You are on page 1of 119

19.

Yüzyılda
Al MAN ŞARK YATÇILARIN BEKTAŞÎL K SERÜVEN
Tahtacılar Kızılbaşiar
ALMAN
ŞARKİYATÇILARIN
BEKTAŞÎLİK
SERÜVENİ
B ektaşîler T ahtacılar K ızılbaşlar

DR. GEORG JAKOB


DR. FELİX VON LUSCHAN
DR. EDMUND NAUMANN

Çeviren ve Yayına Hazırlayan


İLHAM İ YAZGAN

LA KİTAP
La Kitap Yayınl
arı

Çevir
enve Yayına H az
ırl
ayan:
İL H AMI YAZGAN

Kapak r esmi:
OttomanMil
itar
y Il
lustrations by N icol
as de N icol
ay, 1577

1. Baskı - L a Kitap Yayınl


arı 2013

ISBN 978-605-64294-0-8

L a Kitap Yayınl an
Sertifika N o: 28874

Br
e Matbaacıl
ık 0 312 384 44 54

Bütünyayınhakl ansaklıdır
.
Kaynak göster
il
erek tanıtım içinyapıl
acak kısa al ıntılardışında
yayıncınınyazılı iz
ni olmaksızınhiçbiryoll a çoğal tıl
amaz .

Bil
gi ve belge ulaştır
mak içinyazannil etişimbilgil
eri
el
ektronik posta: iyaz
gan@web.de
http://almankaynakl arindabektasil
ik.blogspot.de

L a Kitap Yayınl an
Fatih Mah. Mevl ana Sok. Yeni Mur atApt. No: 4/5
Sincan/ AN KARA
0 312 272 02 55
e-posta: lakitap@outl ook.com
w w w .l
akitap.com
ALMAN
ŞARKİYATÇILARIN
BEKTAŞÎLİK
SERÜVENİ
B ektaşîler T ahtacılar K ızılbaşlar

DR. GEORG JAKOB


DR. FELİX VON LUSCHAN
DR. EDMUND NAUMANN

Çeviren ve Yayına Hazırlavan


İLHAM I YAZGAN
İlhami Yaz gan, Zongul dak il inin Alapl
ı kazasında 1961
tarihinde dünyaya gel di. İlk vc orta öğrenimini A l
apl fda yapan
Yaz gan, daha sonr a Kdz . Ereğlisi'nde Endüstri Meslek L isesi'ni
bitirdi. 1979 yıl ında A l manya’ya yer leşen Yaz gan, birsür e
Köl n Mühendisl ik Fakül tesinde okııdıı. Köl n Üniver sitesi
İşletme Böl ümü mez unu ol an Yaz gan, öz el bir şir kette
çalışmakta.
1985 yıl ındanbu yana çeşitl i gaz ete ve der gilerde ar aştırma-
incel eme yaz ıl
ar ı kaleme al anYazgan’ınil k kitabı 1996 yıl ında
Bel ge Yayınl arından çıkan “Eski Kürt Ö ykül er indir . Bunu
1997’de Al manya’da yayıml anan “Batılı Gezginlerin Seya
hatnamelerinde Kürtler” adını taşıyan anl atıml ı biral büm
çalışması iz l
edi. Gaz ete yazıl ar
ındanol uşanve bunundevamı
sayıl abil
ecek bir kitabı 2007 yıl ında “ Tarihin Akışında
Kürtler” başl ığı al tında Al manya’da yayıml andı. İl hami
Yaz gan, geçmiş yüz yıl l
ara ait Al man kaynakl ar ını tar ar ken,
Al man l iteratür ünde yer bul muş ünl ü Kür dol og Kamur an
Bedir han’ın 1937’de Ber lin’de yayıml adığı, ünl ü Kür t sosyal
isyancı ve yur tsever Yado’nun hayatı üz er inde yoğunl aşan
“Der Adler von Kurdistan” (Kür distanKar talı) adl ı bel gesel-
romanı 2002’de Tür kçeye kaz andır dı.

İl
hami Yaz gan, Al manar şivl erinde yaptığı ar aştırmal arında
sadece Kür doloji il
e ilgili konul ar la ilgilenmemiş; Al evi ve
Bektaşîliğe öz gü inançve kül türkaynakl arını der lerken, z aman
zamanbunu yazıl ar
ıyl
a da bil ince çıkar tmıştır . Yaz gan, 2013
yılınınbaşında “ 100 Yıl Önce Selanik” başl ığı al tında gez ici
birser gi haz ırlamış ve ser gi kapsamında çıkar tılan “Selanik
Tarihine Bir Yolculuk” adl ı katal og çal ışmasında yüz -yüzel li
yılönce yayıml anmış tarihi kar tpostal larla tarihi Sel anik şeh
rinin yüz yılönceki gör keml i ve egz otik hal ini, Al manya’nın
önde gel enbüyük şehir lerinde, gez ici birser gi il e iz l
eyici ve
okuyucul ar ınbeğenisine sunmuştur .
Kitapl ar
ının yanı sıra 1985’dan bu yana bir çok kişisel
sergiye imza atan İlhami Yaz gan’m hal en üz
erinde çalıştığı
yapıtları şunlar
: “Simavne Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin’%
“Ermeni Halk İnançları” ve Osmanl ı döneminde vuku bulmuş
birol aydanesinlenerek tasar
lanan“Yazıdji-Zade Biraderler”
adlı anı-r
oman.
İçindekiler

Sunu...............................................................................................11
I. Böl
üm.........................................................................................15
Gir
iş...............................................................................................15
Tahtacıl
ar- Dr ix von L us chan.......................................... 17
. Fel
120 YılÖnce H acı BektaşZiyar eti - Dr . Edmund
N aumann....................................................................................... 19
Bektaşîlik Öğr etisi Üz er ine Denemel er- Dr . Geor g
Jacob................. ............................................................................21
Tekkede Büyük Tahr
ibat- Kar
i W ul
zinger
...............................27
Kaz
anKal
dır
mak - Dr
. TheodorMenzel
................................. 30
Vil
ayetname ve BektaşîDer
gâhl
arı - Rudol
fTs chudi............ 32
Das Vil
âyet-N âme des H âğği Bektash - Er
ich Gr
os s ..............37
BirBektaşîH ikâyesi - H ans J
oachim K issl
ing.........................39
II. Böl
üm....................................................................................... 49
Bektaşîlik Öğr etisi Üzer ine Denemel er- Dr . Geor g
Jacob, Ber l
in, 1908.......................................................................49
H acı BektaşVel
i........... ...............................................................51
H acı BektaşVel
i ve Yeniçer
il ................................................ 53
er
Kinve N efr
et................................................................................ 62
Tahtacıl
ar...................................................................................... 68
BektaşîDer
gâhl
arı............ .......................................................... 70
Bektaşîl
ikte Giyim ve Sembol
ler
...............................................73
Giz
liH r
istiyanl
ık..........................................................................76
Bektaşîl
erDışar
ıya Kar ?....................... 82
şı Takiye Mi Yapıyor
Bektaşîve H ur
ufil
ik İl
işkil
eri.....................................................86
Bektaşîl
ikte Şar
ap, DomuzEti ve Mas onl
uk..............................89
III. Böl
üm....................................................................................... 93
120 Yılönce Dr . EdmundN aumann’ınH acı Bektaş
Ziyareti............................................................................................ 93
H acı BektaşVel
i Tür
besi...............................................................94
H acı BektaşVel
i ve Yeniçer
il .................................................. 97
er
IV. Böl
üm...:............................................................................. 101
Tahtacıl
ar....................................................................................101
Dr
. Fel
ix vonL uschan, 1890.................................................... 101
İnançl
arı...................................................................................... 102
N efr
et..........................................................................................103
Göz
ler
denUz
ak Yal
nızBirH ayat..........................................104
YenidenBedenl
eşme - Reincamation..................................... 105
Baba ve Dedel
er.........................................................................108
Tahtacıl
arınKafatası Ö zel
likl
eri..............................................111
V. Böl
üm....................................................................................117
Al
manKaynakl
anÜ zer
ine...................................................... 117
Kaynak Ar
ama Metodol
ojisi....................................................117
Kaynakl
ar....................................................................................119
Sunu

Ali Haydar AVCI

Al evi tar ihi ve kül türü ağır lıkla söz lü gel eneğe
dayanmaktadır . Bu anl aşılabil
irbirdur umdur . Çünkü konar -
göçer gel enekten gel en topl umsal yapıl anmal arı ve bu
yapılanmanınor taya çıkardığı düşünselal gıyla bir likte, bunun
başta gel en öneml i sebeplerinden bir i de, bu topl uma kar şı
yüz yıllarboyunca kesintisizsür egel en katl iaml arın yanı sır a,
yoğunbirşekil de yazıl
ı kaynakl arın, bel gelerinve kayıtl arında
yok edil mesidir . Öyl e ki, yakındöneml eri biryana bır akal
ım,
16. yüz yılda bil e Alevilikl
e -Osmanl ı yöneticil erinindeyimiyl e
Rafız likle- ilgili kaynakl ar
ıntopl atılmasına ve imha edil mesine
il
işkinbir çok hüküm ve fer manel imiz de bul unmaktadır .

“Sözl ü gel enek” der ken konuyu kıs aca ir del emenin
s anır ım yar arı var . Ö ncel ikle özgür lüğünol madığı, baskının,
sal dır ı, talan ve kıyımınal abildiğine yoğunl aştığı, kuşatıl an
umutl ar ıngizl i ve kuytul ar da boy ver diği yer de, hal k enbaşta
s özl ü kül tür el değer leriyl e konuşur . Benl iğine ait bu
değer ler i “kutsal bir mir as” al gısı içer isinde kor uma ve
gel eceğe aktar ma ger eksinimi duyar . Bir başka deyişl e
tar ihini ve kül tür ünü bel l
eğinde sakl ar . Sözl ü gel enek
yol uyl a, kuşaktan kuşağa aktar arak gel eceğe taşır . Al evi
tar ihinin anl aşılması ve açıkl anması bakımındanbüyük önem
taşıyanbu boyutunül kemiz de yeter ince bil ince çıkar ıldığını ve
değer lendir ildiğini söyl emek şu dönem içinol dukça z or . Oysa
bu boyutkapsaml ı birşekil de değer lendir ilmeden, ayr ıntılarına
yeter ince inil meden bu topl umuntar ihi ve kül türü ne öl çüde
açıkl anabil ir ? Kar anlık kal an -ya da kar anl ıkta bır akılan-,
gör mez den, bil inmez den gel inen ya da yeter ince açıkl aması
yapıl amayan boyutl ara ne öl çüde ışık düşür mek mümkün
ol abil ir? Bir de bu noktada ol uştur ulan “yol a il işkin söz
dağar cığı”™, “giz l i simgel erdil i”ni ve “anl am yükü”nü de
düşünecek olur
sak konunun ne denl
i önem taşıdığı yeter
ince
anlaşıl
abil
ir
.

Söz l
ü kül türgel eneğinin, günümüz de ar tık öneml i biral an
olansöz lü tarihe ve tar ih içindeki topl umsalkonuml anma ve
il
işkil erin açıkl anmasına son der ece öneml i katkıl arsunduğu
bilinmektedir . Bu noktada “sözl ü gel enek” konusunu bir az
daha açmak sor unun kavr anması açısından yar ar lı ol acaktır.
Öncel ikle nedirsözl ü gel enek? Bu kısaca, değer l
er inyar atıl
ma
ve yayıl masının “söz”e dayanıyorol ması şekl inde yanıtl a
nabil ir. Bu bağl amda konunun ayr ıntıl
arına inecek ol ursak
sözl ü gel eneğin temelözel likl
eri genelanl amda; 1. değer ler
oluşumununsöz lü yar atılması, 2. sözlü anlatım ve sözl ü çalıp
söyl eme, 3. bel lekte taşıma ve söz lü aktarım, 4. söz l
ü yayıl ma
şekl inde bel irlenebil ir. Söz lü gel enek, kaçınıl maz ol arak bu
alanda yar atılandeğer lerde değişim ve koşul lara uyar lamanın
yol unu da açar .

Bu ger çeklikler dikkate al ındığında öneml i bir tar ihsel


mir asıntemsil cisi ve taşıyıcısı olarak Alevi toplumununtar ihi
ve kül türünün geniş al anlar a ve toplumsalbil ince taşınması,
yeter ince anl aşılmasının sağl anması ve nesnel z emine
otur tulabilmesi açısından, bu al anda yapılmışçal ışmalarıngün
ışığına çıkar ılması ve değer lendiril
mesi büyük önem
taşımaktadır . Bu nedenl e konuyl a ilgil
i yapılmış hertür den
bilimsel çal ışmal ara, ar aştır
ma ve incel emel ere çokça
ger eksinim duyul duğu açıktır
.

C iddi birger eksinim ol ar


ak kar şımıza çıkan bu eksikl iği
doldur acak çalışmal arınbüyük birböl ümü geçmişyüz yıllarda
ve günümüz de Batıl ı bil im insanl arı (Or ientalistler),
araştırmacılar, yazar lar ve gezginl er tar
afından ger çekl eş
tir
il
miştir . Fakat bunl argenellikl
e Batı dillerinde (Al manca,
İngilizce, Fr ansızca, L atince ve İtal yanca) yayınl anmıştır .
Bunl arıngünışığına çıkar ılması ve değerl
endiril
mesi öneml i bir
zorunluluk ol
duğu gibi, bunu ger
çekl
eştirmek aynı z
amanda bu
alanda yapıl
abil
ecek büyük birhizmettir
.

Günümüz de topl uml ann, yar attıkları değerlerle, evr ensel


kül türve gel işmel ere, -yan i biranl amda insanlığın yaşamını
kol ayl aştır
anve gel iştirengel işmel ere- sundukları katkılarla öne
çıktıkl arı ve aynı or anda etkinve saygıntopl ulukl arol dukl ar ı
gör ül mektedir . Al evi topl umu geçmişinden gel en evr ensel
boyutl u oldukça genişbirdüşünselbir ikim ve kültür elmir asın
sahibi ol masına kar şın, bul undukl ar ı coğrafyada or taya çıkan
iktidar sahipl er
iyl e yaşadıkl ar
ı çel işki ve çatışmal arın -ve
uğr adıkl arı ağırkıyıml arın- sonucu ve bu bağl amda or taya çıkan
kiml ik sor unl arının bir uz antısı dâhil inde bunl arı evr ensel
değer ler potasına, bir başka deyişl e topluml ann düşünsel
birikimine katkı ol arak sunamadıl ar . Birbakıma bu değer ler in
bilince çıkanl masının ve evr enselboyutl ar
a taşınmasınınher
dönemde yoğunbiçimde engel l
endiğini de söyl emek ol anakl ı.

Yal nızbu noktada birger çekl iğinal tını çizmek ger ekir. H er
ne sebepl e ol ur sa ol sun, kül türlerini evr ensel düz l
eme
taşıyamayan ya da evr ensel değer leri yakal ayamayan
topl uml ann al t kül türgr upl an ya da ger i kalmış topl ulukl ar
olar ak kalması kaçınıl maz dır. Bu doğalbirdur umdur . Oysa ki
Al evi topl umunun kül türü ve yar attığı değer l
er sistemi
değindiğimizgibi çok ciddi evr enselboyutl ariçeriyor du. Bu
değer lerbar ışçıldı, insancıl dı, eşitlikçiydi, hertür l
ü baskı v e
zor balığa kar şıydı, insanın mutl uluğundan yanaydı. Kendi
deyiml eriyl
e yetmişiki mil leti birgöz l
e gör ür
, emeği ve insanı
kutsalsayar dı. H ercanl ıya, hernesneye der inbirsaygı duyar dı.
Böyl e ol masına kar şın bu saydığımız sebepl erden dol ayı bu
öneml i düşünselbir ikim yeter ince değer lendiril
emedi. Bunun
öneml i bireksikl ik olduğunu açıkça söyl emek ger ekir.

Bu konuyl a il
gil
i Batıl
ı (genel
likl
e Alman) bil
im insanlar
ının
yaptığı çal
ışmalann(bul unması birhayli güçol
an) birbölümünü
araştır macı-yaz ar arkadaşımız İl hami Yaz gan yoğun emek
ger ektiren birçabayl a derlemiş ve çevr isini yapar ak yayına
haz ırlamıştır. Emeğininve çabasınınanl amı ve önemi büyüktür .
Dil erim bu emek ve çaba ger ektiği gibi anl aşıl
ır ve
değer l
endirilir ve yine ekl eyel im ki, öneml i bir boşl uğu
doldur acak bu çalışmalarınbinbiremekl e ortaya çıkarılması her
türlü övgüye ve teşekkür el ayıktır. Ar kadaşımız ı kutluyorum.
İlhami Yazgan’ınbaşar ılar
ının sonsuzve yol unun herz aman
açık ol masını, kal
emininherdemde yaz masını diliyorum.
I. Bölüm
Giriş

Ondör düncü yüz yıl


dan itibar en, sosyalve siyasi bakımdan
Anadol u coğr afyasını etkil emiş ol an Bektaşîl ik, A nadol u’nun
yanı sır a Bal kanül keleri başta ol mak üz er e, Macar istan, Mısır
ve Az erbaycangibi bir çok ül kede kabulgör üp benimsenmiştir .
Geniş bir al anda kabul gör en Bektaşîl ik, 19. yüz yılın son
çeyr eğinde Al man şar kiyatçılar ın da dikkatini çekmiştir .
Kökenl er ininner eye dayandığı, dini inançl arınınn asılol duğu,
hangi iktisadi-sosyalhayata sahip ol duklar ı gibi öneml i sor ular a
cevap ar amış ol an Al man şar kiyatçılar , Bektaşîl ik üz er ine
yaptıkl arı araştırmal arını üç kanalüz erinden sür dür müşl er dir.
İl
k ol arak şar k ve batı kaynakl ar ında ul aşabil dikl eri
Vil ayetname, Maqâl ât, Tar ih-i-âPOsmân, Fagmâme, Üss-i-
Zafer , K ashif al -Asr argibi Bektaşî öğr etisi için öneml i ol an
elyaz mal ar ın Al manca çevir ilerinden sonr a ikinci yolol arak
BektaşîDer gâhlar ız iyaretedil miş. Der gâhl arda yapıl ansöyl eşi
ve iz leniml er kayıt al tına al ınmış. Üçüncü yol ol arak
Anadol u’ya, öz el likle Likya Böl gesi’ne1 yapıl an seyahatl er
izlemiş.

Almanşar kiyatçılannBektaşîl ik öğretisiyle il


gili çalışmalara
başl amasının üz erinden birasırgeçmiş ol masına r ağmen bu
çalışmal annbüyük birböl ümü hal a günışığına çıkar tılmamıştır.
Bu dur umu Bektaşîl ik ar aştırmal arı al anında gider ilmesi
ger ekenbireksikl ik sayabiliriz
. Toz l
u ar şivlerdeki bu çal ışma
larıngünyüz üne çıkar tıl
ıp yenidenyor uml anması, Bektaşîl iğe
yeni yaşam al anl arı sunar ken, 1821’den bu yana üz er
ine
örtül meye çal ışıl
an öl ü topr ağının bir az daha kal kmasını
sağl ayacaktır
.

1[İ. YazganJ: A nadolu’nunTeke Y anmadas ı’nı kapsayanantik birböl


gedir
.
A ntal
ya il
ininbatı kesimi, Muğl
a il
iningüneydoğu ucu.
Kuşkusuzbu çal ışma Al manar şivl erindeki eser lerintamamın ı
ver me iddiasındanuz aktır . Bu türar aştırmal arınz ahmetl i ve o
kadarda masr afl
ı ol duğu bil iniyor . Daha kapsaml ı ar aştırmal ar
içinkur um ve kur uluşl arın kaynak ayır ması, ar aştırma yapan
kişilere de uygunor tam sunul ması ger ekmekte. Aksi takdir de
ortaya çıkançal ışmal ar , bilimsel liktenuz ak, birönceki çal ışma
larıntekr ar
ı ol maktanöteye geçmez . Bu çal ışmaya başl amadan
önce bu tür kaygıl ar ı taşıdığımız için il k ol arak Al man
arşivlerindeki eser lerindökümü or taya çıkar tıldı. İstedik ki, bu
çalışma isterakademik, isteramatörr uhlu ol sun, ar şivl erdeki
Bektaşî çal ışmal arına il gi duyan ar aştır
macıl ara kıl avuz luk
etsin. Bu al anda tezhaz ırlayanl ara kaynak sunsun. Ar şivl erdeki
metin ve gör selçal ışmal ar ı tar adıktan sonr a Bektaşîl ik adına
öneml i sayıl abilecek eser leri bel irledik. Bel irl
ediğimiz bu
eserleri beş böl üm al tında topl ayıp bu çal ışma il e bir likte siz
okuyucul arınbeğenisine sunuyor uz .

Birinci böl üm, birasırönce Bektaşîl ik üz erine ar aştırmalar


yapmış ol an Al man şar kiyatçıl ar a ve eser l
erinin tanıtımına
ayrıl
dı. Adı geçen şar kiyatçıl arkiml er dir, Bektaşîl ik il e il
gil
i
neleryaz mışlardır, neden yaz mışl ardır , eser leri ner elerde ve
hangi tar ihl
erde yayıml anmıştırgibi sor ular a cevap ar arken,
Alman şar kiyatçıların kısa por tr
eler ini de ver meyi ihmal
etmedik. Konu edil enbu şar kiyatçıl arınbaşında, Dr. Felix von
Luschan adl ı Al man or yantal ist gelmektedir . Luschan, 1890
yıl
ında “Tahtacıl ar ” adl ı çal ışması il e Al man l iteratür ünde
Bektaşîlikten ilk söz eden kişil erin başmda gel ir. Onu Dr.
Edmund Naumann, Dr. Georg Jakob, Kari \Vulzinger, Dr.
Theodor Menzel, Rudolf Tschudi, Erich Gross ve Hans
Joachim Kissling gibi şar kiyatçıl arizl emiştir .

İkinci böl ümü, Dr. Georg Jakob’un 1908 yıl ında


yayıml adığı “Bektaşîl ik Öğr etisi Üzerine Denemel er” adlı
çal
ışmasına ayır dık. 100 yılönce Bektaşîlik al
anında Almanya’da
enöneml i yapıtlarındanbir i sayılanbu çalışma, çok el
eştir
ilmiş
olmasına r
ağmengünümüz de hal
a önemini kor
umakta. Özell
ikl
e
bu alanda araştırma yapan kişilerki bunl ararasında bir
çok
eğitimgörevl
ileri var
, bu çal
ışmayı il
giyl
e okuyacaklar
.

Üçüncü böl ümde ise 120 yılönce Dr. Edmund Naumann'ın


H acı Bektaş’a yapmış ol duğu z iyarete ayır
dık. Dr. Edmund
Naumann makal esinde H acı Bektaş’a yaptığı ziyar
et sırasında
türbedeki göz leml erini aktar mış. Dr. Edmund Naumann,
makal esinin biryer inde: “Türbedeki devasa kazanlar dergâhı
ziyaret eden herkese gururla gösterilmekte. Kazanlardan yemek
yiyenlerin kim olduğu hiç önemli değil. İster Hristiyan ister
Müslüman, birlikte yemeklerini yiyorlar"diye çar pıcı bir
belirl
eme yapar . Bu, Bektaşîlik fel
sefesininentemelkur allarından
biriolup insanagöster ilensevgi ve saygınıngöster
gesidir
.

Dör düncü böl üm ise, Dr. Felix von Luschan’ın 1890 yıl ında
yayıml anan“Tahtacıl ar” adlı makal esine ayr ıldı. Bu makal eye
konu ol anlar , 1890’l ı yıllarda L ikya Böl gesi’nde yaşayan
Tahtacılar, Bektaşîl er, Yunanl ılar, Er menil erve diğerhal klardır.
Dr. Luschan, kafatası öl çüml erinden yol a çıkarak L ikya
Böl gesinde yaşayan hal kların ar alarındaki tar ihselbağlantıyı
bulmaya çal ışmış. Dr. Luschan, çeşitl i öl
çüml er denelde ettiği
verilerdoğr ul tusunda or taya attığı “hepsi L ikya soyl u” tez ini
savunmakta. Tahtacıl arve Kız ıl
başl argünümüzTür kiye’sinde
batıya dönük yüz leriyle üz erinde en çok il gi duyulan inanç
grupl ar
ının başında gel mekte. Bu nedenl e okuyucul arın bu
bölümü de il giyle okuyacakl ar ını umuyor uz.

Beşinci ve sonböl
ümde ise Bektaşîtemasınıngeçtiği Alman
kaynakları tar
ama metodol
ojisi il
e Al
mankaynakl arına ayrıl
dı.

Tahtacılar - Dr. Felix von Luschan

Bektaşîl
ik il
e il
gil
i Al
mankaynaklar
ında ilk ver
il
ere, 1890 yı
l
ında Felix von Luschan’ınyayıml
adığı “Tachtadschy” adl ı
....................
çal ışmada r astl ıyoruz . Anadol u ar keol oj i
ve antr opol ojisi üz erine yaptığı çal ışma
lar la tanınan Dr. Felix von Luschan,
9 eskiden L ikya ol arak bil inen böl gede
yaşayan Tahtacıl ar il e il gil i yaptığı
/ ar aştır mal ar kamuoyunda ol dukça il gi
gör müştür . Tahtacıl ar hakkında uz un
uz adıya tetkikatta bul un anDr. Felix von
Luschan 11 Ağustos 1854 yıl ın da
Avustur ya’nın Viyan a şehr in e bağl ı
Dr. Felix von Oborhollabrun kasabasın da dün yaya
Luschan gel miştir . Viyana ve Par is’te tıp eğitimin den
sonr a antr opol oj i ve etnol oji al anında ihtisasını yapıp birsür e
Viyana ve Ber l
in etnogr afya
müz eler inde çal ışmıştır. Dr. Luschan,
Anadol u'da ar keol ojik kaz ılar başta TACHTADÖOHY
ol mak üz ere, or ada yaşayan hal kl ar >»k iıt < » e * i i .T u ı n t u c ı ı *
u u h mh

hakkında bir çok makal e kal eme al mış


ve uz un ar aştırmal ar ı sonucunda
Tahtacıl ara dair 1890 senesinde “Die
Tachtadschy”2 adıyl a bir çal ışma
yayıml amıştır . Bir çok fotoğr af ve
öl çüml er le destekl enmiş ol anbu çal ış
’J
ma Tahtacıl arve Bektaşîl erhakkında
öneml i bil gileriçer mektedir . Dr. Felix Die Tahtadschy adlı
von Luschan, ar aştırmal ar ının sonu- çalışmanın ön
cunda, or tak fiz ikselöz ellikl ersaptadığı kapağı
Likya böl gesinde yaşayan hal klariçin; “öz de hepsi Likya
soyl udur ” derve “değişen sal t dinl eri ve dil l
er i ol muştur ”
bel ir
lemesinde bul unur . Luschan, 1880 gibi eski birtar ihe ait
ol sa da ar aştırma yaz ılar ını kendi çektiği fotoğr aflar l a destek
lemiştir . Antr opol og kiml iği il e çektiği bu fotoğr afl ar dan

2 Fel
ix von L uschan, Die Tachtadschy und ander e Überr
este der al
ten
Bcvöl
keruııg L ykies, Ar
chivfîirAntr
opol
ogie X IX , 1892.
baz ıl
arı da ilginç birşekil de o tar ihlerde L ikya böl gesinde
yaşayanTahtacıl ara aittir
. Kitabında ve sonraki araştırmal arında
öz ell
ikle Likya bölgesinde dağınık şekil de yaşayanTahtacıl ara
dair ayr ıntıl
ı göz leml er ve kafatası öl çüml eri de yapmıştır .
Kitabınınsonunda böl ge köyl erinde yaşayanTahtacı ve diğer
hal klar
a dairantr opol ojik öl
çüml er
ini yayıml amıştır . Bunl arın
içinde köy köy ayr ıl
an kafatası çap öl çüml eri dahi var dır. İlk
bakışta birazgar ip gelse de aslında Luschan’ın birantr opol og
(ırk bil
imci) olduğunu unutmamak ger ekir.

Luschan çal ışmasında Bektaşîl ik ve H acı Bektaş Vel i il e


ilgili somut birbil gi aktar maz . H atta H acı Bektaş Vel i’n in
doğum yer i olar ak K onya’yı göster ip tarihi biryanl ışlığa da
düşer . Bu öneml i yanl ışlığa r ağmen Dr. Luschan’ınbu eser i
Tahtacıl ariçin ; sosyol ojik, antr opoloj ik ve etnogr afık ol ar ak
çok öneml idir
. Üz er inde en faz la dur ulan topl ulukl ar dan bir i
olma öz elliği taşıyan Tahtacıl arhakkında aktar dığı bil imsel
ver iler dendol ayı da hal a günümüz de yapıl ançal ışmal ar ıntemel
kaynağı ol ma öz el liğini taşır . Dr. Luschan’ın Tahtacıl aradl ı
eser i ayr ıca Tahtacıl arile Bektaşîl ik arasındaki or tak noktal ar ın
bel irlenmesi bağl amında da kayda değerbirçal ışmadır . Bir çok
gör sel mal zemeyl e destekl enmiş ol an bu eser in ar dından
Luschan, 1922 yıl ında, “Völker, Rassen, Sprachen”3 adl ı yeni
birçal ışma yayıml ar . Dr. Luschan, bu çal ışmasında Tahtacı
ların yanı sır a L ikya böl gesinde bul unduğu sır ada incel eme
fırsatı bul duğu, Bektaşîl er, Er menil er, Kız ılbaşl ar , Yez idil er,
Yunanl ılarve Tür kl erhakkında da bil gilerverir.

120 Yıl Önce Hacı Bektaş Ziyareti - Dr. Edmund Naumann

Fel
ix von L uschan’m çalışmal
arı ar
dından 1890 yıl ında
AlmanDr. Edmund Naumann’ınH acı Bektaş’a yaptığı z
iyaret
gel
mektedir
. 1872 yıl
ında Bağdat Demiryollar
ı’nın yapımını

3 Fel
ix vonL uschan, H al
klar
, Ir
klarve Dil
ler
, 1927.
üstlen en Al manl ar, Dr. Naumann’dan
Anadol u’da pl anlanan demir yol
u güz ergâhı (J
otnd
Sof&n
enfj
orr
üz erinde ön birçal ışma yapmasını ister ler. O ttSta w»

Gez i masr afl arını Deutsche Bank üstl enir .


Dr. Naumann, gez i sonrası kal
eme al dığı
“Vom Goldnen Horn zu den Quellen des
Euphrat”4 adl ı kitabınınönsöz ünde geziyle
ilgili şunları aktarır
: “Gezi, Anadolu'da kurtul
ması planlanan demiryolu ağının ekonomik
büyüklüğü ve rayların döşeneceği güzergâhın
etüdü için yapıldı. Son yıllarda ihmal edilmiş Dr. Edmund
olan Anadolu coğrafyası hakkında bilgi Naumann 120 yıl
toplarken, eski kökleşmiş önyargıların önce Hacı Bektaş
ziyaretini konu
yıkılmasına, misafirperver Anadolu insanını ettiği kitabın
yakından tanımayı da amaçlıyordu " .5 kapağı

Dr. Naumann gezisine İstanbul ’dan başl ar . Muhteşem


görünümüyl e biz i ilk olarak İstanbul kar şıl
adı diyen Dr.
Naumann kitabının önsöz ünde şunl arı yaz ar: “İstanbul’a
vardığımda Küçük A sya ’da beni nelerin beklediği konusunda
biraz bilgi sahibiydim. İstanbul Boğazı’ndan ya da İzmit
Körfezi boyunca uzanan, dorukları karla kaplı Samanlı
Dağları ’ndan yayılan enfes kokular insanı mest etmeye yetiyor.
Rengârenk koylara doğru sarkan şaşaalı dağların eteklerine
uzanmış yeşil vadiler, yarımadanın yeşil çelenkleri gibi aniden
karşınıza çıkıveriyor. Trabzon, Sinop, İzmit, İznik, Bursa, İzmir
ve diğer kıyı kentlerinde olduğu gibi, kızgın güneş altında
yağmura susamış, kavruk topraklar ölüm sessizliğini
çağrıştırırken, açık kahverengi araziler insanı kucaklayıveriyor.
Bu toprakların en renkli yüzü de çeşitli ırktan insan
manzaralarıdır; Tiirkler, Rumlar, Ermeniler, Türkmenler,

4 Dr. EdmundN aumann, Boğaz’danFırat’a Yolculuk, Münih, 1893.


5 Dr . EdmundN aumann, Vom Gol dencnH or nz u denQuel lendes Euphr
at,
1893, Mtlnchen.
Tatarlar, Kürtler, Çerkezler, Arnavutlar, Hırvatlar, Bul garlar,
Çingeneler ve Lazlar aralarındaki tüm çelişkilere rağmen
asırlardır birlikte yaşamayı sürdürmeleri görülmeye değer”.
Edebi anl atımı ol dukça güçl ü ol an Dr. Naumann’ın
A nadol u’da yaptığı gez isi sır
asında yol u H acı Bektaş Vel i
Der gâhına düşer . Ar kadaşl an il
e H acı Bektaş’ta birakşam
konakl ayan Dr. Naumann’ınder gâhtaki iz
lenimler
ini üçüncü
bölümde okuyabil ir
siniz.

Bektaşîlik Öğretisi Üzerine Denemeler - Dr. Georg Jacob

19. yüzyıl da Al manşar kiyatçılarınBekta


şîlik ser üveninde en çok emeği geçenl er in
başında Dr. Georg Jacob gel mektedir . Dr.
Georg Jacob, 1862’de doğmuştur . Al man
üniver sitelerinde Doğu dil i ve edebiyatl ar ının
yanı sır a il
ahiyat ve etnol oji öğr enimi gör
müş, dönemin önde gel en şar kiyatçılar dan
der sl
er al mıştır. 1887’de doktor a tez iyl e
eğitimini taçl andır anDr. Georg Jacob, 1909
‘b r h b ' |
yıl ında çıktığı Tür kiye seyahatinde, uz un
Dr. Georg Jacob sür edir il gisini çeken Bektaşîl ik il e il gil
i
bil gil ertopl amış ve bunl ar ı 19. yüz yıl
ın il k
çeyreğindeyayıml amaya başl amıştır . Şarkiyatçıl ar ar asında
oldukça il gi görenbu çal ışmal arDr. Jacob’u Bektaşîl ik alanın
da Al manya’da r efer ans al ınanbir i yapmıştır.

