You are on page 1of 180

@.

Nıda

Kitabın Özgün Adı ��I İ� � �l:--


Yayın No 85
Editör Recep Songül
Mizanpaj Furkan Çevik
Kapak Tarık Alluş
ISBN 978-605-9102-24-7
Basım 1. Baskı/ Mart 2015
Sertifika No 27580
Yayın Nida Yayıncılık Dağıhm Pazarlama

İç ve Dış Ticaret Ltd. Ştl.


Balaban Ağa Mahallesi Büyük Reşit Paşa Caddesi

Yümni İş Merkezi No: 16/11 Fatih/İstanbul

Tel: 0212 527 93 86 Faks: 0212 635 03 58

nida@nidayayincilik.com.tr - nidayayincilik.com.tr
Baskı&Cilt Step Ajans Matbaa Ltd. Şti.

Göztepe Mahallesi Bosna Caddesi No: 11

Bağcılar/İstanbul - Tel: 0212 446 88 46

stepajans@stepajans.com - stepajans.com

© 2015 Nida Yayıncılık


Her hakkı mahfuzdur. Tanıtım dışında kaynak göstermek suretiyle kısa alıntılar hariç, yayıncının yazılı izni
olmaksızın yayınlanamaz; görsel, işitsel ve elektronik ortamlarda kopyalanamaz ve çoğaltılamaz.
HADİS İLMİNE GİRİŞ
(Mebahis FiUlumi'l-Hadis}

Menna' el-Kattan

Tercüme
Yrd. Doç. Dr. Nurullah Agitoğlu

@.
Nıda
·İçindekiler

Müellifin Önsözü . . . .
...... ............. .......................... ............ ........................ ........................ ..... ... . . . 9

-1- HADİS-İ NEBEVf'NİN TANIMI ..................................................................... 11

Hadis'in Önemi . .
.................................... .................. ............................................ ................... . 11
Sözlük Anlamıyla H adis . .
.................. ........................... ...................................................... .. . 13
M uhaddislerin ıstılahında H adis ..................................... .. . .. .
................ ........................ ... . 13
H a ber � . . . . . . . ...
...... ..................... ..... . ... .. . . . ............................................................................... . .... .. 16
Eser .............................................................................................................................................. 16
Kudsi Hadis . . . .
............. ............... ........................ .... .......... ......................... ............................... . 16
Kudsi Hadisin Rivayet Siğaları .
........................ ........................................... ....................... . 16
Kudsi H adis ile Kur'an Arasındaki Fark . . .
.. .. ........................ ............................................. 17
Kudsi Hadis ile Nebevi Hadis Arasındaki Fark ............................................................... 17

- 2 SÜNNET VE İSLAM TEŞRIINDEKİ YERi


- ...................................................... 19

Sözlükte Sünnet ............................................................................................................. ........ . 19


Fakihlere Göre Sünnet . .
.... .. ................. .. .
............. ........ .... . .. .................................................. 20
Usulcülere Göre Sünnet .
....... ....................... .. ..
. ........................................... .......... ... . . .. ....... 20
Muhaddislere Göre Sünnet . . . .
. . ............... ........ .......................................................... ......... . 20
Sün netin Delil O luşu ve lslam Teşrii ndeki Yeri.. .
............... .................................. ......... . 21
Şer'i D eliller İçinde Sün netin Kon u m u .
.............. .............. ....... ............ . . .. ........................ 24
Merdud Bazı Şüpheler .
.................. .................................. .. .
... ............................................... 25

-3- HADIS-1 NEBEvl'NIN KiTABETi VE TEDvlNI ............................................. 29

Hadis Kitabeti (Yazı l m ası) .................................................................................................... 3 1


1 - Hadis Kitabetini Yasaklayan Rivayetler . . ... ............................................................ ........ . 33
2- Hadis Yazımına Cevaz Veren Rivayetler .
.................. ............................. ......................... 33
Hadisin Tedvini ........ .. .................................................................. ........................................... . 36
Hadis Tedvin Yöntemi ve Bu Kon udaki Meşhur Tas n if Ü rünleri ............................. 39
Birincisi: Müsnedler . .
...................................................... ......... ......... ......... .............................. . . 39
i kincisi: Mu'cemler . . .
.................... ............................... .............. ....... ............................. ............ . . 40
Üçüncüsü: Cami'ler
Dinin her alanı ile ilgili hadislerin derlendiği Tasnif yöntemi .................................... 41
Dördüncüsü: Fıkhi Konulara Göre Tasnif........................................................................... .42
Beşincisi: Müellifin Sahih Hadisleri Toplamay ı Amaçladığı Eserler ........................... 44
Altıncısı: Bazı konulara tahsis edi lmiş eserler: .
...................................... ............. ............. . 44
6 Hadis İ lmine Giriş

Yedincisi: Ahkam kitapları: ...................................................................................................... 45


Sekizincisi: Mecami'T ürü Eserler . .. ............................ ......... . . . ..... ................ .................... ....... 46

Dokuzuncusu: Cüzler ................................................................................................................ 46


Onuncusu: Atraf Kitapları . .
........ .... ..... .... ..... .. . . .
..... . ......... .. ... ............. .. . ..... . . . . .
.. ..... ... .... ... ........ 47
On birincisi: Dillerde Hadis Diye Dolaşan Rivayetler veya Mevzu Hadislerle ilgili
Eserler ............................................................................................................................................ 48
Onikincisi: Zevaid Kitapları . . . . . . . ... . . . ..
...... . .. .. .. . . .. .. . . . .. . . .
........ . ... ...... ..... ............ ........ ........... ... . . . 49
Ulümu'l-Hadis, Doğuşu, Gelişimi ve Çeşitleri ............................................................... 50
Birincisi: Dini Etken . . .
...... ........ .................. . .. . . .. . .. .. ... . .
............................ .... .... ... .......... .... .. . .. . . . . . . 50
ikincisi: Tarihi Etken .................................................................................................................... 50
Sahabe Döneminde Bu Uygulamaların En Önemlileri. ................................................. 5 1
Birincisi: Rasulullah'tan Rivayeti Azaltmak ............................................................................ .51
ikincisi: Rivayet İşini Sağlam Tutma . . .. ..... .. . .. . . . . ..
. . ... . . ..... . . .. .. .. . . . ..
. .... .. . . .... . .
..... .... ........... .... . ....51
Üçüncüsü: Rivayetlerin Tenkidi . . . . ....... .. . .... . ..... .. .. ... ..... ... . ..
. .. . .. . . .. . .. .. . ..... .. ..... .. ... .
.... ..
...... . ..... ... .53

-4- Rİ CALU'L- HADİS İ LMİ ................................................................................. 57

1 - Sadece Sahabe İsimlerini Kon u Alan Eserler. ......... .... . .. . .. . . .... .. . . .


.... ... . .. ... . . . ........ . .. . . 59
Bir K imsenin Sahabe O lduğu Nasıl Bilinir? ........................................................................ 60
En çok Hadis rivayet eden Sahabeler .................................................................................. 61
2. Tabakat ile İlgili Eserler ................... ... . .. . .
. .. .. .. .................... .. ............................................. 62

-5- CERH VE TA'DIL i LMi ................................................................................... 65

Cerh ve Ta'dilin Dindeki Yeri ....................................... .... .. ......... .. . . . .. . . .


.. . ....... ...................... 66
Cerh ve Ta'dil i l m i n i n Gelişim i . .
........................................ .. ............................. ................... . 66
Ravilerin Mertebelerinin Çeşitleri ..................................................................................... 68
Cerh ve Ta'dilin Mertebeleri .
........................................... ........ ..... . .. . . ... . . . . . .. ................ ....... . 70
1- Ta'dil mertebeleri ................................................................................................................... 70
2- Cerh merte be l e ri .. . . .. . . . . . . . . .. . . . . . . . . .
. ...... .. . . . .. . . . ... .... ... ... . .... .... .. . .. . ... . . . . . .. . . . . . ................. ..... .. ... . . . 71

-6- GARIBUL HADİS İ LMi ........ .. ...... ...... .............. .............. ... . ............. .. 77
.. . .. . . .. . .. .

-7- ILELU'L-HADIS ILMl .................... ....................... ..... . ................................ 81


. . . .

-8- MUHTELIFUL HADİS VE MÜŞKILUL HADiS ILMl............... ... ... .......... .. 87 . . . .

-9- MUSTALAHU'L-HADIS i LMi ........................ .... ......... .............................. 93 . . . .

B ize Ulaşması Bakımından Had islerin Taksimi ... ... . .. ..


. . . . .
...... ... ........ .. ... . . .. ................... 94
Mütevatir Hadis ........................................................................................................................... 94
Mütevatir Hadisin Kısımları . . . . ... .. .. . .. . .. . . .. . .. . . .. ... . ... . . .. . . 95
... ..... . . .... ... . .. . .... . .... . . ... .... . .... .... . .. .... . .. ... . ..

Ahad Hadis . .. . . . . .
.... . . . .. . . . . . .. . ..
.. .. . .... .. ..... .. ... ... . . . .. . ... ... ... . . . ..
.... ... . . . . . . . . . . . .. .. . . . . . 97
..... . .. . ... . . . . .... ... .. ... .... .

1 - Meşhur Hadis .... .. .... . . .. .


.... .... .... . ..
... ........ . ..... ... .. . . . .. . . .
.... .... . . .. ... ... . ..... . . .. . ... . ... .
.. . . .. .
.... ......... ..... ... . 97
içindekiler 7

2- Aziz Hadis .
....................................................................... ...................................... ........... . ...........98
3- Garib Hadis . .
................... .............. ..................................................................................... ...........99

Makbul ve Kısımları . . ................... .. ... . . .................................................................................... 100


Sahih Hadisin Tan ımı ........... . . ..................................................................................................... 100
Esahhu'I Esanid (En Sahih Senetler) hakkında . .
..... ...... ................... ...... . ....................... 102
Sadece Sahih Hadisleri Toplayan Eserler . . . .
...................... .... ... ......... ........ .. .... .............. . . . 102
Sahih hadisin mertebeleri .
... ...... ............................................ .............................................. 104
Hasen Hadis'in Tanımı .
................ ............................................................................................... 104
Hasen hadislerin geçtiği kitaplar . . ..
.. .................................... ............ . ...... ................... . ... . .. 105
Sahih li Gayrihi .
................................ ............................................................................................. 106
Hasen li Gayrihi ················································································································· ··. ......
: . 106

Karinelerle Makbul Ahad Haber . . . .


....... ................... ................. .. ........... ................ ...... .... . . . 107

Muhkem ve -Muhtelif'ul Hadis ........................................................................................... 108


Hadiste Nasih ve Mensuh .
....... .... ... ...... . . .............................................................................. 11O
Hadiste Nasih ve Mensuhu bilmenin önemi... .
.................................. .................... ........... . 111

Zayıf Hadis ................................................................................................................................. 112


Zayıf Hadisin Dereceleri ............................................................................................................. 112
Zayıf Hadisle Amel ....................................................................................................................... 113
lsnaddan Ravi Düşmesiyle Oluşan Zayıf Hadis Çeşitleri .................................... ........... . 1 15
Muallak . . . . . .
..... .................. ......... .............. .. .......................... ................................... ...... .... . . ......... 115
Mürsel . .
........................................... ................... ................. .... ..... .............. .... ................ . . . . . ........ 116
Mu'dal ...... ................................................................................. ..................................... .............. 118
Munkatı' . ................................. .......................................... ...... ..................... ............................. .. 119
Müdelles ... . . . . . . . . . .
.. .... . .. ..... .. ........ .... .... .......... ........... ..... .. ............... .. ....... . . . . . ...................... ......... 120
Tedlisin Kısımları: ................................................................................................................ 121
Tedlis ile l rsal'in farkı şudur .
.... .... . . ................................................................................... 121
Tedlisu't-Tesviye . .. .............. ...................................... ................... ..... . ................................... 122
Müdelles olduğu bilinen bir hadisi rivayet etmek .. . .
.. .. ...................................... ..... 123
Tedlisu'ş-Şuyuh: ............................................................ ...... ...... ................... . . . ...................... 124
Mürsel-i Hafı .............................................................................................................................. 125
Raviyi Ta'n Sebepleri . .
. .......... .................. .. ..... . . .... .. . . . .. . ..................... ................... ................... 126
a- Adalet ile ilgili olanlar: ........................................................................................................... 126
b- Zabt ile ilgili olanlar: .............................................................................................................. 126
Mevzu' .............................................................................................................................................. 127
Mevzu Hadis Nasıl Bilinir? .
.............................. ........................................... ......... ................ . . 127
Hadis Uydurma Sebepleri.. .
.. ...... ....... ................................................................................... 128
Metruk . ....... .... ...
. . . .. .
.. . ...... .... . . ......................................................................................................... 130
Münker . . .
...... .. .. ........ .. ..................................... ........ ............... ....... ..................... ............................. 131
Münker ile Şaz arasındaki fark: .
... ...... ................................................................... .............. 131
Ma'ruf .. .
...... ....... ...................................,........................................................................................... 132
Muallel . .
......... ........ .............. ................................ .. :......................................................................... 133

Sikalara Muhalefet . . .
......................... . ...... ................................................ .............................. . 133
8 Hadis İlmine Giriş

Müdrec . .
.. ........ ................................. .... .. . . .. . .
..... ............. .................. .............. .. . . ... . . ... . ..... ... ..... .... . . . 134
Müdrec nasıl bilinir? . . . .
............... ... ........... .... ......................................................................... . 1 36
Maklub ............................................................................................................................................. 1 36
el-Mezid Fi Muttasılı'l-Esanid . .
....... ..................... .................... ................. ....... ....... . . . ... ............ 1 38
Muzdarib . . . .
. .................... ........ ..................... ............. ..... ...... ........ ............... ..... .... . . . . . . .. . . ... ....... ....... 1 39
Musahhaf . . .
.......................... ....... .............. ....................... ... ..... .. .......... . ......... .. .............. . . . . .. . . .. . 141
.... ..

Şaz ve Mahfuz . . . .. ... . .. . .. .... . . .. . .... .. . .. .. . ..... .. .. .


... ... . .... . .. . . . .
.. ....... ..... ..... ..... ... ...... ..... ...... . . . . .. ... ....... 1 42
Cehaletü'r-Ravi ......................................................................................................................... 1 44
Bid'at ............................................................................................................................................ 1 45
Suu'l-Hıfz . . . . . . .
................ ..... .. ...... .... .. ........ ................. . . . . . .. .... . .. . ...... .... ..
.. .. .
...... . .. ......... .... ... ..... . . . 1 46
Söyleyenine N is betle Hadisin Kısım ları .... .... . . . ....... ...... ....... ... . ..
.. . . .
.... ... ....... . . .. .......... .. 1 46
Merfu'. . ... . ..
. . . .. .
........ ................. .. ..... .. . . . . . . .
. . . . .. . .. ....... ... . . ........ . ... ... . .
. .. ....... ... .. ... ........ .. ... . .... .... 1 46
. .. . . .

Mevkuf . . . ... ...


......... . .. . .... .
.......... ........... . . . . ... ..... .... . .
.. . . . .
. .. ............ ..... .. .................. ...................... . . 1 48
Maktu' .......................................................................................................................................... 1 49
Ziyadetü's-Sika.. . . .
..... .............. .. ......................................... ... . .. .
................. ............................... 1 50
Ziyadenin meydana geldiği yer ve durumları: . .. .......................... .... . .. .. . ..... . . .
..... ...... .. ... . . 1 50
Mütabi; Şahid ve Onlara Ulaşma Yolu (İtibar) . . .
..... .. ................... ........ ......... . . ... ........... .. 1 52

-1 O- TAHAMMÜL i LE EDA YOLLAR! VE SIGALARI . .


.... ... .......... . . ...... .... ... . .. 155
.

-11- TAHRİ C İ LMİ VE İ SNAD ARAŞTIRMALARI •.•.•••••••.•.••..•••......•.....•••.•••.••• 161

Tahricin Tarihi ... . ... . .... ..... .. ....


. ... ...... .. ................ .. ...... .... . .. .
.... ................ .. .
........ ..... ..... ...... . . .. 1 6 1
...

Tahric Yolları ................. .. . .


. ..... ........ .... . .. . .
... . ........................... .. ............. . . .... ...... .......
. .. .... .. ... . 1 63
. .

lsnad Araştırmaları ............................................................................................................... 1 65


lsnad ve Onunla ilgili Durumlar .. . . . .. . . .... ... . . . .. . ... . . .... ......... ... . .
.... . . . . . . ... . ....... ... ... .
. ... ......... 1 66
Ali ve Nazil lsnad . ... . . . .
.. .. ........... ............ . .... ...... .. . .. ...... . .. . . .. .. . .... .... ......... .. ........... ... . ...... .. .. ..... . . 1 66
Nüzulün Kısımları: (Nazil isnat) .... .. .
.... .......... ..... . ..... . .. .. ..... .
............. ................................... .. . 167
Müselsel . . .. . ... . ..................................... .. ................. ......... . . . .. . ... ....... .. . . .
.. ... ... ......... ..... ...... ........ . . . 1 67
Rivayetü' l-Ekab ir Ani'l-Esağir . . .. .. .. ... ... .. . . . .
.... . .... . .. . . .. ... .... .. ... ....... ... .. . . .. . . . . . .. .. .. 1 69
... .... ... . ... . .. ...

Rivayetu'l-Aba Ani'l-Eb n a . . .. . .. . . . .. ... ... ... .. .. .... ...... .......... .. . . .. . . .


.. .. ...... .......................... ...... .. . . 1 69
Rivayetü'l-Eb na Ani'l-Aba ..................................................................................................... 1 69
Müdebbec ve Rivayetü'l-Akran .......................................................................................... 1 70
Sabık ve Lahık ..
...... . .......... .. .... .. . . . ... . .. . .. . . . .
.... ........... ............... .... ......... .... .......................... .... . . . 1 71
Marifetü'r-Rüvat .
................................ ........................................... ... .. ..... ............. ... ... .. . . . . . . . ... 1 7 1 ..

Müttefik ve Müfterik . .... ......................................................... ...... .. .... ...... ................. ........ . . . . . . 1 71


Mü'telif ve Muhtelif .................................... ... .................................. ...... ... . . .. .
......... ...... . .. ..... .. . 1 72
Müteşabih . . .. . .
.................. .... .. . ............... ....... ............... ......................................... ............. ..... . . . 1 72
Kaynaklar . . .
. ..... ..... ........ .. . .. ... ........ .. ...... . .. . . ..... . .... .....
. . . . .... .. . . . ..... . . ... . . .. ... ..... ... .... ..... . . . ... ... .... .. 1 75
.
Müellifin Önsözü

Hamd Allah'a mahsustur. O'na hamdeder, ondan yardım ister, on­


dan bağışlanma dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kö­
tülüğünden Allah'a sığınırız. Allah kime hidayet dilerse o kişi hidayete
erer. O kime dalalet dilerse, o kişi için asla dost ve yol gösterici bula­
mazsın. Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in onun kulu
ve resülü olduğuna şehadet ederiz.
Sünnetin Tarihi ve Hadis İlimleri konusundaki bu özlü bilgileri öğ­
renciler için kolay bir metot ile anlattım ki Sünneti öğrenme hususunda,
güvenilir sağlam alimlerin usul kaideleri ve ilmi araştırma yöntemleri
çerçevesinde müslümanlara aydınlanılacak bir lamba olsun. Ravile­
ri araştırılmadan, her birinin adalet ve zabt yönüyle dereceleri ortaya
konmadan, senedinin ittisali tespit edilmeden, şüzfiz ve illetten salim
olduğu ortaya çıkarılmadan nassa (hadis) itibar edilmez. Bunlar sağ­
landıktan sonra, manasını anlamak ve delalet vecihlerinden bir vecihle
hüküm istinbat etmek için o nass incelemeye alınır.
Bizi Sırat-ı Müstakime ulaştırmasını Cenab-ı Allah'tan diliyorum.

Menna' Ham el-Kattan


İmam Muhanuned b. Suud İslam Üniversitesi Öğretim Üyesi
Üniversite Yüksek Öğretim Danışmanı
-1-
A • A •

HADIS-1 NEBEVl'NIN TANIMI

Hadis'in Önemi
İnsan, günlük hayatta birçok bilgiye ihtiyaç duyar. Bu bilgilerin kay­
naklan iki temele bağlıdır: Nakle dayanan haber ve akla bağlı düşünme.
İnsanın ihtiyaç duyduğu; özelde dini, genel anlamda ise dünyalık
bilgilerin çoğunu nakle dayanan haber oluşturmaktadır. Bu konuda İs­
lam ümmetinin asıl kaynaklan ise Allah'ın kitabı ve Resululllah'ın (sa/­
lal/ahu aleyhi ve sel/em) hadisleridir.

Allah, bizim için, Rabbimiz'in kitabını ve Peygamber'imizin (sa/­


lal/ahu aleyhi ve sel/em) sünnetini koruyan sadık selef'i (bu ümmetin dos­
doğru olan ilk alimleri) hazırlamıştır. Onlar güvenilir ve vefalı kimseler
olup, bazıları tüm gayretlerini Kur'an ve Kur'an ilimlerine yoğunlaş­
tırmış ki, bunlar müfessirlerdir. Bir kısmı da hadis ve Hadis İlimlerine
yönelmişlerdir ki, bunlar da muhaddislerdir.
Sahabe, Tabiiin ve sonrakiler, Hz.Peygamber'in (sal/al/ahu aleyhi ve
sel/em), hadislerinin dini hayattaki etkisini bildiklerinden onları koruma­
ya ve nesilden nesile aktarmaya önem verdiler. Resulullah'ın (sa/lal/ahu
aleyhi ve sel/em) hayatından, ondan varid olan şeylerden, onun sireti ve
şemailinden -hiçbir şeyi ihmal etmeden- kendisine uyulsun diye bah­
settiler. "Şüphesiz ki, sizin için Resulullah �a güzel bir örnek vardır"
(el-Ahzab, 2 1). Çünkü onlar, Hz. Peygamber'in (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em)
getirdiği şeyleri almak, nehyettiklerinden de sakınmakla emrolunmuş­
lardı: "ResUl, size ne verdiyse alın, sizi neyden alıkoyduysa da kaçının"
(el-Haşr, 7)
12 Hadis ilmine Giriş

Onların Hz. Peygamber'i (sa/lal/ahu aleyhi ve sel/em) takip etmeleri,


son derece üst düzeyde idi. Öyle ki, sebeb ve illet sormazlardı. Sahih-i
Buhari'de İbn Ömer'den gelen bir rivayet şöyledir: "Resulullah, altın
bir yüzük edinmişti. İnsanlar da altın yüzük edindiler. Sonra Nebi, (altın
yüzüğü) çıkardı ve şöyle buyurdu: 'Onu bir daha asla takmayacağım'.
(Bunun üzerine) insanlar da yüzüklerini çıkardılar. "
İbn Hacer dedi ki: "Burada, Hz. Peygamber'in davranışlarını saha­
benin hemen alıp uygulaması vardır. Bir şeyi uygun görmüşse, onlar da
uygulamışlar; bir şeyi hoş görmemişse onlar da kaçınmışlardır.''1
Hz. Peygamber (sal/al/ahu aleyhi ve sellem), hadislerinin sema'ını, hıf­
zını ve tebliğini teşvik etmiştir.
Zeyd b. Sabit, Hz.Peygamber'den (sa/lal/ahu aleyhi ve sel/em) rivayet
etmiştir: "Bizden bir hadis işitip de onu aktarana kadar hıfzeden kişinin
Allah yüzünü ağartsın. Nice ilim taşıyıcılar vardır ki, onu kendinden
daha alim birine taşır. Nice fıkıh taşıyanlar vardır ki, fakih değildir."2
Yine Abdullah b. Mesud, Resulullah'tan (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em)
şöyle işittiğini haber vermiştir:" Bizden bir şey işitip de işittiği gibi ak­
taranın Allah yüzünü ağartsın. Kendisine hadis ulaştırılan nice insan
vardır ki, o hadisi duyandan daha bilinçlidir."3
Hadis rivayeti, Nübüvvet'in mirasını korumak için bu ümmetin adil
olanlarının (yaşantısı düzgün, takva sahibi) onur duyduğu bir şeref olmaya
devam etmektedir: "Bu ilmi, (selef'ten ve her nesilden) adil olanlar taşı­
yacaklar ve aşın gidenlerin tahrifi.erinden, batıl ehlinin sahiplenmesinden
ve cahillerin te'vilinden koruyacaklar."4 Cabir'in Abdullah b. Üneys'ten
tek bir hadis almak için Şam'a yolculuk yaptığı5, Ebu Eyyfib'un da Ukbe
b. Amir'den bir hadis almak için Medine'den Mısır'a gittiği meşhurdur.6
Tabifin ve daha sonrakilerin bu konudaki gayretleri sahabeden daha
az değildi. (Onlar da sahabenin) yolunda yürümüşler, adımlarını takip
etmişler, meclislerini Resulullah'ın (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em) hadisleri

1 İbn Hacer el-Askalani, Fethu'l-Bdrl bi Şerhi Sahfh-i Buhôrf, 1/321, el-Matbaatu's-Selefiyye.


2 Bu hadisi Ebu Davüd, Nesai, lbn Mace ve Tirmizi kaydetmiş olup, Tirmizi "hasen" olduğunu belirtmiştir.
3 Bu hadisi Ebu Davüd, Tirmizi İbn Mace, Darimi ve Ahmed kaydetmiş olup, Tirmizi "hasen-sahih" oldu-
ğunu belirtmiştir.
4 Bu hadisi, U kayli, İbn Ebi Hatim ve İbn Abdilberr rivayet etmiştir.
5 Ahmed ve Ebu Ya'la rivayet etmiştir.
6 İ bn Abdilberr Camiu Beyani'l-İlim'de aktarmıştır.
Hadis-i Nebevi'nin Tanımı 13

ile imar etmişler, (hadisleri) elde etme hususunda zorluk ve sıkıntılara


katlanmışlar ve yine bu hususta yolculuklar yapmışlardır. Tabiünun bü­
yüklerinden Said b. el-Museyyeb şöyle der: "Bir hadisi elde etmek için
günlerce yolculuk yapardım. "7
Amir eş-Şa'bi kendisine söylenen üç hadisi, bir sahabiyi görüp sor­
mak gayesiyle Mekke'ye gitmiştir.8
eş-Şa'bi bir adama bir hadis aktarmış sonra şöyle demiştir: "Biz
sana o (hadisi) karşılıksız verdik. (Halbuki) böyle bir hadis için Medi­
ne'ye kadar bile gidilir. "9
İşte, Hz. Muhammed'in (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em) sünnetine, bu üm­
metin selefinin gösterdiği itina böyleydi.

Sözlük Anlamıyla Hadis


Yeni anlamına gelir. Denir ki: hadese 'ş-şey 'u, yahdusu, hudusen.
Ka 'ade babındandır. Bir şeyin oluşması yeni ise ona hiidis ve hadfs
denir. Aynı şekilde hadis, konuşulan ve (az ve çok için farketmez) nak­
ledilen şey anlamına gelir. Çoğulu -gayrı kıyasi olarak-ehiidfs10 tir. Al­
lah Teala'nın şu sözüne bakılırsa: "Onlar bu söze (hadfs) inanmıyorlar
diye neredeyse kendini helak edeceksin .. " (el-Kehf, 6) Burada hadis ke­
.

limesiyle kastedilen Kur'an-ı Kerim'dir. Yine şu ayete bakalım: "Rab­


binin senin üzerinde olan nimetini ulaştır -fehaddis-" (Duha, 11) Yani,
kendisiyle gönderildiğin mesajı ilet, ulaştır, demektir. 1 1

Muhaddislerin Istılahında Hadis


Bi'setten önce veya sonra, söz, fiil, takrir, hılki (yaratılış, dış görü­
nüş) ve hulki (ahlaki) vasıf olarak Hz. Peygamber'den (sal/al/ahu aleyhi
ve sel/em) sadır olan her şeye hadis denir. 1 2

Genelde, nübüvvet ile beraber Hz. Peygamber' den (sal/al/ahu aleyhi


ve sel/em) söz, fiil ve takrir olarak sadır olan şeyler için kullanılır. Ancak
bu, Usulcülerin ıstılahına göre böyledir. Buna göre bi'set öncesi olan

7 Ramehurmuzi, el-Muhaddisu'l-Fasıl beyne'r-Ravi ve'l-Vai eserinde ve lbn Abdilberr aktarmışlardır.


8 Önceki dipnot.
9 8uhari muallak olarak rivayet etmiştir.
ıo FirOzabadi, el-KamOsu'l-Muhit.
11 lbn ManzOr, Lisanu'l-Arab.
12 es-Sibai, es-Sünne ve Mekanetuha fi't-Teşri1'1-İslami, s. 59.
14 Hadis İlmine G iriş

hadis sayılmaz. Zira hadis'ten kastedilen muktezasıy/a amel edilen şey­


dir. Bu da ancak nübüvvet ile beraber olabilir. 13
Şeyhu'l-İslam İbn Teyrniyye şöyle dedi: Resülullah'tan söz eden
eserlerin başında Tefsir kitapları, Siyer-Meğazi kitapları ve Hadis ki­
tapları gelir. Hadis kitapları özellikle Nübüvvetten sonrasını içerir. On­
larda Nübüvvetten önceki bazı olaylar yer almışsa da delil ve hüküm
amacıyla yer almamıştır. Zira Allah'ın kullan üzerine farz kılınan ve
iman edip amel edilecek şeyler Nübüvvetle beraber gelen hususlardır. "14
Kavli hadise örnek: Hz. Peygamber'in (sa/lallahu aleyhi ve sel/em)
ahkamın teşrii ile ilgili değişik vesilelerle buyurdukları sözlerden şu
hadis örnek verilebilir: "Ameller ancak niyetlere göredir. Herkese niyet
ettiği şey vardır... "1 5
Şu örnek de verilebilir: "Zarar vermek ve zarara zararla karşılık
vermek (caiz) olmaz."16
Denizle ilgili şu hadis de örnek verilebilir: "Suyu temiz, ölüsü he­
laldir. "17
Filli hadise örnek: Onun (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em) abdest, namaz,
hac menasiki, yemin ve şahitlikle hüküm vermesi vb. bize aktarılan fi­
illeridir.
Takriri hadise örnek: Bazı sahabilerden söz ve fiil olarak sadır
olan davranışları; susması, uygun görmesi, hoş görmesi ve memnuni­
yetini dile getirmesi şekliyle tasvib etmesidir.
Buna Ebu Said el-Hudri'den rivayet edilen şöyle bir hadis örnek
verilebilir: "İki kişi bir sefere çıktılar. Namaz vakti geldi ve yanlarında
su yoktu. Teyemmüm ederek namazlarını kıldılar. Sonra aynı vakit için­
de su buldular. Biri abdest alıp namazı tekrar kıldı, diğeri böyle yapma­
dı ve kılmadı. Daha sonra Hz. Peygamber'e gelip durumu anlattılar. Hz.
Peygamber namazı tekrar kılmayana, Sünnete tabi oldun ve namazın
tamamdır, buyurdu. Abdest alıp namazı tekrar kılana da, sana da iki ecir
vardır, buyurdu."18
13 Muhammed Accac el-Hatib, Usulü'l-Hadis, s.27.
14 Fetava Şeyhu'l-lslam lbn Teymiyye, 18/10-1 1.
15 Buhari ve Müslim nakletmişlerdir.
16 Ahmed ve İbn Mace nakletmişlerdir.
17 Sünen-i Erbaada nakledilmiştir.
18 Ebu Davud ve Nesai nakletmişlerdir.
Hadis-i Nebevi'nin Tanımı 15

Muaz b. Cebel Hz. Peygamber'in kendisini Yemen'e (vali olarak)


gönderirken şöyle dediğini nakleder: "Sana bir problem getirdiklerinde
neye göre hüküm vereceksin?" Muaz b. Cebel, Allah'ın kitabına göre
hüküm veririm, diye cevap verir. Hz. Peygamber, Allah'ın kitabında
bulamazsan (ne yaparsın?) buyurduğunda, Muaz, Resulullah'ın sünneti
ile diye cevap verir. Hz. Peygamber, Resülullah'ın sünnetinde de bula­
mazsan (ne yaparsın?) buyurduğunda, Muaz, kendi görüşüme göre ic­
tihad ederim, diye cevap verir. Hz. Peygamber (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em)
elini Muaz'ın göğsüne koyarak şöyle dedi: "Resülullah'ı razı kıldığı
şeye Allah'ın elçisinin elçisini muvaffak kılan Allah'a hamdolsun."19
Rivayet edildi ki, Hz. Peygamber'e sunulup da onun yemediği ke­
leri Halid b. Velid yemiştir. Bazı sahabe Hz. Peygamber'e onun yen­
mesinin haram olup olmadığını sorduklannda o şöyle cevap vermiştir:
"Hayır, yalnız o (keler eti yemek) benim kavmimin topraklannda ol­
madığı için canım istemedi/yaşadığım yörede bulunmadığı için iştahım
çekmedi"20
Hıllô ve hullô vasıf olarak hadise örnek: Resülullah'ın sıfatlan
ve şemaili hakkında haberler çoktur. Hatta Tirmizi şemail ile ilgili bir
kitap yazmıştır. 21
Buna Ebu İshak'tan rivayet edilen şu örnek verilebilir: Bir adam
Berra'ya, Hz. Peygamber'in yüzü kılıç gibi miydi? diye sorduğunda o,
hayır ay gibiydi, şeklinde cevap vermiştir. 22
Berra'dan nakledilen başka bir hadiste, "Hz. Peygamber ne uzun ne
de kısaydı" ifade edilmiştir. 23
Cerir b. Abdullah el-Beceli'den de şöyle dediği nakledilmiştir:
"Müslüman olduğum günden beri ne zaman Resulullah'ı görsem, yü­
züme tebessüm etmiştir."24

19 E bO DavOd nakletmiştir.
20 Buhari ve Müslim kaydetmişlerdir.
21 Menna' el-Kattan, et-Teşrf' ve'l-Fıkh fi'l-İslam tarihan ve menhecen, s.87-88.
22 Tirmizi aktarmış ve hasen-sahih olduğunu belirtmiştir.
23 Tirmizi aktarmış ve hasen-sahih olduğunu belirtmiştir.
24 Tirmizi aktarmış ve hasen-sahih olduğunu belirtmiştir.
16 Hadis i lmine Giriş

Haber
Sözlük anlamının çoğulu ahbar (.J�I) olan bu kavramın ıstılah an­
lamı ile ilgili üç görüş vardır:
1 - Hadisin eş anlamlısı olduğu ve ıstılahta aynı anlamı taşıdıkları
söylenmiştir.
2- Hadis'in Hz. Peygamber'den aktarılanlar; Haber'in ise sahabe
ve tabiündan aktarılanlar olduğu söylenmiştir.
3- Haberin hadisten daha genel olduğu; buna göre hadisin Hz. Pey­
gamber'den aktarılanlar; haberin ise hem ondan (sal/al/ahu aleyhi ve sel­
/em) hem de başkalarından aktarılanlar olduğu ifade edilmiştir.

Eser
Sözlükte, bir şeyin ardında bıraktığı iz anlamına gelir. Istılah anla­
mıyla ilgili ise iki görüş vardır:
1- Hadisin eşanlamlısı olup ıstılahta aynı şeyi ifade ederler.

2- Hadisten farklı olup, sahabe ve tabiundan söz ve fiil olarak akta­


rılanları ifade eder.

Kudsi Hadis
Hadisin sözlük anlamını vermiştik. Kudsi ise sözlükte, temiz olmak
anlamında 'kuds'a nisbet edilen şeydir. O, ta'zime işaret eden bir nis­
bettir. Yani Allah'ın mukaddes zatına ait olan demektir.
Buna göre ıstılahta Kudsi hadis: Nebi'nin (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em)
Allah Teala'ya nisbet ettiği (hadis)'tir.

Kudsi Hadisin Rivayet Siğaları


Kudsi hadisin iki rivayet siğası vardır:
Birincisi: Resfüullah'ın (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em) Rabb'inden riva­
yet ederek "O, şöyle buyurdu" dediği rivayettir. Örneğin: Müslim'in;
Sahih'inde Ebu Zerr'den, naklettiğine göre; Nebi (sa/lal/ahu aleyhi ve sel­
/em) Rabb'inden rivayet ederek şöyle buyurdu: "Ey kullarım, ben ken­
dime zulmü haram kıldım, sizin aranızda da haram kıldım, birbirinize
zulmetmeyiniz ... "
Hadis-i Nebevi'nin Tanımı 17

İkincisi: Resiilullah buyurdu ki, "Allah Teala şöyle buyurdu" veya


"Allah Teala şöyle buyuruyor." Örneği: Buhari'nin Ebu Hureyre'den
rivayetle kaydettiği bir hadiste Resiilullah (sa/lal/ahu aleyhi ve sel/em) Şöyle
buyurdu: Allah Teala buyuruyor ki: "Ben kulumun beni zannı üzere­
yim, beni zikrettiğinde yanında olurum, beni nefsinde andığında ben
de onu nefsimde ananın, beni bir toplulukta andığında ben onu daha
hayırlı bir toplulukta ananın..."

Kudsi Hadis ile Kur'an Arasındaki Fark


1-Kur'an, hem lafzı, hem manası Allah'tan; Kudsi hadis, manası
Allah'tan lafzı Hz. Peygamber' dendir.

2-Kur'an tilaveti ile ibadet yapılır, kudsi hadis okumak ile ibadet
yapılmaz.

3- Kur'an'ın sübutu için tevatür şarttır, Kudsi hadisin sübutu için


tevatür şart değildir.

Kudsi Hadis ile Nebevi Hadis Arasındaki Fark


Nebevi hadis Resiilullah'a nisbet edilir ve ondan aktarılır. Kudsi
hadis'in nisbeti ise Allah'adır, Resulullah da Allah'tan nakleder. Bu
yüzden kudsi denmiştir. Bu konuda şöyle denmiştir: Kudsi hadisin nis­
beti Allah'adır, diğerine ise Nebi'ye (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em) nisbetle
Nebevi hadis denmiştir.

Ayrıca Kudsi hadisler sayıca azdır. Bu konudaki en meşhur hadis


eseri, Abdurrauf el-Münavi'nin (h.1031) el-İtha:ffitu's-Seniyye bi'l-Eha­
disi'l-Kudsiyye'sidir. Bu eserde 272 kudsi hadisi toplamıştır.
-2-

SÜNNET VE İSLAM TEŞRİİNDEKİ YERİ

Sözlükte Sünnet
Övülmüş veya yerilmiş olsun, yol ve gidişat anlamına gelir. Çoğulu
'Sünen'dir.

Kur'fuı'ı Kerim ve Nebevi hadislerde bu anlamıyla kullanılmıştır. Ör­


nek olarak şu ayetler verilebilir: "Ey Muhammed! İnkô.r edenlere söyle: Eğer
(iman edip, düşmanlık ve savaştan) vazgeçerlerse, geçmiş günah/an bağışla­
nır. Eğer (düşmanlık ve savaşa) dönerlerse, öncekiJere uygulanan i/ahf kanun
devam etmiş olacaktır." (Enfal, 38) "Allah 'ın öteden beri işleyip duran kanunu
(budur) Allah 'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın." (Feth, 23)
Söz konusu anlamıyla şu hadislerde geçmektedir: Hz. Peygamber
(sa/lallahu aleyhi ve sellem) buyurdu: "Sizden öncekilerin yoluna karış ka­
rış uyacaksınız. Öyle ki onlar bir kelerin deliğine bile girmişlerse siz de
öyle yapacaksınız. (Biz dedik ki) Ya Resulallah Yahudiler ve Hristiyan­
ları mı (kastediyorsunuz?) Hz. Peygamber cevap verdi: Ya kim olacak­
lardı? buyurdu.25

Hz. Peygamber (salla/lahu aleyhi ve se/lem) buyurdu: "Kim İslam'da


güzel bir yol, çığır açarsa bunun sevabı ve kendisinden sonra o yolda
amel edeceklerin sevabı kadar onların sevabından da bir şey eksilme­
den-kendisine verilir. Kim de İslam'da kötü bir yol, çığır açarsa bunun
günahı ve kendisinden sonra o yolda amel edeceklerin günahı kadar
-onların günahlarından da bir şey eksilmeden- kendisine verilir."26

25 Muttefakun aleyh.
26 Müslim rivayet etmiştir.
20 Hadis İlmine Giriş

Fakihlere Göre Sünnet


Hz. Peygamber'den vücub ifade etmeden sabit olan hususlardır.
Beş teklifi hüküm içerisinde yer alır: Vacib, Sünnet, Haram, Mekruh
veMübah.

Bazen de bid'at'a zıt anlamda kullanırlar ve şöyle derler: Sünni ta­


lak şöyledir, bid'i talak şöyledir. Sünni talak Şeriatın öngördüğü şekilde
meydana gelen talaktır ki, koca (ilişkiye girmiş olduğu) eşini kendisine
yaklaşmadığı bir temizlik döneminde boşar. Bid'i talak ise böyle değil­
dir. O şer 'i ve sünni talaka muhalif şekilde meydana gelir ki, koca tek
kelamda üç talakla boşar veya aynı mecliste üç kelamda yahut hayız,
nifas veyahut eşiyle ilişkiye girdiği bir temizlik döneminde boşar.

Sünnet mutlak anlamda bid'at'ın karşılığı olarak da kullanılır. Me­


sela, Hz. Peygamber'in yaptıklarına uygun hareket ettiği zaman "fa­
lan kişi sünnet üzeredir" denir. Bu yapılan davranışın Kur'an'dan bir
aslı olsun veya olmasın fark etmez. Aynı şekilde bunun tersine hareket
ettiğinde de "falan kişi bid'at üzeredir" denir. Zira o dinden olmayan
(sonradan çıkarılmış) bir şey yapmıştır. Sonradan çıkarılan her şey de
bid'atttır. İnsanların dinde Hz. Peygamber' in (sallallahu aleyhi ve sel/em)
öngörmediği bir şekilde söz veya fiil olarak ortaya çıkardıkları şeyler
bid'attır. 27

Kendisine şer'i bir delilin işaret ettiği hususlara da -sahabe ictihadlan


bile olsa- Sünnet denilebilir: Mushafın toplanması, yedi kıraattan birini
tercih etme, Tedvin hareketleri vb. Bu hususa da şu hadis delildir: "Benim
sünnetime ve benden sonra r§.şid halifelerin sünnetine yapışınız."28

Usulcülere Göre Sünnet


Kur'an dışında Hz. Peygamber'den (sallallahu aleyhi ve sel/em) söz,
fiil ve takrir olarak sadır olan şeylerdir.

Muhaddislere Göre Sünnet


Söz, fiil, takrir, sıfat (fiziksel) ve siret (ahlak) olarak Hz. Peygam­
ber'den (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em) gelen her şeydir. Onların çoğuna göre
sünnet bu anlamıyla hadisin eş anlamlısıdır. Yaygın kullanımı da budur.

27 Şıltı bi, el-Muvılfakılt 4/4.,


28 Ebu oııvud ve Tirmizi rivayet etmişlerdir.
Sünnet ve lslam Teşriindeki Yeri 21

Mesela, b u hüküm Kitap ile sabit olmuştur, dediğinde Kur'an'ı kaste­


dersin . Bu hüküm Sünnet ile sabit olmuştur, dediğinde hadisi kasteder­
sin. Sünnet kitaplarında böyle gelmiştir dediğinde, kastettiğin de yine
hadis kitaplarıdır.

Sünnetin ıstılah! anlamıyla ilgili ihtilaf, alimlerin temel yaklaşım


gayelerine göre şekillenmektedir.

Hadis alimlerine göre Hz. Peygamber (salla/lahu aleyhi ve sel/em) Al­


lah'ın kendisinden haber verdiği ve bizim için de örnek ve rehber olan
hidayet kaynağı bir önderdir. Bu alimler şer'i bir hüküm ifade etsin
veya etmesin siret, ahlak, şemail, ahbar, sözler ve davranışlar olarak
Hz. Peygamber (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em) ile ilgili her şeyi rivayet etmiş­
lerdir.

Usül alimleri de Hz. Peygamber'i (sallallahu aleyhi ve sel/em) kendi­


sinden sonra gelecek müctehidlere yol gösterecek kuralları koyan, in­
sanlara hayat düsturlarını gösteren bir şan' olarak görmüşler ve onun
ahkama esas olan söz, fiil ve takrirleri ile ilgilenmişlerdir.

Fıkıh alimleri ise Hz. Peygamber'in (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em) söz ve


fiilerini ef'al-i mükkellefin çerçevesinde görmüşlerdir. Zira onlar, kul­
lar için teklifi fiileri vacib, mendub, haram, mekrfih ve mübah şeklinde
ele almışlardır.29

Sünnetin Delil Oluşu ve İslam Teşriindeki Yeri


Müslümanlar, Hz. Peygamber'den (sal/al/ahu aleyhi ve sellem) söz,
fiil ve takrir olarak sadır olan ve teşri, idare ve yargı konusuyla ilgili
olup bize sahih bir senedle aktarılan hususların Müslümanlar üzerinde
hüccet olacağı, aynca ef'al-i mükellefin konusunda şer'i hükümler için
müctehidlerin istinbat edecekleri şer'i bir kaynak oluşu noktasında itti­
fak halindedirler.

Nebevi sünnet şer'i delillerden ikincisi olup Kur'an'dan sonra ge­


lir. Kur'an'a ittiba gerektiği gibi sünnete ittiba da gereklidir.

Sünnetin delil oluşuna dair bazı hususlar şunlardır:

29 Mustafa es-Siba'i, es-Sünnetu ve Mekanetuha fi't-TeşrTI'- lslami, s.61; et-Teşri' ve'l-Fıkh ff'l-İslam s.86-87.
22 Hadis ilmine Giriş

1 -Kur'an'ın nassları: Allah Teala, Resı11üne ittiba ve itaat edilmesi­


ni emretmiştir: "Resulün size verdiğini alın, alıkoyduklarından da ka­
çının " (Haşr, 7)
"Ey iman edenler! Allah 'a ve Resulüne itaat edin " (Nisa, 59)
Allah bizi ona muhalefet etmekten de sakındırmıştır:
"O (Resulün)
emrine muhalefet edenler kendilerine bir fitne veya acıklı bir azabın
isabet etmesinden sakınsınlar." (Nur, 63)
Allah, Resı11ün hükmü önünde bize tercih hakkı tanımamıştır: "Al­
lah ve Resulü bir konuda bir hüküm verdiği zaman mümin erkek ve
mümin kadınlar için bir tercih yoktur." (Ahzab, 36)
Allah bunu (Resı11üne ittibaı) imanın bir gerekliliği kılmıştır:
"Ha­
yır; Rabbine andolsun ki, onlar aralarındaki bir anlaşmazlıkta seni ha­
kem tayin edip içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan verdiğin hükme razı
olup tamamen teslim olana kadar tam iman etmiş olamazlar. " (Nisa, 65)
Allah, Resulüne itaati kendisine itaat saydığı için ona itaat etmeyi mü­
minlere farz kılmıştır: "Resule itaat eden Allah 'a itaat etmiş olur. " (Nisa, 8)
Yukarıdaki nasslar, din hususunda Allah'ın Resı11üne itaat edilme­
sinin farz olduğuna ve sünnetin teklifi hükümlerde teşrii bir kaynak ol­
duğuna kesin olarak delalet etmektedir.

2-Sahabenin amel (ve uygulamaları): Sahabe (radiyallahu anhum) Hz.


Peygamber (sa/lallahu aleyhi ve sel/em) hayattayken onun emir ve yasak­
larına uymuşlar, Allah'ın Kur'an'da emrettiği bir hüküm ile Resı1lün
(sa/lal/ahu aleyhi ve se/lem) sünnetindeki bir hüküm arasında fark gözetme­
mişlerdir. Zira Allah şöyle buyurmaktadır:"O, hevasından konuşmaz,
(onun konuştuğu) ancak kendisine vahyedilen bir vahiydir." (Necm, 3-4)
Hz. Peygamber'in (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em) vefatından sonra da
sahabenin durumu böyleydi. Bir konuda önce Allah'ın kitabına müra­
caat ederlerdi, orada bulamazlarsa Resı11ullah'ın (sal/al/ahu aleyhi ve sel­
/em) sünnetine başvururlardı.

Ebu Ubeyd, Kitabu'l-Kada'da şöyle der: Meymun b. Mihran'dan


nakledilmiştir: "Hz. Ebubekir'e bir mesele ulaştığında Allah'ın kitabına
bakardı, onda hükmedebileceği bir şey bulursa ona göre hükmederdi; an­
cak bulamazsa Resı11'ün (salla/lahu aleyhi ve sel/em) sünnetine bakardı, onda
Sünnet ve lslam Teşriindeki Yeri 23

hükmedebileceği bir nokta bulursa ona göre hükmederdi. Bunu da bula­


madığı zaman insanlara 'Reslllullah'ın bu konudaki hükmünü içinizden
bilen var mı?' diye sorardı. Bazen birileri kalkıp 'Reslllullah şöyle şöyle
hükmederdi' derlerdi. Bu konuda Resulullah'ın sünnetinde hükmedebi­
leceği bir nokta yakalayamazsa insanların ileri gelenlerini toplar onlara
danışırdı. Onların görüşleri bir nokta üzerinde toplandığında ona göre
hükmederdi. Hz. Ömer de böyle yapardı. Kitap ve sünnet'te hükmedebi­
leceği delil bulamazsa 'Ebubekir'in bu konuda bir uygulaması var mıy­
dı?' diye sorardı. Hz. Ebubekir'in o konuda bir hükmü varsa uygulardı,
yoksa sahabenin alim olanlarını toplar, istişare ederdi. Görüşleri bir ko­
nuda birleştiğinde ona göre hareket ederdi. "30

3- Mücmel olarak gelen farzlarda Reslllullah'ın beyanına bakma­


nın gerekliliği: Kur'an'da mücmel birçok nass bulunmaktadır. Allah
orada insanlara yükümlülükleri farz kılmış ancak Kur' an, onların nasıl
yapılacağını açıklamamıştır. Namaz, zekat, oruç ve hac gibi.

"Namazı ikame edin, zekatı verin" (Nur, 56)


"Ey iman edenler! Oruç size farz kılınmıştır" (Bakara, 183)
"İmkan bulanlara Allah 'ın beytini haccetmeleri Allah için insanlar
üzerinde bir (görevdir)." (Al-i İmran, 97)
Reslllullah (sallallahu aleyhi ve sel/em) (yukarıdaki nasslardaki gibi) bu
mücmel ayetleri kavli ve fiili sünnetiyle beyan etmiştir. Nitekim Al­
lah şöyle buyurmaktadır: "İ nsanlara kendilerine indirileni açıklayasın
diye, biz bu Zikr 'i (Kur 'an) sana indirdik." (Nahl, 44)
Şayet uyulması farz o lan beyan edici sünnetler olmasaydı, Kur' an'ın
emirleri ve farzlarını uygulamak ile ahkamına ittiba etmek imkansız
olurdu. Namazın vakitlerinin tafsilatını, rekat sayısını, nasıl kılınaca­
ğını, zekatın miktar ve vaktini, zekat verilecek malları, oruç ahkamını,
hac menasikini, nikah hükümlerini, alışveriş, suçlar vs. gibi Kur'an' da
mücmel geçen hususları hep sünnet sayesinde öğrenebiliyoruz.

Bununla da ortaya çıkıyor ki, Reslllullah'ın sünnetinden sahih olarak


gelen hükümler uyulması farz, kesin teşrii bir delildir. Reslllullah'a reslll
oluşu itibariyle ittiba etmek farz ise ondan sahih olarak gelen hükümlere
de ittiba etmek farzdır. Bu hükümler isterse biraz önce zikrettiğimiz gibi

30 Beğavi ve Darimi rivaye t etmiştir.


24 Hadis İlmine Giriş

Kur'an'daki bir hükmü açıklayıcı olsun, isterse Kur'an'ın hüküm belirt­


mediği bir alanda olsun (kadının halası veya teyzesiyle aynı nikfilı altında
olmasının haram kılınması, yırtıcı hayvanlar ile pençeli hayvanlann ve
ehli eşeklerin etinin yenmesinin yasaklanması, bir kafire karşı bir Müslü­
manın -kısasen- öldürülemeyeceği) durum aynıdır. Çünkü bütün bunların
kaynağı Allah'ın kendisine beyan ve teşrii yetkisi verdiği korunmuş Hz.
Peygamber'dir. "Biz sana Kitab 'ı ihtilafa düştükleri hususlarda onlara
beyan edesin diye, iman eden bir kavim için hidayet ve rahmet kaynağı
olarak indirdik. (Nabi, 64)
"

Şer'i Deliller İçinde Sünnetin Konumu


Şer'i deliller içinde sünnetin yeri Kitab'dan hemen sonra gelir. Bu
duruma şu hususlar delalet eder:

Birincisi, Kitab (Kur'an) tevatür ile sübutu kat'i iken, sünnet sübu­
tu genelde ahad31 haberlerle olan zanni bir delildir. Zira kat'i olan zanni
olandan önce gelir. Bu yüzden Kitab sünnetten öncedir.

İkincisi, sünnet ya Kitab için beyandır veya ona ziyadedir. (müsta­


kil hükümler de koyabildiği için) Beyan da mübeyyen (açıklanan)den
sonra gelir. Müstakil bir hüküm taşıyabilmesi için de Kur'an'da bu hük­
mün olmaması gerekir. Bu da, itibarda Kitab'ın önceliğine işaret eder.

Üçüncüsü, bu hususa delalet eden rivayetlerdir. Muaz hadisinde­


ki gibi. Nitekim Hz. Peygamber (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em) ona 'ne ile
hükmedeceksin?' diye sorduğunda, 'Allah'ın kitabıyla' demiş; 'onda
bulamazsan' dediğinde, 'Resulullah'ın sünnetiyle' diye cevap vermiş;
'onda da bulamazsan' buyurduğunda 'kendi görüşümle ictihad ederim'
şeklinde cevap vermişti." Hz. Ömer'in Şureyh'e yazdığı mektup da bu
konuya dikkat çeker. O mektubunda şöyle der: "Sana bir mesele gel­
diğinde Allah'ın kitabına göre hükmet. Allah'ın kitabında olmayan bir
hususla ilgili ise Resiilullah'ın sünnetine göre hüküm ver."32

31 Tevatür, yalan üzere birleşmeleri aklen mümkün olmayan sayıdaki bir topluluğun rivayetidir. Ahad ise
böyle olmayan rivayetlerdir.
32 Nesai veTirmizi tahric etmişlerdir. Bkz. el-Muvafakat, 4/5; Abdulvehhab el-Hallaf, Usulü'l-Fıkh, s.37-39.
Sünnet ve İslam Teşriindeki Yeri 25

Merdud Bazı Şüpheler


1 - Eskiden beri bazıları sadece Kur 'an'ın kaynak olduğunu ve yal­
nızca onun esas alınması gerektiğini iddia etmişlerdir. Kendi görüşleri­
ne de şu ayetleri delil getirmişlerdir : "Bugiin size dininizi tamamladım,
üzerinizde nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam 'dan razı ol­
dum." (el-Maide, 3) "Sana Kitab 'ı her şeyin açıklayıcısı olarak indir­
dik. (Nah!, 89)
"

Resfilullah'tan sadır olanlara gelince, onun Müslümanlara masla­


hatları gereği önder oluşu itibariyle olup, onun ictihadıdır. Maslahat
gereği değişiklik gösterebilir. Tüm zamanlarda ve durumlarda Müslü­
manlar için genel bir teşri vasfı taşımaz.

