You are on page 1of 132

G orge Hart

..

Çeviren: Mehmet Sait Türk

Dünya Mitleri 5 phoenix



MISIR MilLERi
Mısır Mit/eri
George Hart
Kitabın Orijinal Adı: Museum Press, 2008
Çeviren: Mehmet
Dizi Editörü: Elif
Kapak Tasarımı ve
©Phoenix Yayınevı
Eylül 2010, Ankara
Phoenix Yayınevi
ISBN No: 978-60.5-5 738-59-�
Phoenix Yayınevi
Şehit Adem Yavuz Sok. Hitit Apt. 14/1
Kızılay/Ankara
Tel: O (312) 41997 81 pbx
Faks: O (312) 41916 11
e-posta: info@phoenixkitap.com
http://www.phoenixkitap.com
Baskı:
Desen Ofset A.Ş.
Birlik Mah. 448. Cad.
Çankaya/AN KARAı
Dağıtım:
Siyasal Dağıtım
Şehit Adem Yavuz
Kızılay-Ankara
Tel: O (312) 41997
Faks: O (312) 419
e-posta: info@siyasalkitap.com
http://www.siyasalkitap.com
M Ri

George Hart
Giriş

Mısır mitolojisi, hem olmak üzere pek çok


zengin ve şaşırtıcı tasvire bazı yönlere açıklık
getirebilmek için, ayırdım. Daha
kullanışlı olan ilk anlaşılırdır ve egzotik
diyarlara kaçış, büyücü!erin tarihsel kahramanların
ilahlaştırılması gibi kon ula efsaneler ele alın-
mıştır.
İkinci kategori ise daha yüksek bilgi gerektirdiğini düşün­
düğüm mitlerden oluşmaktadır. Benim bakış açıma göre bu mit­
ler, Antik Mısır devleti ile toplumunda etkili ve bütünleyici bir
öğe olmuş; tanrı ve tanrıçalar üzerine fosilleşmiş bir dizi anı ol­
maktan oldukça uzak eserlerdir. Evrenin kökeni, yasal veraset
kavramı ve Güneş'in geceleri yaptığı yaşam yolculuk ile ilgili
eserler; Antik Mısır yaşam boyunca
deneyimlenen koşullar konusundaki ümitleri ve
korkuları yansıtmaktadır.
olmadığı, sonuçların
bazen anlaşılmaz ve dururnlarda bile, doğa olgu-
su ve 'gizemli olanı' Mısır halkının oldukça
ilgisini çekmiştir. Sonuç olarak, -yeraltı dünyasında yaşayan yı­
lan Apophis gibi- kaos güçlerine karşı yöneltilen metafiziksel

9
Mısır uygarlığının 2040-1783) olarak ad-
landırılan bir sonraki hanedan mensuplarının
öldükten sonraki vazıtlar aracılığıyla tayin
edilme ayrıcalığının yargı üyeleri tarafından
sınırlandığını görmekleyiz, Anubis ve Osiris'ten
söz eden yazıtlarla, 'Homs'un Gözü' tılsımıyla, lüks eşyalarla,
temel gıdalarla, özenle yazılmış (Mısırologlar tarafından Sanduka
Metinleri adı altında basılmış) yüzlerce yazıtla ve öbür dünyaya
ait haritalarla donatılmış muhteşem sandukalardan oluşmaktay­
dı. Tüm bunlar kaos güçlerini etkisiz kılmak ve kişinin ruhunu
Güneş Tanrısı'nın himayesine katmak içindi. Bu dağınık Piramit
ve Sanduka Metinleri arasında Heliopolisli yaratıcı tanrı hakkın­
daki mite dair önemli bulunabilmektedir. British
Museum'da bulunan, başlarına tarihlenen bir
papirüsteki (Bremner�Rhind olarak bilinmektedir) re-
simli anlatımlar, yaratıcı
termektedir. (Ptolemajos olmasına rağmen
bu papirüsün en az bin bir eserden türetildiği
düşünülmektedir. )
Memfis'in tanrısı Ptah'ın yaratılışı gerçekleştirdiğine dair
metafiziksel açıklamanın günümüze kadar gelmesini, başkenti
Sudan'daki Gebel Barkal yakınlarında bulunan ve yayılmacı bir
politikaya sahip olan Nübye hanedan1ığı krallarından Kra l
Shabaka'ya (MÖ 712-698) borçluyuz. Shabaka, selefi Piye'nin
(önceleri Piankhi diye I"vlemfis'i işgalinin ardın-
dan tahta geçmiştir tahtta kalmıştır. Ptah Ta-
pınağı'na düzenlediği Shabaka, Tanrı Horus'un
Mısır tahtını ele hakkındaki Memfis
papirüsün kurtlar tarafın­
dan kemirilip yok kapılır. Bunun üze­
rine papirüsün sağlam kalan kısıml arının derhal siyah granit bir
levhaya oyulmasını emreder. Ne var ki, din için iyi bir şeyler

14
yapma emeli gölgelenmiştir: merkezinde bulu­
nan derin ayuk ve bu doğru uzanan kanallar,
onun British Museum önce bir değirmen
taşı olarak kullanıldığı n i

MÖ 700 yıllarlılda oyulmuş olan Shabaka Kitabesi, Memjis'teki Ptah rahipleri tarafımiaıı
oluştıırulan metafiziksel yaratılış miti hakkındaki en temel kaynağmıızdır.
Kral Shabaka'nın emriyle korunduğu, ama
daha sonra değirmen taşı olarak kul/aııı/dığı sanılmaktadır.

'Memfis teolojisi'nin uzandığı konusunda


çalışan ilk uzmanlar, Eski Krallık prototipine
ve düşünce yapısı
üzerine yapılan daha kayda değer mit için
MÖ 3. binyıla dayandınlan tarihin reddedilmesine, Ramses dö­
neminin (MÖ 1 3. yüzyıl) ya da daha sonraki bir dönemin kabul
edilmesine yol açmıştır.

15
Amon'u, Hermopolis'in olarak kabul etme-
mize en önemli kanıt, ı uünhasır yaratıcı rolüne
vurgu yapan ilahi Leiden i 350 Papirü-
sü'nde yatmaktadır. Üı-Bahri ve Luksor' da
bulunan, Yeni Krallık Amon'un gelece-
ğin kralının babası olmak için Mısır Kraliçesi ile birlikte olabil­
mek amacıyla gökyüzündeki gizemli hudutlarını terk ettiğini
ortaya koymaktadır. Sonuç olarak, rahiplerin heykeltraşlara anla­
şılmaz ve muammalı kompozisyonlar sunduğu Greko-Romen
çağda, Esna ve Edfu'daki tapınaklarda olduğu gibi tapınak dü­
zenlemelerinde son yüzyıllar yaşanmıştır; hiyeroglifler ince gön­
dermeler bakımından yaratıcı ve zengin yaratılış hikayeleri mu­
hafaza etmekle birlikte, bakımından yön­
lerini kaybetmiş

Tanrısı
Kahire'nin kuzeydoğusundaki mahalleIerin aşağısında, bir
zamanlar Mısır'ın en eski ve önde gelen tapınaklarından sayılan
Yunu harabeleri bulunmaktadır. Burası, Heliopolis ya da tapı­
nakların ilk kez ibadete açılmasından iki bin yıl sonra, MÖ 5.
yüzyılda şehri ziyaret eden Yunan tarihçi Herodot'un tanımıyla
Güneş Şehri olarak bilinmekteydi. Aşağı ve Yukarı Mısır'ın bir­
leştiği tarihte (MÖ 3000), dönemin entelektüelleri burada evrenin
doğuşuyla ilgili bir teori başlamışlar ve elde ettikleri
önemli verileri V. ve dönemine ait Piramit Metin-
leri'ne kaydetmişlerdir
Bilinen haliyle önce, karanlıkta dingin
sulardan oluşan engin Bu, Nu veya Nun diye
adlandırılan kadim edilmişti. Onuruna
hiçbir tapınak inşa edilmemekle birlikte, Nu, birçok kült tapına­
ğında yaratılıştan önceki 'yokluk' u sembolize eden kutsal göl
şeklinde tasvir edilmiştir. Aslında, söz konusu suların hiçbir za-

16
yanında Seth gibi bir tanrısının da doğuşuna
izin verecektir.

Güneş tanrısı Ra�Homklıti, Heliopolis'teki Benben'in önünde. Dryr ii[�Medİllc'deki


l\umasc abeliskİnin (;VIÖ 1 300 do/alfları)
.

Peki, bir eril gü, tek başına hayat vere­


bilirdi? Bu noktada ıncilerin pratik zekiiları
sınır tanımamıştır. özünden bir tanrı
ve tanrıçanın nasıl teori geliştirilmiştir.
Piramit Metinleri nin 527. mısrası Atum'un Heliopolis'te mastür­
'

basyon yaptığını belirtir: "Erkeklik organını eline alan Atum,

18
mlmıştır: "Yaşa ufukta Atan'daki Şu adına
sevindir bizi [ör. Güneş
Dişi aslan kafalı flandırmaya tabi tutul-
mamıştır. Tefnut'un ilişkisinin teyit edildi-
ği Piramit Metinleri'nde. onun yeraltı dünyasının
atmosferi olduğunu ileri süren bir bölüm de bulunmaktadır.
Belki de, onun Güneş Tanrısı'yla olan yakın ilişkisini vurgulamak
gerekir; zira onun kızı olarak sınırsız güçteki güneş gözüne de
sahip olduğu kabul edilmektedir.

Heliopolis/ileriıı evren tasarımı: Gök tanrıçası Nut.lıava tanrısı Şu'mill


kendisinden ayırdığı komsı ii WliI ı/or (MÖ 1 300 do/ayları).

Şu ve Tefnut, Nut'u doğurmuştur.


Hint-Avrupa mitolojbinin yeryüzünü erkek,
gökyüzünü ise dişi Yeryüzü tanrısı Geb,
Mısır ülkesi olarak olan firavun, insanlar-
la Geb arasındaki aracı sayılmıştır. Gök tanrıçası Nut, eski
Ennead'da en çok temsil edilen tanrılardan biri haline gelmiştir.

21
Heliopolis Theogonisi

...

i
, � i
' .

