You are on page 1of 10

Vurun Kahpeye Filminin Üç Versiyonu:

(Hoca derste Vurun Kahpeye uyarlamalarından 2 soru geleceğini söylemişti. Ama bayağı
zaman geçti unutup, sormayabilir.)
Lütfi Akad – Vurun Kahpeye (1949) (Türk Sineması’nın Sinemacılar Çağı’nı başlattı.)
 Jenerik Hitchcock tarzı. Jeneriğe filmle alakasız olarak korku filmi müziği konulmuş.
 Filmin başlangıcında araba ortadan gelip köşeden büyüyerek çıkıyor. Filmde
Amerikan esintileri var.
 Aliye Öğretmen’in (Sezer Sezin) kaldığı ev eşraf evinden uzak (eşraf evinin özelliği
dışı normal kasaba evi gibiyken evin içi daha Avrupai döşelidir, Art Nouveau esintileri
vardır fakat bu filmde evin içi eşraf evine uygun değil) Adapazarı’nda çekildi.
 Tiyatro dönemi kuralları devam etmekte, oyunculuklar teatral.
Orhan Aksoy – Vurun Kahpeye (1964) (Ticari)
 Filmin jenerik müziği hatalı, korku, suspence filmi müziği.
 Filmin başından sonuna kadar hatalar var. Taşra gerçeği ile uygunsuz (Hülya
Koçyiğit’in at arabasından camdan sarkması gibi mantık hataları var)
 Aliye Öğretmen’in kasabaya ufak bir el valizi ile gelmesi, kasabadaki okul kitaplığının
çok büyük olması.
 Kitap ücra bir kasabada geçerken film koca bir şehirde, kentte geçiyor. Aliye
Öğretmen buna rağmen adres dahi sormadan gideceği yeri bulabiliyor.
 Evin içi eşraf evine uygun.
Halit Refiğ – Vurun Kahpeye (1973) (Dini)
 Ulusal ve Milli Sinema (1973), batıya dönüşten ziyade ulusa dönüş.
 Millilikten çok dinilik var. Ve çok önde, çiğ kullanılmış.
 Müzik hala korku, suspence filmi müziği.
 Açılış cami ile, “namuslu ve Müslüman” ifadesi ile dindarlığa vurgu.
 Aliye Öğretmen’in (Hale Soygazi) evinde kalacağı eşrafın takke ile çıkması (dini bir
sembol), diğerlerinde fes ve sarık vardı.
 Ev eşraf evinden uzak, otantik nesneler, dini motifler.
 Milli olan öz, dini bir öze evrilmiştir.
 Birçok planda fonda minareler yer almakta.
Hoca üç farklı siyasi dönemin eserlerde oluşturduğu farkları gösterebilmek adına izletti. Üç
filmin de giriş sahnesi, Amerikan sineması esintisi taşıyan korku uyandıran müzikle başlar.
Anadolu’nun ücra köşesi atmosferini verememişlerdir. Üç yönetmenin de uyarlaması eserin
ruhunu kavrayamamıştır. Eserin özünden soyutlayıp yörüngesinden sapmışlardır.

1960-1968 DÖNEMİ SİNEMASI (ALTIN DÖNEM- AYDINLANMA)


Kısa sürmesine rağmen o döneme kadar yapılan başyapıtların yüzde doksanı bu dönemde
yapıldı.
1960-Askeri Darbe
Özgürlükler Dönemi’nde sansür rafa kalktı, bu yüzden yapılamayan birçok film yapıldı, sol
tandanslı.
Bu dönemin yönetmenleri o güne kadar olmayan türleri sinemamıza aktardılar.
33’lerde İtalyan faşistlerden sansür alınıyor, 80 ortasında bu sansür sanat camiasının eline
verildi.
Meslek gruplarını rencide eden filmler yasak.
Gerçek dışı şeylere el attı.
60’a kadar panayır eğlencesi.
