtulmasından başka bir şey değil­
dir. Bu yüzden geçmişle şimdi başa çıkın. Geçmişe
daha fazla dikkat verdikçe, onu daha çok güçlendirirsi­
niz, ve ondan bir "benlik" yaratma olasılığınız artar.
Yanlış anlamayın: Dikkat gereklidir, ama geçmişe
geçmiş olarak değil. Dikkatinizi şimdi'ye verin; dikkati­
nizi şimdi ortaya çıkan davranışınıza, tepkilerinize, ruh
hallerinize, düşüncelerinize, duygularınıza, korkularını­
za ve arzulannıza verin. İçinizde geçmiş vardır. Eğer
siz tüm bu şeyleri eleştirel ya da analitik olarak değil,
yargılamadan izleyecek kadar orada yeterince mevcut

46
• B ö lü m 4

olabilirseniz, o zaman geçmişle başa çıkıyor ve onu


mevcudiyetinizin gücüyle ortadan kaldırıyor olursunuz.
Siz kendinizi geçmişe giderek bulamazsınız. Siz
kendinizi şimdi'ye gelerek bulursunuz.

47
BÖUJM5

GÜZELLİK MEVCUDİYETİNİZİN
SESSİZUGİNDE ORTAYA ÇIKAR

Doğanın güzelliğinin, ihtişamının, kutsallığının farkına


varmak için orada mevcut olmak gerekir. Siz hiç berrak
bir gecede uzayın sonsuzluğuna gözlerinizi dikip de,
onun mutlak sessizliği ve aklahayale sığmaz enginliği
karşısında huşu içinde kaldınız mı? Ormanda akan bir
derenin sesini hiç gerçekten dini ediniz mi? Y a da sessiz
bir yaz akşamı alacakaranlıkta öten bir kuşun sesini?
Böyle şeylerin farkında olmak için, zihnin sessiz­
leşmesi gerekir. Sizin sorunlardan, geçmiş ve gelecek­
ten, tüm bilginizden oluşan kişisel yükünüzü bir an ol­
sun bırakmanız gerekir; aksi takdirde, bakar ama gör­
mez, duyar ama işitmezsiniz. Burada tüm mevcudiyeti­
niz gerekir.

DIŞSAL FORMLARIN GÜZELLİĞİNİN ÖTESİNDE, bu­


rada daha fazla bir şey vardır: bu isimlendiri-
lemez, sözle anlatılamaz olan, derin, içsel ve
kutsal bir özdür. Her ne zaman her nerede bir
güzellik varsa, bu içsel öz bir biçimde ışık sa­
çar. Ancak orada mevcut olduğunuzda, o ken­
disini gözlerinizin önüne serer.

49
Şimdi'nin Ç ücö- Zb/gufama

Bu isimsiz öz ve sizin mevcudiyetiniz bir


ve aynı olabilir mi?
Sizin mevcudiyetiniz olmadan o orada ola­
bilir mi?
Ona derinlemesine girin. Bunu kendiniz bu­
lun.
** *

SAF BİLİNÇ İDRAK ETMEK


Her ne zaman zihninizi izlerseniz, bilinci zihin formla­
rından geri çeker, ona tekrar sahip çıkarsınız, ki bilinç o
zaman izleyici ya da tanık haline gelir. Sonuçta, izleyici
-formun ötesindeki saf bilinç- daha güçlü, zihinsel olu­
şumlar da daha zayıf hale gelir.
Biz zihni izlemekten söz ederken gerçekten koz­
mik öneme sahip bir olayı kişiselleştiriyoruz: Sizin va­
sıtanızla, bilinç formla özdeşleşme rüyasından uyanıyor
ve formdan geri çekiliyor. Bu kronolojik zamana göre
büyük olasılıkla hâlâ uzak gelecekte bulunan bir olayın
habercisi, ama aynı zamanda şimdiden onun bir parça­
sıdır. Bu olaya "dünyanın sonu" denir.

GÜNLÜK YAŞAMDA MEVCUT KALMAK İÇİN, ken­


di içinizde derin bir biçimde köklenmeniz ya­
rarlı olur; aksi takdirde, inanılmaz bir devinir-
lik ve hıza sahip olan zihin sizi azgın bir nehir
gibi sürükleyip götürecektir.
Bu tamamen bedeninizde bulunmak anla­
mına gelir. Dikkatinizin bir kısmının daima

11850
‘B öC ü m 5

bedeninizin içsel enerji alanında bulunması


anlamına gelir. Bedeni içten doğru hissetmek
anlamına gelir. Beden farkındalığı sizi anda-
mevcut tutar. O sizi Şimdi’ye demirler.

Görüp dokunabildiğiniz beden sizi Var’lığa götüre­


mez. O elle tutulur gözle görülür beden sadece bir dış
kabuktur, ya da daha doğrusu, daha derin bir realitenin
sınırlı ve çarpıtılmış bir algısıdır. Sizin doğal halinizde,
Var'lığa bağlı olma hali içinde, bu daha derin realite her
an, görünmez içsel beden, içinizdeki yaşam verici mev­
cudiyet olarak hissedilebilir. Böylece, "bedende bulun­
mak" bedeni içten doğru hissetmek, bedenin içindeki
yaşamı hissetmek ve böylece dışsal formun ötesinde ol­
duğunuzu bilmektir.
Tüm dikkatinizi zihniniz aldığı sürece sizin Var'
lıkla bağınız kesilir. Bu olduğunda -ve bu çoğu insan
için sürekli olarak olur- siz bedeninizde değilsinizdir.
Zihin tüm bilincinizi emer ve onu zihin malzemesine
dönüştürür. Böylece siz düşünmeyi durduramazsınız.
Var’lığın bilincine varmak için, bilinci zihinden
geri istemeniz, ona yeniden sahip çıkmanız gerekir. Bu
sizin ruhsal yolculuğunuzdaki en asli, en gerekli gö­
revlerden biridir. O daha önce yararsız, boş ve kesinti­
siz düşünme kapanına kısılmış büyük miktarlarda bilin­
ci serbest bırakacaktır. Bunu yapmanın çok etkili bir
yolu dikkatinizin odağını düşünmekten alıp, bedene -
Var'lığın hemen, fiziksel bedene yaşam veren görün­
mez enerji alanı olarak hissedilebileceği yere- yönelt­
mektir.
Ş im d i'n in Ç ü c ü - U y g u la m a

İÇSEL BEDENLE BAĞ KURMAK

Lütfen bunu şimdi deneyin. Bu uygulama için gözleri­


nizi kapamanız yararlı olabilir. Daha sonra, "bedende
olma" doğal ve kolay hale geldiğinde, bu artık gerekli
olmayacaktır.

DİKKATİNİZİ BEDENİNİZE YÖNELTİN. Onu içten


doğru hissedin. O canlı mı? Ellerinizde, kolla­
rınızda, bacaklarınızda, ayaklarınızda, karnı­
nızda, göğsünüzde yaşam var mı?
Tüm bedeni kaplayan ve her organa ve her
hücreye canlı bir yaşam veren süptil enerji
alanını hissedebiliyor musunuz? Onu aynı an­
da bedeninizin her bölümünde tek bir eneıji
alanı olarak hissedebiliyor musunuz?
Birkaç dakika kadar içsel bedeninizin ver­
diği his üzerinde odaklanın. Onun hakkında
düşünmeye başlamayın. Onu hissedin.

Ona ne kadar çok dikkat verirseniz, bu his o kadar


berrak ve güçlü hale gelecektir. Bu her hücrenin sanki
daha canlı bir hale gelmesi gibi bir his verecektir, ve
eğer güçlü bir görme duyusuna sahipseniz, bedeninizin
ışıldamaya başladığını görebilirsiniz. Böyle bir görün­
tünün size geçici olarak yardımcı olmasına karşın, bu
süreçte görüntüden çok hisse dikkat edin. Bir görüntü,
ne kadar güzel ya da güçlü olursa olsun, çoktan form
olarak tanımlanmıştır, dolayısıyla daha derin bir biçim­
de nüfuz edecek daha az alan vardır.

52
'Bölüm 5
BEDENE DERİNLEMESİNE GİRMEK

Bedene daha da derinlemesine girmek için şu meditas-


yonu deneyin. Bunun uzun sürmesi gerekmez. On-on-
beş dakikayeterlidir.

ÖNCE GELEN TELEFONLARIN YA DA BAŞKA İN­


SANLARIN SİZİ RAHATSIZ EDEMEYECEĞİ bir yere
çekilin. Bir sandalyeye oturun, ama geriye
yaslanmayın. Omurganızı dik tutun. Bu sizin
uyanık kalmanıza yardımcı olacaktır. Ya da
kendi sevdiğiniz meditasyon oturuşunu seçin.
Bedeninizin gevşemiş olduğundan emin
olun. Gözlerinizi kapayın. Biıkaç derin nefes
alın. Kamınızdan doğru nefes alıp verin. O-
nun her nefes alıp verişte nasıl hafifçe geniş­
leyip büzüldüğünü gözlemleyin.
Sonra bedenin tüm içsel enerji alanının far­
kında olun. Onun hakkında düşünmeyin, onu
hissedin. Bunu yaparak, bilinci zihinden geri
çekmiş, ona yeniden sahip çıkmış olursunuz.
Eğer onu yararlı buluyorsanız, daha önce tarif
ettiğim "ışık" imgelemesini kullanın.
İçsel bedeni berrak bir biçimde tek bir ener­
ji alanı olarak hissedebildiğinizde, eğer müm­
künse, her türlü görsel imgeyi bırakın ve sade­
ce his üzerinde odaklanın. Eğer yapabilirse­
niz, fiziksel bedenle ilgili hâlâ sahip olabile­
ceğiniz her türlü görsel imgeyi de bırakın. Bu
durumda geriye kalan tek şey herşeyi-kapsa-

53
Şimdi'nin Çücü - Ztygufama

yan bir mevcudiyet ya da "var'lık" duygusu­


dur, ve içsel beden sınırsız olarak hissedilir.
Sonra dikkatinizi bu hisse daha da derin bir
biçimde verin. Onunla bir olun. Enerji alanı
ile birleşin, öyle ki artık gözleyen ile gözlem­
lenen, siz ve beden arasında bir ayrılık kal­
masın, böyle bir dualite algılanmasın. Bu du­
rumda içsel ile dışsal olan arasındaki ayrım ve
fark da ortadan kalkar, böylece artık ayrı bir
içsel beden kalmaz. Siz bedene derinlemesine
girerek, bedeni aşarsınız.
Bu saf Var'lık âleminde rahat ettiğiniz, iste­
diğiniz kadar kalın; sonra yine fiziksel bede­
nin, nefes alıp verişinizin ve fiziksel duyum­
ların farkına varın, ve gözlerinizi açın. Bir­
kaç dakika kadar çevrenizdeki şeylere medita-
tif bir biçimde, yani onları zihnen etiketleme­
den bakın, ve bu sırada içsel bedeni hissetme­
ye devam edin.

Bu formsuz âleme girmek gerçekten özgürleştiri-


cidir. O sizi formun ve formla özdeşleşmenin esaretin­
den kurtarır. O parçalara, çokluğa ayrılmadan önceki,
ayrılıp farklılaşmamış hali içindeki yaşamdır. Biz ona
Tezahür-Etmemiş-Olan, her şeyin görünmez Kaynağı,
tüm varlıkların içindeki Var'lık diyebiliriz. O derin bir
sessizlik ve huzur, ama aym zamanda derin bir sevinç
ve yoğun bir canlılık âlemidir. Siz orada mevcut oldu­
ğunuz her an bu Kaynaktan yayılan ışığa, saf bilince bir
dereceye kadar "geçirgen" hale gelirsiniz. Ayrıca, ışığın

118 54
‘BöCöm5

gerçek sizden ayrı olmadığını, onun sizin ta özünüzü


oluşturduğunu da fark edersiniz.
Bilinciniz dışa doğru yöneldiğinde, zihin ve dünya
ortaya çıkar. O içe doğru yöneldiğinde, kendi Kaynağı­
nı idrak eder ve yuvaya, Tezahür-Etmemiş-Olana geri
döner.
Sonra, bilinciniz tezahür etmiş dünyaya geri dön­
düğünde, siz geçici olarak bıraktığınız form kimliğini
yeniden üstlenirsiniz. Sizin bir isminiz, bir geçmişiniz,
bir yaşam-durumunuz, bir geleceğiniz vardır. Ama, asli
bakımdan siz eskiden olduğunuz kişi değilsinizdir: Siz
içinizde, "bu dünyaya ait olmayan" (aslında sizden ayrı
olmadığı gibi, bu dünyadan da ayrı olmayan) bir reali­
teyi kısa bir süre için görmüşsünüzdür.
Şimdi ruhsal uygulamanız bu olsun:

YAŞAMINIZI SÜRDÜRÜRKEN, dikkatinizin yüzde


yüzünü dış dünyaya ve zihninize vermeyin.
Dikkatinizin bir kısmını içinizde tutun.
Günlük faaliyetlerle meşgulken bile, özel­
likle insanlarla ilişkileriniz sırasında ya da do­
ğayla ilişki kurarken içsel bedeni hissedin.
Onun derinlerindeki sessizliği ve devinimsiz-
liği hissedin. Kapıyı açık tutun.
Yaşamınız boyunca, Tezahür-Etmemiş-
Olan'm bilincinde olmak gerçekten mümkün­
dür. Onu geri plânda bir yerde derin bir huzur
duygusu, dışarıda her ne olursa olsun sizi asla
terk etmeyen bir sessizlik ve devinimsizlik
olarak hissedersiniz. Siz Tezahür-Etmemiş-
Şimdi'nin Çücü - Ztygufama

Olan ile tezahür etmiş olan arasında, Tanrı ile


dünya arasında bir köprü haline gelirsiniz.
Bu bizim aydınlanma dediğimiz, Kaynağa
bağlanma halidir.
♦* *

İÇİNİZDE DERİN BİR BİÇİMDE KÖKLENİN

Bunun anahtarı içsel bedeninizle kalıcı bir bağlantı


içinde bulunmak, onu her zaman hissetmektir. Bu hızla
derinleşecek ve yaşamınızı dönüşüme uğratacaktır. Bi­
lincinizi içsel bedene daha fazla yönelttiğinizde, onun
titreşim frekansı daha çok yükselecektir, bu bir elektrik
düğmesini çevirip akımı artırdığınızda loş bir ışığın da­
ha parlak hale gelmesine benzer. Bu yüksek eneıji dü­
zeyinde, olumsuzluk artık sizi etkileyemez, ve böylece
yaşamınıza bu daha yüksek frekansı yansıtan yeni ko­
şulları çekersiniz.
Eğer dikkatinizi bedende mümkün olduğunca çok
tutarsanız, Şimdi'de demirlem iş olursunuz. Böylece
kendinizi dış dünyada kaybetmez, kendinizi zihninizde
kaybetmezsiniz. Düşünceler ve duygular, korkular ve
arzular hâlâ belli bir dereceye kadar orada bulunabilir,
ama sizi ele geçirip yönetemezler.

LÜTFEN, ŞU ANDA DİKKATİNİZİN NEREDE BULUN­


DUĞUNU İNCELEYİN. Siz şu anda bir kitapta bu
sözleri okuyorsunuz. Dikkatinizin odağı bu-
dur. Ayrıca, çevrenizdeki şeylerin, diğer in­
sanların vs. de göreceli olarak farkındasınız.

118 56
BöCöm5
Dahası, burada okuduğunuz şeyle ilgili bir zi­
hinsel faaliyet, bir zihinsel yorum da olabilir.
Ancak, tüm bunların tüm dikkatinizi mas­
setmesine gerek yoktur. Aynı zamanda içsel
bedeninizle temasta olup olamayacağınızı gö­
rün. Dikkatinizin bir bölümünü içinizde tutun.
Onun tümüyle dışarı akmasına izin vermeyin.
Tüm bedeninizi, tek bir enerji alanı olarak, iç­
ten doğru hissedin. Bu tüm bedeninizle dinli­
yor ya da okuyor olmanız gibidir. Lütfen, ge­
lecek günlerde ve haftalarda bunu uygulayın.
Tüm dikkatinizi zihne ve dış dünyaya ver­
meyin. Elbette yaptığınız şey üzerinde odak­
lanın, ama aynı zamanda mümkün olan her an
içsel bedeni de hissedin. İçinizde köklenmiş
halde kalın. Sonra bunun bilinç halinizi ve
yaptığınız şeyin niteliğini, kalitesini nasıl de­
ğiştirdiğini gözlemleyin.

Lütfen, söylediklerimi öylece kabul ya da ret etme­


yin. Onları sınayın.