N
W
lerde geliştirmeler Adası'ndaki çocuk' olarak
anılan Güneş Tanrısı [aşından yapılmış tapı-
nağın kuruluşu için bi . Bu, Hermopolis mi-
tiyle uyuşmaktadır, ne bir yaratılış sembo-
lü ön plana çıkmaktadır. tarafından tahrip
edilen tapınağın etrafını nasıl kapattığını yazıtlarında anlatır.
Burayı 'tanrıların doğduğu yer' olarak adlandırmış ve bu tahribat
sırasında tüm Mısır'da büyük bir zulüm yaşandığını anlatmıştır.
Bu zulmün sebebi, Güneş Tanrısı'nın çıktığı kozmik yumurtanın
kalıntılarının orada gömülü olmasıdır. Tüm bu yaşananlardan
dolayı, Hermopolis'te Güneş Tanrısı'nı yumurtadan doğarken
gösteren yeni bir tasvir ortaya kovulmuştur. Bu senaryo, muhte-
melen Güneş Tanrısı'nın kozmik yumurtayı
Khemnu'daki kadim Thoth'un etrafında
gelişmiş ve orijinal mitc

Tebli rahipler Yeni Krallık döneminde ilahiler konusunda en üst


düzeye ulaşmış ve tanrı Amon'un yaratıcılıkta eşsiz oluşunu
öven eserler üretmişlerdir. Tıpkı Güneş Tanrısı Aton'un doğası­
nın el-Amama'daki Ay'ın mezarlığına kazınmış analizindeki
gibi, özellikle Leiden i Papirüs'ünün 350. bölümünde bulunan
kıtalardakiler olmak üzere bu vezinler, fiziki evrendeki tüm öğe-
lerin yalnız demiourgos'un olduğunu göstermeyi
amaçlamıştır. Yaratma kavramlar Amon'un
şahsında birleşmiştir; ötesindeki ve yeraltı
dünyasının bile altındaki' özünden yarattığını
vurgulayan bir sentezdir. Mısırlı şair-rahipler
yine Amon'un yorumlamaya çalışmışlardır.
Amon'un gizemi isminde saklıdır; zira onun özü algılanamazdır;
o, iç doğasını işaret eden herhangi bir sözcükle adlandırılamaz­
dır. Dolayısıyla Amon adı altında yatan anlam ' saklı-lık' veya

34
ma sonucunda Nedyet üsiris'in düşman-
ları olurdu. Törenin mantıksız bir şekilde
üsiris'in cenazesi götürüıürdü. Bunun
yanı sıra söz konusu rafından 'Um el-Ca' ab' ya
da 'Çömleklerin Annesi' bölgedeki çöl uçu-
rumIarının karşısında yer almaktadır ve sonradan tanrının kaya
mezarı olduğu düşünülmüştür; bölgenin böyle adlandırılmasının
nedeni ise, ilk hanedanlık dönemine ait krallık anıtında bulunan
muazzam sayıdaki çanak-çömlektir.
üsiris'in ölümüyle birlikte Mısır tahtına kız kardeşi ve karısı
Neftis'le birlikte Seth geçer. Ne var ki Neftis, üsiris'in ölümüyle
büyük bir acıya boğulan kızkardeşi Tsis'in acısını paylaşmaktadır.
Bu arada İsis, büyü üsiris'in bedenini can-
landırmaya, cinayetin ';iekilde gasp edilmesi-
nin intikamını alması doğurmaya kararlıdır.
Bu amaçla İsis ve Neftis, varıncaya dek Mısır'da
dolaşarak matem Asvan'daki ilk çağlayanının
hemen güneyinde bulunan Abaton ya da altına
cenazenin gömüldüğü 'Naret Ağacı'nın bulunduğu
Herakleopolis gibi yerler de üsiris'in bedeninin bulunduğu iddia
edilen diğer kült merkezleridir; ne var ki mitin sonraki bölümle­
rine dair belgelerin bulunduğu yer Abidos şehridir.
Bu konuda, Abidos'taki Kralı' Seti (MÖ 1306-1290) Tapına­
ğı'daki Tanrı Sokar mabedine değinmemiz gerekir. Bu tapınak,
Mısır sanatının günümüze en değerli rölyefleriyle
tanınmaktadır, bu mabetteki ve üsiris, İsis
ile Horus' a adanmış bulunmaktadır. Sokar Tapınağı
oldukça tahrip olmasına iki rölyefte, İsis'in
üsiris'ten hamile "_'�",;-" tasvirleri görebilmekteyiz.
Amenmos kitabesinde ,,,,"1 n"" n,isis'in bulduğu, kanat­
larını (İ sis çaylak kuşuna dönüşebilmekteydi) bedenin üzerine
açtığı ve yaşam nefesini yaratarak ona can verdiği; böylece

50
ça öfkelenir ve ikinci i Baba söz alarak ona,
"Tapınağınız bomboş" ki msenin onu önemse­
mediğini ima eder. Bu içerleyen Ra, suratı
asık bir şekilde kurulu gider. Bununla birlikte
durum, 'kuzeydeki ii hanınu', Ra'mn diğer kızı
aşk ve neşe tanrıçası Hathar tarafmdan kurtarılır. Hathor, Ra'mn
malikanesine gider ve önünde elbisesini çıkarır. Bu durum ne­
dense Ra'ya komik gelir. Daha soma mahkemeye geri döner ve
Seth ile Horus'a taleplerini dile getirmelerini söyler.
Söz konusu papirüste kasıntı ve çabmb bir şekilde resmedi­
len Seth, sahip olduğu üstün güç dolayısıyla tahtı kendisinin hak
ettiğini dile getirir. Seth mahkemeye Güneş Tanrısı Ra'nın yeral-
tındaki yolculuğunda karşı koyabilecek
tek kişi olduğunu tarafından kabul görür;
zira Apophis, evrenin ukça önemli bir tehdit
unsurudur. Ne var ki (Abidos kökenli bir savaş
tanrısı) oğul dururken vermenin yasal olarak
mümkün olup olmadığını yandan taraflardan daha
yaşlı olan Seth'in tahtın varisi olması gerektiği iddiası dile getiri­
lir. Tam bu noktada sabrı taşan İsis, Horus adına söz alır ve kuru­
lun sempatisini kazanır. Bu durum üzerine çileden çıkan Seth, iki
yüz kiloluk asasıyla kurulu günde bir tamıyı öldürmekle tehdit
eder. Ra adına ant içerek İsis'in katılacağı hiçbir mahkemeyi ta­
mmayacağını da ekler. Bundan dolayı Ra, davayı bir adaya taşır
ve gemici Nemty'ye, bir kadını mahke­
meye almamasını emredeL
Ne var ki Ra, İsic;'in sihirli güçlerini hafife al-
mıştır. Elinde bir kase mühürlü bir altın yüzük-
le yaşlı kadın kılığına yaklaşır. Ondan, adada
beş gündür sığır otlatan için hazırladığı unu
götürmek üzere kendisini adaya geçirmesini ister. Bunun üzerine
Nemty yaşlı kadına adaya hiçbir kadını götürmemek üzere emir

54
sihirli güçlerini kullanarak Daha sonra Seth'i
kendi kazdığı kuyuya plan yapar. İsis, kokulu
bir merhemle Horus'un ereksiyon olmasım
sağlayarak tohumlarını . Sonra bu tohumları
alarak Seth'in bahçesine Seth'in en çok sevdiği
sebze olan marullara döker. Kısa süre sonra Seth bu marullardan
yer. Mahkemede, Horus'u aşağılamak için onunla cinsel ilişkiye
girdiğini anlatan Seth, diğer tanrıların Horus'u ayıplamasım sağ­
lar. Kendinden emin bir şekilde söz alan Horus, tohumların kar­
şılaştırılmasını ve nerede olduklarımn tespit edilmesini talep
eder. Bunun üzerine Thoth, Horus'un omzuna elini koyarak
Seth'in tohumlarının verini belirler. Bir süre sonra Seth'in tohum­
ları bataklık sularından Horus'un tohumları-
nın yerini belirlemek Seth'in omzuna elini
koyar. İlginç bir şekilde rı altın bir disk şeklin-
de Seth'in kafasından durum üzerine
Seth küçük duruma
Halen yenilgiyi oldukça saçma bir ya-
rışma önerisinde bulunur. Yarışmaya göre taraflar taştan gemiler
yapıp birbirleriyle yarışacaktır. Bunun üzerine Horus çam ağa­
cından bir gemi yapar ve taştan yapılmış izlenimi uyandırması
için gemiyi kireçtaşıyla kaplar. Horus'un gemisini tamamlayıp
yarışa başladığını gören Seth, bir dağın zirve kısmını kopararak
yetmiş metre uzunluğunda bir gemi yapar. Ne var ki tanrılar
daha toplanmadan Scth'in Oldukça öfkelenen Seth,
su aygırına dönüşerek de batırmaya çalışır.
Bunu gören Horus eli Seth'i öldürmeye çalışır,
ama tanrılar onu kırıklığına uğramış
olan Horus, Neith'in gider. Ona, bunca mü-
cadele ve lehine neden halen hak
ettiği tahtı elde edemediğini sorar.

57
Krallık miti hakında kalma belgeler üze­
rine yaptığımız araştırınayı için, devlet ya da tapı­
nak törenleri sırasında ritüelden bahsetmemiz
gerekir. Bu belgeler, evrensel olması ve grafik­
ler bakımından Seth'in aşağılandığı tasvirlerden oluşması dolayı­
sıyla Edfu Draması'ndan farklıdır. Bunlardan ilki Memfis yaratı­
lış destanı hakkındaki bilgi kaynağımız olan, Shabaka Taşı üzeri­
ne kazınmış yazıttır.

Horus'un, su aygın şeklindeki Seth'e karşı kazandığı zaferi tasvir eden ril/ye!
Edfu Tapınağı'nın kemeri i dış yolu, Ptolemaios Dönemi.

60
başlar. Hazırlık sırası riprini yedinci akrep Te-
fen'in iğnesine yükler

Soldaki resim: Tanrıça lsis, büyülü koruyucu güçlerinin semb()1 ii olarak,


o,�lu Horus'u beslemektedir. Geç dönem, bronz.

SIl,�dlıki resim: Md/emirh Dikilitaşı'nın üst kısmında, Horus'un çocukluğunun tasviri.


Bu tasvir, !ıl/statık/ur ve hayvan ısırmalarına karşı okuııan biiyiilii metinlerle
siis/ennıictir. Vlcfin!adcıı biri. I{ıın:ç'wı Thoth'un
zehirli ısırıktarınd<ın hiyiiden bahseder.

Bu sırada, isis'i barınağına davet


eder. Köylü kız hik[ıyenin hoşgörüsüz zengin
kadının karşıtıdır. Sonra kZldının kapısının altından
sürünerek evine girer Zengin kadın perişan bir
halde ölümün eşiğinde olan oğluna şehirde dolanarak yardım
arar. Kibirli kadının gösterdiği hoşgörüsüzlük şimdi kimsenin

67
Felaket Miti

Felaket miti, tanrılarla insanoğlu arasındaki dostluğun geçıcı


olarak bozulması konusunda önemli bir örnek oluşturur. Bu
dostluğun bozulmasındaki Güneş Tanrısı'nın in-
sanlara karşı duyduğu insan ırkının güvenini
suiistimal etmesidir; boyutunda ölümler
olmuştur.
Nil Vadisi boyunca
dağılan sonsuz dayanmaktaydı.
Bunlar, rahiplerin hiyerarşik bir yapı içersinde idare ettikleri
tapınaklardan oluşmaktaydı. Firavun'un rahiplere verdiği görev­
ler, günlük ayinleri gerçekleştirmek ve buralara erzak sağlamak­
tı. Bu görevler hakkıyla yerine getirildiği takdirde, tanrılar ve
tanrıçalar tatmin olmakta ve Mısır'a karşı merhametli davran­
maktaydı.
Başrahip tarafından detaylı ayin, zamanın
başlangıcında yaratıcı kurulan evrendeki düzene
bir yanıttı. Kozmik ve düzen tanrıçası
Maat tarafından temsil çoğunlukla yaratıcı
tanrının kanunlarına amacıyla, kafasında
devekuşu tüyünden diz çökmüş kadın şek-
lindeki temsili heykelini taşırken gösterilirdi. Tanrıçanın heykeli­
ne ikramda bulunma ve onun huzuruna çıkma sahnelerinin tü-

