You are on page 1of 15

ABD’NİN DÜNYA POLİTİKASI VE TÜRKİYE’NİN ÖNEMİ

II. Dü nya Savaşı’ndan sonra ekonominin olmaz ise olmazı PETROL dü r. Dü nyanın en zengin
ailelerinin çok değ er verdiğ i “Bir damla petrolün, insan kanından daha önemli” olduğ unu,
İngiltere’nin Başbakanı Winston Churchill 1936 yılı İngiliz Avam Kamarası’nda ‘petrol ve İngilterenin
menfaatleri’ tartışılırken sö ylediğ i bu sö z; sadece İngiltere için olduğ unu dü şü nmeyin. ABD, Fransa,
Almanya ve Rusya vardır, bu savaşın içinde. İsrail’in durumu ise farklıdır. Petrol’den çok kutsal toprak
saydıkları “Nil’den, Fırat’a kadar” olan yerleri ele geçirmektir.
Barış antlaşmalarının fotoğ raflarına baktığ ımızda fluluktan çok netlik vardır. Asıl fotoğ raf
bugü nü n petrol şirketlerine baktığ ımızda gö rü lü r ama artık enerji sadece petrol değ ildir.
İngiliz tarihçi Mackenzie; “Modern zamanın İngilteresi daima sarsıcı yıkımların merkezi oldu.
Herkes tarafından bu böyle bilinirken, kendisi bilemedi” diyerek; ö z eleştirisini yapar.
İnsanlık petrol’ü n gü cü nü keşfettikten sonra ele geçirip etrafında kü melenmek için Dü nya
Savaşları’nı çıkarttı. Bu yü ksek yoğ unluklu çatışmalar milyonlarca insanın ö lmesine ve doğ anın
katliamına sebep oldu. Bu olaylar bir daha yaşanmamak adına ele geçirdikleri petrolü paylaştıktan
sonra ü lkeler, aralarında bir dizi antlaşmalar yaptılar. Bu antlaşmanın neticesinde uluslararası bir
ö rgü t kurdular, KUZEY ATLANTİK ANTLAŞMASI Ö RGÜ TÜ (NATO).
Gü venli coğ rafyası ve teknolojisi ile ABD, NATO’nun belkemi olumuş bu suretlede ABD dü nya
politikasını NATO ile yü rü tmü ş, Avrupalı bir çok devlette payını almış gü venlikleri sağ lanmıştır.
ABD’nin II. Dü nya Savaşı sonrası Yeni Ekonomi Programı ve Marshall planının gizli operasyonlar
yapılmasına yö nelik çalışmaları; CIA içinde, ABD dış politikasının amaçlarının bu operasyonlarla daha
kolay gerçekleştirileceğ ini hararetle savunan ekibin gü çlenmesini sağ lamıştır. Başlangıcından itibaren
Ford Vakfı'nda Ö rgü tlenen bu ekibin gü çlenmesi ile Birleşik Devletler hü kü metleri içinde de tartışılan
bu konu çok daha fazla taraftar bulmuştur. Ford Vakfı'ndaki bu ekip daha soma CIA ü st dü zey
yö netiminde yer alarak, CIA bü nyesinde sö zü nü ettiğ imiz gizli operasyonları yö netecek "Politika
Koordinasyon Bü rosu"nu kurmuşlardır.
1947'de Truman Doktrini ile başlayan Marshall Planı ile her iki alanda da daha da genişlemiş;
NATO Anlaşması ile Kuzey Amerika Devletleri ile Batı Avrupa ü lkeleri bir savunma paktı içinde
birleşince Sovyetler Birliğ i'nin yayılmacılığ ına karşı çıkan mü ttefik ü lkeler için kalıcı ve geniş kapsamlı
bir karşılıklı yardım ve askeri yardım programı doğ muştu.
Bu Askeri Yardım Programının temel ilkeleri de ABD Başkanı Truman tarafından şö yle tespit
edilir.
• Doğ rudan askeri malzeme yardımı
• Askeri malzemenin ü retimi ve kullanabilmesi için teknik yardım
• Bedeli karşılığ ında askeri malzeme satın alma gü cü ne sahip ü lkelere savunma maddeleri sipariş
edilmesi için yardım.
Buda Tü rkiye için Sovyet tecavü zü ne karşı kuvvetle karşı koymasını sağ layacak şekilde Tü rk
Askerî potansiyelini ıslah etmektir. Yani ABD politikasını benimsetmektir.
Birleşik Devletler Marshall Yardımı'nı seçilmiş hü kü metlerin taleplerine dayalı olarak vermeye
bağ lamışsa da halklar kendilerine tanınan seçimle, Birleşik Devletler'e dost gö zü yle bakmayan bir
hü kü meti işbaşına getirecek olursa o hü kü met ile idealistik prensipleri ile pratiksel çıkarları arasında
oluşacak çatışmayı nasıl ö nleyecek ve dengeleri nasıl kuracaktır? *
* Lock-K. Johnson, Americas Secret Power: The CIA a Democratic Society and A session of Inquiry: The
Senate Intelligence Investigation (Amerika'nın Gizli Gü cü . Demokratik Toplum ve CIA bir araştırma celsesi,
Senato İstihbarat Soruşturması) adlı kitaptan aktaran Prof. Sallie Pisani (CIA and Marshall Plan 'CIA ve Marshall
Planı'); http://www.kansaspress.ku.edu/piscia.html, (05.08.2006) -Erol Bilibilik “İşgal Örgütleri NATO, CIA,
MOSSAD” s,41-42
Bu siyasi olaylar Rusyanın dağılma sürecine kadar gitti. Burada bilinmesi gereken Rusya
Afganistan ile yemlenerek büyük bir güç kaybetti. Bu güç kaybından sonra çözülmeler başlar. Bu
olayı gerçekleştirenler yazmış oldukları kitaplarda ikrar ederler.

Dünya’nın ikinci büyük devletinin bir başkanını seçecek dünyanın enbüyük sermayederi olan
Yahudi Rockefeller’in dizinin dibinde altında olmak Yahudinin gücünü gösterir.
İŞTE ABD POLİTİKASI DÜNYA EGEMENLİĞİNE GİTTİĞİNİN KANITIDIR.

