Professional Documents
Culture Documents
Denġzlġ Bölgesġ Ünġversġte Öğrencġlerġnde
Denġzlġ Bölgesġ Ünġversġte Öğrencġlerġnde
PAMUKKALE ÜNĠVERSĠTESĠ
TIP FAKÜLTESĠ
PSĠKĠYATRĠ ANABĠLĠM DALI
UZMANLIK TEZĠ
Dr. HÜSEYĠN ALAÇAM
TEZ DANIġMANI
Prof. Dr. FĠGEN ÇULHA ATEġÇĠ
DENĠZLĠ-2012
T.C.
PAMUKKALE ÜNĠVERSĠTESĠ
TIP FAKÜLTESĠ
PSĠKĠYATRĠ ANABĠLĠM DALI
UZMANLIK TEZĠ
Dr. HÜSEYĠN ALAÇAM
TEZ DANIġMANI
Prof. Dr. FĠGEN ÇULHA ATEġÇĠ
DENĠZLĠ-2012
Prof. Dr. Figen Çulha AteĢçi danıĢmanlığında Dr. HÜSEYĠN ALAÇAM
tarafından yapılan “ Denizli Bölgesi Üniversite Öğrencilerinde Ġnternet
Bağımlılığının Görülme Sıklığı ve YetiĢkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite
Bozukluğu ile ĠliĢkisi” baĢlıklı tez çalıĢması 29/05/2012 tarihinde yapılan tez
savunma sınavı sonrası yapılan değerlendirme sonucu jürimiz tarafından
Psikiyatri Anabilim Dalı’nda TIPTA UZMANLIK TEZĠ olarak kabul
edilmiĢtir.
III
TEġEKKÜR
Beni yetiştirmek için gereken her türlü fedakârlığa katlanan ve destekleri ile
her zaman yanımda olan anne ve babama,
Anlayışı, sabrı ve sonsuz sevgisiyle her zaman yanımda olan canım eşim, hayat
arkadaşım Zahide Alaçam‟a,
IV
ĠÇĠNDEKĠLER
Sayfa No
V
Diğer psikiyatrik bozukluklar………………………………….…………… 20
Ġnternet Bağımlılığının Etkileri…………………………………………… 21
Tedavi……………………………………………………………………… 23
Farmakoterapi……………………………………………………….…….. 23
Psikoterapi……………………………………………….………………… 24
ERĠġKĠN DĠKKAT EKSĠKLĠĞĠ HĠPERAKTĠVĠTE BOZUKLUĞU..... 26
Tarihçe……………………………………………………………………... 26
Epidemiyoloji…………………………………………………………….… 27
Etiyoloji………………………………………………………………….…. 28
Genetik Etkenler……………………………………………………………. 28
Nörokimyasal Etkenler………………………………………………..…… 29
Psikososyal ve Çevresel Etkenler ………………………………………….. 30
Nörofizyoloji ve Beyin Görüntüleme Çalışmaları…………………………. 30
Tanı Kriterleri……………………………………………………………… 31
Klinik Bulgular……………………………………………………………. 33
EĢlik Eden Bozukluklar…………………………………………………… 34
Ayırıcı Tanı………………………………………………………………… 35
Tedavi……………………………………………………………………….. 35
GEREÇ VE YÖNTEM ……………………………………………………… 36
ÖRNEKLEM ………………………………………………………….……. 36
VERĠ TOPLAMA ARAÇLARI……………………………………………. 37
Sosyodemografik veri formu…………………………………………… 37
Ġnternet Bağımlılığı Ölçeği……………………………………………… 37
EriĢkin DEHB Tanı ve Değerlendirme Envanteri……………………… 38
CAGE Testi…………………………………………………………...… 38
ĠSTATĠSTĠKSEL DEĞERLENDĠRME………………………………… 39
BULGULAR ………………….……………………………………………… 40
TARTIġMA …..……………………………………………………………… 65
SONUÇLAR ……………………………………………….………………… 85
KAYNAKLAR ………………………………………….…………………… 89
EKLER
VI
SĠMGELER VE KISALTMALAR
VII
ġEKĠLLER DĠZĠNĠ
Sayfa No
VIII
TABLOLAR DĠZĠNĠ
Sayfa No
IX
Tablo22 Gruplar arasında ailelerinin gelir düzeylerinin karşılaştırılması 52
X
Tablo40 Öğrenciler arasında DEHB görülme sıklığı 58
XI
ÖZET
Denizli bölgesi üniversite öğrencilerinde internet bağımlılığının görülme sıklığı
ve yetiĢkin dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ile iliĢkisi
Dr. Hüseyin ALAÇAM
XII
SUMMARY
2096 students who are attending to Pamukkale Universty were included in the study.
Students were asked to complete the sociodemographic data form, internet addiction
scale (İAS), ADHD diagnosis and evaluation inventory (Turgay 1995) and CAGE
test as data collection tools.
In our study group internet addiction rate is %0.6 and risky internet use rate is %8.
Internet addiction are more commonly observed in boys than girls. Student who have
internet addiction and risky internet use are significantly more likely to use cigarettes
and alcohol. It is determined to have ADHD in %61.5 of internet addicition group
and in %31.9 of risky internet use group. ADHD incidence is found significantly
higher in internet addiction group and risky internet use group. Average weekly
internet usage time and İAS scores are found significantly higher in the ADHD
diagnosed group than group without ADHD. Also a positive significant relationship
between the İAS scores and attention deficit scores, hyperactivity/ impulsivity scores
and ADD/ADHD- related features is found.
According to the findings of our study, problematic internet use (%8.6) is a common
issue among university students. Also it is found that the symptoms of ADHD,
smoking and alcohol use are highly associated with risky internet use and internet
addiction.
XIII
GĠRĠġ
Gelişen dünyada internetin temel ortaya çıkış amacı iletişimi artırmak ve bilgi
paylaşımını kolaylaştırarak, araştırmacıların olanaklarını artırmaktı. Ancak internetin
tahmin edilenden de hızlı yaygınlaşması patolojik aşırı kullanıma bağlı sorunları da
ortaya çıkartmaya başlamıştır. İnternetin kontrolsüzce ve kişiye zarar verecek şekilde
kullanımı internetin patolojik kullanımı olarak ifade edilmektedir ve psikiyatri
literatüründe tartışmaya girmiş bir konudur. Patolojik aşırı kullanım ve bunun
sonucunda meydana gelen sosyal yaşamdan çekilme, kişiler arası iletişimde bozulma,
zarar gören evlilikler, akademik başarı oranlarında düşme, kişisel gelişimde sorunlar,
finansal sorunlar, uykusuzluk ve yorgunluk gibi yakınmalar ve uzun süreli bilgisayar
başında hareketsiz kalmaya bağlı oluşan fiziksel sorunlar internet kullanımının
olumsuz yönleri olarak sayılabilmektedir (1,2).
DSM-IV ve ICD-10'da bilgisayar ya da internetin problemli kullanımı ile ilgili
özel bir tanımlama henüz yoktur (3). Mevcut tanı sistemlerine göre „Başka Türlü
Adlandırılamayan Dürtü Kontrol Bozukluğu‟ tanısı altında değerlendirilmektedir (4).
Ancak DSM-V‟te yer alıp almaması gerektiğine dair tartışmalar da halen devam
etmektedir (5).
İnternet bağımlılığının özellikle uzak doğuda ve diğer ülkelerde üniversite
öğrencileri için yeni ve ciddi bir ruh sağlığı sorunu olduğu bildirilmektedir (6). Son
yıllarda ülkemizde de bu konu ile ilgili çalışmalar yapılmakla birlikte, internet
bağımlılığının yaygınlığı konusunda yeterince bilgi bulunmamaktadır.
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite bozukluğu (DEHB), çocukluğun erken
dönemlerinde başlayan, temel belirtileri erişkin dönemde de devam eden kronik ve
gelişimsel bir psikiyatrik bozukluktur. Temel belirtileri dikkat dağınıklığı, dürtüsellik
ve aşırı hareketlilik olan DEHB, erişkin dönemde de kişilerin psikolojik ve sosyal
alanlar ile eğitim/meslek alanlarında sorunlar yaşamasına sebep olmaktadır (7).
Çocukluk döneminde tanısı konulan DEHB olgularının %50-70‟inin genç erişkinliğe
kadar devam ettiği gösterilmiştir (8).
Yapılan araştırmalar sonucunda DEHB‟si olan kişilerin ödüle karşı olan
hassasiyetinde artış görüldüğü (9) ayrıca gecikmiş ödül hoşnutsuzluğu ve acil ödül
tercihinin DEHB‟nin bir endofenotipi olduğu (10) ve DEHB‟li kişilerin engellenme
performansında bozukluk ile ilişkili anormal beyin aktivitesine sahip oldukları
1
gösterilmiştir (11). Yüksek DEHB semptomları olan kişiler engellenme eşiğinin
düşük olması nedeniyle internete girdikten sonra internet kullanımını kontrol etmede
güçlükler yaşayabilir. Tüm bu nedenlere bağlı olarak internetin tasarladığından daha
uzun süre kullanımı, büyük bir zaman kaybı, yapması gereken diğer sorumluluklarını
yerine getirememe ve bağımlılık oluşmaktadır. Bu durum nedeniyle DEHB tanısı
internet bağımlılığı açısından bir risk faktörü olarak kabul edilmektedir (11).
Yapılan sınırlı sayıda çalışmada erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite
Bozukluğu ile İnternet bağımlılığı arasında anlamlı bir ilişki olduğu gösterilmiştir
(12,13-14). Ancak internet bağımlılığının başlı başına bir hastalık mı, yoksa diğer
psikiyatrik bozuklukların ortaya çıkardığı bir belirti mi olduğu da hala tartışılan bir
konudur ve henüz kesin olarak açıklığa kavuşturulmamıştır.
İnternet bağımlılığının son dönemlerde ortaya çıkan yeni tanımlanmış bir sorun
olması nedeniyle bu alanda çalışan klinisyenler tarafından yeterince bilinmemekte ve
sıklıkla gözden kaçabilmektedir. Özellikle gençler arasında gün geçtikçe artan sayıda
olgularla karşılaşmamız nedeniyle internet bağımlılığını daha iyi tanımak ve
yaygınlığını belirlemek bu anlamda önemlidir.
Bu çalışmada internet bağımlılığı için risk altında olan üniversite
öğrencilerinde internet bağımlılığının yaygınlığının saptanması, internet kullanım
özellikleri, ilişkili sosyodemografik değişkenlerin araştırılması ve internet bağımlılığı
ile DEHB arasındaki ilişkinin ortaya konulması amaçlanmıştır.
Bu çalışmanın verilerinin klinisyenlerin internet bağımlılığı ve internet
bağımlılığına eşlik eden psikiyatrik bozukluklara ilgi çekebilmesine, kapsamlı tedavi
stratejileri geliştirilebilmesine katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
2
GENEL BĠLGĠLER
ĠNTERNET BAĞIMLILIĞI
Ġnternetin Tanımı ve Tarihçesi
İnternet, iki veya daha çok sayıda bilgisayarın birbiriyle bağlantısı anlamına
gelen bilgisayar ağlarının aralarında tekrar bağlantı kurmalarıyla oluşan, dünya
çapında yaygın bilgisayar ağlarına dayalı bir iletişim sistemidir (15). Dünya
üzerindeki bilgisayarların birbirleriyle iletişimine belirli elektronik dil ve kurallar
çerçevesinde imkân veren internet aynı zamanda “çok yönlü” bir kitle iletişim
aracıdır (16). Bir başka deyişle internet, dünyanın farklı coğrafi mekânlarında
bilgisayarların birbirlerine bağlanarak oluşturdukları ve milyonlarca kullanıcının aynı
anda veya farklı zamanlarda kullandığı bir iletişim ağı veya ağlar ağı olarak
tanımlanmaktadır (17).
İnternet kullanımının temelleri, ABD ile Sovyetler Birliği arasında yaşanan
soğuk savaş döneminde atılmıştır. Bu dönemde olası bir nükleer savaşta askeri
iletişim kurmak ve ana bilgisayardaki bilgileri diğer bilgisayarlara aktarmak
amacıyla internet gündeme gelmiştir. Bu konuda, ABD Savunma Bakanlığı‟nın bir
kuruluşu olan ARPA (Advanced Research Projects Agency)‟nın desteği ile
çalışmalara başlanmış ve 1969 yılında dört ayrı şehirdeki bilgisayar arasında bilgi
transferi gerçekleştirilerek sistemin ilk adımı atılmıştır. Ardından ARPANET adı
verilen askeri bilgisayar ağı kurulmuştur (18). 1970‟de MIT, Harvard, BBN ve SDC
şirketleri de bu ağa eklenmiştir. 1971‟de Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi
(NASA) gibi birçok kuruluş bu ağ kapsamına girmiş ve liste her geçen gün
büyümeye devam etmiştir. 1972 yılında terminal sayısı 23‟e ulaşmış ve elektronik
posta kavramı ortaya çıkmıştır. 1976‟da radyo ve uydu bağlantıları sayesinde ABD
ve Amerika kıtası bu ağ üzerinde birleştirilmiştir. 1979‟da ilk bilgisayar haber
grupları ortaya çıkmış ve IBM şirketi, internetin babası sayılan BITNET sistemini
oluşturmuştur. 1980‟lerde soğuk savaşın etkisinin azalmaya başlamasıyla akademik
ve ticari çevreler bu bilgisayar sistemine ilgi göstermeye başlamıştır (19).
İnternet ilk ortaya çıktığı dönemlerde sadece bilgisayar uzmanları, mühendisler
ve bilim adamları tarafından kullanılmaktaydı ve kullanımı kolay değildi. İlk
zamanlarda kişisel, ev ya da ofis bilgisayarları yoktu ve ayrıca internetin
kullanılabilmesi için karmaşık bir sistemin öğrenilmesi gerekmekteydi. Bu
3
dönemlerde sistem, sadece elektronik posta amacıyla kullanılıyordu. Daha sonraları
1991‟de Tim Barnes Lee, world wide web‟i (www) icat etti. Bu sistem “hypertext”
denen daha görsel bir temele dayanıyordu ve araştırmaların, bilgilerin paylaşılmasını
kolaylaştırmak amacını taşıyordu. www‟in ortaya çıkması aynı zamanda ticari
çevreleri de harekete geçirmiştir. Bu tarihte kullanıcı sayısı 617.000‟e ulaşmış ve
bilgisayar ağı bugünkü “internet” adını almıştır. 1990‟larda internet kullanıcı sayısı
ve fiziksel yapısı katlanarak artmıştır. Ticari kurumlar, üniversiteler, organizasyonlar
ve devlet kurumları bu gelişime ayak uydurmuşlardır. Bağlantı noktalarına isim
verilmeye başlanmış ve bu kurumlar kendi adlarına internet siteleri açmaya
başlamışlardır (19).
4
hızlı olduğu ve yaygınlaşma sürecinin halen hızlı bir şekilde devam ettiği
görülmektedir.
Ülkemizde 2011 yılı Nisan ayı içerisinde gerçekleştirilen Hanehalkı Bilişim
Teknolojileri Kullanım Araştırması sonuçlarına göre hanelerin % 42.9‟u internet
erişimine sahiptir. Araştırma sonuçlarına göre sırasıyla bilgisayar ve İnternet
kullanım oranları 16-74 yaş grubundaki erkeklerde %56,1 ve %54,9 iken, kadınlarda
%36,9 ve %35,3‟tür. İnternet kullanan bireylerin %89,5‟i interneti düzenli olarak
kullanmaktadır. 2011 yılı ilk üç ayında (Ocak-Mart 2011) internet kullanan bireylerin
interneti en fazla kullandığı yer %67,6 ev olup, bunu %33 ile işyeri, %18,7 ile
internet kafe, %16,8 ile arkadaş, akraba vb. evleri, %7,2 ile eğitim alınan yerler,
%3,2 ile kablosuz bağlantının yapılabildiği yerler takip etmektedir (21).
5
“internet bağımlılığı (internet dependency)” (25), “kompulsif internet kullanımı
(compulsive internet use)” (26), “patolojik internet kullanımı (pathological internet
use)” (27) ve “kompulsif bilgisayar kullanımı (compulsive computer use)” (28),
“internet abuse (internet istismarı)” (29), “cyberaddiction (siber bağımlılık)” (30)
sıralanabilir. İnsanların bilgisayarla ilişkili aşırı faaliyetlerine hem çevrim-içi hem de
çevrim-dışı şekilde devam edebildikleri için, “kompulsif bilgisayar kullanımı” veya
“patolojik bilgisayar kullanımı” terimlerin kullanılmasının klinik açıdan daha anlamlı
olacağını ileri sürenler de olmuştur (31).
Çalışmalarda yukarıdaki tanımlamaların hangisinin kullanılacağına dair bir
uzlaşı yoktur. Genellikle internet bağımlılığı kavramı kullanılmakla birlikte, burada
bahsedilirken de bu terimler birbirleri yerine kullanılabilmektedir. Kullanılan terim
ne olursa olsun, internetin bu şekilde kullanılması şeklindeki davranış örüntüsü,
insan-makine etkileşimi ile ilişkili, kimyasal olmayan, davranışsal bağımlılık
kategorisinde değerlendirilmiştir (32). Bu çalışmada da ilk kez Goldberg (1996)
tarafından ortaya atılan internet bağımlılığı kavramı kullanılacaktır.
Bağımlılık denildiği zaman genellikle ilk olarak akla alkol ve madde
kullanımına bağlı bağımlılıklar gelmektedir. Fakat davranışsal bağımlılıkların da var
olduğu unutulmamalıdır. Davranış bağımlılığı olarak kumar, seks, alışveriş ve
teknolojik bağımlılıklar örnek verilebilir (33). Hem madde bağımlılığında hem de
yeme, seks, internet gibi davranış bağımlılıklarında davranış ya da eylemi kontrol
edememe ve olumsuz sonuçlarına rağmen davranışı sürekli devam ettirme bağımlılık
kavramı için ortak özelliklerdir (34). Davranış bağımlılıkları teknolojik bağımlılıkları
da kapsamaktadır. Davranışsal bağımlılıkları kapsamında incelenen teknolojik
bağımlılıklar içerisinde medya bağımlılığı, televizyon bağımlılığı, cep telefonu
bağımlılığı, bilgisayar ve internet bağımlılığı gibi bağımlılıklar yer almaktadır (35).
İnternet bağımlılığı genel olarak teknolojik bağımlılıklar başlığı altında ele
alınmaktadır (36).
Teknolojik bağımlılıklar televizyon izleme gibi pasif bir bağımlılık şeklinde
olabileceği gibi, bilgisayar oyunları oynama, internette sohbet etme (chat) gibi aktif
bir bağımlılık şeklinde de olabilir ve genellikle ilgili davranışın bağımlılık oluşturucu
uyarıcı ve pekiştirici özellikleri bulunmaktadır (37). Davranışsal bağımlılıklar da
alkol-madde bağımlılıklarında olduğu gibi bağımlılığın ana bileşenleri olan fiziksel
6
ve psikolojik bağımlılığın zihinsel meşguliyet, duygudurum değişkenliği, tolerans,
yoksunluk, kişilerarası çatışma ve tekrarlama özelliklerini gösterirler (38). Bu altı
ölçüte uyan davranış “bağımlılık” olarak tanımlanmaktadır.
Ancak Griffiths (39) aşırı internet kullanıcılarının aslında internet bağımlısı
olmadıklarını fakat interneti başka bağımlılıklarının tatmini için ideal bir ortam
olarak kullandıklarını ifade etmektedir. Dolayısıyla, gerçekten internete bağımlı
olanlarla internet üzerinden başka bağımlılıklarını tatmin edenlerin ayrımının önemli
olduğunu belirtmektedir.