Bektaşîl
ik konusunda başar ıl
ı ar
aştırmal ar
ı il
e tanınan Dr.
Georg Jacob, yapıtl arında Bektaşîve Tahtacıl arınöz deşol du
ğuna dikkatçeker . Dr. Jacob, “Die Bektaschijje und venvandte
Erscheinungen”6 adl ı çalışmasında Bektaşî ve Tahtacıl arın
gerek öğretil
eri, ger ek ör gütlenmeleri açısından benz er
, hatta

6 [î. Yazgan]: Bektaşîl


ik ve Benz
eri Akımlar- Die Bektaschijje undvenvandte
Er scheinungen, Abh. d. Bayr. Ak. d. Wiss. I. K L X X IV, Bd. III. Abd.
München1909.
TO r
klcck»
öz deş öğel er taşıdıkl arını tespit
i CM
C&OUBHAM
CS ettikten sonr a biryandan Bektaşî,
Kız ılbaş ve Al i-İlahilerin birbirine
çok yakın birüçl ü ol uşturdukl annı
söyl er. Biryandan da bu üçl ünün
Yez idil
er , Babailerve N usayr ilerile
birçok or tak noktalarınınbul unduğu
savunur .

Bektaşîlik öğretisi üzerine ^ r , „ ,


denemeler adlı kitabın D r' G e0r8 JaC ob’ R u d o ,f
kapağı Tschudi ve Theodor Menzel gibi
Al manya’nın önde gel en şar kiyatçı
larıyl a birlikte uz unsür e “Ttirkische Bibliothek” adl ı birkitap
diz isi de yayıml amıştır . Kl asik ve son dönem Osmanl ı
Edebiyatı ve A nadol u H al k Edebiyatı’ndan öneml i çevir il
eri
kapsayan“Tür k Kütüphanesi”, Dr. Georg Jacob’a A l manya’da
“Tür kol oji’nin ger çek kur ucusu” unvanını da kaz andır mıştır.
1930’da şar kiyatçı Paul Kahle il e beraber“Das orientalische
Schattentheater7” adl ı ser inin
de temel ini atan ve Tür kl er in
İslâm sanatl arına katkıl ar ını
öz ellikl e vur gul ayanDr. Georg
Jacob, eski Yunan ve Roma
Rönesans'ı ser tbirdil l e el eştir en
kişil er inbaşında gel ir . Dönemi
nin Al man Üniver sitel er inde
Semitikx dil l
erbil e okutul ur ken,
İslâm Dinininyerbul amamasını
eleştir ir ve İsl âm kül tür üyl e ^ .. ,
*r .. .......................... Dr. Georg Jacob’un "Turkısche
uğr aşmanın önemim üz er inde Bibliothek" adi. kitap
dur ur . serisinden bir örnek

7 [İ. Yaz
gan]: Gölge Oyunu.
8 [t. Yazgan]: Sami dilail
esi veya Semitik dill
erol
arak bil
inenA sya-A fr
ika
dilail
esininana al
tgr ubunu oluştur
andiller.
Dr. Georg Jacob, İsl âm kül türüyl e uğr aşmayandöneminin
Al man Üniver sitel erine, “Bektaşîl ik Öğr etisi Üzer ine Dene
mel er ” adl ı çal ışmasınıngir iş böl ümünde şöyl e birgönder me
yapar : “İslâm, batıda kısa bir süredir bilim dalı olarak
irdelenmekte. İs lamı yüzeysel şekliyle yorumlayan kişiler,
kendilerini İslâm içerisinde farklı tanımlayan akımları göz ardı
etmekle birlikte, kendilerini haklı çıkarmak için bu akımları
uzun bir süre yok saydılar. ” Dr. Jacob, İsl âm kül tür üyl e
uğr aşmayan dönemim Al man üniver sitelerine gönder me
yapar ak, onl ar ı ağır bir şekil de el eştirmiş ve İsl ami
coğr afyadaki far kl ı dini akıml arüz erine ar aştırmal arına Bektaşî
öğr etisi il
e başl amıştır . Dr. Georg Jacob’un Bektaşîl ik ile il gili
çalışmal arına geçmedenönce, kendisininİsl am’a ol anil gisinin
kısa birtar ihçesine bakmakta yar arvar . Dr. Georg Jacob’un
ÖnAsya’ya ol anil gisi, öneml i Tür kol ogl ardanbir i olanArnold
Nöldeke il e başl amıştır . Öğr encilik döneml erinde Arnold
Nöldeke ail esinin yaşadığı evde kal an Dr. Georg Jacob,
şarkiyatçı Arnold Nöldeke’den der sleral mışve üniver sitedeki
hocası tar afından İsl âm ağır lıklı Ar apça-Far sça-Tür kçe
öğr enmeye teşvik edil miştir . Ber lin’de bul unan kr al iyet
kütüphanesinde birdönem gör evyaptıktansonr a, 1892 yıl ında
İstanbul ’a ilk gez isini yapmıştır . Dr. Georg Jacob, “Bektaşîl ik
Öğr etisi Üz er ine Denemel er ” ve “Bektaşîl ik ve Benz er
İnançl ar” adl ı çal ışmal ar ı kal eme al madan önce “Türkisehe
Bibliothck” adl ı kitap diz isi kapsamında
şarkiyatçı Dr. Rudolf Tschudi il e
birlikte “Vil ayetname ve H acı Bektaş
Vel i” adlı çal ışmanın, or ijinalelyazma
sından Al manca çevir isini yapmış ve
1914 yıl ında yayıml amıştır .
ü l
Bektaşîl ik üzerine ol
ançal ışmalar
ına
hız kesmeden devam eden Dr. Georg Hoca Ishak nin
. . . - i i ... • t kaleme al dığı
Jacob, üz erinde çok sözsöyl enmiş olan “K âşifiı’l
-es r
âr ”
“Makal at-ı H acı Bektaş Vel i” adl
ı el
yaz ması üz er inde çal ışma yür ütmüş, bunu Vir ani Baha’nın
şiirlerdenol uşan 1649 tar ihl i elyaz ması “Fr agnâme” iz l
emiştir .
Dr. Georg Jacob’un üz er inde çal ıştığı eser ler i şöyl e sır al
amak
mümkün; Viyana Kr aliyet Kütüphanesinde Bektaşîl ikl e ilgili
tüm el yazmal ar ı, Evl iya Çel ebi’nin Seyahatnamel er i, Münih
ŞehirKütüphanesinde bul unan ve Yeniçer i Ocağı il e bir l
ikte
Bektaşîocakl ar ınınnedenkal dır ıl
ması ger ektiğini anl atan“Üss-
i Zafer ’i”, Ahmet C evdet Bey’in 1881 yıl ında yayıml adığı 12
ciltlik kitabında konu edil en Bektaşîl ik il e il gili böl üml eri,
Bektaşî kar şıtı çevr el erin önde gel en isiml erinden H ar putl u
H oca İshak Efendi’ninkal eme al dığı “K âşifu’l -esr ârve dâfıu’l -
eşr âr’ı”, kendisi de bir Bektaşî ol an Ahmet Rıfat Efendi
tarafından kal eme al man “Mir ’âtü’l -mekâsid fî defi’l -
mefasid’i”, 1868 yıl ında L ondr a’da John P. Brovvne tar afından
yayıml anan “The Dervisches or Oriental Spiritualism”,
Osman Bey’in 1881 yıl ında basıl mış “Les imams et les
Derviches adl ı kitabı, Octave Depont&Xavier Coppolani’nin
1897 yıl lar ındaki Bektaşîl ik il e ilgili çalışmal ar ı, Louis Petit’in
1902 yıl ında Par is’te yayıml adığı “Les confr£ries religietıses
musulmanes” ve Paul Lucas’ın “Aller neueste Reise in
Klein-Asia” adl ı kitabı. Tüm bu çal ışmal ar dan el de ettiği
bilgiler i har manl ayıp, Tür kiye’deki iz l eniml er ini de üz erine
koyanDr . George Jacob, böyl ece Bektaşîl ikl e il gili çok öneml i
çal ışmal ar a imz a atmakl a kal mamış, kendisinden sonr a gel en
Al manşar kiyatçıl ar a temeleser lerbır akmıştır .

Yasaklı Bir Bektaşî Masalı - Dr. Georg Jacob’un öneml i


çal
ışmal ar
ından bir i de “Türkische Bibliothek” adl ı kitap
ser
isinde yayıml adığı birBektaşî masalıdır
. Bu masal
, 1880’li
yıl
larında İstanbul’da gazetecil
ik yapmışolan“Çaylak”9 l
akaplı

9 O smanl
ı basınında “Çayl
ak"lakabıyl
a tanınanMehmetTevfık, 19. yüzyılda
yaşamış birgazetecidir
. Daha çok İs tanbul
’daki sözl
ü hal
k kül türünü,
gündel ik dili ve bunun ör nekl er
ini kal eme al masıyl
a tanınmıştır .
“İs tanbul’da BirSene” başl
ığı altında topl
adığı döneminfıkr
alar
ını, eskinin
Mehmed Tevfık tar afından yazıl mıştır 10. Bektaşî fol
kloru
bakımından ol dukça öneml i olan bu masalsöz lü kaynaktan
dinl ener ek der lenmiş. 1911 yıl ında Dr. Thedor Menzil
tarafından Al manca çevir isi yapıl an “BirMasalKahr amanı’'
adlı bu Bektaşî masal ı; Kumkapı
Meyhanel er
ine dadanan bir vatandaşın
başından geçen ol aylar ı anl atmakta.
Masal , olayınkahr amanı, ail esi ve aile
sinin çevr esinde kiml erin ol duğunu, bu
kişiler in bir birleriyle ol an münase
betler ini, ol ayın geçtiği Kumkapı Mey
hanel er i ile bir l
ikte diğer meyhanel er
hakkında bil giler ver mekte. Masal ı
okumaya başl adığınız da, masal kahr a
manının akşaml an bir likte deml endiği
es nafar kadaşl annı, der gâhtaki der vişleri,
der -gâhın fiz ikî, sosyaldur umu, ol ayın
geçtiği z amanı, 40 gün çekil en cefanın
boyutu ol mak üz ere masal ın diğer
bağl amı hakkında öneml i bil gileredin
mek mümkün.

Masal ınana teması; İstanbulesnafl ar ındanor ta hal


li birinin
içkiye olandüşkünl üğününgider ek artması ve sonunda dor uk
noktaya ul aşması kapsamındadır . Al kole ol an bağıml ılık
beraberinde birdizi tatsızol aylannyaşanmasına nedenol urken
hergünayyaşeve dönenvatandaşınz evcesi z ordur umda kal ır
ve ne yapacağını bil emez . Ol ayl ar
ı dünür üne anl atır. Zor
zamanl annda sürekli yanl annda ol andünür , duruma elkoyarve
çareleraramaya başl ar. Birlikte İstanbul ’da birBektaşîDer gâhı

lâtife ve nüktel erini derleyer ek yar attığı masalımsı tür, Türk folklor
tarihindeki ilk masalderlemel eridir .
10 Dr. Geor gJ acob, masalın İs tanbul ’da yayıml andıktankısa birsüre sonra
yasakl andığını, ErlangenÜ niver s ites inde ikişernüshasının bulunduğunu
bel
ir
tir
.
ziyaret edilir. Dergâhınpostnişinine dur umu birbiranl atırl
ar.
Kendisindenyar dımcı ol masını isterl
er. Baba Efendi, dur umu
anlar ve or acıkta bir pl an yapar . Plan hemen uygul amaya
konul ur. Pl ana gör e meyhane dönüşü masal kahr amanının,
kendindengeçip birköşede sız ması bekl enir
. Sız
dıktan sonra
küfe içerisinde dergâha taşınacaktır
.

Masalkahr amanı er tesi günder gâhta kendine gel ir. Sefanın


kadr ini bil mesi içinder gâhta kırk günkonuk edil ecektir . C efa
çekmesi içinil k gündenitibar ender gâhtaki tüm angar ya işl ere
koştur ulur. Der gâhınbahçe onar ımı, mutfak temiz liği, yor gan
çar şaf der ken kır k gün akıp gider . Tabii ki hergün yemek
kaz anl arı temiz l
enmez, kapı pencer e sil inmez , ar ada masal
kahr amanına KulN esimi’nindivanını okutul ur. 40’ın cı günün
sonunda cefanın da sefanın da ayr ımına var dığı düşünül en
masalkahr amanı içinayr ıl
ık vakti gel miştir . Şer efine birdem
sofrası kur ulur. Kır k gün ağzına al kol koyamayan masal
kahr amanı körkütük sar hoşedil irve tekr arbirküfe içer isinde
mal ikânesine, z evcesinin koynuna gönder il ir. Göz lerini
açtığında, yatağına uz anmış, z evcesini yanı başında bul anmasal
kahr amanı gör dükl er
ine inanamaz ! Bir kâbustan uyanmış
gibidir ! Birsür e kendini topar lamaya çal ışır. Yatağındankal kıp
suyunu yuduml arkenbaşındangeçenl eri tekertekeranl atmaya
başlar.

Yakl aşık 120 sayfayı bul


anbu Bektaşîmasal ı yayımlandıktan
kısa birsür e sonra yasaklanmış! Bunu Dr. Georg Jacob’un
masaliçinyazmış ol duğu önsöz den öğreniyoruz . Dr. Jakob,
yaşadığı dönemde kitabın yasakl anmış ol masından dol ayı
Türkiye’de bul manınmümkünol madığını, A l
manya’da bul unan
dört nüshadan ikisininkendisinde, diğerikisininde Er langen
Üniver sitesi’nde ol
duğunu belir
tir
.
Tekkede Büyük Tahribat - Kari Wulzinger

1900’l ü yıl
larınbaşında öne çıkanön eml i şar kiyatçıl ardanbir i
de Theodor Menzel ol muştur . Theodor Menzel, aynı z amanda
Dr. Georg Jacob’un tal ebesidir. Bir likte 1909 yıl ının
sonbahar ında Eskişehir ’in
güneydoğusunda bul unan
SeyyidBattalGaz i Tekke
sin i z iyar et eder ler. Dr.
Georg Jacob, ziyar et
son rası “Zeitschrift für
Assyrologie” 11 adl ı der gi
de yayıml adığı makal e
sin de; “Bu kutsal yer, bir
mimarın ayrıntılı bir
incelemesine, ölçü ve
çizimine değer” diye not
Seyyid Battal G azi’nin m ezan düşer . Dr. Georg Jacob,
bu z iyar etsır asında Seyyid
BattalGazi’ninmez ar ınınilk defa Theodor Menzel tar afından
fotoğrafl andığını yaz ar . Dr. Georg Jacob, ber aber inde 700 kişi
il
e H or asan’dan Anadol u’ya gel diği var sayıl an H acı Bektaş
Vel i’nin Seyyid Battal Gaz i Tekkesi’ne yer leştiğini, Osmanl ı
Sultan ı OrhanGaz i’n inH acı BektaşVel i’yi bur ada z iyar etettiğini,
H acı Bektaş Vel i’nin tekkede kal an 200 Kal ender i
Denişl erinden“Kim olursa olsun; ister kâfir, ister ateşe, ister
puta tapsın, yolu düşen herkese hizmet veriniz” diye istekte
bulunduğunu yaz ar .

Dr. Georg Jacob'un 1925 yıl ında Seyyid Battal Gaz


i
Tekkesi il
e ilgil
i kaleme al dığı bu makal e, mimar Kari
Wulzinger’in oldukça il
gisini çekerve Seyyid BattalGaz i

11 Geor
g J
acob, Zeitschr
ift fiır A s syr
iol
ogie, Sej
jid Gazi, Band X X VI,
Str
assbur
g.
Telekesi üz er
ine doktor a çalışması içinsenato
üyelerinin onayını al ır. Kari Wulzinger,
1913 yıl ında Ber lin’de yayıml adığı “Drei
Bektaschi Klöster Phrygiens12” adl ı
doktor a tez inin gir iş böl ümünde gez iyle
il
gili şunl arı an
latır: “Dr . Theodor Menzel
ile birlikte 1911 senesinin güzünde tekkeye
gitmeye karar verdik. Kendisi dil
araştırmalarının yanı sıra bana ölçüm ve
çizim alanlarında da destek vermeyi teklif
etti. Hemen türbeyi incelemeye karar Drei Bektaschi
verdim. Bu hizmetleri için kendisine Klöster Phrygiens
adlı doktora tezinin
minnettarım. Onun şark tecrübesi ve kapağı
kararlılığı yanında şahsi menfaatlerini
düşünmeden ölçme ve fo to ğ ra f işlerinde gösterdiği titiz
çalışması olmasaydı bu projeyi gerçekleştiremezdik. Çünkü
Türkiye 'de bu tür araştırma gezileri yapmak çok zor. İnsan bir
sürü engellerle karşılaşıyor. Bu tür engellerin başında örneğin
veba salgını gelmekte. 1911 yılının 29 Eylül ile 17 Ekim
tarihleri arasında 19 gün Seyyid Battal Gazi Tekkesinde ikamet
ettik. Ondan sonra çevrede bulunan Üryan Baba ve Şucaaddin
tekkelerinde birkaç günlük çalışma yaptık. İngiliz William
Martin Leaken 18001i yıllarda Seyyid Battal Gazi Tekkesine
yakın olan bir yerde, Frigya Kral Mezarları ’nı keşfetmişti. Bu
nedenle birçok seyyah, Frigya Kral Mezarları ’nda yaptıkları
incelem e sonrasında Seyyid Battal Gazi Tekkesine de
uğramışlardı. Yine 1882 yılında İngiliz gezgin M. W. Ramsay,
yüksek tepelerin birisinde incelemeye değer, çok güzel ve eski
bir cami olduğunu, Seyyid Battal Gazi ve Bizanslı eşinin orada
defnedildiğini yazar. Nedense bu güne kadar, Seyyid Battal
Gazi Tekkesi ile ilgili kapsamlı bir çalışma yapılmamıştır.

12 Kar
i VVul z
inger
, Drei Bektaschi-K J
osterPhr
ygiens (Fr
igya’da Üç Bektaşî
Tekkesi) Verl
ag vonEms tWasmuth, Ber l
in-1913.
13 [İ. Yaz
gan]: Wil
liam Mar
tin L eake, J
our
nalof a Tourin A sia Minör
,
L ondon1824.
Elimizde sadece Seyyid Battal Gazi Tekkesi ile ilgili var olan
tek döküm bir Türk mimarın çizdiği plandır. Bir kaç günlük
ziyaret sonrasında çizilmiş olan bu plan da yalnızca tekkenin
yatay kesitini göstermekte. Adı geçen bu planı İstanbul’da
bulunan müzede kısa inceleme fırsatım olmuştu. ”14

Kari Wulzinger, 1925


yılında yayıml adığı bu çal ış
masında il ginç tespitl erde
bul unur . Kari Wulzinger,
1416 yıl ında Şeyh Bedr eddin
Ayakl anması il e Seyyid Battal
Gaz i Tekkesi ar asında tar ihsel
birbağl antı kur ar. Wulzinger
tarafındantar ihe düşül müşol an
Eskişehir’in güneydoğusunda bu not, tar ihçiler tar afından
bulunan Seyyid Battal Gazi araştır ılmaya değerbirkonu ol sa
Tekkesi gerek! Wuizinger’e gör e 1416
tarihindeki Şeyh Bedr eddinayakl anması bahane edil er
ek Seyyid
BattalGaz i Tekkesi büyük biryağma ve tahr ibata uğramıştır .
Yağma sonr ası tekke tekr ar r estor e edil miştir
. Kari
VVulzinger’ın iddiası; r
rasyonsır
tamamen sil
asında eski yazıtl
inip, or
esto

tadan kal
arın
...
HnH
dır ıldığı yönündedir .15 Tekke . .

1207-1209 yıl ları arasında inşa -


edil miştir. 1416 yıl ındaki
ayakl anma il e tekkeninyapım •.
tar ihi ar asında 209 yılgibi bir
sür e ol duğu gör ül ür. Bu sür e Seyyid
z ar fında tekkede bul unanyaz ıl
ı Battal Gazi Türbesinin
avlusu
kaynakl ar , duvar yazıtl arı ve

14 Kar zingcr( Çevir


i Wul i: İl
yas K üçükcan, K ül
tür
elGel
eneğimizde Seyyid
BattalGazi ve Kül
yesi.
15 Kar
i Wulzinger, Dr
ei Bektaschi-K l
os terPhr
ygiens, sayfa 9.
buna benzertar ihi belgel erkayıt altına alınmamıştır . Bunl ar
ın
nel erol duğu konusunda günümüz e ul aşan birbil gi yoktur.
Kayıt al tına alınmayanbu yazıtl ar
ınhangi döneme ait ol duğu,
tekkenin kur ul uşunda varol an yazıtl ar
ın kiml er
e ait ol duğu
bilinmemektedir . Bu yazıtl arneden tahr ip edilmiştir? Kiml er
tahr ip etmiştir ? Tahr ibatın 1416 yıl ındaki ayaklanma il e bir
bağl antısı var mıdır ? Kari VVulzinger’in iddiasına gör e
incel eme yaptığı dönemdeki tekke yaz ıtl
arı 1416 yıl ından
son rasınaaittir. 1416 öncesi yaz ıtl
artamamenyok edil miştir!

Kari Wulzinger, 1416 yıl ında Seyyid Battal Gaz i


Tekkesinde meydana gel en tahr ibatın son ol madığını, 1826
yılında tekkeye birsal dırının daha ger çekl
eştiğini yaz
ar . 1826
yılında Yeniçer il
eri ortadan kal dır
an Osmanl ı Padişahı II.
Mahmud, hız ını alamayıp Yeniçer ilerin manevi dünyal arını
besl eyenBektaşîtekkel erini kapatmıştır . Kari VVulzinger, 1826
yılında Seyyit Battal Gaz i Tekkesine yönel ik son sal dırıyı
kitabında şöyl e anlatır
: “İlk saldırı misafirhane ve orada kalan
kişilere yönelik olmuş. Daha sonra Bektaşî dervişlerinin kaldığı
oda ateşe verilmiş. Batı tarafında külliye avlusunda bulunan
kubbe tahrip edilmiş. Hızlarını alamayan yağmacılar taş
duvarları yıkmaya çalışmışlar. ”1

Kazan Kaldırmak - Dr. Theodor Menzel

1925 yıllara gelindiğin de şar kiyatçı Dr. Theodor Menzel,


Kari Wulzinger il e bir likte çıkar dığı “Frigya’da Üç Bektaşî
Tekkesi” adlı çalışmanın ar dından 1925 yıl ında kaleme aldığı
“Türkler
inEski Sufı Gel eneği”17adl ı makalesinde AhmetYesevi,
Yunus Emr e ve H acı Bektaş Vel i’yi konu ed er. Makal
esinde,
Yesevi’ninyaşamı ve yapıtl arını an latır
kenH acı BektaşVel i ile
olan bağlantısına değinir. H acı Bektaş Vel i’nin Osmanlı’n ın

16 Wul
zingerKar
i, Dr
ei Bektaschi - K l
osterPhr
ygicns, sayfa 10.
11 Dr
. TheodorMenz
el, Zeitschr
iftderDeutschenMor
genl
ândischenGesel
lschaft
Bd. 79 (1925), sayfa 270-289.
kur ul uşundan önce Yesevi
tarafından H or asan'dan A na
dol u’ya gönder ildiğini, il ham
dol u bir bil ge ol duğuna vur gu
yapar . Dr. Theodor Menzel,
Yesevi’n in A nadol u’ya gönder
diği mür itl
er indenol anH acı Bek
taşVel i’densonr a kur ul anBekta
şî akımının Yesevil ikle yal nız ca
yüz eysel benz erlikl er taşıdığını
iddia eder . Yesevil ik’teki ibadet
biçimini, Bektaşîl iğe gör e daha
biçimselve il âhî tar zında bul an
Dr. Theodor Menzel, Bekta
Bir Bektaşî Babası şîler in ibadetl erinde daha kol ay
anlaşılanYunus Emr e’ninbüyül eyici şiir ler ine yerver diklerini,
bu nedenl e hal kınenal tkatmal ar ına kadarnüfus edebil diklerini
yazar. Dr . Menz el
, çal ışmasında Ahmed Yesevi’nin tek kız
çocuğununol duğunu, onunsoyundangel enOr ta A sya’da çok
ünlü kişilerinbul unduğunu yaz ar. Bu ünl ülerar asında da Evl iya
Çel ebi’ninde ol duğu bil inmekte. Evl iya Çel ebi de yapıtl arında
AhmedYesevi’ninsoyundangel diğini dil e getir miştir .

Bur ada mutl aka vur gul anması ger ekenkonul ardanbir i; Dr.
Theodor Menzel’in kal eme al dığı bu makal ede, ağırlıkl
ı olar ak
referans al dığı yazar lar
ınbaşında Ziya Gökal p ve FuatKöpr ülü
gibi, resmi tar ihe yakın dur an tar ihçilerol masıdır
. Menzel,
kendi göz leml er iyle Yesevil ik il e Bektaşîl iğin yüz eysel
benz erliklertaşıdığım tespit etmiş ol masına r ağmen, r efer ans
aldığı tar ihçiler in yanl ışlığına düşüp, H acı Bektaş Vel i’yi,
Yesevi’nin mür idi ol ar ak tanıtmakl a tarihi bir yanl ışlığa
düşmüştür . Bu tar ihi yanl ışlığı Tür k yazar l
arda daha sonr a
kabuledip, H acı Bektaş Vel i ile Ahmed Yesevi’ninyaşadığı
döneml erinfar kl ı ol duğunu kabuletmişl erdir
.
Dr. Theodor Menzel, çal ışmasınınbiryer inde tar ihe “kazan
kaldırmak” ol arak geçen, herYeniçer i or tasının18 içinde, ye
mekl erinpiştiği, kışlalardaki mutfakl ar da dur anbüyük kazan
lar
dansözeder . Dr. Menzel, Yeniçer ilerinkazanl arına ocak
lar
ınmukaddes birdeğer i ol arak baktıkl ar ını, savaşta kaz anın
düşmanel ine geçmesi hal inde bununbüyük birfel aket sayıl
masının kökenl erinin Ahmed Yesevi’nin mez arının başında
bulunan devasa bakırkaz ana bağl adıkl arını anl atır. Yeniçeri
Ocağınca kutsalsayıl an kar a kazanlar dan birtane de, H acı
BektaşVel i’ninTür besi’nde bul unmaktadır .

Viiayetname ve Bektaşî Dergâhtan - Rudolf Tschudi

Yukar ıda Dr. Georg Jakob hakkında bil gi verir


ken
öğr encisi Rudolf Tschudi’den sözetmiştik. Rudolf Tschudi
“Türkische Bibliotlıek" adl ı kitap
dizis inde “Vilâjet-nâme des Hâdschim
Sultan’ı” ilk defa or ijinal el
yaz masından Al mancaya çevir en kişidir .
1884 Basel doğuml u ol an Rudolf
Tschudi, Erlangen ve H ambur g
Üniver sitelerinde gör evde bul unmuş,
İslâm ve Osmanl ı Tar ihi al anl arında
öneml i eser lere imz a atmıştır . Tschudi,
1909 yıl ında “20. Yüzyıl ’da İstanbulve
Çevr esindeki MevcutBektaşî Der gâhl arı”
başl ığı al tında İstanbul ve çevr esinde
bul unan bir kaç Bektaşî Der gâhını z iyar et
etmiş, Bektaşî der vişi H aşan TahsinD»’* Rudolf Tschudi
Baba’dan edindiği iz l
eniml er
i de ekl eyer ek H ac^SuUan^adh
birmakal e yayıml amıştır. Rudolf Tschudi, çalışmanın kapağı
1909 yıl ında İstanbul ’a bul unan Bektaşî
H aşan Tahsin Baba il e bir l
ikte z iyar et ettikleri dergâhl
arın
başında, Mer divenköy’deki Şahkul u Sul tan Dergâhı, Büyük

18[İ. Yazgan]: Yeniçer


i böl
ükl
erine ver
il
enad.
Çaml ıca’daki H acı Tahir Baba Der gâhı, Kızıl çeşme’deki
Perişan Baba Ocağı, Topkapı Mahal lesi’nin dışında bulunan
Tekkeci Der gâhı, Kâğıthane’deki H aşan Baba Der gâhı ve
Eyüp’teki Bademl i Der
gâhı gel
ir
.

Rudolf Tschudi, makal esinde der


gâhlarhakkında o döneme
aitöneml i bil
gilerver ir
ken, Şahkul u Sul
tanDer gâhı hakkında
şunl an yaz ar: "Merdi venköy ’de bulunan Şahkulu Sultan
Dergâhı19 tahminen Hay>dar Paşa Garı ’na beş kilometre
uzaklıkta idi. Bu dergâh Sultan II. M ahm udun fermanıyla yerle
bir edilmiş. Dergâhın mezarlığında 1826 yılından kalma
yalnızca bir kaç mezar taşı mevcut. Dergâhın içerisinde
bulunan eski mezarlığa alternatif olarak 5 dakikalık uzaklıkta
bulunan bir tepe üzerine yeni mezarlık kurulmuş. 1907 yılında
vefat etmiş olan Mehmet Ali Hilmi Dede buraya gömülmüş.
Hilmi D ede’nin kabri daha tamamlanmamış. Hilmi Dede'den
sonra dergâhın postnişinliğine Ahmet Burhanettin Baba
getirilmiş. İsta n b u l un en büyük dergâhı olan bu dergâhta
yirmiye yakın derviş yaşamakta. Dergâhın bir kütüphanesi var.
Tahsin Baba bu kütüphanede bulunan “Reddiye ” isimli, İshak
Efendi fnin kaleme almış olduğu “Kâşifu'l-esrâr ve dâfıu ’l-eşrâr 7"
adlı kitabına karşı yazılmış bir el yazması gösterdi. Daha sonra
büyük mezarlıkta Yeniçeriler tarafından öldürülen eski Şahkulu

19 [İ. Yazgan]: Şahkulu Sul


tanDergâhı, Bizans döneminde Bizans İmparator
u
A ndronikos ’un av köşkü ol
arak kul l
anılmıştır
. Orhan Gazi’nin İzmit’i
fethinde banş antl
aşması bu köşkte imzalanmıştır
. Barış şar
tlar
ı arasında
bulunan “K öşk’ün Ahi Tekkesi ol ar
ak kul lanılması” şartı il
e Tür k
egemenl iği al
tında ol
duğu döneml erde uzun yıllar Bektaşî kültürünün
yaşatıl
ması amacıyl a Bektaşîl
ertarafından kull
anılmıştır. Çelebi Sultan
Mehmet zamanında tekkenin Ahi Baba Şeyhl er
ine Bizans’ı gözetl eme
görevi verilmiştir
. O dönemdens onr a Ahi Baba Şeyhl erine “Gözcü Baba”
denmeye başl amıştır. Yakınzamana kadarbur adaki taş binada tekkenin
şeyhleri oturmuştur. Sonsahibi H aşanTahsinBaha’dır . Şu anda Şahkul u
Sultan Der gâhı ol arak daha çok Al evi C emaati’nin ve K ül tür
ü’nün
yaşatıl
dığı mer kezlerdenbiridir
.
Sultan Dergâhının postnişini
Ahmet Baha’nın mezarını ziyaret
ettik. Mezar taşındaki ölüm tarihi
ve yazılar tahrip edilmiş ve
okunmayacak durumdaydı. ” 0

Rudolf Tschudi n in1900 yıl


lar ında Şahkul u Sul tan Der gâ
hında TahsinBaha’n ınkendisine
göster diği el yaz manın akıbeti
nice ol muştur bil miyor uz ama
döneminönde gel enul emal arın-
Kâşifu’l-esrâr’ın kapağı ^anbir i sayıl anİshak Efendi’n in
kaleme al mış ol duğu “K âşifu’l -esrârve Dâfiu’l -eşrâr ’i” adlı
kitap, kamuoyunda ol dukça il gi uyandır mış. Kitap, Bektaşîl eri
İslâm dışı dinsiz lerol ar ak dekl are eder ken, onl arı H unıfil ere
destek ver mekl e suçl amakta. İshak Efendi kitabında, Bektaşî
babal arıyla il gil i birtakım r ivayetl ere dayanar ak asl ı astan
olmayanhikâyel eranl atır . Kitabınyayıml andığı dönemde, hem
İshak Efendi’n inkonumu ger eği, hem de kitabınbirkaç kez
baskısı yapıl ıp, il gi gör mesi, Bektaşîl erar asında büyük bir
rahatsızlık yar atmıştır . O s manl Inınsondöneml erinde, öz el
likle
1826’deki “Vaka-i H ayr iye” dönemindensonr a Bektaşîl iğinçok
yoğun birşekil de tar tışıl dığını, kimil er inin Bektaşîl iğe sahip
çıkarken baz ılar ının acımasız ca el eştir diğini, kimil er
inde
savunma yazıl an yaz dığı bil inmekte. Rudolf Tschudi’nin
bahsettiği “Reddiye” adl ı elyaz masının da işte bu tar z bir
savunma yazıl anndan bir i ol sa ger ek. Bu bağl amda bu el
yazmasının ar aştır macıl artar afından ir del enmesi ger ekmekte.
“Reddiye” adl ı elyaz masının Bektaşî topl umu için önemini
bur ada vur gul amaya ger ek yok. Yapıl ması ger eken, Osmanl ıca

20 Bu mezarındışında başka birBektaşîmczangörmedim. 1826 yılından1926


yıl
ına kadar bu mezar l
ığa gömül müş Bektaşîl
erin mezarları tamamı
yağmal
anmışve tahr
ip edil
mişti.
kal
eme alınmış bu çal
ışmanın ar
şivl
erdenbul
unup, Tür
kçeye
kaz
andır
ıl
ması.

“Kâşiftı’l -esr ârve DâfıuT-eşr âr ’i’m” yayıml andığı tarihte


kitabınkamuoyunda ol dukça il gi uyandır mışol duğunu yukar ıda
yaz mıştık. Kitap, batıl ı şar kiyatçıl arında il gisini çekmiştir. Bu
şar kiyatçıl ar ınbaşında tabii ki Dr. Georg Jakob gel mektedir .
Jakob, Tür kiye z iyar eti sır asında edindiği kitabın Al manca
çevir isi yapma kar arı al ırve 1908 yıl ında “Bektaşîl ik Öğr etisi
Üz erine Denemel er ” adl ı çal ışmasıyl a bir
likte kitabı yayıml ar.
H eriki çal ışma da Al manşar kiyatçıl artar afındanol dukça il gi
gör ür . Kitap batıda il giyl e kar şılanırken, doğalol arak doğudan
tepki al ır. Tepkil er ağır lıkl ı ol ar ak Bektaşîl erden gel ir.
Bektaşîl er, Jakob’un yar ar landığı kaynakta bir çok yanl ış
değer l
endir me ve genel lemeninsözkonusu ol duğunu savunup,
Jakob’un çal ışmasına kuşkuyl a bakar lar
. Bu nedenl e Jakob’un
“Bektaşîl ik Öğr etisi Üz er ine Denemel er
” adl ı çalışması Bekta
şîlertar afındanyok sayıl ıp, bu çal ışmadanuz ak dur maya öz en
göster mişl erdir . Jakob’a birel eştiri de
tarihçi Fuad Köpr ül ü’den gel miştir .
FuatKöpr ül ü el eştirilerin de, Jakob’un
Bektaşîl iği ar aştırırken tek tar afl ı
davr andığını, Isl ami değer ler içe
risinde değer l
endir mediğini, bu
nedenl e Bektaşî gel enekl er ini eski
Hr istiyan gel enekl eriyl e bir tutup,
antik unsur ları21öne çıkar ttığını yaz ar.

