Professional Documents
Culture Documents
www.CepSitesi.Net
Yasayan dinleri konu edinen bu kitap dokuz bölümden olusmaktadir. Ilk iki bölüm dinler
Dinler Tarihi din bilimleri ile ilgili genel bilgi ihtiva etmektedir. Üçüncü dördüncü be inci ve
altinci bölümler yasayan dinler hakkinda bilgiler içermektedir. Son üç bölüfnde sin retik
(uzlastirmaci) dini hareketler misyonerlik faaliyetleri ve karsilastirmalar yer almaktadir.
Dinleri tasnif etmek oldukça zordur. Islam dünyasinda gen&i olarak dinleri ilahi din ve üahi
olmayan din seklinde tasnif ötmek alisilan bir yol olmustur. Okuyucuyu alisilmis in disina
çikarmak ve yeni tasniflere alistirmak zamanla mümkün olabilecektir. Bölümleme y aparken
Buddizm ile Yahudiligi belirlenen sems içine yerlestirmek büyük sikinti olust urmaktadir.
Çünkü Buddizm siam ve Hiristiyanlik gibi evrensel dinlerdendir. O misyon erligi
benimsemekte baska dinden olanlardan taraftar edinmeye imkan tanimaktadir. Bununla
birlikte Buddizm ilahi dinler arasinda sayilmamaktadir.Yahudilikin de evrenselligi
tartisilmaktadir. Bundan dolayi kitapta dinleri bölümlerken farkli bi r yol izterimistir. Ilkel
Kabile Dinleri Milli Dinler Ilahi Dinler seklinde bir bölümleme yapilmis bu bölümlemede
Buddizme yer verilmemis Buddizm ayri bir bölüm olarak ele alinmistir. Aslinda genel
bölümlemede cografi agirlikli tasnifin benimsenmesi ideald ir. Cografi tasnifte Kabile Dinlen
Ilk siraya alinarak Uzakdogu Dinleri Ön Asya Dinlen (veya Ortadogu Dinleri) Avrupa Dinleri
Amerika Dinleri gibi bir bölümleme u ygun gözükmektedir. Kitapta az dipnot kullanma yolu
benimsenmistir. Sadece bir iki bölümde zorunlu olar ak fazla dipnot kullanilmistir. Çok az ve
zorunlu dipnotlar hariç genel dipnotlar bölüm sonuna kaydirilmistir. Bibliyografya da yazar
soyadinin alfabetik sirasina göre yine bölüm sonuna konulmustur. Daha fazla bilgi edinmek
isteyenler için o konuyla i lgili Türkçe ve yabanci kaynaklarin verilmesine özen gösterilmistir.
Konularla ilgili bilgiler objektif olarak sunulmakla beraber yer yer bazi deger lendirmelerden
de kaçinilmamistir. Son Bölümde yasayan dinlerin bazi hususlarda kars ilastirilmasi
Karsilastirilmali Dinler Tarihi için bir örnek olarak düsünülmüstür. Kitapta ele alinan dinlerin
bazilarinda mezheplere de temas edilmis ancak fazla ayrintiya inümemistir. Bazi dinlerde
ayrintiya girilmesi okuyucuyu bilgilendirme ye yöneliktir. Islam kisminda okuyucunun bildigi
kabul edilerek.sadece genel bilgil er verme yolu benimsenmistir.
Kitabin özet seklinde olan 1988 yilindaki ilk baskisinda en az üç ciltlik genis bir D inler
Tarihi yazacagimizi belirtmistik. Ancak ilk baskiyi beraber yazdigimiz de gerli insan iyi bir
Dinler Tarihçi olan meslektasim ve agabeyirn Prof. Dr. Günay Tüme r Bey 22 Agustos 1995
tarihindegeçirdigi elim bir trafik kazasi sonucu aramizdan ayrilmistir. Bundan dolayi ilk
baskida verdigimiz sözü beraberce yerine getirmemiz mümkün olamamistir. 1992 tarihli
ikinci baskida yaptigimiz ekleme ve düzenlemelere ilav eten ben ilk baskidaki sözümüzü
kismen de olsa yerine getirmek için kitabi yeniden gözden g eçirmis baski hatalarini ve yanlis
anlasilmalara yol açacak kisimlari düzeltmis heme n hemen her konuya bilgi ve kaynak
eklemeleri yapmis din tarifi basta olmak üze re kendime ait bazi yaklasimlarimi da yansitarak
üçüncü baskiyi yayina hazirlamistim. 19 97de yapilan üçüncü baskiya Kuranda zikredilen ve
günümüzde mensuplari bulunan Sabiiler e ayri bir konu olarak ilave etmistim. Ayrica önceki
baskilarda Eski Türk Inançlari ba sligiyla yer alan konuyu da günümüzdeki gelismeler ve
dokümanlar isiginda Türklerd en az bir kesimin hala bu inanislari yasattigi belirlendigi için
Geleneksel Türk Din i basligiyla yerlestirmistim. Böylece üçüncü baski önceki baskilardan
farkli bir duruma ge lmisti. Yayinci tarafindan acil ihtiyaç oldugu gerekçesiyle çok kisa
zaman içinde yeni bir bas ki yapilmasi gerektigi bildirildiginden dördüncü baskida yapmayi
planladigim düzeltmele re ve ilavelere firsat bulamadim. Ancak Dinler Tarihinin öneminin
daha iyi anlasil digi günümüzdeki yeni gelismeleri de dikkate alarak genis bir Dinler Tarihi
yazmaya çal isacagimi belirtmek isterim. Dördüncü Baskiyi sunarken agabeyim Prof.Dr.
Günay Tümeri bir kez daha rahmetle aniyor b askida katkisi olan herkese tesekkür ediyorum.
Ankara 22.02.2002 Prof. Dr. Abdurrahman KÜÇÜK
Önsöz Bu kitap çogunlugu günümüzde yasayan bazi dinleri tanitma gayesiyle yazilmistir.
Bunun için simdi varligini sürdüren bir dinin geçmisteki köklerine kisa bir temas disinda
tarihi dinlere yer verilmemistir. Ilk iki bölümde din dinler tarihi din bilimleri hakkinda genel
bilgi verildikten sonra dinlere geçilmistir. Son kisimlarda sinkretik dini ha reketlere
misyonerlik faaliyetlerine ve karsilastirmalara yer verilmistir.
Dinleri bölümlere ayirmak gerçekten zordur. Buddizm ile Yahudilik tespit edilen semaya
yerlestirilirken bu sikinti iyice hissedilir. Buddizm Islam ve Hiristiyanlik gibi evrensel bir
dindir fakat siniflamada onlar gibi ilahi menseli dinlere dahil edilm emektedir. Yahudilik ise
ilahi dindir ancak evrensel sayilmamaktadir. Biz Imam-Hat ip Meslek Liseleri için yazdigimiz
Dinler Tarihi kitabindaki semayi Buddizmi a yri bir bölüm yapma disinda bu kitabimizda da
muhafaza ettik. Ancak bu daha sonra yazakcaklarimizda da ayni semayi devam ettirecegimiz
anlamina gelmez. Burada ide al bir bölümlemenin cografi agirlikli olarak ilkel kabile
dinlerini ilk maddeye almak su retiyle Hint dinleri Uzakdogu Dinleri Önasya (veya
Ortadogu) Dinleri seklinde ya pilabilecegine isaret etmek isteriz. Ancak bu bölümlemede
Irandan Hindistana kendi cemaati ile göç etmis olan Parsilik göze batacaktir. Bununla beraber
baska çare de yoktur . Söylenenler yasayan dinlere göredir. Tarihi dinler isin içine girerse
yine çözüm cografi n hareket edilerek bulunabilecektir. Bibliyografya yazar soyadinin
alfabetik sirasina göre her bölümün sonunda verilmistir. Az dipnot verilerek metin
çalismasiyla konu edinilen dinlerin tanitilmasi düsünülmüstür. Di pnotlar bölüm sonlarina
konulmustur. Bilgiler objektif olarak sunulmakla beraber yery er bazi degerlendirmelerden de
kaçinilmamistir. En sonda yer verilen günümüzde yasayan dinleri bazi noktalardan
karsilastirilmasi Karsilastirmali Dinler Tarihi yönünde n malzemenin bir ölçüde sunulmasi
kadar bunlarin kisa bir degerlendirilmesini de içine almaktadir. Kitabimizda ele alinan
dinlerin mezheplerine temas edilmisse de bu hususta fazla ayrintiya inilmemistir. Eksikler
mutlaka vardir. Yazarlar bu eksiklikleri telafi etmek üzere ayrica dipnott u üç ciltlik genis bir
Dinler Tarihi yazacaklarini hatirlatir bu kitabin basimini g erçeklestiren Dr. Bahattin
ERGEZERe ve emegi geçenlerin cümlesine tesekkür ederler. Prof Dr. Günay TÜMER-Prof.
Dr. Abdurrahman KÜÇÜK
a. Dinin Lügat ve Terim Anlami Dinin lügat ve terim anlamini Islam ve diger dinlerdeki
sekliyle ele alacagiz.
Arap dilindeki din kelimesinin kökü ile ilgili olarak çesitli görüsler ileri sürülmektedir. Bu
kelimenin Arami-Ibrani bir kökten geldigi Orta Irandan alindigi Öz Arapça oldugu tarti
silmakta fakat kesin bir sonuca ulasilamamaktadir.
Dane-yedinu-dinen ve diyaneten seklinde lügatlarda yer alan ve çogulu edyan olan bu kelim
su anlamlara gelmektedir Ceza mükafat hüküm hesap Itaat boyunegme ibadet adet hal seriat
kanun yol mezhep millet...
Bununla beraber borçlanma ödünç alma anlamindaki deyn kelimesi de dane-yedinu kökünde
elmektedir. Arap Dilinde din kökünden gelen kelimelerin ifade ettigi çesitli anlamlar
asagidaki sekilde gruplandirilmakta ve örneklendirilmektedir
1- Ceza mükafat hüküm hesap Bir Arap atasözünde Kema tedinu tüdanu (Ettigini bulursun
arsan onu görürsün) denilmektedir. Burada din kelimesi ceza mükafat karsilik anlaminda k
ullanilmaktadir. Fatiha Süresindeki Maliki yevmid-Din (din gününün sahibi) Ayetinde de di
kelimesi ceza hesap anlamindadir. 2- Itaat taat teslimiyet hizmet ibadet Araplar arasinda itaat
b oyun egme anlaminda Dintehum fedanu (Onlara üstün geldin onlar da itaat ettiler) h izmet
anlaminda Dinter recule (Adama hizmet ettin) denilmektedir. Bakara Sure sinin 132.
Ayetindeki Innallahestafa lekumud-Dine (Allah sizin için din seçti) ifadesi nde din kelimesi
seriat taat boyun egme ibadet anlamlarinda kullanilmistir. 3- Üstün gelme hakimiyet zelil
kilma zorlama Arap Dilinde Danen nas {Insanlar i itaate zorladi) Dintel kavme (Kavmi zelil
kildin köle edindin) gibi misalle rde din itaate zorlama zelil kilma anlamlarinda kullanilmistir.
Nahl Suresinin 52. Ayetinde Ve lehu mafis-Semavati vel-ardi ve lehud-dinu vasiben
(Göklerdekilerin ve dekiierin hepsi Allahindir. Din daima onundur) ifadesinde din kelimesi
hakimiy et itaat anlamindadir. Ayrica Arapçada hakim kahhar idare eden hesaba çeken
cezalandiran anlaminda deyyan k elimesi de kullanilmaktadir. (Lügatlarda bu kelimenin
Allahin ismi oldugu da kayd edilmektedir). Hz. Muhammede bir defasinda Ya seyyidin nasi
ve deyyanel-Arab (Ey insanlarin efendisi ve arabin hakimi) seklinde hitap edilmistir.
4- Adet yol kanun seriat millet mezhep Araplar Mazale zalike dini ve deydeni (Ben adetim
budur) demekle din kelimesini adet anlaminda kullanmis olmaktadir. Bir Ha diste Innehu
Aleyhisselam kane ala dini kavmini (Resulüllah kavminin adeti üzerinde idi) d lmektedir. Bu
hadisin dini kavmihi ibaresinde geçen din kelimesiyle Hz. Ibrahimden (a.s.) kalan tevhid hac
nikah miras gibi hususlar yaninda Hz. Muhammedin (sas ) kavminin cömertlik yigitlik gibi iyi
örf ve adetleri ifade edildigi din ile kültür örf ve adetler arasinda ilgi bulundugu üzerinde
durulmaktadir.
Yusuf Suresinin 76. Ayetinde Ma kane liyehuze ehahu fi dinil meliki cümlesinde (Kralin d
nine göre kardesini yaninda alikoymasi mümkün degildi) din kelimesi seriat kanu n yol
anlamindadir. Enam Suresinin 161. Ayetinde Inneni hedani rabbi ila siratin mus-tak n dinen
kiyamen millete Ibrahime hanifen (Bana gelince Rab-bim beni dogru bir yola iletti. Dogru
dine dosdogru bir tevhidçi olan Ibrahimin milletine) ifadesinde m illet din ve millet anlaminda
kullanilmistir.
Kuran-i Kerimde din kelimesinin geldigi kök ile ilgili kelimeler yüzü askin ayette y ukarida
verilen dört grup anlami ifade ettikleri gibi yer yer bu dört grup anlamin tamamini içinde
bulunduran bir nizami da belirtmektedir. Bu nizami belirtmek ve diger din kelimelerinden
ayirmak üzere Kuranda dinul-hak (hak din) Dinen kiy emen dinen kayyimen (dosdogru din)
dinullah (Allahin dini) gibi deyiml er kullanilmaktadir. Bunun yaninda Kuran-i Kerimde din
kelimesi iki tarafi hedef alan anlamlari içinde bulundurmaktadir. Bu iki taraftan biri
Allaha nisbetle haki m olma itaati altina alma hesaba çekme cezalandirma öteki de kula
nisbetleboyun egme itaat etme teslim olmadir. Bu iki taraf arasindaki münasebeti düzenleyen
kan un nizam yol dindir. Kuran-i Kerimde din terimi ile yüksek bir otoriteye boyun egme o
otoritenin emir ve yasaklarina uyma bu emir ve yasaklara uygun yasadigi takdi rde mükafat
aksi takdirde ceza görecegine inanma seklindeki bir hayat nizaminin kaste dildigi
anlasilmaktadir.
ab- Diger Dinlerde ve Dillerde Din Her toplumda din kavramini ifade etmek üzere ayri bir
kelime kullanilmaktadir. Din kelimesi tarihi derinlik içinde Avestada daena Pehlevi dilinde
(Eski Farsçada) den sonraki Farsçada din gibi kelimelerle ifade edilmekte yol mezhep ayin
üslup tarz gibi anlamlara gelmektedir. Bugün din kavrami sadece din kelimesi ile kar
silanmaktadir. Ibranicede önceleri ibadet kurban ve dua islerini nitelendirmek üzere kullanilan
ab odath elohim deyimi ayni zamanda din kavramini da ifade etmekte idi. Din kavr amini
belirtmek üzere arasira psikolojik terimler olan yirah (korku hasyet) emanath (iman) gibi
kelimeler kullanilmistir. Ancak Kutsal Kitap sonrasi literatürün de dath kelimesi din için
umumi terim olmustur. Bu kelimenin Farsça daddan alindigi E zra ve Ester kitaplarinda
hüküm emir kanun anlaminda kullanildigi ileri sürülmektedir. Eski Yunancada din korku ile
karisik saygi anlamina gelen thrioheya kelimesi yle ifade edilmekte idi (bu kelime örf adet
anlamina gelir). Sözlüklerde Türkçede kullanilan din kelimesinin Arapçadan geldigi
kaydedilmektedir. I slamdan önce Türklerin din kavramini ifade etmek üzere çesitli
dönemlerde drm darm nom den gibi kelimeler kullandiklari kaynaklarda yer almaktadir.
Bunlardan drm darm din akide anlaminda Sanskritçe dharmadan (Pali dilinde dhamma) nom
din inanç kanun anlaminda Sogdcadan geçtigi anlasilmaktadir. Ancak tarihi de vreleri içinde
Türk boylan ve devletlerinde din kavramini ifade etmek üzere hangi kelim elerin
kullanildigini belirlemek güçtür. Bununla beraber Uygur Türkleri arasinda din ve m ezhebi
ifade etmek üzere din kelimesinin kullanildigi görülmektedir. Arapçadaki din kelimesinin
kaynagi olarak Orta Iran gösterilmektedir. Kisacasi Arapça eski Iran ve eski Türkçedeki din
kelimesinin esas kaynagi konusunda kesin bir sonuca ulasilamamistir. Bati alemi felsefi ilmi
bazi hususlarda Rönesanstan sonra eski Yunandan etkilenmesi ne ragmen din deyimini eski
Yunandan da Hiristiyanligin içinden çiktigi Yahudi likten de almamis eski putperest Romadan
almistir. Latincede din deyimi için büyük saygi itina titizlik gösterilen tazim edilen sey
anlaminda religio kelimesi kullanilmakta idi. Bu kelimenin bir seyi vazife edinmek tekrar
tekrar okumak y apmak ihmal etmemek anlamina gelen ve uluhiyete karsi vazifesini
titizlikle yeri ne getirmeyi ifade eden re-legere den veya baglamak anlamina gelen ve
insanla Tanri arasindaki bagi ifade eden re-ligare den çiktigi ileri sürülmüstür. Bunun yaninda
simdi Bati dillerinde kulanilan religion kelimesinde belirtilen her iki anlami n bulundugu da
savunulmustur.
Hinduizmin kutsal dili olan Sanskritçede din anlaminda dhr kökünden gelen dharma kelimesi
kullanilmaktadir. Kelime Sans-kritçeden gelismis Buddizmin kutsal dil i olan Pali dilinde
doktrin anlaminda dhamma seklindedir. Bu kelime din hak ikat kanun yol görev nizam
dogruluk fazilet gibi anlamlan da içinde bulundurmakta dir. Dharma insanlarin nasil
davranacaklarini tespit eden Disiplin belirtmek tedir. Bunda dini ve ahlaki düzen sözkonusu
oldugu kadar Kozmik düzen de sözkonusudur. Bu te im Hinduizmde oldugu kadar Buddizm
ve Caynizmde de Ebedi Kanunu ifade etmek için kullanilir.
b- Dinin Tarifi Asagida Dinler Tarihi arastiricilarinin üzerinde tartistiklari din tarifleri ele al
inacak ve daha sonra Islamdaki din tarifine yer verilecektir.
ba. Dinler Tarihi Arastiricilarina Göre Din Dinin yüzlerce tarifi vardir. Din tarifleri bir kitap
dolduracak kadar çoktur. Çesitl i bilim dallarindan bilginler kendilerine göre bir din tarifi
yapmislardir. Bu ta riflerin hiçbiri üzerinde bir birlik saglanamamistir. Din Çok çesitli yönleri
olan bir ol gudur. Bu sebeple her bilgin tarifini onun bir yönüne agirlik vererek yapmistir.
Böylece çok çesitli tarifler ortaya çikmistir. Asagida bu tariflerden birkaç tanesi misal olarak
verilecektir Din insanin kutsal saydigi seylerle olan iliskisidir. Rudolf Otto Din ruhi varliklara
inançtir. E.B. Taylir (Tylor) Din insanin sonsuzu kavramasini saglayan akil ve mantiga tabi
olmayan zihni bir meleke veya yetenektir. Maks (Max) Müller Din mutlak itaat duygusundan
ibarettir. Slayirmaher (Schleiermacher) Din melekelerimizin serbest olarak kullanilmasini
engelleyen yasaklar bütünüdür. Salmon Reynah (S. Reinach) Din bir inançlar davranislar ve
sosyal hayatin muayyen sartlarina göre olustur ulmus kurumlar sistemidir. W. Tilok (VVitold
Tyloch) Din dua kurban ve inançla kendini gösteren bir arzudur.
Föyerbah (Feuerbach) Din en yüksek içtimai degerlerin suurudur. Edvird S Amis (Advvard S.
Ames) Din daima hayat sahibi bir Tanriya yani bir Ilahi Suur ve Iradenin kainati yönett igine
ve insanlikla alakali ahlaki münasebetleri elinde tuttuguna inanistir. Ceymis Martinö (J.
Martineau) Din bir cemaatin meydana gelmesini saglayan ayin ve inançlar sistemidir. E.
Durkheim
Bu tariflerde din kutsal kavrami inanç zihni meleke mutlak itaat duygusu arzu içtimai degerler
suuru ve Tanri fikri gibi hususlara agirlik verilerek açiklanmak iste nmistir. Bu sekilde dinin
bir yönüne agirlik verilerek yapilan tarifler herkesin üz erinde birlestigi bir tarif
olmamaktadir. Bu tariflerdeki ayrilik bir yandan din probleminin karisikligindan öte yandan
bu tarifleri ortaya atan kimselerin sübjek tif görüs duyus ve sahip olduklari dünya görüsleriyle
yasadiklari ortamin umumi havasindan aynaklanmaktadir. Dinin gerçege yakin bir tarifi yani
bütün dinleri içine alacak bir ta rifi ancak din teriminin sinirlari belirlendikten sonra
yapilabilmektedir. Bunda n dolayi Din Bilimleri açisindan bir seyi din yapan hususlar söyle
siralanmaktadir 1. Insanüstü yüce varliklara inanç (Tanri-tanrilar melekler cinler vb.) 2.
Kutsal o lanla olmayani belirleyen hususlar 3. Ibadet dini ayin ve törenler 4. Ilahi bir kaynag
a dayandirilan kutsal kitaplar-metinler sifahi gelenekler ahlaki kanunnameler 5. Ta biatüstü
insanüstü kutsal varliklarla ilgili dini duygular (korku sir güven günahkarlik nma baglilik
tevbe vb.) 6. Insanüstü ile irtibat (vahiy ilham peygamber dua n iyaz vb.) 7. Bir alem ve insan
görüsü hayat ve ölüm ötesi inanci 8. Hayat nizami 9. Cemaa 10. Orjinal bir muhteva tasimasi
taklit olmamasi.11. Siyasi gayelerle veya çikar hesaplariyle kurulmus olmamasi saf ve temiz
bir yapiya sahip bulunmasi... Yukaridaki hususlari özetleyecek olursak geneflikle bir dinde su
elemanlar yerali r Tanri kavrami inanç ibadet ahlak kutsal kitap vahiy-ilham peygamber-
kurucu ve cemaat. Bu elemanlari gözönünde tutarak Dinler Tarihi açisindan dini söyle tarif
edebil iriz Din bir cemaatin sahip oldugu kutsal kitap peygamber veya kurucu Tanri
kavramini da genellikle içinde bulunduran inanç sistemi ve bu sisteme bagli olarak yaptigi
ibadet yerine getirmeye çalistigi ahlaki kurallar bütünüdür. Genel olarak da dini söyle tarif
etmek mümkündür Inanis ve davranis sekilleriyle ins anlararasi iliskileri düzenleyen ve
insanlarin iyi isler yapmasini baris ve huzur içinde birarada yasamasini saglayan genel
kurallar bütünüdür.
bb- Islam Bilginlerine Göre Din Islam bilginleri dinin çesitli tariflerini yapmislarsa da bu
tariflerin birbirine çok yakin oldugu dikkati çekmektedir. Bunlardan birkaç misal verecegiz.
Seyyid Serif Cürcani (ö. 816/1413) Tarifat baslikli eserinde dini söyle tarif etmektedir Din
akil sahiplerini Peygamberin bildirdigi seyleri kabule çagiran ilahi bir kanundu r.
Bu tarife biraz daha açiklik getiren bir baska tarif de su sekildedir Din akil sahibi insanlari
kendi irade ve arzulariyla bizzat onlar için hayirli olan seylere sevk eden ilahi bir kanundur.
Yani o Yüce Allahin zati hayra ebedi saadete ulasmak üz re kullarina vazettigi hükümlerdir.
Ayri bir din tarifi de söyledir Din akil sahiplerini kendi iradeleriyle halde sa laha ahirette
felaha sevkeder (Taha-nevi). Bu son tarif dindar kimsenin dünya ve ahirette mesut olacagini
anlatmak Istemektedi r. Yukarida verilen bu üç tarif asagi yukari ayni muhtevayi içinde
bulundurmaktadir. Bu tariflerin isiginda Islama göre din akil sahibi suurlu insanlari kendi ira
de ve arzulariyla hayirli olan seylere sevkeden ilahi bir kanundur. Din peygamberler in
vahiy ve ilhama dayanarak teblig ettikleri seylerin bütünüdür. Din insanlarin kemale e rismek
üzere takip edebilecekleri en dogru yoldur. Dini ancak Allah koyar. Hiçbir in san hatta
peygamberler bile ilahi dini meydana getiremez. Peygamberlerin görevi sadece tebligdir. Din
ancak insanlar içindir. Dinden onlar fayda göreceklerdir. Çünkü din a kli basinda olan
insanlara iyi ve kötüyü ögretecek onlari iradeleriyle iyi seyleri yapma ya kötülüklerden
kaçinmaya yöneltecektir. Gazzali de din i kul ile rabbi arasindaki muamele olarak tarif
etmektedir. Asrimizdaki Islam bilginlerince de dinin tarifi yapilmistir. Bunlardan biri
söyledir Din iman ve amel mevzuu olarak akil ve ihtiyara teklif olunacak hak ve hayir k
anunlarinin heyet-i mecmuasidir ki millet ve seriat dahi tabir edilir.
2- Tarih Tarih Arapça bir kelime olmakla beraber ortak Sami v-r-h kökünden gelmektedir.
Bun a göre tarih ayin tarifi demektir. Bu terim bir taraftan bir hadisenin tari hi olayin
vadesinin tayin ve tesbitini diger taraftan da bu olayin olus anini zaman devresini
kronolojisini ifade etmektedir. Dolayisiyla bir olayin gününü ayin i ve yilini bildirmek de
tarih kelimesi iie ifade edilmektedir. Kelime anlami disinda tarih bir ilim dalinin da adidir.
Buna göre tarih toplum lari milletleri etkileyen olaylari zaman ve yer göstererek anlatan bu
olaylar ar asindaki sebep-sonuç iliskilerini gösteren bir bilim dalidir. Geçmisi gerçekte oldugu
gi bi anlatmaya çalisan bu bilim dali insanlarin yasayis ve medeniyetlerini de konu e
dinmektedir. Bunun yaninda tarih milli suurun ve milli duygunun ana mayasi milli bir ligin de
temel harcidir. Bir bilim dali olarak tarihi nitelendiren çesitli tarifler vardir. G. Monod tarih i
Insan eylem ve düsüncelerinin birbirini takip etmesi gelismesi ve bir zincir olu sturmasi
bakimindan ortaya çikan olaylar bütünü seklinde tarif etmektedir. E. Beru-haym in
(Beruheim) ise oldukça uzun bir anlatim içinde Tarih söyle tarif etmektedir Tarih Ilmi
insanlarin zaman ve mekan çerçevesinde husule getirdikleri gelismeleri-bun larin içtimai bir
bünyenin fertleri ve topluluklari sifatiyla yaptiklari eylemlerinde bu içtimai hayatta söz
konusu ayri durumlardaki rol ve önemlerini tayin ve tesbit eden psikofizik etkenlerin
meydana getirdigi sebep sonuç iliskileri Çerçevesinde-sonuçlari i tibariyle inceler ve
nitelendirir. Tek basina bir gelisme gösteren hiçbir bilim dali yoktur f-ler bilim dalinin digerl
eri ile çesitli yönlerden iliskisi vardir. Tarihin arkeoloji cografya sosyoloji f elsefe hukuk
iktisat gibi bilim dallariyla iliskileri vardir. Tarihin felsefe ile iliskisinden tarih felsefesi
dogdugu gibi felsefenin de bir tarihi vardir (F elsefe Tarihi). Hukuk tip iktisat gibi alanlarin
tarihi söz konusu oldugu gibi ( Hukuk Tarihi Tip Tarihi iktisat Tarihi) dinin dinlerin de bir
tarihi vardir. Bir bilim dali olarak bu alan Dinler Tarihi seklinde adlandirilmistir.
Dinler Tarihi dinleri yer ve zaman göstererek inceler. Bu incelemeleri yaparken za man
zaman karsilastirmalara da yer verir. Bazi bilginler dinleri tarihi seyirleri içi nde olduklari
gibi anlatmayi uygun bulurken bazilari da karsilastirma yapmayi ge rekli görürler. Her iki
görüsün savunuculari da Dinler Tarihinin tarifinde bu hususlari gözön e bulundurur. Bundan
dolayi Dinler Tarihinin tarifi tarihi ve karsilastirmali incel emelere göre iki sekilde
yapilabilir. Tarihi incelemelere göre Dinler Tarihi tarih ve filoloji metod-larint kullanarak di
nleri dogus ve gelismesinden inanç ibadet ahlak vb. konularina kadar tarihi seyir içi nde
inceleyen bir disiplindir. Karsilastirmali incelemelere göre Dinler Tarihi dinl erin diger
dinlerle olan münasebetlerini benzer farkli ve ortak hususlarini karsi lastirmali olarak ele alan
bir bilim dalidir.