Sonuç olarak internet bağımlılığı, internetle ilgili aşırı zihinsel meşguliyetin
olması, internet dışında geçirilen vaktin değersiz bulunması, doyum sağlamak için
gittikçe artan miktarda internet kullanımı, internette planladığından daha fazla
kalmak, yoksunluğunda sinirlilik, gerginlik hissetmek ve aşırı internet kullanımının
iş, sosyal ve aile hayatında olumsuz etkilere neden olabilmesi şeklinde
tanımlanmaktadır (33,40). İnternet bağımlılığında herhangi bir bağımlılık
sendromunda görülen yoksunluk semptomları (sinirlilik, ajitasyon, agresyon), artmış
tolerans, kendine hakim olamama (aşırı kullanım), negatif pekiştirme (yalan
söyleme, sosyal izolasyon) bulgularının hemen hepsi görülebilmektedir (36).
Tanı Kriterleri
Araştırmacılar ve klinisyenler internet bağımlılığının tanı ölçütleri hakkında
henüz ortak bir karara varamamışlardır. Konuyla ilgili farklı yaklaşımlar dikkat
çekmektedir.
Goldberg‟e göre:
On iki aylık bir dönem içinde herhangi bir zaman ortaya çıkan aşağıdakilerin
üçü veya daha fazlasıyla kendini gösteren, klinik olarak belirgin bir bozulmaya ya da
sıkıntıya yol açan uygunsuz internet kullanımı.
1. Aşağıdakilerden biriyle tanımlanan tolerans gelişimi.
7
a. İstenen keyfin alınabilmesi için belirgin olarak artmış internet kullanım süresi
b. Sürekli olarak aynı sürelerde internet kullanımı ile alınan keyifte azalma olması
2. Aşağıda tanımlanan şekilde yoksunluk gelişmesi.
Ağır ve uzun sureli internet kullanımı sonunda aşağıdakilerden en az 2 tanesinin
günler içinde ortaya çıkması (1 ay içinde ortaya çıkabilir) ve kişilerin bunlardan
dolayı iş, sosyal ve önemli işlevsel alanlarda sıkıntı yaşaması.
a. Psikomotor ajitasyon
b. Bunaltı
c. İnternette neler olduğu hakkında takıntılı düşünceler
d. İnternet hakkında fanteziler ve hayal kurma
e. İsteyerek ya da istemeyerek tuşlara basma hareketi yapma
f. Bu sıkıntılı durumlardan kurtulmak için internete veya benzeri servislere bağlanma
3. İnternet kullanımı genellikle planlandığından daha uzun süreler alır
4. İnternet kullanımını bırakmak veya denetim altına almak için sürekli bir
istek veya boşa çıkan çabalar vardır.
5. İnternet ile ilgili eylemlere çok uzun süreler ayrılır. (kitap almak, yeni web
tarayıcıları ve programları denemek, dosyaları düzenlemek vb.)
6. İnternet kullanımı nedeniyle önemli toplumsal mesleki etkinlikler veya boş
zamanları değerlendirme etkinlikleri bırakılır veya azaltılır.
7. İnternet kullanımı, yol açtığı sorunlara (uykusuzluk, evlilik problemleri, işe
ve randevulara geç kalma vb.) rağmen aşırı olarak devam eder.
8
Young‟un İnternet Bağımlılığı için Önerdiği Tanı Ölçütleri (36);
1. İnternet ile ilgili aşırı zihinsel uğraş (sürekli olarak interneti düşünme, internette
yapılan aktivitelerin hayalini kurma, internette yapılması planlanan bir sonraki
etkinliği düşünme, vb)
2. İstenilen keyfi almak için giderek daha fazla oranda internet kullanma ihtiyacı
duyma
3. İnternet kullanımını kontrol etme, azaltma ya da tamamen bırakmaya yönelik
başarısız girişimlerin olması
4. İnternet kullanımının azaltılması ya da tamamen kesilmesi durumunda
huzursuzluk, çökkünlük ya da kızgınlık hissedilmesi
5. Başlangıçta planlanandan daha uzun süre internette kalma
6. Aşırı internet kullanımı nedeniyle aile, okul, iş ve arkadaş çevresiyle sorunlar
yaşama, eğitim veya kariyer ile ilgili bir fırsatı tehlikeye atma ya da kaybetme
7. Başkalarına (aile, arkadaşlar, terapist, vb) internette kalma süresi ile ilgili yalan
söyleme
8. İnterneti problemlerden kaçmak veya olumsuz duygulardan (örn: çaresizlik,
suçluluk, çökkünlük, kaygı) uzaklaşmak için kullanma
9
3- Tolerans: İstenen etkiyi sağlamak için belirgin olarak artmış miktarlarda internet
kullanma gereksinimi.
4- Yoksunluk: Aşağıdakilerden herhangi birinin varlığı
a. İnternet aktivitelerinden uzak kalmayı takip eden günlerde disforik duygudurum,
anksiyete, irritabilite ve sıkılma hissi.
b. Yoksunluk semptomlarından kurtulmak ya da kaçınmak için internet kullanımı.
5- İnterneti çoğu kez tasarlandığından daha uzun süre kullanma.
6- İnternet kullanımını bırakmak ya da denetim altına almak için sürekli bir istek ya
da boşa çıkan çabalar olması.
7- İnternet aktiviteleri ile ilgili aşırı zaman harcama.
8- İnternete ulaşmak için gerekli aktiviteler üzerine aşırı zaman harcama.
9- İnternet kullanımının neden olduğu ya da alevlendirmiş olabileceği, sürekli olarak
var olan ya da yineleyici bir biçimde ortaya çıkan fiziksel ya da psikolojik bir
sorunun olduğu bilinmesine karşın internet kullanımının sürdürülmesi.
B) İşlevsel bozukluk: Aşağıdaki semptomların en az biri bulunmalı.
1- Okul ve evdeki temel sorumlulukları yerine getirmeyi etkileyecek şekilde
tekrarlayan internet kullanımı.
2- Sosyal iletişimin bozulması
3- İnternet kullanımı nedeniyle okul kurallarına veya yasalara karşı gelme.
C) İnternet bağımlılık davranışı, psikotik bozukluk veya bipolar bozukluk ile
açıklanamaz.
DSM-IV ve ICD-10'da bilgisayar ya da internetin problemli kullanımı ile ilgili
özel bir tanımlama henüz yoktur (3) ve mevcut tanı sistemlerine göre „Başka Türlü
Adlandırılamayan Dürtü Kontrol Bozukluğu‟ tanısı altında değerlendirilmektedir (4).
Ancak son yıllarda internet kullanma alışkanlıklarının bir bağımlılıktan söz
edilebilecek boyuta ulaştığına dair yayınlar ve vaka bildirimleri hızla artmaktadır. Bu
nedenle bu bozukluğun belirleyici özelliklerini tanımlayacak ve araştırmalarda
kolaylık ve bütünlük sağlayacak tanı kriterlerine ihtiyaç duyulmaktadır (3).
Etiyoloji
İnternet bağımlılığı günümüzde yaygın görülen bir problem olarak kabul
edilmesine rağmen bu sorunun etyolojisi henüz tam olarak aydınlanmış bir konu
10
değildir (46). İnternet bağımlılığının etiyolojisinde birçok psikiyatrik hastalıkta
olduğu gibi multifaktöriyel etkenlerin rol oynadığı düşünülmektedir. Etiyoloji
konusunda bir takım teoriler öne sürülmüştür.
11
etmiştir. Örneğin patolojik kumar oynama tanısı olan bir kişi internet üzerinden
kumar oynayabileceğini keşfedebilir ve sanal kumar bağımlılığı geliştirebilir. Genel
internet bağımlılığında ise kişi internette amaçsızca fazla vakit geçirmektedir. Genel
internet bağımlılığında sosyal izolasyon daha ön plandadır (49).
Nörobiyolojik teori
Bazı yazarlar internet ve video oyunlarının aşırı kullanımının ödüllendirici bir
davranış olarak algılanabileceği, dolayısıyla öğrenme mekanizmaları aracılığıyla bazı
negatif emosyonlarla (korku, huzursuzluk ve hayal kırıklığı) mücadele etmeye
yarayan yetersiz bir strateji olarak kullanıldığını iddia etmişlerdir (51).
Kandel hazzın nöral mekanizmalarının yeteri kadar iyi bilinmediğini ancak
bunların olasılıkla beyindeki ödül ve öğrenilmiş davranışın pekiştirilmesi
mekanizmalarıyla ilişkili olduğunu belirtmiştir (52). Ventral tegmental alandan
mezolimbik ve mezokortikal alanlara uzanan dopaminerjik nöronların birçok
psikoaktif madde tarafından aktive edilebiliyor olması dopaminerjik nöronlarının
ödül-bağımlılık sistemlerindeki rolünü güçlendirmektedir. Bu nedenle dopamine haz
molekülü ya da antistres molekülü de denilmektedir. Dopamin sinaptik aralığa
12
salındığında birçok dopaminerjik reseptörü (D1, D5) stimüle ederek stres hissinin
azalmasına ve kişinin kendini daha iyi hissetmesine neden olabilmektedir.
Bazı kişilerde genetik varyant dolayısıyla beyin ödül sistemlerinde
disfonksiyon olabilir ve hipodopaminerjik durum ortaya çıkar. Hipodopaminerjik
aktivite ise bağımlılığa yatkınlık oluşturmada önemli bir faktördür. Yukarıda
bahsettiğimiz gibi birçok psikoaktif maddenin yanı sıra hazzın subjektifliği göz
önüne alındığında birçok madde ya da davranışın ventral-tegmental alandan dopamin
salınımını artırabileceği düşünülebilir (53).
DAD2 reseptörü A1 aleline sahip bireylerde D2 reseptör yoğunluğunun
azalmasının tüm madde bağımlılıklarına ve patolojik kumar, seks bağımlılığı,
antisosyal davranış örüntülerine neden olabileceği iddia edilmiştir (54). Patolojik
kumar ve madde bağımlılıklarının nörobiyolojik olarak ortak etyopatogenezlere
sahip olmaları kompulsif alışveriş, aşırı internet kullanımı-bağımlılığı ve kompulsif
seksüel davranışlarında aynı davranışsal bağımlılık mekanizmalarını kullanıyor
olabileceğini düşündürtmektedir (55, 56).
Görüntüleme çalışmalarında internette aşırı oyun oynayan kişilerde normal
kişilere göre sağ orta orbitofrontal girus, sol kaudat nükleus ve sağ insulada artmış
glukoz metabolizması, her iki postsantral girus, sol presantral girus, sol presantral
girus ve bilateral oksipital giruslarda azalmış glukoz metabolizması tespit edilmistir.
Sonuç olarak internet aşırı kullanımının orbitofrontal korteks, striatum ve duyusal
alanlardaki anormal nörobiyolojik mekanizmalarla açıklanabileceğini ifade
edilmiştir. Bu sonuçlar internet bağımlılığının diğer dürtü denetim bozuklukları ve
madde/madde olmayan bağımlılıklarla benzer nöronal mekanizmaları paylaştıklarını
göstermektedir (57).
İnternet bağımlığı olan ergenlerde gri cevher anormalliğini araştıran bir
çalışmada ise internet bağımlılarının normal kontrol grubuna göre sol anteriyor
singulat korteks, sol posteriyor singulat korteks, sol insula ve sol lingual girusda gri
cevher hacminde azalma görülmüştür (58).
Yapılmış bir diğer çalışmada ise aşırı internet kullanımının serotonin taşıyıcı
geni olan „5HTTLPR‟ polimorfizmiyle ilişkili olduğu saptanmıştır. Bu çalışma
internet bağımlılığında genetiğin rolünü gösterme açısından önemli bir çalışmadır
(59).
13
Kültürel Mekanizmalar Teorisi
İnternet bağımlığının internetin kullanıldığı her yerde olabileceği gerçeği göz
önünde bulundurularak önerilmiş bir teoridir. İnternet bağımlılığı internete erişim
kapasitelerinin kısıtlı olduğu az gelişmiş ülkelerde çok az görüldüğü, bunun tam tersi
olarak internet kullanım oranının fazla olduğu bilinen ABD, Güney Kore ve Çin gibi
yerlerde tahmin edileceği gibi daha yüksek oranda görülmektedir (60).
14
Yaşam doyumu bir bireyin kendi belirlediği kriterlere uygun bir biçimde
bireyin tüm yaşamını olumlu değerlendirmesi olarak tanımlanmaktadır (71). Yaşam
doyumu ve internet bağımlılığı arasındaki ilişki sınırlı sayıda araştırmaya konu
olmuştur (72, 73,74). Bu araştırmalar internet bağımlılığı ve yaşam doyumu arasında
ters yönde bir ilişkinin varlığına işaret etmektedir.
İnternet bağımlılığı veya problemli internet kullanımı ile algılanan sosyal
destek arasındaki ilişki de araştırmacılar tarafından ele alınmıştır (75,76).
Araştırmacılar problemli internet kullanımı ile algılanan sosyal destek arasında
olumsuz bir ilişki saptarken (76), algılanan sosyal destek ve sosyal destek düzeyi
düşük öğrencilerde internet bağımlılığı görülme oranının yüksek olduğunu ve düşük
sosyal desteğin internet bağımlılığı için risk faktörleri arasında yer aldığını ortaya
koymuşlardır (75).
Evlilik problemleri, işyeri problemleri, duygusal destek azlığı veya herhangi
stresör bir faktör herhangi bir bağımlılık davranışına yol açabileceği gibi internet
bağımlılığına da yol açabilmektedir. Sorunu halletmektense bağımlılığa sığınıp
sorunları unutmak kişilere daha kolay gelmektedir (77). Çin‟de yapılan bir çalışma,
stresli yaşam olaylarıyla yetersiz baş etme stratejileri olan kişilerin interneti
rahatlama yolu olarak seçtiği ve bu kişilerin internet bağımlılığına daha yatkın
olduğunu göstermiştir. Ayrıca yine aynı çalışmada hayal kırıklığına intolerans ve
internet bağımlılığı arasında pozitif ilişki bulunmuştur (78).
İnternetteki interaktif işlevlerin bilgi arama gibi işlevlere göre daha fazla
bağımlılık oluşturduğu ifade edilmektedir (79). Çalışmalar interaktif işlevlerin
başlıca üç amaç için tercih edildiğini göstermektedir. Bunlardan birincisi sosyal
destektir. Kişi gerçek dünyada paylaşamayacağı düşüncelerini, kimliğini gizleyerek
sanal ortamda yargılanma korkusu yaşamadan rahatça ifade edebilir. Normal
hayatında ilişki problemleri yaşayan kişiler aradıkları sosyal ortamı internet yoluyla
bulurlar. Yapılan bir çalışmada da benlik saygısı düşük, kendini değersiz hisseden,
onaylanma ihtiyacı duyan kişilerin internetteki sosyal desteğe daha çok ihtiyaç
duyduğu sonucu çıkmıştır (43).
İnteraktif işlev tercih sebeplerinden bir diğeri cinsel doyum isteğidir. İnternet
insanların erotik fantezilerini gerçekleştirebilecekleri bir ortam sunabilmektedir. Bu
şekilde kişiler gerçek hayatta yadırganabilecek erotik fantazilerini veya yasadışı olan
15
cinsel dürtülerini özgürce doyurabilecekleri şekilde rahatça hareket edebilmektedirler
(80).
Gerçek hayatta sosyoekonomik seviye, yaş ve ırk kişiler arası ilişkilerde
önemli belirleyicilerdir ancak sanal ortamda kişinin istediğini olma hakkı vardır ve
herkes eşittir. Bu durum kişinin kendine güveninde artma sağlamakta ve kişinin
internet sayesinde kendisine ideal bir kimlik oluşturmasını sağlamaktadır. Sanal
kimliğiyle kendisini daha rahat hisseden kişi gerçek hayatın zorluklarına dönmekten
hoşlanmamakta daha çok internette kalmayı tercih etmektedir. Buna benzer sanal
pekiştireçler sonucunda ise kişi sanal kimliğiyle özdeşleşmekte ve gerçek hayata
adaptasyon sorunu yaşamaktadır (77).
Sonuç olarak internet, bağımlılara sosyal destek sağlayabilmekte,
yalnızlıklarını azaltabilmekte, sanal ideal kimlikleriyle özsaygılarını arttırabilmekte,
bunların sonucunda da kişilerin öfori yaşamasını sağlayabilmektedir (81).
Yaygınlık ve epidemiyoloji
İnternet bağımlılığı ile ilgili yapılan epidemiyolojik çalışmalarda, genel olarak
internet bağımlılığının toplumdaki yaygınlığı %6-14 olarak belirtilmektedir (19).
Ancak internet bağımlılığı ile ilgili yapılan çalışmalarda, bağımlılık oranı ile ilgili
çok farklı sonuçlar bildirilmekte ve bu durum, örneklem özelliklerine, kullanılan
ölçüm araçlarının özelliklerine ve internet bağımlılığı ile ilgili tanı ölçütlerinin net
olmamasına bağlanmaktadır (82,83).
ABD‟de 8 ila 85 yaş arasındaki 17251 kişinin çevrim-içi bir anketi
cevaplaması ile yapılan çalışmada, katılımcıların %5,7‟sinin internet bağımlılığı tanı
kriterlerini karşıladığı tespit edilmiştir (26). Yine benzer şeklilde Kore‟de yapılan,
çevrim-içi ve geniş katılımlı (13000 kişi) bir çalışmada ise, internet bağımlılığı
yaygınlığı %3.47 olarak bulunmuştur (63).
Farklı ülkelerden ve kıtalardan literatüre kazandırılan çalışmaların sonuçlarına
göre internet bağımlılığı dünya çapında bir sorundur (84) ve birçok ana psikiyatrik
bozuklukla karşılaştırıldığında, yaygınlığı oldukça fazladır.
Tablo 1‟de internet bağımlılığı yaygınlığı ile ilgili bazı çalışmaların verileri
özetlenmiştir.
16
Tablo -1 İnternet bağımlılığının yaygınlığı ile ilgili yapılan çalışmalar
Ülke Örneklem Yaygınlık ÇalıĢma
Çin 1618 lise öğrencisi %10.8 Lam ve ark. (2009) (85)
Tayvan 1162 ortaokul öğrencisi %10.8 Ko ve ark.(2009) (14)
Çin 3557 ilk yıl üniversite %6.44 Ni ve ark.(2009) (86)
öğrencisi
Tayvan 2453 üniversite öğrencisi %12.3 Yen ve ark.(2009) (87)
Güney Kore 903 lise öğrencisi %10.7 Park ve ark. (2008) (88)
Yunanistan 2200 ergen %8.2 Siomos ve ark (2008) (89)
Türkiye 300 lise öğrencisi MİB: %11.6 Canan ve ark. (2010) (94)
Türkiye 1315 lise öğrencisi İB: %1.2 Canbaz ve ark. (2009) (96)
MİB: %19.9
Kuzey Kıbrıs 686 lise öğrencisi %1.1 Bayraktar ve ark. (2008) (97)
17
Duygudurum bozuklukları
Depresyonun, patolojik internet kullanımının gelişiminde önemli bir etken
olduğu düşünülmektedir (43, 102). Bununla birlikte internet bağımlısı bireylerde
depresyon hali saptanmış ve depresyon ile internet bağımlılığı arasında güçlü bir
ilişkinin olduğu belirtilmiştir (43, 66, 67, 103, 104-105).
Depresyon internet bağımlılığı için hem bir neden hem bir sonuç olarak
düşünülebilir. Başka sosyolojik ya da psikolojik etkenler nedeniyle depresyon hali
gözlenen birey bu nedenle internete yönelip bağımlı olabileceği gibi, internet
bağımlısı olduktan sonra da bağımlılığından dolayı depresyon hali
gözlemlenebilmektedir. İnternet bağımlısı olan ergenler, interneti depresyon hallerini
hafiflettiği bir ortam olarak gördüklerini açıklamışlardır (106).
Yunanistan‟da, 129 ergenin katılımı ile gerçekleştirilen bir vaka-kontrol
çalışmasında, depresyonun internet bağımlılığını arttırma olasılığı bulunan
faktörlerden birisi olduğu belirtilmiş, araştırmacılar tarafından depresyonda sık
görülen düşük öz saygı, düşük motivasyon, reddedilme korkusu ve onay ihtiyacının
kişiyi, interneti sık kullanmaya itebileceği, internetin özellikle interaktif işlevlerinin
bu kişilerde bağımlılığa yol açabileceği belirtilmiştir (107). Diğer çalışmalarda ise
internet bağımlılarında sosyal izolasyona bağlı olarak depresyonun ortaya
çıkabileceği üzerinde durulmuştur (33).