1990 YILI
Artık küresel sistemin patronu olan ABD, yıllardır Türk insanı üzerinde bir çok denekle, bir
çok olay yaptı. Hatırlarsak bir dizi terör olayları ile kamuoyu yoklaması yapmıştı. Şimdi ise bir
Balyoz Seminerini kullanarak suçsuz insanları suçluymuş gibi göstererek verilen cezalar için, af
ortamını kamuoyunda yaratarak kamu vicdanını, kamu yararına kullanıp af ceza yasası ile
vicdanlar rahatlatılacak (Kanunlar kamu yararına diye yapılır) aftan yararlanan subaylarımız
dışarı çıkacak, sonrada aftan yararlanan Apdullah Öcalan ev hapsi ile Kürtleri kontrol edecek ve
İsrail'in himayesindeki Barzani'ye karşı kullanacaktır. Madolyonun bir yüzü yani bize Rusya gibi
yutturulan bir olaydır.
Madolyonun öbür yüzünde ABD’nin Avrasya’ya hakim olma planı…  
Dünyanın en önemli stratejistleri arasında ismi sayılan Zbigniew Brzezinski; Washington’un
politikalarına yön veren, sertlik yanlısı politikalara imza atan, halen Washington’da bulunan
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (CSIS) başkanlığınının yanısıra (Barack Obama’nın
da danışmanlığını yapan), Samuel Huntington’la birlikte çalışarak, 43 sayfalık gizli bülten
hazırlayan; Bu bültende gelecek yönetimin 10 önemli dış ve ulusal güvenlik politikası hedeflerini,
1997 yılında yazmış olduğu 'Büyük Satranç Tahtası' adlı kitabında anlatırken; “NATO hem
Avrupa meselelerinde ABD etkisinin uygulanımı için temel mekanizmadır. Hemde siyasi
olarak kritik olan Batı Avrupa’da, Amerikan askeri mevcudiyeti için temel teşkil
etmektedir.” * Zbigniew Brzezinski böyle anlatır, NATO’nun varlığını…
Türkiye'de NATO'nun engüçlü askeri kanadıdır.
Yine Brzezinski kitabında; “Amerika’ya meydan okuyabilecek Avrasyalı bir rakibin ortaya
çıkmaması zorunludur.” der. **
"Amerika'nın üs tünlüğünü; Müslüman köktendincilerden gelebilecek olası bir karşı
çıkış, bu istikrarsız bölgedeki sorun ABD tarzı hayata karşı düşmanlık yaratarak Arap-İsrail
çatışmasını kullanarak pek çok batı yanlısı ortadoğu devletini baltalıyabilir. Bunun sonucunda
ABD'nin bölgesel çıkarlarını tehlikeye atabilir" ***
 İşte bu yüzden ABD’nin, Türkiye’de bunu yapacak kişileri AKP Hükümeti altında toplayıp,
ABD’nin çıkarları korundu ve korunmaya devam edilmektedir.
Bilinen bir gerçektirki, ABD'nin yaşaması için Ortadoğu ve Avrasya, Ne Türkiye’ye, Ne
İsrail'e, Ne Çin’e, Ne Avrupa’ya, Nede Rusya’ya bırakılamaz.
* Büyük Satranç Tahtası, s.76-77 / İnkilap Kitapevi
** a.g.e, s.15
*** a.g.e., s.81

Zbigniew Brzezinski, İsrail’in İran’a saldırma olasılığının konuşulduğu günlerde çok çarpıcı
bir açıklama yaptı: “Eğer İsrail savaş uçakları, Irak hava sahasını kullanıp İran’a saldırırsa ABD
savaş uçakları havalanıp onlarla savaşmalı. İsrail’in uçakları tepemizde uçarken oturup
seyredecek miyiz, onlara bu hakkı vermeme konusunda ciddi olmalıyız. Kimse bunu istemez
ama Liberty vakasının tersi olabilir”. (Milliyet, 24 Eylül 2009)
Önce Liberty vakası nedir onu açıklıyalım. Olay 1967 Arap İsrail Savaşını gözlemlemek üzere
bölgeye gönderilmiş hafif silahlı (ve komplike dinleme gözleme sistemlerine sahip olduğu iddia
edilen) 'Amerikan Donanması'na ait USS Liberty zırhlısının 8 Haziran 1967 tarihinde uluslararası
sularda, Sina Yarımadası yakınlarında İsrail tarafından deniz ve havadan saldırıya uğraması
olayıdır. Gemi yaklaşık 75 dakika boyunca ateş altında tutulmuş 34 ölüm ve 171 yaralı ile
sonuçlanmıştır. İsrail yanlışlıkla vurduğunu iddia etmiş ve özür dilemiştir. ABD özrü kabul
etmiştir.
Brzezinski diyorki bizde İsrail’i vururuz sonrada özür dileriz. Neden İsrail’li yöneticilerine
çok kızıyor.
Bunu durup dururken niye söyler Brzezinski? Çünki İran’ın Nükleer tesislerine ve bilim
adamlarına yaptığı sabotajlarla bir çok insan öldürmüştür İsrail. Yetmediği gibi Filistin halkına’da
inanılmaz bombalar atmıştır. Ortadoğuyu cehenneme çevirmektedir. ABD’nin çıkarlarına zarar
vermektedir.
İran olayına dönelim.
- 2005 Şubat ayında Dialem/İran nükleer tesisin uçaktan atılan bir bomba ile vurulması
olayı.
- Aynı yıl ve aynı ay’da Buşehr yakınlarında Rus yapımı nükleer reaktöre sabotaj olayı..
- Aynı zamanda Tahran yakınlarında Parçin deneme tesisindeki olay…
- 2005 yılı Aralık ayında askeri kargo uçağı içindeki Devrim Muhafız subayları ve 94
yolcusu ile bir apartmana çakılır…
- 2006’nın Ocak ayında İran merkezine yakın Devrim Muhafızlarını taşıyan
liderlerindeiçinde olduğu uçak bilinmiyen bir nedenle düşmüştü..
- Aynı yılın Nisan ayında Natanz/İran merkezi tesis bir çok bilim adamının ve
görevlilerinin bulunduğu tesis açılış yapıldığında patlamayla birlikte cehenneme
dönüştü…
- Kasım ayında Devrim Muhafız subayları bulunan bir uçak sabotaja uğramış 36 subay
hayatını kaybeder..
- 2007’de aynı tesislerde tekrar edilen sabotajlar ile…
- 2008’in Mayıs ayında Arak-İsfahan/İran tesislerinde patlamalar devam etti..
- 12 Ocak 2010 günü, Prof. Mesud Ali Muhammed, Üniversitenin Teknolojik
laboratuvarına evinden çıkıp arabasına binerken büyük bir patlamayla bedeni
paramparça olur. Arabanın yanındaki bir motosiklete konan uzaktan kumandalı bomba
ile patlatılmıştı. Bu olay rahmetli Uğur Mumcu’da olduğu gibi 7 sene evvel aynı ayda
katledilirken benzer eylem olduğu için MOSSAD yapmış olabilirmi? Diye akıllara soru
işareti gelir.
- 2010 Zagros Dağları’nda Shebab füzelerinin montajının yapıldığı nükleer tesiste 18 İranlı
teknisyenin ölümüne sebep olan patlamaların sorumlusu ve 5 nükleer bilimciyi öldüren
MOSSAD idi. Başındaki başkanı ise meşhur Meir Dagan idi. Meir Dagan’ın meşhur sözü
MOSSAD’ta her gün söyleniyordu “En iyi Arap, gövdesi ile başı birbirinden ayrı olandır”
- 29 Kasım 2010 günü, İran’ın bilimsel nükleer projesinin lideri Dr. Macit Şahriyari
arabasına konan bomba ile öldürüldü… İkinci lideri Dr. Feridun Abbasi Davani benzer
saldırıdan yaralı kurtuldu. Ve Ahmedinecad kendisini İran’ın başkan yardımcısı olarak
atadı…
- 23 Temmuz 2011 günü İran’ın fizik prof. Daryuş Recai Necad evine girerken öldürüldü..
London Daily Telegraph’a göre, MOSSAD; iki taraflı casuslar, vurucu timler, sabotaj ve
paravan şirketler kullanarak İran’a savaş açmış; Brzezinski’de bizim oyun alanımızın içine bu
şekilde giremezsiniz diye bağırıp çağırıyor. Onların yapmış olduğu Liberty Vakasını hatırlatarak
aynısını bizde yaparız sonra özür dileriz tehdi ile uyarıyor.
Yine Brzezinski, İsrail’in Haaretz gazetesine daha önce yaptığı çok önemli bir açıklamada da
şunu söylemişti: “Amerika’nın; İran’a saldırı olasılığı konusunda İsrail hükümetine vereceğim
tek tavsiye, bu işe karışmamaları olur. ABD İran’a saldırmayacak çünkü saldırırsa bu felaket
getirir!”  (Haaretz, 8 Aralık 2008)
Bu yüzden ABD ve Türkiye, Apo'yu kullanmakta, İsrail dedesi haham olan Barzani'yi ve
PKK'yı, İngiltere ise karısı ingiliz olan Talabani'yi, Fransa ve Rusya Suriye Kürtlerini ve PKK’nın
Suriyedeki kolunu, Almanya ise dağdaki boşluktaki PKK'yı kullanmaktadırlar.
Yanlız burada şunu hatırlatmakta fayda vardır. Hiçbir ABD'li ve Avrupalı Nil'den Fırat'a
kadar olan büyük İsrail'i istemez! Çünki tarihi iyi bilirler!
1990’ların ortasından itibaren artan Türkiye- İsrail iliskileri ve akabinde imza edilen ikili
anlaşmalar, konjonktür gereği kamuoyu ve basından gizli tutulmus, fakat ilişkilerin basına sızması
ile birlikte konuya ilişkin çeşitli degerlendirmeler de ortaya çıkmıstır. (Cumhuriyet 3.11.1998)
Ayrıca, İsrail’ in Mistaravim komandolarının 2003 yılı sonlarından başlayarak Kuzey Irak’ ta
Kürt peşmergelere Şii milislerine karşı askeri eğitim verdikleri, ayrıca İsrail istihbarat unsurlarının
İran ve Suriye Kürtleri arasında etkin oldukları yönünde haberlerin ortaya çıkmasından sonra bu
durum, Türkiye tarafından kaygıyla izlenmiş, kamuoyunun İsrail’e tepkisinde artış gözlenmiştir
(Hersh, 2004).
Haberler, Türkiye’ de yoğun tartışmalara yol açmış, ikili ilişkilerin İsrail’ in Kürt politikası
nedeniyle bunalıma girdiği ileri sürülmüş, İsrailli yetkililer ise iddiaları kesin bir dille
yalanlamıştır. (Hürriyet, 22.06.2004)