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRMEK

Bağışıklık sisteminizi güçlendirme ihtiyacı duyduğu­


nuzda yapabileceğiniz basit ama güçlü bir şifa meditas-
yonu vardır. O özellikle bir hastalığın ilk belirtilerini
hissettiğinizde yapılırsa etkili olur, ama eğer onu sık
aralıklarla ve yoğun bir odaklanmayla yaparsanız ilerle­
Şimdi'nin Çücü- Zlygufama

miş hastalıklarda da işe yarar. O ayrıca enerji alanınızı


karıştıran herhangi bir olumsuzluk formunu da etkisiz
kılabilir.
Ancak, o anbean bedende bulunma uygulamasının
yerine geçirilebilecek bir şey değildir; aksi takdirde,
onun etkisi geçici olacaktır. İşte bu meditasyon:

BİRKAÇ DAKİKA BOŞ KALDIĞINIZDA, ve özellikle


gece uykuya dalmadan önce son şey, ve sabah
yataktan kalkmadan önce ilk şey olarak, bede­
ninizi bilinçle "doldurun." Gözlerinizi kapa­
yın. Sırt üstü uzanın. Önce dikkatinizi bedeni­
nizin değişik bölümlerinde, ellerinizde, ayak­
larınızda, kollarınızda, bacaklarınızda, kamı­
nızda, göğsünüzde, başınızda vs. odaklayın.
Yaşam enerjisini bu bölümlerin içinde müm­
kün olduğunca yoğun bir biçimde hissedin.
Her bölüm üzerinde en az on-beş saniye kadar
odaklanın.

Sonra dikkatinizi bedeninizde, ayaklardan


başa, baştan ayaklara birkaç kez bir dalga gibi
dolaştırın. Bunun sadece bir dakikanızı alması
gerekir. Bundan sonra, içsel bedeninizi bir bü­
tün olarak, tek bir enerji alanı olarak hissedin.
Birkaç dakika kadar bu hissi sürdürün.
Bu zaman esnasında yoğun bir biçimde
mevcut olun, bedeninizin her hücresinde mev­
cut olun.

118
'BöCüm 5

Eğer zihin ara sıra dikkatinizi bedenden çekmeyi


başarır ve siz kendinizi bir düşüncede kaybederseniz al­
dırmayın. Bunun olduğunu fark eder etmez, dikkatinizi
yine içsel bedene yöneltin.
* **

ZİHNİN YARATICI KULLANIMI


Eğer zihninizi belli bir amaçla kullanmamz gerekiyor­
sa, onu içsel bedeninizle birlikte kullanın. Ancak dü­
şünce olmadan bilinçli olabiliyorsanız zihninizi yaratıcı
bir biçimde kullanabilirsiniz, ve bu hal içine en kolay
bedeniniz vasıtasıyla girebilirsiniz.

HER NE ZAMAN BİR YANITA, BİR ÇÖZÜME, YA


DA YARATICI BİR FİKRE İHTİYAÇ DUYARSANIZ,
dikkatinizi içsel enerji alanınızda odaklayarak
bir süre için düşünmeyi bırakın. Sessizliğin
farkında olun.
Yeniden düşünmeye başladığınızda, bu taze
ve yaratıcı bir düşünme olacaktır. Herhangi
bir düşünce faaliyeti içindeyken, birkaç daki­
kada bir düşünme ile içsel dinleme, içsel ses­
sizlik arasında gidip gelmeyi bir alışkanlık ha­
line getirin.
Yani, sadece kafanızla değil, tüm bedeni­
nizle düşünün.

** *

59
Şimdi'nin Çücü- Uygulama

NEFESİN SİZİ BEDENE SOKMASINA İZİN VERİN


İçsel bedenle temas kurmakta zorlandığınız anlarda, ön­
ce nefes alıp verişiniz üzerinde odaklanmanız genelde
daha kolay olur. Kendi başına güçlü b ir meditasyon
olan b ilin ç li nefes alıp verme sizi yavaş yavaş bedenle
temasa sokacaktır.

O BEDENİNİZE GİRİP ÇIKARKEN, NEFESİ DİKKATİ­


NİZLE TAKİP EDİN. H er nefes alıp verişte karnı­
nızın hafifçe genişleyip büzüldüğünü hisse­
din.
Eğer gözünüzde canlandırm ayı kolay bulu­
yorsanız, gözlerinizi kapayın, ışık la kuşatıldı­
ğ ın ızı ya da ışıldayan bir maddeye, bir bilinç
denizine gömüldüğünüzü görün. Sonra bu ış ı­
ğı nefes alırken içinize çekin. B u ışıldayan
maddenin bedeninizi doldurduğunu ve onu da
ışıldar hale getirdiğini hissedin.
Sonra yavaş yavaş bu his üzerinde daha çok
odaklanın. Bu sırada hiçbir görsel imgeye
bağlanm ayın. Şim di siz artık bedeninizdesi-
niz. Siz Şim di'nin gücüne eriştiniz.

60
İKİNCİ KISIM

SPİRhrÜEL UYGULAMA
OLARAK İLİŞKİLER

61
Sevgi bir Varlık halidir.
Sevginiz dışarıda değil, içinizin derinlikler indedir.
Siz onu asla yitiremezsiniz, ve o sizi terk edemez.
O bir başka bedene, bir dışsalforma bağlı değildir.

62
BOLUM 6

ACI BEDENİNİ YO K ETMEK

İnsanın çektiği acının büyük bölümü gereksizdir. O,


gözlemlenmeyen zihin yaşam ınızı yönettiği sürece ken-
di-yarattığınız bir şeydir. Şim di yarattığınız acı daima,
olanı kabullenmemekten, olana b ilin çsiz bir biçimde d i­
renmekten kaynaklanır.
Düşünce düzeyinde, direnme bir yargı biçim idir.
Duygusal düzeyde, o bir olum suzluk biçim idir. A c ın ın
yoğunluğu şim diki âna karşı direnmenin derecesine
bağlıdır, ve bu da zihninizle ne kadar güçlü bir biçim de
özdeşleştiğinize bağlıdır. Z ih in daima Şim di'yi yadsı­
maya ve ondan kaçm aya çalışır.
B ir başka deyişle, zihninizle ne kadar çok özdeş­
leşirseniz, o kadar çok acı çekersiniz. Y a da onu şöyle
koyab iliriz: Şim di'yi ne kadar çok onurlandırır ve kabul
ederseniz, acıdan, ıstıraptan -ve egosal zihinden- o ka­
dar çok kurtulursunuz.
Bazı spiritüel öğretiler tüm acının aslında bir illü z ­
yon olduğunu söyler, ve bu gerçektir. Burada mesele
şudur: Bu sizin için gerçek m idir? Salt inanç onu ger­
çek kılm az. Siz yaşam ınızın geriye kalan kısm ında acı
çekip, bir yandan da onun bir illüzyo n olduğunu söyle-

63
Şimdi'nin gücü - llyguCama

yip durmak istiyor musunuz? Bu sizi acıdan kurtarır


mı? Burada bizi ilgilendiren şey sizin bu gerçeği nasıl
gerçekleştirebileceğiniz, onu kendi deneyiminizde nasıl
gerçek kılabileceğinizde.
Siz zihninizle özdeşleştiğiniz sürece, ya da spiritü-
el bir deyişle, bilinçsiz olduğunuz sürece acı kaçınıl­
mazdır. Ben burada, aslında, fiziksel acmm ve hastalı­
ğın da ana nedeni olan duygusal acıdan söz ediyorum.
İçerleme, nefret, kendine-acıma, suçluluk duygusu, öf­
ke, depresyon, kıskançlık, ve en hafif sinirlenme bile
bir acı biçimidir. Ve her haz ya da duygusal yükseklik,
içinde -ayrılmaz zıddı olan ve zamanla tezahür edecek
olan- acının tohumunu taşır.
"Kafayı bulmak" için uyuşturucu kullanmış olan
herkes o sırada duyulan yüksek hazzın eninde sonunda
düşük bir hale dönüşeceğini, hazzın bir biçimde acıya
dönüşeceğini bilir. Birçok insan ayrıca kendi deneyi­
minden yakın-mahrem bir ilişkinin nasıl kolayca ve
hızla bir haz kaynağı olmaktan çıkıp bir acı kaynağına
dönüşebileceğini bilir. Daha yüksek bir perspektiften
görüldüğünde, olumlu ve olumsuz kutuplar aynı para­
nın iki yüzüdür, her ikisi de altta yatan ve zihinle öz­
deşleşmiş egosal bilinç halinden aynlmaz acmm birer
parçasıdır.
Acınızın iki düzeyi vardır: şimdi yarattığınız acı,
ve geçmişten gelen ve hâlâ zihninizde ve bedeninizde
yaşayan acı.
Siz Şimdi'nin gücüne erişemediğiniz sürece, dene-
yimlediğiniz her duygusal acı geride içinizde yaşamayı
sürdüren bir acı kalıntısı bırakır. O zaten orada bulunan

64
HöCömö

geçmişin acısıyla birleşir, ve zihninize ve bedeninize


yerleşir. Buna, elbette, çocukluğunuzda çektiğiniz, içi­
ne doğduğunuz dünyanın bilinçsizliğinin neden olduğu
acı da dahildir.
Bu birikmiş acı, bedeninizi ve zihninizi işgal eden
olumsuz bir eneıji alanıdır. Eğer onu kendi başına bir
varlık, görünmez bir varlık olarak görürseniz, gerçeğe
çok yaklaşmış olursunuz. O duygusal acı-bedenidir.
Acı bedeni iki tarzda var olur: uykuda ve aktif. Bir
acı-bedeni zamanın yüzde doksanında uykuda olabilir;
ancak, o derin bir biçimde mutsuz bir insanda yüzde
yüze kadar aktif olabilir. Bazı insanlar neredeyse tama­
men acı-bedeniyle yaşarken, diğerleri onu sadece yakın
ilişkilerde, ya da geçmişteki kayıp ve terk edilmeye, fi­
ziksel ve duygusal yaralara bağlı durumlarda deneyim-
leyebilirler.
Özellikle eğer o geçm işinizden kaynaklanan bir acı
kalıbıyla rezonanstaysa, onu her şey aktive edebilir. O
uyku aşamasından uyanmaya hazır olduğunda, bir dü­
şünce, ya da size yakın biri tarafından söylenen masum
bir söz bile onu aktive edebilir.

ACI BEDENİYLE ÖZDEŞLEŞMEYİ KIRMAK

ACI-BEDENİ ONU DİREKT OLARAK GÖZLEMLEME­


NİZİ ve onun ne olduğunu görmenizi istemez.
Onu gözlemlediğiniz, onun içinizdeki enerji
alanını hissettiğiniz, ve dikkatinizi ona yönelt-

65
Şimdi'nin ÇOcO - Ttygufama

tiğiniz anda, bu özdeşleşme kınlır. Böylece


daha yüksek bir bilinç boyutu gelir. Ben ona
anda mevcudiyet derim. Siz şimdi acı-bedeni-
nin tanığı ya da izleyicisisinizdir. Bu onun ar­
tık sizi "sizmiş gibi görünerek" kullanamaya­
cağı, ve kendisini sizin vasıtanızla tekrar dol­
duramayacağı anlamına gelir. Siz kendi en iç­
teki gücünüzü bulmuşsunuzdur.

Bazı acı-bedenleri, örneğin sızlanıp duran bir ço­


cuk gibi, sevimsiz ama nispeten zararsızdır. Diğerleri
ise acımasız ve yıkıcı canavarlardır. Bazılan fiziksel
olarak, birçoğu da duygusal olarak şiddetlidir. Bazılan
çevrenizde bulunan ya da size yakın olan insanlara sal­
dırırken, diğerleri size, yani evsahiplerine saldırabilir.
O zaman yaşamınızla ilgili düşünceleriniz ve hisleriniz
derin bir biçimde olumsuz ve kendini-yıkıcı hale gelir.
H astalıklar ve kazalar çoğunlukla bu şekilde yaratılır.
Bazı acı-bedenleri evsahiplerini intihara bile sürükler.
Siz bir insanı tanıdığınızı düşünürken ve birden bu
yabancı, iğrenç yaratıkla ilk kez yüz yüze geldiğinizde,
büyük bir şok yaşarsınız. Ancak, bunu kendinizde göz-'
lemlemeniz bir başkasında gözlemlemenizden daha
önemlidir.

KENDİNİZDE, HER NE ŞEKİLDE OLURSA OLSUN,


HERHANGİ BİR MUTSUZLUK BEÜRTİSİNİ GÖZLEM­
LEYİN, o uyanan acı-bedeni olabilir. Bu sinir­
lenme, sabırsızlık, sıkıntılı bir ruh hali, incit­
me arzusu, öfke, hiddet, depresyon, ilişkiniz-
118
BöCün5
de bir dram yaratma ihtiyacı vs. olabilir. O
uyku halinden uyandığı anda onu yakalayın.

Acı-bedeni, var olan diğer her varlık gibi, varlığını


sürdürmek ister, ve ancak sizin onunla bilinçsizce öz­
deşleşmenizi sağlayabilirse varlığını sürdürebilir. O
sonra ayaklanıp sizi ele geçirebilir, "siz olur" ve sizin
vasıtanızla yaşar.
Onun sizin vasıtanızla "beslenmeye" ihtiyacı var­
dır. O kendi türündeki eneıjiyle rezonansa giren her tür­
lü deneyimle beslenecektir; bu daha fazla acı yaratan
herhangi bir şey -öfke, yıkıcılık, nefret, üzüntü, duygu­
sal dram, şiddet, hatta hastalık- olabilir. Böylece acı-
bedeni, sizi ele geçirdiğinde, yaşamınızda kendi enerji
frekansını geri yansıtan, beslenebileceği bir durum ya­
ratacaktır. Acı sadece acıyla beslenebilir. Acı sevinçle
beslenemez. O sevinci gerçekten sindirilemez bulur.
Bir kez acı-bedeni sizi ele geçirdiğinde, siz daha
fazla acı istersiniz. Siz bir kurban ya da kurban-eden
haline gelirsiniz. Acı vermek, ya da acı çekmek istersi­
niz, veya her ikisini birden istersiniz. İkisi arasında as­
lında çok fark yoktur. Elbette, siz bunun farkında de-
ğilsinizdir, ve acı istemediğinizi hararetle iddia edecek-
sinizdir. Ama, yakından baktığınızda, düşünce ve dav­
ranış biçiminizin acıyı -kendiniz ve başkaları için- sür­
dürecek şekilde olduğunu göreceksiniz. Eğer bunun
gerçekten bilincinde olsaydınız, bu kalıp yok olup gi­
derdi, çünkü daha fazla acı istemek deliliktir, ve hiç
kimse bilinçli olarak deli değildir.

67
Şimdi'tıin Çücü-TIyg uCama
Egonun karanlık bir gölgesi olan acı-bedeni as­
lında bilincinizin ışığından korkar. O keşfedilmekten
korkar. Onun varlığını sürdürmesi sizin onunla bilinç­
sizce özdeşleşmenize, ve içinizde yaşayan acıyla yüz­
leşmekten bilinçsizce korkmanıza bağlıdır. Ama, eğer
onunla yüzleşmezseniz, eğer bilincinizin ışığını acıya
yöneltmezseniz, onu tekrar tekrar yaşamaya zorlanırsı­
nız.
Acı-bedeni size bakmaya dayanamayacağınız teh­
likeli bir canavar gibi görünebilir, ama sizi temin ede­
rim ki, o sizin mevcudiyetinizin gücüne galip gelem e­
yecek asılsız bir hayalettir.