İnternet bağımlılarında depresyon tanısının ve suisidal düşüncelerin daha fazla
olduğunu bildiren birçok çalışma vardır (66, 108). Kore‟de yapılan 15-16 yaşındaki
1573 lise öğrencisinde internet bağımlılığı ve depresyon ilişkisinin değerlendirildiği
bir çalışmada, internete bağımlı olan öğrencilerin depresyon ve suisidal düşünce
ölçekleri puanlarının, bağımlı olmayan ve muhtemel bağımlı olan öğrencilere göre
daha yüksek olduğu bulunmuştur (66).
Benzer yönetemler (yüzyüze, sistemik görüşme) kullanılan iki vaka serisinde
(98,109), erişkinlerde internet bağımlılığı ve psikiyatrik bozukluklar birlikteliği
değerlendirilmiştir. Çalışma sonunda her iki örneklemde de psikiyatrik bozukluk
(özellikle duygudurum bozuklukları) birlikteliğinin oldukça yaygın olduğu
saptanmıştır. Birinci araştırmada (109), olguların %70‟inin yaşam boyu bipolar
bozukluk tip I veya II tanısı varken, diğer çalışmada (98), major depresif bozukluk ve
distimi daha yaygın olarak bulunmuştur.
18
Anksiyete Bozuklukları
Kratze ve Hegerl tarafından yapılan bir çalışmada internet bağımlılığı olan 30
erişkinin 27‟sinde psikiyatrik bir bozukluk olduğu ve anksiyete bozukluklarının en
sık görülen eş tanı (%50) olduğu bildirilmiştir (110). Yapılan diğer bir çalışmada ise
obsesif kompulsif bozukluk tanısının internet bağımlılığına sıklıkla eşlik ettiği
bildirilmektedir (105).
Shapira ve arkadaşları (109) internet bağımlılığının obsesif-kompulsif
bozukluk (OKB) ve depresyonla ilişkili olduğunu ve seçici serotonin geri-alım
inhibitörlerine yanıt verdiğini iddia etmişlerdir. İnternet bağımlısı olan 20 kişiyle
yaptıkları çalışmalarında, olguların üçünün OKB için DSM-IV tanı kriterlerini
karşıladığını bulmuşlardır. Bu oran (%15), genel popülasyonda OKB görülme
oranının kat kat üstünde olmasına karşın, örneklem sayısının çok düşük olması bu
oranın gerçekçiliğine gölge düşürmektedir. Black ve arkadaşlarının (98) çalışması da
benzer bulgulara sahipti. Çalışma örneklemlerindeki iki kişinin (%10) yaşam boyu
OKB tanısı vardı ancak mevcut OKB‟si olan yoktu.
Kore‟de 328 lise öğrencisi (15-19 yaş) ile yapılan çalışmada da obsesif-
kompulsif bulguların aşırı internet kullanımı ile ilişkili olduğu bulunmuştur (99).
Yapılan arastırmalar yalnız olan kişilerin internet bağımlılığına daha yatkın
olduklarını göstermektedir (27, 111). Caplan ise yalnızlığın aslında sosyal
anksiyeteye bağlı olduğunu ve bağımlıların sanal ortamda bu yüzden daha rahat
olduklarını ifade etmiştir (112).
Tayvanda 2114 (1204 erkek, 910 kız) lise öğrencisinin katıldığı bir çalışmada
internet bağımlılığı olan ergenlerin daha yüksek sosyal fobiye sahip oldukları
saptanmıştır (113).
İtalya‟da yapılan bir çalışmada ise internet bağımlılığıyla en sık görülen eş
tanıların, genelleşmiş anksiyete bozukluğu (%15), sosyal fobi (%15), borderline
kişilik bozukluğu (%14), distimi (%7), obsesif kompulsif bozukluk (%7), çekingen
kişilik bozukluğu (%7), hipomani (%7) olduğu bildirilmiştir (13).
19
sonlandırma ve otokontrol güçlüklerini de beraberinde getirebilir. DEHB tanısının
internet bağımlılığı açısından bir risk faktörü olduğu belirtilmektedir (11). Yapılan
birçok çalışma internet bağımlılığı ile DEHB arasında ilişki olduğunu göstermektedir
(82, 114 ).
Tayvanda 2114 lise öğrencisinin değerlendirildiği bir çalışmada; internet
bağımlısı olan adölesanların daha yüksek DEHB semptomlarına sahip olduğu
saptanmıştır (113).
Güney Kore‟de 535 ilköğretim öğrencisinin değerlendirildiği bir çalışmada
internet bağımlısı olan öğrencilerin, ebeveyn ve öğretmen puanlamalarına göre
anlamlı olarak daha yüksek DEHB skoruna sahip oldukları gösterildi (114). Aynı
araştırmacıların yaptığı başka bir çalışmada, internet bağımlısı olduğu tespit edilen 6
çocukla yüzyüze görüşme yapılmış ve sadece birinde DEHB tespit edilmiştir (100).
Tavanda 2793 üniversite öğrencisinin katıldığı diğer bir çalışmada da yetişkin
DEHB ile internet bağımlılığı arasında pozitif bir ilişkili olduğu saptanmıştır (12).
20
olanların interneti daha patolojik düzeyde kullanmaya yatkın oldukları ifade
edilmektedir (116).
Yen ve arkadasları 3662 öğrenci üzerinde yaptıkları arastırmada internet
bağımlılığı ve hostilite arasında ilişki olduğunu bildirmişlerdir (82).
Black ve arkadaşları yaptıkları çalışmalarında internet bağımlılığı olan
kişilerde kişilik bozukluklarının, özellikle B kümesi kişilik bozukluğunun
(narsisistik, borderline ve antisosyal) oldukça yaygın olduğunu ifade etmişlerdir (98).
Yapılan diğer bir çalışmada da internet bağımlılığının şiddeti ile disosiyatif
semptomlar arasında ilişki saptanmıştır (13).
21
İnternet bağımlılığı tolerans, yoksunluk, ruhsal değişim gibi psikolojik
durumların artmasına neden olabildiği gibi internet bağımlılığının okulda başarısız
olma, dersi kaçırma, sınavlara girmeme, sınavlarda başarısız olma gibi eğitim
öğretim sürecinde de öğrenci üzerinde olumsuz etkileri bulunmaktadır (29, 123, 124,
125).
İnternet bağımlılığının sonuçlarının araştırıldığı bir çalışmada, öğrencilerin %
31‟i akademik başarılarında düşüş olduğunu belirtirken, % 21‟i ise internette
geçirdiklerini zaman nedeniyle derslerini kaçırdıklarını kabul etmişlerdir (126).
İnternet bağımlılığının neden olduğu fiziksel bozukluklar genellikle hafif-orta
düzeydedir. Tipik bir internet bağımlısı haftada 40-80 saat arasında bilgisayar
başında kalmakta ve tek seferde hiç aralıksız 20 saate kadar bilgisayar başından
kalkmayabilmektedir. Uyku döngüsü bozulan hasta uyarıcı madde kullanmaya aşırı
kahve ve kolalı içecekler tüketmeye başlayabilir, fiziki aktivitenin giderek
azalmasına bağlı obesite, karpal tünel sendromu, sırt ağrısı, postür bozuklukları ve
gözle ilgili sorunlar gelişebilir (127,128). ABD„de yapılan bir çalışmada 152
ortaokul öğrencisinde bilgisayar kullanımına bağlı kas ve iskelet ağrıları araştırılmış
ve anlamlı oranda yüksek bulunmuştur (129).
Yapılan diğer bir çalışmada katılımcıların %40‟ı, uygun olmayan internet
kullanımı yüzünden geceleri 4 saatten az uyuduğunu bildirilmiştir. Katılımcıların
%80‟inin zamanı ayarlama güçlüğü, öğün atlama ve uykuda azalma gibi bir
yakınması bulunmaktaydı. Bu bulgulara göre, internet kullanıcıları arasında fiziksel
problemler oldukça yaygın olarak görülmektedir (130).
Aşırı internet kullanımının neden olduğu psikolojik sorunlar arasında
depresyon, yalnızlık ve sosyal izolasyon sayılabilir (52, 53). Problemli internet
kullanımı olan bireylerde, akademik başarısızlık, iş kaybı ve parasal güçlükler gibi
birçok olumsuz sosyal etki bildirilmektedir (109).
İnternet bağımlıları üzerinde yapılan bir çalışmada, vakaların çoğunluğunun
(%95) ailevi problemler ve boşanma gibi sosyal bir sorunu olduğu, fakat bunların
sadece %60‟ı kişisel problemleri olduğunu kabul etmiştir. Hastaların önemli bir
kısmının (%40), üniversite eğitiminde başarısızlık veya iş kaybı gibi bir sorunu
bulunmaktaydı. Yine olguların %40‟ının aşırı internet kullanımından kaynaklanan,
aşırı borçlanma gibi bir parasal problemi vardı. (43, 62,109).
22
İnternet bağımlılığında görülen tüm bu olumsuz sonuçlara rağmen yapılan bir
çalışmada internet bağımlılığı olan kişilerin %54‟ü internete girme vakitlerinin
azalmasını istememişler ve internetsiz hayatlarının boş olduğunu ifade etmişlerdir.
%46‟sı ise internet kullanma sürelerini kısaltmaya çalışmış fakat başarılı
olamamışlardır (34).
Tedavi
İnternet bağımlılarının önemli bir kısmında komorbid olarak bulunan
psikiyatrik hastalıklar bazen hastalığın gidişatını kötüleştirdikleri gibi kısmen veya
tamamen internet bağımlılığının nedeni de olabilir. Bu nedenle altta yatan böyle bir
psikiyatrik rahatsızlık varsa öncelikle bunun tedavi edilmesi gerekmektedir. Temel
prensipler genel bağımlılık tedavisinden çok farklı olmamakla beraber, görülme
yaşının kısmen daha düşük olması ve çocuk ve ergenleri özellikle akademik
dönemlerinde etkilemesi açısından tedavinin hızlı ve etkin şekilde yürütülmesi ve bu
konuda aile ile sıkı işbirliğinin yapılması şarttır (53). İnternet bağımlılığı görece yeni
bir konu olmasına rağmen, bu konuda hem farmakolojik hem de psikoterapötik
tedaviler konusunda birtakım öneriler bulunmaktadır.
23
İnternet bağımlılığı olan 19 erişkinin değerlendirildiği plasebo kontrollü bir
çalışmada, 19 hafta sonunda essitalopram ile haftalık internet kullanma süresinde
anlamlı bir düşüş olduğu, ancak essitalopramın plasebodan daha etkili olmadığı tespit
edildi (133).
Sanal seks bağımlılığında naltrekson tedavisini araştıran bir çalışmada sanal
seks bağımlılığı olan bir kişide naltreksonla ciddi bir düzelme görülmüştür (134).
İnternet bağımlılığının psikofarmakolojik tedavisi ile ilgili bilgiler henüz çok
azdır ve geniş kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır.
24
9. İnternet tatilleri verilmesi
10. Otomatik düşüncelerin ele alınması
11. Gevşeme egzersizleri
12. İnternete bağlanma sırasında hissedilenlerin not edilmesi
13. Yeni sosyal becerilerin kazandırılması
Young ise, internet bağımlılığının bilişsel-davranışçı tedavisinde internete
girmeyi yasaklamanın pek uygun bir çözüm yolu olmadığını çünkü internet
kullanımının faydalı işler için mutlak bir ihtiyaç olduğunu ve günlük hayatımızın
vazgeçilmez bir parçası haline geldiğini belirtmiş ve tedavi hedefini, interneti
tamamen yasaklamak yerine internet kullanımının kontrol altına almak olduğunu
ifade etmiştir (77). Young deneyimlerinden yola çıkarak klinisyenler için internet
bağımlılığı tedavi rehberi hazırlamıştır.
Rehberdeki teknikler şu sekildedir (77);
a. İnternet kullanımını tam zıt saatlere kaydırmak,
b. Dış durdurucular (external stoppers) kullanmak,
c. İnternet kullanımıyla ilgili hedefler belirlemek,
d. Özellikle belli bir işlevden uzak durmaya çalışmak,
e. Hatırlatıcı kartlar kullanmak,
f. İnternet yerine yapmak istediklerini not edebileceği kişisel bir defter kullanmak,
g. Bir destek grubuna girmek
h. Aile terapisi.
Belirtilen ilk üç müdahale aslında basit zaman ayarlama teknikleridir (77).
Ancak, zaman ayarlamanın yeterli olmadığı durumlarda daha agresif müdahalelerin
kullanılması gereklidir. Bu tip durumlarda tedavi hedefi, kişinin güçlenmesi ve
uygun destek sistemlerini kullanarak etkili baş etme stratejileri geliştirmesini
sağlamak ve bu şekilde bağımlı davranışını değiştirmeye çalışmaktır. Eğer kişi uygun
baş etme yolları geliştirebilirse, olumsuz olaylar ile baş etmek için artık internete
başvurmasına gerek kalmayacaktır (19).
Young (135), 114 internet bağımlısı üzerinde yaptığı bilişsel davranışçı terapi
çalışmasında, olguların çoğunda üçüncü oturumdan itibaren klinik düzelmenin
başladığı, sekiz oturum sonunda belirgin klinik düzelmenin görüldüğü ve olguların
iyilik hallerinin altı aylık izleme süresince koruduğu saptanmıştır.
25
Yapılan diğer bir çalışmada cinsellik için interneti kullanan erkeklerde 16
haftalık bilişsel davranışçı grup terapisi çalışmasında, motivasyonel ve değişime
hazırlık sağlayan (readiness- to-change interventions) girişimler kullanılmıştır.
Terapi sonrasında yaşam kalitesi ve depresyon puanlarında iyileşmeler gözlenmesine
karşılık, internet bağımlılığı derecelendirme ölçümlerinde iyileşme gözlenmemiştir
(136).
Tarihçe
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğuna (DEHB) ilişkin ilk bilgiler XVIII.
yüzyıla dayanmaktadır. Filozof John Locke “…ne kadar gayret gösterse de…
zihinlerini dağılmaktan alıkoyamayan” öğrencilerden bahsetmiştir (137). DEHB‟nin
tipik bulguları ise ilk olarak 1846 yılında Frankfurt‟taki ilk psikiyatri hastanesini
kuran Heinrich Hoffmann tarafından basılmış olan bir çocuk kitabında
tanımlanmıştır (138). Tıp literatüründe ilk kez 1902 yılında, George Still adındaki bir
İngiliz doktor tarafında tanımlanmıştır (139). Stil ve Tregold bu tabloyu organik
zeminde gelişen “ahlaki kurallara uymada güçlük” (moral defiency) olarak
adlandırmışlardır.
1919-1920 yılları arasında influenza pandemisi ve ensefalitis letarjika
epidemisinin ardından hayatta kalan çocuklarda sıklıkla Still‟in tanımladığına benzer,
aşırı hareketlilik, dürtüsellik, antisosyal davranışlar ve duygusal değişiklikleri Khan
ve Cohen (1934) organik olarak tanımlamışlar ve bu durumun beyin sapındaki bir
hasar sonucu oluşabileceğini ileri sürmüşlerdir. Daha sonra 1937‟de Bradley
amfetamin tedavisiyle hiperaktif çocukların belirtilerinde düzelme saptayarak bu
durumu minimal beyin disfonksiyonu ya da hasarı olarak tanımlamıştır (140). Strauss
1947‟de mental retardasyonu olan çocuklarda hiperaktivite, dikkatsizlik, impulsivite
ve bilişsel bozukluklar saptayarak organik etyolojiyi vurgulamaya çalışmış, ancak bu
vakalarda bariz nörolojik hasar olmadığından ismini “minimal beyin hasarı
sendromu” (Minimal Brain Damage Syndrome) olarak değiştirmiştir (141).
Still erişkin DEHB olasılığına işaret etmesine rağmen erişkinlerin bu kronik
çocukluk çağı bozukluğunun belirtilerini sergileyebileceğine ilişkin ilk çalışmalar
26
1960‟ların sonlarına doğru basılmaya başlanmıştır. Harticollis (1968) yayımladığı
makalesinde, ilk defa DEHB‟nin erişkin dönemde de devam ettiğini belirtti. Cantwell
(1975) ve Morison (1973) ise hiperaktif çocukların ebeveynlerinin de hiperaktif
olduğunu ve erişkin dönemde sosyapati, histeri ve alkolizm sorunları yaşadığını
bildiren araştırmalarını yayımladılar (142).
Tanı ile ilgili geçerli ve güvenilir sınıflandırma çalışmaları American
Psychiatric Association (APA) Diagnostic and Statistical Manuel of Mental
Disorders-II (DSM-II) ve Dünya Sağlık Örgütü‟nün International Classification of
Diseases-9 (ICD-9) ‟da bu bozukluğu “çocukluktaki hiperkinetik sendrom” olarak
belirlemesiyle başlamıştır. DSM-III (1980)‟te dikkat eksikliği bozukluğu,
hiperaktiviteli veya hiperaktivitesiz olarak tanımlanmış, DSM-III-R (1987)‟de dikkat
eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olarak belirlenerek 14 belirti sıralanmış ve tanı
için 8 belirti olması şarta bağlanmıştır (143). DSM-IV (1994)‟te yine “Dikkat
Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu” adı altında en son şeklini alarak belirtilerin
özelliğine göre üç alt tipe ayrılmaktadır: 1-Dikkatsizliğin önde geldiği alt tip, 2-
Hiperaktivite-dürtüselliğin önde geldiği alt tip ve 3- Dikkat eksikliği ve hiperaktivite
bozukluğu bileşik tip (144).
Epidemiyoloji
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu çocuklarda en sık teşhis edilen
psikiyatrik bozukluktur ancak DEHB‟nin yaygınlığı ile ilgili araştırmaların sonuçları,
özellikle olguların farklı yöntem ve tanı ölçütleri kullanılarak tanımlanması sonucu
farklılıklar göstermektedir. DEHB‟in okul çağı çocukları arasındaki yaygınlığı %2–
12 olarak bildirilmiştir (145). Ancak güncel görüş DEHB‟nin Amerika Birleşik
Devletleri‟nde okul çağı çocukları arasındaki yaygınlığın %3–7 oranında olduğudur
(4). Ülkemizde kentsel kesimdeki ilkokul çocuklarında yapılan epidemiyolojik bir
çalışmada DEHB‟nin yaygınlık oranı %5 olarak saptanmıştır (146).
Erişkin DEHB yaygınlığı ile ilgili çalışmalar yetersizdir. Çocukluk
dönemindeki yaygınlık ve erişkin dönemde devam etme oranlarından hesaplanan
sonuçlara göre DEHB‟nin erişkin dönemdeki yaygınlığının %1- 6 olduğu tahmin
edilmektedir (147). ABD‟de yapılan erişkin DEHB sıklığı çalışmasında, 18- 44 yaş
arası 3199 kişilik ev halkı taramasında DEHB sıklığı %4.4 olarak saptanmıştır
27
(148).Uluslararası bir epidemiyolojik çalışmada ülkeler arasında yaygınlık oranları
açısından farklılıklar olmakla beraber, erişkin DEHB‟nin ortalama yaygınlık oranı
%3.4 olarak saptanmıştır (149). İstanbul‟da genel erişkin psikiyatri polikliniğinde
yapılan bir araştırmada, DEHB sıklığı %1.6 bulunmuştur (150).
DEHB‟nin çocuklar arasındaki erkek/kız oranı: 3/1 olduğu, dikkatsizliğin önde
olduğu tipin kızlarda, hareketliliğin önde olduğu tipin ise erkeklerde daha sık
görüldüğü belirtilmektedir (151,152). Erişkinlerde ise erkek/ kadın oranı yaklaşık
olarak 1.5/1.0 olarak saptanmıştır.(147).