Sinemada sendika ve meslek grupları çıktı.
Türk Yapımcılar Birliği film yarışması yaptı.
İzmir Fuarı yarışması, ilk yarışmalar…
Antalya Film Festivali: İlk Festival, şenlik.
Antalya Altın Portakal (1964)
Sami Şekeroğlu Mimar Sinan Türk Film Arşivi.
İlk kez kulüpler kuruldu (1965)
Türk Sinematek kuruldu: Sinema Yazarları Topluluğu. Tüm filmler gösterildi.
Türkiye’deki ilk ciddi sinema dergisi – Yeni Sinema
Eleştiri kavramı ortaya çıktı.
7. Sanat, toplumsal içerikli filmler ortaya çıktı.
İlk Dönemi Yansıtan Filmler:
Metin Erksan
Gecelerin Ötesi (ABD’ye gitmek isteyen gençler)
Acı Hayat – Melodram (sınıfsal kaygı, sınıf atlayan kadın)
Yılanların Öcü (Kırsal kesimin feodal sorunları, mülkiyet sorunu) Fakir Bayburt’un romanı.
Susuz Yaz (İlk uluslarası ödül: Altın AYI ödülünü alıyor) (1964)
Sevmek Zamanı (Futuristik, tasavvufi, resim ve sanat) (1965)
Kuyu (Kadın tecavüzü, Anadolu kadını, çaresiz ve ezilen kadının çığlığı) (1968)
Sonra Metin Erksan işsizlikten dolayı piyasa filmleri yaptı.
Ömer Lütfi Akad
Geçiş sineması özellikleri gösterse de sinemacılar dönemine aittir.
Üç Tekerlekli Bisiklet (Polisiye gerilim, “Orhan Kemal – Kaçak” eserinin Yeşilçam
uyarlaması, Dul Kadın, Kaçak Katil) (1962)
Hudutların Kanunu (Güney Anadolu kaçakçılarının yaşamından kesitler) (1966)
Kızılırmak Karakoyun (Yılmaz Güney başrolde, ağanın koyunlara tuz yedirmesi, çobana
vereceği kızı sözünde durup ağanın vermemesi) (1967)
Atıf Yılmaz
Kasaba gerçeğini en iyi anlatan yönetmen.
Dolandırıcılar Şahı (Kasaba gerçeğini anlatır. Müfettiş kasabaya gelip dolandırıcılık yapar)
Keşanlı Ali Destanı (Haldun Taner yazmıştır. İstanbul’un varoşlarındaki lümpenlerin
yaşamlarından kesit)
Ah Güzel İstanbul (Genç kızın hayali Artist olmak)
Halit Refiğ
Seviştiğimiz Günler, Yasak Aşk
Gurbet Kuşları (Kalabalık aile kente gider) (Rocco ve Kardeşleri uyarlaması)
Haremde Dört Kadın (Kemal Tahir romanı) (Son dönem Osmanlı) (Türk sinemasının tek tam
entelektüel alegorik filmidir. 1960 yılında çekilen filmde iktidarsız paşa, Osmanlı'nın zor
zamanlarında devleti temsil eder. Harem kadınları halkın bir alegorisidir ki filmde devlet yani
paşa bu halktan bir medet arar)
Bir Türk’e Gönül Verdim (Alman gelin (Eva Bender) Anadolu’ya geliyor, dış göçü tersine
anlatıyor, Peri Bacaları’nda çekilmiş.) (Ulusal Sinema)
Duygu Sağıroğlu
Bitmeyen Yol, Ben Öldükçe Yaşarım (Yılmaz Güney başrolde)
Ertem Göreç
Karanlıkta Uyanamayanlar (İlk grev olgusu) (İlk birey olgusu)
Haldun Dormen
Bozuk Düzen
Güzel Bir Gün İçin
68-74 DÖNEMİ
YEŞİLÇAM’IN YÜKSELİŞİ - MELODRAMLAR
Bu dönemde sinemada nicelik ön plana çıktı, çekilen film sayısı 1971 yılında 300’ yükseldi.
