You are on page 1of 43

ONUR CÜLBAY

ESKİCAÖ'DA
TUVALET KÜLTÜRÜ
İÇİNDEKİLER
Onsöz .. .... ..... .... .. V

Roma Öncesi Tuvalet Kültürü Tarihi ... ... 1


Yazılı Kaynaklarda Tuvalet Kültürü. . . •· 3
Seramik Buluntularında Tuvalet Kültürü 5
Roma Tuvalet Kültürü ve Latrinalar (ı
Roma Kamu Lırrinalarının Tipolojisi ...... 7
I Oturma PlanlıTip 8
L Oturma Planlı Tip ..... .... 9
U Oturma planlı Tip ....... .... 10
Peristil Planlı Tip . . 12
Eksedra Planlı Tip .... ............ I 5

Yapı Malzemesi, İç Mekan Unsurları ve Atık Sistemi . 17


Kullanım Şekli ve Sosyalizasyon ... 20
Ev L1trinaları ............
. 23
Atıklar ve Halk Sağlığı . .............. 26
Anadolu Latrinaları ve Genel Değerlendirme 29
Planlama ve İlişkili Yapılar . 10
Yapı Malzemesive Dekorasyon ... .... 31
Tipoloji. . ...... 32
Çatı. . ....... 31
Temiz Su Kanalları .. 31
Pis Su Kanalları . .. .. 35
Kaynaklar. ..... .. 39
ÖNSÖZ
Başlangıçtan itibaren ins,ının yeme-içme gereksinimine para­
lel olarak önemli bir diğer ihtiyacı olan dışkılama ihtiyacını,
doğasının bir gereği olarak rahatça giderebilınesiydi. İnsan va­
roluşuyla beraber bu ihtiyacını milyonlarca yıl doğada görmüş,
fakat sosyal ve nhl.:ıki değerlerle donanmış kentlilik kavramı­
nın ortaya çıkmasıyla beraber bu gereksiniminin bir mekan
içerisinde gc\rülmesi zorunluluk olmuşnır. İhtiyacın görülme­
sinde temel etken hijyen gibi görülse de bu kavramın çağımı­
za kadar pek anlaşılamadığı görülmektellir. Tuvaletlerin me­
kanlaşmasında kentlilik kavramının içinde bulunan görüntü
Vl.' knku kirliliği de diğer temel etkenlerdendi. Bu temel ihtiya­

cın gcirülmesinin bir mekanla sınırlandırılması bilinçli olma­


sa da sağlığın korunmasında önemli bir basamak olmuşnır.
L1trinaların ve tuvalet kültürünün araştırılması konusunda be­
ni cesaretlendiren ve konunun yüksek lisans tezi kapsamında
incelenmesini teşvik eden hocam Yrd. Ooç. Or. Akın Ersoy'a,
çalışmanın basılması aşamasındaki yardımlarından dolayı da
Öğr. Gör. Şükrü Tül'e şükranlarımı sunmayı bir borç bilirim.

İzmir, 2004
Onur GÜLBAY
Roma Öncesi Tuvalet Kültürü Tarihi
Yüzyılı aşkın bir süredir sürdürülmekte olan bilimsel nitelikli
arkeolojik kazılar ve araştırmalar, günümüzde kullandığımız
nıvaletlerin tarihsel süreç içerisinde nasıl bir evrim geçirdiği ve
kökenlerinin nerelere dayandığı konusunda bizleri aydınlat­
maktadır. Tuvaletlere ve lağım verilerine ilk olarak Mezopotam­
ya'da ve İmlus Vadisi'nde, daha sonra da Girit ve Myken
uyg a rlıklarında rastlanmaktadır. M.Ö. 3. binyıl ortalarında
Mezopotamya'da hüküm süren Akad Kralı I. Sargon, sarayının
altına bir nıvalet inşa ederek nıvaletin mimari bir yapı olarak
ortaya çıkmasında öncü olmuşnır. Tuvaletin oturma yeri büyük
bir at nalını andırır bir şekilde, dışkıların atıldığı bir çukurun
üzerinde durmaktaydı. Bu form aynı zamanda klozet tipinin
de b ilinen en erken örneğidir. Yine M.Ö. 3. binde İndus
Vadisi'nde Harappanlar tarafından konutla rın banyolarına
bitişik olarak tuğla ya da ahşap bir oturağı olan tuvaletlerin
inşa edildiği bilinmektedir. Bu nıvaletlerin onırma yerleri de
ahşap veya tuğladandı. Tuvaletlerin atıkları kanallar aracılığıy­
la lağıma taşınmaktaydı. Eğer konut lağım kanalından uzak ise,
atıklar bir çukurda toplanıp daha sonra buradan kanala akta­
rılıyordu. Pompei ve Ostfrı'da da bu tip örneklere rastlanmak­
tadır.

Araştırmalar ayrıca sifonlu nıvaletlerin de varlığını ortaya koy­


muşnır. Nitekim M.Ö. 2. binyıl ortalarında Girit'teki Knossos
Sarayı'nda bu sistem gözlemlenmektedir. Girit örneğinde,
çatıda biriken yağmur sularının, iyi düşünülmüş bir pişmiş
toprak kanallı sistem sayesinde debisi azaltılarak, sarayın nıva­
letlerine ve banyolarına akması sağlanmıştır. Ayrıca Mısır'da
M.Ö. 14. yy'da Tel-el Amarna'da yüksek rütbeli bir memurun
OnurGülbay

evinin banyo duvarındaki bir dolabın içine yapılmış, kireçta­


şmdan oturağı olan bir nıvalet tespit edilmiştir. Bu örnek de
Mezopotamya'da yaygın olan anahtar deliği tipindedir ve bu
haliyle modern klozeti andırır. Tuvaletin atıkları ise klozetin
hemen altında yer alan portatif bir çömleğe akmaktaydı. Yine
Mısır'da Firavun Sahure'nin Abusir'deki tapınağında yapılan
kazılarda duvara monte edilmiş, üzeri metalle dekore edilmiş,
sabit olmayan bir leğen klozet bulunmuştur. Bu tuvaletin
deliği bakır bir boru aracılığıyla atıkların dışarıya taşınmasını
sağlıyordu.

Kudüs'te ise, Demir Çağı'nın sonlarına doğnı 15 cm genişlikte


bir deliği olan taştan tuvalet keşfedilmiştir. Ayrıca, Anadolu'
da M.Ö. 7. yy'da Çavuştepe yerleşmesinin Urartu katmanın­
da, çağdaşı başka kültürlerde görülmeyen çok gelişmiş, modern
anlamda çeşmeli, sabit bir nıvaletin varlığı belirlenmiştir. Bu
ilgi çekici örnekte çift kademeli yuvarlak bir tekneye sahip
tuvalet, aynı zamanda bir çeşme ile tamamlanmıştır. Ayrıca
Yunanistan'da, Euboea'da, Oystos'taki özel bir evin içerisindl'
M.Ö. 4. w'a ait, iki atık deliği olan, düzensiz taş sırasıyla çev­
relenmiş �ahit bir nıvalet keşfedilmiştir. Olynthos evlerinin
banyolarındaki küvetlere ilişkin terrakota (pişmiş toprak) boru­
lar, evin içinden atıkların caddelere verilmesini sağlamaktaydı.
Sabit bir oturağa sahip bir nıvalet de Olynthos Avii 9 Konutu'n­
da bulunmuştur. Atıksu, borularla duvarın içinden geçerek
konuttan dışarıya, caddeye verilmekteydi. Benzer bir örnek ise
Korinthos yakınlarındaki Nemea'da ele geçmiştir. Pella'da Hel­
lenistik Çağ'da caddeler, üzeri kapatılmış kanallara sahipti ve
bitişik evlerdeki atıklar bu kanallara boşaltılmaktaydı. Ayrıca
bu gibi diizenleıneler Priene'de de gfüülmekteydi ve evlenk
su bağlantılı borulara sahip 4 "/atrina"bulunmuşnır. Atina'da
halk tuvaletlerine ait ipuçlarının azlığına karşın, M.Ö. 2. yy
sonrasına ait agoranın güneybatı köşesindeki latrina, Roma dö­
neminde yaygınlaşan latrinalar içimle tekil örnektir. Genellikle

2
Eski�,ığ'da Tuvale•! Kültürü

Geç Hellenistik Delos evlerinde ise dikkate değer bir inşa yapı­
sına sahip, bağlantılı ve kapalı bir şekilde caddeler boyunca
akan tuvalet hı nallarına rastlanmaktadır.

Bu arkeolojik verilere ilaveten tuvaletlerle ilişkilendirilebilecek


diğer bir bilgi de dolan kanal ve tuvaletlerin Koprologoi adı
verilen kişilerce temizlenmesidir.

Tüm bu örneklerden Roma öncesi tuvalet mimarisinin, küçük­


lüğü ve işlevi bakımından, Roma dönemi örneklerinin aksine
tekil örnekler oldukları anlaşılmaktadır. Roma dönemindeki
değişim, yapının kamusal bir mekan olmasının yanında,
kapasitesinin artması ve lüks olgusunun ortaya çıkması ile
hdi rginleşmektedir. Bu da birbirinden farklı formların doğ­
masına üncülük etmiştir.

Şaşırtıcı gibi gfüünse de Roma kültüründe tuvaletlerin tekno­


lojik a�·Klan günümüzden pek de geri kalmadığı anlaşılmaktadır.
Hijyen kültürüne verilen önem bakımından v erimli ipuçları
de geçmiştir. İnsanlar her ne kadar Roma çağında bile temiz­
liğin sağlık ile olan ilişkisini tam olarak kavrayamamış olsalar
lla, konuya bir gelenek gözüyle bakıp tutum ve alışkanlıklarını
huna göre belirlemeleri sayesinde, bilmeden, hijyen alışkanlığı
kazanmaya çok erken tarihlerde başlamışlardır.

Yazılı Kaynaklarda Tuvalet Kültürü


Yukarıda bahsedilen mimari örnekler dışında yazılı kaynaklar­
da da tuvalet kültürü ile ilgili ilginç ipuçları görmekteyiz. Grek­
lerde tuvalet kültürüyle ilgili en erken verileri Hesiodos'tan
iiğrenmekteyiz. Hesiodos'a göre tuvalet yapılırken yüzü güne­
şe diinmek, gece yol üstünü kullanmak doğru değildir. Çömel­
meli ya da avlu duvarı kullanılmalıdır. Akarsulara işemek veya
benzeri davranışlarda bulunmak kötü sayılan tunımlardı. Tuva­
let kültürü ile ilgili Herodotos'tan da bilgi edinmek mümkün

3
Onur Gülbay

olmaktadır. Nitekim H erodotos, Mısırl ı kadınların ayakta,


erkeklerin ise oturarak işediği bilgisini bize ulaştırmaktadır.
Yine Historia'da Kral Pherpon'un kör gözlerinin bakire bir
kadının "sidiği" sayesinde iyileştiğinden bahsetmektedir . Skara·
be (bokböceği) boncuklarının Mısırlılar'da uğursuzluğu uzaklaş·
tı ran ve talih getiren bir tılsım olduğu bilinmektedir. Böceğin
doğada çok ünemli bir işlevi vardır. Dışkı arar ve onu yuvarla­
yarak toprakla karıştırır ve gübre olmasını sağlar. B elki de
Mısırlılar bunun farkındaydı ve böceğe tapmalarının başında
bu neden gel mekteydi. Tuvalet kültürüyle ilgili diğer önemli
verileri, klasik oyun metinlerinden edi n mekteyiz. Örneğin
Aristophanes'in "Arılar" adlı oyununda kulplu amislerin (işeme
kabı) duvarlarda diğer kaplarla beraber asılı olduğundan bah·
sedilmektedi r. Akşam yemeklerinde h i z metkarlardan birini
çağırıp lazımlığı istemek, kibar bir davranış sayılmadığından, bu
ihtiyaç için odadan çıkılırdı. Fakat komik ş air Eupolis, Alkibia­
des'in bu adeti yıktığından bahseder.