Dinler Tarihi deyimi çogul kullanilisiyle (dinler seklinde) her dinin ayri ta rihi bir vakia
olarak ele alinmasi keyfiyetini ifade eder. Din Tarihi tarihi devaml iligi içinde dinin mahiyeti
ve hakikatini incelemek anlamina gelir. Dinler Tarihi bazi bilginler tarafindan titizlikle Din
Mukayesesi ve Din Fenomenolojisinden a yri tutulur. Bununla beraber pratikte tarihi bir dinin
bu zikredilen iki disipline bir ölçüde basvurulmaksizin incelenmesi zordur. Dinler Tarihi
büyük önemi bulunan bir bili dalidir. Çünkü herhangi bir dinin tarihi verileri bir
degerlendirmeye girisilmeden önce uygun bir sekilde belirlenmeli ve arastirilmalidir. Bu da
ancak Dinler Tarihi y ardimiyle mümkün olur.
Dinler Tarihinin konusu tarih sahnesinde görülmüs bütün dinlerdir. Günümüzde yasamakta
olan er bulundugu gibi bugün mensubu kalmamis dinler de vardir. Her iki din çesidi de
Dinler Tarihinin konusudur. Dinler Tarihi hak batil ayrimi göz etmeksizin hem ilahi dinleri
hem de digerlerini inçeler. Tek tek dinlerin prensipler ini onlarin çikis ve gelismelerini konu
edinir. Kisaca ifade etmek gerekirse Dinler Tarihi bugüne kadar gelmis veya gelmemis olsu n
insanlik alemindeki bütün dinleri inceler Icabinda karsilastirir. Dinler çesitli sekillerde
siniflandirilmaktadir. Ancak bütün bilgin-lerce kabul edile n bir din tarifi olmadigi gibi kesin
bir siniflandirma da yoktur. Yoakim Vah (Joachim Wach) dinleri kurucusu olan dinler
geleneksel dinler Güs tav Mensing (Gustave Mensching) ise milli dinler evrensel dinler
seklinde ikiy e ayirir. A. Simmel (Annemarie Schimmel) de dinleri ilkel kabile dinleri mi lli
dinler evrensel dinler diye üçe ayirir Dinlerle ilgili bir baska tasnif d e söyle yapilmaktadir 1-
Sakramental (dini ayin ve törene dayanan) din 2- Profetik (Peygambere dayanan) din 3-
Mistik (tasavvufi) din.
Dinler ensabi ve eskali olarak da çikis yerlerini esas alan cografi durumlarina göre de
siniflandirilmaktadir. Bunlarin disinda da çesitli tasnifler yapilmistir. Islam bilginleri dinleri
hak dinler batil dinler veya vahye dayanan ilahi dinler vahye dayanmayan tabii dinler seklinde
ikiye ayirmaktadir. Ibn Hazim (Ö.456/1064) ve Sehristani (Ö.548/1183) gibi Müslüman
Dinler Tarihçileri hak dinler karsiliginda milel batil dinler karsiliginda ise nihai deyimini
kullanmislardir.
D- DINLER TARIHININ METODU Her bilim dalinin kendine mahsus bir metodu vardir.
Dinler Tarihinin tarih sosyo loji ve filolojinin metotlarindan da faydalanmakla beraber
kendine has bir nite lendirici (deskriptif) metodu vardir. Din Felsefesi hariç diger din
bilimleriyle paylastigi bu nitelendirici metodu ile Dinler Tarihi herhangi bir dinin savu
nmasini üzerine alan teoloji (ilahiyat) Kelam gibi bilim dallarindan ayrilir. Bu bi lim dali
dinleri olduklari gibi ele alir. Bundan dolayi Dinler Tarihi alaninda ça lisan bilginler
aslinda bir dine mensup olsalar da olmasalar da ilmi arastirmala rda tarafsiz davranmak
zorundadir. Çünkü genelde Din Bilimleri kuralkoyucu (normatif) degildir deger yargilariyla
ugrasmaz olaylari oldugu gibi ayrintilariyla tan itir ve nitelendirir. Dinler Tarihinde
nitelendirici metot yaninda karsilastirma metoduna da basvuru lur. Dinlerde çesitli
fenomenler bulunur. Bu fenomenlerin belirlenmesi fenomenoloj ik metoda baglidir.
Fenomenolojik me-todla belirlenen fenomenler karsilastirm a metodu ile karsilastirabilir.
Dinin kaynagi konusundaki bu tartismalar ileride üzerinde durulacagi gibi evrimci lik ve
diger tezlerin ilk heyecaninin geçmesi ve karsi tezlerin ortaya atilmasiyla dinin ilmi ve tenkidi
bir sekilde incelenmesinin gerektigini ortaya koymustur. Bu i lmi ve tenkidi arastirmalari
yürütebilmek için üniversitelerin bünyesinde Dinler Tarihi kürsü arastirma enstitüleri
kurulmus bu yukarida adi verilen diger bilim dallari için d e tekrarlanmistir. Bu bilim
dallarinda zamanla yapilan çalismalar gelismis ve din probleminin çesitli veçhelerini
aydinlatmaya dayanan bu bilim dallarinin arasindaki yakinlik göz önünde tutularak bunlar Din
Bilimleri basligi ile bir çati altinda toplanm istir. Dinler Tarihi ile ayni Din Bilimleri çatisi
altinda bulunan diger bilim dallari üzer inde de kisaca durmakta fayda vardir. Din
Fenomenolojisi Fenomen görünen seydir. Fenomeno-loji görünen seyin sistematik ola rak
tartisilmasidir. Dinin görünen disa akseden yönlerini sistematik olarak inceleyen bilim dali da
Din Feno-menolojisidir. Din Fenomenolojisi tarihi gelismesini dikk ate almaksizin dini
olgulari görünen yönleriyle konu edinir. Çesitli dinlerin ibadet ve ay inlerini kutsal yer zaman
esya ve sahsiyetlerini inceler ortak noktalari bulmaya çalisir. Bununla beraber dinde
görünmeyen seyler de bulunur. Bunlar da bir zemine y erlesip kendilerini hissettirdiklerinde
tezahürleri ortaya çiktiginda inceleme konu su olur. Din Fenomenolojisi dini duygunun ve bu
duygunun tezahürlerinin hemen hemen bütün dünyada birbirine benzedigine isaret eder bütün
dinlerin aslinin ve gayesinin bir oldugunu isbat etmeye çalisir. Bunun yaninda dini
rumuzlarda gizli olan manayi ortaya çikarmaya ve mecazi sözlerin kutsal anlamini çözmeye
ugrasir. Din Fenomenolojisi materyelini Dinler Tarihinden alir. Ancak o bu materyelini tarihi
olmaktan ziyade sistematik bir açidan degerlendirir. Böylece dini prensipleri d ini fenomen ve
gelismeleri karsilastirir. Din Fenomenolojisi diger din bilimleriy le bazi noktalarda
birlesmesine ragmen bir bilim dali olarak ayrildigi yönler de vardir. Din Sosyolojisi Din-
toplum münasebetlerini bu münasebetlerden dogan olaylari ve dini gruplari inceler.
Dolayisiyle bu bilim dali sosyal dini kurumlan dinin devlet m illet aileye karsi tutumunu din
alaninda meydana gelen sosyolojik olaylari çesi tli dini cemaatlerin toplumla olan
münasebetlerini konu edinir. O halde Din Sosyoloji sinin konusu toplumun ana sekilleri ve
dinin dis belirtileri ile sosyolojik süreçler bunlarin yapi ve kanunlaridir. Diger bir anlatimla bu
bilim dali tarih boyunc a özel ve müsahedeye dayanan din ve toplum arastirmalarini dinin
sosyal hayattaki t ezahürlerini konu edinir. Din Sosyolojisi bir yandan toplum öte yandan din
bilimlerine dayanir bu iki aya k üzerinde köprü kurmaya çalisir. Din Sosyolojisi dinin teorik
pratik ve sosyolojik anlatimlarini incelerken Din Psikolojisi ve Karsilastirmali Dinler Tarihi
ile konusunu paylasir. Tabii ve dinde n dogan gruplari incelerken Din Bilimlerinin genel
verilerinden ve toplum bilim lerinden yararlanir. Yine dini gruplardan olan cemaat mezhep
tarikat ve gizli cemiyetler de Din Sosyolo-jisinin konulari arasindadir.
Din Psikolojisi Bu bilim dali modern psikolojiye paralel olarak gelismis ve on un bir dali
haline gelmistir. Din Psikolojisi her seyden önce insana ait dini hayat in çesitli yönlerini
psikolojik açidan inceler. Yani Din Psikolojisi dinin psikolojik yönünü ferdin dini tecrübesini
ve tecrübenin çesitli tezahürlerini açiklamaya çalisir. Dolay o dinin insan ruhundaki temel
özelliklerini davranislara etkilerini konu edinir. Ruh-beden iliskisi Ile çevre-kültür etkilerinin
bütünlügü içinde ele alinan dini inanç fert dünyasinda çesitli gelismeler gösterir. Bu sebep-e
Din Psikolojisi dini yetenekten ba slayarak insan tiplerini dikkatlice inceleyip özel tipolojiler
tesbit eder büyük dini sahsiyetlerin iç hayatlarini ele alarak onlarin ruhi halleriyle ugrasir.
Kisinin dini d uygu düsünce ve yasayisi Din psikolojisinin konusudur. O fertte din
duygusunun nas il dogup gelistigini ihtida ve inkar olaylarini dinden dogan ruhi
gerginlikleri ve süpheleri inceler. Din Psikolojisi genel psikolojinin bütün metodlarindan
faydalanarak kendi alanina gi ren konulari inceler. Bu bilim dali dindarligin fert ruhundaki
gelisim seyrinin arastirilmasinda genel psikolojideki temel prensiplerden verilerden hareket
eder anketlerden testlerden gözlemlerden faydalanir. Din Felsefesi Din Sosyolojisi Din
Psikolojisi gibi konusu din olan Din Felse fesi dini felsefi açidan inceler. Bu inceleme
sirasinda akli ve tarafsiz bir yol tu tar. Bu bilim dali Tanri inancina felsefi bir temel bulmaya
çalisir. Bundan dolayi Din Felsefesi alaninda çalisanlarin gayesi dinin hak veya batil oldugu
meselesiyle ugrasmak degil dini hükümlerin mantigini ortaya koymaktir. Bu gaye ile onlar en
bas ta Allahin varligi ile ilgili delillerin tenkit ve tahlilini yapar bunlarin ne ölçüde tutarli ve
basarili olduklari üzerinde durur. Din Felsefesini diger din bilimlerinden ayiran ondaki hüküm
verme özelligidir. Diger din bilimleri nitelendirici metoda dayanarak dini meseleleri
açiklamaya çalisirken Din Felsefesi oniarin vardiklari sonuçlardan genis ölçüde yararlanir ve
bu sonuçlarin i sigi altinda bir takim hükümlere ulasir. Hatta Din Felsefesi dini konu edinen
bilim d allarinin vardiklari sonuçlan ve bu sonuçlara varmak için onlarin kullandiklari
metodlar i hakkinda da hüküm verir. Din Felsefesi dinin mahiyetini insanin dini hakikatlarla
alakasini konu edinir Bu bil im dalinin ele aldigi konularin basinda Allahin varligi sifatlari
Allah-alem il iskisi yaratma alemin gayesi yeniden dirilme peygamberlik ve vahiy gibi genis
ölçüde metafizik bir karakter tasiyan meseleler yeralir. Ayrica ilim-iman ilim-din d in-kültür
(din-sanat din-siyaset din-dil- edebiyat) dini tecrübe dini suur gibi hususl ar da bu bilim
dalinin ugrastigi meseleler arasindadir. Dinler Tarihinin bu belirtilenler ile yakin ilgisi disinda
destek aldigi birtak im bilim dallari daha vardir. Bunlarin basinda tarih gelir. Tarih yer ve
zaman göstererek geçmisteki olaylari ele alan bir bilim dali olmasi itibariyle gerek geçmis teki
dinler ve gerekle yasayan dinlerin tarihi gelismesi bakimindan Dinler Tarihin e malzeme
verir. Dini metinlerin degerlendirilmesi dile baglidir. Bu bakimdan Din-Ier Tarihinin de stek
aldigi diger bir bilim dali da Filolojidir. Ayrica Mitoloji Etnoloji Arke oloji Sanat Tarihi
Folklor ve benzeri bilim dallarindan da Dinler Tarihi arast irmalarinda faydalanilir.[25]
Günümüzde çesitli sebeplerle diger dinleri ögrenmek bir aydin Çin kaçinilmaz vazife haline
gelmistir. Çünkü her aydinin genel kültürü içinde Dinler Tarihi kültürüne de Ihtiyaci vardir
Dinler Tarihi çesitli dinleri en dogru biçimde ögreten bir bilim dalidir. Dinler Tarihi sayesinde
din olgusu karsilastirilmali olarak daha iyi anlasilabilir.
Günümüzde insanlar ve toplumlar bir yandan birbiriyle yakin ticari iktisadi siyasi kültür
askeri dini münasebetler içindedir. Bu münasebetlerin saglikli bir sekilde yürümesi dini i arin
bilinmesine ve ona göre davranilmasina baglidir. Öte yandan basin-yayin seyahat sportif
faaliyetler gibi vasitalarla insanlarin birbirleri hakkinda bilgi edin me yol ve imkanlari
artmistir. Bütün bunlar sonucunda diger inançlar ve hatta geçmisteki ins anlarin inançlari da
merak konusu olmustur. Bunun yaninda dinlerarasi rekabet mis yoner faaliyetleri insanlari
hem kendi dinlerini hem de diger dinlen daha iyi ögr enmeye itmistir. Bir dini savunmak diger
dinleri iyi bilmeye bagli oldugu unutu lmamasi gereken bir husustur. Aksi takdirde basariya
ulasmak mümkün degildir. Bu bütün d inler ve din mensuplari için geçerlidir. Her din
mensubu mensup oldugu dini daha iy i anlamaya kavramaya ve diger dinler karsisinda
savunmaya önem vemekte en dogru ve vazgeçilmez din saymaktadir. Bir kimsenin baska bir
dini karalama ve kötüleme yoluna gitmeden kendi mensup oldugu dine bagli olmasini ve
ona önem vermesini normal sa ymak lazimdir. Bundan dolayidir ki Sehristani el Milel ven-
Nihal adli eserini yazmasinin sebebini okuyanlara ibret bundan ibret alanlara da bir isik olsun
diye bir özette topladim ifadesinde ortaya koymaktadir.[26] Islam Dünyasinda ve
Müslümanlar arasinda Dinler Tarihi ve Karsilastirmali çalismalara ka rsi menfi bir tavir
oldugu anlasilmaktadir. Günümüzde de bazi kesimlerde ayni menfi ta vira rastlanmaktadir.
Türkiyede Dinler Tarihine özellikle baska dinlerden bahsedil mesine olumsuz yaklasim
dikkati çekmektedir. Halbuki Dinler Tarihi ve Karsilasti rmali çalismalar hem faydali hem de
Islama uygundur. Bunu kavrayan ebu Hasan Ali el Hasan en Nedvi özet olarak bunun
önemini söyle belirtmektedir Mukayeseli çalismaya o lan ihtiyaç büyüktür. Çünkü Müslüman
mukayese yapmadikça Islamin ve bu ebedi ve kamil din ahin kendisine verdigi nimetin
degerini bilemez. Müslüman Islamin ibadet ve inanç esa slarini diger dindekiler-le mukayese
etmedikçe Islama olan sükür ve övgüyü hakkiyla takdir demez. Nedvi ayrica Hz. Ömerin
Islamin içinde büyüyüp de Cahi-liye Dönemini bilmeyen bi imse Islami merhale merhale
bozabilir dediginin rivayet edildigini de kaydetmekt edir.[27] Kanuninin Süleymaniye Camii
Vakfiyesinde Süleymaniye Camii imaminda aranacak vasifla r arasina Islamin yüce gerçegini
ortaya koyabilmesi için mukayeseli dinler ve dinler t arihini bilecektir sartini da koydugu
belirtilmektedir.[28] Bu dört asir önce bile Dinler Tarihinin öneminin kavrandiginin delilidir.
Bunun için bütün dinlen oldugu gibi vermeye çalisan Dinler Tarihinin ve Karsilastirmali
Dinler Tarihinin önemi ve lüzum u ortadadir.
Dinler Tarihi alaninda ilk ve önemli çalismalari yapanlarin Müslüman bilginler oldugu
görülmekte ve dikkati çekmektedir. Çünkü onlar bu konuda Kuran-i Kerimi örnek almislardi
Kuran-i Kerimde diger dinler hakkinda bilgi verilmektedir. Müslümanlarin Kuran-i Kerimde
zikredilen diger dinlerle ilgili bilgileri hakkiyla anlayip dege rlendirmeleri de yine ancak
Dinler Tarihi sayesinde mümkün olabilmektedir. Bundan dol ayi hiçbir Müslüman Dinler
Tarihine menfi bak-mamalidir. Müslüman bilginler ve Müslümanlar Dinler Tsrihinin önemini
kavramis ve diger dinlerle yakinen ilgilenmislerdir. Bu ilginin çok çesitli sebepleri vardir.
Onlarin diger dinlerle ilgilenme sebeplerini söyle siralamak mümkündür 1- Islamin yayilmasi
sonucu Müslümanlarin hakimiyetleri altinda bulundurduklari veya ko msu olduklari
topluluklarin inançlarini ögrenme ihtiyacinin dogmasi 2- Islami diger din ve inanç sahibi
milletler arasinda yayabilmek Çin onlarin sa hip olduklari dinlerin ögrenilmesi ve Islamin
üstünlüklerinin ortaya konulabilm esi 3- Müslüman olanlar arasinda eski inançlarini devam
ettirenlerin bulunmasi sebebiyle bu inançlarin kaynaklarinin Islam öncesine dayandiginin
gösterilebilmesi 4- Diger din ve mezheplerin Islam inanç esaslarini bozmak yolundaki
faaliyetleri kars isinda Islamin savunulabilmesi diger din ve Inançlarin yanlis ve eksik
noktalarin in ortaya konulabilmesi 5- Kuranin kendisinden öncekileri tasdik etmesi her kavme
uyarici gönderildigini ve onlarin Islam çizgizi üzerinde bulunduklarini bildirmesi seklindeki
bilgilerin izah edilebilmesi ve degerlendirilebilmesi 6- Islami müsamahanin gösterilebilmesi
ve anlatilabilmesi 7- Kuran-i Kerimin diger ilahi kutsal kitaplarda Hz. Muham-medin
geleceginin yazil i oldugunu haber vermesi dolayisiyle hem bunun tetkiki hem de bu hususa
diger d in mensuplarinin dikkatinin çekilmesi.[29]
Insanlar baskalarinin inançlarini merak eder arastirip ögrenmek ister. Bu bilgiyi i lk defa eski
Yunan ve Roma yazarlarinda görüyoruz. Bunlardan Heredot (M.Ö.V. Yüzyil) ar astirma
yaptigi milletlerin dinleri hakkinda bilgi vermistir. Bu merak Ortaçag Avr upasinda da vardi.
Ancak diger dinlerden söz eden yazarlar Hiristiyanlar kapilmas in diye o dinleri kötüleme
yolunu tercih ediyorlardi. Bu ölçüsüz gidise son veren Müslüman yalar olmustur. Böylece
dünyadaki çesitli dinler hakkinda biigi verilmis ve bu bilgiler bugün için de malzeme teskil
etmistir.
Günümüzdeki modern Dinler Tarihi çalismalarinin baslangici bir buçuk yüz yila yakin bir
sürey dayanmaktadir. Aslinda bu devreyi Islam Alemi ve Batidaki bazi çalismalar hazirlamis
tir. Bu çalismalarin gelismesi özet olarak söyledir[30]
a- Islam Aleminde Dinler Tarihi Çalismalari Islam Alemindeki Dinler Tarihi ile ilgili
çalismalar açiklanmadan önce bu konuda ilk kay nagin Kuran-i Kerim oldugu belirtilmelidir.
Çünkü Kuranda Ehl-i Kitap deyimi kullanilmakta Yahudilik Hiristiyanlik üzerinde du
rulmakta Haniflik Sabiilik Mecusilik ve Putperestlikten de bahsedilmektedir. Hicri ilk
yüzyilda dini tartismalari ihtiva eden makaleier (daha sonralari makalat) iki nci yüzyildan
itibaren de diger dinlerle ilgili reddiye ler yazilmistir. Takip ed en yüzyillarda firka-
mezheplerle beraber diger dinlerden de bahseden el-firak (f irkalar) er-redd ed-diyanat (dinler)
ve el-milel (milletler) tarzinda eserle r ortaya çikmistir. Bunlar sonunda el-Milel ven-Nihal
sekline dönüsmüstür. Mile] hak dinler nihai (dinler-mezhepler) batil dinler karsiliginda
kullanilmistir.
Islam Aleminde Dinler Tarihi ile Ilgili olarak yazilmis çok sayida eser vardir. Bunla rdan
birkaç örnek verelim el-Firak tarzinda el-Bagdadinin (Ebu Mansur Abdulkadir el-Bagda Ö.
429/1038) el-Fark Beynel-Firaki el-Milel ven Nihal tarzinda el-Bakillanin in (Kadi Ebu Bekir
Ö.403/1012) El-Milel ven-Nihali Ibn Hazimin (Ebu Mu-hammed Ali b.Hazm Ö.456/1064)
Kitabul-Fasl fil-Milel vel-Ehvai ven Nihali el-Esferainini n (Ebul Muzaffer Ö.471/1078) el-
Milel ven-Nihali ve Sehristaninin (Ebul-Feth Mu hammed b. Abdilkerim es-Sehristani
Ö.548/1183) el-Milel ven-Nihal adli eserleri içind e çesitli dinlere yer veren önemli
kaynaklardir. ed-Diyanat tarzinda Hasan b. Musa enNevbahtinin (Ö. 298/910) el-Arau ved-
Dfyanat el-edyan tarzinda Ebul-Maali Muhammed b. dullahin (Ö. 485/1092) Beyanul-Edyan
Islam Alemindeki genel anlamda ilk Dinler Tarihi çalismalari sayilabilir. er-Redd tarzinda
yazilmis çok sayida eser vardir. Bunlar a Gazalinin (Ö.505/1111) er-Reddül-Cemil i misal
olarak verilebilir. Bütün bu çalismalar nda yalniz Islam öncesi Arap rnüsrikligini konu
edinen Ibn Kelbinin (Ö.204 206/819-821) Kitabu-I Esnam i zikre deger bir çalismadir. Islam
Aleminde Karsilastirmali Dinler Tarihi alaninda da kayda deger çalismalar yapil mistir.
Bunlarin en basta geleni el-Biruninin (el-Beyruni) (Ebur-Reyhan Muhammed b. Ahmed el-
Biruni Ö.440/1048 sonrasi muhtemelen 453/1061) el-Asarul-Bakiye ve Kitabut-Tahkik l-Hind
adli eserleridir.
Bunlarin yaninda Ibn Nedimin (Ö.380/990) Fihrisfi Muham-med b.el Huzeylin {Ö. 2 26/840)
Kitabul-Mecus ve Kitabus Sane-viyye si Ebul-Abbas Ahmed b. Muhammed es-Se rahsinin
(0.286/ 899) Risale fi Vasfi Mezahibis-Sabiini Ebu Zeyd el-Belhinin (0.300/ 94 ) Kitabu
Serayiil-Edyani Abdullah b. Mukaffanin (Ö.142/759) eski Iran dinleriyle ilgi li tercümeleri
vardir. Ayrica Arapça yazilmis çok sayida Dinler Tarihi ile ilgili eser lere rastlanmaktadir.[31]
b- Batida Dinler Tarihi Çalismalari Batida modern anlamda Dinler Tarihi çalismalari Maks
(Max) Müller (1823-1900) ile b aslamistir. Maks Müller 1856da Karsilastirmali Mitoloji ve
1870de yayinlanan Dinlerin Esasi ve Gelismesine Ait Ders Notlan adli eserleri ile diger
dinleri inceleme yolunu açmis ve büyük ilgi görmüstür. Ingilterede yerlesmis Oxford
Üniversitesinde Dinler Tarihi dersleri vermis olan Alman asilli Maks (Max) MüllerDogunun
Kutsal Kitaplari Tercüme Serisini baslatmis ilk defa Din Bilimleri deyimini kullanmi stir. O
ve takipçileri dinlerin ilmi incelenisinde filolojiyi anahtar kabul etmis v e dinin özüne ancak
dil arastirmalari yoluyla gidilebilecegini ileri sürmüslerdir. Daha sonraki yillarda
Hollandada C.P. Tiyel (Tiele) ve Santopi dö la SosI (Chante pie de la Saussaye) bu alanda
önemli çalismalar yapmislardir. Böylece zamanla Paris Brüksel Roma gibi merkezlerde
Dinler Tarihi Üniversite ders programlari içinde yer a lmistir.
XIX. Yüzyilin ikinci yarisindan sonra Dinler Tarihi alaninda yapilan çalismalar zama nla
gelismistir. Günümüze kadar gerek dogrudan dogruya bu alanda ve gerekse karsilasti rmali
veya fenome-nolojik alanda yapilan çalismalar dikkati çekmektedir. Bu devrede çesitli
ülkelerde zikredilen alanlarda bir hayli bilgin yetismistir. Bunlar arasind a R. Pettazzoni M.
Elyad (Eliade) Van der Löv (Leeuw) basta olmak üzere R. Otto G.Mensing (Mensching) J.
Vah (Wach) F. Hay r (Heiler) G. Dumezii E.G. Parrin der S.G.F. Brandin (Brandon) Erik F
Sarp (Eric F. Sharpe) NInian Smart M. Ki tagawa R.C. Zaehner Uqo Bianchi W. Cantvvell
Smith Ake V.Strom Hans J. Scho eps ve Michael Pyeyi sayabiliriz. Batida Dinler Tarihi ve
Karsilastirmali Dinl er Tarihi çok ilgi görmüs çesitli üniversitelerde kürsüler kurulmus ve ilmi
dergiler çikaril r.[32]
II. Mesrutiyetten sonra 1911de Ulum-i Seriyye dersleri arasinda 6 saat Tarih-i Din-i Islam ve
Tarih-i Edyan dersleri birlikte programda yeralmistir. 1914de Ulum-i Seriyy e Subesinin
Medresetul Mütehassisine dönüstürülmesinden sonra Kelam Tasavvuf ve Felsefe besinin
ders programinda da Tarih-i Edyan vardir. 1918de Medresetul-Mütehassisin M edrese-i
Süleymaniyyeye çevirildiginde Hikmet ve Kelam Subesinde yine bu ad altinda Dinfer Tarihi
okutul-mustur.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu çikinca Medrese-i Süleymaniyye Ilahiyat Fakültesi adini almistir .
Bu ilk Ilahiyat Fakültesinin ders programinda Türk Tarih-i Dinisi ve Tarih-i Edyan bul dir.
1933de Ilahiyat Fakültesinin kapatilmasindan sonra kurulan Islam Tetkikleri Ens titüsünde
Türk Dinleri ve Mezhepleri Tarihi Umumi Dinler Tarihi dersleri vardir. 1936da bu Enstitü de
kapatilmistir. 1949da Ankara Ilahiyat Fakültesi daha sonra I mam-Hatip Okullari Yüksek
Islam Enstitüleri ve Erzurum Islami Ilimler Fakültesi açilmistir. de Yüksek Islam Enstitüleri
de Ilahiyat Fakültesine çevrilmistir. Halen Türkiyede egitim-ög etim hizmeti veren 24 Ilahiyat
Fakültesi vardir. Bütün bu belirtilen orta ve yüksek derecelKegitim kurumlarinda Dinler
Tarihi dersi y eralmaktadir. Ilahiyat Fakültesinin çogunda Dinler Tarihi alaninda önemli
çalismalar ve tezleryapilmaktadir. Dinler Tarihi olarak ülkemizde yayinlanmis belli basli
eserler ve yazarlari sunlar dir 1- Semseddin Sami Esatir (1878).
2- Ahmet Mithat Efendi Tarih-i Edyan (1911). 3- Mahmud Esad b. Emin Seydisehri Tarih-I
Edyan (1912-1915) 4- Esad Tarih-i Edyan Istanbul (1911-1912). 5- M. Semseddin (Günaltay)
Tarih-i Edyan (1922). 6- H. Ömer Budda Dinler Tarihi (1935). 7- Ömer Riza Dogrul
Yeryüzünde Dinler Tarihi Istanbul (1947). 8- Annamari Simel (Annemarie Schimmet) Dinler
Tarihine Giris Ankara (1955). 9- Mehmet Taplamacioglu Karsilastirmali Dinler Tarihi (1966).