Dr. Georg Jakob, bu türkuşku ve


eleştir
ilerin gel ebileceğini tahmin
etmişol malı ki, kitabınınönsöz ünde
eleştir
ilerin tümüne cevap ver ir gibi
şunları yazar: “Esad Efendi 'nin Alnıan-

21 [1. Yaz
gan]: Sur
aiz
a Far
oqhi, DerBektaschi-O r
dcninAnatol
ien
caya çevirdiğim kitabı “Kâşifti ’l-esrâr ve Dâfıu'l-eşrâr’ı ”
önemsiyorum. Kitap, batılıların zor anlayabileceği, dışarıya
karşı kapalı ve o kadar da gizemli olan Bektaşîlik ile ilgili
önemli bilgiler vermekte. "Kâşifu’l-esrâr ve Dâfıu ’l-eşrâr’i "
içerik olarak tartışmalı olduğu şüphe getirmeyecek kadar
ortada. Kitaptan aldığımız bilgileri süzgeçten geçirmemiz
gerekiyor. Kitaptaki tüm bilgileri olduğu gibi kabul etmemiz
mümkün değil!

A nadol u’nundeğişik böl


gel erinde yör esel far kl ılık
lar a sahip değişik Kız ılbaş
gr upl an bul unduğu bil in
mekte. Bu kar maşık yapıya,
öz ellikle 1826’daki “Vakay-i
H ayr iye” sonr ası Bektaşî
liğin kapal ı bir topl uluk
ol arak var lıklarını sürdür mek
z orunda bır akıl mal arı da
Tütün için bir derviş ekl enince batıl ı ar aştır ma
cılarınbu inançhakkında bil gi edinmel er izorol muştur . 1900’l u
yıllarınbaşında Dr. Flix von Luschan ve Dr. Georg Jakob
gibi ar aştırmacılarbu z or luğu sürekl i dile getirmişl erdir. Jakob,
“Bektaşîl ik Öğr etisi Üz er
ine Denemel er” adl ı çal ışmasının
önsöz ünde bu z orluğu şöyl e dil e getir ir
. “Bektaşî öğretisi
hakkında bilgi toplamak için üç yol seçtik. Birinci yol şark
kaynaklarında Osmanlı Türkçesiyle kaleme alınmış eserlerdi.
İkinci olarak Bektaşî Dergâhlarını ziyaret edip, dergâhın
postnişinden bilgi almaktı. Üçüncü yol olarak Bektaşîlerin
yaşadığı yerlere yapılan geziler oldu. Araştırmalarımızın tek
yönlü olmaması için her üç yoldan bilgi toplamaya çalıştık.
Ama kısa döneme kadar bu kanallardan yeterli bilgi
toplayamadık! İstanbul'da yaşay’an arkadaşım Prof. Giese,
Bektaşîlerin kimliklerini gizlediklerini, dergâhlara da girmenin
kolay olmadığım aktardı. Türkler’de son zamanlarda batılı
kişilerle irtibata geçenleri takibe alıyorlardı."

Das Vilâyet-Nâme des Hâğği Bektash - Erich Gross

Yer el göz leml erden yoksun , an a


kaynakl arda ar aştır
ma yapamayan batıl ı IMS VJIAlh'l NÂMK
araştırmacıl ar ınbaşvur abil ecekleri birtek DES HÂCCf BEKTASCH
kaynak kal ıyor du; batı kütüphanel erinde
bul unan bir el in par mağın ı geçmeyen
Bektaşîl ikl e il gili gez i notl an, kitap ve
makal eler . Bu da doğal ol arak or taya EUH'.lOsi
konan ar aştır ma ve çal ışmaları yüz eysel
kılıp, hatal ı, bil imsellikten uz ak, tar tış
mal ı kıl ıyor du. Tüm bu eksikl ikler e
rağmen Dr. Georg Jakob'un “Bektaşîl ik
Öğr etisi Üz er in e Den emel er” adl
ı çalışması,
daha önce de vur gul
adığımızgibi Al man Vilayetname-
ya’da Bektaşîl iğintanınması adına ön eml i Almanca çevirinin
bir sayfa açmış, Al man şar kiyatçılar kapağı
tarafındanol dukça il gi gör müştür.

Dr. Georg Jakob’dan sonr a bu al anda çal ışmal aryapan


şarkiyatçılar, Jakob’un çal ışmal ar
ını r eferans alırken, O ’na
yönel ik el eştir
ilerini esirgemeyen Al man şar kiyatçıl
ar da
olmuştur . Bunl arın başında egyptol ogist Hans Heinrich
Schaeder gel mektedir. Heinrich Schaeder, 1928 yıl ında “Zur
Stifterlegende Bektataschi”22 adl ı çal ışmasında, Jakob’un
Bektaşîl ik alanındaki çal ışmal arına kuşkuyl a yaklaşırve bu
konuda şunl an yazar : “Kimse İslâm ile ilgilenmez iken, bu
konudaki eksikliği gören Dr. Georg Jakob, Islâm içeresindeki
farklı akımlar üzerine yaptığı araştırmaları ile bize yeni bir

22 H ans H einr
ich Schaeder
, ZurStifter
legende Bektatas chis-Efsane Bektaşîl
er,
Or
iental
istische L iter
atur
zeitung 1928.
bakış açısı sundu. Çalışmalarıyla bize Anadolu demişlerinin,
Şiilikle, sufızimle, Hurufilik propagandasıyla Hristiyanlık
öncesi ve Hristiyanlık sonrası elementleriyle, Hristiyanlığa
kucak açmalarıyla, evrensel dini eğilimleriyle, Balkanlar9a
kadar uzanan kollarıyla, Tahtacı ve Kızılbaşlık ile olan
bağlantılarını gösterdi. Bunları ilk defa eleştirisel bir bakış
açısıyla bakıp yazıya döken Dr. Georg Jakob olmuştur. Ancak
çalışmaları, Bektaşîliğin ortaya çıkışı, devamı ve Hacı Bektaş
Veli 'nin halifesi olan kişiler hakkında tarihsel verilerden
maalesef yoksundur! Böylesi çalışmalarda bu tür veriler
aslında en kritik noktalardır. Çünkü din tarihi üzerine yapılan
çalışmalarda bu tür veriler çalışmanın temelini oluşturmakta.
Dr. Georg Jakob ’un çalışmasında efsaneye dönüşmüş olan
Hacı Bektaş Veli hakkında yeterli bilimsel bilgileri maalesef
göremiyoruz. Fakat Dr. Georg Jakob ’un öğrencisi R udolf
Tschudi, bu efsanenin gerçeğe dönüşmesi için "Vilâjet-nâme
des Hâdschim Sultan T* yayımlayarak bu alanda yeterli olmasa
da bir adım ileriye gidilmiş durumda. “Vilâjet-nâme des
Hâdschim Sultan’ın ” hemen ardından, 1927 yılında, yine Dr.
Georg Jakob'un öğrencilerinden olan Erich Gross, titiz bir
araştırma sonucu önemli bir çeviri yapmış. Çevirinin adı “Dos
Vilâyet-Nâme des Hâğği Bektash, Ein türkische
Dernischevangeiium9\ Kendisini tebrik ediyoruz. Ama
Vilayetnameyi incelediğimizde, dinsel ve felsefi bir içeriğinin
olmadığını görüyoruz. Kitap, bir fantezi dünyasında dönüp
dolaşmakta. Garip ve gayri bir insani dünyada, mucizeler
yaratan gezgin mucizevi dervişler, birbirleri ile tutkulu bir
şekilde rekabet ediyorlar. Büyülü ve devasa performanslarıyla
Şamanları aratmıyorlar. Küçük, bazen tekrarlanan çeşitli, gayri
ihtiyari, ayrıntısız şeffaf mucizeler, estetik olarak okuyucuyu
cezbetmeyen, kişiye rüyasında gördüğü kötü hayaletleri
anımsatarak akıp gidiyor, insan bu çeviriyi okurken boşuna
Bektaşî nefeslerinin o şefkatli, duygusal, zengin ve estetik
tınılarını arıyor. Keşke bu çalışma Hacı Bektaş Veli’nin
biyografisi ve Bektaşîliğin kuruluşu hakkında en azından
şimdilik bize tarihselverilerverebilseydi! M aalesef bu çalışma
da bukonuda yetersiz olduğundan, Hacı Bektaş Veli ve
Bektaşîlik hakkında eskiden ne biliyorsam şimdi de onu
biliyorum. ”

Bir Bektaşî Hikâyesi - Hans Joachim Kissling

Heinrich Schaeder’in Dr.


Georg Jakob ve tal ebelerine
yönel ik kal eme al dığı el eşti
riden sonr a bel
ki bu kuşağın
sonama çok öneml i şarkiyatçı
lardanbir i ol anHans Joachim
Kissling’in çalışmalar ına
geçebil ir
iz. Hans Joachim
Kissling, Eine bektasitische
Version der Leğende von den
zwei Erzsündern23 adl ı
makal esinde ÖmerSeyfettin’in
“Kur umuş Ağaçl ar"’ kitabın d a
yazmışol duğu “Del i Mur at” adlı hikâyen inöz ünde birBektaşî
hikâyesi ol duğunu savun ur . ÖmerSeyfettin'in24 Kur umuşAğaçl ar
adlı kitabında yayıml ananDel i Mur atuz unbirhikâyedirve Ömer
Seyfettin’insonhikâyel er indenbir idir.

Hans Joachim Kissling, çalışmasında ÖmerSeyfettinenyakın


ar
kadaşı Al
i C anip Yöntem’inKur umuşAğaçlarhakkında şun
lar
ı

23 [1. Yazgan]: BirBektaşî Masal


ı ve iki efsane günahkâr
, ZDMG, cil
t 99,
1945-46, sayfa 182-201.
24 [İ. Yazgan]: Ö zgürA nsikl
opedi VVikipedi, Ö merSeyfettin hakkında şu
bilgil
eri ver
ir; ”(Doğum 1884, öl
üm 6 Mar t 1920) Tür
k edebiyatınınönde
gelenhikâye yazarlarındandır. Asker, şairve güçl ü biredebi yeteneği olan
bir Öğr etmendir
. Tür k kısa hikâyecil iğinin kur ucu ismidir . Ayr ıca
edebiyatta Tür
kçülük akımınınkur ucul arındandır. Tür kçede s adel
eşmenin
savunucusudur. Kısa ömr üne pek çok sayıda es ers ığdır
mıştır
.”
söylediğin i yaz ar
; “Bu hikâye Ömer Seyfettin 'in en son
hikâyesidir. En küçük bir anlatımdan mükemmel bir hikâye ortaya
çıkardı. Ömer Seyfettin 'in son günlerinde mevzu bulamıyorum diye
kederleniyordu. Bir gece annemden bir masal söylemesini rica etti,
işte bu Kurumuş Ağaçlar'ı annemden dinledikten sonra yazdı.
Artık bir şey yazamıyordu. Hastalandı ve öldü. ”

Battal Gazi Tekkesi

Şar kiyatçı Hans Joachim Kissling, Al i C anip Yöntem’inbu


açıkl amasına itir az eder. Yazarve edebiyatçıl arın esinlenme
sez ileri güçl ü olduğunu, buna biritir
azı olamayacağını bel irtir
.
Biranl atımdan yol a çıkarak mükemmelbirhikâye yaz ıp, bir
kel imenin iz ini sürer
ek sür ükl
eyici birr omanı or taya çıkar
tılması gibi ÖmerSeyfettin’inde biranl atımdanyol a çıkar ak
Del i Mur at hikâyesini yazmışolabileceğini bel irtirama bunun
doğr u ol madığını ispatl ama yoluna gider . İl k ol arak Ömer
Seyfettin’in adı geçen hikâyeyi ver ir ve onun üz erinden
itiraz larını sır al
ar. Ömer Seyfettin’in kal eme al dığı hikâye
şöyl edir : “Deli Murat, memleketin en azılı bir derebeyi idi!
Fakat yaşlandıkça aklı başına geldi. Elli yaşına girmişti. Hacca
gitmek niyetindeydi. Lâkin hangi yüzle? Etmediği kalmamıştı.
Soyduğu kervanları, kaldırdığı kızları, vurduğu postaları,
yaktığı köyleri, yıktığı hanları, bastığı şehirleri hep birden
hatırladı. Hele öldürdüğü insanlar... Bunları unutabilmek
imkânı yoktu. Çoğunu kendi nefsini kurtarmak için öldürmüştü.
Bir gece sabaha kadar uy uyamadı. Daha şafak sökmeden
atlarını hazırlattı. Kasabaya doludizgin koştu. Sabah namazım
henüz bitiren Karababa'yı seccadesinde buldu. Bu Şeyh,
devrinin en büyük erenlerindendi. Tekkesi ümitsizlerin
umuduydu. Deli Murat'ı görünce gülümsedi:
—Hoş geldin. Seni bekliyordum, dedi.
—Beni mi?
—Evet.
—Niçin?
—Hacca gitmek istiyorsun, değil mi?
Deli Murat, bu her şeyi bilen, her şeyi gören, gaipten
haberdar, mübarek ihtiyarın eline sarıldı. Öptü:
—Fakat yüzüm yok, babacığım, dedi.
—Allah her şeyi affeder.
—Benim kabahatim çok. Günahlarım çok büyük...
Seccadenin kenarına diz çöktü. Ağlaya ağlaya mazisini
anlattı. Bunlar hatırında durdukça; peygamberin mezarına yüz
sürmeye cesaret edemeyecekti.
Karababa:
—Senin kırk kanın var! Dedi.
—Evet.
—Allah bunları bile affeder.
— Nasıl?
— Ya ölüme lâyık bir adamı vurursun...
Deli Murat:
—Aman aman, diye haykırdı, ben artık adam öldüremem!
Karababa:
— Yahut da, büyük bir menzil açar, geleni geçeni fakir,
zengin ayırt etmeden doyurursun. Hepsinin gönlünü hoş
edersin! Dedi. Deli Murat, bu ikinci sinde karar kıldı. Parasının
sayısını bilmezdi. Bir menzil değil, on menzil açabilirdi.
— Pekâlâ, babacığım, dedi, yarından sonra menzil açıktır.
Fakat kanlarımın affolunup olunmadığını nereden bileyim?
—Bilip de ne yapacaksın?
—Hacca gideceğim.
Karababa bir an düşündü:
—Menzilin iç bahçesine kurumuş ağaçlar dik... Dedi.
—Kurumuş ağaçlar mı?
— Evet, bunlar yeşerip çiçek açınca, kanların affedilmiş,
kefaretin kabul olunmuştur.
—Hiç kurumuş ağaç yeşerir, çiçek açar mı?
—Açar.
Deli Murat'ın vahşî bir saraya benzeyen kulesi geniş ovaya
inen yolun üstünde idi. Burasını hemen menzil haline koydu.
Günde yirmi kazan kaynıyordu. İç bahçeye de Karababa’nın dediği
gibi kurumuş ağaçlar diktirdi. Aradan bir sene, iki sene, üç sene
geçti. Kurumuş ağaçlar yeşermek şöyle dursun, hatta çürümeye,
kurtlanmaya yüz tutmuştu. Gündüzleri menzilin önündeki çardağa
oturur, uşakların, yolcuları nasıl ağırladıklarına nezaret ederdi.
Bir gün uşaklarının yol üstünde bir atlı ile uğraştıklarını gördü.
Dikkat etti. Bu adam atından inmiyor:
—Bırakın beni! Acele işim var. Duramam! Bırakın...
İnmem... diyordu.
Uşaklar zorluyorlar, "İn, bir yudum çorba iç. Sonra git, seni
bırakırsak, ağa bize darılır." diye yalvarıyorlardı. Deli Murat
doğruldu. Kendisi de inmesi için atlıya ricaya gidecekti. Kalktı.
Tam yola doğru yürürken yolcu atını şaha kaldırmış, uşakların
elinden kurtulmuştu. Deli Murat'ın inat damarı tuttu. İçinden,
"Ulan, ben sana mutlaka aşımdan tattıracağım!" dedi. Belinden
tabancasını çıkardı. Havada uçan serçe kuşlarını nişan
almadan vurabilirdi. Yolcunun hızla uzaklaşan atına güzel bir
nişan aldı. "Hayvan ölünce gidemez. Çorbayı içer. Ben ona en
iyi atlarımdan birini hediye ederim, memnun olur..." diyordu.
Tetiği çekti. Fakat at durmadı. Bilakis dörtnala kalktı.
Üzerindeki adam yere düşmüştü. Uşaklarıyla beraber bu
yolcunun imdadına koştu. Bir de ne görsün? Meğerse ata attığı
kurşun, zavallı sahibinin ensesinden girip alnından çıkmamış
mı? Yüzünden taze kanlar sızıyordu. Az buçuk daha kendini
kaybedecekti. İşte kırk kanını Allah’a affettirmeye çalışırken
kazara, elinden yeni bir kan daha çıkmıştı. Ağlamaya başladı.
Teessürü o kadar müthişti ki... Uşakları ürktü. "Bırakın, kendimi
öldüreceğim. Artık dünya bana haram olsun!" diye haykırıyordu.
Elinden tabancasını zorla kaptılar. Teskin etmek için menzildeki
odasına götürüyorlardı. İç bahçeye girince birdenbire:
—Ah!... diye haykırdı, Bakınız bakınız!...
Kurumuş ağaçların hepsi aniden ilkbahar bademleri gibi
çiçek açmıştı. Bu mucize herkesi şaşırttı. Deli Murat,
sevincinden bu bir anda yeşermiş ağaçların diplerini öpüyor,
gözlerinden saadet yaşları akıyordu. İşte artık günahları, kırk
kanın günahı affedilmişti. Demek kaza ile vurduğu adam ölüme
lâyık bir günahkârdı! Bunun kim olduğunu tahkik etti. Menzilde
hazır bulunan yolcuların hepsi tanıyorlar:
— Dünyada bunun kadar iyi adam yoktu. Allah rahmet
eylesin... diye acıyorlardı.
Fakat Deli Murat:
—Hayır, hayır, dedi, bu adam ölüme lâyık bir günahkârmış!...
Tanıyanlar tekrar reddettiler:
—Hayır, mübarek bir adamdı! Hemşerilerinden kimseye
fenalık etmedi. Beş vakit namaz kıldı. Üç ay oruç tuttu. Fakire,
fukaraya baktı. Öksüzler büyüttü...
—Hayır, hayır, dedi, bu adam ölüme lâyık bir günahkârmış!...
Ama cesedin başında herkes iyiliğine dair şehâdette ısrar
ediyordu. Nihayet Deli Murat:
— O halde, bu adam şimdi gayet büyük bir günah işlemeye
gidiyormuş..! dedi.
Uşaklarına ölünün üzerini aramalarını emretti. Küçük bir
mektuptan başka bir şey bulamadılar. Bu mektup, genç ve namuslu
bir kadının aleyhinde yazılmış, kocasına gönderiliyordu. ”

Hans Joachim Kissling kal eme aldığı makal esinde itir


az
larını şöyl
e sıralar: “Hikâye böyle. İlk okunduğunda bir Türk
hikâyesi gibi algılanmakta. Hayır, bu doğru değil!. Bu tipik bir
Bektaşî hikâyesidir. İlk olarak Ömer Seyfettin ’in yazmış olduğu
orijinal metinden başlayıp Bektaşî öğelerinin bulunduğu
bölümleri sıralamak
istiyorum. Bir kere
orijinal anlatımda fik
rine başvurulan şey
hin, devrin en büyük
erenlerinden biri ol
duğu yazılmış. Eren
ler; ağırlıklı olarak
Bektaşîler tarafından
kullanılmakta. Yine
Eski zamanlarda Bursa'da bir tekke orijinal anlatımda
erenlerin bulunduğu
mekân tekke olarak verilmiş. Bektaşî geleneğinde pirlerin,
mürşitlerin, derviş ve muhiplerin içinde barındıkları, hizmet
sunduları, ayin icra ettikleri tapınma evlerine tekke veya dergâh
denir. Deli Murat için öngörülen büyük bir menzil aç nasihati;
geleni geçeni fa kir ayırt etmeden doyurması, zengin, bir tür
hayırsever kuruluş geleneğidir ve Bektaşîlik kültürünün
vazgeçilmez bir parçasıdır. Tekkelerin o meşhur kara
kazanların ocaktan hiç indirilmemesi (ki, hikâyede kaynayan
kazanlar var), gelip geçenler hazır bulunan baba çorbasından
muhakkak nasibini alması bir Bektaşî geleneğidir. Deli Murat
için öngörülen günah çıkarma geleneği yine bir Bektaşî
geleneğidir. Müritler, Bektaşî babalarının önünde suç-günah
itirafında bulunurlar, babalar isç onları affederler ya da Deli
Murat 'ta olduğu gibi hayır yapması istenir. Tıpkı kiliselerdeki
günah çıkarma ritüeli gibi. Orijinal anlatımda Deli Murat ’ın
sabah namazını kılarken bulduğu Karababa, cem erkânını
sağlayan babalardan biri olsa gerek. Ehlibeyt soyundan gelen
ailelerin oluşturduğu çevresel inanç merkezine ve ekolüne
“ocak" denir. Bu ocaklara mensup olan kimselere de “ocak-
zade” denir. İste bu ocak-zade olan, Bektaşî inanç sistemi
içerisindeki ritüelleri ve cem erkânının uygulanmasını sağlayan
kişilere “ded e”, “baba” ya da “p ir ” denir. Ömer Seyfettin
hikâyesinde geçen Karababa Bektaşî dedelerinden biridir. Peki,
hikâyede geçen ve Deli Murat'ın vicdanı sönmez bir azap
cehennemine çeviren kırk kana, kırk cana ne demeli?
Bektaşîlerde bir can hakka yürüdükten kırk gün sonra, kırk
lokması verilir. Bektaşî geleneğinde Hz. Muhammed'in 40'lar
meclisi denilen bir toplantıya katılmak istemesi sürekli anlatılır.

Kendini Türk kısa hikâyeciliğinin kurucu olarak kabul


ettirmiş olan Ömer Seyfettin 'in yukarıda açıklamalarıyla
birlikte verdiğimiz Bektaşî geleneklerini bir kenara bırakıp, bir
masal anlatımından esinlenerek bir hikâye yazmış olabileceğini
kabul etmek mümkün değil. "

Hans Joachim Kissling, 1945 yıl ında kaleme al dığı çalış


masında ÖmerSeyfettin’inil e il
gili makal esine şöyl e devam
eder: “Ömer Seyfettin gibi usta bir yazarın 15. yüzyılda yazılmış
Hacı Bektaş Veli Velayetnamesinden habersiz olabileceğine de
imkân vermiyorum! Çünkü Hacı Bektaş Veli Velayetnamesinde
Ömer Seyfettin 'in Kurumuş Ağaçlar hikâyesi verilmekte.
Velayetnamedeki rivayete göre olay şöyle cereyan etmekte:
Olay Denizli'de geçer. Denizli'de birisi vardır. Uzun müddet
yol kesip adam öldürmüştür. Günlerden bir gün insafa gelir.
Ona “Senin aradığın Suluca Karahöyük'te Hacı Bektaş
Hünkâr'dır" derler. uOnun huzuruna varırsan senin derdine
derman olur'\ Hacı Bektaş Veli onun eline ucu yanmış kuru bir
ağacı verip **İyiliğim büyük bir yolun üzerine bostan ek gelip
giden yolculara onun meyvesinden ver yesinler ” der. Bir yıl
yine her zamanki gibi bostan ekip ürününden gelene gidene
verir. Tesadüfen günlerden bir gün birisinin hızla gittiğini
görür. Önüne çıkıp Kardeş biraz d u r" der. Adam “Acele işim
var gidiyorum ” der. Bunun üzerine Bostancı yolcuyu orada
öldürür. Geri döndüğünde kuru ağacın yeşermiş ve tomur
cuklanmış olduğunu görür. Tövbesinin kabul olduğunu anlar.
Sonra Hacı Bektaş Veli ’nin huzuruna çıkar. Tıraş olup taç giyer
ve erenlerin hizmetinde bulunur. Ömer Seyfettin'in 1920'lere
kadar yaşadığını, Kurumuş Ağaçlar ’ın son hikâyesi olduğunu
bildiğimiz için, bu tür hikâyelerin "Siinnileştirme ” çabalarına
uygun düştüğünü düşünmek mümkün. Örneğin Ömer Seyfettin
kahramanını Hacca göndermekte. Elli yaşından sonra hac
ziyareti! Bektaşî geleneğinde böyle bir gelenek yok! Hac
ziyareti Sünnilerin yerine getirmek zorunda olduğu dini
emirlerinden biri olarak bilinmekte. ”

Hans Joachim Kissling’in 1950 yıl ında kal eme al dığı


öneml i çalışmalar dan bir i de “Das Menaqybname Scheich
Bedr ed-Din’s des Sohnes des Richters von Samavna”25 adl ı
çal ışmadır . Kissling, bu çal ışmada Şeyh Bedr eddin’i konu eder .
Şeyh Bedr eddin’in tor unu H al il b. İsmail ’in, dedesinin
öl ümünden 45 yılsonr a yaz mış olduğu menakıpname Hans
Joachim Kissling’in makal esine konu olur. Şeyh Bedr eddin’in
tor unu ol ması hasebiyl e, menakıpname yaz arının tar af olduğu
ve eser ini dedesinin savunması çer çevesinde kal eme al dığı,
öz el l
ikle dedesini r encide edecek r ivayetl eri giz lediği veya
far klı şekil de nakl ettiği ger ekçesiyle, obj ektifliği şüpheye
açıktır . Hans Joachim Kissling, birAl man bil im adamı
titizliği ile bu şüphel er inüz er
ine giderve Osmanl ı Tar ihi ve
Şeyh Bedr eddinüz erine yaptığı çal ışmalar ıyla tanınan Franz
Babinger’den sonr a Şeyh Bedr eddin konusunu yeni ver iler
ışığında tekr arirdel eyip tar tışmaya açar.

1953 yıl l
ara gelindiğinde Hans Joachim Kissling, “Aus
der Geschichte des Chalvetijje-Ordens”26 adl ı birçalışma il e
karşımıza çıkar
. Bu makal esinde Kissling, H al
vetîlik’ akımını
ir
del er
ken, Bektaşî ve Mevl evil
iği H alvetîl
ik ile karşılaştırır
.
H emenbu makal eninar dındanHans Joachim Kissling, “Die
Wunder der Dervvische”27 adı al tında Anadol u der vişlerinin

25 ZDMG, cil
t 100, yıl1950, sayfa 61 ve devamı, Simavne K adısoğl
u Şeyh
Bedr
eddinve menakıpname.
26 ZDMG, cil
t 103, 1953, sayfa 233-289, H al
veti Tarihi.
27 ZDMG cilt 107, 1957, sayfa 248-361. DervişKer ametl er
i.
ker
ametl
erini ar
aştır
ırve çal ışmasında H acı Bektaş Vel
i’n
in
ker
ametl
eri üzer
inde de dur
ur.

Ensonol arak Hans Joachim Kissling’i “Die Sozialogische


und Pâdagogische Rolle der Denvischeorden im Osma-
nischen Reiche”28 adlı makalede O smanl ı’nın kuruluş ile
büyüme aşamasında tekkelerinoynadığı tarihselve toplumsal
rolü ir
del
erkengörüyoruz.

İl
hami Yaz
gan, Köl
n2013

28 ZDMG, cil t 103, yıl 1957, sayfa 18-28, O smanl


ı Tar
ihinde Der
vişl
erin
O ynadığı ToplumsalRol .
II. Bölüm
Bektaşîlik Öğretisi Üzerine Denemeler - Dr. Georg Jacob,
Berlin, 1908

“Dini hayatındiğeryüz ü İsl âm, batıda kısa birsür edirbilim


dalı ol ar ak ir del enmekte. İsl âm’ı yüz eyselşekl iyl e yor uml ayan
kişil er, kendil er ini İslâm içer isinde far kl
ı tanıml ayanakıml arı
göz ar dı etmekl e birlikte, kendil er ini hakl ı gör mek için bu
akıml ar ı uz unbirsür e yok saydıl ar . Bu akıml arhakkında baz ı
kaynakl ar kısıtl ı bil gi ver mektel er ama
bunl ar ında büyük birböl ümü eksik ya da
ağır l ıklı ol ar ak kar al amaya yönel ik.
Ör neğin; Depont&Coppolani, İstanbul 'da
baz ı semtl erde yanl ız ca z aman öl dür en
yaşl ı Bektaşîl er in var lığından söz eder .
Fakat biz im daha sonr aki sayfal arda akta
r acağımız iz leniml erimiz , onl arın aktar ı
mındançok daha far kl ı. Ger çi dini akıml an
irdel erkenor taya far kl ı bil gil erinçıkmasını
doğalkar şılamak ger ekiyor . Çün kü İslâm

Dr
^
. Geor gJ
T .,
acob un Y
iç erisin deki farkl ı din i akım ların baş
y
vur u
Bektaşîl ik öğr etis i kıl avuz l
ar ı ve ansikl opedil er e eksik bir
üzer ine Denemel er biçimd e gir diğini gör üyor uz . Hughes,
adl ı çalışmas ının Thomas Patrick'in “Dictionary of
kapağı İslâm”29 adl ı çal ışmasında İsl âmi al amlar ı
göster en tabl oya baktığınızda bir çok yanl ışı anında tespit
edebil ir siniz . Bu al anda güvenil ir bir monogr afi bul mak
maal esefçok z or .

İslâmi akıml arhakkında şark kaynakl arında ise geniş ve


kapsaml ı bil
gi bulmak mümkün. Bunu maal esef batı arşivl
eri
için söyl emek mümkün değil . Dönem dönem İstanbul ’a
gittiğimde satınal dığım kitapl
ar, Ellis in r
apor l
ar ı, Dr. Kari

29İsl
âm Sözl
üğü, H ughes, Thomas Patr
ick, 1838-1911, L ondon.
Süs s heim’in ağır lıklı ol arak Br itanya Müzesi’nde bul unan
H intçe basılmışkitapl arını saymazisek, batı arşivler
i bu konuda
yeter siz. Bu açığı kısa sür ede kapatabilir
sek, İslâm alanındaki
bilgilerimizbir azdaha ar tmışol acak. Bu çalışmayl a amaçlanan
da bu z aten.

Bektaşîöğr etisi hakkında bil gi topl amak içinüçyolseçtik.


Bir inci yolşar k kaynakl arında Osmanl ı Tür kçesi’yl e kal eme
alınmış eser lerdi. İkinci ol ar ak Bektaşî Der gâhl ar ını z iyar et
edip, der gâhınpostnişindenbil gi al maktı. Üçüncü yolol ar ak
bölgeye yapıl an gez il er
oldu. Ar aştır mal arımız ın
tek yönl ü ol maması için
her üç yol dan bil gi
toplamaya çal ıştık. Ama
kısa döneme kadarherüç
kanal dan yeter li bil gi
toplanamadı. İstanbul ’da
yaşayan ar kadaşım Prof.
Ar navutBektaşîler Giese, İstan bul ’da yaşayan
Bektaşîl er i tan ıdığın ı ama
kiml iklerini giz lediklerini, der gâhl ar a da gir menin kol ay
olmadığını aktar dı. Devl et yetkil il
er i de son z amanl ar da batıl ı
kişiler l
e irtibata geçenTür kleri hementakibe al ıp sor gul uyor lar dı.
Ar navut Bektaşîl iği üz erine yapıl an ar aştırmal ar ın, Tür kçe
kaynakl ara gör e daha z engin ol duğunu tespit ettik. Bu
kaynakl ardanda yar arlandık. Bektaşîl iğinmer kez i olanL ikya’ya
ulaşmak biz im için bir az masr afl ı ol du. Or adan gel ecek
bilgil erinnel erol abileceği konusunda şimdil ik el imiz de netbir
bilgi yok. Bu nedenl e bu çal ışmamda ağır lıklı ol arak batıl ı
kaynakl ardanedindiğimbil gileri kul lanmak z or unda kal dım.

Sıkça adından bahsedeceğim İbn-i Batûta'dan yapıl an


al
ıntıl
ara dikkatinizi çekmek istiyorum. İbn-i Batûta, or
ta çağın
en büyük seyyahl arından biridir. 1324-1360 yılları ar
asında
SultanOr hanGazi’yi Bur sa4da ziyaret etmiştir. Batûta, seya
hatnamesinde Ahil ik’ten bahseder . Ahil er in beyaz keçeden
yapılma, arkaya sar kanyüksek birbaşl ık taşıdıklarını yazar. Bu
tür başlıkları Yeniçer il
er uz un bir dönem kul lanmışlardır
.
Batûta, Adal ia30 Manastır ına yaptığı ziyar et sırasında manas
tır
daki der vişl erin üz er l
erindeki giysil erini tar if eder .
Batöta’mn tar if ettiği başl ıkl
ar il e Yeniçer il
er in başlıklar
ı
arasındaki benzer lik dikkatçekicidir.

Dikkat çekmek istediğim birdiğerkonu da tıp al anında


AlmancadanTür kçeye çevir il
eryapmışol anŞaniz âde Ataul lah
Efendi'dir. Kendisi vak’anüvisl ik31 gör evindeyken Bektaşî
olduğu öne sürülerek görevindenaz l
edilip idamedil miştir
. İdam
sonrası bulunduğu gör eve “Üss-i Zafer” adl ı eserinde Yeniçer i
Ocakl arı ileBektaşî Der gâhlarının neden kal dırıl
ması
gerektiğiniyazan vebunu r aporol arak Osmanl ı Sultanı II.
Mahmud'a sunanH oca EsadEfendi getir ilmiştir.