SİZ ÖZDEŞLEŞMEYİ KIRMAYA BAŞLAYIP, İZLEYİCİ


HALİNE GELDİĞİNİZDE, acı-bedeni bir süre daha
işlemeye devam edip sizi onunla tekrar özdeş­
leşmeniz için kandırmaya çalışacaktır. Sizin
artık onunla özdeşleşerek ona eneıji verme­
menize rağmen, o -artık itilmese de bir süre
dönmeyi sürdürecek olan bir çıkrık gibi- belli
bir devingenliğe sahiptir. Bu aşamada, o bede­
nin değişik yerlerinde ağrılar ve acılar da ya­
ratabilir, ama bunlar kalıcı değildir.
Orada mevcut olun, bilinçli kaim, içsel ala­
nınızın daima-tetik ve uyanık koruyucusu
olun. Sizin acı-bedenini direkt olarak izleyebi­
lecek ve onun enerjisini hissedebilecek kadar
orada mevcut olmanız gerekir. O zaman o si­
zin düşünüşünüzü kontrol edemez.
Düşünüşünüz acı-bedeninin enerji alanına uyum-

68
HöCümö

landığı anda, siz onunla özdeşleşir ve onu yine düşün­


celerinizle besliyor olursunuz. Örneğin, eğer öfke acı-
bedeninin hâkim enerji titreşimiyse ve siz öfkeli düşün­
celer düşünüyor, birinin size yapmış olduğu şey ya da
sizin ona ne yapacağınız üzerinde duruyorsanız, o za­
man siz bilinçsiz hale gelmişsinizdir, ve acı-bedeni
"siz" haline gelmiştir. Öfkenin olduğu her yerde, daima
altta yatan bir acı vardır.
Ya da karanlık bir ruh hali üzerinize çöküp de, siz
olumsuz bir zihin-kalıbına girmeye ve yaşamınızın ne
kadar berbat olduğunu düşünmeye başladığınızda, dü­
şünüşünüz acı-bedenine uyumlanmış, ve siz bilinçsiz,
ve acı-bedeninin saldırısına açık hale gelmiş olursunuz.
Burada ben "bilinçsiz" sözcüğünü bir zihinsel ya
da duygusal kalıpla özdeşleşme anlamında kullanıyo­
rum. O izleyici'nin tümüyle yokluğu anlamına gelir.
♦ ♦♦

ISTIRABI BİLİNCE DÖNÜŞTÜRMEK


Sürdürülen bilinçli dikkat acı-bedeni ile düşünce süreç­
leriniz arasındaki bağı koparır ve değişim-dönüşüm sü­
recini başlatır. Bu, acının bilincinizin ateşinin yakıtı ha­
line gelmesi gibidir, o zaman o daha parlak bir biçimde
yanar.
Bu kadim simya sanatının ezoterik anlamıdır: bu,
adi metalin altına, ıstırabın bilince dönüştürülmesidir.
Böylece, içsel bölünme şifa bulur, ve siz tekrar bütün
hale gelirsiniz. O zaman size düşen sorumluluk daha
fazla acı yaratmamaktır.

69
Şimdi'nin Çücü - Zlygufama

DİKKATİNİZİ İÇİNİZDEKİ HİSTE ODAKLAYIN.


Onun acı-bedeni olduğunu bilin. Onun orada
olduğunu kabul edin. Onun hakkında düşün­
meyin, hissetmenin düşünmeye dönüşmesine
izin vermeyin. Yargılamayın ya da analiz et­
meyin. Ondan kendinize bir kimlik yaratma­
yın. Orada mevcut kaim, ve içinizde olup bi­
tenin gözlemcisi olmayı sürdürün.
Sadece duygusal acının değil, ama aynı za­
manda "gözlemleyenin," sessiz izleyicinin de
farkında olun. Bu, Şimdi'nin gücü, kendi bi­
linçli mevcudiyetinizin gücüdür. Sonra neler
olduğunu görün.

ACI-BEDENİYLE EGO ÖZDEŞLEMESİ


Az önce tarif ettiğim süreç, çok derin bir biçimde güç­
lü, ancak basit bir süreçtir. O bir çocuğa bile öğretile­
bilir, ve inşallah bir gün çocukların okulda öğrendik­
leri ilk şeylerden biri olacaktır. Bir kez siz içinizde olup
bitenin izleyicisi olarak orada mevcut olma temel pren­
sibini anladığınızda -ve onu deneyimleyerek "anladığı­
nızda"- en etkili değişim-dönüşüm vasıtası hizmetiniz­
de olur.

Bu, acıyla özdeşleşmeyi kırma sürecinde yoğun bir


içsel dirençle karşılaşabileceğinizi yadsımak değildir,
özellikle eğer yaşamınızın büyük bölümünü duygusal
acı-bedeninizle özdeşleşerek geçirmişseniz ve benlik
duygunuzun bütünü ya da büyük bir bölümü ona yatı-

118
'BöCümö

nm yapmışsa böyle bir dirençle karşılaşabilirsiniz. Bu


özdeşleşme ve yatırım sizin acı-bedeninizden mutsuz
bir benlik yaratmış, ve bu zihin-ürünü kurgunun gerçek
siz olduğuna inanmış olduğunuz anlamına gelir. Bu du­
rumda, kimliğinizi yitirme konusundaki bilinçsiz korku
bu özdeşleşmenin kırılmasına karşı güçlü bir direnç ya­
ratacaktır. Bir başka deyişle, siz bilinmeyene bir sıçra­
ma yapıp, aşina olduğunuz mutsuz benliği yitirmeyi gö­
ze almaktansa, acı içinde olmayı -acı-bedeni olmayı-
tercih edebilirsiniz.

KENDİ İÇİNİZDEKİ DİRENCİ GÖZLEMLEYİN. Acını­


za bağlılığınızı gözlemleyin Çok uyanık olun.
Mutsuz olmaktan aldığınız garip zevki göz­
lemleyin. Onun hakkında konuşma ya da onu
düşünme dürtüsünü, içinizden gelen bu zorla­
yıcı hissi gözlemleyin. Eğer bu direnci bilinçli
hale getirirseniz o ortadan kalkacaktır.
O zaman dikkatinizi acı-bedenine yönelte­
bilir, orada tanık olarak mevcut olabilir, ve
böylece onun değişim-dönüşümünü başlata­
bilirsiniz.

Bunu sadece siz yapabilirsiniz. Hiç kimse onu si­


zin için yapamaz. Ama, eğer gerçekten bilinçli birini
bulabilecek kadar şanslıysanız, eğer o insanla birlikte
olabilir ve ona mevcudiyet hali içinde katılabilirseniz,
bu yararlı olabilir ve süreci hızlandırabilir. Bu yolla,
sizin kendi ışığınız hızla güçlenecektir.
Bir odun hararetle yanan bir başka odunun yanına

71
Şimdi'ninÇücü - HyguCama

konduğunda, ve bir süre sonra onlar tekrar birbirlerin­


den ayrıldıklarında, birinci odun çok daha büyük bir ha­
raretle yanıyor olacaktır. Ne de olsa, bu aynı ateştir.
Böyle bir ateş olmak bir spiritüel öğretmenin işlevle­
rinden biridir. Bazı terapistler de, eğer zihin düzeyini
aşmışlarsa ve sizinle çalışırken yoğun bir bilinçli mev­
cudiyet halini yaratıp sürdürebiliyorlarsa, bu işlevi yeri­
ne getirebilirler.
Hatırlanacak ilk şey şudur: Kendinize acıdan bir
kimlik oluşturduğunuz sürece, ondan kurtulamazsınız.
Benlik duygunuzun bir bölümü duygusal acınıza yatı­
rım yaptığı sürece, siz o acıyı şifalandırmak için yaptı­
ğınız her girişime bilinçsiz olarak direnecek ya da onu
engelleyeceksinizdir.
Neden? Nedeni çok basittir, acı sizin asli bir par­
çanız haline geldiğinden, kendinizi eksiksiz bir biçimde
korumak istersiniz. Bu bilinçsiz bir süreçtir, ve onun
üstesinden gelmenin tek yolu onu bilinçli hale getir­
mektir.

MEVCUDİYETİNİZİN GÜCÜ

ACINIZA BAĞU OLDUĞUNUZU ya da daha önce


öyle olduğunuzu birden görmek gerçekten şok
edici bir idrak olabilir. Siz bunu idrak ettiği­
niz anda, bu bağı da koparırsınız.

Acı-bedeni bir varlık gibi sizin içinize geçici ola­


rak yerleşmiş bir enerji alanıdır. O kapana kısılmış ya­

72
Böfümö

şam enerjisidir, o artık akmayan enerjidir.


Kuşkusuz, acı-bedeni geçmişte vuku bulmuş belli
şeylerden ötürü oradadır. O sizin içinizde yaşayan geç­
miştir, ve eğer onunla özdeşleşirseniz, geçmişle özdeş­
leşmiş olursunuz. Bir kurban kimliği geçmişin şimdi'
den daha güçlü olduğu inancıdır, ki bu gerçeğin tam
tersidir. O, diğer insanların ve onların size yapmış ol­
dukları şeylerin sizin şimdi kim olduğunuzdan, duygu­
sal acınızdan ya da gerçek benliğiniz olamamanızdan
sorumlu oldukları inancıdır.
Gerçek şu ki, var olan tek güç bu anda bulunur: O
sizin mevcudiyetinizin gücüdür. Bir kez bunu bildiği­
nizde, şimdi içsel alanınızdan -başka kimsenin değil-
sizin sorumlu olduğunuzu ve geçmişin Şimdi'nin gücü­
ne üstün gelemeyeceğini de idrak edersiniz.
Bilinçsizlik onu yaratır; bilinç onu kendisine, yani
bilince dönüştürür. Aziz Petrus bu evrensel prensibi
çok güzel bir biçimde ifade etmiştir: "Her şey ışığa ma­
ruz kaldığında ortaya çıkar ve ışığa maruz kalan her şey
ışık haline gelir."
Siz nasıl karanlıkla savaşamazsanız, acı-bedeniyle
de savaşamazsınız. Bunu yapmaya çalışmak içsel ça­
tışma ve daha fazla acı yaratır. Onu izlemek, gözlem­
lemek yeterlidir. Onu izlemek, onu o anda olanın bir
parçası olarak kabul etmek anlamına gelir.

73
BÖLÜM 7

BAĞIMLILIK İLİŞKİLERİNDEN
AYDINLANMIŞ İLİŞKİLERE

SEVGİ / NEFRET İLİŞKİLERİ

Siz m evcudiyet b ilin ç frekansına girm edikçe, tüm iliş ­


kiler, özellikle yakın iliş k ile r derin b ir biçimde kusurlu
ve nihai olarak bozuk-işlevli olur. O nlar -örneğin, "aşık
olduğunuzda"- bir süre kusursuz görünebilir ama, de­
ğişmez bir biçim de, tartışmalar, çatışmalar, doyumsuz-
luk ve duygusal, hatta fizikse l şiddet giderek artan bir
sıklıkta meydana geldiğinde bu görünüşteki kusursuz­
luk bozulur.
Öyle görünüyor ki, "sevgi ilişkilerin in " çoğu çok
geçmeden sevgi/nefret ilişkilerine dönüşür. O zaman
sevgi en ufak bir darbede vahşi bir saldırıya, düşmanlık
hissine ya da sevgisizliğe dönüşebilir. Bu normal bir
durum olarak görülür.
Eğer ilişkilerinizde hem "sevgiyi," hem de sevgi­
nin zıddını -sa ld ırıy ı, duygusal şiddeti vs.- yaşıyorsa­
nız, o zaman büyük o lasılıkla, ego b ağlılığın ı ve ba­
ğ ım lılık yaratan yapışm ayı sevgiyle kanştırıyorsunuz-
dur. Siz partnerinizi bir an sevip de bir sonraki an ona
ŞimdFnin Çücü - Zlygufama

saldıramazsınız. Gerçek sevginin bir zıddı, bir karşıtı


yoktur. Eğer sizin "sevginizin" bir karşıtı varsa, o za­
man o sevgi değil, egonun daha tam ve daha derin bir
benlik duygusu için duyduğu güçlü ihtiyaçtır, ve diğer
insan bu ihtiyacı geçici bir süre için karşılar. O egonun
kurtuluşun yerine geçirdiği şeydir, ve kısa bir süre için
kurtuluş duygusu verir.
Ancak bir nokta gelir, partneriniz sizin (daha doğ­
rusu, egonuzun) ihtiyaçlarınızı karşılamayacak şekilde
davranır. Egosal bilincin asli bir parçası olan, ama "sev­
gi ilişkisi" tarafından örtülmüş olan korku, acı ve yok­
sunluk hisleri böylece tekrar ortaya çıkar.
Diğer her bağımlılıkta olduğu gibi, uyuşturucu
bulduğunuzda siz yükseklerde uçarsınız, ama değişmez
bir biçimde, bir zaman gelir, artık uyuşturucu işe yara­
maz olur.
O acı verici hisler yeniden ortaya çıktığında, onla­
rı eskisinden de daha güçlü bir biçimde hissedersiniz,
ve dahası, şimdi partnerinizi bu hislerin nedeni olarak
algılarsınız. Bu o hisleri dışa projekte ettiğiniz ve diğer
kişiye acınızın bir parçası olan vahşi bir şiddetle saldır­
dığınız anlamına gelir.
Bu saldın partnerinizin kendi acısını uyandırabilir,
ve o da size karşı saldırıda bulunabilir. Bu noktada ego
hâlâ, bilinçsiz bir biçimde, saldınsının ya da kurnazca
yönlendirme girişimlerinin partnerinizin davranışını de­
ğiştirmesini sağlayacak yeterli bir ceza olacağını um­
maktadır, böylece o bu insanı yine acınızı örtmek için
kullanabilecektir.
Her bağımlılık kendi acınızla yüzleşip onu aşmayı
118
BöCür>5
bilinçsiz olarak reddetmekten kaynaklanır. Her bağım­
lılık acıyla başlayıp acıyla biter. Bağımlı olduğunuz
madde her ne ise -bu alkol, yemek, yasal ya da yasadışı
uyuşturucular, veya bir kişi olabilir- siz acınızı örtmek
için bir şeyi ya da birini kullanmaktasmızdır.
İşte bu yüzden, başlangıçtaki mutluluk ve esrime
duygusu geçtikten sonra aşk ilişkilerinde bu kadar çok
mutsuzluk ve acı yaşanır. Acı ve mutsuzluğa neden
olan bu ilişkiler değildir. Onlar sizin içinizde zaten bu­
lunan acı ve mutsuzluğu ortaya çıkarır. Her bağımlılık
bunu yapar. Her bağımlılık artık sizin işinize yarama­
dığı bir noktaya erişir; o zaman acıyı her zamankinden
daha yoğun bir biçimde hissedersiniz.
Çoğu insanın daima şimdiki andan kaçmaya çalı­
şıp kurtuluşu gelecekte aramasının bir nedeni budur.
Eğer onlar dikkatlerini Şimdi'de odaklasalardı karşıla­
şabilecekleri ilk şey kendi acılarıdır, ve onların kork­
tuktan şey de budur. Ah, onlar Şimdi'de geçmişi ve
onun acısını ortadan kaldıran mevcudiyet gücüne, illüz­
yonu yok eden realiteye erişmenin ne kadar kolay oldu­
ğunu bir bilebilselerdi. Onlar kendi realitelerine ne ka­
dar yakın olduklarını, Tann'ya ne kadar yakın oldukla­
rını bir bilebilselerdi...
Acıdan kaçınmak için ilişkilerden kaçınmak da bir
çözüm değildir. Acı yine de oradadır. Üç yıl boyunca
ıssız bir adada yaşamak ya da odanıza kapanmak yeri­
ne, aynı süre içinde üç başansız ilişki yaşamak sizi
uyanmaya daha çok zorlayabilir. Ama, yalnızlığınıza
yoğun bir mevcudiyet getirebilirseniz, bu da işe yaraya­
caktır.

77
Şimdi'nin Çücü - Uygufama

BAGIMUUK İLİŞKİLERİNDEN AYDINLANMIŞ İLİŞKİLERE

İSTER YALNIZ, İSTER BİR PARTNERLE BİRLİKTE YAŞI­


YOR OLUN, anahtar budur: Dikkatinizi daha da
derin bir biçimde Şimdi'ye vererek orada
mevcut olmak ve bu mevcudiyeti yoğunlaş­
tırmak.
Sevginin gelişebilmesi için, mevcudiyetini­
zin ışığının yeterince güçlü olması gerekir ki
artık "düşünen" ya da acı-bedeni tarafından
ele geçirilmeyin ve onları kendiniz sanmayın.
Kendinizi düşünen'in altındaki Var'lık, zi­
hinsel gürültünün altındaki sessizlik, acının
altındaki sevgi ve sevinç olarak tanıyıp bil­
mek özgürlüktür, kurtuluştur, aydınlanmadır.

Acı-bedeni ile özdeşleşmeyi bırakmak acıya mev­


cudiyet getirmek ve böylece onu dönüşüme uğratmak­
tır. Düşünme ile özdeşleşmeyi bırakmak, düşünceleri­
nizin ve davranışınızın, özellikle de zihninizin tekrarla­
nan kalıplarının ve egonun oynadığı rollerin sessiz izle­
yicisi olmaktır.
Eğer siz ona "benlik" yatırımı yapmayı, onu "ben­
liğiniz" sanmayı bırakırsanız, zihin zorlayıcı niteliğini
yitirir, ki bu zorlayıcı nitelik temelde yargılamaya zor­
lanma, ve böylece olana direnmedir, ve bu da çatışma,
dram ve yeni acı yaratır. Aslında, bu yargılamayı olanı
kabullenme yoluyla bıraktığınız anda, zihninizden öz­
gürleşirsiniz. Böylece sevgiye, sevince, huzura yer
açarsınız.