10 Hüseyin G. Yur daydin-Mehmet Dag Dinler Tarihi (1978). 11. Ekrem Sarikçioglu
Baslangiçtan Günümüze Dinl er Tarihi(1983). [33]
I.- Bölümün Bibliyografyasi - A. Hamdi Akseki Islam Istanbul 1943 1-16 - Mehmet Aydin
Din Felsefesi Izmir 1987 1-14 vd. - Ugo Bianchi The History of Religion Leiden 1975 1-27
36 62 66 vd. - Seyyid Serif Cürcani Tarifat Istanbul 1253 72 A Dictionary of Comparative
Religion nesr. S.G.F. Brandon London 1970 (Bkz. Re ligionsgeschichte Comparative
Religion Phenomenology of Religion Philospohy of Religion So-ciology of Religion
Pychology of Religion mad.) - D.B. Mc Donald Din Islam Ansiklopedisi Istanbul 1963. II
590-591 - Dictionnaire des Religions (Basin Direktörü) Paul Paupard France 1983 1421-143 5
1552 - Henry Dumery Phenomenologie et Religions Paris 1962 4-6 77-78. - Mircea Eliade La
Nostalgie des Religions Editions Gallimard 1971 17-77 (In g. The Ouest-History and
Meaning in Religion Chicago 1969 12-37.) Bu eser Me hmet Aydin tarafindan Di-nin Anlami
ve Sosyal Fonksiyonu basligiyla Türkçeye tercüm e edilmis ve 1990 yilinda Kültür Bakanligi
yayinlan arasinda çikmistir. - Encyclopedia of Religion and Ethics nesr. J. Hastings New
York 1951 - Robert S. Ellwood Words of the VVorlds Religions New Jersey 1977 4-19 -
Gazali Ihyau Ulumid Din Misir 1967 IV/531 - M. Semseddin (Günaltay) Tarih-i Edyan
Istanbul 1338 3-13 26-39 - The History of Religions nesr. M. Eliade-M. Kitagawa Chicago
1973. - Historie des Religions Editions Gallimard 1971 1/3-59 - Ibn Manzur Lisanui Arab
Beyrut 1958 Xlll/169-171
- Ragip el-Isfehani Müfredat Kahire H. 318 H/26-27. - Toshiko Izutsu Kuranda Allah ve
Insan Çev. Süleyman Ates Ankara 1975 187-217 . - Abdurrahman Küük Dinler Tarihi
Dersinin Okutulmasinda Karsilasilan Zorluklar ve Bunlarin Giderilmesinde Takip Edilecek
Esaslari Din Ögretimi ve Din Hizmetleri S emineri Ankara 1991 275-282. - Ahmet Mithad
Tarih-i Edyan Istanbul 1911 2-13 - Ebul Ala el-Mevdudi Kurana Göre Dört Terim Çev. O.
Cilaci I. Kaya Istanbul 1982 109-122. . .
- Michael Pye Comparative Religion London 1975 220-251. - Salamon Reinach Histoire
Generale des Religions Paris 1976 1-5 - Helmer Ringgren-Ake V. Ström Religions of
Mankind Çev. N.L. Jensen London 1966 XVII. - Ekrem Sarikçioglu Baslangiçtan Günümüze
Dinler Tarihi Istanbul 1983 13-18 - Annemarie Schimmel Dinler Tarihine Giris Ankara 1955
3-7 - Ninian Smart The Phenomenon of Religions Gr. Britain 1978 - H. Joachim Schoeps An
Intelligent Persons Guide to the Religions of Mankind Çev. R-Clara VVinston London 1967
3-5 48 Eric J. Sharpe 50 Key VVords-Comparative Religions*Gr. Britain 1971 52-54
Mahmud Esad b Emin Seydisetiri Tarih-i Edyan Istanbul 1911-1914 3-12 Ebul Feth
Muhammed b. Abdulkerim es-Sehristani ei-Milel ven Nihal Kahire 1975 Muhammed Ali El-
Famki et-Tahanev\ Istilahatul Fünun Kahire 1963 11/305. Marguerite-Marie Thiollier
Dictionnaire des Religions Belgique 1982 312-313. Hikmet Tanyu Türkiyede Dinler Tarihinin
Tarihçesi A.Ü. Ilahiyat Fakültesi Dergisi Ankara 1961 Vlll/109-124. Zeki Veiidi Togan
Tarihte Usul Istanbul 1969 6-23. - Günay Tümer Çesitli Yönleriyle Din A.Ü. Ilahiyat Fak.
Der. Ankara 1986 XXVIII/213267. - The Üniversel Jewish Encyclopedia New York 1948
IX/125. - G. Van Der Leeuvv La Religion dans son Essence et ses Ma-nifestations (Phenom
enologie de la Religions) Fransizcaya çev. Jacques Marty Paris 1970 654-79. - J. Wach
Socioiogy of Religion Chicago 1951 130.
- Elmahh Hamdi Yazir Hak Dini Kuran Dili Istanbul 1/90. [34]
Animizmin politeizmin kaynagi oldugunu kabul etmekle beraber animizmden önce bir ilk
safhanin bulundugunu kabul eden diger bir evrim nazariyesi animatizm adini almaktadir.
Animatizm bir taraftan maddelerin hususi bir kuvvete sahip olduguna d iger taraftan ruhlara
inanilmasidir. Bu terim bütün tabiatin canli olarak kabul edi ldigini ifade etmektedir. Bu
nazariyeye göre ilkel insan ayri ayri varliklara s ahsiyet kazandirmadan önce bütün aleme
yayilan tek bir hayat veren güç düsünmüs olmalidir. bir kavram mana fikri ile desteklenmis
görünmektedir. Taylirin ögrencisi olan R.R. Marettin 1909da yayinladigi Dinin Baslangici
adli kitabinda ilk defa açikl anan bu nazariyesinde dinin kaynaginin sahsiyeti bulunmayan
umumi dinamik güçte aranmas i tavsiye edilmektedir. Bu güç için bilginler mana deyimini
kullanmaktadir. Ingiliz Filozofu H. Spensir (Herbert Spencer) ilkel kabile dinlerinin
kaynaginin k orku sonucu atalara tapinma oldugunu ileri sürer. H. Spensir sosyolojik delille re
dayanarak hayat korkusunun dinlerdeki üstün yerine isaret eder. Bu korkunun atalara ibadeti
atalara ibadetin de diger bütün ibadet sekillerini gelistirdigini ve ta nrilarin sivrilen veya
kahraman olan atalardan seçildigini savunur her dinde ata lara sayginin yer aldigini
göstermeye çalisir. Iskoç W.R. Simit (Smith)ve S. Reynah (R einach) gibi bilginler evrimi
totemcilikten baslatirlar. Aslinda psikolog olan Z. Fröydün (Freud) dinin kaynagi ile ilgili bir
nazariyesi vardir. Fröyd Totem ve T abu adli kitabinda totemciligi psikoanalitik acidan ele
alir. Totemcilik klan üyelerinin kendilerinin totem denilen bir hayvan veya bitkiden
geldiklerini san ip onu kutsal kabul etmeleridir.
Totemci görüse göre bütün insanlar bir noktada bu merhaleden geçmislerdir. Çesitli kabile
kendilerini belli bir hayvan veya bitki (totem) ile kan bagi içinde akraba telakki etmislerdir.
Toteme tapinilir ve özel ayinlerle belirli zamanlarda yenilmistir. Böy lece zamanla ilahi
varliklara tapinma ve kurban gelismistir. Bu nazariyeden simdi t amamen vazgeçilmistir.
Artik Totemcilik herhangi bir hayvan veya bitkinin tüketimini n iktisadi bir sebeple
yasaklanmasi sonucu dini bir görüntü kazanmis olmasi seklinde açiklan maktadir.
J.G. Freyzir (Frazer) 1890da Altin Dal baslikli kitabinda ve bütün eserlerinde insanin varlik
güçlerine karsi ilk tepkisini hatali bir düsünüs tarzina dayanan büyü hare etleriyle onlari
kontrol altina almaya çalismak oldugu üzerinde durur. Bu nazariye i nsanin büyü vasitalari
etkisiz kalinca dine döndügünü ileri sürer. Büyü bir sahsiyeti olan degil bir sahsiyeti
bulunmayan güçlerle ilgilidir. Insan ilmi teknolojinin yoklugun da tabiattaki bu güçleri
kontrol altina alip onlardan faydalanmayi ummus ve büyü aslinda dinin degil ilmin öncüsü
olmustur. Sosyolog olan E.Durkaym (Durkheim) 1912de yazdigi Dini Hayatin Ibtidai
Sekilleri a dli eserinde dinin kaynagini sosyolojik bir temele baglar. Bu nazariyeye göre din
in temel fikri kutsaldir ve o da toplumsal yaptirima dayanir. Kutsal toplumu n kutsal kabul
ettigidir. Böylece o toplumun kutsal kabul ettigi sey olarak aslin da kendine tapindigini ifade
eder. Yine ona göre inananlarin güvendigi bir manevi güç vard ir o da toplumdur.
Maks (Max) Mülere (1823-1900) göre dinin kaynagi tabiat olay- arinin insana verdigi
korkudur. Bu görüse Naturizm denir. Naturizm fiziki çevrede rastlanan kuvvet ve varli klarin
kisilestirilmesi ve tanrilastirmasi demektir. Bu görüsü bir sistem haline geti ren M. Müller
Hinduizmin kutsal kitabi Vedaiara dayanmistir. Vedalardaki tanri i simlerinin tabiat olaylari
ile yakin ilgisi bulundugunu ileri sürmüs Agninin ates Dyausun gök anlamina geldigini bu
kelimeden Fransizca Dieu (Lat. Deus) Is panyolca Dios kelimelerinin çiktigini belirtmistir.
Müller hemen bütün dinlerde tanri adlari basta ates olmak üzere tabiat olaylarini ifade ve
temsil ettigini tabiat kuvvetlerine tabiat üstü degerler verme meylini uyandirdigini ve dil
yanilmalari sa yesinde dinlerdeki bütün kutsal tasavvur ve inançlarin meydana geldigini ileri
sürmüstür. M. Müller bilhassa Günes tapinmasi üzerinde durmus fakat gökyüzü daglar taslar
agaçlar ve genel olarak tabii nesnelerle ilgili tapinmalardan da sözetmistir. Ona göre ilk insan
içi n tabiat büyük bir korku ve hayret sebebi essiz bir mucize ve sonsuz bir harikadir . O dini
düsünceye ilk hiz veren seyi bu hayret korku ve saygida aramak gerektigini dinin kaynaginin
tabiatçilik oldugunu bunun daha sonra atalara tapinmaya yol açtigini böylelikle diger
safhalarin ortaya çiktigini savunmustur. Bütün bunlarin yaninda dinin kaynagini Yüce Tanri
inanisina baglayan bir tez gelistiri lmistir. Bu teze göre insanoglunun en eski inanci tek Tanri
inancidir. Taylirin animizm nazariyesine ilk ciddi itiraz Dinin Olusumu baslikli kitabi ile 1
898de ögrencisi Endriyuv Langdan (Andrew Lang) geldi. Lang son arastirmalard a elde edilen
bilgilere göre Güneydogu Avustralya ilkel kabilelerinde animizme rastla madigini fakat
insanlarin ahlaki adaba uyup uymadigini denetleyen ve gökte bulunan bir Yüce Tanri
kavramina her yerde rastlandigini açikladi. Böylece Lang dinin ilk seklini n monoteizm
(tektanncilik) oldugunu savundu. Langdan sonra benzer bir görüs Avustur yali Cizvit papazi
Wilhelm Smit (Schmidt) tarafindan savunuldu. Smit bütün ilkel kab ilelerde bir Yüce Varlik
inancinin bulundugunun delillerini ortaya koymayi gaye edi ndi. Onun 1912-1955 yillari
arasinda yayinlanan Tanri Kavraminin Kaynagi adli
eseri bu tezin öncüsü oldu. Onun baskanligini yaptigi Viyana Etnoloji Ekolü ilkel kabi le
inançlari arasinda tesbit edilen Yüce Varligin merhametli sefkatli lütuf sahibi olarak tasavvur
edildigi ve gökte varligini sürdürdügü sonucuna ulasti. Bu arastirmalar so nunda önce bir
tektanncilik devresi bulundugu sapmalarin çoktanricilik gibi duruml arin ondan sonra ortaya
çiktigi görüsü agirlik kazandi. Nathan Söderblom da Tanri Inanci nin Kaynagi adiyla 1914de
yayinlanan kitabinda bu konuya agirlik verdi. Yüce Va rligin yaratici bir tanri kabilenin ve
içtimai kurumlarinin kurucusu oldugu üzerinde öne mle durdu. Daha sonra R. Pettazoni G.
Wi-dengren M. Eliade gibi bilginler bu t ezi destekleyici ve gelistirici mahiyette çalismalar
yapti. Bazi nazariyelerin ortaya atilmasina sebep olan Darvvinin evrim nazariyesi ise önce pek
ilgi çekmesine ragmen zamanla çok tenkitlere ugradi. C. Darvvin (1809-1882) Türlerin
Kaynagi adli kitabiyle dikkatleri üzerine çekmisti. Aslinda evrimle ilgili olarak XVIII.
Yüzyildan beri bazi nazariyeler ileri sürülmüstür. Da rvvinin dedesinin de aralarinda
bulundugu bazi evrimciler canlilarin çevreden etk ilenip bazi özellikler kazandiklarini ve bu
özellikleri irsiyetle sonrakilere intika l ettirdiklerini evrim konusu olan bazi organlarin
ihtiyaçlar sonucu gelistigini veya köreldigini iddia etmekte idiler. Bir hekim ailesinden
gelen Darvvin tip tahsiline basladigi halde bitirememis b abasinin papaz olmasini istemesi
üzerine Isanin Kolejine devam edip diploma almis tir. Seyahatleri sirasinda inceledigi hay-
van türleri etkilendigi kimseler ve bu arada T.R. Malthusun fikirleri onda evrimle ilgili olarak
ileri sürecegi hanlila r alemindeki hayat mücadelesi sonucu tabii ayiklamanin kuvvetlileri
yerinde biraki p zayiflari ortadan kaldirmasi iddiasinin temelini hazirlamistir. Ancak o A.R.
Valleys (VVallace) ona bir mektupla mevcut türlerin basit hayat sekillerinin evr imi sonucu
ortaya çiktigini telkin etmesi üzerine 1859da bu konudaki fikirlerini açikladigi eserini
yayimlamistir. Darvvinin yasadigi yüzyilin genel havasina uygun düsen daha dogrusu o
ortamin dogurdugu evrim nazariyesi bir anda büyük bir taraftar toplamistir.
Batida ilmi çevreler aydinlar dine kiliseye düsmanlik duyanlarin dini duygulari zayi
flatmaktan siyasi içtimai iktisadi sonuçlar Çikarmak isteyenlerin herbiri ayri bir ümit g ye ve
planla bu nazariyenin tutunmasini üstelik onun resmi ilmi\bir dogma ol masini saglamaya
çalisti. XIX. Yüzyilin sonlari ve XX. Yüzyilin baslarinda yapilan ara stirma ve incelemeler
kesifler buluslar hep evrimin lehine gelistirilmek isten misti. Evrimcilerin iddiasina göre
insanin hayatin canli varliklarin tabiatin s irlari çözülüyordu. Bu durum dinin sorumluluk ve
yaptirimlarindan bunalanlari heyecanla ndiriyor ve derin bir nefes almalarini sagliyordu.
Fakat bu nazariyeyi tereddütle k arsilayanlar ve karsi fikirde olanlar da vardi. Böylece evrim
nazariyesi sadece bi yolojinin konusu olarak kalmamis bütün bilim dallarina siçratilmis
evrim bazi bilim adamlarinin bir dogmasi haline gelmisti.
Darvvin canlilarin tesadüflerle varlik kazandiklarini bugünkü hallerine tabii ayiklama ile
geldiklerini ileri sürüyordu. Bundan bir buçuk yüzyil önce hayati olusturan en küçük yap asi
hücrenin sirri çözüldügünde gayeye ulasilacagi düsünülüyordu. Fakat bugün dahi bütün m
ragmen hücrenin karmasik yapisi konusunda son söz henüz söylenemedi. Belki hücrenin bu h
ayret verici yapisi Dar-win zamaninda bilinseydi o nazariyesini ortaya atmaz i si tesadüfle
izah etmeye kalkmazdi.
Evrimciler hayatin suda bir tek hücrenin tesadüfen olusmasiyle basladigini zamanla dalgalarin
karaya tasimasi sonucu yeryüzünde çesitli degismelerle bir çok canli türünün g listigini ve
böylece günümüzdeki canlilarin birbirinden evrimlesme ile meydana geldigi ni ileri
sürmüslerdir.
Hücrenin karmasik yapisina dikkati çeken evrime karsi olan düsünürler bir taraftan evrim
cilerin cansiz kimyevi maddelerin ilk hayat sahibi yasayan sonra da üreyen tek hüc reliye
basit bir hücreden olusan organizmaya nasil dönüstügünü öte yandan hayatin hayat s hibi
olmayan maddi varliklardan nasil olusabilecegi sorusunu sormakta ve bu sorulara
evrimcilerden cevap alamamaktadir. Bu durumda hayat ancak hayat sahibinden y ani yaratici
bir Tanridan gelebilmektedir. Ne tesadüf ne tabiat ne madde ne de kendiliginden olusma
yaraticidir. Ayrica bugün insan elindeki bu kadar imkanlar a ragmen cansiz maddelerden bir
hücre basit bir canli varlik maymundan insan ya pamamaktadir. Evrimciler ilmi verilerden
çok hayali iddialara önem vermekte ve açiklayam adiklari olaylari tesadüflere havale
etmektedir. Halbuki kainatta hiçbir sey tesadüfi degildir. Her seyin bir olus kanunu vardir.
Evrimciler yaratici bir Tanriyi k abul edemediklerinden herseyi tesadüflerle izah etmeye
çalismislardir. Halbuki üzeri nde 1den 10a kadar rakamlar yazili on kagidi bir torba içinden
rakam sirasina göre çek ebilme milyarda bir Ihtimaldir. Bu ve benzeri misalleri çogaltmak
mümkündür.
Darvvin insanin maymundan geldigini açikça söylememis fakat insanin akilla seçkinlesmi s
bir hayvan oldugunu ileri sürmüstür. Onun düsüncelerini daha ileri götüren Darvvinciler in
anin maymunun akrabasi oldugunu milyonlarca senelik bir evrimden sonra bugünkü
duruma geldigini çok eski bir tarihte insana benzeyen gelismis maymunlarla insanin ilkel
tipinin ortak olduklari bir kökten ortaya çiktigini iddia etmislerdir. Onlara göre o rtak halka
maymun gibi agaçta yasarken dallardan asagiya inmis toprak üzerinde ya samaya baslamis
böylece zamanla degisiklige ugramistir. Darvvincilerin insanin me nsei konusundaki
nazariyelerine karsi çikanlar maymunla insan arasindaki geçis sekil lerinin hiç bir zaman
mevcut olmadigini savunmuslardir. Evrimcilerin iddiasinin aksine benzerlikle akrabaligin
ayni seyler olmadigi anl asilmistir. Evrimciler geçis türlerinde eski-organlarin kaybolmasi
üzerinde dururken yenilerinin nasil meydana geldigini açiklayamamistir. Evrimcilerin
kendilerini des tekledigini ileri sürdükleri Piltdown insaninin fosilinin sempanze çenesi ile
birles tirilmis insan kafatasi oldugu anlasilmistir. Simdiki insan tipinde iskeletlerin
bulundugu kütle tabakalarinin daha asagisindakilerde baska fosillere rastlanmamisti r.
Bunun hayatin birdenbire basladigini ve çesitli canlilarin dogrudan dogruya or taya
çiktiklarini gösterdigi savunulmustur. Ayrica maymundan zaman içinde insan olmasi lazim
gelirken bu güne kadar böyle bir olay olmamistir. (Topraktan yaratilan insan y ine toprak
olmaktadir. Yapilan deney ve incelemeler hiç birseyin tesadüfi olmadigini herseyin ilahi
irade dahilinde gerçeklestigini göstermektedir.) Sayisiz canlinin ortaya çikisini tesadüfe
baglayan evrimciler bugün mevcut olan türler in taksimini tabii ayiklama ile izah
etmektedirler. Hayat savasinda kuvvetliler hay atta kalip özelliklerini irsiyet ve üreme
yoluyla sürdürmüs zayiflarin türleri ortadan kalk mistir. Evrimcilerin bu nazariyeleri de çok
tenkitlere ugramis ve zaman onlarin yanildigini isbatlamistir. Çünkü Mamut Dinazor gibi dev
yapili hayvanlarin nesli tükeni rken sayilari milyarlarla sayilamayacak kadar çok zayif
canlilar varliklarini sürdüre bilmistir.
Öyle görünüyor ki evrim felsefesinin asil gayesi kainatin varligini bir yaraticiya ihtiyaç
kalmaksizin açiklayabilmektir. Bu materyalist felsefenin bir can kurtaran simidi dir. Çünkü
bu nazariyeyle tesadüfen yaratilmis basibos bir kainat modeli ortaya konulmak ta insan da bu
kainat modeli içerisinde gayesiz ve endisesiz olarak bulunmakta gününü gün edip dünyayi bir
imtihan yeri degil zevk ve sefa yeri olarak düsünmektedir. Böylece ins anin bütün
yaratiklarin en sereflisi ve üstünükilindigien güzel biçimde yaratildigi hikme i ortadan
kaldirilmakta insan bir hayvan mesabesine indirilmektedir.
Darvvincilik bu ve benzeri tenkitlere ugradigi gibi evrimin dine uygulanmasi s onucu ortaya
atilan dinin Animizm Totemcilik Büyü Atalara tapinma Natuhzmden (T abiatcilik) gelistigi
seklindeki tezler de çok tenkitlerle karsilasmistir. Maymunu n insana bazi hususlarda
benzemesi gibi bu anilan tezlerdeki bazi noktalar da di ne benzer fakat din degildir din daha
degisik bir olgudur. Animizm Atalara t apinma Totemcilik ve Tabiatcilik insanda hayvanda
bitkide cansiz seylerde ve tabiat güçlerinde görünmeyen fakat kendini varligini belli eden bir
kuvvet aramak de mektir. Ilkel Kabilelerde çesitli sekillerde ifade edilen bir Yüce Tanri
inanisini n oldukça yaygin oldugu yapilan çalismalarla ortaya çikmistir. Bu Yüce Varligin
görünmemesin en insanoglunun onu çesitli seylerde aramis olmasi mümkündür. Bunun
yaninda Totemcilik dinden daha çok bir bitki veya hayvan neslinin korunmasini hedef alan
sosyal bir olgudur. Büyü ise ilmin gelismedigi yerlerde ve devrelerde tabiata hakim olmak
istegi ni aksettiren bir teknik olarak göze çarpmaktadir. [35]
B- DININ KAYNAGINA ISLAMIN BAKISI Islama göre insanligin ilk dini tevhid dinidir.
Dinin kurucusu Yüce Allahdir. All ah kainati insani yaratmis kitaplar ve peygamberler
göndermistir. Insanlar bir e rkek ve bir de disiden yaratilmistir. Hz. Ademe her seyin ismi
ögretilmis ve kendis i ilk peygamber olarak görevlendirilmistir. Hz. Adem Allahdan aldigi
vahiy ve ilha m ile kendi devrindekileri irsat etmistir. Sonra insanlar tevhid esaslarini unut up
Allahtan baska seylere tabiat kuvvetlerine kendi elleriyle yaptiklari put lara tapinmaya ve
bunlari Allaha ortak kosmaya yöneldikçe Allah da elçiler gönderip on lari hak dine hak yola
davet etmistir. Hak din Allahin gönderdigi elçiler ve kitaplar yoluyla akil ve irade sahibi
insanlara bildirilmistir. Bunun için sapmalar ondan sonra olmus çok tanricilik
tektanriciliktan sonra gelismistir.
Yüce Allah insana kendisini bulmasi gerçegi anlamasi için akil emrettigi yolda yürümesi için
irade yanildiginda yolunu düzeltmesi için ömür vermis ve insani yeryüzünün halifesi ki ir.
Allah bununla da kalmamis insana gerçekleri ve vazifelerini ögretmek üzere zaman zaman
elçiler ve kitaplar da göndermistir. Bazilarina kitap da verilen bu elçiler düny anin her
tarafindaki insanlara uyari ve irsat vazifelerini yerine getirmislerdir. Islam evrimcilerin
anlattigi sekilde insanlarin ve dinlerin evrimini kabul etmez. Kuran-i Kerim Yüce Allahin
insani en güzel biçimde[36] ve inanma ihtiyaci içinde[37] yar atmis oldugunu bildirmektedir.
Insan en güzel biçimde ve fitratinda Allahi arama d uygusu içinde yaratilmis olmasina ragmen
basibos birakilmamis Uyaricilarla dest eklenmistir. Bu konuda Kuran-i Kerimde söyle
denilmektedir Biz seni müjde ci ve uyarici olarak gerçekle gönderdik.Geçmis her millet içinde
de mutlaka bir uy arici bulunagelmistir.[38] Bu uyaricfnin vazifesi Andolsun ki her ümmete
Alla ha kulluk edin azdiricilardah kaçinin diyen bir elçi göndermisizdir[39] seklinde
açiklanmaktadir. Bu konuya daha açiklik kazandiran bir baska Ayetin anlami d a söyledir Biz
elçi göndermedikçe azap etmeyiz.[40]Yine Rad Suresinde Her milletin b ir yol göstereni
vardir denilmektedi[41]AIIah her peygamberi gönderdigi millete rahatça anlatabilsin diye
gönderdigi milletin dilinde göndermistir. Ibrahim Suresinin 4. Ayetinde bu husus söyle
belirtilmistir Her peygamberi onlara açiklasin diye k endi kavminin diliyle gönderdik...
Kuranin Arapça gönderilmesinin hikmeti de bununla ilgilidir. Kuranda bu husus söyle
belirtilmektedir An-lavasiniz akledesiniz diy e Kurani Arapça olarak indirdik {Yusuf 2). Zikri
geçen elçilerden bazilarinin adlari Kuran-Kerimde verilmekte ise de aslinda elçile rin sayisi
bunlarla sinirli degildir. Bu Nisa Suresinin 164 ve 165. ayetlerinde su sekilde açiklanmaktadir
Peygamberlerden sonra insanlarin Allaha karsi bir hüccetl eri olmamasi için gönderilen
müjdeci ve uyarici peygamberlerden bir kismini daha önce s ana anlatmis bir kismini da
anlatmamistik. Bu ve benzeri bazi ayetlerden Hz. Mu hammede kissasi bildirilen
peygamberler yaninda bildirilmeyenlerin de bulundugu anlasilmaktadir. Nitekim bir hadiste
124.000. peygamber gönderildiginden bahsedil mektedir.[42] Peygamberler yollarini
degistirdiklerinde insanlari yeniden hak dine çagiran elçil erdir. Kitaplar peygamberlerden
sonra onlarin getirdikleri hükümlerin devamini sagl amistir. Ancak belirli peygamberlerin
kitaplari vardir. Digerleri onlara tabi olmus lardir. Kitaplardaki hükümler iyi korunmayip
degistikçe bir sonraki kitap öncekini düzelt ip tamamlamis yenilemistir. Insanlar çogalip
toplumlar gelistikçe dinin hükümlerinde d e durum ve ihtiyaca göre gelismeler olmustur.
Kitaplar önce suhuf (sahifeler tab letler levhalar papirüsten sahifeler) halinde iken sonra kitap
haline dönüsmüs ve Kuran -i Kerim ile son seklini almistir. Ancak bu suhuftan kitaba basit
ahkamdan mütekamil a hkama dogru gelisme devam ederken tevhid ve imanla ilgili öz
degismemistir. Çünkü vahyin kaynagi Yüce Allahtir peygamberler de ayni esaslari teblig
etmislerdir.[43] Görüldügü gibi Islama göre dinin kaynagi ilahidir. Bir ibtidai durumdan
(Totemizm Animizm Naturizm g ibi) çok tanriciliga oradan da tektanriciliga geçis degil kendi
içinde bir tekamül söz kon usudur. Ilk insandan bu yana Allahin bütün elçileri ayni tevhid
esasini teblig etmisl erdir. Bu teblig anlasilsin ve tatbik edilsin diye her peygamber kendi
kavminin d ili ile gönderiimistir.[44] Islam diger dinler arasinda adini kendi kutsal kitabindan
alan eaane dindir.[45] K uran-i Kerimde Allah Bugün size dininizi ikmal ettim üzerinize olan
nimetimi tamamlad im ve din olarak Islama razi oldum (Maide 3) demekte ve Islamdan baska
bir din güde ninkinin kabul edilmeyecegini {Bkz. Al-i Imran 85) bildirmektedir. Dolayisiyla
Islam la din müessesesi ikmal edilmis Allahin yarattigi insanlara olan nimeti tamamlanmi
stir. Hz. Muhammed Allahin elçisi ve son peygamberidir.[46] Bir Ayet-i Kerimde Hz. Isani n
söyle dedigi bildirilmektedir Ey Israilogullaril Dogrusu ben benden önce gelmis olan Tevrati
dogrulayan benden sonra gelecek ve adi Ahmed olacak bir peygambe ri müjdeleyen Allahin
size gönderilmis bir peygamberiyim (Saff 6). Bu ayet ve diger bazi ayetlerden[47]
peygamberlerin ayni esaslari teblig vahyedilen kitaplarin ke ndinden Öncekini tasdik ve tekit
ettigi daha sonra gelecek olanlari müjdeledigi ve peygamberler zincirinin son halkasinin Hz.