71
mü açık bir şekilde kayıt altına alınmıştır.
Tapınakların duvarlarında, seııı bolik olarak içerideki
özel odada ruhban atadığı temsilcileri­
nin eylemlerinden de olduğunu gösteren
biçimde ayinleri
Bu sistem, insanlar arasında Mısır tanrılarının kendilerinin
yanında olduğu inancını sağlayarak iyimser bir hava yaratmak­
taydı. Elbette bazı bireyler tanrılara karşı gelebilmekte ve kaba­
hatleri nedeniyle tanrı ile tanrıçalar tarafından cezalandırılabil­
mekteydiler. XIX. Hanedanlık dönemine (MÖ 1 307-1 1 96 dolayla­
rı) tarihlenen, tanrılara karşı bu tür saygısızlıklarla ilgili örnekle­
re bugün Deyr ül-Medine olarak bilinen kral mezarlarının bu-
lunduğu bölgedeki dikilitaşlarda rastla-
nabilmektedir. Başlangıçla vakfedilen bu dikili-
taşlar, insanların hatalarmdan pişmanlık ve saygısız-
lıkta bulundukları tannnm kurtulmak isteği nede-
niyle diledikleri vansılrnaktadır. Heykeltıraş
Neferabu, bir tanrı ile ve ardından pişman-
lığını belirtmek için adak olarak onlara iki dilitaş sunmuştur.
Turin Müzesi'ndeki bir dikilitaşta Neferabu, 'sessizlik aşığı' ve
kral mezarlarının bekçisi tanrıça Meretseger' e karşı açıkça suç
işlemiştir. Ne olduğu belirtilmeyen bu suça karşılık Meretseger
onu doğum sancısına benzer bir acıyla cezalandırır. Sonunda
Meretseger insafa gelir ve 'soğuk esintiler' ile acısını dindirir.
British Museum'daki Neferabu, Maat'ın
efendisi Ptah adına kabul eder ama yemi­
ni yanlış okumuştur. Neferabu'nun 'gözle-
rine perde indirir' ve açar. Neferabu Ptah'ın
adaletini kabul eder ve dilenir.
Hükümdarların ülkeyi yönettikleri de
olmuştur. Firavun Akhenaton (MÖ 1 353- 1335) dönemi, Atan
olarak adlandırılan Güneş kursunun üstünlük kazanmasına,

72
tapınakların kapanışınar tüm tanrıların ortadan
kaldırılışına tanık oğlu Tutankhamon'un
tahta geçmesiyle Akhenaton değiştirilmiş, tapınaklar
tekrar açılmıştır. Karnak dikilitaşta (şu anda
Kahire Müzesi'nde Akhenaton'un aşırı-
hklarının tanrıları nasıl bir ruh haline soktuğu anlatılmaktadır:

... tanrı ve tanrıçaların tapınakları ... harabeye dönmüştü. Mabetler


Isslzlaşll1lş ve her taraflarını yabani otlar kaplamıştı. Tapınaklar
yok olmuş gibiydi ve avluları yol olarak kullanılıyordu ... tanrılar
bu ülkeye sırtlarını dönmüştü ... insanların duaları tanrı ve tanrıça­
lar tarafından karşılıksız bırakılıyordu. İnsanların kalpleri acıyordu
ve bu acı bedenleriıün yayılıyordu.

Başta Amon-Ra ve Plah Tutankhamon tarafın-


dan restorasyonlar ile tanrıçalar tekrar
Mısır'a merhametlerini
Felaket miti, egernen korumayı amaçla-
yan, içinde büyülerin bulunduğu Kutsal İnek Kitabı'si olarak ad­
landırılan külliyatta bir bölüm olarak yer almaktadır. Bu kitabe­
nin bölümlerinin ilk nüshası, Tutankhamon'un (MÖ 1 333-1 323)
ilk olarak Krallar Vadisi'ndeki mezarında şu anda ise Kahire
Müzesi' nde bulunan sandukasının üzerine yerleştirilen dört va­
raklı mahfazanın en dış kısmında bulunmuştur. Metnin daha
uzun bir versiyonu ise L Seti'nin kralivet vadisinde yer alan me-
zarının sanduka odasının odada bulunmakta-
dır. XIX. ve XX. Hanedanhk ait diğer kraliyet me-
zarlarında bu kitabenin rastlanmakta ve bu da bu
mitin makul bir tam olanak tanımakta-
dır. Kutsal İnek Kitabe:;( nin ilerledikçe daha be-
lirgin hale gelecektir.
Olay, Mısır'ın doğrudan Güneş Tanrısı Ra'nın hakimiyeti al­
tında olduğu dönemde yaşanmaktadır. Bu dönem elbette tarihsel

73
olarak ölçülemez bir ayn bir mitolojik geçmi-
şe aittir. Bununla birlikte, papirüsün (Turin Kra-
liyet Kanunu) ve Manetho'mm hmıedanlıkl arla ilgili araştırması-
nın, MÖ 3000'lerde yönetimi altında bir-
leşmesinden önce yönetiminde olduğu dö-
nemle başladığı gözden kaçmamalıdır. Kutsal İnek Kitabesi'nin,
insanoğlunun Ra'nın ülkeyi yönetemeyecek kadar yaşlı olduğu
düşüncesinden kaynaklanabilecek bir takım 'şeytani planlar
yaptığını' belli belirsiz anlatması sinir bozucudur. Elbette sonraki
dönemlerde firavunlar yaşın iyi yönetici olmanın önünde engel
olmadığını göstermek için detaylı önlemler almıştır: Ellinci Yıl­
dönümü Festivalleri, hükümdarm üstiin yeteneklerini yenilemek
için tasarlanmış ve mevcudiyeti kemikleri
gümüşten, eti altından taştan yapılan bir tapı-
nak putu ile canlandırıl mışlıL

Güneş Tanrısı'mn
insanoğlundan ilZtikam almak
için kullandığı dişi as/an
!i" 11 ründeki tanrıça Sakhmet.
Kllr/tak'ta Mut Tapınağı'nın
bulunduğu bölgeden
granit heykeL.
1 350 dolayları.

74
Ra, öncelikle kendisinin meydana geldiği
ilk madde Nu'dan insanoğlunun kendi
gözyaşlarından nasıl Mısır dilindeki 'insan-
lar' ve 'gözyaşı' kelimelerinin ile kelime oyunu
yapılmıştır) ve şimdi yaptıklarına değinir.
Tüm insanoğlunu öldürmeden önce Nu'nun fikrini almak ister.
Nu, Ra'nın Gözü'nün -güneş gözü- insanoğlunun yüreğine korku
salacağı ve onları yok edeceği cevabını verir. Artık Ra kendisi
için yapılan planlara öfkelendiğini insanların bildiğinin farkına
varmış ve akın akın Mısır çöllerine kaçtıklarını keşfetmiştir. Tan­
rılar da komploculardan intikam alması için Ra'yı kışkırtmakta­
dır.
Ra'nın Gözü'nün ifade ettiği oldukça
karmaşıktır; ama bilinen onun Ra'dan bağım-
sız bir varlık oluşturduğu yolculuklara çıkıp geri
geldiğidir. Burada Ra'nm Hathor olur. Yunan
mitolojisindeki Aphrodite Hathor'u, çoğunluk-
la firavunu sütüyle nekropolisin koru-
yucusu ya da aşk ve zevk tanrıçası rolünde görmekteyiz. Ne var
ki felaket mitinde Hathor, yenilmez güçleri olan ve insanları çöl­
de takip ederek öldüren bir tanrıça olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ra'ya geri döndüğünde, yaptığı katliamla gurur duyan, kana
susamış bir haldedir. Mit ilerledikçe Ra'nın Gözü'nün doğası çok
daha karmaşık bir hale gelir ve Hathor'un isminin 'Kudret Sahi-
bi' acımasız tanrıça bahsedilir. Böyle-
ce mit bize, kana susamı:;; inden geçmiş bir halde
insanoğluna vahşice sunar.
katliam için dinlenmeye
bir kenara bırakıp
insanoğluna sevgi Bu değişimin nedeni
hakkında herhangi bir bilgiye sahip değiliz. Ama Mısır'daki ta­
pınakların ibadet için gelen insanlardan yoksun kalacağını ve

75
Tutankhamon'un Seti'nin mezarındaki tas-­
vir1er, gök kubbeyi Wer' ya da 'Büyük Tu­
fan' adlı İneği gökyüzü üzdeşleştiren tasvir1er içt.>-
rir. İnsanoğlundan
olan Ra, sonunda Mısır'ı Ra'mn görevini ta­
mamen terk ettiği anlamına gelmez. Ra, insanoğlunun kontrolü­
nü sağlamak üzere bilgelik tanrısı Thoth'u vekili olarak görev­
lendiriL Thoth, Ra'mn emriyle tüm bilimsel, tıbbi ve matematik­
sel bilgilerin saklı olduğu 'kutsal kelimeleri' (ör. hiyeroglifler)
insanoğluna sunar.

77
Güneş Tanrısı nın
Yeraltı Dünyasına
Yolculuğu

MÖ 1492'den 1 070'e tüm firavunlar bugün


Krallar Vadisi olarak Balı yakasındaki
nekropole gömülmüşhir. değerli gömü aletleri ve
kralın muazzam mücevherlerle süslenmiş lahitinden oluşmak­
taydı. Vadinin koruyucusu yılan tanrı Meretseger'in zehirli iğne­
sine ve nekropolün (nöbetleşen) muhafızlarının dikkatine rağ­
men, mezar hırsızları firavun mezarlarındaki hazineleri talan
etmeyi başarmışlardır ve Howard Carter'ın 1922 yılında yaptığı
kazıya dek mühürlü kalması sayesinde yağmalanmaktan kurtu­
lan Tutankhamon'un parça şey de buna da­
karmaşik ve kafa
karıştırıcı resimleri yasadışı olarak pazara
çıkarılmamış olması ki bu resimler Teb
kireçtaşındaki doğal sağanak yağmurlarla
ve bundan iki bin yıl Kıpti turistlerin yaz-
dıkları yazılarla çirkin bir görüntü ka.zanrıuı;:tır. Tüm bu doğal ve
insanların neden oldukları tahribatlara rağmen, Mısır'ın yeraltı
dünyasının panoraması bu duvarlarda yaşamaktadır.

7<)
{mıneası Nut'u yeraltında
d,}�umu simgeleyen sahne. VI.
!II(}.ırı, Krallar Vadisi, MÖ 1 150

. Devasa bir yılan tarafından


ko,} bo,'lı Güneş Tanrısı yeraltı
yolculuğunda. Krallar Vadisi, M Ö 1 300
do/ayları.

;: " ' "


Pı""'\r·�··1
�.'" y,-,

'Kutsal Gözler' ve
birleşik Mısır'ın
kırmızı ile beyaz
taçlarım giyen figürün
yanıııda ayakları ve
kanatları olan bir yılan.
III. Tutmose'nin
mezarındaki
Am-Duat Kitabı'ndan
bir çizim
(MÖ 1479-1425),
Krallar Vadisi.