Etyoloji
Etiyolojide pek çok psikiyatrik bozuklukta olduğu gibi, biyopsikososyal
nedenlerin ortak bir biçimde yer aldığı düşünülmektedir (143,149).
Genetik Etkenler
Aile, ikiz ve evlat edinme çalışmaları DEHB‟nin direk genetik ve çevresel
etkiyle birlikte, yüksek oranda kalıtılan bir bozukluk olduğunu desteklemektedir
(153). DEHB‟nin biyolojik yakınları ve kardeşlerinde hiperaktivite riski, DEHB
olmayan kontrol grubuna göre 5 kat daha fazladır (154).
Tek yumurta ikizlerinde %80, çift yumurta ikizlerinde %30–40 eşhastalanım
oranı bulunmuştur. Tek yumurta ikizlerinde %80 eşhastalanım oranının olması,
%20‟lik oranı çevresel etkenlerin belirlediği ve bunun da etiyolojide rol oynadığı
ifade edilmektedir (155). Yine aynı çalışmada DEHB olan çocukların anne ve
babalarında DEHB olma riskinin 2–8 kat fazla oluğu ileri sürülmüştür (155).
Diğer psikiyatrik bozukluklarda olduğu gibi DEHB‟nin oluşumunda da birden
fazla genin katkısı olduğu düşünülmektedir (156). DEHB‟nda moleküler genetik
çalışmalarla incelenen genlerden en çok üzerinde durulan ve olumlu bulguların elde
edildiği genler dopamin D4 reseptör geni (DRD4) ve dopamin taşıyıcı protein genidir
(DAT1) (157). DRD2 geni de birçok araştırmanın odağı olmuş ve özellikle Taq1
polimorfizmi DEHB ile ilişkili bulunmuştur (158). Diğer bir çalışmada ise 3.
kromozomdaki tiroid reseptör β genindeki mutasyonla DEHB arasında da bir ilişki
saptanmış olup otozomal dominant geçiş gösteren bu mutasyon sonucu bedende
tiroid hormonuna genel bir direnç geliştiği vurgulanmıştır (159).
28
DEHB ile ilişkili olduğu düşününlen diğer genler ise serotonin taşıyıcı protein
geni (SLC6A4), norepinefrin taşıyıcı protein geni, sinaptozomal ilişkili protein 25
geni (SNAP25), DRD1, DRD2, DRD3, DRD5 genleridir (160, 161, 162, 163, 164).
Nörokimyasal Etkenler
Tedavide kullanılan ilaçların etkilerinden yola çıkılarak DEHB olan çocuklarda
özellikle dopamin (DA) ve norepinefrin (NA) başta olmak üzere nörokimyasal
değişikliklere yönelik araştırmalar yapılmıştır. (165). DEHB‟de DA, NA ve bunların
metabolitlerinin rolü konusunda bilgiler halen kısıtlı olmakla birlikte genel olarak
DA ve NA metabolizmasında bir azalmadan söz edilmektedir (160).
DEHB‟de dopamin eksikliği ortaya atılan hipotezlerden biridir. Mezolimbik ve
kortikal dopaminerjik yolaklardaki aksaklıklar dikkati sürdürme, uyaranları yok
sayma, güdülenme sorunlarına yol açabilmektedir. Mezokortikal dopamin
eksikliğinde ise bilgi işlemede, bellek işlevlerinde ve dikkatte problemlere yol
açabilir (166).
Uygun prefrontal kortikal işlevler için dopaminde olduğu gibi noradrenalinin
de ılımlı seviyeleri önemlidir. Noradrenalin, işleyen bellek, dikkatin düzenlenmesi,
davranışların inhibisyonu ve plan yapmayı içeren birçok prefrontal kortikal
fonksiyonları özellikle postsinaptik alfa 2A reseptörleri vasıtasıyla düzenler (8).
Yapılan çalışmalarda DEHB‟de idrar, kan ve beyin omurilik sıvısı gibi farklı
beden sıvılarında katekolamin dengesinde bozukluğa işaret eden bulgular elde
edilmiştir. DEHB olan çocuklarda beyin-omurilik sıvısındaki homovalinik asit
(HVA) ile aşırı hareketlilik arasında pozitif uyumluluk bulunmuş ve yüksek HVA‟e
sahip çocuklarda psikostimülana yanıt oranı da yüksek bildirilmiştir (167).
DEHB‟nin özellikle inhibisyon bozukluğu ile karakterize olması ve erişkinlikte
impuls kontrol bozukluğuyla görülmesi, DEHB‟de 5-HT‟nin rolü olabileceği
düşündürtmüştür. BOS ve kanda serotonin ve metabolitlerinin ölçüldüğü
çalışmalarda anormal serotonerjik fonksiyonun saptanması ve serotonini artıran TCA
ve SSRI‟ların DEHB semptomlarını azaltması, DEHB‟de 5-HT‟nin rolüne işaret
etmektedir (168).
DEHB‟li kişilerin olmayanlara göre belirgin olarak daha fazla sigara içtiğinin
ve aynı zamanda nikotinin DEHB belirtilerini azalttığının gözlenmesi, özellikle
29
nöronal nikotinik Ach reseptörlerini içeren kolinerjik nörotransmisyonun DEHB‟nin
patofizyolojisinde önemli rol alabileceğini düşündürmüştür. DEHB denemelerinde
etkili olduğuyla ilgili küçük kanıtlar vardır. (169, 170).
30
edilmiştir (175). Silik nörolojik belirtiler ve özgün olmayan EEG bozukluklarının
DEHB‟ye eşlik etmesi ayrıca epilepsi gelişme olasılığının normalden yüksek olması
bu görüşü destekler niteliktedir (181).
DEHB‟de nörogörüntüleme çalışmaları ile sağ prefrontal beyin bölgeleri,
kaudat nukleus, globus pallidus, serebellar vermisin alt bölgelerini içeren devrelerde
problem olduğu öne sürülmüştür. Çalısmalarda, azalmış beyin hacmi ve kortiko-
striato-talamo kortikal (KSTK) devrede hipofonksiyon olduğu üzerinde
durulmaktadır (182). KTSK devre, bazı davranışları seçen aynı zamanda bazılarının
da inhibisyonunu sağlayan bir devredir. Barkley‟in çalısmalarında, daha küçük sağ
prefrontal kortikal alan ve daha küçük kaudat hacmi ile problemin daha çok sağ
tarafta olabileceği belirtilmistir (182).
PET çalışmaları ile DEHB olan erişkinlerde prefrontal korteks
metabolizmasının azaldığı gösterilmistir. SPECT ile yapılan çalışmalarda,
erişkinlerde dopamin taşıyıcı proteine artmış bağlanma olduğu tespit edilmiştir
(183,184). Fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRG) çalışmalarının
bulguları frontostriatal bölgede perfüzyon azlığına işaret etmektedir (185).
DEHB konusunda yapılan EEG araştırmalarındaki bulguların özgül bir EEG
bozukluğunu değil, santral sinir sisteminin olgunlaşmasındaki gecikmeyi işaret
edebileceği düşünülmektedir (176).
Tanı Kriterleri
DEHB'nin temel özelliği kalıcı ve sürekli dikkatsizlik örüntüsü ve/ya da benzer
gelişim düzeylerindeki bireylere göre daha sık ve şiddetli hiperaktivite-
impulsivitenin olmasıdır. Bozukluğu oluşturan hiperaktivite-impulsivite ya da
dikkatsizlik belirtilerinin en azından bazıları 7 yaşından önce bulunmalıdır. Belirtiler
ve yol açtıkları aksaklıklar en az iki ortamda (örn. evde ve okulda ya da işte) ortaya
çıkmalıdır. Aşağıda DSM-IV'e göre DEHB tanı ölçütleri gösterilmektedir (144).
DSM-IV'e göre DEHB tanı ölçütleri;
A. Aşağıdakilerden (1) ya da (2) vardır:
(1) Aşağıdaki dikkatsizlik semptomlarından altısı (ya da daha fazlası) en az 6 ay
süreyle, uyumsuzluk doğurucu ve gelişim düzeyine göre aykırı bir derecede
sürmüştür:
31
Dikkatsizlik
(a) Çoğu zaman dikkatini ayrıntılara veremez ya da okul ödevlerinde, işlerinde ya
da diğer etkinliklerde dikkatsizce hatalar yapar
(b) Çoğu zaman üzerine aldığı görevlerde ya da oynadığı etkinliklerde dikkati
dağılır
(c) Doğrudan kendisine konuşulduğunda çoğu zaman dinlemiyormuş gibi görünür
(d) Çoğu zaman yönergeleri izlemez ve okul ödevlerini, ufak tefek işleri ya da
işyerindeki görevlerini tamamlayamaz (karşıt olma bozukluğuna ya da yönergeleri
anlayamamaya bağlı değildir)
(e) Çoğu zaman üzerine aldığı görevleri etkinlikleri düzenlemekte zorluk çeker
(f) Çoğu zaman sürekli mental çabayı gerektiren görevlerden kaçınır, bunları
sevmez ya da bunlarda yer almaya karşı isteksizdir
(g) Çoğu zaman üzerine aldığı görevler ya da etkinlikler için gerekli olan şeyleri
kaybeder (örn. oyuncaklar, okul ödevleri, kalemler, kitaplar ya da araç gereçler)
(h) Çoğu zaman dikkati dış uyaranlarla kolaylıkla dağılır
(i) Günlük etkinliklerinde çoğu zaman unutkandır
(2) Aşağıdaki hiperaktivite-impulsivite semptomlarından altısı (ya da daha fazlası) en
az 6 ay süreyle, uyumsuzluk doğurucu ve gelişim düzeyine göre aykırı bir derecede
sürmüştür:
Hiperaktivite
(a) Çoğu zaman elleri ayakları kıpır kıpırdır ya da oturduğu yerde kıpırdanıp durur
(b) Çoğu zaman sınıfta ya da oturması beklenen diğer durumlarda oturduğu
yerden kalkar
(c) Çoğu zaman uygunsuz olan durumlarda koşuşturup durur ya da tırmanır
(ergenlerde ya da erişkinlerde öznel huzursuzluk duyguları ile sınırlı olabilir)
(d) Çoğu zaman sakin bir biçimde, boş zamanları geçirme etkinliklerine katılma
ya da oyun oynama zorluğu vardır
(e) Çoğu zaman hareket halindedir ya da bir motor tarafından sürülüyormuş gibi
davranır
(f) Çoğu zaman çok konuşur
İmpulsivite (dürtüsellik)
(g) Çoğu zaman sorulan soru tamamlanmadan önce cevabını yapıştırır
32
(h) Çoğu zaman sırasını bekleme güçlüğü vardır
(i) Çoğu zaman başkalarının sözünü keser ya da yaptıklarının arasına girer
(örn. başkalarının konuşmalarına ya da oyunlarına burnunu sokar)
B. Bozulmaya yol açmış olan bazı hiperaktif-impulsif semptomlar ya da dikkatsizlik
semptomları 7 yaşından önce de vardır.
C. İki ya da daha fazla ortamda semptomlardan kaynaklanan bir bozulma vardır (örn.
okulda -ya da işte- ve evde).
D. Toplumsal, okuldaki ya da mesleki işlevsellikte klinik açıdan belirgin bir bozulma
olduğunun açık kanıtları bulunmalıdır.
E. Bu semptomlar sadece bir Yaygın Gelişimsel Bozukluk, Şizofreni ya da diğer bir
Psikotik Bozukluğun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır ve başka bir mental
bozuklukla daha iyi açıklanamaz.
Klinik Bulgular
Yapılan çalışmaların sonucuna göre erişkin DEHB‟de sık görülen belirti ve
bulgular şunlardır: iş yerinde zorluklar ve sık iş değiştirme, işin gerektirdiğinden
daha düşük başarı gösterme, gelir düzeyinde düşüklük, yükseköğretimde bulunan
gençlerde okul başarısızlığı, konsantrasyon düşüklüğü, daha düşük eğitim düzeyi,
daha sık disiplin cezası alma, okuldan atılma ya da okulu bırakma durumları,
söylenileni dinlememe ve konuşma, dağınık çalışma, boş zaman aktivitelerine
katılmakta güçlük, istenilen ürünü çıkaramama, araç-gereç, giysi gibi nesneleri
nereye koyduğunu bulamama, hafıza problemleri, açık ve düzgün düşünememe,
yerinde duramama, huzursuzluk duyguları, kolay öfkeye kapılma, kişilerarası
ilişkilerde sorunlar, düşük benlik saygısı, daha fazla trafik suçu işleme, çoğul
33
evlilikler, rastgele cinsel ilişkide bulunma, daha yüksek oranda suç işleme ve ceza
evine girme, daha fazla alkol ve madde kullanma (186, 187, 188, 189, 190, 191-192).
DEHB‟de görülen bütün bu olumsuz belirtilere karşın Weiss ve Hechtman
çocukluktan erişkinliğe uzanan DEHB ile ilgili açıklamalarında, erişkinlikte bazı
belirtilerin devam edebileceği ama kişinin yaşam tarzını ve beklentilerini bu duruma
göre ayarlayıp, kompansatuar stratejiler geliştirip bu hastalığın olumsuz etkilerini
minimalize edebileceğini ve bu şekilde DEHB'nin erişkinlikte fark edilebilirliğini
engelleyebileceğini belirtmişlerdir (193). Yapılan diğer bir çalışmada da DEHB
tanısı alan erişkinlerin 1/3'ünde ilerleyen zamanla anlamlı düzelme olduğu, 1/3'ünde
bazı problemlerin devam ettiği, diğer 1/3'ünde ise ciddi problemlerin devam ettiği
tahmin edilmektedir (194).
34
riskinin %3-9, yeme bozukluklarının %9-11‟e kadar artan oranlarda olduğu;
bildirilmektedir (200, 201).
Barkley ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada DEHB olanlarda antisosyal
kişilik bozukluğu (%12–27) başta olmak üzere, pasif agresif kişilik bozukluğu
(%18), sınır kişilik bozukluğu (%14), histriyonik kişilik bozukluğu (%11) ve
çekingen kişilik bozukluğu (%11) eş tanısı bildirilmiştir (202).
Sonuç olarak erişkin DEHB yaşam boyu psikiyatrik eş tanı için önemli bir risk
faktörüdür. (203).
Ayırıcı Tanı
DEHB‟ye birçok belirtinin eşlik edebilmesi ve psikiyatrik eş tanı oranının
yüksek olması nedeniyle bazı psikiyatrik ve fiziksel bozukluklarla karışabilmektedir.
Bunlar arasında zekâ geriliği, öğrenme bozuklukları, duygudurum bozuklukları,
psikotik bozukluklar, metabolik bozukluklar, nörolojik bozukluklar, uyum
bozukluğu, karşıt olma-karşı gelme bozukluğu, davranım bozukluğu, madde
kullanım bozukluğu en sık görülenleridir. (183, 204-205).
Tedavi
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun takip ve tedavisinde özellikle
psikososyal ve tıbbi tedavileri içeren çok yönlü yaklaşım gereklidir (165). Mevcut
tedaviler içerisinde en etkin olanı ilaç tedavisidir. En sık kullanılan ilaçlar ise kısa
etkili uyarıcı olarak adlandırılan ilaçlardır (157,183). DEHB tedavisi konusunda
yapılan yayınlar daha çok metilfenidat, dekstroamfetamin, amfetamin tuz karışımı,
pemolin, desipramin, nikotin, nikotin agonistleri, monoamin oksidaz inhibitörleri ve
atomoksetin ile ilgilidir. Kontrollü çalışmaların sonuçları karşılaştırıldığında,
erişkinlerle elde edilen sonuçlar çocuk ve gençlerinkine benzerdir (157).
35
GEREÇ VE YÖNTEM
ÖRNEKLEM
36
(Turgay 1995), CAGE testi verilerek doldurmaları istendi. Çalışmaya başlamadan
önce Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Yerel Etik Kurul Başkanlığı‟ndan onay
alındı. Veri toplama araçlarında çalışma sonuçlarını etkileyebilecek düzeyde eksik ve
hata tespit edilen 14 öğrenci çalışma dışı bırakıldı. Sonuç olarak, toplam 2096
öğrencinin verileri istatistiksel analize tabi tutuldu.
37
alanlar ise yaşamında internet kullanımına bağlı herhangi sorun yaşamayan
“ortalama internet kullanıcısı” olarak tanımlanmaktadır (102).
1995 yılında Atilla Turgay tarafından geliştirilmiştir (207). Ölçek beşli likert
tipi derecelendirme ölçeği olup, üç alt bölümden oluşmaktadır (Ek 3) :
38
ĠSTATĠSTĠKSEL DEĞERLENDĠRME
39
BULGULAR
40
Tablo-2 Örneklemin bölümlere göre dağılımı
Fakülte Bölüm Toplam
s (%) s %
İktisadi ve İdari Bilimler İşletme 148 (%7.1) 310 (%14.8)
Fakültesi Maliye 162 (%7.7)
Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği 136 (%6.5) 363 (%17.3)
Okul öncesi Öğretmenliği 100 (%4.8)
Fen bilgisi Öğretmenliği 88 (%4.2)
Resim Öğretmenliği 39 (%1.9)
Fen Edebiyat Fakültesi Kimya 116 (%5.5) 354 (%16.9)
Türk Dili ve Edebiyatı 59 (%2.8)
Sosyoloji 179 (% 8.5)
Mühendislik Fakültesi İnşaat 141 (% 6.7) 284 (%13.5)
Makina 143 (%6.8)
Teknik Eğitim Fakültesi Bilgisayar Sistemleri 55 (%2.6) 55 (%2.6)
öğretmenliği
Tıp Fakültesi Tıp 60 (%2.9) 60 (%2.9)
Fizik Tedavi ve Fizyoterapi ve Rehabilitasyon 91 (%4.3) 91 (%4.3)
Rehabilitasyon YO
Spor Bilimleri ve Beden eğitimi- spor 43 (%2.1) 43 (%2.1)
Teknolojisi YO öğretmenliği
Denizli MYO Makina 84 (%4) 322 (%15.4)
Kimya Teknolojisi 29 (%1.4)
Tekstil Teknolojisi 171 (%8.2)
Turizm ve Otel İşletmeciliği 38 (%1.8)
Honaz MYO İşletme Yönetimi 88 (%4.2) 214 (% 10.2)
Halkla İlişkiler ve Tanıtım 126 (%6)
Tablo 3‟de görüldüğü gibi çalışma grubunun çoğunluğu (%55.2) kadın olup,
normal öğretimde eğitim almaktaydı (%62.8). Öğrencilerin %56.3‟nün aile gelir
düzeyi ortaydı, çoğunluğu (%64.1) arkadaşıyla yaşıyordu. Öğrencilerin büyük bir
kısmı (% 78.5) ödev için en sık interneti kullanmaktaydı. Ayrıca öğrencilerin
%22.6‟sı sigara ve %35.9‟u alkol kullanmaktaydı.
41
Tablo-3 Örneklemin sosyodemografik özellikleri
Özellik Sayı %
42
Çalışma grubu cinsiyetlere göre incelendiğinde iki cinsiyet arasında anlamlı
farklar olduğu görüldü (Tablo-4). Erkeklerin sigara (%36.9) ve alkol kullanma
(%49.9) oranları, kadınlara (sırayla %10.9 ve %24.6) göre anlamlı düzeyde daha
yüksek saptandı. Erkeklerin alttan ders alma (%38.7), düzenli olarak gazete okuma
(%42.8), herhangi bir klübe üye olma (%31.8), herhangi bir spor etkinliğine katılma
(%52.8), düzenli olarak spor yapma (%43.1) oranları kadınlara göre (sırasıyla %24.3,
%28.7, %22.9, %17, %17.8) anlamlı düzeyde daha yüksek saptandı. Ancak
kadınların erkeklere oranla daha sık kitap okudukları saptandı.