Muhammed kitaplarin sonuncusunun is e Kuran-i Kerim oldugu anlasilmaktadir. Kuran-i
Kerimde Hiristiyanlar ve Yahudiler Ehl-i Kitap kabul edilmektedir. Bu di nlerin de asil
orijinal yapilari Itibariyle hak din ve ana Islam çizgisi içerisinde oldugu açiklanmaktadir.[48]
Bütün bunlardan Islam Inancina göre dinin kaynaginin vahiy ve nübüvvet oldugu
anlasilmakta dir. Vahiy ve nübüvvet tarihen sabittir. Ancak vahiy ve nübüvvet olmasaydi
Insan aklin in dini bulup bulamayacagi konusunda çesitli görüsler vardir. Mutezileye göre
aktl dini esaslari kesin olarak anlayabilir. Esariye göre akil ilahi hitabi anlamak için bir vasit
adir bundan dolayi o vahiy ve nübüvvet olmaksizin dini Idrak edemez. Dolayisiyla p
eygamber gönderilmedikçe Allahin varligini ve birligini bilmek Insanlara vacib degi ldir.
Maturidiye göre ise vahiy ve nübüvvet olmasa bile Insanlarin akillariyla Allahin v arligini
birligini bulmalari Icap ederdi. Hanefi bilginlerin çogunluguna göre akil A llahin varligini ve
Onun kemal sifatlarini idrak edebilir. Bu da akil yürütme ve Müsa hede Ile mümkündür.
Bundan dolayi Insan mükelleftir. Dini Hükümleri anlamak Ise Ilahi hitaba idir. Dinin akla
uygun ve insan fitratinda mevcut oldugunu bütün Islam mezhepleri kabul eder . Tartismali
konu mükellef olmada akil ve fitratin vahiy ve nübüvvet olmaksizin tek basina yetip
yetmedigidir. [49]
C- Din Duygusunun Kaynagi Din duygusu fitridir. Din bilimleri alaninda yapilan arastirmalar
din duygusunun fitri oldugu gerçegini dogrulamaktadir. Max (Maks) Müller yaptigi titiz ve
ince aras tirmalar sonucu din duygusunun insan tabiatinda fitri bir keyfiyet oldugunu açiklig a
kavusturmustur. Benjamin Constant Din insan tarihine en fazla hakim olmus bir amildir. Dini
hayat tabiatimizin ezeli bir niteligi ve ondan ayrilmayan bir keyfiyet idir demistir. Din
duygusunu korku ümit veya herhangi bir vesile ile sonradan ka zanilmis birsey gibi görmek
yanlistir. Çünkü bu duygu fitri bir olgudur. Insan yaratilisindan bugüne kadar her zaman ve
her yerde yüce kudretli ve ulu bi r varliga siginma ve yardim dileme ihtiyacini duymustur. Bu
ihtiyaç ondaki din du ygusunun fitri oldugunun delilidir.
Insan diger varliklar arasinda en seçkin bir varliktir. Yüce Allah onu yeryüzünün halifesi
kilmistir.[50] Daglarin göklerin yüklenemedigi emaneti vazifeyi o yüklenmistir.[51] Bu agir
yüke katlanabilmesi için Yüce Allah onu çesitli istidat ve kabiliyetlerle donat mistir. Din
duygusu da bunlar arasindadir. Rum Suresinin 30. Ayetinde Cenab-i Hak söyle buyurmaktadir
Sen yüzünü bir hanif olarak dine Allahin fitratina çevir ki O insan lari bunun (fitrat) üzerine
yaratmistir. Allahin yaratmasi degistirilemez.
Ayni konu ile ilgili Ebu Hureyreden (R.A) rivayet edilen bir Hadis-i Serif de söyledi r Her
dogan Islam fitrati üzere dogar. Sonra anasi babasi Yahudi ise onu Yahudi Nasrani
(Hiristiyan) ise Nasrani Mecusi ise Mecusi yaparlar.[52] Bu Hadiste din duygusunun igi
tertemiz masum yaratilmis bir insanin aile ve çevresinin etkisiyle onlarin sahip oldugu dini
kabul ettigi belirtilmektedir. Ayrica bu Hadis ile Hiristiyanli ktaki insanin dogustan günahkar
olarak asli suç ile doamasmin aksine insanin günahsiz dogdu gu ve aldigi egitim ve
terbiyeye göre sekillendigi ortaya konulmaktadir. [53]
Din insanla beraber varolmustur insanla beraber varligini sürdürmektedir ve insanl a beraber
varolacaktir. Tarihin hangi devresine bakilirsa bakilsin dinsiz insan bulunsa da dinsiz bir
toplum görülmemektedir. Nerede bir toplum varsa orada bir de din vardir. Insanlik tarihinde
insanin önemli sayilabilecek daha baska nitelikle ri bulunsa da din onun en bariz niteligi
olmustur. Insanlik tarihinin her dönemi nde din canliligini korumus ve insan hayatinin
ayrilmaz bir vasfi olma karakter ini sürdürmüstür. Insan her zaman kendisinin insanüstü
baglari bulundugunu ihtiyaçlari için ndini asan bir kudrete yönelmesi gerektigini
düsünmüstür. Çünkü Insan melekle hayvan arasind ir yaratilisa sahiptir. Bu iki cinsin birbirine
zit tabiat çizgileri insanda sa-n atkarane bir sekilde birlesmistir. Insanin bu sekilde yaratilmasi
aday seçildigi maka ma ulasmasi içindir. Bu makam Allahin halifesi olmasi emanetin
merkezinde bul unmasi emirleri yerine getirip nehiylerden kaçinmasi ve kul oldugunun
suuruna v armasidir. Insanin veya toplumun dinden kopmasi mümkün degildir. O hem tarihin
her yerinde he m de hayatimizin her kösesinde kendini gösteren bir olgudur. Insanlara güç
veren toplum u düzenleyen fazilet ve iyilige yönelten yalnizligi sikintilari gideren güven duyg
usu asilayan sadece insanlara mahsus bir dost bir arkadas olan dindir.
Insan maddi tarafi yaninda manevi tarafi da olan bir varliktir. Maddi yönü itibariyle biy olojik
ihtiyaçlarini karsilamaya manevi dünyasi (tarafi) itibariyle de beslenmeye de steklenmeye
ihtiyaci vardir. Onun bu ihtiyaçlarini karsilayan manevi olgularin en b asta geleni dindi.
Belli bir kültüre ulasarak tarihte yer alan bütün milletlerin manevi dü yalari bir dini inançla
sekillenmistir.
Din olgusu fitri (dogustan gelen) bir özellik olarak insanin kendi °z varligi hakkin daki suur
ile birlikte ortaya çikar ve bu suur ile birlikte gelisir. Insanin karsi lastigi temel mesele insanin
kendisini ve alemi kimin yarattigini arastirmasi böy lece kendi varligini asan düsüncelere
varmasidir. Bu düsünceyle müsahhasdan mücerrede geçen i san önce kendisinde çevresindeki
varliklardan daha üstün bir öz manevi varlik sezdigi gibi kendisi ve çevresindeki varliklarin
tabiatin fevkinde bir Yüce Varlikin Allahi n mevcudiyeti suuruna da içten bir zorunluluk ve
sezgi ile varir. Böylece her seyi v ar eden bir yaraticinin bulundugunu kabul edip Ona
baglanir. Insanin yüce bir kudr ete gönülden bagli olmasi onu kuvvetlendirir. Dua niyaz
Allaha siginma insani yüce ltir. Allah sevgisi ve bu sevgiden kaynaklanan korku insani pisirir
hamligini g iderir kuvvetli bir irade ve saglam bir karakter kazandirir. Böyle kimselerin içind
e yeraldigi toplumlarda fazilet yarisi baslar. Din fertleri mukaddes duygu ve aliskanliklarda
birlestiren toplumlari yükselten v e gelistiren bir kurumdur. Din insanlara yön veren kanun
ve nizamlarin kavusamadigi yerlerde de onlari iyi ve faydali seyleri yapmaya yönelten bir
hayat nizamidir . Çünkü din anarsinin haksizligin adaletsizligin kötülügün düsmanidir. Din
toplum düzeni rumayi gaye edinir. Tarihte iktisadi maddi bakimdan güçsüz toplumlarin
yasadigi görülmüstür dini duygulari zayiflamis manen çökmüs toplumlarin varliklarini devam
ettirebildigi pe k görülmemistir. Dinin zayiflamasi arkasindan ahlaki ve hukuki suçlari çagirir.
Çünkü din ol ahlak için hiçbir yaptirim gücü kalmaz. Helal-haram anlayisi kalkinca toplumun
düzeni sarsi lir insanlari insan gruplarini hiçbir sey tutamaz olur anarsi ortaya çikar ve böyle
ce çesitli sikintilar baslar. Halbuki her yerde kendini kontrol eden bir Yaradani n varligina
inanan insan daima iyi olani yapip kötü olandan kaçmaya gayret eder. Din olmayinca hayatin
tadi kalmaz ahlak için de bir müeyyide bulunmaz. Din ahlak için de bir kaynaktir. Dinden
kaynaklanmayan ahlak bekleneni vermez. Mehme t Akif Ersoy bu hususu söyle dile getiriyor
Ne irfandir veren ahlaka yükseklik ne v icdandir. Fazilet hissi insanlarda Allah
korkusundandir. Yalnizlik çaresizlik korku keder hastalik musibet ve felaketler karsisinda ins
anin yegane teselli kaynagi dindir.Insanin ölüm karsisindaki tutumunda en önemli rol dine
düsmektedir. Ahiret inanisi sadece ceza ve mükafat olarak degil ayni zaman da insanin
içindeki ebed duygusuna cevap vermek bakimindan da önem tasimaktadir. In san ölümden
degil yok olmaktan korkmaktadir. Diger bazi dinlerde oldugu gibi Islam da da insan ölümle
yok olmamakta baska bir dünyada hayatina devam etmektedir. Bu haya tin disinda bir baska
dünya inanci insani yarinki hayata alistirmaktadir. Suçlardan arinip ebedi bir kurtulusa ulasma
huzura cennet gibi büyük bir nimete kavusma Alla hin rizasini elde etme ideali insanda ümit
ve arzu dogurmakta dünyanin izdirap ve sikintilarina karsi durmayi saglamaktadir. Insan
yapisi itibariyle de dine muhtaçtir. Çünkü insan ruh ve bedenden ibarettir. Insa n için bedeni
ihtiyaçlari karsilamak nasil yasaminin bir geregi ise manevi varliginin d evami da ruhi
ihtiyaçlarinin karsilanmasina baglidir. Fert için en önemli manevi destek i yilik ve fazilet
kaynagi olan dindir. Din ruhlarin yagmurudur. Milletler için lüzumludur. Çünkü onun
yagmuru milletlerin ruhunu n gidasidir. Ümitsizlikten uzak ümitle dolu olan hayatin
gelenegine nefretsiz bir gelecege hosnutluga ve sükunete götüren kuskulari ve hurafeleri
gideren de dindir.
Bütün bunlara ragmen din ve ahlaka lüzum olmadigini ileri sürüp dini ilerlemeye mani gören
ilim ve fenniif din yerine kaim olmasini isteyen dinin tabii ve sosyal yetersizli klerin bir
yansimasi ve insanlari uyusturan bir afyon oldugunu savunan dolayisi yla beseriyetin
dinsizlesmek suretiyle Ilerleyecegini iddia edenler de bulunmustu r ve bulunmaktadir. Bu
düsüncede olanlar kaldirmak istedikleri din yerine baska sey leri koymaya çalismislardir.
Ancak zamanla insanlarin bu fikir sahiplerine tapar h ale gelmeleri dinsizligi diri haline
getirmeleri insanin birseye inanmak zorund a oldugunu göstermektedir. Toplumlari
dinsizlestirmek için okullar açip baski ile din i ortadan kaldirmak dinsizligi hakim kilmak
isteyen rejimlerde bile insanlardaki lnanma tapinma duygusunun söndürülernemesi baskidan
kaçip organlarda kuytu yerlerde ib adet eden ve ayin yapan insanlara rastlanmasi da
inanmanin fitri ihtiyaç oldugunun de lilidir. Bunlara ilave olarak II. Dünya Harbinde Marksist
Blokta seflerin kilis elere kosmasi milletin ve papazlarin mabetlerde dua etmelerine izin
verilmis ol masi ve bu Blokta 70 yildir dine baski uygulanmasina ragmen dine yönelme
duygusu nun giderilememis oldugunun gözlenmesi üzerinde düsünülmesi gereken bir baska
husustur. Sonuç olarak dinsiz bir toplum yasayamaz. Dini kaldirmakla toplumlari ileri
götürecegi ni iddia edenlerin fikirlerinin din yerine geçirilmek istenmesi dinsiz inançsiz bi r
toplumun yasayamayacagini dogrulamaktadir. [54] E- MONOTEIZM (TEKTANRICILIK)
dugu belirtilmektedir. Islamdan önce Türklerde bir tektanri (Gök Tengri) nanci vardir.Z erdüst
Eski Irana tektanri inanisini getirmistir. Çinlilerde tarihi gelismesi içinde Sang-ti Tien Tao
seklinde adlandirilan bir Yüce Tanri inanisi varolagelmistir. Hindistanda çoktanrili ve
üçlemeli bir yapi içinde bile bir tektanri inanisi vardir (Hind Kutsal kitabi Veda-larda Tanri
tektir denilmektedir). Hiristiyanlikta üçlem e (Baba-Ogul Kutsal Ruh) günümüzde bir tanrinin
üç ayri tezahürü olarak izah edilmektedir ahudi dininde de bugünün tektanri inanisi hakim
inanistir ve dinin temel unsurudur. Islamdan önce Arap Yarimadasinda bir tek tanriya inanan
Hz. Ibrahimin getirdigi H anif DinIne uyan insanlar yasamaktaydi. Bütün dinler arasinda
tevhid inancini en saf ve sade sekliyle muhafaza eden Islam Dini olmustur. Islamdaki
tektanri inanisini hem aydin hem halk rahatlikla anlayabilm ektedir. Çünkü Islamda Allah
birdir dogmamis dogurmamistir esi benzeri ve ortagi yo ktur. Hiçbir seye muhtaç degildir.
Hersey onunla kaimdir. Kendine mahsus sifatlari ve Es ma-i Hüsnasi {Güzel Isimler) vardir.
Tanri ile insan Yaradanla yaratik arasindaki m esafe muhafaza edilmis ne insan tanrtlastinlmis
ne de Tanri insanlastirilmisti r. Yahudilikteki Tektanri millilestirilip Yahudilere hasredilmis
ve insani sifatla rla nitelendirilmistir. Hiristiyanliktaki üçleme (teslis) tek tanri seklinde
yoruml anmis Hz. Isa tanrilastirilmis Tanri da insani niteliklerle nitelendirilmistir. Bütün
dinlerde dikkati çeken husus Islamdaki gibi saf bir tek tanri anlayisini koruyam amis olmakla
beraber tektanri inanisindan da vazgeçilememis olmasidir. Hemen her dinde ayrintilar farkli
olsa da özde bir tektanri telakkisi vardir. Zaten Islam ilk peygamberlerden sonuncusuna
kadar bütün peygamberlerin tektanri Allah inancini teblig ettiklerini açiklamaktadir. Kuranda
Firavun kavmiyle ilgili bilgiler vardir. Bu bilgileri veren ayetlerde söyle denilmektedir
Onlardan Önce Firavun kavmini imtihan ettik. Onlara da çok sere fli bir peygamber gelmistir
(Duhan 17). Firavuna bir elçi gönderdigimiz gibi size de sahitlik edecek bir elçi gönderdik
(Müzzemmil 15). [55]
II- Bölümün Bibliyografyasi - A. Adnan Adivar Tarih Boyunca Ilim ve Din Istanbul 1969 29-
44 392-444 A. Hamdi Akseki isiam Ankara 1943 - Semseddin Akbulut Darvin ve Evrim
Teorisi Istanbul 1980
Ugo Bianchi The History of RelIgion LeIden 1975 61 vd. - Dictionnaire des Religlons
Histoire Comparee des Rellglons RelIgion F rance 1983 Emile Durkhelm Dini Hayatin Iptidai
Sekilleri Çev. H. Cahit Istanbul 1923 l-ll (I/ 55-94 vd. y) - Mlrcea Ellade Traite d1 Histoire
des Rellgions Paris 197515-41 - Mlrcea Eliade La Nostalgle des Retiglons Edltions Galllmard
1971 79-107 (I ng. The Ouest... Chicago 1969 37-54) - Slgmund Freud Totem ve Tabu Çev.
Niyazi Berkes Istanbul 1971 5-29 Duane T. Glsh Fosiller ve Evrim Çev. Adem Tatli Istanbul
1984 - M. Semseddin (Günaltay) Tarih-i Edyan Istanbul 1338 22-26-36-60 - Ali Gürbüz
Darvin ve Tekamül Nazariyesi Istanbul 1980 - Namik Kemal Renan Müdafaanamesi Haz.
Abdurrahman Küçük Istanbul 1988 - Jean Holm The Study of Religions London 1977 67 vd.
- David Hume Din Üstüne Çev. Mete Tuncay Ankara 1979 7-45 - Salomon Reinnach Histoire
Generale des Religions Paris 1976 I/37 - Eric J. Sharpe Comparative Religions London 1975
47-72[56]
III. BÖLÜM ILKEL KABILE DINLERI Ilket kabiieler günümüzde yasamakta olan veya
yakin zamanlara kadar yasamis bulunan gelismis bir hayat tarzina ulasamamis geçimlerini
avcilik balikçilik ve toplayic ilikla saglayan küçük topluluklara denir. Günümüzde Afrika
Avustralya Pasifik Okyanusu Ca va Brezilya gibi yerlerde yasamaktadirlar. Batida uzun
zaman ilkel kabile mensuplari barbar vahsi putperest olarak nitel endirilmis onlarin insan
sayilip sayilmayacagi tartisma konusu olmustur. Kilise ön ce onlarin insan olmadiklarini
savunurken 1512de Papa II. Paul Amerika yerlil erinin de Ademden geldigini ilan etmistir.
Önceleri bunlar ilkel (primitif) kelimesi ile ifade edilmistir. Daha sonra etn olojinin
gelismesiyle onlar için yazisiz halklar veya tabiat halklari gibi d aha yumusak deyimler
kullanilmistir. Biz çagin seviyesine göre onlarin yasayis tarz ini gözönünde tutarak ilkel
kabile deyimini kullaniyoruz. Bugün yeryüzünde yerlesik hayat eçmis ilkel kabiieler vardir.
Bunlardan bazilari baska inançlari benimsemis olmakla be raber eski inanç adet ve
geleneklerinden de tam olarak kopamamislardir. Bugün ilke l kabile mensuplari dünya
nüfusunun % 5ini olusturmaktadir. Bu kabi-lelerin sahip old uklari inanis seklini ifade etmek
üzere ilkel kabile dinleri deyimi kullanilmaktad ir. Asagida bu dinlerle ilgili ortak kavramlar
özellikler ve örnekler verilecektir. [57]
A- ILKEL KABİLE DINLERI ILE ILGILI KAVRAMLAR Ilkel Kabile Dinlerinde çesitli
kavramlar vardir. Bu kavramlar her kabilede degisik kelimelerle ifade edilse de özde aynidir.
Bu ortak kav- amiardan en yaygin olanlar i asagida kisaca açiklanacaktir.
1- Mana Malenezyalilar tabiat üstü görünmeyen gücü ifade için mana kelimesini kullanmisla
dir. Diger kabilelerde baska kelimelerle ifade edilse de ayni kavram mevcuttur. Dinler
Tarihinde ilkel kabilelerde güçlü etkili veya toplum yönünden önemli seyler (hayvan ar
bitkiler taslar vb.) ve kisilerde {kabile reisi sihirbaz hekim) bulundugu kabul edilen gizli
kuvveti ifade etmek için mana deyimi kullanilmistir. Ilkel kab ile mensuplari kendilerinin
görünmez kuvvetlerle kusatildigina inanmaktadir. Malenezyaca bir kelime olan mana gizli bir
gücün sakli bir enerji kaynaginin es a nlamlisi olarak kullanilmaktadir. Bu kelime bir seye
veya bir insana mahsus ta biat üstü kudret fevkalade bir kuvveti ifade eder. Bu terimi ilk defa
1878de Ingiliz bilgini Kodrington (Codrington) Malenez-yalilar hakkindaki eserinde
kullanmist ir. Kodrington mana adi verilen evrensel bir kuvvetin her seyde mevcut oldugu nu
hem büyük hem sahsi ruhlara inancin kaynagini teskil ettigini ileri sürmüstür. Ilkel ka bile
mensuplarina göre sekli acaip olan bir tasin veya çok basarili bir savasçinin mana lari
vardir. Ayni sekilde vücudun muayyen halleri dogum ve ölüm gibi olaylar veya bir sihir sözü
bir kutsal ilahi mana ile doludur. Ilkel Kabile Dinlerinde her mahlukun bir manasi vardir
onlara göre bazi insanlar b azi cinler bile hemcinslerinden fazla manaya sahiptir. Mana ile
dolu olan herse y kiymetlidir. Ilkel insanlar kendilerinin çok büyük sayida görünmez
kuvvetler tarafindan kusatildiklarini tasavvur edei^r. Manaya sahip bulunduguna inanilan ve
tasiyanlara güç verdigi kabul edilen degisik t aslar zincirler muskalar maskotlar ve kaba
tasvirlere fetis denilir. Fetisin kelime manasi yapilmistir. Muskalar tilsimlar ugur getirdigi
veya ugursuzlugu gi derdigi kabul edilen seylerin Fetisizmden kaldigi ileri sürülmektedir.
Fetis kelime sini ilk defa 1760da yayimlanan Fetis Tanrilar Kültü adli eserinde dö Bros (Charl
es de Bros-ses1709-1777) kullanmistir.
2- Yüce Tanri Bütün ilkel kabilelerde yaratici bir tanri Yüce bir varlik inanci vardir . Ancak
tasavvur sekilleri farklidir. Bu Yüce Tanri hükmeder veya daha asagi derece de bulunan ruh
ve tanrilari yönetir. O tabiat kuvvetlerini idare eder yükseklerde durur izah edilemez insanlari
ve herseyi yaratir. Bu Yüce Tanri veya yüksek R uh gögün ta ükseklerinden dünyaya
hükmeden bir Yüce Varliktir. Ona dini hayatta ön pland verilmistir. Asagi ruhlar ve tanrilar
daha yakin ve samimi aörülür. Yüce Tanriya ancak büyü felaketlerde dua edilir.
F.W. Simit (Father VVilhelm Schmidt) yaptigi arastirmalar sonucu önce bir Yüce Tan ri
inanisi tektanricilik devresi bulundugunu sonra animizm fetisizm çoktanricil ik gibi
sapmalarin oldugunu savunarak dinin kaynagini baska sekilde açiklayan görüs s ahiplerine
karsi mücadele etmistir. Simit arkadaslari ile isbirligi yaparak arast irmalara girismis ve
önemli sonuçlar elde etmistir. Bu arastirmalar sonucu hemen he men bütün ilkel topluluklarda
su veya bu sekilde bir Yüce Tanri kavraminin bulundugu be lirlenmistir. Ölümünden sonra
arkadaslari bu çalismalari devam ettirmislerdir. Simit Ek olü (Viyana Tarihi-Kültürel Ekolü)
diye bilinen bu grup dinleri belli bir dinin bozulmus v eya degistirilmis sekilleri olarak
görmüs ve dinin Yüce Tanri tarafindan vazedildigini Yüce Tanrinin var oldugunu
savunmustur. Bu görüsün aksine görüs ileri sürenler olmussa da yapilan arastirmalar Simit
Ekolünün hakliligini ortaya koymus dinin fitri oldugunu gös termistir. 3- Tabu Tabu[58]
Polinezyaca bir kelimedir ve haram anlamina gelmektedir. Bir seyin tabiatüstü ve tehlikeli
kudretini belirtir. Bir Polinezya deyimi olan tabu mana gücü bakimindan tutulmasi tehlikeli ve
yasakl i seylerin dokunulmazligini ifade eder. Mana inanisinin tabii bir sonucu olarak ma
naya sahip okluguna inanilan kimseler yerler ve nesneler kutsal dolayisiyle t abu kabul edilir.
Kabiie reisleri sihirbaz hekimler mana güçlerinden dolayi kutsaldi r ve dolayisiyle tabudur.
Bundan dolayi murdar sayilan insan (mesela adet gören kadin) ve maddeler de tabu olarak
kabul edilir. Yeni dogmus çocuk cenaze ve kanli bir s ey de tabu sayilir. Tabunun sari bir
hastalik gibi baska seylere geçtigi kabul edilir. Tabu sayilan sey e yaklasmak için uzun
hazirlik ayinferi gerekir. Totemler tabudur. Yahudi Kutsal Ki tabinda Ahit Sandigini tasiyan
öküzlerin tökezlemesi sonucu Uzza adli birisinin düsmeme si için sandigi tuttugu ve orada
hemen öidügü yazilidir. Bazi yazarlar tutulmasi yaklasilmasi yasak sayildig i için
Yahudilerdeki Ahit Sandigini da tabu olarak görür. 4- Totem Totem kelime olarak alamet
isaret anlamina gelir. Deyim olarak totem genellikle ilkel kabile mensuplarinin kendilerine
akraba saydiklari hayvan bi tki veya cansiz seylere verilen addir. Totem kabilenin büyük
atasi olarak kabul edi lir. Ayni toteme bagli kimseler kendi aralarinda evlenmezler. Totem
yenilmez. O tabu kabul edilir. Ona dokunulamaz. Toplumlarin en ilkel sekli olan klanin
inanç ve teskilatina bu totem anlayisindan dolayi Totemizm denilmistir. Dinlerin tot
emizmden çiktigini savunanlar da vardir. Onlara göre totem yerine tanriyi koyunc a yeni
dinler için biraçiklama sekli bulunabilmektedir. Ilkel kabilelerde tabu ile kabile reisleri totem
inanisi ile de özelligi olan bir hayvan veya bitkinin türünün korunmasi hedef alinmis olabilir.
Totemizm aslinda dini olm aktan daha çok içtimai ve iktisadi bir olgudur. 5- Saman
Kelimenin asli hakkinda çesitli görüsler vardir. Bir kisim arastirici bu ke limenin Tunguzca
samandan geldigini ileri sürerken bir kismi da ruhlarla deste klenmis adam anlamina gelen
Sanskritçe sra-manadan {Pali dilinde samana) veya kendinden geçmis kimse anlaminda
Sibirya menseli bir kelimeden türedigini ileri sürm ektedir. Ilkel kabilelerde dini ayin ve
törenlerle mesgul olan rahipler ve sihirbaz hekimler var dir. Bunlardan baska çogu zaman
kendinden geçerek ruhlar alemine aracilik yapmaya yet enekli sayilan kimseler de bulunur.
Bunlara saman adi verilir. Ilkel kabile insanina göre saman manaya sahiptir ruhlara hakim
olabilir. Samanin si hirli oldugu kabui edilen bir davulu vardir. Davulun üzerinde gök ve yerin
resmi bul unur. Saman bazi afsunlarla ruhlari bu davula girmeye zorlar. Bu arada vecde ge
lmek için bazi danslar yapar. Onun kendinden geçtikten sonra cennetleri ve cehenneml eri
dolastigi kabul edilir. O orada ata ruhlarindan bazi bilgiler alir. Asyali lar arasinda samanin
yüksek itibarini saglayan bu alisilmamis bilgilerdir. Bu mev kii kanabilmek için saman bazi
bedeni egzersizler yapar yemesini ve içmesini en aza indirir. Saman kelimesinden Samanizm
türetilmistir. Yanlis olarak Türklerin eski dini inançlarina Samanizm denilmistir. Türklerin
Samanizm diye bir dinleri olmamistir. Türklerde s aman kelimesi de yoktur (Kam vardir).
Samanizm ne kendine özgü bir din ne de büyünün bir seklidir. Her iki alani da ilgilendiren
yanlari bulunan çesitli din ve dünya görüslerin i birlestiren bir inanç ve bir tekniktir. Bir
teknik olarak Samanizm degisik ve f arkli sekillerde Kuzey ve Orta Asyada Eskimolarin
yasadigi yerlerde Orta Afri ka ve Kuzey Amerikadaki ilkel kabilelerde görülür. Bazi
arastiricilar Sibiryada görülen S amanizmi psikopatolojik belirtiler olarak açiklamaktadir.
