You are on page 1of 59

SİTOLOJİ

(HÜCRE BİYOLOJİSİ)
Doç. Dr. IŞIK DİDEM KARAGÖZ
Bu Sunum Kapsamında…

 SİTOLOJİ NEDİR?
 HÜCRE FİKRİNİN GELİŞMESİ
 İLK HÜCRENİN OLUŞUMU
 HÜCRELERİN ÇEŞİTLİLİĞİ VE ÖZELLİKLERİ
 SİTOLOJİ NEDİR?
 HÜCRE FİKRİNİN GELİŞMESİ
 İLK HÜCRENİN OLUŞUMU
 HÜCRELERİN ÇEŞİTLİLİĞİ VE ÖZELLİKLERİ
SİTOLOJİ nedir?

Organizmanın en küçük yapısal ve işlevsel birimi olan hücreyi


inceleyen bilim dalına sitoloji denir.
Sitoloji Yunanca kytos, Latince cella: hücre,boşluk; logos: bilgi,
bilim kelimelerinden oluşmuştur

“Hücre” yi çalışan bir bilim dalıdır.


 Yapısı

 Organelleri

 Fizyolojik özellikleri

 Çevre ile etkileşimi

 Yaşam döngüsü, çoğalması ve ölümü

 Evrimsel gelişimi
Bu çalışmalar
 Mikroskobik ve
Moleküler düzeylerde,
 Tek-hücreli organizmalardan
çok-hücreli organizmalara kadar
geniş bir yelpazede
yapılmaktadır.

Hücre biyolojisinin yakından ilgili ve etkileşimde


olduğu alanlar:

–moleküler biyoloji
–genetik
–biyokimya
–biyofizik
–biyomedikal alanlar (kanser ve gelişim)
–immünoloji
–gelişim biyolojisi
Yaşam Hücrelerle Başlar..

 Kendimiz gibi, vücudumuzdaki hücreler de büyüyebilir, çoğalabilir, bilgiyi


işleyebilir, uyarıya cevap verebilir ve olağanüstü sayıdaki kimyasal
reaksiyonu mümkün kılabilirler. Bu yetenekler yaşamı tanımlar.

 Biz ve diğer çok hücreli organizmalar, kompleks yapılar içinde organize


olmuş milyarca ve trilyonlarca hücreye sahipken, birçok organizma tek bir
hücreden oluşur.

 Basit tek hücreli bir organizmanın bile yaşamın tüm özelliklerinin


taşıması, hücrenin yaşamın temel birimi olduğunu göstermektedir.
 SİTOLOJİ NEDİR?
 HÜCRE FİKRİNİN
GELİŞMESİ
 İLK HÜCRENİN OLUŞUMU
 HÜCRELERİN ÇEŞİTLİLİĞİ VE ÖZELLİKLERİ
HÜCRE FİKRİNİN GELİŞMESİ

Daha eski Yunan medeniyetlerinde bile, ARISTOTLE gibi


filozoflar canlıların tekrarlanan birkaç elemandan
yapılmış olduğunu söylüyorlardı.

Fakat o zaman bu tekrarlanan yapılar bitkiler için yaprak,


çiçek; hayvanlar için de segment, organ gibi
yapılardı. Bunlar makroskobik yapılardır.
Aristotle
(M.Ö.384-322)
Bu yapıları oluşturan hücreler bilinmiyordu.
Rönesans’da PARACELSUS de aynı görüşü

paylaşıyordu. Çünkü eskiden teknik

imkanları elverişli değildi, mikroskoplar

yoktu. Böylece organizmalrada

hücrelerin varlığının keşfedilmesi

mikroskobun icadına bağlı kalmıştır.