Film Yapımevleri çoğaldı. Talepten çok film üretildi. Bu dönemde dünyada en çok film
üreten dördüncü ülke olduk. Önceki dönemden çok da iyi değildi. Filmlerin yüzde altmışa
yakını bölge işletmeleri tarafından yapıldı. Bu dönemler filmler İstanbul’dan çok Anadolu’da
gösterildi.
Ömer Lütfi Akad
Vesikalı Yarim (Melodram, -en özgün- kült) Kaliteli melodram. Hem gerçekçi hem
melodramdır. Tipler yoktur. İyi-kötü geçişkendir. Bu film melodramın doğasına aykırı bir
filmdir. Çünkü alışılmışın dışında sonlanır. Bar kadını, Halil’i yuvasına geri döndürür)
Irmak, Yaralı Kurt
Gelin- Düğün- Diyet (En önemli üçleme) (Kırsal kesimden kente göç edenlerin hikayesi)
Atıf Yılmaz
Güllü, Cemo, Köle, Güllü Geliyor Güllü, Kambur, Mevlana
Metin Erksan
Metin Erksan ise bir önceki dönemde farklı filmler yaptığı için cezalandırıldı. Piyasa, yapımcı
ağılıklıydı. Bir önceki dönemde çektiği “Sevmek Zamanı” şirketini iflas ettirdi. Kendini
yapımcılara affettirebilmek için bu dönemde:
Ateşli Çingene, Sevenler Ölmez, Feride gibi melodramlar çekti. Ayrıca Hicran, Makber,
Keloğlan’la Cankız filmlerini de çekmiştir. Bundan sonra sinemamızın en büyük üç
yönetmeninden biri olmasına rağmen, ömür boyu işsiz kalmıştır.
Bu yıllarda halkın en ucuz eğlencesi sinemaydı. İnsanların karaborsada bilet bulamadığı, çok
film izlenen bir dönemdi. Nevzat Pesen melodramların yönetmeniydi.
Nevzat Pesen
İkimize Bir Dünya (Fareler ve İnsanlar uyarlaması, inşaat ustası)
Ahtapotun Kolları (İlk Yeşilçam eleştirisi)
Nevzat Pesen 1973 yılında filmlerindeki karakterler gibi intihar etti.
Hulki Saner
Lümpen Turist Ömer filmleri çekti, “Küçük Hanım” lakaplı Belgin Doruk filmleri ortaya
çıktı. Ayşecik film serisini, çoğu müzikalleri çekmiştir.
Yılmaz Atadeniz
Maskeli Beşler, Kilink, Yıkılmayan Şeytan gibi fantastik filmleri çekti.
Osman Fahir Seden
Cilalı İbo
Türker İnanoğlu
Yumurcak
Orhan Aksoy
200’e yakın film çekti, melodram ağırlıklı.
Neşeli Günler, Ah Nerede, Aile Şerefi, Zehir Hafiye, Ayşecik’le Ömercik
Süreyya Duru
Bedrena, sansürlendi. (Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki toprak ve insan ilişkilerini konu
alır) (1974)
Ertem Eğilmez
Canım Kardeşim, Oh Olsun, Salak Milyoner, Köyden İndim Şehre, Hababam Sınıfı
Eğilmez ekolü oluştu.
Semih Evin
Roket Film’in kurucusudur, bir haftada iki film çeker. 300 Film
Sigara kağıdı üstüne senaryolar.
Bu yıllarda Ulusal Sinema Ekolü yaratılmaya çalışıldı.
Ulusal Sinema Ekolü (Milli Sinemanın Bitişi)

 Milli Sinema, savunduğu ideoloji iktidara gelince çöktü. İnsanlar bu filmlere sinema
seyircisi oldukları için değil; savundukları, kıstırılmış, baskılanmış ideolojilerinin
temsilini görmek için gidiyorlardı.