6- Büyü Büyü tabiatüstü güçlerin yardimi saglanarak belirli bir gayeye ulasmak veya bir dur
gerçeklestirebilmek için uygulanan islem ve eylemdir. Büyü belli bir teknik ile belli kaideleri
gerektiren ve büyücüler tarafindan uygulanan pratik bir sanattir. Büyü tabiatüstü ri zorlayici
bir yapi tasir esyayi bir gayeye ulasmak için kullanmak ister. Bir c emaati yoktur. Birkaç ortak
nokta disinda dinin karsisindadir (Büyü olumlu veya olum suz yönde kullanilabilir). Din ile
büyü farkli seylerdir. Insan dinde Tanriya kullu k eder büyüde insanüstü gücü kendi gayesine
yöneltmeye çalisir. Dinin özü alçak gönüllülük e kendini yükseltmeye cürettir. Dinde bir
cemaat vardir. Büyüde ise müsteriler vardir. Ga yeye ulasilinca müsteriler dagilir. Din ile
büyü bütün bunlara ragmen ilkel kabiie insanlari arasinda birlikte yasar. Buna k arsilik
medeni toplumlarda büyü bilime dönüsmüs S|mya kimya astroloji astronomi olmustur . 7-
Efsane Bu kelimeyi ifade etmek üzere Batidan dilimize aktarilan mf kelimesi Yunanca mithos
dan (hikaye masal anlaminda) gelir anrilann kahramanlarin kaina tin olusumunun
hikayeleridir. Mitoloji ise un efsaneleri içine alan ve onlari belli bir tarzda Inceleyen bir
disiplindir. kel kabile insanlarinin dünya ve kendilerini tasavvurdan ibaret bir çok efsaneleri
v ardir. Bunlar dünyanin nasil meydana geldigini ele alan yaratilmis masallarindan günlük
dini ayin ve törenleri anlatan hikayelere kadar uzanir. Efsaneler çogu zaman açiklayici bir
karaktere sahiptir ve su konulara cevap bulmaya çalisir 1- Tanrilarin nereden geldikleri
(teogoni) 2- Kainatin yaratilisi ve kainattaki tabii olaylarin olusumu (kozmogoni) 3-
insanlarin nereden geldikleri (antropogoni)
4- Insanin ve dünyanin gelecegi (eskatoloji). Efsaneler bunlardan baska ilk günahi ilk ölümü
tufan hadisesini tanrilarin insanlari nasil cezalandirdigini diger yanda n avciligin ve
hayvanciligin baslangicini atesin elde edilisini ilk ailenin ad etlerin ve içtimai kurumlarin
ortaya çikisini konu edinir. Dini dünya görüslerini yansitan ef aneler kutsal sayilir siirli bir
dille yalniz belli zamanlarda belli kisiler tarafindan anlatilir. 8- Ayin Bir dinin pratigiyle ilgili
kurallar ve törenler birligidir. Ayin kavrami dini ve ahlaki kurallarla ilgilidir. Ilkel kabilelerde
din tapinma büyü ergenlik ve geçis dönemleriyle ilgili geleneksel tör enler yapilir. Bu
törenlerde danslara da yer verilir. Ilkel kabile mensuplari dansl ar yoluyla ruhi durumlarini
bedeni hareketlerle açiga vururlar. Bu danslar din ve büyü il e ilgilidir. Savas av totem
bolluk ölüm ergenlik ayinlerinin danslarinda genellikl e maskeler takilir. Ayinlerde belirli
kurallara uyma mecburiyeti vardir. Ayinler genellikle kapali bir düzen içinde Isler. [59]
1- Dinka Dini Dinkalar Güney Sudanda yasayan bir gruptur. Din-kalar Cok (kuv vet)
dedikleri insanüstü kuvvetlerin varligina inanirlar. Bu kuvvetlere bazen Nhial ik de
(Göktekiler) derler. Onlara dua eder hediyeler sunarlar. Onlarin kendileriy le yakindan
ilgilendigine inanirlar. Ancak Dinkalar Nhialiki yukarida zikredil en insanüstü kuvvetlerin en
büyügü için sahsi ad olarak da kullanirlar. Onu yaratici olarak g kendilerine hayat kuvvet ve
saglik verdigine yagmur yagdirdigina inanir ona d ua ederler. Dualar devamli tekrarladiklari
cümleler halindedir. 2- Ainu Dini Ainular Japonyanin kuzeyindeki adalarda yasarlar. Ainular
gögün en yüksek tabakasinda bulundugunu kabul ettikleri Kando-koro Kamui dedikleri bir
Yüce Tannya inanirlar. Çok uzakta kabul ettikleri bu Yüce Varliktan baska çok sayida tanr i
ve ruhlara saygi gösterirler. Bu ruhlarin bazisinin iyi bazisinin da kötü oldugunu kabul
ederler. Bunun sonucu fetis kullanma fal cin çikarma büyü atalara tapinma b u dinin nitelikleri
arasinda göze çarpmaktadir. Ainular Ahirete ve Yüce Tanri önünde muhake meye inanirlar. 3-
Maori Dini Güney Pasifik Okyanusu adalarinda yasayan Poline-zyalilardan bir gr up Maoriler
diye adlandirilir.
Maoriler Yüce Tanrilarina lo derler lonun herseyden önce var ve her seyin kayn agi olduguna
yerde ve gökte yasayan her seyin en içinde bulunduguna inanirlar lo bütün tanrilarin en
büyügüdür. Onun adini ancak rahipler söyleyebilirler. Maorilerin ibadeti hiplerin onlara
ögrettigi ilahi tarzindaki özel dualardan ibarettir. Hep beraber bu du alari okurlar. 4- Ga Dini
Galar Gananin baskenti yakinlarinda yasarlar. Galar tabiata ve insan islerine etkili çok sayida
ruh ve kuvvet bulunduguna inanirlar ancak bunlar a tapinmazlar. Onlar Naa Nyonmo
dedikleri çok güçlü bir varliga inanirlar. O gökte yas ar. Her seyi yaratan odur. Ancak onun
kutsal yeri ve rahipleri yoktur. Galarin baska tanrilari da vardir. Onlar için hazirlanmis kutsal
yerleri ve görevli rahipler i bulunmaktadir. 5- Nambalar Dini Güneybati Pasifikte Malekula
adasinda ilkel kabile hayati yasayan bir grub kabile erkeklerinin avret yerini örtmek için
kullandiklari püsküle namba de nildiginden Nambalar diye adlandirilmistir. Ingilizler bu
ismin basina Türkçe büyük küçük anlamina gelen kelimeler sonuna da çogul eki olan s harfini
eklemislerdir. Böy lece kabile Büyük ve Küçük Nambalar olarak iki gruba ayrilmistir. Bunlar
tabiatüstü güçlere aktadir. Bunlarin en üstünde herseyin yaraticisi ve yönlendiricisi Tana adi
verilen bir Yüce kudrete inanilmaktadir. Bunun yaninda iyi ve kötü ruhlarin her z aman
kisilerin çevresinde bulundugu ve her davranisi kontrol ettigi kabul edilmekt edir.
Hastalik bela ve ölümlerin sebebi kötü ruhlardir. Kisinin hastalanmasi vücuduna kötü ru
girmesiyle kabile törenlerine uymamakla veya kabile reisine saygisizlikla izah edilme ktedir.
Ölüm kötü ruhlarin en agir cezasi olarak degerlendirilmektedir. Ölüm törenleri sirad n
insanlar ve kabiie reislerine göre farklilik göstermektedir. Cenaze 100 gün disarida b
ekletilmekte ve iskelet gömülmektedir. Reislerin iskeleti gömülmeden birakilmaktadir.
Ölümde n sonra 100 gün süreyle yas tutulmaktadir. Nambalarda tabular vardir. Yakinlar
tabudur ve mahremiyet esasi bulunmaktad ir. Zina yasaktir ve zina isleyene çesitli cezalar
verilmektedir. Bu ceza evli ve bekarlik durumuna göre artip eksilmektedir. Sünnet olmak
esastir. Çocuklar 10-12 yaslarindan sonra kabile reisinin izniyle topluca sünnet
edilmektedir. Erkek çocuk ancak sünnet olduktan sonra namba örtüsü takabilmekte odasina
girebilmekte ve kabiledeki rütbe alabilme basamaklarina tirmanabilirle hakl arina sahip
olabilmektedir. Kendilerine has dini törenleri danslari ve kurban usulleri bulunmaktadir.
[61]
IV. BÖLÜM
MILLİ DINLER Dinler Tarihi açisindan dinlerin ilkel kabile dinleri milli dinler ve evrensel
dinler tarzinda üçe ayrilabilecegini Islam bilginlerinin de dinleri batil dinler ve ilahi din ler
diye tasnif ettiklerini belirtmistik. Bir önceki bölümde Ilkel Kabile Dinleri hakkind a bilgi
verdik. Bu bölümde milli dinler anlatilacaktir. Ancak Buddizmin yeri tartisi lmaktadir. Bu
kitaptaki tasnifte BuddIzme ayri bir yer ayirmak en uygun yol ola rak görüldü. Bunun için
Buddizmi ayri bir bölüm yaptik. Bununla da evrensel hüviyete sahip inlere bir geçis
saglamis olduk. Milli dinler bir topluluk veya millete ait dinlerdir. Milli dinlerde ortaklasa
bir k urtulus ve mutluluga ulasma söz konusudur. Toplumun bütün fertleri bu ortaklasa kurtu
lus ve mutlulugu paylasir. Ayni zamanda bu husus toplumun bütün üyelerini birbirine ba
glayan bir bag vazifesi görür. Fert kurbanlara ve kutsal törenlere katilmakla kendi mi lli
tanrilariyla temas kuracagina inanir. Geçmiste de milli dinler vardi günümüzde yasayanl ari
da vardir. Bazen milli bir dinin hakim oldugu çevreden eVrensel bir dinin çiktigi (Hinduizmin
hakim oldugu Hindistandan Buddizmin çiktigi gibi) bazen de evrensel bir yapiya sahip dinin
millilestiriidigi görülür (Yahudi dini gibi). Milli dinlerden bazilari örnek olarak asagida
anlatilacaktir. Bu örnekler dünyanin degis ik bölgelerinden seçilmistir. [63]
A- KONFÜÇYÜSÇÜLÜK
Çinde simdi Yahudilik Hiristiyanlik ve Islam hariç olmak üzere resmi nitelige sahip üç d n
vardir. Çinlilerin San Kiao (Üç din) dedikleri bu dinler Konfüçyanizm (Konfüçyüslük) Taoi
Buddizmdir. Konfüçyanizm ve Taoizm yerli ve milli Buddizm disardan gelme ve evren sel
niteliklidir. Çinde bu zikredilen dinlerden önce atalara saygi gök ve tabiat tan rilarina tapinma
gelecekten haber verme kutsal varliklara kurban ve Sang-ti diye adlandirilan bir Yüce Varlik
inanisi vardi. Çin halki dini geleneginde atalar kültü çok önemli idi. Çinde her devrin dini
özelligi atalara gösterilen baglilik ve saygidir. Baz i ilkel kabilelerde atalara tapinma önemli
ise de Çin dininde kendini gösteren akraba lik ve aileye baglilik hissi kadar degildir. Bir Çin
atasözünde söyle denilmektedir Her seyin kökü göklerdedir. Insanin kökü ise atalarindadir.
Çinli Gögün Oglu sayilan Imparato e ailenin reisi olan babaya itaat ve saygi gelenegine
sahiptir. Çinliler insanin evlenmeden veya geride bir ogul birakmadan ölmesini büyük günah
ve elemli bir azap sayma ktadir. Ata ruhlarina ibadeti devam ettirecek bir ogul yoksa ölü
felaket getiren ac ayip bir mahluk seklinde çok ugursuz bir hayat sürmeye mecburdur.
Her aile ata ruhlarini özel koruyucu olarak görür ve evin güneybati kösesinde onlar için bi r
yer ayirirdi. Her evde üzerinde atalarin adlari özel tarzda yazilmis levhalar bulu nurdu. Aile
reisi evin ana salonunda veya atalar için ayrilmis olan yerdeki bu le vhalarin önünde onlara
yiyecek tütsü gibi seyler sunardi. Nisan evlenme gibi önemli isle r de burada yapilirdi. Bütün
ailenin önünde yapilan bu törende baba üç tütsü çubugu yakar l in önüne gelir (bu levhalar üç-
dört nesil korunup atalara ait tapinaga birakilir) tütsü çu larini alnina kadar kaldirip
buhurdanliga koyar ya üç kere diz çökerek dokuz vurus yapa r ya da üç kere bas egerdi.
Bazen atalar çagrilir onlara önemli konular haber verilip y ardim istenirdi. Simdiki atalar
kültü levhalar cenaze töreni ve mezar etrafinda odaklasir. Cenaze tören lerine çok önem
verilir Mezarlar ilkbaharda süpürülür ve oralara hediyeler sunulur (hediye sonbaharda
tekrarlanir). Mezarlar bereket versin diye tarlalarda yaptlir. Çinlileri atalara saygi konusu
kadar birlestiren ikinci bir husus YIn ve Yang
prensipleridir. Bu prensipler üç Çin dini geleneginde de bulunur. Yin olumsuz Yang ise
olumlu durumu ifade eder. Yer ile gök arasinda meydana gelen her olayin bu iki prensibin
isbirligi yapmasindan meydana geldigi kabul edilir. Yin ve Yang prens iplerini Çinli kötü-iyi.
karanlik-aydinlik soguk-sicak disi-erkek yer-gök gibi örnekler e uygular.
Yer ve gögü temsil eden disi Yin ile erkek Yang prensiplerinin her ikisi de alem düzeni için
gereklidir. Onlarin uyum kaynagi ve böylece alemdeki bütün düzenlerin dayanagi taodur .
Tao dogruluk yol tabii dünya nizami dünyanin degistirilemez kanunlara göre gidisi demektir.
Tao deyimi hem Konfüçyüsün hem de Laotzunun fikir sisteminin temeli olmustu r. Ancak
Konfüçyüs kendisinin irtibatli bulundugunu açikladigi Yüce Varligi ifade için Sang i
(Shangdi-Changti Yukaridaki Hükümdar) ile es anlamli Tieni tercih etmistir. Tie n Gögün
Rabbi gögün kendisi demektir. Çin geleneginde Gök önemli bir yer tutmaktadir.
Bu sistemine kulak verecek ve nasihatlerini dinleyecek bir hükümdar bulmak için kendi
eyaletini terketti. Çin Imparatorlugu sinirlari içinde bir bölgeden digerine kendini anlayacak
yöneticiler aradi. Siyasi entrikalara alismis idareciler ona ilgi göstermed i. Onun mizaci da
siyasi ortama uygun degildi. Istedigine ulasamamis olarak geri dön dügünde artik
ihtiyarlamisti. Hayatinin son bes yilini meshur eserlerini yazmak ögrenc i yetistirmek ve
doktrinini ögretmekle geçirdi. Onun en önemli eseri Konfüçyüsçülük oldu. Mil dinin
kurucusu olmanin disinda teskilatçi olarak da saygi gördü. Chiu fuda bilge k isi olarak öldü.
Ölümünden sonra söhreti her tarafa yayildi. Mezari bir ziyaret (hac) yeri oldu. Adina
tapinaklar yapildi. 1912ye kadar Çin Imparatorlari yilda iki defa il kbahar ve sonbaharda ona
hediyeler sundu. Konfüçyüs kendi hayatini su sekilde özetlemektedir 15 yasinda kendimi
ögrenmeye verdim. 30 yasinda irademe sahip olabildim. 40 yasinda süphelerimden
kurtuldum. 50 yasinda Gökün emrini ögrendim. 60 yasinda sezis yoluyla herseyi kavradim. 70
yasinda dogru o lan seylere zarar vermeden kalbimin bütün isteklerini yerine getirebildim.
M Konfüçyüs Konusmalar Çev. Muhacldere Nabi Özerdim Ankara 1974 4 Vladimir Grigor
ieff Religions du Monde Entier Belgique 1989 335.
Hayati boyunca Çinin kadinVligini ortaya koymaya ve kültürünü ihya etmeye çalisan
Konfüçyü ini ben eskileri seven ve onlarin bilgilerini elde etmek için bütün gayreti gösteren
bir kimseyim seklinde vasiflandirmistir. [65]
Konfüçyüs bütün eski Çin metinlerini gözden geçirdi. Onun gayesi yönetimle ilgili bilgileri
rlamak sosyal hayat ve törenlerle ilgili hususlari bir araya getirmek yasayan ahlak ve
geleneklerin devamini saglamak böylece atalar kültüne dayali Çin medeniyetini ortaya
koymakti.
Böylece Konfüçyüs ve ögrencileri daha önceki Çin filozof ve mürsitlerinin yazilarini derledi
ve yorumladilar. Konfüçyüse büyük bir baglilik gösteren ve ondan edebiyat tarih felsefeahlak
ögrenen ögrencileri ölümünden sonra onun sözlerini de topladilar.
Konfüçyüsçülügün kutsal kitaplarini olusturan iki koleksiyon vardi. Bunlar Bes Klasik (Wou
King) ve Dört Kitaptir (Se Chou). Bes Klasik 1- Degisiklikler Kitabi (Yi King) Mistik ve
Metafizik olaylari 2- Tarih Kitabi (Su King) Dokümanlari tarihi bilgileri ve geçmise ait
önemli vesikalar i 3- Siirler Kitabi (Si King) 305 muhtelif sarkiyi 4- Törenler Kitabi (Li King)
Ayin ve merasimferle ilgili hatiralari (Ahlak ve adab) 5- Ilkbahar ve Sonbahar
Vekayinameleri (Kun Kiyu) Ilkbahar ve Sonbaharla ilgili olarak günügününe yazilmis
olaylari ihtiva eder. Dört Kitap XI. Yüzyilda Sung Hanedani sirasinda biraraya getirildi. Bu
koleksiyon yön etici sinifin egitiminin temelini olusturdu. Yöneticiler memur alinmasi için
yapila n imtihanlarda bu kitaplardan faydalanirlardi. Bu dört kitap sunlardir 1- Konfüçyüsün
Konusmalari (Lun Yü) 2- Mensiyusun Sözleri (Mongtse) 3- Orta Yol Doktrini (Tchöng
Yong) 4- Büyük Bilgi (Ta-Hio). M. Semseddin bu kitaplarin muhtevasi hakinda bilgi
vermektedir. Bkz. M. Semsedd in (Günaltay) Tarih-i Edyan 247-248[66]
Konfüçyüsçülük Konfüçyüse dayandirilan Çine ait inanis ve ayinler birligidir. Çinin dini e
kadar gerilere gidilirse gidilsin büyük tanri olarak Gök Tanri bulunur. Bu Tien ile ifade edilir.
Bu gök tanri Tien yukaridaki tanri gögün efendisidir. Onun asagi sinda görünmeyen varliklar
dünyasi hava cinleri ve perileri bulut su dag cinleri ve ata ruhlari bulunur.
Konfüçyüs insanlar arasindaki iliskilerin önemi yaninda hayat ölüm seref hepsinin Gökten
eldigini ifade etmistir. Sang-ti diye adlandirilan Yüce Varliga inanis onda da deva m
etmistir. Ancak o bu yüce Varligi ifade için daha önce kullanilan Tien deyimini t ercih
etmistir. Ona göre Tien o zaman anlasildigi üzere gökte oturan kötü hükümdarlari c
zalandiran yeni hanedanlar kuran ve iyileri mükafatlandiran atalara verilen bir a d degildir.
Tien yüce varlik tabiat düzeninin idarecisi her seyin üstündeki varlik y aratici kudret idi. Bu
konudaki diger terim Taodur. Tao insanin yürüyecegi dogru yol yani ahlak prensibidir.
Konfüçyüs bu terimi de kullanmistir. Konfüçyüs sabah Taoyu z kreden kimse aksama rahat
ölür demistir. Konfüçyüs kendisini koruduguna ve görevlendirdig ine inandigi azametli bir
yüce varliga inanmakta idi. Ona göre yüce hükümdar olan Tanri hür et ve ibadet edilmesi
gereken bir varliktir. Kainatin düzenini kuran Odur.
Konfüçyüsçülügün belirli bir inanç sistemi bir dini teskilati yoktur fakat kurucusu Tanri mi ve
kutsal metinleri vardir. Konfüçyüsçülükte Tanri düskün insanlari korumak için hükümdar
»Tanri Yolunda yardimci olsunlar menler göndermektedir. O uludur alinca da hükmü
amansizdir. Ölmek edir Tanri herseyi açikça görür
ve ülkenin her yaninda huzuru saglasinlar diye ögret yücedir yerdeki insanlara hükmedicidir
ve kötü olanlar ço ve dirilmek seref ve zenginlik Tanrinin takdirind ve bütün islerde insanlarla
beraberdiri»[67]
Konfüçyüsçülük dinden daha çok bir ahlak ve hikmet yolu olarak gösterilir. Konfüçyüsün
ahl et ve millet içindir. Gayesi milleti siyasi bir terbiye ile saadete kavusturmaktir.
Konfüçyüs dini faaliyet olarak Çinin eski dini tasavvurlarini ihyaya çalismistir. Üzerinde kasa
etmekten kaçinmasina ragmen öbür dünyanin varligini inkar etmemistir. O yapilan gün
ahlarin cezasiz kalmayacagini ve bunlarin karsiliginin öbür dünyadan daha çok bu dünyada
görülecegini kötülük yapanin hatasini ödeyerek affedilmesini istemesi gerektigini belirtmis
ir. Dua ibadet bir vazifedir fakat devamli degildir. Bu dini manada oruç tutulup temiz
olduktan sonra ifa edilen kurbandan ibarettir.
Konfüçyüs ahlakinin ana temeli Büyük Bilgide kendini ev halkini milletini yönlendirme b risi
saglamanin yolunu bulma seklinde açiklanir. Konfüçyüs Konusmalar da[68] dünyada b es
seyi herseye uygulayabilmek yetenegine mükemmel erdem demektedir. Bu erdemler agir
baslilik cömertlik samimiyet dogruluk ve nezakettir. Bun-ari da söyle açikl amaktadir Agir
basli isen saygisizlik görmezsin. Cömert isen herseyi elde edersi n. Samimi isen halk sana
güvenir. Dogru isen çok seyi basarirsin. Nazik isen baskalari ni hizmetinde kullanabilirsin.
O üstün insani Düskünlere yardim eder zenginlerin ser -Vetini artirmaz olarak tarif
etmektedir. Üstün insanla küçük insan arasindaki farki da söy le belirtir Büyük ve üstün insan
erdemi küçük insan ise rahatini düsünür. Üstün insan kanu kafasini çalistirir küçük insan ise
kendi faydasini aramaya bakar. Büyük ve üstün insan yal dogrulugu küçük insan ise yalniz
faydayi düsünür. Sadakati ve samimiyeti birinci planda tu mayi ve agirbasli olmayan bir
bilgine saygi göstermemeyi tenbih ediyor. Kendisi için söy le söylemektedir Yasli olanlara
rahatligi saglamak arkadaslara samimiyetle gençlere de nezaketle davranmak isterim.
Kendisinden tavsiye isteyen bir idareciye dogruluktan ayrilma yanlislarini düzel t demistir.
Dogru olan birseyi görmek ve bunu yapmamak cesaretsizliktir. Insanlar dogruluk için
dünyaya gelmislerdir. Bir insan dogru yoldan ayrilip iyi bir hayat sürer se ölümden kurtulusu
sadece bir sans eseridir.
Konfüçyüse göre bir kimse dis güzellikten ziyade iyi ahlaka deger verirse ailesine hizmette en
büyük gayreti gösterirse efendisine bütün hayatinda bagli kalabilirse.arkadaslariyla olan
iliskilerinde samimi ise o insan için birsey bilmiyor denilse bile o insan b ilgilidir. Kendini
bilgiye verenler üstün ve büyük insandir. Büyük ve üstün insanlar davran arinda düsünceli ve
dikkatli olmaya yüz ifadelerinde samimiyete sözlerinde nezaket ve ser eflilige önem
verirler. Onlar akrabalarina anne ve babalarina iyi muamele eder h alkini faziletle
yükseltirler. Eger büyük ve üstün insan törenleri severse.halk saygisizl ik etmeye cesaret
edemez. Eger o dogrulugu severse halk ona uyruk olmaktan çekinme z. Eger o sadakati
severse halk samimi olur. Iste bunlari elde edince memleketin h er tarafindan halk çocuklarini
arkalarinda tasiyarak ona gelecektir.
Konfüçyüsçülükte iyilik dogruluk edeplilik akillilik ve güvenilebilirlik bes temel fazilet ir. Bu
basari sartina bagli degildir. Çünkü Konfüçyüs Basari her zaman faziletin varligin a delil
olmaz. Hikmet ve fazilet basari elde edilse de edilmese de herseye ra gmen iyilikte devam ve
isrardir demektedir. Konfüçyüsün telkini su dört konu etrafinda dönmektedir 1- Kültür 2- Is
Yönetimi 3- Üste karsi dürüst davranma 4- Verilen sözde durma. Konfüçyüsçülükte bes temel
insani iliski vardir 1- Amir ile Memur 2- Anababa ile Çocuklar 3- Kari ile Koca 4- Kardesler
5- Arkadas ve dostlar arasindaki iliski ve saygi. Bu bes temel bütün hayatin en önemli
iliskilerini içinde bulundurur. Insanin rahat bir hayat sürebilmesi için hayatin her safhasinda
orta yolu tutmasi asiriliktan kaçinmasi iyilige iyilik kötülüge karsi da a dalet göstermesi
gerekir. Konfüçyüs israfa karsidir ve ekonomik olmaktan yanadir. Gösteri si sevmez
hayirseverligi ve adaleti iki mühim meziyet olarak görür. Onun Yi dedigi adalet belli bir
vaziyette yapilmasi mecburi olan harekettir. Bu degismez bir e mirdir. Fertler toplulukta
birtakim seyleri yalniz o seyler Için yapmak zorundadi r. Çünkü o seyler ahlak icabi
yapilmalidir ahlaktan baska seyler için yapilirsa adalet tece lli etmez. Adaletin
gerçeklesmesini menfaat önler. Konfüçyüs adalet ve menfaat konusunu söy hükme baglar
Yüksek insan adaleti alçaklar da menfaati anlar. Amirin riayet etmesi gereken ilk esaslar
yönettiklerinin güveni ve onlarin sevgisin i kazanmasidir. Eger insanlar korku ve dehsetle
itaate zorlanirsa yönetenle yöneti len arasindaki bag kopar isler zorlasir ahlak sarsilir ve
nefislerde fesat meyda na gelir.
Konfüçyüsün ahlak anlayisi devlet yönetiminde de geçerlidir. Ona göre memleketini erdemi
ile ten bir kimse kutup yildizina benzer. Memleketi yönetmek halki dogru yola götürmek
dem ektir. Eger halk dogru yola yöneltilirse kimse dogru davranmamaya cesaret edemez. M
emleketine hizmetten kaçman kimseye akilli denilemez.
Konfüçyüse Bir ülkeyi idare etmeye çagrilsaydiniz ilk is olarak ne yapardiniz diye sor
duklarinda söyle cevap vermistir Önce dili düzeltirdim. Dil düzgün olmazsa kelimeler düsün
eyi iyi anlatamazlar. Düsünceler iyi anlatilmazsa yapilmasi gereken seyler iyi yapi lamaz.
Gereken yapilamazsa ahlak ve kültür bozulur. Ahlak ve kültür bozulursa adalet yolun
sasirir. Adalet yanlis yola saparsa halk güçsüzlük ve sarhosluk içine düser. Ne yapacagini isin
nereye varacagini bilemez. Bu sebeple söylenilen sözü dogru söylemeli. Hiçbirsey bu nlardan
dolayi dil kadar mühim degildir.[69]
Konfüçyüse göre hükümeti iyi bir sekilde yönetmek için iktidarda olan kimsenin bes üstün
sey vermesi ve dört kötü seyden kaçinmasi gerekir. Bes üstün sey asiri derecede harcama
yapmad an faydali olmak halkina pismanlik getirmeyecek görevler vermek aç gözlülük
etmeden iste digi seyi almak gururlu olmadan itibar kazanmak korkunç olmadan yüce
olmaktir. Dört kötü sey ise halki ögretmeden ölüme sürüklemek buna zulüm denir. Onlari
haberdar etmeden ani olarak is yüklemek buna baski denir. Acele olmayan buyruklar çikarip
sonra bunla rin hemen uygulanmasini istemek. Buna gaddarlik denir. Genel olarak insanlara
birsey verirken veya mükafatlandirirken hasis davranmak. Buna yersiz davranis de nir.
Konfüçyüsçülükte ana-baba saygisi evlat sevgisi önemli bir yer tutar. Bu da insanin yakinlar
na karsi borcundan kaynaklanir. Toplumda ahenk aranir ahengin temeli ailedir. A ilede ana-
baba sevgisi faziletlerin basinda gelir.
Konfüçyüsçülügün ahlaki tarafi diger yönlerinden daha agirlik tasimaktadir. Bu sistem hüküm
idare sanati soylular için siyasi bir ahlak halk için bir gelenege bagliliktir.
Konfüçyüsçülük aileye ait faziletleri disiplini içtimai düzeni kardeslik sevgisini ve hal
gitimini içinde bulundurur. Bunun için de Konfüçyüsün ahlaki sisteminde su dört fazilet yera
adir Insanlik adalet davranis ve bilgi. [70]
B- TAOIZM Çin milli dinlerinden biri de Taoizmdir. Taoizmi Lao-tzu (Lao-tse) kurmustur.
Bu d in Tao kavrami üzerinde kurulmustur. Büyücüleri rahip ve rahibeleri ve dini sefleri va
rdir. Kendilerine has ayinleri bu ayinlerin eski bir gelenegi vardir. Ilkbahar bayr aminda ates
yakilmakta Taoist rahipler yariçiplak durumda atese pirinç ve tuz ati p yalinayak kosarak
üzerinden geçmektedir. Ölülerin yasayanlari rahatsiz etmeksizin mezarda güven içinde rahat
ettigine inanilmak tadir. Mezarlarin seçilmesinde bazi kurallar vardir. Ölüye zarar gelmemesi
için çesitli tedbirler alinmistir. Bu tedbirlere siki sikiya baglilik yüzünden uzun zaman
mezarlar in bulundugu alanda arastirma yapilmasina izin verilmemistir. [71]
1- Lao-tzunun Hayati (Lao-tse dogumu M.Ö. 604 veya 570) Bir Çin filozofu ve Taoizmin
kurucusu Lao-tzunun hayati hakkinda fazla birsey bi linmemektedir. Onun hemen hemen
efsanevi olan hayati M.Ö. 100 yilina dogru Sseu-ma Tsien tarafindan yazilmis. Çinin bir tarihi
olan Che Ki ile taninmistir. Lao-tzunun Honanda dogdugu san ilmaktadir. Asil adi Li Tandir.