KANSAS EYALETİ DİĞER MERKEZ ÜSSÜ


CATO Institute, ABD'nin en bü yü k rafinericilerinden Koch ailesi tarafından kuruldu. Koch ailesi,
ö zellikle yerlilerin bö lgelerindeki petrol toplama işinde ö lçmelerde eksik gö steren sayaçlar
kullanmakla suçlandılar. Kansas VVichita'da yerleşik Koch, 1946'da ABD'nin ultra-sağ cı ö rgü tü John
Birch Society'i kurmuştu.
ABD Cumhuriyetçi Parti'yi bü yü k parlarla destekleyen ve 21 milyon dolarla kurdukları CATO ile
entelektü el bir ortam yaratarak devleti yö nlendirmeyi başaran Koch'lar yolsuzluk ve dolandırıcılıktan
soruşturuldularsa bir şey çıkmaz.
Yahudi tarihçisi ve Oxford Ü niversitesi hocalarından Dr. Cecil Roth, en kat'î neticeye varmıştır. Bu
cesur tarihçi ve Yahudi lideri, 18 Mart 1952'de Kansas City'deki B'nai B'rit Je-huda Sinagogu'nda
bir konferans vermiş ve dü nya Yahudi nü fusunun ü çte ikisinin Amerika Birleşik Devletlerinde
yaşadığ ını sö ylemiştir. Cecil Roth'a gö re â zâ lar da dahil dü nya Yahudi nü fusu on milyondur.
(Edmonson: Ben Şahidim, sayfa 57.)
1956 yılında Tü rkiye Bü yü k Locasını yurt dışında tanıtma faaliyetlerine hız verilir. Bu faaliyetlere
ilk olumlu cevap Hollanda Bü yü k Locası'ndan gelir. Bunu ABD'de faaliyet gö steren Kansas Büyük
Locası izler.
1958 yılında Tü rkiye Bü yü k Locası Bü yü k Katipliğ i'ne getirilen ve hakkında çeşitli yolsuzluk
sö ylentileri bulunan Mobilin eski Genel Mü dü rü Jeolog Doktor Enver Nejdet Egeran dış dü nya ile
bağ lantılarını kullanarak Tü rk masonluğ unun dü nyaya açılımına yö nelik başarılı(!) faaliyetler
gö sterdi. Yine bu dö nemde İngiltere Bü yü k Locası ile Tü rkiye Masonları arasında yıllardır devam eden
anlaşmazlıklar giderildi.
24 Ekim tarihinde DOĞUŞ LOCASI'nda tekris edildi. (42 YAŞINDA).. Mayıs 1950'de KALFA,
Ekim 1950'de ÜSTAD oldu.... Necdet Egeran bilgi Locası'nın 25 kurucu üyesi arasındadır... 1955
yılında da ÜSTAD-I MUHTEREM oldu... Egeran 1958'de Türkiye Büyük Locası'na GENEL
SEKRETER seçildi. ... Locası tarafından İskoçya Büyük Locasına Fahri Büyük  2. Nazırı unvanı
verildi... 1964 yılında 1. BÜYÜK LOCASI'nı temsilen New York Büyük Locası'nın toplantısına
davet edildi. .. Necdet Egeran 2 Mayıs 1965'te PEK SAYIN ÜSTAD seçildi. 58 yaşında 16. Masonik
yılında TÜRK MASONLUĞUNUN EN GENÇ BÜYÜK ÜSTADI OLDU..." 
Türkiye'de Petrol aramaya başlandığı 1956 yılından 1968 yılına kadar MOBİL'in Türkiye'deki
Genel Müdürü NECDET EGERAN'dı. Necdet Egeran 1954 'te yabancı şirketlerin Türkiye'de petrol
aramasına izin veren Petrol Kanunu'nun kabul edilmesinde en büyük çabayı sarf edenlerden
birisi. Aynı zamanda MTA'nın ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü'nün kurucularından.  Daha sonra
emekli olup 56'da Mobil'in başına geçer. Mobil'in petrol bulduğu kuyuları beton dökerek toprak
üzerine çıkmasını engellediği söylentilerinin yaygın olduğu tarihte Mobil'in tek söz sahibi
idarecisiydi.

*****
Ö zel Harp Dairesi kurulmadan ö nce ö zel seçilen 16 kişilik subay ekibi ABD’ye gö nderildi.
Kansas’da eğ itim gö ren ekibin ö nemli isimleri 27 Mayıs darbesini gerçekleştiren Milli Birlik
Komitesi’nde yer aldı. En ü nlü leri Alparslan Tü rkeş ve Suphi Karaman’dı.
Amerikan Kara Harp Akademisi’nde eğ itim gö rmü şlerdi. Bu okul Kansas Eyaleti’nde bulunuyordu.

*****
DYP Lideri Tansu Çiller'e parti bildirisini iade eden Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Dairesi
Başkanı Kurmay Albay Hü snü Dağ , 1950 Bingö l doğ umlu. Kuleli Askeri Lisesi'ni 1967 yılında bitiren
Dağ , 1969 yılında da Kara Harp Okulu'ndan mezun oldu. Topçu sınıfına ayrılan Dağ , 1982 yılında Harp
Akademisi'ni bitirerek kurmay oldu. Albay Dağ , ayrıca 1979 yılında Ankara Hukuk Fakü ltesi'ni bitirdi,
1987 yılında da aynı fakü lteden ö zel hukuk alanında master derecesi aldı. Hüsnü Dağ, 1984-85
yıllarında ABD'de Kansas Kurmay Koleji'nde okuyarak, buradan da derece aldı. Daha sonra 1988-
91 yıllarında da Washington'da askeri ataşe olarak gö rev yaptı.
Doğ u Perinçek ve arkadaşlarıyla birlikte, 12 Mart sonrası Tü rkiye İhtilâ lci Kö ylü Partisi (TİKP)
dâ vâ sında yargılanmış Kurmay Albay Hü snü Dağ ..
İlhan E. Darendelioğ lu'nun "Tü rkiye'de Komü nist Hareketler" adlı kitabının "Tü rkiye İhtilalci İşçi
Kö ylü Partisi" bö lü mü nde, 12 Mart sonrasında yargılanan Doğ u Perinçek ve arkadaşları arasında,
yanına "Polatlı'da Top. Teğ men" notu dü şü lmü ş olarak yer alıyor Hü snü Dağ adı (s. 551).