Hz. Peygamber'in Kur'an'ı beyanı ile ilgili "Biz Zikr (Kur 'an 'ı) sana
insanlara indirileni açıklayasın diye indirdik" (Nah!, 44) ayetine gelince,
burada namazın kılınışı, haccın nasıl yapılacağı vb. gibi ameli tevatürle
kendisinden sadır olan hususlar kastedilmiştir. Bunun dışında kalan, söz­
lü, fiili ve takriri, hadisler sıhhat şartlarını taşısa bile daimi ve genel bir
teşri olmayıp maslahata göre değişebilen ictihadlar hükmündedir.

Bu iddialar çürük ve boş şüphelerden öteye geçmez. Çünkü sünnete


ittiba Kur'an'a ittiba demektir. Zira Allah bize Resulüne ittiba etmeyi
emretmiştir. Ondan sadır olan ve ona nisbeti sahih olan (sünnete) ittiba
olmadığı zaman, onun vefatından sonra ona ittiba etmenin bir anlamı
olmaz. "Bugün size dininizi tamamladım" (el-Maide, 3) ayetine gelince,
yani size hayatın değişik yönlerinin üzerine bina edilebileceği kaideleri,
helal ve haramla ilgili asıl ilkeleri tamamladım anlamına gelmektedir.
Burada ahkamın tafsilatının (tamamlanmış olduğu) kastedilmemektedir.
Aynı şekilde "Biz sana Kitab 'ı her şeyin açıklayıcısı olarak indirdik."
(Nah!, 89) ayetine de bakıldığında, yani Allah'ın kullarına Kitab 'daki di­
nin usulü, ahkamın kaideleri ile ilgili beyan ettikleri kastedilmektedir.
Ancak bunların tafsilatı Hz. Peygamber'in açıklamalanndadır. "Biz
sana Zikr 'i insanlara kendilerine indirileni açıklayasın diye indirdik"
(Nah!, 44) ayetindeki mana da budur. Biz Şeriatın ahkamından sadece
Kur'an'dakileri alsaydık namazın rekatlerini, zekatın miktarını, haccın
menasikini ve diğer ibadet ve muamelat ahkamını bilemezdik.

Şayet deseler ki, ameli mütevatir sünnetler namaz vs. gibi kendisiy­
le amel edile gelen sünnetlerdir. Bunun dışındakilere uymak gerekmez.
26 Hadis ilmine Giriş

Biz de deriz ki: Müslümanların Hz. Peygamber (salla/lahu aleyhi ve


sel/em) döneminden bugüne kadar ameli mütevatir sünnetler ile amel
etmeleri; sünnetle sabit olan diğer şer'i ahkamın da delil olduğuna işa­
rettir. Aynca kendisine itibar edilen Müslüman alimler sünnetin şer'i
deliller içinde ikinci temel kaynak olduğu hususunda ittifak etmişlerdir.

2- Bazıları da, zann ifade ettiği için ahad haberin delil oluşunu inkar
ettiler ve dediler ki: Allah'ın bizi zann ile (ibadet etmemizi istemesi) caiz
olmaz. Buna da şöyle cevap verilir: Hz. Peygamber'e (sal/al/ahu aleyhi ve
sel/em) nisbeti sahih ise ahad haberle amel etmenin vücubiyeti kesinleşir.

a- Allah Teala buyurdu: "Savaşa çıkıldığında her topluluktan bir


taifenin, döndüklerinde kavimlerini irşad ederler ve onlar da sakınırlar
diye, savaştan geri kalıp ilim öğrenmeleri gereklidir." (Tevbe, 122)
Taife, bir şeyin bazısı demektir. Arapçada bir ve daha çoğu için kul­
lanılır. Şayet ilim öğrenen taifenin uyarılan amel edilmesi gerekli bir
huccet olmasaydı, Allah ayette onunla yetinmezdi.(Taifenin geri kalıp
ilim öğrenmesi).

Dinde ilim öğrenmek için adil birinin inzannı kabul etmek vacip
ise, adil-zabıt birinin öğrendiğini rivayet etmesini de kabul etmek vacip
olur.

b- Resıllullah (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em) İslam'a davet için elçilerini


krallara birer kişi göndermiştir. Eğer bir kişinin dediği, aktardığı huc­
cet olmasaydı onlan göndermesi (haşa) abes olurdu. A had haberin de­
lil oluşu sabit olmuştur. ResUlullah'a (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em) ulaşacak
şekilde sika ravinin sika raviden naklettiği her haber, kabul edilmesi,
inanılması ve yol edinilmesi gereken bir özellik taşır.

c- Şeriatte doğruluk zannıyla amel etmek gereklidir. İki şahitle hük­


metme gibi müddeinin yemini ile beraber bir şahitle hükmetme, mud­
dea aleyhin (davalı) kaçınması (yeminden) durumunda müddeinin (da­
vacı) yemini ile hükmetme geçerlidir.

Böylelikle doğruluğu zanni olmakla beraber ahad haberle amel et­


menin vacip olduğu anlaşılmış oldu.

3- Başlarında Yahudi asıllı Goldziher olmak üzere Müsteşrikler,


sünnetin ancak Emeviler ve hasımları olan ehl-i beyt arasında tartışma­
lar şiddetlendikten sonra tedvin edildiğini iddia etmişlerdir. (Buna göre)
Sünnet ve lslam Teşriindeki Yeri 27

her fırka görüşünü destekleyecek ve hasımlarının aleyhine delil olacak


hadisler uydurmuşlardır. Emeviler de bu işte Zühri'ye görev verdiler. O
Emevi ailesinin lehine hadisler uydurmakla kalmadı ibadet konularında
da (hadisler icat etti)

Buna şöyle cevap verilir : Bu, Emevi halifelerine ve İslam alimleri­


ne karşı yalan bir ithamdır. Vakıa da bunun tam tersinedir. Abdulmelik
b. Mervan 'dan (Zühri'nin sünneti yazdığı dönemin halifesi) İbn Sa'd
ve başka siyerciler, küçüklüğünden itibaren muttaki, abid biri şeklin­
de bahsederler. Öyle ki, insanlar ona 'mescidin güvercini' demişlerdir.
Onun döneminde büyük İslam fetihleri gerçekleşmiştir.

Zühri ve dönemindeki alimler idarenin elinde oyuncak olan kişiler


değildiler. Onların da takvası ve izzeti bilinen bir husustur ki, onlardan
hiçbiri Allah'ı öfkelendirip Sultanı razı etme gayesiyle hareket etme­
miştir.

Cerh ve Ta'dil alimleri Zühri'nin güvenilir olduğu ve hadis ilmin­


deki önemli konumu hususunda icma etmişlerdir. Goldziher 'in onun
Emeviler için hadis uydurduğuna dair iddiası ise mahza iftiradır ve
Zühri gibi takvası ve güvenilirliği ile bilinen birisine asla yakıştırıla­
maz. Eğer o halifelerle bir araya gelmişse veya halifeler ona ilgi gös­
termişseler bile bu, onlara din konusunda nasihat, ümmetin hukuku ve
Allah'ın onlara yüklediği görevlerle ilgili yol gösterme ve onları çocuk­
larına örnek olsunlar diye yetiştirmek gayesiyle olmuştur.

4- Goldziher 'e tabi olan Alman Müsteşrik Schaht özellikle fıkhi


hadisler başta olmak üzere tek bir sahih bulunmadığını iddia etmiştir.
Bunu İmam Malik'in Muvatta'ı, İmam Ebu Hanife 'nin Müsnedi sayı­
lan Ebu Yusuf'un Asar ' ı, ve İmam Şafıi'nin el-Umm'ündeki fıkhi bazı
ahkamın Resulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) senedsiz nisbet edildiği
gerekçesiyle bu iddiasını dillendirmiştir.

Ona şöyle cevap verilir ki, siyer kitapları ile hadis ve fıkhın içiçe
olduğu kitaplar sünnet için temel kaynaklar değildir ki araştırmacı on­
dan hadis ve isnadı için bir hükme ulaşsın. Bu konuda ancak muteber
hadis kaynaklarına ve isnadlarına bakılması gerekir. Hatta böylesi bir
çalışma ile ortaya çıkıyor ki isnad, Hz. Peygamber (salla/lahu aleyhi ve
sellem) zamanından beri vardır ve ilk asırda zirveye ulaşmıştır. Rivayet­
ler çoğalmış ve alimler rivayetin sıhhati için başından sonuna senedin
28 Hadis ilmine Giriş

muttasıl olması, şüzılz ve illetten uzak olması, ravilerin de adil ve zabıt


olmasının gerekliliğine itina göstermişlerdir.

Ancak Schaht, muhaddislerin bile hata ve vehm olduğuna karar


verdiği veya munkatı bir isnadla gelen bazı hadis rivayetlerinden yola
çıkarak selefin kitapları hakkında kin dolu bir yöntemle ve kasıtlı ola­
rak inceleme yapmıştır. Sonra da yalancı davasını kanıtlamak için nef­
sinin istediği doğrultuda bazı sonuçlar çıkarmış ve ulaştığı bu sonuçları
sünnetin tamamına teşmil etmeye çalışmıştır. 33

5- Bazı yazarlar; -özellikle son dönem yazarlar- Ahmed Emin "Fec­


ru'l-İslam" adlı kitabında, Ebu Reyye "Adva' ale's-Sunne"adlı eserinde
Ebu Hureyre'ye yüklenmişler ve şöyle demişlerdir : "Sahabeden en çok
hadis rivayet eden odur ancak o hadis yazmamıştır. Sadece (hafızasına
dayanarak) hatırladıklarını rivayet etmiştir."

Buna şöyle cevap verilir: Ebu Hureyre'nin rivayetinin çokluğu


onun hatırlaması yani hafızasının kuvveti ile ilgili bir durumdur. Zira
-hadis imamlarının rivayet ettiğine göre- o Müslüman olduğunda hafı­
zası kötü idi. Bu durumunu Hz. Peygamber'e arz etti. Hz. Peygamber
ona "elbiseni yay" dedi, o da yaydı . Sonra ona "göğsüne doğru topla"
dedi. O da öyle yaptı ve ondan sonra duyduğu hiç bir hadisi unutmadı.
İbn Hacer bunu aktardıktan sonra şöyle der: Mezkur hadis nübüvvetin
alametlerindendir. Çünkü Ebu Hureyre kendi döneminde hadisleri en
iyi ezberleyen kişi idi.

Aynı zamanda Ebu Hureyre Resulullah'ın (sal/al/ahu aleyhi ve sel­


/em) en çok yanında olan birisi idi. Resulullah'ın söz ve davranışlarına
başkalarının muttali olmayacakları derecede muttali olma imkanı bul­
muştur. İmam Şafii onun hakkında; "Kendi zamanında hadis rivayet
edenlerden en iyi ezberleyen olduğunu" söylemiştir. Hakim de şöyle
demiştir: "(Ebu Hureyre) Resulullah'ın ashabından en iyi ezberleyen ve
onun sohbetine en çok devam edenlerdendi."

Dr. Mustafa es-Sibai "es-Sunne ve Mekanetuha fi 't-Teşrii'l-İslami"


adlı eserinde bu ve başka şüpheleri ilmi ve titiz bir şekilde ele almıştır.
Daha fazla bilgi almak isteyenler oraya müracaat edebilir.

33 Dirastun fi'I Hadisi'n Nebevi ve Tarihi Tedvinihi, Dr. Muhammed Mustafa el-Azami
-3-

HADiS-İ NEBEVİ'NİN KİTABETİ VE TEDVİNİ

Resulullah'a (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em) vahyin nüzulu kıraat ve ta'li­


mi de beraberinde getirmiştir: "Oku, Yaratan Rabbinin adıyla. O insanı
bir hücreden yarattı. Oku, Rabbin sonsuz kerem sahibidir. Kalemle yaz­
mayı öğretti. İnsana bilmediğini öğretti. " (Alak, 1 -5)
Kur'an-ı Kerim ilmi teşvik etmiş, alimlerin derecesini yükseltmiş­
tir: "Allah, içinizden iman edenlerin ve kendilerine ilim verilenlerin de­
recelerini yüceltmiştir." (Mücadele, l )
Resulullah da (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em) ilme ve bilgi sahibi olmaya
teşvik etmiştir : "Allah kimin hayrını dilerse onu dinde fakih kılar.'034

Sahibinin hayır niyetiyle hak yolda harcadığı mal ile öğretilip amel
edilen ilmi bir arada zikretmiş ve şöyle demiştir: " Ancak iki kişiye gıb­
ta edilir. Biri, Allah'ın kendisine verdiği malı hak yolda harcayan, diğe­
ri Allah'ın kendisine verdiği ilmi öğreten ve onunla amel eden kişidir."35

Müslümanları başka dillere ve -yerine göre onların şerrinden emin


kılmak için- başkalarında bulunan ilim ve bilgiye muttali kılacak her
faydalı bilgiye yönlendirmiştir. Bu anlamda Zeyd b. Sabit'e, Yahudi
yazısını öğren, Vallahi yahudiler benim yazıma inanmadılar, diyerek
Yahudi dilini öğrenmesini emretmiştir. Başka bir rivayette "Ben bir
kavme mektup yazıyorum, , yazdırdığımı eksiltmelerinden veya artır­
malarından endişe ediyorum, (bu yüzden) Süryaniceyi öğren" şeklinde
geçmektedir. Zeyd demiştir ki: On yedi günde öğrendim.36

34 Buhari vb. rivayet etmiştir.


35 Buhari ve Muslim rivayet etmişti r.
36 İbn Sa'd Tabakat'ta, İbn Asa kir Tarihu Dımaşk'ta aktarmışlardır.
30 Hadis İlmine Giriş

İlmin tebliğ edilmesini teşvik etmiş, tebliğin yollarını göstermiş ve


bilginin yaygınlaşmasını tavsiye etmiştir. Ebu Said el-Hudri' den gelen
bir rivayette, "ilim talebelerine kıymet verilmesi ve iyi karşılanmalarını
emrettiği" geçmektedir. Şöyle buyurur: "Size ilim talep edenlerden bir
topluluk gelecektir. Onları gördüğünüzde 'Resulullah'ın tavsiyesi üze­
rine merhaba sizlere deyiniz ve onlara danışınız."37

Hz. Peygamber (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em) muallim, hakim, katli,


mufü, komutan ve eğitimci idi. Daru' l-Erkam' ı davetin gizli olduğu
dönemde kendine ve ashabına karargah edinmişti. Sonra onun hayatı
evdeyken de seferdeyken de adeta bir okula dönüşmüştü. Mescidi de
hem ibadet, hem ilim ve fetva yeri olup ashabını eğittiği, onların ken­
disine soru sorduğu, onun da onlara cevap verdiği ve diğer milletlere
nasip olmamış şekilde onları eğittiği bir özellik taşımaktaydı.

İbn Mesud' dan aktarılmıştır: "Hz. Peygamber bizi usandırmaktan


korktuğundan vaaz vermek için (istekli olduğumuz) günleri kollardı." 38

Kadınlara da sohbet edebileceği, kendisine rahatça soru sorabile­


cekleri, onları eğiteceği ve fetva vereceği özel bazı vakitler tahsis et­
mişti. Hz. Aişe der ki: "Ensarın kadınlarına ne mutlu ! Onların hayası
din konusunda bilgilenmelerine engel olmazdı."39

Ona (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em) vahiy iniyor, o da ezberliyor ve kavrı­


yordu. Ondan da sahabesi alıyor, onlardan ezberleyenler ezberliyordu.
Her bir ayet nazil olduğunda göğüslerde ezberleniyor ve kalpler onu kav­
rıyordu. Araplar haberlerini, şiirlerini ve nesepelrini yazma hususunda
ümmi bir kavim olmakla ezberleme yetenekleri ile öne çıkmışlardır.

Sahabenin kıymetlilerinden vahiy katipleri tayin etti. Hz. Ali, Mu­


aviye, Ubey b. Ka'b, Zeyd b. Sabit gibi. Ayetler iniyor ve yazılmasını
emrediyordu. Her ayetin hangi sureye konacağını da kendisi söylüyor­
du. Artık yazma işi ezberleme işine üstün gelmeye başlamıştı. Öyle ki
bazı ashab, Hz. Peygamber daha emretmeden inen ayetleri münferiden
yazmaya başlamışlardı.

Sünnet' e gelince.. Sahabe öğrenmek ve örnek almak maksadıyla


Hz. Peygamber'in (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em) meclislerinde bulunmaya çok

37 lbn Mace Sünen'inde nakletmiştir.


38 Buhari ve Muslim nakletmişlerdir.
39 Buhari ve Muslim nakletmişlerdir.
Hadis-i Nebevi'n i n Kitabeti ve Tedvini 31

özen gösteriyordu. Hatta günlük maişetlerinden geri kalmamaları gerek­


tiğinde sünnetten bir şeyi kaçırmamak için nöbetleşe bu işi yapmaya baş­
ladılar. Hz. Ömer'den nakledilmiştir: "Ben ve Ensar'dan Beni Umeyye
b. Zeyd'den bir komşum Medine'nin kenar mahallelerinde olduğu için
Resulullah'ın yanına nöbetleşe giderdik. O bir gün gider diğer gün ben
giderdim. Ben gittiğimde vahiy ve diğer şeylerden o gün öğrendiklerimi
komşuma gelir söylerdim; o da gittiğinde aynı şekilde böyle yapardı."40

Bera b. Azib anlatıyor: "Resulullah'ın duyduğumuz bütün hadis­


leri, bize ashabımızın aktardıklarıdır (o şekilde bize ulaşıyordu) Bizler
deve gütmekle meşguldük. Ashab da Hz. Peygamber' den sadır olup da
kaçırdıkları şeyin peşine düşerler öğrenmeye çalışırlardı. Bunu da arka­
daşlarından ve kendilerinden daha iyi ezberlemiş olanlardan dinlerler­
di. Bizzat Hz. Peygamber'den duymuş olanlardan almak için çok özen
gösterirlerdi."41 Yine ondan nakledilen bir rivayette şöyle geçmektedir:
"Biz hepimiz bizzat Hz. Peygamber'den duyma fırsatına sahip değil­
dik. Bizim günlük işlerimiz vardı . Ancak o dönemde yalan söylemez­
lerdi. Hazır olan hazır olmayana naklederdi."42

Sahabe ve Tabiun hadis talebiyle ilim yolcuğunda (rıhle) bulun­


muşlardır. Bu konudaki fazilete rağbet göstererek Hadisi insanlara riva­
yet etmek ve öğretmek için gayret göstermişlerdir. İbn Abbas'tan nak­
ledilmiştir: "Hz. Ali 'den şöyle dediğini duydum. 'Resulullah yanımıza
gelerek, Allah'ım halifelerime rahmet et, dedi. Biz de, Ya Resulallah
halifelerin kimlerdir? diye sorduk. O şöyle cevap verdi: 'Benim hadis­
lerimi ve sünnetimi rivayet eden ve insanlara öğretenlerdir.'43

Hadis Kitabeti (Yazılması)


Araplar İslam'dan önce okuma ve yazma özellikleri ile bilinmezler.
Bundan dolayı onlar genelde okumayan ve yazmayan ümmi bir toplum
olarak bilinirler. Ancak bu durum, içlerinden hiç kimsenin okur-yazar
olmadığı anlamına gelmez. Onların sadece geneli için geçerli bir özel­
liktir. Tarih onların bazılarının okuma ve yazma bildiğini kaydetmiştir.
Bu konuda zikredilenlerden biri Adiy b. Zeyd el-İbadi'dir. (ö. 35) O
yazmayı öğrenmiş ve bu konuda uzmanlaşmıştır. Kisra'nın divanında

40 Buhari nakletmiştir.
41 Hakim, Marifetu Ulumi'l-Hadis, Talik: es-Seyyid Mu'zam Hasan, s.14.
42 Ramehurmuzi, el-Muhaddisu'l-Fasıl, Tahk. Muhammed Accac el-Hatib, s.235. Daru'l-Fikr Yay.
43 Önceki eser s.163. Taberani Evsat'ında kaydetmiş, Hatib Bağdadi de nakletmiştir.
32 Hadis i lmine Giriş

ilk defa Arapça yazan kişidir. Medine'deki bazı Yahudiler çocukları­


na Arapça yazmayı öğretmişlerdir. Mekke de ticari bir merkez olma
özelliği ile bi'setten önce bazı okur-yazar insanları ağırlamıştır. Okuma
yazma bilenlerin on küsür kişi olduklarına dair gelen haberlere bakıl­
dığında da burada kastedilen şey Arapların ümmi oluşuna bir işarettir.

Bazı müsteşrik ve onların yolundan giden bazı yazarlar Arapların


ümmi oluşuyla kastedilenin dini anlamda ümmilik olduğunu söylemiş­
lerdir. Bu bağlamda şu ayeti delil getirirler: "O Allah ki, ümmilerin için­
de onlara onun ayetlerini okuyan, onları tezkiye eden, onlara Kitab 'ı
ve Hikmet 'i öğreten kendilerinden bir ResUI göndermiştir. Onlar daha
önce açık bir sapıklık içindeydiler. (Cumua, 2) Buradaki ümmiliğin oku­
"

ma yazma bilmeme anlamında değil, dini ümmilik olduğunu söylemiş­


lerdir. Yani Kur'an'dan önce dini bir kitapları olmadığı için Allah'ın
şeriatını bilmeme anlamındadır.

Bu, Hz. Peygamber'in ayetteki vasfının reddettiği bir yaklaşımdır :


" Ümmi Peygamber 'e tabi olanlar" (A' raf, 157) Buradaki ümmiliği Hz.
Peygamber şu sözüyle açıklamaktadır: "Bizler ümmi bir topluluğuz.
Yazı yazma ve hesap yapmayı bilmeyiz. Ay şöyledir şöyledir. " Yani ba­
zen 29 bazen 30 gün olur.44
Gelen haberler Mekke'de okuma yazma bilenlerin Medine 'de bi­
lenlerden daha fazla olduğuna işaret etmektedir. Hz. Peygamber'in Be­
dir'deki esirleri Medine'li 1 0 çocuğa okuma yazma öğretme karşılığın­
da serbest bırakması buna delalet etmektedir.

Sonra Hz. Peygamber döneminde yazma yaygınlaştı. Zira Kur'an


öğrenme ve okumaya teşvik ediyordu. Hz. Peygamber sayılan 40' ı bulan
vahiy katipleri edinmişti. et-Teratibu'l-İdariyye'nin yazan onların isim­
lerini zikretmiştir. Belazuri de FutG.hu'l-Buldan'da içlerinde Müminlerin
Annesi Hz. Hafsa, Ümmü Gülsüm bt. Ukbe, Şifa bt. Abdullah el-Kura­
şiyye, Aişe bt. Sa'd, Kerime bt. el-Mikdad'ın bulunduğu yazmayı bilen
kadınların isimlerini kaydeder. Şifa şöyle demiştir : . "Ben Hz. Hafsa'nın
yanında iken Hz. Peygamber geldi ve bana dedi ki: ' Buna (Hafsa 'ya)
nemle rukyesini öğretmez misin? Ona okumayı öğrettiğin gibi."45
44 Buhari, Muslim ve Sünen sahipleri nakletmişlerdir.
45 Ebu Davud rivayet etmiştir. Nemle: Vücutta çıkan bazı yara ve yarakurtlarıdır. Sahih-i Muslim'de
Enes'in şöyle dediği nakledilmiştir: "Hz. Peygamber nazar, huma ve nemleye karşı rukye yapılması­
na izin vermişti. Huma: Zehirdir. Bkz. İbnu'l-Esir, en-Nihaye fi Garibi'l-Hadis, 5/120, Tahk. Mahmud
et-Tanaci, Daru lhy3i'l-Kutubi'l-Arabiyye.
Hadis-i Nebevi'ni n Kitabeti ve Tedvini 33

Hicretten özellikle Bedir savaşından sonra Medine'de okuma yaz­


ma bilenler arttı. Hz. Peygamber Abdullah b. Said b. el-As 'a Medi­
ne'de okuma yazma öğretmesini emretmişti. Zira İbn Abdilberr'in
el-İstiab 'da belirttiği gibi, o iyi bir okur-yazardı. İbn Hacer de Abdullah
b. Said b. el-As 'ın isminin Hakem olduğunu, Hz. Peygamber'in ona
Abdullah ismini verdiğini ve Medine'de okuma yazma öğretmesini em­
rettiğini ifade etmektedir.46

Hadislerin yazılması ile ilgili nasslar birbiriyle (çelişiyor gibi) dur­


maktadırlar. Zira (bu nasslar içinde) yazmayı yasak kılan rivayetler ol­
duğu gibi yazmaya izin veren rivayetler de bulunmaktadır.

1- Hadis Kitabetini Yasaklayan Rivayetler


a- Ebu Said el-Hudri Hz. Peygamber 'in şöyle buyurduğunu nak­
letti: "Benden bir şey yazmayın. Kim benden Kur 'an dışında bir şey
yazmışsa onu imha etsin. Yalnız benden rivayet etmenizde bir sakınca
yoktur. Kim bana kasıtlı yalan isnad ederse cehennemdeki yerine hazır­
lansın. "47

b- Ebu Hureyre'den nakledilmiştir: "Biz hadis yazarken Hz. Pey­


gamber yanımıza çıkageldi. Bu yazdıklarınız nedir? diye sordu. Biz de,
senden işittiğimiz hadislerdir, diye cevap verdik. Allah 'ın kitabı yanın­
da başka kitaplar mı istiyorsunuz? Sizden önceki ümmetleri Allah 'ın
kitabı yanında başka kitaplar edinmeleri yoldan çıkarmıştır."48

2- Hadis Yazımına Cevaz Veren Rivayetler


a- Abdullah b. Amr b. el-As 'tan nakledilmiştir: "Reslllullah'tan
duyduğum her şeyi yazıyordum. Onları (hadisleri) korumaktı amacım.
Kureyş beni bundan nehyetti. Hz. Peygamber'den her duyduğunu yazı­
yorsun. Ancak o da bir beşerdir. Gazab halinde ve sakin halinde konu­
şur. (onlar böyle deyince) yazmayı bıraktım. Bu durumu Hz. Peygam­
ber' e aktardım. Parmağı ile ağzına işaret etti ve dedi ki: "Yaz, Nefsim
elinde olana andolsun ki, hurdan haktan başka söz çıkmaz."49

46 İbn Hacer, el-İsabe fi Temyizi's-Sahabe ve İbn Abdilberr, el-lstiab, 1/343 (el yazması), el-Mektebe-
tu't-ncariyye, Mısır, 2/366.
47 Muslim rivayet etmiştir. ikinci yarısı Buhari'de de geçmektedir.
48 Hatib el-Bağdadi, Takyidu' H lim, Tahk. Yusuf el-lşş, s.33, Daru lhyai's-Sunneti'n-Nebeviyye.
49 Darimi Sünen'inde, Hatib Takyidu'l-llim'de, İbn Abdilberr camiu Beyani'l-İlim ve Fazlihi'de nakletmişlerdir.
34 Hadis ilmine Giriş

b- Ebı1 Hureyre'den nakledilmiştir : "Hz. Peygamber'in ashabı için­


de Abdullah b. Amr hariç benden daha çok hadis bilen yoktu, çünkü o
yazıyor ben yazmıyordum. "50

c- Sahihayn'da geçer: Allah Mekke'nin fethini Hz. Peygamber'e


nasip edince kalktı ve bir hutbe verdi. Yemen'li olan Ebı1 Şah isminde
biri kalktı, Ya Resı1lallah bana (hutbeyi) yazar mısınız? Hz. Peygamber
de emir verdi: "Ebı1 Şah için yazınız ! "

d- Ebı1 Cuhayfe'den nakledilmiştir k i şöyle diyor: Ben Ali'ye: "ya­


nınızda bir kitap var mı? diye sordum. Bana: "hayır ama Allah'ın kitabı
hariç dedi. Bir de Müslüman insana verilen anlayış ya da şu sahifedeki­
ler" dedi. Bu sahifedekiler nedir? dedim. " Akl, (Burada geçen akıl ceza
hukukundaki aileye yüklenen diyettir) esirlerin serbest bırakılması ve
Müslümanın kafire karşı öldürülemeyeceği" hususları var dedi.51

e- Enes b. Malik'ten Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğu nakledil­


miştir: "İlmi, yazarak kayıt altına alın. "52

Yukarıdaki nasslar arasında bulunan tearuzdan dolayı alimler ha­


dislerin yazılması konusunda ihtilafa düştüler.

İbn Salah dedi ki: "İlk nesil hadis kitabeti konusunda ihtilafa düştü.
Onlardan kimisi hadisi ve ilmi yazmayı hoşgörmüyor, ezberlenmesini
istiyorlardı; bazısı da buna cevaz veriyordu.

Hadislerin yazılmasını hoş görmeyenler: Hz. Ömer, İbn Mesud,


Zeyd b. Sabit, Ebu Musa, Ebu Said el-Hudri vb. bazı Sahabi ve Tabiiler.

Hadislerin yazılmasını hoş gören veya hadis yazanlar: Hz. Ali, oğlu
Hasan, Enes, Abdullah b. Amr b. el-As vb. bazı Sahabi ve Tabiiler.53

Alimler hadis kitabetini nehyeden ve cevaz veren nassların ara­


sını şöyle uzlaştırmışlardır:
1 - Hadis kitabeti, İslamın ilk döneminde hadisler Kur'an ile karışır
endişesinden dolayı yasaklanmıştır. Kur'an ezberleme artınca böyle bir
endişeden emin olunmuş ve Hz. Peygamber hadislerin yazılmasına izin
vermiştir. Böylece ilk yasaklama neshedilmiştir.

50 Buhari rivayet etmiştir.


51 Buhari rivayet etmiştir.
52 Hatib, Takyidu'l-İlim, s.74; İbn Abdilberr, Camiu Beyani'l-llim ve Fazlihi, 1/85.
53 lbn Salah, Ulumu'l-Hadis, Tahk. Nureddin ltr, s.160-16, el-Mektebetu'l-İlmiyye.
Hadis-i Nebevi'nin Kitabeti ve Tedvini 35

2- Yasaklama; Hadis ile Kur 'an ' ın aynı sahifeye yazılıp karışması
endişesiyle olmuştur.

3- Yasaklama hıfzı iyi olup yazması iyi olmayanlar hakkında; izin


de Ebu Şah gibi hıfzı iyi olmayanlar için olmuştur.

Bu şekilde nasslar arasında var gibi görünen çelişki giderilmiş oldu.

Şu husus şüphe götürmeyen bir gerçektir ki, bu ihtilaf ilk dönemde


yaşanmış daha sonra Müslümanlar hadis kitabetinin cevazı konusun­
da icma etmişlerdir. İbn Salah dedi ki: "Sonra ihtilaf ortadan kalktı.
Müslümanlar bunun (hadis kitabeti) cevazı hususunda icma ettiler. Eğer
kitaplarda tedvin edilmeseydi son asırlarda bile (hala sözlü olarak) oku­
tulurdu. "54

Bazı haberlere göre ise Hz. Peygamber ömrünün sonlarında hadis


kitabetine genel bir izin vermiştir.

Tirmizi, Sa 'd b. Ubade 'nin Hz. Peygamber ' in bazı hadis ve sün­
netlerini içeren bir sahifeye sahip olduğunu rivayet etmiştir. Bu değerli
sahabinin oğlu bu sahifeden rivayette bulunmuştur.

Buhari, bu sahifenin Abdullah b. Ehi Ev!a'nın kendi eliyle yazdığı


bazı hadislerin bir nüshası olduğunu, insanların da onun el yazısıyla
yazıp topladığı bu hadisleri okuduğunu rivayet eder.

Hz. Peygamber döneminde yazılmış sahifelerin en meşhurlarından


birisi Abdullah b. Amr b. el-As' ın derleyip topladığı hadislerden müte­
şekkil es-Sahifetu's-Sadıka'sıdır. Siyer alimleri bu kitapta 1 000 kadar
hadis olduğunu söylemişlerdir.

İbn Ömer bu sahife işine çok önem vererek şöyle demiştir: "Hayat­
ta iki şey bana çok önemli görünür. Sadıka ve Vaht. Sadıka, Resulul­
lah 'tan yazdığım hadislerin olduğu sahifedir. Yalıt ise, Amr b. el-As 'ın
sahip olup tasaddukta bulunduğu bir arazidir."55

Bu sahife, Abdullah b. Amr senediyle Ahmed b. Hanbel ' in Müs­


ned' inde kaydedilmiştir.

Ebu Hureyre de sahabenin yazdıklarından birçok sahifeyi topla­


mıştır. Ancak birçoğu yok olmuştur. Öğrencisi Hemmam b. Münebbih

54 A.g.e., s.162.
55 Bezzar Sünen'inde; lbn Abdilberr Camiu Beyani'l-ilim ve Fazlihi'de rivayet etmiştir.
36 Hadis İlmine Giriş

ondan (aldığı hadislerden oluşan ) bir sahife meydana getirmiştir. Sonra


kendisine nisbet edilerek Hemmam'ın Sahife'si de denmiştir. O gerçek­
te Ebu Hureyre'nin sahifesidir. Hadis tedvininde bu sahifenin önemi
büyüktür. Zira o, Hemmam'ın Ebu Hureyre'den naklettiği şekliyle bize
tam ve sağlam bir şekilde ulaşmıştır. Keşfu'z-Zum1n sahibi o sahifeye
es-Sahifetu's-Sahiha demiştir. O da Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde
kaydedilmiş olup, (hadisleri) Buhari ve başkalarının kitaplarında da da­
ğınık bir şekilde bize ulaşmıştır.

Hadisin Tedvini
Tedvin kitabetten ayn bir şeydir. Kitabet, bir şahsın bir sahife veya
daha fazlasını yazmasıdır. Tedvin ise sahifelerde yazılı olan, hafızalarda
korunmuş olanı toplamak ve tek bir kitap olması için tertip edilmesidir.
Daha önce kitabetten bahsedildi. Burada tedvinden bahsedeceğiz.

Urve b. Zübeyr'den rivayet edildiğine göre Hz. Ömer sünnetleri/


hadisleri yazmayı düşünmüş, bu konuyu Ashab ile istişare etmişti. On­
lar da yazmasını işaret etmişlerdi. Hz. Ömer bu konuda bir ay istiharede
bulundu. Sonra bu iş kendisine zor ve uygun olmayan bir iş gibi gel­
di. Dedi ki: "Ben sünnetleri/hadisleri yazmayı düşünüyordum. Sonra
sizden önceki kavimleri hatırladım ki onlar bazı kitaplar yazmışlardı
da onlarla ilgilenerek Allah'ın kitabını terk etmişlerdi. Vallahi ben Al­
lah'ın kitabını ihmal ettirecek bir şeyi asla yapmam."56

Bu, Hz. Ömer'in hadisleri yazıp toplamaya niyetlendiğini göster­


mektedir. Ancak o, insanların yazılan hadislere yönelip Kur'an'ı ihmal
etmelerinden veya yazılan hadislerin Kur'anla karışmasından çekinmiş­
tir. Şayet Hz. Ömer hadisin tedvini ve toplanmasını öngörmeseydi böyle
bir girişimi olmazdı. Ancak onu sözü edilen sakınca vazgeçirmiştir.

Bazı Tabiun'un hadis kitabetini hoş görmeyen görüşlerine gelince,


bu başka bir gerekçeye dayanmaktadır. O da re'yin hadisle karışma en­
dişesidir.

Hadisleri toplayıp tedvin etme işi raşid halife Ömer b. Abdulaziz'in


eliyle olmuştur. Gerekçeleri de şunlar olmuştur.

1 - Bu işi hoş görmemenin sebeplerinin ortadan kalkması. Zira


Kur'an binlerce hafız tarafından ezberlenmiş ve Hz. Osman döneminde
56 Camiu Beyani'l-İlim ve fazlih, 1/77.
Hadis-i Nebevi'nin Kitabeti ve Tedvini 37

de toplanmıştı. Kur' an ile hadisler birbirine karışmayacak şekilde ara­


lan iyice ayrışmıştı.

2- Hadislerin kaybolması endişesi. Arapların meşhur olduğu o güç­


lü hafıza artık zayıflıyordu. Devletin genişlemesiyle alimler değişik İs­
lam memleketlerine yayılmışlardı. Her birisinin yanında bilgi/ilim var­
dı. Durum , Hz. Peygamber ' in hadislerini korumak için toplanmasını
gerektiriyordu.

3- Fitneden sonra değişik siyasi ve mezhebi nedenlerle hadis uydur­


ma işinin ortaya çıkması; insanların Ali Şiası (taraftarları), Muaviye'ye
tabi olanlar ve her iki gruba da karşı çıkan Hariciler şeklinde ayrılması.
Her grup kendi görüşünü destekleyecek şekilde Kur ' anı hakikatinin dı­
şında te'vil etmeye çalışıyor veya hadisleri ihtimali olmayacak şekilde
yorumluyorlardı. Bu da onlara zor gelince kendi davalarını destekleye­
cek şekilde Hz. Peygamber 'e söylemediği şeyleri nispet etmeye başla­
dılar. Bu işin ilk girişimleri Şia tarafından gerçekleştirilmiştir. Hariciler
ise yalana cevaz vermiyor ve kebire (büyük günah işleyen) işleyeni tek­
fir ediyorlar iken Hz. Peygamber ' e karşı yalanı nasıl caiz görürlerdi ki?

İbn Şihab'tan rivayet edilmiştir: "Eğer bize doğudan tanımadığımız


bilmediğimiz hadisler gelmeseydi hadisleri yazmaz ve yazımına da izin
vermezdim."

Bundan dolayı Ömer b. Abdulaziz, valisi Ebubekir b. Muhammed


b. Amr b. Hazm'a bir mektup yazıp şöyle demiştir: "Hz. Peygamber'in
hadislerine veya geçmiş sünnete bir bak, ya da Aınra'nın hadislerini
yaz. Ben ilmin ve ilim sahiplerinin yok olmasından korkuyorum."57

Bir rivayette de şöyle geçer: "O, valisine, Aınra bt. Abdirrahman


ile Kasım b . Muhammed b . Ebibekir 'deki ilmi (hadisleri) yazmasını
emretmiştir. "

Ömer b. Abdulaziz başka memleketlere ve valilere de yazarak, Hz.


Peygamber ' in hadislerine bir bakın ve onları toplayın, demiştir.

Ancak bu emir genel bir emir değildi. Ebubekir b . Hazın topladık­


larını ona göndermeden Ömer b. Abdulaziz vefat etmiştir.

57 Darimi Sünen' inde, lbn Sa'd Tabakat'nda nakletmişlerdir. 'Amra'nın hadisleri' ifadesi ile Amra bt. Ab­
durrahman el-Ensariyye kastedilmiştir ki bu şahıs Hz. Aişe'nin ilminden istifade etmiş birisidir.
38 Hadis i lmine Giriş

Hadis alimleri Ömer b. Abdulaziz'in bu işini hadislerin ilk tedvini


sayarak şöyle demişlerdir: "Hadislerin tedvin işine gelince, o Ömer b.
Abdulaziz'in hilafetinde ve onun emriyle h. 1 00 tarihinin başlarında
gerçekleşmiştir. "58

Bu konudaki ciddi ve kapsamlı çalışma ise değerli alim Muham­


med b. Şihab ez-Zührl'nin eli ile olmuştur. Hadise olan sevgisi ve onu
toplamaya olan isteği ile Ö mer b. Abdulaziz'in emrine icabet etmiştir.
Kendisine ulaşan hadisleri toplamaya başlamış, bu gayreti daha sonra
değişik yerlerde gelen musannifiere bir hazırlık aşaması olmuştur. Hatta
alimlerin çoğu şöyle der: "Zühri olmasaydı hadislerin çoğu kaybolur­
du." Yine dediler ki: "İ lmi (hadisi) ilk tedvin eden Zühri'dir." Zühri de
şöyle demiştir: "Bu ilmi benden önce kimse tedvin etmemiştir."59

Hadis tedvini yapılırken başlangıçta konularına göre değil sadece


karışık bir toplama şeklinde gerçekleştirilmiştir. Sonra Zühri'den itiba­
ren Tedvin yayılmaya başladı. Çoğunda Hz. Peygamber'in hadisleri ile
beraber Sahabe sözleri ve Tabiun fetvaları da içiçe oluyordu . Bu durum
öyle devam etti ki sonra hadis alimleri müsnedler daha sonra da konu
esaslı eserler meydana getirdiler.

İbn Hacer dedi ki: "Bu konuda ilk eser verenler er-Rebi' b. Sabih
(ö. 1 60), Said b. Ebi An1be (ö. 1 56) ve üçüncü tabakanın büyüklerine
kadar bu iş böyle devam etti. İ mam Malik de Medine'de el-Muvatta'yı
telif etti. Abdulmelik b. Cüreyc Mekke'de, el-Evzai Şam'da, Süfyan-ı
Sevri Kufe'de ve Hammad b. Seleme b. Dinar Basra'da (tasnif esaslı
hadis eserleri verdiler)"60

Şeyhu'l-İslam Zekeriyya el-Ensari, Iraki'nin Elfıye'sine yazdığı


Şerh'inde şöyle demiştir: "İlk hadis tasnif işini yapan Mekke'de İbn
Cüreyc, Medine'de İ bn Ebi Zi'b', Şam'da el-Evzai, Kufe'de es-Sevri,
Basra'da Said b. Ebi An1be, er-Rebi' b. Sabih, Hammad b. Seleme, Ye­
men'de Ma'mer b. Raşid, Halid b. Cemil, Rey'de Cemil b. el-Humeyd,
Horasan'da İbnu'l-Mubarek'tir. Bunların hepsi bir asırda yaşamışlardır.
Hangisinin daha önce olduğu bilinmemektedir. İ bn Hacer de Iraki gibi
bunların dışında şu isimleri ekledi: Vasıt'ta Huşeym b.Beşir el-Vasıti,
58 Suyuti, Tedribu'r-Ravi fi Şerhi Takribi'n-Nevevi, Tahk. Abdulvehhab Abdullatif, s.40, el-Mektebetu'l-il­
miyye.
59 el-Kettani, er-Risaletu'l-Mustatrefe li Beyani Meşhuri Kutubi's-Sunneti'l-Muşerrefe, s.4, ı. Baskı Bey­
rut.
60 lbn Hacer, Mukaddimetu Fethi'l-Bari 1/4, İdaretu'Tabaati'l-Muniriye.
Hadis-i Nebevi'nin Kitabeti ve Tedvini 39

yine onlardan Abdurrezzak b. Hemmam es-San'ani, Said b. Mansfu,


İbn Ebi Şeybe.

Bunlardan basılı olup tedavülde olanlar:

1 - el-Muvatta' , Malik b. Enes.

2- el-Musannef, Abdurrezzak b. Hemmam es-San' ani.

3- es-Sünen, Said b. Mansfu.


4- el-Musannef, Ebubekir b. Ebi Şeybe.

Bu eserler sadece Hz. Peygamber' in hadislerini değil, sahabe söz­


leri ve tabiun fetvalarını da içermektedir. Sadece Hz. Peygamber ' in ha­
dislerini derleme işi daha sonraları yaygınlaşmıştır.

Hadis Tedvin Yöntemi ve Bu Konudaki Meşhur


Tasnif Ürünleri
Tasnif alimleri eser telifinde değişik yöntemler kullanmışlardır. En
önemli yöntemler ile buna göre tasnif edilmiş eserler şunlardır:

Birincisi: Müsnedler
Müsnedler: Mesanid, senedin çoğulu olup, her sahabiden gelen
hadislerin sahih, hasen ve zayıf olmasına bakılmaksızın, o sahabinin
adı altında toplandığı eserlerdir.

Müsnedlerdeki sahabe isimleri bazen -birçoğunun yaptığı gibi- al­


fabetik olur ki bu daha kolay bir yöntemdir. Bazen de kabile veya İs­
lam' a giriş ya da belde esas alınarak meydana getirilmişlerdir.

Bazısında bir sahabinin hadisleri ile yetinilirken kimisinde de cen­


netle müj delenen on sahabi gibi bir işte müşterek olan bir grubun hadis­
leri toplanmıştır.61

Mühaddis imamların tasnif ettikleri müsnedler çoktur. Kettani


er-Risdletu 'l-Müstatrefe 'de 82 tanesini zikreder ve şöyle der: "Zikret­
tiklerimizin dışında da müsnedler çoktur."62

61 Aşere-i Mü beşşere: Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Talha b. Ubeydullah, Zübeyr b. Avvam,
Sa'd b. Ebi Vakkkas, Said b. Zeyd b. Amr b. Tufeyl, Abdurrahman b. Avf, Ebu Ubeyde b. el-Cerrah -ismi
Amir b. Abdullah'nr- r.anhum.
62 er-Risôletu'/-Müstatrefe, 46-47.
40 Hadis ilmine Giriş

Meşhur Müsnedler
1 - Ebu Daviid Süleyman b. Daviid et-Tayalisi'nin (ö.204) Müsned'i,63

2- Ebubekir Abdullah b. Zübeyr el-Huıneydi'nin (ö.2 1 9) Müsned' i,

3- Ahmed b. Hanbel'in (ö.24 1 ) Müsned'i,

4- Ebubekir Ahmed b. Amr el-Bezzar ' ın (ö.292) Müsned'i,

5- Ebu Ya'laAhıned b. Ali el-Müsenna el-Mevsıli'nin (ö.307) Müsned'i.


Daha önce de işaret ettiğimiz gibi bu müsnedler sadece sahih hadis-
leri değil, sahih ve sahih olmayan hadisleri içeren özelliktedirler. Fıkıh
bablarına göre de tertip edilmemişlerdir. Zira tertibi, her sahabinin ri­
vayetlerinin, konularına bakılmaksızın ismi altına toplanması esaslıdır.
Bu özelliği de araştırmacının işini zorlaştırır. Çünkü fıkhi bir hüküm
için veya herhangi bir konudaki hadisleri bulması zorlaşır.

İkincisi: Mu'cemler
Mu'cem (çoğulu Me' acim), hadisçilerin ıstılahında, hadislerin sa­
habe isimlerine, musannıfın şeyhlerine veya belde isimlerine göre alfa­
betik olarak derlendiği kitaplardır.

Meşhur Mu' cemler


1- el-Mu 'cemu 'l-Kebir: Ebu'l-Kasım Süleyman b. Ahmed et-Ta­
barani (ö. 3 60) tarafından hazırlanmıştır. Sahabe isimlerine göre alfa­
betik hazırlanmıştır. Ancak Ebu Hureyre 'yi (rivayetlerini) ayrı bir mu­
sannefte toplamıştır. İçinde 60.000 hadis derlendiği söylenmiştir. İbn
Dıhye onun hakkında şöyle der: Dünyadaki en büyük mu'cemdir. Mut­
lak olarak mu' cem dendiğinde bu kitap anlaşılır. Başkası kastedildiğin­
de kayıtla söylenir.

2- el-Mu 'cemu 'l-Evsat: Bu da aynı kişiye aittir. Şeyhlerinin isim­


lerine göre tertip edilmiştir ki, onlar yaklaşık 2000 kişidirler. 30.000
hadis içerdiği söylenmiştir.

3- el-Mu 'cemu 's-Sağir: Bu da aynı zatındır. Şeyhlerinden 1 000


kadarından aldığı hadisleri derlemiştir. Genelde hadisini verdiği şeyh­
lerinden her biri için bir tane hadis kaydetmiştir. 20.000 hadis içerdiği
söylenmiştir.

63 Sünen sahibi Ebu Davud Süleyman b. el-Eş'as es-Sicistani'niden başka birisidir.


Hadis-i Nebevi'nin Kitabeti ve Tedvini 41

4- Mu 'cemu 'l-Buldan: Ebu Ya'Ia Ahmed b. Ali el-Mevsıli'ye


(ö.307) aittir.64

Üçüncüsü: Cimi'ler
Dinin her alanı ile ilgili hadislerin derlendiği Tasnif
yöntemi
Cami' : Çoğulu Cevami' olup, dinin her alanıyla ilgili hadislerin
toplandığı eserlerdir. İman Kitabı, Taharet Kitabı, İbadetler, Muamelat,
Nikah, Siyer, Menakıb, Tefsir, Adab, Rikak, Fiten vb.

Meşhur Cami'ler
1- el- Camiu 's-Sahih: Şeyhu'l-Muhaddisin İmam Ebu Abdillah
Muhammed b. İsmail el-Buhar! (ö.256) tarafından te' lif edilmiştir. İlk
defa sadece sahih hadisleri derleyen ve buna yönelik te' lifte bulunan ilk
kişidir. Müellifi eseri konu esaslı hazırlamıştır. Bed'ul-Vahiy kitabı ile
başlamış, Kitabu'l-İman ardından İlim, Taharet vb. ile devam etmiş Ki­
tabu't-Tevhid ile bitirmiştir. Toplamda 97 kitab (bölüm) içermektedir.
Her kitap da kendi içinde bablar içerir. Her bab içinde de değişik sayıda
hadisler bulunur.

Bu eser, alimler tarafından büyük bir inayete mazhar olmuştur.


Onu şerh etmeye çok önem vermişlerdir. En önemlileri, İbn Hacer
el-Askalani (ö.852) tarafından telif edilen Fethu '/-Bari bi Şerhi Sahi­
hi 'l-Buhari; Bedruddin el-Ayni (ö.855) tarafından telif edilen Umde­
tu '/-Kari ve Kastallani (ö. 922) tarafından telif edilen İrşadu 's-Sari adlı
şerhlerdir. Hepsi de matbudur.

2- el-Camiu 's-Sahih: İmam Ebu'l-Huseyn Muslim b. el-Haccac


el-Kuşeyri en-Neysaburi (ö.2 6 1 ) 'ye aittir. Sadece kendi şartına göre sa­
hih saydığı hadisleri almıştır. Kitabu'l-İman ile başlamış, Kitabu't-Ta­
haret, Kitabu' l-Hayz, Kitabu's-Salat ile devam etmiş, Kitabu't-Tefsir
ile bitirmiştir. Toplamda 54 kitaptır. Her kitap bablan, her bab da deği­
şik sayıda hadisleri içerir.

Bazı Mağribli alimler bu eseri Sahih-i Buhari 'ye tercih etseler de


Muhaddislerin cumhuruna göre Muslim'in eseri Buhari 'ninkinden son­
ra ikinci sırada gelir.65

64 er-Risaletu'l-Mustatrefe, 101-102.
65 Ulumu'l-Hadis, s.15.
42 Hadis ilmine Giriş

Sahih-i Muslim de alimler nezdinde büyük bir itibar görmüş, şer­


hine itina gösterilmiştir. En güzel şerhleri de şunlardır: Ebu Zekeriyya
Muhyiddin en-Nevevi'nin (ö. 676) el-Minhacfi Şerhi Sahfhi Muslim bin
el-Hacctic' .(Birçok baskısı yapılmıştır.) Kadi Iyaz'ın (ö.544) el-İkmtil
fi Şerhi Sahfhi Muslim ( Yazma); Celaleddin Abdurrahman b. Ebubekir
es-Suyfiti'nin (ö. 9 1 1 ) ed-Dfbtic aiti Sahfhi Muslim bin el-Haccac (mat­
bu) şerhleri.

3- el-Camiu 's-Sahih : Ebu isa Muhammed b. Isa et-Tirmizi (ö.279)


tarafından telif edilmiş olup içinde sahih, hasen ve zayıf rivayetler bu­
lunmaktadır. Sadece sahih rivayetleri toplama gayesi gütmemiştir. An­
cak genelde de hadislerin sıhhat derecesi ile o hadis hakkında söyle­
nenleri aktarmıştır. Konulara göre tertip edilmiştir: Taharet, Salat, Vitr,
Cumua, İydeyn, Sefer, Zekat, Savın, Hace, Cenaiz, Nikah, Rada' , Talak
ve Lian, Buyfi' , Ahkam . . . ve eser Menakıb ile biter.

Tirmizi'nin şerhlerinden Ebubekir Muhammed b. Abdullah el-İş­


bili'nin (ö.543) (İbnu' l-Arabi el-Maliki diye bilinir) Arızatu 'l-Ahvezf
ala �-Tirmizf adlı eseri ve Abdurrahman b. Ahmed b. Receb el-Han­
beli'nin (ö. 795) şerhi mevcuttur.

Camiu't-Tirmizi, Sünenu 't-Tirmizi diye de isimlendirilir.

Sahih-i Buhari ve Sahih-i Muslim üzerine ayn ayn veya beraber


Mustahrec 'ler telif edilmiştir. Aynı şekilde Cami ' ler üzerine Müsted­
rek'ler de telif edilmiştir ki en meşhuru Ebu Abdillah el-Hakim 'in
(ö.405) el-Müstedrek ala 's-Sahfhayn 'ıdır.

Dördüncüsü: Fıkhi Konulara Göre Tasnif


Bu tür tasnifler dinin bütün konularını kapsamaz, ancak özellikle
fıkıh konulan gibi birçok konudaki hadisleri içine alır. Genellikle fıkhi
konulan esas alarak Taharet bölümünden başlar, sonra Namaz sonra
diğer İbadetler sonra Muamelat sonra Ahkam ve fıkha müteallık diğer
konulara göre düzenlenmiştir. Bazen bunların dışında İman ve Adab
bölümlerini de kapsar.