Lao-tzu ona verilmis lakaptir ve ihtiyar bilgi n anlamina gelmektedir. Çok yasadigi
söylenmektedir. Çu sarayinda arsiv memurlugu yapm istir. Konfüçyüs ile ayni yüzyil içinde
yasamistir. Ikisinin bir vesileyle karsilasmasi çok önemli bir olay sayilmistir. Bu karsilasma
zamaninda Lao-tzu çok yasli Konfüçyüs ise genç bir bilgindir. Çu Hanedaninin yikilmaya yüz
tuttugunu gören Lao-tzu hükümet merkezini terkederek b atiya dogru gitmis Honan geçidine
geldiginde buranin muhafizi ve ögrencisi Tsi on dan meslegi hakkinda birsey yazmasini
istemis o da Tao te Kingi yazmistir. Tao yaratici prensip te insan fazileti king de kitaptir. Bu
kitap bugüne kadar bütün Taoist düsüncelerin kaynagi olmakta ve taonun ne oldugunu
açiklamaktadir. Anlasilmasi oldukça zor olan bu kitap Çinin büyük klasikleri arasina
konulmustur. Çok say ida ilim adami Tao te Kingi bati dillerine çevirmeye çalismis fakat pek
basarili olamamistir. Kitabin adi bile tam olarak tercüme edilememistir. Her mütercim kitabi n
ismine çesitli anlamlar vermistir. Bu küçük kitabin sirrinin en eski mistisizmin bir numunesi
olmasindan ileri geldigi kabul edilmektedir. Lao-tzu bu eserinde misti k tabir ve
tasavvurlara anadilinde ilk defa bir sekil vermeye çalismistir. Bunun içi n seçtigi tabirler
gösterdigi remizler açik ve belli degildir. Lao-tzunun 80 yasini geçtigi bilinmekte ise de Ölüm
tarihi kesin olarak bilinmemekte dir. Lao-tzudan hemen sonraki Taoizmin tarihi de karanliktir.
Taoizmin daha sonra ki gelismesi Lao-tzudan sonra gelen ve Taoizm hakkinda bilgiler veren
yazarlar sayesinde kismen ögrenilebilmektedir. [72]
Taoizmde devlete müspet vazifeler düsmez. Harp tenkit edilir. Maddi ilerleme küçümsenir. Pe
kçok memuriyet ve müessese lüzumsuz görülür. Taonun devleti sessiz ve kendi kendine
yürümeli . Belirli bir ideal müspet bir hedef olmamali bir sükunet ve hareketsizlik durumu ta
kip edilerek Taoyu tanimaya gayret edilmelidir. Lao-tzu insanin kendine hakimiyetinin nefsini
bilmekten geçtigini iç dünya nin arastirilmasinin çok konusmaktan daha iyi oldugunu
baskalarini bilenin zeki kendini^bilenin akilli baskalarina karsi zafer kazananlarin kuvvetli
kendi nef sine karsi zafer kazananin ise kudretli bulundugunu belirtmektedir.
Lao-tzu birseyi bilmeyen insanin en olgun insan oldugunu bilinmeyen bir seyi de biliyor
görünmenin hastalik oldugunu söylemektedir. Lao-tzuya göre su üç seyi insanin dege
rlendirdigi hazinesidir Birincisi nezaket ve sevgi ikincisi ekonomi üçüncüsü alçak gön tür.
Nezaket bir insani yüceltir ve saygili yapabilir. Ekonomi bir kimseye özgürlük kaza ndirir.
Alçak gönüllülük ise bir kimseyi yetenekli kilabilir. Halbuki insanlar nezaketi birakarak
küstah ekonomik olmayi terkede-rek bagimli alçak gönüllülügü terkederek de yetene siz
oluyorlar.
Lao-tzuya göre insanlar doguslarinda zayif ve yumusaktir öldükleri zaman kuvvetli o lur ve
asillarina dönerler. Esasa dönüse sükunet sükunete de mukadderat denir. Mukadderata g dise
ölümsüzlük ölümsüzlügü bilenlere de akillidir denir.
Taoizmde ilahi kaynakli dinlerdekine benzer iyilik ve kötülük alçak gönüllülük ve kanaatk
gibi ahlaki prensipler bulunmaktadir. Ancak ölüm ve ölüm sonrasindan bahsedilmesine
ragmen Cennet ve Cehennem kavrami konusunda pek açiklik yoktur. Bununla beraber
ruhun ölümsüzlügü dünyada iyi bir hayat sürenlerin Taoyla beraber olacagi gibi anlayislara
rastlanma ktadir. [74]
3- Lao-tzudan Sonra Taoizm Lao-tzudan sonra Taoizm adini alan inanç sistemi çesitli din ve
kültürlerin de etkisin de kalarak sekillenmistir. Degisik ekoller olusmus ve farkli mezhepler
dogmustur . Taoizmden kaynaklanan ekoller sunlardir
1- Mistik Ekol Temsilcileri Chuang-Tzu ve Lieh-Tzudur (M.Ö.IV. Yüzyil). Her iki fi lozof da
bu ekole ait kitaplar yazmistir. Chuang-Tzu Lao-Tzunun ögretisini yükselt mis ve
güzellestirmistir. O da Tao gibi genel bir tabiat kanununa inanmakta ve he rseyin mistik bir
duyguyla meditasyon yoluyla anlasilabilecegini savunmaktadir. Chuang-Tzu söyle
demektedir Biz bu kanunu kesfedemeyiz aklimiz buna ermez. Onu ancak duygularimizla
anlariz bunun için kendimizi diger seylerden ayirmali ve ka lbimizi bosaltmaliyiz. Lieh-
Tzunun ekolü ise Taoizmin popüler bir seklidir. O kainatin sonsuz bir kanun a göre hareket
ettigini kabul etmektedir. Ona göre insanlar kendini bu kuvvete uyduru r hiçbir is yapmaz
ve ruhunu kuvvetlendirmeye devam ederse daha çok yasayabilir. 2- Ferdiyetçi Ekol
Temsilcisi Yang Tzudur {M.Ö.IV Yüzyil). Taoizmden gelmekle berab er ona hem yakin hem
de ondan uzaktir. Asiri bir kaderciligi savunur. Bu ekole göre hersey kadere baglidir ve
herseyi yöneten kaderdir. Felsefesinde Tao olmayan bu ekol sadece ferdin refah ve saadetini
düsünmüs cemiyetin idaresine ait prensipler de gil kendi kendini düzeltmek için kaideler
getirmistir.
3- Legalist Ekol Bu ekolün temsilcisi Han-Fei-Tzu (olan.M.Ö. 230) Li-Ssu Shang-Tz udur.
Bu ekolün görüsleri M.Ö. III. Yüzyilda Çinde tatbik edilmistir. Bu ekole göre dünyad ersey
yildizlarin yollari gibi muayyen kanunlara göre hareket etmektedir. Bundan dolayi bu ekol
devletin halki kendi haline birakmamasini ve kanunlara tabi kilmas ini savunmaktadir.
4- Simyaci Ekol Chiang Tao ün (M.S. 34) bu ekolün savunucusudur. Bu ekol dini veya f
elsefi olmaktan daha çok sihirbazlikla ilgisi olan bir ekoldür. Sihir ve büyü büyük bir ye
tutmaktadir. Büyücülükle ilgilendirilen bugünkü Taoizm bu ekole baglanmaktadir. M.Ö.
221de Çin Imparatorunun Taoizmi kendine ebedi hayat saglayacak bir din olarak k abul ettigi
ileri sürülmektedir. Daha sonra Taoizm BuddIzm ve diger mahalli inançlari n tesirinde
kalmistir. Bud-dizm Çine geldigi zaman Taoistler Çine gelen bu dinde kendi fikirlerine
benzeyen bazi hususlar bulmuslardir. Taoizme ait olan bazi Tan rilar Buddizmin tesiri ile
sekillerini degistirmistir. Buddizm en büyük tesirini T aoizmdeki rahip cemaatinin
gelismesinde göstermistir. Çünkü Lao-tzunun fikirlerinde b u gibi cemaatlere ait tek söz
bulunmamaktadir. Lao-izu ilk planda sadece ferdin kurtulusunu hedef alan sözler
söylemistir. M.S. I. Yüzyilda Çinde bir Taoist teskilat ortaya çikmistir. Bu teskilatin Papa gibi
bir dini sefi vardir. O siyasi bir kuvvete de sahiptir. Bu dinin büyüycüleri rahip ve rahibeleri
vard ir. Buddizm ve diger mahalli inançlarin etkileri sonucu XII. Yüzyilda Gerçegi Gelistirme
adi altinda bir yenilestirme hareketi ortaya çikmistir. Bu hareket rahiplerin evl erini terketmesi
et yememesi gibi sert kurallar getirmistir.
Çinde 1949daki siyasi harekete kadar iki büyük Taoist mezhep varligini sürdürmüstür. Taon
Yayilan Birligi ve Taonun Toplanti Salonu seklinde adlandirilan bu iki mezhe be göre Tao
insanin bir bölümünü olusturdugu evrensel bir enerjidir. Insan bu enerjiye b oyun egerek
saglik zenginlik çok çocuk ve huzurlu bir hayat elde edebilmektedir. Bu mezheplerin
mensuplari Tao ile bag kurabilmek için büyü afsun ve tilsima basvurmak tadir. Çesitli
dinlerden tasvirler alip tazim ve saygi gösterilmistir. 1957de Pekin de Çin Taoistler Birligi
kurulmustur. [75]
C- SINTOIZM Sinto tanrilarin yolu demektir. Çin dilinde Sin veya Sen tabiat ruhu tanri to
{tao) yol anlamina gelmektedir. Japoncada Kami no miçi seklinde ifade edelin Sinto
Japonlarin yerli dini inançlarini karsilamaktadir. Japonlar VI. yüzyild a Buddizm Japonyaya
geldikten sonra eski dini inançlarini Buddizmden ayirabilmek için Sinto deyimini
kullanmislardir. Sintoizm de bu deyimden türemistir. Sintoizm milli iptidai politeist diger
dinlere tepki göstermeyen ve resmi inanç sistem ine sahip olmayan bir dindir. Bir kurucusu
yoktur. Herhangi bir tarihi olaydan da kaynaklanmamaktadir. Bu dinde tabiat güçlerine ve
ruhlara tapinma göze çarpmaktadir. Her seyde ruh görülmektedir. Bu dinin iki hususiyeti
vardir 1- Tipik bir milli dindir. 2- Tabiata perestis bu dinde Önemli bir rol oynamaktadir.
1- Tanri Anlayisi
Sintoizmde ruh veya tanriyi kutsal acayip sirli korkulan güçlü insan kavrayisin in üstündeki
varliklari ifade etmek üzere karni kelimesi (üstün yüksek anlaminda) kullani lir. Ruhun
ölümden sonra yasadigina ve atalarin nesilleri koruduguna inanilir. Ölen he rkes karni olur.
Ancak her karni tanri olmayabilir. Japonlar göremedikleri karni lerin tanri evinde olduguna
inanirlar. Sintoizmde ruh ve tanrilarin sayisi konu sunda verilen rakamlar oldukça
kabariktir. Sekiz milyon tanri bulunduguna inanilir. Bunlarin en büyügü Günes Tanriçasi
Amaterasudur. Amaterasunun tanrilik sembolü ayna ve me rkezi kült yeri Isedir. Ates tanrisi
Atago önemli tanrilarindan olup tehlikelidir. Gök ülkesini günes tanriçasi Ama-terasu yönetir.
Sintoistter Amaterasunun bulundugu en büyü kült yeri olan Isedeki bu yeri ziyaret edip
Amaterasunun dogusunu izleyerek ha ci olurlar. Sintoistler Amaterasudan baska ay deniz ve
firtina ates tanrisindan gida ev ocak mutfak belirli yerler yollar çesitli mesleklerin
tanrilarina kadar çok sayi da tanrinin içinde yer aldigi bir panteona sahiptirler. Bu panteona
Amaterasunun neslinden geldigine inanilan Imparator da dahildir. Büyük devlet adamlarindan
kuma ndanlardan da tanrilastirilanlar vardir. Saygideger insanlardan ölmüs bulunanlarin v e
bu arada atalarinin ruhlari karni kabul edilir. Sintoizmde tanrilar panteonunun zirvesinde
bulunan Günes Tanriçasi Amaterasu sadec e Gök ülkesini temsil eder. Dünyanin idaresi ise
bir tanrilar meclisinin elinde bulun ur. Ay Tanrisi Tsukiyominin rolünü kismen firtina ve
deniz tanrisi Susanovva almist ir. Ates Tanrisi Atagodur. Eski zamanlarin gida tanrisi Inari
bugün Prinç Adam o lmustur. Onun kutsal hayvani tilkidir. Bunun için mabedlerde tilki
beslenir veya ti lki heykelleri bulundurulur.
Sintoistler dünyanin gök yer ve yeralti olmak üzere üç tabakadan ibaret olduguna her üç t
kada da tanrilarin oturduguna yeralti dünyasinda ise ölülerin ve devlerin bulunduguna
inanirlar. Tanrilar muhtelif resimlerle temsil edilmislerdir. Ancak onlarin b resimlerden daha
kiymetli birer timsalleri de vardir. Bu timsaller halka gösterilmeyip mabetl erin gizli
bölümlerinde saklanir. Iki kutu içinde muhafaza edilen bu timsaller bir ayn a bir kiliç veya
baska sembolik bir maddedir. [77]
2- Kutsal Yazilar SIntoistlerin Tevrat Incil ve Kuran gibi bir kutsal kitaplari yoktur fakat Koji
ki ve Nihongi denilen kutsal vekayinameleri vardir. Çin yazisinin kabulünden önce kendil
erine has bir yazilari olmayan Japon-larin daha önceki dönemlere ait olaylari sözlü ola rak
rivayet edilmistir. Ilk olarak 712de Imparatorun emriyle Kojiki yazilmist ir. Bu kitapta
tanrilarin kaynagi insanlarin baslangici imparator ailesinin ve devletin ilahi kaynagi gibi
konular yeralmaktadir. Nihongi ise 720de yazilmis olu p Kojikinin yorumudur. Tanrilarin
sayisi Kojikide 800.000. Nihon-gide ise 8 0.000dir. IX. ve X. Yüzyillarda tespit edilen din ve
devlet kültüyle ilgili mecmualar ise 1927 yilinda 50 kitap halinde nesredilmistir. EngIshiki
bunlarin en önemlilerindendir. [78]
3- Ayin ve Ibadet Sintoizm bilinen anlamda put kullanmaz. Tanrilara tapinaklarda onlari
semboll endiren nesneler (Mitama-Siro) vasitasiyla tapinilir. Senliklerde tanrilar gökten ça
girilir bu nesneler onlarin vücudu veya hululü sayilir. Amaterasunun sembolü sekiz kös eli
ayna Susano-vvaninki kiliçtir. Ibadet tapinakta veya evde yapilir. Japonyada yüzbin tapinak
bulunur. Bunlarin e n önemlisi Isede Amaterasu adina yapilmis olanidir. Tapinaklarda
genellikle ayna kiliç mücevherli taç ve Amaterasunun heykeli bulunur. Bu ayna kiliç ve
mücevherli taci n Amaterasu tarafindan torunu ilk Japon Imparatoruna verildigine inanilir.
Tapin aklarda ancak rahibin girebilecegi kutsal bir hücre ile yaninda ibadet edenlere ay rilmis
dua salonu yer alir. Buraya miya veya cinca denilir. Ibadet dua ve kurbanlardan (özellikle
yemek kurbanlarindan) ibarettir. Eskiden ha yvan kurban edilmesine ragmen bugün hayvan
kurbani pek yoktur. Ayrica kendi arzulariyla insan kurbani varken bugün artik in san
kurbanina rastlanmamaktadir. Imparator Meycinin kabre konuldugu gün General Nogi ve
karisi harakiri {karnina biçak saplayarak kendini öldürmek) ile kendilerini kurban etmislerdir.
Her insan duasinda kendi isteklerini ifade edebilirse de ib adetin gerçek merkezi rahiplerin
resmi dualaridir. Eskiden asil ailelere mensup kad inlar da rahibe vazifesi görmüslerdir.
(Evlenen kadinlar mabet görevinden çekilir). Dual arin konulari farklidir. Bunlar hastalik
kuraklik deprem gib4 konularda olabi lir. Dua en basit sekilde yüz yikanip eller birbirine
vurulduktan sonra zihnen ed ilir. Mabetlerdeki dualar da ayni sekilde zihnen yapilabildigi gibi
yüksek sesle d e yapilabilir. En agir ibadet soguk su ile yikandiktan sonra islak elbise giyip
mabedin etrafinda yüz defa dönmektir. Ilahlara kesilen kurbanlar takdimeler genelli kle
sunlardir Ipek kumas renkli kagitlar kiliçlar yaylar oklar kalkanlar gey ik boynuzlan ayi
postlari tuz balik sebzeler pirinç rakisi beygir horoz do muz yaban domuzudur.
Karnilere tapinma dua okumak pirinç ve pirinç sarabi sunmakla (kurban olarak) yapi lir.
Tapinaga girecek olanin agzini suyla çalkalamis ve özel tören temizligini yapmis olmasi
gerekir. Bazi özel durumlarda bir nevi gusul de yapilir. Temiz olmamak en büyük günah ir.
Diger ahlaki günahlar bunun yaninda hiç sayilir. Özel tören temizligini yaptiktan sonra
tapinaga giren dua salonu önünde egilip sunacagini sunar el çirparak tanrinin dikkat ini çeker
ve duaya baslar. Büyükbayramlardan (Matcuri) önce bir veya üç gün oruç tutulmak ir.
Tapinak islerini rahipler idare eder. Rahipler özel okul ve fakültelerden yetisir. Rütbelerine
göre rahipler yukaridan asagiya dogru siralanir. Imparator birinci dere cede rahiptir ve rahip
kiyafetiyle tasvir edilir. Rahipler evlenebilir. Ibadet s irasinda beyaz bir sapka beyaz bir cübbe
giyer ve bir baston tasirlar. Tapinaga öz el tören temizligi yapilarak girilir.
Sintoist olan kisi ayni zamanda baska dinlere de mensup olabilir. Bir Japon Sana t Tarihçisi
Ortadogulu misafirlerine Sinto dogdum Buddist olarak ölecegim bu ar ada Hiristiyanlik dahil
bütün öteki dinlerin ögretilerine tümüyle açigim benimkisi böyle bir l sizinkisi nasil bilmek
isterdim diyerek anlayisini ortaya koymustur. Bu anlay is söyle formüle ediliyor Biz Sintoist
dogar Buddist ölürüz. Bütün bunlara ragmen hangi dinden olursa olsun bir Japonun asil yolu
Japon-luktur. Japon dilinde dil ve milliyet es anlamda kullanilmaktadir. Japon halki belli bir
dinden daha çok gele nesel halk inançlarinin etkisi altindadir. Ataya tapinmada amaç çile
birliginin devam etmesidir. Ruhun ölümden sonra yasadigina inanilsa da iyi ve kötü amellerin
karsiliginin görülecegi inancina rastlanmaz. Atalarin nesillerini koruduguna inanilmaktadir
Bu ndan dolayi ölen herkes karni olmaktadir. Evlenmeler görevli rahibin huzurunda Sinto
tapinaklarina bitisik evlenme salonla rinda yapilir. Çocuklar 3 5 6 yaslarinda kutsal yere alinir
ve bu sirada onlara en güzel Japon kiyafetleri giydirilir. Cenaze islerini ise Buddist rahipler
yerine getirir. Yasli aile mahalli Buddist tapinagini ziyaret eder. Ibadetler evlerde tanri rafi
(kami-dana) yönünde yapilir. Önce el ve yüz yikanir agiz ça lkalanir. Iki defa eller birbirine
çirpilip diz üstü çökülerek basi önünde dua edilir. Sintoizmde neyin ne zaman ve nasil
yapilacagi kurallara baglanmistir. Baglayici olan bu kurallara töre denilmektedir. Töreler
vazgeçilmez emirler uyulmasi gereken görevler kabul edilmekte ve Japon kültürünün nesilden
nesile aktarilmasini saglamaktadir. Dini ve milli bayramlari takvime baglanmistir. En büyük
bayram Tanriyi çagirmak tanrinin önünde-hizmetinde bulunmak anlamindaki Matcuridir.
Genellikle bu bayramdan önce üç gün or uç tutulmaktadir. Dini temizlik (Oh-harehe) mahsulü
koruma (Toshikgoi) ve hasat için T anriya tesekkür (Kanna-niiname) gibi bayramlar ela
bulunmaktadir. [79]
D- GELENEKSEL TÜRK DINI Geleneksel Türk Dini ile Türklerin kendilerine özgü dini
inanislari özel dinleri kast edilmektedir. Islami kabul etmis Türklerin önceki inanislari ile
günümüzde bir milyon civ arindaki Türk kitlesinin yasattigi inançlar ibadetler ve gelenekler
burada Gelenek sel Türk Dini ismiyle anilmistir. Uzun tarihleri boyuncu Türkler Islami kabul
etmeden önce Yahudilik Zerdüstilik Buddizm Maniheizm ve Hiristiyanlik gibi dinlerle
karsilasmistir. Türk boylarindan bahse dilen bu dinlerden birini kabul edenler olmustur.
Ancak bu kabul edis genele samil olmamis bir boyla veya az bir grupla sinirli kalmistir.
Çünkü Türkler Islamin disinda temasa geldikleri dinlerin hiçbirisini kendi inanç ve
kültürleriyle bagdastiramamistir. Bundan dolayi Islama kadar bütün Türk boylarinin kendi
özel dinleri disinda anlastikla ri bir dinleri olmamistir. Bu hassasiyet Islamla karsilasinca
degismis ve Türkler in çok büyük çogunlugu toptan Islami din olarak kabul etmistir. Islami
toptan kabul edis te Islam disindaki dinlerden herhangi birinin genel kabul görmemesinde
Türklerin sah ip olduklari inançlarin etkisi olmustur. Islamin disindaki dinlerin Türkler
arasinda genel kabul görmemesi o dinl erin inanç sistemlerinin Türklerin karakterlerine uygun
düsmemesine baglanmaktadir. Tür kler aktiftir bir Tannya inanmaktadir ahlaki degerlere
önem vermektedir ve Ahiret Hayatini kabul etmektedir. Buddizm Maniheizm hatta
Hiristiyanlik gibi dinlerd e insanlari pasiflestirici esaslar agirliklidir. Bunlardan Buddizm
miskinligi ta vsiye etmekte Tanri anlayisi yansitmamakta ve Ahiret Hayatina önem
vermemektedir . Bundan dolayi Göktürkler Buddizmin diji olarak kabul edilmesini kendi dini
inançl arina törey§ ve karakterlerine aykiri oldugu için reddetmislerdir. Göktürk Hakani Bilg
e Kaganin Buddist tapinagi yaptirma istegine veziri Tonyukuk karsi çikmis ve enge l
olmustur. Tonyukuk Buddizmin Türklerin özel dinlerine aykiri oldugunu ve Türkler i
pasiflestirip felaketlerine yoiaçacagini savunarak karsi çikmistir. Bu tavriyla o Buddizmin
Türkler arasinda genel kabul görmesinin önünü kesmistir. Tonyukuk Buddizme k arsi
Tektanri inancini ve töreyi savunmus yabanci inanca ve kültüre karsi koym ustur. Maniheizm
akinci ruhunu öldüren gnostik düalizmi esas alan ve senkretik bir dindir. Türklerin
özelliklerine aykiri olan bu din Uygurlarin tahtina geçen Bögü Kaganin (759-7 79) istemesine
ragmen Türklerin tamaminin dini olamamis ve kabul edenler de uzun üsre bagliliklarini
devam ettirmemislerdir.
Islamla karsilasinca durum önceki dinlerden farkli olmus ve Türklerin büyük çogunlugu
tamamina yakini Islami toptan ve gönülden benimsemistir. Günümüzde dünyada mevcut bütü
boylarinin % 98inin dini haline gelmis Islamin bu sekilde kabulü onlarin Tek Tan rili bir
inanci devam ettirmelerine ve Geleneksel Türk Dini ile Islam arasinda büyük ben zerliklerin
olmasina baglanmistir. Çünkü Türkler çok eski çaglardan beri Gök Tanri Tek anri inancini
devam ettirmisler ve bu inanislar onlarin hayatlarinda etkili olm ustur.[80] Nitekim Mengü
Hanin din adamlarini huzurunda münakasaya çagird iginda onlara Biz sadece tek Tannnin
varligina onui sayesinde yasadigim iza ve onun emriyle öldügümüze inaniyoruz demesi
Mogollarda da tek Tanri inanc inin yasadiginin bir delilidir. Yine bütün Türk ve Mogol
boylan arasindaGök Tanri inancinin bulundugunu ve bu Yüce Tanri Inancini diger milletlere
göre en iyi onla rin muhafaza ettirdigini belirten M. Eliade[81] Mengül Hanin Fransa Kralina
gönder digi bir mektupta iman formülünü söyle belirttigini kaydetmektedir Ebedi Tanrinin
emri sudur Gökte ancak sadece bir Tanri var ve yeryüzünde de sadece bir efendi Tanrinin
oglu Cengiz Han olacaktir. Zaten Orhun Kitabelerinde bir tek Tanrinin v arligi ona gösterilen
hürmet ve onun iradesiyle islerin oldugu inanci dikkati çekmekt edir. Bu kitabelerde herseyin
yaraticisi ve yönlendiricisi olan tek Tanri inanci açik bir sekilde islenmistir. Bu tektanrili
inanis ile Islamdan önce Araplardaki H anifilik arasinda benzerlik bulunmaktadir. Bu
benzerlik Oguz Kagan Destaninda açikça görülmektedir. Destanda Oguz Hanin tek bir
Tanriya iman etmedikçe hiçbir kadini zevc e edinmedigi putperestlige karsi açtigi mücadelede
babasini bile affetmeyip onu tah tindan indirdigi ve tek Tanri inanisini hakim kildigi
anlatilmaktadir (Bu Hz. Ibr ahimin babasi Azerle olan durumuyla karsilastirilmalidir).[82]
Bugün dünyada 250 milyon civarinda Türk vardir. Bunlardan Geleneksel Türk Dini Inanisla
rini devam ettiren Altay-Sibirya Türkleri (Yakutlar Tuvalar Hakaslar Sorlar Al taylar) 800-
900 bin kadar tahmin edilmektedir.
Türkler Samanizm diye adlandirilan teknikleri de animizme ait unsurlari da to temizme ait
bazi özelkileri de yasatmislardir. Ancak bunlar hiçbir zaman yalniz b asina bir din olarak
algilanmamis geleneklerde dini inanislar içerisinde bazi tekn ikler seklinde varligini
sürdürmüstür. Bunun yaninda Türk boylari arasinda paylasilan b ugün de Sibirya-Altay
Türklerinde canliligini ve varligini sürdüren Geleneksel Dini Ina nçlar yasamaktadir. Buna
Türklerin Milli inançlari demek de mümkündür. Bu Milli Inançlar yabanci dinlerden ve
kültürlerden etkilendigi gibi baska din ve kültürleri de etkilemi stir.
Geleneksel Türk Dini hosgörüye dayali bir dindir. Bu dinin inanç esaslari tek bir Tanr i ve
Onun iradesinin herseyi kusattigi etrafinda olusmaktadir. Bundan dolayi Is lami kabul eden
Türkler eski dini inanislarina ait bazi hususlari hiçbir degistirme yapmadan devam ettirmis
bazi hususlarda ise sadece küçük degisiklikler yapmislardir. Islama çok aykiri gördükleri
özellikleri atmislar veya baska sekiller altinda Islami kisveye büründürerek yasatmislardir.