Bitlis Paşa’nın Uçağı


Binbaşı Yaşar Erian ve 2. Pilot Kurmay Yü zbaşı Tuğ rul Sezginler, uçakları Aralık 1991'de
Kansas'tan Tü rkiye'ye getiren ekipteydiler.
Pratt And Whitney şirketi, Skorsky Helikopterlerini de ü reten, ABD'deki en bü yü k 10 ö zel sektö r
kuruluşu arasında sayılan United Technologies (UTC) adlı silah trö stü nü n bir kolu. Pratt And Whitney
şirketi ABD silahlı kuvvetlerinin motor ihtiyacının yü zde 60'ını karşılamakla ö vü nü yor. UTC'nin
Yö netim Kurulu Başkan Yardımcısı, ABD'nin eski Dışişleri Bakanı ve NATO eski Komutanı General
Alexander Haig. UTC için çalışan bir diğ er ü nlü de "Karanlıklar Prensi" olarak adlandırılan ABD eski
Savunma Bakan Yardımcısı Richard Perle. Şirketin genel merkezi ABD'nin Kansas eyaletinde, Pratt and
Whitney'in ü rettiğ i motorların uçağ ın dü ştü ğ ü gü ndeki havadan çok daha kö tü koşullarda test
edildikten sonra piyasaya verildiğ ini belirtti. Bitlis'in, dü şen Beechcraft Sü per King Air B-200 uçağ ını
satan Beech şirketi ise susmayı tercih etti. Beech şirketinin Halkla İlişkiler Mü dü rü Mike Potts, Latif
Bolatoğ lu'nun ısrarlı aramaları ü zerine telefona çıkarak "Konuyla ilgili açıklama yapmaya yetkili
değ ilim. Daha fazla konuşamayacağ ım" dedi. Motorlar ü zerinde ilk teknik incelemeye, Genelkurmay
açıklamasından bir gü n sonra, yani 19 Şubat 1993 tarihinde başlanmıştır. İki ABD'li uzman ve Kara
Havacılık Okulu Kurmay Başkanı Pilot Kurmay Albay Erdal Ö zden, 19 ve 20 Şubat gü nleri motor
parçalarını değ erlendirip bir Ö n Analiz ve Gü ç Kaynağ ı Raporu yazdılar. 24 Şubat 1993 tarihli sö z
konusu iki raporda, motor ya da pervanelerde buzlanma olmadığ ı saptanıyor. Beechcraft B-2DO'ü n
Kaza Teftişine Destek Olarak Tü rk Kara Kuvvetleri İçin Dü zenlenen Gü ç Kaynağ ı Raporu'nun 2.
sayfasında aynen şö yle deniyor: "Uçuş esnasındaki buz akümülasyonu ve motor hava girişindeki
tıkanma ve buz yutma vekompresöre bir yabancı madde ile verilen hasarlar, kompresör verimliliğinin
azalmasına ve hava akımına sebep olacaktır. Hava akımı kaybı kompresör dalgalanmasına veya
durmasına, bu da zincirleme olarak motor gücü kaybına sebep olacaktır. Yanma sahasına daha az
soğutucu hava geldikçe ve benzin gönderimi önceden belirlenen kompresör hızını ayarlayan benzin
kontrolü ile sağlandığı için, sıcak kısım bileşenlerine hasar verecek bir aşın ısı durumu ortaya çıkacaktır.
Motorların incelenmesi sonucu sıcak kısım tehlikesine rastlanmadı. Dolayısıyla, çarpma anında motor
hava girişinin buzla kaplanması ve kompresör buz yutma durumu pek muhtemel karşılanmamaktadır."
Genelkurmay Başkanlığ ı, Kara Kuvvetleri Komutanlığ ı Kaza Kırım ve Uçuş Emniyet Kurulu ve
Askeri Savcılık bu raporu hiçbir şekilde değ erlendirmiyor. 28 Eylü l 1993 Aydınlık Gazetesi Buna
rağ men uçağ ı satan Beech şirketi, yetkililerin gö rü şmeden kaçınmasının ve yaptığ ı araştırmada "gizli"
kaydı bulunmayan mü fettiş Berthe'nin "Bu konuda konuşamam" demesinin bir nedeni olmalı. ABD
devleti şirketleri "konuşmayın" diye uyarmış olmasın! Motorlarda buzlanma olmadığ ı ciddi kanıtlarla
ortaya çıkarıldığ ı halde, olayı yasal olarak soruşturan Kara Kuvvetleri Askeri Savcılığ ı, "buzlanma"
kanaatine vararak dosyayı neden kapatıyor. Bu sorunun yanıtı açık: Genelkurmay'ın gö lgesi!
Genelkurmay Genel Sekreteri'nin imzasını taşıyan 18 Şubat 1993 tarihli, kesin sonuçlara varan
açıklamanın, olayı soruşturan makamları baskı altında bıraktığ ı anlaşılıyor. Emir komuta zincirine
bağ lı makamlar, bü tü n çabalarını bu açıklamayı doğ rulamaya yö neltmişler.
Org. Bitlis'in uçağ ının dü ştü ğ ü gü nde Gü vercinlik Meydanı'ndan tam 22 uçak kalktı. 17 Şubat 1993
tarihli ve altında Kara Havacılık Okul Komutanı Tuğ general Armağ an Kuloğ lu'nun imzası bulunan
"Uçuş Emri"nde; meydandan kalkan uçaklar, pilotları ve gü zergâ hları, tek tek, en kü çü k ayrıntısına
kadar belirtiliyor.
Sö z konusu uçak M.S. Bakanlığ ınca BEECHCRAFT COR¬PORATION firmasından 12 NİSAN 1991
tarihli sö zleşme ile satın alınmıştır. 24 ARALIK 1991 tarihinde Kara Kuvvetleri envanterine giren ve
ü stü n teknolojik donanımlı olduğ u kabul edilen bir uçaktır, l pilot Albay, 2 pilot Binbaşı ve l yabancı
uyruklu sivil pilottan oluşan uçuş ekibi tarafından uçurularak Kansas'dan Tü rkiye'ye getirilmiş, 20
ARALIK 1991 tarihinde 901 nci Hava Aracı Ana Depo ve Fabrika Komutanlığ ı tarafından kabul
muayenesi yapılmak suretiyle Kara Havacılık Okulu Komutanlığ ına teslim edilmiştir. Tuğ general
Armağ an Kuloğ lu'nun neden sigortasız uçağ ı tahsis ettiğ i soruşturulmadı. Tersine Kuloğ lu, hızla terfi
etti. Tü mgeneral olunca Milli Savunma Bakanlığ ı Teknik İşlerden Sorumlu Mü steşar Yardımcılığ ı'na
atanır. İlerki yıllarda iyi bir vatansever olarak Yeniçağ Gazetesi’nde buzlu siyasi makaleler yazar. Buda
onun o zamandan beri siyaset ile bir asker olarak uğ raştığ ının belgesi olur.
İsrail Politikaları ile çö ken ABD’yi Tü rkiye haricinde kimse yardım etmez. Tü rkiye ABD’nin ve
NATO’nun doğ udaki en son karakoludur ve NATO’nun en vurucu gü cü nü oluşturur. ABD politikasının
benzerini Rusya, İngiltere, Almanya, Fransa dü şü nü p onlarda uygulamakta çatıştıkları yerde ortak
hareketle NATO olarak gö zü kmetedirler. Avrupa tamamen Vatikan kontrolü nde olup Rusya buna dahil
olmamaktadır. Ortaya ABD-Tü rkiye karşısına, Rusya ve Avrupa çıkmakta, İsrail ise mikser olarak
hareket etmektedir.