Tuvaletlerde temizlenme a racı olarak kullanılan malzeme ise,


s ü ngerdi. Aristophanes'in "Arılar" adlı eserinde Oionysos'un
poposunun kölesi tarafından süngerle temizlendiğinden bahse·
dilmektedir. Bu da günümüzde kullandığı mız tuvalet kağıtları
yerine birden fazla kullanıma açık süngerlerin varlığının kanı·
tıd ır. Özellikle Roma dönemiyle birlikte umumi nıv:ıletlerde
sünger kullan ımı yaygınlaşmış, nıvalette sudan sonra kullanı·
lan ikinci ana temizlik aracı olmuşnır.

Semavi dinler içinde de tuvalet kültürü, ele alınan bir konudur.


Nitekim Eski Ahit'te: " Kapınızın dışında, gideceğiniz, yeri belirlen­
miş bir alanınız olacak. Araç gereçlerinizle bir kürek alacaksınız,
dışarıda hacet giderdiğinizde, bir çukur açıp onu örteceksiniz"
buyrulmaktadır.
Eskiçağ'da Tuvalet Küllürü

Seramik Buluntularında Tuvalet Kültürü


M.Ö. 5. yy kırmızı figürlü vazolarında resmedilen sahnelerde,
iizellikle symposion (şölen) sahnelerinde, dışkıların evlerden
vazolar aracılığıyla yol boyunca devam eden üstü açık kanalla­
ra atıldığı görülmektedir. Vazo resimlerinde, sabrı taşmış olan
ve d aha fazla dayanacak hali kalmayanlar, atılmış bir amphora
gibi ellerinin altındaki eşyayı kullananlar resmedilmiştir. Vazo­
ların symposion ağırlıklı betimlemelerinde köleler, efendileri
iı., in dlerinJe !asana, lckanc (büyük nıvalet için) (Resim 1 ) ve
amis (Resim 2) (küçü k tuvalet için kullanı lan, erkeklere özgü
sadece üstünde bir delik olan kulplu kap) olarak adlandırılan
kapları taşırken ya da efendileri bu kaplara ihtiyaçlarını gide­
rirken gösteren örneklere rastlanmaktad ır. Yine kadınların
geceleri ihtiyaçlarını gördükleri skaphion adlı , içi nde temizlik
için bir miktar toprak bulunan kaplar kullanılmaktaydı. Ayrı­
ca bebekler için pişmiş toprak lazımlık veya yüksek onırak
kullanılırdı. Duvar resimlerinden bilinen bu lazımlığın özgün
bir örneği, bugün Atina Müzesi'nde bulunmaktadır. Bu onı­
rak, bebeğin bacaklarının geçmesi için yanda aralıkları bulunan,
yüksek ayaklı, bir çeşit lazımlıktı (Resim 3).

�--r
.! ._:_._•...-

Resim l Resim Z
Ev içi Jışkı arıkları için kullanılan lckane Erkek işeme
kahı olarak
kullanılan amis

5
Onur Gülbay

Resim 3
Grek Kültüründe nıvalet terbiyesi ve lazımlık

Tüm bu görsel bulgulardan ve ilk bölümde ele alınan arke­


olojik bulunnılardan, Greklerde ve çevre kültüründe tuvalet
için bir mekan kullanımının yaygın olmadığı, ancak tuvalet ihti­
yacının taşıma kaplar ve özellikle erken çağlardan beri doğada
görüldüğü a nlaşılmaktadır. Gerçek anlamda ister özel, ister
kamusal olsun; tuvalet mekanının işlevsel hale gelmesi kanali­
zasyon ve su taşıma sistemlerinin gelişmesi ile paraleldir. Yuka­
rıda da değinildiği gibi özellikle aristokrat kesimin tuvalet ihtiya­
cının giderilmesinde, kendi konutlarında özel odalar yapılması,
kentlilik kavramının oluşmaya başladığını gösterir. Sosyal ve
ahlaki değerlerin yanısıra kentleşmenin kalabalık nüfusa imkan
vermesi ve inşaat teknolojisinin gelişmesi, tuvalet tasarımının
yaygınlaşmasını artırmış olmalıdır. Böylece şehirleşme olgusuy­
la beraber, sıkıntı yaratan pis kokular ve görüntü, bu ihtiyacın
belirli mekanlarda giderilmesine yol açmışnr.

Roma Tuvalet Kültürü ve Latrinalar


Yukarıda da değinildiği gibi en erken örneklerden Roma çağı
başlarına kadar tuvaletlerin mimarisin de ve işleyişinde kayda
değer bir gelişme ve ilerlemeden söz etmek mümkün değildir.

6
Eski�.ığ'da TuvalPI Kliltürü

Küçük ilerlemeler dışınJa kültürel gelişme, sosyal bir yapıya


bürünerek, tek odalı ınehinlardan kurtulup Roma latrin alarına
geçiş, i mparatorluğun zenginleşmeye b aşladığı Augusnıs döne­
mine rastlamaktadır. Auı.,ru snıs'un imparatorluk topraklarında
sağladığı barış ve huzur ortamı çerçevesinde (Pcıx Romancı)
imparatorluğun yeniden yapılanma aşaması söz konusu oldu­
ğunda, girişilen mimari yatırımlar arasında latrinalar da yerini
almıştır. L'ltrinalar, Akdeniz havzasında Roma'nın u laştığı
her yerde (Batı Avrupa, İ n giltere'de Fransa, Hollanda, Kuzey
Afrika, Küçük Asya \'e Ortadoğu'da) k:ırşı mıza çıkmaktadır .

L1trinaların, M.S. I . y y ' dan itibaren hızla sayıları artmış,


M.S. 3 1 5 yılına gelindiğinde Roına'da 1 40 adet latrinanın
mevcudiyeti saptanmıştır. Öyle ki, sadece sayı olarak değil
Apaınea lirneğinde olduı:;ru gibi latrinalar, M.S. 2. yy'ın ortala­
rında 8 5 kişinin aynı anda ihtiyacını görebileceği boyutlara da
ulaşmıştı. Kamu latrinaları, M.S. 3 . yy' dan başlayarak Bizans
dönemine kadar çeşitli değişikliklere uğramış, M. S. 6. yy. ile
de son bulmuşnır.

Roma Kamu latrinalannın Tipolojisi


Akdeniz havzasında Roma kültürünün ulaştığı her yerde latri­
nalara rastl amak mümkündür. B u konu üzerine y azılan
en kapsamlı eser olan R.i chard Neudecker'in " Die Pracht der

Resim 4
Roma
Latrinası

7
Onur Gülbay

Latrine" adlı eserinde latrinalar, 5 mimari sınıfta incelenmiş­


tir. Bunlar 1 - Düz ya da tek sıralı tip, 2- Kare ya da dikdörtgen
olan tip, 3- Peristilli tip, 4- Eksedra tipi ve 5- Yuvarla k tiptir.
Bu tipoloj i k sınıflama bakımından yuvarlak tip Anadolu'da
henüz hiç rastlanılmayan bir tiptir. Eksedra tipi i s e sadece
Side'de tek bir örnek i l e temsil edilmektedir. Neudecker'in
yapmış olduğu bu tipoloj i k sınıflamanın yanında, anlatım kolay­
lığı sağlaması için, mekan içinde oturma yerlerinin planı çerçe­
vesinde tipolojik olarak l atrinalar, I , L, U, Peristilli , Eksedra
ve Yuvarlak olarak sınıflandırılmışnr.

I Oturma Planlı Tip


Tek sıra otu rma yeri nedeniyle bu adı alan latrinalar sıkça
rastlanılan b i r tip değildir. Bu tipte tekil örneklere sadece
İtalya'da Roma'Ja, Avru pa'nın kuzeyinde Conim briga'Ja,

pr[
11 1
nil
�r
j ,J

Resim 5 Ponıpei Tiyatrosu yakınlarınclaki L'lrgo Argentina L1tri nası

8
Eskiı;ağ'dJ Tu,·alet Kültürü

S umelocenna'da ve Anadolu'Ja M iletos'ta rastlanmakt::-.dtr.


Mekanın bir kenarı boyunca yerleştirilmiş olan oturma yeri
d iğer l atrina örneklerinin aksine oturanların birbirleriyle olan
iletişimini en aza indi rgemesiyle, Roma tuvalet kültüründe ikin·
cil ve önemli diğer bir amacı olan sosyalleşmeyi sağlayamadtğı
şeklinde değerlendiril melidir. Aynca bu tipin teknik nedenler­
den dolayt Ja fazla kullanılmadtğt anlaşılmaktadır. Bu tipte
uztın, temiz su ve pis su kanallarına basınçh su pompalarma­
sma ihtiyaç duydmast, suyun daha uzağa taşmmast için geniş
temiz su kanalarına sahip olması gerekliliği, bu tipin neden
pek tercih edilmediğini açtklamaktadır.

Anadolu'da sadece Miletos'ta karşımıza çtkan bu tip larrina,


boyunun 24 m. olması nedeniyle temiz sü sistemi ve pi5 su
atıklarının tahli�'esi konusundaki zorluğu :ınl:ı�ılır kılmakta­
d ı r. Özellikle yer darlığı, şehrin planlanırken yctl-rli alanın latri­
na içi n ayrılamamas ı gibi nedenler, bu tipin onaya çıkış�nın
temel nedeniydi. Bu tipin İtalya' dan bir örne�'İ Pom pei Tiyatro­
su yakınlarındaki largo Argentina alanında görü lür. Olasılıkla
Largo Argenrina latrinast (Resi m 5) da Miletos örneğinde
olduğu gibi sınırlı alanla bağlannlı olarak yapılmışnr.

L Oturma Planlı Tip


Latrina tipleri içerisinde [ tipinden sonra en nadir görülen
tiptir. Bu tip Anadolu'da M.S. 4. yy'a ait olan Sardes Kadın­
lar latrinasında karştmtza çıkmaktadtr. Tek örnek olmasına kar­
şın benzer örnekleri Cezayir'de Timgad ve Cuicul'de görmek
mümkündür. Bu nedenle U otu rma planlı tipin bir başka
varyasyonu olarak tasarlandığt düşünülmektedir. Tipin yaygın
olmaytşı, özellikle yetersiz işçilik ve kalitedeki eksikliklerden
dolayı tercih edilmediğini düşündürmektedir. Sardes örneğinde
latrina mekam L şekli nde, iki duvarı boyu nca orurma yerleri ve
temiz su kanah L şeklinde bir düzenleme ile diğer tiplerdeki

9
Onur Gülb�y

gibi plan lanmıştı. Sardes kadınlar latrinasındaki giriş tam ola­


rak a nlaşılamasa da, olasılıkla erkekler latrinasından bağımsız
olarak yer almaktaydı.