Bu konudaki meşhur tasnif eserleri


Sünen: Fıkhi konulara göre düzenlenmiş ve hüküm çıkarmak için
fakihlere kaynak olmak üzere sadece merfu hadisleri içerir.
Hadis-i Nebevi'nin Kitabeti ve Tedvini 43

Sünen, Cami ' lerden ayrılır, zira onda Akaid, Siyer, Menakib gibi
bölümler olmaz, sadece ahkam hadisleri ve fıkıh bablarına göre düzen­
lenmiştir. Kettani dedi ki: ' Onlardan sünen diye bilinen eserler vardır.
Onların ıstılahına göre bu kitaplar iman, taharet, zekat vb. fıkhi bablara
göre tertip edilmiş olup mevkuf hadis içermezler, çünkü mevkuf onların
ıstılahında sünnet diye isimlendirilmez, hadis diye isimlendirilir. '66

Meşhur sönenler
a- Sünenu Ehi Davud: Süleyman b. Davud el-Eş'as es-Sicistani (ö.275)

b- Sünenu'n-Nesai: el-Mücteba diye de isimlendirilir. Ebu Abdur-


rahman Ahmet b . Şuayb en-Nesai (ö.303)

c- Sünenu İbn Mace: Muhammed b. Yezid b. Mace el-Kazvini (ö.275)

d- Sünenu'd-Darimi: Abdullah b. Abdurrahman ed-Darimi (ö.255)

e- Sünenu'd-Darekutni: Ali b. öÖmer ed-Darukutni (ö.3 85)

f- Sünenu'l-Beyhaki: Ebubekir Ahmed b. el-Hüseyn el-Beyhaki (ö.458)

Bu sünenlerin hepsi -elhamdülillah- matbudur.

Musannefler: Muhaddislere göre, fıkhi bablara göre tertip edilmiş


içinde merfu, mevkuf ve maktu hadislerin olduğu eserlerdir. Yani nebe­
vi hadisler, sahabe sözleri, tabiin fetvaları bazen Etbau't Tabiin fetva­
larını da içerir.

Musannef ile sünen arasındaki fark; musannefın merfu, mevkuf ve


maktu hadisleri içermesidir. Sünenlerin ise istisnalar hariç, sadece mer­
fu hadisleri içermesidir.

Meşhur Musannefler
el-Musannef: Ebubekir Abdurrezzak b. Hemmam es-San'ani
(ö.2 1 1 ) Tamamı basılıdır.

el-Musannef: Ebubekir Abdullah b. Muhammed b. Ehi Şeybe el­


Kufi (ö.235) Bazı cüzleri basılmıştır.

el-Musannef: Baki b. Mahled el-Kurtubi (ö.276)

66 er-Risaletu'l-Mustatrefe, s 25.
44 Hadis İlmine Giriş

Muvatta'lar:
Muvatta, sözlükte kolaylaştırılmış demektir. Hadisçilerin ıstılahı
olarak, fılchi bablara göre düzenlenmiş, merfu, mevkuf ve maktu riva­
yetleri içine alan eserlerdir. İsimleri farklı olsa da musannef gibidir.

Meşhur Muvatta'lar
el-Muvatta: Malik b. Enes el- Medini (ö. 1 79) Birçok baskısı ya­
pılmıştır.
el-Muvatta: İbn Ebi Zi'b Muhammed b. Abdurrahman el-Medini
(ö. 1 5 8)
el-Muvatta: Ebu Muhammed Abdullah b. Muhammed el-Mervezi
(ö.293)

Beşincisi: Müellifin Sahih Hadisleri Toplamayı


Amaçladığı Eserler
Tasnif sistemleri ve meşhurlarının zikredilmesinden sonra ek ola­
rak şu denilebilir: Bazıları da sadece Sahih hadisleri içeren bir eser
oluşturmayı amaçlamışlardır.
Bunlardan Sahih-i Buhari, Sahih-i Müslim, Malik'in el-Muvatta'ı,
Hakim'in el-Müstedrek' i gibi eserlerin bahisleri geçti. Bunlara ilaveten
şunlardan da bahsedebiliriz:
Sahih-i İbn Huzeyme: Ebu Abdullah Muhammed b. İshak b. Huzey­
me b. el-Muğire es-Selmi en-Neysaburi. İbn Hıbban'ın şeyhidir. (ö.3 1 1 )
Sahih-i İbn Hıbban: Ebu Hatim Muhammed b. Hibban (ö.3 54)
Sahavi demiştir ki: ' Şeyheynden sonra en sahih eserlerin İbn Huzeyme
ve İbn Hıbban'ınki olduğu söylenmiştir. ' 67

Altıncısı: Bazı konulara tahsis edilmiş eserler:


Muhaddislerden bazıları belli bir konudaki hadisleri içeren eserler
yazmışlardır:
Terğip ve Terhib kitapları: Şeriatın emrettiği şekilde terğip konula­
rında veya nehyettiği şekilde terhip konularında varid olmuş hadisleri içe­
ren kitaplardır. Anne- baba hakkına terğip, onlara itaatsizlikten terhib gibi.

67 es-Sehavi, Fethu'l·Muğis Şerhu Elfiyeti'l-lraki.


Hadis-i Nebevi'nin Kitabeti ve Tedvini 45

Bu türden bazı örnekler:

et-Terğib ve't-Terhib: Zekiyyuddin Abdulazim b. Abdulkavi


el-Münziri (ö. 656) Birçok baskısı yapılmıştır.

et-Terğib ve't-Terhib: Ebu Hafs Ömer b. Ahmed. İbn Şahin diye


bilinir. (ö.3 85)

Zühd, Fezail, A dab, Ahlak kitapları:


Bunlardan bazı örnekler:

Kitabu'z-Zühd: Ahmed b. Hanbel (ö.24 1 ) Matbu


Kitabu'z-Zühd: Abdullah b. el-Mübarek (ö. 1 8 1 ) Matbu
Kitabı Ahlak-ı Nebi (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em) : Ebu' ş-Şeyh Ebu
Muhammed Abdullah b. Muhammed el-Isbahani (ö.3 69)

Kitabu Riyazü's-Salihin min Kelami Seyyidi'l-Murselin: Ebu


Zekeriyya Yahya b. Şeref en-Nevevi (ö.676) Birçok baskısı yapılmıştır.

Yedincisi: Ahkam kitapları:


Sadece ahkam hadislerini içeren kitaplardır.

Meşhur Örnekleri :

el-Ahkam, Abdulğani b. Abdulvahid el-Makdisi (ö.600)


Umdetu'l-Ahkim an Seyyidi'l-Enam, aynı kişiye aittir.
el-İmam fi Hadisi'l-Ahkam, Muhammed b. Ali İbn Dakik el-İyd
diye de bilinir. (ö702)

el-İlmam bi Ehadisi'l-Ahkam, Aynı kişiye aittir. el-İmam adlı ki­


tabından özetlemiştir.

el-Munteka fı'l-Ahkam, Abdusselam b. Abdullah b. Teymiyye


el-Harrani (ö. 652)

Buluğu'l-Meram min Edilleti'l-Ahkam, Hafız Ahmed b. Ali b.


Hacer el- Askalani (ö.852)

Bu kitaplara şerhler yapılmış olup, bazıları tek başına basılmış iken


bazıları da şerhi ile basılmıştır. En meşhur şerhler şunlardır.
46 Hadis İ lmine Giriş

Sübulu's-Selam Şerhu Buluği'l-Meram, es-Sanani tarafından ya­


zılmıştır.
Neylu'l-Evtar, Şerhu'l-Munteka, eş-Şevkani tarafından yazılmıştır.

Sekizincisi: Mecami' Türü Eserler


Mecma' kelimesinin çoğuludur. Müellifi tarafından bazı hadis eser­
lerinden, hadislerin derlenmesi ve bu hadis eserlerinin tertibine uyula­
rak derlenen hadislerin bir kitapta toplanması sonucu oluşur.

Meşhur Örnekler:
Camiu'l-Usôl min Ehadisi'r-Resul, İbnu'l-Esir diye bilinen
Ebu's-Seadat'a (ö.656) aittir. Sahih-i Buhari, Sahih-i Muslim, Sünen-i
Ebu Davud, Sünen-i Tirmizi, Sünen-i Nesai'nin ve içinde çok fazla za­
yıf hadis olduğu için Sünen-i İbn Mace yerine Malik'in Muvatta'ını
koymuştur. Bundan dolayı da bazı muhaddisler, İbni Mace'nin yerine
altıncı kitap olarak Darimi'nin müsnedinin olmasını arzuladılar.
Mecmeu'z-Zevaid ve Menbeu'l-Fevaid, Hafız Ali b. Ebubekir
el-Heysemi (ö.857) tarafından Kütüb-i Sitte'deki hadislere göre zaid
olan Ahmed'in Müsnedi'ndeki, Ebu Ya' la el-Mevsıli'nin Müsnedi,
Ebubekir el-Bezzar'ın Müsned'i, Taberani'nin üç Mu'cemi'ndeki ha­
disleri toplamıştır.
Cem'ul-Fevaid min Camii'l-Usul ve Mecmei'z-Zevaid, Muham­
med b. Muhammed b. Süleyman el-Mağribi (ö. 1 094) Müellifi İbnu'l-E­
sir ile el-Heysemi'nin kitaplarını cemetmiştir. O iki kitaba ilaveten
Müsned-i Darimi'nin, İbn-i Mace'nin Sünen'inin Zevaid'ini eklemiştir.
On dört eserden derlenmiş, on bini aşan hadisi muhtevi bir hadis ansik­
lopedisi meydana gelmiştir.
On dört eser: Sahihayn, Muvatta, dört sünen, Darimi'nin Müsned'i,
Ahmed' in Müsned'i, Ebu Ya' la'nın Müsned'i, Bezzar'ın Müsned' i ve
Taberani'nin üç Mu'cemi.

Dokuzuncusu: Cüzler
Cüz: Tek bir raviden gelen hadislerin veya tek bir konu ile ilgili
hadislerin toplandığı küçük hacimli hadis eserleridir.
Hadis-i Nebevi'nin Kitabeti ve Tedvini 47

Cüz'ü mi revahu Ebu Hanife ani's-Sahabe, Ebu Ma'şer Abdul­


kerim b. Abdussamed et-Taberi.

Cüz'ü Ref'i'l-Yedeyn fi's-Salat, el-Buhari.

Onuncusu: Atraf Kitapları


Müellifi tarafından her hadisin geri kalanına işaret edecek şekil­
de hadisin sadece bir kısmının verilmesi sonra her metnin senedlerinin
zikredilerek oluşturulduğu kitaplardır. Müellifi genellikle sahabe müs­
nedlerini esas alır ve onların da isimlerini alfabetik olarak kaydeder.
Kalanına işaret edecek şekilde hadisin bir kısmını verir. Örneğin "he­
piniz çobansınız . . . " hadisi, "islam beş şey üzerine bina edilmiştir . . . "
hadisi, "iman yetmiş küsür şubedir . . . " hadisi vb.

Meşhur Atraf Kitapları


a- Atrafu's-Sahihayn, Ebu Muhammed Halef b. Muhammed
el-Vasıti (ö.40 1 )

b- el-Eşraf ala Marifeti'l-Atraf, -Sünen-i Erbaa etrafı- Hafız


Ebu' l-Kasım Ali b. el-Hasen, İbn asakir diye meşhurdur.(ö. 5 7 1 )

c- Tuhfetu '1-Eşraf bi Marifeti'l-Atraf, yani Kütüb-i Sitte, Etraf'ı


Hafız EbuHaccac Yusuf b. Abdurahman el-Mizzi (ö.742)

d- İthafu'l-Mehere bi Atrafi'l-Aşere, Hafız Ahmed b. Ali b. Ha­


cer el-Askalani (ö. 852)

Askalani'nin topladığı bu on kitap şunlardır: Muvatta, Şafü'nin


Müsnedi, Ahmed' in Müsned'i, Darimi'nin Müsned'i, Sahih-i İbn Hu­
zeyme, İbnu ' l-Carud'un Munteka'sı, Sahih-i İbn-i Hıbban, Hakim'in
Müstedrek'i, Ebu Avane 'nin Müstahrec ' i, Tahavi'nin Şerhu Mea­
ni 'l-Asar 'ı, Darekutni 'nin Sünen'i. Bu sayıya bir taneyi eklemiştir.
Çünkü Sahih-i İbni Huzeyme'nin çeyreği mevcuttur.

e- Atrafu'l-Mesanidi'l-Aşere: Ebu' l-Abbas Ahmed b. Muham­


med el-Busıri (ö.840)

Busıri'nin topladığı bu on kitap şunlardır: Ebu Davud et-Tayali­


si 'nin Müsned'i, Ebubekir el- Humeydi 'nin Müsnedi, Musedded b.
Muserhed'in Müsned' i, Muhammed b . Yahya el-Adeni 'nin Müsned'i,
İshak b. Rahuye 'nin Müsned'i, Ebubekir b. Ebu Şeybe'nin Müsned'i,
48 Hadis ilmine Giriş

Ahmed b. Meni' in Müsned'i, Abd b. Humeyd'in Müsnedi, el-Haris


b. Muhammed b. Ebu Usame 'nin Müsned'i, Ebu Ya' Ia el-Mevsıli'nin
Müsned' i .

f- Zehairu 'l-Mevaris fi ' d-Delaleti ala Mevadii'l-Hadis. Kütüb-i


Sitte ve Muvatta'nın atrafıdır. Abdulğani en-Nablusi (ö. 1 043)

Onbirincisi: Dillerde Hadis Diye Dolaşan Rivayetler veya


Mevzu Hadislerle İlgili Eserler
İnsanların dillerinde hadis diye dolaşan sözler, bunlardan zayıf
veya mevzu ya da asılsız olanların tespiti ve derecelerinin belirtilmesi
suretiyle değişik dönemlerde birçok hadisçi alim bu işe önem vermiş­
lerdir. Sadece mevzu hadislerle ilgilenen alimler de olmuştur.

Bu konuda telif edilmiş kitapların en önemlileri


a- el-Leali'l-Mensure fi'l-Ehadisi'l-Meşhure mimma ellefe­
hu't-Tab'u ve leyse lehu aslun fi'ş-Şer'i, Hafız İbn hacer (ö. 852)
b- el-Mekasıdu'l-Hasene fi Beyini Kesirin Mine'l-ehadisi'l-Meş­
hure ale'l-Elsine, Muhammed b. Abdurrahman es-Sehavi, (ö.902)
c- ed-Düreru'l-Muntesira fi'l-Ehadisi'l-Müştehira, Celaluddin
es-Suyuti (ö .9 1 1 )

d- Temyizü't-Tayyib mine'l-Habis fima Yedfiru ala Elsine­


ti'n-Nas mine'l-Hadis, Abdurrahman b. Ali eş-Şeybani (ö.944)
e- Keşfu'l-Hafi ve Müzilu'l-İlbas amma İştehera Mine'l-Eha­
disi ala Elsineti'n-Nas, İsmailb. Muhammed el-Acluni, (ö. 1 1 62)
f- Esne'l-Metalib fi Ehadisi Muhtelifeti'l-Meratib, Muhammed
b. Derviş el-Hut el-Biruni (ö. 1 276) diye meşhurdur.

g- el-Mevzfiat, İbnu' l-Cevzi (ö.5 97)


h- el-Menaru'l-Munif fi's-Sahihi ve'l-Zayıf, İbn Kayyım (ö.75 1 )
Abdulfettah Ebu Gudde bunu tahkik etmiştir.

i- el-Leali'l-Masnôa fi'l-Ehadisi'l-Mevzua, Celaluddin es-Suyuti


(ö.9 1 1 )
Hadis-i Nebevi'nin Kitabeti ve Tedvini 49

j- el-Masnu' fi Ma'rifeti'l-Hadisi'l-Mevzu, Ali el-Xari diye bili­


nen Nureddin Ali b. Muhammed (ö. 1 0 1 4) el-Mevzuatu's-Sağire diye
bilinen eseridir. Abdulefettah Ebu Gudde tahkik etmiştir.

k- el-Esraru'l-Merfôa fi'l-Ahbari'l-Mevzua, Aynı müeeliife ait


olup el-Mevzuatu ' l-Kübra diye bilinir. Muhammed es-Sebbağ tarafın­
dan tahkik edilmiştir.

1- el-Fevfildu'l-Mecmua fi'l-Ehadisi'l-Mevzua, eş-Şevkani (ö. 1 250)

m- Silsiletu'l-Ehadisi'd-Daife, Muhammed Nasıruddin el-Elbani.

Onikincisi: Zevaid Kitapları


Zevaidden maksat Bir müellifin bir eserde geçen hadislerin başka
bir eserde geçen hadislere nispeten fazla olanlarını bir araya getirerek
oluşturduğu teliftir.

Meşhur Bazı Örnekleri


a- Misbahu'z-Zucac fi Zevaidi İbn Mace, Ebu'l-Abbas Ahmed b.
Muhammed el-Busııi (ö.840) Bu kişi 'Bürde' sahibi şair Muhammed b. Said
el-Busiri'den (ö.696) farklıdır. Bu kitap Sünen-i İbn Mace'nin Kütüb-i Ham­
se'ye olan zevaidini içine alır. (Buhari, Muslim, Tirmizi, Ebu Davud, Nesai)

b- İthafu's-Sadeti'l-Mehereti'l-Hayreti bi Zevaid-i Mesani­


di'I-Aşereti. Bu da Busıri'ye aittir. Ebu Davud et-Tayalisi, Humeydi,
Müsedded b. Müserhed, Muhammed b. Yahya el-Adeni, İshak b. Ra­
huye, Ebubekir b. Ebu Şeybe, Ahmed b. Meni ' , Abd b. Humeyd Haris
b. Muhammed b. Ebi Usame, Ebu Ya'la el-Mevsıli 'nin Müsnedlerinin
Kütüb-i Sitteye olan zevaidini kapsar.

c- el-Metalibu'l-Aliye bi Zevaidi'l-Mesanidi's-Semaniye, Hafız


Ahmed b. Ali İbn Hacer el-Askalani (ö.852) Bu kitap Ebu Ya' la el-Mev­
sıli ve İshak b. Rahuye'nin müsnedleri hariç yukarıdaki müsnedlerin
Kütüb-i Sitte ve Ahmed'in Müsned' ine olan zevaidini içine alır.

d- Mecmeu'z-Zevaid ve Menbeu'l-Fevaid, el-Heysemi. Bu eser


daha önce Mecami' bölümünde zikredilmişti. Heysemi'nin birçok eseri
cemetmesi, eseri Mecami' e benzetirken diğer yandan toplanan bu hadis­
lerin diğer kitaplardaki hadislere nispeten zevaidi de içermesi açısından
Zevaid türüne de benzemiştir. Doğrusu da Zevaid türü bir eser olmasıdır.
50 Hadis i lmine Giriş

Ulômu '1-Hadis, Doğuşu, Gelişimi ve Çeşitleri


İslam ümmeti, rivayet ederek, koruyarak ve öğrenerek Peygamber
efendimizin hadisleriyle ilgilenmiştir. Zaten o, Kur'an' dan sonra ikinci
temel kaynak konumunda olmuştur. Bu hususta iki temel esas vardır.

Birincisi: Dini Etken


Her millet yaşamlarını ilgilendiren, kalplerini etkileyen ve kalkın­
masını sağlayan fikri mirasına daima sahip çıkar. Bu fikirleri çocukla­
rının gönlüne yerleştirmek ve tutuşturmak için çaba sarf eder. Böylece
peşinden gideceği, metot olarak alacağı bir fikre sahip olur.
Fikri ve beşeri tarihi miras konusunda milletlerin durumu bu iken;
İslama ve Hz. Muhammed'e gönderilen mesaja inanan bir ümmetin pey­
gamberinden aldığı bilgiye olan ilgisi elbetteki yadsınamaz. Peygambe­
rinden aldığı bilgiyi rivayet eder, sonraki nesle aktarır, ezberler ve kavrar.
Ondan aldığı emir ve yasaklara uyar. Çünkü bu tür bilgiler aslında var­
lığının bir parçasıdır. Bu bilgiler olmadan bir hayat düşünülemez. Alla­
hın, peygambere uyma ve itaat etmeyi farz kılması nedeniyle de zaten bu
bilgilere uymak herkes üzerine bir zorunluluktur. Peygamberin emirleri
karşısında itaat etmek ve onun yaşantısına uymak gerekir. "hayır, rabbi­
ne and olsun ki onlar aralarında çıkan bir sorunda seni hakem tayin edip
gönüllerinde hiçbir sıkıntı duymadan verdiğin hükme razı olup teslim
olana kadar tam olarak iman etmiş olamazlar " (en-Nisa 65)

İkincisi: Tarihi Etken


Ümmetlertarihlerinde birçok olaya ve düşmanlarının zararlarına
maruz kalırlar ki kendi kültürlerini bu olaylardan korumak konusunda
hırs gösterirler.
İslam ümmeti şirkin gücünü kırmış, Rum ve Fars kalelerini yık­
mış, düşmanlarına yönelmiş ve o düşmanlar da bu ümmetin gücünün;
din merkezli bir güç olduğunu fark etmişlerdir. Bunu fark ettikleri için
hadis uydurma gibi bir çareye başvurmuşlardır. Müslümanlar da buna
karşılık hadis nakli konusunda çok titiz gayretler göstermişler, rivaye­
tin kanunlarını uygulayarak sahih ilmi yöntemler uygulamışlar ki bu
büyük birikimi tahrif ve müdahaleden korunmuş, saf, temiz şaibesiz ve
şüphesiz niteliklerini koruyabilsin.
Hadis-i Nebevi'nin Kitabeti ve Tedvini 51

Sahabe Döneminde Bu Uygulamaların En Önemlileri

Birincisi: Rasfilullah'tan Rivayeti Azaltmak


Onlar hata ve unutkanlığa düşmekten ve büyük bir tehdit bulunan
Hz. Peygamber ' e karşı yalan söyleme durumuna düşmekten çekiniyor­
lardı. İnsanların sünnetle meşgul olup Kur ' an ' dan yüz çevirmelerinden
çekindikleri gibi.

Hz. Ömer çok hadis rivayet etmeyi hoş görmüyordu. Ebu Hurey­
re ' ye -en çok hadis rivayet eden sahabidir- denildi: "sen Hz. Ömer za­
manında rivayette bulunuyor muydun?" O şöyle cevap vermiştir: "şim­
di rivayet ettiğim gibi onun döneminde rivayette bulunsaydım kırbacı
ile beni döverdi".68

Onların bazısının hadis rivayet ettikten sonra 'bunun gibi, dediği


gibi, dediğinin benzeri' gibi ihtiyat cümleleri kurduğu ve Hz. Peygam­
ber' den bir şey aktarırken hassasiyetleri ve hadise olan saygılarından
dolayı renklerinin değiştiği ve heyecanlandıkları aktarılmıştır.

Amr bin Meymun ' dan rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir:
"İbni Mes 'ud ile her Perşembe gecesi görüşürdüm. Hiçbir zaman onun
ağzından bir defalığına bile "Resfrlullah dedi ki" lafını işitmedim. Ta
ki, bir akşam birşey anlatırken ağzından "Resfrlullah dedi ki" sözü çıktı
ama o an durdu. Ayaktaydı, gömleğinin düğmeleri çözülmüş, gözleri
dolmuştu. Şah damarı iyice belirmişti. Sonra dedi ki: "Aşağı yukarı
böyle bir şey, ya da buna benzer bir şey söyledi. "69

Muhammed b. Sirin dedi ki: Enes b. Malik Hz. Peygamber' den bir
şey rivayet ettiğinde temkinli davranır veya ' Hz. Peygamber buna ben­
zer bir şey söyledi derdi.70

İkincisi: Rivayet İşini Sağlam Tutma


Hafız Zehebi dedi ki: Haberlerin kabulünde ihtiyatı esas alan ilk kişi
Hz. Ebubekir'dir. İbn Şihab, Kabisa b. Züeyb, bir ninenin Hz. Ebubekir'e
geldiğini ve mirastan pay istediğini nakleder. Hz. Ebubekir dedi ki: Allah'ın
kitabında buna dair bir şey bulamıyorum, Hz. Peygamber'in de bu konu­
da bir şey dediğini bilmiyorum. Sonra da insanlara sordu. Muğire kalktı
68 Zehebi, Tezkiretü'l·Huffaz, 1/7,Hint baskısı.
69 Sünen-i İbn Mace, Ta hk. Muhammed Fuad Abdulbaki, el-Mukaddime:l/10-11. Darü'l-Fikr.
70 Sünen-i İbn Mace, önceki dipnot, s. 11.
52 Hadis İ lmine Giriş

ve dedi ki: Hz. Peygamber'in (nineye) altıda bir verdiğini duydum. Ona,
yanında (bunu duyan) başka kimse var mıydı? Deyince, Muhammed b.
Mesleme buna şahitlik etti. Hz. Ebubekir de hükmü bu şekilde uyguladı.''71

Ebu Said el-Hudri ' den nakledildiğine göre şöyle demiştir: "Ensarın
meclislerinden bir mecliste idim. Ebu Musa donakalmış gibi çıkageldi.
Dedi ki: "Hz. Ömer' in yanına girmek için üç defa izin istedim. Ve­
rilmeyince geri döndüm. (Hz. Ömer) geri dönmemin gerekçesini so­
runca şöyle dedim: 'Üç kere izin istedim verilmeyince döndüm. Zira
Hz. Peygamber, sizden biri üç kere izin istediğinde verilmezse dönsün,
buyurmuştur. Hz. Ömer, Vallahi buna delil getireceksin, içinizde bunu
Hz. Peygamber' den duyan var mı? dedi. Ubey b. Ka'b dedi ki: Vallahi
bu konuda kavmin en küçüğü dahi sana şahitlik edebilir dedi. Kavmin
en küçüğü bendim. Onunla beraber gittim ve Hz. Ömer ' e Hz. Peygam­
ber 'in böyle buyurduğunu aktardım. Hz. Ömer Ebu Musa'ya, ben seni
itham etmedim sadece insanların Hz. Peygamber 'e söz isnad etmesin­
den korkuyorum. "72

Bu durum sahabenin hadisleri kabulünde iki veya daha fazla şahit


şart koştuklarını ya da insanların raviye şahit olduklarını yahut raviye
yemin ettirildiğini göstermez. Bu, sadece sahabenin haberlerin kabu­
lünde rivayette hataya düşmemek için rivayet işini sağlam tuttuklarını,
zabt ve itkana önem verdiklerini, kimsenin Hz. Peygamber' e demediği
bir şeyi isnadda bulunmaması için dini koruma güdüsüyle hareket et­
tiklerini gösterir. Bu husus zaten bazı rivayetlerde hadisin son ksımında
vurgulanan şeydir: " . . . ben seni itham etmedim, sadece insanların Hz.
Peygamber ' e söz isnad etmelerinden korktum."

Bu şekilde hadis rivayet işini sıkı tutanların sadece tek ravisi olan
hadisleri aldığına dair de deliller bulunmaktadır.

Hz. Ömer 'in Mecusilerle ilgili, ben onlara nasıl muamele edece­
ğimi bilmiyorum, dediği nakledilir. Abdurrahman b. Avf ona, Hz. Pey­
gamber' in, ' onlara ehli kitabın hükümlerini uygulayın' dediğini işitti­
ğini haber verdi. 73

71 Tezkiretu'l-Huffaz, s.2; imam Malik Muvatta'da, Ebu Davud, Tirmizi ve lbn Mace de kitaplarında nak­
letmişlerdir.
72 Buharı, Muslim ve Mallk nakletmişlerdir.
73 Şafii, Malik ve Darekutni nakletmişlerdir.
Hadis-i Nebevi'nin Kitabeti ve Tedvini 53

Hz. Ebubekir ' in iki kişi arasında bir hüküm verdiği, Hz. Bilal ' in
bu hususta Hz. Peygamber'in tersi bir hüküm verdiğini haber vermesi
üzerine Hz. Ebubekir ' in (bu hükmünden) döndüğü rivayet edilir.

Üçüncüsü: Rivayetlerin Tenkidi


Bu, rivayetin Kur ' an' a arzı ile olur. Şayet ona ters ise onunla ame­
li bırakırlardı. Hz. Ömer (üç talakla) boşanmış kadına nafaka ve sükna
olduğuna hükmettiğinde, kendisine Fatıma bt. Kays'ın durumu rivayet
edildi. Buna göre kocası yanında değilken kendisini boşamıştı. Kocasının
vekili ona arpa (yiyecek) göndermişti. Bunu kabul etmedi. (Kendisine
nafaka bağlanmasını istemişti) ancak koca tarafı kabul etmeyip, bizde
böyle bir hakkın yok dediler. Fatıma Hz. Peygamber 'e gelip durumu an­
lattı. Hz. Peygamber de 'senin (kocan üzerinde) nafaka ve sükna hakkın
yok' dedi. Ümmü Şerik'in evinde iddet beklemesini emretti. Hz. Ömer 'e
bu durum aktarılınca ' Ezberlemiş mi unutmuş mu belli olmayan bir kadı­
nın sözüne dayanarak Allah'ın kitabını bırakacak değiliz' dedi.

Hz. Ömer'in Allah' ın kitabından maksadı şu ayetlerdir: "Rabbiniz


olan Allah 'a karşı mutta/d olun. On/an evlerinden çıkarmayın, onlar da
çılanasınlar. Apaçık bir fuhşiyat işlemeleri hariç. '114 "(Boşayıp da henüz
iddeti sona ermemiş) kadınları gü.cünüz ve imkanınız elverdiği. nisbet­
te oturduğunuz yerde oturtun. Sıkıntıya uğratmak için kendilerine sakın
zarar vermeyin. '115 Hz. Ömer bu iki ayetten ric 'i ve üç talakla boşanmış
arasında nafaka ve sükna bakımından fark olmadığını anlıyordu.

Bu meselede ihtilaf vardır ve alimlerin değişik görüşleri bulunmaktadır.

Birincisi, Hz. Ömer ' in uygulaması.


İkincisi, nafaka ve sükna'nın olmayacağı.
Üçüncüsü ise nafaka olmaksızın sükna olacağı.
Hz. Ali ile Muaviye arasında ihtilaftan meydana gelen Müslüman­
ların gruplara bölünmesi ve bu gruplarda kendi görüşü doğrultusunda
taassup sahibi olanların çıktığı görülmüştür ki her grup kendi görüşünü
Kuran ve sünnetle desteklemeye çalışmıştır. Bunu sarih olarak bula­
madığı zaman Kur ' an ' ı hakikatinin dışında te'vil etmiş ve ya sünne­
tin naslarını ihtimali olmayan noktalara hamletmeye çalışmıştır. Bu da

74 Talak, 1.
75 Talak, 6.
54 Hadis i lmine Giriş

kendisine zor geldiginden Hz. Pegamber ' e demediği bir şeyi nisbet et­
mişlerdir. Şia'nın Hz. Ali hakkında hadis diye uydurduğu şu söz gibi,
"Kim ilmi bakımından Hz. Adem'e, takvası yönüyle Hz. Nuh ' a, hilmi
yönüyle Hz. İbrahim'e heybeti konusunda Hz. Musa' ya, ibadeti husu­
sunda Hz. İsa'ya bakmak isterse Ali 'ye baksın" Buna karşılık Muaviye
taraftarları da şöyle karşılık vermişlerdi: "Emin olanlar üç kişidir: Ben,
Cebrail ve muaviye" Böylelikle hadis uydurma işi başladı.

Hadis uydurma işi gittikçe bu şekilde artmaya başladı . Alimler de


bu tehlikeyi gidermek ve Hz. Peygamberin hadisini korumak için saha­
benin küçükleri ve tabiinin büyükleri döneminden itibaren hadisin isna­
dı konusuna ve ravilerin durumları huşusuna çok itina göstermişlerdir.

Mücahid şöyle demiştir: "Büşeyr el-Adevl, İbn Abbas ' a gelerek


şöyle dedi; "Hz. Peygamber şöyle dedi, Hz. Peygamber böyle dedi,"
İbni Abbas da onun söylediklerini dinlemiyor ve ona bakmıyordu. O
İbn Abbas ' a "ben sana Resulullah'tan hadis rivayet ediyorken, beni na­
sıl dinlemiyorsun. ' İbn Abbas dedi ki: "biz bir adamda Hz. Peygamber
şöyle dedi, sözünü duyduğumuzda gözlerimiz, kulaklarımız hemen dik­
kat kesilirdi. İnsanlar iyi-kötü ne varsa peşinden gitmeye başlayınca biz
sadece tanıdık kimselerden hadis alır olduk." 76

Muhammed b. Slrin demiştir ki: İsnaddan sormazlardı, fitne mey­


dana gelince bize ravilerinizi söyleyin demeye başladılar. Ehl-i Sün­
net' in hadisi alınırdı, ehl-i bid' atın hadisleri alınmazdı77•

Abdan b. Osman şöyle demiştir: Abdullah b. Mubarek' in şöyle


dediğini işittim. "İsnad dindendir. İsnad olmasaydı dileyen dilediğini
söylerdi."

İbni Mübarek şöyle demiştir: "Bizimle insanlar arasında isnad vardır. "78

Bu ilimle birlikte rical ilmi gelişmeye başladı: el-Cerh ve 't-Ta'dil,


Tarihu'r-Ruvat. Hadis ilmi iki ana konuyu kapsar oldu: Rivayetu ' l-Ha­
dis ve Dirayetu' l-Hadis.

1. Rivayetu'l-Hadis: Söz, fiil, takrir, ahlaki ve fiziksel bir özellik


olarak Hz. Peygamber ' e izafe edilen şeylerin dakik ve titiz bir şekilde
nakledilmesi ile ilgili ilimdir.

76 Sahih-i Muslim mukkadimesi.


77 Önceki dipnot.
78 Aynı dipnot.
Hadis-i Nebevi'nin Kitabeti ve Tedvini 55

Konusu : Hz. Peygamber ' in sözleri, fıileri, takrirleri ve sıfatlarının


dikkatli bir şekilde nakledilmesi

Faydası: Hz. Peygamber ' e izafe edilen şeylerin nakli hususunda


sünnetin korunması, hatalardan uzak tutulması.

2. Dirayetu'l-Hadis: Kabul ve red bakımından ravinin durumunun


ve rivayetin durumlarının kendisiyle bilindiği kurallar bütünüdür.

Rivi: Hadisi nakledendir. Merviy: Hz. Peygamber 'e, sahabe veya


tabiine izafe edilen şeylerdir

Kabul ve red açısından ravinin durumundan maksat: Cerh ve ta' dil,


tahammül, eda vs. bakımından durumınun bilinmesidir.

Rivayetin durumundan maksat: Hadislerin kabul ve ret açısından


hükmünün ortaya çıkması için senetteki ittisal veya inkıta' ile hadisler­
deki illetin bilinmesidir.

Diriyetu'l-Hadis ilminin konusu: Durumları bakımından sened


ve metindir.

Diriyetu'l-Hadis'in faydası: Merdud rivayetlere karşı makbUI


olanların bilinmesidir.

Hadis alimleri, Dirayetu' l Hadis ilmine; Ulumu'l Hadis, Mustala­


hu' l Hadis ve Usulu ' l Hadis gibi isimler de vermişlerdir. Zira Dira­
yetu' l Hadis ilmiyle birlikte birçok başka ilim ortaya çıkar. Bu alanın
alimlerinin bunların her biriyle ilgilendiğini görürüz. Ulumu' l Hadis
adı altında böyle birçok ilim gelişmeye başlamıştır. Bunların en önem­
lilerinden bazılarım ele alacağız.
-4-

Rİ CALU' L- HADİS İLMİ

Daha önce Dirayetu' l-Hadis ilminin, şartlan, çeşitleri ve hüküm­


leriyle, rivayetin, ravilerin durumları ve şartlarının, merviyatın çeşit­
lerinin, hakikatinin kendisiyle bilindiği bir ilim olduğunu veya kısaca
ravi ve rivayetin durum larıyla ilgili kurallar olduğunu görmüştük. Ravi:
Hadisi aldığı kişiden aktaran kişidir. Merviyy: Rivayet yoluyla nakle­
dilen hadistir. Buna ıstılahi olarak metin de denir. Onu rivayet edenlere
de raviler ve ya senedin ricali denir.

Mesela Buhari şöyle dediğinde: "Bize Said b. Yahya b. Said el-Ku­


reşi haber verdi, o babasından, o Ebu Bürde b. Abdullah b. Ebu Bür­
de'den, o Ebu Bürde 'den, o Ebu Musa'dan şöyle dediğini nakletmiştir;
"Ya Resulallah, İslam'ın hangi ameli daha faziletlidir, dediklerinde Hz.
Peygamber buyurdu ki, Müslümanların dilinden ve elinden emin olduk­
ları kişi demiştir."

Buhari 'nin Said b. Yahya b. Said b. el Kureşi 'den başlayarak Ebu


Musa 'ya kadar zikrettikleri hadisin ravileridir. Onlara sened veya sene­
din ricali denir. Hz. Peygamber ' in 'Müslümanların dilinden ve elinden
emin oldukları kimsedir ' sözü ise merviyy veya hadistir. Buna metin de
denir. Hadisi bu mezkür ricali ile rivayet eden kişi musnid olur, yaptığı
iş de isnad olarak isimlendirilir. Bu geçen bilgler ışığında gelecek te­
rimleri tarif edebiliriz.

Sened: Sözlükte, bir şeyi bir yere dayandırmak veya ona dayanaca­
ğı bir dayanak veya direk yapmak gibi anlamlara gelir.
58 Hadis İlmine Giriş

Muhaddislerin ıstılahında sened: Metne ulaştıran yoldur. Yani met­


ne ulaştıran raviler silsilesidir. Hadisin sıhhati ve zayıflığı hususunda
ona dayanıldığı için sened denmiştir.
İsnad: Hadisi söyleyenine ulaştırmaktır. İbn Hacer şu sözüyle tarif
etmiştir: Metnin tarikinin söylenmesidir. Bazen de metne ulaştıran rical
silsilesi için de kullanılır ki bu anlamıyla senede eş anlamlı olur.
Musnid: Hadisi senediyle rivayet edendir.
Metin: Sözlükte yerin sağlam ve yüksek kısmıdır.
Muhaddislerin ıstılahında Metin: Senedin kendisinde bittiği kı­
sımdır. Musnid onu senedle kuvvetlendirdiği ve söyleyenine ulaştırdığı
için metin denmiştir veya yayı sağlamlaştırmak için yapılan işe metin­
leştirme denir ki, bu manadan Hadis ilmine geçmiştir. Çünkü Müsnid,
hadisi sened ile sağlamlaştırır. 79
Ricalu'l-hadis ilmi: Ravilerin tarihi ilmi (İlmu Tarihi'r-Ruvat) ola­
rak da bilinir. Hadisin ravilerini, doğumları, vefatları, hocaları, öğrenci­
leri, memleketleri vs. gibi ravinin tarihi ve durumlarıyla ilgili hususla­
rın kendisiyle bilindiği ilimdir.
Bu ilim rivayetle beraber gelişmiş, gittikçe genişlemiş ve alimler
de senedlerin ricali hakkında bilgi sahibi olmak durumlarını araştırmak
hususuna çok önem vermişlerdir. Zira dinlerini onlardan almaktaydılar.
Nitakim Muhammed b. Sirin şöyle demişti: "Bu ilim dindir, dininizi
kimden aldığınıza iyi bakın" 80
Hadis ricalinin tarihini bilmek; rivayet derecesini, senedlerin ittisal
ve inkita'ını bilmeye yarayan en önemli ilimlerden oldu.
Ebu İshak İbrahim b. İsa et-Talekan1 dedi ki : "Abdullah b. Muba­
rek' e dedim "ya Eba Abdirrahman, Kendi namazınla birlikte anne baban
için namaz kılmak, kendi orucunla birlikte onlar için de oruç tutmak iyi­
lik üstüne iyiliktir, ', " hadisini nasıl anlamalıyız? Abdullah Ya Eba İshak,
kimden bu hadis? diye sordu. Ben ona "Şihab b. Kuraş'ın hadisidir" de­
dim. "Sikadır" dedi. "O kimden aldı?" dedi. "Haccac b. Dinar'dan," de­
dim. "Sikadır" dedi. "O kimden aldı?" Dedi. Dedim ki, "Resulullah söy­
ledi." Ey Eba İshak, Haccac b. Dinar ile Hz. Peygamber arasında adeta

79 Tedribu'r-Ravi, s.5-6;Nüzhetü'n-Nazar, s.19


80 Sahih-i Muslim mukkadimesi.
Ricalu'I- Hadis ilmi 59

hayvanların helak olabileceği uçsuz bucaksız mesafe vardır. Ancak (anne


babaya iyilik yapmakta) zaten bir ihtilaf yoktur ".

Bu bizim ümmetimizin özelliklerindendir.

İbn Hazın dedi ki: Hz. Peygamber 'e ulaşıncaya kadar sikanın si­
kadan muttasıl olarak nakletmesi diğer ümmetlere değil de bu ümmete
has biz özelliktir.

Rical tarihi, yalancı ravilerin zararını giderir. Süfyan-ı Sevri dedi


ki : "(bazı) raviler yalan söylemeye başlayınca biz de onlara karşı tarihi
verileri kullandık"

Hafs b. Gıyas dedi ki: ''bir ravi hakkında zanna kapıldığınızda tarih bil­
gisine başvurun. Yani onun yaşını ve ondan yazanların yaşını hesap edin. 81

Ufeyr b. Ma' dan el-Kula'i dedi ki : "Bize Ömer b. Musa geldi, mes­
cidde etrafına toplandık, şöyle dedi: ' Şeyhiniz Salih bize haber verdi,
birçok kere böyle deyince, bizim şeyhimiz Salih kimdir? İsmini söyle
ki tanıyalım. Dedim. Şeyhiniz Halid b. Ma' dan 'dır dedi, hangi yıl kar­
şılaştın onunla? Dedim. 1 08 yılında karşılaştım, dedi. Nerede karşılaş­
tın? Dedim. Ermeniyye gazasında karşılaştım, dedi. Ben ona Allah'tan
kork, yalan söyleme dedim. Halid b. Ma' dan 1 04 yılında ölmüştür, sen
onunla öldükten 4 yıl sonra karşılaştığını iddia ediyorsun. Bir başka hu­
sus da o Errnenistan gazasında bulunmadı, Rum gazasında bulundu." 82

Hakim b. Abdullah demiştir ki: "Ebu Cafer Muhammed b. Abdul­


lah el-Keşşi bize gelip Abd b. Humeyd' den rivayet ettiğinde, ben ona
doğum tarihini sordum, o bana 260 'ta doğduğunu söyledi, ben arkadaş­
larıma dedim ki, bu adam Abd b. Humeyd' in ölümünden 1 3 yıl sonra­
sında işitmiş oluyor dedim."83

Buna benzer haberler çoktur. Alimler kitaplarında kaydetmişlerdir.


Bu alanla ilgili çeşitli dallar ortaya çıkmış ve genişlemiştir.

1- Sadece Sahabe İsimlerini Konu Alan Eserler


Sahabe, sahabinin çoğuludur. Sahabi sohbetten türetilmiş bir keli­
medir. Bir kişinin başkasıyla az ya da çok arkadaşlık etmesidir.

81 el-Hatib el-Bağdadi, el-Kifaye fi llmi'r-Rivaye, s.1 19, Hint baskısı; Muhammed b. Abdurrahman es- Se­
havi, Fethu'l-Muğis bi Şerhi elfiyeti Hadis li'l-lraki 4/133 hint baskısı; Ulumu'l-Hadis, s.343
82 el-Kifaye s.119.
83 Ulumu'l-Hadis, s.343.
60 Hadis i lmine Giriş

Muhaddislere göre sahabi: Sohbeti uzun sürmese de ondan bir şey


rivayet etmese de Hz. Peygamber'i gören her Müslümandır.

Buhan Sahih' inde şöyle demiştir: Hz. Peygamber 'e arkadaşlık


eden ve ya onu gören her Müslümanlar onun ashabıdır.

İbnü's-Salah demiştir: "Bize Ebu'l-Muzaffer es-Sem' ani el-Mer­


vezi'nin şöyle dediği ulaştı: Hadis alimleri sahabe ismini Hz. Pey­
gamber' den bir hadis rivayet eden ve ya bir kelime rivayet eden için
kullanmışlar. Hatta sadece onu görenleri sahabeden saymışlardır. Hz.
Peygamber ' in konumunun kıymetinden dolayı onu gören herkese sa­
habi hükmü vermişlerdir. "

Tabiinin imamı Said b. el-Müseyyeb ' in şöyle dediği nakledilmiştir:


"Sahabe Hz. Peygamber ' le bir ve ya iki yıl kalan ve onunla bir ve ya iki
gazveye katılanlara denir." Bu usulcülerin tercih ettiği görüştür, ancak
Iraki, İbnu' l-Müseyyeb 'e nispet edilen bu sözün sahih olmadığını söy­
lemiştir. Sahabeden Cerir b. Abdullah el-Beceli hicri 1 O senesinde müs­
lüman olmuştur., Alimler, Hz. Peygamber 'le hiçbir gazveye katılmamış
ve Hz. Peygamber ' in vefatında küçük bir çocuk olup onunla oturmayan
kişileri bile sahabeden saymışlardır.

İbn Hacer dedi ki: "Bu konuda gördüğüm tanımların en sahihi şu­
dur ki, sahabi, Hz. Peygamber ' i mümin olarak gören ve müslüman ola­
rak ölen kişidir. Onunla arkadaşlığı kısa veya uzun olan, ondan rivayet
eden veya etmeyen, onunla savaşa katılan veya katılmayan sadece onu
görüp yanında oturmayan, körlük gibi bir sebeble onu görmeyen de
hepsi bu kapsama girer." 84

Bir Kimsenin Sahabe Olduğu Nasıl Bilinir?


1 . Kişinin sahabi oluşu tevatürle bilinir.

2 . Tevatüre ulaşmasa da şöhret yoluyla bilinir.

3 . Bir sahabiden onun sahabi olduğu rivayet edilir.

4. Kendisi sahabi olduğunu ifade eder.

84 Bkz. Sahih-i Buhari: Fedailu's-sahabenin başı; lbnü's-Salaah, Ulumu'l-Hadis s.263; Ahmet Muhammed
Şakir, el-Baisu'l-Hasis Şerhu lhtisari Ulumi'l-Hadis, s. 179, Daru'l-Kutubi'l-llmiye; İbn Hacer, el-isabe fi
Temyizi's-Sahabe 1/4; Fethu'l-Muğis 4/29; Tedribu'r-Ravi, s.396.
Ricalu'I- Hadis İlmi 61

Sahabeden ilk kimin Müslüman olduğu ihtilaflıdır. Hz Ebubekir


denmiştir, Hz. Ali denmiştir, Zeyd b. Harise denmiştir, Hz. Hatice den­
miştir. İbn Hacer Hz. Peygamber ' in risaletini ilk tasdik eden kişinin Hz.
Hatice olduğunu söylemiştir.

Sahabenin adaleti: Ehl-i sünnet ve'l-cemaate göre sahabenin hep­


si adildir, çünkü Allah onları Kur 'an' da övmüş, sünnet-i nebeviyede ise
onların ahlakı, fiilleri ve Allah katında büyük sevaba ve güzel karşılığa
ulaşmak için Hz. Peygamber'in uğrunda mallarıyla ve canlarıyla müca­
dele etmeleri dile getirilmiştir.

Ancak onların Hz. Peygamber' den sonra aralarında ihtilafa düş­


melerine gelince, Cemel olayında olduğu gibi kasıtsız olarak bu olaya
düşmeleri, Sıffin olayında ki, gibi içtihad yaparak hareket etmiş olmala­
rından kaynaklanır. İçtihat ise hatalı da olur, doğru da olur, ancak içtihat
sahibi hata ettiğinde mazur görülür ve sevap kazanır; isabet eden ise iki
sevap kazanır. 85

En çok Hadis rivayet eden Sahabeler


Ebu Hureyre, Abdullah b. Ömer b. el- Hattab, Enes b. Malik, Hz.
Aişe, Abdullah b. Abbas, Cabir b. Abdullah, Ebu Said el-Hudri: Sa'd b.
Malik b. Sinan el-Ensari.

Sahabeden rivayeti az olan olduğu gibi hiç rivayet etmeyen de var­


dır. Sahabeden en son vefat eden, Ebu't-Tufeyl Amir b. Vasile el-Ley­
si 'dir. 1 1 O' da Mekke' de vefat etmiştir.

Sahabe hakkındaki kitapların en meşhurları


A. Kitabu Ma'rifeti Men Nezele Mine's-Sahabeti Saire'l-Bul­
dan, İmamı Ali b. Abdullah el-Medini (ö.234) Ancak günümüze ulaş­
mamıştır.

B. Kitabu Tarihi's-Sahabe, Muhammed b. İsmai el-Buhari (ö.


256) Bu kitapda bize ulaşmamıştır.

C. el-İ sti'ab fi Ma'rifeti'l-Asbab, Ebu Ömer Yusuf b. Abdullah,


İbn Abdilberr el-Kurtubi diye meşhur olmuştur.(ö.463) Birçok baskısı
yapılmıştır. Eserde 4225 erkek ve kadın sahabinin biyografisi vardır.

85 Ulumu'l-Hadis, s.296;el-Baisu'l-Hasis, s.182-182.


62 Hadis i lmine Giriş

D. Üsdü'l-Gabe fi Ma'rifeti's-Sahabe, İzzuddin Ebu'l-Hasen Ali


b. Muahammed b. el-Esir el-Cezeri (ö.630) Basılmıştır. İçinde 7554 bi­
yografi vardır.
E. Tecridu Esmai's-Sahabe, Hafız Şemsuddin Ebu Abdillah Mu­
hammed b. Ahmed ez-Zehebi (ö.748) Hindistan' da basılmıştır.
F. el-İsabe fi Temyizi's-Sahabe, Şihabuddin Ahmed b. Ali el-Ki­
nani, İbn Hacer el-Askalani (ö.852) Daha geniş kapsamlı bir eserdir.
Eserde 1 2279 biyografi vardır. Bu eserde bazı sahabilerin birden faz­
la isme sahip olmaları, bazılarının künye, bazılarının ise lakap ile vb.
şeylerle meşhur olmalarından dolayı sahabe ismi çok gözükmektedir.
Aynca eser içinde İbni Hacer'in sahabeden saydığı ancak sahabi olma­
yanlar da vardır.

2 . Tabakit ile İlgili Eserler


Ravilerin tarihi le ilgili tabakat kitapları Sahabe, Tabiun ve Etbau
Tabiin ve tabaka tabaka daha sonra gelenleri içine alır. Tabaka, bir dö­
nemde yaşayan raviler topluluğudur. Bazen musannıf hadis ricalini bel­
li bir mekan kaydı olmaksızın her tabakada genel olarak alır, bazen de
sadece bir yerin ravilerini alır.

Tabakat Eserlerinin En Meşhurları:


A. Kitabu't-Tabakat: Muhammed b. Ömer el-Vakıdi (ö.207), İb­
nü'n-Nedim el-Fihrist'te onu zikreder. Vakidi'nin katibi Muhammed b.
Sa'd'ın et-Tabakatu'lKübra kitabında ondan çokça nakiller bulunur.
B. Kitabu't-Tabakati'l-Kübra, Muhammed b. Sa'd (ö.230) 1 4
cilt olarak basılıdır.
C. Kitabu't-Tabakati'r-Rivayat, Halife b. Hayyat (ö.240). İbn
Hacer ondan iktibas etmiştir. El yazması nüshaları vardır.
D. Kitabu't-Tabakat, Muslim b. Haccac el-Kureşi (ö.261). El yaz­
ması nüshaları mevcuddur.
E. Kitabu't-Tabakat, Ebubekir Ahmed b. Abdullah el-Barki (ö.
270). İbn Hacer Tehzibü't-Tehzib'te ondan iktibas etmiştir.
F. Kitabu't-Tabakati'l-Muhaddisin, Ebu' l-Kasım Mesleme b.
el-Kasım el- Endelusi (ö. 353 )
Ricalu'I- Hadis ilmi 63

G.Kitabu't-Tabakiti'l Muhaddisin bi İsbahin ve'l-Viridine


Aleyha, Ebu'ş-Şeyh Hayyan el-Ensfui (ö.369). El yazması nüshaları
mevcuttur.
H. Kitabu't-Tabakati'l-Muhaddisin, Ebu' l-Kasım Abdurrahman
b. Mende (ö.470)
Bu alanda ki eserlerin birçoğu kaybolmuştur. Bize ulaşanlar azdır
ve en kıymetlisi de İbn Sa'd'ın et-Tabakatü' l-Kübra'sıdır.
Beldelerle ilgili yazılan eserler de vardır. Bunlardan bazıları şun­
lardır:
A. Tarihu Neysibôr, Muahammed b. Abdullah el-Hakim en-Ney­
sabfui (ö.405). Kayıp bir kitaptır
B. Tarihu Bağdad, Ebubekir Ahmed b. Ali el-Bağdadi, el-Hatib
el-Bağdadi (ö.463). Basılıdır. En kıymetli ve en faydalı olanlardandır.
C. Tarihu Dımaşk, Tarihçi Ali b. Hüseyn yani İbni Asakir ed-Dı­
maşki (ö.75 1 )
-5-

CERH VE TA'DİL İLMİ

Cerh, sözlükte yaralama anlamında bir mastardır. Vücutta bir yara


meydana gelip, ondan kan akmasını ifade eder. Mesela Şahidin adale­
tine zarar verecek bir durum yalan vb. bir şey ile tespit edilirse, hakim
onu cerh etti denilir. 86
Istılah anlamıyla Cerh: Ravinin adaletini düşüren bir vasfının or­
taya çıkması veya hıfzı ve zabtına halel gelmesi ve bu şekilde rivayeti­
nin düşmesi ya da zayıf kabul edilmesi ve reddedilmesidir.
Tecrih: Ravinin rivayetini zayıf kılacak veya rivayetinin kabulüne
engel olacak sıfatlarla vasıfl.andınlmasıdır.
Adi: Sözlükte bir insanın doğruluğunu ifade eden bir özellik olup
zulmün zıddıdır.
Adi adam: Şehadeti makbul adamdır. Kişinin ta' dili onun tezkiyesidir.87
Istılah anlamıyla Adi: Dindarlığına ve mürüetine halel gelmemiş
kişidir. Bu yüzden verdiği haber ve şehadeti, diğer eda ehliyetinin şart­
lan88 da yerindeyse kabul edilir.
Ta'dil: Raviyi tezkiye edecek, (temize çıkaracak) bir özelliği ile
anmaktır. Böylece adaleti tespit edilmiş olup getirdiği haberler kabul
edilir. Buna göre,

86 İbn Manzur, Lisanu'l-Arab, cerh md.