Tablo-4 Cinsiyetlere göre sosyodemografik özellikler
2
Özellik Kadın Erkek p χ
s (%) s (%)
Sigara kullanımı Var 126 %10.9 347 % 36.9 <0.001 200,795
Yok 1030 %89.1 593 % 63.1
Alkol kullanımı Var 284 % 24.6 469 % 49.9 <0.001 144,459
Yok 872 % 75.4 471 % 50.6
Alttan ders alma Var 281 % 24.3 364 % 38.7 <0.001 50,572
Yok 875 % 75.7 576 % 61.3
Ailenin aylık geliri 600 TL altı 144 % 12.5 112 % 11.9
0.004 10,886
600-1500 TL 682 % 59 497 % 52.9
1500 TL ve üzeri 330 % 28.5 331 % 35.2
Nerede yaşadığı Devlet yurdu 280 % 24.2 100 % 10.6
Özel yurt 208 % 18 111 % 11.8
<0.001 99,648
Kiralık ev 443 % 38.3 517 % 55
Kendi evi 225 % 19.5 212 % 22.6
Kiminle yaşadığı Ailesiyle 316 % 27.3 257 % 27.3
0.002 12,081
Arkadaşıyla 763 % 66 581 % 61.8
Yalnız 77 % 6.7 102 % 10.9
Düzenli olarak gazete Evet 332 % 28.7 402 % 42.8 <0.001 44,949
okuma Hayır 824 % 71.3 538 % 57.2
Herhangi bir klübe Evet 265 % 22.9 299 % 31.8 <0.001 20,807
üye olma Hayır 891 % 77.1 642 % 68.2
Herhangi bir spor Evet 197 % 17 496 % 52.8 <0.001 298,963
etkinliğine katılma Hayır 959 % 83 444 % 47.2
Düzenli spor yapma Evet 206 % 17.8 405 % 43.1 <0.001 160,232
Hayır 950 % 82.2 535 % 56.9
Kitap okuma sıklığı Ayda en az 1 668 % 57.8 314 % 33.4
Üç ayda 1 313 % 27.1 230 % 24.5
Altı ayda 1 86 % 7.4 118 % 12.6 <0.001 232,584
Senede 1 61 % 5.3 129 % 13.7
Senede 1‟den az 28 % 2.4 149 % 15.9
Pearson Ki Kare analizi
43
Erkeklerin yaş ortalaması (20.78 ± 2,17), ortalama sigara kullanım yılı (4.88 ±
2.61), haftalık ortalama internet kullanma süresi (15.19 ±15.60), dikkat eksikliği
puanı (7.82 ± 4.42) ve hiperaktivite puanı (7.09 ± 5.11) ve ayrıca CAGE puanı (0.96
± 1.09) kadınlardan anlamlı olarak daha yüksek olduğu bulundu (Tablo-5).
Kadın 134 %11.6 129 %11.2 89 %7.7 480 %41.5 286 %24.7 38 %3.3 <0.001
Erkek 167 %17.8 80 %8.5 105 %11.2 373 %39.7 107 %11.4 107 %11.4
Toplam 301 %14.4 209 %10 194 %9.3 853 %40.7 393 %18.8 145 %6.9
Çalışmaya katılan 2096 kişiden 753 kişi (%35.9) alkol kullanmaktaydı. Alkol
kullananların CAGE toplam puanları incelenince %53.1'nin alkol kullandığı halde
CAGE puanı 0, %24.6'sının puanı 1, %14.1'inin 2, %6'sının 3, %2.3'ünün puanı ise 4
olarak bulundu. Alkol kullananların %22.4'ü, tüm öğrencilerin ise %8'inin CAGE
puanları 2 ve üzerinde bulundu. Bu kişilerin alkol bağımlısı olduğu veya bağımlılık
riski taşıdığı anlaşıldı.
44
Çalışmamızda, öğrenciler internet bağımlılığı ölçeğinden aldıkları puanlara
göre; ortalama internet kullanımı (OİK), riskli internet kullanımı (RİK) ve internet
bağımlılığı (İB) grubu olarak üçe ayrılarak incelendi.
Çalışma grubumuzda internet bağımlılığı %0.6 (s:13), riskli internet
kullanımı %8 (s:168) ve ortalama internet kullanımı %91.4 (s:1915) oranlarında
bulunmuştur. Öğrencilerin internet bağımlılığı ölçeğine göre dağılımı Şekil-2‟ de
gösterilmiştir.
45
Tablo-7 Çalışma gruplarının fakültelere göre dağılımı
Fakülte OĠK RĠK ĠB Toplam
Ġktisadi ve Ġdari Bilimler 289 (%93.2) 19 (%6.1) 2 (%0.6) 310 (%100)
Fakültesi
46
Çalışma gruplarının yaş ortalaması incelendiğinde (OİK: 20.42 ± 2.06, RİK:
20.80±2.03 ve İB:19.69 ± 1.93 yıl) aralarında anlamlı bir farklılık olmadığı bulundu
(Bonferroni post hoc analizi).
İnternet bağımlılık ölçeğinden alınan puanlarla cinsiyet arasındaki ilişkiye
bakıldığında, erkeklerin internet bağımlılık ölçek puanlarının (24.44±16.61),
kadınlardan (16.87±12.89) istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu
bulundu (p <0.001).
Çalışma gruplarının haftalık ortalama internet kullanım süresi incelendiğinde
(OİK: 9.23 ± 9.03, RİK: 30.48 ±20.72 ve İB: 43.08 ± 34.31 saat) aralarında
istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulundu (p <0.001). Ayrıca haftalık ortalama
internet kullanım süresi ile internet bağımlılık ölçeği (İBÖ) arasında pozitif
korelasyon saptandı. (r=0.549, p <0.005).
Çalışma gruplarının interneti en sık kullanma sebeplerinin de farklılık
gösterdiği saptandı ( Tablo-9). OİK olan öğrencilerin internette en sık yaptıkları 3
aktivite %41.1 sohbet, %20 ders çalışma ve %13.2 websurf saptanırken; RİK olan
grupta %38.1 sohbet, % 26.2 websurf, %17.3 oyun; İB olan grupta %38.5 oyun,
%30.8 websurf, %23.1 sohbet olarak bulundu.
İnternetin en sık kullanılma sebebi ile internet bağımlılık ölçeği (İBÖ) puanları
ve haftalık ortala internet kullanım süresi karşılaştırıldığında istatistiksel olarak
anlamlı fark saptandı (Tablo-10). Oyun oynayanların, İBÖ puanı (30.30±19.38) ve
haftalık ortalama internet kullanım süresi (21.48±18.73) diğer aktivitelere göre
anlamlı düzeyde daha yüksek saptandı. İnterneti akademik faliyetler için kullanan
öğrencilerin İBÖ puanı (13.46±11.93) ve ortalama internet kullanım süresi
(6.51±7.32) en düşük saptandı.
47
Tablo-10 İnternette en sık yapılan aktiviteye göre İBÖ ve haftalık internet kullanma
süresi ortalamalarının karşılaştırması
Websurf E-mail Video Sohbet Ders Oyun p F
Oneway Anova
48
Tablo-12 Gruplar arasında sigara kullanım yılı ortalamalarının karşılaştırması
Sigara kullanma yılı p F
OĠK 4.45 ± 2.51
RĠK 5.13 ±2.90 0.087 2.449
ĠB 5.83 ± 1.47
Oneway Anova
49
Çalışma grubumuz alkol kullanımı açısından karşılaştırıldığında, gruplar
arasında arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptandı (Tablo-15). Ortalama
internet kullanıcısı (OİK) olan öğrencilerin %33.9‟u, riskli internet kullanıcısı (RİK)
olan öğrencilerin % 56.5‟i, internet bağımlılığı (İB) olan öğrencilerin ise %69.2‟si
alkol kullanmaktadır.
50
Alkol kullanım sıklığı ile internet bağımlılık ölçeği (İBÖ) puanları
karşılaştırıldığında istastistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptandı (Tablo-17).
Alkol kullanım sıklığı arttığında İBÖ puanlarının da anlamlı düzeyde artış gösterdiği
bulundu.
51
Öğrencilerin alttan ders alıp almamaları ile Ortalama internet kullanımı (OİK),
Riskli internet kullanımı ( RİK) ve İnternet bağımlılığı (İB) arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir ilişki tespit edilmedi (Tablo-20). Ancak alttan ders alan
öğrencilerde ortalama İBÖ puanı (21.87 ± 15.12), alttan ders almayan öğrencilere
(19.55± 15.11) göre istatistiksel olarak anlamalı düzeyde daha yüksek bulundu
(Tablo-21).
52
Tablo-23 Ailelerin gelir düzeyine göre İBÖ puanının karşılaştırılması
Gelir düzeyi ĠBÖ puanı p F
600 TL altı 17.86 ± 1457
600-1500 TL arası 19.81 ± 15.05 <0.001 8,235
1500 TL ve üstü 22.01 ± 15.37
Oneway Anova
53
Gruplar arasında öğrencilerin birlikte yaşadıkları kişiler açısından istatistiksel
olarak anlamlı bir farklılık saptanmadı (Tablo-26). Ayrıca öğrencilerin birlikte
yaşadığı kişilerde ortalama İBÖ puanı karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı
bir farklılık saptanmadı (Tablo-27).
Ailesiyle 19.54±15.42
Yalnız 21.93±16.11
Oneway Anova
54
Tablo-29 Öğrencilerin günlük gazete okuma durumlarına göre İBÖ puanının
karşılaştırılması
Düzenli gazete okuma ĠBÖ puanı p t
Evet 21.35±15.89
0.016 -2,404
Hayır 19.68±14.70
Student-t testi
İB olan grubun %38.5‟i, RİK olan grubun %35.1‟i, OİK olan grubun %26.1‟i
herhangi bir kulübe üye olup, gruplar arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlı
saptandı (Tablo-30). Ayrıca herhangi bir kulübe üye olan kişilerin ortalama İBÖ
puanı (22.77±16.15), herhangi bir kulübe üye olmayan kişilere (19.34±14.66) göre
anlamlı düzeyde daha yüksek bulundu (Tablo-31).
Tablo-30 Çalışma gruplarının herhangi bir kulübe üye olup olmama durumlarına
göre dağılımları
Herhangi bir kulübe OĠK RĠK ĠB p
üyelik
Evet 500 (%26.1) 59 (%35.1) 5 (%38.5)
0.026
Hayır 1415 (%73.9) 109 (%64.9) 8 (%61.5)
Tablo-31 Öğrencilerin herhangi bir kulübe üye olup olmamaları durumlarına göre
İBÖ puanının karşılaştırılması
Herhangi bir kulübe üyelik ĠBÖ puanı p t
Evet 22.77±16.15 <0.001 -4,625
Hayır 19.34±14.66
Student-t testi
Gruplar arasında herhangi bir sanat etkinliğine katılım açısından anlamlı bir
farklılık saptanmadı (Tablo-32). Ancak herhangi bir sanat etkinliğine katılan kişilerin
ortalama İBÖ puanı (22.46±15.71), herhangi bir sanat etkinliğine katılmayan kişilere
(19.48±14.86) göre anlamlı düzeyde daha yüksek saptandı.( Tablo-33).
55
Tablo-32 Çalışma gruplarının herhangi bir sanat etkinliğine katılıp katılmama
durumlarına göre dağılımları
Herhangi bir sanat OĠK RĠK ĠB p
etkinliğine katılım
Evet 492 (%25.7) 56 (%33.3) 4 (%30.8)
Hayır 1423 (%74.3) 112 (%66.7) 9 (%69.2) 0.092
Tablo-34 Çalışma gruplarının düzenli olarak spor yapıp yapmama durumlarına göre
dağılımları
Düzenli olarak spor yapma OĠK RĠK ĠB p
Evet 538 (%28.1) 68 (%40.5) 5 (%38.5)
0.002
Hayır 1377 (%71.9) 100 (%59.5) 8 (%61.5)
56
Tablo-35 Öğrencilerin düzenli olarak spor yapıp yapmama durumlarına göre İBÖ
puanının karşılaştırılması
Düzenli olarak spor yapma ĠBÖ puanı p t
Evet 22.38±16.52 <0.001 -4,118
Hayır 19.39±14.46
Student-t testi
Hayır 18.68±14.19
Student-t testi
Gruplar arasında kitap okuma sıklığı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir
farklılık saptandı (Tablo-38). Ayrıca kitap okuma sıklığındaki azalmaya paralel
olarak İBÖ puanlarında anlamlı düzeyde artış olduğu saptandı (Tablo-39).
57
Tablo-38 Çalışma gruplarının kitap okuma sıklığına göre dağılımları
Kitap okuma sıklığı OĠK RĠK ĠB p
Ayda en az 1 920 (%48) 57 (%33.9) 5 (%38.5)
Üç ayda 1 20.37±14.36
<0.001 24,172
Altı ayda 1 22.33±15.39
Senede 1 24.24±16.31
Oneway Anova
58
Çalışma grubumuzda DEHB olan erkeklerin oranının, DEHB olan kızlara göre
anlamlı olarak daha fazla olduğu tespit edildi (Tablo-41). Ancak DEHB alt tipleri ile
cinsiyet arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmadı (p > 0.05).
Student-t testi
59
Tablo-43 DEHB olan ve olmayan grupta OİK, RİK, İB yaygınlığının
karşılaştırılması
OĠK RĠK ĠB p
DEHB olan grubun haftalık ortalama internet kullanım süresi (16.24 ± 15.86)
ve İBÖ puanı (32.64 ±20.27) DEHB olmayan gruba göre anlamlı düzeyde daha
yüksek bulundu (Tablo-45).
Student-t testi
60
Turgay Erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Ölçeği‟ndeki 1, 2 ve 3.
bölümdeki ham puanlar hesaplanmıştır. Yüksek puanlar daha büyük psikopatolojiyi
göstermektedir. Gruplar arasında Dikkat eksikliği puanları, Hiperaktivite/impulsivite
puanları, DEB/DEHB ilişkili özellikler puanları karşılaştırıldığında ile istatistiksel
olarak anlamlı farklılık saptandı (Tablo-46). Bonferroni post hoc analizi sonucunda
OİK olan grubun dikkat eksikliği puanları, Hiperaktivite/impulsivite puanları,
DEB/DEHB ilişkili özellikler puanı RİK ve İB olan gruptan anlamlı düzeyde düşük
saptandı. Ancak RİK olan grupla İB olan grupların kendi aralarındaki
karşılaştırılmalarında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı.
Pearson korelasyon analizine göre İBÖ puanı ile dikkat eksikliği puanları (r =
0.338, p <0.001), hiperaktivite/impulsivite puanları (r = 0.339, p <0.001), ve
DEB/DEHB ilişkili özellikler puanı (r = 0.391, p <0.001) arasında pozitif bir
korelasyon tespit edildi.
61
Ortalama sigara kullanma yılı olası DEHB olan grupta 5.02 ± 2.77 ve DEHB
olmayan grupta ise 4.44 ± 2.49 bulundu. Ancak gruplar arasında istatistiksel olarak
anlamlı faklılık saptanmadı. (Tablo-48)
Ayrıca günlük sigara kullanma miktarı ile DEHB olan ve olmayan grup
arasında anlamlı ilişki tespit edilmedi. (Tablo-49)
62
DEHB olan ve olmayan grup alkol kullanma sıklığı açısından
karşılaştırıldığında, gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptandı
(Tablo-51). DEHB olan grubun alkol kullanım sıklığının daha yüksek olduğu
görüldü.
Tablo-51 DEHB olan ve olmayan öğrencilerin alkol kullanma sıklığına göre
dağılımları
DEHB var DEHB yok p
DEHB olan grubun CAGE puanı ortalaması (1.19± 1.13), DEHB olmayan
gruba (0.73 ± 1.004) göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulundu (Tablo
52). Ayrıca Pearson korelasyon analizine göre katılımcıların CAGE puanı ile dikkat
eksikliği puanları (r = 0.170, p <0.001), hiperaktivite/impulsivite puanları (r = 0.222,
p <0.001), ve DEB/DEHB ilişkili özellikler puanı (r = 0.228, p <0.001) arasında
pozitif bir korelasyon tespit edildi.
63
Tablo-53 DEHB olan ve olmayan kişilerin interneti en sık kullanma sebeplerine göre
dağılımı
Websurf E-mail Video Sohbet Ders Oyun Toplam p
64
TARTIġMA
65
oranı %38 saptanmıştır (66). Kaltiala-Heino ve arkadaşlarının Finlandiya‟da 7229
ergen üzerinde yaptıkları çalışmada internet bağımlığının görülme sıklığı erkeklerde:
%1.75, kızlar: %1.4 olarak bulunmuştur (91). Norveçte 3237 ergende yapılan bir
çalışmada ise internet bağımlığının görülme sıklığı %1.98 bulunmuştur (92).
Yurtdışında üniversite öğrencileri arasında yapılan çalışmalara baktığımızda,
Ni ve arkadaşlarının birinci yılında olan 3557 üniversite öğrencisinde yaptıkları
çalışmada internet bağımlığının yaygınlığı %6.44 olarak saptanmıştır. Ancak bu
çalışmada young internet bağımlılık ölçeğinden bizim çalışmamızdan farklı olarak 50
ve üzeri puan alanlar bağımlı kabul edilmiştir (86). Yen ve arkadaşlarının Chen
internet bağımlılık skalasını kullanarak 2453 üniversite öğrencisinde yaptıkları
çalışmalarında internet bağımlılığı yaygınlığı %12.3 bulunmuştur (87). ABD‟de 277
üniversite öğrencisinde yapılan bir diğer çalışmada da internet bağımlılığı %8.1
olarak bildirilmiştir (27). Ancak yine ABD‟de 2513 erişkinde yapılan bir çalışmada
%0.7 gibi daha düşük bir oran saptanmıştır (90).
66
görece daha yaygın olduğu görülmektedir. Lise yıllarında gençlerin ailelerinin
yanlarında oluşu, bir dış kontrol sağlayarak öğrencilerin internet kullanımını
sınırlıyor olabilir. Çalışmamızda Pamukkale Üniversitesi öğrencileri arasında riskli
internet kullanım oranı %8, İnternet bağımlılığı ise %0.6 olarak bulundu. Bizim
çalışmamızdaki bağımlılık oranı diğer çalışmalara göre biraz düşük bulundu. Bu
farklılığın bölgelerin benzer özellik taşıması nedeniyle sosyokültürel nedenlerden
çok, diğer çalışmalarda kullanılan ölçeklerin ve puanlama sisteminin farklı oluşuyla
ilgili olabileceği söylenebilir.
67
yapılan bir çalışmada benzer şekilde erkeklerin (%12.6), kızlara göre (%5.5) anlamlı
düzeyde daha fazla internet bağımlısı olduğu saptanmıştır (215).
68
birçok çalışmada genel olarak erkeklerin oyun ve pornografi sitelerini, kadınların ise
sohbet odalarını tercih ettikleri görülmüştür (27, 46, 219, 221).
69
saptanmıştır (26, 223). Yapılan farklı bir çalışmada ise internet bağımlılığının orta
yaş grubunda daha fazla oranda görüldüğü bulunmuştur (38, 217)
Çalışma grubumuzun yaş ortalaması 20.45 olup alt gruplar arasında yaş
ortalamaları açısından anlamlı bir farklılık saptanmamıştır. Çalışmamız sadece
üniversite öğrencilerini kapsadığı için yaş grubu aralığı dardır. Bu durum internet
bağımlılığı ve yaş arasındaki ilişkiyi yorumlamayı kısıtlayan bir faktördür. Bu
nedenle genel toplumdaki internet bağımlılığı ve yaş arasındaki ilişkiyi incelemek
için yaş aralığı daha geniş örneklemli çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
70
İnternet bağımlılığının tanımında internete girme konusunda kişinin kendini
sınırlayamaması, internete tekrar bağlanabilmek için aşırı zihinsel uğraş, istenen
etkiyi sağlamak için belirgin olarak artmış miktarlarda internet kullanma
gereksinimi, internetten uzak kaldığında gerginlik, sıkıntı hissinin olması ve tekrar
internete gireceği zamanı düşünme şeklinde bulgular mevcuttur. Bulgular
değerlendirildiğinde internette uzun süre kalmak aslında internet bağımlılığında
beklenen bir sonuç gibi görünmektedir. Çalışmamızdan elde ettiğimiz bulgular da bu
görüşü destekler niteliktedir.