 Halit Refiğ, Metin Erksan Ulusal Sinema (Metin Erksan birçok başyapıt ortaya
koyunca yapımcılar ile arasına soğukluk girdi. Sonrasında yeniden popüler türe
yöneldi.)
 Ulusal filmler: Vurun Kahpeye, Bir Türk’e Gönül Verdim (Halit Refiğ)
 Yedinci Adam, Anadolu insanının ve John Berger’in isim babalığını yaptığı iç ve dış
göç gerçeğinin sinemada yansımasıdır. İç göç Gurbete Kuşları’ndan Bir Avuç
Cennet’e kadar uzanır.
Yılmaz Güney
 Yılmaz Güney dönemin en önemli yönetmeni. Taşra sinemalarında büyük üne
kavuştu. “Bir Çirkin Adam” filmini çekti. “Umut” filmi sayesinde aydın kesim
tarafından da tanındı. Hapiste yazdığı “Yol” filmiyle Altın Palmiye kazandı.
 Türkiye’den gittikten sonra son filmi “Duvar” (1983)’ı çekmiştir. 1984 yılında
Fransa’da hayatını kaybetmiştir.
 Zavallılar (Yılmaz Güney hapse girdiği için bir kısmını Atıf Yılmaz yönetmiştir),
Arkadaş (1974), Umutsuzlar, Baba, Acı)
Şerif Gören
 Endişe (Yılmaz Güney filmi çekerken hapse girdiği için tamamlamıştır) filmiyle
ortaya çıkmıştır.
 Yol (1981)
Ömer Kavur - Yatık Emine , Tunç Okan – Otobüs, Yavuz Özkan - Maden, Demiryol
Zeki Ökten - Sürü (1978) (Senaryosunu Yılmaz Güney yazmıştır)
SİNEMAMIZDAKİ 3 BÜYÜK KRİZ
BİRİNCİ KRİZ (TV VE SEKS FİLMLERİ DÖNEMİ - YİTİK YILLAR) (1974-
1978) TV ile ulusal düzeyde oldu.
İKİNCİ KRİZ (VİDEO DÖNEMİ (78-86)) videonun ülkemize girmesiyle başladı.
Videotek açıldı.Video dönemi, yabancı sinema ülkeye girdi, Yeni Dalga, Yeni
Gerçekçilik, Sovyet Sineması, Mısır Filmleri vs. gibi Türkiye’de gösterim şansı
bulamayan filmler video kasetler ile ulaşılabilir hale geldi. 80-82 Yükselen sermaye.

ÜÇÜNCÜ KRİZ (MAJÖRLER DÖNEMİ (88-94)) 1988’deki yabancı şirketlerin


ülkemizde dağıtım, satış hakları aldığı dönemdi. Yabancı sermayenin şirket kurup,
yayın haklarını alması. Majörler Dönemi (MGM, 20th Century Fox, Warner Bros,
Paramount vs vs.)
KRİZLER
1974- 1978 (Yitik Yıllar- Karanlık Yıllar)
 Türk Sineması 4. Film üreten ülkeden biriyken dibe düştü.
 Televizyon Türkiye’ye girdi. Trt’nin tek kanallı yayına başlamasıyla sinema ilk defa
bir rakiple karşılaştı. Film üretimi bıçak gibi kesildi.
 2000’e yakın sinemanın yarısı kapandı.
 Seks güldürüleri, erotik film, soft porno hard pornoya evrildi. Televizyonda gösterimi
mümkün olmayan seks filmleri salgını başladı.
 Sinemalar suç ve utanç yuvası haline geldi. Milli Cephe hükümeti (75-77) baştaydı.
 Bu filmler sinemamızda büyük krizi başlattılar.
 Bu dönem iç ve dış göçün yaşandığı bir dönemdi. Anadolu’dan büyük kente göç
başladı. Bu halk kentin çevresindeki varoşlara akın etti. Kent kültürünü
algılayamadılar, kendi kültürlerini de getiremediler. Ne kentlilerdi ne de köylü.