Hacı Bektaş Veli

H acı BektaşVel i il
e ilgili günümüz e
kadarul aşan bilgilerin bil imselver ileri
eksik olmasına r ağmenTür k kaynakl arı
12. ve 13. yüz yılda İran’dan32 öz ellikle
H orasan’dan A nadol u’ya gel en der viş
lerdensözeder . H acı BektaşVel i’ninde
Hacı Bektaş Veli’yi Tür kmenistan’ın N işapur şehr inden
betimleyen bir kara Anadol u’ya geldiği, H or asanl ı ünlü dü
kalem çalışması

30 [İ. Yazgan]: A dalia, aski çağl


arda A ttal
eia olarak bil
inenA ntal
ya şehr
idir
.
Doğul u kaynakl ar da A dalya, batı kaynakl arda ise A dal
ia ve bazen de
Satalia ol
arak geçer .
31 [I. Yaz
gan]: O smanl ı Devleti’ninresmi tar
ihçisi.
32MehmedKüschter i tarafındankal eme al manve tarafımdançevr
ilen „Göl
ge
O yunu Tarihi4* kitaba bak, sayfa 80.
şünürAhmetYesevi’nin33tal ebesi olduğu, kendi adına kur duğu
rivayet edilen Bektaşîl iği, Bur sa‘da yaygın ol an N akşibendi-
lerden esinl endiği söyl enir . Aktar ılan bil giler H acı Bektaş
Vel i’nin 1337 yılında çıktığı birgez ide vefatettiği yönündedir
ama bu bil gi John P. Browne’ye34 gör e doğr u değildir. John P.
Browne, H acı BektaşVel i’ninöl üm tar ihi olar ak 1337 yılının
“Bektaşîce”35 kel imesininsayısalbirdeğer i olduğunu söyl er.36
John P. Browne, H acı Bektaş Vel i’nin tür besinin Ankar a
vilayetiningüneydoğusunda, A nkar a’ya 60 kil ometr e mesafede
bulunan, dokuma hal ılar ıyla ünl ü, K ır şehir'e bağl ı Sul uca

33 Tarik-i-âl-i-'O smân, KıraliyetKütüphanesi, ElYaz ması, Viyana. KanatNo.


1022 (H .O 20a) Böl üm 20b; Evl iya Çel ebi, Seyahatname, İstanbul , 1314,
cil
tII, sayfa 133, ciltIII, sayfa 13; AsadEfendi, Ü ss-i-zafer, İstanbul1243,
sayfa 199/200 Ahmet Yesevi üzer ine, kar şıl
aştırSafi's Raschal at'ainal-
hajât, Farsça yazıl mışbireser , Biogr afılerve N akşibendi sözl erini içeren
eser, Gothaerelyazması (Per tsch sayfa 121 ve devamı) 6. Böl üm, 1236,
1821de basıl an ve ar şivimde bul unan Tür kçeye çevr il
miş elyazması,
sayfa 21 ve devamı. A hmetYes evi'ninsoy ağacını ver en17. yüzyıl ınünlü
gezgini Evl iye Çelebi.
34 The Journalofthe RoyalA s iatic Society 1907 sayfa 535.
35 2 + 20 + 400 + I + 300 + 10 + 5. [İ. Yaz gan: Bektaşîce kelimesininsayısal
bir değer ini ar aştır
mama r ağmen bir anl am ver emedim. Bu konuda
açıklaması ol anlar, kitabı okuduktan sonr a tarafıma iletirl
erdiye bur ada
vermek istedim.]
36 A. Degrand, 1901 yıl ında P aris 'de kal
eme aldığı “ Souvenir s de l
a H aute-
Al banie” adl ı kitabında, H acı Bektaş Vel i'nin öl üm tar ihini H icri
takvimine gör e 665, mil adi takvime gör e 1266 ol arak ver
ir. Birsonr aki
sayfalarda ise H acı BektaşVel i'yi alıp 1. Mur at dönemine (1359) götür ür
ve özel likl
e o dönemin koşul larında değer lendirir
. Bu açıdan ver diği
bilgil
erbir biri ile çel
işir. Degr and‘m bil gil
eri kısmen, H acım Sul tan’ın
Vil âj
etnames i'ndeki bil giler
e dayanır . Bu bil giler çok doğr u bilgiler
değildir , ör
neğinJohnP. Br ow nc‘ninarşivinde bulunan “The Journalof
the RoyalAsiatic Society4‘ adlı ve 1907 yılında yayıml
ananbaskının561
sayfas ında “Kaza” ol
ması ger eken kelime “H aza” diye okunup çevir
iye
“ H aza” diye yazıl
mıştır
.
Karahöyük olar ak ver
irve çok z
iyar
et edil
entür
bel
erden bir
i
ol
duğunu yazar.

H acı Bektaş Vel i’n


inOr todoks H r istiyanlarar asında ciddi
bir saygınl ığı ol duğu bil inmekte. İl ginç ol an H acı Bektaş
Vel i’ninkur duğu r ivayet edil en Bektaşîl ik kur umuna yönel ik
yapıl an suçl amal ar, nedense H acı Bektaş Vel i’nin kişil iğine
yönel ik yapıl maz . Bu öğr etinin, İslâm dininden far klı, içinde
Anti-İsl âm öz ellikl er i bar ındır an bir akım ol duğu ve H acı
Bektaş’ın yaşadığı böl genin tamamında bul unan köy ve
kasabal arınH acı Bektaş’a bağl ı olduklarını söyl ememizyanl ış
olmaz . H acı Bektaş Vel i’nin Bektaşîl iği kur duğu yönünde
elimiz de kesinbirbil gi yok! Zatenismiyl e anıl anakımınonun
kurduğunu iddia etmek, Gustav-Adolf-Vakfı’nı, Gustav Adolf
kurmuştur deme gibi bir yanl ışl
ığa düşer iz . Tar ık-i-âl-i-
“Osmân37 ve Taschköpr üz âde, s H acı BektaşVel i il
e Bektaşîl ik
arasındaki il işkiyi r eddeder ler. Or tak gör üş, Bektaşîl iğinH acı
Bektaş Vel i’nin öl ümünden sonr a kur ulup yaygınl aştığı
yönündedir .

Hacı Bektaş Veli ve Yeniçeriler

H acı BektaşVel i’ninYeniçer il


erinkurul uşaşamasında hayır
duasını esir gemediğini, onl ara el ver ip sancak ver diği
yönündeki r ivayetl
er i kanıtlamak oldukça zor .19 H acı Bektaş
Veli‘nin O s manh'nın yeni kur ul
an askeri bir l
iğe “Yeniçer i”
ismini koyduğu kanıtl anmasa da Yeniçer ilerin giydiği beyaz,
keçeden yapıl an başl ık40 ve omuza kadaruzananböl ümünün

37 Tank-i-âl -i-O s mân, Viyana K ıraliyetK ütüphanesi, Elyaz ması.


38 Ter dscheme-i-Scheqâyq I sayfa 44; kar şılaştır
, Esad Efendi, Ü ss-i-zafcr
,
İstanbul, yıl1243, sayfa 200.
39 N öl deke'den bir er fotokopiler ini aldığım, Sa'deddîn’in daha eski ol an
N cs chrî’ninkitapl arında bu bilgiyi destekl eyenver il
ervar.
40 Yeniçer ilerinbaşl ık ve üniformal arıyl
a ilgili konuyu karşıl
aştır
, Münih Şar k
C emiyeti Yıl
lığı 1902/3, sayfa 64/5.
“H acı Bektaş Vel i’nin abasının kol
yenisini” simgel
iyorrivayetini bir
azir
de
lemek ger ekiyor
.

Bu r ivayetindoğr ul uğunu ar aştır


mak
için Yeniçer ilerin başl ıkl ar ı hakkında
bilgi edinmeye çal ıştık ve gör dük ki
ortaya il ginç bil gil erçıkmakta; tanınan
ve ol dukça eski çiz iml erden bir i olan,
Bernhard von BreidenbacITın41 1481
yılına ait ol an gr avür de Yeniçer iler in Osmanlı okçusu
omuz larına doğr u sar kanpar çanınüz er ine (Solak)
birkaç püskül ünyer leştirilmişol duğu gör ülür . Bu püskül ler
in
benz erini Yeniçer i Sol akl ar ının42 taktıkl arı başl ıklarda görmek
mümkün. İtal yan Gentile Bellini’nin43 Br itischMuseum‘d a
bul unan bir gr avür ünde buna benzer bir başl ık çiz
ilmiş.
Bellini’nin Br itisch MuseunTdaki gr avüril e Breidenbach’ın
gr avür çiz iml eri aynı tar ihsel döneme
denk düşmekte.44 Geçmişte bu türyüksek
başl ıklar ın Asya ve A vr upa’da sevil er ek
takıl dığı biliniyor . Yeniçer iler in, dervişl er
tar afındankutsanmışsayıl anbu başl ıkl arı
uğurgetir mesi için taktıkl ar ını var sayı
yoruz . İbn-i Batûta’nm seyahatnamel erine Bernhard von
bakıldığında ise Osmanl ı yöneticil
erinin Breidenbach’ın 1481
başlıkları H acı Bektaş Vel i öncesi Ahi yılına ait gravürü
geleneğinden devr al dığı yönünde bir
düşünce yür ütebil
ir
iz.

41 [İ. Yazgan]: Bernhard vonBr eidenbach, doğum 1440, öl üm 5. Mayıs 1497,


Al manyaMainz , üstdüzey yetkili ve MainzBaşpiskoposu, döneminseyyahı.
42 Solaklar: Yeniçer il
erinokçu bir l
iğine ver
ilenad.
43 (İ. Yazgan]: Gentil
e Bel lini: Venedikliressam ve gr
avil
rcü. Bel
leni, Fatih
Sultam Mehmet’inpor tesini çizmişolankişidir
.
44 Gentil
e Bel
lini, Par
is 1888.
Başl ıktan omuz lar a kadar uz anan
par çanınbatı ül kel erinde moda ol duğu ve
Asya‘da kul lanıl anlar la benz er l
iklertaşı
dığını yukar ıda bel irttik.45 H atta bunun
tahmin edil enden daha yaygın kul lanıl
dığı el imiz deki kaynakl argöster mekte.46
Bu başl ıkları İtal yan Bellini'nin çiz im-
lerinden de takip etmek mümkün.
Yeniçer i Sol akl arının başl ıkları ile Os-
manl ı kadınl arının taktığı başl ık ar asın
daki benzer liğe dikkat çekmek ister im.
Osmanl ı kadınl arının taktıkl ar ı başlıklar,
Yeniçer
il
erin başlığına gör e daha sade, yukar ıya doğr u
incel
mekte ve omuzlara sarkanböl üm yok.

İkinci olarak Yeniçeril


erinbaşl
ıklarına taktıklar
ı püskül
ler
in
birbenz erini Prusya Hussar Birliklerinde gör evyapanaskeri
subaylartakmışl ar.47 Prusya Genarali Hans Joachim von

45 l
bn-i Batûta II Paris 1877.
Bu türbaşl ıklar
dan s arkan par çal
arın O r taçağ A vnıpas ı’nda yer
e kadar
uzandığını ama zamanl a ortadankalktığını düşünüyor um.
4 Yeniçer il
ere benzeyen Pol onyal
I süvar i erlerinin giysileri hakkında
maal es efyeter
li bilgiye ul
aşamadım. Felix Blumenthal , ZurGesichte des
I. undL eib-H us aren-Regiments, Berl
in1884, sayfa 2'de bu konu hakkında
şöyl e yazar “Fiedl ich Wilhelm I. tarafından kur ul an Prusya Askeri
Bir l
iği*nin başl arına taktıkl
arı başl
ıkları askeri birliğin kurulmasından
sonr a mı yoksa daha önce mi kul lanıl
ıyordu bil emiyor um. Daha önce
kahver
engi ağır
lıkl
ı kıyafet taşıyan hafif süvar
i er
leri, yani H usar
anlar,
kahver
engi bir pantolon giyer ler
di. Bunu doğul ular “Şal var ” olar
ak
adlandır ıyorlar.” Fr eiherrvon Wechmar , Br aune H usar
en, Ber lin 1893,
sayfa 85, adl ı kitabında “C ol pack’lar(A sker i Süvari Birl
ikl
er i) zaman
içerisinde asker i müzik yapan Kassel paukel er
c (A skeri Bandol ara)
dönüştül er
^ der . Bak ve kar şılaştır
; Resim, O smanlı Askeri Atl
ı Piyadeler;
U ngar ische K r iegsges chichtlichc Dcnkmâl erin derMil l
eniums-L andes -
A usstel l
ung, Budapest1896, sayfa 640 ve 641.
Ziethin’in48 eski yağlı boya resiml er
ine bakıldığında kal
pağının
hemen üz er indeki uzunca püskül l
er gör ül
ür. Bu püskül ler
Macar süvar il
erin kostüml er inde kar şımız a çıkmakta, hatta
günümüz de Macar süvar iler ini simgel eyen oyuncak mini
figür
lar bu püskül lerle süsl enmiş dur umda.49 Macar Kr alı
KuruczeıTin kal paklı büstl
erini bu püskül lersüsler
.

H acı Bektaş Vel i’ye addedilen,


Yeniçer ilerin başlıkl arından omuzl a
rına uz anan böl ümün H acı Bektaş
Vel i’ninabasınınkolyenisini ol duğu
rivayetini AhmetC evdet Paşa50 1883
yılında İstanbul ’da yayıml
anan
Tar ih-i C evdetadl ı çalışmasında şöyle
Yeniçeri başlıkları anl atılır
: " Orhan Gazi zamanında
kurulması düşünülen askeri birliğe
dua edip güç vermesi için Hacı Bektaş V eliye gidilir. Hacı
Bektaş Veli, ziyaretçilerine mantosundan birer parça verir ve
yeni kurulacak askeri birlik için dua eder. Ziyaretçiler, Hacı
Bektaş 'tan aldıkları parçaları öpüp başların üzerlerine koyarak
Hacı Bektaş Veli’y e saygı ve hürmetlerini sunarlar”. 1783‘de
İstanbul ’da Rus el çisi ol an Reimer, St. Petersburg’a
gönder diği biryaz ıda bu olayı bir azfar kl
ı anl atır; “Yeniçeri
lerin başlarında keçeden yapılmış, geniş, zevksiz, omuzlarına
kadar sarkan başlıkları vardı. Başlıkların Hacı Bektaş Veli ’nin
abasının geniş kol yenisini simgelediği söylenir. Omuzlara

w Tar
ihselpotr
e çal
ışması (Münih 1885), 1769 yıl
ında Ber
ger
'in1782 yıl
ında
r
essam Ter
bus chcn tar
afından çizil
en yağl
ıboya tabl
olar
ında yanl
arında
duranşapkal ar
ı görmek mümkün.
49 MacarUl usalTar ihi, Mil
leniums-L andes-Sergisi, sayfa 85.
50 [î. Yaz gan]: A hmedC evdet Paşa veya L ofçal ı A hmedC evdet Paşa, 26
Mar t 1822, L ofça - 1895, İstanbul. O smanlı Devl eti'nde on dokuzuncu
asırda yetişenTür k devletve bilim adamı, tarihçi, hukukçu, şair. “Tar
ih-i
C evdet” adıyl
a bil
inen ve O s manl
ı tar
ihini anl
atan on iki cil
tl
ik eser
in
yazar
ıdır
.
sarkan bölümün ise Yeniçerileri kutsama sırasında Hacı Bektaş
Veli’nin bir askerin başına elini koyduğu, o sırada abasının
askerin omuzuna uzanması sonucunda ortaya çıktığı
yönündedir. "

14. yüz yılda Osmanl ınınkur ucusu Or hanBey’i de z iyar et


etmişol anİbn-i Batûta,51 seyahatnamesinde, Antal ya civar ında
yaşayan Ahi52 Der vişler in başl ıklarından
bahseder . O dönemde Yeniçer i or dusu
daha kur ul mamıştır . Der vişlerle il gili
oldukça faz la bilgi topl amış ol an İbn-i
Batûta, Ahi-Der vişlerin başl ıklarını şöyl e
anlatır
: “Başlarında yün keçeden yapılma
beyaz renkli bir başlıkları vardı. Başlıkların
üst kısmına elle lang53 genişliğinde bir
parça eklenmişti."Der vişl erin taktığı ve
kutsalsayıl anbu türbaşl ıklaryeni kur ul an
Yeniçer i or dusuna şans getir mesi için
Yeniçeri Ağası uygun gör ülmüş ol abileceğini yukar ıda
vurgulamıştık. Ama bu başl ıkları, Bektaşîl erin giydikl eri
“sikke”54 il e kar ıştır
mamak ger ekiyor, çünkü heriki başl ık
arasında birbenz er l
ik yok.

Sıraladığımız tüm bu ver il


erdoğr ul
tusunda Yeniçer il
erin
kullandıkları başl
ıkl
arın şekl
î şemail
i il
e batıda kullanıl
anlar
arasında güçlü birbağ ol
duğu gerçek. Bu bağ çok sıkı ol
masa

51 [İ. Yazgan]: O r
ta Çağın en büyük seyyahı ve İbn-i Batûta diye bil
inen
Seyahatnâmeninyazar ıdır
.
52 [İ. Yazgan]: A hil ik; mesl eki birkur umdur . Ahi sözcüğü kar deş anlamına
gel ir
. Kimil erine gör e de Ahi sözcüğü cömer t, el
i açık gibi anl amlartaşır .
53 [1. Yazgan]: Eskidenter zil
erar asında kul
lanılanöl çü birimi.
54 [1. Yaz gan]: Sikke: Bektaşîl ikte tâc öneml i birsembol ler den biridir. Tâc
özel bir tör enle giyil ir ve manevi anl aml ar ihtiva eder . Tâc giymek
Bektaşîl ikte olgunl uğa ulaşmak içinmuhakkak yer ine getir ilmesi ger eken
kur allardanbir idir.
da karşıl
ıkl
ı etkil
enme ol
muş. Asl
ında bu sorulara doğru cevap
verebilmenin tek yol u kostüm tarihini içeren çal ışmalar
ı
incelemektengeçiyor. Fakatmaalesefbuna şimdil ik ne zaman
varne de imkân.

Esad Efendi, H acı Bektaş Vel i adına Yeniçer i Ocağında


bulunanbabal ar l
a ilgil
i şu bilgil
eri ver ir
: “Yeniçeri Ocağında
bir Bektaşî babası doksan dört ortasında bulunurdu. Saçlarını
uzun bırakıp5* kaşlarını tıraş etmezlerdi. “Ignatius Mour adgea
d’O hs s on’da56 çalışmasında Yeniçer i Ocağında kal anBektaşî
babal an hakkında şunl arı yazar; " Sekiz Bektaşî ileri geleni
Yeniçerilerin kaldıkları ocaklarda kalırlar, Yeniçeri Ocağında
geçit törenlerinde yeşil elbiseleriyle Yeniçeri Ağasının atının
yanı sıra yürüyüp sultanın ordusuna duacı
olurlardı. ”

H acı Bektaş Vel i ve Yeniçer i ilişkisini


doğr u birşekil de ortaya çıkar tabilmek için,
H acı Bektaş Vel i ile ilgili tüm tar ihsel
kaynakl anılaraştınİması ger
ekmekte. Yaşadığı
döneminde ve son raki döneml ere aitelyaz ma
Saz çalan eser lerintümününbel irl
enip taranması l azım.
Yeniçeri Yeniçer il erin kuruluş aşamasında Bektaşîl ikle
il
gili anl atılanhikâyelerpek ger çeği yan sıtmıyor
ama ilişkilertarihselsür eçte doğalbirgel işim göster miş, günl ük
yaşamın içer isinde gel işip biçiml enmiş. Yeniçer iler
in ticar etle

55 Sancak Tepede yaşayan Tahtacıl ar, Bektaşî Der gâhına bağl


ıl
ar, (bak,
ArchivfîirA nthr
opol
ogie X IX sayfa 25), saçl
arını tır
aşetmezler
, zorunlu
kal
madıkça uzamış saçl
arını kısal
tmazlar. Bu gel enek diğerakımlargibi,
Kadiri akımında da vardır.
56 [İ. Yazgan]: Ignatius Mour adgea d’O hsson, 1740 yıl
ında zenginbirEr meni
Katolik ailenin oğl u olar ak İstanbul'da doğdu. Kal eme aldığı Tableau
gânârai de L ’Empir e üttoman adl ı eseri büyük boyda üç cil t hal
inde
yayıml
anmıştır
.
uğraşmaya başl amasıyl
a bir
likte Bektaşîl
ik etr
afında daha faz
la
kenetl
enmişler.

Bektaşîl iğinYez idilik ve diğerdini akıml ara kar şı Osmanl ı


tebaasında oynadığı tar ihselr olünü de iyi ir delemek ger ekir .
O s manl Inınfetihl er inde, büyüme ve gel işmesinde Yeniçer iler
ön emli birgüçtü. Yen içeril
er inr uhan il ider l
er i Bektaşîbabal ar ıydı.
Osmanl ı sınır
l aniçer isinde başgöster enayakl anmal arYeniçer iler
tarafından bastır ıl
dı. Dönem dönem yönetime kar şı
başkal dırdılar, sonunda kendil eri de tar ihe kanştıl ar . 1527 yıl ında
il acı BektaşVel i soyundangel dikleri var sa
yıl an Kal enderÇel ebi, Sul tan Sül eyman'a
kar şı Kar aman’da büyük bir ayakl anma
başl attı.57 Osmanl ı, başl ayan isyanı bas
tır mak içinhaz ırlıkl ar
ını yapar ken. Yeniçer i
Ocağına gel en bir Bektaşî babası, Esad
Efendi’nin anl atımına gör e Yeniçer il ere
şöyl e sesl enmiş; “Oooo aptal herifler,
yaşamınızı neden feda ediyorsunuz?
Yazıklar olsun sizlere! Boş ve güzel sözlere
kanıp şehitlik mertebesine erişeceğinizi mi
zannediyorsunuz? Ölümünüz bir boka
yaramayacak! Na ’şınızın bir kutsallığı
olmayacak. Niçin buna müsaade ediyorsunuz? Bakın, Osmanlı
Sultanı günü gün ediyor. O ' Frenklerle eğlenirken, siz uçsuz
bucaksız dağ tepelerinde gebereceksiniz!....

Bektaşî dedel
erindenH aydarBaba, Sul
tanSelim’i devir
en
Yeniçer
il
ere övgül er düz
erken, A l
emdar Mustafa Paşa’ya58

57 Petschevi, Tar ih I, İstanbul


, 1283 sayfa 120 ve devamı, H ammer,
Geschichte des O smanischenReiches, cil
tIII sayfa 67 ve devamı.
58 Esad Efendi, sayfa 204. [İ. Yaz gan]: A l
emdarMustafa Pasa. O smanl ı
sadr âzamı. Rusçukl u H oca H aşan A ğa’nın oğludur. Yeniçer
i ocağından
yetişti. 1768-1774 O s manl ı-Rus har
binde böl üğünün bayr ağını
taşıdığındandolayı, A l
emdârveya Bayr akdârünvânı veril
di.
kar şı ayakl anmal arı için Yeniçer ileri
kışkır ttığı söyl enir. 1826 yıl ında
acımasız bir şekil de Yeniçer il
eri
or tadankal dıranOsmanl ı Padişahı II.
Mahmud, hız ını al amayıp Yeniçer i
ler in manevi dünyal arını besl eyen
Bektaşîl er
e59 yönel ip, BektaşîDer gâh
lar ını kapattı. Üssi-i Zafer 60 adl ı
kitabın yaz arı H oca Esad Efendi,
kitabında or taya atmış ol duğu iddia
lar da, Bektaşîl iğinkâfirve sapkınbir
mez hep ol duğunu vur gul arve or tadan
kal dır
ma nedenl er ini sır aladıktan
sonr a şunl ar ı yaz ar ; “Sultan II.
Mahmud yayımladığı fermanla Bektaşîlere karşı bir dizi
önlemler aldığını duyurdu61. Bu ferman, üst düzeyde önemli
devlet adamlarının katıldığı toplantıdan sonra ilan edildi.
Toplantıya katılanlar arasında eski ve yeni sadrazamlar, eski ve
yeni şeyhülislamlar, devlet ricalinden meşrevete memur olanlar
ve dönemin tarikat şeyhleri katılmışlardı. İstenen düzenlemeyi

C aussinde Perceval , Pr
ecis historique de l
adestnıction du C or ps des Janissaires
parl eSultanMahmoud, Par is 1833. Pek adına yakışırbirkitap değil!
60 [î. Yazgan]: Ü s si-i Zafer, O smanl ı Devl eti tarihinin öneml i olgularından
ol anYeniçer i O cağfnınnedenkal dırılması ger ektiğini anlatanbireser dir.
H oca Esad Efendi, tar af ol arak ol ayların içinde yeral mış ve ol ayların
dozununar tır
ılmas ı içinsar ay hizmetinde bul unmuştur . H oca EsadEfendi,
eser ine Bektaşîl er
inor tadankal dırıl
masına il işkinbirde başl ık koymuştur .
Bu başl ık; “Zındık, Mül hidyapıl ı Bektaşîlerinizal esi ve İslâm bel del erinin
aşağıl ık sapık toplulukl ardantasfiye edil mesi beyanıdır ", şekl indedir.
61 [İ. Yazgan]: 1826 yıl ında Yeniçer i O cağını kapatıp, Bektaşîl iği yasakl ayan
Sul tanII. Mahmud, çıkar dığı 11 O cak 1827 tar ihl
i fermanl a, “A nadol u'daki
bütün Bektaşî tekkel erinin tür be mahal leri har iç bütün binal arının
yıktınİmasını; eşya, eml ak ve diğergel ir
ler
ine elkonul masını” emr etmiştir.
Birçok Bektaşî tekkesi camiye dönüştür ül
müş ve daha çok N akşibendi
tar
ikatına mensup şeyhler
inidaresine bır
akıl
mıştır
.
uygulamak için de mir asker Ali Bey, dönemin şeyhülislamı
tarafından seçilen Seyyid Ali Remzi Efendi görevlendirilmişti. ”

Bir çok Bektaşî Der gâhı ki bunl arın sayıl arı İstanbul ’da
oldukça faz laydı, yakılıp yer l
e bir edil di. Yal nızca Bektaşî
mez arları bu yıkımın dışında kal dı.62 Bektaşî babal ar ınınbir
kısmının hayatl arı bağışl andı ama yüz ler ce Bektaşî babası
A nadol u’nun çeşitli yerler ine sür
gün edil dil er. Sür günyer leri
ağırl
ıkl ı olarak Osmanl ı memur l
arı tar afından kontr oledil en
müftü ve kadıl ar
ınbul unduğu yer lerdi. Sür güne gönder ilenlerin
çoğu gidecekl eri yerlere ul aşamadan yol lar da boğaz landılar.
Bunl arar asında bulunanve İstanbul -Eyüp kadıl ığı yapmışol an
Şaniz ade MehmetAtaul lah Efendi dc var dır. Şaniz ade Mehmet
Ataul lah Efendi, 1829 yıl ında A ydın’ınkuz eyinde bul unanTir e
kasabasında üç Bektaşî babasıyl a bir likte ul u or ta idam
edilmiştir.63

62 Geor g Rosen, Geschichte derTürkei sayfa 19


63 [İ. Yazgan]: X VI. yüzyılsonrası “Sünnilik” O smanl
ının r
esmi ideol
ojisi
haline dönüşüp X VII. Yüzyıl ınsonl arındanitibarenN akşil ik hâkim tar ikat
olarak iktidar ı ele geçir ince yeni birdönemin kapısı ar al anır: Bütün
“kapıkul lanna” r ağmen O s manl fya yar ol mayan Yeniçer ilerin tasfiye
edilmes i ve Bektaşî Babal arıyla birl
ikte binlercesinin katledil mesi resmi
tarihe “Vaka-i H ayr iye” (H ayır l
ı Olay) olarak geçmesi asl a tes adüfdeğil.
Bu uzunyıl lara yayıl anbirpl anlamanınneticesidir . Bu pl anneticesinde,
Yeniçer ilerintasfiye edil diği gibi, sayılan 700 civar ında ol duğu söyl enen
vc büyük birekonomik güce ul aşmışBektaşîtekkel eri de tasfiye edilmiş,
mal lan, mül kleri N akşi tar ikatl
arınınkul lanımına sunul muştur . Tekkelerle
birl
ikte, Bektaşî Babal an başta ol mak üzer e, binl er
ce Bektaşî ve
Bektaşîliğe yakındur ankişilerde öl
dürül
müştür . Peki, kimdirbu pl anlan
yapanlar ? Bektaşîliğe kar şı bu kin ner eden besl enmektedir? Peki,
öldürülenler? Öl dürülenler kim? Tümü Bektaşî mi? Bektaşîl iğe il gi
duyanl ar? Yakın dur anlar? Bu katl
iamdan nasıletkil enmişler
dir? Peki,
planlanyapanl ar
? Yağma ve yıkımdansonr a nasılödül l
endir
ilmişler? Bu
soruları çoğaltmak mümkünama bizs or ulan şimdil ik birkenara bır akıp
pl
anl
ayankişi il
e mağdur
lar
a bakal
ım. Vaka-i H ayr
iye’yi pl
anl
ayanl
arın
Kin ve Nefret

Bektaşîl ere karşı göster


ilenkinve nefr etdiğerdini akımlara
gösterilmedi; ör neğin1829 yıl ında Sul
tanII. Mahmud, Mevl evi
postnişini “Münsir ”64 unvanına l ayık gör üp bu akımı
ödüllendirdi. Bektaşîol mayıp Bektaşîl
ere yakınduruşuyla bil
inen

başında H oca EsadEfendi gel mektedir . H oca Es af Efendi, 1789 - 1848


yıllar
ı ar
asında yaşamıştır . Müderrislik ve meşihat mektupçul uğu yaptığı
dönemde. Sul tan Mahmud’a Ü ss-i Zaferadl ı birçalışma sunmuştur . Bu
çalışma O smanlı Devl etininöneml i olgul arındanol anYeniçer i O cağı'nın
nedenkal dırıl
mas ı gerektiğini anl
atanbireser dir. H oca EsadEfendi, tar af
olarak olayların içinde yeral mış ve ol aylar ın dozunun ar tır
ıl
ması için
el
inden gel
eni ar
dına koymamış, sonuna kadar sar
ayın hizmetinde
bul unmuştur. H oca Esad Efendi, Bektaşîl
erin neden ortadan kaldır
ılması
ile il gil
i kitabın başlık bölümü şöyl edir; "Bu Zındık, Mül hid yapılı
Bektaşîl erin izalesi ve İsl
âm bel del
erinin aşağıl
ık sapık topluluklardan
tas fiye edil
mesi beyanıdır ". H oca Esad Efendi, Ü ss-i Zafer’i yazdığı
dönemde müder
risl
ik ve meşihat mektupçul
uğu gör
evindedir
. Şanizâde
A taullah Efendi ise o yıl lar
da Vak'anüvis l ik (devletin resmî tar ihçisi)
gör evini yür ütmektedir . Şânizade MehmetA taul l
ah Efendi ayr ıca (d. 1771-
ö. 1826), X IX . yüzyıl ınil k yansında O smanl ı İmparatorluğumda yetişmiş
öneml i bilim adaml arından bir idir. "Beşiktaşi C emiyet-i İl miyesi"adl ı
kur uluşta bilim ve kül tür ünçeşitl i alanlarında dersl
erver miştir. C emiyet,
1826’da Yeniçer i O cağı’nınkal dır ıl
mas ına paralelolarak Bektaşîl ere karşı
yönel ik yür ütülenbüyük oper asyonsır asında “mezhepsizl ik’* Bektaşîlik ve
dinsizl ikl
e s uçlanıp, üyel eri sür güne gönder ilmiştir. Üyel erin ar asında
Şânizade Mehmet A taul lah Efendi de var dır. A taul l
ah Efendi
Vak’anüvis l ik gör evinden azl edilir. Peki, onun yer ine kimin atandığını
biliyormuyuz? Vak'anüvis l iğe H oca Es afEfendi atanmıştır . Üss-i Zafer ’in
yaz arı Esad Efendi, bugün A l evilerin, Bektaşîl erin, K ızılbaşl arm başına
gelenyeni “Vaka-i H ayr iye’l erasl a ama asl a tes adüfdeğil dir ! Bunl aruz un
yıllar
a yayıl anpl anlardır
. 186 yılönce yaşanan“hayır sızol ay’’ gibi.
M[İ. Yaz gan]: O smanl ı Devl eti’ninsondönemi ve C umhur iyetinil k yıllarında
kullanıl
anBirinci Fer
ik rütbesininüzer inde ol
anve günümüzde enbüyük
rütbeler
indenolanMar eşalr ütbesine eşdeğerO smanl
ı asker
irütbe.
Şeyh Saçl ı,65 Bektaşîler e yapılanhaksız lığı kınamak içinGal ata
Köpr üsünde Sul tan II. Mahmud’a hakar etl
er yağdır mıştır;
Abdolonyme Ubicini,66 bu ol ayın gel işimini şöyl e anlatır:
“Padişah II. Mahmud muhafızları arasında Galata Köprü
sü ’nde ilerlerken, kalabalığın arasından biri öfkeyle ona doğru
bir hamle yaptı; “Gavur padişah...... güvenilmez hükümdar.....
bu yaptığın zulüm yetmiyor mu? Allah senin gibi zalimlerden
hesap soracak! Kardeşlerimizin ibadethanelerini yakıp yıkıp
yerle bir ettin, İslâmî hiçe sayıyorsun, Peygamber efendimizi hiçe
sayıyorsun, bunun cezasını çekeceksin. Padişah, bir anlık panik
ve telaşın arasında sesin geldiği yöne bakarak; “Kim bu
kendini bilmez? ” diye kızgın
bir şekilde sadrazamına
bağırdı. “Delinin biri
bağırıyor galiba... "cevabını
aldıktan sonra atını sürmeye
devam etti. Öfkesi yatışmayan
Şeyh Şaçlı; “Deli mi? Deli
değilim ben” diye devam etti...
“Gavur padişah ve onun
değersiz yaverleri, neden
yaptınız bunu? Yüce Allah
bana gerçeği söylememi
buyurdu, soruyorum size... ”
İçkinin yasak olduğu dönemlerde
bir meyhaneyi basıp sahibini
Şeyh Saçlı, olay yerinde he
falakaya yatıran Yeniçeriler men tutuklandı ve idam edildi.
İdam sonrası ruhu daha önce
öldürülen arkadaşlarına kavuştu. Ertesi gün şehirde dilden dile
dolaşan rivayet şöyleydi; gece boyunca parlak bir ışık Şeyh
Saçlı ynın mezarının üzerinde dolanıp durdu. ”

65 Bektaşî Der
gâhl
arının yasakl
anmasından sonr
a der
gâha ol
an bağ giz
li
tutul
muştur
.
66 A bdolonyme Ubicini, L cs Ser
bcs de Tur
quie, I Par
is 1865 sayfa 80.
1826 yılındaki düz enl
emeninana
hedefi yal nızca Yeniçer i Ocağının
ortadankal dırıl
masını amaçl amıyor
du ama bu düz enlemeden en faz l
a
BektaşîDer gâhl arı etkil
edi. Birdaha
eski güçl erine kavuşamadıl ar. Mal
var l
ıkları el l
er inden al ınıp diğer
tarikatlara devr edildi. Depont &
C oppol ani’nin çal ışmasında; "Bek
taşîlerin öğreti ve hatırası günümüz Türkiye'sini şereflendiriyor
ama Bektaşîlerin artık Türkiye’de yaşamaları zor görünmekte. "
tespitini yapar . Ben bunun pek doğr u bir tespit ol duğunu
düşünmüyor um.