80
Thoth'un amacı, tarlaL:ınn Yukarı Mısır ile Aşa-
ğı Mısır için bir şehir başlı bir yılan tara-
fından sarılmış haldeki l'dilmiştir. Güneş Tanrı-
sı, kendi tezahürünü bir ölü olarak ziyaret
etmektedir. Bu muhtemelen gelecektir. Bu neden-
le Kristensen adlı Hollandalı bir bilim adamının, Mısırlıların ya­
şam ve ölüm süreçleri üzerine d üşüncelerine açıklık getirebilecek
sentezinden birkaç cümleye yer verelim:

...yaşayan ve gelişen her şey, farklı yapılardaki faktörlerin açıkla­


namayan ve tamamen gizemli işbirliğinin bir ürünüdür... Yaşam ve
ölüm birbiriyle uzlaşamayan karşıt gerçekliklerdir, yine de sonsuz
yaşamı birlikte vaı baskı kurmaz; ikisi birbiri-
ni var eder. Evrensel vilşamın birlikteliğidir; bu ya-
şamda, çatışan güı;ler bağ,ımsızlıklarından vazge-
çerler... Güneş batlığı VC1,?,umnın gizli kaynağına ula-
şır. Kaynağı olan da ulaşır ... Ama her var
oluş ölümden gelir yaşama dönüşür. Karan-
lık, ışığın beşiğidir; enerjisini bu karanlıktan
alır ... Mutlak yaşamın mekanı, ölümün hükümdarlığındadıLi4

Ra'nın yolculuğunun yedinci saatinde de oldukça şiddetli


sahneler yaşanır. Bu sahnede, 'Osiris'in Bedeni' olarak adlandırı­
lan ve kendisini saran bir yılan tarafından korunan tanrıdan söz
edilir; bıçak savurarak düşmanlarının kafasını kesen kedi kulaklı
bir ilahi varlık ile tutan 'Cezalandırı-
cı' adlı başka bir varlığın rmakladır. Osiris'in düşman­
ları yakalanır ve yok gemisindeki Ra'nın
önünde baş düşmanı edildiği sahne gelir.
Apophis, yokluğun GCıneş Tanrısı'nı yutmak
istemesinden dolayı it unsuru ol an devasa

14 N. Rambova tarafından, Bollingen Series XL.3 (Pantheon Books, 19.�7: s. 29-30),


A. Piankoff, 'Mythological Papyrus: texts'te alıntılanm1ştır.

84
insan başlı; diğerleri faresi, timsah ve su
aygın başlı; ve geriye biçimindedir. Güneş
Tanrısı onların çağrısına erkek kedi­
lerin, Nil'e dökülen kuşların sesine benzer
çığlıklarla karşılık verirler. saatte Ra, Osiris'in koru­
yuculuğunu yapan ve 'katlettiklerinin kanlarının içinde yaşayan',
ağızlarından ateş çıkaran on iki kobrayla karşılaşır. Ra aynı za­
manda, ağaçları ve bitkileri oymakla sorumlu, ellerinde hurma
dalından yapılmış asalar taşıyan tanrıların da yanından geçer.
Onuncu saatte, Ra'nın seher vaktindeki yeniden doğuşunun
yakınlaştığına dair işaretler belirir. Skarabe, Ra'nın Doğu ufkun­
da yeniden doğacağı vumurtayı elinde tutar ve gökyüzüne fırla-
tılmak üzere iki güneş Güneş gemisinin ön
kısmında Doğu ufkuna güvenliğini kontrol etmekle
görevli on iki tanrıdan bulunur. Ra, emrini
verir: "Oklarınızı yayı çekin. Geçidin
karanlıklarında pusu cazalandınn". On
birinci saat, her birine l erler püskürttüğü çu-
kurlara söz konusu düşmanların atılışını tasvir eder. Bu düşman­
lar; zincirli tutsaklar, parçalanmış ruhlar, gölgeler ve kesilmiş
kafalar olarak resmedilmiştir. Diğerlerinden daha geniş altıncı
ateş çukurunda baş aşağı sarkıhlmış dört isyancıya yer verilmiş­
tir. Bu toplu katliam sırasında Horus bir konuşma yapar: " . . . siz
düşmanlar bu alev çukurlarına atılacak ve kaçamayacaksınız ...
O'nun bıçakları bedeninizde O boğazınızı kesecek
ve sizi parçalara yaşayanları asla
göremeyeceksiniz'.
Artık on ikinci Tanrısı yolculuğunun
gemisiyle dev bir yıla­
nın kuyruğundan içeri Khepri olarak yılanın
ağzından yeniden doğar. Ra bu haliyle, kollarıyla yeraltı dünya­
sını mühürleyen Hava tanrısı Shu'nun başının üzerinde oturur.

86
Ardından, gündüz alarak Nut'un bacak-
lannın arasında panlciar

Güneş Tanrısı'nın

Sahne Yerin/şehrin ism i Sahm�deki tanrıça

1 B üy ük Şehir Ra'nın düşmanlarının


kafasını kesen tanrıça

2 Werııes Arazisi Efendisini koruyan Bilge


tanrıça

3 T ahıl tanrılarının Ruhların parçalayıcısı


arazisi ve üsiris'in suları

4 Yaşam Formları Efendisi

5 Sokar'ın Mağarası isindeki tanrıça

6 Derin Su lider

7 üsiris Mağarası, alt eden tanrıça


Gizemli Mağaranın Şehri

8 Tanrı'nın lahiHerinin Gecenin Hanımı


bulunduğu şehir

9 Yaşayan tezahürlerin şehri ilahe

10 Derin Suların ve İsyancıların kafasını kesen

Sarp Kıyıların Şehri tanrıça

11 Ölü Sayıcısının defeden,

12 Karanlığın sonundaki g üzelliğini seyreden


mağara, Yenidc'n
Doğuşun Şehri

87
Bu son derleme, Güneş Tanrısı'nı yaşam
veren, yeraltı dünyasının aydınlatan tanrı
olarak yüceltir. Resimler, ilerleyip tanrıların
mağaralarını aydınlatırken zamanda düşmanların
ve isyancıların cezalandırılışı dehşet verici detaylarla gösterilir.
İyi talih ile cezalandırmaların bu etkileşimi, Mağaralar Kitabı nı '

piskolojik bir tablo haline getirir. Kitabenin ödüllendirme ve


cezalandırma kavramlarına yoğun bir şekilde odaklanması, onu
diğer iki kitaptan farklı kılar. Bütün olarak yolculuğun sonucu
düşmanların idam edilmesi iken, Ra açısından getirisi muazzam­
dır.

ıV. Ramses yera/tmda, koç başlı Güneş Tanrısı'nm huzurunda. Ortada, mahfaza içinde
tanrılar pe nıağlup edilmiş düşmanlar alt-üst şekilde gösterilmektedir.
Krallar Vadisi, MÖ 1 1 50 dolayları.

88
Beşinci Mağarada toplu olarak yok edili-
şine tanık olur. Bazı kesilmiş cesetler, başlar,
kalpler, ruhlar ve kazanların başında
bulunan iki tanrıçaya, da aynı şekilde
yok edilmesini emreder: u ruhları, cesetleri,
etleri ve gölgelerinin yakıldığı kazanları karıştıran ulu ateş tanrı­
çaları; bakın, sizin yanınızdayım. Düşmanlarımı yok ediyorum.
Siz mağaralarınızda kalacaksınız, ateşleriniz kazanlarımı kayna­
tacak, ruhlarınız ne burayı terk edecek ne de benim maiyetime
katılacak". Yine Beşinci Mağara tasvirinde, iki büyük ayakta du­
ran figürün resimlerden üç tanesini kapladığı görülmektedir.
Böylece Güneş Tanrısı, güneş kursları ve diriliş tasvirleriyle kuşa-
tılmış gök tanrıçası 'Gizli Olan'ı görebile-
cektir. Bunun yanında, de karşılaşacaktır.
Ra artık düşmanlarının yumlduğu Altıncı Mağa-
ra'ya gelmiştir. Şimdi bırakma zamanıdır
ve bu son sahnenin üst güneş kursunu iten
skarabe tasvirleri hakimdir. doğru ilerleyen Güneş
gemisindeki Ra, skarabe ve koç başlı tanrı olarak tasvir edilir.
Dönüşümün başlamasıyla skarabe Güneş Tanrısı'nı oluşturur ve
Doğu'ya doğru yönelir; ne var ki skarabenin başı Ra'nın yeral­
tındaki görüntüsüyle birleşir ve böylece, skarabenin bedeni ile
koç başından oluşan melez bir yaratığın tasviriyle karşı karşıya
kalırız. Artık yeniden doğuş zamanı gelmiştir ve bu nedenle
parmağını emen bir Tanrısı'nı, Doğu Da­
ğı'ndan doğmak üzere na ayaklarını uzatırken
görebiliriz.

Bu derleme, kral mezarlarındaki en draınatik tasvirlerdendir ve


Duat'a giden geçitlerden birinin muhafızlığını yaparken ağzın­
dan ateş püskürten devasa yılan motifinin çokça kullanılmış 01-

90
masıyla dikkat çekeL Batı Çöıü dağlarındaki
yolculuğu, bir yılan yeraltı dünyasının kapı-
sından girmesiyle güneş kursuyla birlikte,
omuzlarına kadar insan olarak tasvir edilir. Elin-
de hakimiyeti simgeleven Güneş Tanrısı bu-
rada, yeraltındaki biç'lrni Bedeni' olarak anılmakta-
dır. Güneş Tanrısı, 'Mehen' ya da 'Sarma!' olarak adlandırılan
yılanın sardığı bir tapınakta yer alan Güneş gemisinde bulun­
maktadır. Geminin içinde aynı zamanda, Güneş Tanrısı'nın biri
geminin ucunda duran Sia ya da 'Akıl'/'Kavrayış' ve diğeri kürek
kısmında bulunan Heka ya da 'Büyü' olarak adlandırılan iki
özelliğinin kişileştirmesine yer verilmiştir. Papirüs ağacından
yapılmış gemi, yeraltı sakini tarafından çekilir.
Bu, Geçifler Kitabı devamlılık temasını simge-
lediği kadar, çizimlerin Güneş Tanrısı'nın Duat
Nehri boyunca devam yolculuğunu da betimler.
Yukarı ve aşağı kısımlardaki iki yakasında geçen
olayın ipuçlarını verir Bedeni', yerde yüzü-
koyun yatmakta olan düşmanların katledilmesini ve tutsakların
sıra halinde yürüyüşünü denetleyen, Heliopolis'in yaratıcı tanrısı
Atum formundadır. Bu mahkumların suçu; tanrıya küfretmek,
yalan yere yemin etmek ve cinayet olarak tanımlanır. Atum,
mahkumlara şöyle seslenir:

. .. Ben, onun baba"ından ben, onun oğlundan do­


ğan babayım [ör. bir süreğenlik döngüsü
içindedir l. Siz, .. Bedenleriniz parçala­
nacak, ruhlarınız bölgeden geçişini gö-
remeyeceksiniz.

Ra'nın ikinci sahneye kullandığı geçit gibi, tüm


geçitler oldukça stilize edilmiştir; çift savunma kuleleriyle olduk­
ça sağlam olduğu, ilk defa Sakkara'daki Kral Zoser'in (MÖ 2600

91
dolayları) basamakh ve 'Khekheru' olarak
bilinen süslü mazgallarla belirtilmiştir. Geçidin
burçlar arasındaki giriş bulunan özel bir muhafız-
la birlikte, girişin du Buımyalanmış tanrı bu-
lunmaktadır. Bunun ve kulelerin üze-
rinden şaha kalkmış bir kobra ile onun kuyruğunda bulunan,
boyu yerden duvara kadar olan ve kapının muhafız1ığını yapan
bir yılana rastlarız. Bu koruyucuların adları sadece Ra tarafından
bilinir ve Güneş Tanrısı gizli bilgisiyle bu adları telaffuz ederek
kapının ardındaki bölgeye geçer. İkinci sahnede 'Ra'nın Bedeni',
kuşlar için caydırıcı rol oynayan; ama büyüsü sayesinde tahıllara
zarar vermeyen bir ateş gölünden çıkan on iki buğday tannsım
selamlar. Güneş Tanrısı'nın bini dönüştürmek için
kullandığı ve tüm gücünün gösterge-
sidir ve tepelerinde boyunca geçmekte
olan Yeryüzü Gemisi . Kıyıda, Atum'un asker-
leri tarafından sıkıştın Imış şekilde kendi kendine
dolaşmış olan, Ra'mn Apophis'in yenilgisi
anlatılır.
Gemi Üçüncü Geçinen geçtiğinde Güneş Tanrısı, gölleri ko­
ruyan çakal ve yılan tanrılar gördüğü bir bölgeye gelir. Çakal
tanrılar Yaşam Gölü'nü yeraltı dünyasında yaşayanlardan korur;
zira bu göl kutsaldır ve sadece Güneş Tanrısı'na aittir. Kobraların
Gölü ise, Ra'nın düşmanlarının yok edileceği ateşi korur. 'Ra'nın
Bedeni' bölgede Hereret kendine dolanmış devasa
yılanı da görür. Bu Saatleri' olarak
tanımlanan tanrıçalar Bu tanrıçaların göre-
vi, Herererin vücudundan meydana getirdiği her
şeyi yutarak zararsız
Dördüncü Sahne'de, tanrı tarafından taşınan
çok uzun bir halat tasvir edilmektedir. Bu tanrıların görevleri,
ekinleri ölçmek ve birbirinden ayrılmış tarlaları yeraltı dünyası-