Eski inançlarina ait unsurlardan birçogunu hiçbir degisiklige ugramadan Islamdan sonra da
devam ettirmeleri eski inanislarinin Islami öze uygun ol dugunun delili sayilmaktadir. Zaten
Türklerin Islami toptan ve isteyerek benimsemel eri din olarak kabul etmeleri de bu öze
baglanmaktadir. Bütün bu belirtilen hususlara ragmen seyyahlarin Türklerin inançlariyla ilgili
olarak verdikleri bilgiler arasinda hatta ayni seyyahin verdigi bilgiler arasinda çelisk iler
bulundugu görülmektedir. Ancak üzerinde ittifak edilen ve Orhun Abidelerinde bel gelesen
Türklerin Tek Tanri Yüce Tanri inancini bozulmadan ve en iyi sekilde y asatmalaridir. Bunun
disinda inanç ibadet ve yasayistaki bilgiler seyyahlarin gözl emlerine dayanmaktadir. Bu
gözlemlerde bölgelerin gruplarin kabilelerin bilgili ve cahil gruplarin etkisi olmalidir. Bunu
Türkiyeyi tam olarak bilmeyen arastrici lar da günümüzde yapsa farkli farkli inanislari tesbit
etmeleri mümkündür. Aydinin bilgili nin cahilin halkin din adaminin camidekinin
disaridakinin birbirinden farkl i inanç ve anlayislari hatta uygulamalari oldugu görülebilir. Bu
sadece ülkemiz için degi l her ülke için geçerlidir. Türklerin Geleneksel Dini Inançlarinda iki
anlayis iki kol varolmustur. Bunlardan b iri samanizm totemizm ve politeizm ait unsurlara
da yer veren Halk Dini dig eri Samanizm ve totemizm karsiti olan Tek Tanriciligi merkez alan
Devlet Dini dir. Bu iki kol farklilik gösterse de birbiriyle bagdasmaz nitelikte degildir. Birisi
asiret digeri ise büyük devletlerin hayat sartlari altinda gelisme göstermisti r {Misal olarak
Uy-gurlarinki Mogallarinki Devlet Dinidir). Devlet Dini ile Ha lk Dininin ayrildiklari noktalar
yaninda ortak olduklari noktalar inançlar ve e saslar vardir. Ortak noktalan ayrildilari
noktalardan çoktur. Çin Bizans Arap Ermeni ve Süryani kaynaklari Türk boylarinin hepsinde
Tek Tanri Gök T anri Inanci bulundugunu haber vermektedir. Hunlar Göktürler Uygurlar gibi
Türk Devle tlerinde Türk boylarinin hemen hepsinde dinin merkezinde Gök Tanri {Yüce
Tann Tek Ta nri) inanci bulunmaktadir. Gök Tanri inancanin esaslarini Orhun Kitabelerinden
tes bit etmek mümkündür. Orhun Kitabelerinde çok yerde zikredilen Tengri bazen Türk Ten
grisi seklini atmakta ve bir Milli Tanri niteligi tasimaktadir. Türk lehçelerinde Tanri Tengri
Tangara Tingir Gök Ten-girisi ve bunlardan türeyen kelimelerle ifade edilmistir. Kök/Gök
Tengiri terimindeki Gökün Tanrinin sifati olarak Yüce anlaminda kullanildigi kabul
edilmistir. Bundan dolayi Gök Tanri Yüce Tanrfdir. Türk boylarinin hemen hepsinde Yaratici
Tanri olarak Tengriye .rastlanmaktadir. Tengri M.Ö. II. Yüzyilda Hunlarda Semavi Büyük
Tanri sifatiyle meshurdur ve bu sifat la ululanmaktadir. Tengri veya Tanri kelimesi Islami
kabul etmis Türkler arasinda Allah kelimesinin yaninda kullanilagelmistir. Türkler Allah ve
Tanri kelimesini yanyana götürmüs karsi karsiya getirmemistir. Yeri gelinceTanri demis
(Tanri misafi ri Tanri Buyrugu gibi) yeri gelince Allah demislerdir (Ezaninda duasinda kit
abinda savasta ise Allah demistir).[84] Orhun Abidelerinde Tannnin bütün yüce sifatlari
sayilmistir. O yazitlardaki ifadeler de Türklerin inandigi Tanri tektir Göktedir ezeii ve
ebedidir esi ve benzeri olmay andir hayat verendir yaratandir öldürendir iradesine göre
hükmedendir yardim edendi r cezalandirandir kulun duasini kabul edendir esirgeyen ve
bagislayandir hers eyi en iyi bilendir insanlara bilgi veren ve yol gösterendir. Yine bu tarihi
belgelerde Kaganlari tahta çikaran ve müstakil devlet kurmalarini sa glayan da Tanridir.
Türklere Hakani veren de Odur. Tanri (Tengri) Tük milletinin hayat ve istiklali ile
ilgilenendir. Bilge Kagani Kül Tigin Kagani tahta çikaran ve b asarili kilan da Ton-yukuka
basarilar ihsan eden de Gök Tengridir. Türkleri zafe rlere ulastiran da iradesine boyun
egmeyeni cezalandiran da Odur. Yukarida Gökün asagida yerin ve ikisi arasinda da
insanoglunun yaratildigina Inanil maktaydi. Bu inanç orhun Anitlarinda yer almaktadir.
Türkler çok erken çaglardan beri Gök Tanri Dinine ve Tek Tanri Bir Tengriye inan isa
yönelmistir. Bu inanislar Türk toplumlarinda otoritenin saglanmasinda ve disipl inin
dogmasinda önemli rol oynamistir. Türklerin bu tek Tanri anlayisi Çinlileri de etkilemistir.
Çinlilerin tek Tanriyi ifade etmek için kullandiklari Tien kelimesini Türklerden aldiklari
belirtilmekt edir.[85]
Türk kültüründe din ile gerçek hayat her zaman için yanyanadir. Türkler bütün yüce vasiflar
tikleri Tanriya ve Onun Isteklerine uymada büyük hassasiyet göstermistir. Kainat gök ve yer
gibi iki düzlemin kompozesi seklinde tasvir edilmektedir. Gökle ye r baslangiçta yanyana
bulunduguna ve Gögün yedi basamagi olduguna inanilmaktadir.
Türklerde ölüm sert ve tabiat disi bir hal gerçeklesmesi gereken ilahi bir is olarak kabu l
edilir. Ölüm nefesin kesilmesi ruhun bedenden bir kus gibi uçup gitmesi olarak görülüyor .
Ölülerin kefenlenerek gömülmesi gelenegi vardir. Ölen atalar için at sigir ve davar kurba n
edilir. Ölü Asi denilen ziyafetler yapilir. Iskeletin aldigi duruma göre ölümün ahiret h ayati
hakkinda kanaatler olusturulur. Ölüm ahiret ve cenaze törenleriyle ilgili anlay is ve gelenekler
degismeden varligini sürdürmüstür. Günümüzde bu adetler Müslüman olmus Türkl kisminda
aynen bir kisminda ise bazi degisiklige ugrayarak yasamistir. Türkerde cennet ve cehennem
inanci bulunmaktadir. Ölüye kesilen kurbanlar ölünün cennete iderken binecegi hayvanlar
olarak kabul edilmektedir. Iyi ruhlarin cennete kötü ruhlarin cehennerne gidecegine
inanilmaktadir. Cennet gögün yüksekçe bir katindadir. Iyi r uhlar cennette ikamet etmekte
Tanri ile insan arasinda sefaatçilik yapmaktadir.
Insanin yaninda iki melek bulundugu inanci vardir. Bunlarin ikisi de bütün hayati bo yuncu
insani devamli takip etmektedir. Sag omuzun yanindaki Yayuçi insanin iyi ha reketlerini sol
omuzundaki Körmös kötü isleri yazmaktadir. Insanin ölümünden sonraki hesabi da Yayuçi ve
Körmös sahitlik etmektedir. Türkler iyi ve kötü ruhlarin varligina inanmakta ve ata ruhlarfna
saygi göstermektedir . Geleneksel Türk Inanislari arasinda Atalar Kültü önemli bir yer
tutmaktadir. Öimüs atala ra saygi tazim ve baglilik Türklerde önemlidir. Ölmüs atalar için
kurban kesilmekte dir. Bu durumlar ataerkil ailede baba hakimiyetinin inanç sahasindaki
belirtisi sayilmaktadir. Atalarin öldükten sonra dahi ruhlari vasitasiyla aile fertlerini korumaya
devam ettigine inanilmaktadir. Türkler içinde hareketli bir hayat geçirdikleri tabiatin Tanri
tarafindan yaratildigi ni kabul etmis ve kutsal saymislardir. Yer-Su (Yer-Sub) yeryüzünde
yasayan iyi ruhl arin bütünüdür sonsuz bir varlik ve güzellik kaynagidir. Bunlarin Tanri
tarafindan gönderil mis kutsal hediyeler olduguna inanilmaktadir. Yer-Su ile ifade edilen
kutsallik büyük imparatorluklar devrinde giderek bir yurt inanci haline gelmistir. Gök Türk
Kitab elerinde kutsal Yer-Su seklinde ifade edilen terimle hem koruyucu ruhlar hem de
vatan kastedilmektedir. Kutsal Yer-Su Gök Türklerin mukadderati üzerinde etkilidir.
Türklerde dag irmak göl pinar agaç orman ve kaya kültleri Türk yazitlarinda Yer-Su b adi
altinda toplanmistir. Bunlarin kutsalligina inanmak Yer-Su inançlarinin bir bölümünü
olusturmaktadir. Yer-Su ruhlarini en önemli temsilcisi daglardir. Dag kültü Gök T iya
ibadetle ilgili hale gelmistir. Türkler daglarin Tengrinin makami olduguna i nanmislardir.
Yüksek dag tepelerinin göge yakin olmasi bu inanisin kaynagi sayilmakt adir. Bundan dolayi
her boyun bir kutsal dagi olmustur.Gök Tanriya kurbanlar bu d agda kesilmektedir. Ötüken ve
Tanri Daginin daglar arasinda özel bir yeri vardir. Muk addes kabul edilen daglara yilin
belirli zamanlarinda ziyaret yapilmakta ve ora larda kurbanlar sunulmaktadir. (Örnek olarak
Göktürler her yil besinci ayin 10-20. gün leri içinde Altin Daga çikip Tannya ibadet etmek
suretiyle hac etmislerdir.)[86 ] Türkler arasinda su ve ates de önemli yer tutmaktadir. Ates
odundan odun da sudan dogmaktadir. Su yetistiricidir saf ve temizdir. Suyun bollugu
bilginligin ak illiligin ve gücün sembolüdür. Suyu kirletmek yasaktir. Ates büyük
temizleyicidir. Temizliginden süphe edilen seyler iki ates arasinda geçiril erek
temizlenmektedir. Tütsüleme de bir temizleme islemidir.
Ocak ailenin diregidir ve tabu anlayisi ile korunmaktadir.Ocak kutsaldir oc agi söndürmek ve
küllerini dagtmak irkin yok olmasinin sebebidir. Suyun aziz atesin v e ocagin kutsal
bilinmesi günümüze kadar yasatilmistir. Bugün de Türler arasinda en kötü bedd a Ocagin
sönsündür. Bu beddua hem soyun tükenmesini hem de kutsalligin yokolmasini if ade
etmektedir. Bundan dolayi Atese su dökülmesi yanan atesin söndürülmesi iyi görülmemisti .
Günümüzde ates ve ocakla ilgili deyimler atasözleri çoktur. Türkler atese saygi göstermis ve
insani kötülüklerden koruyan özelligi bulunduguna inanmist ir. Atesin alevinden çesitli
anlamlar çikarilmistir. Atesin alevinin yesilimsi olmas i yagmur yagmasina mahsulün iyi ve
bereketli olmasina alevin kirmizi renkli olma si savasa sari renkli olmasi salgin hastaliga siyah
renkli olmlasi hakanin ölümüne v eya uzak yolculuguna isaret etmektedir. Islamdan önce
Türklerde insan düsrgani ve gizli bir kuvvet seklinde tasavvur edilen k ader inancina da
rastlanmaktadir. Özetlersek Islamdan önce Geleneksel Türk Dini Geleneginde tek Tanri ahiret
hasir cennet cehennem melek seytan ruh ruhun ölmezligi ve kurban gibi inançlar vardir.
Dikkat edilirse bu inançlar Islamin da emrettigi ve inanilmasini istedigi inançla rdandir. Bu da
Türklerin niçin toptan ve samimi olarak Müslüman oldugunu diger dinlere göstermedikleri
ilgiyi Islama gösterdigini Islamin Türklerin % 98ini teskil eden büyük ekseriyetin dini haline
geldigini açiklamaktadir. [87]
2- Ibadetler ve Gelenekler Geleneksel Türk Dininde Ibadet karsiliginda alkis yükünme ve
ötünme gibi kelimeler kullanilmistir. Bu kelimeler takdis dua ögme secde etme dileme ve
arzetme gi bi anlamlara gelmektedir. Tek Tanriya inanan Türklerde ibadet merkezi Tanridir
ve Onun rizasini kazanma dir. Bunun yaninda Türkler atalara saygi duymus ve onlarla
baglarini devam ettire cek dini mahiyetli uygulamalari devam ettirmistir. Türklerin günlük
muntazam ibadetleri ve ibadethaneleri oldugu konusu pek açik degildir. Ancak Çin kaynaklari
Tüklerde ibadet ve ibadethane (tapinak) bulundugunu haber verme ktedir. Her Türkün ve
Türk ailesinin sahsi ibadeti oldugu gibi bizzat hakan tarafind an yönetilen resmi ibadetleri
ayinleri de bulunmaktadir. Bunlar resmi ibadet ve halk ibadeti seklinde
gruplandirilmaktadir.
Resmi ibadet bas din adami sifatiyla Hakanin yönettigi ibadettir (Bu Islamd aki Cuma
Namazi gibi düsünülebilir). Devlet törenlerini oldugu gibi dini törenleri yö etme de Hakana
aittir. Devlet ve din islerinin baskanligi birbirinden ayrilmamis ve Hakanda birlesmistir.
Hunlardan itibaren Türklerde büyük kurban törenlerini Hakanlar yönetmistir. Göktürkler
müsterek ayin ve bayramlarinda kutsal yerlerde dua etmis kurbanlar suna rken ve sefere
çikarken önce bir mabedde zafer duasinda bulunmus sonra ordulari har ekete geçirmislerdir.
Bu ortak ayin ve törenler disinda istenildigi veya ihtiyaç duyu ldugu zaman bas açip yüzü ve
elleri göge kaldirip Tanriya duada bulunmuslardir.
Resmi törenlerden biri de Hakanin tahta çikma törenidir. Bu tören bir nevi Göge çikmak g bi
kutsal bir anlam tasimaktadir. Bu törenle Hakanin Göge çikmasi ve Tanri tarafin dan tahta
oturtulmasi simgelenmektedir. Halk ibadeti halkin kendisine ait ibadet ve ayinlerini ifade
etmektedir. Halkin i badeti de Yüce varliklara özellikle Göke (Tanri) yöneliktir.
Ancak halkin ibadeti mistik ve büyü ile içiçelik arzetmektedir. Herseyin görünmez güçlerle d
tildigi anlayisi görünmeyen güçlerle temas kurmaya kam veya sihirbazlardan yardim bekl
emeye götürmüstür. Bir hastalik halinde ve ölüm aninda ayinler yapilmistir.
Türkler dualarinda Göke (yani Yüce Tanriya) yönelmislerdir. Göktürk Hakani halk için yapti
larini birbir saydiktan sonra Gök imdi sen bize yardimci ol diye dua etmistir . Yine Türk
Hakani kendisinin zavalli ve basit bir kimse oldugunu belirttikten so nra Biricik duam Gök
beni yasatmayi uygun gördügü sürece halkima elimden gelen iyiligi yapmaya sevkedilmemdir
seklinde Tanriya yakarmaktadir. Görüldügü gibi Türk Hakanlari d ualarinda Gök Tanridan
halkina iyi hizmet sunabilmesi ve elinden geleni yapmasi için yardim istemektedir.
Ibadetleri belirli zamanlarda ve tesadüfi olaylar dolayisiyla yapilanlar seklinde o lmak üzere
iki kisimdir. Belirli zamanlarda yapilanlar ilkbahar yaz ve sonbahar da yapilan ayin ve
törenlerdir. Milattan önceki yillarda devlet kuran Hunlardan günümüzdek Yakut Tüklerine
kadar Türk boylarinda bu bahar bayramlari ve ayinler yapilagelmistir . Bunlar resmi nitelikte
yapilan bayramlardir. Tabiatin yeniden dirilisi sembolize eden ilkbahar ayininde at kurban
edilmektedir. Kurbanlar ve dini dörenler kamlar tarafindan yönetilmektedir. Kam din adami
karsiliginda kulanilmaktadir. Kamlik soydan gelmektedir. Ilkbahar ayininde kam göklere
çikmayi temsil etmekte ve özel ilahiler söylenmektedir. Kesilen kurb anirfetiyle ziyafet
verilmektedir. Bu ayin üç gün sürmektedir. Asya Hunlari ilkbaharda (Mayis ortalarinda)
kutsal yerlerde Tanriya kurban sun muslardir. Bu ayin için Hunlarm yirmidört boyunun
Basbuglari Lungçeng sehrinde toplanip Gök Tanriya atalara Yer-su ruhlarina kurban takdim
etmislerdir. Sonbaharda te krarlanan ayinden sonra Kaganla beraber orman etrafinda
dolasmislardir. Besinci ayin ikinci yarisinda Gök Tanriya ve atalara kurt-ata magarasinin
önünde ku rban takdim edilmistir. M.S. III. Yüzyilda meydana çikan Toba sülalesi devrinde
de ilk baharin ilk ayinda Doguda bulunan tapinakta Gök Tanriya kurbanlar kesilmistir .
Kurbandan sonra civara kayin agaçlan dikerek kutlu orman meydana getirilmistir. Ayni
sekilde sonbaharin ilk ayinda da Gök Tannya kurban ayini yapilmistir. Dini ayinl er ve kurban
törenleri nizamnameye göre icra edilmistir.
Bahar bayramlarinda en önemli ayin at Kurbani ayinidir. En uzun At Kurbani ayini üç gün s
ektedir. At kurbanina önceleri Kama görev düsmezdi daha sonraki dönemlerde ona da bir
görev düsmüstür. Türkler atin yaninda öküz ve koyunlardan da kurban ederler. Türkler bu
bayramlarda kur banin yanisira at yarislari yaparlar sarkilar söyler. Ikinci gruba giren ayinler
ise kötü ruhlara karsi veya adak hayvanini basibos birakmak kötü ruhlari kovmak ve
yagmur yagdirmak amaciyla yapilmaktadir. Basibos birakilan h ayvana Iduk denilmektedir.
Küçük ayinlerden en yaygin olani özel bir hayvani basibos birakmaktir. Bu hayvana iduk (iz
ik lyik iyik idik) denmektedir. Iduk aslinda saliverilen gönderilen (yani Ta nri için saliverilen
Tanriya gönderilen) demek iken Türklerin dini düsüncelerinin olgu nlasmasi sonucunda
mübarek ve mukaddes kavramlarini Ifade etmistir. Iduk denile n bu dini gelenek Türkler
Müslüman olduktan sonra da devam etmistir. Türkler idugu belirli bir ayin ve törenle
ruhlardan birine binek hayvani olmak gaye siyle saliveriyor. Kimse bu hayvana dokunmaz ve
o mübarek sayilir. Türklerden bir istegi bir dilegi olan saçi sunar. Saçi bütün Türk boylarinda
kansiz ku rban olarak kabul edilir. Kanli kurbanlara tayilga veya hayilga denildigi g ibi saçi
ya da dini terim olarak saçilga yahut çaçilga denir. Saçi her kavmin kend i emegiyle
kazandigi kiymetli ve mübarek saydigi nimetlerden biridir. Göçebe kavimler de süt kimiz
yag çitfçi kavimlerde bugday dari sarap tüccar kavimlerde para saçi ola rak kullaniliyor.
Türkler bahar bayraminda ilk otu taze kisrak sütünü saçi olarak sunuyor. Çocuk sahibi olm ak
isteyen anneler mukaddes kabul edilen agaçlara ata mezarlarina çaput baglayarak saçi ve
kurban sunarak çocuk diliyor.
Türklerin inançlarina göre kötü ruhlar öldükten sonra yeraltina gider ve insanlara hastalik
ölüm fakirlik hayvan hastaligi gibi belalarin gelmesini saglar. Bunlarin fenalikl arina
ugramamak için insanin kötü ruhlari saymasi onlara baba ve reis demesi bol bo l kurban
takdim etmesi gerekmektedir. Kötü ruhlara karsi yapilan ayinlerde kamlar yeraltina
indiklerini ve orada gezdikleri ni temsil ederler. Bütün ayinlere ragmen bir kimse hasta olursa
evinin yaninda ona bi r çadir kurulur ve tecrit edilir. Hastalik fena ruhlarin eseri oldugu için
hizmetine köle ve cariyeler bakar çadir üzerine isaret konularak baskalarinin yaklasmamalari
sa glanir. Sadece kam hastanin yanina gider kendine göre dualarla ve çesitli vasitalarla
tedaviye baslar. Akrabasi bile iyilesinceye kadar kendi hastasini görmez ve ölünce de orada
merasimle defnedilir. Atesin herseyi temizledigine inanan Türkler kötü ruhlari kovmada
atesi de kullanirlar. Baskurtlar ve Kazaklar bir yagli paçavrayi tutusturup hastanin çevresinde
aias a las diye dolastirirlar. Buna alaslama denilmektedir. Bu inancin izlerine Müslüman
Türklerde de rastlanmaktadir. Bu Anadolu Türkçesinde alazlama seklinde muhafaza edi
lmistir. Türklerin meshur ayinlerinden biri de yagmur yagdirmak havayi istenilen sekle sok
mak için yapilan ayinlerdir. Islam müelliflerine ait rivayetlere göre Nuh Peygamber
Türkistani oglu ve Türk ün babasi sayilan Yafese verdigi zaman ona bu kurak ülkede ne
yapacagini sorar. B abasi da ogluna yagmur yagdirma kudretini bahseder ve üzerinde ism-i
azam duasi yazili olan bir tas verir. Ihtiyaç halinde bu yazili tas ile Allaha dua edilerek
yagmur yagdirilir. Buna Yada tasi adi verilir. Çin Hiristiyan ve Islam kaynaklari nda
Allahin Türklerin ecdadina yagmur yagdirma kabiliyeti verdigi zikredilmekted ir. Kasgarli
Mahmut söyle demektedir Hususi bir tas olan yada (yat) ile kahinlik yapil ir rüzgar ve yagmur
celbedilir. Bu Türkler arasinda çok yaygin olup buna Yagma boyu içerisinde bizzat sahid
oldum. Orada bir yangini söndürmek maksadiyla yapilmis yaz me vsiminde Allahin izni ile
kar düsmüs ve bu surette yangin söndürülmüstür.
Türkler ölüleri yikar ve kefenlerler. Kefene esük veya esük denilmektedir. Hakanlar i pekli
kumaslara sarilarak gömülmüstür. Ölülerin agaç ve kiymetli madenden yapilmis tabutlarla da
gömüldügü dönemler olmustur. Ölüyle beraber mezara ölünün bazi esyalari silah malzemeler
nulmustur. Türklerde yug denilen cenaze ayinleri son derece önemlidir. Ölenin mertebesine
ve çesit li yöreler göre yuglar farklilik arzeder.
Bir kisi ölünce cenazesi çadira konulur. Bütün akrabasi ölünün adina kurban olarak bir koyun
bir at kesip çadirin disina birakir. Bundan sonra hepsi feryad ederek at kosturup bunun
etrafinda yedi defa dolanir ve çadirin giris kisminin önünden geçerken biçakla yüzler ini
yaralar. Sonra ölüyü gömmek için müsait bir gün tesbit edilir. Belirlenen günde ölüyü g
mezar kazilir. Gömme günü ölünün bütün akrabasi kurban için çesitli seyler getirir mezarin da
yine at kosturup feryad eder ve ölümü takiben yaptiklari gibi yüzlerini yaralarlar. Türklerde
ölen için duyulan aci çesitli sekillerde bazi ayin ve törenlerle ifade edilir. Hu nlar adetleri
üzere saçlarini keserlerdi. Kahra-rnanlar için yüzlerini yaralayarak kan akitirlar böylece kanda
gözyasi dökmüs olurlardi. Orhun Abidelerinde Bunca millet saçin kulagin kesti. ifadesi
Göktürklerde de ayni adetin oldugunu göstermektedir. Yug törenlerine yugci sigirtçi adi
verilen kisiler katilir. Bunlardan yugci ölen in maceralarini hikaye edip anlatir sigirtçi
aglayicilik görevini yerine getirir. Ötenin arkasindan yüksek sesle aglamak agitlar yakmak
bugün de bütün Türklerde yasayan bir adettir. Yüz yirtmak yaka yirtmak saç yolmak aglamak
dövünmek gibi hareketler üzüntünün ligini ve ondan ayrilmanin verdigi izdirabi ölene
anlatmak onu buna inandirmak ve ondan gelebilecek kötülüklere karsi korunmak inanciyla
yapildigi kabul edilmektedir.
3- Kam Geleneksel Türk Dininde kam önemli bir yer tutar önemli bir tip ve figür olarak kar
simiza çikar. Türklerde ayin ve törenleri yürütüp tuhlarla temasi olduguna inanilan kimselere
kam (Mogo llarda baksi) denilir. Kam Tunguzca saman kelimesiyle es anlamlidir. Saman ke
limesine dayanarak Türklerin eski dini Samanizm seklinde niteledirilmisse de bu yanlistir
(Degerli ilim adami Türkiyede ilk Dinler Tarihi profesörü ilk defa Türk di ninin Gök Tanri-
tektanri dini oldugunu savunan merhum Hikmet Tanyu saman kelimes inin Türklere yabanci
oldugunu Türklerin Samanizm diye bir dinleri olmadigni bu ad landirmanin yanlisligini
ortaya koymustur. Bkz. H. Tanyu Türklerin Dini Tarihçesi I stanbl 1978 10-12 Samanlik
veya Samanizm Türk Ansiklopedisi XXX/203-205). Çünkü s aman dinde sadece bir
elemandir. Öte yandan hiçbir dinde din adamina dayanarak o di ne ad verilmemektedir
(Hiristiyanliga Papaz Dini Yahudilige Haham Dini denileme yecegi gibi). Ayrica Çarlik
Rusyasi devrinde Türk boylarindan bir grup Rus Çarina gid erek dinlerinin samanlik
olmadigini belirtmis Batili müstesrik ve misyonerlerin b u nitelendirmelerine itiraz
etmislerdir. Kasgarli Mahmut kam kelimesini Arapça kahin kelimesiyle karsilamistir. Kam
ayn i zamanda hekim ve sihirbazdir. Onun tanrilarla insanlar arasinda aracilik yapan yetenekli
seçkin kimse olduguna inanilmaktadir. Büyük tanrilara ve kötü ruhlara ancak ka m ayin
yapabilmektedir. Kam tanrilar tarafindan tayin edildigine ruhlari emrinde bulundurduguna
tabiat taki bazi sirlari bildigine inanilan genis hayalli mistik ve sair tabiatli kims edir. Vecd
halinde iken ruhunun göklere yükseldigine veya yer altina indigine kamli k kudretinin onun
basi üzerine gelip ebekusagi sekline girerek basini vücudunu dold urduguna inanilmaktadir.
Bunun için kamin davulunda ebesukagi resmi bulunmaktadir. Kam meslegi soydan gelir
ögrenmekle elde edilemez. Hiç kimse kam olmak istemez. Anc ak bir kimse ata ruhunun
zorlamasiyla kam olmaya mecbur kalir. Kam adayi yasli tecrübeli bir kamin yaninda
egitilir. Kamlar çogunlukla erkeklerden nadiren de ka dinlardan olur. Kamin ayin için cübbesi
davulu ve külahi bulunur. [89]
4- Ahlak Anlayisi Tarih boyunca Türklerin ahlak anlayisi bütün seyyahlarin bütün
arastiricilarin ve yabancil arin dikkatini çekmistir. Islamdan sonra Batililarin kendi
milletlerine örnek gösterdikl eri Türkler Islamdan önce de örnek ahlak anlayisinin
temsicileridir.
Ahlaki bakimdan üstün özelliklere sahip Türkler iyi niyetin hosgörünün ve sadakatin timsali
de sözde iste dogruluk Türklerin temel esaslarindandir. Cinayet zina yalan yere yemin etme
aldatma riyada bulunma hirsizlik etme adam öldürme yerme ve ko-vucu luk yapma kibirli
olma onlarda rastlanmayan ve kötü görülen davranislardandir. Bu davranislardan hirsizlik
yapan zina eden yalan yere yemi n eden ve sebepsiz olarak adam öldüren kimseye ölüm
cezasi verilmektedir. Zina yasaktir ve hatta Türklere yabancidir. Zina yapan kimseye siddetli
ceza veri lmektedir. Zina yapan bazi yerlerde yakilmakta bazi yerlerde ise vücudu ikiye
bölünme ktedir. Homoseksüellik Türkler arasinda çok büyük bir günahtir.
Savastan kaçmak kötü bir harekettir ve cezasi çok agirdir. Türkler yaltaklanmayi yaldizli
sözleri ve yapmacik hareketleri sevmezler. Hileli y ollarla mal mülk edinmez böyle yolla
zengin olmayi tasvip etmezler. Arkadaslar aras inda sevgi ve saygi esastir. Arkadas
dediklerine dost saydiklarina kötülük etmek iyi karsilanmaz ve basitlik sayilir. Aile devletin
en küçük birimi kabul edilmekte ve mukaddes sayilmaktadir. Kari ve koca birbirine ihanet
etmekten böyle bir harekete tesebbüsten çekinmektedir. Insanlar aras inda adalet esastir
sinif farki yoktur kararlarda istisareye önem verilmektedir. Türkler azimli gayretli hareketli ve
çaliskandir. Beklemeye durgunluga tahammülleri yoktur. Atesli hareketli yigit mücadeleci
disiplinli ve asker karekterli insan lardir. Vatan sevgisi topraklarina baglilik ülkelerini
savunma Türklerin en bariz vasifla rindandir. Dünyada Vatan sevgisinin ve Vatana bagliligin
en yüksek derecede bulundug u milletin Türkler oldugu söylenirse bir hak teslim edilmis
olacaktir. Islamdan önce de Islami kabul ettikten sonra da bu özellik Türkleri diger
milletlerden ayirmistir. Türklerde genel olarak Tek Tanri Gök Tanri Ahiret öldükten sonra
dirilme yaptik larinin hesabini verme Cennet ve Cehennem gibi Inançlari ahlakli faziletli olma
zinayi kötü görme hak yolda mücadele etme (cihad) dogrulugu esas alma aileyi mukadde s
bilme vatan sevgisi millete baglilik mazlumun yaninda ve zalimin karsisinda yeralma
hosgörülü olma misafire ikram etme inancina siki sikiya bagli kalma gibi ah laki davranislar
bulunmaktadir. Bu inanç ve davranislar Türklerin Islami toptan ve tered dütsüz kabul
etmelerinin gerekçelerinden sayilmistir. . Türkierin bu inanç ve davranislarinionlar arasindan
seçilmis ve gönderilmis peygambe rlere baglayanlar da vardir. Esmaul Mürselin adli eser 24
Türk Peygamberin ismini v ermektedir.