Kaynakl arbiz e İstan buldışında


kal anBektaşîDer gâhl arınınhepsin in
kapatıl madığını göster iyor . Örneğin;
Kırşehirve Kayser i arasında bulun an
H acı BektaşVel i Tür besi’n de67 yüze
Bektaşî mezar taşlan yakın der vişin yaşadığını Dr .
Edmund N auınann’ın kitabından
öğreniyor uz68. Dr . N aumann, 1890 yıl ında H acı Bektaş
Türbesi’ne yaptığı z iyar
ette edindiği iz l
eniml eri şöyl e anlatır
;
“Türbe, çevreden gelen maddi bağışlarla ayakta kalıyor.
Çevrede bulunan 42 kasaba ve irili ufaklı 362 köy bu dergâha
bağlı. Yardımlar buralardan geliyormuş. Dergâha her yıl borç

67 Qâmûs ul -a'l
âm III sayfa 1905.
68 [I. Yaz gan]: H acı Bektaş Vel i Türbes i’nin kapatılmadığı doğru birbilgi.
Yal nız 1826 yıl ında tür benin yönetimi Bektaşîl erin elinden al ınıp
N akşibendilere verilmiştir
. Tür beye postnişin ol arak atanan N akşibendi
şeyhi zaman içer
isinde kendi tar
ikatını ter
k edip Bektaşîl
iğe geçtiğini de
vur
gul
amak ger
ekiyor
.
payı69 olarak ödenen 1500 kilo kaya tuzu Tuzköyü'nden
gönderiliyormuş. Böylece mutfağın yıllık tuz ihtiyacı da
karşılanmış oluyor. Mutfakta kaynayan kazanlar için çok
önemli ve ayrıca bu devasa kazanlar dergâha yeni gelen
herkese gururla gösterilmekte. Kazanlardan yemek yiyenlerin
kim olduğu hiç önemli değil. İster Hristiyan ister Müslüman,
birlikte yemeklerini yiyorlar. Buraya akın akın gelen insanlar
aynı zamanda dini görevlerini yerine getiriyorlar. Hacı Bektaş
Veli'nin mucizeli gücüne olan inanç ve ona olan bağlılık
inanılmaz. Türbeyi ziyaret eden insanlar Hacı Bektaş Veli ’nin
hayır dualarını almak için birlikte ibadetlerini yapıyorlar70”

18. yüzyılınbaşında Fr ansızgez ginPaul Lucas71 da, H acı


BektaşTür bes inde kendisine göster il
enmisafir per
ver l
iktençok
memnun kal mıştır
. Lucas, der gâhta bul unan z engin
kütüphaneninçok dikkatini çektiğini, baz ı kitaplar
ı satınalmak
istediğinde ise; “maddiyatl a işler
i olmayan, bil im ve ilmi ken
dilerine il
ke edinmiş, âl iml erinkitaplar
ını okuyanbu insanl ar,
kitaplar satıldığında bil im ve ir fanı kimden öğr enecekler?”
cevabını aldığını yazar.72

Evl
iya Çel
ebi, seyahatnamesinde73 ana der gâhın kuzeyine
düşen Osmancık kasabasının Bektaşîl er
in öneml i mer kezl
e
rinden bir
i ol
duğunu, der gâhta yaşayanların neredeyse tama
mınınBektaşîDer vişi ol
duğunu yaz ar. Evl
iya Çelebi, der
gâhın
içinde bul
unduğu ol umsuzdur uma rağmen seyahatnamesinde

69 [î. Yazgan]: H acı Bektaş-ı Vel


i'ninVil
ayetnamc adlı eserinde H acı Bektaş
Vel i’nin Tuzköy'deki tuzkaynağım bul up, Tuzköy hal kına hediye ettiği
yaz ılıdır
.
70Dr . EdmundN aumann, Vor a Golder
tenH am, Sayfa 94.
71 [î. Yazgan]: PaulL ucas, 1664 doğumlu birFransıztüccar
. Mıs ırve Yakın
Doğuya üçuzunyol culukl aryaptı. Voyage du s ieurPaulL ucas au L evant
faitenMDC C X1V paror dre de L ouis X IV dans la Tur
quieö 1724
72 PaulL ucas, Al lerneues te Reise inK l einAsia, H amburg, sayfa 112.
73 Evl iya Çel
ebi, Seyahatname cil tII, sayfa 180.
der gâhı ve or ada kal an
der vişleri kol layan notl ar
düşmüştür .74 H acı Bektaş
Vel i‘nin hal ifesi sayıl an
Koyun Baba Tür besi de
bur adadır . Osmanl ı Sul tanı
II. Beyaz ıt, Koyun Baba
Tür besi‘ne der vişler için
meydanınhemenyanında bir
aşevi, ker vansar ay, tekke ve
bir imar et inşa ettir miştir .
Tür bedeki aş evi, sabah
akşam gelip geçenl er e
hiz met ver miştir. Tür benin
üz erinde bul unançinko kapl amal aruz aktanbakıl dığında dal gal ı
bir der yayı çağr ıştır
ırken, hil al şekl indeki kubbenin de
bakanl ar ın göz ler
ini kamaştır dığı söyl ene gel miştir. Evl iya
Çel ebi’nin Kar adeniz de geçir diği r ivayet edil en bir gemi
kazasında birgöz ünden r ahatsızlandığı ve bu tür bede tedavi
edildiği yönündedir . Evliya Çel ebi’ninKoyunBabaya ait ol an
sikkeyi75 de taktığı r ivayet edil ir. Evl iya Çel ebi, böyl ece
Bektaşîl ikte cihaz -ı fakr6 ol ar ak kabul edil en mer tebeye
ulaşmıştır .77 Çelebi, kendisine ver ilen bu mer tebenin Koyun
Baba'nm mezanndaki ayette geçtiğini yazar .78

4 Evl
iya Çel
ebi, Seyahatname cil
tII, sayfa 181.
5 Der vişl
eringiydikler
i şapkasınınfar
klı birformu.
6 [İ. Yaz gan]: Tâc, cihaz-ı fakr ve cihaz-ı tarikat denil
en giysi ve
sembol l
erden biri olup Bektaşî başlıklarının öneml i birgrubunu tâc-ı
şeriflerol uşturmaktaydı. Tâc s özcüğü üç har ften ibar et ol
up tâ harfinin
tamaml ığa, elif harfinin doğr ul
uğa ve cim har finin cemale işaret ettiği
bildirilmiştir(Eşr efoğl u Rumî, 2002: 55)
JohnP. Br ow ne, Evliya Çel ebi'denal ıntı.
78 [İ. Yaz gan]: Evl iya Çel ebi Bektaşîmiydi? Bu sor uya kafadancevap ver mek
zor! Fakatbuna yanıtver ebilecek birkaçver iyi sıralamak mümkün. Evl iya
Çel ebi, Seyahatnamel er inde Bektaşî Der vişl
erinden, Bektaşî Dergâhlarından,
Eskişehir 'ingüneybatısına düşen, BattalGazi’ninmez arının
bulunduğu der gâh ise H acı BektaşVel i mür itl
erininbuluştuğu
birmer kez dir . Çevr edeki yerleşim yer lerinin ol uşmasında bu
dergâhın öneml i katkıları olmuştur . H acı Bektaş Vel i’nin
mür itl
eri BattalGaz i Dergâhına yakınbirtekke kur muşlarve bu
tekkede insanl arar asında hiç birayr ım yapmaksızın hiz met
vermişler dir. H atta İslâm dışı kişil
ere bile kucak açmışl ardır.79

tekkel
erden sıkça bahsetmiş, ziyar
et ettiği der
gâhl
ardan s ayfal
ardol
usu
izl
enim yazmıştır. Evl iya Çel ebi, bazen bu izl enimlerinin dışına çıkıp
BektaşîDer vişler
ine karşı gösterilenolums uztutuml ar
a karşı durup onl arı
savunma pozis yonuna geçtiği yapıtl arında gör ül
mekte. Bu üzer inde
durulması gerekenöneml i birnokta. AlmanO r yantal
istGeor gJ acob, ‘’Die
Bektaschij
je, 1919” adl ı kitabında, Evliya’mn O s mancık daki der gâhta
yaşayan Bektaşî Der vişler ine karşı gösterilen ol umsuz tutuma kar şı
durduğunu ve onl ar
ı savunduğunu yaz ar
. Evl iya bununnedenyapmıştır ?
Yapılanhaksızlığa kar
şı durmak içinmi? Ya da Bektaşîliği kendis ine yakın
bul
duğu içinmi? Bu s or ulan çoğal tmak mümkün. İkinci ol arak, Evl iya
Çelebi’nin H acı Bektaş Vel i’nin hocası diye rivayet edil en A hmed
Yesevi’nin soyundan gel diği bilinmekte. Alman T. Menzel“ Eski Tür k
Mistikl eri14adlı çalışmas ında A hmedYesevi’nintek kızçocuğununol duğu
ve onunsoyundangel enO r ta A s ya’da çok ünlü kişilerinolduğunu yazarve
Tür kl er ar asında Evl iya Çel ebi’nin de ismini ver ir
. Evl iya Çel ebi,
yapıtl arında bu bil giyi doğr ul ar . Başka birr ivayete göre Evl iya Çelebi,
K ar adenizde geçir diği birgemi kazasında birgözündenr ahatsızlandığı ve
bu tür bede der vişlertar afından tedavi edil diği, Koyun Babaya ait ol an
Sikkeyi de taktığı yönündedir . Evl iya Çel ebi, böyl ece Bektaşî
likte yüksek mer tebeye ul aşmış ol maktadır . Evl iya Çelebi, kendis ine
ver ilenbu unvanınK oyunBaba'nınmezar ında bulunanbirayette geçtiğini
yaz ar. Tüm bunl ara kar şılık Evl iye Çel ebi, yapıtl
arının bir yerinde;
“Bektaşîl er cüml eten en azıl ı mezmûmdur lar
” der . Bu Evl iya’nın
Bektaşîl ere kar
şı kul l
andığı tek ama ağırbirsuçl amadanbir idir
. Bu veril
er
ışığında, fazla iddialı sözleretmeden, hem kökenine hem de Evl iya’nın
takındığı tutuma bakar ak. Evl iya Çelebi’ninBektaşîliğe yakındur duğunu
s öylemek mümkün.
79 Evl
iya, Seyahatname 111 sayfa 13.
Bu tekke, önde gel en dergâhlarınhemen yakınlar
ına kur
ulan
ufak tekkel
ere gösterebil
ecek örnekl
erdenbir
idir
.

Bursa şehr inde tür besi bul unanAbdalMusa’nınBur sa’nın


fethine katıldığı söylenir;80AbdalMusa, Bektaşîfel sefesininen
öneml i temsil cilerinden bir idir .81 Evliya Çel ebi,82 Bur sa’daki
Bektaşî tekkesi ol arak Akbıyık Sul tan tekkesini göster irve
kitabının el l
inci sayfasında bur ayı bayraml ık olarak tanıml ar.
Bu tanıml amayı 1302'de Bur sa’da öl en İsmailBel iğ Efendi,
Gül deste-i Riyâz -ı îrfanadl ı eser inde onayl ar. Geçmişte Bur sa
ile ilgili oldukça fazl a bil gi aktar ıl
mıştır. Esad Efendi de
kitabının20'inci sayfasında daha sonr a bu Bektaşî tekkesinin
N akşibendi üyesi ol anRamaz anBaba tar afındankul lanıl
dığını
yaz mıştır.

Tahtacıl
ar

1386 yılında I. Mur attarafındanOsmanl ı topr


akl arına dâhil
edilen Kl ikya Böl gesindeki Sancak Tepe Bektaşîl erin yoğun
yaşadıklarını ar aştır
macı Dr . Fel ix von L us chan’ın
“Tachtadschy, A nder e über es te Der A l ten Bevöl kerung
L ykiens”83 adl ı makal esinden anl ıyor uz. Bu makal eden ileri
deki sayfal arda alıntılaryapacağız . Dr . Felix vonL us chan’ın
çalışmasına konu ol an Tahtacıl ar,84 kar akter
istik Bektaşî
özel l
ikl
erini taşırlar. Fakat Dr . Fel ix vonL us chanbu konuda

80 Taschköpr
üzâde, Ter
dscheme-i-Scheqâyq 1 sayfa 44; Bel
ix, Gül
deste sayfa
213 ve devamı.
81 Evl
iya II sayfa 46, Şeyhül
is l
am İshak Efendi K as hif al
- A sr
arsayfa 25,
Samy's Qâmûs U l a'l
âm I sayfa 527.
82 Seyahatname II, sayfa 18.
83 Tahtacıl arve K likya’nınDiğerEski H al kları, A ntropol
oji Arşivi, cil
t 19,
Braunschw eig 1891 Sayfa 31.
84 Tahtacılaremik birkökendeğil dir, bu sadece onl arınmesleki olarak kereste
ve tahta ticar
etiyl
e uğraştıkl
arını göster ensimgeselbirtanıml amadır .
yanılgıya düşmüş, Bektaşî85 il
e Rufail
er86
arasındaki far
kı tam anl amadan Bekta-
şîl
eri Rufailer
e bağlayarak yanl ıştespit
lerde bul
un muştur.

İshak Efen di, kitabının25. sayfasın da


El mal ı köyünün çok eski birBektaşî
köyü ol duğunu bel ir
tir
; Dr . Fel ix von
L us chan, köyün önde gel en bir çok
kişisininde H acı Bektaş Vel i’ye ol an
Bİr Rufai Dervişi bağl ıl
ığından söz edip göz leml erine
şöyl e devam eder ; "İnançları hakkında
geniş bilgi edinmek şu ana kadar mümkün olmadı; şarap
içmeleri, ramazanda oruç tutar görünmeleri, ama kendi dört
duvarları içinde olduklarında yiyip içtikleri kesin. Şehirli olan
dervişlerle olan gizemli ilişkilerinin yanı sıra bazılarının iyi bir
Sünni gibi görünmeye çalışması ilginç! Sünniler bu duruma pek
tepki vermezken olayı kabul eder gibi görünüyorlar. Ama arada
onlar için “yarım Hristiyan ” belirlemesi yapmadan da geri
durmuyorlar. ”

Dr . Felix von L us chan,


Tahtacıl ar
ın giz li öğr etil
erinin
İsa’n ın havarilerine benz eyen
baba ve dedel erin üz er
inden
yür üdüğünü yaz ar. “Aşiretler
isterse az isterse çok nüfuzlu
aile olsun, bağlı oldukları bir
“babaları ” var. Babaların
Tahtacıl
ar
politik bir ağırlıkları yok ama

85 Bektaşî’yi Bektaş ol arak adl andırıyor , kur ucu H acı Bektaş Vel i, Bektaş
değil! Bu yanl ışlık ikinci biryanl ışl
ığı ber aber inde getiriyor
. Meyer s
L exikon'da bundanyol a çıkarak aynı konuda iki makal e var.
86 “Zikiryapander vişler
” dendiğinde hemenKadir il
erve onl ara çok yakınol an
Rifai akımı gel
mekte, ama kesinl ikle ve kes inlikle Bektaşîlerdeğil.
dini bilgileri fazla; kendi ocakları içerisinde saygınlıkları çok
ve oldukça etkinler. Bu nedenle kendi aşiretinin dışında bir
kadınla evlenmiyorlar, neden niçin, pek mantıklı bir açıklaması
yok. ”

Bektaşî Dergâhları

1826 kıyımı sonr ası Bektaşîl erin tekr ar topar l


anması
mümkün ol madı. Depont& C oppol ani,87 İstanbul civar ında
yal nızca z orbel a ayakta kal ıp var lıklar
ını kor uyabil enRumel i
H isarı, Çaml ıca ve Mer divenköy gibi 8 tane Bektaşî Der gâhı
olduğunu yaz ar. Edir ne’de ise Bektaşî Der gâhl ar ından ol an
H ızırTekke, 1641 yıl ında hal ktan gel en şikâyetl erger ekçe
göster iler ek kapatıl mıştı. Kapatıl ma nedenl erinin başında
der gâhındışa açıl anyeşilal anlar ınınol ması ve yabancı kişil ere
konakl ama imkânı sağl anmasıydı.88 Bunl artabii ki havadan
sudan ger ekçel
er . 1826 yıl ında sar ayın emr iyle Dimoteka89
Der gâhına bağl ı Kız ıl Del i Sul tan Der gâhı il e Edime
yakınl ar ındaki 16 der gâh da kapatıl mıştı. Evl iya Çel ebi,90
Dimetoka’n ındoğusunda, Edir ne'ningüneyinde bul unanBaba
Eski’deki SanSal tık Der gâhında ki bur ayı I. Mur at, Edirne’yi
kuşatmadanönce el e geçir mişti, azsayıda der vişinyaşadığını
ve der gâhınBektaşîl ere aitolduğunu söyl er.

9,1 Depont& C oppol


ani, L cs confr
öries r
eligieus es musul
manes, A l
ger1897,
sayfa 531.
88 Evliya Çelebi, Seyahatname III, İstanbul
, 1314, sayfa 49/50.
89 Es adEfendi sayfa 219. Bu yerfer manda açık birşekil de bel irtilmemiş,
ama K as hifal - Asr ar
’ın26 sayfasında Dimetoka geçmekte. Tür kl eror ayı
böyl e adl
andır ır. Edir
ne’ningüneyinde bul unanbu yerI. Mur attarafından
O smanl ı topr akl ar
ına katıl
mış ve bir dönem O smanl ı Sul tanlarının
rezidansı olmuştur . Sultan Beyazıt da bur ada doğmuştur . Bak; J orga,
Geschichte dcs osmanischenReiches, Gotha 1908 sayfa 208.
90 Seyahatname III, sayfa 481.
Tür kiye’deki ol umsuzdur uma kar şınAr navutl uk’ta Bekta
şîl
ik daha güçl ü birkonumdadır .91 Tir anve C r oja’daki hal kın
büyük çoğunl uğu Bektaşî’dir .92 Birz amanl arİskender ’inkalesi
olan bu yer l erde yaşayan H r istiyanl ann Bektaşîl iği kabul
etmel eri çok öneml idir
.93 Ger çi Bektaşîl erin Ar navutlumun
başkenti Tir an ve Skutar i’den sür ül meler
i 19. Yüzyıl da94
Hr istiyanyanl ısı Tepedelenli Ali Paşa’n ın95çabalarıyla ol muştur.

Croj a ve Tirana dışında, TheodorA. Ippen,96 Bektaşîl erin


yoğun yaşadıkl arı böl gel er hakkında şu notl arı düşer ;
“Bektaşîlik, C ermanika Böl gesi, Bul öise ve Mar tin mer kez li
OkStunVadil erinde hala hüküm sür mekte. A mavutl uk’unor ta
kısmında bul unanMaİakâstr a Böl gesi hal a Bektaşîl ere bağl ı;
Güney Ar navut böl gesindeki Kor Ğa, Kol onia, Leskovik,
Premeti ve Ginokastr a ilçel erinde var lıkları devam etmekte.
Bektaşîlerin, A mavutl uk’un kuz ey doğusunda, Pr inzin’de
Üsküb’de, Kal kandele ve ICr Sov a da sayıl anise birazdüşüktür .
Bosna’da günümüz de onl ar a bağl ı der gâh yoktur ”. Evl iya
Çelebi,97 Rusdschu ve Sil istria ar asında bul unanve H acı Bektaş

91 TheodorA. Ippen, Skutar


i unddie nor
dal
banische Kiistencbene, Sar
ajevo
1907 S. 73.
92 Degr and. sayfa 247.
93 Tür kler
, geçenyüzyıl ınortalarında, Kuzey A rnavutl
uk böl gesinde yaşayan
insanlarınkendil erini hem H ristiyanhem de Bektaşîol arak ifade ettikl
erini
tesbitetmişler.
94 TheodorA. Ippen, Skutar i unddie nor dalbanische Küstenebene, 1907, sayfa
36.
95 Tepedel enli Al i Paşa 1744 yıl ında bugünkü A mavutl uk'un Tepelen
(Ar navutça: Tepelena) kasabasında doğdu. Zengin ve nüfuzl u birail
enin
çocuğu ol masına r ağmen 1758 yıl ında babasının öldürülmesinden sonr a
ail
esi nüfuzunu büyük öl çüde kaybetmişti. 1768 yıl ında zenginbirpaşanın
kızıyla evlendi ve O smanlı Devl eti hizmetinde hızla yükselmeye başladı.
1788 yılında Yanya val il
iğine getir
ildi.
96 TheodorA. Ippen, (1861-1935) A vustur
yal
I dipl
omats ayfa 73.
97 Seyahatname III, sayfa 329.
Vel
i’nin en tanınmış dergâhl ar
ından bir i olan Mustafa Baba
Der
gâhını z
iyaretettiğinde sonderece iyi ağır
landığını yaz
ar.

Kendisini Bektaşî ol ar ak tanıml ayan bir


diğerder gâh da Macar istan’daki GülBaba98
Der gâhıdır. Bu tanımlamayı Evl iya Çel ebi"de
onaylar . Gül Baba’nın destanl ar ına bakıldı
ğında BattalGazi’n indestanl arındanetkil enmiş
olduğu göz lemlenir. Ayr ıca Gül Baba’n ın
türbesi Bektaşîl er tar afından kor unmakta.
Bulgaristan- Ar kadaşım Dr . Ali Tchiskoz ade il e yaptığım
M uncular bir sohbette, Gir it A dası'nda da Bektaşîl iğin
köyündeki olduğunu öğr enmiştim. Seyyahl ar tar afından
Demir Baba
sıkça z iyaret edilen yerler den bir i de K ahir e
Tekkesi
Muqattam’daki BektaşîDer gâhıdır .

Bektaşîl iğin Tür kiye’nin öneml i yer l


erinde seyr ek
bulunmasınınnedeni diğerdini akıml arınbazı böl gelerde güçlü
olmasındankaynakl anıyor. Mevl evil
erinmer kezi ör gütlenmesi
K onya’dır. Ankar a böl gesinde ise H acı BektaşVel i’ninmez ar
ı
bulunurve ör gütlenme ağır lığı orta Anadol u dur . Kastamonu
bölgesi Şa’bânîlik’inkur uluşmer kezidir
. Bu ör nekleri çoğaltmak
mümkün .

Bektaşî Dergâhl arınbaşında bul unankişil er“baba” ol arak


adlandırıl
makta. H r
istiyanl
ıktaki “peder” kavramına denk düşen
bir tanımlama; Esad Efendi’nin yazdığına gör e “baba” ve
“abdal” unvanları Bektaşî Dergâhl ar
ına bağlı kişil
ertarafından

98 [1. Yazgan]: Gül Baba, X V. yüzyıl sonl


arıyl
a X VI. yüzyıl başl
arında
yaşamış Bektaşî babası, derviş ve şairdir
. Doğum yer i A masya'nın
Mer zifonil
çesidir
.
99 [I. Yazgan]: 1663'te Budin’i ziyar etedenEvl iya Çel ebi, seyahatnamesinde
şunlanda yazmaktadır : “GülBaba, birçiçekl i bahçe içinde, kur şunör tül
ü
birkubbede gömül üdür . Sandukası yeşilçuha il e ör tülü olup, başında
Bektaşîtacı bul
unur . Etrafı çeşitl
i K ur
’anâyetl
er iyl
e s üs l
üdür.”
kull
anmakta, “babaml ar, birüstl er
i “pirel
ere bağl
ılar, der
gâhın
daimi üyeler
ine ise “mür it’' denmekte, “musahip” ise der
gâhın
bağlı yolkar
deşl
iği anlamına gel mekte.

Bektaşî Der gâhl arının herz aman çok sıkı birör gütl
enme
içerisinde olduğu or tada. Bektaşîl iğinN akşibendil erde ol duğu
gibi kendi içerisinde gr upl ara ayrılıp ayrıl
madığını bil miyor uz.
Ör neğin; N akşibendil erdenayr ıl
anH al veti100 adında birkol un
olduğunu bil iniyor. Bektaşîl ikteki “pir ” mer tebesi, örneğin
Konya mer kezli Mevl evilerde ya da diğerdini yapıl anmal arda
olduğu gibi yal nızca babadanoğul a devr edilmekte.

Bektaşîl
ikte Giyim ve Sembol
ler

Bektaşî der vişler i genel l


ikl
e beyazuz unbirmanto üz er ine
yine beyaz ol an işl emeli ceket giyer ler . Eskiden başl ar ında
kenar ı kürklü birşapkal arı varmış. Evl iya Çel ebi bu şapkayı
“ sikke“ ol arak adl andırır. 1893 yıllar
ınbaşında H acı Bektaş’ı
ziyar et eden Dr . Edmund N aumann101 H acı Bektaş’taki
der vişlerin giysil
er iyle il
gili izl
eniml er
ini şöyl e yaz ar
, “Avluda
dolaşan dervişlerin üzerlerinde bol beyaz, kabarık giysiler,
başlarında ise keçeden yapılmış uzun beyaz başlıklar vardı. Önde
gelen dervişlerin ise üzerlerinde koyu renkli giysiler mevcuttu. "

TheodorA. Ippen,102 Ar navut Bektaşîl er


i için; “Başlarına
taktıkları başlıkların hepsi aynı, yüksek, beyaz, silindir şeklinde
ve sade. Her dervişin boynunda geniş ve kalın bir kordon ve
kordona bağlı akik taşından yapılmış çok köşeli yıldızı

100 [İ. YazganJ: H al


vetiyye ol
arak bilinenbu akımınkurucusu ol
anŞeyh Ebu
A bdul lah Sir acuddin’in eyleml erine par
alel olar
ak dünya ve dünya
nimetl erinden tamamen ayr ıl
ıp, kendini bütünüyle All
ah'ı zikr
etmeye
adamayı, inzivaya çekil
meyi öğütl
er.
101 Edmund N aumann, Vom Gol dnen H om zu den Quel
len des Euphr
at,
München1893 sayfa 194.
102 TheodorA. Ippen, sayfa 78.
çağrıştıran bir kolye taşıyorlar. Teslim
taşı103 olarak adlandırılan bu kolye
dervişlere çıraklık dönemi sonunda
veriliyor. Kolyeden sarkan iplere
zeytin formunda birçok beyazımsı gri
opeke taşlar bağlanmakta. Bu taşlar
Mezopotamya bölgesinde, Diirr-i-
N edschef de, N edschef taşları olarak
adlandırılıyor. Nedschef, aynı zaman
da Bağdat 'ın104 yakınlarındaki Şiiler
için kutsal bir ibadet yeridir. Samy ’s
Qâmûs ul-a'lâm ’e göre teslim taşı
Bir Bektaşî yapımı kolye, jaspis-akik taşından
üretilmekte. Taşın ana kaymağı Hacı
Bektaş Veli’nin türbesinin bulunduğu yere yakın bir yerden de
temin edilmekte. ”

John P. Br ovvne,105 Bektaşîlerinbunu “tesl im taşı” - “stone


of con tcntment”- ol arak adlandırdıklarını yazdıktan sonr a, taş
hakkında şunl arı yaz ar; “kemer ya da kuşağa takılan taşların
dervişlerin açlık duygusunu bastırdığına inanılır. Taşların
manevi gücüne olan inançtan dolayı olsa gerek106 eskiden üç
tanesi üst üste takılırmış. Bunlara ek olarak, daha çok sembolik
amaçlı olduğunu düşündüğümüz ve hala kullanılan semboller

103 [İ. Yaz gan]: Bektaşî der gâhına tesl imiyet manasına gel en, der vişlerin
boyunl ar ındançıkar madıkl ar ı taştır . Tesl im taşınıniçyüzü H z . Ali’yi, dışa
bakan yüzü ise H z . Muhammed’i temsil eder . Tes l im taşı Bektaşî
Der vişler inin taşıdığı birsimgedir ; 12 köşesi 12 imama denk düşer .
Bektaşîl ertes l im taşını, yüzünü A l lah’a dönmüşl erin taşı ol arak tar if
eder l
er. Tesl im taşını taşımak, P îr ’e bağl ıl
ığı ifade eder. Pir, yolve er kâna
girender vişe, teslim taşını, tekbir ler l e takar.
104 Meschhed, kar şılaştırDegr and, sayfa 235/6.
105 JohnP. Br ow ne, The Der vishes, L ondon1868 sayfa 148/9.
,06 K uşakla il gil
i bilgi için kar şılaştır . Şeyhül is l
am İshak Efendi K as hif al -
Asr ar8.
mevcut; örneğin balta ’ garip ama bir kulağa takılan tek
küpe108, uzun bir değnek ve buna benzer ufak tefek sembolik
takılar. ”

Bektaşîlerle ilgil i fotoğr af ya da buna benzer gör sel


mal zemel eri Ignatius Mouradgea d ’Ohsson’un “Tableau
General’in” ikinci sayısında
bul mak mümkün. H atta
Jean Brindisi’in “Elbicea
Atıka Tafel 16” ad l
ı
çalışmasında r enkli birr esim
mevcut. Ben bu r esiml erin
güvenil irliğindenpek emin
olmamama r ağmen yine de
kaynak ol arak ver meyi
uygun bul dum. Zaten var
olanlardan daha iyisini de
bul mak mümkün değil . Dr.
Felix von Luschan, bu
konuda Roma dönemine ait
L imyra Tiyatr osu yakınında
ki der gâhta yaşayan der viş
lerinfotoğr afçektir me konu
sunda isteksiz ol dukl arını,
fotoğraflarının çekil mesini l.T aç 2. Aba 3. Hırka 4. Kemer 5.
Nefir 6. Paihenk 7. Teslimtaşı 8.
istemedikl erini yazar .109 Teşbih 9. Kesko 10. Teber 11.Nefir

107 K arşıl
aştır, Evliya Çel ebi sayfa 11/181.
108 Br ow n, adı geçeneser , sayfa 148; A ntr
opol
oji Ar
şivi, Çil
t 19, 1891 sayfa
37; TheodorA. Ippensayfa 78.
109A ntropol oji Arşivi, C il
t 19, 1891 sayfa 37.
Gizl
iH r
is tiyanl
ık

Öncel ikle İsl


âm il ahiyatçıl ar ı sufız-
minintar ihselyapısına bakıp şöyl e bir
yanl ışlığa düşmemel iler . Çok yaz ılıp
çizildiği gibi ilk yüzyıl lar da etkinol an
der vişlergel enekselol arak kökenl e
rini Ar apların sofu gel eneğinden
gel enkişil ere dayandır mışlar dır . Bu
radaki temelamaç, kökl eri peygamber
soyuna bağl ayıp ehl ibeyt yol unda,
kendil er ini doğr u yol da ol an âl iml er
gibi göster mekti. Budist, H r istiyanya
da Yeni Efl atunculuk ol arak gör ün
mek Sünnil erinnaz ar ında kabulgör
Ali ve Aslan, Hacı Bektaş müyor du. Bu yasakl ı dur uma düşmeyi
Veli ve Allah,
Muhammed Ali, Fatma, ber aber inde getiriyordu.
Haşan ve Hüseyin

Sufızimin fikirbabal arından ol an H aşan al -Basri ve Şeyh


Ma’r ufKar khi ile il
gili eski yazıtl arda onl annzahitl ik110yol una
başvur dukl arını göster enhiçbiribar e yoktur . Öl ümdensonr ası
tekrardir il
mek düşüncesi insanı har ekete geçir iyorol sa ger ek;
insan Dünya nimetl erden el ini ayağını çekip ahir ette iyi bir
yaşam içinz ahitlik yol una başvur uyor . Bununl a ilgil
i şöyl e bir
örnek ver mek bur ada uygun düşebil ir; C üneyd, birgün ayn ı
zamanda Şeyh Ma’r ufKar khi’ninöğr encil erindenol anamcası
Sar îes-Saqatî‘yi göz yaşl arı içerisinde bul urve nedenağl adığını
sorar. Amcası; aksam çok sıcak ol duğu içingenç birhur inin
serinlemesi içinsoğuk su getir diğini söyl er. Rüyasına gir enkişi,
cennetteki güz el hur ilerden bir idir. Sar î es-Saqatî, r üyasına
girenhur idenkiminiçinyar atıl
mışol duğunu bil mek ister , hur i;
“kendisine sunul ansoğuk suyu içmeyenl eriçin ” der. Bun u duyan

1,0 [t. Yaz


gan]: Çil
ecil
ik
Sarı es-Saqatî, el
indeki soğuk su dol
u sür
ahiyi fır
latıp kır
ar
ve..... 111

Far s kül türeldokul arının semitik gel enekçil iğe dönüşmeye


başlaması Tür klerinbatıya doğr u ilerlemesiyl e başl adı. İslâm
eserlerininkl asik dönemi gibi onunda kl asik dönemi böyl ece
başlamış ol du. Bu gel işmeyl e bir likte sufız im dönemi de
fil
izlenmeye, yavaş yavaş r ahat nefes al maya başl adı. Artık
İsl
âm içer isinde far klı birr uh hayat bul muş, kendisine öneml i
biryeredinmişti. Sufız im, bilgiçlik taşl aşa da, iş yapmaya
devam ediyor , fikir lerin teor eml erini ol uştur uyor, kangr en
olmamak için sistemini sağl aml aştırıyor du. Çok sal dır
gan
değildi, daha faz la uz laşma ar ayışı içerisindeydi, savaşa değil
daha faz la ışığa ihtiyaçduymaktaydı.