92
nın sakinleri arasında Yazıtlarda, bu dağıtırnın
tatmin edici bir şekilde söz edilmektedir.
Diğer kıyıda, ordusunu tanrı Horus, Mısırlıların
inancına göre insanoğlunun ırkına ayrılmış on
altı erkek figürün gösterilmektedir. Dört
Adam: Mısır'daki Duafta ve çöllerde yaşayan 'Ra'nın sürüsü',
yani Mısırlılar olarak adlandırabileceğimiz seçkin ırk; Dört ürta­
doğulu: bunlar, dişi aslan tanrıça Sakhmet tarafından yaratıldık­
ları iddia edilen Filistin ve Suriye halkları; Dört Nübyeli: bunlar,
Asvan'daki ilk Nil çağlayanında yaşayan yerleşik sakinler ve
Mısır'ın güney sınırındaki göçebe kabileler; ve dört Libyalı: bun­
lar da, tanrıça Sakhmet tarafından yaratııdıkları rivayet edilen,
Libya'nın Akdeniz yaşayan kabileleri
temsil eder.
'Ra'nın Bedeni' geçer ve üsiris'in Salo-
nu'na ulaşır. Duat hii yüksekçe bir yerde
oturmakta ve yaşamı kanca şeklindeki asası-
nı tutmaktadır. Önünde, IJuat'ta yaşamak isteyen-
lerin kalbini tartarak, bu isteklerini gerçekleştirebilecek kadar
günahsız olup olmadıklarını ortaya çıkarmaya yarayan bir tartı
bulunan, mumya şeklinde bir tanrı bulunmaktadır. Papirüs şek­
lindeki bir sandalda, bir maymun tarafından alt edilen domuz
tasvirine rastlamaktayız. Bu, üsiris'in düşmanı Seth'i aşağılayan
bir çizimdir. Bu salonun ötesindeki Beşinci Sahne'de, Güneş Tan­
rısı on iki tanrı tarafından is'in yenilgisini izler.
Apophis'in bedeninderı, olan ve Ra'nın can-
landırdığı kimseleri kafaları çıkmıştır. A-
böğürerek soluk alıp
veren ve yaşamını ' şeklinde betimlenme-
sindeki amaç, onun kadar kabiliyetsiz
olduğunu göstermektir. Sonraki çizimde, Aken adındaki ilahı
varlığın ağzındaki bükülmüş bir halatı çeken on iki tamıyı görü-

93
rüz. Bu büklümlerden dünvasının bir saatini tem-
sil eder.
'Ra'nın Bedeni' ve burada kafalarının
kesilmesini bekleyen olduğu çakal başlı sütun-
lara doğru sandah ilerler. tahılları biçen ve Gü-
neş Tanrısı ile Osiris'e yiyecekle bira sunan tanrılar vardır. Ye­
dinci Kapı'nın ardında tanrılar, boğumlarından kamçı, şahin,
insan başı ve yıldız resimleri çıkan bir halat taşımaktadır. Bunlar,
Ra'nın onuruna kimi gizemler meydana getirirler, ama yazıtlar
bu konuda detay vermemektedir.
Oldukça sakin geçen Yedinci Sahne'nin aksine, Sekizinci Ka­
pı'nın ardındaki sahne Ra'mn en aktif olduğu sahnedir. Kıyıda,
Alev Adası'nda doku? için toplanan ve
kuş bedenine, ama insan sahip on iki tanrıdan
oluşan bir konsey görür. sarkıtılmış insanlar-
la tasvir edilen bir
yapan Atum'a yaklaş] çağlardaki tufandan
sorumlu su tanrılarıdıL Kendilerinden iyi şeyler yapmaları bek­
lendiği vakit harekete geçmeleri için, Ra onlara hareket etme,
nefes alma ve yüzme kabiliyeti verir. Diğer kıyıda Horus, kıvrım­
larından mumya şeklinde tanrıların çıktığı ve ateş püskürten bi
yılana doğru Osiris'in düşmanlarını götürmektedir. Bu düşman­
lar, tanrının tapınağındaki törenleri kirletmiştir ve Horus yılana
ağzını aç, ateşini püskürt. . . Onların bedenlerini yak, ruhlarını
/i

alevlerinle yok et" emrini


Dokuzuncu Sahne'de ' , Güneş Tanrısı'nın yo-
lunun üzerinde beklemekle ellerindeki ağlarla ve
mızraklarıyla yok takip eder. Kıyıda, Yu-
karı ve Aşağı Mısır'ın armasında yer alan
aslan gibi bir yaratıgııı üzerinde taşıdığı
İ
Horus ile Seth'in başlarıyla 'Onun ki Yüzü' olarak adlandırılan
bir tanrı görür. Bu tanrı, Kuzey ile Güney Mısır arasındaki barış-

Q4
çıl birliği sembolize düşman arasında hiçbir
çatışmanın olmadığını
Onuncu Kapı'nın Bedeni', ön tarafında bir
erkek yüzü taşıyan arkasına takılır. Bu yüz,
yeniden doğuş ranrısı'na ait bir öğe olan
'Güneş Kursunun Yüzü'dür. Kıyıda ise, Apophis'in dramatik
zincirlenişi tasvir edilir. Apophis'in başı, tüm bedeniyle zincir
boyunca uzanmış olan akrep tanrıça Serket tarafından tutulmak­
tadır. On altı tanrı, yılanın sırtında zinciri tutmakta ve yeryüzün­
den çıkan devasa bir yumruk tarafından desteklenmektedirler;
artık Apophis'in kurtulma şansı kalmamıştır. Apophis'in kuyru­
ğunun yanında, Osiris durmakta ve Apopsis bendenini kaldıra-
rak zincirlenmiş göstermektedir. Burada
Horus'un oğullarıyla simgeleyen beş figür
takviye koruma
on birinci Sahne'de. sembolik olarak yakalanışı
ve zincirlenişinin Iku'undan Ra'nın gelişini
bildiren dört babuna ikinci Sahne ise, Güneş
Tanrısı'nın sonsuza dek giden doğuş döngüsünü kapsar. Tanrı
Nu, kendi doğduğu sudan, içinde Güneş Tanrısı'nın skarabe
Khepri formunun ve Güneş kursunun bulunduğu gemiyi yüksel­
tir. Gökyüzü Tanrısı, Duat'ı temsil eden Üsiris'in başına ayakla­
rını dayamış bir şekilde, Nu'nun üzerinden aşağı doğru eğilir.
Yolculuğun başarıya ulaştığının belirtisi olarak, Güneş kursu
seher vakti Ra'nın çölde doğru fırlar.
Bu üç karmaşık açısına göre karmaşık
gelebilmektedir. Birbi ve sonu gelmeyen bir
adlar zinciri olarak Cüneş Tanrısı'nın her-
hangi bir engele takılmadan gerçekleştirdiği yolcu-
luk, elbette Mısır inancının biridir. Düşmanla-
rın öldürülüşü, Apophis'in yok edilişi ve mumya biçimindeki
ilahlar ile sandukalarındaki tanrılar, yaşamın hükümdarlığının

95
merkezinde yer almaktadır. kırıklığı yaşanan bir yer
değildir ve Eski Mısır'da dizeleri tekrar etmeye-
cektir:

Burası ölü ülke


Burası kaktüslerin ülkesi
Burada resimlerle süslü taşlar y ükselir
Burada ölü adamın eli onlara yalvarır
Solan bir yıldızın ışıltısı altında. IS

Bu kasvetli düşünceler reddedilecektir; çünkü Ouat'ta iki


büyük tanrının birbirine karışımından söz edilir; Ra, Osiris'e
dönüşür; Osiris, Ra'ya dünyasının tanrısı, hem
Güneş Tanrısı'nın eski onun yeniden doğduğu
tanrıdır. Ölüler Kitabı aşağıdaki cümleyi ve
açıklamasını buluruz:

Ben D ünüm, ben


Bu ne anlama gelir?
Osiris Dündür, Ra ise Yarın.

'Ra'nın Bedeni'nin Ouat boyunca gerçekleştirdiği yolculuk,


Güneş Tanrısı'nın güç kazanıp Khepri'ye dönüşerek yeniden
doğması sürecini anlahr. Yaşam ve ölüm, birinin diğerini mey­
dana getirdiği sonsuz bir döngüdür.

15 T.S. Eliot, The Hollow Man.

96
Güneş Tanrısı'nın ilerleyişi

Sahne Koruyucu yılan

1 Çölün Muhafızı sahibi (Osiris)

2 Kuşatıcı

3 Sokan Besinlerin Hanımı

4 Alev yüzlü Hareketin Efendisi

5 Alevin Gözü Devamlılığın Hanımı

6 Göz Oyan Efendinin Tahtı

7 Gözden Saklı Olan ışıldayan

8 Alev yüzlü

9 Toprağın Azı Yüceltilen

10 Saran

11 Taşan Su silkLınan

12 Seher vak tine ve Gücün Kutsiyeti

Kuşatanil ait olan

97
Tarihten
Efsaneye

Bu bölümdeki karaktı'rlcrin ölümlerinin ardından bir


külte ya da masala konu pfsaneye dönüşmüştür.
Hepsinin de gerçekten olarak kanıtlanabi-
lir.

İınhotep, tasarısının ihtişamı bakımından benzeri olmayan ve


inşa edilen büyük taş mabet olan Sakkara'daki Kral Zoser'in
(2630-261 1) basamaklı piramit kompleksinin mimarıdır. Piramit­
te, hükümdarın gökyüzüne yükselmesi için devasa bir merdiven,
hanedan mensupları için bir tapınak ile Zoser'in 50. yıl festivalle-
rinin ebediyen kutlarını;]::,! tapınaklar bulunmak-
tadır. Kral Zoser'in olarak anılır) kayıp
bir heykelinden kalan unvanlarına rastla-
nır:

Aşağı Mısır'ın Krall'lllıı Kralın başının yakınında


olan [ör. vezir], Büyuk Ko:;.k' un Yoneticisi, krallığın temsilcisi, Heli­
opolis'in I3aşrahibi, İmhotep, marangoz ve heykeltıraş ...

99
Kitap, usta bir mimarın çölündeki bir anıt me­
zardan daha değerlidiL benzeyen biri var mı?
Bugün İmhatep'e var mı? . .. Bu bilge in­
sanıar, geleceği önceden ölmüş olabilirler ve ad­
ları hafızalardan on ları bıraktıkları yazılarla
hatırlayacağız.