U Oturma Planlı Tip


Kare ya da dikdörtgen planlı latrinaların üç kenarı boyunca
oturma yerlerinin yerleştirildiği bu tip , peristilli tiple beraber
Anadolu ve Akdeniz dünyasında e n çok rastlanan plan örne­
ğidir. Bu tipin en iyi örnekleri Atin a'da Roma Agorası (6 5
kişilik) ve Apaınea (80 kişilik) latrin alarıdır. (Resim 4) Anado­
lu'daki örnekler içinde Sardes erkekler latrinası ile Magnesia,
Metmpolis ve Hierapolis latrinaları bu tip içinde yer almakta­
dırlar. Temiz ve pis su işleyişindeki biçimsel şemadan dolayı
bu pla n tipi, oturma yerleri bakımı n dan U tip olarak adlan­
dırılabilir.

Bu tipin en iyi örneği Ostia'da ele geçmiştir. Mermer taban


döşemesi ve anahtar deliği şeklindeki oturma yerleri ile dikka­
te değer kaliteLledir. Bu tipte temiz su kanallarına suyu n verili­
şi 3 farklı yapıda gfülenmektedir. Anadolu üzerindeki iirnek­
lerd e n yola çıkıldığında birinci tipte, Magn esia örneğinde
( Resim 6) olduğu gibi , su ayrı ayrı iki uçtan latrinaya veril­
mekteydi ve orta kısa kenarda belli noktalardan pis su kanalına
akmaktaydı. İkinci tip olan Sardes örneğinde ise su, latrinaya
tek bir koldan verilip latrinanın üç kenarı boyunca dolaşarak
kanalı n bittiği köşede pis su kanalına akmaktaydı. Son tip
olan Metropolis örneğinde ise tek bir noktadan iki ayrı kola
su verilerek, latrinanın dört kenarı boyunca dolaşması sağlan­
mıştır. Kanallardaki su , bazı noktalarda pis su kanalına akıtı­
larak sirkülasyon tamamlanmaktaydı. Bu tipin Lliğer bir özelliği
ise peristilli tipten farklı olarak çatısının kapalı olmasıydı. Bu
tipte latrinaların çanlarının açık olmalarına ilişkin hiçbir belge
veya mimari kanıtın ele geçmemesi, bu yargıyı desteklemektedir.

10
A "'�;(- -iı--
r

L /; 7I - �t.
Resim 6
a
Magnesia LıtriLısı , rekoıı�rrüksiyuıı

Runa karşın çarının açık olmaması sunucunda pcristilli tipe


övkünerek çarının ortası gôb:-üzüne açıkmış gibi maviye boya­
narak, bitkisel ve ha\'vansal motiflere bezenerek, açık çan imajı
verilmek istenmiştir. Tek sıralı tipe göre müşterilerin birbirle­
rini görmeleri nedeniyle sosyalleşmeye uygun oturma düzeni­
ne sahiptir. Böylece U tip, sosyalleşme çerçevesinde peristilli
tiple beraber en sevilen latrina tipi olmuştur. Peristilli ciple
karşılaştırıldığında imparatcrluğun taşra kentlerinde sıkça
rastlan masına karşın Jaha küçük ölçülere sahiptiler. Boyut­
b rınJaki bu küçülme yapının ekonomik Dlmasının da en
ii nemli nedeniydi. Yukarıda değinilen Sardes, Magnesia ve
M etrnpolis latrinalarının ölçülerindeki büyük benzerlik stan­
dart bir tipten bahsetmemizi kolaylaştırm aktadır. Bu tipte
ortalama boyutlar 1 6 m x 8 m'dir. Magnesia ve Sardes örnek­
lerinde bahsedilen oranlar çok iyi yakalansa da Metropolis
örneğinde boy, diğer iki latrinayla karşılaştırıldığında daha
kısa kalmaktadır.

11
Onu· Gülbay

Plan tipi olarak bu sınıflamaya girse de, içerisinde taşıdığı bir


çift sürun sırasıyla diğerle rinden ayrılan Hierapolis latrinası
Anadolu'daki bu tipin en büyük örneğidir. A;,nca Hierapolis
latrinası işçiliğindeki nitelik, incelenen U tipi örnekler içinde
peristilli tipin i<alitesine u laşmış tek ömekt:r. Sardes erkekler
latrinası hariç, bu tipin d iğer hiçbir örneğinde orijinal orurma
yerleri sağlam olarak ele geçmemiştir. Magnesia larrinasında
ise oturma yerlerinin restore edi l mesi, latrinadan uzakta ele
geçen bir mermer orurma yerinin kopyalanmasıyla gerçekleşti­
rilmiştir. �tetroı:xılis latrinasınm pis su kanallarında ele geçen
çok sayıdaki çivi, buradaki orurma yerlerinin ahşap olabileceği­
ni göstermektedir. Latrinalarda anahtar deliği biçimli orurma
yerlerinin yatay ve dikey yüzle:-i farkl ı lıklar gösterse de, Batı
Anadolu'da bilgi edinilebilecek tek örnek Ephesos Skolastika
Hamamı Latrinası'dır. (Resim 7)

Anadolu'da ele geçen on bir örnekten beşinin U tipte olması,


bu tipin yaygmlığına en iyi işarettir. Ele geçen bu ö r nekler,
H ierapolis örne<Ji dışında, M.S. 2. w'da sıklıkla kullanılmaya
başlanıp M .S. 6. yy ile son bulmaktadır.

Peristil Planlı Tip


Roma latrina tipleri içinde, yapı. malzemesi ve iç donanımı ile
en lüks tuvalet tipidir. Roma ruvalet kültürü, bu lüks tuvalet tiri
i le hem mekansal büyüklükte ve kaliteli işçilikte hem de sos­
yalleşmede doruğa ulaşmıştır. Bu tipin Batı Anadolu'daki en
önemli dört örneğinin üçü Ephesos'ta biri ise Pergamon'da ele
geçmiştir. Ephesos Skolastika hamamı latrinası, dikkatli bir
şekilde incelendiğinde, kalitesi ve işleyişi kolayca anlaşılmak­
tadır. Tipin en önemli özelliği üstü açık bırakan çansıdır. Bu
plan kurgusu Hellenistik dönemden beri bilinen atriumlu
evlerden alınmışur. Latrina me1dnı, yan duvarlarından ortadaki
havuzu çevreleyen sürunlara ulaşan eğimli bir çaaya sahipti ve
yağmur sularının bu havuza akması sağlanmıştı. Havuzun

12
hkiçağ' da Tuvale! Kültürü

üstündeki açıklık hem ışığın mekanı aydınlatmasını sağlıyor,


hem de içeride oluşan kokuların ve mikroorganizmaların açık­
lıkmn gelen tem iz hava sirkülasyonu ile temizlenmesi sağlan­
mış oluyordu. Oturma yerleri ise duvar boyunca sıralanmıştı.
L-.rri nalard.: temel sorun kötü kokunun dışarıya çıkamlması
ve böylece mekanın uzun süre onırulabilecek konfora ulaşma­
sının sağlanmasıydı.

Peristilli tipte bu sorun büyük ölçüde çözülmüştür. Batı Ana­


dolu ' da olduğu gibi Akdeniz'de de en çok t ercih edilen t ip
buydu, fakat bu tip latrinanın inşaat maliyeti diğerlerine göre
oldukça yüksekti. Bu nedenle eldeki örneklerin çoğuna impa­
ratorluğun M.S. 2. yy'daki maddi dmumunun en üst seviyeye
çıktığı dönemde rastlanması hiç de şaı:,ırtıcı değildir. İmpara­
torlut:,1tın merkez kentlerinde, Roma'da, Afrika'da Lcp:is Mag­
na'da, Ban Anadolu'da Ephesos'ta ve Perı,,� mon\la inşa edilmiş­
lerdir.

Resim 7
Skolastik.ı Hamamı L·urirıası

13
o,ur Gclba�·

Bu tip latrinaJa gendde su, ort'ldaki impluvium olarak adlan­


Jırılan havuzdan sağ'lanmaktayJı. Ancak Ephesos Skolastika
H amamı latrinasınJa havuz ile latrinanın su sis�emi arasında
direkt bir bağlannnın görı::lmemesi, bu açıklığın bazen sadece
kokunun giderilmesi amacıyla inşa edildiğini göstermektedir.
Ephesos tirneğindeki impluvium, incelenen örneklerden farklı
olarak, sadece luvuz niteliğinceydi ve bir metrelik yüksek
havuz duvarlar ı, buranın içinde balıkların yüzdü!,rfı bir akvar­
yu m gibi kullanıldığı düşüncesini akla getirmektedir. Bu bi r
varsayım gibi gözükse de, btrinalarJaki lüksün bunu mümkün
kılması olasıydı. Latrinanın temiz ve pis su kanallarına verilen
su doğrudan çatıdan, pişmiş toprak borular aracılığıyla sa.Q­
lan maktaydı. Vedius Antoninus Gymnas iumu Latrinası'n&ı
ise havuzun üstündeki açıklık, kokunun giderilmesinin yanın­
da , bu alanda biriken su, latri nanın batı hattından pis '-ll
kanallarına ulaştığı gibi, doğu hatbndan da temiz su kanalları­
na açılmaktaydı. Ortadaki havuzun, süngerli sopaların temiz­
lenmesinde kullanıldılJJ. ileri sürülmektedir. Pis su atıkları ise,
bu tipte, diğer tiplerden farklı olarak doğrudan kanalizasyona
boşalmaktaydı. Pergamon Asklepieion latrinasınm tonozlu arık
kanalı çok iyi gözlenmektedir.

Filozoflar ve halk için uzun süreli konuşma mekanı olarak en


s ık tercih edilen latrina tipi buydu. Peristilli tipte impluvi­
u m un, sünger scpalarının temizlenmesinde de kullanıldığı
düşünülmektedir. Ayrıca bu tipte, yerin mermer döşemeyle,
duvarların boyalı 5Lvayla kaplı olması, her zaman dikkat edi­
len bir husustu. Batı Anadolu'Jaki örnekler, diğer tiplerde
oldut:ru gibi, bu tipte de giriş ve çıkış için çift kapının tasarla:ı­
dığını göstermektedir.

İmparatorluğun mali gücünün bir yansıması olan bu latrina


tip i diğer tiplere göre daha fazla kapasiteye sahip olan plan
tipiydi. leptis Magna örneği 85, Ephesos Skolastika 40, Vedi­
us Antoninus Gymnasiumu 50, Pergamon Asklepieionu'nlla

14
E,kiçJfda Tuvale1 Kültüiı

40 kişilik kapasiteleriyle ihtişam ve şaşaarın simgeleri konu­


m u ndaydılar. Hiçbir zaman aynı anda tr,m kapasite olarak
½·alıştıkları düşünü lmese de büyük kentlerde nıvalet problemi­
nin en azından M.S. 2. yy'da pek yaşanmadığı yarı..,'Isına ulaş­
mak ı..,iiç değildir. Di_(:er bütün ti plerde olJuı:;'ll ı..ri bi hu tipte de
yer seçimi için bi r tercih söz konusuyd L . Ephesos Vedius
Antuninus Hcımarnı örneğinde olduğu gibi kalabalık halk top­
lulu�'ll tarafından Lıllanılan bir hamamın bir köşesi veya Sko­
bstib Hamamı btrinası ö�neğinde Pldu�rı.ı gihi , tr:ıfiğin yoı:;rı ı n
, >ldut:1.1 caddeler üzerinde yer olarak tercih edilmekteydi.

Fakat latrinaları n başta politika olmak üzere günlük hayata


dair her şeyin uzun uzadıya konuşulduğu yerler olması ve her
!_!Ü n v(izlcrce y-.ırtrnş tarafından yoğun biçimde kullanılması
son u ,:u nda kısır ve dar iç görünümünde n kurtarmak üzere
peri stil li latrinaların ortaya çıkmış olması .!,>crckir.