Böylece varoş, gecekondu kültürü ortaya çıktı. Arabesk kültürü oluştu. Arabesk
şarkıcıların şarkılarına sığındılar. Bu yüzden arabeske minibüs müziği, gecekondu
müziği denilir.
 Seks filmlerinin en büyük müşterisi bu varoş gençlerdi. Bu filmlerin tek olumlu yanı
varoş gençlerin umutlanmalarına sebep olmalarıdır. Varoş gençler bu filmleri izleyip
“Aydemir Akbaş gibi adamlar güzel kadınları elde edebiliyorsa ben de edebilirim.”
Düşüncesine kapıldılar. Bu gençler seks filmlerinin yürütücüsü oldu.
 Dallas, Kaçak gibi ABD dizileri yaygınlaştı. Bizde yerel dizi üretebilecek bir çalışan
kitlesi yoktu. Öpüşme, sevişme vs TV’de yoktu. Yabancı diziler sayesinde öpüşmenin
aslında aşkın doğal uzantısı olduğunu fark ettik. Oyuncularımız 1980’lerde öpüşmeye
başladı. ABD dizileri toplumda dönüşüm yaşattı (erotizm ile). Bu diziler ile
“özgürlük” geldi. ABD özgürlükler ülkesi olarak görüldü. Sansür nedeniyle bizde
değil bir komutanı, bir subayı, bir eri dahi kötü gösteremezken bu dizilerde bakkallar,
subaylar, polisler, generaller, devlet adamları kötü gösterilebiliyordu. Bizim
filmlerimizde kötüler pavyon sahipleri filandı.
 Seks filmleri yerini Arabesk filmlerine bıraktı.
 Bu dönemde Türkiye’de Arabesk filmleri, Hong Kong filmleri, Dövüş filmleri,
ardından Avantür filmleri (çıplaklık unsurunun ağır bastığı, seks ve kavga, macera,
gerilim ve bazı süper kahraman filmleri) geldi.
 O dönem yönetmenler asistanlıktan yetişirdi.
 Seks filmleri nedeniyle yapımcılar ve yapımcıların birlikte çalıştığı yönetmenler film
çekmeyince boşluk oluştu. Yeni yönetmenler boşluktan yararlandı.
 Bu boşluktan dolayı, hafif bir kuşak değişimi oldu. Seks filmlerinin faydalarından biri
de bu oldu. Yapımcılar film çekemeyince onlara bağlı yönetmenler de film
çekemediler. Bazı sinemacılarımız bu durumdan faydalandılar. Kendi değerlerimizi
kullanarak evrensel film yapma tezini savunan yönetmenler Milli Sinema Akımı’nı
kurdular. Yücel Çakmaklı bu akımın kurucusu sayılabilir.
 Yücel Çakmaklı: Milli Sinema (Diriliş, Kızım Ayşe, Memleketim vs.)
 Milli Sinemacılar o dönemde türbanla ilgili filmler yaparak insanları sinemaya
çekmeyi başardılar.
 En uzun ömürlü kadın yönetmen Bilge Olgaç, Açlık ve Kaşık Düşmanı filmlerini
çekti. Bu filmlerle birlikte İpekçe, Gülüşan (Yaprak Özdemiroğlu kör rolünde) gibi
filmlerinde (Kadın sorunlarını anlatır) - Linç (Sultanahmet Cezaevinde haksızlıklara
baş kaldıran Arap Kadir), Bir Gün Mutlaka filmlerini çeker. (Bir Gün Mutlaka
filminin senaryosu Yılmaz Güney tarafından yazılmıştır.) (Kariyerinin başında
Üçünüzü de Mıhlarım, Silahsız Dövüşelim gibi Western tarzı filmler çekerken, 70
sonrasında toplumsal gerçekçi filmler çekmeye başladı. Türk sinemasındaki film
çeken 4. Kadın yönetmen.)