Düşünce olarak aslında bütündinl erinaynı şeyi tal ep ettiğini


Far sl
ı büyük tasavvufçul ar sür ekli vur gulamışl ardır . Bu
tasavvufçular ar asında Ömer H ayyam’ı sayabil ir
iz. Ömer
H ayyam, “Kâbe de puthane de bir er ibadethanedir ”112 der .
Br ockhaus Ansikl opedisi ise H afız’danşu al ıntıyı yapar : “Eğer
samimiyet yok ise Kâbe de puthane de aynıdır ” Sa’d i Bütan,
mel ek görünümüyl e İbrahimPeygamber ’in113yemek masasından
ateşe tapanlar
ı dargör üşl
er i yüzündenhakl ı olarak kovduğunu

111 IbnK hallikan, H einrich FerdinandVVüsten feld, sayfa 64/5.


1,2 [f. Yazgan]: Kâbe de puthane de bir eribadethanedir , Çan çal
mak da
kal bl
erinhakka gidensesidir . İhr ap, kilis e, teşbih, haçdeyip şekle bakma,
hakikatte hapsi de kul l
uk nişanes idir. (Ö merH ayyam)
113 [İ. Yazgan]: İbr ahim Peygamber , yakl aşık ol ar
ak MÖ 20. yüzyıl da
yaşadığına inanıl anbirpeygamber dir. Batı l iteratüründe A br
aham ol ar
ak
geçen isim; İbr anice abba, A r apça’da abu (baba) ve îbr anice am,
Ar apça'da anım (hal k, kamu, amme, genel ) sözcükl erinin bir l
eşimden
oluşurve hal kınbabası anl amına gel mektedir . Mus evilik ve H r istiyanl
ığa
gör e dinbüyüğü, İslâm’a göre peygamber dir. İshak ve İsmail ’inbabasıdır .
Bu nedenl e Yahudil crinİshak'm soyundangel diğine ve İsmail ’ins oyunun
ise A rapl
ariçerisinde devam ettiğine inanılır
.
yazar. Türk topr
aklarında yeni yeni kök sal
maya başl
ayanve
doğu gel enekler
i ile biçimlenmiş bu yeni akım içer isinde
Hristiyanl
ığında güçlü emareler
ini görmek mümkün.

1893 yıl ında H acı


Bektaş’ı z iyaret eden Dr .
EdmudN aumann, Bekta-
şîler hakkında şu çar pıcı
bel irl
emeyi yapar : Gar ip
gör ünse de, n asılol duğu
bilinmese de, il işki yumağı
tümüyl e aydınl atılmamış
Bektaşî ve Mevlevi tacı Q,sa da Bektaşîl ik il e
Hr istiyanlık ar asında güçl ü bir bağl antı var . Theodor A.
Ippen,114 Bektaşîl erin Or todox Müsl ümanl ardan çok,
Hr istiyanlara daha yakın ol duklar
ını yazar .115 Dr . Fel ix von
L us chan, Tür klerin, Bektaşîl erin“yarım H r istiyan” ol duklarına
inandıkl arını yaz ar.

1416 yıl ında Batı A nadol u’da heyecan yar atan büyük
başkal dırıyı herdervişmutl aka anımsar .116 Başkaldırınınlideri
olan kişinin Biz anslı tar
ihçi Doukas ’ın117 eser lerinden alıntı
yapar ak eğitim ver diği ve bu kişinin H ristiyan
lığa hoşgör ü ile
baktığı bilinmekte. Şu ana kadarbu ayakl anma ile il
gili bil
diğim

114 Skutar
i, sayfa 73.
15 L ayar
d, N ineveh undBabyl on, Zenker ’inçevir
is i sayfa 73.
116 Joseph vonH ammer , Geschichte des osmanischenReiches I, sayfa 375 ve
devamı; Zinkeisen, Geschichte des osmanischenReiches I, sayfa 473 ve
devamı; AbdurrahmanŞer efBey, Osmanlı Devleti Tar
ihi sayfa 1441; J
orga,
Geschichtedes osmanischenReichcs I Gotha 1908 sayfa 370, 375/6.
117 [İ. Yazgan]: Doukas (d. yakl aşık 1400 - ö. 1462'densonr a), sonBiz ans
İmparatoru XI. Konstantin Pal aiol
ogos’un hükümdar lığında tanınmış
Bizanslı tarihçi. Bizans İmpar ator
luğunun son yüzyıl ı ve özel likle
O smanl ı İmpar atorluğu tar
afından feth edilmesi hakkında en öneml i
kaynakl ardanbir idir
.
kadar ıyla yeter li birar aştırma
yapıl madı. Kastamonul u Ab
dül latif L âtifTin118 ayakl an
mayl a il gili ver diği bil gil er119
de kuşkul u. A bdül latifin
anlatımına gör e ayakl anma
öncesi birder vişinKur ’an’d aki
Bakar a sur esini120 göster erek:
“Tan rı, gönder diği el çil erar a
sında ayır ım yapmaz !” dedi
ğini bu nedenl e Hz . İsa’yı,
Hz . Muhammed’den üstün Moğollar birini çarmıha gererken
göster diğini ima etmiştir . Bu ol ayda da gör üldüğü gibi,
A bdül latifin anl atımı çok kar akteristik bir öz ellik içeriyor,
kendi öz gürdinamikl er iyle gelişen birol ayı, yine biryer lere
bağl ayıp bağnaz ca mahkûm edip ol ayı çarpıtıyor. Bu büyük
ayakl anmanın l ider i ol an Dede Sul tan1"1 daha sonr a çarmığa
ger iler ek katl edilmişti.122 Öl dür ül
me şekl ine bakıl dığında,
bunun H r istiyanl ığa birgönder me ol duğu hemen an laşıl
makta;

118 L âtifi, A bdül


latif(Ö. 1582/990) L âtifi, H atibzâdeler’dendir . K astamonul u
L âtifi Çel ebi diye anıl ır. Asıl adı A bdül latiftir
. 1491 tar ihinde
K as tamonu'da doğmuş ve il köğr
enimini meml eketinde yapmıştır . A şık
Çel ebi* nin ver diği bil giye gör e, öğr enimini yar ım bır akar ak
K astamonu’danayr ıl
mış, İs tanbul
’a gel erek kâtip olmuştur . Bu ar ada şiir
de yazmaya başl ayanL âtifi, devr inöneml i kişil
erindenİskenderÇelebi’ye
sunduğu bir“Bahar iye” kasides iyl e kendisini tanıtmış ve bu kasideye
karşı Bel
grat’ta imar
etkâtipl iği almıştır
.
1,9 K astamonul u L atifi, Tezkir e-i L atifi sayfa 56.
120 [İ. Yaz gan]: Diyanet Vakfı, bakar a sur esi 285. Peygamber , Rab’bi
tarafındankendis ine indir il
ene imanetti, müminl erde imanettil er
. H er
biri Al lah’a, mel ekl erine, kitapl ar ına, peygamber l
erine iman ettil er.
"Al lah’ın peygamber l
er inden hiçbir i arasında ayırım yapmayız. İşittik,
itaatettik. Ey Rab’bimiz, affına sığındık! Dönüşsanadır "dedil
er.
121 [t. Yaz
gan): Bör
klüce Mustafa.
122 Ducas X X I.
Sultan Baybar s ’ta123 şarabın birH ristiyan içeceği olduğunu
söyleyer ek şar
ap ticar eti yapanbirtüccar ı çar
mığa ger dir miştir
.
1416’daki ayakl anmada Bektaşîadı tar ihçilertarafındantel affuz
edil
mez , çünkü o tar ihlerde Bektaşîl
ik daha kur ulmamıştı.
%

Bektaşîl ikte H r istiyanl ık çiz gileri


oldukça faz l
a. Bunl anşöyl e sır alamak
mümkün; Bektaşîl ikte, İsl âr n i çevr eler
ce hoşkar şıl
anmayanbekâr lık124maka
mına saygı göster ilir. Evl i ol ankbir
Bektaşî, eşve kız lar ını çarşafa sokmaz .
Bektaşî gel eneğinde yabancı kişil er
kar şısında har eml ik sel aml ık gibi ge
lenek yoktur . Şarap içip keyif çatmak,
domuzeti yemek, Sünnil er e Hr istiyan
eğiliml erini çağr ıştır ır. İshak Efendi
de125 kitabında Bektaşîl erin H r istiyan
olduklarını ima eder ken, H r istiyanlık ile Bektaşîl ik ar asında
şöyle birpar alel
lik kurar; "Bir tören şeklinde yönetilen Bektaşî
ibadetlerinde'26 şarap, ekmek ve peynir Hristiyan rahiplerin
sofrasında olduğu gibi bir lütuf gibi algılanıp sunulmakta. ”

Degrad’ın127 anl atımına gör e Bektaşîlerin mar ifet ehline


verilen, der gâhlar
daki çil ehanelerde 40 gün tutul an or uç,
Hristiyanlıktaki oruca128 benz emekte. K âşifif1-esr
âr’a129 göre
giz
l i doktrin sayıl
an üç bir lik öğretisi; Al
lah, Muhammet ve

[İ. Yazgan]: Baybar , Meml ukler in dör


düncü sul
tanı. Asıladı Seyfeddin
ol up, 1223 yılında K ıpçak ül kes inde doğdu.
124 IbnBatûta 11, sayfa 261,111 sayfa 79, 80.
125K as hifal - A sr
ar, s ayfa 28/9.
126K as hifal - A sr
ar, sayfa 27.
127Degr adsayfa 234
128 Er
ba'tnderXal vetis üz
erinebak. Ignatius Mour
adgead’OhssonII, sayfa308.
129K âşifu’l
-esr
âr, sayfa 21.
Al i’denol uşmakta. H uar t130çal ışmasında, Bektaşîil e N usayril
ik
arasındaki il işkiyi şöyl e yor uml ar; “N usayr ilerüçl ü bil eşime,
ölümden sonr a r uhun başka insanl arın vücudunda tekr ar
dünyaya döndüğüne, Tanr ı’nm ise H z . Al i’nin vücudunda
tezahürettiğine inanır l
ar . Tanr ı ayn ı anda üçinsanınvücudunda
kendini göster ir. “H z. Al i eşittirTann’dır ; Tanr ı gökyüz üdür,
gökyüz ü “Mana”dır . Hz . Muhammedgüneştir ; Güneş“Bab”dır .
Sel manaydır ; Ay “H icab”tır . “Mana”, “Bab” ve “H icab” üçl e
mesi insanvücudunda kendini bul urve yedi far klı çağda ete
bür ünür. Bu yenidendoğuşl ar ınensonuncusu H z . Muhammed
zamanında ger çekl eştiğini, “Mana”nın Abu-Tal eb‘in oğl u
Al i”ninkişiliğinde kendini göster diğine inanılır.131

Bektaşîl
ik il e yakınl ığı ol an s ufızim132 gel eneklerinde
Hr istiyançizgil erininol duğu bil iniyor. Dininiçsel leştir
ilmesi
için göster il
en çabanın dışa yansımasındaki mütavazil iğe
şöyl e bir ör nek ver ebilir
iz: Kahir el i El -Mar uf Efendi,133
oruçl uykensokakta su satanbir ine r as tl
ar, satıcı; “suyumdan
içene A llah-ü Teâl a H azretler
ir ahmet ets in!” diye bağır ır.
El -Mar uf Efendi bu hayırduası ger i çevir mez. Suyu içip
orucunu bozar .134 Bu durumu heriki yöne çekmek mümkün,
cennet ya da cehennem. H acca gidip sevap al mak, kişinin
içsel değer lerini dönüştür meye, dünyevî değer lerden el ini
ayağını çekip ensonunda kendini aşabil mesine katkı s unar .135

130 Extr
aitdu J
our
nalA s iatique 1880. Kar
şıl
aştır
: H uar
t, L a poesie r
eligieuse
des N osair
i, sayfa 6/7.
131 Daha detayl ı bigi için Rend Dussaud, H istoir
e et r
eligion des N osair
is,
Paris 1900, sayfa 62.
132 Kar şılaştır; tar
afımdanbasıl ankitap, DivanSul tanMehmeds des Zw eiten,
Ber l
in1904.
133 [İ. Yaz gan]: TakiyeddinbinMuhammedbinEl -Mar ufEfendi, 1521-1585,
Kahir e döneminmedr ese eğitiml
i bilginler
inden.
134 İbnK hal likan, H einr
ich FerdinandVVüsten feldVIII & IX , sayfa 120.
135 H afizN o. 508, K ur ’an’a inanmaz , şarapla tatlandınl
mas ına inanır , bak:
N öldeke-Makal elersayfa 1075.
Bektaşîl erinmar uzkaldığı suçl
ama
ların başında, dışar ıya kar şı takiye
yaptıkl arıdır. Dr. Felix von Luschan
bu konu hakkında şunl arı yaz ar
;
“Tahtacılar,136 Sünni vatandaşlar ile
birlikte olduklarında onlar gibi dav
ranır ve onlara gibi hareket etmeye
çalışırlar. Ramazanda oruç tutar gibi
yapıp şaraplarını da içmekten geri
kalmazlar. Domuz eti yerler. Zorunlu
olmadıkça Sünniler gibi ulu orta beş
vakit namaz kılmazlar. ”

Bektaşîl
ergibi or uç tutmayıp, n amaz Dervişler bir arada
kılmayan Kar mat,137 H aşhaşiyyin138 ve
Yezidilerden139 bahsedebilir
iz. H aşhaşiyyin- AlamutKr alı İbn
al-Amir, 1161 yıl ında öl düğünde oğl u O ’nun anısına tekrar

136 A ntropol
ojiArşivi, cil
t19, sayfa 34.
137 [İ. Yazgan]: H amdan K ar mat, H amdan el
-Eşaş, İsmâil
î de Kar
mati
mezhebininkur ucusudurKufe böl ges i köyl ülerindenidi.
138 (İ. Yaz gan]: H aşişinya da H aşhaşiyyinde denir . İngilizcesi Assassindir.
Tür kçcsi ise Suikastçidir . Yüzyılda İsmail iliğinN izar î kol undançıkanbu
topluluğun 15. yüzyıl a dek faal iyetlerini sür dür dükl eri sanıl
maktadır .
Kapal ı birtopl uluk ol anH aşhaşil er(Suikastçil er) radikalbirdinakımının
takipçileri ol arak or taya çıktıl
ar. Suikasti, Eyyubil er e, Selçuklulara ve
Abbasil ere Tapmak Şöval yelerine H açl ılar a kar şı siyasi yaptırım ar acı
olarak kul landıl ar. A ynca üçüncü H açl ı sefer i sır asında H açl ıl
ara ve
tapmak şöval yel erine de suikas t yapmışl ar dır
. A vr upa dil l
erine H açlı
Fr ankları tarafındantaşınanA ssassinsözcüğününkökeni H aşhaşindir .
139 M. vonO ppenheim, Vom Mittel meerzum Per
sischenGol
fII, sayfa 151,
“Yedizil
er’inor
uçve ibadetl
eri far
klıdır

namazve or ucu başl
atmak içinkomşu ül
kel
erdenyetkinkişil
er
getir
miştir
.140

AhmedRıfat’ın141kapsaml ı teoloj ik çalışmasında Bektaşîl erin


kamusal al anda neden ibadet yapmadıkl ar
ının ger ekçel
erini
bul mak mümkün. Bektaşîl erle iyi ilişkiler i olanTür k dostl
arım
ise, Bektaşîl erin namaz konusunda çok far klı açıklamal
ar da
bul undukl arını söyl er. Bektaşîl er, Al lah sevgisinin in sanı
yür eğinde ol ması ger ektiğine inanır lar , namaz ın İslam’da
formal ite gereği yapıldığına vur gu yapar lar .

Bu konuda şöyle birör nek vermek yer inde olur; “İstanbul’daki


birder gâha biryol cu misafirol muş. Yol cu, akşam namaz l
arını
kılarken her kesin duyabil eceği bir şekil de dua ediyor muş.
Dur umu yadır gayanBektaşîer enleri, avl
udaki kuyudansu çekip
namaz esnasında Tanr ı misafir ine sunmuş. N amaz ının
boz ulmasına kız an yol cu kız gın bir şekil de bunu neden
yaptığım sor muş. Er enler : “gör üyor sun değil mi?” diye
çıkışmış, “sende herakşam Tanr ı’danbirşeyl eristeyip onu
rahatsızediyor sun, O bundançok mu hoşnutsanıyor sun.” diye
de eklemiş.

N amazve Bektaşî konusunda şu tar zşeyl erde duymuştum;


bir Bektaşî namaza dur mak z or
unda kal sa, bu kendisi için
yalnızca formelbirdurumdur . O ’ yalnızca bedenenor adadır,
ruhu ise tam ter
sine kıbl eye doğr u namaz a durup, ibadetini
yapıyordur. Yani sözün öz ü; Bektaşîl ikte içsel ibadet çok
öneml iroloynamaktadır.142

140 Max vanBer chem, H pigr aphic des Assassins. Extr


aitdes C omptes r
endus
de l 'A cadömie des inscr iptions etbell
es-lettr
es 1897 sayfa 3.
141 AhmetRıfat, Mir at- ülMakasit, 1871.
142 K as hifal - Asrar
, sayfa 12/3.
İshak Efendi,143 diğerdin i akıml ar
da yapılanzikir144 tör
enle
rininBektaşîlerde ol madığını, Bektaşîl erde zikiryaparlardiyen
lerinyal ansöyl edikl erini yazar.145 Mevlevil
ikteki semahl argibi
Bektaşîl er
in de ibadetl erini meydan odasında146 yaptıkl ar
ını
belirtir
.

Bektaşîl erdini ayinve anmal arını


tür bel er
de de yapar lar. Tür beler deki
sandukal ar da yatankişil erherz aman
Bektaşî gel eneğinden gel mez ler . Bu
kişil er Bektaşî düşüncesine yakm,
hal kıngönl ünde taht kur muş, onl arın
sevgisini kaz anmışkişil erol abilir. Za
maniçer isinde bu türtür belerBektaşî
l er
in dini ayinl erini yaptıkl arı
geleneksel yer e dönüşmüştür . Bahsedil en Bektaşî tür bel ere
ver il
ecek en iyi ör nek Kahir e-Muqattam147 böl gesindeki
türbedir. Bu türbenin fotoğr afını Fr anzPaşa’nın“Kair o” adl ı
kitabının129. sayfasındabul mak mümkün.

Ar navutl uk’ta ise H acı BektaşVel i’ninmür itler


indensayıl an
San Sal tık148 tür besi var dır
. Cr oja’da bul unan bu tür be
Bektaşîl eriçin öneml i biribadet yer idir. H erSünni’n in hac
ziyareti yapma ar z u ve isteği gibi, herAr navutBektaşîde, Sar ı
Saltık Tür besini yaşamında enazbirker ez iyar et etmek ister
.
Ayr ıca C r oj a’da diğerBektaşî er enlerininmez arl
arı da vardır
.
Evliya Çel ebi yapıtl arında Edir ne’deki Bektaşî tür bel
erinden

143 K as hifal- A srar


, sayfa 26.
144 Theodor eti H sereticar
um fabl
danım l
iberIV: De Mel
etianis qai sunt in
Aegypto.
145 John P. Br
ovvn
e, The Der
vishes sayfa 154; kar
şıl
aştırDr
. Fl
ix von
L uschan: A ntropoloj
i Arşivi X IX sayfa 35.
146 K arşıl
aştır
, ŞemseddinSâmi, Qâmûs-i-tür kî.
,4/ [İ. Yazgan]: K aygusuzA bdalTür besi.
148 Manastırve efsanel er
i üzerine bak: Degr andsayfa 236-243.
çoğunlukla bahsetmiştir
.149 Çelebi, Mustafa Baba Tekkesinde
bulunan PirPişuva’nm mez arının detayl
arını anl
atır
ken bu150
tekkedenövgüyle bahseder .

Bektaşîl erramaz anorucu yer ine Muhar r


em151 orucu tutarlar.
Oruç, Muhar r
em ayının l’den 10’nuna kadarsür erve H az reti
Ali’n inoğul l
arı H aşanve H üseyin'inöldür ülüşününyası tutul ur.
Asl ında bu konuyu anl amak z or!. Sonuçta H az reti H üseyin
Sünni İsl âm’ın aşın öncü savunucul arın başında gel ir
. Bu
duruma gör e Osmanl ı ordusunun asker i gücü Yeniçer il
er in
eğitimi ve yapıl anması bu öğr etiye gör e biçimlenmiş ol ması
gerekiyor du. Ama Osmanl ı ter
cihini H acı BektaşVel i öğretisi
doğr ultusunda yapmış.

1826 yılında Bektaşîlere karşı yapılankıyımda, Bektaşîl er


kendilerini kor umak için Sünni mez hebine ait ol duklarını
dekl ar
e etmek z orunda kalmışlardır. Bu iyi birniyetgöstergesi
aslında. Geçmişteki bu türaçıkl amal ara bakarak Bektaşîl erin
inançlarına sadık kalmadıkl ar
ını, z ordur umda kal dıkl
arında
inançlannı inkârettikl
erini söylememizdoğr u ol
maz . Bektaşîler
için1826 yıl ı öz
elve zorbirdur umdadır .

Bektaşîliği kar akterize eden Şii ehl ibeyt muhabbetinin152


gizl
i doktrinini İshak Efendi, K âşifu’l -esrâr’ın21. sayfasında
şöyle tanıml ar; “Hazreti Ali onların ilahıdır, Hazreti A li’den
sonra Nusayri gelir; Sultan II. M ahmud’un fermanına
zebandırazlık153 etmişlerdir. Hulefâ-i-Râşidîn154 zamanında ilk

149 Seyahatname 111, sayfa 475.


,5° Seyahatname III, sayfa 329.
151 Karşıl
aştır
: Esadsayfa 202, Degr
andsayfa 23314.
152 A l
i’ye tapma, karşıl
aştır
: K as hıfal- Asr ar
, sayfa 19.
153 Zebandır azl
ık: Terbiyesizel eştiri, diluzatma.
154 [İ. Yazgan]: H ul
efa-i Râşidîn, r
âşidhalîfel
eryani doğr
u yolda giden, hak
yol üzere ol an, halefi bul unduklar
ı Muhammed’in yol unda yür üyen
üçüncü Halife'nin Hazreti Ali'den daha fazla yüceltilmesi ise
bir Şii geleneğidir. ”

Degrand’ın155 anl atımına gör e ise BektaşîlerBekir, Ömer


ya da O sman isiml erini kul lanmazl ar. Bu isimlerden birine
s ahip olan kişi Bektaşî Der gâhına gir mek isterse, ismini
mutl aka değiştir mesi ger ekmektedir . Dr. Flix von Luschan
Tahtacılar ın156 kul
landıkl arı isimlerhakkında şunl an aktarır
;
“En çok tercih edip sevdikleri isimler; Ahmed, Ali, Haşan ve
Mehmet'tir. Ömer ve Bekir ismini kullanmazlar, Osman
ismini korkutucu bulurlar, bu ismi olan Türklerden uzak
dururlar. ”

Bektaşî vc Hurufilik İlişkileri

H urufil
ik inancı,157 er ken yıl l
ar da
Bektaşîl ertarafındankabulgör müştür .
Kâşifu’l -esrâr’a gör e Al iyyül -a'lâ,75*
Faz lullah H ur ufıYıin öğr en cil
er inden
biri ol up H ur ufilik düşün cesin i yayan
kişidir. H urufil ik günümüz de ağır lıklı
olarak Bektaşîl er tar afından temsil
edilmekte; John P. Browne, H ur ufil ik
ile il gili yapıtl arın ağır lıkl
ı ol ar ak
Bektaşî çevr esinde bul unan kişil er
tarafındanbil indiğini yazarve H ur u
B irH ur
ufi der
vişi filik ile ilgil
i kitapl ar
ın satın al ması

halîfel erdemektir . Bu tâbir ; il


k dör thalîfe H az r
et-i Ebû Bekir
, Hz. Ömer,
Hz . O s man, H z. Al i hakkında kul l
anıl maktadır .
155 Souvenir s de la H aute-A l banie, Degr and, sayfa 233.
156 A ntropol iji Arşivi, cilt 19. sayfa 34.
157 H urûfı inançı üzer ine, E. G. Br ow ne's A bhandl ungen im J ournalof the
RoyalA s iatic Society 1898 ve 1907 ve Gibb, A H istor
y of O ttoman
Poctr
y I sayfa 336 ve devamı.
158A l
iyyül
-a'l
â, öl
üm 1419.
içinkendisine yine o çevr e tar
afın
dan tekl if geldiğinden bahseder .1^9
H urufil
ikteki sembol ik sayıl arın
ön ceden Ismail oğullar
ı’ndaki varl
ığı
bilinmekte.160

Dr. Felix von Luschan161 Tah


tacıları ima eder ek; “Tahtacıların
Kuran hakkındaki düşündüklerini
öğrenmek zo r” der . “Kutsalkitabı
nızvarmı?” diye sor duğunda buna
müspet bir cevap ver diklerini
yaz ar. Yanl arında Sünn i bir
isi varsa
Bir Bektaşî onlar dan önce davr anıp “onların
kitapları yok! ” diye hemencevapl adığını yaz
ar.

Tahtacıl ar, kutsalkitap al tında doğalol ar ak Fer işteoğlu’n un


Işık-nâmesi’ni162 anl amaktal ar. Kitap içer ik ol arak Dünyayı
ilgilendirenol ayl ar
ı 32 har ften ol uşan Far isi Al fabesiyl
e
açıkl amaya çal ışır
. Son“vahiy” ol duğu iddia edil enbu konuyu
Hz . İsa163 ismenz ikretmişama il k defa FazılH ur ufi tar
afından
dünyaya tanıtıl mıştır. Fer
işteoğl u’nunC avidân-N âme ya da diğer
ismiyl e Işık-n âmesi 32 böl ümden ol uşmakta. Birkaç böl ümü
benim kütüphanemde mevcut. Bendeki böl üml erin İstanbul ’da
bul unantaşbaskıdander lenmişol duğunu bil iyor um.164

159J
our
nalofthe RoyalAsiatic Society 1907, sayfa 534.
160 Gol dziher: A bhandl ungenderkgl . Gcsel
lschaft, derWissenschaftenz
u
Göttingen, Phil ologisch-histor. Klasse.
161 A ntr
opol ij
i Arşivi, cil
t19. sayfa 34.
162 [İ. Yaz gan): H ur ufiliğin sır lar
ının açıkl andığı yapıtın adıdır. Fazl ul
lah
H ur ûfî’nin C avidannâmesi, konunun incel enmesi ile birlikte Ferişteoğlu
tar afındanyapıl ançevir isidir
.
163 FazılH ur ufi kendisini tannil anettiğinde.
164 Dr . Fel ik von L uschan, Tahtacıl aril e Yezidilerar asında or tak noktalar
bul unduğunu söyl er .
H urufı felsefesininİranile ilgil
i il
işkil
erini eniyi incel
eyen
ve bu konuda ayr ıntıl
ı bil
gi aktaranP olaks ’m165 anl
atımları ise
şöyl edir; “Farslılar, Ali bağlamında farklı mezheplere ait ve
yeniden doğuşa inansalar da, Tanrı olarak Ali ye tapmaktalar;
Tanrının Ali ile yeryüzüne indiğine inanırlar. Bu biraz
Hristiyanlık inancında Tanrının Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz.
Davut ve Hz. İsa'da vücut bulduğuna inanmak gibi bir şey.
Hurufıler kendilerini Müslüman olarak görürler, Kuran'ın
doğruluğundan şüphe duymazlar ama namaz kılmazlar, dua
etmezler, İslam 'da yasak olan yiyecekleri yerler. Bu nedenle
Avrupalı gezginler bu kişilerle çok rahat anlaşırlar. Şarkı
ziyaret eden gezginler kendilerine rehberlik edecek yardımcı
aradıklarında Hz. A li'ye bağlı olanları tercih ederler.
Hurufılerin ruhani liderlerinin ikametgâh yeri Kirmenşah ve
civarıdır. Ruhanî liderler olağanüstü bir saygı görür. Tanrının
oğlu Hz. Ali, ülkenin her yerine vücut bulmuştur. Halkın
çoğunluğu Demawend şehrinde oturur. Şehrin İsmi Dawudi ile
ilişkilendirilir ve Dawudi Kazvin bölgesini işgal eden kişi
olarak da bilinir. "

N usayri inancı tüm İr an’ı etkilemiş ol sa da, H z .


Muhammet’in yol daşı ol an Selman-ı Far isi’nin166 kutsal
üçl
ükteki kabul
ü İr an'da daha fazl
adır. Per
s mistik akıml arı,

165 J akobEduar dPol ak, Persien1, L eipzig 1865, sayfa 349.


166 [I. Yaz gan]: İsfahanyakınl arındaki C ey K öyü'nde doğdu. Ö nce Mecusi,
daha sonr aHr istiyan, sonr a da Müsl ümanol anSelman-ı Farisi’ye Selman
ismi Peygamber Muhammed tar afından ver il
miştir
. Peygamber in
ehl ibetindensaydığı Sel man-ı Far isi, İslâm'a etmişolduğu hizmetl er, Hz.
Al i il
e ol anyol daşlığı ve Muhammed'inöl ümündensonr a Ali'ninsafında
yeral ması gibi nedenl erle Alevil
ik ve Şii İslâm inançmda da öneml i bir
yeri var
dır. Alevil
er, onu hem Yedil erdenbir i, hem de K ırkl
arMecl isi'nin
pek azınınkiml iği bilinener enlerindenbir i sayarl
ar. Şiilerve AJ eviler ce
önde gelenAl i yandaşl arındanEr kân-ı Er
baa'dan(Dör tdirek) bir
i sayıl ır.
Bogamil l
er 167 de görüldüğü gibi, Bal kanyarım adasına kadar
uzanmıştır . Bu uz anma O s manl fnm büyümesiyl e birl
ikte daha
kolay yaygınl aşmıştır
. Bektaşîl ik de bu fel
sefeninyayılmasında
öneml i birköpr ü gör evi üstl enmiştir. Ama buna r ağmen İr an
üzerine yapıl an çal ışmal ar a şüphe il e bakan Tür kler
, bu
şüphel erini: “H er kim okur Fâr isî, gider dinin yansı”
tekerlemesiyl e dil
e getirir
168.

Bektaşîlikte Şarap, Domuz Eti ve Masonluk

John P. Browne, Bektaşî Der vişlerinin masonl arla olan


dostluklarını anl
amakta zor
landığını belirtir. Tür klermasonl uğa
ol umsuz bakıp, ma
sonl uğu dinsizlik
ol ar ak al gılar . Din
siz lik suçl amal an
Bektaşîl eriçinde ya
pıl ır. H angi nedenl e,
neye dayandınl arak
yapıl ırbil inmezama
bu suçl amal ar pek
adı san ı duyul mayan ,
diğerder viş yapıl an
mal ar ı için de geçer -
lid
ir. Bektaşî yaşam tar
zına hep şüphe il e bakıl mıştır . Giz eml i
şarap konusu sür ekl
i gündeme getir ilir
. Diğerder viş yapıl an

167 [î. Yazgan]: Bizans A nadol


u’da hâkim ol
duğu zamanPavl
akil
erisminde
bir ırk A nadol u’da yaşamaktaydı. Bunl arMani dinine mensup idil er.
Bizansl ıl
ar bu Pavl akil
er ’i Bal kanlara sür üyor . Bal kanl
arda bunl ara
Boğamil lerdeniyor . Bunl arA dr iyatik kıyılarına, yani günümüzdeki Bosna
kıyılarına yer l
eştiriliyorlar . Bizans devaml ı bunl ara zul üm yapıyor, her
fır
satta eziyor . 1463 yıl ına gel indiğinde Fatih Sul tan Muhammed o
bölgeyi fethettiğinde Bogomil l
er ’ e özgürlük ver iyorve daha s onra onlar
da isteyerek İslâmîkabulediyor lar .
168 Dr
. Geor
gJacob, Sul
tanMehmeddes ZvveitenDivan, sayfa II.
maları içinde geçerli ol
sa da şarap içiyor larsuçl aması ağırl
ıkl
ı
olarak Bektaşîl cre yönel ik daha hoyr atça yapıl maktadır.
Yeniçer i Ocağı ve Bektaşî Der gâhlar ı or tadan kal dır
ırken
Bektaşîlerin ev ve der gâhlarının kil erlerinde şar ap fıçılar
ı
bulunduğu, fıçıl
ar ın da Kuran sayfal an il e tıpalanmış ol duğu
yönünde ağırsuçl amal ar
a maruzkal mışl ardır.169

Dr. Felix von Luschan, Likya Böl gesindeki antik L imyr a


tiyatr o yakınl arında bul unan Bektaşî Der gâhında 1884 yıl ında
rastladığı der vişl er
in yanl arında mastika şişel eri olduğunu ve
bunl ar ı yanl ar ından ayır madıklar ını yazar .170 Degrand’ın171
anl atımından anl adığımız a gör e Ar navutl ukta bul unan
Bektaşîl er
in tavşan etine dokunmaktan bil e çekindikl erini
öğr eniyor uz. Bunun l okalbirdur um ol madığını Luschan’ın
Tahtacıl arüz erine yaptığı gözleml erinden172 anlıyoruz; "tavşan
ve hindi etini temiz bulmadıkları için onlara dokunmazlar ve
kesinlikle tavşan eti yemezler. ” İbn-i Batûta173 kitabının II.
böl ümünde, Sinop kafir lerinin de tavşan etini yemedikl er ini,
tavşan etinin N usayr iler için de yasak ol duğunu bel ir tir.174
Chardin Voyages175 ise, yal nız ca tavşana kar şı olan bir
tiksintiden bahseder . İslam’da tavşan eti yemek ser besttir ,
İncil 'e göre ise tavşaneti yasaktır .176

1826’de Yeniçer ilerin kal dırıl


madan önce Bektaşîl er
kastedil
erek: “kim Ortodoksluğu yaymaya, övmeye kalkarsa
başına geleceklerden kendisi sorumludur" gibi tehditkâr
açıklamalaryapıldığı bilinmekte. Evliye Çel
ebi bil
e kitabınınII.

169 Esad, sayfa 212.


170Antr opol ij
i Arşivi, cil
t19. sayfa 34.
171 Degr and. sayfa 234.
172A ntropol ij
iAr şivi, cil
t19. sayfa 34.
173 İbn-i Batûta 353
174Dus saud, H istoir
e etr
eligiondes N osair is, sayfa 93.
175C hardinVoyages, sayfa 183.
16 U kraynada tavşanşeytanil e birtutul
ur. Dühnhar dt, N atıır
sagen, sayfa 153.
bölümünde; “Bektaşîler cümleten mezmûmdurlar,,X11 der . Evl
iya
Çelebi bu cüml eyi Osmancık Der vişleri içinmi kullanmıştır
,
bil
inmemekte ama daha önceki sayfal arda bel
irtil
diği gibi
kendisini iyileştir
en muciz e tedavi için Bektaşîl ere teşekkür
edip onlara şükranlar
ını bel
irttiğini biliyoruz .