PARACELSUS

Önce mercekler geliştirilmiş, sonra bu mercekler bir araya getirilerek ilk

önce basit mikroskoplar, daha sonra da bileşik mikroskoplar meydana

getirilmiştir.
Hücrelerin varlığının keşfedilmesi
mikroskobun icadına bağlı
kalmıştır.
 İngiliz fizikçi Robert Hooke, 1665 yılında
ilkel mikroskopla şişe mantarını incelerken
gördüğü bal peteği şeklindeki odacıkları
tanımlamak için ilk kez hücre (cellula)
sözcüğünü kullanmış; böylece ilk sitolojik
çalışmalar başlamıştır.
 Bu hücreler, mantar kesitlerinde duvarlar
arasında kalmış odacıklar halinde, diğer bir ağaç
kesintisinde ise içi sıvı dolu boşluklar halinde
anlatılmıştır.

 Canlı maddenin hücreler halinde organize


olduğunu anlatan bu ilk tanımlama Sitolojinin
başlangıcı olarak kabul edilir.
 Aynı yıllarda Hollandalı bilim adamı olan
ANTONY van LEEUWENHOEK spermler, kan
hücreleri ve protozoonlar üzerindeki gözlemlerini
1674’den itibaren 200 kadar tebliğde
yayınlamıştır.

 LEEUWENHOEK, ayrıca tek tek sprem hücrelerin


varlığını gösterebilmiştir. Bu araştırıcının
kullandığı iki metal parça arasına yerleştirilmiş
mercekten oluşan basit bir mikroskoptu.
 Fransa’da, H.J DUTROCHET 1776–1847 yılları arasında bitki ve hayvan
dokularını karşılaştırmalı olarak incelemeye başlamış ve dokuların birtakım
yapıştırma kuvvetleriyle bir arada tutulan küçücük hücrelerden olduğunu
yazmıştır.

 Bu arada ROBERT BROWN 1831 yılında, bitki hücrelerini incelerken , hücre


içerisinde daha yoğun yuvarlak bir kısım bulunduğunu gözleyerek buna
çekirdek(nükleus) adını vermiştir.

 Hücre sıvısı ise 1830’lara kadar canlı organizmanın esas maddesi olarak
tanınmış ve J.E.PURKINJE tarafından buna 1840’da protoplazma adı
verilmiştir.
Theodore Schwann Matthias Schleiden

1838’de Matthias Schleiden bitki, Theodor Schwann hayvan


hücre teorisini ortaya atmışlardır.
Bu teori, Biyoloji’de yapılmış genelleştirmelerin en geniş ve en
temel olaylarından biridir.

Bu teoriye göre bitki ve hayvanlardaki yapısal ve işlevsel birim,


çekirdekli hücredir; hücreler bağımsız olmalarına karşın birlikte iş
görürler.
Bilim tarihi yazarları hücre teorisinin kurucusu
olarak bu iki bilim adamı gösterirler.
 Teori tam ifadesi ile şöyledir;
‘Hücreler organizmalardır; hem hayvanlar, hem bitkiler bu
organizmaların belirli kanunlar altında bir arada toplanması
işle teşekkül eder’.

 Hücre Teorisi süratle bir hücreli canlıları da içine alacak şekilde


genişletilmiş ve protoozonların bir tek hücreden oluşan
canlılar olduğu kabul edilmiştir.
 SİTOLOJİ NEDİR?
 HÜCRE FİKRİNİN GELİŞMESİ
 İLK HÜCRENİN OLUŞUMU
 HÜCRELERİN ÇEŞİTLİLİĞİ VE ÖZELLİKLERİ
İLK HÜCRENİN OLUŞUMU
İlk hücre oluşumunda..
 Atmosferde oluşan amino asit ve organik bileşikler
yeryüzüne düşmüştür.

 Amino asitler su ortamında tepkimeye girerek


proteinleri oluşturmuştur.

 Daha sonra proteinler, nükleik asitler ile


birleşerek nükleoproteinleri oluşturmuştur.

 Nükleoproteinlerin diğer organik bileşikler ile


birleşmesi sonucunda, koaservat adı verilen ilk
hücre öncüsü oluşmuştur.