 Süreyya Duru ve Tunç Başaran – Melodramlarla ünlenmiştir. Seks filmleri furyasında
180 derece dönerek kırsalı ele alan nitelikli, en umut verici eserleri ortaya
koymuşlardır.
 Süreyya Duru - Kara Çarşaflı Gelin (ağalık ve kaçakçılık), Güneşli Bataklık.
Bedrena, sansürlendi. (Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki toprak ve insan ilişkilerini
konu alır) (1974) Bu filmler alışılmış melodramların dışındaydı.
 Tunç Başaran - Uçurtmayı Vurmasınlar
 Ertem Eğilmez, dram-komedi iç içe, güldüren aynı zamanda da ağlatan filmler
çekerek Arzu Film Ekolü’nü oluşturdu. Güldürü filmlerinde büyük starları keşfetti,
parlattı ve bir araya getirdi. Tarık Akan, Kemal Sunal, Şener Şen gibi önemli
oyuncularımızı keşfetmiştir. Ekolü oluşturduğu, senaryo takımı ile devam etti (Kartal
Tibet, Yavuz Turgul, Zeki Alasya) – Salak Milyoner, Hababam Sınıfı Serileri, Süt
Kardeşler, Gülen Gözler, Köyden İndim Şehre, Mavi Boncuk, Canım Kardeşim vs vs.
 Metin Erksan, bu dönemde Şeytan (1974) filmini çekti. Bu film hoş karşılanmadı.
Daha sonra Hamlet’i kadın yaptığı “İntikam Meleği/Kadın Hamlet” (1976)’ni çekti
(Fatma Girik oynadı, Hamlet’in teorik ve felsefi yanı algılanmayan bir fantezi olarak
kaldı) Bu filmi de başarısız oldu. Bu filmden sonra da en son filmi ”Sensiz
Yaşayamam”ı (aşk filmi, 1977)yaptı.
1978 – 1986 Dönemi (Video Dönemi)
 Art arda krizler gelince sinema çökme noktasına geldi. Sinema salonları boş kaldı.
 1983 ANAP iktidara geldi. Özal Dönemi’nde toplum çıkarından çok bireyin çıkarı
gözetildi, apolitizasyon politikası güdüldü. (Köşeyi dönme politikası) Bu dönemde
politikacılar parayı alın teriyle değil, hayali ihracatlar ile üçkağıtçılıkla kazandılar.
Sinemada bunun etkileri görüldü. Benim memurum işini bilir, dedi Turgul Özal.
 Kanal 6 ilk özel TV, ilk renkli televizyon, kanal adedi artmaya başladı. Video dönemi
başladı ve sinemayı mahvetti.
 Kadın sorununun TV’deki temsilinde değişme yaşandı.
 Seks filmleri furyası kadına bakış açısını kötü etkiledi.
 Öpüşme ve yatak sahneleri kesiliyordu. Bu yıllarda TRT Amerikan dizilerine ağırlık
verdi, Dallas ülkemizde en çok izlenen diziydi.
 Türk sinemasında öpüşen, yatağa girip sevişen ilk oyuncu Müjde Ar oldu. Cinsellik
bu dönemde Müjde Ar ile birlikte hayatın içindeki gibi görülmeye başladı. Türk
izleyicisi, Müjde Ar ile birlikte, öpüşmenin, sevişmenin aşkın uzantısı olduğunu
anladı. Müjde Ar sinemamız için bir dönüm noktasıydı. Ondan sonra kadın
oyuncularımız yavaş yavaş diz kapaklarının üstünü göstermeye başladılar.
 Sinema meslek gruplarında birleşmeler yaşandı. Yönetmenler, oyuncular vs.
 Dernekler kuruldu. Setem, Yander..
 Sinema dergilerinde patlama yaşandı. Dergilerle birlikte sinema yazarları da arttı.
