Professional Documents
Culture Documents
Şu Bizim Kırılganlığımız
Çeviren
omo
YAPI KREDi YAYINLARI
Yapı Kredi Yayınları - 5052
Cogiıo - 231
rada ifade edilmiş anlamların yanı sıra , incinebil irlik, duya rlılık,
aşırı duyarlılık, incelik ve savu nmasız , korunmasız insancıllık
anlamı atfetmekte ve bu sayılanların haya t süresince zarara uğ
rama ihtimalinden söz e tmektedir. Ama bu rada gördüğü müz
geniş kapsamlı ve bütünlüklü anlama, bilindik güncel sözlük
lerde rastlanmamaktadır; doğal olarak da bu durum, varoluşun ,
varoluştaki ikilemleri n , be kleyişlerin , u m u tların ve yaraların
yapı taşı , Leitmotivi olan kırı lga nlığın diyalektik anlam u fu kları
nın dolayımsız olarak kavranmasına katkıda bulun mamaktadır.
İ ş te ben kırı lga nl ığın bu yönlerini betimlemek ve incelemek
arzusundayım. Farklı duygulanımsal yankılar taşımakla birlikte ,
uçları birbirine değen içeriksel alanlar oldukları için çalışmamda
kırılganlığı, incinebilirliği ve duyarlıl ığı aynı çatı altında ele alıp
ilerleyeceğim.
uzak gibi duran farklı farklı içeriksel alana dokunan ve bun ları
birleştiren , dalgalı ve zikzak çizen bir hattır.
Kırılgan olan ve kolaylıkla kırılan sadece duygu lanımları
mız , yaşama neden lerimiz , umu tlarımız, huzursuzlu klarımız ,
hüzünlerimiz ve kalbimizin itki leri değildir; sözcüklerimiz de ,
kendini kö tü hisseden kişilere yardım etmek için kullanmak
istediğimiz ve ke ndimizi kö tü hissettiğimizde başkalarından
duymayı dilediğimiz sözcükler de kırılgandır ve kolaylı kla da
ğılıp eriyiverirler. Zaman zaman üzerine bile düşünmediğimiz
çekingen lik, neşe , tebessüm , gözyaşı , sessizlik, umut ve mistik
yaşam gibi hayat deneyi mleri de kırılgandır, incin meye açıktır;
ancak bizi kırılgan ya da daha da kı rılgan kılan , yaşama sancı
sının kapsamını artıran i nsani haya t durumları da vardır ve bu
durumlara bede nsel ve ruhsal hastalıklar da , özel likle de uç bir
hastalığın uçurumlarında bulunulduğunda: Alzheimer hastalığı
halinde , yaşlılık hali de dahildir. Bunlar, hayatın, ilgisizl ik ve ka
yıtsızlığı n , hatta sadece başkalarının dikkatsizlik ve hafifliğinin
bile daha da şiddetlendirdiği , yüre k paralayıcı bir hale getirdiği
büyük içsel kırgı nlıklardır.
Kırılganlığın semantik, sembolik, ifadesel ve varoluşsal alan
larında insan halinin yapı taşlarını (bu şekilde) görmemek müm
kün müdür? Kırı lganlıkta n , duyarlıl ıktan , zayıflıktan , istikrar
sızlıktan , incinebilirlikten ve sonluluktan, özlemle arzulanan
ama asla varılmayan sonsuzluk kaygısından soyu tlanmış insani
bir durum nasıl olabilir ki? Pekiyi zaman zaman birbirleriyle
uyumlu , zaman zaman da birbiriyle uyumsuz olan ama illa ortak
insani özellikler taşıyan farklı farklı kırılganlık biçimlerinin var
olduğunu kabul etmemek mümkün mü? Bir zarafet, yaşamın her
evresindeki temel deneyimlerin içeriksel merkezini oluşturan
ve hayatın aydı nlık hattı mahiyetinde olan kırılganlığı insan
ilişkilerini zarara uğra tan , on ları düzensiz ve geçici kılan, duy-
1O Şu Bizim K ırılg a nlığı mız
SESSİZLİGİN KIRILGANLIGI
memiz mümkün mü hiç? Ancak haya tta her şeyin dile getiril ir,
ifade edilebilir olmadığını bilmemiz gerekir ve düşüncelerimizi,
içimizdeki duygu lanımları sadece açık ve net sözcüklerle dile
getirebileceğimiz yanılsamasına kapılmamalıyız. Susan söz, za
man zaman konuşan sözden daha önemlidir.