İn gilizSir Paul Rycaut178 Bektaşıl eri oğlancılık179ve ensest180


ilişkiye gir mekl e suçl ar
. 1717 yıl ında N ümber g'de basıl ankitabın
yaz an İn gilizSir Paul Rycaut, Osmanl ı İmpar ator l
uğu ya da
Tür k İmpar ator l
uğunun fikir lerinden ol dukça etkil enmiş ol sa
ger ek. İn gilizSir Paul Rycaut kitabının biryer inde; Livata
eğilimleri vardır, müsaade edildiğinde bu tür günahları
işlemeye yatkındırlar. ” der . İsmail oğul lar fda, Bektaşîl eringiz l
i
giz li baküs âl eml eri düz enl edikl erini, Yezidil erin181 de bu tür
âl eml er yaptığı hatta N usayr ilerin182 de bunl ara katıl dığı
iftiralan yayıl mıştır . Bu iftir alar a en faz la mar uz kal anların
başında kuşkusuz Kızıl başl ar183 ol muştur . Hz . Al i’yi tann
ol arak bil mel eri,184 muhar rem or ucu tutmal ar ı, Sünnil erin
göz ünde H r istiyanl ık185 inancına yakın bir akım186 ol ar ak
gör ül mel erini sağl amakta. K ızıl başl ann Bektaşîl er l
e ol an
ilişkiler i de ol dukça yakındır , heriki inanç bir birl
er ine çok
benz er.

177[1. Yazgan]: Yer ilmiş, beğenil memişayıpl anmış.


1/8 [İ. Yazgan ]: İngil
ter
e Kr al
lığının İstanbul’daki elçisininkâtibi ol
arak 1661
yılındanitibarenİstanbul ’da bulunanve bur adaki gözlemlerindenyararlanar
ak
Tür klerhakkındakitap ver aporyaz ankişi, SirPaulRycaut-1628-1700.
179 SirPaulRycautTabl eau de l ’empire ottoman, 1709 sayfa 71.
180 SirPaulRycautTabl eau de l ’empire ottoman, 1709 sayfa 62.
181 L ayard, N iniveh undseine Über r
este, sayfa 144.
182 Dussaud, sayfa 153 ve devamı.
183 Vdmbör y, A l
lgemeine Zeitung, 27. Dezember1877 Bl . 5419.
184 PeterL er ch, Forschungenüberdie K ür denI, Peter sbur
g 1877, sayfa X VII.
185 The J ournalofthe RoyalGeogr aphica! Society, L ondon1 868, sayfa 319.
m Recl us, N ouvelle Geographie üniverselle IX Par is 1884, sayfa 350.
Dr. Felix von Luschan da
Tahtacıl arhakkında yapıl anbu
haksız ensest suçl amal arın bir
hayalür ünü ol maktanöteye git
mediğini, doğr u olmadığını, uy
dur ma ol duğunu yazar .187 H ur u-
fil
er indünyevi ve il ahi sevgil eri
birbütünol arak kal dıkça, sevgi
lerini kutsaldoğuş ve var oluşta
gör dükler i sür ece, kutsalşar abın
ger çek şar ap il e karıştır ılması ya
da benzetil mesi herz amanol a
caktır. Yukar ıda adı geçentüm
dini akıml arve öz el likl e Bekta
şîl
ik asl ında İsl âm il e Hr isti-
Bektaşî dervişi yanl ık arasında biruz laşma gö
revi görmüştür , aynen putper
estlik ile Hr istiyanl ık ar asında
benzerbirgör evi gör müşol
anGnostisizm188in an cı gibi.”

187 A ntr opol ijiA rşivi, cilt 19. sayfa 32/3.


188 [İ. Yaz gan]: Gnostisiz m, Antik Mısırez oterizmini, eski Yunanez oter
izmini
(Pl aton, Pisagor ), İbr ani tr adisyonl annı, Zer düştçül
üğü, baz ı Doğu
gel enekler ini vedinl erini, H ristiyanlığı eklektik birtutumlasentez l
eyen,birçok
tar ikatın benimsediği mistik fel sefeye ver il
en genel addır . Ter im, eski
Yunancadaki “sezgi veya tefekküryol uyl a edinilebilen bil
gi” anl amındaki
“gnosis” söz cüğündentür etil
miştir. Gnosis üçbil gi türündenbir idir
. Diğer
leri,
öğr eniml e öğrenilebilirbilgi “mathesis” ve ancak ıstır
ap çekerek öğr enil
ebilen
bilgi “pathesis”tir . Eski Yunan ez oterizmine gör e nasıl ıstırap yol uyla
ulaşılabilecek bil giye öğr enim ve sez gi yoluyla ul aşıl
amaz sa, sezgi yoluyla
öğr enilebilecek bil giye (gnosis) de ne ıstır ap yol uyla ne öğr enim yol uyla
ulaşılabilir
. Bu yüz denkimil eri gnosüsizmi ” sezgi“ yol uyl
a al ınan“bilgiyle
kur tuluşöğr etisi” olarak tanımlar.
III. Bölüm

Dr
. Edr
çıundN aumann

120 Yıl Önce Dr. Edmund Naumann’m Hacı Bektaş


Ziyareti

H acı BektaşK öyü

1890 yıl ında İstanbul’dangezisine başlayanDr. Naumann,


Ağustos ayınınson larına doğr
u H acı Bektaş’a ul
aşırve bur
adaki
izl
en iml erini şöyl e anl
atır: “Kayal arınoyul masıyla oluşturulmuş
mağar aların bul unduğu noktaya ul aştığımızda konakl ayaca
ğımızyer e çok yakl aşmıştık. Eskidenbu mağar alarevol ar ak
kullanıl mış. Baz ı mağar alarda ahşap kapıl arhala dur maktaydı.
Ama çoğu har abe halindeydi. Bu biz e yakınbirz amana kadar
insanl ann bur ada yar ı bellerine kadartopr akta yaşadıkl arını
göster iyordu. Bir azdaha il erl
eyip kanyondansonr a sağ tarafta
bulunanbirköye yakl aştık. Birazönce gör düğümüzmanz araya
çok benz iyor du ama or anınaksine bur ada insanlaryaşıyor du.
Yaşadıkl arı yer lerkayal ara bitişik birşekil de yapıl mıştı ve
kayal arıniçl erine doğr u genişl
iyorgibiydi.

Geniş birvadiyi daha geçtik. Gökyüz ünde kar a bul utlar


gez iniyor du. Dündenkal an mavi ber rak gökyüz ü kaybol muş,
H acı Bektaş üz erinde şimşekl erçakmaya, gökyüz ü gür lemeye
başl amıştı. Yamacınhemenar kasında bul unanköyünüz erinde
gri birbul ut kütlesi ol uşmuştu. H emen ar kasından Tür klerin
“A l l
ah’ınkemer i” diye adl andırdıkl ar
ı birgökkuşağı, der viş
lerinyaşadığı köyünüz erinde bel ir
di. Yağmur a yakal anmamak
içinatl arımız ı dör tnala koştur maya başl adık, Çılgınbirşekil de
vadi üz er inde dol udiz ginuçargibiydik, taa ki der inve keskin
biruçur umunkenar ına gel ip durmak z orunda kal ıncaya kadar .
Vadi boyunca kaygan yol lan geçip kutu şekl inde evl erin
bul unduğu H acı Bektaş’a ul aşmıştık. Yağmur ar ağmensokakl ar
har eketliydi. H ayvanl arotlaktanger i dönüyor , çeşme başl arında
bekl eyeninsanl arsır anınkendil er
ine gel mesini bekl iyordu.

Hacı Bektaş Veli Türbesi

Türbeninbüyül eyici birgör ünümü var dı. Avl usu ve yüksek


kulel
ermücevherkutusunu andır ıyordu. Der vişl
er inyaşadıkları
bu yer de konakl ayabil eceğimiz i umut ediyor dum. Yol da
buradan övgüyle söz etmişl er, der vişl
erin çok misafir per
ver
olduklannı söyl
emişl erdi. Gir diğimiz il k avl unun ana gir iş
bölümü kadınl
arl
a doluydu, or ada kalamaz dık. Türbeye yakınolan
han ise sefil dur um
daydı. Or ada da kal mak
istemedim! Bu memnu
niyetsizliğimi far k eden
birTür kmen evinin kü
çük odasında kal mamız ı
teklifetti. Oda iyi durum
daydı, or ada kalabilir
dik.
Uz un -bir avl usu var dı,
tavan yüksek ahşap
kapl ıydı, odanın tam
Hacı Bektaş Veli Dergâhı ortasında bir sal ıncak
asıl
ıydı. Kal ender bir
aileydi. Ailece yandaki diğerodaya geçip, odayı biz e tahsis
ettil
er. Basit döşenmişti. Düz enli ve temiz di. Bir köşesi
yastıklarl
a dol uydu, sağ tar aftaki rafta çanak çöml ek, yan
tarafında ise bar dak ve tabak altlıkl
ar ı duruyor du. Duvarda asıl
ı
bir el ek var dı. Oturma odası il e avl u ar asına bir çar dak
yer l
eşilmişti. Odanınor tasında taşlarınüz erine yerl
eştir
il
mişiki
genişkal as sütuntavanı destekl iyordu.

Er tesi gününsabahı tür beyi ziyar etettim. Büyük ana kapıdan


gir
ildiğinde, genişbiravl uya çıktım. Avl udansonr a ikinci bir
avlu gel mekte. Revakl arınçevr elediği uzunca biravl u. Avl uda
gezinen der vişler in üzerlerinde, beyaz ve kabar ık el bisel er
vardı. Başl arında ol dukça yüksek, keçeden yapıl ma beyaz
başlık taşıyor l
ar dı. Sadece yöneticil erkoyu giysil ergiymişl erdi.
Türbenin iç gör üntüsü mükemmel di. Duvar l
ar yöreye öz gü
kırmız ı kumtaşındaninşa edil mişti. Revakl ı avl
udandikdör tgen
şeklinde bakıml ı bir bahçesi ol an avl uya geçtim. Avl unun
hemen soltar afında bircamii, sağ tar afında ise; geniş, ön
cephesi bir azdüşük, üstkısma doğr u daralanpir amitşekl indeki
kulesiyl e H acı BektaşVel i’ninmez arı karşımda dur uyor du.
Tür bede ner eye ba
kar sanız bakın, temiz
lik, düz enve z enginl ik
tensözetmek mümkün.
Tür bedeki 100’c yakın
der viş, yemyeşilbahçe
sin in bakımından da
sor uml uydul ar. Sebz e,
meyve, üz üm ve çiçek
yetiştir iyor lardı. Tür beye
yeter li der ecede maddi
yar dım yapıl dığı bel li.
Böl gedeki 42 köy bur aya bağl ı. Daha ufak ol an yer l
eşim
yer lerini de sayar sak bu sayı 362’yi bul makta. Tür beye heryıl
bor ç payı ol ar ak ödenen 1500 kil o kaya tuz u komşu
Tuzköyü’nden gönder il mekte. Böyl ece mutfağın yıl lık tuz u
ihtiyacı da bur adankar şıl anıyor . Bu türdestek ve yar dıml ar
mutfakta kaynayan kazanl ar için çok öneml i ve ayr ıca bu
devasa kazanl ar der gâha yeni gel en her kese gur urla
göster il mekte.189Kaz anl ar danyemek yiyenl erinkim ol duğu hiç
öneml i değil . İster H r istiyan ister Müsl üman, bir likte
yemekl erini yiyor lar. Bur aya akın akın gel en insanl arayn ı
zamanda kutsalgör evl er ini de yer ine getiriyor l
ar . H acı Bektaş
Vel Pnin muciz evi gücüne ol an inanç, ona ol an bağl ıl
ık
inanıl maz . Tür beyi ziyar etedeninsanl arH acı BektaşVel i‘nin
hayırdual arını al mak içinbir likte ibadetl erini yapıyor lar . İlginç
ol anda H acı BektaşVel i'ninşu ana kadarH r istiyanl ıkl a olan
ilişkisinin aydınl atılmamış ol ması. Bil indiği gibi bu inanç
Or todoks Sün ni ol ar ak da tanıtıl makta. Bektaşîl er inar kasından
yapıl an suçl amal ar ınbaşında Kız ılbaş r uhlu ol dukl arı, gez gin
der vişl er ar acılıyl a, Kız ılbaş öğr etisini yaydıkl arı söyl enir.

189 PaulL ucas, bayr am günl er


inde H acı Bektaş’ta yüzl
erce baş hayvanın
kesilip pişir
ildiğini yazar. Türbeyi gerçek birsaray olar
ak değerl
endiren
L ucas, bur ayı ziyar et etmiş ol an gezginl er
in türbeden övgüyl e söz
ettikler
ini bel
irtir
.
Burada birçel
işki yok mu? H acı Bektaş Vel i’ye derin saygı
göster
enSünniler, nasılol
uyorda Türkiye genelinde çok yaygın
olanKızıl
başl
ardankinve nefr etduyabiliyorl
ar?

Hacı Bektaş Veli ve Yeniçeriler

Bektaşîl ik bil inen ve saygı gör en birinanış. K ur ucusu190


H acı Bektaş Vel i, 1328 yıl ında Osmanl ı Sul tanı’nın H acı
Bektaş Vel i'yi Amasya-Sul uca Kar ahöyük’de z iyar et edip
kendisinden yeni kur ulan asker i birliğe sancak, ad ve hayır
vermesini ister . Yer indendoğr ulanH acı BektaşVel i, el
ini genç
birasker inbaşına koyar . Kolyeni asker inomuz una düşenH acı
Bektaş, Osmanl ı Sul tanı OrhanBey’e döner ek; “bugünkur ulan
bu asker i güç, yüz ü güngibi ak ve aydınl ık, kol u ağır , kıl ıcı
keskin, oku del ici ol sun. C enge gidenl ermuz affer dönsün.
H aydi, yol unuzaçık ol sun!” der . Böyl ece H ristiyanesir lerden
devşir me yol uyl a ol uşan Yeniçer i Ocağına birad, kız ılbir
bayrak ve çift başl ı, H z. Ali'nin kılıcını simgel eyenZül fıkar
verir191.

Yeniçer il
erindaha sonr a beyazkeçe kül ahlar
ınınar kasından
sarkan, birpar ça ilave etmel erininsebebi, H acı BektaşVel i’nin
elini askerinbaşma koyar ak dua etmesi ol ayınınhatır asını canlı
tutma isteğidir. Yeniçer ininbaşındaki bu keçe kül ah, birsembol
olmakl a birl
ikte, H acı Bektaş Vel i’ye ol an bağlılığı yansıt
maktadır . Yeniçer iler
in büyük bir böl ümü Bektaşî Ocağına
bağl ıydıl
ar. Br ow n’e eser l
erinde Yeniçer ilerinBektaşîOcağına

190 [l
. Yazgan]: Dr. N aumann’ınBektaşîliğinkumcus u H acı Bektaş Vel
i’dir
belir
lemesi tabii ki doğr u değil
dir. Diğer batılı gezginler gibi Dr .
N aumann da Tür k kaynaklar
ındaki bilgil
eri sor gulamadan al makl a
yetinmiş.
191 [î. Yaz gan]: Bu aktar ımın yalnızca hayal ür ünü ol duğunu tekr ar
vur gulamak ger ekir. Dr
. N eumann Tür k kaynakl arından edindiği bu
bilgileri hiç sor
gulamadan olduğu gibi almıştır
. H acı Bektaş Veli’nin
Yeniçer
il
erinfikirbabası ol
duğu yönünde hiçbirbel
ge yoktur
.
bağl an masın ı, on ların r uh hal ini
tapın ak şöval yeler in yapıl masına
benz etir. H acı BektaşVel i, Yeniçe
rilerinpir iydi ve Yen içeri Ocağında
sabah ve akşam, or dunun ve
meml eketin sel ameti ve düşmana
kar şı başar ı içindua etmekl e gör evl i
bir Bektaşî babası bul unur du.
Yeniçer i Ocağının 1826 yıl ında
ortadan kal dırılması Bektaşîl iğe
vur ul an ağırbirdar beydi. Bekta
şîlik uz unbirsür e baskı ve takip
altında kal dı. İstanbul ’daki tekkel er
uz un bir dönem kapal ı kal dı.
Bektaşîl ik yönetim düz eyindeki güç
ve il gisini kaybetmiş ol sa da hal k
arasındaki sevgi ve saygı eskiden
olduğu gibi devam etmekte. Ar adan Y eniçeri A ğası
üç yılgeçip, 20 binYeniçer i katl e
dildiktensonr a devr eye Konya mer kez l
i Mevl evi yapıl anması
gir mişti. Bu yapıl anına C el alettinRumi Efendininkur duğu bir
akımdı. Mevl evi postnişini kj sa sür ede Sul tanII. Mahmud’un
sağ kol u ol muştu. Sul tan II. Mahmud, padişahl ığı döneminde
altı sadr az am atamışve sonr a hepsini gör evdenal mıştı. 1821 ’de
Yunanl ıl ar a kar şı yapıl ankıyımınemr ini vermiş, masum Patr ik
Gr eogor ios’u z alimce öl dür tmüştü. Bir ker esinde İstanbul
sokakl ar ını denetl erken kar şısına çıkan üst düz ey birasker ,
atamasınınnedeniptaledil diğini sor ma cesar etini göster mişti!.
O ise, asker inor acıkta kel lesini uçur muş, ibr et al ınsındiye de
kesil en kafa gümüş birtas içer isinde İstanbulsokakl ar
ında
teşhirettir mişti.

Yeniçer il
iğin ortadan kal dırıl
masının üz erinden üç yıl
geçtikten sonra Sultan II. Mahmud, Mevl evi postnişine paşa
mertebesi vermiş, maaşın
ı 70 akçeye bağlamış, ailesine de 1000
akçe değer inde hediye gönder mişti. İmpar ator l
uğunbu lütfuna
karşıl
ık Mevl evil
er, Bektaşîlerin bır aktıkları malvar l
ıklarını
devraldıl
ar. Böyl ece Mevl evilik, ül ke içer isinde en yaygın
konumuna yüksel mişol du.

H acı Bektaş Vel i’ningeçmişte şahsına göster il


ensaygınl ık
hal a devam etmekte. Bir çok muciz eyi ger çekl eştirdiğine
inanıl anH acı BektaşVel i’ninbu muciz eler indenbirkaçtanesi
Gr af C holet tar afındander l
enmişti. H acı Bektaş Vel i’ninbir
kılıçdar besiyl e birasl anı öldürdüğü ve daha sonr a onu birtaşa
dönüştür düğü r ivayeti bir çok Türk tar afından bil inmekte ve
saygı ile anlatılmakta.”
IV. Bölüm
Tahtacılar
Dr. Felix von Luschan, 1890

“L ikya’da yaşayaninsanl arınöneml i


bir böl ümü, yaygın inanışa gör e
“Tür k'tür.” Bu inanışı kabuletmeyip,
Tür kçe konuşanMüsl ümanl arınaltında
farklı şeyl er anlıyorsanız, büyük bir
hata içerisindesiniz demektir . Tabii ki
bir şar tl
a; Tür k kel imesini yal nız ca
dilbil
imselya da dinsel per spektiften
değer lendirmeniz ger ekir
, etnogr afik
açıdandeğil .

L ikya’da yaşayanTür k’le, Bosna’da


Dr
. Fel
ix vonL us chan yaşayanbirMüsl ümanı ‘Türk” ol ar
ak da
adlandır abilir
iz. H er ikisine dinsel
perspektiftenbaktığımız da ar asında çok büyük far k olmadığını
görürüz! Bosnalı Müsl ümankökenol ar ak Güneyli Slavail esine
bağlıl
ar. 1463’denitibar enMüsl ümanl ığı kabuletmek z orunda
kalmışlarama dillerini de konuşmayadevam etmişl erdir.

K osova‘da ger çek Tür k, yani Türk boyundan gel en kimse


yoktur , hel e Bosna‘da hiç yoktur . Aynı z amanda L ikya’da da,
hatta Güneybatı Anadol u'nun genel inde Tür ker’i yakından
incelediğiniz de, orada yaşayanl arın daha önce Anadol u1da
yaşamış ol an hal kların devamı ol duklarını gör eceksiniz .
Osmanl I’nın dinini, dil ini kabul etmişl er fakat fiz iksel
özel l
ikler ini koruyup, kül tür eldeğişime direnmişl erdir. İşte bu
çalışma L ikya’da far klı biryaşam ve ahl ak anl ayışlarına sahip,
kültüreldeğişime dir enmişol anTahtacıl arüzer inde yapıl dı.

Tahtacıl
arçok sınır
lı sayıda, tahminenbinaile, ya da 5 bin
kişiye varan nüfusuyla, Antal ya havalisine yayılmış, hatta
giz lenmişdenecek birhal de
bul unmaktal ar . Bunl ara Ana
dol u'da AJ evi yani Al i ta
raftar ı der ler. Fakat onl ar
kendil erini Tahtacı diye ta
nıml arlar. Tahtacıl ar dağ
larda yaşayanve ker esteci
likle geçinen birtopl uluk
tur. Dağıl ıml ar ı yalnızAn
talya haval isini kapsamaz ,
civarböl ge ve dağl ık yer
lerde de Tahtacıl ara r ast
lamak mümkün.

Antal ya'da yaşayanTah


tacılardiğeryer lil
ere gör e
daha saf, daha azkar ışmış
birhal de yaşar lar. Tür kçe kon uşur lar
. Uz un seneler
den beri
asker i hizmetlerini yerine getir
irl
er . İsl
am’l a münasebetler
i çok
iyi olmadığı hal de hiçbirzamanEr meni ve Ruml arınmar uzkal
dığı gel ir ver gisine tabii tutulma
mışlardır
.

İnançları

Tahtacıların inançl arı hakkında


ortada muhtel ifhikâyelersöyl enirama
birçoğu inanıl acak gibi ol madığmdan
bur ada adım anmaya bil e l üzum
görmüyor um. Kendil eri de inançl an
hakkında pek dışarıya bilgi
aktarmaz lar
. H atta bu sır larını kendi
eşlerinden bil e giz l
edikler i söyl ene
gelmiştir. Bu konuda Tahtacıl ar,
Tahtacı genç bir bayan “kadındil i, kaynarsu gibidir "derve
kadınl ar ın sırsakl ayanl adıklarını ima eder ler . Tahtacıl ar, ilk
bakışta çevr ede yaşayan diğer hal klara gör e biraz far klı
oldukl ar ı görülür . H alve tavır larında Tür kler den bir az daha
ağırbaşl ı, kendil er ine has hayat tar zları var dır . H ızl
ı har eket
eder ler, konakl adıkl arı yer l
erde değilde, yol da ve or manda
tesadüf eser i kar şılaştığınızda pek göz e çar pmaz lar
. Kol ayca
göz den kaybol ur lar. Eşl eriyle bir likteysel er pek göz den
kaçmal ar ı mümkündeğil , çünkü kadınl arıngüz ell
iği görenleri
etkiler. Gençl eri de dâhilol mak üz ere Tahtacıl arın kadınl an
Sünn i kadınl ar ı gibi kar a çar şafa gir mez ler . Avr upaiı bir
yabancınınnaz ar ında bil e kendilerini örtmez ler.

Nefret

Ülkeyi ziyaret edenAvr upal ı birseyyah eğerbir azTür kçe


biliyorsa, hizmetinde bul unan Sünni bir inin, birTahtacı il e
kar şıl
aştıkl
arında, Tahtacıları aşağıl adığını hemen göz leml er.
H izmetindeki kişinin“Tahtacı” kel imesini nefr etiçerenbirsöz
gibi tekraretmesi dikkatçeker . Tahtacıl ar, İslâm kategor isinde
gör ülseler de, Sünnil er onl arı
“kâfir” ol ar
ak gör ür. Onlarhakkın da
olumsuz konuşma al ışkanlığını
sür dürür.

Tahtacıl arın çal ıp çır pmaları


yoktur , kadınl arı öz gür dür , namus
ludur , dür üsttür , kendil erine itina,
öz engöster irler , erkekl eri mer t ve
çalışkan dır
. Bu konul arda kesinlikle
hakl arında ol umsuz hiç bir şey
söyl enemez . Buna r ağmenyine de
ilk yüz yıll
ar da H r istiyanl ara yapılan
en ağır suçl amal ar gibi onl ar
BirBektaşî hakkında suçl amal aryapıl ır. Müte
madiyen mum söndür me ayinl eri
gibi hayasızca hiçbirahl aka sığmayan, yal anhikâyel eranl atıl
ır
.
Senede birveya bir kaç defa, diğerbirr ivayete gör e herhafta,
bütünköy sakinl eri geceleyinbirevde topl anıp, şarap içip, uz un
ve heyecanl ı sözlereder ler. N ihayet ansız ın muml arsöner .
Bundansonr a ne ol ur? Bur aya gelince hikâyeyi nakl edenTür k
zaptiye ve at bakıcısınınhayal indengeçenkonu koyu ve tok
renkler l
e boyanıp sunul ur. Bu türhayal i efsanel er in saçma
olduğunu, ger çek dışı olduğunu bır akınsıradanbirvatandaşa,
aklı başında ol an birTür k‘e bile anl atmak z or dur . Birker e
Tahtacıl arın yaşadığı yer l
er de bütün ail el
erin topl anar ak ayin
yapabil eceği ve bir anda kar anlığa bür ünebil ecek yer bil e
yoktur!

Ama maal esef Tür kl


erbuna bil e inanmak istemiyor larve
hatta diyor
larki: “Sen nerden bileceksin? Belki şeytan bunlara
yardım ediyordur. Zaten onlar şeytana tapmıyorlar mı?
Tapıyorlar! Kendi kız kardeşleriyle evlenebiliyor! Bunlar
olduktan sonra diğer bütün rivayetlerin doğru olması pekala
mümkün ”

Gözlerden Uzak Yalnız Bir Hayat

Bu ger
çek dışı hayalür
ünü ve ithaml ara karşın, Tahtacıl ar
ın
ger çek hikâyel eri şöyle-
dir: Tahtacıl ar
, ortalama
yüksekl iği 1000-1500
metr eyi bul an yüksek
yer ler
de, sakin, tek baş
larına, göz ler
den uz ak
bir hayat sür erler . Bir
eve bağl anmaz l
ar . Bü
tünsene, yazkışdeme
den dal lar dan ör ül müş,
Tahtacı bayanl
arçad.r
lar
.n.nönünde ^ S\ k' ‘ keÇel
e,r
le ÖftÜ,Ü
çadır
lar
da yaşar
lar
. Dağ
ların yüksek yer l
er inde veya biryer de uz unmüddet kal mak
zor unda kal ırl
ar sa çadır larına benz er
, çadır larından bir az
büyükçe takr iben4 metr ekar elik birz eminüz erinde kendil erini
idar e edecek birbiçimde birnevi evl eryapıver irler. Taştanveya
ker piçten yapıl an duvar lar baz en bir metr e yüksekl iği bil e
bul maz . Kapı dir eği ol arak ekser iya eski yapı taşl arı konur .
Baz enduvar larar asında antika taşl arınkul lanıl dığı gör ülür. H iç
kapı kanadı gör ül mez . Yuvar lak duvarüz erine eğr eti şekilde
samandanve çal ıdanmüteşekkilbirçatı yapıl ır. 12 ila 20 adet
yukar ıdan bağl anmış sır ık üz erine sabitl enir . Çatının tepesi
tamamentaşl arla kapl anıp, çatı sağl aml aştır
ıl ır
. Darbır akılan
kapı ar alığı ta çatıya kadardevam ederki bununyukar ı kısmı
aynı z amanda baca vaz ifesi gör ür, çünkü çatıda katiyenikinci
birdel ik açılmaz .

Buna çok benzer, der me çatma evl er


e Sidyma19^ civar
ındaki
Keçilerve Dudur ga köyl er
inde rastl
adım. Ama bur adaki evler
evolarak değilsamanl ık ol
arak kul l
anıl
maktaydı. Bu türevl eri
tar
ih öncesinde Al pler de görmek mümkündü. Bu türevl eri
War mbadVil lach’a193 pek uzak olmayanyer de inceleme fır
satı
bulmuştum.

Yeniden Bedenleşme - Reincarnation

Tahtacılar
, yaşadıkları yerlerdenköye ya da şehr e tahta ve
dir
ek satmak içininer ler
. Şehir ler
de kurulan pazarl
ar a pek az
muhtaç ol duğu Avr upa mal l
arını almak için uğrarlar. Diğer
bütün ihtiyaç duydukl ar
ı eşyal an biz
zat kendileri ür etmeye
çalışır
lar
. Kumaşlarını kendileri dokuyup boyarlar
. Anadol u’n
un

192 [İ. Yazgan]: Muğl a il inin Fethiye ilçesi Dodurga ve Boğaziçi köyleri
yakınındaki L ikya antik kenti.
193 [1. Yazgan]: VVar mbad-J udendor f, Güney A vus turya'nın Vil
lah Şehri
yakınlarındaki kurböl gesi. Sıcak kaynak sul ar
ının bulunduğu bu bölge,
Yahudi Köyü ol
arak da bil
inmekte.
diğer dağl ık böl ge
lerinde yaşayan sa
kinlerine gör e gıda
ürünl erine daha az
ihtiyaç duyar l
ar. Pi
rinç yer ine bul gur
u
tercih ederler.

Bir çok nedenden


ve öz ellikl e asker lik
ve ver giden dol ayı
şehir liler le mümkün
Tahtacı kadınlar çocuklarıyla birlikte ol duğu kadar az
irtibatta bul unur lar .
Kendil erine sor ulansor ulara kar şı ihtiyatlı ve kaçamak cevap
verir ler . Çekingen tavır içer isindedir ler. Kendi ger çekler ini
sakl amak için çaba göster iyorhissi yar atırlar . Tür kl erl
e bir
arada bul unmak mecbur iyetinde kal dıkl ar ında, onl ar la ol an
münasebetl erinin minimalol masına dikkat eder ler; eğerziya
retl
er i bir r amaz an gününe tesadüf eder se or uç tutar gibi
yapar l ar, fakat aynı z amanda şar aplarını da içer l
er , domuzeti
yerler , Sün ni Tür kl
ergibi beşvakitnamazkıl maz l
ar . K ur ’an’a
karşı ol an yakl aşımlarını anl amak z or dur . Kitabınız varmı?
sorusuna kar şı evet cevabını ver ir
lerama or ada bul unan bir
Sünni " yoktur !"diye onl arı tekz ip eder . Ahmed, Al i, H aşanve
Mehmed gibi isiml ere karşı sempatil eri var dır . Ömer , Bekir ,
Osman... gibi isiml eri hiç kul l
anmaz lar . Bu isiml erdeki
Tür kl er le konuşmak istemez ler . Tavşanve hindi eti yemez l er,
bunl ar la temas etmektenson der ece tiksinir l
er . Tavus kuşunu
birsembolol arak gör ürler
, itibar ı vardır, şeytanınşekl -i şemal i
sayıl ır. Onl ara göre Tavus kuşu öyl e birhayvandırki baz ı
haller de birmahl ûk, bazı haller de iyi birin san, bazende evl iya
olur.
Kadyanda Antik Kenti'nde bulunan bir Tahtacı kafatasının üst, yan ve
önden görünümü

Tahtacıl ar ın, ruhunbirbedendenbaşka birbedene geçişine


olaninançl ar ı oldukça güçlüdür. Kötü ruhl ar , cinl erve şeytanl ar
hakkındaki inançl arına bakıl dığında, hayatta günahkâr
olmuşl ar ınhayvanbedenindengeçer ek yenideniyi r uh haline
dönüşebil eceğine inanır l
ar. C inlerden son der ece kor kar
l ar,
etraflarında varol duklarındanyol a çıkarak onl an yar alayacak
hertür lü kel imeyi söyl emektençekinir l
er. Şeytankel imesi onl ar
için pek hoş ol mayan kel imedir . Bir Tahtacı’n ın önünde
yar amaz lık yapan birçocuğa veya huz ur suz birata şeytan
demek onl arı çok r ahatsız eder . Tahtacıl ar ın inancına gör e
yalnız fena r uhlar değil günahkâr insanl arın r uhl arı da
ölüml er inden sonr a hayvana dönüşecektir . Tavşan veya hindi
şekl ine gir erek yeniden yaşamaya başl ar . Buna mukabiliyi
insanl artekr aryine insanol arak dünyaya gel irler. Der ecelerine
gör e hayatta daha yüksek ya da daha düşük birpoz isyonişgal
eder ler.

Dör t büyük peygamber Musa, Davud, İsa ve Al i


varlıklarındanarınar ak daha da il
eri evrede sadece far
klı vücutta
hayatbul ankişil
er dir. H ayatbulanhervücudunsonr aki gör evi
gizli dinselöğreti sırlarınınöneml i birkısmını taşımasıdır. Bu
inanışa Sünnileritirazederve anl atılanlar
la gizl
i veya ince ince
alay eder ler
.
Baba ve Dedeler

Tahtacıl arın giz li doktr inler i İsa’nın havar ileri gibi


“baba” ve “dede” ol arak adl andır ılankişil erüz er
indenyür ür.
H er aşir et isteraz , ister çok nüfusl u ail eden ol sun, bağl ı
oldukl arı birbabal anvar dır. Baba siyasi değildaha z iyade din i
birr eis olarak göz ükür . Babal ık mer tebesine er işmek içinaynı
soydanol mak ger ekirbu nedenl e baba başka kabil edenkadınl a
evlenmez . Bunl arın r uhl an kendi oğul lanndan bir ine geçtiği
gibi diğerinsanl ar a da geçebil ir. Yani herz amanmutl aka aynı
soy ol mayabil ir
. Baba hersene kendisine bağl ı aileler iz iyar et
ederve birçadır da veya birmeydanda, baz enbirmağar ada din i
ibadetyapıl ır
. Akşamüstü tür kül ereşl iğinde semah başl ar, gece
yarısı kötülükl erdenannmışhal de nihayetsonbul ur. Ar al ar ında
yaşananl ar hakkında bir çok var sayımsal tezl er il eri
sürülmektedir . Bu türhayal i anlatıml arbazıl annı uyutmak ya da
heyecanl andır mak amaçl ı olsa ger ek.

Ortak görüşler
e göre aynı tonda monoton mel
odi o kadar
tekr
aredil irki, çoktan öl
müş bir“baba” veya “Al i” biz
zat
vücuda gel ir. C emaatten seçil miş birkişi ar acılıyla sorul ara
cevap ver ir. Sor ulardini konul ar
da olabilir, mesel a yeni gel en
paşayl a ilgil i ol abilirya da yakında al ınacak istihdaml a il gil
i
olabil ir, yağacak yağmur l
ara dairhaberver ir, hastal aniyi eder ,
yar alan geçir ir
. H epsi ol masa da bir böl ümü kısmen
Spir itistic194 ayinl eri hatırl
atmakta. Bundan başka
Hr istiyanl ıktaki tövbekar ların günahl annı bir din adamının
önünde itir af eder ek bağışl anması gibi Tahtacıl ar da ayin
esnasında günahkâr ol an birTahtacı'nın günahl an, babanın
renkl i bir bez par çasını yumak hal ine getir ip yakmasıyl a
gider ilir. Yal nızyakıl anmaddeninkül ü iyice yok edil mel i, ya
gömül mel i ya da akar suya atıl
mal ıdır
.