M .S. 4. 'rY ile L�eraber peristilli tip, gittikçe revaçtan düşmüştür.


Kan ı mca bunun için iki sebep i leri sürülmelidir. Birincisi,
ekonuminin gittikçe bozulması , diğeri i.se tek tanrılı dinlerin
Roma hayatına girmesiyle beraber, kadınlar ve erkekler içi n
ayrı ayrı bölmelere sahip kare/dikdörtgen planlı latrinaların
tercih edilmesivdi.

Eksedra Planlı Tip


EkSt.\.lra tipi, U ve peristilli tiple beraber "nıtı.ıcu" toplumlar için
ideal birer mekan planlanmasıydı. Böylece insanlar yarım
daire şeklinde otu m1a planı açısından hirl:1irlerini görebiliyor
ve iletişim kurabiliyorlardı. Nitekim bu tipin yer aldığı caddeler
üzerinJeki eksdralar hoş sohbet noktalarıydı ve eksedra planın
ortaya çıkışı, erken filozofların toplanma geleneğine dayandı­
rılmakradır. Eksedra tipi ortaya sünın yerleştirilmesi ile peris­
tilli tipin bir vaıyasyonu olarak kabul edilmektedir. Bu neden­
le sütunlara özel ve değer arnrıcı bir ifade yüklenmektedir.

15
Onur Gülb,,�·

Özellikle yapının plansa! for mdaki estetiği dikkate değer n ite­


liktellir. Eksedra planının sahip oldu�ru yuvarlaklık su kanalla­
rının işlemesini mükemmel hale getirmiştir. Böylece diğer tipk­
re gi',re en iyi işleyen su sistemine sah i p olduğu kabul edil­
nwktedir. Bu tipe AnaLlolu'.Ja sadece Side Agorası girişinin
hemen yan ına ,lenk düşen tiyatwnun kuzey sahne hattı üze­
ri nde rastlanmaktadır. Eksedra ti pi latrina Anadolu\la pek
yaygın Lleğildir. Akdeniz dünyasındaki en ünlüleri Kuzey Afri­
ka' daki M adaunıs Hamam L1trinası , Thubursicum Haıramı
Lminası ve kö�egenl i yapısıyla Sabratha latrinası bilinen en
iyi örneklerdir.

Eksedra tipi lüks anlayış güze alındığı nda perist illi tiple aynı
sınıf iç inde kabul t'Ll ilmektedi r. İncelenen Roma örnekleri
di kkate a l ı ndığında eksedr::. tip inin genel i n de önde bir su

- ---ı

Resim 8
EbeLlr:ı plan ripi nLlcki Lırri na

16
Eskiçağ'da Tuvalet Kı.iltürü

havuzcuğu niş olarak duvara yerleştirilmiş durumda karşımıza


çıkmaktadır. Bu U tipi latrinalarda ortada küçük su harnzcuk­
lan görülürken, peristilli tipte ise genelde impluvium b u işlevi
gl"'ırmekteydi. Diğer tiplerden farklı olarak bu s u havuzcuğu
bir çeşme işlevi görüp, süngerli sopaların konduğu yer olarak
nitclcn�lirilmemelidir.

Yapı Malzemesi, İç Mekan Unsurları ve Atık Sistemi


Latri nalann teme: yapı malzemesi taş bloklardır. Roma İmpa·
ratorluğu'nun sıkça kullandığı tuğla örgü pek tercih edilme­
miştir. Taş bloklar genelde Roma harayla tutturularak duvarlar
oluşturulmuştur. Çatı ise ahşap hatıl üstü kiremittir.

Lıtrina içerisinde ise mekanı çepeçevre dolaşan temiz su


kanallarına basınçlı su sevkini sağlayan borular bulunmaktaydı.
Lminalarda tuvalet kağıdı yerine süngerli sopalar kullanılmak­
taydı. Bunlar, anahtar deliği biçimli <.>nırma yerlerinin tiırımına
�la Lxığlı olarak tasarlanmış en uygun temizleme aletleriydi. Peıis­
tilli bir impluviuma sahip olmayan gelişmemiş örneklerde ise
s uyun tükenme riskine bağlı olarak küçük su havuzc ukları
b ulunmaktaydı. AnaJolu'da ve Roma'daki örneklerde buna
sıkça rastlanmaktadır. Oturma yerleri sağlam olarak ele geçmiş
Korinth ve Ephesos örneklerinde n de anlaşıldığı gibi tuvalet
küçük çocuklan n da kullammı için elverişliydi. Bazı örnek­
lerde larrinaların kadınlar ve erkekler için ayrı ayrı mekan­
lar nlarnk inşa edildikleri anlaşılmaktadır. Öme[:in Pergamon
ve SarJes latrinaları bu tipte olanla rdandı. Y:ı.zıtlardan anladı­
ğımız kadarıyla Ephesos Vedius Antoninus Gymnasium ' u
Lmi nası'nın belli onırma yerleri Ephebeionlar (genç atletler)
t:.ırafınJan sahiplenilmişti.

Su k a nallarıyla bağlan tılı yapısı, oturaklarının biçimleri ve


niteliğiyle beraber, ken t içerisindeki konumuna göre plan tip­
leri her topografrada farklılıklar göstermiştir. Genelde ana

17
Onu r Gülbay

cadde ve kamu yapılarıyla b ağlantılı olan latrinalar herkesin


sözlük kullan ı m ına açıktı. Bazıları latrina adının kökeniyle
hağlantılı olarak lavabo ve fıskiyelere sahipti.

l.iiks latrinalarda taban mozaik ile, mozaik olm"yan örneklerde


ise tuğla ya da mermer ile kaplıydı. Duvarlar plaster veya fresk
ile bezenmişti. Otuma yerleri ise ahşap veya mermerde11Ll i .
Onırına yerlerinin alanda dışkıların su ile t-ı.şınmasını sağlayan
deri n kanallar bulunmaktaydı.

Ayncı latrinalarda yapılan dışkı analizleri, bu dönem halklarının


beslenme pratiklerine ilişkin ilginç bilgilerin bize ulaşmasını
sağlamaktadı r. Atıkların çoğunlukla tahıl olduğu, bunu n la
beraber baharat, biber ve zeytinin yanı s ı ra incir. üzüm w
şeftalinin en çok hiketilen meyveler olduğunJ göstermişti r.
Hayvan sal gıdalar içersinde ise balık, deniz kabukluları ve
yu muna ilk sıralarda yer almaktadır. Bun u dışında büyükba'.i
h ayvan etinin de sıkça tüketildiği görülmektedir.

Resim 9
Osti.ı L1tıinası iç görünüm

18
Eski\ d�'cl.ı füvaleı KUıarü

Tuvaletlerden gelen atıklar lağım çukurlarında biriktiriliyordu


ve bu çukurlar doğrudan lağım kanallarıyla bağLmnlı degildi.
Bu llunım sadece Roma tarımına hizmet etmeyip aynı zaman­
da her ne kadar büyük sa.�lık riski içerse de belirli vasıfsız işçi
,g nıplannın oluşmasına neden olmuştu. Roma'da bu i.ii sterco­
rariilcr {lağım temizleyicileri) yapmaktaydı lar. Benzer bir i�i
Atina'Ja kopro/ogoilar (dışkı toplayıcıları) olarak adlandırılan
ve köle olmayan müteşebbisler tarafından yapılmaktaydı. Sadece
kan atıklar değil, sıvı atıklar da değerlendiriliyordu. Toplanan
idrarlar boya çıkarıcı yani amonyak ob.rak kullanılmaktaydı ve
bunun ticareti de ihaleyi alan girişimciler ta rafından
yapılmaktaydı . İdrarın topraktan vazolar a racılığıyla caddelcr­
.._lcn veya dar yollardan toplanması hiç de hijyenik lleğildi.
(.:cınkü bu vazolar gözenekli ve geçirgendiler; aynı zamanda
ta.� nıa riskleri çok fazlaydı. Diğer bir toplama metodu ulan sıvı­
nın kapalı mekanlarda toplanması, daha hijycnikti. Örneğin
Ostia\laki Mithras hamaml.ırı nda borularla toplanan idrar
hoı..l rum katına t1.şınarak tı.ıplanmakt,wdı.

Osria'Ja sadece 1 6 latrina belirlenmiştir. Bu latrinaların ca,..1-


ddcrin altından geçen kanalizasyon ile direkt bağlanrıya sahip
olmaması, Pompei ve Costa'da oldui:.ru gibi lağım çukurlarının
var olduğu şeklinde yommlanmıştır. Ostia'Ja saptanan özel
latrinalar, bazı detaylar ile ank tesisatları hakkında bilgiler ver­
mekcedi r. Bunla rdan en (ineml i si , üst katlarda latrinaları
bulunan konut ve apartmanlarda, latrina 1 1 1.v. l örneğinde
oldu�11.1 gibi, aşağ'ıda yer alan mutfağın bir parçası olan nıvalet­
le, ince uzun bonı aracılığıyla bağlantılı oldu�rı.ınu göstermiş
olmasıydı. Ancak zemin kata ulaşan ve bu kattaki bir latrina­
dan ı.,ıelen arıkların nasıl aaldığı konusuna a raşnnnacılar t.arafin­
dan kesinlik kaz8ndınlmış d eğildir. Ostia latrinaları üzerinde
ç.ılışan Packer, lacrinaların küçük kanallar ile ana kanalizasyo­
na bağlandığını ileri sürerken, bir başka a raştırmacı Meggs
i se, lağım çukurlarının var olduğunu ifade etmektedir. Her
iki araştırmacıyı da destekleyen belgeler mevcuttur. N itekim

19
Onur Gülbay

O stia'nın bir liman kenti olması nedeniyle lağım çukuru


açılamaması bir yandan Packer' in tespitlerini desteklerken,
diğer yandan, belki de lağım çukurlarından toplanan anklardan
oluştu rulmuş iki büyük atık tepesi, ki bu tepeler kentin E
kapısının yakınındaydı, Meggs'i doğrular görünmektedir.

L'ltrinalardan gelen atıkların, çöplerle birlikte kanalizasyonların


tıkanmasına neden olduğu görülmektedir. N itekim Suetonius
tarafından övülen yazman Crates Malleotes Palatine' de kanali­
zasyon deliklerinden birinin içine düşerek ayağını kırmıştır.
Bu, kanalizasyon <leliklerinin katı atıklarla nkanıyor olmasının
yanında deliklerin bazen iyi planlanmadıklarını da göstermek­
tedir.

Kullanım Şekli ve Sosyalizasyon


L'ltrinaların yaygınlaşmasına rağmen, bu kamu hizmetinden
mahrum kalan yurttaşlar, Roma döneminde de geceleri en
eski gdenek olarak kaplarda ihtiyacını gö rme alışkanl ıklarını
zorunlu olarak devam ettirmişlerdir. Kaplardan, özellikle gL·cc­
leri dışkıların caddelere atılması büyük sorunların ortaya ,-, k­
ın asın a yol açm aktaydı. J u vcnal tarafından yayınlana n
" Üçüncü Satyr" adlı eserde bu sorun " Bilinmeyen tepelerdcn
inen gümbür gümbür fırtına" olarak ifade edilmektedir. Bu
ifade 1 6. yy. yazarlarından John DryLlen tarafından "Scatologic
Ritcs" adlı eserinde aşağıdaki gibi kullanılacaktır.
Dışarıda akşam yemeğini yemek çok cesare t ister
B i r an ewel evine gid ip rahatlarnadıkça
Adımlarınla karş ı laşacak birçok felaket seni bekler
Vard ı r sokakta gürültü lü pencereler:
İyi tanrılara yalvar ı e düşün şcımın ne kadar azd ır
1

Pay ı na düşen yaln ızca oturaklard ır.