Bunlar, E tty Hillesum'un Hol landa'daki Westerbork toplama
kampında son derece güzel olan gü nlüğüne kaydettiği sözlerdir:
" İçimde gi tgide derinleşen bir sessizlik var. Hiçbir şey ifade ede
medikleri için yorgunluk veren sözcükler sessizliğime çarpıyor";
her gün nice gereksiz söz söylüyor, sessizliğin onları içtenlik ve
derinlikle kavramasına izin vermiyoru z : " Kendimizi tanımak
ve başkasında neler olduğunu bilmede ih tiyaç duyduğumuz az
sayıdaki sözcüğü bulmak için gereksiz sözlerden gitgide daha
çok kaçınmamız lazım. Bu yeni ile tişim şekli sessizlik içinde
olgunlaşmalı ."
Sözcükler sessizlikten doğar ve sessizlik içinde ölür; bunun
la birlikte sözcükler hiçbir zaman sadece çehrenin, bakışların
ve gözyaşlarının, tebessümün diliyle konuşan sessizlik kadar
kırılgan değildir ve sessizlik dilinin derin anlamları ancak iç
selliğin esrarengiz ışığının eşliğinde kavranır. Sadece sessizlikle,
sessizliğin elle tutulmaz kırı lganlığıyla sonu olmayan bir diyalog
kurulursa, hesap kitap yapan man tığın gözleriyle asla görü le
meyecek olan ruhun dile ge lmez yaralan kavranabilir ve bu
yaralar iz bırakmadan tedavi edilip iyileştirilebilir. Hastanede bir
hastayla görüştüğümüzde konuşmaya , sessizlik dolu aralı kları
sözcüklerle doldurmaya meyl e tme itkimiz yüksektir, sağlıklı
kişinin kendini kötü hisseden kişinin sessizliği ne zaman zaman
ancak sessizlikle eşlik edebile ceğini fark e tmeyiz . Sessizliğin
nedenlerini sezmeye çalışmalı, sessizlik karşısında asla sabırsız
lığa kapılmamalı ve ona acelecil ikle saldırmamalıyız . Sessizliğin
bitmesini beklemek zahmetlidir; bunu nla birlikte, sessizlikle
16 $u Bizim Kırılganlığımız
ÇEKİNGENLİ K
SEVİNÇ
RUHUN HÜZN Ü
UMUT
şey umarım; bunun ötesine uzanan gelecek için bir şey umarım.
Umut sayesinde çok yakın geleceğin dayatmasından kurtularak,
daha uzak, daha geniş, vaat dolu bir geleceğe açılırım. Geleceğin
zenginliği önüme şimdiki zamanda serilir" ve sözünü şöyle sür
dürür: ·�ncak umut bir başka anlamda da 'daha uzaklara gider':
Umut bizi ç evreyle-oluşumla doğru dan temastan uzaklaştırır,
bekleyiş mengenesini ortadan kaldırır ve şimdi önüme serilen
yaşanan mekandan özgürce uzaklara bakmamı sağlar."
Umudun kırılganlığı ve narinliği , her depresyon durumunda,
ruh hali mahiyetindeki melankolide değil de, hastalık mahiye
tinde olan melankolide manidar bir şekilde ortaya çıkar; kişi bu
durumda derin bir hüzün girdabına , altüst edici bir ruh ağır
lığına kapılmış haldedir. Genç bir hasta olan Maria Teresa'nın
umutsuzluk ve kaygıyla yıpranmış sözleri , şiddetle arzulanan
bir ölümün eşiğinde ö len umudun kırılganlığını gözler önüne
sermektedir: "Tutunacak hiçbir dalım yok. Beni anlamlı kılan
hiçbir şey yok artık . Kendimi umutsuz hissediyoru m : Keşke
ağlayabilsem . İ ntihar ede meyeceğimi hissediyorum , ama b u ,
acımı ve kaygımı daha d a derin v e sancılı kıl ıyor. İ ntihara umut
bağlayabilsem , yakın bir ölüme bel bağlayabilsem , kendi ölü
mümü seçebilecek olsam , o zaman bu korkunç acıya daha kolay
katlanırım çünkü acımın bir sonu o lduğunu bilirim . Ölümden
yana umudum yok . Bu u muda sahip değilim . Artık hiçbir umu
dum yok." Ölüme dair bir umudu bile, ölümden yana u mudu
bile kalmamış. (Depresyon şiddetlendiğinde , hissedilen derin
acı sonu olmayan bir şekilde uzar ve istemli ölüm oracık tadır:
O bitkin albenisiyle , büyüleyic i , uysal ve aşina ışığıyla elden
kaçan bir ufu ktadır. )
Uzun depresyon ayları boyu nca, kırılganlığı nedeniyle kaygı
tarafından yutu lmuş olan umut, Maria Teresa' nın can yakıcı
sözlerinde hiç ortaya çıkamamıştır. Umut , sadece depresyon
Eugenio Borgna 27
YILDIZSI ARKADAŞLIKLAR
ve rotası vardır ama her gemi, yanına daha başka gemileri ça
ğırabilir: Bu karşılıklılık ve dayanışma döngüsü nde, belki de
kapalı olmaya n , açık olan bir arkadaşlığın özünü seçebilmemiz
mü nkündür. Son olarak da , arkadaşlık bellek demektir: Krono
loj ik bellek değil de , yaşanmış bellektir, her defasında geçmişi
yürürlüğe koyan ve ona yeni ve yaratıcı anlamlar yükleyen iç
selleştirilmiş bellektir.