118
BcCüm5
ÖNCE KENDİNİZİ YARGILAMAYI BIRAKIRSINIZ,
sonra da partnerinizi. Bir ilişkide değişim için
en büyük katalizör partnerinizi, yargılama ve
herhangi bir biçimde değiştirme ihtiyacı duy­
madan, olduğu gibi kabul etmektir.
Bu sizi hemen egonun ötesine götürür. Tüm
zihin oyunları ve bağımlılıktan kaynaklanan
tüm yapışma o zaman sona erer. Artık ortada
hiçbir kurban ya da kurban edilen, hiçbir suç­
layan ya da suçlanan yoktur.

Bu ayrıca tüm karşılıklı-bağımlılığın, bir başka­


sının bilinçsiz kalıbına çekilip böylece onun sürdürül­
mesini sağlamanın da sonudur. O zaman siz ya -sevgiy­
le- ayrılırsınız, ya da birlikte Şimdi'ye -Var'lığa- gide­
rek daha derin bir biçimde girersiniz. Bu, bu kadar basit
olabilir mi? Evet, bu, bu kadar basittir.
Sevgi bir Var'lık halidir. Sevginiz dışarıda değil,
içinizin derinliklerindedir. Siz onu asla yitiremezsiniz,
ve o sizi terk edemez. O bir başka bedene, bir dışsal
forma bağlı değildir.

MEVCUDİYETİNİZİN SESSİZLİĞİ İÇİNDE, siz kendi


formsuz ve sonsuz realitenizi fiziksel formu­
nuza yaşam veren tezahür-etmemiş-yaşam
olarak hissedebilirsiniz. O zaman aynı yaşa­
mı diğer her insanın ve yaratığın içinin derin­
liklerinde hissedebilirsiniz. Siz form ve ayrı­
lık perdesinin ötesine bakarsınız. Bu birliğin
idrakidir. Bu sevgidir.

79
Şimdi'nin Ç ücü- Zt/gufama

Kısa sevgi anlarının yaşanması mümkün olsa da,


siz zihinle özdeşleşmekten kalıcı bir biçimde kurtulma­
dıkça ve mevcudiyetiniz acı-bedenini ortadan kaldıra­
cak kadar yeterince yoğun olmadıkça, ya da siz en azın­
dan izleyici olarak orada mevcut olmadıkça sevgi geli­
şip çiçek açamaz. Ancak bunları yapabildiğinizde, acı-
bedeni sizi ele geçirip sevgiyi yok edemez.

SPİRTTÜEL UYGULAMA OLARAK İLİŞKİLER


İnsanlar giderek zihinleriyle daha çok özdeşleşirken,
çoğu ilişki Var'lıkta köklenmediğinden bir acı kayna­
ğına dönüşmekte ve onlara sorunlar ve çatışma hâkim
olmaktadır.
Eğer ilişkiler -bu zamanda yaptıkları gibi- egosal
zihin kalıplarını güçlendirip büyütüyor ve acı-bedenini
aktive ediyorlarsa, neden bu olgudan kaçmaya çalış-
maktansa onu kabul etmeyelim? İlişkilerden kaçınmak
ya da -sorunlarımıza bir çözüm, veya doyum bulma va­
sıtası olarak- ideal bir eşin hayaletinin peşinden koş­
mak yerine, neden bu olguyla işbirliği yapmayalım?
Olguların kabul ve tasdik edilmesiyle birlikte on­
lardan bir dereceye kadar özgürleşme de gelir.
Örneğin, siz uyumsuzluk bulunduğunu bildiğiniz­
de ve bu "bilişi" barındırdığınızda, bilişiniz yoluyla ye­
ni bir etken devreye girer, ve bu durumda uyumsuzluk
değişmeden kalamaz.

US
'BöCüm 5
SİZ HUZUR İÇİNDE OLMADIĞINIZI BİLDİĞİNİZDE,
bilişiniz huzursuzluğunuzu sevecen ve yumu­
şak bir kucaklayışla saran sessiz bir alan ya­
ratır ve sonra bu huzursuzluğu huzura dönüş­
türür.
İçsel değişim-dönüşüm söz konusu oldu­
ğunda, sizin onunla ilgili olarak yapabileceği­
niz bir şey yoktur. Siz kendinizi dönüşüme
uğratamazsınız, ve siz kesinlikle partnerinizi
ya da bir başka insanı dönüşüme uğratamaz-
sınız. Sizin yapabileceğiniz tek şey değişim -
dönüşümün meydana gelebileceği, inayet ve
sevginin girebileceği bir alan, bir boşluk ya­
ratmaktır.

Öyleyse ilişkiniz yürümediğinde, o sizin ve partne­


rinizin içindeki "deliliği" ortaya çıkardığında, buna
memnun olun. Bilinçsiz olan ışığa çıkarılmıştır. Bu bir
kurtuluş fırsatıdır.

HER AN O ANIN, ÖZELUKLE İÇSEL HALİNİZİN BİLİ­


ŞİNİ BARINDIRIN. Eğer öfke varsa öfkenin oldu­
ğunu bilin. Eğer kıskançlık, savunmacılık, tar­
tışma dürtüsü, haklı olma ihtiyacı, sevgi ve il­
gi talep eden bir içsel çocuk, ya da herhangi
bir duygusal acı varsa, o her neyse, o anın rea­
litesini bilin ve bu bilişi tutun.

İlişki o zaman sizin sadhana1mz, yani spiritüel uy­


gulamanız haline gelir. Eğer partnerinizde bilinçsiz

81
Şimdi'nin Çücü - Zlygufama

davranış gözlemlerseniz, onu bilişinizin sevecen kucak­


layışı içinde tutun ki tepki göstermeyesiniz.
Bilinçsizlik ve biliş uzun süre birlikte var olamaz;
biliş bilinçsizliği sergileyen kişide değil de sadece diğer
kişide bulunsa bile bu böyledir. Düşmanlığın ve saldırı­
nın ardında yatan enerji formu sevginin mevcudiyetini
kesinlikle dayanılmaz bulur. Siz sadece partnerinizin
bilinçsizliğine tepki gösterdiğinizde bile, kendiniz bi­
linçsiz hale gelirsiniz. Ama sonra tepkinizi bilmeyi ha­
tırladığınızda, hiçbir şey kaybedilmemiş olur.
Daha önce ilişkiler asla şimdi olduğu kadar sorun­
lu ve çatışmalı olmamıştır. Fark edebileceğiniz gibi,
ilişkiler sizi mutlu etmek ya da size doyum vermek için
yaşanmamaktadır. Eğer bir ilişki yoluyla kurtuluşa eriş­
menin peşinden koşmayı sürdürürseniz, tekrar tekrar
düş kırıklığına uğrarsınız. Ama, eğer ilişkinin sizi mut­
lu etmek yerine, bilinçlendirmek için var olduğunu ka­
bul ederseniz, o zaman ilişki size kurtuluşu sunacaktır,
ve o zaman siz bu dünyaya doğmak isteyen yüksek bi­
lince uyumlanacaksınız.
Eski kalıplara tutunanlar ise giderek artan bir acı,
şiddet, karmaşa, ve delilik yaşayacaklardır.
Yaşamınızı spiritüel bir uygulamaya dönüştürmek
için kaç kişi gerekir? Eğer partneriniz sizinle işbirliği
yapmazsa buna aldırmayın. Bu sandığınız kadar önemli
değildir. Akıllılık, bilinç bu dünyaya sadece sizin vası­
tanızla gelebilir. Sizin aydınlanmak için dünyanın akıllı
hale gelmesini, ya da bir başkasının bilinçlenmesini
beklemeniz gerekmez. Aksi takdirde sonsuza dek bek­
leyebilirsiniz.

118
Bc G h ) 5

Birbirinizi bilinçsiz olmakla suçlamayın. Siz tar­


tışmaya başladığınız anda, zihinsel bir pozisyonla öz­
deşleşmiş, ve şimdi sadece o pozisyonu değil, aynı za­
manda benlik duygunuzu da savunuyor olursunuz. Ego
devreye girmiştir. Siz bilinçsiz hale gelmişsinizdir. Za­
man zaman, partnerinize davranışının belli veçhelerini
göstermeniz uygun olabilir. Eğer çok uyanık, çok mev­
cut iseniz, bunu ego işe karışmadan, yani suçlamadan
ya da karşı tarafı haksız çıkarmadan yapabilirsiniz.
Partneriniz bilinçsiz bir biçimde davrandığında,
tüm yargıyı bir kenara bırakın. Yargılamak ya bir insa­
nın bilinçsiz davranışını onun gerçek kimliğiyle karış­
tırmak, ya da kendi bilinçsizliğinizi bir başka insana
projekte edip bunu onun gerçek kimliğiyle karıştır­
maktır.
Yargıyı bırakmanız, işlev bozukluğunu ve bilinç­
sizliği gördüğünüzde tanımayacağınız anlamına gel­
mez. O, "tepki ve yargı olmak" yerine, "biliş olmak"
anlamına gelir. O zaman ya tepkiden tümüyle kurtul­
muş olursunuz ya da tepki gösterebilir ama yine de biliş
olabilirsiniz, bu tepkinin izlendiği ve olmasına izin ve­
rildiği alandır. Böylece, karanlıkla savaşmak yerine, ışı­
ğı getirirsiniz, illüzyona tepki göstermek yerine, illüz­
yonu görür, ama aynı zamanda onun ötesini de görür­
sünüz.
Biliş olmak her şeyin ve herkesin nasılsa öyle ol­
masına izin veren sevecen bir mevcudiyet alanı yaratır.
Değişim-dönüşümün bundan daha büyük bir katalizörü
yoktur. Eğer bunu uygularsanız, partneriniz hem sizinle
hem de bilinçsiz kalamaz.

83
Şimdi'nin Çücü - 3/gufama

Eğer her ikiniz de ilişkinin spiritüel uygulamanız


olması konusunda anlaşırsanız, bu çok daha iyidir. O
zaman düşüncelerinizi ve histerinizi birbirinize, onlar
ortaya çıkar çıkmaz, bir tepki ortaya çıkar çıkmaz ifade
edebilirsiniz, ki böylece ifade edilmemiş ya da kabul ve
tasdik edilmemiş bir duygu veya yakınmanın güçlenip
büyüyebileceği bir zaman aralığı yaratmamış olursu­
nuz.

HİSSETTİĞİNİZ ŞEYİ SUÇLAMADAN İFADE ETMEYİ


ÖĞRENİN. Partnerinizi açık, savunmasız bir
biçimde dinlemeyi öğrenin.
Partnerinize kendisini ifade etme fırsatı ve­
rin. Orada mevcut olun. Suçlama, savunma,
saldırma -egoyu güçlendirmek, korumak ya
da onun ihtiyaçlarının karşılanmasını sağla­
mak için tasarlanmış tüm o kalıplar- o zaman
gereksiz hale gelecektir. Başkalarına -ve ken­
dinize- fırsat tanımak çok önemlidir. Onsuz
sevgi gelişemez.

İlişkileri yıkan iki etkeni ortadan kaldırdığınızda,


yani acı-bedeni dönüşüme uğratıldığında ve artık zihin­
le ve zihinsel-pozisyonlarla özdeşleşmediğinizde, ve
eğer partneriniz de aynı şeyi yaparsa, siz ilişkinin çiçek
açışının mutluluğunu yaşarsınız. Birbirinize kendi acı­
nızı ve bilinçsizliğinizi yansıtmak yerine, karşılıklı ba­
ğımlılık yaratan ego ihtiyaçlarınızı doyuma uğratmak
yerine, birbirinize içinizin derinliklerinde hissettiğiniz
sevgiyi, tüm-var-olanla birliğinizi idrak ettiğinizde ge­

118 84
'BöCüm5

len sevgiyi yansıtırsınız. Bu zıddı, karşıtı olmayan sev­


gidir.
Eğer siz özgürleştiğiniz halde partneriniz hâlâ zih­
ni ve acı-bedeniyle özdeşleşiyorsa, bu -sizin için değil,
ama onun için- büyük bir meydan okuma olacaktır. Ay­
dınlanmış bir insanla birlikte yaşamak kolay değildir,
ya da daha doğrusu, egonun bunu son derece tehdit edi­
ci bulması çok kolaydır.
Unutmayın ki ego, kimliğinin dayalı olduğu ayrılık
duygusunu güçlendirmek için sorunlara, çatışmaya ve
"düşmanlara" ihtiyaç duyar. Aydınlanmamış partnerin
zihni sabit pozisyonlarına direnilmediği için derin bir
biçimde bozguna uğrayacaktır, bu da onların kolayca
sarsılabilir ve zayıf hale gelmeleri, hatta tümüyle çök­
me "tehlikesiyle" karşı karşıya bulunmaları, bunun da
benliğin kaybıyla sonuçlanması anlamına gelir.
Acı-bedeni geri-besleme, tepki talep etmekte ve
onu alamamaktadır. Onun tartışma, dram ve çatışma ih­
tiyacı karşılanmamaktadır.
## #

KENDİNİZLE İLİŞKİDEN VAZGEÇMEK


Aydınlanmış olun ya da olmayın, siz ya bir erkeksiniz-
dir ya da bir kadın; yani, form kimliğiniz düzeyinde siz
tamam değilsinizdir. Siz bütünün bir yansısınız. Bu ta-
mam-olmayış erkek-dişi çekimi olarak, ne kadar bilinç­
li olursanız olun zıt enerji kutbuna çekilme şeklinde
hissedilir. Ama, o içsel bağlılık hali içindeyken, siz bu
çekimi yaşamınızın yüzeyinde ya da çevresinde bir yer­
de hissedersiniz.
Şimdi'niıtÇücü - UyguCama

Bu sizin diğer insanlarla ya da partnerinizle derin


bir ilişki kurmamanız anlamına gelmez. Aslında, siz
ancak Varlığın bilincinde olduğunuzda derin bir ilişki
kurabilirsiniz. Varlıktan yola çıktığınızda, form perde­
sinin ötesine odaklanabilirsiniz. Varlıkta erkek ve dişi
bir'dir. Formunuz belli ihtiyaçlara sahip olmayı sürdü­
rebilir, ama Varlığın hiçbir ihtiyacı yoktur. O zaten ta­
mam ve bütündür. Eğer bu ihtiyaçlar karşılanmışsa, bu
güzel bir şeydir, ama onların karşılanıp karşılanma­
maları sizin derin içsel haliniz için hiçbir fark yaratmaz.
Böylece, aydınlanmış bir insanın, eğer erkek ya da
dişi kutbun ihtiyacı karşılanmamışsa, varlığının dışsal
düzeyinde bir eksiklik hissetmesi, ama aynı zamanda
kendini içsel olarak tümüyle tamam, doyumlu ve huzur­
lu hissetmesi mümkündür.
Eğer yalnızken kendinizle huzur içinde değilseniz,
bu huzursuzluğu örtmek için bir ilişki arayacaksınızdır.
Huzursuzluğun o zaman bu ilişki içinde bir başka bi­
çimde yeniden ortaya çıkacağından emin olabilirsiniz,
ve siz büyük olasılıkla bundan partnerinizi sorumlu tu-
tacaksınızdır.

GERÇEKTEN YAPMANIZ GEREKEN TEK ŞEY, için­


de bulunduğunuz ânı bütünüyle kabul etmek­
tir. O zaman şimdi ve burada huzur içinde ve
kendinizle barış içinde olursunuz.

Ama, sizin aslında kendinizle bir ilişkiye ihtiyacı­


nız var mıdır? Neden sadece kendiniz olamıyorsunuz?
Kendinizle bir ilişkiniz olduğunda, kendinizi "ben" ve

86
‘BöCöm 7

"kendim", özne ve nesne olarak ikiye bölmüş olursu­


nuz. Zihnin-yarattığı dualite yaşamınızdaki tüm gerek­
siz karmaşıklığın, tüm sorunların ve çatışmanın asıl ne­
denidir.
Aydınlanma hali içinde, siz kendinizsinizdir, "siz"
ve "kendiniz" birleşip bir olursunuz. Siz kendinizi yar­
gılamaz, kendiniz için için üzülmez, kendinizle gurur
duymaz, kendinizi sevmez, kendinizden nefret etmezsi­
niz. Kendini-düşünen bilincin neden olduğu bölünme
şifa bulmuştur. Artık ortada sizin korumanız, savun­
manız ya da beslemeniz gereken bir "benlik," bir "ken­
dim" yoktur.
Siz aydınlandığınızda, artık bir ilişkiye sahip ol­
mazsınız: bu kendinizle, kendi-benliğinizle ilişkidir. Bir
kez siz bunu bıraktığınızda, tüm diğer ilişkileriniz sevgi
ilişkileri olacaktır.