87 Önceki kaynak, adi md.
88 Bunlar, islam, buluğ, akıl ve zabttır.
66 Hadis ilmine Giriş

Cerh ve Ta' dil ilmi: Rivayetlerinin kabulü veya reddi için belli la­
fızlarla ravilerin rerh ve ta' dillerini ele alan bir ilimdir.89

Cerh ve Ta'dilin Dindeki Yeri


Alimler Cerh ve Ta'dili haram kılınmış gıybetten saymayarak onun
meşru olduğuna dair şu delilleri getirmişlerdir:
1 . Hz. Peygamber' in bir adam hakkında "kavminin kötüsü" demesi. 90
2. Fatma binti Kays kendisi ile evlenmek isteyen Muaviye b. Ebi
Süfyan ve Ebu'l Cehm hakkında Hz. Peygamber' e danışır. Hz. Pey­
gamber: "Ebu'l-Cehm sopasını elinden düşürmez, Muaviye ise züğürt­
tür, malı yoktur" buyurdu.91

Hz. Peygamber'in buradaki sözü her ne kadar kişisel bir problemle


ilgili bir danışma neticesini gösteriyorsa da, bu aynı zamanda durum la­
rını bildirmek için olumsuz vasıfların ortaya konabileceğini göstermek­
tedir. Zira haram veya helal bir meseleye müteallık olacak bir hadis için
ravinin kusurunun söylenmesi elbetteki kişisel bir meseledeki kusurla­
rın söylenmesinden öncelikle gelir.
Ta'dile örnek olarak da Hz. Peygamber'in şu sözü gösterilebilir: "Al­
lah'ın kılıçlarından bir kılıç olan Halid b. Velid ne güzel bir kuldur."92
Bu yüzden alimler cerh ve ta' dile insanları kötülemek için değil, şeriatı
korumak için cevaz vermişlerdir. Şahitlerde cerh nasıl caiz ise ravilerde de
caizdir. Hatta hukuk ve mallar konusundaki hassasiyete göre dinin temel
konularındaki hassasiyet daha önemli olduğu için cerh evleviyetle caizdir.

Cerh ve Ta'dil İlminin Gelişimi


Cerh ve ta' dil ilminin nüveleri az önce de zikrettiğimiz gibi Hz. Pey­
gamber tarafından atılmıştır. Daha sonra sahabe, tabiin ve sonrakiler ta­
rafından daha çok geliştirilmiştir. Bu iş Hz. Peygamber'in uyardığı teh­
likeye düşmeme endişesiyle yapılmıştır: "Ümmetimin son nesillerinde

89 Usulu'l-Hadis Ulumuhu ve Mustalahuhu s.260;İbn Ebi Hatim er-Razi, Mukaddimetu Kitabi'l-Cerhi


ve't-Ta'dil 1/3.
90 Buhari rivayet etmiştir.
91 Müslim kaydetmiştir.
92 Ahmed, Tirmizi, Ebu Hureyre'den kaydetmiştir.
Cerh ve Ta'dil İlmi 67

öyle insanlar gelecek ki sizin ve babalarınızın duymadığı şeyleri sizlere


aktaracaklardır. Onlardan sakının." 93
Yahya b. Said el-Kattan demiştir ki: "Süfyan-ı Sevri, Şu'be, Ma­
lik ve İbn Uyeyne'ye bir adam hakkında sebt olmadığı kanaati taşıyo­
rum. (güvenilirliği olmayan ya da zayıf olan )sonra onun hakkında bana
soruyorlar. Ne yapmam gerekir, diye sordum? "Onun sebt olmadığını
söyle" diye cevap verdiler. "94
Ebu İshak el-Fezari demiştir ki: "Bakıyye adlı ravinin ma'ruf kişi­
lerden rivayet ettiklerini yaz, maruf olmayanlardan rivayet ettiklerini
yazma. İsmail b. Ayyaş'tan ise ne ma'ruf ne de gayri ma'ruf kişilerden
rivayet ettiklerinin hiç birini yazma. "95
Bişr b. Ömer demiştir ki: "Malik b. Enes'e Said b. el-Musseyyeb'den
rivayet eden Muhammed b. Abdurrahman'ı sordum, onun sika olmadığı­
nı söyledi. et-Tevmee'nin mevlası Salih'i sordum, onun da sika olmadı­
ğını söyledi. Ebu'l- Huveyris'i sordum, onun da sika olmadığını söyledi.
İbni Zi'b'in rivayet aldığı Şu'be'yi sordum, onun da sika olmadığını söy­
ledi. Haram b. Osman'ı sordum, onun da sika olmadığını söyledi."96
Şu'be, Yunus b. Ubeyd'den naklederek şöyle demiştir: "Amr b.
Ubeyd hadis rivayetinde yalan söyler."97
Sahih ve zayıf haberler, Allah'ın ravilerin durumlarını bilme konu­
sunda üstün yetenek verdiği uzman alimlerin tespitleriyle bilinir. İbn
Mubarek' e hadis diye uydurulan sözler var (çaresi nedir?) dendiğinde,
o şöyle demiştir: "Bu iş için yaşayan uzman alimler de vardır."
Hadisin nakil ve rivayeti dinin naklidir, bu yüzden ravilerin araş­
tırılması ve adaletlerinin tespiti zaruri bir dini vecibedir ki, onların gü­
venilir oldukları, dinlerini bildikleri, takva sahibi oldukları, hadisi ez­
berleyip korudukları, hadis rivayetinde iyi oldukları, gaflet durumuna
düşmedikleri, vehimlere kapılmadıkları ortaya konulabilsin. Bu konuda
gevşek davranmak Resulullah'a yalan sözlerin isnat edilmesine neden
olur.

93 Salıilıil muslimin mukaddimesi.


94 Mukaddimetu Sahih-i Müslim.
95 Önceki kaynak. Bakkıye: Bakıyye b. el-Velid'dir, zayıf ravilerden çokça tedlisi vardır.
96 Önceki kaynak. Te'emenin mevlası salih salih bin nebhan el medenidir. Ebul huveyris ez zergi ise Ab­
durrahman bin muaviyedir. Şu'bede ibn dinar el haşimidir.
97 önceki kaynak.
68 Hadis ilmine Giriş

Yahya b. Said el-Kattan'a denmiştir ki, hadislerini terkettiklerinin


Allah katında sana hasım olmalarından korkmuyor musun? O şöyle de­
miştir: "onların bana hasım olması Hz. Peygamber'in, yalan olduğunu
bildiğin bir hadisi benden niye aktardın diyerek hasım olmasından daha
iyidir."98

Ravilerin Mertebelerinin Çeşitleri


Ravilerin mertebeleri değişiktir; İçlerinden Sebt, Hafız, Muttaki,
Mutkin, Hadis munakkidi kimseler vardır. Bu lafızlarda ihtilaf yoktur.
Bu vasıflan taşıyan kimselerin Cerh ve Ta'dillerine güvenilir, hadisleri
ve raviler hakkındaki değerlendirmeleri delil alınır.
İçlerinden, kişiliğinde adil, rivayetinde Sebt, naklinde Saduk, dini
yaşantısında Muttaki; hadisinde Hafız ve Mutkin kimseler vardır ki,
bunlar adl olup hadisleri ile ihticac olunur ve onlara güvenilir.
Yine içlerinden Saduk, Muttaki, Sebt olup bazen vehme kapılanlar
vardır ki, münekkid hadis alimlerinin bazıları bunların rivayetini de ka­
bul eder ve hadislerini delil olarak alırlar.
Yine onlardan Saduk, Muttaki ancak çokça vehme kapılan, çokça
hata yapan ve yanılan, gafil kimseler vardır ki, bunların hadislerinden
sadece Terğib, Terhib, Zühd ve Adab ile ilgili olanlar alınır. Helal ve
haram konularındaki hadisleri ise alınmaz.
Ancak yalan söylediği açıkça bilinen kimselerin hadisi bırakılır ve
rivayeti terkedilir.99

Ravi değerlendirmesi yapanların en meşhurları


Alimler bazı sahabenin ravi değerlendirmesi yaptıklarını belirtmiş­
lerdir. Bunlar: Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Selam, Ubade b. es-Sa­
mit, Enes b. Malik, Hz. Aişe. Bu isimler bazılarını verdikleri haberlerde
yalanlamışlardır.
Hadis vaz' hareketi başladığında alimler onunla mücadeleye giriş­
mişler, ravilerin bilinmesine önem vermişlerdir. Tabiun içinden de ba­
zıları Cerh ve Ta' dil konusunda söz söylemişlerdir.

98 el-Kifaye, s.144.
99 Mukkadimetu'l-Cerh ve't-Ta'dil, 1/10.
Cerh ve Ta'dil ilmi 69

1- Said b. Cübeyr (ö.95)


2- Said b. el-Müseyyeb (ö.94)
3- Amir eş-Şa'bi (ö. l 03)
4- Muhammed b. Slıin (ö. 1 1 O)
Bunlar birinci tabakadır, ancak onlardan gelen değerlendirmeler
alimlerin kullanacağı kadar geniş değildir.
Hicri ikinci asrın ortalarında ise münekkit ve ravi durumları üzerine
uzman hadis alimleri ortaya çıktı. Titiz, uyanık ve müttaki yaklaşım­
larından dolayı onların raviler üzerindeki değerlendirme ve hükümleri
makbul oldu.
1 - Ma'mer b. Raşid (ö. 1 53)
2- Hişam ed-Düstüvai (ö. 1 54)
3- Abdurrahman b. Amr el-Evzai (ö. 1 57)
4- Şu'be b. el-Haccac (ö. 1 60)
5- Süfyan es-Sevri (ö. 1 6 1 )
6- Abdulaziz b . el-Macişun (ö. 1 64)
7- Hammad b. Seleme (ö. 1 67)
8- Hammad b. Zeyd (ö. 1 79)
9- Malik b. Enes (ö. 1 79)
1 0- Abdullah b. el-Mübarek (ö. 1 8 1 )
1 1 - Hüşeym b . Beşir (ö. 1 83)
12- Ebu İshak el-Fezari (ö. 1 88)
1 3 - Abdurrahman b. Mehdi (ö. 1 98)
1 4- Yahya b. Said el-Kattan (ö. 1 98)
Bunlar da ikinci tabakadır.
Sonra üçüncü tabaka gelir ki, onlardan bazıları şunlardır:
l- Abdullah b. Zübeyr el-Humeydi (ö.2 1 9)
2- Ebu'l-Velid et-Tayalisi (ö.227)
70 Hadis ilmine Giriş

3- Yahya b. Main (ö.233) Döneminin cerh ve tadil imamı.


4- Ali b. Abdullah el-Medini (ö.234)
5- Ahmed b. hanbel (ö.24 1 )
Bunlardan sonra da başka bir tabaka gelir ki en meşhurları şunlardır:
1 - Muhammed b. İsmail el-Buhari (ö.256)
2- Ebu Zür 'a Ubeydullah b. Abdulkerim er-Razi (ö.264)
3- Ebu Hatim Muhammed b. İdris er-Razi (ö.277)
Bunlardan özellikle Yahya b. Main, Ali b. el-Medini ve Yahya b.
Said el-Kattan gibi çok öne çıkmış isimlerdir. cerh ve tadil kitaplarını
inceleyen kişi bu durumun farkına varır.

Cerh ve Ta'dilin Mertebeleri


Hadisi nakleden raviler daha önce de belirtiğimiz gibi adalet, zabt
ve hıfz yönüyle aynı derecede değillerdir. İçlerinde hafız ve mutkin
olanlar olduğu gibi zabt ve hıfz yönüyle daha aşağı olanlar da vardır.
İçlerinde biraz hadisleri birbirine karıştıran veya adaleti ve güvenirli­
ğine rağmen çokça yanılan ve hata eden vardır ve içlerinde hadis riva­
yetinde yalan söyleyenler de vardır ki, Allah onları münekkid uzman
hadisçilerin eliyle ortaya çıkarmıştır. O yüzden alimler Cerh ve Ta'dil
mertebelerine ve her mertebeye delalet eden lafızlar belirlemiştir. İlim
adamları Cerh ve Ta' dili altışar maddede incelemişlerdir.

1- Ta'dil mertebeleri
Birinci mertebe: Ta'dilde mübalağaya işaret eder veya "ef'alu"
(Ja!I) vezninde ifade edilir. Örneğin; fülanun ilayhil münteha fi't-teseb­
büt veya fülanun esbetu'n-nasi veya evsaku'n-nas ya da esbetu'n-nas
(U"\..jj\ �' J' U"\..jj\ l..)lJ' J' U"\..jj\ �'
.
••
• ."ili. J' ı.::.
. � . .ı..ıt.l\ �
, ....i ı.,rr-
.��Al\ "'-ı.11 �
• .
• ."ll ö) şekl'ınde.
Falanca kişi Tesebbüt yönünden en önde, insanlar içinde en Sebt
olanı, en Sika, en Zabıt kişidir.
İkinci mertebe: Adalet ve güvenilirliliğine delalet eden bir sıfat­
la tekid edilmiş olarak ifade edilenlerdir. Bu da lafızla veya manayla
olabilir. Ötneğin; 'sika sika'veya ' sika sebt' veya 'sika me'mun'ya da
'sika hafız.
Cerh ve Ta'dil İlmi 71

Üçüncü mertebe: Te'kid olmaksızın güvenilirliğine delalet eden


bir lafızla ifade edilenler. Örneğin; sika veya sebt ya da hüccet veya
mutkin.
Dördüncü mertebe: Zabt ve itkanı hissettirmeksizin adalet ve gü­
venilirliliğine delalet eden bir lafızla işaret edilenler. Örneğin; saduk
veya me'mun ve mahalluhu's-sıdk veya la'bese bih -İbn Main'in dışın­
dıkilerine göre- çünkü İbn Main'e göre bu son lafız sika anlamındadır.
Beşinci mertebe: Güvenilirliliğe veya cerhe delalet etmeyen bir
lafızla ifade eden lafızlar. Örneğin; fulanun şeyhun veya reva 'anhum
nasun veya hasenul hadis.
Altıncı mertebe: Cerhe yakın ifadelerle işaret edilenler. Örneğin;
salihu'l-hadis veya yüktebu hadisuh.

Bu mertebelerin hükmü:
A. İlk üç mertebe, bazısı bazısından daha kuvvetli olsa da bu kim­
selerin rivayeti ilim ehline göre delil sayılır
B. 4. ve 5. mertebenin rivayetleri ilim ehline göre delil sayılmaz,
ancak hadisleri yazılır ve zabtlan sika-zabıt ravilerin hadislerine arz
edilerek sınanır, onlara uygun düşerse ihticac olunur, yoksa ihticac
olunmaz. 5. mertebe 4. mertebeden daha aşağı sayılır.
C. 6. mertebeye gelince ilim ehline göre ihticac olunmaz, fakat ha­
disleri itibar için yazılır. Bu onların Zabt yönlerinin belli olmayışından
kaynaklanır.

2- Cerh mertebeleri
Birinci mertebe: Cerhin en hafifine işaret eden lafızlar. Örneğin;
leyyinu'l- hadis veya fihi makal veya fihi za' f.
İkinci mertebe: Ravinin zayıflığına ve ihticac edilmeyeceğine delalet
eden lafızlar. Örneğin; la yuhteccu bih veya zayıf veya lehu veya meçhul.
Üçüncü mertebe: Ravinin aşırı derecede zayıflığına ve hadisinin
yazılmayacağına işaret eden lafızlar. Örneğin; zaifun cidden veya vahin
bi merretin veya la yuktebu hadisuhu ve ya la tahillu 'r-rivayetu anhu
veya leyse bi şeyin. Ancak İbn Main' e göre 'leyse bişey' ifadesi ravinin
hadislerinin az olduğuna delalet eder.-
72 Hadis ilmine Giriş

Dördüncü mertebe: Ravinin yalancılık veya uydurma töhmetine


işaret eden lafızlar. Örneğin; müttehemun bi'l-kizb (yalan söylemek­
le itham edilıniş)veya müttehemun bi'l-vaz'i (hadis uydurmakla itham
edilmiş) veya yesriku'l- hadise (hadis çalan, uyduran) veya sakıt (dü­
şük) veya metrı1k(hadisleri terk edilen) veya leyse bi sika.(güvenilir
değil)
Beşinci mertebe: Yalancılığı veya Hadis uydurduğuna delalet eden
lafızlar. Örneğin; Kezzab (yalancı) veya Deccal (çok yalan söyleyen)
veya Vezza' (Hadis uyduran) veya yekzibu veya yada'u.(yalan söyle­
yen veya uyduran)
Altıncı mertebe: Yalancılıkta mübalağaya delalet eden lafızlar -en
kötüleri- Örneğin; ekzebu'n-nas (İnsanlar içinden en çok yalan söyle­
yen)veya ileyhi'l-münteha fi'l-kizb (Yalancının önde gideni)veya hüve
rüknul- kizb.(Yalanın bir köşesi olmuş)

Bu mertebelerin hükmü
A. İlk iki mertebedeki ravilerin hadisleriyle ihticac olunmaz, ancak
hadisleri itibar için yazlılır. Ancak İkinci mertebe birinci mertebeden
daha düşüktür.
B. Son dört mertebedeki ravilerin hadisleriyle ihticac olunmaz, ya­
zılmaz ve itibar için de ele alınmaz. 100 ·

Sahih meşhur görüşe göre bir kimse hakkında onu ta'dil edecek
bir şey söylenmese de o kişi adl sayılır. Çünkü adl sebebleri çoktur.
Teker teker söylenmesi zor olabilir. Ancak bir kimsenin Mecruh olması
ise ancak Cerh sebebi açıklandığında kabul edilir. Çünkü cerh tek bir
durumla da meydana gelir ve zikredilmesi zor değildir, çünkü insanlar
cerhin sebepleri hususunda ihtilaf halindedirler. Zira bir başkasına göre
cerh sayılmayan bir duruma göre bir diğeri onu cerh kabul edebilir.
Bu yüzden sebebini açıklamalı ki, gerçekten zedeleyici olup olmadığı
bilinsin.

Cerh ve Ta'dil konusundaki eserlerin meşhurları


Hicri 3. ve 4. Asırda Cerh ve Ta' dil ilmi ile ilgili eserler yazılmış­
tır. Cerh ve Ta' dil alimlerinin sözleri ve değerlendirmeleri toplanmıştır.

100 Tedribu'r-Ravi, s.229-233; Teysiru Mustalahi'l-Hadis, s. 152-154.


Cerh ve Ta'dil ilmi 73

Cerh ve Ta'dil ile ilgili eserlerin ilk müellifleri Yahya b. Main, Ali b.
el-Medini ve Ahmed b. Hanbel sayılır. Bu dönemlerden sonra yazılan
geniş çaplı ansiklopedik eserler bu ilim adamlarının görüşleri ve kana­
atleri çerçevesinde oluşmuştur.
Müelliflerin Cerh ve Ta' dil konusundaki yöntemleri farklı olmuştur:
a. Bazı alimler eserlerinde sadece Zayıf ravilere yer vermiş
b. Bazı alimler eserlerinde sadece güvenilir ravilere yer vermiş
c. Bazı alimler de hem zayıf hem de güvenilir ravileri bir eserde
toplamıştır.
Müelliflerin çoğu ravi isimlerini alfabetik bir sırayla ele almışlardır.
Bu eserlerden bize ulaşanların en önemlileri şunlardır.
1 . Kitabu Ma'rifeti'r-Rical, Yahya b. Main (ö.233). Bir cüzü el
yazma olup tab edilmemiştir.
2 . Kitabu'd-Duafai'l-Kebir ile ed-Duafai's-Sağir, Muhammed b.
İsmail el- Buhari (ö.256). Hindistanda basıldı. Onun et-Tarihu'l-Kebir,
el-Evsat ve es-Sağir'i de vardır.
3 . Kitabu's-Sikat, Ebul-Hasen Ahmed b. Abdullah b. Salih el-leli
(ö.26 1). Mahtut
4. Kitabu'd-Duafa ve'l-Metruldn, Ebu Zür 'a Ubeydullah b. Ab­
dulkerim er-Razi (ö.264). Mahtut.
5 . Kitabu'd-Duafa ve'l-Kezzabun ve' l-Metrukun min Asha­
bi'l-Hadis, Ebu Osman Said b. Amr el-Berze'i (ö.292). Mahtut.
6. Kitabu'd-Duafa ve'l-Metrukin, Ahmed b. Ali en-Nesai (ö.303).
Buhari'nin Kitabu'd-Dua'afa'sı ile beraber Hindistan' da basılmıştır.
7. Kitabu'd-Duafa, Ebu Ca'fer Muhammed b. Amr b. Musa b.
Hammad el-Ukayli (ö.322). Mahtut
8. Kitabu Ma'rifeti'l-Mecruhin mine'l-Muhaddisin, Muham­
med b. Ahmed b. Hibban el-Busti (ö.354). Mahtut. Onun Kitabu's-Sikat
adlı bir eseri daha olup, o da mahtuttur.
Bu anlamda yazılan bazı eserler genel anlamda Hadis ravilerinin ta­
rihi ile ilgili olup belli başlı bir kitabın ravilerin biyografisini mevzubahis
74 Hadis İ lmine Giriş

almadığı gibi, sadece güvenilir veya zayıf raviler üzerinde de durmamış­


tır. Örneğin;
9. Kitabu't-Tarihi'l-Kebir, İmam el-Buhari (ö.256). 1 23 1 5 ravi
biyografisi içeren bu devasa eser dijital ortama aktarılmıştır.
10. Kitabu'l-Cerhi ve't-Ta'dil, Abdurrahman b. Ebi Hatim er­
Razi (ö.327) Bize ulaşan Cerh ve Ta'dil kitaplarının en büyük ve en
faydalı olanlarından biridir. Cerh ve Ta' dil imamlarının raviler hakkın­
daki değerlendirilmelerinin çoğunu alır. Bu alanda geçmiş alimlerin ça­
balarının bir özeti gibidir.
Sonraki dönemlerde Kutubi Sitte ve diğer hadis kitaplarının ravile­
rini ele alan Cerh ve Ta' dil eserleri oluşturuldu. Bu eserlerin bazısı sa­
dece bir kitabın ravilerini incelerken, bazıları da sadece hadis ravilerini
incelemiş, bir kısmı da her türlü raviyi incelemeye çalışmıştır. 1 1 . Kita­
bu 'l-Esami men Reva anbumu'l-Bubari, İbnu' l-Kattan -Abdullah b.
Adi' el-Curcani- (ö.360). Mahtut
1 2. Kitabu Zikri Esmai't-Tabün ve Men Ba'debum Mimmen
Sahhat Rivayetubu Mine's-Sikati İnde'l-Bubari, Ebu'l-Hasen Ali b.
Ömer ed-Darekutni (ö.3 85). Mahtut.
1 3 . Kitabu'l-Hidayeti ve'l-İrşadi fi Marifeti Ebli's-Sikati
ve's-Sedad, Ebu Nasr Ahmed b. Muhammed el-Kelabazi (ö.398). Sa­
dece Buhari 'nin ricaline ayrılmıştır. Mahtut
14. Kitabu't-Ta'dil ve't-Tecrih Limen Reva Anhu'l-Buhari
fi's-Sabih, Ebu'l-Velid Süleyman b. Hanef el-Baci el-Endelusi (ö.474).
Mahtut.
1 5 . Kitabu't-Ta'rif bi Ricali'l-Muvatta, Muhammed b. Yahya b.
el-Hizza et-Temimi (ö.4 1 6). Mahtut
1 6. Kitabu Ricali Sahihi'l-Muslim, Ebubekir Ahmed b. Ali b.
Mencuye el-Isfahanı (ö.428). Mahtut
1 7 . Kitabu Ricali'l-Bubari ve Muslim, Ebu'l-Hasen Ali b. Ömer
ed-Darekutni (ö.3 85). Mahtut.
1 8. Kitabu Ricali'l-Buhari ve Muslim, Ebu Abdillah el-Hakim
en-Neysaburi (ö.404). Matbudur.
Cerh ve Ta'dil ilmi 75

1 9. Kitabu'l-Cem'i Beyne Ricali's-Sahihayn, Ebu'l-Fadl Mu­


hammed b. Tahir el-Makdisi (ö.507). Matbudur.
20. Kitabu'l-Kemal fi Esmai'r-Rical, Hafız Abdulgani b. Abdul­
vahid el-Makdisi el- Cama' ili (ö.600). Kütüb-i Sitte'nin ricaline ayrıl­
mış ve bize ulaşmış en eski kitaplardandır. Bu konuda daha sonra yazı­
lan eserlere kaynak olmuştur.
Bazı alimler bu geçen eserlerin tertip ve tezyin edilmesi veya bu
eserlerde eksik kalan kısımlan tamamlama yoluna giderek çalışma yap­
mışlardır. Aşağıdaki eserler bu çalışmanın ürünleridir.
2 1 . Kitabu Tehzibi'l-Kemal, Ebu'l-Haccac Yusuf b. ez-Zeki
el-Mizzi (ö.742)
22. Kitabu Tezkireti'l-Huffaz, Ebu Abdillah Muhammed b. Ah­
med b. Osman ez-Zehebi (ö.748).
23. Kitabu Tehzibi't-Tehzib, ez-Zehebi'ye aittir.
24. Kitabu'l-Kaşif fi Ma'rifeti men Lehu Rivayetun fi'l-Kutu­
bi's-Sitte, ez-Zehebi 'ye aittir.
25. Kitabu Tehzibi't-Tehzib, İbn Hacer el-Askalani (ö.852). Miz­
zi'nin Tehzibu' l-Kemal'ine bir ihtisar ve tehzib niteliğindedir. Matbu
eserler içerisinde en faydalı olanıdır. İbni Hacer bu eseri gerektiği yerde
ihtisar etmiş, bazı yerlerde de kitabın aslından gözden kaçan noktalan
ilave etmiştir. Bu alanın en değerli ve en titiz çalışması sayılır.
26. Kitabu Takribi't-Tehzib, İbn Hacer'e aittir.
27. Kitabu Hulasati Tehzibi'l-Kemal, Hafız Safiyuddin Ahmed b.
Abdullah el-Hazreci (ö.934)
28. Kitabu Ta'cili'l-Menfaet'i bi Zevaidi'l-Kutubi'l-Erbe'eti,
İbn Hacer el-Askalani.
29.Kitabu Mizani'l-İ'tidal fi Nakli'r-Rical, Hafız ez-Zehebi
(ö.748). Mecruh ravilerin biyografisi hakkındaki en kapsamlı kitaptır.
30.Kitabu Lisani'l-Mizan, İbn Hacer el-Askalani.
3 1 . Kitabu't-Tezkire bi Ricali'l-Aşere, Ebu Abdillah Muhammed
b. Ali el-Hüseyni ed-Dımaşki (ö.765). Bu kitap on hadis kitaplarındaki
ravilerinin biyografilerini içerir. Bunlar Mizzi'nin Tehzibu'l-Kemal'de
76 Hadis i lmine Giriş

ele aldığı Kütüb-i Sitte' ravilerine ek olarak dört mezhep imamlarının;


Muvatta, Müsnedu'ş-Şafıi, Müsned-i Ahmed ve Ebu Hanife'nin (Hüse­
yin b. Muhammed b. Hüsrev'in tahriç ettiği) Müsned'inde geçen ravi­
leri ele alır. Bu eserin mahtut birkaç tam nushası vardır.
- 6-

GARİBUL HADİS İLMİ

Bu ilim hadislerde manası kapalı kalanı açıklamayı hedefler. Hadis


lafızlarında garib olanları tespit edip manalarını açıklayarak, hadislerin
anlaşılmasını kolaylaştırır. Tedvin ve tasnifin başlangıcından itibaren
alimler Garib'ul Hadis ile ilgilendiler. 2. Hicri asrın sonları ile 3 . Hicri
asrın başları bu değerli çabalara şahit olmuştur. Garibu'l-Hadis alanın­
da ilk eser yazan kişinin Ebu Ubeyde Ma'mer b. el- Müsenna et-Teymi
( ö.21 O) olduğu söylenmiştir.

Bu alandaki eserlerin en meşhurları


1 . Kitabu Garibu'l-Hadis, Ebu'l-Hasen en-Nadr b. Şuineyl el-Ma­
zeni (ö.203). O, Buhari'nin hocası olan İshak b. Rahuye'nin hocaların­
dandır. Mahtut.
2. Kitabu Garibi'l-Asir, Muhammed b. el-Müstenir -Kutrub­
(ö.206). Mahtut.
3 . Kitabu Garibu'l-Hadis, Ebu Ubeyd el-Kasım b. Sellam (ö.224).
Mahtut.
4. Kitabu'l-Müştebeh Mine'l-Hadisi ve'l-Kur'an, Ebu Muham­
med Abdullah b. Muslim b. Kuteybe ed-Dineveri (ö.276).Mahtut.
5 . Kitabu Garibu'l-Hadis, Kasım b. Sabit b. Hazın es-Serekosti
(ö.302). Mahtut.
6. Kitabu Garibi'l-Hadis, Ebubekir Muhammed b. el-Kasım
el-Enbari (ö.328) Mahtut.
78 Hadis İlmine Giriş

7. Kitabu Garibi'l-Kur'an ve'l-Hadis, Ebu Ubeyd el-Herevi Ah­


med b. Muhammed (ö.40 1). Mahtut.
8. Kitabu Samtu's-Sureyya fi Maani Garibi'l-Hadis, Ebu'l-Ka­
sım İsmail b. el -Hasen b. et-Tazi el-Beyhaki (ö.402). Mahtut.
9 . Kitabu Mecmai'l-Garaib fi Garibi'l-Hadis, Ebu'l-Hasen Ab­
dulğafır b. İsmailb. Abdulğafır el-Farisi (ö.529). Mahtut.
1 0. Kitabu'l-Faik fi Garibi'l-Hadis, Ebu'l-Kasım Carullah Mah­
mud b. Ömer b. Muhammed ez-Zemahşeri (ö.538). Zemahşeri bu ese­
rinde daha önce bu alanla ilgili yazılan eserlerden istifade etmiştir. Ki­
tap iki sefer basılmıştır. Birincisi Haydarabad'ta hicri 1 324'te, ikincisi
Mısır'da Muhammed Ebu'l-Fazıl İbrahim ile Ali el-Becavi'nin tahikiki
ile. H. 1 3 64'de
1 1 . Kitabu'l-Muğis fi Garibi'l-Kur'an ve'l-Hadis, Ebu Musa
Muhammed b. Ebubekir el-Medini el-İsfahani (ö. 5 8 1 ) . Mahtut.
1 2. Kitabu en-Nihaye fi Garibi'l-Hadis ve'l-Eser, Mecduddin
Ebu's-Seadat el -Mübarek b. Muhammed el-Cezeri b. el-Esir. (ö.606).
İbnu'l-Esir, Garib'ul Hadis alanındaki en verimli eseri oluşturmuştur.
Kitabında çoğu zaman Herevi'nin Garibu'l- Kur'an ve'l-Hadis'ine
ve Ebu Musa Muhamme d b. Ebibekir el-Medini'nin el-Muğis fi Ga­
ribi'l-Kur'an ve'l-Hadis'ine atıfta bulunur. İbnu'l-Esir'den sonra İb­
nu'l-Hacib (ö.646) hariç bu alanda eser veren bilinmemektedir. Bundan
sonraki eserler en-Nihaye üzerine zeyil ve ihtisar (ilave ve özet) niteli­
ğindeki çalışmalardır. Bu esere zeyl yazanlardan Safiyuddin Mahmud
b. Ebubekir el-Urmevi (ö.723) bulunmaktadır. Bu eseri ihtisar edenAli
b. Hisamuddin el-Hindi el-Muttaki (ö.975) ve İsa b. Muhammed es-Sa­
fevi de (ö.953) yaklaşık yansı kadar bir hacimle ihtisar yapmışlardır.
Celaluddin es-Suyuti (ö.9 1 1 ) de ed-Dürrü'n-Nesir Telhisu Nihayeti
İbni'l-Esir adıyla bir ihtisar yapmıştır. Suyuti'nin bu ihtisan En-Niha­
ye'nin dipnotunda basılmıştır. Daha sonra es-Suyuti en-Nihaye üzerin­
deki ilaveleri aynca bir kitaba koymuş ve ona et-Tezyil ala Nihaye­
ti '1-Garib adını vermiştir.
İmaddudin Ebu'l-Fida İsmail b. Muhammed el Ba'albekki el-Han­
beli (ö.785) el-Kifaye fi Nazmi'n-Nihaye adıyla en-Nihaye'yi manzum
hale getirmiştir. Mahtut
Garibul Hadis ilmi 79

İbnu'l-Esir en-Nihaye adlı eserini alfabetik olarak güzel bir şekilde


düzenlemiştir. Kitap en son Tahir Ahmet ez-Zavi ve Mahmud Muham­
med et-Tanahi 'nin tahkikleri ile 5 cilt olarak basılmıştır. Dam İhyai '1-Ku­
tubi 'l-Arabiye yayınlamıştır. İsa el-Babi el-Halebi ve şurakahu, Mısır.
İbnu'l-Esir bu eserinde el-Herevi'den aldıklarını H-b harfi ile Ebu
Musa'dan aldıklarını S-ıY harfi ile göstermiştir. Bu ikisinin dışındaki­
lerden aldıklarına herhangi bir işaret koymamıştır. Bunu da bu iki ese­
rin içindeki bilgilerin diğer eserlerdeki bilgilerle karışmaması için yap­
mıştır. Eserden örnekler:
1 1 Arafat hadisindeki "beha-�" gibi. (.6.5..i)l..J I � � 4.ı) "yübahi bi­
himu'l-melaike" ifadesi geçmektedir. (•1.Al..,ı.JI) el-mübahat: Muhaferet
yani övünme iftihar etme anlamındadır. Yine başka bir hadiste (.l::.ly!ıl ı.:,...
..ı..;.L.
. ...11 � U"llll � l..Aı ,) �l.JI) "min eşrati's-saati en yetebaha'n-nasu
fi'l-mesacidi". Bu kelime birçok hadiste geçer.(H-b) Ümmü Ma'bed'in
hadisinde ( ı:.4-,ıll b� � � � �) "fahalebe fihi seccen hatta ala­
hu' 1-behau". Burada sütün behasını (u,ılll ı:.�) kast etmiştir. O da sütün
köpüğünün kabarması gibidir.
(H-�I ı.;j ı)I ��4 yyJI Ji:W)(b ) "Tentekılu'l-arabu biebhaiha
ila zilhaleseti", yani evlerini demektir. O behv'in (-'f-1) çoğuludur, bili­
nen ev için kullanılır.
(S(.}'1- ) "Mekke fethedildiğinde bir adamın şöyle dediğini duydu:
(l.A)j) yy..ll u...J..;.. .li9 �ı ı-'f-11) ebhu'l-hayle fakad vadaeti'l-harbu ev­
zareha", yani hayvanların sırtını boş bırakın, binmeyin, savaşa ihtiya­
cınız kalmadı. (41 ı,.ri-il) 'Ebhel beyte' yani evi boş bıraktı demek. (�
b�) Beytun bahin, yani boş demektir. Şöyle de denilmiştir; burada kast
edilen onu yem için bırakın, istirahat ettirin; yoksa savaş için boş bıra­
kın manasında değil. Çünkü hadisin tamamı şöyle der "sizler, deccal ile
savaşana kadar savaşmaya devam edeceksiniz" ıoı
2. (..h,ıl) "labt�" (H-b ). "Şehitlerden soruldu o buyurdu ki onlar yüce
köşklerde dalıp dalıp (L.ı�) çıkmaktadırlar." Yani orada kalıyorlar.
(S-H) Maiz hadisi : "Ona sövmeyin o şu an cennette dalıp dalıp çıkı­
yor(..b.,ıl:i:) ". Ve Ümmü İsmail'in hadisi, "ona cennette dalıp dalıp çıkar­
ken bakmaya başladım"

101 en·Nihaye, 1/169-170. Zülhalese, Devs'in, Has'em'in, Guceyle'nin ve diğerlerinin putunun olduğu bir evdir.
80 Hadis ilmine Giriş

(H) "O çıktı. O esnada Kureyş düşmüştü" (� .b_,.ıL. �_.} J � _p. �I)
hadisi, yani onlar onun önüne düşmüşlerdi.
(S-H) Sehl b. Huneyf'in hadisi (� .l:..:ıli) "Amir b. Radia'ya nazar
değince titredi ve düştü" Yani titredi ve yere düştü.
(H) Hz. Aişe hadisinde şöyle geçer: (.ı..b,J:iJ �\ yy.::.:i) "Yetimi vu­
ruyor ve itiyor" yani onu yere atıyor.
el-Haccac es-Sülemi'nin hadisinde şöyle geçer: "Mekke'ye girdi­
ğinde müşriklere dediki: Yanımda sizi sevindirecek bir haber yoktur.
Onun devesinin yanında adeta birbirlerini itiyorlardı. (..ı.:ii\..ı � 1�) 102

102 en-Nihaye, 4/226


-7-

İLELU'L-HADİS İLMİ

İlel, illetin (Jlc. � �) çoğuludur. İllet, hastalık demektir. İlletli olan­


lara muallel, alil denir, çeviriye gerek yok. 1 03 Ancak Ehli Hadis, bazı
hadisler için "bu ma' lul hadistir" der. Nevevi'nin et-Takrir'inde şöy­
le geçer: " 1 8. Bölüm Muallel Hadis hakkındadır, Bu özellikte hadisler
için ma'lul ıstılahı kullanılmışsa da bu ifade yanlıştır. Suyuti der ki:
(Jc. I) "( ... J_,.i.. � �i.: '1 ı,r-�)1 Jc. I W-- J_,.i.JI t""I w�) E'alle fiili "Meful"
sigası ile kullanılmamaktadır. Sözlükte, onu bir şeyle oyaladı meşgul
etti demektir. 104
Muhaddislerin ıstılahında illet: Hadisi zedeleyecek gizli bir ku­
surdur.
İlelu'l-hadis ilmi: Hadisi zedeleyecek gizli kusurları ele alan ilim­
dir. Munkatı' hadisin Muttasıl hadis yapılması, Mevkuf hadisin Merfu'
hadis yapılması, iki hadisin birbirine eklenmesi, bir hadis için uydurma
senet yapılması vb.
Hadis alimlerinin çoğuna göre bu ince bir ilimdir ve hadis ilimleri
içerisinde en kıymetli, en hassas olanıdır. Hıfz ve derin anlayış sahibi
uzman muhaddislerin anlayabileceği bir ilimdir. İbn Kesir demiştir ki:
Bu ilim dalında münekkid, mahir, hıfz ehli alimler öne çıkmıştır; hadi­
sin sahih olanını sakim olanından, eğri olanını doğru olanından ayırt et­
mişlerdir. Mahir bir kuyumcunun gerçek altınları sahte olanlardan ayırt
etmesine benzer. Hadis alimlerinin ilmi seviyeleri, maharet ve hadis
çeşitlerine olan vukufiyetleri ve Resulullah'ın (sa/lallahu aleyhi ve sellem)

103 el·Kamusu'l·Muhit, a-1-1 md.


104 Tedribu'r-Ravi, s.160.
82 Hadis ilmine Giriş

sözlerindeki tatlılığı diğer insanların sözlerinden ayırt edecek kadar


mutahassıs olmaları hasebince bu ilimde ilerleme kaydetmişlerdir.

Rivayet edilen hadislerden bazılarında nübüvvetin nurları bulun­


maktadır. Bazısında da bir lafzın değiştirilmesi veya ilave edilmesi,
hadislerin birbirine karıştırılması vb. bir durum Olduğunda bu ilmin
mahir ehli tüm bu durumları hemen fark eder.

Bazen bir hadisteki illet isnadı incelemekle ortaya çıkar. Buna ör­
nek vermek konuyu uzatır. Ve bu ancak biraz gayret gösterilerek anla­
şılabilir.

Hadis alimlerinden bazıları bu ilim dalıyla ilgilenmişler. çabalarını


bu yönde sarfetmişler, bunu Allah'a yakınlaşma vesilesi bilmişlerdir.
Bu alan zor, ince ve maharet gerektirmesine rağmen bu ilim ile ilgilen­
mişlerdir.

Abdurrahman b. Mehdi der ki: "Yanımdaki bir hadisin illetini bil­


mem, yanımda olmayan bir hadisi yazmamdan daha sevimlidir." Ve
yine demiştir ki: "Bir Hadisi (illetli olup olmadığını) bilmek ilhamdır."

İbn Ehi Hatim er-Razi der ki: "Babamın şöyle dediğini duydum:"
Bir hadisin (illetli olup olmadığını) bilmek yüz dinar değerinde olan bir
yüzük taşını bilmeye benzer. Bu kıymetli taşın aynı renginden başka bir
taş ise on dirhem değerindedir. 105

İlletleri bilmenin yolu hadisin tariklerini toplamakla olur, raviler­


deki değişmeye bakmakla ve onların zabtına, itkanına bakmakla olur.
Bu şekilde uzman bir alim, hadisin illetli olduğu kanaatine varır. Zannı
galibi oluşur, hadisin sahih olmadığına hükmeder ya da kararsız kalıp
tevakkuf eder.

Hadisçi illetli saydığı bir hadisin gerekçesini belirtme hususunda


bazen yetersiz kalabilir. Abdurrahman b. Mehdi'ye, "sen bir hadis için
bazen "Sahih" dersin bazen de bu hadis "tespit edilemedi" dersin. Bu
kanaate nasıl varıyorsun? Denildi. O da şöyle dedi: Şayet sen bir sarrafa
dirhemlerini gösterdiğinde, o, şunlar kaliteli, şunlar sahtedir, dediğinde;
sen ona nedenini sorar mısın? Yoksa işi ehline mi bırakırsın? O kişi, işi
ehline bırakırım dedi. Abdurrahman b. Mehdi, bizim işte tam böyledir.

105 İlelu'l-Hadis, Ebu Muhammed Abdurrahman er-Razi el-Hahz İbnu'l-imam Ebi Hatim Muhammed b. İdris
(ö.327) el-Matbaatu's-Seleftyye ve Mektebetuha, Şeyh Muhammed Nasif yardımıyla basılmıştır, 1/10.
İ lelu'l-Hadis ilmi 83

İlim meclislerinde çok oturmak, münazaralarda bulunmak ve uzman­


laşmakla olur. 106

Ebu Zur'a'ya soruldu: "Hadisi illetli kabul etmenize delil nedir?"


Dedi ki İlletli bir hadisin delilini söyleyeceğim. Ancak sonra Muham­
med b. Muslim b. Dare'nin yanına git; ona da bu hadisin illet gerekçesi­
ni sor. Benim sana söylediğim gerekçeyi ona söyleme. Daha sonra Ebu
Hatem Er-Razi'nin yanına git. Ona da aynı hadisin illet gerekçesini sor.
Sonra her birimizin illet gerekçelerine bir bir bak. Eğer her birimizin
illet gerekçeleri farklı ise bil ki, her birimiz kendi heva ve hevesinden
konuşmuştur. Eğer aynı gerekçeleri söylemişsek bu ilmin hakikatını an­
lamış olursun. Adam, hepsinin gerekçelerinin aynı olduğunu görünce:
Bu ilmin kesinlikle ilham işi olduğuna şahitlik ederim dedi." 107

Hadislerdeki illetler hakkındaki bilgiyi birçok kitapta dağınık halde


de olsa görebilirsin.

İlletler hakkında bilgi edinebileceğin en önemli eserler şunlardır:


1. Nasbu'r-Raye fi Tahrici Ehadisi'l-Hidaye, Hafız ez-Zeyla'i.
2. et-Telhisü'l-Habir, Hafız İbn Hacer.
3. Fethu'l-Bari Şerhu Sahihi'l-Buhari, İbn Hacer.
4. Neylu'l-Evtar, eş-Şevkani.
S. el-Muhalla, İbn Hazın.
6. Tehzibu Sünen-i Ehi Davud, İbn Kayyım el-Cevziyye.

İlelu'l-Hadis konusunda yazılan eserlerin en meşhurları


Bazı alimler sadece İlelu'l Hadis konusunda eser vermişlerdir. Bazı
ilim adamları İlel türü eserlerini fıkıh konularına göre tasnif ederken ba­
zıları da Müsnetler üzerine tasnif etmişlerdir. İlel kitaplarında takip edilen
yaygın metot ise şöyledir: Hadis hocasına bir hadis hakkında sorulur. O
da o hadisin senedi veya metni veya her ikisindeki kusurları söyler. Hadis
hocası bazen sorulan hadisin Sahih rivayetlerini de zikreder. Bu şekilde
(Bir Hadisin hem sahih hem desorulan rivayeti karşılaştırılarak) hadisin
neden dolayı illetli olduğu anlaşılmış olur. Hoca, bazı raviler hakkında
bilgi verir; onların zayıf ve kuvvet, hıfz ve zabt yönlerinden bahseder.
106 Tedribu'r-Ravi, s.162.
107 Ma'rifetu Ulumi' l-Hadis, s.113.
84 Hadis ilmine Giriş

Bundan dolayı bu tür eserlere "Tarih ve İlel" veya "Rical ve İlel" ismi de
verilmiştir.

Bu eserlerden bazıları
1. et-Tarihu ve'l-İlel, Yahya b. Main (ö.233). Kitap "İlelu'l-Ha­
dis ve Marifetu'r-Rical" adıyla Abdulmu'ti Emin Kaleci'nin tahkik ve
ta' liki ile Daru' 1-Va' i yayınevi tarafından Halep 'te basılmıştır.

2. İlelu'l-Hadis, Ahmed b. Hanbel (ö.24 1 ). Bir cüzü Mahtuttur.


3. el-Müsnedu'l-Muallel, Yakub b. Şeybe es-Sedusi el-Basri (ö.262).
Eserin eldeki cüzleri Matbudur.

4. el-İlel, Muhammed b. İsa et-Tirmizi. (ö.279)


5. İlelu'l-Hadis, Abdurrahman b. Ehi Hatim er-Razi (ö.327). Mu­
hammed en-Nasif yardımıyla el-Matbaatu's-Selefıyye'de iki cüz olarak
basılmıştır.

6. el-İlelu'l-Varide fi'l-Ehadisi'n-Nebeviyye, Ali b. Ömer ed-Da­


rekutni (ö.3 85). Mahtut nushaları bulunmaktadır. .

İlletin meydana gediği yerler ve örnekleri


Hadiste illet, Mürsel hadisi Muttasıl, Mevkuf hadisi Merfu' hadis
gibi göstermekle veya iki hadisi birbirine eklemekle veya hadisi yanlış
anlamakla veya bu alanda uzmanlaşmış ilim adamlarının bir hadisin
tüm rivayetlerini bir araya toplayıp karşılaştırmak yapmakla belli olur.
el-Hakim (Nisaburi) Ulumu ' l-Hadis kitabında illetin on çeşidi olduğu­
nu söyler. Suyuti Tedribu'r-Ravi adlı eserinde örnekleriyle bu on çeşidi
nakleder. Tüın illetleri bir arada düşündüğümüzde şu sonuca varabliriz.
İllet ya senedde ya da metinde veya ikisinde beraberce olur.

1. Sadece senedde illet oluşuna örnek: Ya'la b. Ubeyd et-Tenafu­


si 'nin Sufyan-ı Sevri 'den, onun Amr b. Dinar' dan, onun İbn Ömer 'den,
onun Hz. Peygamber' den aktardığı "alıcı ve satıcı muhayyerdir" hadisi.

Bu hadisin senedine baktığımızda Adil ravilerin adil ravilerden


muttasıl bir senetle naklettiklerini görürüz. Ancak hadis illetlidir. Bu
hadisteki senet sahih bir senet değildir. Fakat hadis metni sahihtir. Zira
Ya' la b. Ubeyd' in Sufyan'dan rivayet ettiği bu hadisin ravileri arasında
Amr b. Dinar'ı zikretmesi yanlış olmuş, doğrusu Abdullah b. Dinar'
l lelu'l-Hadis ilmi 85

olacaktır. Çünkü Sufyan-ı Sevri'nin öğrencileri olan güvenilir hadis ha­


fızları bu hadisin senedinde Sufyan-ı Sevri 'nin Abdullah b. Dinar ' dan
aldığını belirtmişlerdir. Bu İmamların senedi şöyledir: İbni Ömer, Ab­
dullah b. Dinar 'a; Abdullah, Süfyan-ı Sevri ' ye rivayet etmiştir. Amr b.
Dinar, İbni Ömer ' den aldı şeklinde değildir108

İbn Ehi Hatim demiştirki : Babama ve Ebu Zur'a'ya Ubeyde b.


el-Esved'in Kasım b. el-Velid' den, onun Katade' den, onun Said b. Cü­
beyr ' den, onun İbn Abbas 'tan,

2. Sadece metindeki illete ör-nek: Müslim' in, Sahih'inde el-Ve­


lid b. Müslim' den rivayet ettiği şu hadis, "bize el-Evzai Katade' den,
Katade de Enes b. Malik' in şöyle dediğini rivayet eder: Hz. Peygam­
ber' in, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman' ın arkasında namaz kıl­
dım, onlar besmeleyi okumadan fatihayı okuyorlardı." Yine Müslim,
Velid'den, o Evzai 'den, Evzai ' nin de İshak b. Abdullah b. Ehi Talha'nın
Enes 'ten işiterek kendisine bunu haber verôiğini söylemiştir.

İbnu Salah "Ulumu' l Hadis adlı eserinde şöyle der: "Bazıları Fati­
ha süresini besmelesiz okumayı caiz gören rivayeti illetli görmüşlerdir.
Zira birçoğunun rivayetinde şöyle geçmektedir: Onlar Kıraate "Elham­
dulillahi Rabbil Alemin" diye başlarlardı. (Burada mesele kıratın baş­
ladığı yerin tespitidir. Besmelenin Fatiha suresinin başında olup olma­
dığı değil) Buhari ve Muslim' in ittifakıyla bu şekilde rivayet edilmiştir.
Biraz önce geçen lafızla rivayet edenlerin Muslim'in de içine düştüğü
yanlış anlama şeklinde manen rivayet ettiklerini söylediler. Yani, On­
lar namazlarına ' Elhamdu lillahi rabbil alemin diye başlıyorlardı ' sözü
' Besmele okumuyorlardı ' şeklinde yanlış anlaşılmıştır. Çünkü hadiste
anlatılmak istenen şudur: Namazda kıraate başlarken Fatiha suresi ile
başlıyorlardı. Burada besmelenin Fatiha suresinin başında olup olma­
dığı anlatılmamıştır. Buna ilaveten şu da söylenebilir: Enes b. Malik' e
Fatiha suresini Besmele ile okunması sorulduğunda, bu konuda Resu­
lullah'tan herhangi bir şey öğrenmediğini söylemiştir.

3. Sened ve metinde beraberce illet bulunmasına örnek: Bakıy­


ye, Yunus'tan, o Zühri 'den, o Salim' den, o İbn Ömer ' den Hz. Peygam­
ber'in şöyle buyurduğunu nakletti: "Kim Cuma namazında bir rekata
yetişirse, o namazın tamamına yetşmiş sayılır." Ebu Hatim er-Razi

108 Tedribu'r-Ravl, s.159 vd.


86 Hadis ilmine Giriş

demiştir ki: Bu hadis sened ve metin yönüyle hatalıdır. Zira doğrusu


şöyle olacaktır: Zühri, Ebu Seleme'den, o Ebu Hureyre'den Hz. Pey­
gamber'in, 'kim bir namazın bir rekatine dahi yetişirse o namazın tama­
mına yetişmiş sayılır." . İlk hadiste geçen 'Cuma namazından' kısmına
gelince, bu kısım hadisten değildir, bu onlardan bir vehmdir. 109

109 İbn Ebi Hatim, llelu'l-Hadis, 1/172.


- 8 -

MUHTELİFUL HADİS VE MÜŞKİLUL


HADİS İLMİ

Görünürde birbiri ile çelişkili hadislerin arasını bulmayı amaçlayan


ilim dalıdır. Bunun en yaygın yöntemi Mutlak bir hadisi mukayyet yap­
makla, umumilik ifade eden bir hadisi tahsis etmekle, hadislerin vurud
Sebeblerine hamletmekle vb. şekillerde olur.

Ya da kendisiyle çelişen başka bir hadis olmasa bile hadisin kendi


içindeki müşkili te'vil ederek açıklamaya çalışan ilimdir.

Bazı alimler bu ilme - Muhtelefu'l Hadis veya Muşkilu' l Hadis -


demişlerdir. Bu ilim dalında fıkıh ve hadis ilminin ikisinde de uzmanla­
şan ilim adamları söz sahibi olmuşlardır.

Muhtelifu'l-Hadis ve Muşkilu'l-Hadis ilmine duyulan ihtiyaç


İtikadi fırkalar ve aşın gruplar ortaya çoğalıp, her mezhep kendi
görüşünü destekleyip diğer mezheplerin görüşlerini iptal etmeye gayret
gösterince bu ilim ortaya çıkmıştır. Mutezile, Murcie, Kaderiye, Mu­
favviza, Rafızi ve Hariciler gibi hadislere saldıran ya da kendi mezhep
görüşlerinin zahiri ile çatışan hadisler hakkında şüphe iddiasında bulu­
nanlar ortaya çıkınca, Ehli Hadis; kendi arasında çelişki olduğu söyle­
nen hadislerin arasını bulmaya veya hadisler etrafındaki şüpheleri izale
etmeye başladılar.

İbni Kuteybe der ki:

"Senden öğrendiğim kadarıyla; Kelam ehlinin, Hadis ehline karşı


saldırgan tavırları, kendi kitaplarında Hadis ehline karşı hakaretleri,
88 Hadis ilmine Giriş

Hadis ehlini yalan rivayetleri aktarmakla, insanlar arasında ihtilafa


neden olacak rivayetlerde bulunmakla itham etmelerini, birçok asıl­
sız mezhebin ortaya çıkması, Müslümanlar arasındaki bağın kopması,
bazı Müslümanların daha ileri giderek birbirlerini tekfir ettiklerini ve
her mezhebin kendi çıkarlarına uygun hadisler ile amel ettiklerini ha­
ber ettin.

Hariciler şu rivayetlere sarılmışlardır: "Kılıçlarınızı boyunlarınız­


dan indirin, sonra onları yok edin ", "Ümmetim içinde haktan yana bir
topluluk sürekli olacaktır. Bunlara muhalif olanların muhalefeti onlara
zarar vermeyecektir.", "Malı uğruna öldürülen şehittir."

Fitne olaylarına karışmayanlar da şu rivayetleri delil alırlar: "Ce­


maate yapışın, Allah'ın eli onun üzerindedir", "Kimcemaatten bir karış
ayrılırsa İslam'ın güvencesini boynundan çıkarmıştır", ", Kıvırcık saçlı
Habeşli bir köle başınızda amir olsa onun dahi sözünü dinleyin, itaat
edin!", " öldürülen ol, öldüren olma! "

Mürcie de şu rivayetleri esas almıştır. "La ilahe illallah diyen cen­


nettedir'', Zina etmiş, hırsızlık etmiş olsa da mı? diye sorulunca: "evet,
zina etmiş, hırsızlık etmiş olsa da" buyurdu."