Ama arkadaşlığın da kırılgan olduğu n u , yorgunluktan, ka
yıtsızlıktan, dikka tsizlikte n , endişeden ya da sarsıcılıkları her
zaman aşikar olmayan dış etkenlerden yara almaya açık oldu
ğunu hiçbir zaman unutmamak gereklidir. Arkadaşlık sevinç,
umut, nezake t , şefka t , çekingenlik, ruhun hüznü , incelik ve
duyarlılık kadar kırılgan olmasa da, yara açan hayatın sancısı
onda da barınabilir.
Hastalık her birimizin yaşama şeklini değiş tirir: Bizi hasta ol
madığımız zamandakinden de kırı lgan kılar. Fiziksel hastalık,
h ayatı mızın her s a a t ve mevsiminde m e vc u t o l a n her t ü rlü
insani kırılganlığımızı gü n ışığına çıkarır, başka başka insani
kırı lganlıkları , ölüm kaygısından ibaret olan kaygıyı onaya
ç ı karır ve bizi yalnızlık uçurumlarına sürükler. Her birimiz
hastalığı farklı şekillerde yaşarız , ancak hastalığını kaygı ve
umutsuzluk içinde yaşayan bir kimseye yardım etmek istersek,
her insani kırılgan lık deneyiminde ama özellikle de hastalık
nedeniyle ortaya çıkan kırılganlıkta var olan acı , yalnızlık, ses
sizlik ve yaşama zahmetine dair dile getirilmeyen sözcüklere
kulak ve rmemiz gereklidir.
Eve t , kırılganlık içimizde yaşar ve insan olma durumumuzun
bir parçasıdır; bununla birlikte kırılganlık, sadece fiziksel hasta-
Eugenio B o rgna 31
İSTEMLİ ÖLÜM
dünyamda
benden
seslerin arasında -
mavilerin kalbinde
ve yıldızlar olacak
Birileri ağlayacak
Birileri bu dünyada
kasımpau arayacak
benim için
Ah ruhun kapısına
hidde t l e
çarpıp d u ran
maphus sözcükler
ve acımasızca
a ğ ır ağır
Ve son gün
-biliyorum ben-
ve son gün
en uç aralıktan
karanlı ğ ın içine
ya ğ aca ğ ı zama n ,
devasa dalgası .
korkunç darbes i ,
ölümcül çı ğ lı ğı
Son olarak:
38 Şu B i z i m Kırı l g a n lığımız
Ardından ,
gözlerim a ç ı k olacak
huzur
olacak.
RU HUN SIRLARI
ERGENLİKLER
YAŞLILIK HALİ
Pekiyi yaşlılığa nasıl bir ruh haliyle bakıl ı r, bu durum nasıl ya
şanır? Kendine has bir kırılganlığı olan yaşamın bu son evresi
dikenli tellerl e , önyargının dikenli telleriyle çevrelenmiştir ve
bu teller, kuşatılmış bir şehir misali olan bu döneme, gere ksiz
sayılan bu yaşa d ahil olanların da olmayanl arın da ruh halini
belirlemektedir. Hastalıkla , engellerle ve yaşlılık haliyle eğilip
bükülmüş hayatın bu evresinde ortaya çıkan zayıflığa yönelik
gizli saklı bir dudak büküş barındıran önyargının büyü lü albe
nisinden kaçınmak hiç de kolay değildir. ( Dudak bükü ş , çok
çok acımaya , kurak ve buz gibi soğu k bir acımaya dönüşür. )
Önyargıyı gerçekliğin belli bir anına odaklanmış bir mercek
olarak düşünebiliriz, bu anı büyük ölçekte göstererek, önemini
genişletir ve mutlaklaştırır ve önyargı, yaşlılık haliyle biyolo
j i k kader arasında denklik olduğu nu savu nur, dolayısıyla da
son evreye , öylesine kırı lgan ve gü nümüzde hakim olan anlam
E u g e nio B o rg n a 45
bu yerde,
çünkü geri kalan her şey kesilmesi ge reken kuru ottan ibare t .