Scatologic R i tn

20
Eskiçağ'da Tuvale! Kültüru

Resim 1 0
Orta Çağ'da mıklann pencerelerden ho�.ılrılm.ısın a ilişkin betimleme

Bu şiirsel ifadeden de anlaşıld ığı gi bi Rom a ' dan 20. asrı n


başına kadar caddelere dışkı l a rın atılması büyük korku ve
sorunlara yol açmıştı. Roma'da birçok yurttaş ister iste mez,
kaplardan caddelere atılan dışkıların kurban ı olmuştu. " Kur­
ban " , zararın ı n karşılanması için suçludan d avacı olabilirdi,
fakat her zaman suçlu belirlenemediğinden , ceza olayın gerçek­
leştiği binadan ortak kesiliyordu.

M isafirler ise taşınabilen kaplara dışkılarını yaparlar ve bu da


kc:,leler aracılığıyla boşaltılırdı. Yazılı ka.,.naklar, Roma dönemi
tuvalet kültürüyle ilgili ipuçlarını gü nüm üze taşımaktadır.
Örneğin bir Romalı yurttaş olan Tri malkhio klinedeki masa
arkadaşlarına sadece küçük tuvaletlerini yapmaları izni verirken,
büyük tuvaletlerini yapmaların a izi n vermezdi. Trimalkhio'
mın kölelerinden bir tanesi L'lsana veya Mate llae'yi yani dışkı
kabını taşımaktaydı. Cena Petronius'un portrelerinde açık bir
şekilde görül mektedir ki Trim alkhio top oynarken o�una h iç
a ra vermeden, tuvaleti geldiğinde kahya tarafından getirilen

21
Onur G ü l lıay

gümüş bir lazımlığa ihtiyacını giderir durumda resmedilmiştir.


Ayrıca tuvaletini yaptıktan sonra suyun ellerine serpiştirilme­
sini istemekte, daha sonra da bir kölenin saçlarında parmak­
larını kurulamaktaydı.

Romalıların, latrinalar ve konut içi nıvaletler yaygınlaşmadan


önceki süreçte en sık kullandıkları yöntem, gastra adı verilen w
sokaklarda belli köşelere yerleştirilen kapların kullanıl masıy­
dı. Bu kaplar çırpıcılar olarak nitelendirilen , dönemin kuru
temizleyicileri tarafından, temizliğin ana maddesi olan sodyu­
mun toplanmasında kullanılmaktayd ı. Roma İmparatorluğu
latrinalardan olduğu gibi bu kaplardan da vergi almaktaydı.
İmparator Vespasianus sürekli imparatorluğa gelir getirmek
için her yolu denemekteydi. Bunlardan biri de, idrar kapla­
rından vergi alınmasını başlatmasıydı. Vespasianus'u n oğl u
Titus bu alınan vergiden yakınmaktaydı. Buna karşın habası
ilk günün hasılatı olan parayı onun eline koyarak " Kötü mı'i
kokuyor" diye sordu�rı.ında oğlundan hayır cevabını alan Vespa­
sianus ona " Yine Jc çişten gel iyor" diyecektir.

Toplumlarda hem tuvalet ihtiyacının görülmesi hem de cin­


selliğin yaşanması özel bir mahremiyete sahiptir. Roıı ı a
yazarları belirtmektedir ki, tuvaletlerde kadın ve erkekler karı­
şık 60 kişi veya daha fazla olarak aynı anda ahşap veya taşt;m
oturaklara oturup, ihtiyaçlarını, birbirlerinin bütün namah­
rem yerlerini görerek gidermekteydiler. Bunun sonucunda
bazı latrinaların, hamamlarda olduğu gibi, seks yapılan yerler
olarak latrinarum antistes adını almasına sebep oldu. Pompei'
de bir latrinanın duvar resminde bu durumu destekleyen bir
sevişme sahnesi resmedilmiştir. Fakat özellikle tektanrılı
dinin yaygınlaşmaya başladığı M.S. 4. yy'la beraber latrinalar­
da kadınlar ve erkekler bölümü birbirinden ayrılarak bu proble­
min çözülmesi sağlanmış oldu. Sardes latrinası hu tip bir latrina
olarak Jeğerlend irilmektedi r.

22
F.ski�.ığ'd,ı Tuv,ılPI Kül ıürü

Lıtri naları her Romalı yumaş gibi i mparatorların da kullandığı


glirülıncktedir. Suctonius, Lucan adlı bir şairin Nenın'un lat­
rinayı kullanırken halkın onun ihtişamından korkarak latrinayı
terk L'ttiği ni duyduh'lınu bize anlatmaktadır. Roma topluımında
hanyoda yapılan fa a liyetlerin mah rem iyeti i l e ilgili zıtl ı k l a r
bu lunmaktadır. Gü nümüz kültür n ormları içi nde tuvalet ve
banyo ihtiyaçlarının yapılması konusunda gizlilik ve ut.anına siiz
konusu iken bu du nım Romalılarda farklı idi. Romalılar tuvalet­
te bi rbirlerinin bedenlerinden utanmaz ve sıkılmazlardı. L1trina­
nın kapıları caddeye açılırdı ve sürekli açıktı. Müşteri çıkarken
hir diğeri içeriye girmekte, bunun sonucunda oturmuş, ihtiyacı­
nı gliren diğer müşterileri rahatlıkla görebilirdi, H alk tuvaletleri­
nin dışarıya açıkl ığı bakımından Forum L1trinası ve Atina'daki
Roın,ı Agurası L1tri nası burada anlatılanlara uygun iken, Ostia'
d,ıki l .vii L1trinası müşteri leri halkın glizünden koru masını
saQla yacık hir biçimde yer alan iki kapısından b i ri içeriye � rişi
sa,Qlarkcn diğeri dışa açılmaktaydı. Ve her iki kapı da dı:iner kapı
tarzındaydı. Aynca her zaman müşterilerin içeriye giriş ve çık ış­
ları nda sokaktan geçenler içeriyi gfüebilmekteydiler.

Lıtrinaların önemli bir kültürel yaklaşımın göstergesi oldu�'ltnu,


Sen eca' nın , savaş esirleri n i n bile tuvalet ihtiyaçlarını yaln ız
gö rme h akları olduğunu vurgulamasında gör ü l mektedi r. Bu
da Romalılar'ın i nsani ihtiyaçların giderilmesinde ne kadar hoş­
gôrüli.i oldukları n ı n bir kanıtı niteliğindedir.

Ev latrinaları
Rllma' da kamu latrinaları dışında rastlanan diğer tuvalet yapısı,
konutl a rda karş ı m ıza çıkan mekanlardı ve bu n lar gencide
mutfağın bir hiilümü nü teşkil etmekteydi. Pompei'de yapılan
kazılar sonucunda 300'e yakın ev içi tuvalet keşfedilmiştir.

Bu m ek a nlar tuvaletten çok m u tfağın atı k l a r ı nı n caddeye


veya kuyulara atıldığı boşaltım odacıkları niteliği ndeydi. Çok
dar b i r alana sahi p olan bu mekanlar bazen pence relerle

23
Onur Gülbay

aydınlatılmaktaydı. Pencere, mekanın en üst kesiminde bulu­


n u r ve böylece içerinin gö rünmesi engellenirdi. Y i n e d e
bu mekanlar havasız ve böceklerin istilasına uğramış yerlerdi.
Tuvaletin kapısı olduğu gibi kapısız örnekler de mevcuttu.
Ama en azından bu nların b ezden perdele rle kapatıld ıkla rı
bilinmektedir. Duvarlardaki küçük boşluklardan da anlaşıldığı
kadarıyla tuvalette kandiller kullanılmaktaydı. Bu latrinalar
gencide konutlarda tek kişilikti, fakat iş y erlerinde, büyük
yapılarda iki, dört hatta sekiz kişilik olabiliyorlardı. Dört kişi­
lik oturma yerine sahip en iyi örnek Mutatito Valentia hama­
mında görülmektedir. Yine Pompei'de şimdiye kadar bilinen
en büyük özel latrina sekiz kişilik olarak ele geçmiştir. Oturma
yerleri genelde ahşaptı ve ayakların konduğu bir platfo rmun
altındaki küçük bir açıklıktan ortalama bir kova su ile temizle­
nebilmekteydiler. Duvarlar genelde beyaz boyalı olmasına karşın
dekoratif olarak kırmızı bordürlerle süslenmişti. Bazı tuvalet­
lerin duvarlarında tablolar, deniz hayvanları, çiçek motifleri
en sık rastlanan bezeme türleriydi. Ephesos'ta yamaç evlerdeki
tuvaletin duvarına diktatör Sulla'nın resmi betimlenmiştir. Yine

Resim 1 1
Konut içi tuvalet ve temizleme aracı süngerli sopa

24
Eskiçağ'cla Tuvalet K ü ltürü

Resim 1 2
Konut i�·i tuvaletin temizliği

Ostia'da yedi filozof onırarak ihtiyaçlarını gfüürken tasvir edil­


ıııitkrdir. Bazen de Thales, Solon gibi ünlü filozofların isim­
leri de tuvaletin duvarlarına yazıldığı görülmektedir. Bu
bet imlemelerden de anlaşıldığı gibi , amaç fiziksel dinginliğin
akılsal dinginliğin temeli olduı'l!nun vur�'lllanmak istenmesiydi.
Ayrıca Latin metinlerinde Solon'un dışkısını çıkarmaya
yardımcı olmak için karnını ovaladığından bahsedilmektedir.
Diğer bir metinde ise Herculaneum'da oturan Gemrna'yı ziyaret
eden İ mparator Titus'un, evin tuvaletinde zevkle gaz çıkardığı,
doktoru Apollinaris tarafından duvara kazındığından bahsedil­
mektedir.

Vu rgulamak gerekir ki Rornalılar'ın temizlik pratikleri nere­


deyse h iç hijyenik değildi. Tuvale t atıkları evlerin içlerinde
bulunan kuyulara sızardı. Kuyular belli aralıklarla boşaltılma­
sı na karşın büyük hastalıklara neden olabiliyor ve kötü koku­
mm h er yere yayılmasına sebep oluyordu. Mutfak ve tuvaletin
hemen yanında yer alan atık kuyuları, çöplerin ve atıkların
atılması için bir avantaj olduğu kadar, yiyeceklere mikropların

25
Onur Gülbay

bulaşma riskini artırıyordu. Tekil olan bu özel tuvaletlerin


temizlenmesi önemliydi ve genel olarak taşıma su ile temizlik
sağlanıyordu. Tuvaletin temizlenmesinde mutfağın atık suyu
kullanılıyordu. Bu açıdan bakıldığında tuvalet ayn ı zamanda
mutfağı n bir atık çukuru gibi işlev görmekteydi. Ayrıca suyun
boşaltı ldığı yerin hemen üzerinde yer alan platform ayakların
ıslanmasını engelliyordu. Yazılı metinlerden bildiğim i z sünger­
ler de geçm ese de Pom pei'de b i r tuvalette sünge r kutusu
bulunmu ştur. Bu, kamu latrinaları gibi özel latri nala rda da
temizliğin en önemli aracının sünger olduğunu göstermektedir.