Onların muhalifi de (Mutezile) şu riv_ayetleri esas alır: "Zina eden


kişi bu esnada mü'min değildir. Hırsızlık eden kişi hırsızlık ederken
mü'min değildir.", "Bir kimsenin komşusu o kimsenin şerrinden gü­
vende değilse, o kimse iman etmiş sayılmaz! "

Kaderiyye de şu rivayetleri esas alır: "Her yeni doğan çocuk fıtrat


üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudileştirir veya hıristiyanlaştı­
rır" ve yine Kutsi rivayet olarak "Kullarımı hani:fler (İnançları temiz)
olarak yarattım, şeytanlar onları dinlerinden saptırdı."

Mufavvıza şu rivayeri esas alır: "Amel edin. Her şey yaratıldığı şey
için kolay kılınmıştır."

Rafiziler, Hz. Peygamber' in sahabesini tekfir ederken şu rivayeti


esas alır: "Havuzun başında öyle insanlar olacaklar ki, benden koparı­
lacaklar. Ben, "Yarabbi onlar benim ashabım" dediğimde, Allah şöyle
der, senden sonra onların ne yaptığını bilmiyorsun! . . . "

Hz. Ali 'yi öne çıkarmak için de şu rivayeti esas alırlar: "Sen bana
Harun'un Musa'ya olan durumu gibisin. Ancak şu kadar var ki, benden
Muhteliful Hadis ve Müşkilul Hadis ilmi 89

sonra peygamber yoktur . . . Alah'ım onu seveni sev, ona düşman olana
düşman ol."
Bu görüşün muhalifleri de ilk iki halifeyi öne çıkaran şu rivayeti
esas alırlar: "Benden sonra Ebubekir ve Ömer'e uyun! ", "Allah, Resulü
ve Müslümanlar sadece Ebubekir'i kabul ederler" . . .
İbni Kuteybe son olarak Mutezile'den Nazzam'ın makalelerini,
Ebu'l Huzeyl el-Allaf ve diğerlerinin sözlerini aktarır.

Muhtelifu'l Hadis ve Muşkilu'l Hadis ilmi ile ilgili eserlerin en


meşhurları:
1.İ htilafu'l-Hadis, Muhammed b. İdris eş-Şafü (ö.204). Bu alanda
bize ulaşmış en eski eserdir. el-Ümm kitabının 7. cildinin hamişi (dip­
not, sayfa kenarı notu) olarak basılmıştır.
2.Te'vilu Muhtelifi'l-Hadis, Ebu Muhammed Abdullah b. Müs­
lim b. Kuteybe ed-Dineveri (ö.276). Hadis ehlini çelişkili ve müşkil
rivayetlerde bulunmakla itham edenlere karşı yazmıştır. Çelişkili oldu­
ğu iddia edilen rivayetleri bir araya getirmiş, Bu rivayetler etrafındaki
şüphelere cevap vermiştir.
3. Müşkilü'l-Asar, Ebu Ca'fer Ahmed b. Muhammed Tahavi
(ö.3 2 1 ) . Bu kitap Hindistan'da basılmıştır.
4.Müşkilu'l-Hadis ve Beyanuhu, Ebubekir Muhammed b. el-Ha­
san b. Furek el-Ensari el-İsbahani (ö.406). Bu kitap da Hindistan'da
basılmıştır. 1 1 0

İ bn Kuteybe'nin Eserinden Bazı Örnekler


1 . Şu iki hadis çelişkili dediler. Birincisi: siz Resulullah 'tan şunu
rivayet ediyorsunuz: "Beni Yunus b. Metta'ya üstün tutmayınız, pey­
gamberler arasında tercih yapmayınız." İkincisi siz şu hadisi de riva­
yet ediyorsunuz: "Övünmek yok! Ben Adem çocuklarının efendisiyim.
Ben yerin kendisi için yarıldığı insanım" İtiraz edenler dedi ki, bu iki
hadiste ihtilaf ve çelişki vardır.
Ebu Muhammed b. Kuteybe dedi ki: Bize göre ihtilaf ve çelişki
yoktur. O, kıyamet günü Adem çocuklarının efendisi olduğunu kast et­
miştir. Çünkü O, o günde şefaatçi ve şahit olacaktır. Hamd sancağı ve
110 Usulu'l-Hadis Ulumuhu ve Mustalahuhu, s.286.
90 Hadis ilmine Giriş

havuz onundur. O, yerin kendisi için yarıldığı ille kişidir. "Beni Hz. Yu­
nus' a üstün tutmayın." sözü ile tevazuyu kast etmiştir. Bu Hz. Ebube­
kir' in şu sözüne benzer: "Hayırlınız olmadığım halde başınıza geçtim"
Hz. Yunus bazı peygamberlerin -İbrahim, Musa, İsa- derecelerinden
daha aşağı olduğu için örnek olarak verilmiştir. Hz. Peygamber şunu
demek istemiştir: Ben, Yunus' a bile üstün tutulmayı istemezken daha
üstün peygamberlere karşı nasıl isteyeyim? Nitekim Allah şöyle buyur­
muştur: "Rabbinin hükmüne sabırlı ol, balığın sahibi gibi olma " 1 1 1

Burada Hz. Yunus 'un diğer peygamberler gibi sabretmediği kast


edilmiştir. Bu ayet aslında Resulullah' ın ondan daha üstün olduğunu
gösterir. Çünkü Allah, "onun gibi olma" demiştir. Burada Hz. Peygam­
ber, tevazu kastıyla "beni ona üstün tutmayın ! " demiştir. Şunu kast etmiş
olması da muhtemeldir. . "Beni, ona amel konusunda üstün tutmayın!,
belki o daha fazla amel yapmıştır. Bela ve imtihana tutulma konusun­
da da değil. Zira o, benden daha büyük imtihanlara maruz kalmıştır."
Peygamber efendimizin kıyamet gününde diğer peygamberlere karşı
üstünlüğü ameli yönden değildir. Bu tamamen Allah'ın onu üstün tut­
ması ve özel kılması ile ilgilidir. Aynı şekilde onun ümmeti de en hafif
imtihanlara tabii tutulmuştur. Allah onu bu ümmete kolay ve hanif ola­
rak göndermiştir.. Bu ümmete İsrail oğullarına yüklediği sorumlulukları
yüklememiş, zorlukları bu ümmetten kaldırmıştır. Tüm bu kolaylıklara
rağmen Allah' ın fazlı keremi sayesinde bu ümmet insanlar içerisinde en
hayırlı ümmet olarak yaratılmıştır. . 1 12

2. İtiraz edenler dedi ki: "Kitap (Kur'an) vasiyetin yazılmasını


emrederken siz"Miras bırakan kimsenin vasiyet etmesi gerekmez" ha­
disini rivayet ettiniz Halbuki, Allah şöyle buyuruyor: "Sizden birinize
ölüm geldiğinde bir şey bırakmışsa anne babaya ve akrabalara vasiyet
vardır. "113 Anne-baba hiçkimsenin engelleyemeyeceği şekilde her halu­
karda varistirler. Bu rivayet Allah'ın kitabı ile çelişiyor.

Ebu Muhammed dedi ki: "Biz şöyle deriz: "Bu ayet miras ayeti ile
nesh edilmiştir." Şayet bize şöyle bir itirazda bulunsa: "Miras ayetlerinin
bu ayeti neshettiği ne malum? Nereden biliyorsunuz? Zira Anne babaya
hem mirastan pay hem de onlara yapılan vasiyet gereği de pay verilebilir."

111 el-Kalem, 48.


112 Te'vilu Muhtelifi'l-Hadis, s.141-143.
113 el-Bakara 18.
Muhteliful Hadis ve Müşkilul Hadis ilmi 91

(anne baba aynı anda hem miras hem vasiyet kabul ettiğine göre demek ki
nesh olayı burada yok)

Biz de böyle bir soruya şöyle cevap veririz: "Hayır, bu dediğiniz


(Hem miras hem vasiyet) caiz değildir. Zira yüce Allah miras ayetle­
ri bittikten sonra şöye buyurdu: "Bunlar, Al/ahın koyduğu. sınırlardır.
Kim Allah 'a ve peygamberine itaat ederse Allah onu altından ırmaklar
akan ve içinde ebedi kalacakları cennetlere koyar. İ şte büyük kurtuluş
budur! Kim de Allah ve resulüne isyan eder ve sınırları aşarsa Allah
onu devamlı kalacağı bir ateşe koyar. Ona alçaltıcı bir azap vardır! "
Allah Teala miras hususunda gösterilen itaate daha fazla sevap verile­
ceğini vaat etmede, miras konusundaki itaatsizliğe de en şiddetli azap
ile tehdit etmektedir. Hiç kimsenin mirasçıya Allahın takdir ettiğinden
fazlasını verme yetkisi yoktur.

3 . Suyun necaseti ile ilgili çelişkili iki rivayet var, dediler. Bir ha­
diste "Suyu hiçbir şey necis etmez" denilirken, başka bir rivayette "Su
iki kulleteyne ( 1 65-205 litre arası) ulaştığı zaman necis olmaz" rivayeti
vardır. Bu hadise göre kulleteyne ulaşmayan su necis olur. Bu ise birin­
ci hadisin hilafınadır. Ebu Muhammed dedi ki: "Bize göre birinci hadis
ile ikinci hadis arasında ihtilaf yoktur. Hz. Peygamber, "suyu hiçbir şey
necis yapmaz" sözünü genel olarak, dere sulan, kuyular ve sel artığı
sular için söylemiştir. Hadisteki hususilik maksadından çıkarılmıştır.
Mesela "Sel suyunu hiçbir şey engellemez" sözü ile "duvar sel suyunu
engeller" sözü birbirine zıtlık göstermez. Zira ikisinin bağlamı farklıdır.
Yine şu örnekte olduğu gibi: "Ateşe hiçbir şey zarar veremez." Bu söz
ile elbette üflemekle sönen kandil ateşi ya da kıvılcım kast edilmemiş
bilakis yangın ateşi kast edilmiştir. Burası açıklığa kavştuğuna göre
kulleteyn' den maksadın ne olduğu anlaşılmıştır. Buna göre kulleteyn
miktarını aşan su necis olmazken; kulleteyn' den az olan su necis olur,
demektir. 1 14

114 Te'vilu Muhtelifi'l-Hadis s.433-434.


-9-

MUSTALAHU'L-HADİS İLMİ

Daha önce de belirttiğimiz gibi Hadis alimleri, Hadis ilmini dirayet


açısından "Mustalahu' l Hadis olarak isimlendirmişlerdi.

Mustalahu'l-Hadis ilmi: Kabul ve red açısından sened ve metnin


durumlarını usul ve kaideler ile inceleyen ilimdir.

Konusu: Kabul ve red açısından sened ve metindir.


Faydası: Hadislerin Sahih ve Zayıf olanları birbirinden aynlır.
Daha önce Sened, Metin, İsnad, Musnid, Hadis, Haber ve Eser gibi
bazı terimleri zikretmiştik. Burada da gerekli bazı terimleri açıklamakta
fayda vardır:

Müsned: (.ıi....1) fiilinden ismi mefuldür. Destekledi, ona nisbet etti


anlamına gelmektedir.

Istılahi olarak: Birkaç değişik anlamda kullanılır.


1 - Sahabe isimlerine göre tasnif edilmiş hadis eserlerine denir.
2- Senedi merfu ve muttasıl olan hadise denir.
3- Bazen de sened anlamında kullanılmaktadır.
Muhaddis: Hadis ilminin hem rivayet hem de dirayet yönüyle ilgi­
lenip, birçok ravi ve rivayet hakkında bilgi sahibi olan kişidir.

Hafız:
a- Birçok muhaddise göre muhaddis ile eş anlamlıdır.
94 Hadis i lmine Giriş

b- Muhaddise göre daha üst derecede olup; her tabakada tanıdığı


raviler tanımadıklarından daha fazla olan kişi olarak da tarif edilmiştir.

Hakim: Bazı alimlere göre çok azı hariç hadislerin hepsine vakıf
olan kişidir.

Bize Ulaşması Bakımından Hadislerin Taksimi


Bize ulaşması bakımından hadisler iki temel kısma ayrılır: Müte­
vatir ve Ahad.

Mütevatir Hadis
Sözlükte tevatür, tetabu' demektir. Tevatere'l-Matar (µı _>il_;) de­
nildiğinde "yağmur aralıksız yağdı," anlamındadır. Mütevatir, tevatü­
rün ism-i faili olup mütetabi' anlamındadır.

Terim olarak, Senedin başından sonuna kadar hissiyata (somut)


dayalı bir konuda yalan üzerine ittifak etmeleri adeten mümkün olma­
yan bir topluluğun kendileri gibi bir topluluktan yaptıkları rivayettir.

Yani bir hadisin her tabakasındaki ravilerin yaptığı rivayet olup;


akıl, bu kadar kalabalığının yalan hususunda ve hadis uydurmada itti­
fak edemiyecekleri kanaati taşır. Aynca bu rivayetin işitme gibi duyu
organlarından herhangi biri ile idrak edilecek türden olması da gerek­
mektedir.

Şartlan: Tevatürün gerçekleşmesi için dört şartın bulunması gerekir:


1 - Çok sayıda ravinin rivayet etmesi.
2- Bu çokluğun senedin her tabakasında olması.
3- Yalan üzere birleşmelerinin adeten mümkün olmaması.
4- Hadisin hissiyata dayalı bir söz ile-işittik, gördük, dokunduk vb.
bir şekilde- rivayet edilmiş olması.

Bir rivayetin kaynağı akıl olduğu takdirde ne kadar kişi rivayet


ederse etsin ona mütevatir denilmez. Dünyanın sonradan meydana gel­
miş olması nazariyesi akıl ile sabit olduğu için bu bilginin nesilden nes­
le aktarılmasına tevatür denilmez.
Mustalahu'l-Hadis i lmi 95

Tevatür İçin Belli Bir Sayı Gerekli mi?


1- Cumhuru Ulema tevatür için belli bir sayının gerekmediği gö­
rüşündedir. Esas olan, naklettikleri hadisin kesilı olarak Hz. Peygam­
ber' den geldiğine dair bir sayının oluşmasıdır. Bu durumda ravi taba­
kalarındaki güvenilir, adil ve zabıt ravilerin az veya çok olmasına göre
tevatürde aranan sayıda değişiklik olabilir. (örneğin her tabakadaki ra­
vilerin hepsi adil, güvenilir ve zabıt ise tevatür için gereken ravi sayısı
az olabilirken, şayet bir rivayetin ravileri adalet, güven ve zabt konu­
sunda her tabakada değişiklik arz ediyorsa bu durumda bu hadisin teva­
tür olması için ravi sayısının çok olması gerekir.)
2- Tevatür konusunda belli bir sayıyı şart koşanlar da bulunmaktadır:
a- Zina suçundaki şahitliği esas alarak dört (4) kişi şarttır, denilmiştir.
b- Liandaki sayı esas alınarak beş (5) kişi şarttır, diyenler vardır.
c- "Allah israiloğu1larından misak aldı ve biz onlara on iki nakib

gönderdik " ayetindeki sayıyı esas alıp on iki ( 1 2) kişi şarttır, diyenler
de olmuştur.
Bundan başka görüşler de mevcuttur. Ancak tüm görüşlerde öne
sürülen deliller belli bir olay için delil sayılırken, hadis ilminde tevatür
için gerekli sayı olma konusunda delil sayılmazlar.

Mütevatir Hadisin Kısımları


Mütevatir hadis lafzi ve manevi diye iki kısma ayrılır.
1- Lafzi Mütevatir: Lafzı ve manası mütevatir olandır. Örnek:
"Üzerime bilerek yalan isnad eden kimse cehennemdeki yerine ha­
zırlansın."115 hadisi. Bu hadisi içlerinde aşere-i mübeşşerenin de bulun­
duğu yetmiş küsür sahabi rivayet etmiştir.
2- Manevi Mütevatir: Lafzı değil de manası mütevatir olan ha­
distir. Örnek: "Duada ellerin kaldırılması" ile ilgili hadisler. Hz. Pey­
gamber' den duada ellerini kaldırdığına dair yaklaşık yüz hadis rivayet
edilmiştir. Her biri başka bir konuyla alakalı olup bu konular tek tek ele
alındığında mütevatir hale gelmez, ancak ortak kısmı --duada ellerin
kaldırılması- tariklerinin toplamı itibariyle tevatür seviyesinde olur.

115 Buhari ve Muslim, Ebu Hureyre, Ali, Enes ve Zübeyr kanallarıyla kaydetmişlerdir.
96 Hadis ilmine Giriş

Mütevatir Hadisin Varlığı: Bazıları mütevatir hadis olmadığı id­


diasındadırlar. Ancak doğrusu Ahad hadislere göre az olsa da mütevatir
hadislerin de var olduğudur. Bazı örnekler:

Mestler üzerine mesh hadisi, namazda ellerin kaldırılması, havz-ı


kevser hadisi, " . . . sözümü işitip de aktaranın Allah yüzünü ağartsın" ha­
disi, "Kur' an yedi harf üzere nazil oldu" hadisi, "Allah için bir mescit
yapana Allah da cennette bir köşk verir" hadisi, "sarhoşluk veren her­
şey haramdır" hadisi, "ateşten topuklara yazıklar olsun" hadisi, "ahi­
rette Allah 'ın görülmesi" hadisi, " kabirlerin mescitlere çevrilmemesi"
hadisi gibi.

Belki, mütevatir hadis yoktur diyenler lafzi mütevatiri kasdediyor­


lardır. Zira manevi mütevatir hadisler daha çoktur. Buna göre buradaki
tartışma lafzi bir tartışmadır.

Mütevatir Hadisin Hükmü: Mütevatir hadis, insanın tasdik etme­


si gereken zaruri, yakini ve kesin bilgi ifade eder. Araştırma ve inecele­
meye ihtiyaç duymaz. Bu durum , bizim Mekke'nin, Medine'nin, Kahi­
re'nin, Dımaşk' ın, Bağdad' ın var olduğunu hiçbir araştırmaya ihtiyaç
duymadan bilmemize benzer.

Mütevatir hadis' in sübutu kat'i olup; ravilerinin durumlarını araş­


tırmaya ihtiyaç yoktur.

Mütevatir hadisle ilgili eserlerin en meşhurları


Bazı alimler mütevatir hadisleri derleyen müstakil eserler yazmış­
lardır.

1- el-Ezharu'l-Mütenasire fil Ahbari'l Mütevatire, es-Suyuti.


Bablara göre tertip edilmiştir.

2- Katfu'l-Ezhar, es-Suyuti. Önceki kitabın özeti gibidir.


3- el-Leili'l-Mütenasira fi'l-Ehidisi'l-Mütevatire, Ebu Abdillah
Muhammed b. Tolon ed-Dımaşki.

4- Nazmu'l-Mütenasir mine'l-Hadisi'l-Mütevatire, Muhammed


b. Cafer el-Kettani.
Mustalahu'l-Hadis ilmi 97

Ahad Hadis
Ahad kelimesinin (.l.:ıı.I) çoğuludur. Bir demektir. Haberu'l-Vahid
ise, bir kişinin rivayet ettiği haberdir.

Istılahta Ahid Hadis: Tevatür şartlarını taşımayan hadistir.


Bize ulaşması açısından kısımlan: Ahad hadislerin bize ulaşması
açısından Meşhur, Aziz ve Garib diye üç kısmı vardır.

1- Meşhur Hadis
a. Sözlükte Şehera (�) kelimesinin ismi mefulüdür. Şehere­
ti 'l-Emr (->'"\rı u�) dendiğinde, o işin ilan edildiği, ortaya çıktığı anla­
şılır. Istılahta Meşhur: Her tabakada üç veya daha fazla kişinin rivayet
ettiği ancak tevatür derecesine ulaşmayan hadistir. Örneği : "Allah, ilmi
kullarının göğsünden, çıkararak kaldırmaz. Ancak alimleri (ruhlarını)
kabzederek ilmi alır. Öyle ki, alimler kalmayınca insanlar cahil kim­
seleri baş edinirler, onlara sorarlar. Onlar da bilmeden fetva verirler.
Sapıtırlar ve saptırırlar."1 16 Bu hadis meşhur bir hadistir. Meşhur hadis
müstefiz olarak da isimlendirilir. İstifaze :. ..ıl) suyun çoğalıp sel ol­
(t..:li:i.
ması anlamındadır ki, bu çeşit hadis de çok yayıldığı için böyle isim­
lendirilmiştir. Meşhur hadis kavramı bazen ıstılah anlamının dışında da
kullanılır. Aslında meşhur hadis şartlarını taşımadığı halde ona meşhur
hadis deniliyor. Bu tür hadisler için Istılahi anlamdaki meşhurun şartla­
rını taşıyıp taşımadığı önemli değildir. İsnadının olmaması veya sadece
bir isnadın olması veya birden fazla isnadının olması fark etmez. Özel­
likle Hadis ehli arasında meşhur olmuş hadisler. Örneğin Hz. Enes'in
naklettiği " Hz. Peygamber bir ay boyunca rükı1dan sonra kunut okudu
ve Ra' l ile Zekvan'a beddua etti." hadisi. 1 1 7

b. Hadis ehli, alimler ve halk arasında meşhur olmuş hadisler: Ör­


neğin: "Müslüman, Müslümanların elinden ve dilinden emin oldukları
kişidir." 1 1 8

c. Fakihler arasında meşhur olmuş hadisler. Örneğin, "Allah ' a en


sevimsiz helal boşamaktır." hadisi.1 19

116 Butıari, Muslim ve Tirmizi tatıric etmiştir.


117 Butıari ve Muslim tatıric etmiştir.
118 Butıari ve Muslim tatıric etmiştir.
119 Hakim onu sahih kabul etmiştir.
98 Hadis i lmine Giriş

d. Usulcüler arasında meşhur olmuş hadisler: Örneğin "Ümmetim­


den hata, unutma ve zorlama durumları kaldırılmıştır. (Mazur görül­
müştür) hadisi. 120

e. Nahivciler arasında meşhur olmuş hadisler: "Suheyb ne güzel


kuldur,(�ı �) Allah 'tan korkmasa bile ona isyan edip günah işlemez."
Hadisi . 121

f. Halk arasında meşhur olmuş hadisler. " Acele Şeytan' dandır."122


Hadisi gibi.

(Bu geçen hadis örnekleri Meşhur hadis şartlarını taşımadıkları


halde belli bir grup veya belli bir topluluk tarafından veya bir çok kim­
se tarafından meşhur olduğu için mecazi anlamda Meşhur Hadis diye
isimlendirilmiştir.)

İnsanların dilinde hadis diye meşhur olmuş sözlerle ilgili olarak da


eserler yazılmıştır:

1- el-Makasıdu'l-Hasene fi ma İştehera ale'l-Elsine. Es-Sehavi.


2- Keşfu'l-Hafi ve Müzilü'l-İlbis fi ma Uştuhire Mine'lHadisi
ala Elsineti'n-Nas. el-AclO.ni.
3- Temyizü't-Tayyibi mine'l-Habisi ti ma Yeduru ala Elsine­
ti'n-Nas mine'l-Hadis. İbn Deyba' eş-Şeybani.

2- Aziz Hadis
• •
Aziz sıfatı müşebbehe olup, ya
(2)(� jC. .hah) fiilinden; azaldı ve
. '
nadir oldu anlamındadır veya (3)(� ..)C. .bab) fiilinden olup; kuvvetli,
güçlü oldu manasındadır. Bu tür hadislere Aziz Hadis denilmesinin ne­
deni ya az oluşu ya da başka bir rivayet ile güçlendiği içindir.

Aziz Hadis ıstılahta, senedinin tüm tabakalarında ravi sayısı ikiden


aşağı düşmeyen hadistir.

Hadisin tüm tabakalarında ravi sayısı ikiden aşağı olmamalı. Bazı


tabakalarda ravi sayısının ikiden fazla olması önemli değildir. Önemli
olan hiçbir surette ravi sayısının ikiden aşağı olmamasıdır. Örnek: Buhari
ve Muslim'in Enes kanalıyla kaydettikleri; Buhari'nin de Ebu Hureyre

120 Hakim ve lbn Hıbban sahih kabul etmiştir.


121 Aslı yoktur.
122 Tirmizi kaydetmiş ve hasen olduğunu belirtmiştir. Bkz. Nüzhetu'n-Nazar, s.26; Tedribu'r-Ravi, s.533.
Mustalahu'l-Hadis ilmi 99

kanalıyla aldığı "Sizden biri beni, ana babasından, çocuğundan ve tüm


insanlardan fazla sevmedikçe müınin olamaz." hadisi. 1 23

Bunu Enes 'ten Katade ve Abdulaziz b. Suheyb; Katade ' den Şu'be
ve Said; Abdulaziz'den İsmail b. Uleyye ve Abdulvaris rivayet etmiş­
lerdir. Onların her birinden de bir topluluk nakletmişlerdir.

(Enes bu hadisi iki kişiye; Abdulaziz ve Katade'ye rivayet etmiş,


Katade de bu hadisi iki kişiye; Şu'be ve Said'e riyaet etmiş, Abdulaziz
de bu hadisi iki kişiye; İsmail ve Abdulvaris' e rivayet etmiştir. Böylece
bu hadis her tabakadan en az iki kişiden iki kişeye rivayet edilmiştir.)

3- Garib Hadis
Sözlükte münferid veya yakınlarından uzak anlamında kullanıl­
maktadır.

Istılahta Garib Hadis: Rivayetinde bir ravinin tek kaldığı hadistir.


Senedin bütün tabakalarında ravinin tek kalması şart değildir. En
az bir tabakada veya daha çok tabakada ravi tek sayıya düşmüşse ona
denir. Diğer tabakalarda birden çok olması buna Garib Hadis demeye
engel olmaz.

Bazı alimler Garib Hadis için Ferd ismini de kullanmışlardır.

Garib Hadisin Kısımlan:


a- Garib-i Mutlak: buna Ferdi Mutlak da denir. Senedin başı sayılan
Sahabe tabakasında ravi tek ise buna Garib-i Mutlak (Ferdi Mutlak) denir.

Örnek: "Ameller ancak niyetlere göredir." hadisi.124 Rivayette Hz.


Ömer tek kalmıştır. Ondan alan Alkame de tek kalmıştır. Ondan da alan
Muhammed b. İbrahim tek kalmıştır. Ondan da alan Yahya b. Said tek
kalmıştır. Yahya' dan sonra ise ravileri çoğalmıştır. Garib-i Mutlakta gö­
zönünde bulundurulan, sahabinin teferrüd etmesidir.

b- Garib-i Nisbi: Ferdi Nisbi de denir. Garabet senedin başında


değil de herhangi bir yerinde meydana gelmişse, yani senedin başında
birden çok kişi rivayet etmiş fakat daha sonra (bir tabakada) ravi sayısı
teke düşmüşse buna Garib-i Nisbi denir.

123 Buhari ve Muslim tahric etmiştir.


124 Buhari ve Müslim tahric etmiştir.
1 00 Hadis ilmine Giriş

Örnek: Malik'in Zühri'den, onun da Enes'ten naklettiği "Hz. Pey­


gamber Mekke'ye başında miğfer olduğu halde girdi." hadisi.125
Malik, Zühri'den alırken tek kalmıştır. Garib-i Nisbi denmesi mu­
ayyen bir raviye nisbetle meydana geldiği içindir.
Kuvvetli Ve Zayıf Olma Yönüyle Ahad Haber Çeşitleri: Ahad
haber (Meşhur, Aziz ve Garib) kuvvetli ve zayıf olma yönüyle Makbul
ve Merdud diye iki kısma ayrılır.

Makbul ve Kısımları
Makbul Hadis: Ravinin getirdiği rivayetin doğru olduğunun tercih
edilmesidir. Hükmü: Bu tür hadislerin delil olarak alınması ve onunla
amel edilmesi vaciptir.

Makbulun Kısımları
Makbul hadisin mertebeleri değişiktir. Alimler iki temel kısma
ayırmışlardır: Sahih ve Hasen. Sahih; ya Sahih li Zatihi veya Sahih li
Gayrihi olur. Hasen; ya Hasen li Zatihi veya Hasen li Gayrihi olur. Böy­
lece dört kısım Makbul Hadis ortaya çıkar:
1-Sahih li Zatihi.
2-Hasen li Zatihi.
3-Sahih li Gayrihi.
4-Hasen li Gayrihi.

Sahih Hadisin Tanımı126


Sahih sözlükte sakim(hasta)' in zıddıdır. Sahih kelimesi bedenin
sağlıklı olması anlamında hakiki anlamında kullanılırken, Hadis ilmin­
de ve diğer yerlerde mecazi anlamda kullanılır.
Istılahta Sahih, Adalet ve zabt sahibi ravilerin naklettiği, muttasıl
olan, şazlık ve illetten de salim olan hadistir.
Bu tanımdan sahih hadiste beş şartın bulunması gerektiği çıkmak­
tadır:

125 Buhari ve Müslim tahric etmiştir.


126 lbnü's-Salah, Ulumu'l-Hadis, s.10; Tedribu'r-Ravi, s.22; Teysiru Mustalahi'l-hadis, s.24.
Mustalahu'l-Hadis ilmi 1 01

1- Senedin muttasıl olması: Senedin başından sonuna kadar her


ravinin bir üstteki raviden direkt almasıdır.

2- Ravinin adaleti: Her bir ravisinin Müslüman, baliğ, akıllı olması


fasık olmaması ve şahsiyeti zedeleyen davranışlardan uzak durmasıdır.

3- Zabtın tam olması: Her bir ravisinin zabtının tamam olmasıdır.


Zabt iki çeşittir: Zabtu Sadır ve Zabtu Kitab. Zabtu Sadr: Ravinin ez­
berlediği bir hadisi istediği zaman hatırına getirebilmesidir. Zabtu Ki­
tab: Ravinin dinleyerek yazdığı hadisleri sağlam ve doğru bir şekilde
kendisinden sonraki raviye aktarmasıdır.

4- Şaz olmaması: Yani hadisin şaz olmaktan uzak olması. Şaz: Gü­
venilir ravinin kendisinden daha güvenilir bir ravinin rivayetine muha­
lefetidir.

5- İlletli olmaması: Hadisin muallel olmaması demektir. İllet görü­


nürde herhangi sıkıntısı olmayan ancak hadisin sıhhatine zarar verecek
gizli bir kusurdur.

Bu beş şarttan birisi eksik olursa o hadise sahih denmez.

Örneğin: Buhari 'nin Sahih' inde aldığı şu rivayet ki "bize Abdul­


lah b. Yusuf haber verdi, o Malik'ten, o İbn Şihab 'tan, o Muhammed
b. Cubeyr b . Mut'im'den, o da babasından; Hz. Peygamber ' in akşam
namazında 'Tur ' suresini okuduğunu işittiğini nakletmiştir."

Bu hadis "Sahihtir" veya bu hadis "Sahih değildir" ne anlama


gelir?
"Bu hadis sahihtir" demek; az önce geçen beş şart bir hadiste top­
lanmıştır demektir. Bu beş şartın bir hadiste bulunması o hadisin kesin­
likle sıhhatı ve isnadı doğrudur anlamına gelmez. Zira güvenilir ravinin
de hata yapma ihtimali vardır.

"Bu hadis sahih değildir" demek; az önce geçen şartlardan birkaçı


veya hiçbiri bir hadiste toplanmamış demektir. Bu hadis kesinlikle ya­
landır anlamına gelmez. Zira ravi problemli dahi olsa getirdiği rivayetin
doğru olma ihtimali vardır.
1 02 Hadis ilmine Giriş

Esahhu'I Esanid (En Sahih Senetler) hakkında


Bir Hadisin sıhhati için gerekli olan şartlar az önce geçti. Bu şart­
ların durumuna göre de Sahih Hadislerin sıhhat dereceleri birbirinden
farklılık gösterir. Bundan dolayı bazı Hadis İmamları senet bakımından
en sahih olanlar konusunda görüş belirtmişlerdir. Her Hadis İmamı ken­
di şartlarına göre en sahih senetleri tercih etmiştir.

Bazı alimlere göre en sahih senetler şunlardır:

1 - İbni Şihab ez-Zuhri 'nin Salim b. Abdullah b. Ömer' den, onun da


babasından (Hz. Ömer) aldığı rivayet senedi.

2- Muhammed b. Sirin' in Ubeyde b. Amr 'dan, onun da Hz. Ali b.


Ehi Talib' den aldığı rivayet senedi.

3- İbrahim en-Nehai 'nin Alkame b. Kays'tan, onun da Abdullah b.


Mes 'ut'tan aldığı rivayet senedi.

4- Malik b. Enes' in, Nafi' den, onun da İbni Ömer' den aldığı riva­
yet senedi.

Doğrusu belli bir isnada mutlak olarak Esahhu' l Esanid denemez.


Çünkü sıhhatin mertebelerinin değişik oluşu sıhhat şartlarını taşımaya
bağlıdır. Bütün raviler birer birer ele alındığında her ravinin tek başına
senedi en yüksek dereceye taşıması zordur, nadirdir. Ancak tüm raviler
birlikte ele alındığında hepsinin toplamı ele alınarak Esahhu'l Esanide
ulaşılması mümkündür.

Sadece Sahih Hadisleri Toplayan Eserler


1. Sahihu'l-Buhari
2. Sahihu Müslim
Sıhhat bakımından hangisinin tercih edildiği hususu ihtilaflıdır.

a.) Cumhur, Buhari 'nin daha sahih olduğu görüşündedir. Çünkü


Sahihu'l-Buhari ' deki sıhhat ile ilgili vasıflar Müslim'dekine göre daha
tamam, daha doğru ve isabetlidir; çünkü o, senedin muttasıl olması için
ravinin bir kere bile olsa rivayet aldığı kişi ile arasında lika' (karşı­
laşma) şartını koşar. Müslim ise lika' imkanı var ise mutlak muasarat
(aynı zamanda yaşıyor olmak) ile yetinir. Adalet ve zabt bakımından
Müslim' de ta'n edilmiş raviler; Buhari ' de ta'n edilmiş ravilerden daha
Mustalahu'l-Hadis ilmi 1 03

çoktur ve Buhari onlardan çok fazla hadis de almamıştır. -Onların çoğu


Buhari 'nin görüştüğü ve iyi bildiği hocalarıdır- şazlık ve illet bakımın­
dan da Buhari 'de tenkit edilmiş hadisler Müslim' dekinden daha azdır.
Buhari ve Müslim'de tenkid edilmiş hadisler 2 1 0 hadis iken; sadece
Buhari'de tenkid edilenler 80' den azdır. İkisinde ortak olarak tenkid
edilenler 32 iken geriye kalanlar Müslim' de yer alır.
b.) Müslim'in kitabının daha sahih olduğunu söyleyenler de vardır.
Ebu Ali en-Neysaburi'nin, "gökyüzünün altında Müslim'in kitabından
daha sahih kitap yoktur" dediği nakledilmişitr. Bu iddiaya şöyle cevap
verilmiştir: Neysaburi'nin bu ifadesinden Müslim'in kitabının Buha­
ri'ninkinden daha sahih olduğu anlamı çıkarılmaz. O, Müslim' inkinden
daha sahih bir kitap olamayacağını söylemiştir. Onun kadar sahih bir
kitabın olmayacağını söylememiştir. Bazı Mağriblilerden de Sahih-i
Müslim'in Sahih-i Buhari'den daha efdal olduğuna dair nakiller vardır.
Cumhur, Müslim'in tercih edilmesi hususunu, kitabın akıcılığına ve ter­
tibinin iyi oluşuna bağlarlar. Ancak onlardan kimse bu hususun eserin
daha sahih olmaya delalet ettiğini söylememiştir. Buharideki hadisle­
rin tamamı 7275 'tir. Mükerrerler hariç 4000dir. Müslimdeki hadisler
1 2000dir. Mükerrersiz 4000' dir. 127
c.) el-Hakim'in Müstedrek'i: Müellif bu eserinde Buhari ve Müs­
lim' in şartlarına göre veya onlardan birisinin şartına göre sahih olup
onların tahric etmediği hadislerin bu kitabında olduğunu söylemiştir.
Aynı zamanda Buhari ve Müslim'in şartlarına uymasa da, kendine göre
sahih gördüğü hadisleri de kaydetmiştir. Bir hadisin sıhhatini belirleme­
de mütesahil davranmıştır.
d.) İbn Hibban'ın Sahih'i: İbni Hibban bu eserini ne konularına
göre ne de sahabe isimlerine göre tertip etmemiştir. Bu yüzden onun
kitabında belirli bir hadisi bulmak zordur. İbni Hibban hadisin sıhhat
konusunda mütesahhildir. Ancak onun tesahülü Hakim'inikinden daha
azdır.
e.) İbn Huzeyme'nin Sahih'i: Daha titiz araştırmasından dolayı
İbn Hibban'ınsahihinden daha üstündürSenetteki en ufak şüpheden do­
layı bile o hadisin sıhhatını söylemede tevekkuf etmiştir.

127 Müslim'de tekrarlı hadis sayısı 12000 değil, 7275 civarındadır.(M ütercim)
1 04 Hadis ilmine Giriş

Sahih hadisin mertebeleri


1 . Esahhu'l-Esanid bir isnadla rivayet edilen Malik7Nafı7 İbni
Ömer kanalıyla gelen hadis.

2. Buhari ve Müslim'in üzerinde ittifak ettiği hadisler, Müslüman-


ların büyük çoğunluğu bu iki eseri makbul görmüşlerdir.

3 . Sadece Buhari 'nin kaydettiği hadisler.


4. Sadece Müslim'in kaydettiği hadisler.
5 . İkisinin şartına uyduğu halde almadıkları hadisler.
6. Buhari 'nin şartına uyduğu halde almadığı hadisler.
7. Müslim' in şartlarına uyduğu halde almadığı hadisler.
8. Buhari ve Muslim'in şartlarına uymadığı halde İbni Huzeyme ve
İbni Hibban gibi ilim adamlarının sahih gördüğü hadisler

Mecduddin Abdusselam b. Abdullah el-Harran! İbn Teymiyye,


Münteka' l- Ahbar min Ehadisi Seyyidi ' l-Ahyar adlı kitabında, Buhari,
Müslim ve Ahmed'in rivayet ettiği hadislere " Muttefekun Aleyh"; Bu­
hari ve Müslim' in naklettiği hadislere de " Ahrecahu" der.

Hasen Hadis'in Tanımı1 28


Hasen sözlükte; "güzel" anlamında bir sıfatı müşebbehedir.

Istılahta Hasen Hadis: Zabt yönü biraz zayıf ancak adaleti tam
olan bir ravinin kendisi gibi ravilerden şaz ve illetli olmayan bir hadisi
ilk raviden son raviye kadar muttasıl bir senetle rivayet ettiği hadistir.

Sahih ile arasındaki fark; Sahih Hadiste ravinin zabt yönü tam iken
Hasen Hadiste biraz zayıftır.

Hükmü: Sıhhat bakımından Sahih Hadisten daha düşük derecede


olsa da delil olma bakımından Sahih Hadis gibidir. Fakihlerin tamamı,
muhaddislerin ve usülcülerin çoğu onunla ihticac etmişlerdir.

Örneğin; Tirmizi ' nin rivayet etttği şu hadis: Bize Kuteybe, o Ca­
fer b. Süleyman ed-Dab ' i ' den, o Ebu İmran el-Cevni ' den, o Ebube­
kir b. Ebu Musa el-Eş ' ari 'nin şöyle dediğini haber verdi : "düşmanın

128 Tedribu'r-Ravi s.86; Ulumu'l-Hadis s.26; Teysiru Mustalahi'l-Hadis s.45.


Mustalahu'l-Hadis ilmi 1 05

karşısında babamın şöyle dediğini duydum:" Hz. Peygamber s.a.v


buyurdu ki : "Cennet kapıları kılıçların gölgesindedir. . . ".

Cafer b. Süleyman ed-Dab 'i hariç bu isnadın ravileri sikadırlar.


Onun rivayetleri Hasen' dir.

Mertebeleri: Sahih hadisin mertebeleri olduğu gibi Hasen hadisin


de mertebeleri vardır.

Sahihu' l-İsnad veya Hasenu' l-İsnad ne anlama gelmektedir?

Muhaddislerin "Sahihu ' l İsnad" sözü "Sahihtir" sözünün altında


sayılır. "Hasenu' l-İsnad" sözleri de "Hasendir" sözünün altında sayılır.
Çünkü bazı durumlarda şazlık ve illetten dolayı bir hadisin metni değil
de sadece isnadı sahih ya da basen olabilir.

Tirmizi ve başkalarının "Hasen Sahih" sözlerinin anlamı: Hasen ha­


dis daha önce geçtiği gibi mertebece Sahih hadisten aşağıdır. Ancak Tir­
mizi bazı hadisler için "Hasen Sahih" demiştir. Tirmizi'nin bu sözü nasıl
anlaşılmalı? Bir hadis aynı anda hem Hasen hem Sahih olabilir mi?

İbni Hacer özetle konuyu şöyle açıklar:

a. Hadisin iki ve ya daha çok senedi var ise anlamı şöyle olur. Bir
isnada göre Hasen, diğer bir isnada göre Sahihtir.

b. Tek bir isnadı var ise anlamı şöyle olur. Bazılarına göre bu hadis
Hasen diğer bazılarına göre Sahihtir.

İmam Beğavi Mesabihu's-Sünne kitabında, Buhari, Müslim, Sü­


nen-i Erbaa (Tirmizi, Ebu Davud, Nesai, İbni Mace) ve Sünen-i Dari­
mi' den seçtiği hadisleri derecelendirmiştir. el-Hatib et-Tebrizi bu ki­
taba daha da güzelleştirerek adına Mişkatu' l-Mesabih adını vermiştir.
Sahihayn veya onlardan birinde geçen hadisler için Sahih; Süneni Er­
baa' da geçen hadisler için Hasen demiştir. Bu ona has bir yaklaşımdır.
Zira sünenlerde Sahih, Hasen ve Zayıf hadisler vardır.

Hasen hadislerin geçtiği kitaplar


Alimler Sahih hadisleri bir araya toplama işini Hasen hadisler için
yapmamışlardır. Ancak Hasen hadisler bazı kitaplarda çokça bulunur.
Onlardan bazıları :
1 06 Hadis İlmine Giriş

Camiu't-Tirmizi -Sünen-i Tirmizi diye meşhurdur- Bu kitap


1.
Hasen terimi için asıldır.
2. Sünen-i Ebu Davud.
3. Sünen-i Darekutni.

Sahih li Gayrihi129
Sahih li gayrihi: Hasen li zatihi türü bir hadis kendisi gibi veya
kendisinden daha kuvvetli başka bir tarik ile rivayet edildiğinde Sahih
li Gayrihi diye isimlendirilir. Çünkü sıhhat bizzat senetten değil, başka
bir senedin desteği ile oluşmuş olur. Bu tür hadisler Hasen li Zatihi'nin
üstünde, Sahih li Zatihi 'nin altında bir mertebededir.
Örneğin: Tinnizi'nin Muhammed b. Aınr'dan, onun Ebu Sele­
me'den, onun Ebu Hureyre'den naklettiği şu hadis, "Ümmetime ağır
gelmeyeceğini bilseyidim her namazda onlara sivakı (ağız temizliği)
emrederdim."
Muhammed b. Aınr b. Alkame hadis ilminde Mutkin bir ravi değil­
dir. Bazılarına göre bu ravi hafızasının zayıflığından dolayı zayıf raviler
grubunda yer alırken, bazılarına göre ise doğruluğu ve şahsiyetinden
dolayı güvenilir raviler grubunda yer alır. Rivayet ettiği hadisler hasen­
dir. Bu ravinin rivayetine başka bir senet ilave edildiğinde o zaman o
küçük kusurlar giderilmiş olur ve Hasen olan birinci rivayet ikinci ri­
vayetin desteği ile Sahih olur. Böylece Alkame'nin Hasen olan rivayeti
de (bir nevi) Sahih olmuş olur. Zira Buhari ve Müslim Tirmizi de geçen
hadisi Ebu'z Zinad � el-A'rec � Ebu Hureyre tariki ile tahric etmiştir.

Hasen li Gayrihi
Hasen li Gayrihi Hadis: Zayıf bir Hadisin zayıf olma gerekçesi ravi­
nin yalan söylemesi veya fasıklığı olmaması şartıyla birden fazla rivayeti
varsa Hasen li Gayrihi olur. Örneğin bir rivayette ravi Mestur (Hakkında
cerh ve ta'dil yapılmamış), hafızası zayıf veya Meçhul (Ravinin kim ol­
duğu bilinmiyor) fakat başka bir rivayette bu kusurlar yok ise bu durumda
birinci rivayet Hasen li Gayrihi sayılır. Bu tür hadisler Hasen li zatihi'nin
derece olarak altındadır. Aynca bu tür hadisler Makbul hadis grubunda

129 Ulumu'l-Hadis s.31; Teysiru Mustalahi'l-Hadis s.51.


Mustalahu'l-Hadis ilmi 1 07

yer alıp hüccet olurlar. Örneğin; Tirmizi'nin Hasen olarak nakletttği ve


Şu'be 7 Asım b. Ubeydullah 7 Abdullah b. Amir b. Rebia'nın 7 ba­
basından rivayet ettiği şu hadis: " Beni Fezare kabilesinden bir kadın bir
çift ayakkabıyı mehir kabul ederek evlenmişti. Hz. Peygamber ona: "Sen
bir çift ayakkabıya razı mısın?" Deyince o: "evet" dedi. Hz. Peygamber
de bu nikahı onayladı "

Tirmizi dedi ki: Bu konuda Ömer, Ebu Hureyre, Hz. Aişe, Ebu
Hadretden rivayetler de vardır.

Asım hıfzından dolayı zayıftır. Tirmizi bu (zayıf) hadisi başka ve­


cihle geldiği için Hasen (li Gayrihi) kabul etmiştir.

Karinelerle Makbul Ahad Haber


"
"

Asıl olan Makbul Ahad haberlerin zannı galip ifade etmesidir. Mü­
tavatirin ifade ettiği zaruri, yakini ilim ifade etmez. Ancak Ahad habe­
rin kuvvetini artıracak karineler varsa kendisi gibi Ahad olan ancak ka­
rinesi olmayan haberlere tercih edilir. Hatta şöyle derler: O, ilmi nazari
ifade eder. Yani istidlal ve nazara ihtiyaç duyar.

Karinelerle Makbul Ahad Haber'in çeşitleri vardır


1 - Buhari ve Müslim' in Sahih' lerinde naklettikleri ancak tevatür
seviyesinde olmayan hadisler. Karineler:

a- O ikisinin bu konudaki üstünlükleri,

b- Sahih hadisler üzerinde yaptıkları çalışmanın öncüleri olmaları,

c- Alimlerin onların kitaplarını kabul etmeleri, Alimlerin bu iki ese-


ri kabul görmeleri bile tek başına -Tevatür derecesinden düşük rivayet­
ler arasından- yeterli bir sebeptir.

2- Ravilerin zayıflığından ve illetten uzak olan, her biri farklı ancak


sağlam yollar ile gelmiş Meşhur Hadisler.

3- Garib (hadis) olmayacak şekilde mutkin hafız imamlarca rivayet


edilmiş Müselsel Hadisler. İmam Ahmed'in İmam Şafii ' den, onun da
İmam Malik'ten rivayet ettiği hadis gibi. Ahmed b. Hanbel, İmam Şa­
fi ' den rivayeti alırken aynı zamanda başka güvenilir raviler de bu hadisi
almıştır. Yine İmam Şafi, Malik'ten rivayeti alırken aynı zamanda başka
1 08 Hadis ilmine Giriş

güvenilir raviler de bu hadisi almıştır. Böylece karinesi olan (tercih edil­


me sebebi) Ahad haberler üç kısma ayrılmış oldu:

1 . Sahihayn (Buhari ve Muslim) .


2. Farklı rivayetleri olan hadisler.
3 . Hadis İmamlarının rivayet ettiği hadisler.
Bu üç özelliğin bir hadiste tolanması da mümkündür. Bu durumda
hadisin kesin surette doğru olduğundan şüphe kalmamış olur. 1 30

Makbul Haberin; Amel edilen ve Amel edilmeyen haber diye


taksim edilmesi
Makbul haber ikiye ayrılır: Ma'mulun bih (Amel edilen) ve Gayrı
Ma'mulun bih (Amel edilmeyen) Bundan da hadis ilimlerinden iki çeşit
ortaya çıkmıştır: Bunlar " Muhkem ve Muhtelifu'l Hadis" ile " Nasıh
ve Mensuh"dur.

Muhkem ve -Muhtelif'ul Hadis131


Daha önce Muhtelifu' l Hadis ve Muşkilu 'l Hadis hakkında bilgi
verilmişti. Burada bizi ilgilendiren tearuz durumunda nasıl cem yapı­
lacağı hususudur.

Muhkemin tanımı: Muhkem sözlükte bir şeyi sağlam yapmak an-


lamındadır.

Istılahta muhkem: Muarızı olmayan Makbul hadislerdir.


Hadislerin çoğu bu çeşittir. Ancak müteanz hadisler azdır.

Muhtelifu'l Hadisin tanımı: İhtilaf kelimesinin İsmi Failidir. İttifa-


kın zıddıdır.

Muhtelifu' l-Hadis: birbirlerine anlamca muhalif bir şekilde bize


ulaşan hadislerdir.

Istılahta muhtelifu'l-Hadis: Muarızı olan ancak Makbul kabul


edilen hadislerdir. Bazen de bu iki hadisi cemetmek de mümkündür.

130 Nüzhetu'n-Nazar, s. 15.


131 Ulumu'l-Hadis s.257-258; Nüzhetu'n-Nazar s.34.
Mustalahu'l-Hadis ilmi 1 09

Örnek; "Bulaşıcı hastalık ve uğursuzluk yoktur"132 hadisine "Cüz­


zamlıdan aslandan kaçar gibi kaç"133 hadisi muanzdır.

Bu iki sahih hadis zahiren birbirine muarızdır. Birincisi Bulaşıcı


hastalığı yok sayarken, ikincisi var kabul eder. Alimler iki hadisin ara­
sını şu iki yönden birbiriyle cem eder:

Birinci yön: İbnü's-Salah ' ın da takip ettiği görüş olup buna göre
insanlarla birlikte olmakla geçen hastalıklar cahiliyye dönemindeki in­
sanların zannettiği gibi Allah ' ın iradesi göz ardı edilerek sadece birlikte
olmaktan dolayı bulaşmaz. İnsanların birlikte olması hastalığın has­
tadan sağlıklı olana geçmesine sebeptir. Bu sebeb Allah'ın iradesi ile
farklı olabiliyor. Sağlıklı biri, hasta ile iç içe olup hastalığa yakalanma­
yabiliyor. Bu, günlük hayatta görülen bir şeydir. Sağlıklı olan hastadan
hastalık kaptığı gibi hasta da olmayabiliyor. Bazen de iç içe olmasa bile
hastalığa yakalanabiliyor.

Bu şekilde tevil edildiğinde "Bulaşıcı hastalık yoktur" hadisi ile


"Aslandan kaçar gibi cüiamlıdan da kaç ! " hadisinin arasındaki tearuz
giderilmiş oluyor. B irinci hadis Cahiliye ehlinin de zannettiği, bulaşıcı
hastalığın -Allahın iradesi olmadan- sadece birlikte bulunmaktan kay­
naklandığını nefyederken ikinci hadis ise bulaşıcı hastalığın sebebi olan
hasta ile birlikte bulunmaktan kaçınmayı emrediyor.

İkinci yön: İki hadisin arasını cemetmek. İbni Hacer de bu görüşu


kabul ve tercih etmiştir. Buna göre "Bulaşıcı hastalık yoktur" hadisin­
deki umumi ifadeyi tevil etmeden olduğu gibi bırakmak gerekir. Yani
bulaşıcı hastalık ne bir sebebe binaen ne de tabii olarak yoktur. Zira
bir hadiste şöyle geçmiştir: "Hiçbir şey başka bir şeye bulaştırmaz" bu
hadisi umumi ifade ile ele almak gerekir. Hz. Peygamber, uyuz deve ile
birlikte kalan sağlıklı bir devenin de uyuz olduğu şeklinde itiraz eden
adama şöyle cevap vermiştir: "Peki, ilk deveyi kim uyuz etti?" Hz. Pey­
gamber aslında şunu açıklığa kavuşturmak istemiştir: Cahiliye halkının
zannettiği gibi deve bulaşma yoluyla Allah' ın hiçbir iradesi olmadan
uyuz oluyorsa öyleyse ilk deveyi kim uyuz etti? Ona nereden bulaştı?
Yüce Allah ilk deveyi uyuz hastalığına mübteli kıldığı gibi bulaşma
yoluyla ikinci deveyi de aynı hastalığa mübteli kılmıştır.

132 Müslim tahric etmiştir.


133 Buhari tahric etmiştir.
1 10 Hadis İlmine Giriş

"Aslandan kaçar gibi cüzamlıdan kaç ! " hadisi ise Seddi Zerai ' ba­
bından bir uyandır. Allah ' ın emri gereği değil de sadece bulaşıcı has­
talığı olan bir adamla birlikte olduğu için kendisine hastalık bulaştığı
zannına kapılmasın. Böyle bir zanna kapıldığı zaman bulaşıcı hasta­
lığa yakalanma sebebini Allah'ın yaratması değil de hasta bir adamla
oturduğu için düşünmeye başlayacak. Böyle bir zan insanı günaha sevk
eder. Böyle bir zanna kapılmasın diye de bulaşıcı hastalığı olan adam­
dan uzak durma emri verilmiştir.

Birbiri ile çelişen ancak Makbul olan iki hadis karşısında ne


yapmak gerekir?
1 . İmkan varsa aralarını cem etmeli, cem gerçekleşirse, ikisi ile de
amel etmek vacip olur.

2. Cem şu yönlerden münlcün olmazsa;


a. Onlardan birisinin diğerini nesh ettiği bilinirse nasibi alır onunla
amel ederiz. Mensuhla amel etmeyi bırakırız.

b. Bu bilinmezse içlerinde birini diğerine tercih etmek mümkün ise


racih ile amel mercuh ile ameli bırakmak gerekir.

c. Biri diğerine tercih edilemiyorsa bir tercih gerekçesi ortaya çıka­


na kadar tevakkuf ederiz. 134

Hadiste Nasib ve Mensuhm


Tanım: Nesih sözlükte iki anlama gelir: Birisi, izale anlamıdır ki,
güneş gölgeyi nesh etti/ izale etti, denir. İkincisi, kopyalamak, taşımak
anlamıdır ki kitabı nesh ettim, yani ondakileri bilgileri kopyaladım,
başka bir yere taşıdım demektir. Yani Nasib, Mensubu yok ediyor veya
onu başka bir hükme taşıyor.

Istılahta nesih: Şari' in sonraki bir hükümle önceki hükmü kaldır­


masıdır.

N asih ve mensuh ne ile bilinir?