Eugenio Borg n a 49
KIRILGANLIK SAKLANIR
Lİ SİEUX'LÜ TERE SA
KALKÜTALI TERESA
KIRILGAN FİGÜ R L E R
değildir; ancak kadı nın , hayatın bir parçası olan kırılganl ığa
ilişkin daha bilinçli olduğunu hemen belirtmek isterim . Ke ndi
kırılganlıklarımızı ancak içselliğimizin yollarını katederek fark
ederi z ; bu yolları izlemek zahmetlidir çünkü bizleri kendi duy
gu lanım ve duyarlı lıklarımızla , kaygı ve belirgin umu tlarımızla
yüz yüze getirir ve bunlardan kaçmak, bu nları görmezden gel
mek ya da reddetmek, sanki içimizde yo klarmışçasına yaşamak
daha rahattır.
Kadı n , içe dönme , içsel hayatında kesintisiz olarak olup
bitenleri inceleme tu tumu sayesi nde ruhunun yaraları n ı , kendi
kırılganlıklarını daha kolay tanır ve on ları görmezden gelip
redde tmez , cesaret ve kararlılıkla kabu l eder. Ancak bu ya
ralara ve o n lara eşlik eden acılı de neyim l e re adını koymak
kolay değildir ve ka dın b u n d a , bunda da , d a h a başarıl ıdır:
N e hisse ttiğini sözcükleri n , sesin ve çehren i n , bakışların ve
gözyaşları n ı n , tebessümün ve sessizl iğin dili olan yaşaya n be
denin diliyle ifade etmekte daha us tadır. Aynı şekild e , kadın
ke ndi r u h u n u n yaralarını göstermekte n , yard ı m isteme kten
ve de gerekli olduğu takd i rde , tedaviyi kabu l etmekten utan
maz. Ayırdına va rılan kırılgan lıkları n , insani anlamı üzerinden
kavranan kırılganlıkların yükü , bili nmeyen ya da reddedilen
kırılganlı klardan çok daha hafiftir; bili nmeyen ya da reddedilen
kırılganlıklar, taşa döner ve onlardan kurtulmak her zaman
mümkün olmaz .
Bu noktada , bana kadın yaşamına has gibi gelen bazı kırıl
ganlıkları dile ge tirmek isterim. Kadında oluşan ve dönüşen
duygulanımlar kırılgandır ve içinde bulunduğu insani ve sosyal
ortamla sıkı sıkıya ilişki içindedir. Başkalarının kabu lüne ya da
reddine yönelik asil ve mağrur, akışkan ve duyarlı duygu lanım
ları vardır. Kadının ışıltıları ölçüsünde yaralanma tehlikesine
maruz kalan kırılgan duygu lanımları vardır; ancak duygu lanım-
62 Su B i z i m K ı r ı lga n l ı ğ ı m ı z
MÜTTEFİ K LİKLER
TEDAVİ EKİBİ
S O N OLARAK B İ R ŞİİR
N. Bobbio, Elogio della miıeu.a e altr i scr i ı l i morali , Linea d'o mbra , Milano
1994 .
E N ie tzsche , " La gaia scienza '', !dilli di Messina , La gaia scienı.a e Frammenıi
posıumi ( 1 881 - 1 882) , Adelphi , Milano 1965, s. 1 1 -265.
Kaynakçada yer alan eserlerd e , yazarın başvurduğu bask ılar yer almakıadır. Türkçe
çevirisinden a l ı n ı ılanmış m e ı i n l e r için ise, eserin Türkçe baskısı a kıarılmışıır.
70 Şu B i z i m K ı r ı lg a n l ı ğ ı m ı z
Aziz Pavlus, ll. Kor int l i ler, 1 2, 9 - 1 0 , Kutsal Kitap, Yeni Yaşam Yayınları , N isan
2009.
K. Schneider, Klinische Psychopatlıologie, Thieme, Stu ugarı 1 962.
M. Selz , 11 pudore. Un luogo di libertiı, Einaudi, Torino 2005.
]. Starobinski , I..:i n chiostro della malinconia, Einaudi , Torino 20 1 4 .