Tuvaleder m utfağın yan ı sıra bahçelerde ve apartmanların üst


ve alt katlarında birbi rleriyle bağla ntılı olarak da karşımıza
çıkmaktadır. Ephesos yamaç evlerde mutfağın bir parçası olarak
karşımıza çıkmasına karşın, Ostia ve Pompei'de üst ve alt kadar­
la borular aracılığıyla bağlantılı olarak ortaya çıkmaktadır.

Atıklar ve Halk Sağlığı


Genci ola rak sağlıksız bir çevrede yaşayan Romalıl arın alı�­
kanlıkları, �-ok sınırlı a rkeolojik ve edebi kanıtlar a racılığıyla
tartışılınakt,lLlı r. Avrupa'da 1 842 yıl ında Edwin Chadwick' ın
" S anatary Report" adlı eseri yayınlanıncaya kada r , sağlığın
korunması ve temizlik için Romalılar'dan farklı davranılmadığı
anlaşılmaktadır. Braudel 1 7. ve 1 8 . yy Fransa tanım l amaların­
da, kavanozlardan atıkların pencerelerden caddelere ve sokak­
lara atılmasını, Roma' daki uygulanan sistemden pek de farklı
olmadığını vurgulamaktadır.

Ostia ve Pompci'de ö ze l konutlarda atıkların kanallar aracılı­


ğıyla ka nalizasyona atıldığı, kazılar yoluyla tespit edil miştir.
Araştırmacılar, günlük olarak kanalizasyona karışan atıkların
miktarını tahmin etmeye çalışmaktadırlar. Scobie, yaklaşık
olarak Rom a şehri insanlarının gü nde 50 gr'lık atık bıraktığı
hesabından yola çıkarak, Erken İ mparatorluk Dönemi' ndc

26
Eskiç,ığ'cia Tuvalet Kültürü

Roma'da 800 b i n ile 1 milyon arasında i nsanın yaşadığı


düşünüldüğünde, günde yaklaşık 40 ile 50 ton arasında arığın
sadece insanlardan kanalizasyona karıştığını öngörmüştür.
Toplam atık mikt'lrını gerçek anlamda tahmin etmek mümkün
değildir. Bu kanal izasyon sonunda nehre a kmaktaydı . Fakat
nehrin taşması gibi durumlarda arıklar geri tepmekte ve evlerin
içerisini basmakt'lydı. Böyle durumlar evlerin içerisine birçok
zararlı haşaratın girmesine de yol açmaktaydı. Atık sularının
taşması sadece haşarata ve çevre kirliliğine değil aynı zamanda
temiz su kaynaklarının da kirlenmesine n eden olmakta ve
hastalıklar için uygun bir ortam oluşnırmaktaydı.

Romalıların halk sağlığı açısı ndan öneml i kararlar almak


du rumunda kaldı kları anlaşılmaktadır. Ro ma'Ja Esgu i l i ne
mezarlık alanında hayvan leşleri, tuvalet atıkları ve çöplerle
doldurulmuş 75 adet çöp çukuru tespit edil m iş ve hastalıklara
karşı Romalıları uyaran, a lanı sını rlayan i şaretli taşl a r ele
geçmiştir. Roma'da da, temiz su sağlama kaynaklarının pisle­
tilmesi veya ha)van atıklarına maruz bırakılmasının suç olduğu
hilinmektedir. Pompei'deki halkın su ihtiyacını sağlayan h avu­
zu n üzerinde bulunmuş bir yazıtta, i nsan atıkları tarafından
suyun pisletilmesinin yasaklandığı görülmektedir. Pompei' deki
bu yazıt, yöneticilerin suyu pisletenlerin suçlu durumuna düşe­
ceği uyarısında b ulunma ihtiyacı duyduklarını göstermesi
bakımından önemlidir. Ancak bütün önlemlere rağmen çevre
ki rliliğinin önlenemediği anlaşılmaktadır. Öyle ki bir görevli
sokakların insan pislikleriyle kaplanmasını Vespasianus'a
şikayet edecek kadar sıkıntıdaydı. Ayrıca Roma evlerinin çok
katlı insulalarından atılan atıklar, birçok kişi n i n yaralanması­
na sebep olmaktaydı. Bu yaralanmaların yarattığı huku ksal
p roblemlerden dolayı evlerin dışına caddelere latrinalann
inşaasını teşvik ettiği kabul edilebilir.

Romalılar insan arıklannı tarımsal amaçlarla kullanmaktaydılar.


Olasılıkla boşaltılmış kan alların atıkları şehrin d ı ş ı ndaki

27
Onur Gülbay

çiftçilere satılmaktaydı. Pom pei' deki evlerin içerisinde lağım


çukurları amphora veya boşaltma kaplarıyla temizlenebilecek
derinlikteydi. Pompei' deki bazı evlerde ise kanallar doğrudan
latrinalardan bahçelere akmaktaydı, fakat evlerin bahçelerinde­
ki böyle bir uygulama kötü kokuların ortaya çıkmasına sebep
oluyordu.

Roma'daki insan ve hayvan atıklarının cadde ve sokaklardan


kim tarafından ve nasıl temizlendiği ayrı bir konudur. Cadde­
lerin temizliği belediye görevlilerinin cura urbis adlı bölümle­
rinin soru m l u luğu altı n d aydı . Bunun l a beraber Ro ma'da
memuriyet d üzeninde caddelerin temizlenmesinden sorumlu
bir görevliye rastlanmamaktadır.

Özel ve kamu nıvaletlerine rağmen Romalılar'ın eski alışkan­


lıklarını da sürdürdükleri anlaşılmaktadır. Pornpei'de ve başka
yerde insanların, caddelerde, kapı aralarında, mezarlarda w
hatta heykellerin arkalarında bile i htiyaçlarını gördükleri hdir­
tilmiştir. Öyle ki kentliler geceleri matellae ve lasanalardan dışkı
ve pisliklerini pencerelerden dışarıya atmayı uygun bir yol oh
rak bulmuşlardır.
Yine de caddenin sağında \'e solunda oruran ev sahipleri kendi
kapı önlerinin temizliğinden sorumluydular. Halk havuzların­
d a n taşan sular caddeleri n bazıl arının pisliklerden tem izlen­
mesini sağlasa da şehirlerde caddelerin tam amının tem izlen­
mesinde halk havuzlarının yeterli olmadığı açıktı r. Öyle ki
köpekler, kuşlar ve akbabaların caddelerin pisliklerinden oluşan
yığı nlarda oynad ıkları bilinmektedir. Roma evleri n i n hi rço·
ğu nda köpekler bulunmaktaydı ve bu köpekler salonl ardaki
yemek parçalarının dışarıya taşınmasında rol oynamaktaydı .
Ayrıca bu hayvanlar insan dışkılarını da tüketmekteydilcr. İnsan
cesetleri nin caddelere atılması Roma ka nu nları ta ra fı ndan
yasaklanmıştır.

28
Eskiçağ'cl.ı Tuvalet Kültürü

Anadolu Latrinaları ve Genel


Değerlendirme
Günümüzdeki hijyen kavramının oluşması insanlığın uzun
süreli geçirdiği evrimin bir sonucu olarak, tam anlamıyla 19. yy
başlarında anlaşılmış, hijyenl e bağlantılı yapı komplekslerinin
önemi bu dönemle doruğa ulaşmıştır. Hijyen kültürünün en
önemli yapısı olan tuvaletler antik dünyada banyolarla beraber
inşa edilerek tuvalet ihtiyacının belli bir mekanda giderilmesi
düşü ncesi, ilk kez M.Ö. 3. hinin başlarında mimari bir yapı
olarak arkeolojik kazılarda ele geçmiştir. Bu ilk nıvaletler d oğu
uygarlığında, Asya ve Mezc.ı potamya'da, karşımıza çıkmışlar,
daha sonra da Anadolu ve Akdeniz dünyasına yayılmışlardır.
Tuvalet mimarisi, Roma dönemiyle kamuya açık mekanlar
olarak latrina adıyla ortaya çıkmıştır. Bir kamu binası olan bu
yapılar, Roma dönemiyle fiz:iksel ihtiyacın görüldüğü mekan­
lar olduğu kada r aynı zamanda sosyall eşme n in de d o ğal
ınek:inları oldular. Fakat bu yapı tarzı Roma döneminde eko­
nomik zenginlikle de bağlantılı olarak, normalin üzerind e
ihtişama ve büyüklüğe ulaşarak kentlerin prestij yapıları halin e
geldiler.
L'ltrinalar ve öncesinde ortaya çıkan tuvalet mekanları, insanlık
tarihinin hijyene verdiği önemin ilk basamaklarıydı. Antik
çağın kendine has temizlik kültüriinün, toplu olarak yaşandığı
bu yapılar kalitenin, arazinin, şehrin ve ekonomik durumun
dkileri sonucunda tipolojik farklılıklar göstermekteydi.

Ratı Anadolu' d a bulunan L1.trinalar ile beraber Akdeniz h av­


zasında yapılan araştırmalar l 45 adet latrinanın keşfedilmesini
sağlamış bununla beraber ilerleyen kazı çalışmaları ile bu sayıya
hızla yenileri eklenmektedir. Bu açıdan bakıldığında antik
çağın diğer kamu binaları ol an tiyatro, bouleuterion ve stoalar
göz önüne alındığında latri n aların da azımsanmayacak say ı da
yaygın oldukları anlaşılmaktır.

29
Onur Gülbay

Tuvalet ihtiyacının bir mekanda giderilmesi ve bunun ile bağ­


lannlı s istemlerin oluşturulması uygarlık tarihiyle beraber başla­
mış olup, bir yapı aşamasına dönüşmesi su taşıma sistemlerin­
deki ilerlemeyle de paraleldi. Bu nedenle kamu latrinalarının
Rom a döneminde ortaya çıkmaları sadece sosyal bir ilerleme
değil, ayrıca teknik bir gelişimin de sonucuydu. Su, latrinalarda
havadan daha önemliydi. Üstü açık olmayan tiplerde atıkların
ve d olayısıyla kokunun taşınması s adece bu yolla gerçekleştiril­
diği nden, su ile taşımayla bağlantılı ank sistemlerinin çok iyi
planlanması gerekmekteydi. İncelenen örnekler göstermektedir
ki bası ncın ve debinin yüksekliği, latrinalardaki sistemin işle­
mesinde en önemli noktaların başında gelmekteydi. Bir taşra
latrin a s ı olmasına karşın Metropolis Latrinas ı , bu sistemin
Anadolu' daki en iyi planlanmış ve karmaşık işleyen örneklerin­
dend i . Ephesos S kolastika H a m a m ı Latrinası, çatı suyunu
duvarların arasından geçirerek akıllıca planlanmış ender bir
tekniği bizlere göstermektedir. Ayrıca Akden i z dünyasında
karşımıza çıkan tü m Roma Latrinalan M.S. 2 . yy ile 6. yy a ra­
sında yaygın olarak görülmektedi r.