Nasib ve mensuh şu yollarla bilinir:

134 Nüzhetu'n-Nazar s.34.


135 Ulumu'l-Hadis s.249; el-Baisu'l-Hasis s.169; Tedribu'r-Ravi s.382.
Mustalahu'l-Hadis ilmi 111

1 . Hz. Peygamber'in tasrihi ile. "Size kabir ziyaretini yasaklamış­


tım. Artık ziyeret edebilirsiniz. Çünkü kabir ziyareti ahireti hatırlatır."
Hadisi gibi 1 3 6

2. Sahabinin sözü ile: Cabir b. Abdullah'ın "İki durumdan sonun­


cusu Hz. Peygamber ' in ateşte pişen şeylerden dolayı abdest almayı bı­
rakması idi."137 Sözü gibi.

3. Tarihin bilinmesi ile: Şeddad b. Evs 'in "Hacamat yapan ve yap­


tıranın orucu bozulur" hadisi gibi. 138 Bu hadis İbn Abbas 'tan gelen "Hz.
Peygamber ihramda ve oruçlu iken hacamat yaptırdı" 1 39 hadisi ile nesh
edilmişti.

Şeddad'ın hadisinin bazı tariklerinde bunun hicretin 8. Yılında fe­


tih zamanında olduğu ortaya çıkmıştır. . İbni Abbas ise hicretin onuncu
yılında veda haccında Hz. Peygamber ihramlı iken onun yanında idi.

4. İcmanın delaleti ile : "İçki içene kırbaç vurunuz. Dördüncü defa


da içerse öldürünüz" 140 hadisi gibi. Nevevi demiştir ki: İcma bunun
nesh edildiğine delalet etmiştir.

İcma nesh etmez, nesh edilmez sadece nasih' a delalet eder.

Hadiste Nasib ve Mensubu bilmenin önemi


Nasih ve mensubu bilmek Şeriat ahkamını araştıran her kişinin bil­
mesi gereken en önemli şeylerdendir. Zira araştırmacı nasih ve mensu­
bu bilmeden hükümleri istinbat edemez. Bu yüzden alimler buna önem
vermişler, onu hadis ilimleri içerisinde önemli bir ilim saymışlardır.
Onu şöyle tanımlamışlardır: "Aralarını bulmanın mümkün olmadığı iki
muarız Makbul hadisi inceleyen ilim dalıdır. Şöyle ki, bu hadislerden
birine Nasib, diğerine de Mensuh diye hüküm verilir. Bu hadislerden
hüküm bakımından önce gelene Mensuh, sonra gelene ise Nasih denir."

Nasib ve Mensub ile ilgili yazılan eserlerin en meşhurları


Bazı alimler sırf bu ilimle ilgili eser vermişlerdir. Bunlar:

136 Müslim rivayet etmiştir


137 Ashab-ı Sünen tahric etmiştir.
138 Ebu Davud rivayet etmiştir.
139 Müslim tahric etmiştir.
140 Ebu Davud ve Tirmizi rivayet etmiştir.
112 Hadis ilmine Giriş

1 . en-Nasih ve' l-Mensuh: Katade b. Diame es-Sedusi (ö. 1 1 8). An­


cak günümüze ulaşmamıştır.

2 . Nasihu'l-Hadis ve Mensuhuhu, Ebubekir Ahmed b. Muhammed


el-Esrem (ö.26 1 ) İmam Ahmed'in öğrencisidir. Mahtut.

3 . Nasihu' l-Hadis ve Mensuhuhu, Irak muhaddisi Ebu Hafs Ömer


Ahmed el-Bağdadi. İbn Şahin diye bilinir. (ö.385) El yazması nüshaları
vardır.

4. el-İ'tibar fı 'n-Nasihi ve' l-Mensuhi mine' l-Asar, Ebubekir Mu­


hammed b. Musa el-Hazimi el-Hemedani (ö.5 84). Matbudur. Fıkıh
konularına göre terip edilmiştir. el-Hazimi öncekilerin çalışmalarından
istifade etmiştir.

5 . en-Nasih ve ' l-Mensuh, Ebu' l-Ferec Abdurrahman b. Ali b .


el-Cevzi. Mahtut.

Zayıf Hadis
Tanımı: Zayıf, sözlükte kuvvetlinin zıddıdır. Zayıftık, hissi ve ma­
nevi olur. Burada kast edilen manevi zayıflıktır.

Istılahta Zayıf hadis: Hasen hadisin şartlarından birisini taşıma­


yan hadis çeşididir.

Bir hadisin makbul olması için birçok özellik gerekmektedir. Hadi­


sin zayıflığı; onlardan bir veya çok özelliğin kaybedilmesi ile ilgilidir.
Bu itibarla Zayıf Hadis; Şaz, Muzdarib, Maklub, Muallel, Munkatı ' ,
Muaddal vb. kısımlara ayrılır.

Zayıf Hadisin Dereceleri


Zayıf Hadis; ravilerdeki zafiyetin az veya çok olmasına göre deği­
şiklik gösterir. Raviler içerisinde zayıflığı az olan, çok olan, Vahi (zayıf­
lık derecesi yüksek olan) ve Münker durumda olanlar da vardır. Zayıf
hadislerin (Bazı ilim adamlarına göre Mevzu Hadisler, Zayıf hadisin
en alt derecesidir.) en kötüsü de Mevzu hadislerdir. Alimlerin Sahih
hadiste Esahhu'l Esanid'den söz ettikleri gibi Zayıf Hadis konusunda
da Ehve' l Esanid'den söz etmişlerdir. Ehve 'l Esanid bazen sahabeye,
bazen bir bölgeye, bazen de bir şehre nisbeten olur. Örneğin:
Mustalahu'l-Hadis ilmi 113

1 . Hz. Ebubekir ' e nispet edilen şu senet: Sadaka b. Musa ed-Da­


kıki7 , Firkat es-Sebahi'7 o Murre et-Tayyip ' 7 o Hz. Ebubekir ' den
gelen rivayetler.

2. İbn Abbas' a nispet edilen şu senet: es-Süddi es-Sağir Muham­


med b. Mervan 7 el-Kelbi 7 o Ebu Salih' 7 o İbn Abbas'tan gelen
rivayetler. İbni hacer demiştir ki, bu senet altın silsilesi değil yalan sil­
silesidir.

3 . Ebu Hureyre' ye nispet edilen şu senet: Sırri bin İsmail 7 Da­


vud b. Yezid el-Ezdi 7 Babası 7 Ebu Hureyre ' den gelen rivayetler.

4. Şam bölgesinin Ehve ' l Esanid' i : Muhammed b. Kays el-Mas­


lub7 Ubeydullah b. Zahr 7 o Ali b. Yezid 7 o el-Kasım 7 o Ebu
Ümame' den. Gelen rivayetler14 1

(Burada Sahabe ismi geçmesi senedi güçlü yapan bir şey değildir.
Bu sahabelerin ismi kullanılarak bir senet oluşturulmuş, ya da bu senet­
teki ravilerden kaynaklanan bir nedenden dolayı senet zayıf olmuştur.
Senedin zayıflığı sahabe ile ilgili değildir.)

Örnek:

"Herkim akşam namazından sonra altı rekat namaz kılar ve bu na­


mazları kılarken konuşmaz ise; bu kıldığı namaz on iki bin yıllık ibade­
te denk gelir" hadisi

Bunu Ömer b. Raşid, Yahya b. Ehi Kesir' den, o Ebu Seleme' den,
o Ebu Hureyre ' den rivayet etti. Ahmed, Yahya b. Main ve Darekut­
ni bu rivayette adı geçen Ömer b. Raşid'in zayıf ravilerden olduğunu
söylemişlerdir. Yine Ahmed: "onun hadisi bir şey etmez" demiştir. Bu­
hari onu, Munkeru' l Hadis görmüş, çok zayıf ravi kabul etmiştir. İbni
Hibban onun sadece kötülüğünü ortaya koymak amacı ile zikredilmesi
caizdir, çünkü o; (Ömer b. Raşid) İmam Malik, İbni Ebi Zi 'b ve başka
kimseler adına hadis uyduruyor, demiştir.

Zayıf Hadisle Amel


Aslolan Zayıf hadislerin reddedilmesi, amel edilmememisidir. Sa­
hih ve Hasen hadislerde ise aslolan amel edilmesi ve kabul edilmesidir.

141 Tedribu'r-Ravi s.106.


1 14 Hadis i lmine Giriş

Ancak ilim adamları zayıf hadisler ile amel etmenin imkanını araştır­
mışlardır. Bu konuda farklı göriişler öne sürmüşlerdir. Bunlar:

a. Muhakkik alimler; zayıf hadisle mutlak olarak amel edilmeyece­


ği göriişündedirler. İster akaid, ister fıkhi ahkam, isterse terğib terhib ve
amellerin fazileti konulannda olsun farketmez. Yahya b. Main, Buhari,
Müslim, Malikilerin fakihi İbnu' l-Arabi, Şafii fukahasından Ebu Şame
el-Makdisi ve İbn Hazın bu göriiştedirler.

b. Fakihlerin birçoğu; bir konuda başka hadis yoksa zayıf hadis­


le mutlak olarak amel edilebileceği söylemiştir. Bu göriiş Ebu Hanife,
Şafii, Malik ve Ahmed'den nakledilmiştir. Ancak Ahmed b. Hanbel ' e
göre Mutekaddim alimlerin ıstılahında zayıf hadis; Sahih hadisin mu­
kabilidr. (Yukanda tanımı geçen zayıf hadis değil)

c. Bazı alimler zayıf hadisi değişik gruplara ayırarak ona göre hü­
küm vermişlerdir. Onlar, Terğib-Terhib ve amellerin fazileti konulann­
da zayıf hadis ile amel edilebileceğini; akaid, helal ve haram ahkamı
konulannda ise zayıf hadis ile amel edilemeyeceği görüşündedirler.

Fezailu' l-A'mal (amellerin fazileti) konusunda zayıf hadisle amel


etmek 3 şartta bağlıdır:
1 . Zayıflığı çok şiddetli olmayacak.
2. Zayıf Hadis amel edilen bir aslın kapsamına girecek.
3. Zayıf hadisin subütü konusunda ihtiyatlı davranılıcak.

Zayıf hadislerin bulunduğu yerler


Zayıf hadisler bazı eserlerde çoktur.

1 . Taberani 'nin Mu'cemu'l-Kebir, Mu'cemu'l-Evsat ve Mu'ce­


mu's-Sağir 'i.

2. Darekutni 'nin -Efrad'ı. Efrad'ın hadislerinde Ferdi Mutlak ve


Ferdi Nisbi hadisler vardır.

3. el-Hatib el-Bağdadi'nin Eserleri.


Ebu Nuaym el-İsbahani 'nin Hilyetu' l-Evliya ve Tabakatu 'l-Asfıya
esen.
Mustalahu'l-Hadis İlmi 115

İsnaddan Ravi Düşmesiyle Oluşan Zayıf Hadis Çeşitleri142


Senedden ravi düşmesi iki çeşittir:

a. Zahiri düşme : Ravi ile şeyhi arasında lika omadığı veya şeyhiyle
aynı dönemde yaşamadığından hadis alimleri bunu bilirler.

Senetten ravi düşmesi ya senedin başında ya sonunda veya ortasın­


da olur. Alimler bu kısma; ravilerin senette düştüğü yer ve düşen ravi
sayısına göre dört isim kullanmışlardır. 1 . Muallak 2. Mürsel 3 . Muad­
dal 4. Munkatı ' .

b . Hafi (gizli) düşme: Bunu ancak hadis tariklerini ve senedlerin


illetlerini çok iyi bilen mahir uzman alimler bilebilir. Bunlar da iki ta­
nedir:

1 . Müddeles
2. Mürsel
Şimdi de yukarıda geçen Zayıf Mevzu kısımlarının açıklaması ya­
pılacaktır.

Muallak
Tanımı: Muallak bir şeyi bir şeye asmak, bağlamak anlamındaki
Allaqa (Jİc.) fiilinin ismi mef'uludur. Bu tür senetlere Muallak denil­
mesinin nedeni şudur: Senedin aslı (Sahabe kısmı) muttasıl iken aşağı
kısmı (son ravi) kopuktur. Tavana asılı bir şeyin durumuna benzemiş
oldu.

Istılahta Muallak Hadis: Senedin son kısmında bir veya birkaç


ravinin peşpeşe düşmesidir. Senedin tamamının hazfedilmesi de bu kı­
sımdandır. Örneğin: kendisine rivayeti aktaranlardan hiçbirinin adını
vermeden direk olarak "Resulullah dedi ki" derse bu hadis Muallak ha­
dis örneği olur. Veya kendisine rivayet edenleri atlayıp Tabiinden veya
Sahabeden rivayet etmeye başlarsa bu da Muallak Hadis örneği olur.

Örnek
1 . Buhari; Macişun adlı raviden, o da Abdullah b. Fudayl' dan, o da
Ebu Seleme' den, o da Ebu Hureyre' den rivayet ederek Resulullah'ın

142 Nüzhetu'n-Nazar s.35 vd; Teysiru Mustalahi'l-Hadis s.67 vd.


116 Hadis ilmine Giriş

(sa/lal/ahu aleyhi ve sel/em) şöyle dediğini rivayet etti : "Peygamberlerden


birini diğerine üstün tutmayın! '', Halbuki Buhari, el-Macişun'u görme­
miştir.

Buhari "Uyluklann açılması hakkında" adlı bölümün giriş kısmın­


da şöyle demiştir: "Ebu Musa El-Eş'ari dedi ki: "Hz. Osman gelince
Peygamber efendimiz dizlerini örttü . "Bu muallak bir hadistir. Çünkü
Buhari, sahabi hariç bütün isnadı hazfetmiştir. O da Ebu' l Musa el­
Eş'ari'dir.

Hükmü: Muallak hadis, kabul şartlarından birini -ki o da senedin


muttasıl olması.- kaybettiği için merduttur. Çünkü senette bir veya bir­
kaç ravi sakıt olmuş, bizim de bunu tespit etmemiz mümkün değildir.

Sahihayndeki muallik.lar: Buhari ' de birçok muallak hadis vardır.


Fakat bu muallaklar konu başlıklarında ve konuların mukaddime kıs­
mında bulunmaktatır. Konular içerisindeki hadisler arasında muallak
hadis yoktur. Muslim' de ise sadece bir tane muallak hadis vardır. O da
Teyemmüm konusundadır. Muslim muallak olarak getirdiği bu hadisi
başka bir yerde muttasıl bir senetle getirmemiştir.

Sahihayndaki muallikların hükmü


1 . Kesinlik ifade eden bir siğa ile getirilen muallaklar: (� 'fa ıJt!)
Buhari ve Muslim'in bu siğalardan sonra getirdiği rivayetlerin sahih ol­
duğu kabul edilir.

2. Kesinlik ifade etmeyen bir siğa ile getirilen muallaklar: (� 'fa ıJ.ıi)143
Bu siğalardan sonra gelen rivayetlerin kesin sahih olduğu söylenemez. Bun­
lardan Sahih, Hasen ve Zayıf olanlar olabilir. Ancak her halükarda bu Sahih
eserlerde aşın derecede zayıfhadis yoktur.

Mürsel 144
Tanımı: Mürsel, "salıverdi" anlamında ' Ersele (J...)) fiilinin ismi
mef'uludur. Mursil (Ravi) isnadı salıvermiş; belirli bir ravi ile takyit
etmemiştir.

Istılah anlamıyla Mürsel Hadis: Senedin son kısmı olan Sahabenin


düşürüldüğü hadis çeşididir. Mesela Tabiin: "Allah resulu şöyle buyurdu,
143 Kitapta bu siğalar Malum siğa ile geçmiştir. Ancak doğrusu Meçhul siğası olmasıdır.
144 Nüzhetu'n·Nazar s.36.
Mustalahu'l-Hadis ilmi 1 17

şöyle yaptı veya onun huzurunda şöyle yapıldı" derse -Tabiin, Resulul­
lah'ı görmediği ve sahabeden aldığı bu rivayeti sahabe ismi söylemeden
rivayet ettiği için- bu hadis Mürsel olur.
Örnek: Müslim'in Kitabu'l Buyu'da (Alışveriş Bölümü) getirdiği
şu hadis: Bize Muhammed b. Rafı' , ana Huceyn, ona Leys, ona Ukayl,
ona İbni Şihab, ona Said b. Museyyeb dedi ki: "Resulullah (sal/al/ahu
aleyhi ve sel/em) Müzabene alışverişini yasakladı."145

Said b. el-Müseyyeb Tabiinin büyüklerindendir. Bu hadisi Hz. Pey­


gamber' den kendisi ile Peygamber arasında bir vasıta zikretmeksizin
rivayet etmiştir. Bu hadisin Said b. Müseyyeb muhtemelen isnaddan
sahabeyi düşürmüştür. Ancak bu hadisi kendisi başka bir tabiinden al­
mışsa o zaman iki kişi düşürmüş olur.
Muhaddislere göre Mürsel hadis budur. Ancak fıkıhçı ve usülcülere
göre Mürsel, bundan daha kapsamlıdır. Zira senetteki inkita' (kopuk­
luk) nerede olursa olsun ona Mürsel denir.

Hükmü:
1 -Muhaddislerin cumhuru, fakihlerden bir grup Mürsel hadisin za­
yıflığına hükmetmişlerdir. Hadisteki ravinin durumunun bilinmemesin­
den dolayı onu merdut rivayetlerden saymışlardır. Senedden düşen kişi
sahabi veya tabii olabilir. Eğer sahabi ise sahabenin hepsi adildir. Eğer
tabii ise zayıf olma ihtimali vardır. Bununla beraber bu mahzuf ravinin
adil olup olmadığı bilinmez. Şayet bu Mürsel hadis, bize sadece güve­
nilir ravilerden nakil yapan bir tabiinden geliyorsa, bu bile o mahzuf
ravinin kim olduğunu belirlemede yeterli olmaz.
2-Başka bazıları da Mürsel hadisin ihticac edilen sahih bir hadis ol­
duğunu söylemişlerdir. Özelliklerle Tabiin sadece güvenilir ravilerden
rivayet ediyorsa.
Bu İmam-ı Malik'in meşhur görüşüdür ve Ahmed'in iki görüşün­
den birisidir. Ebu Hanife'nin de görüşü böyledir.
3-Şafıi, Tabiinin ileri gelenlerinin Mürsellerinin; bu mürsel rivaye­
tin başka bir rivayet ile -mürsel dahi olsa- veya bir sahabenin sözü ile
desteklenmesi şartıyla kabuledileceğini söyler.

145 M üzabene: Ağaçtaki taze hurmanın kuru hurma karşılığında tahmini bir ölçekle satılmasıdır.
118 Hadis İ lmine Giriş

Sahabenin yaptığı Mürsel


Muhaddis ve Usulcu ilim adamlarının çoğunluğuna göre Sahabenin
yaptığı irsaller sahih ve hüccettir. Sahabenin irsali nasıl olur? Hz. Peygam­
berin yanında -küçük olduğu veya İslamiyet ile geç tanıştığı için- bulun­
madığı halde peygamberden yaptığı rivayetlerdir. Abdullah b. Abbas ve
başka bazı sahabeler peygamber efendimizi hayatta iken daha çocuktular.
Bunun örneği:
Hz. Aişe'nin Sahihayn'da bulunan şu rivayeti "Hz. Peygamber'in
vahiyden ilk gördüğü salih rüyadır. Gördüğü her rüya sabah ( ın ortaya
çıktığı) gibi ortaya çıkardı. Sonra kendisine yalnızlık sevdirildi, Hira
mağarasına çekilir, orada gecelerce ibadet ederdi . . . " Halbuki Hz. Aişe,
ilk vahiyden dört beş sene sonra doğmuştur. Öyleyse ilk vahiy hakkın­
daki bu bilgiyi nerden almıştır? Hz. Aişe'nin bu rivayeti doğrudur. Zira
Sahabelerin tamamı adildir, güvenilirdir. Hz. Aişe bu hadisi muhteme­
len hz. Peygamberden veya peygamberden işiten bir sahabeden almıştır.
Bundan dolayı Usulu'l Hadis alimleri sahabenin yaptığı bu tür irsalleri,
muttasıl hadis saymıştır. Buhari ve Müslim' de bu tür hadisler çoktur.
Sahabi mürselinin başkalarının Mürselleri gibi olduğu görüşü de
dile getrilmiştir ki, bu zayıf ve merdut bir görüştür.

Mu'dal146
Tanımı: Mu'dal sözlükte 'A'dele (J,..4c. 1) fiilinin ismi mefuludür.
Yordu ve yoruldu anlamına gelmektedir Muhaddis sanki yorulmuş,
bundan dolayı ondan rivayet alan kişi -ravileri mübhem durumda bı­
raktığı için-herhangi bir fayda elde etmemiştir.
Istılah anlamıyla Mu'dal Hadis: Senette arka arkaya iki veya daha
çok ravinin düştüğü hadistir.
Örnek: Hakim En-Nisaburi Marifetu' l Hadis adlı eserinde Ka'be­
ni'den; Ka'beni Malik'ten, Malik de Ebu Hureyre'den naklen şu riva­
yette bulunur: Resulullah (sa/lal/ahu aleyhi ve sel/em) buyurdu ki: "Köleye
örfe göre yiyeceği ve giyeceği verilir. Gücünün yettiği kadarıyla da iş
yaptırılır." Hakim der ki: Bu hadis İmam Malik'in Mu' dalı sayılır. Zira
Muvatta'da bu şekilde rivayet etmiştir.
146 Nüzhetu'n-Nazar s.37; Tedribu'r-Ravi s.129.
Mustalahu'l-Hadis İlmi 119

Bu hadis Muvatta'nın dışında İmam Malik'ten Muttasıl olarak gel­


miştir. Malik b. Enes -> Muhammed b. Aclan-> babası ->Ebu Hureyre
kanalı ile.

Muvatta rivayetinde Muhammed b. Aclan ve babası senedden peş


peşe düştüğü için Mu' dal olmuştur.

Hükmü: Alimler Mu' dal hadisin zayıf olduğunda itifak etmişledir.


Mu' dal hadis, senedindeki mahzuf ravilerin çokluğundan dolayı Mür­
sel ve Munkatı ' hadisten daha zayıf durumdadır.

Muallak ile Mu' dal arasındaki benzerlik:

Mu 'dal ve Muallak arasında umum hususluk vardır.

1 . Bir hadis aynı anda hem Mu' dal hem de Muallak olur. Eğer sene­
din başından (son ravi) peşpeşe iki ravi düşerse buna hem Mu' dal hem
de Muallak hadis denilebilir.

2. Mu'dal, Muallaktan iki yerde ayrılır.


a. Senedin ortasında ard arda iki ravi düştüğünde bu hadis
Mu' dal 'dir. Muallak değildir.

b. Senedin başında sadece bir ravi düştüğünde bu hadis Muallak'tır.


Mu 'dal değildir.

Munkatın47
Tamın: Munkatı ' sözlükte İttisal 'ın zıddı olup, İnkita' (tll:.i.il) keli­
mesinden ismi failidir. Istılah anlamıyla Munkatı: Mutekaddim alim­
lere göre: Senetteki kopukluk nerede olursa olsun (başta, ortada, sonda,
peşpeşe, ayrı) Muttasıl olmayan her türlü rivayettir.

Bu tarife göre senet ne şekilde olursa olsun; kopukluk bulunan ha­


dislerin Munkatı ' olduğunu ifade eder. Yani senedin başında veya so­
nunda ya da ortasında kopukluk olduğunda o hadis Munkatı ' olur. Bu
tanıma göre Munkatı ' ; Mürsel, Muallak ve Mu' dal ' ı da kapsar.

Muteahhirun alimler: Senedin ortasından bir ravi veya peşpeşe ol­


mamak şartıyla (peşpeşe ravi düşerse Mu' dal olur) birden çok ravinin
düştüğü hadis olarak tanımlar. Senedin ortasında düşen ravi bir olsun

147 Nüzhetu'n-Nazar s.37; Tedribu'r-Ravi s.127.


1 20 Hadis ilmine Giriş

veya peşpeşe olmamak şartıyla birçok yerde olsun fark etmez. Bu tanı­
ma göre Munkatı' ; Mürsel, Muallak ve Mu' dal' ı kapsamaz.

Örnek:
1 - Ebu Davud'un Yunus b. Yezid'den, onun İbni Şihab'tan, onun
da Ömer b. Hattab'tan rivayet ettiğine göre, Hz. Ömer minberde iken
şöyle dedi: "Ey insanlar! Resulullah' ın görüşleri doğrudur. Zira Allah
ona doğruyu gösteriyordu. Ancak bizim görüşlerimiz ise zan ve tekellüf
ifade eder." Bu hadisin senedinin ortasından bir ravi düşmüştür. Zira
İbn Şihab, Hz. Ömer'i görmemiştir.
2- Abdurrezzak'ın Sevri' den, onun Ebi İshak'tan, onun Zeyd b. Yu­
sey' den, onun da Huzeyfe'den merfu olarak rivayet ettiğine göre Re­
sulullah (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em) şöyle buyurdu: "Şayet Ebuekir'i başa
geçirirseniz o kuvvetli ve emindir."
Bu hadisin senedinde iki yerde inkıta' vardır:
Birincisi: Abdurrezzak bunu Sevri' den işitmemiştirAbdurrezzak
bunu Nu'man b. Ebi Şeybe'den, o da Sevri'den işitmiştir.
İkincisi: Sevri onu Ebu İshak'tan işitmemiştir. Sevri bunu Şe­
rik'ten, Şerik de Ebu İshak'tan işitmiştir.

Hükmü:
Alimler Munkatı' hadisin zayıf olduğu hususunda ittifak etmişler­
dir. Bunun sebebi ise hazfe giden ravinin durumunun bilinmemesidir.

Munkatı, Mu'dal ve Mürsel'in Bulunduğu Yerler:


a- Said b. Mansur'un Sünen'i.
b- İbn Ebi'd-Dünya'nın Eserleri.

Müdelles148
Tanım: Tedlis mastarından (�) ismi mefuldür. Tedlis, sözlükte
malın ayıbını müşteriden gizlemektir. Kelimenin kökü Dels (uJ..l) karan­
lık veya karartma anlamına gelmektir. Tedlis yapan (Müdellis) hadisin

148 Tedribu'r-Ravi, s.139; Ulumu'l-Hadis, s.66; el-Baisü'l-Hasis, s.53; Nüzhetü'n-Nazar, s.39; Teysiru Mus­
talahi'l-Hadis, s. 79.
Mustalahu'l-Hadis ilmi 1 21

üzerini örttüğü için onu karartmış, böylece hadis Müdelles (gizlenmiş,


karartılmış) oluyor.

Istılah anlamıyla Tedlis: Hadisin ayıbını gizleyip; zahiren onu gü­


zel göstermektir.

Tedlisin Kısımları:
Tedlisu'l-İsnad ve Tedlisu' ş-Şuyuh diye iki kısımdır.

Tedlisu'l-İsnad: Ravinin mülaki (karşılaştığı) olduğu kişiden duy-


madığı bir şeyi rivayet etmesi veya muasır (aynı asırda yaşama) olduğu
ancak mülaki olmadığı kişiden rivayet ettiği hadisi ondan işitmiş izle­
nimi vermesidir. Tedlis yapan şöyle der: "Falan kimseden veya falan
kimse dedi ki vb. " Tedlis yapan kişi "ondan işittim" gibi açık bir ifade
kullanmaktan ise özellikle kaçınır. (Zira bu durumda yalancı durumuna
düşer)

Ancak şeyhinden (hocasından) duymadığı ve okumadığı halde ha­


disi ondan duyduğunu açıkça belirtiyorsa bu durumda ona müdellis de­
ğilyalancı ve fasık denir.

Örnek:
Hakim ' in rivayet ettiği şu hadis ki; Ali b. Haşrem dedi ki, bize İbn
Uyeyne söyledi, ona da Zühri söyledi. Ali b. Haşrem'e: sen Zühri 'den
işittin mi? diye sorulduğunda, hayır, ne Zühri ' den ne de ondan duymuş
birisinden dedi. Bana Abdurrezzak, Ma'mer' den o da Zühri ' den haber
vermiştir, dedi.

Gördüğün gibi İbn Uyeyne, Zühri ile muasır ve mülaki olduğu hal­
de ondan bu rivayeti duymamıştır. O, Abdurrezzak'tan, Abdurrezzak
Ma'mer'den duymuştur. Ma' mer de Zühri' den işitmiş ve hadis almış
kişidir.

Tedlis ile İrsal'in farkı şudur


İrsal : bir ravinin başka bir raviden hiçbir sürette rivayeti olmadığı
halde onun adını kullanarak rivayette bulunmasıdır. Tedlis ise, aslında
bazı rivayetler almış fakat söz konusu rivayeti ondan almadığı halde
onun adını kullanarak rivayet etmesidir.
1 22 Hadis ilmine Giriş

Hükmü:
Bu çeşit hadis rivayeti alimlerin çoğu tarafından zemınedilmiştir.
Şafii: Bu tür hadise en çok karşı çıktığı bilinen kişi Şu'be'dir. İmam
Şafı'nin "Tedlis yalanın kardeşidir" dediği nakledilmiştir.

Tedlisu 't-Tesviye
Tedlisu 'l İsnad' ın Tedlisu't Tesviye diye bir çeşidi vardır. Bu isim­
lendirmeyi Ebu' l Hasan El-Kattan yapmıştır. Şu şekilde olur: Ravi bir
hadisi hocasından rivayet ediyor. Sonra birbiriyle muasır güvenilir iki
ravi arasında bulunan zayıf raviyi düşürüyor. Böylece senette sadece gü­
venilir raviler kalmış oluyor. Bu sayede hadis güzel görünmüş oluyor.

Daha açık ifade ile şöyle anlatılabilir: Bir ravi bir hadisi güvenilir ho­
casından alıyor. Bu güvenilir hocası ise bu hadisi zayıf bir raviden almış.
Bu zayıf ravi ise bu hadisi güvenilir bir raviden almıştır. Bu zayıf raviye
hadis veren hocası ile ondan hadis alan talebesi de aynı asırda yaşamış
ve birbirlerini görmüşlerdir. İşte bu durwnda tedlis yapan kişi devreye
giriyor ve birbiriyle karşılaşmış olan bu iki güvenilir ravi arasındaki zayıf
raviyi düşürüyor. Senedi de sanki bu iki ravi birbirlerine rivayet etmiş
gibi aktarınca senedin tamamı güvenilir ravilerden oluşmuş gözüküyor.

Tedlisten önce: Müdellis 7Güvenilir ravi 7 Zayıf ravi 7Güvenilir


ravı . . .

Tedlisten sonra: Müdellis7 Güvenilir ravi7 Güvenilir ravi . . .

Örnek:
İbn Ebi hatim el-İlel adlı eserinde şöyle der: Babamdan işittim -
İshak b. Rahuye'nin Bakiyye' den, onun Ebu Vehb el-Esedi 'den, onun
Nafı' den, onun İbn Ömer ' den aldığı hadise göre (Resulullah s.a.v) şöy­
le demiştir: . " Bir kimsenin sağlam inancı ve görüşünü bilinceye kadar
onun Müslümanlığını övmeyin"

Babam dedi ki: Bu hadisteki problemi çok az kişi bilebilir.

Bu hadisin ravileri şunlardır: Ubeydullah b. Amr7İshak b. Fer­


ve7 Nafi 7 İbni Ömer7 Resulullah (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em)

Fakat Bakiyye adlı ravi (Tedlis yapan kişi) Ubeydullah b. Amr adlı
kişiye Ebu Vehb el- Esedi diye nispet ve künye vermiştir. Böylece bu
Mustalahu'l-Hadis ilmi 1 23

ravi başka bir ravi gibi gözükmüş oldu. Öyle ki, rivayet senedindeki
İshak b. Ebi Ferve düşürülse bile o ravinin kim olduğu bilinmeyecek.

Tedlisten önce: Bakiyye (Tedlis yapan kişi)7 Ubeydullah b. Amr7 İs­


hak b. Ebi Ferve7Nafi7İbni Ömer7Resulullah

Tedlisten sonra: Bakiyye7 Ebu Vehb El-Esedi7Nafi7 İbni


Ömer7 Resulullah

Not: Dikkat edilirse Bakiyye adlı kişi tedlis esnasında hem bir ravi­
yi değişik bir şekilde tanıtıyor hem de bir raviyi iskat ediyor.

Hükmü:
Tedlisu't-Tesviye Tedlisu'l-İsnaddan bir çeşit olsa da en kötü ted­
listir. Iraki, bunu kasıtlı yapan kişinin adaletini zedeler demiştir.

Bunu yapan en meşhur kişi Bakıyye b. el-Velid'dir. Ebu Müshir


demiştir ki: Bakıyye'nin hadisleri temiz değildir, ondan uzak dur. Dik­
katli ol!

Müdelles olduğu bilinen bir hadisi rivayet etmek


a- Hadisçilerden bir grup ve fakihler Müdelles hadisi rivayet et­
meyi mutlak olarak kabul etmemişlerdir. Tedlis yapan kişi rivayet lafzı
kullanırken "İşitme" fiilini kullansın ya da kullanmasın fark etmez. Tek
bir sefer tedlis yapmış olsa da durum değişmez. İmam Şafii de bu gö­
rüştedir.

b- İbnu's-Salah bu konuda şu açıklamayı yapar: Tedlis yapan kişi


rivayet esnasında "işitmenin gerçekleştiği" veya hadisin muttasıl oldu­
ğunu söylemekten kaçınıp da muhtemel bir lafız kullanırsa (rivayette
kullanılan bazı lafızlar iki ravinin kesin karşılaştığına delalet ederken
bazıları da dolaylı olarak birbirlerinden rivayet ettiğine delalet eder) bu
hadis Mürsel hadis gibi kabul edilmez ve hüccet de sayılmaz. 149

Ancak hadisin Muttasıl olduğunu açıkça belirten "işittim, bize söy­


ledi, bize anlattı" gibi bir lafızla rivayet ederse bu durumda bu hadis
kabul edilir ve hüccet sayılır.

Buhari, Muslim ve birçok muteber hadis eserinde tedlis yapan ki­


şilerin rivayeti yer almaktadır. Ancak bu Müdelles rivayetler kesinlik

149 Rivayette kullanılan lafızlarla ilgili bölüm ileride gelecektir.


1 24 Hadis i lmine Giriş

ifade eden ve ittisale delalet eden; "bize söyledi, bize haber verdi, işit­
tim" gibi lafızlar ile gelmiştir. Bu rivayetler Sufyan b. Uyeyne, Sufyan
Es-Sevri, A'maş, Katade ve Huşeym b. Beşir' den gelmiştir.
İbnu's-Salah demiştir ki: "Semaya açıkça delalet eden bir lafızla gele­
nin makbul olacağı; böyle olmayanın reddedileceği görüşü doğru olandır."

Zira Buhari ve Muslim'de Sufyan b. Uyeyne,


Sufyan Es-Sevri, A'maş,
Katade ve Huşeym b. Beşir'den bu tür müdelles rivayetler gelmiştir.

Tedlisu 'ş-Şuyuh:
Ravi, hocasından bir rivayette bulunuyor. Fakat hocasını meşhur
olmadığı bir ismiyle, künyeyle, bir kabileye, bir şehre, bir mesleğe
nispetle vb. bir şekilde tanıtır. Bunu yaptığı zaman hocası tanınmamış
veya hakkında bilgi sahibi olma zorlaşmış olur.
Örnek:
Kurra' imamlardan Ebubekir b. Mücahid'in "bize Abdullah b. Ebi
Abdillah haber verdi" demesi. Halbuki kasdettiği kişi Ebubekir b. Ebi
davud es-Sicistani 'dir.
Hükmü:
Tedlisu'ş-Şuyuh'un keraheti - Tedlisu'l İsnat'tan daha hafiftir. Çünkü
burada müdellis kimseyi düşürmemektedir. Burada sorun kendisinden riva­
yet edilen hocanın durumunun dinleyen tarafından bilinmesinin zorluğudur.
Müdellisi buna sevkeden gayeye göre hükmü değişir.
Bazen mekruhtur: mesela kendisinden yaşça küçük veya ilimden
kendisinden daha aşağı olan birinden rivayet ederken tedlis yapması vb.
Bazen de haramdır: Mesela güvenilir olmayan bir ravide tedlis ya­
parak onun kim olduğunu saklamaya çalışıyor veya onun adında yaptı­
ğı değişiklik ile güvenilir olmayan raviyi güvenilir olan ravilerin ismi
ve künyesi ile tanıtıyor. Böylece başkaları bu kişiyi de güvenilir bir ravi
zannediyor.

Tedlis ve Müdellisler ile ilgili en meşhur eserler


a- el-Hatib el-Bağdadi'nin müdellislerin isimleri ile ilgili eserle­
ri. Eser mahtut haldedir.
Mustalahu'l-Hadis ilmi 1 25

b- Et-Tebyin li Esmai'l-Müdellisin. Burhanuddin b. el-Halebi. Bu


risale basılmıştır.
c- Ta'rifu Ehli't-Takdis bi Meratibi'l-Mevsufin bi't-Tedlis. İbn
Hacer. Bu risale de basılmıştır.

Mürsel-i Hafi150
Tamını: Mürsel kelimesi İrsal (JL....Jl) kelimesinin ismi mefuludur.
Salıvermek anlamına gelir. Yani Mursil (ravi) rivayeti öylesine salıver­
miş, muttasıl bir senet getirmemiştir. Hafi kelimesi "açık" gelimesinin
zıddı olup, gizli anlamına gelmektedir. Zira bu senetteki irsal açık ol­
mayıp sadece araştırmayla ortaya çıkabilir.

Mürsel-i Hafi ıstılahta:


Ravinin, kendisiyle karşılaştığı veya muasır olduğu bir raviden din­
lemediği bir hadisi ondan dinlediğine ihtimal verecek (dedi ki,) bir lafız
.
ile rivayetidir.
Ö rnek:
İbni Mace'nin Ömer b. Abdulaziz'den onun Ukbe b. Amir'den
onun da Resulullah'tan merfu olarak rivayet ettiği şu hadis: "Allah sınır
nöbeti tutanlara merhamet eylesin!" 1 5 1
El-Mizzi'nin el-Etraf'ta belirttiğine göre Ömer, Ukbe ile görüşme­
miştir.
İbn Kesir demiştir ki: "Bu çeşit hadisi çok mahir, uzman münekkit
hadisçiler bilebilir. Şeyhimiz el-Mizzi bu konuda imamdır. Allah ona
rahmet etsin ve ona mağfiretini yağdırsın."
Bazen bir hadis bir isnadla iki tarikten gelir. Ancak onlardan birin­
de bir ravi ziyadesi vardır. Bu durum hadis ehlinin çoğuna karışık gelir.
Ancak uzman alimler bunu bilir. Bazen ravi çokluğu tercih sebebi olur.
Bazen de ravinin vehmettiğine hükmedilerek ravisi ziyade olan terk
edilir. Tabi bunlar hadisteki tercih ve tenkite bağlı olarak gerçekleşir.

150 el-Baisü'l-Hasis, s.177; Teysiru Mustalahi'l·Hadis s.85.


151 İ bn Mace, Kitabu'l-Cihad, 2/925, hadis no.2769.
1 26 Hadis i lmine Giriş

Ziyadeli rivayet tercih edildiğinde diğeri İrsali Hafi sayılır. Ravisi


nakıs rivayet tercih edildiğinde ise ziyadeli olan El-Mezid fi Muttesili'l
Esanid olur.
Hükmü:
Mürseli Hafi zayıf hadistir. Çünkü Munkatı' hadisin bir kısmıdır.
Senetteki inkita' ortaya çıktığında Munkatı' hadisin hükmünü alır.
Raviden kaynaklanan kusurlar nedeniyle merdud olan hadisler
Raviyi ta'n etmek; (kusurları) onun adaleti ve dindarlığı hakkında
veya onun zabtı, ezberi ve dikkatli davanıp davranmadığı konusunda
bir kusurunu söylemekle olur.

Raviyi Ta'n Sebepleri


Ravinin adaletine ve zabtına yönelik söylenen kusurlar on tanedir.
Beş tanesi adaleti, beş tanesi de zabtı ile ilgilidir.

a- Adalet ile ilgili olanlar:


1 - Kizb (yalan söylemesi).
2- Töhmet-i Kizb. (yalancılıkla itham edilmesi)
3- Fısk.(açıktan günah sayılan işler yapması)
4-Bid'at.
5-Cehalet. (tanınmıyor olması)

b- Zabt ile ilgili olanlar:


1 - Fuhşu'l-Galat. (çok hata işleyen)
2- Suu'l-Hıfz. (ezberi aşın derecede zayıf)
3- Gaflet. (dikkatsiz)
4-Kesretu'l-Evham. (rivayetleri veya hadisleri karıştıran)
5- Muhalefetu's-Sikat. (güvenilir ravilerin rivayetine muhalif rivayet)
Bunlardan meydana gelen hadis çeşitleri:
Mustalahu'l-Hadis ilmi 1 27

Mevzô m2
Ravideki ta'n sebebi Hz. Peygamber' e karşı kizb (yalan söyleme)
ise onun hadisi Mevzu diye isimlendirilir.
Tanımı: Mevzu kelimesi vada'a (�J) kelimesinden ismi meful­
dur. Bir şeyi düşürmek anlamında kullanılmaktadır. Bu tür hadisler dü­
şürüldüğü için bu şekilde isimlenmiştir.
Mevzu hadis ısıtılahta: Hz. Peygamber'e yalan yere nisbet edil­
miş uydurma sözdür.
Zayıf hadislerin en kötüsü ve en çirkinidir. Bazı alimler ise hadisle­
ri dörde ayırır: Sahih, Hasen, Zayıf ve Mevzu. Mevzu hadisleri müsta­
kil bir çeşit olarak kabul ederler.

Mevzu hadisi Rivayet Etmenin Hükmü:


Alimler bilerek Mevzu bir hadisin rivayet edilmesinin haram olduğu
görüşünde ittifak halindeler. Ancak onun Mevzu olduğu belirtilirse bu şe­
kilde caiz olur. Hz. Peygamber'in şu hadisini delil getirirler: "Kim yalan
olduğunu bildiği bir hadisi bana nispet ederse o, iki yalancıdan1 53 biridir." 1 54

Mevzu Hadis Nasıl Bilinir?


Mevzu hadis şu yollarla bilinir.
1-Uyduran kişinin itirafı ile: Nuh el-Cami diye de bilinen Ebu
İsmet Nuh b. Ehi Meryem'in İbn Abbas'a nispet ederek Kur'an sure­
lerinin fazileti hakkında uydurduğu rivayetleri itiraf etmesi gibi. Yine
Meysere b. Abdirabbihi el-Farisi'nin Hz. Ali'nin fazileti ile ilgili 70
hadis uydurduğunu itiraf etmesi gibi.
2-İtiraf sayılacak bir açıklaması ile: Sadece kendisinin bildiği bir
şeyhten rivayet etmesi, sonra kendisinin doğumunun sorulması üzerine
belirli bir tarih söylemesi, sonrasında da kendi doğumunun rivayet ettiği
şeyhin vefatı ile mukayese edildiğinde şeyhinin vefatından sonra doğ­
duğunun ortaya çıkması gibi. Ya da şeyh vefat ettiğinde ravinin; rivayeti
idrak edemeyecek küçük bir yaşta olduğunun ortaya çıkması gibi.

152 Tedribu'r-Ravi, s.178; el-8aisu'l-hasis, s.78; Teysiru Mustalahi'l-hadis, s.89.


153 Bu iki yalancı hakkında bazı görüşler söylenmiştir. Şeytan bir yalancıdır. Yalan rivayette bulunan ikinci
yalancıdır denilmiştir.
154 Muslim rivayet etmiştir.
1 28 Hadis i lmine Giriş

3- Ravideki bir karineden dolayı: Ravinin rafızi olup rivayet etti­


ği hadisin de Ehli Beyt'in fazileti ile ilgili olması gibi.
4- Rivayette bir karinenin olması: Hadisin tevili kabul etmeyecek
şekilde akla aykırı olması;, hiss (somut verilere) ve müşahedeye (gözle­
me) muhalif olması;, Kur'anın açık emirlerine aykırı olması; rivayetin
lafzında rekaket, ibaresinde bozukluk olması vb.
Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem'in babasından, onun da dedesinden
Merfu olarak rivayet ettiği şu (Mevzu) hadis gibi: "Hz. Nuh'un gemisi
Kabe'yi yedi sefer tavaf etti. Sonra da Makam'ın (makamı İbrahim)
yanında iki rekat namaz kıldı."
Şu Mevzu hadisler de örnek verilebilir: "Yüz (hicri) ' den sonra do­
ğanlara Allah'ın ihtiyacı yoktur." "Veled-i zina yedi nesle kadar cennete
girmeyecektir." Halbuki bu uydurma hadis "Kimse kimsenin günahını
çekmez "155 ayetine ters düşer.

Hadis Uydurma Sebepleri


1- Va'z ve Kıssalar: K.ıssacılar halkın kalbini marufa sevkede­
cek, münkerden alıkoyacak şeylere yönlendirmeyi hedeflerler. Maişet
temin etmek, para kazanmak ve ilginç rivayetler nedeniyle insanlara
yaranmak için Resulullah'ın (sa/lal/ahu aleyhi ve sel/em) adına yalan sözler
uydurmaktan da kaçınmazlar. Mesela, "Kim Lailahe illallah derse, her
kelimesine karşılık Allah; gagası altından, tüyleri mercandan olan bir
kuş yaratır." Bunlardan birisi Meysere b. Abdirabih'dir ki, kendisine,
bu hadisleri nereden getirdin? diye sorulduğunda: , "'insanları rağbet
ettirmek için ben uydurdum" diye cevap vermiştir.
2- Mezhebini destekleme: Özellikle fitne ortaya çıktıktan son­
ra siyasi fırkalar bunu yapmıştır. En yalancıları da Rafıza' dır. İmam
Malik'e bunlar hakkında sorulduğunda: , "onlarla konuşma, onlardan
rivayet etme, onlar yalancıdırlar," demiştir. Rafızilerin uydurduğu bir
hadise örnek: "Ben ilmin mizanıyım. Ali kefeleridir. Hasan ve Hüseyin
ipleridir. Fatıma, kefelerin asıldığı demirdir. Bizden olan imamlar da
bizi sevenlerin ve sevmeyenlerin amellerini tartan demir direklerdir."
Bu işten (hadis uydurma işinden) en uzak olanlar Haricilerdir. Çün­
kü onlar zaten mürtekib-i kebireyi (büyük günah işleyeni) tekfir ederler.

155 el-En'am, 164.


Mustalahu'l-Hadis ilmi 1 29

Yalan da büyük günahtır. Hele bir de peygamber aleyhine söylenen bir


yalan ise daha büyük günahtır!
3- Zındıklar: Fethedilen yerlerde oranın ileri gelenleri, başkanları
ve yetkili kimseler zahirde İslam'ın otoritesine ve yöneticilerine boyun
eğmişler, ancak kalplerindeki düşmanlığı gizlemişlerdir. Düşmanlıkla­
rını açığa çıkarmaya cesaret edememişlerdir. Tabiatı gereği içeriği iğ­
renç olan ve alay konusu olacak sözleri dini ifsat etmek için hadis diye
uydurdular. Örnek: "Allah; melekleri bilekleri ve göğsündeki kıllardan
yaratmıştır", "Güzel yüze bakmak ibadettir.(Güzele bakmak sevaptır)"
Zındıklardan Abdulkerim b. Ebi'l-Evca vardır ki, Basra emiri Muh­
mmed b. Süleyman el-Abbasi tarafından öldürülmüştür. Öldürüleceği
zaman şu itirafı yapmıştır: "Haramı helal, helali haram sayan dört bin
hadis uydurdum."
Yine Halid b. Abdullah el-Kasri tarafından öldürülen Beyan b.
Sem'an el-Hindi ve Ebu Cafer el-Mansur tarafından öldürülen Muham­
med b. Said el-Masliib da benzer itiraflarda bulunmuş meşhur zındık­
lardandır.
4- Yöneticilerin yanında itibar görmek için onların hoşuna gide­
cek rivayetlerde bulunma: Halife Mehdi'nin yanında bulunan Gıyas
b. İbrahim en-Nehai örneği gibi. Halife Mehdi güvercinlerle oynarken
yanına Gıyas girer ve senedini Hz. Peygamber'e dayandırarak şöyle
der: ""Yarış ancak ok, deve, at ve kuş ile olur" . "kuş ile de yarış olur",
kelimesini Mehdi 'yi memnun etmek için kendisi ekledi. Mehdi ona on
bin dirhem para verdi. Sonra da "Senin şu kafan yok mu? Vallahi onun
Resulullah'a (sa/lallahu aleyhi ve se/lem) yalan uyduran bir kafa olduğuna
şahitlik ederim! " dedi. Ardından güvercinlerin kesilmesini emretti.

Bazı Müfessirlerin Mevzu Hadisleri Aktarırken Düştükleri Ha­


talar Hususundaki Hatası
Mevzu olduklarını belirtmeksizin tefsirlerinde bir kısım mevzu ha­
disleri kullanmakla bazı müfessirler hata etmiştir. Özellikle de Kur'an
Surelerinin Fazileti konusunda böyle yapmışlardır. Bu müfessirlerden
bazıları şunlardır: es-Sa' lebi, el-Vahıdi, ez-Zemahşeri ve el-Beydavi.
1 30 Hadis İ lmine Giriş

Mevzu Hadislerle İlgili Meşhur Eserler


1 - el-Mevzuat, İbnü'l-Cevzi. Bu alanda en eski isimdir.
2- el-Leali'l-Masnua fi'l-Ehadisi'l-Mevzfia, es-Suyiiti. Bazı ziya­
delerle beraber İbnü'l-Cevzi'nin kitabının ihtisandır.
3- Tenzihü'ş-Şeriati'l-Merffia ani'l-Ehadisi'ş-Şeniati'l-Mev­
zua, İbn Arrak el-Kettfuıi. Yukarıdaki iki kitabın özeti gibidir.
4- Silsiletü'l-Ehadisi'd-Daife, el-Elbani.

Metruk156
Ravideki ta'n sebebi töhmet-i kizb ise -ikinci sebep- rivayet ettiği
hadise metruk denir.
Tanımı: Metn1k sözlükte terk(�.Ji) kelimesinden ismi mefuldür.
Tarh (c.):.) anlamında bırakmak, atmak demektir. Metruk de faydasız
olduğundan bırakılan demektir.
Istılah anlamıyla Metruk Hadis: İsnadında Müttehemu'n bi' l Kizb
(Yalan söylemekle itham edilen) bir ravi olan hadistir. Ravinin yalancı­
lıkla itham edilmesi de iki şekilden biri ile olur:
Birincisi: Hadisin ancak onun tarafından rivayet edilmesi ve alim­
lerin istinbat ettiği şeriat naslarının genel ilkelerine muhalif olması.
İkincisi: Günlük hayatta yalan söylediğinin bilinmesi. Ancak hadis
rivayeti hususunda yalanının tespit edilmemiş olması.
Örnek:
Amr b. Şimr el-Cu'fi el-Kufi eş-Şii'nin Cabir'den, onun Ebü't-Tu­
feyl'den, onun Ali ve Ammar'dan rivayet ettiği şu hadis: "Hz. Peygam­
ber sabah namazında kunut okurdu. Arefe günü sabahtan başlayarak tek­
birleri okur, teşrik günlerinin son günü ikindi namazında son verirdi."
en-Nesai ve ed-Darekutni ve diğer bazı alimler; Amr b. Şimr hak­
kında "Metruku'l Hadis" demişlerdir. Zayıf hadislerin en kötüsü Mevzu
hadistir. Ardından Metruk hadis gelmektedir.

156 Nüzhetü'n-Nazar, s.44; Tedribü'r-Riivi, s.152; Teysiru Mustalahi'l-Haclis, s.94.


Mustalahu'l-Hadis ilmi 1 31

Münker157
Ravideki ta'n sebebi Fuhşu'l Galat (çok bariz hataları olan)veya
Kesretu'l Gaflet (Hadislerde aşın dikkatsiz, hatalı davranan) veya Fısk
(açıktan günah işleyen) ise bu ravilerin hadisi Münker diye isimlendi­
rilir.
Tanımı: Münker sözlük anlamıyla; inkar kelimesinden türemiş
ismi meful olup; inkar etmek anlamına gelip, ikrar (itiraf etmek) etme­
nin zıt anlamlısıdır.
Münker hadisin ıstılahi anlamı için alimler iki meşhur tanım yap­
mışlardır.
Birinci tanım:
Fuhşu'l Galat (çok bariz hataları olan)veya Kesretu'l Gaflet (Hadis­
lerde aşın dikkatsiz, hatalı davranan) veya Fısk (açıktan günah işleyen)
veya tek başına rivayeti kabul edilemeyecek derecede güvenilirliğini
kaybetmiş bir ravinin bir hadisin rivayetinde tek başına kalmasıdır.
Örnek: en-Nesai ve İbn Mace'nin Ebu Zükeyr Yahya b. Muham­
med b. Kays'tan, onun Hişam b. Urve'den, onun babasından, onun da
Hz. Aişe kanalıyla merfu olarak rivayet ettiği şu hadis: "Kuru hurmayı
taze/koruk hurmayla beraber yiyin. Zira şeytan böyle yapmanıza kızar"
Nesai demiştir ki: Bu münker bir hadistir. Zira Ebu Zükeyr bu ri­
vayette teferrüd1 5 8 etmiştir. O "Şeyhun Salih"tir. 159 Müslim onu mütabi 1 60
rivayetlerde tahric eder. Ancak o, rivayette teferrüd edip de rivayeti ka­
bul edilenler açısından uygun görülecek biri değildir
İkinci tanım: Zayıf ravinin sikaya (güvenilir ravi) muhalefet ede­
rek rivayet ettiği hadistir.

Münker ile Şaz arasındaki fark:


-Şaz: güvenilir ravinin kendisinden daha güvenilir bir raviye yaptı­
ğı muhalif rivayettir.