71
arasında ilişki saptanmamıştır (215). Bai ve arkadaşlarının 251 katılımcı ile yaptıkları
çalışmalarında internet bağımlılığı olan kişilerde daha yüksek oranda madde
kullanım bozukluğu saptanmıştır (232). Yapılan diğer bir çalışmada da internet
bağımlılığının erişkinlerde ve ergenlerde madde kullanımı ile ilişkisi olduğu ortaya
konmuştur (233).
Bizim çalışmamızda gruplar arasında alkol kullanımı açısından anlamlı bir
farklılık bulundu. İnternet bağımlısı öğrencilerin %69.2‟si, riskli internet kullanıcısı
olanların % 56.5‟i alkol kullanmaktayken, ortalama internet kullanıcılarında %33.9
oranında alkol kullanımı bulunmaktaydı. Ayrıca alkol kullanan öğrencilerin İBÖ
puanı alkol kullanmayanlara göre anlamlı düzeyde daha yüksek bulundu.
Çalışmamızda İBÖ puanları ile CAGE puanları arasında pozitif bir ilişki saptandı.
Ayrıca İBÖ puanları arttığında alkol kullanım sıklığının anlamlı düzeyde arttığı
görüldü.
Çalışmamızda gruplar arasındaki sigara kullanımı açısından anlamlı bir
farklılık saptandı. İB olan katılımcıların %46.2‟si, RİK olan katılımcıların % 31.5‟i,
OİK olan katılımcıların ise %21.6‟sı sigara kullanmaktaydı. Ayrıca sigara kullanan
öğrencilerin İBÖ puanları, sigara kullanmayanlara göre anlamlı düzeyde daha yüksek
bulundu. Çalışmamızda gruplar arasında sigara kullanma yılı açısından anlamlı bir
farklılık saptanmazken, İBÖ skorları ile sigara kullanma yılı arasında pozitif bir ilişki
bulundu.
Çalışmamızda gruplar arasında günlük sigara kullanma miktarı açısından
anlamlı bir farklılık saptanmazken, günlük sigara kullanma miktarı arttığında İBÖ
puanlarının da anlamlı düzeyde artış gösterdiği saptandı.
Bizim çalışmamızda da diğer çalışmalara benzer şekilde, internet
bağımlılığının alkol kullanımı ile ilişkili olduğu saptanmıştır. Ayrıca sigara kullanımı
ve internet bağımlılığı arasında da anlamlı bir ilişki olduğu ortaya konmuştur.
Kandel hazzın nöral mekanizmalarının yeteri kadar iyi bilinmediğini ancak
bunların olasılıkla beyindeki ödül ve öğrenilmiş davranışın pekiştirilmesi
mekanizmalarıyla ilişkili olduğunu belirtmiştir (52). Ventral tegmental alandan
mezolimbik ve mezokortikal alanlara uzanan dopaminerjik nöronların birçok
72
psikoaktif madde tarafından aktive edilebiliyor olması dopaminerjik nöronlarının
ödül-bağımlılık sistemlerindeki rolünü güçlendirmektedir. Dopamin sinaptik aralığa
salındığında birçok dopaminerjik reseptörü (D1, D5) stimüle ederek stres hissinin
azalmasına ve kişinin kendini daha iyi hissetmesine neden olabilmektedir. Birçok
psikoaktif maddenin yanı sıra hazzın subjektifliği göz önüne alındığında birçok
madde ya da davranışın ventral-tegmental alandan dopamin salınımını arttırabileceği
düşünülebilir (53). Patolojik kumar ve madde bağımlılıklarının nörobiyolojik olarak
ortak etyopatogenezlere sahip olmaları kompulsif alışveriş, aşırı internet kullanımı-
bağımlılığı ve kompulsif seksüel davranışlarında aynı davranışsal bağımlılık
mekanizmalarını kullanıyor olabileceğini düşündürtmektedir (55, 56 ). Bazı yazarlar
internet ve video oyunlarının aşırı kullanımının ödüllendirici bir davranış olarak
algılanabileceği, dolayısıyla öğrenme mekanizmaları aracılığıyla bazı negatif
emosyonlarla (korku, huzursuzluk ve hayal kırıklığı) mücadele etmeye yarayan
yetersiz bir strateji olarak kullanıldığını iddia etmişlerdir (51).
Bazı kişilerde ise genetik varyant dolayısıyla beyin ödül sistemlerinde
disfonksiyon olabilir ve hipodopaminerjik durum ortaya çıkar. Hipodopaminerjik
aktivite ise bağımlılığa yatkınlık oluşturmada önemli bir faktördür (53). Madde
bağımlılığına yatkın fenotiplerin, bu duyarlılığı bireyin çevresindeki alternatif
davranış pekiştiricilerine karşı da yansıtabileceği ileri sürülmüştür (234). İnternet
bağımlılığı olan ergenlerle madde kötüye kullanımı olan ergenlerin karşılaştırıldığı
bir çalışmada, her iki durumun benzer ve ciddi duygusal ve davranışsal sorunlarla
ilişkili olduğu belirlenmiş, internet bağımlılığının, diğer bağımlılık davranışları gibi,
sorunlu davranışların düzenlenmesi ve denetlenmesi ile ilgili bir nedene
dayanabileceği ileri sürülmüştür (82).
Bu bulgular ışığında aşırı internet kullanımı, sorunlu alkol kullanımı ve sigara
bağımlılığının benzer mekanizmalarla bağımlılığa yatkınlık sağladığı söylenebilir.
Bizim çalışmamızın sonuçları da bunu destekler niteliktedir.
73
Ġnternet Bağımlılığı ve YetiĢkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu
Arasındaki ĠliĢki
Yapılan çalışmalara bakıldığında internet bağımlılığı ile DEHB arasında
anlamlı bir ilişki olduğu görülmektedir. Yen ve arkadaşlarının yaptıkları ve
Tayvanda 2114 lise öğrencisinin (ortalama yaş: 16.26) değerlendirildiği bir
çalışmada; internet bağımlısı olan hem erkek hem kız ergenlerin daha yüksek DEHB
belirtilerine sahip olduğu saptanmıştır (113). Güney Kore‟de 535 ilköğretim
öğrencisinin (ortalama yaş: 11.1) değerlendirildiği bir çalışmada internet bağımlısı
olan öğrencilerin, ebeveyn ve öğretmen puanlamalarına göre anlamlı olarak daha
yüksek DEHB puanına sahip oldukları gösterilmiştir (114). İnternet bağımlısı olan
grupta DEHB tanısı da daha yaygın olarak bulunmuştur. Aynı araştırmacıların
yaptığı başka bir çalışmada, internet bağımlısı olduğu tespit edilen 6 çocukla
yüzyüze görüşme yapılmış ve sadece birinde DEHB tespit edilmiştir (100). Ko ve
arkadaşlarının 2293 lise öğrencisi ile yaptıkları 2 yıllık izlem çalışması sonucunda
DEHB ve internet bağımlılığı arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Ayrıca
çalışmada hostilite ve DEHB‟nin internet bağımlılığının oluşumunu öngörmedeki en
önemli belirleyiciler olduğu saptanmıştır (14). Ha ve arkadaşlarının 455 çocuk (yaş
ortalaması 11±0.9) ve 836 ergenle (yaş ortalaması 15.8±0.8) yaptıkları
çalışmalarında, internet bağımlılığı tespit edilen 12 çocuk ve ergen rastgele seçilmiş
ve seçilen kişiler yapılandırılmış psikiyatrik görüşmelere tabi tutulmuştur. Yapılan
görüşmeler sonunda çocukların olduğu grupta 7 kişide DEHB saptanırken, ergenlerin
olduğu grupta 3 kişide Major Depresyon, 1 kişide Şizofreni, 1 kişide ise OKB
saptanmıştır (100).
Üniversite öğrencilerinde yapılan çalışmalara baktığımızda, Yen ve
arkadaşlarının Tayvanda yaptıkları ve 2793 üniversite öğrencisinin katıldığı bir
çalışmada yetişkin DEHB ile internet bağımlılığı arasında pozitif bir ilişkili olduğu
saptanmıştır (12). Ko ve arkadaşlarının 216 üniversite öğrencisi ile yaptıkları
çalışmalarında yetişkin DEHB ile internet bağımlılığı arasında anlamlı bir ilişki
saptanmıştır. Ayrıca çalışmada yetişkin DEHB‟nin internet bağımlılığı için en
önemli belirleyici faktör olduğu saptanmıştır (108). Bernardi ve arkadaşlarının 50
74
yetişkinle yaptıkları çalışmalarında ise internet bağımlılığı olan kişilerin %14‟de
DEHB bulunmuştur. Ancak internet bağımlılığı semptomları ile DEHB arasında
anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (13).
Bizim çalışmamızda ise internet bağımlılığı olan grubun %61.5‟inde, riskli
internet kullanımı olan grubun %39.9‟unda, ortalama internet kullanımı olan grubun
ise %8.7‟sinde olası DEHB saptanmıştır. Bağımlı ve riskli kullanımı olan gruplarda
DEHB‟nin görülme sıklığı anlamlı olarak yüksek saptanmıştır. Ayrıca DEHB alt
tipleri ile internet bağımlılığı arasındaki ilişkiye bakıldığında, İB olan grupta en sık
dikkat eksikliği baskın tip DEHB (%30.8) saptanırken, RİK olan grupta en sık
hiperaktivite/impulsivite baskın tip DEHB (%17.9) saptanmıştır.
Çalışmamızda DEHB olan grupta haftalık ortalama internet kullanım süresi ve
İBÖ puanları DEHB olmayan gruba göre anlamlı düzeyde daha yüksek bulundu.
Çalışmamızda RİK ve İB olan gruptaki ortalama dikkat eksikliği puanları,
hiperaktivite/impulsivite puanları, DEB/DEHB ilişkili özellikler puanları OİK olan
gruptan istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksek saptandı. Ayrıca İBÖ skoru
ile dikkat eksikliği puanları, hiperaktivite/impulsivite puanları, ve DEB/DEHB
ilişkili özellikler puanları arasında pozitif bir ilişki tespit edildi. Çalışmamızın
sonuçları DEHB ve internet bağımlılığı ilişkisini araştıran diğer çalışmaların
sonuçları ile benzerlik göstermektedir.
Çalışmamızda ayrıca olası DEHB olan grubun interneti en sık kullanma
sebepleri %41.5 sohbet, %16.2 amaçsızca dolaşma, %15.4 ders çalışma, %11.2 oyun
oyun oynama, %10.4 video izleme, %5.4 e-mail olarak saptanırken, DEHB olmayan
grupta %40.1 sohbet, %19.2 ders çalışma, %14.1 amaçsızca dolaşma, %10.6 e-mail,
%9.1 video izleme, %6.4 oyun oynama olarak saptanımıştır. Her iki grupta sohbet ilk
sırada yer alırken, DEHB‟li grupta amaçsızca dolaşma, oyun oynama ve video
izleme daha yüksek oranlardaydı. Diğer grupta ders çalışma ve e-mail amaçlı
kullanım dikkat çekiciydi.
Yapılan araştırmalar sonucunda DEHB‟si olan kişilerin ödüle karşı olan
hassasiyetinde artış görülmüştür (9). İnternet aktivitesinin kontrol altında olma
duygusu, eşzamanlı interaktif özellikler ve kendini temsil özgürlüğü sunması
75
DEHB‟si olan kişilerin internet kullanımı için yüksek oranda teşvik edici bir
motivasyon ve ödül sağlayabilir (113). Ayrıca, yapılan araştırmalar sonucunda
gecikmiş ödül hoşnutsuzluğu ve acil ödül tercihinin DEHB‟nin bir endofenotipi
olduğu bildirilmiştir (10). Mesela oyun oynamak gibi, orta düzeyde yanıt ve ödül
sağlayan internet aktivitesi, DEHB olan kişileri, DEHB olmayan kişilere göre daha
fazla tatmin edebilir. Koepp ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada da video oyunları
sırasında striatal dopamin salınımında artış olduğu saptanmıştır (235). Görüldüğü
gibi oyun sürecinde meydana gelen biyolojik değişimler DEHB olan kişilerin
konsantrasyon ve performansını arttırmakta ayrıca kişinin gerçek dünyada var olan
kötü performansı ile ilgili hayal kırıklığını da kısmen telafi edebilmektedir (236).
Ayrıca yapılan çalışmalar sonucunda DEHB‟li kişilerin engelleme performansında
bozukluk ile ilişkili anormal beyin aktivitesine sahip oldukları saptanmıştır (11).
Yüksek DEHB semptomları olan kişiler engellenme eşiğinin düşük olması nedeniyle
internete girdikten sonra internet kullanımını kontrol etmede güçlükler yaşayabilir.
Tüm bu nedenlere bağlı olarak internetin tasarladığından daha uzun süre kullanımı,
internete girme konusunda kişinin kendini sınırlayamaması, istenen etkiyi sağlamak
için belirgin olarak artmış miktarlarda internet kullanma gereksinimi, internetten
uzak kaldığında gerginlik, sıkıntı hissinin oluşması, büyük bir zaman kaybı, yapması
gereken diğer sorunluluklarını yerine getirememe ve sonuç olarak bağımlılık
oluşmaktadır.
Çalışmamızda internet bağımlısı ile DEHB‟nin yüksek oranda birliktelik
gösterdiğini ayrıca DEHB semptomlarındaki artışa paralel olarak internet bağımlılık
ölçeğinden alınan puanların da artış gösterdiği bulunmuştur. Çalışmanın bulgularına
bakarak DEHB‟nin internet bağımlılığını yatkınlaştırıcı bir faktör olduğu
düşünülmektedir. Litaratüre bakıldığında şu ana kadar internet bağımlılığının tedavisi
için kapsamlı bir stratejisinin geliştirilmediği görülecektir. İnternet bağımlısı olan
kişilerde DEHB için iyi düzenlenmiş bir tedavi stratejisi eşlik eden semptomlarda
azalmaya neden olabilir. Bu nedenle internet bağımlısı olan kişilerde DEHB
semptomları iyi bir şekilde araştırılmalı ve tedavi edilmelidir.
76
Yapılan çalışmalarda alkol ve madde bağımlılığı olan kişilerde de DEHB
yaygınlığının daha yüksek olduğu saptanmıştır (237). Shekim ve arkadaşlarının
DEHB tanısı olan 56 erişkinde yaptıkları çalışmalarında %34 oranında alkol
bağımlılığı, %30 oranında madde kötüye kullanımı olduğu belirtilmiştir (197).
Schubiner ve arkadaşlarının 114 DEHB tanılı erişkinde yaptıkları çalışmalarında da,
%36 oranında alkol bağımlılığı ya da kötüye kullanımı, %21 oranında kannabis
kullanımı, %11 oranında kokain ve diğer psikostimülanlar ve %5 oranında da çoklu
ilaç bağımlılığı tespit edilmiştir (190). Yapılan diğer bir araştırmada da erişkin
DEHB‟in alkol kullanım bozuklukları (%34) ve madde kullanım bozuklukları (%9-
30) ile birlikteliğinin sık olduğu saptanmıştır (198). Ayrıca DEHB olan yetişkinlerde
madde kullanımının diğer kullanıcılara göre daha küçük yaşta başladığı belirtilmiştir
(238). DHEB olan çocukların genç erişkin döneme (ortalama 22 yaş) kadar
gözlemlendiği bir araştırmada da olguların kontrol grubuna nispeten nikotin, alkol ve
madde bağımlılığı açısından yüksek risk altında olduğu bildirilmiştir (195). DEHB
ve sigara ilişkisinin araştırıldığı diğer bir çalışmada, DEHB olan yetişkinlerin sigara
içme oranları akranlarına göre üç kat fazla olduğu, daha uzun süre sigara içtikleri ve
sigarayı bırakmalarının daha zor olduğu belirtilmiştir (239).
Yapılan çalışmalarda erişkin ve ergen DEHB‟li hastaların daha fazla sigara
içtiği görülmüş ve DEHB‟nin patofizyolojisinde nöronal nikotinik Ach reseptörlerini
içeren kolinerjik nörotransmisyonun önemli rol oynadığı bildirilmiştir (169).
Nikotinin hem insanlarda hem deney hayvanlarında prokognitif etkilerinin olduğu
gösterilmiştir. Erişkin DEHB hastaların tedavisinde nikotinik Ach reseptör
agonistlerinin etkili olabileceği ile ilgili kanıtlar vardır (170). Olasılıkla nikotinin
bilişsel alanda yaptığı uyarıcı etki bu hasta grubunda sigara kullanımını
arttırmaktadır.
Bizim çalışmamızda DEHB olan gruptaki sigara ve alkol kullanma oranları
DEHB olmayan gruba oranla anlamlı düzeyde daha yüksek saptandı. Çalışmamızda
DEHB olan grubun CAGE puanı ortalaması DEHB olmayan gruba göre anlamlı
düzeyde yüksek bulundu. Ayrıca çalışmamızda CAGE skoru ile dikkat eksikliği
puanları, hiperaktivite/impulsivite puanları ve DEB/DEHB ilişkili özellikler puanı
77
arasında pozitif bir ilişki tespit edildi. Çalışmamızın bulguları daha önce bu konuda
yapılan araştırmaların sonuçlarını destekler niteliktedir.
DEHB olan kişilerin nikotin, alkol, madde ve internet bağımlılığı açısından
yüksek riskli olmaları dikkat çekicidir. Dolayısıyla gelecekte yapılacak çalışmaların
bu bozukluklar arasındaki ilişkiyi anlamaya yönelik önemli katkı sağlayacağı
düşünülmektedir.
78
Ülkemizde yapılan çalışmalara bakıldığında, Tahiroğlu ve arkadaşlarının
çalışmalarında interneti eğitimle ilgili amaçlar için kullanan öğrencilerin internet
bağımlılık ölçeği puanlarının, interneti sohbet ve oyun amaçlı kullanan öğrencilere
göre daha düşük olduğu belirlenmiştir (95). Orhan ve Akkoyunlu‟nun yaptıkları
çalışmada ise internet‟i bilgiye ulaşma, haberleşme ve oyun gibi çok amaçlı kullanan
öğrencilerin oranı %39.3, internet‟i sadece ders/ödev için bilgiye ulaşma amaçlı
kullanan öğrencilerin oranı %13.9 olarak saptanmıştır. Sonuç olarak internet
kullanımında iletişim ve eğlenme isteğinin ön planda olduğu saptanmıştır (242).
Çalışmamızda da gruplar arasında internetin en sık kullanma sebeplerinin
farklılık gösterdiği bulunmuştur. İnternet bağımlısı olan öğrencilerin internette en sık
yaptıkları 3 aktivite %38.5 oyun, %30.8 amaçsızca dolaşma, %23.1 sohbet olarak
saptanırken; RİK olan grupta %38.1 sohbet, % 26.2 amaçsızca dolaşma, %17.3 oyun;
OİK olan grupta %41.1 sohbet, %20 ders çalışma ve %13.2 amaçsızca dolaşma
olarak bulunmuştur. Ayrıca çalışmamızda internetin en sık kullanılma sebebi ile
internet bağımlılık ölçeği puanları ve haftalık ortalama internet kullanım süresi
karşılaştırıldığında anlamlı bir farklılık saptandı. Oyun oynayanların, İBÖ puanları
ve haftalık ortalama internet kullanım süresi diğer aktivitelere göre anlamlı düzeyde
yüksek saptandı ve ayrıca interneti akademik faaliyetler için kullanan öğrencilerin
İBÖ puanı ve ortalama internet kullanım süresi en düşük saptandı. Çalışmalarımızın
sonuçları litaratürdeki çalışmaların sonuçları ile benzerlik göstermektedir.
Sonuç olarak internetteki interaktif işlevlerin (sohbet odaları, paylaşım siteleri,
oyun siteleri gibi) bilgi arama gibi işlevlere göre daha fazla bağımlılık oluşturduğu
ifade edilmektedir. Bu işlevlerin kişiye sosyal destek, kimlik değiştirme, cinsel
uyarılma olanağı sunmasından dolayı bağımlılık oluşturabileceği belirtilmektedir
(79). Çalışmamızın sonuçları da bu bulguyu destekler niteliktedir.