Sinema yazarlığının bir kültür-sanat olgusu olduğunun önemini kavrayan 30’lu
yaşlardaki bir grubun yaptığı işti bu.
 Türk sineması yurt dışında tanınmaya, ilgi görmeye başladı. “Bereketli Topraklar
Üzerinde” (Erden Kıral) gibi filmler uluslararası festivallerde birçok ödül aldı.
 Yabancı sinema dergilerinde Türk Sineması değer görmeye, kapakta yer almaya
başladı. Yoksulluğu işleyen filmler dışarıda ilgi gördü.
 Yapımcı odaklı sinema yok olunca onlara bağlı yönetmenler de yok oldu. Boşluktan
gençler ortaya çıktı.
 Bu dönemde tabu olan konular ele alınmaya başladı. Sansür geriledi.
 1978 dönemi çok önemli bir dönem, hem yapısal hem içeriksel devrim.
 Türk Sineması’nda ilk defa ana akımla Arthouse arasında filmler yapıldı. Ali
Özgentürk ile Sinan Çetin bu tarz filmler çektiler. Bu filmler sinemanın ticari
boyutlarına uyum sağlayamıyordu.
 Erden Kıral: Kanal (Yaşar Kemal Teneke eserinden esinlendi. Kadirli Kaymakamı
Mehmet Can’ın çeltik ağalarına karşı verdiği mücadele) (1978)
Bereketli Topraklar Üzerinde (Orhan Kemal uyarlaması, Adana’daki Pamuk işçileri)
(1979),
Hakkari’de Bir Mevsim (Ferit Edgü “O” uyarlaması, Senaryosunu Onat Kutlar yazdı,
Berlin’de dört ödül aldı.)
Ayna (Osman Şahin’den uyarlama), Dilan, Av Zamanı (güncel olaylardan hareketle)
 Ali Özgentürk: Hazal (törelerin anlatıldığı, ölen kardeşin karısının, bekar olan erkek
kardeşle evlendirildiği (Berdel), Türkan Şoray’ın oynadığı film),
Bekçi, At (seyyar satıcının oğlunu okutmak için mücadelesi), Su da Yanar (Nazım
Hikmet ile ilgili film çekmek isteyen yönetmenin hikayesi), Çıplak, Mektup,
Balalayka
 Korhan Gürsever: Fırat’ın Cinleri, Kara Kafa (Kırsal kesimin sorunlarını anlatan
filmler)
(Bu yönetmenlerin hepsi kırsal kesimi anlattı)
 Yavuz Özkan: (demir yolu, maden temalı) Maden, Demiryol
 Ömer Kavur: Yatık Emine,Yusuf ile Kenan, Ah Güzel İstanbul, Göl, Amansız Yol,
Anayurt Oteli (1987)
 Zeki Ökten: Sürü, Düşman, Pehlivan, Ses, Düttürü Dünya (Kemal Sunal’ın belki de
ilk defa komedi dışında yarı dram sayılabilecek bir filmde kendisini göstermesi)
Kıstırılmış, çaresiz, yıkık insanların dramını anlattı.
 Zülfü Livaneli: Yer Demir Gök Bakır, Sis
 Sinan Çetin: Bir Günün Hikayesi, Çiçek Abbas, Çirkinler de Sever, Prenses
 Yusuf Kurçenli: Gramofon Avrat (1987), Karartma Geceleri (1990) (TV’den
Sinemaya geçti)
 Yeni yönetmenler bu dönemde politik filmler çektiler.