157 Tedribü'r-Ravi, s.151; UIOmu'l-Hadis, s.71; Nüzhetü'n-Nazar, s.44.


158 Ravinin bir rivayette tek başına kalmasıdır. Su bazen güvenilir ravilerden bazen de diğer ravilerden
olur. Her birinin hükmü ayrıdır.
159 Ta'dil lafızlarından biri olup; iyi adamdır anlamına gelmektedir.
160 8ir hadisin mana itibariyle benzer rivayetlerini araştırmaktır.
1 32 Hadis İlmine Giriş

-Münker ise Zayıf ravinin güvenlir ravinin rivayetine muhalif bir


rivayette bulunmasıdır.Buradan anlaşılıyor ki, ikisi muhalefet nokta­
sında ortaktırlar. Ancak şaz hadisin ravisi makbul iken münker hadisin
ravisi zayıftır.
Örnek:
İbn Ebi Hatim'in, Habib b. Habib ez-Zeyyat'tan, - ki sika değildir­
onun Ebu İshak'tan, onun el-Ayzar b. Hureys'ten, onun İbn Abbas'tan,
onun da Hz. Peygamber'den naklettiği şu hadis: "Kim namazı kılar,
zekatı verir, hacceder, oruç tutarsa ve misafır ağırlarsa cennete girer."
Ebu Hatim demiştir ki: O münkerdir. Zira başka bir sika ravi onu
Ebu İshak'tan mevkuf olarak rivayet etmiştir. Sika olan bu kişinin yap­
tığı rivayet bu durumda Maruf sayılır.
Münker hadis zayıflık bakımından metrukten sonra gelir. Münkerin
ikinci tanımına göre o, Maruf hadisin bir kısmıdır. (mukabilidir) Mak­
bul olan ve hüccet sayılan Maruf hadisin tanımı şimdi gelecektir.

Ma'rôf
Tanımı: Ma'n1f sözlükte a-r-f'den (u�) ismi mefuldür.
Istılah anlamıyla Ma'rôf hadis: Sika (güvenilir) ravinin zayıf ra­
viye muhalif olarak rivayet ettiği hadistir.
Örnek:
Biraz önce zikrettiğimiz, "Habib b. Habib ez-Zeyyat" hadisini bazı
sika raviler: Ebu İshak7el-Ayzar b. Hureys7İbn Abbas'tan Merfu bir
rivayet olarak değil de Mevkuf bir rivayet olarak almıştır. Yani bu sözü
Resulullah değil de İbni Abbas söylemiştir.
Habib sika bir ravi değildir. Yukarıdaki hadisi Hz. Peygamber'in
sözü olarak rivayet etmiştir. Bazı sikalar da onu mevkuf olarak rivayet
etmiştir. İki taraf muhalefet durumuna düşmektedir. Sika yoluyla gele­
ne "Maruf', sika olmayan yoluyla gelene "Münker" ismi verilmiştir.
Mustalahu'l-Hadis ilmi 1 33

Muallel161
Ravideki ta'n sebebi vehm olduğunda rivayet ettiği hadis Muallel
diye isimlendirilir.
Tanımı: Muallel, sözlükte Ealle (Jc.I) fiilinden ismi mefuldür. Sarf
kurallarına göre bu fiilin ismi mefulu Muallun (J-) gelmelidir. Ancak
hadisçiler onu kıyasa aykırı olarak Muallal (Ji-) şeklinde ifade ederler.
Ancak bazı hadisçiler de onu Malul (J_,ı...).. diye ifade etmişlerdir ki, bu
kıyasa daha da uzaktır. İlelu'l Hadis bölümünde bundan söz etmiştik.
Istılah anlamıyla Muallel hadis: zahiren problemsiz görünse de
sıhhatine zarar verecek bir illeti bulunan hadistir.
İllet: Hadisin sıhhatine zarar verecek gizli bir kusurdur.
İlletin anlaşılmasında; ravinin teferrüdünden veya güvenilir bir ra­
vinin bu raviye muhalefetinden ya da bu alanda uzmanlaşmış alimlerin
tespit edebileceği başka karinelerden yararlanılır. Mesela Mevsul (Mut­
tasıl) olarak rivayet edilmiş bir hadisin Mürsel çıkması Merfu olarak
rivayet edilmiş bir hadisin Mevkuf olduğunun tespit edilmesi, bir hadisi
başka bir hadise karıştırmak vb. durumların tespiti ile hadisin sıhhatinin
olmadığına hükmedilir.
İllet bazen senette bazen de metinde olur. Bazen de her ikisinde
olur. İlelü'l-Hadis İlmi bahsinde örnekleri geçmişti.

Sikalara Muhalefet
Ravideki ta'n sebebi Sika ravilere muhalefet olduğunda, bu muha­
lefetten beş hadis kısmı ortaya çıkar. Bunlar: Müdrec, Maklub, el-Me­
zid fi Muttasılı'l-Esanid, Muzdarib, Musahhaf.
Muhalefet; isnadın siyakının değiştirilmesi veya Mevkuf rivayetin
Merfu rivayet diye gösterilmesi şeklinde olursa bu tür hadisler Müd.rec
diye isimlendirilir. Muhalefet; isnat veya metinde takdim- tehir yapıl­
ması durumunda bu tür hadislere Maklub hadis denir.
Muhalefet; isnatta bir ravinin ziyade edilmesiyle olursa bu tür ha­
dislere El-Mezid fi Muttesili'l Esanid denir.

161 UIOmu'l-Hadis, s.81; Tedribü'r-RSvT, s.161; Teysiru Mustalahi'l-Hadis, s.99; el-Bfüü'l-Hasis, s.63.
1 34 Hadis İlmine Giriş

Muhalefet; bir ravinin başka bir ravi ile değiştirilmesi veya Sika
raviye olan muhalefet metinde olur ancak bu metnin tercih edilmesini
gerektirecek bir neden yoksa bu tür hadislere Muzdarip denir.
Muhalefet; metnin siyakı değişmediği halde metindeki bazı lafız­
ların değişmesi şeklinde olursa buna Musahhaf hadis denir. Şimdi bu
kavramları açıklayacağız.

Müdrec162
Tanımı: Müdrec sözlükte bir seyi bir şeye girdirmek, eklemek an­
lamında Edrece (�yl) fiilinden ismi mefuldür.
Istılah anlamıyla Müdrec hadis: Senedin siyakı (ravi sırası) de­
ğiştirilen veya parantez açmadan metne ilave yapılmasına Müdrec ha­
dis denir. Müdrecu'l İsnad ve Müdrecu'l Metin- metin diye ikiye ayrılır.
Müdrecu'l İsnad: İki şekilde olur:
Şeyh (hadis hocası) hadisin senedini aktarırken bir nedenden do­
layı senetle ilgisi olmayan bir şeyler söyler. Orada hazır bulunan bazı
dinleyiciler de bu sözü de senedin bir parçası zannedererek bu şekilde
rivayet ederler.
Örnek:
İbn Mace'nin Sabit b. Musa ez-Zahid kıssasını rivayet ederken tah­
ric ettiği şu hadis: "Kimin gece namazı çok olursa yüzü gündüz güzel
olur."
Bunun aslı, Sabit b. Musa el-Abid ez-Zahid, Şureyk b. Abdullah
el-Kadi'nin yanına girdiğinde onun (el-Kadi'nin) şu sözüne denk geldi:
Bize el A'meş, Ebu Sufyan'dan, o Cabir'den şöyle rivayet etti: "Hz.
Peygamber dedi ki: . . . " ve Müstemlinin1 63 yazdırması için bir müddet
bekledi. Bu bekleme esnasında Sabit b. Musa'ya iltifat etmek, onun
takvasına ve zühdüne dikkat çekmek için şöyle dedi: "kimin gece na­
mazı çok olursa yüzü gündüz güzel olur." Fakat Sabit b. Kays bu sözün
adı geçen senedin metni olduğunu zannederek rivayet etti.

162 Nüzhtu'n-Nazar s.45; Teysiru Mustalahi'l-Hadis s.103; Ulumu'l-Hadis s.86; el-Ba'isu'l-Hasis s.73; Ted­
ribu'r-Ravi s.173
163 Hadis meclisi kalabalık olduğunda hocanın sesini uzakta oturanlara yüksek sesle ulaştıran kişidir.
Mustalahu'l-Hadis ilmi 1 35

Müdrecu'l Metin: Hadis metnine; parantez açmadan ya da o sözün


hadisten olmadığını belli edecek bir işaret koymadan yapılan ilavelerdir.
İdrac bazen hadisin evvelinde, bazen ortasında, bazen de sonunda olur.
Örnekleri:
1 - Hadisin başındaki Müdrec'e örnek: el-Hatib'in, Ebu Kutn ve
Şebbabe'den, onların Şu'be'den, onun Muhammed b. Ziyad' dan, onun
da Ebu Hureyre'den naklederek rivayet ettikleri şu hadis: Hz. Peygam­
ber buyurdu ki: "Abdestinizi tam alın, ateşten topuklara yazıklar ol­
sun". Bu hadiste "abdestinizi tam alın" kısmı Ebu Hureyre'nin sözü
olup, mudrectir. Zira Buhari'nin Adem'den, onun Şu'be'den, onun Mu­
hammed b. Ziyad'dan onun da Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre
hadisin aslı şöyledir: Ebu Hureyre şöyle demiştir: "Abdestinizi tam
alın, çünkü Ebu' l-Kasım (Resulullah s.a.v söyle buyurmuştur: "Ateşten
topuklara yazıklar olsun!"
Hatip el-Bağdadi der ki: "Ebu Kutn ve Şebbabe; Şu'be'den aldık­
ları bu hadisin rivayetinde hata yapmışlardır. Çünkü yadsınamayacak
kadar birçok muhaddis bu rivayeti Buhari'nin Adem'den aldığı şekliyle
aktarmışlardır."
2- Hadisin ortasındaki Müdrec' e örnek: Vahyin başlangıcı ile ilgili
Hz. Aişe'nin şu hadisi gibi: Hz. Peygamber Hira mağarasında gecelerce
tahannüs-yani taabbud- ederdi .. 164

.Yani taabbud ifadesi" Zühri'nin kelamı olup müdrectir"


3- Hadisin sonundaki Müdrec'e örnek: Ebu Hureyre'nin Merfu ri­
vayet olarak aktardığı şu hadis: "köle için iki ecir vardır, nefsim elinde
olana yemin ederim ki, Allah yolunda cihad, hac ve anneme iyilik ol­
masaydı köle olarak ölmeyi isterdim." 1 65
"Nefsim elinde olana yamin ederim ki" ifadesinden itibaren olan
kısım Ebu Hureyre'nin sözü olup mudrectir. Hz. Peygamber'in böyle
söylemiş olması mümkün değildir. Çünkü Resulullah'ın annesi kendi­
si henüz küçük iken vefat etmiştir. Hayatta olmadığı için ona bakması
mümkün değildir. Ayrıca o insanların en hayırlısı iken köle olmayı di­
lemesi mümkün değildir.
164 Buhari rivayet etmiştir.
165 Buhari rivayet etmiştir.
1 36 Hadis i lmine Giriş

Müdrec nasıl bilinir?


a. Başka bir rivayette müdrec olan yerin munfasıl olarak gelmesiyle,
b. Ravinin buna işaret etmesiyle,
c. Alan uzmanı hadis imamlarının bildirmesiyle,
d. Hz. peygamberin böyle bir şeyi söylemiş olmasının imkfuısızlığı ile.
İdracın hükmü: Hadisin manasından bir şeyi açıklamak amacı ile
idraca biraz müsamaha gösterilmiştir. Evla olan ravinin buna işaret et­
mesidir.
Ravinin kasıtsız hataen bunu yapmasında ise bir sakınca yoktur.
Ancak bu hata çoğalırsa ravinin zabtı ve itkanını zedeleyen bir durum
olur.
Raviden kasıtlı olursa hangi tür idrac olursa olsun Ehli hadis, fıkıh
ve usulcülerin ittifakı ile kesinlikle haramdır. Çünkü bu durumda Telhis
(iki ayn sözü birbirine karıştırma), Tedlis (yanlış yönlendirme) gerçek­
leşmekte ve sözü söyleyen kişiden başkasına nispet edilmiş olmaktadır.
Bu konudaki meşhur eserler:
a- el-Faslu li'l-Vasli'l-Müdrec fıl nakl, el-Hatib el-Bağdadi.
b- Takribu'l-Menhec bi Tertibi'l-Müdrec, İbn Hacer. Bazı ilave-
lerle birlikte Hatip Bağdadi 'nin eserinin özetidir.

Maklôb166
Maklub, sözlükte bir şeyi ters çevirme anlamındaki "Kalp" (�)
masdanndan ismi mefuldür.
Istılah anlamıyla Maklub hadis: Hadisin senedinde veya metnin­
de takdim veya tehirle bir lafzı başka lafız ile değiştirmektir.
Kısımları:
Maklubu's Senet ve Maklubu'l Metin diye iki ana kısma ayrılır.
Maklubu's Sened: İbdalin sadece senette gerçekleştiği hadis çe­
1.
şididir. Bu da iki şekilde olur:

166 Nüzhetu'n-Nazar s.47; Teysiru Mustalahi'l-Hadis s.107; Ulumu'l-Hadis s.91; el-Ba'isu'l-Hasis s.87;
Tedribu'r-Ravi s.191.
Mustalahu'l-Hadis İlmi 1 37

a. Ravinin adının öne alınıp babasının adının sonraya bırakılması.


Ka'b b. Murre'nin, Murre b. Ka'b şeklinde rivayet edilmesi gibi.
Hatip Bağdadi bu konuda "Ref'u'l İrtiyab fi 'l Maklubi mine'l Esmai
vel 'l Ensab"adlı bir eser telif etmiştir. Senedi farklı göstermek kastıyla bir
ravinin yerine başka bir ravinin getirilmesi: Örneğin "Salim" adlı raviden
gelen bir rivayeti ''Nafi" adlı raviden gelmiş gibi göstermek.
Örnek:
Hammad b. Amr en-Nuseybi'nin -Hadis uyduran bir kimsedir- el­
A'meş'ten, onun Ebu Salih'ten, onun Ebu Hureyre'den merfu olarak
rivayet ettiği şu hadis: "Müşriklerle bir yolda karşılaştığınızda önce se­
lam veren siz olmayın!" Bu maklub bir hadistir. Onu Hammad Maklub
etmiştir. A'meş'ten almış olduğu bu hadis aslında; Süheyl b. Salih'in;
babasından, onun da Ebu Hureyre'den rivayetiyle bilinir. Çünkü Müs­
lim Sahih'inde; Şu'be, Sevri, Cerir b. Abdulhamid ve Abdulaziz ed-Da­
reverdi'ni bu hadisi Süheyl'den aldığını rivayet etmiştir.
Bu kalbetme işini kasıtlı yapan kimselere "Hadis çalan" denir. An­
cak bazen güvenilir raviler de bu hataya düşebilmektedir. Fakat bu ra­
viler hadis uyduran kimseler gibi bu işi kasıtlı yapmazlar.
2. Maklubu'l-Metin: İbdalin hadis metninde gerçekleştiği kısım-
dır. Onun da iki şekli vardır:
a- Ravi hadis metninin bir kısmını takdim veya te'hir yapar.
Örnek:
Muslim'in Ebu Hureyre'den rivayet ettiği "Hiçbir gölgenin bulun­
madığı bir günde Allah yedi kişiyi kendi gölgesine alacaktır" diye de­
vam eden hadisin devamında gelen: "Sol elinin verdiğini sağ eli bilme­
yecek derecede gizlemesi" kısmı.
Bu kısım ravilerden birisi tarafından değiştirilmiştir. Bilinen ve doğ­
ru olan şekli şudur: "Sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek derecede

gizlemesi." İmam Malik; Muvatta'da, Buhari; Sahih'inde ve başkaları da


bu şekilde rivayet etmiştir. Zaten nafakada bilinen de sağ elin vermesidir.
b- Ravinin, bir hadisin metnini bir başka hadisin isnadına, onun isna­
dını da başka bir hadis metnine kanştınnasıdır. Bazı alimler ravilerin hıfz
derecesini ölçmek için bu yola başvurmuşlardır. Nitekim Bağdat alimleri
1 38 Hadis İlmine Giriş

İmam Buhari'yi bu şekilde bir imtihana tabi tuttular. Hatib El-Bağda­


ni'nin aktardığına göre, Bağdat uleması toplanıp yüz hadis hazırladılar.
Bu hadislerin metinlerini isnatlarıyla karıştırdılar. Bir hadisin metnini bir
başka bir hadisin isnadına; başka bir hadisin isnadını da bu hadisin met­
nine karıştırarak İmam Buhari'den sordular. İmam Buhari bu yüz hadisin
hepsini hiç bir hata yapmadan doğru şekli ile onlara okumuştur.

Kalb'in hükmü:
Maklub hadis merdut zayıf çeşitlerindendir. Ancak kalb etme sebe­
bine göre hükmü değişebilir. Kalb 'iğrab' kastıyla (senedi olduğundan
farklı göstermek) yapıldığında caiz değildir. Çünkü hadis değiştirilmiş
oluyor. Bu da uydurmacılann işlerindendir.

İmtihan maksadı ile yapılırsa; muhaddisin hıfz ve ehliyetini tes­


pit etmek amacı ile caizdir. Bu cevaz meclis dağılmadan önce maklub
edilen hadisin doğru şeklinin açıklanmasına bağlıdır. Eğer kalb; hataen
ve sehven yapılmışsa, yapan kişi mazurdur. Ancak bu hata çok olursa
ravinin zabtına halel gelir ve onu zayıf yapar.

el-Mezid Fi Muttasılı'l-Esanid167
Mezid kelimesi sözlükte ziyade (ö..ı\.:ıj) masdannın ismi mefulüdür.
Muttasıl daMunkatı'ın zıddıdır. Esanid ise isnadın çoğuludur.(�l....I :� ..ıU.J.. )
el-Mezid fi Muttasılı'l-Esanid ıstılahta şu anlama gelir: Zahiren
muttasıl gözüken bir senedin ortasına ravinin yaptığı ziyadedir.

Örnek:
İbnü'l-Mübarek'in şu rivayeti. Bize Süfyan; Abdurrahman b. Ye­
zid'den, o Büsr b. Ubeydillah'tan, o Ebu İdris'ten, o Vasile'den, o Ebu
Mersed'den Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu haber verdi: "Kabir­
lere oturmayın, onlara doğru namaz da kılmayın. " 168

Bu hadisteki ziyade Süfyan ve Ebu İdris isminde gerçekleşmiştir.


Hadisin ravilerinden Süfyan; İbnu'l Mübarek'den güvenilirlik bakımın­
dan daha aşağıdadır. Halbu ki az önceki senette Süfyan, İbnu'l Müba­
rek'in hadis hocası olarak gözükmektedir. Ayrıca güvenilir raviler bu ha­
disi İbnu'l Mübarek'in Ebu'l Yezid'den rivayet ettiğini söylemişlerdir.

167 Teysiru Mustalahi'l-Hadis s.110; Nuzhetu'n-Nazar s.48; el-Ba'isu'l-Hasis s.176; Tedribu'r-Ravi s.392.
168 Müslim ve Tirmizi rivayet etmiştir. İkisi de Ebu İdris'in ziyadesi ve hazfiyle aktarmışlardır.
Mustalahu'l-Hadis ilmi 1 39

Bazı alimler de açık bir şekilde İbnu'l Mübarek'in bu hadisi Süfyan'dan


aldığı bu hadisi "Haddesena" lafzıyla değil de "Ahberana" lafzıyla aldı­
ğını söylemişlerdir.
Ebu İdris adlı ravideki yanılgı ise şöyledir: İbnu'l Mübarek bu ha­
disi Ebu İdris 'ten aldığı konusunda yanılmıştır. Zira güvenilir raviler
Abdurrahman b. Yezid'den gelen bu rivayetin senedinde Ebu İdris'ten
söz etmediler. Çünkü bazı raviler Abdullah b. Busr'un Vasile adlı ravi­
den direk olarak duyduğunu rivayet etmişlerdir. Buhari ve başka bazı
hadis imamları bu senette İbnu'l Mübarek'in Ebu İdris konusunda hata
ettiklerini söylemişlerdir.
Ziyadenin reddedilip onu yapandan bir vehm olduğuna karar ver­
mek için iki şart gereklidir:
1 - Ziyade yapmamış olan ravilerin ziyade yapan raviden daha mut­
kin olması,
2- Ziyade yapılan yerde "Semi'tu" (�) lafzının tasrih edilmesi. 169
Bu iki şarttan biri veya ikisi yoksa ziyade kısmı tercih edilir ve ka­
bul edilir. Ziyadenin olmadığı isnad ise Münkatı rivayet sayılır. Ancak
buradaki İnkita gizli olduğundan bu kısma "Mürsel-i Hafi" denir. Bu
alanda el-Hatib el-Bağdadi "Temyizü'l-Mezid fi Muttasıli'l-Esanid"
diye bir eser yazmıştır.

Muzdarib170
Tanımı: Izdırab (yl�I) masdanndan ismi faildir. Durumun ka­
rışması ve düzeninin bozulması demektir.
Istılah anlamıyla Muzdarib hadis: Kuvvet bakımından eşit ancak
farklı vecihlerle rivayet edilen ve aralarında cem' imkanı olmayan; biri
diğerine tercih edilemeyen hadis demektir. Zaten cem yapmaya imkan
olsa ızdırab ortadan kalkar ve hepsiyle amel etme imkanı olur. Birini
tercih etme imkanı bulunsa racih ile amel edilir.

169 Zira hadis ilminde "Ahberena, Haddesena ve Semi'tu" gibi lafızlar farklı manada kullanılır. Örneğin
"Semi'tu" denildiğinde iki ravi aynı asırda yaşamış, mülaki olmuş ve biri diğerinden rivayeti bizatihi
·

duyarak almıştır anlamı çıkmaktadır. (Mütercim)


170 Nüzhetu'n·Nazar s.48; Teysiru Mustalahi'l-Hadis s.112; Tedribu'r-Ravi s.169; Ulumu'l-Hadis s.84; el
-Ba'isu'l-Hasis s. 72.
1 40 Hadis i lmine Giriş

Kısımlan:
Izdırab bazen senette bazen metinde olur. Ancak senette daha çok
meydana gelir.
a- Muzdaribü's-Sened: Örneği, Hz. Ebubekir'in şu hadisinde ol­
duğu gibi. Hz. Ebu Bekir: "Ya Resulallah, seni yaşlanmış görüyorum."
deyince Hz. Peygamber cevap verdi: "Beni Hud suresi ve kardeşleri
yaşlandırdı. " 1 7 1
Darekutni dedi ki: Bu hadis muzdaribdir. Sadece Ebu İshak tan­
kiyle rivayet edilmiştir. Bu hadis hakkında yaklaşık on yönden ihtilaf
edilmiştir. Kimi onu Mürsel olarak, kimi mevsul olarak rivayet etmiştir.
Bazısı Ebubekir'in Müsnedi, bazısı Sa'd'ın Müsnedi olarak aktarmıştır.
Tüın tariklerin ravileri de aynca sikadır. Bundan dolayı bir tariki diğe­
rine tercih etmek imkansız oluyor. Tüın bu hadisleri cem' etme imkanı
da yoktur. Bundan dolayı bu hadis Muzdarib'tir.
b- Muzdaribü'l-Metin: Örneği, Tirmizi'nin Şerik'den, onun Ebu
Hamza'dan, onun Şa'bi'den, onun Fatıma bt. Kays'dan rivayet ettiği
şu hadis: Resulullah'a (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em) zekat hakkında soruldu.
Şöyle cevap verdi: "Malda zekatın dışında da bir hak vardır." Halbuki
aynı senetle İbni Mace şu hadisi rivayet etmiştir: "Malda zekattan başka
hak yoktur"
El-Iraki dedi ki: "Burada tevil edilemeyecek derecede bir ızdırab
vardır."
Hükmü:
Zabtın olmadığı hissini uyandırdığından Müzdarib hadisin zayıf
olması gerekir.
Bu alanda İbn Hacer "el-Mukterab fi Beyani'l-Muzdarib" adlı bir
eser hazırlamıştır. Bu eserini Darekutni'nin el-İlel adlı kitabından ya­
rarlanarak ve bazı ilavelerde bulunarak yazmıştır.

171 Tirmizi rivayet etmiştir.


Mustalahu'l-Hadis ilmi 141

Musahhaf172
Tanımı: Sözlükte tashif ( iy.. 0i) masdarından ismi mefuldür. Sahi­
· ·

fe üzerinde hata yapmak demektir. Sahafi bazı harflerin birbirine ben­


zemesinden kaynaklanan kelime karışıklıklarını okuyup, tashih eden
kimsedir.
Denildi ki: İlmi sahifelerden/kitaplardan alan bir takım kimseler
çıktı. Bunlar kitaplardan okuduklarını ilim adamlarına sormuyorlardı.
Bundan dolayı birçok hataya düşüyorlardı. Bu kimseler için sahife oku­
yanlar ( 1_,i:..... ıli), sahifelerden rivayet edenler (�I ı:.F- IJJ.J), okuyu­
cular (w_,h.-...) denildi.
Istılah anlamıyla Musahhaf hadis: Güvenilir ravilerin rivayet et­
tikleri lafız ve manaya aykırı bir şekilde kelime üzerinde yapılan deği­
şikliktir.
Kısımları:
Musahhaf hadis tashifin yapıldığı yere göre ikiye ayrılır.
1- İsnadda Tashif: Örnek: Şu'be'nin "el-Avam b. Muracim"
(�1->") el-Kaysi'den, onun Ebu Osman en-Nehdi'den aldığı hadis.
Yahya b. Main burada tashif yaparak o ismin "el-Avam b. Muzahim"
(�IY.) olduğunu söylemiştir.
2- Metinde Tashif: Örnek: Zeyd b. Sabit'in naklettiği şu hadiste
.. �I � �I (Resulullah (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em) mescitte küçük bir
oda yaptı.) yerine İbn Lehia tashif yaparak �ı � Fi (Resulullah (sa/­
lal/ahu aleyhi ve sel/em) mescitte hacamat yaptı) şeklinde rivayet etmiştir.

Musabhaf hadis tashif nedeni yönünden de iki kısma ayrılır:


Yanlış görmeden kaynaklı tashif (çoğunlukla meydana gelen):
Yazının okuyanın gözünde, noktalardan veya yazının bozukluğundan
dolayı karışmasıdır. Örnek: " ... Jl_,.!ı l>6 \.:i..ı ""-+ilJ wt.:-.J r'ı....- l>6 burada
tashif yapılarak \.:i..ı kelimesi 4..!ı şeklinde nakledilmiştir.
Yanlış duymadan kaynaklı tashif: Hadis dinleyen kişinin ku­
laklarının iyi işitmemesi veya konuşanın uzakta olması vb. nedenler­
le gerçekleşir. Çünkü bazı kelimelerin sesi birbirne yakın olabiliyor.

172 Ulumu'l-Hadis s. 252; el-Ba'lsu'l-Hasis s. 170; Tedribu'r-Ravi s. 384: Nuzhetu'n-Nazar s. 49; Teysiru
Mustalahi'l-Hadis s.114.
1 42 Hadis ilmine Giriş

Asım el-Ahvel isminin Vasıl el-Ahdeb diye duyulması gibi Musahhaf


hadis, tashifin üzerinde gerkçekleştiği lafız ve mana itibariyle de ikiye
ayrılır:
1- Lafızda tashif: (çoğunlukla meydana gelen) Biraz önceki ör­
neklerdeki gibi.
2- Manada tashif: Ravinin lafzı olduğu hal üzere bırakması ancak
muradının dışında anlaşılacak şekilde açıklaması. Örnek: Ebu Musa
Muhammed b. el-Müsenna el-Anezi'nin (Aneze kabilesinden) şu sözü:
" Biz şerefli bir kavmiz, biz Aneze'deniz, Hz. Peygamber bize doğru
namaz kılmıştır." O, Hz. Peygamber'in kendi kabilelerine doğru namaz
kıldığı vehmine kapılmıştır. El-Aneze, ok gibi başlığı olan süngü ben­
zeri bir alettir ki, Hz. Peygamber açık alanda namaz kılarken onu sütre
edinirdi.
İbn Hacer de tashifi ikiye ayırmıştır. Yazının şeklinin aynı kalması
ancak bir veya birkaç harfin değiştirilmesi haline Tashif; harekelerin
değişmesine de Tahrif demiştir. Bu yeni bir ıstılahtır.
Ravinin tashif yapması çok olursa zabtı tehlikeye girer. Ancak az
tashif yapıldığında durum böyle değildir.
Bu alandaki meşhur eserler:
a- et-Tashif: Hafız Ali b. Ömer ed-Darekutni.
b- Islahu Hatai'l-Muhaddisin. Hamd b. Muhammed el-Hattabi.
et-Tashif ve't-Tahrif ve Şerhu ma yakau fih. Hasan b. Abdul-
c-

lah Ebu Ahmed el-Askeri.

Şaz ve Mahfuz1 73
Tanımları: Şaz sözlükte, tek kaldı anlamında (ı�) fiilinin ismi fai­
lidir. Cumhura göre münferid ve tek kalan anlamındadır.
Istılah anlamıyla Şaz hadis: İbn Hacer'e göre, güvenilir ravinin/
ravilerin kendisinden zabt yönünden daha zayıf olan raviden/ravilerden
muhalif rivayette bulunması veya bu ravileri tercih etıne sebebinin -ra­
vinin senedi Ali senet olursa vb.- bulunmasıdır.

173 Ulumu'l-Hadis s. 68-72; el-Ba'isu'l-Hasis s. 56; Tedribu'r-Ravi s. 533: Nuzhetu'n-Nazar s. 55; Teysiru
Mustalahi'l-Hadis s.117.
Mustalahu'l-Hadis ilmi 1 43

Mahfuz ise sözlükte, zabt anlamındaki hıfzın ismi mefulüdür. O yüz­


den şöyle denir: Hıfzı olan ravi hıfzı olmayan raviye nispeten hüccettir.
Istılah anlamıyla Mahfuz hadis: Tercih sebebi sayılan ravinin
daha güvenilir bir vasıfta olması, veya bir taraftaki ravilerin daha kala­
balık olması vb. nedenlerle Erceh (�)) ravilerin Racih (�I_;) ravilere
muhalif olarak yaptıkları rivayettir.
Örnek:
Şazlık senet veya metinde de olabilir.
1 - Seneddeki şazlığa ömek: Tirmizi, Nesai, İbn Mace'nin İbn Uyey­
ne'den onun Amr b. Dinar' dan, onun Avsece'den, onun İbn Abbas'tan
naklettiği şu rivayettir. "Hz. Peygamber döneminde bir adam vefat etti.
Azad ettiği kölesinden başka bir varisi de yoktu. Hz. Peygamber onun
mirasını ona verdi."
Tirmizi, Nesai, İbn mace senedleriyle İbn Cüreyc'den, o Amr b. Di­
nar' dan, o Avsece'den, o İbnAbbas'tan rivayet etti: "Bir adam vefat etti . . . "
Ancak İbn Uyeyne, Hammad b. Zeyd'de muhalefet edip bu hadisi
Amr b. Dinar' dan, o da Avsece'den aldı şeklinde rivayet. İbn Abbas'ı
zikretmedi. İbn Uyeyne, İbn Cüreyc, Hammad b. Zeyd sikadırlar. Ancak
Hammad; İbn Uyeyne ve İbn Cüreyc 'e muhalefet etti ve hadisi Mürsel
olarak rivayet etti. Halbuki o ikisi sahabiyi zikrederek hadisi Mevsul
(Muttasıl) olarak aktarmışlardı. O ikisi sayıca çok olduklarından tercih
edilir ve ona Mahfuz denir. Diğer hadise de şaz denir. 174
2- Metindeki şazlığa örnek: Ebu Davud ve Tirmizi 'nin Abdulva­
hid b. Ziyad'dan, onun el-A'meş'ten, onun Ebu Salih'ten, onun Ebu
Hureyre'den merfu olarak aldıkları şu hadis: "Biriniz sabah namazını
kıldıktan sonra sağ yanı üzerine uzanıp yatsın."
Beyhaki dedi ki: Abdulvahid bu konuda sayıca çok olanlara muha­
lefet etti. Muhaddislerin çoğunluğu bu uyuma hadisini Resululullah'ın
fiili hadisi olarak rivayet ettiler. Abdulvahid'in yaptığı gibi sözlü ola­
rak rivayet etmediler. Abdulvahid bu lafızla el-A'meş'in talebeleri olan

174 Üç tane senetten iki tanesi hadisi Muttasıl rivayet etmişken, bir tanesi de Mürsel olarak rivayet etmiş­
tir. Bu ravilerin hepsi de güvenilirdir. Bundan dolayı (aynı hadiste hem muttasıl hem munkatı senet)
muhalefet meydana geldi. Böyle bir durumda tercih sebebi sayılan ravllerin sayısı bir yerde daha
fazladır. O da bu hadisin Muttasıl olduğudur. Böylece bu hadislerden Muttasıl olduğunu söyleyenlerin
hadisi Mahfuz, Mürsel olduğunu söyleyenin hadisi de Şaz sayılır. (Mütercim)
1 44 Hadis ilmine Giriş

diğer sika raviler içinde tek kaldı. Abdulvahid tankiyle gelen hadis -o

sika olmasına rağmen- Şaz diye isimlendirilir. Diğer sikalann tarikle­


riyle gelenlere Mahfuz denir. Zira onlar sayıca çokturlar. Tercihe layık­
tırlar.

Şaz ve Mahfuzun Hükmü:


Şaz hadis merdut; mahfuz hadis makbuldür.

Cehaletü 'r-Rivi175
Tanımı: Cehalet sözlükte ilmin zıddı olan cehlin (�) masdandır. Ce­
haletü'r-Ravi ile kasdedilen de ravinin tanınmaması ve bilinmemesidir.

Sebepleri:
1 - Ravinin isim, künye, lakap, sıfat, soy, nesep vb. meşhur olduğu
özelliklerinin çok olması., Bunun yanında herhangi bir sebeple meşhur
olduğunun dışında bir özellikle zikredilmesi ve böylece onun başka bir
ravi zannedilmesi. Örnek Muhammed b. es-Saib b. Bişr el-Kelbi' nin
bazıları tarafından dedesine nisbet edilmesi, kimileri tarafından da
Hammad b. es-Saib olarak isimlendirilmesi, Ebu'n-Nadr, Ebu Said ve
Ebu Hişam gibi künyelerle anılması gibi.

2- Ravinin rivayetinin ve ondan rivayette bulunanların azlığı. Ör­


nek, Ebu' l-Aşra' ed-Darimi ki, tabiundandır ve Hammad b. Seleme dı­
şında kimse ondan rivayette bulunmamıştır.

3- İsminin tasrih edilmemesi. Ravinin: "Bana falan, bir şeyh veya


bir adam vb. haber verdi" şeklinde söylemesi.

Mechulün Tanımı:
Mechul, kendisi veya sıfatı bilinmeyen ravi demektir. Buna göre;

a- Mechulü'l-Ayn: İsmi bilinen ama kendisinden sadece bir ravi-


nin rivayette bulunduğu kişi. Sika olduğu tespit edilinceye kadar riva­
yeti kabul edilmez.

b- Mechulü'l-Hal: (Mestur) kendisinden iki veya daha çok kişinin


rivayette bulunduğu ancak si.kalığı tespit edilmeyen ravidir. Doğru olan
görüşe göre böyle birinin rivayeti reddedilir.

175 Tedribu'r-Ravi s. 210; Ulumu'l-Hadis s. 100; Teysiru Mustalatıi'l-Hadis s.119; Nuztıetu'n-Nazar s. 51.
Mustalahu'l-Hadis ilmi 1 45

c- Mübhem: Hadiste ismi açıklanmayan kişi. Rivayeti, ismi biline­


ne kadar kabul edilmez. İbham lafzı tadil ile zikredilse bile. Bana sika
rivayet etti gibi. Doğru olan görüşe göre kabul edilmez.

Cehaletin Sebepleri Konusunda Meşhur Eserler:


1- Môdıhu Evhami'l-Cem'i ve't-Tefrik. El-Hatib el-Bağdadi.
Ravinin sıfatlarının çokluğu hususunda hazırlanmış bir eserdir.

2- el-Vuhdan. İmam Müslim. Ravinin rivayetinin azlığı hususun­


da hazırlanmış bir eserdir.

3- el-Esmaü'l-Mübhemetü fı'l-Enbai'l-Muhkeme. Hatib el-Bağ­


dadi. Ravinin isminin kapalı kaldığı yerler hususunda hazırlanmış bir
eserdir. .

Bid'at176
Tanımı: Bid'at Geçmişteki asıl şeklinden farklı olarak gelen şeydir.
Istılah anlamıyla Bid' at: Hz. Peygamber 'den sonra din konusunda
şer ' i bir dayanağı olmadan ortaya çıkarılmış şeydir.

Çeşitleri:
Bid'at Mükeffıre ve Müfessika diye ikiye ayrılır.

1 - Bid' at-ı Mükeffıre: onunla amel eden kişinin küfre düştüğü bi­
dattır. Böyle bir bidatı işleyen kişi, dinin zaruri prensiplerinden müte­
vatir bir emri inkar eden veya aksine inanan kişidir. Böylesinin rivayeti
reddedilir.

2- Bid'at-ı Müfessika: Onunla amel eden kişinin fasık olduğu bi­


dattır. Bu bid'atı işleyen asla tekfir edilemez. Doğru olan görüşe göre
böylesinin rivayeti iki şartla kabul edilir:

a- Bid' atinin propagandacısı olmamalı.

b- Bid' atine rağbet ettirecek şeyi de rivayet etmemeli.

176 N uzhetu'n-Nazar s.53; Ulumu'l-Hadis s.103; el-Ba'isu'l-Hasis s. 100; Tedribu'r-Ravi s.216; Teysiru Mus­
talahi'l-Hadls s.123.
1 46 Hadis ilmine Giriş

Suu'l-Hıfz
Tamını: Seyyiü'l-Hıfz: Hatalarına karşı isabetli taraftan tercih edi­
lemeyen kişidir.

Suu'l-Hıfz iki çeşittir:


1- Ravi ile beraber hayatının başından itibaren devam eden çeşit ki,
böylesinin rivayeti merduttur. Bazı alimlerin görüşüne göre böylesinin
haberi şaz diye isimlendirilir. 1 77

2- Ravide yaşlılık, görme duyusunun zayıflaması, kitaplarının yan­


ması gibi sonradan meydana gelen sebeplerle oluşan çeşit ki, böyle ra­
viye Muhtalit1 78 denir. Rivayeti de şu açıklamaya binaen alınır.

a- lhtılat'tan önceki rivayetleri makbuldür.

b- lhtılattan sonraki rivayetleri merduttur.

c- Ihtılattan önce veya sonra olduğu tespit edilememiş rivayetler


için, tespit edilene kadar tevakkuf edilir.

Söyleyenine Nisbetle Hadisin Kısımları


Hadis; söyleyenine nispetle bazen makbul bazen merduttur. Bu iti-
barla dört kısma ayrılır.

1 - Kudsi Hadis. Daha önce bahsi geçti .


2- Merfu
3 - Mevkuf

4- Maktu'

Merfu m9
Tamını: Merfu sözlükte; "koydu, bıraktının" zıddı olan ( e;9.J) "yük­
seltti" fiilinin ismi mefulüdür. Yüksek makam sahibi olan Hz. Peygam­
ber 'e nisbet edildiği için böyle isimlendirilmiştir.

177 Küçük yaştan itibaren ezberde tutma problemi yaşayan, ravileri ayırt edemeyen vb. (M ütercim)
178 Muhtalit: karıştıran demektir. Yaşlılıktan vb. nedenlerden dolayı rivayetlerde bütünlük yetisini kaybe­
den kimsedir. (Mütercim)
179 Nuzhetu'n-Nazar s.56-69; Teysiru Mustalahi'l-Hadis s.128; Tedribu'r-Ravi s. 109; Ulumu'l-Hadis s.41;
el-Ba'isu'l-Hasis s.45.
Mustalahu'l-Hadis ilmi 1 47

Merfu Hadis ıstılahta; ister açık bir şekilde ister hükmi bir şekil­
de; ister sahabe tarafından isterse tabiin tarafından; ister senedi muttasıl
olsun isterse de munkatı olsun; Resulullah'a (sal/al/ahu aleyhi ve sel/em)
nispet edilen her türlü söz, fiil, takrir ve sıfattır.

Çeşitleri:
Bu tanımdan Merfu hadisin sekiz çeşidi ortaya çıkmaktadır. Söz,
fiil, takrir ve sıfat. Merfu hadisin bu her dört kısmı tasrihan veya hük­
men gelebilir.

Örnekleri:
1- Tasrihan Kavli Merfu'a örnek: Sahabinin: "Hz. Peygamber ' in
şöyle dediğini işittim, Resulullah bize şöyle haber verdi, Hz. Peygam­
ber dedi ki, Hz.Peygamber'den şöyle dediği nakledildi, vb."

2- Tasrihan değil de Hükmen Kavli Merfu: Sahabinin --İsrailiyat


haberleri hariç- geçmiş ümmetlerle ilgili, yaratılışın başlangıcı, pey­
gamberlerle ilgili veya gelecekle ilgili bir konuda söylediği söz. Kıya­
met alametleri ve ahiret durumları gibi.

Sahabinin: "Biz şöyle emredildik, şundan nehyedildik veya şunu


yapmak sünnettendir" şeklindeki sözleri de bu kapsama girer.

3- Tasrihan Fiili Merfu: Sahabinin: "Hz. Peygamber 'i şöyle ya­


parken gördüm, Hz. Peygamber şöyle yapardı" şeklinde naklettiği ha­
dis.

4- Hükmen Fiili Merfu: İctihada mecal olmayan bir konuda saha­


binin yaptığı bir fiil ki, bunu kendinden yapmadığı ve Hz. Peygamber
kaynaklı olduğu bellidir. Buhari 'nin şu rivayeti gibi: "İbn Ömer, İbn
Abbas dört burudluk1 80 bir mesafeye gittikleri zaman namazlarını kısal­
tırlar ve oruç tutmazlardı."

5- Tasrihan Takriri Merfu: Sahabinin: "Hz. Peygamber'in huzu­


runda şöyle yaptım, falan sahabi Hz. Peygamber 'in huzurunda şöyle
yaptı ve Hz. Peygamber uygun gördü, bir şey demedi vb." şeklinde
naklettiği hadis.

180 Burd: İki menzil arasındaki mesafe, konaklama yeridir. Her burd 12 mil mesafesi kadardır. Bir mil 1.60
km'dir. 12 mil 19.2 km'dir. Böylece dört Burd 76.8 km etmektedir. (Mütercim)
1 48 Hadis ilmine Giriş

6- Hükmen Takriri Merfu: Sahabinin: "Hz. Peygamber zamanın­


da sahabe şöyle yapardı" demesi gibi.

7- Tasrihan Vasfi Merfu : Hz. Peygamber 'in sıfatlarından birinin


zikredilmesi. Hz. Ali'nin şu rivayetinde olduğu gibi : "Hz. Peygamber
ne uzun ne de kısaydı" "Hz. Peygamber O, insanların en güler yüzlüsü,
, en yumuşak tabiatlısı ve en arkadaş canlısı idi."18 1

8- Hükmen Vasfi Merfu: Sahabinin şöyle ifadeleri buna delalet


eder: "Bize şu helal kılındı, şu haram kılındı." Doğal olarak helal veya
haram kılan kişi Hz. Peygamber olmalıdır. Bunun bu kategoride de­
ğerlendirilmesi fiilin failinin sıfatı oluşu itibariyledir. Zira helal veya
haram kılan Hz. Peygamber' dir. Tahlil ve tahrim yetkisi onundur.

Mevkuf
Tanımı: Mevkuf sözlükte vakf (UiJ) masdanndan ismi mefuldür.
Zira ravi hadisi sahabide durdurduğu için böyle isimlendirilmiştir.

Mevkuf hadis ıstılahta, İsnadı ister muttasıl, isterse de munkatı


olsun sahabeye nispet edilen her türlü söz, fiil ve takrirdir.

Örnekleri:
1- Kavli Mevkuf: Ravinin şöyle demesi: "Hz. Ali dedi ki: "İnsan­
lara bilecekleri, anlayacakları şeyleri anlatın, haber verin. Onların Al­
lah'ı ve Resulünü yalanlamalarını ister misiniz?" 1 82

2- Filli Mevkuf: Buhari ' nin şöyle demesi gibi: "İbni Abbas teyem­
3
müm ile imamlık yaptı." 1 8

3- Takriri Mevkuf: Tabiundan birinin şöyle demesi gibi: "Saha­


beden birinin yanında şöyle yaptım, o da yadırgamadı. Mevkuf hadis;
Sahih, Hasen ve Zayıf da olabilir. Mevkuf hadis delil değildir. Zira o,
sahabenin sözleri ve fiilleridir. Sabit olsalar bile zayıf bazı hadisleri tak­
viye edebilir.

181 Tirmizi rivayet etmiştir.


182 Buhari rivayet etmiştir.
183 Buhari rivayet etmiştir.
Mustalahu'l-Hadis ilmi 1 49

Maktu'
Tamını: Maktu' sözlükte "kesti" manasına (�") fiilinin ismi me­
fulüdür.

Maktu' hadis ıstılahta, İster muttasıl isterse de munkatı olsun Ta­


biin veya tabiinden sonraki kuşaktan birine nispet edilen her türlü söz
ve fiildir.

Maktu ile Munkatı arasındaki fark: Maktu' metnin sıfatlann­


dandır. Munkatı isnadın sıfatlanndandır. Maktu' hadis tabiin veya daha
sonrakilerin sözlerindendir. Sened muttasıl da olabilir. Munkatı'a gelin­
ce bu hadisin muttasıl olmadığını ifade eder. Metinle ilgisi yoktur.

Bazı muhaddisler -Şafii ve Taberani gibi- Maktu lafzını Munkatı


için kullanırlar. Bu meşhur olmayan bir ıstılahtır. Öyle görünüyor ki,
bu tanımlama hadis ıstılahlannın istikrar bulmasından önce olmuştur.
Daha sonra Maktu' terimi Munkatı ' dan farklı olarak anlam kazanmıştır.

Örnekleri:
1- Kavli Maktu' : Hasan el-Basri'nin, bid' at ehli bir kimsenin ar­
kasında namaz kılmakla ilgili şu sözü gibi: "arkasında namaz kıl, bidatı
kendinedir. " 1 84

2- Fiili Maktu' : İbrahim b. Muhammed b. el-Münteşir'in şu sözü


gibi: "Mesn1k, ailesi ile arasına bir perde çekmiş, namazına/ibadetine
yönelmişti. Onları dünyalarıyla haşhaşa bırakmıştı . " 1 85

Mevkuf ve Maktu'nun geçtiği kaynaklar:


1 - Mevkuf ve Maktu' rivayetler en çok şu eserlerde bulunur; İbn
Ehi Şeybe'nin Musannef' i,

2- Abdurrezzak'ın Musannef' i,

3- İbn Cerir, İbn Ehi Hatim ve İbnü' l-Münzir' in tefsirleri.

184 Buhari rivayet etmiştir.


185 Ebu Nuaym, el-Hilye'de nakletmişti r.
1 50 Hadis İlmine Giriş

Ziyadetü 's-Sika186
Ziyedetu's-Sika'dan maksat; sika bir ravinin bir hadiste başka sika
ravilerin rivayet ettiklerine ziyade olarak gördüğümüz lafızlardır. Hadis
imamları bu çeşide önem vermişlerdir. Onlardan bazıları:
a. Ebubekir Abdullah b. Muhammed b. Ziyad en-Neysaburi,
b. Ebu Nu'aym el-Curcani,
c. Ebu'l-Velid Hassan b. Muhammed el-Kureşi,

Ziyadenin meydana geldiği yer ve durumları:


Ziyade olan kelime veya cümle metin veya isnatta -Mevkuf rivaye­
ti Merfu; Mürsel rivayeti de Mevsul yapmakla- olabilir.
Ziyade:
a. Bazen bir şahıstan olur. Bir rivayette eksik bir rivayette ise ziya­
de yapar.
Bazen de iki şahıstan olur. Birinin getirdiği rivayet diğerine nispe­
ten eksik veya fazla olur.
Hükmü:
İbnü's-Salah ve ona tabi olarak İmam Nevevi ziyadeyi kabul ve
redd açısından üç kısma aynmışlardır:
1- Sikalann rivayet ettiğiyle ters düşmeyen ziyade. Bu kısmın hük­
mü makbuldür. Çünkü o sika, adil ravinin münferid olarak rivayet ettiği
müstakil hadis hükmündedir.
2- Sikalann rivayet ettğine ters düşen ziyade: Aralarını cem yapa­
mayacak şekilde bir tearuz bulunmasıdır ki, onu kabul etmekle, diğer ri­
vayetin reddedilmesi gerekir. Bu kısım, ziyadeli olan ile çeliştiği için iki
rivayet arasında tercihi gerektirir; racih makbuldür, mercuh merduttur.
Sikaların rivayet ettiğine bir çeşit aykırı düşen ziyade. Mutlakı
3-
takyid veya umum olanı tahsis etmek gibi. Doğru olan görüş bu kısmın
da makbul olduğudur.

186 Ulumu'l-Hadis s.77; Nuzhetu'n-Nazar s.26; Tedribu'r-Ravi s. 156; Teysiru Mustalahi'l-Hadis s.137.
Mustalahu'l-Hadis İlmi 151

Metinde ziyadeye örnekler:


1 - Kendisinde çelişme olmayan ziyadenin örneği: İmam Müs­
lim 'in, Ali b. Müshir 'den, onun el-A'meş'ten, onun Ebu Rezin ve Ebu
Salih'ten, onların Ebu Hureyre'den naklederek rivayet ettikleri ve ' fel­
yurıkhu' (-<l.>.ıli) ziyadesini köpeğin yalaması hadisinde aktarmaları gibi.
el-A'meşin talebelerinde diğer hafız olan alimler, bu kısmı zikretme­
diler, onlar sadece şöyle rivayette bulundular: "köpek sizden birisinin
kabını yaladığında onu yedi kere yıkasın." 'felyurıkhu' (içindekini
döksün) kelimesinin ziyadesi sika bir ravi olan Ali b. Müshir'in tefer­
rüd ettiği makbul bir haber konumundadır.
2- Çelişen ziyadeye örnek: "Arefe günü" ziyadesi. "Arefe günü,
kurban günü, teşrik günleri, biz ehli İslam'ın bayramıdır, o günler yeme
ve içme günleridir." 1 87 Bu hadis bütün tariklerinde "Arefe günü" kısmı
olmadan aktarılmıştır. Onu Musa b. Ali b. Rebah babasından, o da Ukbe
b. Amir' den böyle rivayet etmiştir. 1 88 Bu ziyade rivayet ile diğeri ara­
sında tercih yapılır ve ziyade olan kısım kabul edilmez
3- Çelişmenin olduğu ziyadeye örnek: İmam Müslim'in Ebu Malik
el-Eşca'i' den, onun Rıb'i'den, onun Huzeyfe'den aktardığı şu hadis:
" . . . Yeryüzü tamamiyle bize mescid kılındı, toprağı da bize temiz kı­
lındı." Ebu Malik Sa'd b. Tank el-Eşca'i "toprağı" ziyadesiyle teferrüd
etmiştir. Diğer raviler hadisi "yeryüzü bize mescid ve temiz kılındı"
şeklinde rivayet etmişlerdir.
Şafii ve Maliki uleması bu tür ziyadenin kabul edilmesi görüşünde­
dirler. Doğru olan da budur.
Hanefilere gelince onlar ziyadeyi muarız ziyade kabilinden hükmün
değiştiği bir unsur olarak gördüklerinden bu tür ziyadelerde tercih yoluna
gitmişlerdir. . Bu yüzden buna benzer ziyadeyle amel etmemişlerdir.

İsnadda ziyadenin hükmü:


İsnatta ziyadeden kastımız; Mevkuf'un Merfu, Mürsel'in Mevsul
yapılmasıdır. Bu durumda Merfu rivayet ile Mevkuf rivayet; Mevsul
rivayet ile Mürsel rivayet tearuz etmiş oluyor. Bu ziyadenin kabul ve
reddi konusunda alimler ihtilaf etmişlerdir.

187 Yeme-içme günlerinden ma ksat, bu günlerde oruç tutulmaz demektir. (Mütercim)


188 Tirmizi, Ebu Davud ve başkaları tahric etmiştir.
1 52 Hadis İ lmine Giriş

a- Fuk:aha ve Usulculerin Cumhuru ziyadeyi kabul görüşündedirler.

b- Ashabu' l-Hadisin çoğu ziyadeyi red görüşündedirler.

· c- B azı Ashabu' l-Hadis tercih yapma görüşündedirler. Buna göre


çoğunluk: veya daha iyi hıfz tercih sebebi olacaktır.

Örnek: "Velisiz nikah olmaz" hadisi. Bunu Yunus b. Ebu İshak


es-Sebi ' i, oğlu İsrail ve Kays b. er-Rebi ' , Ebu İshak'tan Müsned ve
Muttasıl olarak rivayet ettiler. Süfyan es-Sevri ve Şu'be b. el-Haccac
Ebu İshak'tan Mürsel olarak rivayet ettiler.

Mütabi', Şahid ve Onlara Ulaşma Yolu (İtibar)189


Örnek:
Resulullah' ın "ay 29 gündür, hilalı görünceye kadar oruç tutmayın,
onu görünceye kadar da bayram yapmayın, size kapalı gelirse (yani bu­
lut vs. dolayı hilalı göremezseniz) onu takdr edin."

Bu hadisi Malik, Buhari, Müslim, Nesai ve İbn Huzeyme rivayet


etmiştir.

Malik'in talebeleri, hocaları Malik'ten, o Abdullah b. Dinar ' dan, o


Abdullah b. Ömer ' den, o da Hz. Peygamber ' in şöyle dediğini nakletti:
" . . . size kapalı gelirse takdir edin."

Şafii Malik'ten, o Abdullah b. Dinar 'dan, o Abdullah b. Ömer ' den


Hz. Peygamberin şu sözüyle nakletti: " . . . size kapalı gelirse süreyi otu­
za tamamlayın."

Abdullah b. Seleme el-Ka'nebi, Malik'ten, o Abdullah b. Di­


nar 'dan, o Abdullah b. Ömer ' den Hz. Peygamberin şu sözüyle rivayet
etti : " . . . size kapalı gelirse süreyi otuza tamamlayın."

Asım b. Muhammed, babası Muhammed b. Zeyd' den, o dedesi Ab­


dullah b. Ömer 'den Hz. Peygamberin şu sözüyle rivayet etti: " . . . size
kapalı gelirse otuza tamamlayın."

Muhammed b. Huneyn İbn Abbas 'tan Hz. Peygamberin şöyle dedi­


ğini nakletti: " . . . size kapalı gelirse sureyi otuza tamamlayın."

189 Ulumu' l·Hadis s.74; Tedribu'r·Ravi s.153; Nüzhetu'n-Nazar s.30; Teysiru Mustalahi'l-Hadis s.141.
Mustalahu'l-Hadis İlmi 1 53

Muhammed b. Ziyad Ebu Hureyre' den Hz. Peygamberin şöyle de­


diğini nakletti: " . . . size kapalı gelirse Şa'banı otuza tamamlayın"

Burada bazı durumları var:

1 . Bazıları Şafü'nin İbn Ömer ' den "süreyi otuza tamamlayın" laf­
zıyla gelen rivayette Şafü'nin teferrüd ettiğini zannettiler.