1990 yılında ABD’nin politikası değ işmiş enerji kaynaklarının en verimli bulunduğ u Avrasya’nın
Balkanları olan bö lgenin hakimiyeti birinci ö nceleğ i alır. Zira bü yü yen bir Çin burayı kendi politikasına
dahil ederse Dü nyanın en bü yü k sü per gü cü olacaktır. ABD; Afganistan belasını Rusya’nın başına
sardıktan sonra dağ ılan Sovyetler’den Avrasya’nın Balkanları çıktı. Şimdi sıra bu balkanlar daki ulus
devletleri tek tek ele geçirmektir.
Ö ncelikle yapılması gereken İngiltere ve Fransanın anlaşıp çizerek yartatığ ı Ortadoğ u’nun kilit
noktasındaki Irak’ın parçalanmasını sağ lamak ve Avrasya’nın Balkanlarını onların politikalarından
uzak tutmaktı. Sonra gü neyden ilerleme sağ lamamak için ABD’nin etkisiz olduğ u Tunus, Fas, Cezayir,
Mısır, Suriye rejimlerini berteraf edip en son İran ile anlaşmak. Almanya’nın ise Kuzeyden ilerlemesini
Rusya engellemekte olduğ undan Tü rkiye kilit noktada kalmaktadır. Bu yü zden ABD’nin kendisine en
yakın ulus devleti Tü rkiye’dir. Tü rkiye’ye çok bü yü k gö rev dü şmektedir. Tü rkiye’deki aydınların ve
devlet gö revlilerinin ABD karşıtı politikaları kabul edilemez ve yok edilmelidir. Ö ldü rü len bü tü n
aydınlarımız ve gö revlilerimizin fikir ve icraatları hep ABD politikalarına ters dü şmeleri ile hayata gö z
yummuşlardır.
Cumhurbaşkanı Turgut Ö zal aktif politika izlenmesini savunurken Yıldırım Akbulut
başbakanlığ ındaki hü kü met daha çekingen siyasetten yanaydı. Ö zal, Musul Kerkü k'e girmekten
sö zediyor, Tü rkiye topraklarından 2. cephe açılmasının tartışılmasını istiyordu. Ö zal, bö lgede
Tü rkiye'nin inisiyatifi ele alması için hü kü met ve askeri erkanı ü st ü ste toplantıya çağ ırıyordu.
Savaşın çö zü lmeye yü z tuttuğ u bir sırada Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay'ın esrarengiz
şekilde istifa etmesi Tü rkiye'nin ü zerine bomba gibi dü şü yordu. Istifa Torumtay'la sınırlı değ ildi,
peşpeşe Dışişleri Bakanı Ali Bozer, Milli Savunma Bakanı Safa Giray da esrarengiz şekilde
gö revlerinden ayrılmışlardı.
Ayrılan insanların makamına bakarsak (Genelkurmay, Dışişleri Bakanı ve Milli Savunma) Dış
politikayı gö rü rü z. Cumhurbaşkanlığ ına karşı yapılmış bu istifalardan sonra Cumhurbaşkanı bu dış
politikayı kendi tasarladığ ını sağ a sola beyan etmesi kendi sonunuda hazırladı. ABD’siz dış politikada
bü yü k projeler ü retemezsiniz.

*****
İmralı'nın, İsrail işi
Bakın olayın vahametine. Yeni Şafak Gazetesi yazarlarından Abdülkadir Selvi 14 Kasım 2011
Pazartesi günü neler yazmış.
“Öcalan, Türkiye'ye getirildiğinde İmralı Cezaevi'nin güvenliğinin sağlanması amacıyla bir ihale
açılıyor. İhaleyi OYAK kazanıyor. Buraya kadar anormal bir şey yok. Danıştay saldırısında güvenlik
kameralarının arızalı olduğu gibi bir sicile sahip olmasına rağmen, OYAK'ın kazanmasında bir sorun yok
diyorum. Çünkü asıl kuşku verici ilişki ağır geride.
İhaleyi OYAK alıyor ama , İmralı'nın güvenlik kameraları ve ses kayıt sistemini Pronet firması
kuruyor.
Bir anlamda İmralı'nın güvenlik kodları Pronet'in eline geçiyor.
25.02.2011 tarih ve 2011-13664 ihale kayıt numarasıyla yapılan ihaleye göre de sistemin yönetimini
halen Pronet sürdürüyor. Güvenlik Sistemi üzerine iddialı bir firma Pronet.
Zaten resmi Web sayfasına girdiğinizde sizi Petrol Ofisi'nden Hürriyet Gazetesi'ne, Merkez
Bankası'ndan, büyükelçiliklerden cezaevlerine yüksek profilli bir referans listesi karşılıyor.
Pronet'in internet sitesinde güvenlik sistemleri adına her şeyi bulabilirsiniz ama kurucu ve
sahiplerine ilişkin bilgilere pek rastlanmaz. Öcalan'ı koruyan güvenlik kameraları ve ses kayıt sistemlerini
kuran Pronet, 1995 yılında Yahudi asıllı Alp Saul, Beri Koronya ve İshak İbrahimzadeh tarafından
kuruluyor.
Şirketin ortakları ve yönetim kurulu üyeliklerinin çoğunluğunu yine Yahudi asıllı işadamları
oluşturuyor.
Sehmur Tarı, Arif Kerem Onursal, Andries Van Wijlen bu isimlerden birkaçı.
Kuruculardan İshak İbrahimzadeh, Beyoğlu Musevi Hahamhanesi Vakfı Yönetim Kurulu üyesi ve
Türk Musevi Cemaati Başkan Vekili.
Pronet'in genel müdürü Metin Kastro ise yine Yahudi asıllı bir işadamı. Kastro, aynı zamanda,
"Balat Or-Ahayim Musevi Hastanesi Vakfı"nın yönetim kurulu üyesi.
İşadamı oldukları kadar da Yahudi kuruluşlarında aktif isimler. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan
bir Yahudi işadamının Pronet isimli bir şirketinin olmasında yadırganacak ne var diyebilirsiniz.
Pronet'in İmralı'nın güvenlik kodlarına sahip olması noktasındaki soru işareti şu.
Bu şirketin kurucuları Sehmur Tarı, Arif Kerem Onursal, Andries Van Wijlen çifte vatandaş. Yani
hem İsrail hem Türk vatandaşı. İsrail Türk uydusuyla ilgili ihaleyi almak için müthiş bir mücadele vermişti.
Alacaktı da. Ancak uydunun kendi toprakları üzerinde görüntü almasına izin vermedi. İhaleyi kaybetti ama
taviz vermedi.
Terörle mücadelede büyük umutlarla aldığımız Heronların durumu ise ortada. Ya arızalı, ya da
Çukurca saldırısında olduğu gibi hayati konuda devrede değil. Heronların aldığı görüntüleri aynı zamanda
İsrail'e aktarıp aktarmadığı ise bilinmiyor.
Biz ise İmralı'nın güvenlik sistemini Yahudi asıllı, İsrail-Türk, Çifte vatandaşlık kimliğine sahip
kişilere emanet ediyoruz.
Sonra da gelip İsrail PKK'ya, Reşadiye'de, İskenderun'da eylem yaptırıyor diye hayıflanıyoruz.”

