Professional Documents
Culture Documents
Füsusu'L-Hikem'in Sırları - Sadreddin Konevî
Füsusu'L-Hikem'in Sırları - Sadreddin Konevî
fî-esrâr-ı müstenidât-i
hikemi’l-fusûs
Fusûsü’l-hikem’in
Sırları
SADREDDİN KONEVÎ
El-Fükûk fî-esrâr-ı müstenidât-i hikemi’l-
fusûs
Fusûsü’l-hikem’in Sırları
Sadreddin Konevî
Tercüme:
Ekrem Demirli
İZ YAYINCILIK
Çatalçeşme Sokağı No: 27/2
Cağaloğlu 34110 İstanbul
telefon:
(212) 5207210
faks:
(212) 5115791
www.iz.com.tr
e-posta:
bilgi@iz.com.tr
SADREDDİN KONEVÎ
SADREDDİN KONEVÎ; XIII. asırda yaşamış
(doğum tarihi, yaklaşık 1210, vefat tarihi, 1274),
tasavvuf düşüncesine kazandırdığı boyutlar ve
kendisinden sonraya etkileriyle “dönüm noktası”
olmuş bir sûfî-düşünürdür. Konevî, ailesinin
Selçuklu döneminin önde gelen yönetici
ailelerinden birisi olmasının sağladığı
imkanlarla, iyi bir eğitim almış, çocukluğundan
itibaren İbnü’l-Arabî’nin tasavvuf terbiyesi
altında yetişmiştir. Konevî’nin eserleri
incelendiğinde, başta tasavvuf olmak üzere,
bütün alt bilimleriyle felsefe ve kelam, bunun
yanı sıra diğer dinî ilimler alanında bir uzman
olduğu görülür. Bu bağlamda Konevî’nin İslam
düşünce tarihindeki yeri, kısmen Gazâli’yi
hatırlatacak şekilde, aklın metafizik alandaki
imkanlarının eleştirel tahlili ve bunun devamında
kalbi temizlemeyi ve ruhu arındırmayı esas alan
sûfî öğretiyi müstakil bir “bilim” olarak ortaya
koyması olarak görülebilir. Gerçekten de
Konevî, sûfîyle ilişkisi açısından “sübjektif”,
konusu açısından ise “kayıt altına alınamayan”
bir alanı ilk kez, belirli kural ve kaideleri olan ve
her şeyden önemlisi “miyar”ı olan bir”bilim”
haline getirmeye çalışmıştır.
* * *
Fusûsu’l-Hikem[1] kitabı, şeyhimiz, imâm,
kâmil, ümmetin hâdisi, kâmillerin imâmı,
imâmların imâmı, Muhyi’l-hak ve’d-din Ebu
Abdullah Muhammed b. Ali b. el-Arabi et-
Taî’nin (r.a) muhtasar kitaplarının en
nefislerinden birisidir.
* * *
* * *
* * *
Bilinmelidir ki:
* * *
* * *
Varlık Devrîdir
Aydınlanmış akıl ve kesinleşmiş/muhakkak
müşâhede alanında durum böyle olduğu için,
ilâhî Emir ve sünnet, ilâhî yardımın varlıklara
ulaşmasını ve hükmün ilâhî mertebeye/cenab-ı
ilâhî dönüşünün, “devrî” olmasını
gerektirmiştir/iktiza. Nitekim, ilâhî haberlerde ve
nebevî tembihlerde buna işâret edildiği gibi, bu
durum, keşif ve tahkik ile de müşâhede
edilmiştir.
* * *
* * *
* * *
* * *
Bilinmelidir ki:
* * *
* * *
* * *
Bilinmelidir ki:
Bu mukaddime şudur:
* * *
Tenzîh ve Teşbih
Bilinmelidir ki:
* * *
Tesbih ve Takdis
Bilinmelidir ki:
* * *
* * *
* * *
Tahalluk ve Tahakkuk
Bu noktada, tahalluk ve tahakkuk arasındaki
fark şudur: Tahalluk, bu sıfatların hükümlerinin
tecellîsine mazhâr olmak için çaba ve gayret
göstermekle gerçekleşir; bunun neticesinde ise,
bu sıfatların hükümleriyle tahalluk eden kimse,
bunların hükümlerinin mahalli ve eserlerinin
oklarının hedefidir. Bunlar ile tahakkuk etmek
ise, ancak zâtî bir “münâsebet” sayesinde
gerçekleşir; söz konusu bu münâsebet, bu
sıfâtlar ile tahakkuk eden kimsenin, Zât’ın
aynası olmasını gerektirir.
Hayal Alemi
Sonra şöyle deriz:
* * *
Bilinmelidir ki:
* * *
* * *
* * *
* * *
* * *
* * *
Din ve Tedbir
Sonra şöyle derim:
* * *
Bu, bilinmelidir.
Bu, muvâfık olan cezanın aslıdır.
* * *
* * *
* * *
Nur ve Varlık
Bu fas, “nuriyye” sıfâtına izafe edilmiştir.