Planlama ve İlişkili Yapılar


Bu yapı tipinin oluşmasındaki diğer önemli bir faktör ise şehir
olgus u ve planlamacılıktı . Gen e l olarak her zaman kentin
hareketli can alıcı kamu yapılan, hamamları, f-,,Ymnasiumları
veya sokakların b i r köşesi latrinalar için ayrıl mıştı. Ephesos
Skola sika Hamamı L1trinası, Ephesos Varius Hamamı Latri­
nası, E phesos Vedius Antonin u s Gymnasiumu L1trina sı,
Metro polis L1tri nası, Sardes Hamamı L1trinaları hamam ya
da ı-,,y m nasium kompleksi içerisinde yer almaktad ı r. İ ncele­
nen örneklerin tü mü baz alındığı nda, yand a n fazlası nın
hamam ya da f.,,ym nasium içerisinde ve bu yapıların cadde veya
sokakla kesiştiği n oktaların kullanım açısından hamam müş­
terilerine hizmet ettiği gibi hamam ı kullanmayan kent halkı

30
Eskiçağ'da Tuvaleı Kül lürü

tarafından da kolayca ulaşılması temel amaç olarak düşünül­


müştür. Büyüklüklerinin ve tipolojilerinin farklı olmalarında­
ki en önemli etken ekonomik kaygılar ve şehrin planlamasıy­
la ilgili ayrıntılardı. Plansa) ve ekonomik kaygılar sonucunda
yapı Ephesos Skolastika ve Vedius Antoninus Gymnasiumu'n­
d,ı olduğu gibi sosyal içerikli canlı bir latrina olabileceği gibi
Miletos örneğinde olduğu gibi asosyal sadece fiziksel ihtiyacın
giirüldüğü tarzda da olmaktaydı.

L:ıtrinalar filozofların, kent yöneticilerinin ve üst sınıfının


stoalarla beraber, sıkça kent içinde toplu olarak kullandıkları
ve hararetli tartışmaların yanı sıra uzlaşmaların yapıldığı bu
yapılar temelde dürt duvarlı kapalı mekanlardı.

Yapı Malzemesi ve Dekorasyon

Lıtrinalar duvar örgüleri incelenen tü m iirneklerde, bir Roma


tarzı olarak, taş bloklarının harçla tutturulmuş klasik örnekle­
riydi. Fakat incelenen örneklerin tümünde Roma'nın sıkça
kullandığı tuğla örgü duvar sisteminden, Metropolis örneği
dışında bahsetmek mümkün değildir. Anadnlu'daki örneklerin
tümünün fresk veya bordür tarzında toprak boya ile bezenmiş
olmaları, Metropolis Latrinası'nda ele geçen bordürlü fresk
parçaları tarafından desteklenmektedir. Ayrıca Avrupa'daki
iirneklerde karşımıza çıkan mozaik taban, Anadolu'da incele­
nen örneklerde yaygın değildir. Buna karşın M agnesia Latri­
nası' nın duvarlarını süsleyen opus sectileler dikkat çekicidir.
Batı Anadolu'Ja araştırılan diğer ö rneklerde bu tarz kaliteye
sahip duvar süslemelerine başka bir latrina'da şimdiye kadar
r:ıstlanmamıştır.

Latrinaların tüm ü n de mimari bir tarzdan b a hsetmek güç


olmasına karşın, Roma uygarlığının ulaştığı her kentte olduğu
gibi Anadolu' da da en lüks tipi oluşturan üç adet Peristilli tip
ele geçmiştir. Ephesos Skolastika Hamamı, Vedius Antoninus

31
Onur Gülbay

Gynasiumu, ve Pergamon Asklepieion btrinaları Korinth siti­


l i ndeyken, U planlı en büyük tip olan H ierapolis btrinası
Dor tarzındadır. Peristilli ti pte havuz s ütunlarını birbirine
bağlayan arşitrav ve diğer mimari unsurlarl a tamamlanmıştır.
Peristilli meka nın tüm zenginliğine karş ı n , dış cephelerinde
aynı ihtişamı görmek mümkü n değildir. Bu anlamda Hierapolis
Latrinası dış cephesinin Dorik yapı tarzı ile tek örnek olarak
karşımıza çık maktadır.

Tipoloji
M imari plan farklılıkları, ekonomik koşullar, tem iz su gereksi­
nimi ve pis su atımı latrinaların belirli sınıflara ayrılmalarına
neden olmaktadır. btrinala r ilk kez Richa rd Neudecker tara­
fı n dan düz s ı ralı, kare ya da d ikdörtgen tasarılı, eksed ra V l'
yuvarlak tip olarak sınıflandırılmıştır. Fakat hem latri naların
a nlaşılırlığın ı kolaylaştırmak hem de sınıflamayı daha basi te
i ndirgemek için latrinaların plan yapısıyla şekilsel benzerlik
giisteren harfler kullanılmıştır. Batı Anadolu'da saptanan I
(Miktos), U (Metmpolis, Magnesia, Sardes Erkekler, Pergamcın
Kadınlar ve H ierapolis), L (Sardes Kadınlar), Peristilli ( Ephesos
S kolastika, Varius Hamamı, Vedius Gymnasium, Pcrga mon
A sklepieion ) tiple beraber Side'de karşı m ıza çıkan eksedra
tipi bu sınıfl amanın genel karakteri n itel iğinde Anadolu' da
i ncelenen l 1 adet tipin plansa! yapıdaki sı nıflandırmasıd ı r.
M i mari yapıdaki değişmelerin , diğer etkenlerin yanında tarihsel
süreçle direk bağlantılı olduğunu söylemek !,,•üçtür. M.S. 2- yy ile
beraber sıklıkla karşımıza çıkmaya başlayan btrinaları n, gün ü­
müze kadar yapılan çalışmalar sonucunda, Anadolu'da M .S.
6. yy ile ber a ber son bulduğu görü n m ektedir. Bu m i m a ri
plan lamadak i farklılıklar özellikle Geç Roma-Erken Bizans
dönemiyle daha da belirgi nleşmiştir. B u dönemle beraber
Sardes L,trin ası'füla da olduğu gibi, tektan rılı inancın hayata
girmesiyle beraber latrinalarda kadınlar ve erkekler için ayrılmış
Eskiçaj:'\'dJ Tuv.ıleı Küllürü

hölüınler karşımıza çıkmaya başlamışnr. Pergamon Asklepieion


L1trinaları hariç, M.S. 2. ve 4. yy'a kadar tekil mekanlı olarak
karşımıza çıkan Latri n aların, kadı n l a r ve erkekler tarafından
ortak kullanıldığı düşü nülmelidir. L'1trinaların biçi m sel farklı­
lıklarının en önemli n edeni, toplu i şleyen sosyal b i r mekan
olmalarının, düşünsel boyutta dönemi n mimar ve tasarımcıla­
rı tarafı ndan keşfedilmiş olmasıdı r.

Çatı
L1trinaların çatıları ahşaptı ve kiremit örtüyle kaplıydı. Buna
karşın üstü açık peristil l i tipte çatı fazla bir yer kaplamazken ,
diğer bütün tiplerde elde edilen mimari veriler çatıların kapalı
olduğunu göstermekteJir. Bunu n sakıncalı ol ması peristilli
tip dışı ndaki tiplerde de çatıların fazla koru naklı olmayıp en
azından yağmurdan korunmayı sağlarkrn h ıkuların d ışarıya
çıkmasına izin verecek nitelikte olmalıdır. Çatıdan gelen suyun
latrin a larda kullanılması en önemli noktaydı . Fakat peristilli
tip d ışında diğer tiplerde çatıdan gelen suyun latrina içerisinde
kullanılmasına ait bir kanıt şimdiye kadar ele geçen örneklerde
gözlenmemektedir.

Temiz Su Kanalları
Temiz su kanallarının, latrina içerisinde temizliği n sağlanması
içi n, her zaman mermer olmasına d i kkat edil mektedir. Batı
AnaJolu' daki i ncelen e n tüm örneklerde deri nlik ve genişlik
göze alındığında en az genişliliğe ve d erinliğe sahip olan, bütün
kanal boyunca standart bir yapıda olmasa da, Metropolis L1t­
rinası 8 cm'lik genişlik ve 5 cm derinlikle en küçük olanıdır.
Buna karşın 27 cm genişlik ve 1 1 cm derinl ikle Pergamon
Erkekler Latrinası i ncelenen örnekler içerisinde en büyüğü­
dür. Bu ölçüler göze alındığında , Latri na' n ı n büyükl üğü
ve kapasitesi i le bağlantılı olarak kanal yapısında d eğişmeler

33
O n u r Gülbay

olmaktadır. Bu nedenle Batı Anadolu'daki Latrinalar göze


alındığında s tandart bir geni şlik ve derinlikten bahsetmek
mümkün görünmemektedir.

Temiz su kanalarının işleyişine gelince: kullanıcının yaklaşık


5 cm yüksekliğindeki oturduğu banketin önündeki kanaldan
geçen temiz su, kullanılıcı tarafından avuçla alınması mantığına
göre yapılmıştır. U ve L tipte suyun kanal içerisindeki hareketi,
Eksedra, l, Yuvarlak tipe göre d aha zordu. Çünkü suyun köşe
geçişlerinde 90 derecelik açı y apması debisinin düşmesine
neden olmaktaydı. Bu nedenle eksedra, l ve yuvarlak tip, temiz
s u sisteminin en iyi işlediği tipler olarak gösterilmelidir. Temel­
de su kanallarının yapısı, latrinalara ad olan tipolojinin de ana
k aynatrı niteliğindedir. Ban Anadolu'daki latrinalarda ele geçen
bütün temiz su kanaları birden fazla noktadan pis su kanalına
boşalmaktadır. Böylece pis su kanalı desteklendiği gibi, aynı
zamanda sirkülasyon da gerçekleşmiş oluyordu.

Anadolu'daki latrinalarda ele geçen temiz s u kanalarında her


zama n kaliteye dikkat edilmi ş , Hierapolis örneği dış ı n d a
mermer doku hiçbir zaman yerini daha k alitesiz bir yapıya
bı rakmamıştır. Hierapolis örneğinde ise yerel kireç taşı yapı­
nın tamamında hakimdir. Bununla beraber Metropolis L1tri­
nası'nda olduğu gibi taşra kentlerinde kalite düşerek ikincil
k alitede devşirme malzemeni n kullanılması da söz konus u
olmaktadır. Mermer dokunun kanallar<la neden hiç vazgeçil­
meden kullanıldığı konusu olasılıkla diğer taş cinslerine göre
geçirgenliği en az olan mermerin kaygan yüzey yapısıyla d a
suyun akışkan lığını sağlayabilecek en <loğal malzeme olması­
dır. Ayrıca Anadolu'daki ele geçen Metropolis örneği dışında­
ki latrinaların hepsinde temiz su kanalları derinlik ve genişlik
açısından bir standart gösterirken Metropolis Latrinası'nda
böyle bir standarttan bahsetme k mümkün görünmemektedir.
L'ltrinaların kaliteleri farklı noktalarda değişse de su kanalların

34
Eskiçağ'da TuvalPt Kü l ıürü

genel dokusu bu sistem in işlemesi için en dikkat edilen nokta


konu m undaydı. Bu nedenle su kanallarının niteliğinin belli
bir standardı koruması gerekmekteydi.