 Yavuz Turgul (Yeşilçam’ın içinden yetişti, Arzu Film Ekolünden): Fahriye Abla
(Müjde Ar), Muhsin Bey, Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni, Eşkıya
 Nesli Çölgeçen: Züğürt Ağa, Selamsız Bandosu
 Tevfik Başer: 40 Metrekare Almanya
 Bu dönemde 12 Eylül Filmleri tür olarak ortaya çıkmaya başladı. 12 Eylül
mağdurlarıyla ilgili filmler: Zeki Alasya’nın “Dikenli Yol” (Kadir İnanır, Hülya
Koçyiğit, 1986) filmiyle başladı. Şerif Gören’in “Sen Türkülerini Söyle”, Zülfü
Livaneli “Sis” filmi (Halil Ergün, Perihan Savaş), Tunç Başaran “Uçurtmayı
Vurmasınlar”, Sinan Çetin “Prenses” vs… ile devam etti.Türk Sineması ilk defa
siyasal olguları işlemeye başladı.
 Bu dönem 1988 yılında son buldu.
 Yabancı Sermaye Yasası (88) ile yurt dışındaki şirketlere Türkiye içerisinde şirket
kurma hakkı geldi. Dev ABD şirketleri (majörler) yerli yapımcıyı bitirdi.
 Eskiden ABD filmleri Avrupa aracılığıyla Türkiye’ye geliyordu. Bazı filmler kimi
zaman yıllar sonra Türkiye’de oynatılabiliyordu. Gösterimciler filmleri Avrupa’daki
acentelerden alıyor. Yurt içinde 1-3 sene arasında bir gösterim hakkı oluyordu. Zaten
filmler de önce şehir sinemaları, sonra köy sinemalarında oynatıla oynatıla 3 sene
içerisinde kullanılamaz hale geliyordu. Sermaye yasasıyla bu duvar yıkıldı. ABD
filmleri ABD’den direkt gelmeye başladı. İlk olarak Rain Man filmi oynadı. Daha
sonra Tehlikeli İlişkiler filmi gösterildi.
1988 – 1994 (Majörler Dönemi)
 Amerikan Sineması Türk Sinemalarına hakim oldu Majörler ileride gösterim ve
dağıtım hakkına sahip oldu.
 Bugün dahi majörlerden izin almadan film gösterilemez. (Mars Grup ile sinemacıların
son dönemdeki çatışmalarını örnek verdi)
 Gösterim ve dağıtıma da mutlak hakimiyete sahipler, Türkiye en fazla film üretilen 4.
Sektör iken (Hollywood, Bollywood ve Hong Kong Sineması’ndan sonra) bu
dönemde dibe çöktü. 90’da 74, 92’de 39 filme düştü. Yılda 5-10 film üretilen
dönemler oldu. Beyoğlu’nda aylarca Türk filmi afişi asılmadı. Piyasada ABD filmleri
egemendi.
 ABD şirketleri diğer ülkelerde de bu anlamda zirveye çıktı. Avrupa ülkelerinin
sinemalarında %90-95 oranında ABD filmleri gösterilmeye başlandı. Fransa buna
direndi. Eurimages kuruldu. Fransa ABD filmlerine kota koydu. Türkiye’de bu oran
%90’lara kadar ulaştı. Günümüzde 2015 – 2016 döneminde bu oran %50’lere kadar
geriledi.
 Kıpırdanmalar – Majörlere karşı hasılar rekorları:
 Ertem Eğilmez: Arabesk
 Yavuz Turgul: Eşkıya
 Gani Müjde: Kahpe Bizans
 Sinan Çetin: Berlin in Berlin
 Mustafa Altıoklar: İstanbul Kanatlarımın Altında
 Şerif Gören: Amerikalı
(Majörler Döneminde Çok İzlenen Türk Filmleri)
Bu filmler 1994’te başlayıp günümüze dek süren “Bağımsız Sinemacılar Dönemi”nin
yönetmenleri için umut oldu.
Son ders olduğu ve pek fazla zaman olmadığı için hoca biraz hızlı hızlı geçti.
Bağımsızlara da ucundan değindi fakat not almadım. Derviş Zaim, Zeki Demirkubuz,
Ahmet Uluçay, Nuri Bilge Ceylan, Reha Erdem, Özcan Alper vs vs. gibi yönetmenler
üzerine de soru çıkabilir.

You might also like