Mısır'da imhotep'in statüsü, bir bilge olarak oynadığı role


yönelik psikolojik görüşün değişmesi, onun doğumunda önde
gelen tanrılardan birinin doğrudan müdahalesi olduğu fikrine
dayanarak ilahi bir boyut kazandırılmasına dayanır. Bu inançtan
dolayı imhotep, Memfis'in yaratıcı tanrısı Ptah'ın oğlu haline
gelmiştir; Ptah zanaat dolayı mimar bir kişili-
ğin babası olmaya döneminden itibaren
(XXVI. Hanedan) MClIlfis Ptah'ın oğlu imhotep'e
odaklanmış oldukça haline gelmişlerdir.
Onun bilgeliğini ve bir şekilde vurgulayan
yüzlerce bronz ikona lwvkelciklerden birinde
imhotep, uzun keten bir elbise içinde oturur vaziyette, başında
bir takke ve dizlerinin üzerinde bir papirüsle görülmektedir. Bu
papirüsün, 'Yaşamın Evi'nde yazıcılar tarafından saklanan bilgi­
nin kaynağı olduğunu düşünebiliriz. imhotep'in başındaki takke
onun Ptah'la olan ilişkisini, üzerindeki keten elbise ise inanç ko­
nusundaki saflığını simgeler.
imhotep'in ana tapınağı Kuzey Sakkara'dadır, Memfis'teki
ikinci mabedi ise Ptah'm kuzeybatısında bulun-
maktadır. Ama Ptolemaios birlikte küıtü güneye ka-
dar yayılıp Teb'e Karnak'ta bulunan
Ptah Tapınağı kullanılmıştır. Tiberius'un hü-
kümdarlığı döneminde, önündeki dördüncü kapıya
İmhotep için övgü dolu bir kazındığını görürüz.
Teb'de, firavun III. Amenhotep döneminde (MÖ 1 403-1365) ya­
şamış, 'Krallığın tüm işlerini yöneten' Hapu'nun oğlu

102
Bu nedenle, Ortadoğu'daki kariyeri, Mısır'ın bağım-
sızlığının ve dış ülkeler h:ıkimivetinin en üst seviyeye
çıktığı döneme denk lacivert taş Afganis-
tan'dan gelen ticaret ise Anadolu' daki ma-
denlerden gelmektevdi. ardından yayılan ünü, onu
III. Tuthmose dönemindeki fetihler sırasında geçen, ama kurgu
olması muhtemel olan bir maceranın kahramanı yapmıştır. Bu
hikayenin kaynağı, Komutan Djeheuty'nin ölümünden en az yüz
elli yıl sonra yazılan ve British Museum'da bulunan bir Ramses
Dönemi papirüsüdür.
Olayın geçtiği yer, Filistin kıyısında bulunan ve Mısırlılar tara­
fından kuşatılan Yafa Limanı'dır. Djehuty, Yafa şehrinin prensini
gizli bir görüşme dışarı çağırır ve sanki
kendi adamlarına ihanet çocuklarıyla birlikte onla-
rın tarafına geçmek davranır. Prens, Komutan'ın
samimiyetinden emin Başkumandanı'nın çadı-
rında bulunan ve III. otoritesini simgeleyen asayı
görmek ister. Komutan getirir ve içeri girer gir-
mez prensin başına vurarak onu bayıltır, ardından metal pranga­
larla bağlar. Djeheuty'nin hikayesi ile Ali Baba ve Kırk Haramilerı
bu bakımdan benzerlik göstermektedir. Djeheuty prangalı iki yüz
askeri mühürlü sepetlere koyar ve bunları beş yüz piyadeye taşı­
tır. Bu oyunun amacı, Yafa'ya girmek ve orada yaşayanları esir
almaktır. Komutan, Yafa sakinlerine, prensin kendisiyle ailesini
yakaladığını ve iki getireceğini elçi yoluyla
iletir. Bu mesaj Yafa Prens şehrin kapılarının
açılmasını emreder. çıkan askerler Yafalı-
ları yakalayıp esir alır III. Tuthmose'ye bir
mektup yazarak zaferin ve yakalan kölelerin
Amon-Ra'nın Tapınaf�ı'nı söylemesiyle son bulur.

105
nir ve Kral' ın karısı Feyyum eyaletindeki
Kraliyet Haremi'nde

Hititlerle olaıı ittifakıııı dil'i" "!<i lik ,'ill,}cııdiren fira vun II. Ramses
(MÖ 1 2 90- 1 224) 'ilı 5U ı 'e o!!o" ,iarııı d an oluşan heykel.

Bu tarihi evlilikten Kıınses ve Kraliçe Maat­


bul unan Ptolemaios dö-
nemine ait bir rastlarız. Bu kaynak
Karnak'taki Khonsu yer alan ve günümü-
ze dek varlığını koruyamamış bir mabette keşfedilmiş, ama Hitit
prensesi hakkındaki tarihi gerçekleri, hatta onun Mısır' d aki adını

107
bilen rahipler tarafından Dikilitaşın iki yönlü
bir amacı olduğu Khonsu'nun iki formunun
hiyerarşik sırasına zamanda Mısır'ın
Persler ve Yunanlılar edilmesini dikkate alarak
Mısır'da doğan bir yörıettiği bir dönemde, IL
Ramses dönemine ait bir hikaye yoluyla ince bir milliyetçilik
yapmak.
Dikilitaştaki hikaye, IL Ramses ile IY. Tutmose'nin kraliyet
unvanlarından bahsederek başlar. II. Ramses'in o vakitler Yukarı
Fırat Bölgesi'ndeki Naharin' de bulunduğu belirtilir. Tarihsel
olarak IL Ramses hiçbir zaman, Hititlilerin Kadeş Savaşı'nda
Kuzey Suriye'ye yönelik hayallerini vıkmasından dolayı Fırat
kıyılarına dikilitaşlar TlItmose'nin başarılarını
gerçekleştirememiştir. Ramses'in değerli me-
taller, lacivert taş, turkuv,ız ahşaplardan oluşan büyü k
hazineler aldığından Bakhtan Prensi, kızını bu
hazinenin başına koyar. bulunduğu yerin tamamen
hayal ürünü olması bununla birlikte (bugünkü
Afganistan sınırları içersinde bulunan) Baktriya ile özdeşleştiril­
miştir. II. Ramses prensesin güzelliği karşısında büyülenir ve ona
'Kral'ın Yüce Eşi' anlamına gelen 'Nefru-Re' unvanını verir.
Sonra, II. Ramses'in Teb Şehri'nde Amon-Ra onuruna dü­
zenlediği 'Yadinin Güzel Festivali' sırasında, Bakhtan'dan ya­
nında Kraliçe Nefru-Ra için gönderilmiş hediyelerle birlikte, bir
elçi gelir. Elçi aynı ölümcül bir hastalığa
yakalanmış olan kız haberler getirir. Onun
adı, 'Mutluluğun Kızı' kökenleri kısmen Mısır
dili, kısmen Kenan Bentresh'tir. Bu ad, II. Ram-
ses'le evli olan kızı Bint-Anaf olabilir. II. Ramses, Yaşam
Evi'nde bulunan bulunan en önemli
akademisyenleri, hekimleri ve büyücüleri bir araya toplar. Krali­
yet Katibi Djeheuty-em-hab, Bakhtan'a gidip Prenses Bentresh'in

108
hastalığını tespit etmekle (Mısırlı hekimler, Yakın
Doğu'da oldukça büyük dikilitaş yapılmadan
önce, Mısır'ın Pers dönemde, başhekim
olan Wadjahorresne sarayında belirli bir
süre kalmıştır.) kötü ruhlar tarafın-
dan esir alındığını ve bu kötü ruhlarla ancak bir tanrının başa
çıkabileceğini tespit eder. Bakhtan o kadar uzak bir ülkedir ki, bu
haberin II. Ramses'e ulaşması neredeyse üç yıl sürmüştür.
Bunun üzerine Ramses, Bentresh için Amon-Ra ile Mut'un
oğlu olan tanrı Khonsu'ya gider. Khonsu'nun ilk ve en kıdemli
formu 'Teb'deki Khonsu Nefer-hotep'tir. Ancak rahipler olayı
öylesine çarpıtmışlardır ki, hikayede tanrı Khonsu'nun şeytani
ruhları defetmede Khonsu' formunda
yanıt verdiği ifade heykelinin eğik oluşun-
dan (ayin sırasındaki tılsımlarla korunan
'Entrikacı Khonsu'nun, bir grupla birlikte
Bakhtan'a gönderilmesine Verildiği anlaşılmaktadır.
Khonsu yedi ay sonra IJcnlrcsh! c ve prensesi tamamen
iyileştirir. Prensesin hastalığına neden olan kötü ruhların başı,
Khonsu'nun üstünlüğünü kabul eder ve şaşırtıcı bir şekilde,
Bakhtan Prensi'ni kendisi onuruna bir ziyafet vermesini sağla­
ması için Khonsu'yu razı eder.
Bakhtan Prensi tanrının heykelinin gitınesini istememez ve
onu üç yıl dokuz ay boyunca ülkesinde tutar. Ama kral rüyasın-
da tanrının tapınağından atmaca formunda kendi­
sine saldırdığını ve Mısır'a yöneldiğini görür.
Prens yaptığı hatanm muhteşem hediye­
lerle birlikte Teb'e geri Khonsu' geri döndü­
ğünde, zorlu yokuğundan olarak gördüğü bir kaç
parça şeyi aldıktan iyeleri 'Teb'deki Khonsu
Nefer-hotep'e verir.

109
Fantastik
H ikayeler

Bu bölümdeki hikayeler, hayatın sıradanlı­


ğından kaçmak için büyüyle gelen mu-
cizelere, ekzotik yerlere
teşkil etmektedir. Bu
önemli yere sahip
hikaye anlatıcılarından gelir. Bu hikayelerin doğduğu sözlü gele­
nek, Mısır köylülerinin eğlence araçlarından biriydi. Daha sonra
yazarlar tarafından daha süslü hale getirilmişlerdir; ama geldik­
leri sıradan kökenleri asla aşağılanmamıştır. MÖ 2400'lerde
Ptahhotep 'in Öğüdü adlı bilgelikle ilgili bir metnin yazarı Vezir
Ptahhotep, şöyle der: "Güzel konuşma sanatı kuşkusuz çok na­
dirdir; ama bu, bir değirmen taşına dönüşmüş kadınların ağızla-
rında onu keşfetmeyeceginiz
IV. Hanedanlığın Piramitler Çağı'nda ge­
çen bir dizi büyü hikayesi, araştırmacının 1823-4 yılla­
rında Mısır'a yaptığı a rdından Westcar Papi­
rüsü olarak tamnan 3033 şu anda Berlin' de mu-
hafaza edilmektedir. ait olmasına rağmen,
Ö
Orta Krallık (M 2040-1783 dolayları) döneminde kullanılan klasik
Mısır dilinde yazılmıştır. Yazar, papirüsün yazılmasından nere-

111
En öndeki kızın değerli turkuvaz taşıyla
süslü tokasını suya şey çok güzel gider
(bu tokalardan birkaç koleksiyonlarında bu-
lunmaktadır). Tokası bırakır ve sandal
durur. Olayı fark eden yenisiyle değiştirilmesini
ve yolculuğun devam etmesini eınreder. Kralın Sina Yarımada­
sı'ndaki turkuvaz madenIerine kafileler gönderdiğini ve dolayı­
sıyla bolca stokunun olduğunu biliyoruz. Bunun üzerine kız
günlük konuşma diliyle "çanağımı bile böyle bir şeye tercih
ederdim" diye yanıt vererek kaybolan turkuvazının yerini tuta­
mayacağını belirtir. İyice huysuzlaşan Sneferu, büyücüsüne dö­
nerek dışarı çıkma fikrinin ona aİt olduğunu ve bu sorunu da
onun çözmesi gerektiğini kralın emrine uyarak
büyülü sözler okur papirüste geçmemekte-
dir). Bunun üzerine gölün ortasında on
iki metre yüksekliğinde ve suyun dibi ile toka
ortaya çıkar. Djadja-em�ankh, getirir ve genç kıza
geri verir. Ardından okuyarak gölü eski
haline getirir. Bu olay düzenlenen bir ziyafetle kutlanır ve Djadja­
em-ankh, büyülü güçlerinden dolayı kral tarafından ödüllendiri­
lir.