87
UÇUNCU KISIM

KABULLENME
ve
TESLİM OLMA
Siz olana teslim olduğunuzda
ve böylece tümüyle anda-mevcut olduğunuzda,
geçmiş artık herhangi bir güce sahip olamaz.
Zihin tarafından örtülmüş olan Var'lık âlemi
o zaman açığa çıkar.
Birden, içinizde büyük bir sessizlik,
ve çok derin bir huzur duygusu ortaya çıkar.
Ve o huzurun içinde büyük bir sevinç vardır.
Ve o sevmem içinde sevgi vardır.
Ve en içteki çekirdekte kutsal, sınırsız, sonsuz,
isimlendirilemez Olan vardır.

90
BOLUM 8

ŞİM Dİ’Yİ KABULLENMEK

GEÇİCİLİK VE YAŞAM DEVRELERİ

Her şeyin size geldiği ve sizin gelişip iyiye gittiğiniz


başan devreleri vardır, ve onların kuruyup dağıldıkları
başarısızlık devreleri vardır, ve yeni şeylerin ortaya çı­
kabilmesi ya da değişim-dönüşümün gerçekleşmesi için
onları bırakmanız gerekir.
Eğer o noktada onlara yapışıp direnirseniz, yaşam
akışına uymayı reddediyorsunuz demektir, ve bu du­
rumda ıstırap çekersiniz. Yeni büyüme-gelişmenin
meydana gelebilmesi için çözülüp dağılmaya ihtiyaç
vardır. Biri olmadan diğer devre de var olamaz.
Aşağı doğru iniş, yani başarısızlık devresi ruhsal
idrak için kesinlikle gereklidir. Sizin ruhsal boyuta çe-
kilebilmeniz için bir düzeyde derin bir biçimde başarı­
sız olmanız ya da derin bir kayıp veya acıyı deneyimle-
miş olmanız gerekir. Ya da belki bizzat başarınız boş
ve anlamsız hale gelir ve böylece başarısızlığa dönüşür.
Her başarıda bir başarısızlık, ve her başarısızlıkta
bir başan gizlidir. Bu dünyada, form düzeyinde herkes
er ya da geç "başansızlığa uğrar," ve elbette, her başarı

91
Şimdi'nin Çöcö - Zlygufama

eninde sonunda başansız olur. Tüm formlar geçicidir.


Siz hâlâ aktif olup yeni formlar ve durumlar yara­
tıp tezahür ettirmenin tadını çıkarabilirsiniz, ama onlar­
la özdeşleşmezsiniz. Sizin onlarda bir benlik duygusu
bulmaya ihtiyacınız yoktur. Onlar sizin yaşamınız de­
ğil, sadece yaşam-durumunuzdur.
Bir devre birkaç saat de sürebilir, birkaç yıl da. Bu
büyük devreler içinde büyük ve küçük devreler vardır.
Birçok hastalık yenilenme için yaşamsal önem taşıyan
düşük enerjili devrelere karşı koymaktan kaynaklanır.
Bunu yapma dürtüsü, ve benlik-değerinizi ve kimlik
duygunuzu başarı gibi dış etkenlerden alma eğilimi siz
zihinle özdeşleştiğiniz sürece kaçınılmaz bir illüzyon­
dur.
Bu illüzyon sizin düşük devreleri kabul edip onla­
rın olmalarına izin vermenizi güçleştirir, hatta olanaksız
kılar. Böylece, organizmanın zekâsı kendini korumak
için devreye girebilir ve sizi durmaya zorlamak için bir
hastalık yaratabilir, ki gerekli yenilenme gerçekleşebil­
sin.
Bir koşul zihniniz tarafından "iyi" olarak yargılan­
dığı sürece, bu ister bir ilişki, ister bir mal, ister toplum­
sal bir rol, bir yer ya da fiziksel bedeniniz olsun, zihin
ona bağlanır ve onunla özdeşleşir. O sizi mutlu eder,
kendinizi iyi hissetmenizi sağlar, ve kimliğinizin bir
parçası haline gelebilir.
Ama, güve ve pasın her şeyi tüketip bitirdiği bu
boyutta hiçbir şey kalıcı değildir. O ya son bulur ya de­
ğişir, ya da bir kutup değişimi geçirebilir: Dün ya da
geçen yıl iyi olan aynı koşul birden veya yavaş yavaş

118
’BöCüm 5

kötü olur. Sizi mutlu kılmış olan aynı koşul o zaman


sizi mutsuz kılar. Bugünün refah ve bolluğu yarın boş
tüketimciliğe dönüşür. Mutlu evlilik ve balayı mutsuz
boşanma ya da mutsuz birlikteliğe dönüşür.
Ya da bir koşul ortadan kaybolur, onun yokluğu
sizi mutsuz eder. Zihnin bağlandığı ve özdeşleştiği bir
koşul ya da durum değiştiğinde ya da yok olduğunda,
zihin bunu kabullenemez. O yok olan o koşula yapışa­
cak ve değişime direnecektir. Bu adeta bir kolunuzun,
bacağınızın bedeninizden koparılması gibi bir şeydir.
Bu sizin mutluluğunuzun ve mutsuzluğunuzun as­
lında bir olduğu anlamına gelir. Sadece zaman illüzyo­
nu onları ayırır.

YAŞAMA HİÇ DİRENMEMEK bir inayet, kolaylık


ve hafiflik hali içinde bulunmaktır. Bu hal ar­
tık şeylerin, işlerin belli bir şekilde olmasına,
iyi ya da kötü olmasına bağlı olmaz.

Bu neredeyse paradokslu bir şey gibi görünür, bu­


nunla birlikte siz forma içsel bağlılıktan kurtulduğu­
nuzda, yaşamınızın genel koşullan, dışsal formlar bü­
yük ölçüde düzelme eğilimi gösterir. Mutlu olmak için
ihtiyaç duyduğunuzu düşündüğünüz şeyler, insanlar ya
da koşullar şimdi size mücadelesiz, çabasız bir biçimde
gelirler, ve siz -sürdükleri sürece- onların tadını çıkar­
makta özgür olursunuz.
Tüm bu şeyler geçicidir, devreler gelip geçecektir,
ama bağımlılıktan kurtulduğunuzda artık onları kaybet­
mekten de korkmazsınız. O zaman yaşam kolayca akar.

93
Şimdi'nin Çücü - Zlygufama

Herhangi bir ikincil kaynaktan alınan mutluluk as­


la çok derin değildir. O Var'lık sevincinin, direnmeme
haline girdiğinizde içinizde bulduğunuz güçlü huzurun
solgun bir yansımasıdır sadece. Var'lık sizi zihnin zıt
kutuplarının ötesine götürür ve forma bağımlılıktan
kurtarır. Çevrenizdeki her şey çöküp dağılsa bile, siz
hâlâ derin bir iç huzuru hissedersiniz. Siz mutlu olma­
yabilirsiniz, ama huzur içinde olursunuz.

OLUMSUZLUĞU KULLANIP BIRAKMAK

Tüm içsel direnme şu ya da bu biçimde bir olumsuzluk


olarak hissedilir. Tüm olumsuzluk dirençtir. Bu bağ­
lamda, bu iki sözcük hemen hemen eşanlamlıdır.
Olumsuzluk sinirlenme ya da sabırsızlık ile şid­
detli öfke arasında, moral bozukluğu ya da küskün bir
içerleme ile intihara götüren bir umutsuzluk arasında
değişir. Bazen direnme duygusal acı-bedenini aktive
eder, bu durumda küçücük bir durum bile öfke, depres­
yon ya da derin üzüntü gibi yoğun bir olumsuzluğa yol
açabilir.
Ego olumsuzluk yoluyla realiteyi kurnazca yönlen­
dirip sonuçta istediği şeyi elde edebileceğine inanır. O,
olumsuzluk yoluyla arzu ettiği bir koşulu kendisine çe­
kebileceğine ya da istemediği bir koşulu ortadan kaldı­
rabileceğine inanır.
Eğer "siz" (yani, zihin) mutsuzluğun işe yaradığına
inanmasaydınız, onu neden yaratacaktınız ki? Gerçek
şu ki, olumsuzluk kesinlikle işe yaramaz. O, arzu edilen
118
'BöCümS
koşulu çekmek yerine, onun ortaya çıkmasını engeller,
istenmeyen bir koşulu ortadan kaldırmak yerine, o ko­
şulu yerinde tutar. Onun tek "yararlı" işlevi egoyu güç­
lendirmesidir, ve işte bu yüzden ego onu sever.
Bir kez herhangi bir olumsuzluk biçimiyle özdeş­
leştiğinizde, onu bırakmak istemezsiniz, ve derin bi­
linçaltı düzeyde, siz olumlu değişimi istemezsiniz. O
sizin üzgün, öfkeli ya da haksızlığa uğramış kişi kimli­
ğinizi tehdit edecektir. Siz o zaman yaşamınızdaki
olumluyu görmezden gelir, inkâr eder ya da baltalarsı­
nız. Bu yaygın bir fenomendir. O aynı zamanda delice­
dir.

HERHANGİ BİR BİTKİ YA DA HAYVANI İZLEYİN VE


ONUN SİZE OLANI KABULLENMEYİ, Şimdi'ye tes­
lim olmayı öğretmesine izin verin.
Onun size Varlığı öğretmesine izin verin.
Onun size bütünlüğü, yani bir olmayı, ken­
diniz olmayı, gerçek olmayı öğretmesine izin
verin.
Onun size yaşamayı ve ölmeyi, ve yaşama­
yı ve ölmeyi bir soruna dönüştürmemeyi öğ­
retmesine izin verin.

Tekrarlanan olumsuz duygular bazen, hastalıkların


da içerdiği gibi, bir mesaj içerir. Ama, yaptığınız her­
hangi bir değişiklik, bu ister işinizle, ister ilişkilerinizle
ya da çevrenizle ilgili olsun, bilinç düzeyinizdeki bir
değişimden kaynaklanmadıkça, sonuçta sadece göz bo­
yayıcı, yani işin yalnızca göze çarpan yönünü ele alan

95
Şimdi'nin gücü - UyguCama

bir değişikliktir. Bilinç düzeyinizde bir değişim söz ko­


nusu olduğunda ise, o sadece tek bir şey ifade edebilir:
daha mevcut hale gelmeyi. Belli bir mevcudiyet derece­
sine eriştiğinizde, artık olumsuzluğun size yaşam-duru-
munuzda neye ihtiyaç olduğunu söylemesine gereksini­
miniz kalmaz.
Ama, olumsuzluk orada olduğu sürece, onu kulla­
nın. Onu size daha mevcut olmayı hatırlatan bir tür işa­
ret olarak kullanın.

HER NE ZAMAN İÇİNİZDE OLUMSUZLUĞUN YÜK­


SELDİĞİNİ HİSSEDERSENİZ, buna ister bir dış et­
ken, ister bir düşünce neden olsun, onu, "Dik­
kat. Şimdi ve Burada. Uyan," diyen bir ses
olarak görün.
En hafif bir sinirlenme bile önemlidir, onun
kabul ve tasdik edilmesi ve ona dikkat edil­
mesi gerekir; aksi takdirde, gözlemlenmeyen
tepkilerin giderek artan bir birikimi olacaktır.

Bir kez siz bu enerji alanını içinizde tutmak iste­


mediğinizi ve onun hiçbir amaca hizmet etmediğini id­
rak ettiğinizde, onu hemen bırakabilirsiniz. Ama, o za­
man onu tamamen bıraktığınızdan emin olun. Eğer bı­
rakamazsanız, sadece onun orada olduğunu kabul edin
ve dikkatinizi duyduğunuz hisse verin.

OLUMSUZ BİR TEPKİYİ BIRAKMAYA BİR ALTERNA­


TİF OLARAK, tepkinin dış nedenine geçirgen
hale geldiğinizi imgeleyerek de onu ortadan
kaldırabilirsiniz.
96
BöCüm8

Bunu önce küçük, hatta önemsiz şeylerde uygula­


manızı tavsiye ederim. Diyelim ki evde sessizce oturu­
yorsunuz. Birden, sokakta bir arabanın alarmı çalmaya
başlıyor. Siz sinirleniyorsunuz. Bu sinirlenmenin amacı
nedir? Hiçbir amacı yoktur. Onu neden yarattınız? Siz
yaratmadınız. Zihin yarattı. Bu tamamen otomatik, ta­
mamen bilinçsiz bir şeydi.
Zihin onu neden yarattı? Çünkü o bilinçaltında -si­
zin bir olumsuzluk ya da mutsuzluk olarak hissettiği­
niz- direncinin istenmeyen koşulu bir biçimde ortadan
kaldıracağına inanır. Bu, elbette, bir yanılgıdır. Onun
yarattığı direnç -bu vakada sinirlenme ya da öfkelen­
me- onun ortadan kaldırmaya çalıştığı ilk nedenden çok
daha rahatsız edicidir.
Tüm bunlar ruhsal uygulamaya dönüştürülebilir.

BU DURUMDA MADDESEL BİR BEDENİN KATILIĞI


OLMADAN, GEÇİRGEN HALE GELDİĞİNİZİ HİSSE­
DİN. Sonra o gürültünün, ya da o olumsuz tep­
kiye her ne neden olmuşsa onun, içinizden
geçmesine izin verin. O artık sizin içinizdeki
katı bir "duvara" çarpmayacaktır.

Dediğim gibi, önce küçük şeylerle uygulama ya­


pın. Araba alarmı, köpek havlaması, çocukların çığlık­
ları, trafik sıkışıklığı gibi küçük şeylerle. İçinizde, "ol­
maması gereken" şeylerin sürekli ve acı verici bir bi­
çimde gelip çarptıkları bir direnç duvarı barındırmak
yerine, bırakın her şey içinizden geçip gitsin.
Birisi size kaba, incitici bir şey söyler. Hemen sal­

97
Şimdi'ninÇücü - Uygulama

dırmak, savunmak ya da içine çekilmek gibi bilinçsiz


bir tepkiye ya da olumsuzluğa girmek yerine, onun içi­
nizden geçmesine izin verin. Hiçbir direnç gösterme­
yin. Bu sanki artık orada incinecek birinin bulunmama­
sı gibidir. Bu bağışlamadır. Bu şekilde, siz incinmez
hale gelirsiniz.
Eğer isterseniz, yine de o insana davranışının ka­
bul edilemez olduğunu söyleyebilirsiniz. Ama, o insan
artık sizin içsel halinizi kontrol etme gücüne sahip de­
ğildir. O zaman bu güç bir başkasında değil, sizde olur,
ve siz artık zihniniz tarafından da yönetilmezsiniz. Bu
ister bir araba alarmı, ister kaba bir insan, ister bir sel
ya da deprem felaketi, ister tüm malınızı mülkünüzü yi­
tirmek olsun, direnme mekanizması aymdır.
Siz huzuru hâlâ dışarıda arıyor, ve bu arayış halin­
den kurtulamıyorsunuz. Belki bir sonraki seminer, belki
şu yeni yöntem işe yarayacaktır diye düşünüyorsunuz.
Size şunu söyleyebilirim:

HUZURU ARAMAYIN. Şu anda içinde bulundu­


ğunuzdan başka bir hal aramayın; aksi takdir­
de, içsel çatışma ve bilinçsiz direnç yaratırsı­
nız.
Kendinizi huzur içinde olmadığınız için ba­
ğışlayın. Siz huzursuzluğunuzu tamamen ka­
bullendiğiniz anda, huzursuzluğunuz huzura
dönüşür. Tamamen kabul ettiğiniz herhangi
bir şey sizi ona, huzura kavuşturacaktır. Bu
teslimiyet mucizesidir.
Siz olanı kabullendiğinizde, her an en iyi
andır. îşte bu aydınlanmadır.
98
•Bölüm 8
ŞEFKATİN DOĞASI

ZİHİN-ÜRÜNÜ ZITLIKLARIN ÖTESİNE GEÇTİĞİNİZ­


DE, derin bir göl gibi olursunuz. Yaşamınızın
dışsal durumu ve orada olup bitenler bu gölün
yüzeyidir. Bu yüzey devrelere ve mevsimlere
göre, bazen sakin, bazen de fırtınalı olur. An­
cak, derinlerde göl daima sakindir. Siz zihnin
ötesine geçtiğinizde, sadece yüzey değil, bü­
tün göl olursunuz, ve mutlak şekilde sessiz ve
devinimsiz olan kendi derinliğinizle temasta
olursunuz.