 Koaservat ise zamanla ilk heterotrof hücreye


dönüşmüştür.
 Başlangıçta oksijensiz ortamda yaşayan
prokaryotik hücre, ortamdaki birikmiş organik
maddeleri kullanıyordu.

Bu heterotrof hücre, hücre bölünmesi ve hücre


evrimine öncülük etti.
 Bir süre sonra ortamdaki organik madde
tükendiğinden, bu durum, hücrenin kendi
yaşamını sürdürebilmesi için inorganik
maddelerden organik madde sentezleyen
hücrelerin evrimleşmesine olanak sağladı.
 Böylece H2O ve CO2’den organik madde
sentezleyen ilk ototrof hücre (siyanobakteri)
meydana geldi.

Ve atmosferde ilk oksijen yaklaşık 2.7 – 3 milyar


yıl önce görülmeye başlandı
 Atmosfere oksijen geçişinin yaşam üzerinde
çok büyük etkisi olmuştur.

 Yaşamın kendileriyle başladığı birçok


anaerobik prokaryot oksijen nedeniyle ölüp
hemen ortadan kalkarken; oksijensiz
(anaerobik) koşullarda bulunanlar yaşamlarını
sürdürürler.
 Böylece oksijenli ve oksijensiz ortamlarda
yaşayan türler oluştu.

 Oksijenli solunumda daha fazla enerji elde


edildiğinden dolayı oksijenli ortamlarda
yaşayan organizmalar doğal olarak daha fazla
avantaja sahip oldular.
 SİTOLOJİ NEDİR?
 HÜCRE FİKRİNİN GELİŞMESİ
 İLK HÜCRENİN OLUŞUMU

 HÜCRELERİN ÇEŞİTLİLİĞİ VE
ÖZELLİKLERİ
HÜCRELERİN ÇEŞİTLİLİĞİ VE ÖZELLİKLERİ

 Hücreler, inanılmaz çeşitte büyüklük ve yapılarda


ortaya çıkarlar.

Volvox aureus Lactococcus lactis


 Bazıları hızlı hareket eder ve çabuk gelişen yapılara
sahiptir.

 Bazıları da hareketsiz olup yapısal olarak kararlıdır.

 Oksijen bazı hücreleri öldürürken bazıları için kesin


bir gereksinimdir.
 Bütün hücreler belli ortak yapısal özellikleri
paylaşırlar ve birçok karmaşık işlemi temel olarak
aynı yolla gerçekleştirirler.
Hücrenin Genel Özellikleri

Hücreler ortamdan ham materyali alırlar. Kalıtsal bilgiler DNA içinde saklanır.
Enerji üretirler: Bu enerji iç ortam Genetik kod temelde aynıdır.
dengesini sağlamak, ve sentez reaksiyonlarını
Bilgi DNA dan proteinlere RNA aracılığı
yürütmek için gereklidir. Termodinamiğin 2.
ile geçer.
Kanununa karşı koymak ancak enerji ile
mümkündür. Proteinler ribozomlar tarafından yapılır.
Kendi moleküllerini sentez ederler. Proteinler hücrenin fonksiyon ve yapısını
düzenlerler.
Organize bir şekilde büyürler.
Bütün hücreler seçici geçirgen bir zar
Çevreden gelen uyarılara cevap verirler.
olan plazma membranı ile çevrilmiştir.
Çoğalırlar (bazı istisnalar haricinde).
 Genleri az benzerlik gösteren organizmalara kıyasla genleri yüksek
benzerlik gösteren organizmaların ortak bir atadan geldiği görüşüne
dayanarak araştırmacılar evrimsel ilişki ağacını geliştirdiler.
Prokaryotlar ve Ökaryotlar

 Prokaryotlar :  Ökaryotlar:

-Bakteriler -Bitkiler
-Hayvanlar
-Protistler
-Funguslar
PROKARYOTİK HÜCRE YAPISI
 Prokaryotik hücreler plazma zarı
ile çevrelenmiş kapalı tek bir
kompartmana sahip olup,
belirgin bir nukleus taşımazlar
ve nispeten basit bir iç
organizasyon gösterirler. Tüm
prokaryotlar bu tip hücrelere
sahiptir.
 Prokaryotların birçok şekilde temsil edildiği bakteriler tek
hücreli organizmalardır; siyanobakteriler tek hücre veya
hücrelerin filamentli zincirleri şeklinde olabilirler.