N eyi ifade ettiğini ya da ne anl ama


geldiğini bilmiyor um ama kendim buna
şahitol dum; küçük su ibr iğini sür ekl
i iki el

ı 4 il
e tutmak Tahtacı gel
Tahtacı saçını kestir
enekl
mez
erindenbir
. Uzunbır
idir
aktıklan
.

IJkyalı Tahtacı - ön saçlannı da nadir enkısal tır


lar195. Sünnil er
ve van profilden ya saçlannı tamamıyl a keserler, ya da biraz

194 [İ. Yazgan]: Spir


itüal
izm öl
ünün r
uhl
arı medya ar
acıl
ığıyl
a insanl
arl
a
bağlantı kur mak olduğunu öğr etir.
195 [İ. Yazgan]: L uschan’ın Tahtacıl ar ile ilgil
i çekmiş ol duğu erkek
fotoğraflarına dikkatli birşekil de bakıldığında erkekl
erin saç model l
eri
oldukça dikkat çeker . Fotoğr afların birçoğunda Tahtacıların başl
arının
arka kısmındaki bir tutam saçı kesmedikl eri ve uzun bir şekil de
bıraktıkl
arı gör ülür. A s ya’dan üç-dör t kuşak önce gelmiş bu insanların
fotoğr
afl
arının çekildiği 1890 yıl
larında gelenek ve gör
enekler
ini hal
a
sürdükl
eri görülür. Muhtemel en L ikya’da yaşayan ve yaşamış bir
çok
uygar lık gibi Tahtacılar da dağl ık ve zor coğr afi şartlar yüzünden
dışarıdan ol dukça yal
ıtılmış bir yaşaml arı vardı ve uzun bir sür e
gelenekl eri bozulmadan, dışarıdan birmüdahal e olmadan gel eneklerini
korudul ar. Bu konuda ar aştır
ma yapmış ol an Mehmet Değerbu türsaç
model leri içinbakınneleryazmakta: "Eski Türklerde erkekler de kadınlar
gibi saçlarını uzatır, tek veya çift örgüyle örerlerdi. Göktürk ve Uygurlara
kâkül bır akırl
ar , inançl ar
ına göre Hz . Muhammed onl arı
cennete bu kâkül lerden tutup çekecektir . Sünnilerbıyıklarını
kısal
tırlar, Tahtacıl arise aksine uz atır
l ar. Tahtacıl
ar, Far
slılar
gibi kol larını dirsekl erinden başlayarak par maklar
ına doğr u
yıkarlar, Sünnil erise bu usulter sidir. Sabun ve su par mak
uçlarındanbaşl anar ak dirsekler
e doğru sür ülür.

Tahtacıl arınahl aki ve dini


inançl arının diğer hal kl arın
gel enekl eriyl e karşılaştır
ılması
konuyu bir az daha r ahat
anl amamız a yar dımcı ol abilir
.
El imiz de yeter li bilgi ol ma
lirfa Birecik’dc 1880'Ii yılların masına r ağmen , Tahtacıl aril e
çekilen bir fotoğrafta “yülidi” ye
Kuz ey Sur iye’de yaşayan
örnek gösterebileceğimiz bir saç
modeli Ansar ihler’i, Fel lahlan Batı
K ür distan'da Kür tçe konuşan
Kız ıl
başl arı, or ta ve üst Mezopotamya’da yaşayan Yez idileri
kar şılaştırmal ıyız . Böyl ece bu coğrafyada yaşamakta ol anhakl ar

ait eşyalarda, heykellerde, minyatürlerde bu saç tipi görülmektedir.


Örgülü saç tipi Selçuklu erkeklerince de Anadolu’da sürdürülmüştür.
Erkeklerin örgülü saçlarına " yülidi”, kadmlarınkine ise "örgüç ”
denilmiştir. Kadınlar erkeklerden farklı olarak başlarını keçi kılından ek
takma zülüf ile kabartırlardı. Uzun saç modası Selçuklulardan diğer
ülkelere yayılmıştır.” A raştır
macı Mehmet Değer ’e makal esine şöyl e
devam eder . "Selçuklu zamanında erkeklerde uzun saç âdeti devam
etmektedir. Selçuklu zamanında erkeklerde iki tip saç mevcuttu. Erkekler,
ya saçlarını omuzlarına salıveriyorlardı ya da başlarını kazıtıp sadece bir
perçem bırakıyorlardı. Erkeklerin bıyıklı olduklarından ancak sakaldan
bahsedilmemektedir (Köymen.1971:51-90). Türk erkeklerindeki uzun saç,
Selçuklulardan sonra artık görülmemektedir. Erkeklerin saçlarını kesip,
sakal bırakmalarında İslamiyet'in büyük etkisi olduğu düşünülmektedir”
Değer, cümlesininsonunda erkekl
erinsaçlar
ını kesip sakalbır
akmal
arında
İsl
amiyet’inbüyük etkisi ol
duğunu vur
gulamış!
arasındaki bağl antıyı bulabiliriz. Eğer bir bağl antı var sa bu
bağl antınınyeni ya da eski ol up ol madığını ar aştırmak gerekir.
İslâm öncesine mi, İsl âm sonr asına mı diye konuyu
der inl
eştir ebil ir
iz. Başka birdeyişl e dör tbiryana dağıl mışolan
mez hepl er in, Paganl ığm sontemsil cileri olmadıkl arını ner
eden
bileceğiz ? Ya da sadece Şiil ikten kopup yabanı dağl ık
böl geler e, farklı alanlar
a nedendağıl mışol masınlar! Bu nedenl e
ben biradım öteye gidip heyecanl ı bulduğum sor uyu sonuna
kadartakip etmek istiyor um, çünkü bu bil imselçal ışma için
Tahtacıl arın fiz ikselöz elliklerini tespit etmek çok ama çok
öneml i.

Tahtacıların Kafatası Özellikleri

Biryıl içer isinde ul aşılan 100 ail eden yal nız


ca 13 tane
erkeğin öl çüml eri yapıl ıp fotoğr aflar ı çekildi. 3 kişi N if
Dağı’nın196 Güneybatı, ger i kal anlarise Çubukhan’dan idil er.
Tabl o Fde öl çümü yapıl an kişil erin r akamsal değer lerini
bulacaksınız . Bu ar aştırmaya iki kafatası da kaydedil di. Bu
kafataslarının her ikisi de Tahtacıl ara aitti, bir tanesini
Çubukhan yakınl arında, diğer ini de muaz z am yapıl ı bir
Bektaşî’ye beşTür k altını ver erek teminettik. Kafatası Üz üml ü
böl gesindeki yapılankaz ıdançıkar tılmış. Kafatasl arı içingenel
birdeğer lendirme yapar sak, 15 kişil ik gr ubun homoj en bir
yapıya sahip ol duğunu söyl eyebilir iz. Öl çüml erde azda ol sa
belirli sınırlar içerisinde çok az bir dal gal anma göster di.
Öl çüml erbiz e olağandışı genişve yüksek ama buna kar şınkısa
birkafatası yapısıyl a karşı kar şıya ol duğumuz u gösteriyor .

196 [I. Yazgan]: N if Dağı, İzmirK ör


fezi'nin doğusunda yeral an, İzmir'in
Kemal paşa il
çesine hâkim ve Bozdağl ardağ sil sil
esinin en batıya uzanan
ucunu ol
uştur
an1.510 myüksekl
iğindeki dağ.
Tablo I

Bu öl çüml er den sonr a cevap


ver ilmesi ger eken sor u Tahtacılar ın
kafatası ölçül erine benzer lik
göster ecek gr upl ar kiml er olabil ir?
Asl ında L ikya’da bu sor uya cevap
bul mak için pek uz ağa gitmeye
ger ek yok. Özel l ikl e Bektaşîl er,
inançl arı ger eği, fiz ikselyapıl ar ına
bakıl dığında Tahtacıl ar ile bir çok
ortak öz ell
ikler i bul un makta. Bekta
şîl
er , ağır l
ıkl ı ol ar ak şehir ler de
yaşamaktal ar. El mal ı, Bektaşîl er in
Bir Bektaşî yoğun bul unduğu bir köy Kendi
içler inde dışar ıya kar şı kapal ı
olmal arındandol ayı inançl ar
ı hakkında bil gi edinmek ol dukça
zor; Tahtacılargibi şar ap içmel eri, ramaz anda or uçtutmamal ar ı
ortak değerler gibi gözükmekte. Şehir
deki der
vişl
erl
e ol
an
il
işkil
eri ol
dukça yoğun.

Likya Bölgesine ait kafataslan

Üst: (Şekil15) L imryaA ntik kentindenTahtacı kafatası


Orta: (Şekil 16) Kadyanda Antik Kentinden çıkar tıl
an bir
Tahtacıya aitkafatası
Alt: Ermeni kafatası
Bektaşîler in inançl arının yanı sır a
fizikselöz ellikleri de biz im açımız dan
çok öneml i. Tabl o H 'de L ikya’nınçeşitl i
böl gelerinde yaşayan Bektaşîl erin
kafatası ölçüml erini bulacaksınız . Öl çüm
sonuçl arı bize ol dukça homoj enol anbir
grupl a kar şı kar şıya ol duğumuz u
göstermekte. Yal nız Bektaşîl er in baz ı
. . . özel l
ikleri Tahtacıl ardan bir az far klıl
ık
Lıkya Bölgesinde
yaşayan Türkler göster mekte. Asl ında buna far kl ılık deme
mek ger ekiyor . Bektaşîl erin Tahtacıl ara
gör e değer l
eri bir az yüksek. Ama bu anatomik ol ar ak bir
far
kl ıl
ık ifade etmemekte. Bu heriki gr upta bir bir ine yakın
özel iklersergiler kenkültürelaçıdanfar klıl
ıklargöster mekte.

Eski L ikya kaya mez ar


larında bul unan kafatasıyl a (şekil
.
15),KadyandaAntik K entte197 iki Tahtacının kafatası
ölçümleri(şekil16) bir birl
erine çok yakınöz elliklertaşımakta.
Ama il ginç ol an ve önem kaz anan ver il
erin ise şekil 15 ve
16’daki kafatası ölçümlerinin, günümüz de yaşayanTahtacı ve
Bektaşîl
er in kafataslanyla kar şıl
aştır
dığımızda el de ediyoruz.
(Bak Tabl ol-II)

197 [İ. Yaz gan]: Fethiye’ye 24 km mes afede bul


unan Ü züml
ü bel desinin
güneydoğusunda birtepede kur ul
u ol
anKadyanda A ntik Kenti, Kaunos -
Ar axa yolu üzer
indedir.
nL

ıtııe k
I jk i« e h e B el

İsiİsi! İS
5 l
ad
|| <
j
{ 1 jj
i f i i t L :B L :H uS S S m.
1 i S İ =8°

1 A chaed . . it İM 181 163 140 133 İM m 78 İM M M 64 M 680 840 778 883


2 Aok»od . . 80 173 181 163 1» 113 181 1)0 78 142 *7 M 87 80 648 840 748 77*
3 a u ın. . . . U İM 183 164 161 112 180 ıao 76 İM n 100 64 61 660 848 M0 8M
4 İbr ahim . . 40 İM 177 160 146 113 186 126 78 144 M 101 66 M 640 M7 819 8M
6 H ııata V.. • 187 177 160 İM 114 m 187 78 144 M 81 64 M 64fi 847 767 Mİ
8 Al i V. . . . 43 168 İM 167 157 116 180 118 71 İM 82 100 M M 660 849 740 7V»
7 »M . . . . M 187 W 166 İM 130 İM 116 72 144 M 102 66 84 6M «3 748 808
e Bftkib . . . m 170 178 162 133 130 İM İM 78 İM W 99 68 «7 646 864 747 890
» İbr ahim . . 34 İM 100 IM 136 134 İM 184 78 146 84 101 64 88 660 866 7W 8M
10 H mmo VL 14 ISO 174 140 142 110 181 118 78 İM 82 M 61 M 644 886 816 8M
n UmtMçbm . 17 İM 176 m 144 114 183 180 78 148 83 84 62 M 661 M7 828 BM
11 M«hn»4 . . 10 İM ıs a 166 18* UV 1» 121 78 141 86 101 48 60 6M M7 743 8M
ıs MMM . . . 1» 187 178 181 İM 109 l» İM 78 İM M 108 63 68 662 808 818 90»
14 Jm Mf . . . M 163 177 163 İM 110 İM 126 78 141 88 102 &8 M 666 «68 880 888
1b Ab<Wl Ub . 36 170 17» 164 133 111 181 116 71 186 M 91 64 M 640 8M 743 863
16 8 t k m . . . 90 W ITO İM 184 180 M İM 76 149 M 101 48 68 648 Mİ 744 833
İT M«kMd. 31 İM 174 160 İM İM İM İM 76 142 31 98 68 68 »M 883 717 887
18 Mehmtd. . 24 166 176 1*1 144 İM İM 120 78 İM » M 66 M 668 M3 8» 8M
19 Kkj aid . . . » 177 177 143 181 114 IM 118 74 144 33 M M 67 648 884 740 748
JO XIut»» . . . 40 174 187 163 İM 114 181 116 72 143 M M M M 680 'm 781 817
s ı iMod------ 40 İM •173 160 141 113 80 116 78 İM M M 63 M 6M 687 816 834
22 H utif* . . . 30 164 İM 144 180 107 İM 116 78 187 33 101 63 81 640 <J87 7M M8
23 r *w oı . . 60 İM 178 İM 144 117 İM 130 M 148 M 100 61 M 6M 871 7M 888
34 Mul Upbm . 40 172 179 İM 135 117 1-W 128 78 146 84 n U 68 *660 871 764 866
36 W*l i.... 43 17H 172 160 IM 110 187 130 78 140 82 M 66 61 636 872 791 M7

M Dıekafer . 40 İM 17*1111 1» 114 İM 117 72 117 » ss M M 646 871 806 864


27 Acbmed . m İTİ İM 140 180 100 171 116 70 İM 81 »4 62 67 8M »76 760 8M
as 8«Id____ vs İM 178 İM 141 116 181 118 76 141 M 97 64 64 660 878 7*2 M7
29 H tııta İÜ. 43, 193 184 144 128 113 181 180 78 İM 81 84 61 6H 6M 878 786 966
80 AK L ____ 80 178 177 İM 142 116} İM 117 76 İM 33 M U 80 666 Mİ 802 8M
SI UtbtBU Md 80 İM 170 160 184 108|İM 123 W İM 81 97 W M 680 8*3 788 8M
5» 8«liaua . . 40 170 170 İM İM 107 178 118 72 İM 38 96 63 68 640 RH2 7» 869
88 Achn Md . 30 IM 188 149 131 112, IM 117 71 İM M »4 64 68 640 m 776 848
84 Ibraki» . . 43 İM 180] İM İM 119 M 127 72 147 83 96 64 67 664 8M 7M 884
» Ali rr. . . . 40 İM 174i164 148 118 81 184 78 148 M M 66 63 646 8M 822 906
M Ru m 1. . 40 İM 174İI64 1» 114 178 118 78 147 87 94 66 67 646 8M 741 8M
87 H mmo 11. HO 170 İM! 149 İM 100 184 118 76 140 81 M 48 M 640 887 774 SöO
as MMM . . . 30 171 17H ,168 146 114 189 121 70 İM M 84 61 62 660 8M 8» 870
8* IImmo İT. 3A 184 171 162 140 112 IM •118 74 İM 38 M 48 M 660 8M 819 8M
«0 AK İL . . . 64 184 172j lU 140 ııoj180 118 76 140 83 84 61 40 8M 814 843
1 “

Tablo II
V. Bölüm
Alman Kaynakları Üzerine

H acı Bektaş Vel i, Bektaşîl ik, Kız ıl


başlık ve Tahtacıl ar
hakkında yakl aşık yüz yıl dan bu yana ar aştırmal ar yapmış
Al man şar kiyatçılann çal ışmal arı üzerinde ar aştırma yapmak
isteyenlerinişini bir azkol aylaştır
mak içinbu böl ümde Al man
kaynakl ar
ı al fabetik sır aya gör e ver iyor uz . L istedeki
döküml erin tüm kaynakl arı yansıttığı iddiasından tabii ki
uz ağız. L istede Al manca yazıl mışya da Al mancaya çevr ilmiş
kaynakl ar
a yerver ildiğini tekr arvur gulayalım. L isteye 1880
yılından1940’l ı yılına kadaryayıml anmışçal ışmal aral
ındı.

Kaynak Arama Metodolojisi

L iste ol uşturul urken başvur ul an kaynakl arın başında


L andesbibl iothek Sachsen A nhal t’ın İnter net or tamında
oluştur muş ol duğu dij ital w w w .bibIiothek.uni-hal le.de adl ı
inter net platformu gel mekte. Platfor m üz erinden Al man Şar k
C emiyeti ve Tür k Ar aştırma Kütüphanesi’nin yayıml adığı
eser lere ul aşmak mümkün. Birdiğer inter net pl atfor mu ise
oldukça tanınan w w w .ar chive.org. Bur adan yüz yıl önce
yaz ılmış kitapl arı pdf for matmda bil gisayar ınıza indir meniz
mümkün. Bu har ika birduygu! Yüzyılönce kal eme al ınmışbir
eser in tamamını bir kaç dakika içer isinde bil gisayar ınıza
indir ebiliyorsunuz . Googl e, Amer ican L ibr aries ve Tor onto
Ü niver sitesi’nin or taklaşa sundukl arı bu pl atfor mu her
araştır macıya öner iriz.

Bir diğer kaynak ise Köl n Üniversitesi’nin z engin


kütüphanesi. Bur adan kitap temin etmeniz için kütüphane
üyel ik kaydımz m ol ması ger ekiyor
. Www.ub.uni-koel n.de
internet adr esi üzerindenkütüphanedeki mevcut ol ankitapl
arı
sorgul ama imkânınızvar . Sorgul ama sonr
ası il
gi duyduğunuz
kitapları siparişedebiliyorsunuz.
Kaynaklar

1. A. V. Le Coq, Kyz ylbasch undYâschil basch, Or iental isches


Ar chivIII, cil t9, 1921. [L e C op, çal ışmasında " Kız ılbaşve
Yeşil baş” kel imel erinin anl amı, kökenini ve ar alar ındaki
farkı ar aştır mış. Beşsayfayı bul ançal ışmada Kızıl başl ar 'ın
taktığı birbaşl ık da resmedil miş.]
2. Edmund Naumann, Vom Gol dnenH om z u den Q ı ı e l l e n
des Euphr at, 1893 München. [Makal eninH acı Bektaş Vel i
ile ilgili böl ümünçevir isi yapıldı. Konuyl a ilgili bak: 20 Yıl
Önce Dr . Edmund N aumann'ın H acı Bektaş Ziyar eti, III.
Böl üm.]
3. Cari Brockelmann, Geschichte derIsl amischenVöl kerun d
Staten , Müııchen-Ber lin 1943, s. 237. [Br ockel man n,
Ger miyanoğul lan dönemindeki der vişl eri ir del erken, H acı
BektaşVel i de konu edil mekte.]
4. Else Kohn, Vor islamisches in einigen vor der asiatisehen
Sekten und Denvischor den, Ethnogr aphische Studien I, s.
295-345. [İslâm öncesi der viş yapıl anmal arı konu
edil mekte.]
5. Else Kohn, Kl eine Beitr âge zurKcnntnis isl amischerSekten
undOr denauf derBal kanhal binselinMitteil ungsbl att der
Gesel lschaft fıirVöl ker kunde 1933. [Bal kan ül keler indeki
der vişyapıl anmal arını incel emekte.]
6. Emil Brögelmann, Die r eligiösenEr l ebnisse derper sisehen
Mystiker , H annover1932. [Per s mistik akıml ar ı üz er ine bir
çalışma.]
7. Erika Glassen, Schah Isma’il , einMehdi deranatol isehen
Tur kmenen, cil t 121, yıl1971, ZDMG198, s. 61 ve devamı.
[Şah İsmail ve A nadol u Kız ılbaşlar ı ar asındaki tar ihsel
bağl antıyı ir deleyenbirçal ışma.]
8. Erich Gross, Das Vil âyet-N âmc des H âğği Bektash, Ein
türkisehe Denvischevangcl ium, L eipz ig 1927. [H acı Bektaş
Vel i Vilâyetnâmesi’ninAl manca çevir isi.]

198Zeitschr
iftderDeutschenMor
genl
ândischenGesel
lschaft
9. Erich Graefe, Derİsl am, cil t 5, 1914, s. 232-234. [Gr aefe,
birçok yazar ınmakal esininbul unduğu İsl am adl ı kitaptaki
makal esinde, H ugo Gr othe’nin1906 ve 1907 yıl ları arasında
Ön A s ya’da yaptığı incel emel er i anl atan çal ışmasını
yor uml arkenkısa ol ar ak Bektaşîl iğe değinmekte.]
10.Franz Babinger, Schej ch Bedr ed-Din, der Sohn des
Richter s von Simâw, Derİsl am, cil t II, Ber l in 1921, s .l -
127. [Famz Babinger ’in bu çal ışması Şeyh Bedr eddin
hakkında yapıl mış en kapsaml ı çal ışmal ar dan bir i olar ak
bilinmekte.]
11. Franz Babinger, Das Bektashi-Kl oster Demir B
MSOS,1" cil t 34, Ber lin 1931, s. 86-96. [Babinger bu
makal esinde, Bul gar istan'ın Raz gr ad şehr inde DemirBaba
Tekkesini ir deler .]
12. Franz Babinger, Die Vita (Menâqıbnâme) des Schej chs
Bedred-Din, 67 L eipz ig 1943. [Şeyh Bedr eddin’inhayatı
hakkında.]
13. Franz Babinger, ZurFr ühgeschichte des N aqschbendi -
Or dens, Derİsl am, cil t 13 yıl1923, cil t 14 yıl1925. [İsl âm
konusundaki ar aştır mal arıyl a tanınanOr iantal istBabinger ’in
N akşibendil er üz erine yaptığı bu çal ışmada Bektaşîl ik
konusuna değinir .]
14. Franz Babinger, Derİsl am inKl einasien, N eue Wege der
Isl
amfor schung, ZDMG, cil t76, 1922, s. 126-152. [Sel çukl u-
Osmanl ı İmpar ator luğu dönemini in cel eyen Babinger ,
çalışmasın da, O s manl fda Mevl ana C el elattinRumi ve H acı
BektaşVel i’ninr ol l
er ini sor gul ar.]
15. Franz Babinger, Rumel ische Str eifen, Ber lin 1938, s. 49.
[H acı BektaşVel i’ninmuciz eleri hakkında bil gi ver mekte.]
16.Fanz Pascha, Kair o, L eipz ig 1903, s. 129-131. [Kahir e de
bul unan Bektaşî Der gâhı ve Bektaşî dedel er inin tür bel eri
konu edil mekte.]
17.Felix von Luschan, Völ ker- Rassen - Spr achen, Wel t
Ver lag Ber lin, 1922. Fel ix vonL uschan, [H al kl ar- Ir kl ar-

199 Mitteil
ungendes Seminar
s fiirO r
iental
is che Spr
achen.
Dil leradl ı kitabında Anadol u coğr afyasında yaşayanhal klar ı
incel emekte. Tür kl erbaşta ol mak üz er e, Er menil er, Kür tler ,
Yunanl ıl ar, Tahtacıl ar , Kız ılbaşl ar , Bektaşîl er , Dür zül er ,
Ar apl ar , Yez idilerkonu edil mekte. Kitapta, 1892 yıl l
ar ına
aitfotoğr aflarbul mak mümkün.]
18. Dr. Felix von Luschan, Die Tachtadschy und ander e
Über r este der al ten Bevöl kerung L ykiens, Ar chiv für
Antr opol ogie XIX, 1892. [Çevir isi yapıl dı, konuyl a il gil i
bak: Tahtacıl ar , W. Böl üm.]
19.Friedrich Giese, Das Pr obl em der Entstehung des
osmanischen Reiches, Zeitschr ift fur Semitistik und
venvandte Gebiete, cil t 2 s. 247. [Giese, makal esinde
Osmanl I’nınkur ul uşaşamasındaki sor unlar ı irdel erken, H acı
Bektaş Vel i, Ahil ik ve Yeniçer il ik konul arını el e al ır.
Yeniçer ilerin taktıkl arı başl ıkl ar dan yol a çıkar ak H acı
Bektaş Vel i’ye adl edilen Yeniçer i başl ıkl arının bir Ahi
gel eneği ol duğunu tez ini savunur .]
20. Dr. Georg Jacob, Sej jidGaz i, Zeitschr ift ftirAssyr
undvenvandte Gebiete, cil t26, yıl1912, s. 240 ve devamı.
[Dr . Geor g J acob’un Seyyid BattalGaz i Tekkesi gez isi
sonr ası kal eme al dığı birmakal e.]
21. Dr. Georg Jacob, Beitr age z urKenntnis des Denvisch-
Or dens der Bektaschis, Ber lin 1908. [Çevir isi yapıl dı,
konuyl a il gil i bak: Bektaşîl ik Öğr etisi Üz er ine Denemel er ,
II. Böl üm.]
22. Dr. Georg Jacob, Die Bektaschij j e inthr em Ver hal tnis z u
Venvandten Er scheinungen, München 1909. [Dr . Geor g
J acob, bu çal ışmasını “Bektaşîl ik Öğr etisi Üz er ine
Denemel er” sonr ası kal eme al mış. Çal ışmasında H acı Bektaş
Vcl i’nininsana bakışını, yakl aşımı, dini yakl aşıml arını ve
manevi mer tebel eri ir delemekte. Ayr ıca J acob bu çal ışmada
Bektaşîl ik konusunda, Batı ve şar k kaynakl arından
ol uştur duğu kaynak l istesini de ver ir. O nedenl e öneml i bir
çal ışma ol duğunu vur gul amaya ger ek yok! Tür kçe
çevir isininenkısa z amanda yapıl ması ger ekmekte.]
23. Dr. Georg Jacob, For tleben von Antiken Myster ien und
Al t-C hristliechem im İsl am, Derİsl am, 1911, cil tII, s. 232-
234. [Dr . Geor gJ acob, üçsayfal ık çal ışmasında H r istiyanl ık
ile Tahtacıl ar, Bektaşîl er , Ahil ilerve H el vetilerar asındaki
bağl antıyı ir del emekte.]
24. Georg Rosen, Geschichte derTür kei, L eipz ig, 1866, s. 1-16.
[Rosen, Yeniçer ilerdin or tadan kal dırıl
ışını ve sonr asında
Bektaşîl er’e yapıl anz ülmü anl atır.]
25.Hans Joachim Kissling, Eine bektasitische Ver sion der
L eğende vondenz v vei Er zsünder , cil t99, 1945-46, ZDMG,
s. 182.201. [Kissl ing, ÖmerSeyfettin’inKur umuş Ağaçl ar
kitabında yaz mışol duğu meml eketinenaz ıl
ı Del i Mur at’ın
hikâyesinden yol a çıkar ak Vil ayetneme ve Mal akat-ı H acı
Bektaşadl ı kitapl ar ı irdel erve Del i Mur at’ınhikâyesininbir
Bektaşîhikâyesi ol duğunu savunur .]
26.Hans Joachim Kissling, Das Menaqybname Scheich Bedr
ed-Din’s des Sohnes des Richter s vonSamavna, cil t 100, yıl
1950, ZDMG, sayfa 61 ve devamı. [Şeyh Bedr eddin’i konu
edenbirmakal e.]
27.Hans Joachim Kissling, Aus der Geschichte des
C hal vetijje-Or dens, cil t 103, 1953, ZDMG, s. 233-289.
[Kissl ing, ar aştırmasında H al vetîl ik’i ir deler ken, Bektaşîl ik
ve Mevl evil ik ile birkar şıl aştır
ma yapmakta.]
28.Hans Joachim Kissling, Die WunderderDenvische, cil t
107, 1957, ZDMG, s. 248-361. [Anadol u der vişl erinin
ker ametl er ini ar aştır an Kissl ing, H acı Bektaş Vel i’nin
ker ametl er i üz er inde de dur ur.]
29. Hans Joachim Kissling, Die Soz ial
ogische u
Pâdagogische Rol l
e derDenvischeor den im Osmanischen
Reiche, cil t 103, yıl 1957, ZDMG, s. 18-28. [Kissl ing,
makal esinde Osmanl ıda tekkel er in oynadığı tar ihsel ve
topl umsal r olü ir del emekte. Diğer İsl âmi inançl ar gibi
Bektaşîl iği de mer cek al tına al mış.]
30.Hans Heinrich Schaeder, ZurStifter l
egende Bektataschis,
Or iental istische L iter atur zeitung 1928, s. 1038 ve devamı. [
Bektaşîl iğinkur ul uşaşamasına ışık tutanbirçal ışma.]
31. H. Barth, Reise vonTr abz on dur ch die nör dliche H âl
Kl ein-Asien, 1858. s. 68. [1858 yıl ında Anadol uyu gez en
Bar th’ınyol u H acı Bektaş’a düşer .]
32. Kari Wulzinger, Dr ei Bektaschi-Kl osterPhr ygiens, Ver lag
vonEmstWasmuth, Ber l
in, 1913. [Wul z inger , 1911 yıl ında
Dr . TheodorMenzel ’e bir likte SeyyidBattalGaz i Tekkesi
ve aynı yer de bul unanÜr yanBaba ve Şucaaddintekkel erini
kayıt al tına al mak içinbirar aştır ma yapar lar
. Ar aştırma bu
al anda yapıl an tek ar aştır madır . Kitap, ar aştırma sır asında
çekil enfotoğr aflar la destekl enmiş.]
33.Max Mayerhof, Per sisch-Tür kische Mystik, H annover
1921, s. 22 ve devamı. [Per s ve Tür k tasavvuf müz iğinin
der lemesini yapmış ol an Mayer hof, çal ışmasında Bektaşî
nefesl erine yerver ir.]
34.Max Horten, Die sittl ich-r eligiösen ideal e derBektaschi-
Mönche, Derneue Or ient 1917, s. 293. [BektaşîDer vişl erini
irdel eyenbirçal ışma.]
3 5 .0 . Rescher, Einiges überdie ZahlVier zig, ZDMG, cil t65,
1911. [Rescher , 40 sayısının tar ihselgel işimini incel erken
Bektaşîl ikteki 40 sayısını konu eder .]
36. Phlipp VVolff: “Ausz uge aus dem Katechismus der
N assair ier ”, ZDMG 1849, sayı 3, s. 301-309, Leipz ig. [Bu
makal ede N usayr il
erdini inançl ar ı hakkında bil gi bul mak
mümkün.]
37. Rudolf Tschudi, MehmetTevfık, cil t67, yıl1913, ZDMG,
sayfa 153 ve devamı. [19. Yüzyıl da İstanbul ’daki Bektaşî
meyhanel er ini konu etmekte.]
38. Rudolf Tschudi, Das Vil âj et-nâmc des H âdschim Sul tan,
Eine tür kisehe H eil iglegende, Ber l
in 1914, Mayer &Mül ler
.
[1914 yıl ında Tür kisehe Bibl iothek ser isinde yayıml anan
H acım Sul tan Vil ayetnemesi Rudol f Tschudi tar afından
Al mancaya çevr ilmiş.]
39. Rudolf Tschudi, Bcr icht überdie in derUmgebung von
Konstantinopelvor handenen Bektaschi-Kl oster , DerK. B.
Akademie derWissenschaften, cil t24, München 1909, s 51
ve devamı. [19. yüz yılda İstanbul ’daki Bektaşî Der gâhl ar
ı
konu edil mekte ]
40. W. Heffening, Tahtagy-L ieder aus dem Taur us,
ZeitschriftenderDeutschenMor genlândischenGesel lschaft,
1937, cil t. 91, sayfa 147. [H effening, Mer sin böl gesinde
1918 yılında asker i görevdeykenTahtacı tür kül erini der l
eyip
yayıml amış.]
41. Dr. Theodor Menzel, Die al testentür kischenMystiker , cil
t
79, yıl1925, ZDMG, sayfa 271 ve devamı. [1925 yıl ında
kaleme al dığı “Tür kler’inEnEski Mistikl er i Kişileri*4 adlı
makal esinde Ahmet Yesevi‘yi konu eder . Makal esinde
Yesevi’nin yaşamım ve yaptıkl arını anlatırken öğr encisi
H acı BektaşVel i’dc makal esinde konu ol ur
.]
Alevi tarihi ve kültürü ağırlıkla sözlü fjolonofjn
dayanmaktadır. Bu anlaşılabilir bir durumdur
Bırakın yakın dönemleri, 16. yüzyılda bllıt Alııvlllklt
ilgili kaynakların toplatılıp imha edllmnulnn İlişkin
Osmanlı yöneticilerinin hüküm vo lormıııılnfi vnıdır
Ayrıca bu topluma karşı yü/yıllm boyuncu
sürdürülen katliamlarla birlikte yazılı kaynak vo bolfloloıııı ynl« «MiiMhjım
de düşünürsek, kuşaktan kuşağa aktarılan nö/lü gnlnımM»» lnıliMo
geçmişte Batılı bilim adamları tarafından Alevl-hnkl.it,t) toplumu ıi/m iım
yapılmış çalışmaların gün ışığına çıkartılrrınaı büyıık önnm Invıııiıiktmlır
Bu gerçeklikler dikkate alındığında önemli bir Inrllr.ol mim m tnmnlIcKı
ve taşıyıcısı olarak Alevi-Bektaşî toplumunun lıirlhl vn kültürünün
toplumsal bilince taşınması ve yeterince nıılııştlnuını İçin hu ulunrlıı
yapılmış her türden bilimsel çalışmalar;» ıımştırnnı vn İm nlnmolnrr
çokça gereksinim duyulduğu açıktır Bu konuyla İlgili lw yu/yılı İn Alımın
bilim insanlarının yaptığı çalışmaların bir bölümünü *tı rjlımun ı yn nı
İlhami Yazgan yoğun emek gerektiren bir çabayla dnılnmlv vn ».ovrluıııl
yaparak yayına hazırlamıştır. Bu emek vo çalı,ıtıının .ınlnmı büyüktür.
Önemli bir boşluğu dolduracak bu çalışmanın gorttktlfjl ıjlhl nnlnfilıp
değerlendirilmesi umuduyla....
Ali Hnydar AVCI
Araştırmacı • Ya/ar

a i
/ .'i

okitap
w w w .l
akitap.com

You might also like