*****

Mossad Operasyonları
Daha can alıcı noktasını biz açıklıyalım. Eski İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres; “İsrail’in
bilinmesi gerektiğ i halde bilinmiyen, tanınmış fiziksel kudreti kadar zorlu gizli gü cü bu kitapta
anlatılmaktadır.”
Kitap “MOSSAD Bü yü k Operasyonlar” dır. Yazarları Michael BarZohar eski meclis ü yesi, Moşe
Dayan’a danışmanlık yapan; kısaca İsrail’in casusluk uzmanlarından biri.
Diğ er ortak yazar; Nissim Mishal, İsrail’in ö nde gelen televizyon programcılarından birisi.
Bu kitapta MOSSAD’ın yaptığ ı canice operasyonları ö vü nerek anlatmaları sırasında İran’ın
nü kleer tesislerini yok etme pahasına Avrupa’da kurdukları paravan teknolojik şirketleri 37.
Sayfasında anlatıyor. İsrail dışındaki her yahudininde ajan olduğ undan bahsediyor. Kabul
etmiyenlerin cezasıda rahmetli Ü zeyir Garih gibi oluyor.
Bizler onların gö zü nde Goyim olduğ umuz için; ö ldü rü rken acıma duyguları malesef olmuyor. Bu
yü zden dü nya kamuoyu ö nü nde “One minutes” diye fırça yiyorlar..
Şimdi gelelim asıl siyasi unsura. Tü rkiye’nin kalkınmasını istemiyen ü lkelerin başında İSRAİL
Devleti gelir. Zira Mü slü man Tü rkiye’nin kalkınması çevresindeki diğ er mü slü man ü lkeleri
palazlandırmış olup İsrail’in çoğ rafi açıdan bü yü mesini engelemiş olacaktır. Nil’den Fırat’a kadar
verilmiş (!) yerlere sahip olamıyacaklardır. Kemalist bir Tü rkiye bu bü yü melerine çok bü yü k engeldir.
Kemalist olguyu ortadan kaldırmak için ö nce onu yaşatan aydınların yok olması gerekiyordu.
Atatü rkçü aydınlara yapılan bir sü rü operasyonların amacı tamamen bu yö ndeydi. İsrail sadece
nü kleer reaktö rlere saldırmaz. Saldırsa Fransa’ya, Kore’ye, Rusya’ya, Hindistan’a v.b yerlere saldırır.
Sebebi Nil’den Fırat’a kadar olan bö lgedir. Bu bö lgedeki bü tü n ulusal ve mü slü man ü lkeler dü şman
kabul edilmiştir.
Ne yazık ki TSK-İsrail işbirliğ i anlaşması yü zü nden bir çok vatanseverimizi ve aydınımızı
kaybettik.
30 Kasım 2007 günü, İstanbul-Isparta seferini yaparken iniş sırasında, havaalanını gö rdü ğ ü
halde pas geçip dü şen, Atlasjet uçağ ında hayatını kaybeden 6 bilim adamının, 2 yıl ö nce başlatılan ve
DPT tarafından desteklenen "Tü rk Hızlandırıcı Merkezi Teknik Tasarımı Ve Test Laboratuvarları"
projesinde gö revli oldukları bildirildi. Isparta'da dü şen yolcu uçağ ının imalatçısı McDonnell Douglas
firması yetkilileri, uçak enkazında incelemeler yapmaya geliyorlar. Dü şen uçağ ı incelemeye gelen
heyette bulunan Tü rk gö revli, gö rü ntü almaya çalışan İHA Muhabiri Sabri Çağ lar'a tepki gö steriyor. Bir
sure jandarma ekipleri tarafından kurulan gü venlik çadırında tutulan Sabri Çağ lar, kamera
gö rü ntü lerinin izlenmesinin ardından serbest bırakılıyor (Delil bulunmuşsa belki el konacak
kamerasına). Sü leyman Demirel Ü niversitesi, Fen Edebiyat Fakü ltesi’nce, dü zenlenecek "fizik" konulu
bir konferansa katılmak ü zere Atlasjet uçağ ına binen ve hayatlarını kaybeden yolcular arasında,
Boğ aziçi Ü niversitesinden Prof. Dr. Engin Arık, Araştırma Gö revlisi Ö zgen Berkol Doğ an, Yü ksek Lisans
Ö ğ rencisi Engin Abat ile Doğ uş Ü niversitesinden Prof. Dr. Şenel Fatma Boydağ , Doç. Dr. İskender
Hikmet ve Araştırma Gö revlisi Mustafa Fidan da bulunuyor. İstanbul’da, 14 Ekim 1948’de doğ an Prof.
Dr. Arık, İstanbul Ü niversitesi Fizik-Matematik Bö lü mü nden 1969 yılında mezun olduktan sonra
Pittsburgh Ü niversitesinde fizik alanında master ve doktora yaptı.
Prof. Dr. Engin Arık, İsviçre’nin Cenevre kenti yakınlarında kurulu nü kleer araştırma merkezi
"European Organization for Nuclear Research (CERN)"deki "Atlas Deneyi"nde çalışarak. CERN’de
yü rü tü len "Atlas" deneyine, Ankara ve Boğ aziçi ü niversiteleri‘nin "gö zlemci" statü sü nde katılıyor. BÜ
Fizik Bö lü mü Ö ğ retim Ü yesi Prof. Dr. Engin Arık ile aynı bö lü mde Araştırma Gö revlisi Ö zgen Berkol
Doğ an ve Yü ksek Lisans Ö ğ rencisi Engin Abat, Doğ uş Ü niversitesi Fen Bilimleri Bö lü mü Başkanı Prof.
Dr. Şenel Fatma Boydağ , aynı bö lü mde ö ğ retim ü yesi Doç. Dr. İskender Hikmet ve Araştırma Gö revlisi
Mustafa Fidan, Sü leyman Demirel Ü niversitesinde bugü n dü zenlenecek "Tü rk Hızlandırıcı Merkezi
Teknik Tasarım ve Test Laboratuvarı Kuruluşu" başlıklı, Devlet Planlama Teşkilatı projesinin 4.
çalıştayına katılıp. Ü ZERİNDE ÇALIŞTIKLARI PROJE , İstanbul-Isparta seferini yaparken iniş sırasında
dü şen Atlasjet uçağ ında hayatını kaybeden 6 bilim adamının 2 yıl once başlatılan ve DPT tarafından
desteklenen "Tü rk Hızlandırıcı Merkezi Teknik Tasarımı Ve Test Laboratuvarları" projesinde gö revli