79
internet bağımlılığının geç saatlere kadar uyanık kalmaya, yorgunluğa ve ders
kaçırmaya sebep olarak akademik başarıyı olumsuz yönde etkilediği saptanıştır
(243). Mythily ve arkadaşları Singapur gençliğinde aşırı internet kullanımının
yaygınlığını ve çeşitli değişkenlerle olan ilişkisini araştırdıkları çalışmalarında, aşırı
internet kullanan gençler internet kullanımının notlarında ve okul performanslarında
düşüşe neden olduğunu bildirmişlerdir (244). Young ve arkadaşlarının yaptıkları bir
diğer bir çalışmada da, internet bağımlılığı nedeniyle sürekli internet başında olan
ergenlerin, dersleriyle ilgili yapması gereken sorumluluklardan koptuğu ve internetle
kurduğu dünyasında yaşamaya başladığı saptanmıştır. Ayrıca bu ergenlerin internet
kullanımlarının artması sonucunda mevcut başarısızlıklarının daha da artacağı
belirtilmiştir (29). Scherer ve Bost çalışmasında internet kullanımı açısından 531
öğrenciyi incelemiş ve örneklemin % 13'ü internet kullanımının akademik
çalışmalarını, profesyonel performanslarını ya da sosyal yaşamlarını etkilediğini, %
2'si ise internet‟in yaşamlarına olumsuz etkisi olduğunu algıladıklarını
belirtmişlerdir. Bu olumsuz etkinin temelinde özellikle akademik başarılarının düşük
olması ve kendilerini başarısız görmelerinin yattığı belirtilmiştir (245). Nalva ve
Anand‟ın Hindistan'da 16–18 yaşları arasındaki okul çocuklarında internet
bağımlılığının genişliğini inceleyen çalışmalarında, internet bağımlılarının
zamanlarını çevrimiçi harcamak için uykusuz kaldıkları ve diğer işlerini erteledikleri
ve bu nedenle sorunlar yaşadığı bulunmuştur (1).
Bütün bu araştırmalara karşın akademik başarı ve internet bağımlılığı arasında
ilişki olmadığını belirleyen çalışmalarda mevcuttur (216).
Bizim çalışmamızda gruplar arasında alttan ders alma ve ikinci öğretim okuma
değişkenleri açısından anlamlı bir farklılık saptanmadı. Ancak alttan ders alan ve
ikinci öğretimde okuyan öğrencilerin İBÖ puanları diğer öğrencilere göre anlamlı
düzeyde daha yüksek bulundu. Bulduğumuz bu sonuç internet bağımlılığı ve
akademik başarı arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmaların sonuçlarını destekler
niteliktedir.
80
Birçok araştırmacı internet bağımlılığı ile ilgili çalışmalarında internet
bağımlılığı ile sosyo-ekonomik düzey arasındaki ilişkiyi de ele almışlardır ancak
sonuçlar farklılık göstermektedir. Bayraktar ve arkadaşlarının ülkemizde yaptıkları
bir araştırma sonucunda internetin çoğunlukla üst sosyo-ekonomik düzeydeki kişiler
tarafından kullanıldığını ve sosyo-ekonomik düzey arttıkça internet kullanımının da
arttığı bulunmuştur (102). Aslanbay ve arkadaşlarının lise öğrencilerinde yaptıkları
çalışmalarında da ailelerin sosyo-ekonomik düzeyi ile internet kullanımı arasında
olumlu yönde bir ilişki saptamıştır (246). Park ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada
ise üst ekonomik sınıftakilerin daha fazla internet bağımlısı oldukları ortaya çıksa da
bu farklılık anlamlı düzeyde değildir (88). Mersinde 910 üniversite öğrencisinde
yapılan çalışmada ise internet bağımlılığı ile aylık mali gelir ilişkisi
değerlendirildiğinde gruplar arasında dağılımın hemen hemen eşit olduğu görülmüş,
aralarında farklılık saptanmamıştır (81). Balta ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada
da sosyoekonomik düzeyle internet bağımlılığı arasında anlamlı bir ilişki
saptanmamıştır (206). Yoo ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada da benzer şekilde
sosyoekonomik düzeyin internet bağımlılığı düzeylerine etkisinin anlamlı olmadığını
bulmuştur (114).
Çalışmamızda öğrencilerin ailelerinin gelir düzeyi açısından OİK, RİK, İB olan
gruplar arasında anlamlı bir farklılık saptanmadı. Ancak ailelerin gelir düzeyi
arttığında İBÖ‟den alınan puanların anlamlı düzeyde artış gösterdiği saptandı.
İnternetin ilk çıktığı dönemlerde internet kullanım maliyeti yüksek ve internete
ulaşım daha güçtü. Ancak günümüzde internetin ucuzlaması ve internete erişimin
kolaylaşması ile birlikte internet bağımlılığı ve sosyoekonomik düzey arasındaki
ilişkinin zayıfladığı düşünülmektedir (88).
81
bağımlılığını tetikleyen en önemli faktörlerden biri olarak görülmektedir (81).
Yapılan araştırmalar yalnız yaşayan kişilerin internet bağımlılığına daha yatkın
olduklarını göstermektedir (112, 247 ). Canan ve arkadaşlarının Düzce üniversitesi
öğrencileri arasında yaptıkları çalışmada öğrencilerin birlikte yaşadıkları kişilere
göre internet bağımlısı olup olmama durumları incelendiğinde, ailesi ile yaşayanların
%9.6‟sının, akrabası ile yaşayanların %27.2‟sinin, arkadaşları ile yaşayanların
%10.2‟sinin ve yalnız yaşayanların %35.2‟sinin internet bağımlısı olduğu tespit
edilmiştir ve aradaki farklılığın anlamlı olduğu bulunmuştur. Ancak aynı çalışmada
öğrencilerin birlikte yaşadıkları kişilere göre İBÖ skoru ve haftalık internet kullanma
süreleri ortalamalarına bakıldığında da anlamlı farklılık saptanmamıştır (215).
Yapılan diğer bir çalışmada ise internet bağımlılığı olan ve olmayan kişiler arasında,
aile, arkadaş ve yalnız yaşama açısından anlamlı farklılık saptanmamıştır (81).
Bizim çalışmamızda ise öğrencilerin aileleri, arkadaşları ve yalnız yaşamaları
ile gruplar ve İBÖ puanları ile karşılaştırıldığında aralarında anlamlı bir farklılık
olmadığı görüldü. Çalışma grubumuzun üniversite öğrencileri olması nedeniyle
ailelerine bağlı oluşları ve kısıtlı maddi gelirleri nedeniyle aile ve arkadaşı ile birlikte
kalmak zorunda bulunmaları bu sonucu doğurmuş olabilir.
82
olan ailesiyle değilde yalnız ya da arkadaşıyla kalıyor olmasından kaynaklanmış
olabilir.
83
DEHB arasındaki sıkı ilişki de göz önünde tutulduğunda, internet bağımlılığı olan
kişilerin mevcut DEHB‟leri nedeniyle aynı anda birçok aktiviteyi yapmaya çalışma
eğilimleri olabilir ancak bu kişilerin mevcut aktivitelere devamla ilgili ciddi sorunları
olabileceği düşünülmektedir.
84
SONUÇLAR
4. Çalışma grubumuzun yaş ortalaması 20.45 olup gruplar arasında yaş ortalamaları
açısından anlamlı bir farklılık saptanmamıştır.
5. İnternet bağımlılığı olanlarda haftalık internet kullanım saati 43.08, riskli internet
kullanımı olanlarda ise 30.48 olarak bulunmuş olup haftalık internet kullanım süresi
ile internet bağımlılığı arasında pozitif bir ilişki saptanmıştır.
6. Gruplar arasında alkol kullanımı açısından anlamlı bir farklılık bulundu. İnternet
bağımlısı öğrencilerin %69.2‟si, riskli internet kullanıcısı olanların % 56.5‟i alkol
kullanmaktayken, ortalama internet kullanıcılarında %33.9 oranında alkol kullanımı
bulunmaktaydı. Ayrıca alkol kullanan öğrencilerin İBÖ puanı alkol kullanmayanlara
göre anlamlı düzeyde daha yüksek bulundu. Çalışmamızda İBÖ puanları ile CAGE
puanları arasında pozitif bir ilişki saptandı. Ayrıca İBÖ puanları arttığında alkol
kullanım sıklığının anlamlı düzeyde arttığı görüldü.
85
7. Gruplar arasındaki sigara kullanımı açısından anlamlı bir farklılık saptandı. İB
olan katılımcıların %46.2‟si, RİK olan katılımcıların % 31.5‟i, OİK olan
katılımcıların ise %21.6‟sı sigara kullanmaktaydı. Ayrıca sigara kullanan
öğrencilerin İBÖ puanları, sigara kullanmayanlara göre anlamlı düzeyde daha yüksek
bulundu. Çalışmamızda gruplar arasında sigara kullanma yılı açısından anlamlı bir
farklılık saptanmazken, İBÖ skorları ile sigara kullanma yılı arasında pozitif bir ilişki
bulundu. Çalışmamızda gruplar arasında günlük sigara kullanma miktarı açısından
anlamlı bir farklılık saptanmazken, günlük sigara kullanma miktarı arttığında İBÖ
puanlarının da anlamlı düzeyde artış gösterdiği saptandı.
8. İnternet bağımlılığı olan grubun %61.5‟inde, riskli internet kullanımı olan grubun
%39.9‟unda, ortalama internet kullanımı olan grubun ise %8.7‟sinde olası DEHB
saptanmıştır. Bağımlı ve riskli kullanımı olan gruplarda DEHB‟nin görülme sıklığı
anlamlı olarak yüksek saptanmıştır. Ayrıca DEHB alt tipleri ile internet bağımlılığı
arasındaki ilişkiye bakıldığında, İB olan grupta en sık dikkat eksikliği baskın tip
DEHB (%30.8) saptanırken, RİK olan grupta en sık hiperaktivite/impulsivite baskın
tip DEHB (%17.9) saptanmıştır. DEHB olan grupta haftalık ortalama internet
kullanım süresi ve İBÖ puanları DEHB olmayan gruba göre anlamlı düzeyde daha
yüksek bulundu. Çalışmamızda RİK ve İB olan gruptaki ortalama dikkat eksikliği
puanları, hiperaktivite/impulsivite puanları, DEB/DEHB ilişkili özellikler puanları
OİK olan gruptan istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksek saptandı. Ayrıca
İBÖ skoru ile dikkat eksikliği puanları, hiperaktivite/impulsivite puanları ve
DEB/DEHB ilişkili özellikler puanları arasında pozitif bir ilişki tespit edildi.
86
karşılaştırıldığında anlamlı bir farklılık saptandı. Oyun oynayanların, İBÖ puanları
ve haftalık ortalama internet kullanım süresi diğer aktivitelere göre anlamlı düzeyde
yüksek saptandı. İnterneti akademik faliyetler için kullanan öğrencilerin İBÖ puanı
ve ortalama internet kullanım süresi tüm gruplar içinde en düşük olanıydı.
10. Gruplar arasında alttan ders alma ve ikinci öğretimde okuma değişkenleri
açısından anlamlı bir farklılık saptanmadı. Ancak alttan ders alan ve ikinci öğretimde
okuyan öğrencilerin İBÖ puanları diğer öğrencilere göre anlamlı düzeyde daha
yüksek bulundu.
11. Öğrencilerin ailelerinin gelir düzeyi açısından OİK, RİK, İB olan gruplar
arasında anlamlı bir farklılık saptanmadı. Ancak ailelerin gelir düzeyi arttığında
İBÖ‟den alınan puanların anlamlı düzeyde artış gösterdiği saptandı.
12. Öğrencilerin aileleri, arkadaşları ve yalnız yaşamaları ile gruplar ve İBÖ puanları
ile karşılaştırıldığında aralarında anlamlı bir farklılık olmadığı görüldü.
13. Gruplar arasında öğrencilerin yaşadığı yer açısından anlamlı bir farklılık
saptanmadı. Ancak kiralık evde kalanların İBÖ skoru, Devlet yurdu ve Özel yurtta
kalanların İBÖ skoruna göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksek
saptandı.
14. RİK ve İB olan grupta kitap okuma sıklığı anlamlı derecede düşüktü. Ayrıca
kitap okuma sıklığındaki azalmaya paralel olarak İBÖ skorlarında anlamlı düzeyde
artış olduğu saptandı.
15. Herhangi bir spor aktivitesine katılma durumu İB olan grupta %61.5, RİK olan
grupta %44 ve OİK olan grupta %31.9 olarak bulundu ve gruplar arasındaki farklılık
anlamlı saptandı. Ayrıca herhangi bir spor etkinliğine katılan kişilerin ortalama İBÖ
puanı katılmayan kişilere göre anlamlı düzeyde daha yüksek saptandı.
16. Gruplar arasında düzenli olarak spor yapıp yapmama açısından anlamlı bir
farklılık saptandı. İB olan grubun %38.5‟nin, RİK olan grubun %40.5‟nin, OİK olan
grubun 28.1‟nin düzenli olarak spor yaptığı saptandı. Ayrıca düzenli olarak spor
87
yapan katılımcıların ortalama İBÖ puanı, düzenli olarak spor yapmayan katılımcılara
göre anlamlı düzeyde daha yüksek saptandı
17. Düzenli gazete okuma ve herhangi bir sanat etkinliğine katılma durumları
açısından OİK, RİK, İB olan gruplar arasında anlamlı bir farklılık saptanmadı.
88
KAYNAKLAR
3. Liu T, Potenza MN. Problematic Internet use: clinical implications. CNS Spectr.
2007;12(6):453-466.
4. Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders. 4th ed. text rev.
Washington, DC: American Psychiatric Association; 2000.
9. Douglas VI, Parry PA. Effects of reward and nonreward on frustration and
attention in attention deficit disorder. J Abnorm Child Psychol 1994; 22:281–302.
11. Rubia K, Smith AB, Brammer MJ, et al. Abnormal brain activation during
inhibition and error detection in medication-naive adolescents with ADHD. Am J
Psychiatry 2005;162:1067–75.
89
12. Yen JY, Yen CF, Chen CS, Tang TC, Ko CH. The association between adult
ADHD symptoms and Internet addiction among college students: the gender
difference. Cyberpsychol Beha 2009;12(2):187–91.
14. Ko CH, Yen JY, Chen CS, Yeh YC, Yen CF. Predictive values of psychiatric
symptoms for Internet addiction in adolescents: a 2-year prospective study. Arch
Pediatr Adolesc Med 2009;163(10):937–43.
15. İçel K. Kitle Haberleşme Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul, 1998. s.407-415.
17. Yalçın C. Sosyolojik bir bakış açısıyla internet. Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi. 2003. 27 (1), 77-89.
18. Çağıltay, Kürşat. Herkes İçin İnternet, Tübitak-Odtü Yayınları, Ankara, 1994. s:
17-19.
21. 2011 Yılı Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması Sonuçları. T.C.
Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu Haber Bülteni. 18 Ağustos 2011. Sayı: 170.
22. Shotton MA. The costs and benefits of “computer addiction”. Behav Inf
Technol. 1991; 10:219-230.
90
24. Young KS. Internet addiction: the emergence of a new clinical disorder.
Cyberpsychol Behav. 1998;1(3):237-244.
25. Scherer K. College life on-line: healthy and unhealthy Internet use. JCSD.1997;
38:655-665.
28. Potenza MN, Hollander E. Pathologic gambling and impulse control disorders.
Ed: Davis KL, Charney D, Coyle J, Nemeroff C. Neuropsychopharmacology: The
Fifth Generation of Progress. 5th ed. Pp. 1736-1737. Md: Lippincott Williams
&Wilkins; Baltimore, 2002.
29. Young KS, Case CJ. Internet abuse in the workplace: new trends in risk
management. Cyberpsychology & Behavior. 2004. 7(1).105-111.
31. Block JJ. Prevalence underestimated in problematic internet use study [letter].
CNS Spectr. 2007;12:14.
91
36. Young KS. Internet addiction: The emergence of a new clinical disorder.
Cyberpsychology and Behaviour 1996; 1:237-244.
39. Griffiths MD. Internet addiction: Time to be taken seriously? Addiction Research
2000; 8:413-418.
42. Anderson KJ. Internet use among college students: An exploratory study. Journal
of American College Health, (2001). 50(1); 21-26.
44. Ko CH, Yen JY, Chen CC, Chen SH, Yen CF. Proposed diagnostic criteria of
Internet addiction for adolescents. J Nerv Ment Dis. 2005;193:728-733.
45. Chen SH, Weng LC, Su YJ, Wu HM. Development of Chinese Internet
Addiction Scale and its psychometric study. Chin J Psych. 2003;45:279-294.
92
50. Caplan SE. Problematic Internet use and psychosocial well-being: development
of a theory-based cognitive-behavioral measurement instrument. Computers in
Human Behavior 2002; 18:553-75.
52. Kandel E, Schwartz JH, Jessell TM. Principles of Neural Science,4th edition
U.S.A McGraw-Hill Companies, 2000:1007 -1010.
54. Blum K, Braverman ER, Holder JM, Lubar JF, Monastra VJ, Miller D, Lubar JO
ve ark. Reward deficiency syndrome: a biogenetic model for the diagnosis and
treatment of impulsive, addictive and compulsive behaviors. J Psychoactive Drugs.
2000;32 Suppl:i-iv, 1-112.
56. Johansson A, Gotestam KG. Problems with computer games without monetary
reward: similarity to pathological gambling. Psychol Rep 2004; 95:641-650.
57. Park HS, Kim SH, Bang SA, et al. Altered regional cerebral glucose metabolism
in internet game overusers: a 18F-fluorodeoxyglucose positron emission tomography
study. CNS Spectr 2010; 153:159-66.
58. Zhou Y, Lin FC, Du YS, et al. Gray matter abnormalities in Internet addiction: A
voxel-based morphometry study. Eur J Radiol, 2011; 79 (1):92-95.
59. Lee YS, Han DH, Yang KC. Depression like characteristics of 5HTTLPR
polymorphism and temperament in excessive internet users. Journal of Affective
Disorders 2008; 109:165-169.
93
60. Black DW, Shaw M. Internet Addiction Definition, Assessment, Epidemiology
and Clinical Management CNS Drugs 2008; 225:353-345.
61. Sanders CE, Field TM, Diego M, ve Kaplan M. The relationship of Internet use
to depression and social isolation among adolescents. Adolescence, 2000. 35; 237-
241.
64. Hamburger YA. and Ben-Artzi E. Loneliness and Internet use. Computers in
Human Behavior, 2003. 19; 71–80.
66. Kim K, Ryu E, Chon MY, Yeun EJ, Choi SY, Seo JS. and Nam BW. Internet
addiction in korean adolescents and its relation to depression and suicidal ideation: a
questionnaire survey. International Journal Of Nursing Studies, 2006. 43, 185–192.
69. Kohut H. The Analysis Of the Self. New York: International University,
Press.1983.
94
71. Çeçen AR. Üniversite öğrencilerinde yaşam doyumunu yordamada bireysel
bütünlük (tutarlılık) duygusu, aile bütünlük duygusu ve benlik saygısı, Eğitimde
Kuram ve Uygulama, 2008. 4 (1); 19–30.
72. Ko CH, Yen JY, Chen CC, Chen SH, & Yen CF. Gender differences and related
factors affecting online gaming addiction among Taiwanese adolescents. The Journal
of Nervous and Mental Disease, 2005. 193:273–277.
73. Ko CH, Yen JY, Yen CF, Lin HC. ve Yang MJ. Factors predictive for incidence
and remission of internet addiction in young adolescents: a prospective study.
CyberPsychology & Behavior, 2007. 10(4);545-51.
74. Wang ES, Chen LS, Lin JY. ve Wang MC. The relationship between leisure
satisfaction and life satisfaction of adolescents concerning online games.
