kadim Çin, Hint, Yunan, Ortaçağ Batı ve İslam düşünce gelenekle-
rinde geniş bir şekilde ele alınmış ve felsefeyi, kozmoloji ile ahlak arasında uzanan bir araştırma alanı haline getirmiştir. Tabiat ile insanın birbirini bütünlemesi ve tamamlaması, her ikisinin de aynı evrensel ilkelere dayanıyor olmasından kaynaklanır. Dünya görü- şü, âlem tasavvuru, ahlak sistemi ve medeniyet kavramları arasın- daki ilişkiyi sağlayan şey de evrenin düzenine hâkim olan ilke ve kurallarla, insanın yaşamına yön vermesi gereken erdemlerin, aynı kaynaktan besleniyor olmasıdır. İnsan ile tabiat arasındaki “ünsi- yet” (türdeşlik ve yakınlık) ilişkisi, romantik ve sentimental bir dü- şüncenin değil, iki varlık düzeyinin de aynı ilkelere bağlı olmasının bir sonucudur. Bu yüzden medeniyetin kurucu unsurları olan şe- hir hayatı ve sosyal düzen, kozmik düzendeki ilkeleri kendilerine model alırlar. Modernite öncesi medeniyetler, adalet ve düzeni sübjektif değerler değil, objektif ve kozmik ilkeler olarak kabul et- mişler ve evrenin yapısıyla kendi yaşam biçimleri arasında bir bağ kurmuşlardı. Yunan düşüncesinde “Sokratik Devrim” olarak bilinen tarihi ha- dise, bu gerçeği ortadan kaldırmamakta, tersine teyit etmektedir. Romalı filozof ve devlet adamı Cicero’nun (ö. 43 m.ö.) formüle et- tiği bu devrim, felsefenin temel araştırma konusunun tabiattan ve geniş manasıyla âlemden ahlak alanına ve beşerî sorunlara yönel- mesi ve insan-temelli bir uğraş alanı olarak tarif edilmeye başlama- sıdır. Cicero’ya göre “Sokrates felsefeyi göklerden şehirlere getiren ve evlere sokan kişiydi”. Âlemin nasıl vücuda geldiğini araştıran ve “kurucu unsuru” bulmayan çalışan Yunan filozoflarının tersi- ne Sokrates felsefeyi “hayata, insanların geleneklerine ve iyi ve kötü şeylere dair konuları araştıran” bir uğraş haline getirmiştir.81 Görkemli Roma’nın yıkılışını bizzat müşahede eden ve hukuk ve siyaseti felsefenin üstünde tutan Cicero’nun Sokrates’i bir “amelî hikmet” filozofu olarak değerlendirmesi bizi şaşırtmamalıdır.82 Cicero’nun ve onu neslinin yaşadığı pratik ve acil sorunların or- taya çıkarttığı bu sonuç, Sokrates’in ve onun temsil ettiği felsefe mektebinin, kozmik sorunlarla yakından ilgilendiği gerçeğini orta- dan kaldırmamaktadır. Nitekim Sokrates’in kâtibi, dostu, talebesi 38 Dîvân 81 ������������������ Nakleden��������� ����������������� Brague, The Wisdom of the World, s. 30. 2010/2 82 ��������������������������������������������������������������������������� �������������������������������������������������������������������������� Bununla beraber Sokrates’in bir “tabiat adamı” olmadığı da bir gerçektir. Phaedrus 230, kısmen ironik bir şekilde Soktates’in tabiatta kendini âdeta bir yabancı gibi hissettiğini söyler ve ekler: “Ben öğrenmeye âşık biriyim. Ve benim hocalarım ağaçlar yahut kırlar değil, şehirlerde ikamet eden in- sanlardır”.