oldukları bildirildi.
İşte tipik bir MOSSAD operasyonu ve İsrail siyaseti. Bö lgede nü kleer çalışma yapmak Goyimlerin
ellerine bırakılamaz.
İstihbarat oyunlarında devletleri deşifre edemezsiniz. Sadece eylemlerini başka kanallardan
başka yollarla ortaya çıkartırsınız. Yani pisliğ i sidik ile yıkamaya benzer.
Rahmetliye MOSSAD ajanları ö nce MİT’i PKK ü zerinden çekmek için bildiklerini rahmetliye
açıkladılar. MİT bu bilgileri vereni bildiğ i için oda misilleme olarak Barzani kozunu ortaya çıkardı. Bu
oyuna son vermek içinde İsrail’in işine gelen taktik uygulandı.
Şimdi olaya gidelim.
PKK-MİT ve MOSSAD-BARZANİ bağ lantısını açıklıyan ve zaten Atatü rkçü aydın olan Uğ ur
Mumcu bu yü zden bombalı saldırı ile yok edilmişti. Ama gazetelerde yazdığ ı gibi değ ildi. Olayı
yapanlar bombayı alta koyduklarını anlatıyorlar ama ne hikmetse araba durduğ u yerde parçalanmış
olarak rahmetlide 5-6 metrelik duvarı aşarak bahçeye cansız bedeni dü şmü ş olarak bulunuyordu.
Alta konan bomba arabayı havaya uçurur ve rahmetli ö yle bulunmazdı. Çok bü yü k olasılıkla
MOSSAD usulü olduğ u için! olay yeri inceleme gelmeden ortalık temizlenmiş halde idi.
Zaten olaydan bir hafta evvel MOSSAD ajanlarının ü lkeye giriş yaptığ ını MİT belgelemiş bu belge
ortaya çıkınca sahte olduğ u belirtilmişti. Neden sahte idi?
Sahte olmasını sağ lıyanlar niye MİT’i veya MOSSAD’ı hedef gö stermişti. Bu mü mkü nmü ydü ?
Uğ ur Mumcu, ö zellikle 07 Ocak 1993 tarihli MOSSAD ve Barzani başlıklı yazının yayınlandığ ı
gü nden itibaren İsrail Bü yü kelçiliğ i tarafından arandı.İsrail Bü yü kelçisi, tam dö rt kez Uğ ur Mumcu’yu
arayarak ısrarla gö rü şmek istediğ ini sö yledi.Bü yü kelçi, Uğ ur Mumcu’nun gö rü şmenin ü çü ncü bir
kişinin de hazır bulunduğ u ortamda yapılması isteğ ini kabul etmedi. Yalnız gö rü şmeleri gerektiğ ini
sö yledi.Ankara’da bir restoranda yapılan gö rü şmeden kısa bir sü re sonra suikaste uğ radı.’Dö nemin
İsrail Bü yü kelçisi’nin gö rü şmede Uğ ur Mumcu ile neler konuştuğ u hâ lâ ‘esrarını’ koruyor!.İşin peşini
bırakmayan Ceyhan Mumcu, bir kaç defa İsrail Bü yü kelçiliğ i’nden randevu istiyor!..Ancak kendisine
olumlu ya da olumsuz herhangi bir cevap verilmiyor!.
Ergenekon operasyonu çerçevesinde, Veli Kü çü k’ü n evinde ele geçirilen, MİT eski mü şteşarı
Sö nmez Kö ksal imzalı bir belge Mumcu cinayeti ile CIA ve MOSSAD arasında bağ lantı kuruyor. Sö z
konusu belge, zamanında Şevket Kazan’ın da gü ndeme getirdiğ i bir belge; Kö ksal belgenin sahte
olduğ unu açıklamış;
Uğ ur Mumcu’nun kardeşi Ceyhan Mumcu ise belgenin Ergenekon iddianamesine dahil edilmesini
kuşkuyla karşılıyor; savcı bu belgeyi sahte değ il de, gerçek kabul ediyorsa, o zaman Uğ ur Mumcu’nun
ö ldü rü lmesinde neden İsrail değ il de, hala Ergenekon parmağ ı aranıyor, diye soruyor.
Dö nemin İsrail Bü yü kelçisi’nin gö rü şmede Uğ ur Mumcu ile neler konuştuğ u hâ lâ ‘esrarını’
koruyor!.İşin peşini bırakmayan Ceyhan Mumcu, bir kaç defa İsrail Bü yü kelçiliğ i’nden randevu
istiyor!..Ancak kendisine olumlu ya da olumsuz herhangi bir cevap verilmiyor!..
Bir başka olayda; Gazeteci Fatih Çekirge, yıllar ö nce de Irak’a gö nderilmek ü zereyken sınır
kapısında ele geçirilen, uzun menzilli bir top namlusunu haber yapmıştı. “Kıyamet topu’’ haberi bü yü k
gü rü ltü koparmıştı. Yine tü m dü nya, İran Savunma Bakan Yardımcısı Ali Rıza Asgari'nin kaybolmasını
Çekirge ve Hü rriyet’ten ö ğ rendi. Çekirge’ye gö re Bakan Asgari uçakla İstanbul’a geldi ve Ceylan otelde
kaldıktan sonra kayboldu. Çekirge pazartesi gü nü şunları yazdı:  “Ya denizden askeri bir yolla çıkartıldı.
Ya da Türkiye'deki bir üsten yine askeri yolla gerekli yere ulaştırıldı.
Polis Asgari'ye bir gün önce otelde yer ayırtan esrarengiz iki kişinin kimliğini tespit etmek üzere
oteldeki görüntü kayıtlarına bakmak istiyor. Kayıtlar taranıyor... Ne garip tesadüftür ki o günkü kayıtlar
bozuk çıkıyor... Bu esrarengiz olayı İstanbul Valisi Muammer Güler'e soruyorum. Vali "Evet, kayıtlara
bakıldı, ama o günkü görüntüler bozuk çıktı. Bu olsa olsa bir tesadüftür diye düşünüyorum. Başka türlü
açıklamak çok zor." diyor.
Yıllar sonra MOSSAD ö rgü tü nü n dü nyaya reklamını yapan kitapta Asgari’nin İsrail’e kaçırıldığ ını
anlatanlar MOSSAD ü st dü zey yetkilileri oluyor.
Demek ki MOSSAD burada operasyon yapmaya yetkili; bizim gö revlilerimizde, bunları gizlilik
anlaşmasıyla saklamaya mecbur oluyorlar.
Demekki aydınlarımıza yapılan çoğ u suikastlerde, MOSSAD’ın parmağ ı olduğ u dü şü ncesi yanlış
olamaz!
4 Temmuz 2003 Askerimize Çuval Olayından Sonra
Birde Meteler Timimizi Sorguladılar