Pis Su Kanalları
L1trinanın atık sisteminin ana bölü münü oluşturan pis su
kanalları dışkının latrinadan bir açıklık aracılığıyla bir kanala
ya Ja yapı dışına atıldığı kanallar bütünüdür. Ele geçen latri­
naların pis su kanallarının hepsinde genel bir standarttan
bahs etmek mümkün değildir . Pis su kanallarının genişliği
55 cm ile 4 cm arasında değişmektedir. Derinlikleri göze alın­
dığında, Hierapolis L·1 trinası 1 3 cm derinlikle, d iğer tiplerin
hepsinden farklıdır. Buna karşın, derinlikler latrinalarda atıkla­
rın atılması için her noktada standart değildir. Ephesos Skolas­
tika Hamamı Latrinası'nda olduğu g ibi, 2.25 m ile başlayan
atık kanalının derinliği, Kuretler caddesi altındaki kanalizas­
yonla birleştiği noktada 3.3 m'ye ulaşmaktadır. Bu yapılanma­
nın benzerlerini Ephesos Vedius Gymnasium u Latrinası ve
Sardes Erkekler Latrinası'nda da görmek mümkündür. Metro­
polis örneğinde karmaşık temiz ve pis su taşıma sistemlerinin
kullanılmış olduğu görünlmesine karşın Sardes örneğinde
old u ğu gibi daha basit su taşıma sistemleri de görülmektedir.
Aynca diğer Ban Anadolu latrinalarında su sisteminin işleyişi ve
mimari tarzı açısından Ephesos Varius ve Vedius Gymnasium'
da olduğu gibi, birbirine bu kadar benzeyen başka iki örnek
yuktur.

L1.trinaların temiz su kanallarında olduğu gibi pis su kanalları


da basınçlı su aracılığıyla temiılenmekteydi. Bu sistemle ilgili
latrinalarda farklı yapılar kullanılmıştır. Peristilli tip olan
Skolastika L1.trinası'nda yağmurlu havalarda çatıdan gelen su,
belli noktalarda duvarların içinden geçen pişmiş toprak boru­
lar a racılığıyla pis su kanalların a u laşırken, Metropolis ve

35
Onur Gülbay

Sardes Latrinalarında ise pis su kanalının başlangıç noktası,


dışkıların atık yönüne göre, kanallar aracılığıyla gelen basınçlı
su ile temizlenmekteydi. Vedius Latrinası'nda ise i mpluviumda
biriktirilen su belli n oktalardan pis su kanalların a akıtılrnak­
taydı. Ayrıca Metropolis Latrinası'nd.a, şehrin atık kanalına
dolaylı yolla ulaşan arıklar, Peq..,ramon l.atrinası'nda, di/:,rer bütün
latrinaların atık sistemlerinden farklı olarak, tonozlu bir bnal
aracılığıyla latrina dışına taşınmaktaydı_

Latrinaların temiz su ve pis su kanallarının ustaca planlanmış


bu yapısı, sistemin en can alıcı noktası olarak görünmektedir.
Bir L'ltrina'nın çalışması, bu akılcı su sistemin çok iyi işleme­
sine bağlıydı. L1.tri n a' nın ömrünü tamamlaması ancak bu
yapının işlevselliğini yitirmesiyle bağlantılıdır. Bu açıdan siste­
min beli aralarla kontrolü ve su akışının sabit tutulur tıkanık­
lıkların önlenmesi gerekmekteydi. Bu nedenl e bu işlerden
sorumlu Stercorarii'lerin varlığından daha önce bahsetmiştik.

Lıtrinaların suya bağlı işleyişi genel olarak hamam ve ı..,rymna­


siu m yapılarının ayrı bir bölü münde inşa edilmelerini sağ­
laııı ı�tır. Böylece bu yapıların su sistemlerinde n yararlanmak
hem ekonomik hem de çok daha kolaydı. 1 1 örnekten 6'sının
(Ephesos 3 adet, Sardes 2 adet ve Metropolis I adet) Hanıam­
Gymnasium kompleksi içerisinde yapılması bunu açıkça gös­
termektedir. Örnekler içerisinde Metropolis L'ltrinası'nın ve
Ephesos Varius Hamamı L1.trinası'nın hamamda n gelen su ile
işledikleri çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Hamamların
kamu yapıları olarak sayıca çok fazla kişiye hizmet etmeleri, lat­
rinaların su ile beraber neden daha çok bu yapı hımpleksi
içerisinde yer aldıklarını da açıklamaktadır. Bununla beraber
suyun kısıtlı olduğu kurak zamanlarda L1trina'da su tutmak
için yer alan veya s ü ngerli sopaların konduğu düşünülen
küçük havuzcuklara, Anadolu'Ja incelenen örnekler içerisinde
sadece U tipli Metropolis L1.tri nası'nda rastlanması ilginçti r.

36
Eskiçağ'da Tuva let Kültüriı

Fakat İngil tere ve İtalya'da ele geçen başka örnekler bu tip


için bir genellemenin mümkün olduğunu göstermektedir.

Lminaların pis su k analları gencide tcış örme yapıda oldu�'lı


gibi Metropolis Latrinası' nda özellikle kuzey kısm ının ana
kayaya oyularak yapılmış olduğu gözlenmektedir. Fakat latri­
nalarda sıklıkla rastlanan taş örme pis su kanalları bir genelle­
meyi mümkün kılmaktadır. Pis su kanallarının derinlikleri ve
eğimle bağlannlı çalışına sistemleri standart bir yapı göstermese
de Ephesos Skolastika Hamamı Latrinası, Pergamon Askle­
pieion ve Sardes Erkekler L1trinaları derinlik ve eğim kriterle­
ri göze alındığında sistemin en iyi işlediği örneklerin başında
gelmektedir. Hicrapolis örneğinde ise bu derinliği n oturma
yerinden yaklaşık 60 cm'lik bir mesafeye sahip olması incelenm
örnekler içerisinde en az derinliğe sahip olan latrina oldu�rı.ınu
göstermektedir. Bu da atıkların atılması konusunda latrinada
bazı problemlerin oluşmasına sebebiyet vermiş olmalıdır. Belki
de atıklar su ile değil gfüevliler tarafından toplanarak latrina­
dan uzaklaşnrılmaktaydı.

Bugünkü tuvalet anlayışı, antik çağın basit bir tarz olarak ortaya
koydu�'l.ı ev tuvaletlerine geri dönüş niteliğindeyken, ı,,rı:inümüz
kamu nıvaletleri de Roma latrinalarınm sosyal işlevini yüklen­
meyip daha çok fiziksel ihtiyacın görüldüğü yapılar olarak kar­
şımıza çıkmaktadır. Tuvaletler, Antik Çağ insanı ile günümüz
insanı arasındaki kültürel uçuru mlar, modern yaşamda doğal
ihtiyaçların giderilmesinde hem zamanın ekonomik kullanıl­
m ası durumu hem de b u yapıların sosyalizasyon için etiksel
nedenlerden dolayı tercih edilmemesinin bir sonucu olarak
günümüzdeki şeklini almıştır.

37
KAYNAKLAR
Seçme Kaynakça
A Latin Dictionary. Oxti.mL Clarendon Press, 1 879.
A.S. ve E.C. , The Oxfonl Classical Dıctionary, London, 1 996.
Bingöl, Orhan, Menderes Magnesiası, Ankara, 1 998.
Brain, A. Sparkes · Lucy Talcott, Pots and Pans Of Classical Athens,
USA, 1 95 1 .
Connolly, Peter · Hazel Dodge, The Ancient City, London, 1 998.
Deighto n , H i lary J.; Eski Atina Yaşantıs ında Bir Gün, (çev: Hande
Kökten Ersoy), İ stanhul, 2000.
Edwin Chadwick' ı n çalışmalarının özeti için bk. R. F. Pcarson's
Presidentail AJJress: lnstitute of Public H ealth Engineers,
1 96 1 Year Book The insulae of lmperial Ostia, Rome 1 97 1 .
Emiroğlu, Kudret, Gündelik Hayatım,zın Tarihi, Ankara, 2001 .
Erzen, Afif, İÖ 7.· 6. Yüzyı l Urartu M imarlık Anıtları ve Ortaçağ
Nekropolü, Ankara, 1 978.
Eski Ahit, 23: 1 2.
Herzog, E.von, Geschichte und System der römischen Staatwerfassung
I. 2 , Leipzig 1 884.
Hesiodos, İşler ve Günler, bölüm 7 3C.
Hoepfner, Wolfram - Arno Kose, D[e Griechische Klassik ldee Oder
W i rklichkeit, Hygiene. Die e rstaunlische Rei n l i chkeit,
[z. B Berlin, Antikenmuseum l nv. V.I 3 1 98 (Kriegsverlust)],
Bon n, 2002, s. 4 1 5-4 1 7 .
Horan, L. Julie, Tuvaletin Sosyal Tarihi (çev; Gül Çağalı Güven),
İstanbul, 1 997.
Kadıoğlu, M usa, Menderes Magnesiası Latrina Opus Sectileleri,
1 99 7 , Ankara (yayınlanmamış yüksek lisans tezi).

39
Onur Gülbay

\ıtiltner, Franz, XXIV. Vorliiufiger Bericht über die Ausgrabungen in


Ephesos, Baml XLV 1 960.
::-Jeudecker, Richard, Die Pracht der Latrine, München, 1 994.
Östcrreichisches A.rchiiologisches lnstitut; Grahungen, 1 968.
Radt, Wolfgang, Per)!amon, Antik Bir Kentin Tarihi ve Yapıları, (çev:
Suzan Ta nııner), İ stanbul, 2001 .
Sueton i us , The Twelııe C aesars, (çev: Robert G ravcs) , Penguen
Classic, London, 1 978.
Sluıns, Alex Scobic, " S anitation and Mortality in the Roman
World", Klio, 1 986, s. 399-433.
Scherrer, Peter, Efes Rehberi, İstanbul, 2000.
Toilets Through The Ages, C Plumbing and Mechanical, 1 989.
Vetters, Hcrmann; Ephesos, Vorliiufiger Gra bungsbericht, 1 97 2 .
WaslanJcr, Ch ristine T . , Latrines, AmsterJa m, 1 994.
Wiplinger, Gilbert - Gurdrun Wlach: Ephesos I 00 ]ahre Österrich i­
sche Forschungen, Österreichisches Archaologisches I nstitlıt,
Wicn-Küln-Weimar, 1 995.
Yegül, Fikret, The Bath-Gymnasium Complex at Sardis, Cambridgc,
1 986 HarvarJ U niversity Prcss.

40
Ümit Serdaroğlu, Eskiçağ'da Tıp, İstanbul 2002 2

Oğuz Tekin, Eskiçağ'da İslanbul (Byzantionl, İstanbul 2004 3

İ lknur Çete, Geçmişe Yolculuk Bir Gezi Rehberi/ Journey inlo lhe Pası: A Short
Guide, İstanbul 1 996
İsmail Fazlıoğlu, Eskiçağ'da Dokuma, İstanbul 2001 2

Sedat A l p, Hititler'in Mektuplaşmaları, İstanbul 2001 2

Sedef Çokay, Antikçağda Aydınlatma Araçları, İstanbul 20002

Belkıs Dinçol, Eski Önasya ve Mısır'da Müzik, İstanbul 2003 2

İnci Delemen, Anlik Dönemde Beslenme, İstanbul 2003 2

Kaan İren, Vazo Resimlerinin lşığında Eski Yunan Çömlekçiliği, İstanbul 2003

Çiğdem Dürüşken, Roma Dini, İstanbul 2003

Mükerrem (Usman) Anabolu, Antik Çağda Et ve Balık Pazarları, İstanbul 2003

Onur G ü l bay, Eskiçağ'da Tuvale! Kültürü, İstanbul 2004

Belkıs Di nçol, Eski Önasya Toplumlarında Suç Kavramı ve Ceza, İstanbul 2003

Gülgün Köroğlu, Anadolu Uygarlıklarında Takı, İstanbul 2004

Aşkım Özdizbay, Eski Yunan'da Tarım, İstanbul 2004

Şehrazat Karagöz, Eskiçağ'da Depremler, İstanbul 2004

You might also like