Herhangi bir duruma zihinsel olarak tutunup yapı­


şarak değişime direnmezsiniz. İç huzurunuz herhangi
bir koşula ya da duruma bağlı olmaz. Siz -değişmez,
sonsuz, ölümsüz- Var'lıkta kalırsınız, ve doyumunuz,
mutluluğunuz artık sürekli değişen formlar dünyasına
bağlı olmaz. O formların tadını çıkarabilir, onlarla oy­
nayabilir, yeni formlar yaratabilir, hepsinin güzelliğini
takdir edebilirsiniz. Ama, artık onların hiçbirine bağ­
lanma ihtiyacı duymazsınız.
Var'lığın farkında olmadığınız sürece, kendi reali­
tenizi bulamadığınız için, diğer insanların realitesini de
göremezsiniz. Zihniniz onların formundan ya hoşlana­
cak ya da hoşlanmayacaktır, ki bu form onların sadece
bedenlerini değil, zihinlerini de içerir. Gerçek ilişki an­
cak Var'lığm farkındalığı olduğunda mümkün olur.
VarTıktan gelerek, siz bir başka insanın bedenini
ve zihnini sadece bir perde olarak algılar, onun ardında

99
Şimdi'nin Çücii - Uygulama
-kendinizinkini hissettiğiniz gibi- onun gerçek realitesi­
ni hissedebilirsiniz. Böylece, bir başkasının ıstırabı ya
da bilinçsiz davranışıyla karşılaştığınızda, siz mevcut
halde ve Var'lıkla temasta kalır ve böylece kendi Vardı­
ğınızla formun ötesine bakıp diğer insanın parlak ve saf
Var'lığmı hissedebilirsiniz.
Var'lık düzeyinde, tüm ıstırap bir illüzyon olarak
görülüp tanınır. Istırap, formla özdeşleşmekten kaynak­
lanır. Şifa mucizeleri bazen bu idrakle, eğer hazırsalar,
başkalarında Var'lık-bilincini uyandırarak gerçekleşti­
rilir.
Şefkat sizinle tüm yaratıklar arasındaki derin bir
bağın farkındalığıdır. Bir dahaki sefere, "Benim bu in­
sanla hiçbir ortak yanım yok," dediğinizde, ortak bir
hayli şeyinizin bulunduğunu hatırlayın: Bundan kısa ya
da uzun bir zaman sonra her ikinizin bedeni de bir ka­
davraya, sonra bir toz yığınına, sonra da bir hiçe dö­
nüşmüş olacak. Bu insanın aklım başına getiren ve kib­
rini kıran bir idraktir.
Bu olumsuz bir düşünce midir? Hayır, sadece bir
olgudur. Ona neden gözlerimizi kapamalı ki? Bu an­
lamda, sizinle diğer her yaratık arasında tam bir eşitlik
vardır.

EN GÜÇLÜ RUHSAL UYGULAMALARDAN BİRİ,


kendinizinki de dahil olmak üzere, fiziksel
formların faniliği üzerinde derin bir meditas-
yon yapmaktır. Buna, ölmeden ölmek denir.
Buna derinlemesine girin. Fiziksel bedeni­
nizin çözülüp dağıldığım ve artık olmadığını

100
'BöCüm8

düşünün. Sonra bir an gelir tüm zihin-formlan


ya da düşünceler de ölür. Ancak, siz hâlâ ora-
dasınızdır. Bu sizin tanrısal mevcudiyetiniz-
dir. Bu parlak, tamamen uyanık bir mevcudi­
yettir.
Gerçek olan hiçbir şey ölmemiştir, sadece
isimler, formlar ve illüzyonlar ortadan kalk­
mıştır.
Bu derin düzeyde, şefkat en geniş anlamda
şifa haline gelir. O hal içinde, sizin şifa verici
etkiniz esasen yapmaya değil, olmaya daya­
nır. Temas kurduğunuz herkesi -bunun bilin­
cinde olsanız da, olmasanız da- mevcudiyeti­
nizle ve yaydığınız huzurla etkilersiniz.

Siz tümüyle mevcut olduğunuzda ve çevrenizdeki


insanlar bilinçsiz davranışta bulunduğunda, buna tepki
gösterme ihtiyacı duymaz, böylece ona herhangi bir re­
alite, bir gerçeklik vermezsiniz. O hal içinde sizin huzu­
runuz o kadar engin ve derindir ki huzur olmayan her
şey sanki asla var olmamış gibi onun içinde kaybolur.
Bu, etki-tepki karmik döngüsünü kırar.
Hayvanlar, ağaçlar, bitkiler sizin huzurunuzu his­
sedip ona karşılık vereceklerdir. Böylece siz olarak,
Tann'nın huzurunu sergileyerek öğretirsiniz.
Siz "dünyanın ışığı", yani saf bilinç yayını haline
gelir, ve böylece ıstırabı neden düzeyinde ortadan kal­
dırırsınız. Böylece, dünyadaki bilinçsizliği ortadan kal­
dırırsınız.

101
Şimdi'nin Çücü - 3ygufama
TESLİM İYETİN BİLGELİĞİ

Ne tür bir gelecek deney imleyeceğinizi belirleyecek


olan asıl şey bilincinizin bu andaki niteliğidir, böylece
teslim olmak olumlu bir değişim yaratmak için yapabi­
leceğiniz en önemli şeydir. Giriştiğiniz her eylem ikin­
cil bir öneme sahiptir. Teslim olmamış bilinç halinden
hiçbir gerçekten olumlu eylem kaynaklananı az.
Bazı insanlar için teslimiyet olumsuz çağrışımlar
yapabilir; yenilgiyi, vazgeçmeyi, yaşamın zorluklarıyla
başa çıkamamayı, uyuşuk hale gelmeyi vs. ima edebilir.
Ancak, gerçek teslimiyet tamamen farklı bir şeydir. O
içinde bulunduğunuz duruma pasif bir biçimde katlan­
mak ve o konuda hiçbir şey yapmamak anlamına gel­
mez. O plânlar yapmayı ya da olumlu eylemde bulun­
mayı bırakmak anlamına da gelmez.

TESLİMİYET, YAŞAM AKIŞINA KARŞI KOYMAK YE­


RİNE ona izin vermeyi içeren basit, ama çok
derin bir bilgeliktir. Sizin yaşam akışını dene-
yimleyebileceğiniz tek yer Şimdi'dir, öyleyse
teslim olmak şimdiki ânı koşulsuz ve çekin­
cesiz bir biçimde kabul etmektir. O, olana iç­
sel olarak direnmeyi bırakmaktır.

İçsel direnme, olana zihinsel yargılama ve duygu­


sal olumsuzluk yoluyla "hayır" demektir. O, özellikle
işler "ters gittiğinde," yani zihninizin talepleri ya da ka­
tı beklentileri ile olan arasında bir uçurum ortaya çıktı­
ğında güçlü ve bariz hale gelir. Bu acı uçurumudur.
Eğer yeterince uzun yaşamışsanız, işlerin oldukça

118 102
B öC £m 5

sık bir biçimde "ters gittiğini" de bilirsiniz. Eğer yaşa­


mınızdaki acı ve ıstırabı ortadan kaldırmak istiyorsanız,
tam da o zamanlarda teslimiyeti uygulamanız gerekir.
Olanı kabullenme sizi hemen zihinle özdeşleşmekten
kurtarır ve böylece sizi Var'lığa yeniden bağlar. Direnç
zihnin ta kendisidir.
Teslimiyet tamamen içsel bir fenomendir. Bu sizin
dışsal düzeyde eyleme geçip durumu değiştiremeyece­
ğiniz anlamına gelmez.
Aslında, teslim olduğunuzda kabul etmeniz gere­
ken şey genel durum değil, Şimdi denen küçük parça­
dır. Örneğin, eğer siz bir yerlerde çamura saplanmışsa­
nız, "Tamam, çamura saplanmaya sabırla katlanaca­
ğım," demezsiniz. Katlanmak, razı olmak teslimiyet de­
ğildir.

ARZU EDİLMEZ YA DA TATSIZ BİR YAŞAM-DURU-


MUNU KABULLENMENİZ GEREKMEZ. Ya da, ken­
dinizi aldatıp onda yanlış bir şey olmadığını
söylemeniz de gerekmez. Hayır. Siz ondan
neyi elde etmek istediğinizi tam olarak görüp
anlarsınız. Sonra dikkatinizi, onu zihinsel ola­
rak hiç etiketlemeden, şimdiki âna daraltırsı­
nız.
Bu Şimdi'yi hiç yargılamamak anlamına ge­
lir. Dolayısıyla, hiçbir direnç, hiçbir duygusal
olumsuzluk yoktur. Siz bu anın "oluşunu" ka­
bul edersiniz.
Sonra eyleme geçer ve o durumdan kurtul­
mak için elinizden gelen her şeyi yaparsınız.
Şimdinin Çücü - UyguCama
Ben böyle bir eyleme olumlu eylem diyorum. O
öfke, umutsuzluk ya da düş kırıklığından kaynaklanan
olumsuz eylemden çok daha etkilidir. Böylece, arzu
edilen sonucu elde edene dek, Şimdi'yi etiketlemekten
kaçınarak teslimiyeti uygulamayı sürdürürsünüz.
Burada, ne demek istediğimi tasvir etmek için gör­
sel bir benzetme yapacağım. Diyelim ki geceleyin bir
yolda, yoğun bir sis tarafından kuşatılmış bir halde yü­
rüyorsunuz. Ama, elinizde sisi yarıp önünüzü dar bir
aralıktan berrak bir biçimde görmenizi sağlayan bir el
feneri var. Sis sizin geçmişi ve geleceği içeren yaşam-
durumunuzdur; el feneri bilinçli mevcudiyetinizdir;
önünüzdeki berrak yer ise Şimdi’dir.
Teslim-olmama ise psikolojik formunuzu, egonun
kabuğunu katılaştınp sertleştirir, ve böylece güçlü bir
ayrılık duygusu yaratır. Bu durumda çevrenizdeki dün­
ya ve özellikle insanlar tehdit edici olarak algılanır. Ve
bu durumda, bilinçsiz bir biçimde, diğerlerini yargıla­
yarak yok etme dürtüsü ve onlarla rekabet etme, onlara
hükmetme ihtiyacı ortaya çıkar. Bu durumda doğa bile
sizin düşmanınız haline gelir, ve algılarınızı, yorumları­
nızı korku yönetir. Paranoya denen zihinsel hastalık bu
normal, ama bozuk-işlevli bilinç halinin sadece biraz
daha ağır bir biçimidir.
Sadece psikolojik formunuz değil, fiziksel formu­
nuz, bedeniniz de direnme sonucunda katılaşır ve sert­
leşir. Bedenin farklı bölümlerinde gerilim ortaya çıkar,
ve beden bir bütün olarak kasılır. Bu durumda bedenin
sağlıklı işlev görmesi için gerekli olan yaşam enerjisi­
nin özgürce akışı büyük ölçüde kısıtlanır.

104
Böfüm8
Masaj ve bazı fiziksel terapiler bu akışın düzelme­
sine yardımcı olabilir, ama siz günlük yaşamınızda tes­
limiyeti uygulamadıkça, neden -yani, direnç kalıbı- or­
tadan kalkmadığından, bu tür terapiler sizi ancak geçici
olarak rahatlatır.
Sizin içinizde, yaşam-durumunuzu oluşturan geçi­
ci koşullardan etkilenmeden kalan bir şey vardır, ve ona
ancak teslimiyet yoluyla ulaşabilirsiniz. Bu sizin yaşa-
mmızdır, şimdinin zaman'sız-sonsuz âleminde bulunan
Var'lığınızdır.

EĞER YAŞAM-DURUMUNUZU DOYUM-VERMEZ,


HATTA KATLANILMAZ BULUYORSANIZ, ancak ön­
ce teslim olarak bu durumu sürdüren bilinçsiz
direnme kalıbını kırabilirsiniz.

Teslimiyet eyleme geçmekle, değişimi başlatmakla


ya da hedeflere ulaşmakla mükemmel bir biçimde bağ­
daşır. Ama, teslimiyet hali içindeyken sizin yaptığınız
şeye tamamen farklı bir enerji, farklı bir nitelik akar.
Teslimiyet sizi Var'hğm kaynak-enerj isine yeniden
bağlar, ve eğer yapışınız Var'lıkla doluysa, o yaşam
enerjisinin sevinçli bir kutlaması haline gelir ve sizi
Şimdi'ye daha derin bir biçimde sokar.
Direnmeme yoluyla, bilincinizin niteliği, ve dola­
yısıyla, yaptığınız ya da yarattığınız şeyin niteliği öl­
çüsüz bir biçimde artar. Ve ortaya çıkan sonuçlar bu ni­
teliği yansıtır. Biz buna "teslim olmuş eylem" diyebili­
riz.

105
Şimdi'nin Çücü - Zlygufama
O TESLİMİYET HALİ İÇİNDE, yapılması gereken
şeyi çok berrak bir biçimde görürsünüz, ve
eyleme geçer, her seferinde tek bir şey yapar,
tek bir şey üzerinde odaklanırsınız.
Doğadan öğrenin: Her şeyin hiçbir doyum-
suzluk ya da mutsuzluk olmadan nasıl başarıl­
dığını, yaşam mucizesinin nasıl geliştiğini gö­
rün.

İşte bu yüzden İsa demiştir ki: "Zambaklara, onla­


rın nasıl geliştiklerine bakın; onlar ne çırpınıp didinir,
ne de fırıl fırıl dönerler."

EĞER GENEL DURUMUNUZ DOYUM VERMİYOR­


SA, bu ânı ayırın ve olana teslim olun. O sisi
yarıp geçen el feneridir. Bilinç haliniz o za­
man dış koşullar tarafından kontrol edilemez
olur. Siz artık tepkiden ve dirençten yola çık­
mazsınız.
Sonra durumun özelliklerine bakın. Kendi­
nize, "Bu durumu değiştirmek, onu düzelt­
mek, ya da ondan uzaklaşmak için yapabile­
ceğim bir şey var mı?" diye sorun. Eğer varsa,
uygun eylemde bulunun.

Gelecekte bir zamanda yapmanız gereken ya da


yapabileceğiniz yüz şey üzerinde değil, şu anda yapabi­
leceğiniz tek bir şey üzerinde odaklanın. Bu sizin hiçbir
plân yapmamanız gerektiği anlamına gelmez. Plânlama
şu anda yapabileceğiniz tek şey de olabilir. Ama, bu sı­

1 18
BöCüm 5

rada "zihinsel film ler" oynatmaya başlamadığınızdan,


kendinizi geleceğe projekte etmediğinizden, böylece
Şim di'yi yitirm ediğinizden emin olun. G iriştiğ in iz her­
hangi bir eylem hemen sonuç verm eyebilir. O sonuç
verene dek o la n a direnmeyin.

EĞER GİRİŞEBİLECEGNİZ HR EYLEM YOKSA, ve


kendinizi o durumdan uzaklaştıram ıyorsanız,
o zaman o durumu teslimiyete daha derin bir
biçimde girm enizi, Şim di'ye daha derin bir b i­
çimde, V ar'lığ a daha derin bir biçim de girm e­
nizi sağlaması için kullanın.

Siz şim di'nin bu zaman'sız-sonsuz boyutuna girdi­


ğinizde, değişim çoğu kez garip biçimlerde, sizin çok
şey yapmanıza gerek kalmadan meydana gelir. Yaşam
yardımcı ve işbirlikçi hale gelir. Eğer korku, suçluluk
duygusu ya da atalet gibi içsel etkenler eyleme geçme­
nizi önlemişse, onlar da bilinçli mevcudiyetinizin ışı­
ğında eriyip kaybolacaktır.
Teslimiyeti, "Artık hiçbir şey benim canımı sıka­
maz," ya da "Artık hiçbir şey umrumda değil," tutu­
muyla da karıştırmayın. Eğer ona yakından bakarsanız,
böyle bir tutumun gizli içerleme şeklinde bir olumsuz­
luk içerdiğini de görürsünüz, böylece o kesinlikle tesli­
miyet değil, maskeli dirençtir.
Teslim olurken, içinizde herhangi bir içerleme ka­
lıntısı kalıp kalmadığım görmek için dikkatinizi içinize
yöneltin. Bunu yaparken çok uyanık olun; aksi takdir­
de, bir direnç kalıntısı karanlık bir köşede bir düşünce

107
Şbndi'nin Ç ücü- Uygulama
ya da kabul edilmemiş bir duygu olarak saklanmayı
sürdürebilir.
***

ZİHİN ENERJİSİNDEN RUHSAL ENERJİYE

İŞE, DİRENCİN OLDUĞUNU KABUL VE TASDİK


EDEREK BAŞLAYIN. Direnç ortaya çıktığında, siz
de orada olun. Zihninizin onu nasıl yarattığı­
nı, durumu, sizi ya da diğerlerini nasıl etiket­
lediğini gözlemleyin. Durumun içerdiği dü­
şünce sürecine bakın. Duygunun eneıjisini
hissedin.
Dirence tanık olarak, onun hiçbir amaca
hizmet etmediğini göreceksiniz. Tüm dikkati­
nizi Şimdi üzerinde odaklayarak, bilinçsiz di­
renci bilinçli hale getirirsiniz, ve bu onun so­
nu olur.