Adolescence, 2008. 43(169);177-84.
75. Chen X, Li FH ve Long LL. Prospective study on the relationship between social
support and internet addiction. Chinese Mental Health Journal, 2007, 21(4); 240-243
78. Ko CH, Yen JY. The Association between Internet Addiction and Belief of
Frustration Intolerance: The Gender Difference. Cyberpsychology and Behaviour
2008; 11:3-8.
79. Young KS. What makes the Internet so addictive: Potential explanations for
pathological Internet use? Paper presented at the Annual Meeting of the American
Psychological Association, Chicago, IL, August, 1997
95
81. Üçkardeş EA, Mersin Üniversitesi Öğrencileri Arasında İnternet Bağımlılığının
Değerlendirilmesi, Uzmanlık Tezi, Mersin Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Psikiyatri
Anabilim Dalı, 2010.
82. Yen JY, Ko CH, Yen CF, Chen SH, Chung WL, Chen CC. Psychiatric symptoms
in adolescents with Internet addiction: comparison with substance use. Psychiatry
Clin Neurosci 2008; 62:9-16.
83. Tahiroğlu AY, Çelik GG, Bahalı K, Avcı A. Medyanın çocuk ve gençler üzerine
olumsuz etkileri; şiddet eğilimi ve internet bağımlığı. Yeni Symposium 2010;48:19-
30.
84. Shapira NA, Lessig MC, Goldsmith TD, et al. Problematic Internet use: proposed
classification and diagnostic criteria. Depress Anxiety. 2003;17:207-216.
85. Lam LT, Peng ZW, Mai JC, Jing J. Factors associated with Internet addiction
among adolescents. Cyberpsychol Behav 2009;12(5):551–5.
87. Yen JY, Ko CH, Yen CF, Chen CS, Chen CC. The association between harmful
alcohol use and Internet addiction among college students: comparison of
personality. Psychiatry Clin Neurosci 2009;63(2):218–24.
88. Park SK, Kim JY, Cho CB. Prevalence of Internet addiction and correlations with
family factors among South Korean adolescents. Adolescence 2008;43(172): 895-
909.
89. Siomos KE, Dafouli ED, Braimiotis DA, Mouzas OD, Angelopoulos NV.
Internet addiction among Greek adolescent students. Cyberpsychol Behav
2008;11(6): 653–7.
90. Aboujaoude E, Koran LM, Gamel N, Large MD, Serpe RT. Potential markers for
problematic internet use: a telephone survey of 2,513 adults. CNS Spectr.
2006;11:750-755.
96
91. Kaltiala-Heino R, Lintonen T, Rimpela A. Internet addiction? Potentially
problematic use of the Internet in a population of 12-18 year-old adolescents. Addict
Res Theory. 2004; 12:89-96.
95. Tahiroğlu AY, Çelik GG, Uzel M, Özcan N, Avci A. Internet use among Turkish
adolescents. Cyberpsychol Behav. 2008;11(5):537-543.
96. Canbaz S, Sunter AT, Peksen Y, Canbaz MA. Prevalence of Pathological Internet
Use in a Sample of Turkish School Adolescents. Iranian J Publ Health.2009; 38(4):
64-71.
99. Yang CK, Choe BM, Baity M, Lee JH, Cho JS. SCL-90-R and 16PF profiles of
senior high school students with excessive internet use. Can J Psychiatry.
2005;50:407-414.
97
100. Ha JH, Yoo HJ, Cho IH, Chin B, Shin D, Kim JH. Psychiatry comorbidity
assessed in Korean children and adolescents who screen positive for Internet
addiction. J Clin Psychiatry. 2006;67 (5):821-826.
104. Yen JY, Yen CF, Chen CC, Chen SH ve Ko CH. Family Factors of Internet
Addiction and Substance Use Experience in Taiwanese Adolescents.
Cyberpsychology & Behavior, 2007; 10(3).
105. Jang KS, Hwang SY, Chois JY. Internet Addiction and Psychiatric Symptoms
Among Korean Adolescents. Journal of School Health 2008; 78:165-171.
108. Ko CH, Yen JY, Chen CS, et al. Psychiatric Comorbidity of Internet Addiction
in College Students: An Interview Study. CNS Spectr 2008;13(2):147-153.
109. Shapira NA, Goldsmith TD, Keck Jr PE, Khosla UM, McElroy SL. Psychiatric
features of individuals with problematic Internet use. J Affect Disord. 2000;57:267-
272.
98
110. Kratzer S, Hegerl U. Is „internet addiction‟ a disorder of its own? A study on
subjects with excessive internet use. Psychiatrische Praxis. 2008; 3:80-83.
112. Caplan SE. Incidents and correlates of pathological internet use among collage
students. Computers in Human Behaviour 2007; 2:465-473.
113. Yen JY, Ko CH, Yen CF, Wu HY, Yang MJ. The comorbid psychiatric
symptoms of Internet addiction: attention deficit and hyperactivity disorder [ADHD],
depression, social phobia, and hostility. J Adolesc Health 2007;41(1): 93–98.
114. Yoo HJ, Cho SC, Ha J, Yune SK, Kim SJ, Hwang J, Chung A, Sung YH, Lyoo
IK. Attention deficit hyperactivity symptoms and Internet addiction. Psychiatry Clin
Neurosci. 2004;58:487-494.
115. Greenberg JL, Lewis SE, Dodd DK. Overlapping addictions and self esteem
among college men and women. Addiction Behaviour 1999; 24:565-571.
117. Griffiths, M. Does internet and computer "addiction" exist? Some case study
evidence. CyberPsychology & Behavior, 2000; 3 (2); 211-218.
99
121. Lin SSJ. ve Tsai CC. Sensation seeking and internet dependence of Taiwanese
high school adolescents. Computers in Human Behavior, 2002; 18(4), 411–426.
124. Griffiths MD. Excessive Internet and computer use: Implications for education.
Education and Health, 2001;19(2).
125. Young KS. Internet Addiction: A New Clinical Phenomenon and Its
Consequences. American Behavioral Scientist, 2004; 48(4), 402-415.
127. Young KS. Evaluation and treatment of internet addiction. In: VandeCreek L,
Jakson TL (Eds). Innovations of Clinical Practice Volume 17. 1st Ed. Sarasota, Fl:
Professional Resource Pres;1999.p.30-60.
128. Chou C. Internet heavy use and addiction among Taiwanese college students:
an online interview study. Cyberpsychol Behav. 2001;4:573-585.
129. Jacobs K, Baker NA. The association between children‟s computer use and
musculoskeletal discomfort Work. 2002; 18: 221-226.
100
132. Atmaca M. A case of problematic internet use successfully treated with an SSRI
antipsychotic combination. Prog Neuropsychopharmacol Biol Psychiatry.
2007;31(4):961-962.
134. Bostwick JM, Bucc JA. Internet Sex Addiction Treated With Naltrexone. Mayo
Clinic Proceedings 2008; 83:226-230.
135. Young KS. Cognitive behavior therapy with Internet addicts: treatment
outcomes and implications. Cyberpsychol Behav 2007; 10:671-679.
136. Orzack MH, Voluse AC, Wolf D, Hennen J. An ongoing study of group
treatment for men involved in problematic internet-enabled sexual behavior.
Cyberpsychol Behav 2006; 9:348-360.
137. Amen DG, Goldberg P. Attention deficit hyperactivity disorder: a guie for
primary care physicians. Primary Psychiatry 1998; 7: 76-80.
138. Thome J, Jacobs KA. Attention deficit hyperactivity disorder (ADHD) in a 19th
century children‟s book. Eur Psychiatry 2004; 19: 303–306.
139. Still GF. Some abnormal physical conditions in children. Lancet 1902; 1: 1008-
1012, 1077-1082, 1163-1168.
101
142. Barkley RA, Murphy KR, Fischer M. Attention Deficit Hyperactivity Disorder
in Adults. What the Science Says. 1st ed. Newyork, London: The Guilford Press,
2008:1-467.
143. Köroğlu E, Güleç C, Şenol S. Psikiyatri Temel Kitabı. Ankara: HYB Basın
Yayın 2007:820-837.
147. Wender PH, Wolf LE, Wasserstein J. Adults with ADHD. An overview. Annals
of the New York Academy of Sciences 2001; 931: 1-16.
148. Kessler RC, Adler L, Barkley R, Biederman J, Conners CK. The prevalence
and correlates of adult ADHD in the United States: results from the National
Comorbidity Survey Replication. Am J Psychiatry 2006; 163: 716-723.
151. Zimmerman ML. Attention- deficit hyperactivity disorder. Review. Nurs Clin
An 2003; 38: 55-66.
102
152. Tahiroğlu A, Avcı A, Fırat S, Seydaoğlu G. Dikkat eksikliği hiperaktivite
bozukluğu: Alt tipleri. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2005; 6: 5-10.
153. Khan SA, Faraone SV. The genetics of ADHD: a literature review of 2005. Curr
Psychiatry Rep 2006; 8: 393-397.
157. McCracken JT. Attention Deficit Disorder. Sadock BJ, Sadock VA, ed.
Kaplan&Sadock‟s Comprehensive Textbook of Psychiatry, eighth edition.
Philadelphia, Lipincott: Williams&Wilkins, 2005; 2: 3183-3204.
158. Grady DK, Zhang Y, Civelli O. PCR detection of the TaqA RFLP at the DRD2
locus. Hum Mol Genet 1993; 2: 2197.
162. Kelly YJ. Birthwight and behavioural problems in children: a modifiable effect?
Int J Epidemiol 2001; 30: 88-93.
103
163. Barr CL, Kroft J, Feng Y. The norephinephrine transporter gene and attention-
deficit hyperactivity disorder. Am J Med Gen 2002; 114: 255–259
165. Cantwell DP. Attention deficit disorder a review of the past 10 years. J Am
Acad Child Adolesc Psychiatry 1996; 35: 978–987.
166. Weiss G. Attention Deficit Hyperactivity Disorder. M Lewis (Ed). Child and
Adolescent Psychiatry A Compressive Textbook (2nd edition). Baltimore: Williams
& Wilkins, 1996; 544–563.
168. Quist JF, Kennedy JL. Genetics of childhood Disorders:XXIII. ADHD, Part 7:
The Serotonin System. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry 2001; 40: 253-257.
169. Potter AS, Newhouse PA, Bucci DJ. Central nicotinic cholinergic systems: a
role in the cognitive dysfunction in attention-deficit/hyperactivity disorder? Behav
Brain Res. 2006; 175: 201-11.
170. Wilens TE, Decker MW. Neuronal nicotinic receptor agonists for the treatment
of attention-deficit/hyperactivity disorder: focus on cognition. Biochem Pharmacol
2007; 74(8):1212-1223.
171. Arnold LE, Jensen PS. Attention-deficit disorders. In: HI Kaplan, BJ Sadock,
Baltimore editors. Comprehensive Textbook of Psychiatry. 6. Baskı, Williams and
Wilkins, 1995: 2295-2310.
172. Biederman J, Milberger S, Faraone SV, Kiely K, Guite J, Mick E et al. Family
environment risk factors of attention-deficit hyperactivity disorder. Arch Gen
Psychiatry 1995; 52: 464-470.
104
173. Kotimaa AJ. Maternal smoking and hyperactivity in 8 year old Children. J Am
Acad Child Adolesc Psychiatry 2003; 42: 826-834
175. Ercan ES, Aydın C. Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu. A. Ekşi, (Ed). Ben
Hasta Değilim. Çocuk Sağlığı ve Hastalıklarının Psikososyal Yönü, İstanbul, Nobel
Kitapevi. 1999; 270-284.
177. Öktem, F. Dikkat Eksikliği Bozukluğu. Katkı Pediatri Dergisi, 1996; 5, 826–
849.
105
183. Wender P, Wolf L. & Wassertein J. Adults with ADHD: An overview. In
J.Wasserstein, L.Wolf,&F.F.LeFever (Eds.), Adult attention deficit disorder: Brain
mechanism and life outcomes. New York Academy of Science Annals, 2001;931: 1–
16.
187. Murphy KR, Gordon M, Barkley, R. To what extent are ADHD symptoms
common? A reanalysis of standardization data from a DSM IV checklist. ADHD
Report 2000; 8: 1-5.
188. Barkley RA, Fischer M, Edelbrock CS, Smallish L. The adolescent outcome of
hyperactive children diagnosed by research criteria: An 8-year prospective follow-up
study. American Academy of Child and Adolescent Psychiatry 1990; 29: 546-557.
189. Ratey JJ, Greenberg MS, Bemporad JR, Lindem LJ. Unrecognized attention-
deficit hyperactivity disorder in adults presenting for outpatient psychotherapy,
Journal of Child and Adolescent Psychopharmacology 1992; 2: 267-275.
106
193. Weiss G, Hechtman LT. Hyperactive Children Grown Up, 2nd ed. New York:
Guilford Press, 1993.
195. Biederman, J., Monuteaux, M. C., Mick, E., Spencer, T.,Wilens, T. E., Silva, J.
M, Young adult outcome of ADHD: A controlled ten year follow-up study.
Psychological Medicine, 2006; 36, 167-179.
196. Nierenberg AA, Miyahara S, Spencer T, Wisniewski SR. (2005). Clinical and
diagnostic implications of lifetime attention-deficit/hyperactivity disorder
comorbidity in adults with bipolar disorder: data from the first 1000 STEP-BD
participants. Biologic Psychiatry. Jun 1;57(11):1467-73.
197. Shekim WO, Asarnow RF, Hess E, Zaucha K, Wheeler N. A clinical and
demographic profile of a sample of adults with attention deficit hyperactivity
disorder, residual state. Compr Psychiatry. 1990; 31: 416-25.
107
202. Barkley RA. Long Term Course Adult Outcome and Comorbid Disorders. In:
110, Diagnosis and Treatment of ADHD NIH Consensus Development Conference
Statement Maryland. USA, Nov 16–18: 1998; 1–37.
205. Turgay A. Diagnosing and treating ADHD in adults. Can J CME, 182–190,
2001.
206. Balta ÖÇ, Horzum MB. “Web Tabanlı Öğretim Ortamındaki Öğrencilerin
İnternet Bağımlılığını Etkileyen Faktörler”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Fakültesi Dergisi, 2008,41(1), s:187-205.
208. Günay Ş, Savran C, Aksoy UM, Maner F, Turgay A, Yargıç İ. Erişkin dikkat
eksikliği hiperaktivite ölçeğinin (adult ADD/ADHD DSM-IV based diagnostic
screening and rating scale) dilsel eşdeğerlilik, geçerlik güvenirlik ve norm çalışması.
Türkiye'de Psikiyatri, 2006; 8: 98–107.
209. Ewing JA. Detecting alcoholism: The CAGE questionnaire. JAMA, 1984;
252:1905-1907.
108
213. Arıkan Z, Özdemir YD, Candansayar S. SMAST ve CAGE tarama testlerinin
alkolizmin tanısal önemi üzerine bir çalışma. 27. Ulusal Psikiyatri Kongresi,
Antalya, 1991.
218. Fortson BL, Scotti JR, Cihen Yu-C, Malone Judith DB. ve Kevin S. İnternet
use, abuse and dependence among students at a Southeastern Regional University,
Journal of Amencan College Health, 2007; Vol. 56, no. 2
221. Griffiths M. Are computer games bad for children? The Psychologist 1993;
6:401–7.
222. Ozcan N. The relation between Internet use and psychosocial state in university
students. Unpublished doctorate thesis. Istanbul University Health Sciences Institute,
Istanbul, Turkey, 2004.
109
223. Bölükbas K. Internet kafeler ve internet bagımlılıgı üzerine sosyolojik bir
arastırma: Diyarbakır örnegi, Yüksek Lisans Tezi, Dicle Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Sosyoloji Anabilim Dalı 2003.
224. Hardie E ve Tee MY. Excessive internet use: The role of personality, loneliness
and social support networks in internet addiction. Australian Journal of Emerging
Technologies and Society, 2007. 5(1); 34-47.
225. Simkova, B. ve Cincera, J. Internet addiction disorder and chatting in the Czech
Republic. Cyberpsychology & Behavior, 2004; 7(5). 536 – 539.
227. Chou C. ve Hsiao M.C. Internet addiction, usage, gratification, and pleasure
experience: The Taiwan college student‟s case. Computers and Education, 2000; 35;
65-80.
228. Ko CH, Yen JY, Yen CF, Chen CS, Weng CC, Chen CC. The association
between Internet addiction and problematic alcohol use in adolescents: the problem
behavior model. Cyberpsychol Behav 2008;11(5):571–6.
229. Choi K, Son H, Park M, Han J, Kim K, Lee B, Gwak H. Internet overuse and
excessive daytime sleepiness in adolescents. Psychiatry Clin Neurosci.
2009;63(4):455-462.
230. June KJ, Sohn SY, So AY, Yi GM, Park SH. Study of factors that influence
Internet addiction, smoking, and drinking in high school students. J Korean Acad
Nurs. 2007; 37: 872–882.
231. Üneri ÖŞ, Tanıdır C. Bir Grup Lise Öğrencisinde İnternet Bağımlılığı
Değerlendirmesi: Kesitsel Bir Çalışma. Düşünen Adam Psikiyatri ve Nörolojik
Bilimler Dergisi 2011;24:265-272.
110
232. Bai YM, Lin CC, Chen JY. Internet addiction disorder among clients of a
virtual clinic. Psychiatr Serv 2001;52(10):1397.
233. Goudriaan AE, Oosterlaan J, de Beurs E, van den BW. Pathological gambling: a
comprehensive review of biobehavioral findings. Neurosci Biobehav Rev 2004;
28:123–141.
234. Chen WJ, Chen HM, Chen CC, Chen CC, Yu WY, Cheng AT. Cloninger‟s
Tridimensional Personality Questionnaire: psychometric properties and construct
validity in Taiwanese adults. Compr Psychiatry 2002;43:158–166.
235. Koepp MJ, Gunn RN, Lawrence AD, et al. Evidence for striatal dopamine
release during a video game. Nature 1998;393:266–8.
236. Shaw R, Grayson A, Lewis V. Inhibition, ADHD, and computer games: the
inhibitory performance of children with ADHD on computerized tasks and games.
Journal of Attention Disorders 2005; 8:160–8.
238. Doyle BB. Understanding and Treating Adults with Attention Deficit
Hyperactivity Disorder (1st ed) American Psychiatric Publishing, Arlington; 225,
2006.
239. Pomerleau OF, Downey KK, Stelson FW, Pomerleau CS. Cigarette smoking in
adult patients diagnosed with attention deficit hyperactivity disorder. J Subst Abuse,
1995; 7: 373–378.
111
241. Mossbarger B. Is ınternet addiction addressed in the classroom? A survey of
psychology textbooks. Computers in Human Behavior, 2008; 24, 468–474.
243. Kubey RW, Lavin MJ ve Barrows JR. Internet use and collegiate academic
performance decrements: Early findings. Journal of Communication, 2001; 51, 366-
382.
247. Sai CC, Lin SS. Internet addiction of Taiwanese adolescents: an in-depth
interview study. Paper presented at the 107th annual convention of the American
Psychological Association in 2000, Washington, DC.
248. Mesch GS. Social relationships and Internet Use among Adolescents in Israel.
Soc Sci Quart. 2002;82(2):329-339.
112
EK-1
SOSYODEMOGRAFĠK VERĠ FORMU
Fakülteniz:…. Sınıfınız:…..
Ailenizin geliri sizce nasıl?: ( )600 TL altı ( )600-1500 TL arası ( )1500 TL ve üstü
Nerede yaĢıyorsunuz?:
( ) Devlet yurdu ( ) Özel yurt
( ) Kiralık ev ( ) Kendi evimiz
113
EK-2
ĠNTERNET BAĞIMLILIK ÖLÇEĞĠ
AĢağıdaki sorularda, size en uygun düĢen Ģıkkı (X) ile iĢaretleyiniz:
114
EK-3
115
116
EK-4
( ) Özel günlerde ( )1-2 ayda bir ( ) 1-2 haftada bir ( ) Her gün
117