 Her ne kadar bakteriler zarla çevrili kompartmanlara sahip


değillerse de, onların sulu iş ortamlarında yeni sitozolünde
birçok protein belirli biçimde lokalize olması, bu hücrelerin de
bir iç organizasyona sahip olduğunu göstermektedir.
Her ne kadar prokaryotlar bireysel olarak
küçüklerse de, bu canlılar dünyanın
biyokütlesinin büyük bir kısmını oluştururlar.
 Son yıllarda çeşitli prokaryot organizmaların DNA
analizleri , bunların iki farklı tipte organizma grubuna
ayrılabileceğini göstermiştir : bakteriler ve arkealar.
 Arkeler;
- Tek hücreli yapılarının olması
- Bölünerek çoğalmaları
- Ribozom taşımaları
-Prokaryot olmaları
sebebiyle uzun yıllar boyunca birer bakteri olarak ele alınmıştır.

Ancak günümüzde Genetik biliminin gelişmesi ve Biyokimya


alanındaki araştırmalar sonucunda arkelerin tamamen farklı bir
evrimsel süreçten geçtikleri ortaya çıkarılmıştır.
Arkeler ile Bakteriler Arasındaki Farklar

1. Bakterilerde peptidoglikan, arkelerde sahte-peptidoglikan bulunur.

2. Arkelerdeki metabolik süreçler bakterilerden çok ökaryotlara


benzemektedir. Özellikle RNA'nın yazılması (transcription) ve okunması
(translation) süreçleri ökaryotlara oldukça benzer. Bu da, evrimsel
süreçte arkelerin ökaryotlar ile daha yakın akraba olduklarını gösterir.

3. Bakterilerin hücre zarında ester bağları bulunurken, arkelerin hücre


zarında eter bağları bulunmaktadır.

4. Bakteriler sporla da üreyebilirken, arkelerde sporla üreme görülmez.


5. Arkeler, hücre yapılarından dolayı bazı antibiyotiklere (kanamycin,
chloramphenicol, rifampicin ve anisomycin) Bakterilerin verdiğinden
farklı kimyasallarla tepki verirler. Ayrıca arkeler diptheria isimli toksine
karşı hassasken, bakteriler değildir.

6. DNA kopyalanmasını başlatan kimyasal olan başlatıcı (promoter) yapısı


arkeler ve bakteriler'de farklıdır.

7. Başka hiçbir alandaki canlı yapamazken, arkelere ait bazı türler metan
oluşturabilirler ve buna metanogenez denir.
8. Bazı arkeler fotosentetiktir; ancak bunu kesinlikle klorofil
bulunmadan yaparlar. Bakterilerdeki fotosentez ise kesinlikle
klorofil ile yapılmaktadır.

9. Bakteriler, genel olarak "normal" ortamlarda bulunurken, arkeler


genellikle ekstrem koşullarile birlikte normal koşullarda da
bulunabilmektedirler.