Siz hem bilinçli hem de mutsuz, hem bilinçli hem


de olumsuzluk içinde olamazsınız. Her ne şekilde olur­
sa olsun, olumsuzluk, mutsuzluk ya da ıstırap direncin
bulunduğunu gösterir, ve direnç daima bilinçsizdir.
Siz mutsuzluğu seçer miydiniz? Eğer siz seçme-
diyseniz, o nasıl ortaya çıktı? Onun amacı nedir? Onu
kim canlı tutmaktadır?
Mutsuz İlişlerinizin bilincinde olsanız bile, gerçek
şu ki siz onlarla özdeşleşmiş, ve zorlayıcı bir düşün­
meyle bu süreci canlı tutmaktasınızdır. Tüm bunlar bi-

108
'Bölüm 8

linçsizdir. Eğer siz bilinçli olsaydınız, yani tümüyle


Şimdi'de mevcut bulunsaydınız, tüm olumsuzluk nere­
deyse anında yok olurdu. O sizin mevcudiyetinizde, si­
zin huzurunuzda varlığını sürdüremez. O ancak siz yok­
ken var olabilir.
Acı-bedeni bile sizin huzurunuzda uzun süre var­
lığını sürdüremez. Siz ona zaman vererek mutsuzluğu­
nuzu canlı tutarsınız. Onun yaşam kaynağı budur. Za­
manı yoğun şimdiki-an farkındalığıyla uzaklaştırdığı­
nızda, mutsuzluk da ölür. Ama, siz onun ölmesini isti­
yor musunuz? Bu mutsuzluk gerçekten canınıza yetti
mi? Peki, siz onsuz kim olacaksınız?
Siz teslimiyeti uygulayana dek, ruhsal boyut sizin
hakkında bir şeyler okuduğunuz, düşündüğünüz, konuş­
tuğunuz, heyecan duyduğunuz, kitaplar yazdığınız,
inandığınız ya da inanmadığınız bir şey olarak kalır.
Ona inanıp inanmamanız hiç fark etmez.

SİZ TESLİM OLANA DEK, ruhsal boyut sizin ya­


şamınızda canlı bir realite olmaz.
Siz teslim olduğunuzda, yaydığınız ve yaşa­
mınızı yöneten enerji hâlâ dünyayı yöneten
zihin enerjisinden çok daha yüksek bir titre­
şim frekansına sahiptir.
Ruhsal enerji teslimiyet yoluyla bu dünya­
ya girer. O sizin için, diğer insanlar için, ya da
gezegendeki diğer yaşam formları için hiçbir
ıstırap yaratmaz.

109
Şimdi'nin Çücü - Zlygufama
KİŞİSEL İLİŞKİLERDE TESLİMİYET

Ancak bilinçsiz bir insanın başkalarını kullanmaya ya


da kurnazca yönlendirmeye çalışacağı doğrudur, ama
ancak bilinçsiz bir insanın kullanılabileceği ve kurnaz­
ca yönlendirilebileceği de eşit ölçüde doğrudur. Eğer
başkalarındaki bilinçsiz davranışa direnir ya da onunla
savaşırsanız, siz kendiniz bilinçsiz hale gelirsiniz.
Ama, teslimiyet sizin bilinçsiz insanlar tarafından
kullanılmanıza izin vermeniz anlamına gelmez. Asla.
Bir insana kararlı ve açık bir biçimde "hayır" demek ya
da bir durumdan uzaklaşmak ve bu sırada içsel olarak
tam bir dirençsizlik hali içinde bulunmak mümkündür.

SİZ BİR İNSANA YA DA BİR DURUMA "HAYIR"


DERKEN, bırakın bu tepkiden değil, içgörüden,
sizin için o anda neyin doğru olduğu neyin ol­
madığı berrak idrakinden gelsin.
Bırakın, bu tepkisel-olmayan bir "hayır,"
yüksek-nitelikli bir "hayır," tüm olumsuzluk­
tan arınmış ve böylece daha fazla ıstırap ya­
ratmayan bir "hayır" olsun.
Eğer teslim olamıyorsanız, hemen eyleme
geçin: Durumu değiştirmek için açıkça konu­
şun ya da bir şeyler yapın, veya o durumdan
uzaklaşm. Yaşamınızın sorumluluğunu üstle­
nin.

Güzelim, parlak iç Varlığınızı ve Dünya'yı olum­


suzlukla kirletmeyin. Mutsuzluğa içinizde hiçbir biçim­
de yer vermeyin.

118
'BöCüm5
EĞER HERHANGİ BİR EYLEMDE BU KINAMIYORSA­
NIZ, örneğin eğer hapisteyseniz, o zaman geri­
ye ik i seçim kalm ıştır: direnme ya da teslim
olma. D ış koşullara esaret ya da onlardan iç ­
sel olarak özgürleşme. Istırap ya da iç huzuru.

İlişk ile rin iz teslim iyetle çok derin bir biçim de de­
ğişir. Eğer siz o la n ı asla kabul edem iyorsanız, bu insan­
ları da oldukları gibi kabul edemeyeceğiniz anlam ına
gelir. Siz insanları yargılayacak, eleştirecek, etiketleye­
cek, reddedecek ya da onları değiştirmeye çalışacaksı-
nızdır.
Dahası, eğer sürekli olarak Şimdi'yi geleceğe götü­
ren bir vasıtaya dönüştürüyorsanız, karşılaştığınız ya da
ilişkide olduğunuz her insanı da hedefinize götüren bir
vasıtaya dönüştüreceksinizdir. İlişkiniz, yani, o insan o
zaman sizin için ya ikincil derecede önemli olacak ya
da hiç önem taşımayacaktır. Sizin için birinci derecede
önemli olan şey o ilişkiden elde edebileceğiniz şeydir,
ki bu maddi kazanç, güç duygusu, fiziksel haz ya da
egonun bir biçimde doyumu olabilir.
Size teslimiyetin ilişkilerde nasıl işe yarayabilece­
ğini tasvir edeyim.

PARTNERİNİZLE YA DA BİR YAKININIZLA BİR TAR­


TIŞMAYA VEYA BİR ÇATIŞMA DURUMUNA GİRDİ­
ĞİNİZDE, işe pozisyonunuza saldınldığında ne
kadar savunmacı hale geldiğinizi gözlemle­
yerek, ya da diğer insanın pozisyonuna saldı­
rırken kendi saldırganlığınızın gücünü hisse­
derek başlayın.
İH
Şimdinin gücü - Uygulama
Kendi görüşlerinize ve kanılarınıza bağlılı­
ğınızı gözlemleyin. Haklı olma ve diğer insa­
nı haksız çıkarma ihtiyacınızın ardındaki zi-
hinsel-duygusal enerjiyi hissedin. Bu egosal
zihnin enerjisidir. Siz onu, kabul ve tasdik
ederek, mümkün olduğunca çok hissederek
bilinçli hale getirirsiniz.
Sonra bir gün, bir tartışmanın ortasında, bir­
den bir seçime sahip olduğunuzu idrak edebi­
lir, ve sırf ne olacağını görmek için kendi tep­
kinizi bırakmaya karar verebilirsiniz. Teslim
olursunuz.

Ben tepkiyi bırakmak derken, yüzünüzde, "Ben


tüm bu çocuksu bilinçsizliğin üzerindeyim," diyen bir
ifadeyle, sadece sözel olarak, "Tamam, sen haklısın,"
demeyi kastetmiyorum. Bu sadece, direnci -hâlâ egosal
zihnin yönettiği ve üstünlüğünü iddia ettiği- bir başka
düzeye çıkarmaktır. Ben içinizdeki, güç için savaşan
tüm zihinsel-duygusal enerji alanını bırakmaktan söz
ediyorum.
Ego kurnazdır, bu yüzden siz zihinsel bir pozis­
yonla özdeşleşmeyi gerçekten bırakıp bırakmadığınızı,
böylece zihninizden özgürleşip özgürleşmediğinizi an­
lamak için çok uyanık, çok mevcut ve kendinize karşı
çok dürüst olmak zorundasınız.

EĞER KENDİNİZİ BİRDEN ÇOK HAFİF, BERRAK VE


DERİN BİR BİÇİMDE HUZURLU HİSSEDERSENİZ, bu
sizin gerçekten teslim olduğunuzu gösteren

112
'Bölüm 8
açık bir işarettir. Sonra, siz artık onu direne­
rek güçlendirmezken, diğer insanın zihinsel
pozisyonuna ne olduğunu gözlemleyin. Zihin­
sel pozisyonlarla özdeşleşme ortadan kalktı­
ğında, gerçek iletişim başlar.

Direnmeme ille de hiçbir şey yapmama anlamına


gelmez. O sadece herhangi bir "yapmanın" tepkisel-ol-
mayan hale gelmesi demektir. Doğu’nun dövüş sanat­
larının altında yatan derin bilgeliği hatırlayın: Rakibini­
zin kuvvetine direnmeyin. Onu yenmenize izin verin.
Bunu söylemişken, siz yoğun bir mevcudiyet hali
içindeyken "hiçbir şey yapmamak," durumların ve in­
sanların çok güçlü bir değiştirici-dönüştürücüsü ve şifa-
landırıcısıdır.
O, sıradan bilinç halindeki, daha doğrusu, korku,
atalet ya da kararsızlıktan kaynaklanan bilinçsizlik ha­
lindeki eylemsizlikten son derece farklıdır. Gerçek
"hiçbir şey yapmama," içsel olarak direnmemeyi ve yo­
ğun uyanıklığı-tetikliği ima eder.
Öte yandan, eğer eylem gerekiyorsa, siz artık ko­
şullu zihninizle tepki göstermez, duruma bilinçli mev­
cudiyetinizle karşılık verirsiniz. O hal içinde, zihniniz
şiddet-uygulamama kavramı da dahil olmak üzere, tüm
kavramlardan arınmıştır. Öyleyse sizin ne yapacağınızı
kim tahmin edebilir ki?
Ego, gücünüzün direncinizde yattığına inanır, oysa
gerçekte direnmek sizi Var'lıktan, tek gerçek güç yerin­
den koparır. Direnmek zayıflıktır ve güç kılığına bü­
rünmüş korkudur. Egonun zayıflık olarak gördüğü şey

113
Ş im d i'n in Ç ü c ü - Zlygufama ‘B ö C ü m 5

sizin tüm saflığı, masumiyeti ve gücü içindeki Var'lığı-


nızdır. Onun güç olarak gördüğü şey zayıflıktır. Böyle-
ce ego sürekli bir direnme-hali içinde bulunur ve -ger­
çekte gücünüz olan- "zayıflığınızı" örtmek için sahte
roller oynar.
Teslimiyet olana dek, bilinçsizce rol-oynama insan
ilişki ve etkileşiminin büyük bir bölümünü oluşturur.
Teslimiyette, siz artık ego savunmalarına ve sahte mas­
kelere ihtiyaç duymazsınız. Çok sade, çok gerçek hale
gelirsiniz. "Bu tehlikeli," der ego. "Sen incineceksin.
Savunmasız hale geleceksin."
Egonun bilmediği, elbette, sizin ancak direnmeyi
bırakarak, "incinmeye açık" hale gelerek, gerçek ve asli
incinmezliğinizi keşfedebileceğinizdir.

118
BOLUM 9

HASTALIĞI VE ISTIRABI DÖNÜŞTÜRMEK

HASTALIĞI AYDINLANMAYA DÖNÜŞTÜRMEK

Teslimiyet, olanı, hiçbir çekince olmadan içsel olarak


kabullenmektir. Biz sizin yaşamınızdan -bu andan- söz
ediyoruz, yaşamınızın koşullarından ya da durumun­
dan, yaşam-durumunuzdan değil.
Hastalık yaşam-durumunuzun bir parçasıdır. Böy-
lece, o bir geçmişe ve bir geleceğe sahiptir. Şimdi'nin
özgürleştirici gücü bilinçli mevcudiyetiniz yoluyla akti-
ve edilmedikçe, geçmiş ve gelecek kesintisiz bir sürek­
liliği oluşturur. Bildiğiniz gibi, zamanda bulunan ya-
şam-durumunuzu oluşturan çeşitli koşulların altında
daha derin, daha asli bir şey vardır: Yaşamınız, zaman’
sız-sonsuz Şimdi'deki Varlığınız.
Şimdi'de hiçbir sorun bulunmadığı gibi, hiçbir has­
talık da yoktur. Birinin sizin durumunuza yapıştırdığı
bir etikete inanmak, o durumu (hastalığı) yerinde tutar,
onu güçlendirir, ve geçici bir dengesizlikten görünüşte
somut bir gerçeklik yaratır. O ona sadece gerçeklik ve
somutluk vermekle kalmaz, ama zamanda -daha önce
sahip olmadığı- bir süreklilik de verir.

115
Şimdinin Ç ücü - Uygulama
BU ANDA ODAKLANARAK ve onu zihinsel ola­
rak etiketlemekten kaçınarak, hastalık bu et­
kenlerin (fiziksel acı, zayıflık, rahatsızlık ya
da yetersizlik) birine indirgenir. Siz buna,
şimdi'ye teslim olursunuz. Siz "hastalık" fikri­
ne teslim olmazsınız.
Istırabın sizi şimdiki âna, yoğun bir bilinçli
mevcudiyet haline girmeye zorlamasına izin
verin. Onu aydınlanmak için kullanın.

Teslimiyet, olanı, en azından direkt olarak, dönü­


şüme uğratmaz. Teslimiyet sizi dönüşüme uğratır. Siz
dönüşüme uğradığınızda, bütün dünyanız da dönüşüme
uğrar, çünkü dünya sadece bir yansımadır.
Hastalık sorun değildir. Egosal zihin sizi yönettiği
sürece, sorun sizsiniz.

HASTA YA DA SAKAT OLDUĞUNUZDA, bir bi­


çimde başarısızlığa uğradığınızı düşünmeyin,
suçluluk duymayın. Yaşamı size adaletsiz
davranmakla suçlamayın, ama kendinizi de
suçlamayın. Tüm bunlar direnmektir.
Eğer büyük bir hastalığa yakalanmışsanız,
onu aydınlanmak için kullanın. Yaşamınızda
vuku bulan her "kötü" şeyi aydınlanmak için
kullanın.
Hastalıktan zamanı geri çekin. Ona bir geç­
miş ya da gelecek vermeyin. Onun sizi yoğun
bir şimdiki-an farkındalığına girmeye zorla­
masına izin verin, ve sonra neler olacağını gö­
rün.
116
Bölüm 9

Bir simyacı haline gelin. Adi metali altma, ıstırabı


bilince, hastalığı aydınlanmaya dönüştürün.
Siz ağır hasta mısınız, ve şimdi söylediğim şey sizi
öfkelendiriyor mu? Eğer öyleyse bu, hastalığın benlik
duygunuzun bir parçası haline geldiğinin ve sizin şimdi
-hastalığı olduğu gibi- kimliğinizi de korumakta oldu­
ğunuzun açık bir işaretidir.
"Hastalık" denen durumun sizin gerçek kimliği­
nizle hiçbir ilgisi yoktur.
Başınıza bir felaket geldiğinde ya da bir şey ciddi
bir biçimde "kötüye" gittiğinde -ki bu bir hastalık, ser­
vetinizi ya da toplumsal kimliğinizi yitirmek, yakın bir
ilişkinin bozulması, sevdiğiniz insanın ölümü ya da ıstı­
rap çekmesi, veya sizin ölümünüzün yaklaşması olabi­
lir- onun bir başka yanı da olduğunu, muhteşem bir
şeyden sadece bir adım uzakta bulunduğunuzu bilin: bu
acı ve ıstırap adi metalinin simyasal bir biçimde altma
dönüşmesidir. O aradaki tek adıma teslimiyet denir.
Sizin böyle bir durumda mutlu olacağınızı söyle­
meye çalışmıyorum. Mutlu olmazsınız. Ama, korku ve
acı, çok derin bir yerden, Tezahür-Etmemiş-Olan'dan
gelen bir iç huzuru ve dinginliğe dönüşmüş olacaktır.
O, "Tanrı'nın, tüm anlayışı aşan huzurudur." Bununla
kıyaslandığında, mutluluk gerçekten sığ bir şeydir.
Bu parlak huzurla birlikte sizin yok edilemez,
ölümsüz olduğunuz idraki gelir; bu zihin düzeyinde de­
ğil, Var'lığınızın derinliklerinde ortaya çıkan bir idrak­
tir. Bu bir inanç değildir. O, ikincil bir kaynaktan gele­
cek hiçbir dışsal kanıta ihtiyaç duymadan, mutlak şekil­
de emin olmaktır.