Djedi ve Ölü Diri lten Gücü


Sonraki hikayede, yaşamla içeren bir kitabenin bilge
yazarı ve Khufu'nun Hordedef, babasına
kendi tebasında sahip biri olduğun­
dan bahseder. Khufu kişinin bilgelik tanrı­
hakkında bilgiye sahip
olduğunu duyduğunda Khufu da bu gizli oda­
ların bir benzerini kendi tapınaklanna inşa etmek istemektedir.
Bunun üzerine Prens Hordedef Memfis'ten güneye inerek
Djedi'nin yaşadığı Djed-Sneferu şehrine gider. Djedi günde yüz

113
ekmek, yarım öküz içen oldukça iştahlı
biridir ve yüz on yaşına için hiç fena sayılma­
maktadır (bu, Antik ideal yaştır). Prens gör-
kemli taht-ı revanıyla evinin önünde bir hasınn
üzerine uzanmış masaj . Uzun bir nezaket gösteri-
sinden sonra, Djedi yanına belgelerini de alarak prensle birlikte
kraliyet sarayına doğru yola çıkar.
Djedi saraya girdiğinde, başta onun parçalara ayrılmış beden­
leri birleştirme gücü olmak üzere büyü güçlerini görmek için sa­
bırsızlanan Kral Khufu tarafından karşılanır. Kralın istediklerini
yapmayı kabul etmesi üzerine, Khufu mahkumlardan birinin geti­
rilmesi emreder. Ama Djedi, insan ırkının yaratıcı tanrımn sürüsü
olduğu düşüncesine 'şerefli sığırlar' oldu­
yapmayı redderder.
bir kaz seçilir. Kazın
bir yere, gövdesi
yer almayan büyülü
sözler okur, kazın paytak paytak yürür ve
birleştikleri anda kaz ötmeye başlar. Bu büyü, bir su kuşu (muh­
temelen flarningo) ve bir öküz üzerinde de aynı başarıyı gösterir.
Ne yazıkki bu papirüs Djedi'nin evcilleştirerek arkasından yürüt­
meye alıştırdığı vahşi aslandan bahsetmemektedir.
Bu mucizevi olaydan sonra Khufu, sözü Thoth Tapına­
ğı'ındaki gizli bölümlere getirir. Djedi cevabı bilmediğini söyler;
ama cevabın Güneş is/teki tapınağındaki bir
depoda bulunan sand söyler. Bununla birlik-
te, sandığı saraya getirecek olmayacaktır.
Hikayenin bu bölü mü V. Hanedan'ın ortaya
çıkışı olarak tarihe a ilesindeki değişikliğe
işaret eden bir kehanetten Kral Khufu'ya, Güneş
Tanrısı'nın rahiplerinden birinin eşi olan ve bizzat Ra'dan üç
çocuk dünyaya getirecek Ruddedet tarafından sandığın geri alı-

114
nacağını söyler. Böylece, geçecektir. Kral Khufu
bu sözler üzerine Djedi bu kehanetin
Khufu'unun oğlu ve geçmesinden sonra gerçek-
leşeceğini söyleyerek \,�alışır. (Tarihsel olarak
ıv. Hanedan'daki tahl kehanetlerinden çok
daha karmaşık bir şekilde gerçekleşmiştir; papirüs, Gize'nin ku­
zeyindeki Ebu Ravaş bölgesine kendi piramidini inşa eden halefi
Racedef'i önemsememekte, söz konusu hanedanlığın son hü­
kümdarı Şepseskafa itibar etmektedir). Djedi, Ruddedet'in Nil
baskınının çekileceği kış mevsiminin başlarında doğum yapaca­
ğını bildirir. Doğumu kutlamak için Ra'nın Sakhbu'da bulunan
ana tapınağına gitmeyi isteyen Khufu, Diedi'ye Nil Nehri'nin 'İki
Balık Kolu'nun kuruması yolculuğunun gerçekleşe-
meyeceğini anlatır. kurumuş bölgeyi iki
metre yüksekliğinde ve böylece yolculuğun
engele takılmayacağını karşılığında Djedi'nin ödü-
lü, Prens Hordedef'le içinde bir makam ve
büyük bir gıda istihkakı

Büyü l ü Ada
Bu hikaye, Mısırologlar tarafından Kazazede Denizci olarak adlan­
dınlmakla birlikte, hikayeyi yazan kişi daha çok büyülü adanın
egzotikliğine ve orada yaşayan doğaüstü yaratıklara vurgu yap-
mıştır. Bu maceranın Mısır edebivatının klasik dönemi
olan Orta Krallık'a ait ve şu anda Mos-
Mısır uygarlığının bu
döneminin, Asvan' daki güneyinde bulunan
firavunun gücünün yayıldığına şahit olduğunu
da belirtmek gerekir. �ağlayanının bulundu-
ğu bölgede inşa edilen kaleler sayesinde, altın madenIeri
üzerindeki kontrol büyük ölçüde artmıştır. Bunun yanında keş-

115
mış, ama kısa sürede toparlamıştır. Yılan gemiciye
aile yaşamının hikayeyi büyük bir
dikkatle dinleyen gibi yabancılara karşı
çok cömert olduğunu döndüğünde adaya koku-
lu yağlar ile mür Bunun üzerine yılan
kahkahalar içerisinde adada gemicinin tahmininden daha değerli
şeylerin bulunduğunu ifade eder. Kendisini, Mısır'ın tütsü, çeşitli
mal ve ürünler sağladığı, Atbara Nehri civarındaki Ekvatoral
bölge olan Punt'un Prensi olarak adlandırır. Üstelik gemici adayı
terk ederse, Kızıldeniz'in dalgaları arasında kaybolacaktır (elbet­
te hikaye anlatıcı gemicinin hikayesinin sıradanlığını gidermek
için zekice davranarak böyle bir ifadeye başvurmuştur).

Gemici bir bölüm ve


Büyülü Ada hikayesindeki dev yılan. Zürafanm bOYllUna tırmanan
bir maymun dikkat çekmektedir.
Rekhmİre'in mezarı, Batı Teb, MÖ 1450 dolaylrın.

1 18
Bunun yerine Anubis bir halde kusarken
bulur (Karısı katı ve sağlamıştır). Karı-
sını böylesine perişan Antıbis saçmalamaya baş-
lar: "Kiminle konuşu konuşmaya başlayan
karısı, Anubis'e yaşanan anlatır ve Bata'yı öl-
dürmesini ister. Kocasına, kardeşinin ondan saç örgülerini çöz­
mesini ve kendisiyle bir saat yatmasını teklif ettiğini söyler. Ayrı­
ca kendisi Bata'ya bugüne kadar bir anne ve baba gibi davrandık­
larını söylemiş, Bata korkup olan biteni Anubis'e anlatmaması
için onu dövmüştür. Anubis'e Bata'yı öldürmesi gerektiğini, yok­
sa kendisinin öleceğini söyler.
Öfkeden deliye dönen Anubis, henüz sığırları eve getirme-
miş olan Bata'yı öldürmek alarak ahır kapısının
arkasına saklanır. Ama ahıra giren ilk sığır, Ba-
ta'ya Anubis'in elinde arkasında saklandığını
söyler. Anubis'in hızla kaçar ve kova-
lamaca başlar. Bata adalet için dua
yaratır, böylece Bata'nın
diğer seher vaktine kadar güven içerisinde kalmasını sağlar. Bata
suyun diğer tarafından kardeşine masum olduğunu haykırır ve
olayın gerçek yüzünü anlatır. Anubis'i, alçak bir fahişenin doğru­
luğunu bile kanıtlayamadığı iftirası yüzünden kendisini
mızraklamaya kalkmakla suçlar. Güneş Tanrısı'na ettiği yemini
tutmak zorunda hisseden Bata, elindeki yontma bıçağı ile erkek-
lik organını keser ve kedibal ıklarına yem eder. Ba-
ta'nın kan kaybından üzerine Anubis gözyaşları-
na boğulur, ama timsahlar kardeşinin olduğu tarafa
geçemez.
Bata sözlerinin orada kalamayacağını,
Çam Vadisi'ne gideceğini coğrafi olarak gerçekten
var olan bir yer kast ediliyorsa, burası muhtemelen Lübnan'da
olacaktır. Bata, kalbini kendi elleriyle çıkaracağını ve bir çam

121
ağacının tepesine asacağı çıkardıktan sonra nasıl
yaşayacağı ne yazık belirtilnıeınektedir). Anubis'ten,
gelip ağacın kesilip etmesini ve kalbini
kurtarmasını ister, zira onun ölümü anlamına
gelmektedir. Anubis su dolu bir kaseye ko-
yarsa, Bata gerçek katilinden intikam almış olacaktır. Eğer Ba­
ta'nın başına felaket gelecek olursa, bunun habercisi olarak bir
testi bira Anubis'in ellerinde mayalanacaktır. Bata Çam Vadisi'ne
doğru yola çıkarken, onuru lekelenen Anubis eve doğru yola
koyulur. Eve vardığında karısını öldürür ve herhangi bir dinı
tören yapmadan cesedini leş yiyici köpeklere atar.
Bu arada kalbini söküp Çam Vadisi'nde bir ağaca asan Bata,
kendine yalnız başına yapar. Şimdiye kadar
okuduğumuz tuhaf yolculuk için uygun
platformu sağlamaktadır. bölgenin ve Mısır'ın
hükümdarları olan Enncadı'na rastlar. Ennead,
Bata'yı suçsuz olduğu yapmadığı konusunda
bilgilendirir. Üstelik olayların sorumlusu olan
karısını da öldürmüştür. Bata'nın yalnızlığını gidermek için Ra­
Horakhti, Tanrı Khnum' a onun için bir eş yaratmasını emreder.
Bunun üzerine Khnum, Bata için tanrıların özünü barındıran
büyüleyici güzellikte bir eş yaratır. Kadının Bata'ya yaşattığı
felakete baktığımızda, Zeus'un emriyle Hephaistos tarafından
yazılan Yunan efsanesi Pandora arasında benzerlik olduğunu
görmekteyiz. Khnum, adı verilmemiş bir
kadın) yarattığında Yedi Hathorlar, onun
şiddetli bir ölüm bulunurlar. Cinsel an-
lamda oldukça çekici kendisini hadım etmiş olan
Bata arasındaki evliliğin anormal geldiği de bir
gerçektir.
Bir gün Bata karısına, kalbinin bir çam ağacının tepesinde
bulunduğu sırrını açıklar. Bu, onun felaketi olacaktır. Bata'nın

122
karısına bunu anlatma yürüdüğü takdir­
de dalgalar tarafından olmasıdır. Bu za-
yıflığımn karısını kurtarmasına olabileceğini kabul etmesi
gerekmektedir. Bu uyarıyı üzerinden çok geçmeden,
bir gün Bata çölde ava dışarıdayken deniz kabar-
maya başlar. Kadın eve girer, ama evin arka tarafında bulunan
çam ağacına takılan bir tutam saçı suya düşer ve dalgalarla fira­
vunun çamaşırcılarımn işlerini yaptığı Mısır kıyılarına kadar
sürüklenir. Kadımn saçlarındaki koku, yıkanan bütün elbiseler
siner ve firavun bundan rahatsız olur. Baş çamaşırcı uzun bir
arayıştan sonra saç tutamını bulur. Bu durum yazıtlarda şu şe­
kilde yorumlanmıştır: Tanrıların kokusunu taşıyan bu saç Ra-
Horakhti'nin kızına firavunun gidip onu
Çam Vadisi'nden Kadım getirmek
için yollanan ilk tarafından öldürülür. İkinci
kafile, atlı savaş arabaları karısım değerli mücevher-
lerle süslemekle görevli oluşmaktadır. Bu kurnaz
plan işe yarar ve Bata'mn gelmeyi kabul eder. Fira-
vun kadını çok sever ve ona sarayda yüksek bir rütbe verir. Ba­
ta'nın sırrım öğrenen firavun, onun kalbinin asılı olduğu çam
ağacının kesilmesini emreder ve ağaç kesilir kesilmez, Bata ölür.
Ertesi gün Anubis testideki biramn aniden mayalandığını
fark eder ve Bata'mn bahsettiği felaketi hatırlar. Bunun üzerine
Çam Vadisi'ne doğru yola çıkan Anubis, Bata'mn ölmüş olduğu-
nu görür. Anubis, Ba için yola koyulur ve
üç yıl sonra bir meyve muhafaza edilen kalbi
bulur. Kalbi su dolu Bata'mn bedeninin
canlanmaya başladığını dudaklarını ıslatıp
ona su içirir ve kalbi
Oldukça cesur bir olmuş bir ölüye dönüşen
Bata'mn hikayesi henüz sona ermemiştir. Karısının intikamını
almak isteyen Bata, oldukça dikkat çeken renkli bir boğa kılığın-