Bilinmelidir ki:
Nur’un Mertebeleri
Bilinmelidir ki:
Karanlık ne idrâk edilir, ne de kendisi ile bir
şey idrâk olunur. Ziya ise, idrâk edilir ve kendisi
ile idrâk gerçekleşir.
Varlık-İlim ve Nûr
Bu sâbit olunca bilinmelidir ki:
* * *
* * *
Şöyle derim:
* * *
* * *
Rüyanın Kısımları
Hz. Peygamber, başka bir hâdiste de, rüyanın
genel kısımlarına, rüyalardaki itidâl ve
inhiraf/sapma hükümlerine dikkat çekmiştir.
Şöyle buyurmuştur: “Rüya üç kısımdır:
Allah’tan olan rüya”: Bu, hükmünün meydana
gelmesi, itidâl sahiplerinin istidât ve hazırlığına,
mahallin ve nefsin temizliğine bağlı olan
kısımdır. Böylece rüya sahibi, kendisine misâlî
sûretler vâsıtası ile ulaşacak ilâhî
bilgilendirmeleri, rûhanî ve mânevî tecellîleri
telakki edebilir.
* * *
* * *
Vahdet Mertebeleri
Bilinmelidir ki:
* * *
* * *
Allah, mürşiddir.
XI. Salih Fassı[16]
Salih Fassındaki Mührün Açılması
Gayb Anahtarları
Gayb anahtarlarının ilki, ahadiyet-i
cemdir/çokluk birliği. Ahadiyet-i cem, vücûb ve
imkân hükümlerini birleştiren berzâhtır. Çünkü
zâtî vahdet ve mutlak vücûdî tecellîye, yaratılışı
gerektirmek ya da onu nefyetmek gibi, sübûtî ve
selbî herhangi bir itibâr izafe olunmaz.
Vahdaniyet özelliğindeki eser ya da taaddüt de,
bunlara izafe edilemez. Nasıl edilebilir ki?
Gerçek/kesinleşmiş bilgi, müessirin
müteessirdeki tesîrinin, bir irtibata bağlı
olduğunu ifâde etmiştir. İki şey ya da şeyler
arasında olan irtibat, bir münâsebet ya da
aralarındaki müşterek bir emre göre olur.
İtibarlardan soyutlanması açısından zâtî-ahadiyet
ile herhangi bir şey arasında hiçbir irtibat yoktur.
Nitekim daha önce Hud fassı açıklanırken, buna
dikkat çekilmişti.
* * *
Allah mürşiddir.
* * *
Bilinmelidir ki:
* * *
Kalbin Mertebeleri
Bilinmelidir ki:
* * *
* * *
* * *
Bu bilinmelidir.
XIII. Lût Fassı[18]
Lût Fassındaki Mührün Açılması
İlâhî Cezalandırma
Şeyh (r.a)’ın, bu hikmeti “melekî” sıfâta izafe
etmesinin sebebi, Lût (a.s) ve ümmetine hâkim
olan emre riâyet etmektir. Ayrıca, Lût
peygamberin (a.s.) kavminden görmüş olduğu
sıkıntıların karşılığında Hakkın peygamberi
vasıtasıyla verdiği büyük cezaya dikkat
edilmiştir. Nitekim Hak, Lût’un hal lisanıyla
onlara şöyle hitap etmiştir: “Eğer benim gücüm
olsa idi ya da büyük bir kuvvete dayansa
idim.” (Hud, 85)
Bilinmelidir ki:
Kader Meselesi
Bilinmelidir ki:
Mead Türleri
Şimdi ise, kudret hükümlerine, mead ve
Allah’ın Uzeyr’in halinde izhâr etmiş olduğu
bazı hükümlere dikkat çekeceğim.
Varlıkların Üstünlük ve
Düşüklüklerinin Nedeni
Bilinmelidir ki:
* * *
* * *
* * *
* * *
* * *
* * *
* * *
Bilinmelidir ki:
* * *
* * *
Allah, mürşiddir.
XVII. Davud Fassı[22]
Davud Fassındaki Mührün
Açılması
Bilinmelidir ki:
* * *
Beşerî Nefisler
Bilinmelidir ki:
* * *
* * *
* * *
Şu da bilinmelidir ki:
İlâhî Sıfatlar
Bu fassın bu hikmet ile isimlendirilmesinde
işâret olunan diğer durum ise şudur:
* * *
İhsân Mertebeleri
Bu hikmetin “ihsânî sıfât”a bitişmesinin sırrı
şudur:
* * *
İmâmet ve Türleri
Bilinmelidir ki:
* * *
* * *
Küllî Hikmet
Şeyhimiz (r.a), bu hikmeti “küllî hikmet” ve
“ferdi hikmet” diye isimlendirmiştir. Her iki
ismin de bir sırrı vardır. Bunları, Muhammedî
kemâlin sırrını, kaynağını, camiliğini ve son
oluşunu, peygamberlerin paylarının ve
âyetlerinin onun mucize ve Haktan olan payına
nispetinin sırrına dikkat çeken kaideyi
öğrendiğinde anlarsın. Bu kaide ile, Allah’ın izni
ile bu faslar üzerindeki konuşmamı bitiriyorum.
* * *
* * *
* * *
* * *
* * *
* * *
* * *