ABD’Lİ SUBAYLARIN SORGULADIĞI METELER TİMİ’NİN 40 ASKERİNE CEZA

24 Aralık 2012 Aydınlık Gazetesi.

PKK baskınında ABD yapımı FGM-148 roketatarı ele geçirildi

Operasyona alınmadılar
Çakırsöğüt Komanda Tugayı’nın katıldığı operasyona, Meteler Timi’nden 40 asker
alınmadı. 20’şer kişilik iki Tim, PKK mağralarında ABD yapımı FGM148 ele geçirmiş
ve ABD’li subaylar tarafından sorgulanmıştı

Türk Silahlı Kuvvetleri, Şırnak’ta kış üstlenmesi hazırlığında olan PKK’lıların


üstlenmesini boşa çıkarmak için başlattığı operasyonlara dün de devam etti. Bestler-
Dereler bölgesinde önceki akşam hava destekli operasyon başlatıldı.
Bölgeye zırhlı kirpi araçları ile jandarma özel harekat timleri gönderildi. Dün sabah
da Şırnak 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı ile Çakırsöğüt Jandarma
Komando Tugayı’ndan kalkan kobra tipi helikopterler havadan takviye olarak
gönderildi. Bölgede olası mayınlı tuzaklara karşı yolarda da mayın arama tarama
faaliyeti yürütüldü.
2 Tim dahil edilmedi
Komando Tugayı’na bağlı Meteler Jandarma Özel Harekat (JÖH) timleri ise
operasyona tam kadro katılamadı. 22 Aralık’ta PKK mağralarında, ABD yapımı
FGM-148 ele geçiren 40 asker, kışlada bekletildi. Meteler Timi’ne bağlı bu askerlere,
operasyon bilgisi verilmedi, “helikopterler devriyede” denildi. 20’şer kişilik 8 Tim’den
oluşan JÖH timlerinden 6’sı operasyona katıldı.
Meteler Timi’nin bulduğu silah, stinger türü tanksavar olarak geçmesine rağmen 5
km menzilde tank, uçak ya da helikoptere kilitlenip imha edebiliyor. Aydınlık’a ulaşan
bilgiye göre FGM-148’nin bulunma anı, askerler tarafından kameraya kaydedilerek
savcıya teslim edildi.
40 asker, 23 Aralık sabahı, ABD silahını bulmasının ardından kendi kışlalarında
ABD’li subalar tarafından 6 saat sorgulandı. Aydınlık, normalde 10 günlük
operasyondan sonra verilen 2 günlük istirahatin, bu sefer 3 gün olarak verildiğini
yazdı. Bölgede görev yapan askerler, bu olayı, “Meteler Timi kızağa alındı” olarak
değerlendirmişti. Bazı askerlerin bu olaya tepki olarak istifa etme kararı aldığı
öğrenildi. Askerler arasında, “Meteler Timi lağvedilecek” söylentisinin dolaştığı
bildirildi.
Oran’dan soru önergesi
CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran da Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz
ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yanıtlaması istemiyle, TBMM Başkanlığına
soru önergesi verdi. Oran önergede haberle ilgili iddiaları sordu. Oran, PKK’da ABD
yapımı FGM-148 roketatarlarının bulunup bulunmadığını, üsteğmenin, ABD’li
subaylarca sorgulanıp sorgulanmadığını, haber doğruysa hangi hak ve yetki ile bunu
yapıldığını sordu.
TSK: Haberler gerçekdışıdır
Genelkurmay Başkanlığı, haberle ilgili bir açıklama yayınladı. Açıklamada, 4 Aralık
2012 günü bir gazetede “Şırnak Ilıcalar’da Jandarma Özel Harekat Timi tarafından
etkisiz hale getirilen iki teröristin üzerinde FGM 148 roketatar ve mermisinin ele
geçirildiği, bu görevi icra eden Jandarma Özel Harekat Timinin, ABD’li subaylar
tarafından sorgulandığı ve bu subaylar ile bir Türk subayı arasında tartışma çıktığı,
bu tartışma neticesinde Jandarma Özel Harekat Timinin kızağa alındığı” şeklinde
mesnetsiz ve maksadı belli olmayan bir haber yer almıştır. Söz konusu haberde yer
alan iddiaların tamamı gerçek dışıdır.”
‘Genelkurmay’ın talimatıyla sorgulandık’
Meteler Timi’nden 40 askerin 23 Aralık günü, Genelkurmay’ın talimatıyla
sorgulandığı belirlendi. Çakırsöğüt Komanda Tugay Komutanı’nın, “Genelkurmay’ın
emridir, soruları yanıtlayın, karşı gelmeyin” dediği öğrenildi.
Meteler Jandarma Özel Harekat timleri, 22 Aralık günü Şırnak Ilıcalar’da, 5 PKK
yöneticisinden 2’sini öldürdü. Diğer 3 PKK’lı ise Tim, ateş altında Cobra’yı beklerken
kaçtı. Operasyon sırasında PKK’ya ait mağaraya yapılan baskında, ABD ordusunun
kullandığı FGM-148 roketatarı ve mermisi ele geçirildi.
‘Kulaklıklı, telsizli’
Operasyondan dönen 40 asker, 23 Aralık sabahı yataklarından kaldırıldı ve
İncirlik’ten gelen 5 ABD’li subay tarafından sorgulandı. Tugay Komutanı,
“Genelkurmay’ın emridir, soruları yanıtlayın, karşı gelmeyin” dedi.
Gelen ekip; kulaklıklı, telsizli ve ABD ünüformalıydı. Sorgu öncesinde çöp poşetine
tüm cep telefonları dolduruldu. ABD’li bir pilot odaya ilk girdiğinde, “Hadi ya alalım şu
silahı da dönelim” dedi ama diğerleri dinlemedi. Sorguya geçildi ve 2 PKK’lının
fotoğrafları istendi. Fotoğrafları heyecanla inceleyen ABD’lilerin, “Anahtar”dan
bahsettikleri duyuldu.
‘ABD’liler tanıyor’
Bölge kaynakları olayı şöyle yorumladı: Öldürülen PKK’lılar üst düzey olduğuna göre
kaçanlar da öyle olmalı. Sorguya gelen ABD’liler tanıyor olabilir. Hatta kaçanlar
içinde Amerikalı bile olabilir. Geçmiş yıllarda PKK’lılar arasında Amerikalı
yakalandığı olmuştu. ABD’liler, öldürülen PKK’lıların fotoğraflarını ısrarla isteyip
dikkatle incelediklerine göre kaçan 3’ünün içinde mutlaka ABD’li var. Yoksa ölmüş
bir PKK’lıyı neden önemsesinler.
ABD’li subay mehmetçiği altı saat sorguladı
Türk askeri, PKK baskınında FGM-148 ele geçirdi. Bunun üzerine ABD’li subaylar,
ele geçiren askerlerimizi sorguladı. Alay komutanı ABD’li subayla tartışan Üsteğmen
hakkında soruşturma başlattı. Meteler Timi kızağa alındı

Şırnak Ilıcalar’da, Cuma günü arazi taramasına çıkan Çakırsöğüt Komando


Tugayı’na bağlı Meteler Jandarma Özel Harekat timleri, 2 PKK’lıyı öldürdü.
Operasyon sırasında PKK’ya ait bir mağaraya yapılan baskında, ABD ordusunun
kullandığı FGM-148 roketatarı ve mermisi ele geçirildi.
Silah, stinger türü tanksavar olarak geçmesine rağmen 5 km menzilde tank, uçak ya
da helikoptere kilitlenip imha edebiliyor. Aydınlık’a ulaşan bilgiye göre FGM-148’nin
bulunma anı, askerler tarafından kameraya kaydedilerek savcıya teslim edildi.
İncirlik’ten geldiler
Meteler Timi, görevin ardından Şırnak Çakırsöğüt’teki birliklerine döndü ve istirahata
çekildi. Ancak birkaç saat sonra 5 ABD subayı kışlaya geldi ve askerler uyandırıldı.
Sabaha karşı 5’te yataklarından kaldırılan 40 asker, 6 saat boyunca sorgulandı.
ABD’li subayların bölgeye, US Air Force yazılı bir helikopter ile geldiği öğrenildi.
İncirlik Üssü’nden geldiği belirlenen ABD’li görevliler, Jandarma Özel Harekat (JÖH)
timindeki askerlere, operasyon ve buldukları silah hakkında sorular yöneltti.
Operasyon sırasında canlı olarak ele geçirilen olup olmadığı soruldu.
Üsteğmen karşı çıktı

ABD’li subaylar, Jandarma Özel Harekat timini sorguya çekerken Türk üsteğmeni ile
bir Amerikalı arasında sert tartışma yaşandı. Üsteğmen, ABD’li subaydan, roketarı
açıklamasını istedi.
ABD’li subay ise “Deneme uçuşu yapan ABD helikopterinden düşüp pkk tarafından
bulunmuş” iddiasında bulundu. Bunun üzerine Üsteğmen, ABD subayının üzerine
yürüdü. Alay komutanı da Üsteğmen hakkında soruşturma başlattı.
TİM kızağa alındı
40 askerin FGM-148 nedeniyle sorgulandığı ve normalde 10 günlük operasyondan
sonra verilen 2 günlük istirahatin, bu sefer 3 gün olarak verildiği bildirildi. Bölgede
görev yapan askerler, bu olayı, “Metler Timi kızağa alındı” olarak değerlendirdi. Bazı
askerlerin bu olaya tepki olarak istifa etme kararı aldığı öğrenildi.

You might also like