117
Şimdi'nin Çücü - Zlygufama
ISTIRABI HUZURA DÖNÜŞTÜRMEK

Belli uç noktada durumlarda, sizin için Şimdi'yi kabul­


lenmek hâlâ olanaksız olabilir. Ama, daima teslimiyet
konusunda ikinci bir şans elde edersiniz.

BİRİNCİ ŞANSINIZ, HER AN O ANIN REALİTESİNE


TESLİM OLMAKTIR. Siz, olanın olmamış kılına­
mayacağını, onun zaten olduğunu bilerek,
olana evet der, ya da olmayanı kabul edersi­
niz.
Sonra yapmanız gereken şeyi, durum her
neyi gerektiriyorsa onu yaparsınız.
Eğer bu kabullenme hali içinde kalırsanız,
daha fazla olumsuzluk, daha fazla ıstırap, da­
ha fazla mutsuzluk yaratmazsınız. O zaman
bir dirençsizlik, mücadeleden uzak bir inayet
ve hafiflik hali içinde yaşarsınız.

Bunu yapamadığınızda, bu şansı kaçırdığınızda -ki


bu alışkanlık haline gelmiş bilinçsiz direnme kalıbının
ortaya çıkmasını önleyecek kadar yeterince bilinçli
mevcudiyet üretmediğinizden, ya da durumun sizin için
kesinlikle kabul edilemeyecek kadar aşın uçta olmasın­
dandır- o zaman siz bir biçimde acı, ıstırap yaratırsı­
nız.
Burada bu ıstırabı o durum yaratıyormuş gibi gö­
rünebilir, ama nihai olarak bu böyle değildir, onu yara­
tan sizin direncinizdir.

1 18
BöCOm 5

İŞTE TESLİMİYET KONUSUNDAKİ İKİNCİ ŞANSINIZ:


Eğer siz dışanda olanı kabul edemiyorsanız, o
zaman içinizde olanı kabullenin. Eğer dışsal
koşulu kabul edemiyorsanız, içsel koşulu ka­
bullenin.
Bu, acıya direnmemek anlamına gelir.
Onun orada olmasına izin verin. Üzüntüye,
umutsuzluğa, korkuya, yalnızlığa ya da bu ıs­
tırap hangi şekli alıyorsa ona teslim olun.
Ona, onu zihinsel olarak etiketlemeden tanık
olun. Onu kucaklayın.
Sonra teslimiyet mucizesinin nasıl derin ıs­
tırabı derin huzura dönüştürdüğünü görün. Bu
sizin çarmıha gerilişinizdir. Bırakın o sizin
yeniden dirilişiniz ve yükselişiniz haline gel­
sin.

Siz derin bir acı içindeyken, teslimiyet hakkında


söylenen tüm sözler size, büyük olasılıkla, boş ve an­
lamsız gelecektir. Acınız derin olduğunda, büyük olası­
lıkla, ona teslim olmak yerine ondan kaçmak için güçlü
bir dürtü duyacaksınızdır. Hissettiğiniz şeyi hissetmek
istemeyeceksinizdir. Bundan daha normal bir şey ne
olabilir? Ama, ondan hiçbir kaçış, hiçbir çıkış yolu yok­
tur.
Çalışma, içki içme, uyuşturucu kullanma, öfkelen­
me, projeksiyon-yapma, bastırma vs. gibi birçok uydur­
ma kaçış yolu vardır, ama onlar sizi acıdan kurtaramaz.
Siz onu bilinçsiz kıldığınızda ıstırabın şiddeti azalmaz.
Siz duygusal acıyı yadsıdığınızda, yaptığınız ve düşün­

119
Şimdi'rıin Ç ü cil- Uygulama
düğünüz her şey, ve ilişkileriniz onun tarafından kirleti­
lir. Siz onu enerji olarak yayarsınız, ve diğerleri onu bi­
linçaltı algılarlar.
Eğer onlar bilinçsizseler, size saldırma ya da sizi
bir biçimde incitme dürtüsü bile duyabilirler, veya siz
acınızın bilinçsiz projeksiyonuyla onları incitebilirsiniz.
Siz içsel halinize karşılık gelen şeyi kendinize çeker ve
tezahür ettirirsiniz.

HİÇBİR ÇIKIŞ YOLU OLMADIĞINDA, YİNE DE,


ONUN İÇİNDEN BİR GEÇİŞ YOLU VARDIR. O yüz­
den acıya sırt çevirmeyin. Onunla yüzleşin.
Onu bütünüyle hissedin. Onu hissedin, onun
hakkında düşünmeyin! Eğer gerekiyorsa onu
ifade edin, ama zihninizde onunla ilgili bir
metin yaratmayın. Tüm dikkatinizi bu hisse
verin, ona neden olmuş görünen kişiye, olaya
ya da duruma değil.
Zihnin acıyı size bir kurban kimliği yarat­
mak için kullanmasına izin vermeyin. Kendi­
niz için üzülmeniz ve başkalarına öykünüzü
anlatmanız sizi ıstıraba saplanmış halde tuta­
caktır.
Histen kaçmak olanaksız olduğundan, tek
değişim olanağı onun içine girmektir; aksi
takdirde, hiçbir şey değişmeyecektir.
Öyleyse tüm dikkatinizi hissettiğiniz şeye
verin, ve onu zihinsel olarak etiketlemekten
kaçının. Hissin içine girerken, son derece uya­
nık olun.

120
Bölüm 9

İlk başta, o karanlık ve korkutucu bir yer


gibi görünebilir, ve ondan kaçma dürtüsü duy­
duğunuzda, o dürtüyü gözlemleyin, ama ona
uymayın. Dikkatinizi acıya vermeyi sürdürün;
üzüntüyü, korkuyu, dehşeti, yalnızlığı, o her
neyse onu hissetmeyi sürdürün.
Uyanık kalın, mevcut kalın; tüm Vardığı­
nızla, bedeninizin her hücresiyle mevcut ka­
lın. Siz böyle yaparken, o karanlığa bir ışık
getiriyor olursunuz. Bu sizin bilincinizin ışığı­
dır.

Bu aşamada, artık teslimiyetle ilgilenmeniz gerek­


mez. O zaten meydana gelmiştir. Nasıl mı? Tam dikkat
tam kabullenmedir, ve bu teslim olmaktır. Tüm dikkati­
nizi vererek, Şimdi'nin gücünü kullanırsınız, ki o sizin
mevcudiyetinizin gücüdür.
Onun içinde hiçbir direnç saklanıp varlığım sürdü­
remez. Mevcudiyet zamanı uzaklaştırır. Zaman olma­
dan hiçbir ıstırap, hiçbir olumsuzluk varlığını sürdüre­
mez.

ISTIRABIN KABULLENİLMESİ ÖLÜME BİR YOLCU­


LUKTUR. Derin acıyla yüzleşmek, onun olma­
sına izin vermek, dikkatinizi ona vermek ölü­
me bilinçle girmektir. Siz bu ölümü geçirdiği­
nizde, ölüm diye bir şeyin olmadığını -ve kor­
kacak hiçbir şeyin bulunmadığını- idrak eder­
siniz. Sadece ego ölür.

121
Şimdi'nin Ç ü c ü - Uygulama
Kendisinin güneşin ayrılmaz bir parçası olduğunu
unutmuş olan ve varlığını sürdürmek için savaşması ge­
rektiğine inanan ve güneşten başka bir kimlik yaratıp
ona yapışan bir güneş ışınını düşünün. Bu illüzyonun
ölümü inanılmaz derecede özgürleştirici bir şey olmaz
mı?

SİZ KOLAY BİR ÖLÜM İSTİYOR MUSUNUZ? Acı­


sız, ıstırapsız bir ölümü tercih eder miydiniz?
O zaman geçen her âna ölün, ve mevcudiyeti­
nizin ışığının "siz" olduğunu sandığınız ağır,
zamana-bağlı benliği ortadan kaldırmasına
izin verin.

ÇARMIHIN YOLU: ISTIRAP YOLUYLA AYDINLANMA

Çarmıhın yolu aydınlanmaya götüren eski yoldur ve ya­


kın zamana dek o tek yoldu. Ama, onu reddetmeyin ya
da etkisini küçümsemeyin. O hâlâ işe yarar.
Çarmıhın yolu tam bir tersine dönüştür. Bu yaşa­
mınızdaki en kötü şeyin, çarmıhınızın sizi teslimiyete,
"ölüme" zorlayarak, sizi hiçbir şey olmaya, Tanrı olma­
ya zorlayarak, başınıza gelen en iyi şeye dönüşmesi an­
lamına gelir.
Istırap yoluyla aydınlanma -çarmıhın yolu- semavi
âleme tekmeler ve çığlıklar atarak girmeye zorlanmak
anlamına gelir. Siz artık acıya dayanamadığınız için en
sonunda teslim olursunuz, ama bu gerçekleşene kadar
uzun bir süre acı çekmek zorunda kalabilirsiniz.

122
'Bölüm 9

AYDINLANMAYI BİLİNÇLİ OLARAK SEÇMEK geç­


mişe ve geleceğe bağlılığınızı bırakarak Şim-
di'yi yaşamınızın asıl odağı yapmak anlamına
gelir.
O, zaman yerine, mevcudiyet hali içinde
bulunmayı seçmek anlamına gelir.
O, olana evet demek anlamına gelir.
O zaman artık sizin acıya ihtiyacınız yok­
tur.

"Artık daha fazla acı, daha fazla ıstırap yaratmaya­


cağım" diyebilmek için daha ne kadar zamana ihtiyacı­
nız olacağını düşünüyorsunuz? Bu seçimi yapabilmek
için daha ne kadar fazla acıya ihtiyacınız var?
Eğer daha fazla zamana ihtiyacınız olduğunu dü­
şünüyorsanız, daha fazla zamanı -ve daha fazla acıyı-
elde edeceksiniz. Zaman ve acı birbirinden ayrılmaz.

SEÇME GÜCÜ

Seçim, bilinci, yüksek derecede bir bilinci ima eder.


Onsuz, siz hiçbir seçime sahip değilsinizdir. Seçim siz
zihinle ve onun koşullanmış kalıplarıyla özdeşleşmeyi
bıraktığınız anda, mevcut hale geldiğiniz anda başlar.
O noktaya erişene dek, siz ruhsal açıdan bilinçsiz-
sinizdir. Bu sizin zihninizin koşullanmasına göre belli
şekilde düşünmeye, hissetmeye ve davranmaya zorlan­
dığınız anlamına gelir.

123
Şimdinin Ç ü cü - Uygulama
Hiç kimse işlev-bozukluğunu, çatışmayı, acıyı seç­
mez. Hiç kimse deliliği seçmez. Onlar sizde geçmişi or­
tadan kaldıracak kadar mevcudiyet, karanlığı dağıtacak
kadar ışık bulunmadığı için meydana gelir. Siz tama­
men burada değilsiniz. Henüz tam uyanmadınız. Bu
arada, koşullanmış zihin yaşamınızı yönetmektedir.
Benzer şekilde, eğer siz de ana-babasıyla sorunu
olan birçok insandan biriyseniz, eğer hâlâ onların yap­
tıkları ya da yapmadıkları bir şeyden ötürü içerliyorsa­
nız, o zaman siz hâlâ onların bir seçime sahip oldukla­
rına, farklı şekilde davranabileceklerine inanmaktası-
nızdır. İnsanlar bir seçime sahipmiş gibi görünürler,
ama bu bir illüzyondur. Zihniniz koşullanmış kalıpla­
rıyla yaşamınızı yönettiği sürece, siz zihniniz olduğu­
nuz sürece, hangi seçime sahip olabilirsiniz ki? Hiçbir
seçime. Siz orada bile değilsinizdir. Zihinle-özdeşleşme
hali ciddi bir işlev-bozukluğu içerir. O bir delilik biçi­
midir.
Hemen herkes çeşitli derecelerde bu hastalığı çek­
mektedir. Bunu idrak ettiğiniz anda, artık bir içerleme
hissetmezsiniz. Siz bir insanın hastalığına nasıl içerle­
yebilirsiniz ki? Burada tek uygun karşılık şefkat olabi­
lir.
Eğer siz zihniniz tarafından yönetiliyorsanız, hiç­
bir seçime sahip olmasanız da bilinçsizliğinizin ıstırabı­
nı çekecek, ve daha da fazla ıstırap yaratacaksınızdır.
Korku, çatışma, sorunlar ve acının yükünü taşıyacak -
sınızdır. Böylece, yaratılan ıstırap eninde sonunda sizi
bilinçsizlik halinden çıkmaya zorlayacaktır.

124
'Bölüm 9
BENLİK DUYGUNUZU GEÇMİŞTEN ALDIĞINIZ SÜ­
RECE kendinizi ya da başkalarını gerçekten ba­
ğışlayamazsınız. Ancak Şimdi'nin gücüne eri­
şerek -ki o sizin kendi gücünüzdür- gerçek ba­
ğışlama olabilir. Bu geçmişi güçsüzleştirir, ve
siz yaptığınız ya da size yapılan bir şeyin si­
zin parlak özünüzü en hafif şekilde bile etkile-
yemeyeceğini derin bir biçimde idrak edersi­
niz.
Siz olana teslim olduğunuzda ve böylece
tümüyle mevcut olduğunuzda, geçmiş artık
herhangi bir güce sahip olamaz. Sizin artık
ona ihtiyacınız kalmaz. Bunun anahtarı mev­
cudiyettir. Bunun anahtarı Şimdi’dir.

Direnme zihinden ayrılamaz olduğundan, direnme­


yi bırakmak, teslim olmak, zihnin -sizin efendiniz, "siz"
gibi görünen sahtekâr, sahte tanrı olarak- sonudur. Bu
durumda tüm yargılama ve tüm olumsuzluk ortadan
kalkar.
Zihin tarafından örtülmüş olan Var'lık âlemi o za­
man açığa çıkar.
Birden, içinizde büyük bir sessizlik, ve çok derin
bir huzur duygusu ortaya çıkar.
Ve o huzurun içinde büyük bir sevinç vardır.
Ve o sevincin içinde sevgi vardır.
Ve en içteki çekirdekte kutsal, sınırsız, sonsuz,
isimlendirilemez Olan vardır.

125
TEŞEKKÜR

Destekleri, ve bu kitabı mükemmel bir biçimde yayına


hazırladıkları için Victoria Ritchie, Connie Kellough,
Marc Ailen ve New World Library ekibine minnetta­
rım.
Şimdi'nin Gücü ilk yayınlandığında kitabın tanıtıl­
masına ve desteklenmesine yardımcı olan herkese özel­
likle teşekkür ederim, Burada onlardan ancak bazıları­
nın isimlerine yer verebildim: Cathy Bordi, Marina Bo-
russo, Randall Bradley, Ginna Bell-Bragg, Tommy
Chan, Greg Clifford, Steve Coe, Barbara Dempsey,
Kim Eng, Doug France, Joyce Franzee, Remi Frumkin,
Wilma Fuchs, Stephen Gawtry, Pat Gordon, Matthevv
ve Joan Greenblatt, Jane Griffith, Sürati Haarbrucker,
Marilyn Knipp, Nora Morin, Karen McPhee, Sandy Ne-
ufeld, Jim Nowak, Carey Parder, Carmen Priolo, Usha
Raetze, Joseph Roberts, Steve Ross, Sarah Runyen,
Nikki Sachdeva, Spar Street, Marshall ve Barbara
Thurber, Brock Tully.
Şimdi'nin Gücü 'nün dünyaya tanıtılmasına vasıta
olan birçok kitabevinin sahiplerine ve çalışanlarına sev­
gi ve şükranlarımı ifade etmek isterim. Sizler harika bir
iş yapıyorsunuz! Özellikle şu kitabevlerine teşekkür
ederim:

126
Teşekküir
Banyen Books, Vancouver, BC
Bodhi Tree Bookstore, Los Angeles, CA
East-West Bookshop, Seattle, WA
East-West Bookshop, Mountain View, CA
Greenhouse Books, Vancouver, BC
Heaven on Earth Book Store, Encinitas, CA
New Age Books&Crystals, Calgary, AB
Öpen Secret Book Store, San Rafael, CA
Thunderbird Book Store, Carmel, CA
Transitions Bookplace, Chicago, IL
Watkins Bookshop, London, UK

127

You might also like