123
ilave r I çin
Öneriler
Bu kitapta ele alınan mitler ve efsaneler ile ilgili güvenilir çeviri­
ler için: J. D. Pritchard (ed.), Ancient Near Eastern Texts Relating to
the Old Testament (genişletilmiş 3, Baskı), Princeton University
Press, 1 969 ve M. Lichtdm! Literature (Eski Kral-
lık'tan Geç Dönem'e dilimini kapsayan 3 cilt),
University of Califomia 1980. Mısır inancının
çarpıcı özelliklerini tek kaynaklar için: E.
Homung, Conceptiom,; Lgypt-The One and The
Many, Routledge and ve S. Quirke, Ancient
Egyptian Religion, British Museum Press, 2000. Bu mitlerde geçen
ilahi varlıklar hakkından kısaca bilgi sahibi olmak için: G, Hart,
Dictionary of Egyptian Gods and Goddesses, Routledge and Kegan
Paul 1986.
Kozmosun oluşumu ve Mısır tahtının Osiris'ten Horus'a ge­
çişini anlatan bölümle ilgili okunabilecek kaynaklar: R. O.
Faulkner, The Ancienf Oxford University
Press, 1 969 ve R. O. L:"'Yptian Coffin Texts (3
cilt), Aris ve Phillips l orus'un Seth'i yok edişini
anlatan Edfu Draması The Triumph of Horus,
Batsford 1974. Krallık kapsamlı gözlem için: J.
Gwyn-Griffiths, Plutarch University of Wales
1 970. Kozmoloji ve krallık üzerine aydınlatıcı tartışmalar için: J .
R. Allen, Genesis in Egypt-The Philosophy of Ancient Egyptian Crea-

127
Dizın

i. Ramses, 25, 26, 35 Anhur, 53


i. Senusret, 34, 60 Anka, 22, 23, 24
i. Seti, 49, 73, 77, 81, 82 1 2, 62, 1 19, 120, 1 2 1, 1 22,
i. Tutmose, 1 08 1 24, 125
II. Amenhotep, 25, 8 1 8, 53, 84, 85, 92, 93, 94, 95
I I . Ramses, 36, 1 24, 125 52, 1 06
II. Senusret, 10 .17, 49, 76, 93, 1 1 5, 1 1 6
III. Amenemhat, 60 32, 72
III. Amenhotep, 40, 4 1 , 1 02 1 5, 1 6, 1 7, 1 8, 20, 22, 25, 26,
III. Senus ret, 49 70, 91, 92, 94
III. Tutmose, 36, 8 1 Baba, 52
I X . Ptolemaios, 5 7 Bakhtan, 1 08, ] 09
I V . Ramses, 1 0, 8 9 Bakhu, 8 1
I V . Tutmose, 4 1 , 1 08 Banebdjedet, 1 03
VI. Ramses, 20, 80, 8 1 , 82 Bata, 1 1 9- 1 24
Abidos, 1 8, 46, 47, 49, 53 Baufre, 1 1 2
Aken, 94 Bentresh, Prenses, ] 08, 1 09
Aker, 83, 89 Biblos, 62
Akhenaton, 1 8, 34, 72 Bremner-Rhİnd Papİrüsü, 12, 17
Akrep Kral, 48 ıskender, 3 1 , 40
Amaunet, 30 Ada, 1 1 5, 1 1 6, 1 1 7, 1 1 8
Am-Duat Kitabı, 8 1 , 82, 87 Beatty i Papİrüsü, 46, 57
Amenemhab, 104 ül-Bahri, 1 4, 40, 1 03, 1 1 9
Amenhotep, 42, 1 28
Amenmose Dikilitaşı, 47,
Amon, 1 4, 29-30, 32, 33, 34, 35, 36, DJadJ a-em-ankh, 1 12, 1 1 3
40- 42, 73, 1 05, ] 06, 1 08-109 Djedi, 1 1 3, 1 14
Anat, 52, 1 08 Djedu (BusirİS), 47

129
Djeheuty, 1 04 - 1 05
Djeheuty-em-hab, 1 08 1 5, 18, 20, 45, 46, 47, 49, 50,
Duat, 50, 8 1 , 82, 88, 89, 90, 54, 55, 57, 58, 61, 62, 63,
Edfu, 1 4, 57, 59, 127 67, 68, 69, 70, 83, 1 2 8
EI-Amama, 32 Papirüsü, 120
El-Aşmuneyn, 28, 29 18, 34, 36, 73, 1 02, 1 06, 1 07
Ennead, 1 8, 1 9, 20, 26, 30, 10
Esna, 1 4, 38, 39, 40 Kek, 30
Fil Adası, 38, 1 06 Khepri, 25, 70, 82, 83, 84, 86, 95, 96
Frankfort, Henri, 29 Khereduankh, 1 03
Geb, 18, 1 9, 20, 46, 48, 60, 61, 62, 95 KJlnum, 30 38, 39, 40, 4 1 , 122
Güneş Tapınağı, 24 Khonsu, 1 07, 1 09
Hapi, 37 Khufu, KraL, 1 0 1 , 1 1 2, 1 1 3, 1 1 4
Harper'in Şarkısı, 1 0 1 Kızıldeniz, 23, 1 1 6, 1 1 8, 1 1 9
Hathor, 4 1 , 52, 55, 63, 75, 1 03 Krallar Vadisi, 1 0, 20, 22, 73, 79, 88
Hatşepsut, Kraliçe, 36, 40, 84
Ha tti Prensesi, 106
Hauhet, 30
Heh, 30
Heka, 9 1 Mad!-nefru-Ra, 1 06, 107
Hekataios, 61 Kitabı, 8 2 , 8 8
Heliopolis, 9, 11, 14, 1 5, 16, 6 1 , 74
22, 23, 25, 26, 29, 30, 36, 37, 46, Manu, 8 1
5 1 , 76, 9 1 , 99, 1 01, 1 14 Medinet Habu, 36, 1 24
Herakleopolis, 49 Memfis, 9, 1 1- 1 3, 22, 25-29, 46, 59,
Hereret, 92 60, 83, 1 02, 1 13
Hermopolis, 1 1, 14, 28, 29, 30, 3 1 , Meretseger, 72, 79
35, 37 Meskhenet, 42
Herodot, 9, 14, 22, 23 Mettemich, 66, 67
Hesiodos, 39 Mut-em-wiya, Kraliçe, 4 1-42
Hititler, 1 0 6 108
Homeros, 34 47
Hordedef, Prens, 1 13, 1 15
Horemheb, 81
Horus, 1 2, 23, 29, 40, 45, 47 62, 72
66, 67, 69, 70, 82, 86, 89, 22
95, 127 Kraliçe, 1 08
İkhemofret Dikilitaşı, 45 Neftis, 1 8, 20, 46, 49, 62, 83
İrnhotep, 99, 1 0 1 , 1 02, 1 03, 128 Neith, 41, 52, 56
İnena, 1 1 9 Nemty, 53,54

130
Nil Nehri, 9, 1 5, 37, 49, 60, 46
70, 71, 86, 93, 1 06, 1 1 5, 1
Nu, 1 4, 15, 20, 22, 26, 29, 30, 75, 93
95 ı l, 9 1 , 99, 1 0 2
Nut, 1 8, 19, 20, 29, 46, 47, 62, Metinleri, 1 2, 1 5, 26, 29
90 5ekhemkhet, Kral, 1 0 1
Nübye, 1 2, 1 06, 1 15, 1 1 6, 1 25 85, 95
()gdoad, 28, 29, 30, 3 1 , 35, 36 Seth, 1 6, 1 8, 20, 45, 46, 47, 48, 49, 50,
()siris, 1 2, 1 5, 1 8, 20, 31, 45-52, 54, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60,
56, 60-63, 66, 82, 83, 84, 86, 87, 6 1 , 62, 66, 93, 94, 1 06, 1 2 7
89, 90, 93-97, 1 27, 1 28 Sethe, Kurt, 2 9 , 35
Ölüler Kitabı, 1 8, 22, 96 Sia, 91
Ömer Hayyam, 28, 40 Sit-Hathor-Yunet, LO
Petosiris, 31 Sneferu, KraL, 1 1 2, 1 1 3
Philae, 68 Soane, 8 1
Piramit Metinleri, l I , 1 4, 1 6, 83, 87
23, 25, 45 60, 87, 97, 1 1 2
Plutarkhos, 37, 46, 61 1 9, 29, 51
Psherenptah, 1 03
Ptah, 9, 1 2, 1 3, 25, 26, 28, 36, 1 03
73, 1 02, 1 03
Ptahhotep, 1 1 1 29, 30, 34, 35, 36, 37, 40,
Punt, 1 18 42, 60, 75, 79, 85, 1 02, 1 03, 1 04,
Ra, 16, 1 9, 25, 32, 36, 47, 5 1 , 52, 53, 1 08, 1 09, 1 1 8, 1 1 9, 1 24, 128
54, 55, 56, 57, 70, 73, 75, 76, 77, Tefnut, 1 7, 1 8, 19
8 1 , 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, Toth, 55
90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 1 05, 1 08, Tuna el-Gebe!, 3 1
1 09, 1 14, 1 2 1 , 1 22, 1 23, 128 Turin, 46, 69, 72, 74, 125
Ra'nın Gözü, 75 Tutankhamon, 73, 79
Ra-Horakhti, 1 6, 1 9, 25, 1 2 1 , 1 22, Typhon, 62, 63
123 IJrkhuf, 1 1 6
Ramses Tapınağı Drama
46, 60
Rekhmire, 1 1 8, 1 19 I'apirüsü, 1 1 1
Renpet-nefret, 1 03
Reshep, 52 , 99, 1 0 1
Roberts, David, 68

131
Du nya M itieri 5

M ı s ı r M itleri
George H a rt

Anti k Mısır m itolojisin i n zengin panoraması, mezarlarda ki çizimler, ta pınak


kitabeleri ve pa pirüsler a racı l ığ ıyla g ü n ü m üze ulaşmışlard ı r. Mısır M itieri;
Heliopolis, Memfi,s ve Hermopolis yaratılış efsaneleri ile başlamakta ve
Mısırlıların Dünya'nın başla n g ı c ı n ı açıklayabi l mek için ol uşturd u kl a rı
düşü nsel ya pıyı tasvi r etmekted i r. Kita pta yer a lan mitier, Osi ris' i n öldürül­
mesi ve Horu s'u l1 inti ka m ı , Isis ve yed i a krep g i bi ta nrı la r ha kkında ki h i kiiye­
lerden; Kazazed e Den izci ve Büyü lii Ada g i bi masa l l a ra kadar çok çeşitli
konulara u za n maktad ır. Bu enfes ve eğlenceli h i kayeler sayesinde, Eski
M ısırlıların ina n çlar; ve i mgeiemleri hakkında tam bir fikir sahibi olabile­
ceğiz.

w w w . p h o e n l x k l ta p . c o m

You might also like