Örneğin;
halofiller (tuz seven) yaşamak için yüksek konsantrasyonlarda tuza
ihtiyaç duyarken ,
termoasidofiller (sıcaklık ve asit sevenler) pH’ın yaygın olarak 2’den
az olduğu sıcak (80 oC) kükürt kaplıcalarında yaşarlar.
Bunlardan başka , diğer bazı arkealar oksijensiz ortamlarda yaşarlar
ve su ile karbondioksiti birleştirerek metan ( CH4) oluştururlar.
Ökaryotik hücreler prokaryotik
hücrelere göre daha gelişmiş bir iç
organizasyona sahiptirler.
ÖKARYOTİK HÜCRE YAPISI
 Ökaryotik hücreler zarla
çevrili belli bir nükleusa
ve organeller adı verilen
diğer kompartımanları
çevreleyen iç zarlara
sahiptir.

 Hücrenin plazma zarı ve


nukleusu arasındaki
bölge sitoplazma olup
sitozolu ve organelleri
içerir.
 Ökaryotik hücreler genellikle prokaryotlardan çok
daha büyük olup büyüklükleri yaygın olarak 10 –
100 µm kadardır.
 Prokaryotik hücrelerden farklı olarak,
ökaryotik hücreler zarla çevrili bir
nukleusa (çekirdek) ve organeller adı
verilen diğer kompartmanları çevreleyen
iç zarlara sahiptirler.
 Ökaryotlar hem çok hücreli (küfler) ve hem de
tek hücreli (mayalar) formlarda bulunabilen
funguslar ve genellikle tek hücreli olan
protozoonlar dahil olmak üzere bitki ve hayvan
alemlerinin tüm üyelerini kapsarlar.

Maya Küf
 Bir bağ dokusu hücresi olan tipik bir insan fibroblastı yaklaşık 15 µm olup
hacim ve kuru ağırlığı ile bir E. coli bakterisinden binlerce kez daha
büyüktür.

 Daha da büyük olan bir deve kuşu yumurtası tek bir hücre olarak başlar ve
çıplak gözle kolayca görülebilir.

Bağ doku
 Ökaryotlar:

DEMİŞTİK,
-Bitkiler
-Hayvanlar ŞİMDİ BU ÖKARYOTİK HÜCRE
ALEMLERİNDEN EN ÇOK
-Protistler
KARŞIMIZA ÇIKAN
-Funguslar BİTKİ VE HAYVAN HÜCRELERİNE
KISACA BAKALIM…
Bitki hücreleri ile hayvan hücrelerini birbirinden
ayıran bazı farklar vardır.

 Bunlardan biri bitki hücresinde plazma zarının dışında kalan bir hücre
duvarının bulunuşudur.

 Ayrıca bitki hücrelerinde hayvan hücrelerinde bulunmayan plastidler


denilen organel bulunur.

 Plastidler, çeşitli maddelerin sentezlenmesi ve biriktirilmesi ile ilgilidir.


Plastidlerin en önemlisi kloroplastlardır.

 Bitki hücresi hayvan hücresine göre daha köşeli bir yapıya sahiptir.
 Kloroplastlarla mitokondriler bitki hücrelerinin enerji
transformasyonlarına giren biyokimya makineleridir.

 Kloroplastlar güneş ışığında ışığında bulunan


elektromanyetik enerjiyi kimyasal enerjiye çevirirler. Bu
olaya fotosentez denir.

 Bundan başka vaküol denilen ve normal olarak bulunan


büyük boşluklar bitki hücrelerinin karakteristik
yapılarıdır.
Büyük vaküoller hayvan hücrelerinin normal yapıları
değildir.
HAYVAN HÜCRESİ
 Hayvan hücrelerinde sentriyol ve aster iplikleri bulunur ve
ana hücrenin plazma zarının hücrenin orta yerinde
kenarlardan içe doğru girinti yapması sonucu, ana hücre bir
boğumla ikiye bölünür ve oğul hücreler teşekkül etmiş olur.

 Bitki hücrelerinde sentriyol ve aster iplikleri BULUNMAZ.

 Bitki hücreleri bölünürken iki oğul hücre arasında hücre plağı


denilen bir yapı gelişir. Bölme şeklinde gelişen bu yapı ana
hücreyi iki oğul hücreye ayırır.

You might also like