2. Alimler araştırdılar, metin ve senetleri kontrol ettiler ve şu tes­


pitleri yaptılar.

a- el-Ka'nebi senedin başından İbn Ömer ' e kadar Şafü ile, "otuza
tamamlayın" lafzı üzerinde müşareke etti.

b- Muhammed b. Zeyd, Şafü'nin şeyhinin şeyhi ile İbn Ömer' den


"otuza tamamlayın" lafzı üzerinde müşareke etti.

3 . Alimler araştırdılar, metin ve isnadları inceleyip şu sonuçlara


vardılar.

a. Şafii Muhammed b. Huneyn, Şafü'nin şeyhinin şeyhiyle aynı


lafızla müşareke etti . Ancak İbn Abbas'ta lafız; "Süreyi otuza tamamla­
yın" şeklinde değişti. 190

b. ŞafüMuhammed b. Ziyad, Şafü'nin şeyhinin şeyhiyle aynı la­


fızla rivayet etti. Ancak Ebu Hureyre ' de lafız; "size kapalı gelirse Şa­
ban'ın süresini otuza tamamlayın"şeklinde değişti.

Sonuç olarak Şafi 'nin rivayeti Garib değildir. Zira ister İbni
Ömer' den ister başka sahabiden olsun aynı lafız veya mana ile başka
ortak rivayetler de gelmiştir.

Mütabi' ve Şahid'in tanımı


Aynı sahabiden rivayet edilmiş olması şartıyla; lafzen veya manen
bir hadisin başka raviler tarafından rivayet edilmesine Mütabi' denir.

Sahabe ravisi farklı olması şartıyla; lafzen veya manen bir hadisin
başka raviler tarafından rivayet edilmesine ise Şahid denir.

Şafü'ye göre Sahabide müşareket iki kısımdır. Şafü;

a. Senedin başından itibaren müşareket devam ediyorsa Mütabaati


Tamme denir.
190 "Sayıyı otuza tamamlayın" cümlesinin Arapçası iki şekilde rivayet edildi. l bni Abbas: (� •�1 1�)
lafzı ile; Şafi'nin hocasının hocası ise (� •�1 1�) lafzıyla rivayet etti. (Mütercim)
1 54 Hadis İlmine Giriş

b. Senedin başından başlamıyorsa Mütabaati Kasıra denir.

Buna göre:

1. Mütabii veya Tabi' : Sözlükte "uygun düştü" manasında


'tabe 'e 'nin (t:ıl:i) ismi failidir.

Istılahta, Ferd gözüken bir hadisin Iafzen veya manen başka ra­
viler tarafından da rivayet edilmesidir. Ancak aynı sahabeden gelmesi
gerekiyor.

2. Şahid: Sözlükte şehadetten (e..ı�) ismi faildir. Ferd takviye edici


başka bir aslı daha olduğunu gösterdiği için böyle isinlendirilmiştir. Şa­
hidin davalının sözünü takviye edip desteklemesi gibi.

Istılahta, Ferd gözüken bir hadisin Iafzen veya manen başka ravi­
ler tarafından da rivayet edilmesidir. Ancak bu hadisin farklı sahabeden
gelmesi gerekiyor.

3. Mütabaat: Sözlükte "uygun düştü" anlamında tabee'nin (t:ıl:i)


mastarıdır. Mütabaat; müvafakat demektir.

Istılahta: Hadis rivayetinde ravinin başkasıyla müşakeret etmesi­


dir. İki çeşittir.

a. Mütabaati Tamme: Ravi için müşareketin senedin başından iti­


baren olmasıdır.

b. Mütabaati Kasıra: Ravi için müşareketin isnadın ortasında olma-


sıdır.

4. İtibar:
Sözlükte ' i 'tebere ' (fa l) fiilinden mastardır.

Sözlükte: Aynı cinsten benzerlerinin olup olmadığını öğrenmek


için yapılan araştırmadır.

Istılahta, Rivayet açısından infirad eden bir hadisin başka rivayet­


lerinin de olup olmadığını öğrenmek için yapılan araştırmadır. Bu araş­
tırma sonucunda Mütabi ve Şahid ortaya çıkar. 191

191 Bir hadisin benzer rivayetlerini araştırmaya i tibar; şayet benzer rivayeti var ve sahabe ravisi de aynı ise
buna mutabi, sahabe ravisi farklı ise buna şahid denir. (Mütercim)
-10-

TAHAMMÜL İLE EDA YOLLARI VE SİGALARI ı 92

Tahammül yollarından maksat; hadisin şeyhlerden alınma şekilleri­


dir.(Takrir usulü, dinleme usulü, kitabından takip ederek vb.)

Eda siğalanndan maksat; Muhaddisin, hocasından hadis alırken


veya talebelerine hadis aktarırken kullandığı lafızlardır. Örneğin "işit­
tim, bana söyledi vb" (�I · ��1 , � h · �)
Hadis tahammülünde (alırken )doğru olan görüşe göre, Müslüman
ve baliğ olma şartı yoktur. Ancak bu ikisi eda (aktarırken) için şarttır.
Müslüman veya baliğ olmadan önce tahammül ettiği rivayetleri eda et­
mesi kabul edilir. Ancak baliğ olmayana nispetle temyiz yaşı şarttır.
Bazı alimler bunu 5 yaş ile tahdid etmişlerdir. Ancak temyiz konusunda
söyleneni anlayıp cevap verebiliyorsa, bu temyiz sayılır, değilse sayıl­
maz. Böyle bir çocuğun hadis dinlemesi sahihtir.

Hadis tahammül yollan 8 tanedir. sema' - şeyhe kıraat- icazet -


münavele-kitabet- i ' lam- vasiyet- vicade. ('öj�)'I ,�\ � �1.J.ll •tl......ı
(ö.l�_,ll ,�_,ll 'r'"k. )'I ,��\ ,�Jü...11
Şimdi bunların her birini açıklayacağız.

1 - Sema': Şeyh okur, talebe dinler. Şeyh hıfzından veya kitabından


okur, talebe de sadece dinler ya da dinleyip yazar. Sema' cumhurun ya­
nında tahammül yollarının en önemlisidir. Eda lafızları: "İşittim, bana
söyledi" (�h ' �)

192 Tedribu'r-Ravi s.236; Ulumu'l-Hadis s.118; Nüzhetu'n-Nazar s.76; Teysiru Mustaahi'l-Hadis s.158.
1 56 Hadis ilmine Giriş

Eğer ravi cem ederek "İşittik, bize söyledi" (\.ti� U...)...


' derse bu
durumda başkasıya beraber işittiğini gösterir. Nadir durumlarda cemi
sigasının azamet için kullanılmasına rağmen bu böyledir.

2- "Bana dedi, bana hatırlattı" (.) .fi°J ' .) J\!) sözlerine gelince bun­
lar müzakere esnasındaki dinleme manasına gelir. Şeyhe Kıraat, mu­
haddislerin çoğu arz olarak isimlendirir. Talebe şeyhinin rivayetlerini
okur, şeyh ondan düzeltmek için dinler. Talebenin okuması veya baş­
kasının okuyup onun dinlemesi farketmez. Kıraatin hıfz veya kitaptan
olması da farketmez. Şeyhin hıfzından okuyana mütabi olması veya ki­
tabının aslını tutması veya başka bir sikanın tutması da farketmez.

Kıraatin, Sema ile eşit mi ondan düşük mü ondan yüksek mi olduğu


hususunda ihtilaf edilmiştir. Doğru olan görüş Sema' dan daha düşük ol­
duğudur. Eda lafızlarından en güzelleri 'kara'tu ala fulan'(� ı)c. ı.:..ıl..))
"Falan kimseye okudum" veya 'kuria aleyhi ve ene esma'u' fe ekerre
bihi . ' (� .J!'iJ. �l ulJ .ı.:k .J!')
� "Onun yanında okundu. Ben de dinliyor­
dum. Hoca bunu ikrar etti."

Bundan sonra kıraat lafzıyla mukayyed Sema lafızları gelir. 'Hed­


�\..) \.ti�) gibi. Muhaddislerin yanında bu
desena kıraaeten aleyh' (.ı.:ık
duruma kısaca ' ahberena' (Llfal) lafzının kullanılması yaygındır.

3- İcazet: Lafız veya yazıyla rivayete izin vermektir. Şeyhin; tale­


belerinden birine : "benden şunu rivayet etmene izin verdim" şeklinde
söylemesidir.

Çeşitleri:
a- Şeyhin muayyen için muayyene izin vermesi: (Kısmi icazet) "Sana
Sahih-i Buhari için icazet verdim" demesi gibi. Bu en efdal şeklidir.

b- Şeyhin muayyen için muayyen olmayan rivayete izin vermesi:


"Benden işittiklerini rivayet etmene izin verdim" demesi gibi.

c- Şeyhin muayyen olmayan için muayyen olmayan rivayete izin


vermesi: "Zamanımda yaşayanlara işittiklerimi rivayete izin verdim"
demesi gibi.

d- Şeyhin meçhul için meçhul olan rivayete izin vermesi: Birçok


sünen kitabını rivayet etmiş olan hocanın, "sana Sünen kitabını rivayet
Tahammül ile Eda Yol ları ve Sigaları 1 57

etmene izin verdim" demesi gibi. Ya da bu isimde birçok kişi varken


Muhammed b. Halid ed-Dımaşki'ye izin verdim demesi gibi.
e- Mevcud olana tabi olan ma'duma icazet vermesi: "Falana ve
onun doğacak çocukarına icazet verdim" demesi gibi. Ya da falanın do­
ğacak çocuklarına icazet verdim demesigibi.
Birinci çeşit İcaze cumhurun cevaz verdiği şekildir. Onunla amel
edilmiş olup sahih olan odur. Ancak diğer çeşitlere gelince onlarda çok
ihtilaf edilmiştir. Çoğu batıl sayılmıştır.
Bu yolla alınan hadislerin eda lafızları şöyledir: "Bana falan
icazet verdi, bana icazet ile haber verdi, bana icazet ile tahdis etti
vb "(o.)·1..:.. ..1 ulı.i. l ı o .)·1..:.. .. 1 u�· l ıo.)·1..:.. . 1 �.ı:ı.. ı u· ::ıı.s c.rı .J· 1..:.. .l)
. .

4- Münavele: İki çeşittir.


a- İcazetli Münavele: Mutlak anlamda en yüksek icazet çeşididir.
Şeyhin talebesine kitabını verip: "bunlar benim falandan rivayetimdir
benden rivayet edebilirsin" demesi neticesinde kitabın temlik olarak kal­
ması veya emanet bırakılıp istinsah edilmesidir. Bu şekilde rivayet caiz­
dir. Bu çeşit tahammül; Sema ve Kıraat'ten daha aşağı mertebededir.
b- İcazetsiz Münavele: Şeyhin talebesine kitabını verip sadece:
"bu benim duyduklarımdır" demekle yetinmesidir. Doğru olan görüşe
göre bu şekilde rivayet caiz değildir.
Bu çeşitle nakledilen rivayetlerde eda lafızları şunlardır: Bana (yaz­
dıklarını) vererek icazet verdi, bana (yazdıklarını) verdi, bana münave­
le ve icazet ile tahdis etti, bana münavele haber verdi vb. h.rU4-l .J �.J\..j
jj.JU... u�l ıöj'-?J_, �_,U... �.ı:ı.. ı �_,U)
5- Kitabet: Şeyhin hazır olan veya olmayan talebesine işittiklerini
rivayet etmesi için kendisinin yazması veya yazdırmasıdır. İki çeşittir:
a- İcazetli Kitabet: "Yazdıklarımı rivayet etmene izin verdim vb."
bir ifade kullanır. Bu şekilde rivayet sahihtir. İcazetli Münavele seviye­
sindedir.
b- İcazetsiz Kitabet: Bazı hadisleri talebesine yazıp ona gönder­
mesi, ancak rivayetine izin vermemesidir. Hükmü konusunda ihtilaf
edilmiştir. Bazıları caiz görmezken, bazıları da kendisine yazılan kişi­
nin yazanın hattını tanıması durumunda cevaz vermişlerdir.
1 58 Hadis İlmine Giriş

6- İ'lam: Şeyhin, talebesine hadisin veya kitabının falandan Se­


ma'ı olduğunu bildirmesi ancak onun rivayetine izin vermemesidir.
Hükmü konusunda ihtilaf edilmiş olup; bazıları caiz görmüş, bazıları
da caiz görmemişlerdir. Eda lafızları: "Şeyhim şu rivayeti bana bildirdi
vb." (l� � �I)

7- Vasiyyet: Şeyhin ölüm döşeğinde veya sefere çıkarken bir kişiye


kitaplarından birini rivayet etmesi için vasiyet etmesidir.

Bazıları buna cevaz vermişse de doğru olan görüşe göre caiz de­
ğildir.

Eda lafızları: "Falan bana şu rivayeti vasiyet etti, falan bana vasiyet
ile tahdis etti vb." (�J � �:.::... d� � �J ı,r-))

Vicade: Vecede'nin (�J) masdarıdır. Talebenin, tanıdığı bir şey­


hin yazdığı rivayet(ler)i bulmasıdır. Ondan Sema' olmadığı gibi ortada
bir İcazet de yoktur. Böyle bir rivayet Munkatı sayılır. Ancak az da olsa
Muttasıl senet olma ihtimali de vardır. Eda lafızları: "Falanın yazısıyla
buldum, falanın yazısıyla okudum" deyip senedi ve metni vermesi gibi.
( I� ü)ij � d.) ' � � .:ı�J)
Mislehü ile Nahvehü (o� J ..ı..li.) Arasındaki Fark
Bazen muhaddis hadisi bir isnad ile rivayet eder, sonra da başka bir
isnad daha getirir ve sonunda şöyle der: "Mislehü, Nahvehü." Acaba
ikisi aynı anlama mı gelir?

Muhakkik alimlerin üzerinde oldukları görüşe göre ikisi (-ill... J a�)


farklıdır. Hadisin iki isnatta da aynı lafızla olduğunu bilinceye kadar
"Mislehü" demesi caiz değildir. Hadis ikinci isnatta birinci isnaddaki­
nin manasıyla aynı, ancak lafızları farklı ise "Nahvehü" demesi caizdir.

Muhaddis hadisi bir isnadla nakledip ardından başka bir isnad geti­
rirse (metni getirmeksizin) bitiminde "Mislehü" der; ikincinin isnadı ile
yetinip birincinin isnadından sonra onun lafzını getirmiştir.

Ancak güzel olan bu iki yönteme de başvurulmamasıdır.

Bazı alimler "Nahvehü" değil de "Mislehü'y"e cevaz vermişlerdir.

Şeyh hadisin isnadını zikredip metninden sadece bir kısımı zikreder-


se ve "zekere'l-hadis" (�I fa) Hadisi söyledi veya "zekere'l-hadis
Tahammül ile Eda Yolları ve Sigaları 1 59

bitülih" Hadis böyle devam ediyor. . (.U� �ı fa) derse; burada ravi
.

ondan hadisi tamamıyla ve uzun şekliyle rivayet ediyor demektir. Bu


şekilde yapılması "Mislehü ve Nahvehü" yönteminin kullanılmasından
daha kötüdür. Muhaddis, hocasının kendisine verdiği bu hadisi gerektiği
yerde açıklaması gerekir: Hocası kendisine: " . . . Hadis böyle devam edi­
yor. . . ) dedikten sonra kendisinin: "Bu hadisin uzun şekli böyle böyle­
dir . . . " Diye hadisi getirmesi gerekir.

İlmü'l-Mustalah (Hadis Usulü) alanında meşhur eserler


1 - el-Muhaddisü'l-Faslı Beyne'r-Rav1 ve'l-Va1, Ebu Muhammed
el-Hasan b. Abdurrahman Hallad er-Ramehürmüz1 (ö.360) Ancak bu
eserinde bütün usul konularını işlememiştir.

2- Ma'rifetu Ulfunu'l-Had1s, Ebu Abdillah Muhammed b. Abdillah


el-Hakim en-Neysabfui, (ö.405) Konulan tertipli ve düzenli bir şekilde
işlememiştir.

3 - el-Müstahrec ala Ma'rifeti Ulumi'l-Hadis, Ebu Nuaym Ahmed


b. Abdillah el-İsbahan1, (ö.430) Hakim'in eserinde ele almadığı konu­
lan alıp işlemiştir.

4- el-Kifaye fi İlmi'r-Rivaye, el-Hatib el-Bağdadi, (ö.463)

5- el-Cami' Liahlaki'r-Ravı ve Adabi's-Sami ' , el-Hatib el-Bağdadi.

6- el-İlma' ila Marifeti Usuli'r-Rivaye ve Takyidi's-Sema', el-Kadı


İyaz el-Yahsubl (ö.544)

7- Mala Yesau'l-Muhaddise Cehlüh, Ebu Hafs Ömer b. Abdülme­


cid el-Meyancı, (ö.580)

8- Ulumu'l-Hadis, İbnü's-Salah (ö.643) Bu kitap "Mukaddimetu


İbnü's-Salah" diye meşhur olmuştur. Bu alandaki en iyi en sistemli
eserlerden olup Hatib ve daha önceki eserlerdeki ıstılahları toplamış ve
kendisinden sonra gelen eserlere kaynaklık etmiştir. Birçok muhtasarı
ve üzerinde yapılan manzum çalışma bulunmaktadır. Üzerinde birçok
tenkit çalışmaları da yapılmıştır.

9- Et-Takrib ve't-Teysir li Marifeti Süneni'l-Beşiri'n-Nezir, İmam


Nevev1, (ö.676) İbni Salah'ın Ulumu'l-Hadis'ine ihtisardır.
1 60 Hadis i lmine Giriş

1 0- Tedribü'r-Ravi Şerhu Takribi'n-Nevevi, es-Suyuti, (ö.9 1 1 ) Tak­


rib' in şerhidir.

1 1 - Nazınü'd-Dürer fi İlmi'l-Eser, Zeynuddin el-Iraki (ö.806) tara­


fından hazırlanmış manzum bir eserdir. "Elfiyetü'l-Iraki" diye meşhur­
dur. İbni Salah'ın Ulumu'l-Hadisi'ni manzum hale getirmiştir. Üzerin­
de birçok şerh vardır. İki şerhi bizzat müellife aittir.

1 2- Fethu'l-Muğis fi Şerhi Elfiyeti'l-Hadis, es-Sehavi (ö.902)


Iraki'nin Elfiye'si üzerindeki en güzel şerhtir.

1 3- Fethu'l-Baki ala Elfıyeti'l-Iraki, Zekeriya b. Muhammed b. Ah­


med b. Zekeriya el-Ensari (ö.925)

1 4- Nuhbetu'l-Fiker fi Mustalahi Ehli'l-Eser, İbn Hacer (ö. 852).


Muhtasar bir cüzdür. Ancak en güzel ve sistemli muhatasarlardandır.
Kendi müellifi onu "Nüzhetü'n-Nazar" diye şerhetmiştir. Başka şerh­
leri de mevcuttur.

1 5- el-Manzilmetü'l-Beykfiniyye, Ömer b. Muhammed el-Beykuni


(ö. 1 080) Meşhur faydalı manzumlardandır. Üzerinde şerhler yazılmış­
tır. Şerhu'z-Zerkani bunlardan biridir.

1 6- Kavaidü't-Tahdis, Muhammed Cemalüddin el-Kasımi, (ö. 1 332)

1 7- Teysirü Mustalahi'l-Hadis, Mahmud et-Tahhan, çağdaş bir mü­


elliftir, Allah onun ömrüne ve ilmine bereket versin. Kitabı bu konudaki
en kolay ve kullanışlı eserlerdendir. 1 93

193 Müellifin kendi eseri olan Mebahis fi Ulumi'I Hadis adlı eser de ilave edilebilir. Bu eser bir anlamda
Tahhan'ın, Teysiri Mustalah'ul Hadis eserinin biraz daha anlaşılır hale gelmiş şeklidir. İki eserin tertibi
ve konular içinde değindiği meseleler neredeyse aynıdır. (Mütercim)
- 11 -

TAHRİC İLMİ VE İSNAD ARAŞTIRMALARI

Tahric, sözlükte bazı manalara gelir. Buradaki en yakın anlamı,


"yerinden ve durumundan ortaya çıktı, ayrıldı, zuhur etti vb."dir.
İhrac da böyledir. "Bir şeyi ibraz etti, izhar etti" anlamında ' ahre­
ce'ş-şey'e' ("�' c;:Y..l) denir.
Mahrec; ismi mekan olup çıkma yeri demektir.

Ahrece ' l- hadise ve Harrecehu ('4-.J.i.J �ı c;:Y..l): Hadisi insanlar


için izhar etti, onu ortaya çıkardı demektir.

Istılahta Tahric; Senediyle birlikte bir hadisin asli kaynaklardaki


yerine işaret etmek, ihtiyaç durumunda da onun derecesini söylemektir.

Tahricin Tarihi
İlk alimlerimizin sünnet kaynaklarına vukufiyetleri geniş idi. On­
lardan birine bir hadis zikredildiğinde, o hadisin sünnet kitaplarındaki
yerini bilmeleri zor olmuyordu. Bu işe verilen önem zayıflaynca ha­
dislerin yerlerini bilmek zorlaştı ki, bu hadisler şer-i ve diğer ilimlerde
alimlerin delil alma kaynaklarıydı. Bazı alimler uyandılar; bazı kitap­
ların hadislerini tahric ettiler, o hadislerin asıl kaynaklarındaki yerine
işaret ettiler. Tariklerini zikrettiler. Sahih ve zayıf olup olmadıklarını
açıkladılar. Bu aşamadan sonra Tahric kitapları ortaya çıktı. En meşhur
Tahric eserleri şunlardır:

1 . Tahricu Ehadisi 'l-Mühezzeb: Muhammed b. Musa el-Hazımi


eş-Şafii (ö. 548). el-Muhezzeb kitabı Şafii fıkhına dair bir eserdir. Ebu
İshak eş-Şirazi yazmıştır.
1 62 Hadis İlmine Giriş

2. Tahricu Ehadisi'l-Muhtasari'l-Kebir libni'l-Hacib, Muhammed


b. Ahmed Abdulhadi el-Makdisi (ö.744)

3 . Nasbu'r-Raye Liehadisi'l-Hidaye li'l-Merğinani, Abdullah b.


Yusuf ez-Zeyla'i. (ö.762)

4. Tahncu Ehadisi'l-Keşşaf Li'z-Zemahşeri. ez-Zeyla' i.194

5 . el-Bedru'l-Munir fi Tahrici'l-Ehadisi ve'l-Asfui'l-Vakıa fi'ş-Şer­


hi'l-Kebir Li'r-Rafi'i. Ömer b. Ali b. el-Mülakkin (ö.804)

6. el-Muğni an Hamli 'l-Esfar fi 'l-Esfar fi Tahrici ma fi' l-İhyai Mi­


ne'l-Ahbar. Abdurrahman b. el-Huseyn el-Iraki (ö.806)

7. Tahricu'l-Ehadisi'l-Leti Yuşiru İleyha't-Tirmizi fi Külli Bab.


el-Iraki.

8. el-Telhisu'l-Habir fi Tahrici Ehadisi Şerhi'l-Vecizi'l-Kebir


Li'r-Rafi 'i. Ahmed b. Ali b. Hacer el-Askalani. (ö. 852)

9. ed-Diraye fi Tahrici Ehadisi'l-Hidaye. İbn Hacer.

1 0 . Tuhfetu'r-Ravi fi Tahrici Ehadisi'l-Beydavi. Abdurrauf Ali


el-Münavi (ö. 1 03 1 )

Örnek:
et-Telhisu'l-Habir kitabından bir örnek;

İbn Hacer dedi ki: Hz. Ali' den rivayet edilen şu hadis: Abbas (radi­
yal/ahu anhu), Hz. Peygamberden; zamanı gelmeden önce zekat verme­
nin hükmünü sordu. Hz. Peygamber ona izin verdi."

Bu rivayeti Ahmed, Ashabu 's-Sünen, Hakim, Darekutni ve Beyha­


ki; el-Haccac b. Dinardan, o el-Hakem'den, o Hucciyye b. Adiy'den, -o
da Hz. Ali' den almıştır.

Tirmizi ise İsrail'den, o el-Hakem'den, o Hıcr el-Adevi'den, o da


Hz. Ali' den almıştır.

Darekutni, el-Hakem noktasındaki ihtilafı zikretti. Mansur'un


el-Hakem'den, onun el-Hasen b. Müslim b. Yennak'tan onun da Hz.
Peygamber 'den Mürsel olarak naklettiği rivayeti tercih etmiştir. Aynı
şekilde Ebu Davud da tercih etmiştir.

194 lbn Hacer' in de el-Keşşaf'ın hadislerinin tahrici hususunda el-Kafiü'ş-Şafi eseri vardır.
Tahric İlmi ve isnad Araştırmaları 1 63

Beyhaki dedi ki: "İmam Şafii der ki: "Hz.Peygamberden rivayet


edildiğine göre Abbas'ın mallarının zekatı vaktinden önce verilirdi"
hadisi sabit mi değil mi bilmiyorum. Ebu'l Buhturi'nin de Hz. Ali'den
aldığı rivayet bunu desteklemektedir. Hz. Peygamber dedi ki: "İhtiyaç­
larımızın çoğaldığı bir zamanda Abbas'tan iki yıllık zekatı zamanından
önce aldık." Bu hadisin ravileri güvenilirdir. Ancak senet munkatı 'dır.
Başka rivayetlerde ise Hz. Peygamberin Hz. Ömer'e şöyle dediği riva­
yet edilmiştir: "Abbas'ın mallarının zekatını bir yıl erkene aldık." Ebu
Davud Et-Tayalisi bu hadisi Ebi Rafi' den rivayet etmiştir. 1 95

Tahric Yolları
Tahricin birçok yolu vardır. Burada sadece önemlilerine değineceğiz.
Birinci Yol: Hadisin sahabeden olan ravisini bilinmesiyle ilgili yol:
1 - Bir hadisin Sahabe ravisini bildiğimizde üç tür eserden araştırma
yaparak bu hadisi bulabiliriz. Müsnedler: Bunlar her sahabinin hadis­
lerini bir arada verir. Sahabe ismi bilindiği sürece onun rivayet ettiği
hadis veya hadisler bu eserlerde kendi isminin altında zikredilir.
2- Mu'cemler: Bu eserlerin tertibi; sahabe, şeyhler (hadis hocaları)
veya beldelere göre alfabetik bir şekilde hazırlanmıştır. Sahabe ismini
bilmek onun rivayet ettiği hadisleri bulmakta kolaylık sağlar.
3- Etraf kitapları: Etraf türü eserlerde müellifler genellikle sahabe
müsnedi tertibini esas alarak alfabetik olarak hadislerin baş kısmını ya­
zar. Hadise müracaat eden kişi hadisin baş tarafını biliyorsa bu eserlerin
işaret ettiği asıl kaynaklara başvurup hadisin tamamını bulabilecektir.
İkinci Yol: Hadisin ilk lafzını bilinmesiyle yapılan tahric.
1 - Bu eserlerden istifade edilir: Dillerde hadis diye meşhur olmuş
rivayetleri derleyen kitaplar. Mesela; Suyuti'nin ed-Dureru'l-Müntesire
fi'l-Ehadisi'l-Müştehire'si; İbn Hacer'in el-Leali'l- Mensure fi'l-Eha­
disi'l-Meşhure'si; Sehavi'nin el-Mekasidu'l-Hasene fi Beyani Kesirin
Mine'l-Ehadisi'l-Müştehire ale'l-Elsine'si; İbnü'd-Deybe' eş-Şeyba­
ni'nin Temyizu't-Tayyib Mine'l-Habisi Fi ma Yeduru ala Elsineti 'n-Na­
si Mine'l-Hadis'i; Acluni'nin Keşfu'l-Hafa ve Muzilu'l-İlbas An ma
İştehere mine'l-Ehadisi ala Elsineti'n-Nas.

195 et-Talhisü'l-Habir, s.162-163.


1 64 Hadis ilmine Giriş

2- Alfabetik olarak tertip edilmiş kitaplar. Örnek; Suyuti'nin el-Ca­


miu's-Sağir min Ehadisi'l-Beşiri'n-Nezir.

3- Alimlerin belli kitaplar için hazırladığı fihrist türü kitaplar. Ör­


nek; Tokadi'nin Miftahu's-Sahihayn'ı; Ahmed el-Gummari'nin Mifta­
hu't-Tertib li Ehadisi Tarihi 'l-Hatib'i; SeyyidAbdulaziz el-Gımmari'nin
el-Buğyetu fi Tertibi Ehadisi'l-Hilye; Muhammed Fuad Abdulbaki'nin
Fihris li Tertibi Ehadisi Sahihi Muslim. Yine onun Fihris li Tertibi Eha­
disi Süneni İbni Mace ve Miftahu Muvatta-i Malik'i.

Üçüncü yol: Hadis metninden-özellikle de az kullanılan- bir ke­


limeden yola çıkılarak yapılan tahric.
Bu konuda el-Mu'cemu'l-Mufehres li Elfazi'l-Hadisi'n-Nebevi
kitabından istifade edilir. Bu eser Kütüb-i Sitte, Ahmed'in Müsned'i,
Malik'in Muvatta'ı, Darimi'nin Müsned'ini esas alır. Bunu bazı müs­
teşrikler hazırlamıştır. Hollanda Leıden üniversitesinde Arap dili profe­
sörü olan Wensink (ö. 1 939) tarafından neşredilmiştir. Eserin basımında
Muhammed Fuad Abdulbaki de yardım etmiştir.

Dördüncü yol: Hadisin konusuna bağlı olarak yapılan tahric:


Hadisin konusu bilindiğinde onun bab ve konulara göre hazırlan­
mış tasnif eserlerinde tahric edilmesi mümkündür. Bu konuda Miftahu
Künuzi 's-Sünne adlı kitaptan çokça yararlanılır. Bu kitap konulara göre
tertip edilmiş modem bir fihristtir. Bunu Wensink hazırlamıştır. 1 4 kita­
bı esas alan bir çalışmadır.

14 kitap şunlardır:

1 . Sahih-i Buhari
2. Sahih-i Müslim
3 . Süneni Ebu Davud
4. Camiu't-Tirmizi
5 . Sünen-i Nesai

6. Sünen-i İbni Mace


7. Muvatta
8. Ahmed'in Müsned'i
9. Ebu Davud et-Tayalisi 'nin Müsnedi.
Tahric İlmi ve lsnad Araştırmaları 1 65

1 O Sünen-i Darimi
1 1 . Müsned-i Zeyd b. Ali
1 2 . Siretu İbn Hişam
1 3 . Meğazi'l-Vakidi
1 4. Tabakatu İbn Sa'd.

Müsteşik yazar bu eseri on yılda hazırlamıştır. Daha sonra Muham­


med Fuad Abdulbaki Arapçaya tercüme etmiş ve neşretmiştir. Bu onun
dört yılım almıştır.

İsnad Araştırmaları
İsnat araştırmalarından maksat şudur: Senette geçen her bir ravinin
biyografisini ortaya koymak, hangisinin kuvvetli, hangisinin zayıf ravi
olduğunu ve gerekçelerini tespit etmek, senedin muttasıl veya munkatı
olduğunu açığa çıkarmak, ravilerin doğum yerleri, vefat tarihlerini bul­
mak, Cerh ve Tadil' e müteallık vesair meseleleri tespit etmektir.
Bu incelemeden sonra hadisin isnadı hakkındaki hüküm tespit edi­
lir. Mesela, "isnadı sahihtir" veya "isnadı zayıftır" ya da "isnadı mev­
zudur" denilir.
Hadisin metni hakkındaki hükme gelince, bu durum daha başka
hususlara ihtiyaç duyar. Örneğin hadisin metninde, ona zarar verecek
şazlık veya illet var mı? Bu durum göz önüne alınarak hadisin metni
hakkındaki hükmü verilir. "Bu hadis sahihtir" veya "zayıftır" dememiz
gibi. Bu sadece isnad hakkında hüküm vermekten daha zor ve daha
ince bir iştir. Bu işi ancak bu alanda uzun zaman çalışmış ve çok çaba
sarfetmiş alimler yapabilir.
Bu incelemelerde - Cerh-Ta'dil ve Rical kitaplarından yararlanılır.
Cerh-Ta'dil ve Rical tarihini işlerken bu alandaki meşhur eserlerden
bahsetmiştik.
Meşhur imamların sened ve metinlerinde inceleme yaptıkları ha­
disleri tekrar incelemeye gerek yoktur. Buhari, Muslim, sahih olduğu
kanıtlanmış Müstehraç türü eseler, İbni Huzeyme ve İbni Hibban'ın
Sahihaynı, Buhari ve Müslim üzerine yapılan Müstedrek türü eserler,
Meşhur muteber Sünenler gibi alimlerin sıhhatlerine ittifak ettiği eser­
ler ve diğerleri . . .
1 66 Hadis İlmine Giriş

İsnad ve Onunla İlgili Durumları96


İsnat konusunda ilim adamlarının peşine düştüğü bir takım husus­
lar vardır. İlim adamları bu tür isnatlara durumlarına göre isimler ver­
mişlerdir. Bazıları şunlardır:

Ali ve Nazil İsnad


Tanım:
Ali İsnad, daha fazla ravisi olan, başka bir senede nispetle ravi
sayısı az olan seneddir.

Nazil İsnad: Ravi sayısı daha az olan bir senede nispetle ravi sayısı
çok olandır.

Uluvvun kısımları: (Ali İsnat)


Ali İsnat iki kısma ayrılır. Uluvv-i Mutlak, lUuvv-i Nisbi.

Uluvv-i Mutlak: Hz. Peygamber'e ulaşan senedinin ravi sayısı,


yine Hz. Peygamber' e ulaşan başka bir senedin ravi sayısına göre daha
az olan isnaddır. Sened sahih ise Ali İsnadın en kıymetlisi olur.

Uluvv-i Nisbi: Senedin ravi sayısı hadis imamlarından birisine nis­


betle az olan seneddir. Şu'be, el-A'meş, İbn Cüreyc, es-Sevri, Malik,
eş-Şafii, el-Buhari, Müslim vb gibi . . . Sonrasında Hz. Peygamber ' e ka­
dar ravi sayısı çok olsa bile.

Bunun kısımları vardır. Muvafakat, Bedel, Müsavat, Musafaha.


1- Muvafakat: Musannifın şeyhlerinden birisine başka bir senet­
le ancak daha az sayıyla ulaşmaktır. Örnek: Buhari Kuteybe'den, o
Malik'ten bir hadis rivayet eder. Eğer biz onun tariki ile rivayet eder­
sek Kuteybe ile aramızda sekiz kişi olur. Eğer bu hadisi Ebu'l-Abbas
es-Serrac- Buhari'nin şeyhlerinden birisidir- tan, o da Kuteybe'den (bu
kanalla) alırsak Kuteybe'yle aramızda yedi kişi olur. Bu durumda Bu­
hari 'nin hocasına daha az sayıdaki bir senetle ulaştığımız için Muvafa­
kat meydana gelmiş olur.

2- Bedel: Musannifin herhangi bir şeyhinin şeyhine (hocasının ho­


casına)başka bir senetle ancak daha az sayıyla ulaşmaktır. Örnek: Bir

196 Nüzhetu'n-Nazar s.69-71; Tedribu'r-Ravi s.358 vd.


Tahric ilmi ve İsnad Araştırmaları 1 67

önceki isnadın başka bir tarikle el-Ka'nebi'ye -Buhari'nin şeyhinin


şeyhidir.- onun da Malik'ten bu kanala ulaşması. Ka'nebi Kuteybe'den
bedel olur.

3- Müsavat: Musannıflardan birisinin isnadıyla beraber ravilerin


sayısının eşit olması. Mesela Nesai bir rivayette bulunuyor. Onunla Hz.
Peygamber arasında on bir ravi var. Başka bir isnatla aynı hadisi aldığı­
mızda bizimle Hz. Peygamber arasında on bir kişi var. Bu durumda biz
Nesai ile ravi sayısı bakımından eşit oluyoruz.

4- Musafaha: Senedin başından sonuna kadar sayı bakımından


musannıfın talebelerinden birisinin senediyle eşit olmasıdır. Musafaha
diye isimlendirilmesi şundandır. Genellikle musafaha karşılaşan iki kişi
arasında olur. Önceki örnekte biz Nesai ile sanki karşılaşmış ve musa­
faha etmiş gibi oluruz.

Nüzulün Kısımları: (Nazil İsnat)


Ali İsnad 'ın kısımlanmn her birinin karşısında Nazil İsnadın da kı­
sımlan vardır. . Ali zıddıyla bilinir ki, o da Nazil'dir. Ali İsnat; hatası az
ve sıhhate en yakın olduğu için rağbet edilendir. Çünkü her ravinin hata
yapması muhtemeldir. Senetteki raviler çoğaldıkça, senet uzadıkça hata
ihtimali de artıyor. Azaldığında da bu durum azalır.

Nazil İsnatta, Ali İsnatta olmayan bir meziyet, yani ricali daha sika,
daha hafız, daha fakih olma durumu var ise, o zaman Nazil İsnat daha
evla olur.

Alimler Ali isnatlara önem vermişler ve es-Sülasiyat (ı.::.ı��I) ismi­


ni verdikleri cüzler tasnif etmişlerdir. Bununla; musannif ve Hz. Pey­
gamber arasında üç ravinin olduğu senetleri kastetmişlerdir. Örnek:

1 . Sülasiyatü'l-Buhari, İbn Hacer.


2. Sülasiyatu Ahmed b.Hanbel, es-Sefarini.

Müselsel1 97
Tanım: Müselsel "silsile" kelimesinin (�) ismi mefulüdür. Bir
şeyin bir şeye bağlanması demektir.

197 Nüzhetu'n-Nazar s.76; Ulumu'l-Hadis s.248; Teysiru Mustalahi'l-Hadis s.185.


1 68 Hadis i lmine Giriş

Istılah anlamıyla Müselsel Hadis: İsnatta geçen ravilerden her bi­


rinin bir sıfat, bir durum , bir söz ya da fiili birbirlerinin peşisıra aynı
şekilde aktarmalarıdır.
Örnek:
1 - Muaz b. Cebel'in şu hadisi: Hz. Peygamber ona şöyle demiştir;
"Ey Muaz, ben seni seviyorum. Her namazdan sonra "Ya rabbi, Seni
anmak, sana şükretmek ve sana güzelce kulluk etmek için bana yardım
et!" de. Bu hadis her ravinin bir diğerine "ben de seni seviyorum, şöyle
de"198 lafzıyla aktarılmıştır. 199
2- Ebu Hureyre'nin hadisi: Ebu'l-Kasım elimi tuttu ve dedi ki: "Al­
lah yeryüzünü cumartesi günü yarattı." Her ravi rivayet aldığı kişiden
"elini tutarak" bu hadisi aktannıştır.200
3- Enes'in hadisi: Hz. Peygamber buyurdu ki: "Kul kadere; hayrına
ve şerrine, tatlısına, acısına inanıncaya kadar imanın tadına ulaşamaz.
Hz. Peygamber sakalını tuttu ve: "kadere; hayrına, şerrine, tatlısına,
acısına iman ettim" dedi.
Her ravi. "kadere; hayrına, şerrine, acısına, tatlısına iman ettim"
sözünden sonra sakalını tutarak bu hadisi rivayet etmiştir. 20 1
Rivayetin kendisinde veya rivayeti alma şeklinde tezahür eden sıfa­
tın teselsülü: Her ravinin "Falan kimseden dinleyerek aldım, bana falan
kimse haber verdi, bana falan kimse söyledi vb" diyerek rivayet etmesi.
İsnadlann çoğunda bu teselsül vardır.
Müselsel hadisleri bilmenin faydası: Ravilerin zabtının ne kadar
güçlü olduğunu bilmemize yardımcı olur. Bu alandaki meşhur eserler
1 . el-Müselselatü'l-Kubra, Suyuti. 85 hadisi içerir.
2. el-Menahilü's-Silsile fı'l-Ehadisi'l-Muselsele, Muhammed Ab­
dulbaki el-Eyyubi. 2 1 2 hadis içerir.

198 Bu hadisi rivayet eden raviler Hı.Peygamberin Muaz b. Cebel'e söylediği gibi iltifat etmişler. Böylece
tüm raviler hadiste geçen bir durumu bir diğer raviye aktarmışlar. Bu duruma Müselsel denir.(Müter­
cim)
199 Ebu Davut aktarmıştır.
200 Hakim, Marifetu Ulumi'l-Hadis'te nakletmiştir.
201 Hakim, Marifetu Ulumi'l-Hadis'te nakletmiştir.
Ta hric İlmi ve isnad Araştırmaları 1 69

Rivayetü '1-Ekabir Ani'l-Esağir202


Tanım: Ekabir; ekber'in (Y.\.Sl ı .fi.I) çoğuludur. Esağir ise esğar'ın
(_;C.t.....I ,�I) çoğuludur. Kast edilen büyüklerin küçüklerden rivayetidir.
Istılahta, bir şahsını yaş ve tabaka olarak veya ilim ve hıfz bakımın­
dan kendisinden daha aşağıdaki birisinden rivayette bulunmasıdır.
Örnek:
1 . Sahabenin Tabiinden rivayeti. Abadile'nin203 Ka'bu'l-Ahbar'dan
rivayeti gibi.
2. Tabiinin Tabiller Etbaı Tabiinden rivayeti: . Yahya b. Said el-En­
sari'nin Malik'ten rivayeti gibi.
3 . Yaş olarak değil de itibar olarak daha büyük birinin diğerinden
rivayeti : Malik'in İbn Dinar' dan rivayeti gibi.
İtibar ve yaş olarak daha büyük birisinin diğerinden rivayeti: .
4.
Berkani 'nin el-Hatib ' den rivayeti gibi.

Bu ilmi bilmenin faydası


a- Kendisinden rivayet alınanın raviden daha faziletli, (hocanın ta­
lebeden) olduğunun zannedilmemesi. Çünkü genelde böyledir.
b- Sennedde değişiklik olduğu zannedilmesin diye. Çünkü normal­
de küçükler büyüklerden rivayette bulunur.

Rivayetu'l-Aba Ani'l-Ebna 204


Tanımı: Hadisin senedinde oğlundan rivayette bulunan bir babanın
olmasıdır. Örnek: Abbas b. Abdulmutalib'in, oğlu el-Fadıl'dan Hz. Pey­
gamber'in Müzdelife'de iki namazı cem ettiğine dair hadisi alması gibi.

Rivayetü'l-Ebna Ani'l-Aba205
Tanımı: Hadisin senedinde babasından rivayette bulunan bir oğlun
bulunmasıdır.

202 Ulumu'l-Hadis s.276; Tedribu'r-Ravi s.423; Nüzhetu'n-Nazar s.73; Teysiru Mustalahi'l-Hadis s.189.
203 Abadile: Abdullah ismini taşıyan bazı sahabilerdir. Abdullah ibni Abbas, Abdullah ibni Ömer, abdulah
b. Zübeyr ve Abdullah b. Amr b. As. (Mütercim)
204 Tedribu'r-Ravi s.431; Nüzhetu'n-Nazar s. 73
205 Tedribu'r-Ravi s.433; Nüzhetu'n-Nazar s. 73
1 70 Hadis İ lmine Giriş

Örnek:
1 - Ebu' l-Aşra' ın babasından rivayeti gibi.206
2- Amr b. Şuayb'ın babasından, onun da dedesinden rivayet etmesi gibi.

O, Amr b. Şuayb b. Muhammed b. Abdullah b. Amr b. el-As' dır.


Amr ' ın dedesi Muhammed'dir. Ancak alimler araştırma ve inceleme
sonucu "ceddih" kelimesindeki zamirin Şuayb ' a raci olduğunu tespit
etmişlerdir. "Ceddihi" den maksat meşhur sahabi Abdullah b. Amr' dır.

Müdebbec ve Rivayetü'l-Akran207
Akran'ın tanımı: sözlükte "arkadaş" demek olan "karin'in" (0!.)I ı.J:!_))

çoğuludur.

Istılahta: Yaş ve isnad noktasında birbirine yakın olanlardır. İsnaddaki


yakınlıktan maksat; aynı tabakadan olan şeyhlerden hadis almalarıdır.

Rivayetü'l-Akran: Birbirine (yaş ve isnat bakımından) yakın olan­


lardan birinin diğerinden rivayet etmesidir.

Örnek: Süleyman et-Teymi'nin Mus'ir b. Küdam' dan rivayet et­


mesi gibi. İkisi birbirine yakındır. Ancak Mus 'ir'in Teymi 'den rivayeti­
nin olup omadığını bilmiyoruz.

Müdebbec'in tanımı: Sözlükte tedbic' den (�� &) ismi mefuldür.


Tezyin anlamına gelmektedir. "Dibaceteyn" (��) iki yanak demektir.
İki yanak birbiriyle nasıl denk ise ravi ile ona rivayet veren de aynı olduğu
için bu kelime kullanılmıştır. Istılahta, birbirine (yaş ve isnat bakımın­
dan) yakın olan iki ravinin her birinin diğerinden rivayette bulunmasıdır.

Örnek:
1- Sahabe ' de: Hz. Aişe'nin Ebu Hureyre ' den; Ebu Hureyre 'nin de
Hz. Aişe ' den rivayeti gibi.

2- Tabiun' da: Zühri 'nin Ömer b. Abdulaziz' den; Ömer b. Abdula­


ziz'in de Zühri' den rivayeti gibi.

3- Etbau't-Tabiin'de: Malik'in Evzai' den; Ezai 'nin Malik'ten riva­


yeti gibi.

206 Kendisinin ve babasının ismi konusunda ihtilaf edilmiştir. Meşhur görüş Usame olduğu yolundadır.
207 Ulumu'l-hadis, s.278; Tedribu'r-Ravi s.426.
Tahric ilmi ve lsnad Araştırmaları 1 71

Sabık ve Lahık208
Tamını: Sabık sözlükte öne geçen anlamında sebk (J:ı..ı) masdann­
dan ismi faildir.

Lahık; sonraya kalan anlamında lihak'tan (JW) ismi faildir. Bura­


da ölüm itibariyle önce ölen ve sonra ölen kasdedilınektedir.

Sabık-lahık ıstılahta, aynı şeyhten rivayet eden ancak vefat tari­


heri arasında uzun zaman olan iki ravinin rivayette iştirak etmeleridir.

Örnek:
1 - Muhammed b. İshak es-Serrac (h.2 1 6-3 1 3) Ondan rivayet alma
noktasında el-Buhari (ö.256) ve el-Haffaf (ö.393) ortaktırlar. Ancak iki­
sinin vefat tarihi arasında 1 3 7 yıl bulunmaktadır.

2- İmam Malik'ten, Zühri (ö. 1 24) ve Ahmed İsmail es-Sehmi


(ö.259) rivayet alma noktasında ortaktırlar. Ancak vefatları arasında
1 35 yıl bulunmaktadır. Zühri Malik'ten yaşça daha büyüktür. Tabiun­
dandır. Malik ise Etbautttabiindendir.

Marifetü 'r-Rüvat
Hadis alimleri ravilerin bilinmesi, sahabe veya tabiun tabakasından
olduklarının bilinmesi, erkek ve kızkardeşlerin bilinmesi, neseblerinin
bilinmesi, künye, lakapların bilinmesi, vb. hususlara, hataya düşmemek
için özen göstermişlerdir. Bu konuda eserler vermişlerdir. Önemli olan­
lara burada değineceğiz:

Müttefik ve Müfterik299
Tamını: Farklı kimselerin kendi isimleriyle baba ve dede isimleri­
nin aynı olmasıdır.

Örnekleri:
1 - el-Halil b. Ahmed: Bu isimde altı kişi vardır. Bu isimde meşhur
olan ilk kişi Sibeveyh' in şeyhidir. .

208 Teysirü Mustalahi'l-Hadis, s.195.


209 Tedribu'r-Ravi s.479; Teysirü Mustalahi'l-Hadis s.206.
1 72 Hadis İ lmine Giriş

2- Ahmed b. Cafer b. Hamdan: Aynı dönemde bu isimde dört kişi


yaşamıştır.

Bu husus karışıklığı önlemek için faydalıdır. Hepsi aynı kişi zan­


nedilebilir. Aynı ismi taşıyanlardan zayıf olan ravi sika; sika olan ravi
zayıf zannedilebilir.

Mü'telif ve Muhtelif10
Tanımı: Yazılışta aynı ama telaffuzda farklı olan isim, lakap, künye
ve nispetlerdir. Örnekleri:

1 - Selam ile Sellam gibi. (� 'r�)


2- Misver ile Müsevver gibi.(.JY....:. '.J�)

3- el-Bezzar ile el-Bezzaz gibi.(jlj,ı' )Y.)

Bunun faydası tashife düşmekten korunmaktır.

Müteşabih211
Tanımı: Ravilerin isimleri yazılış ve telaffuzda aynı ancak babala­
rının isimleri yazılış veya telaffuzda farklı olduğunda gerçekleşir.

Müttefık-Müfterik ile Mü'telif-Muhtelif şeklinde ikiye ayrılmak­


tadır.

Örnekleri:
1 -Muhammed b. Ukayl ile Muhammed b. Akil gibi. ( ' � ıY. �
JıiC. ıY. �)
2-Şureyh b. en-Nu' man ile Süreye b. en-Nu'man gibi. Ravi isimleri
farklı ama baba isimleri aynıdır. (L.Jl..w ıY. �->""' ' rl..w ıY. �Y:)

3- Takdim veya tehir yapıldığı zaman lafız ve hat itibariyle birbi­


riyle karışanlar isimler de bu alana dahil edilmiştir. Örnek: el-Esved b.
Yezid ile Yezid b. el-Esved (..ı_,."Jr
.. ı ıY. .l:!i! ' .l:!iı ıY. ..ı_,..."Jl.. ı) gibi. Ya da bir
veya iki harfte değişiklik olduğu zaman: Matref b. Vasıl ile Ma'ref b.
Vasıl gibi(J.-IJ ıY. u.JL" ,J.-ıJ ıY. u�); Muhammed b. Huneyn ile
Muhammed b. Cübeyr gibi.(.».'-?' ıY. � ' � ıY. �)

210 Tedribu'r·Ravi s.464; Teysirü Mustalahi'l·Hadis s.208.


211 Tedribu'r-Ravi s.490; Teysirü Mustalahi'l-Hadis s.310.
Tahric ilmi ve lsnad Araştırmaları 1 73

Bu ilmi bilmenin faydası: Karışıklığı önlemek, tashif ve vehme


düşmekten korunmaktır.

Hadis ilmiyle ilgili bu konular biterken Cenabı Allah'tan bu çalış­


manın faydalı olmasını, amellerimizi kendi rızasına uygun kılmasını
diliyoruz. Sözümüzün sonu Elhamdülillahirabbilalemin'dir.

Menna' b. Halil el-Kattan


İmam Muhammed b. Suud İslam Üniversitesi Öğretim Üyesi
Üniversite Yüksek Öğretim Danışmanı
Kaynaklar

1-el-İstiab ff Esmai' l-Ashab, İ b n Abdi l be rr.

2-el-İsabe fi Te myizi's-Sa h a be, İ b n H a cer.

3-UsGlu't-Ta h ri c ve D i rasetu' l-Esa nid, D r. M u h a m med et-Ta h h a n .

4-UsG l u'l-Hadis U I G m u h u v e M usta l a h u h u , M u h a m m ed Accac

e l - H a ti b .

5-Usu l u'l-Fı kh, Abd u lveh h a b e l - H a l l af.

6-el-Baisü'l-Hasis Şerhu İ htisari U I G m i' l- H a d i s l i b n i Hacer, Ta hk.

A h m ed M u h a m ed Şakir.

7-Te'v i l ü M u htel ifi' l-Had is, İ b n Kuteybe.

8-Tedribü'r-Ravi fi Şerhi Ta kri bi'n-N evevi, Suyun.

9-Tezkiratu' l-H uffaz, Zehebi.

10-et-Teşri' ve' l-Fıkh fi'l-İslam Ta rihen ve M e n hecen, M e n n a

e l - Katta n .

1 1-Ta kyidü'l-İl im, el-Hati b el-Bağdadi.

12-et-Telhisu'l-Habir, İ b n H a ce r.

13-Teysirü M u sta l a h i' l- H ad is, M a h m u d et-Ta h h a n .

14-Ca m i u Beya n i'l-İ l i m v e Faz l i h, İ b n Abd i l be rr.

15-Ca m i u't-Ti rmizi.

16-el-Cerh ve't-Ta d i l, İ b n E b i Hatim.

17-Dirasat fi'l-Hadi si'n- Nebevi ve Ta r i h u Tedvi n i h , M u hammed

M u stafa el-Azami.

18-er-Risaletu' l-Mustatrefe li Beya n i Meşhur Kutubi's-S u n n e

el-M üşerrefe, el-Kettani.

19-S ü nen-i Ebi Davu d .

20-S ü n e n - i İ b n Mace.

2 1-Sü nen-i Dari mi.

22- es-Sunnetu ve Meka n etuha fi't-Teşrii'l-İslami, M u stafa es-Si bai.

23-Sa h i h-i B u h a ri .

24-Sa h i h-i M ü s l i m .
25-İlelu'l-Had is, İ b n E b i Hatim.

26- İ l e l u'l-Had is, İ bn u's-Sa l a h .

27-Fethu' l-Ba ri Ş e r h u Sa h i h i' l - B u h a ri, İ b n H acer.

28-Fethu'l-M uğis bi Şerhi Elfiyeti' l-Hadis l i' l - l ra ki, es-Sehavi.

29-el-Ka m usu' l - M u hit, Fi ruzabadi.

30-el-Kifaye fi İ l m i'r-Rivaye, el-Hatib el-Bağdadi.

3 1-Lisanu' l-Arab, İ b n M a nz u r.

32-Mecmuu Fetava Şeyh ü l i s l a m İ b n Teym iyye.

33-el-M u h a d d i su' l-Fasıl Beyne'r-Ravi ve' l-Va i, er-Ramehurm uzl.

34-el-M isbahu'l-M u n i r, el-Feyyumi.

35-Ma rifetu U l u m i'l-Hadis, H afız e n - N eysa b u ri.

36-M u ka d d i metu Fethu'l-Bari İ b n H a cer.

37-el-Muvafakat, eş-Şatıbi.

38-N üzhetu'n-Nazar, İ b n Hacer.

39-en-Ni haye fi Garibi'l-Hadis ve' l-Eser, İ b n ü'l-Esir.

You might also like