Günümüzde Geleneksel Türk Dinini devam ettiren az sayida da olsa Türk boylari vardir. An
cak Türk boylarinin % 98 gibi büyük ekseriyeti Islami din olarak benimsemistir. Islami
kabul eden Türkler Islama aykiri olan inanç ve davranislari atmis Islama aykiri olmayan
Islamin olmazsa olmaz emri ile çelismeyen örf ve adetlerini devam ettirmist ir. Böylece
onlar Türk Islamini olusturmus islamin en büyük hizmetkari ve savunucusu ol lardir.
Türkler Islamla yücelmis Islam da Türklerle yayilmistir. Türk Islamsiz Islam Tür lmaz sözü
özlü söz halini almistir. Batida uzun yüzyillar Islam denince de Türkten Türk ce Islamdan
bahsedilmistir. Türkler idarede ilimde egitimde büyük hizmetler yapmisl ardir. Islama
gönülden bagli olan Türkler ayrilmamacasina Islamla bütünlesmis et ve tirnak misali haline
gelmistir. [90]
Bu gelismeyi ana çizgileriyle bes devreye ayirmak mümkündür 1. Vedalar devri (Tah.
M.Ö.20 00 veya 1500-800) 2. Upanisadlar devri (M.Ö. 800-500/400) 3. Klasik devre (M.Ö.
50 0/400-M.S.500) 4. Orta Çagdaki Ilahiyat felsefe gelismeleri devresi (Vedanta) 5 . Modern
devre.
Hinduizm milli bir dindir. Dünya nüfusunun asagi yukari %12si bu dine mensuptur. Hin
duizmin bir kurucusu çok açik ve net bir amentüsü {inanç sistemi) yoktur fakat çok hacimli
bir kutsal kitap koleksiyonu vardir. [91]
Atharvaveda dördüncü vedadir. Kozmik (alemle ilgili) mistik parçalardan ve büyüyle ilgili d
alardan ibarettir. Brahmanlar bu metinleri hayatin çesitli durumlarinda okumak mec
buriyetindedir. Diger vedalardan sonraki devirlerde yazilmistir. Bu veda 730 i lahilik bir kol-
leksiyondur halk inanislari hekimlik büyücülük gibi konularda da bilgile r ihtiva etmektedir.
Vedaiarda ilahiler niyazlar dualar yasayis kaideleri tilsim büyü gibi konular ye ralir. Vedalarin
risi denilen ve tabiatüstü güçlerle temasa geçtigi kabul edilen hakim ki mselere vahyedildigine
inanilir. Aslinda Hinduizmin kutsal metinleri sadece Veda lardan ibaret olmayip genis bir
koleksiyonu ihtiva eder. Bu koleksiyonu ikiye a yirmak mümkündür 1- Sruti (vahye
dayananlar) 2- Smriti (destan seklinde olanlar). Vedalar M.Ö. 600 yillarinda Samhitalarin
içinde toplanincaya kadar sözlü olarak nakledilmistir.
2- Kast Sistemi Hint toplumu çesitli siniflara ayrilir. Buna kast sistemi denir. Kast ayni isle
mesgul olan atadan miras kalan haklari vazifeleri ve adetleriyle birbirine simsi ki baglanan
sahislar grubudur. Kast seçilmez ancak onun içinde dünyaya gelinir. Bu s istem dört siniftan
olusur 1) Brahmanlar (rahipler din adamlari) 2) Ksatriya (hüküm dar sülalesi ve savasçilar) 3)
Vaisya (tüccar esnaf ve çiftçi) 4) Sudra (Isçiler). Ayrica ast sistemine girmeyen kast disi kabul
edilen gruplar da vardir. Bunlara dokunu lmazlar denir. Kast yapisi Hint inançlarina
dayanir. Bu inançlara göre kastlar yarat ici tanri Brahmanin insan seklinde tasavvur edilen
vücudunun çesitli yerlerinden yar atilmistir. Bundan dolayi toplum hayatinda görülen farklar
bu yaratilis olayina day andirilir. Buna göre Brahmanlar Brahmanin agzindan Ksatriyalar
kollarindan Vai s-yalar midesinden Sudralar da ayaklarindan yaratilmistir. Brahmanlar kast
sisteminde en önemluve üstün yeri ellerinde tutarlar. Brahman kelimesi Sanskritçede
Brahmaya vakfolunmus kimse anlamina gelir. Brahmanlarin görevi kutsal kurban ayinlerini
yönetmektir. Brahmanlar kutsal bilgilerin (Vedala rin) muhafizidir. Dini ayinleri icra onlarin
irsi hakkidir. Ayni kasta mensup olanlar ancak kendi aralarinda evlenebilir ayni sofrada
yemek yiyebilir. Meslekler de kastlara göre ayrilmistir. Ilk üç kasta dahil olanlar daha it
ibarlidir. Sudra kastindan olanlar diger kasttakilere hizmet ederler. Her kasti n kendine
mahsus nisan ve dügün merasimleri yeme içme giyim ve meslek kurallari vard ir. Kast
sistemine karsi gelinmez. Kast sistemine karsi gelmek karsi gelenin ka sttan çikarilmasina
sebep olur. Bu da o kimsenin varliginin sona ermesi demektir. [ 93]
3- Dini Kavramlar
a- Tanri Hinduizm tanri kavramindaki degisik ifadeleri yadirgamaz. Her insan ve toplum
kendi sahsiyetine ve gelenegine uygun bir sekilde Tannya yönelebilir. Hinduizme gör e her
dini gelenek Tannyi kendine göre açiklar. Kimi onu kahredici bir kudret kimi de kutsal bir
sevginin kaynagi olarak görür. Fakat hepsi ayni sonuca ulasir. Hinduiz m peygamberli
dinlerin vahiylerine de Tannnin kendini gösterdigi diger dini sekil lere de karsi çikmaz.
Hindistanda çok sayida tanri ve tanriça heykelleri göze çarpar. Hint li bunu Tannnin çesitli
sekillerde görünüsü oia-rak telakki eder.
Hindu tanrilar panteonunda bir üçleme dikkat çeker. Bu üçleme içinde Brahma yaratici Visnu
koruyucu Siva ise yok edici tanridir. Bazi devrelerde ve bazi yerlerde Visnu veya Sivanin ön
plana çiktigi olmustur. Mesela Sivanin üstünlük kazandigi yerlerde halk onu bütün hata ve
kusurlardan uzak alemlerin Rabbi olarak görür. Alemi o yikacak ve yine o yen ileyecektir.
Hinduizmde çoktanricilik üçleme tanri-aiem birligi (panteizm) bulunmakla beraber tekta
nrici inanis da vardir. Bir Rigveda cümlesi Tanri birdir. Hakimler onu çesitli sekil lerde
adlandiryorlar seklindedir. Bir Hint atasözü de söyledir Kainattaki bütün varliklar i sadece bir
tanri doldurur. Tasvirlerin ise ibadet için yardimci semboller olara k görüldügü ileri
sürülmektedir. [94]
Hulul inanci tanrilar veya yüksek ruhlarin beser heyetiyle ilahi alakasini ifade eder. Hulul
Insan heyeti içine ilahi varligin girmesiyle kötülügü yok etmek Gitada denildigi g bi
Krlsnanin agzindan insanlara onlarin ihtiyaç duyduklari vazifelerini ve kanun larini
bildirmek için olur. Yine Gitada söyle bir cümle yer almaktadir Ben çesitli de virlerde çesitli
sekillerde görünürüm. [95]
Karma fiziki alemde oldugu gibi ahlaki ve zihni alemde de Insanin takip etmesi gerekli bir
kanun bulundugunu ifade eder. Ahlaki bir kainat nizami olan karma kanununa göre bu hay
atta Islenen ameller canlinin kaderine tesir eder ve onun tekrar vücut bulmasinda rol oynar.
Bunun neticesi olarak bütün canlilar kendi durumlarini kendi emelleriyle kazanirlar. Iyi bir
canlinin durumu kötüye gidiyorsa daha önceki hayatinda Isledigi kötü amellerin eger Iyiye
dogru gidiyorsa daha önceki hayatinda isledigi iyi amelleri n karsiligidir. Bu daha önceki
hayat seklinin ceza ve mükafat olarak kendini göstermesi dir. Insan geçmiste ne ekmisse
gelecekte onu görecektir. Karma her kararin dogru ve yanlis sonuç vermesini belirleyen
seydir. Her davranis eninde sonunda meyvesini verecektir. Karma muzu zehirli bir meyve
veren agaçtan beklememeyi ifade etmektedir. Karma ayni zamanda mükafat beklemeksizin
hareket et me anlamina da gelmektedir. Böylece sonuç bekleme arzusu firenlenmis
olmaktadir. Bha gavad-Gitada Rab Krisna söyle demektedir Siz sadece vazifenizi yapmakla
mükellef siniz. Eger bir semere hasil olursa onu bana birakin. Hinduizme göre insan sonu
olmayan bir tenasüh zinciri içerisinde gidip gelmektedir. B una göre ölüm bir korku vasitasi
ve bir yokluk degil bir halden digerine geçistir. Onl ara göre karma doktrini insanin arzularini
gerçek anlamda ölümsüzlüge ulastirir. Bunun için er Hintli tekrar dünyaya geliste iyi
amellerle gelecekteki hayatini garanti alti na almaya gayret sarfeder. Isledigi günahlar
sebebiyle bitki veya hayvan olarak düny aya gelmekten çekinir. Onlara göre içinde dogduklari
kast bile isledikleri amellerin bir neticesidir. [96] d-Tenasüh (Ruhgöçü Sanskritçesi Samsara
Bati Dillerinde Reinkarnasyon Transmigrasyon...)
Karma doktrinine bagli olarak tenasüh yani ruhun bir bedenden ötekine geçtigi inanci dogdu.
Böylece ölümden sonra devamli varolma ruhun bedenden ayri oldugu fikri gelismi s oldu. Bu
inanisa göre ruh kendi derecesi içinde yüksek veya alçak olarak dogar. Insan yaptiklarina göre
hayvan bitki insan veya tanri seklinde dogar {Buna göre insan kendi kaderinin mimaridir). Bu
dogus bir sebep sonuç iliskisi içinde gerçeklesir. Ma nevi ve ahlaki karsilik yani yapilanlarin
sonucu ruhun tenasühü ile mümkün olur. Sonraki ha ta mutlu olmak dogru harekete
baglidir. Her sahis islerinden sorumludur. Ölümden k orkmaya gerek yoktur. Devamli
yeniden doguslarla insan arzularina ulasir devam li bir tatmin elde eder. O tanri Brahmada
yasar. Bu inanisin Hintliyi kuvvetli bir iyimserlige ulastirdigi ileri sürülmektedir. Hint
düsüncesinin temelini teskil eden tenasüh inanci Yunanlilarda Fisagorcularda Ye ni
Eflatuncularda Eski Misirda Maniheizmde Orfizmde ve Gnostisizmde rastlanan bir
düsüncedir. Bazi Hiristiyan mezhe plerinde ve Ihvanus-Safa gibi firkalarda da benzeri
düsüncelere rastlanmaktadir. (Tenasüh in ancina ayrica Harbiyye Cenahiyye Habitiyye ve
Hadesiyye Hadbiyye Muammeriyye N usay-riyye gibi itikadi mezheplerde Bektasilikte
Yahudi Dönmelerinde de rastlani r).[97]
e- Yoga Yoga Sanskritçe baglamak birlestirmek anlamina gelen Yuj veya Joug kökünden g
elmektedir. Insanin enerjisini belli bir gayeye yöneltmeyi hedef alan bir disiplin dir. Bir irade
egitimi yoludur. Egzersiz ve antrenman anlamina da gelmektedir. G itada insanlari kurtulusa
ulastiran yol olarak gösterilir.
Yoga insanin hem bedenihem de zihni ve manevi gücünü bir araya getiren egzersizdir. Yoga y
apana yogi denir. Yogi nefesine hakim olur ve zihnini bir noktada toplar. Böylece o beden ile
ruh hareket ile zihin his üe sezgi arasindaki ahengi saglayarak eze liye kainatin degismez
özüne ulasmaya tabiat üstü güçlerle temas kurmaya çalisir. Bu yoga sistemi IV. Yüzyilda
Patanjalinin Yoga Sutrasinda açiklanmistir. Buddist ve Caynistler tarafindan uygulanmistir.
Daha sonra diger grup ve kastlardan ayr i olarak gelismis ayri bir sistem halini almistir.[98]
4- Dini Ayin Ibadet Ve Gelenekler Hinduizmde ibadet her yerde yapilabilir. Tapinak vardir
fakat cemaatle ibadet y oktur ibadet genelde ferdidir. Ibadetin belirli bir sekli yoktur.
Inançlarina göre T anri her yerdeki ibadeti görebilmektedir. Bundan dolayi ibadet her yerde
her z aman her sekilde yapilabilmektedir. Bir Hintli kendisiyle tapindigi tanri arasinda zihnini
odaklastiracagi bir vasit a arar. Bundan dolayi Hindistanda çok sayida tanri tasviri bulunur.
Ancak kisi hik mete ulastiginda artik bu vasitalara ihtiyaci kalmayacagi kabul edilir.
Hintlilerde ortak bir ibadet sembolü Omdur. Om kelimesi bir çesit besmele gibi yemekten
Vedalari okumaya baslamadan duadan herhangi bir isten önce söylenir. Om ilahi kuvvetle
dolu kutsal sirli bir kelime olarak kabul edilir. Uzun özel bir tarz da nefes alarak söylenir. Bu
kelimenin harfleri Brahmayi veya Brahma-Visnu-Siva üçle mesini ifade eder. Hintli sabah
safaktan önce kalkar evde veya nehir kiyisinda yapabilecegi sabah ib adetine hazirlanir
tanrisinin adini zikreder yikanir. Gayatri Ilahisini okur. Sa bah Ibadetinde yüzünü doguya
dönerek oturur. Vücudunun etrafina su sepeler. Nefesini kontro l eder. Tanrisinin putuna
yakarir. Ögle ve aksam da bu yaptiklarini tekrarlar. Put a hediye sunar.
Evlerde genellikle tapinilan puta tahsis edilen bir oda veya köse bulunur. Burad a ya
Visnunun helezonu ya da Sivanin düz bir sütuna benzeyen putu vardir. Put kut sal kitap
okunarak yaglanir. Onun önünde oturularak tefekküre dalinir. Tütsü çubuklari yakil ir.
Kutsal oda ya da kösenin önüne isiklar çiçekler yiyecekler konulur. Putlara su dökülü ra
taze meyve sunulur.
Diger tanrilara atalara misafirlere kutsal inek gibi hayvanlara fakirlere yi yecek sunulur.
Inekler yer gök ve hava aleminin anasi olarak görülür. Inek ve öküzler cad erde alis veris ve
is yerlerinde serbestçe dolasir. Yola yatarlarsa trafik ona göre düzenlenir. Onlar kesilmez
yenmez. Hindistanin bir çok eyaletinde inek kesimine izi n verilmedigi gibi sigir eti hemen
hemen hiç yenilmez. 1981de Hindistanin batisi nda Kopargaoh sehrinde Müslümanlarin
dört kutsal inegi kestikleri yolunda söylentilerin çikmasi üzerine büyük olaylar patlak vermis
Müslüman mahalleleri atese verilmis ve bölgede esiz sokaga çikma yasagi konulmustur.[99]
Et yiyen veya vejeteryan (et yemeyen bi tkilerle beslenen) Hindular yaninda sehvet senlikleri
yapan siki bir züht hayati süren Hindular da vardir. Hindistanda bitkilerle beslenenlerin
sayisi 1/4 civarin dadir. Bunun yaninda Müslüman olmayan Hintliler arasinda da domuz eti
yememe aliska nligi vardir. Hinduizmde tapinaklarda yapilan ibadet evdekinin biraz gelismis
seklid ir. Brahmanlar gecenin son 8. saatinde kutsal metinler okuyarak taptiklari putu
uyandirirlar. Boru çalinarak disardakilere ibadetin basladigi bildirilir. Disarida kiler de
yapilanlari seyre gelebilirler. Put yikanir yaglanir. Önünde isiklar yakil ir ona çiçek öglen ve
gece yemek sunulur. O gündüz istirahate gece giydirilip uykuya birakilir. Tapinaksiz köy
yoktur. Kasabalarin ve sehirlerin büyük tapinaklari vardir. Bu tapinakl ar genis duvarlarla
çevrilidir ve yanlarinda kutsal yikanmaya elverisli havuzlar b ulunur. Tapinaklarin yillik
senlikleri vardir. Bu senliklerde putlar arabalarla çekilerek irmaklara götürülür yikanir.
Ayrica ilkbaharda sonbaharda ve yeni yilda yapilan senlik ler de vardir. Hinduizmin bazi
mezheplerinde reislerine uluhiyet atfedilerek tazimde bulunulur. Öl müs kahramanlara ve
azizlere de yardim için dua edilir. Köylüler genellikle çevresine tes ir ettigine inandiklari
mahalli köy uluhiyetlerine kurban sunarlar. Cinlerin varligina d a inanilir ve onlardan
korkulur. Hindistanin dini temayülüne göre insan üç ayri yoldan kurtulusa gidebilir.
Bunlardan birisi ameller (yani kurbanlarla) digeri bilgi ve marifet (yani ilahi hakikati
tanimak la) üçüncüsü ise insanin sahis seklinde tasavvur edilen bir tanriyi severek kendini ona
teslim etmesi vasitasiyle kurtulustur. Kurban Hinduizmde çok önemli bir yer tut ar. Vedalann
emrettigi dini hayat kurbanlar etrafinda toplanmistir. Tanrilar bile kudretlerini ancak
kurbanlar sayesinde gösterebilmektedir. Tanrilarin takdim ettikleri kurbanlar
yeryüzündekilere örnek olmustur. Insanlari tanrilarla iyi münasebett e bulunduran
kurbanlardir. Tanrilara sunulan hersey kurbandir. Bunun yaninda yaz ve kis gün döpümleri
münasebetiyle kanli kurbanlar da takdim edilmistir. Ayrica büyük hazir lik ve merasimleri
gerektiren kurban Soma kurbanidir. Somanin hazirliklari s irasinda keçi inek gibi hayvanlar
kanli kurban olarak takdim edilmektedir. Tanril arin öfkesini teskin etmek maksadiyle takdim
edilen kurbanlar yaninda özel hediyele r de kurban olarak sunulmustur. Eski zamanlarda evin
sahibi bazen de karisinin yardimiyle tanrilara kurbanlar takdim etmistir. Fakat her kurban
gittikçe zorlasa n hazirliklari gerektirmistir her merasimden Önce ve sonra zühd ve riyazet
gerekli o lmustur. Zamanla kurbanlari icra edebilmek ve kurban törenlerindeki vazifeleri yer
ine getirmek Vedalari okumak için bir rahip sinifi ortaya çikmistir. Bunlara Brahm an adi
verilmistir. Brahmanlarin isi sadece kurban merasimlerini icra etmek degi l ayni zamanda
sihir ve büyü yapmak insan ve tanrilari idaresi altinda tutmaktir. Hindistanin ziyaret edilen
yedi kutsal yeri vardir. Bunlarin en meshuru Benares tir. Bu kutsal yerlere yapilan ziyaretler
ve hac seferleri Hindulann hayatlar inda önemli rol oynamaktadir. Hintliler ölülerini
yakmakta ve küllerini Ganj nehrine dökm ektedir. Bir yüzyil öncesine kadar kadin ölen
kocasiyla birlikte yakilirken simdi bu ad etten vazgeçilmistir. Ibadet kutsal kitap erkeklere ve
kast sisteminin Ilk üç sinifina ait kabul edilirken Gandiden bu yana biraz degisme olmustur.
Ancak hala ilk üç sinif omuzlarindan belle rine kadar iplikten yapma ayri bir isaret tasirlar.
[100]
F- CAYNIZM Hindistan irklar ve diller konusunda çesitlilik gösteren bir ülke olmasi yaninda
bugün yasayan birçok dinin de çikis yeridir. Asagi yukari dörtbin yillik bir geçmise sahip ol
dugu kabul edilen Vedalari esas alan agirlik merkezini Brahmanlar olusturan ve kast
sistemine dayanan Hinduizmden sonra M.Ö. VI. Yüzyilda Buddizm ve Caynizm M.S . XVI.
Yüzyilda da Sihizm ortaya çikmistir. Hinduizmdeki kast sistemine ve Brahman si nifinin
otoritesine karsi bir tepki olarak dogan bu dinlerden Buddizm (ileride müs takil bir bölüm
olarak incelenecektir) evrensel Caynizm ve Sihizm milli bir karakter e sahiptir. Bu son ikisi
(Si-hizmdeki bazi istisnalar bir yana birakilirsa) Hin distan disina çikmamistir. Bunlardan
burada kisaca bahsedilecektir.
Hindistana mensup bir din olan Caynizm bazi bilginlerce bir mezhep veya tarika t olarak
görülmüstür. Caynistlerin sayilari 3 milyon civarindadir. Bu dinin kurucusu Mah avira (M.Ö.
599-527) olarak gösterilirse de aslinda Caynizm Parsvaya (M.Ö. VIII. yüzyi l) kadar geri
giden bir geçmise sahiptir. Parsvanin ortaya koydugu doktrini Mahav ira gelistirmis ve
sistemiestirmistir. Batili yazarlar Mahavirayi önceleri bu dini n kurucusu olarak gösterirlerken
simdi onu reformcu olarak nitelendirmektedirler. [ 101]
1- Mahaviranin Hayati Benareste dogdugu kabul edilen Parsvaya Parsvanatha (muzaffer) adi
verilmis tir. Parsva dünya hayatini terk etmis her seyi ögrenince vaaza baslamistir. Yüz yasi
nda ölünceye kadar aylarca perhiz yapmistir. Parsva Mahavira ve Buddanin hayat hikay
eleri arasinda büyük benzerlikler dikkati çekmektedir. Her üçü de ksatriya (prensler ve sava
sçilar) kastindandir.
Parsvanin doktrini ve cemaati Vesalili bir prens olan Vardhama-na tarafindan yenilestirilmis
ve gelistirilmistir. Vardhamana otuz yasinda evini karisini ve çocugunu terketmis rahiplik
elbisesi giymis ve rahiplik isareti olarak saçindan be s perçem koparmistir. Bir müddet sonra
elbiselerini atarak çirilçiplak dolasmaya baslami stir. Otuz ay murakabe egzersizlerinden
sonra o onüç sene kendisini siddetli riyaze te hasretmis ve bir agaç altinda düsünceye
dalmistir. Ruh göçü (samsara) çemberinin özüne nüf ceye kadar murakabe ile dolu bir züht
hayati yasamis ve nihayet ruh göçünden kurtulus yo lunu bulmustur. Bundan dolayi
Vardhamana^a büyük kahraman anlamina Mahavira muz affer veya insani ihtiraslardan
kurtulmus anlaminda Cina denilmistir (Cina Sas kritçe bir kelime bir terimdir). Cina
(Cayna)doktrinini asiller ve halk arasinda yaymistir. O vaazlarini kutsal dil olan Sanskritçe ve
mahalli Magadhi lehçesinde yapmistir. Etrafinda çesitli kastlard an insanlar toplamis ve
büyük bir cemaat olusturmustur. Otuz sene kadar bu isi yürütmüs ve 72 yaslarinda (M.Ö.
527de) Biharda ölmüstür. Tirtankara (geçit yapan tekrar edip duran dogum çemberi selinden
geçit bulan yol gösteren) olarak Ma-haviraya tazim edilmisti r. Onun Nirvanaya varisi Caynist
takvimin baslangici olmustur. Caynizm kisa za manda önce Mahaviranin memleketi olan
Bihar-Orissada daha sonra M.Ö. III. Yüzyilda bir kitlik sebebiyle Hindistanin güney ve
batisinda yayilmistir. Ancak bu yayil ma rahiplerin giyinmesi konusundaki tartismayi ve
arkasindan da bölünmeyi beraberin de getirmistir. Vardhamana taraftarlarina Caynist denir.
Bu kelime Mahavi-raya atfedilen muzaf fer anlamindaki Cina sifatindan türemistir. Cinanm
doktrinine de Caynizm denilm istir.
2- Tanri Anlayisi Mezhepleri ve Kutsal Kitaplari Caynizm ateist bir din olarak gösterilir. Bu
ateizm tanrinin varligini ruhun ebe diligini kurbanin faydasini kurtulusun Imkanini Inkar
etmek anlaminda degildir. Maha vlra Budda gibi tanri fikri üzerinde durmamis olsa bile bazi
Caynist mezheplerd e tanri inancinin varoldugu anlasilir. Tapinaklarinda tanri heykelleri
bulunur. Fakat M.S. XV. Yüzyilda kurulan Sthanakavasi mezhebi Ilk Caynizmin tanri
tanimaz bir karaktere sahip oldugunu savunmaya ve tapinaklardaki heykelleri resimleri r
eddetmeye baslamistir. M.Ö. III. Yüzyildan itibaren rahipler arasinda giyinme konusundaki
tartisma Caynistl eri iki mezhebe ayirmistir 1) Digambara {hava giyinenler). Bunlar
Mahaviraya uyarak tamamen çiplak gezerler. Daha sonra Müslümanlar onlara asgari bir elbise
giymey i kabul ettirmislerdir. 2) Svetambara (beyaz giyinenler). Bu ismi üzerlerine giyd ikleri
beyaz elbiseden almislardir. Bu iki mezhep arasinda doktrin bakimindan büyük farkliliklar
yoktur. Yogayi uygularl ar Cina Tirtankara ve mükemmel azizlerin varligina inanirlar.
Tirtankaralarin zamanin her devrinde 24 kadar oldugunu ve Mahaviranin bunlarin sonuncusu
bulund ugunu kabul ederler. Mahaviranin vaazlari önce sözlü olarak rivayet edilmistir. Daha
Sonra toplanan bir ko nsil bu vaazlarin bir kismini biraraya getirmeyi basarmis ancak
rivayetlerin büyük bir kisminin kaybolmasini Önleyememistir. Sözlü rivayetlerden kalanlar
Mahaviranin ölümün den on asir sonra toplanan Beyaz giyinenler konsili tarafindan Agamalar
veya Siddhanta adli kitapta bir araya getirilmistir. Bu kitap Ganipidaka diye de
adlandirilmaktadir*. Bu kitapta rahiplerin uymasi gerekli kurallar Caynizmin ög retileri ve
efsaneleri yer almaktadir. Hava Giyinenler mezhebi Beyaz Giyinenleri n bu kitabini apokrif
(gayr-i sahih) saymakta ve onu kabul etmemektedir. Onlar Caynistlerin bütün kitaplarinin
Hint filozofu Sankara tarafindan yok edildigini Iddi a etmektedirler. Kaybolan kitaplarin
yerine büyük üstadlarindan dört kisilik bir grubun meydana getirdigi bir eseri koymaktadirlar.
Bu kitap Caynistlerin kainat tasavvur larini felsefelerini ahlak ve Ibadet hakkindaki
görüslerini ihtiva etmektedir. Bu kita plarin sayisiz tefsirleri olmustur. Bu iki mezhebin sahih
kabul ettikleri kitapl ardan baska pek çok Ilahiyat hikaye ve ahlak kitaplari da bulunmaktadir.
[103]
Caynist ahlak prensibi Mahaviraya dayandirilan kutsal metinlerde yer almaktadir. Ahlaki
kurafiar rahip olmayanlarda bile oldukça serttir. Bu kurallar su bes esastan iba rettir
Öldürmemek yalan söylememek hiçbir sekilde çalmamak mümkün oldugu kadar cinsi müna n
kaçinmak asgari bir mal ile yetinmesini bilmek. Zühde götüren diger hususlar Ise daha ziyade
rahip ve rahibeler içindir. Bunlarin çogunlugu manastirlarda yasamaktadir. Kendi
inançlarini yayma çabasi göstermeyen Caynistler dürüstlüge ve sade bir hayat yasamaya
büyük özen göstermektedir. Caynizmin gaye ve hedefi ruhu dogumla ölüm arasinda cereyan
ede n bagdan karmadan kurtarmak ve nirvanaya ulastirmaktir. Ancak bütün ruhlar bu hedef e
ulasamaz dogumla ölüm çemberinde ebediyen döner durur. Bunun yaninda özel kabiliyete sa
hip ruhlar sayisiz vücutlarin sonunda nirvananin sükunetine girebilir. Bunu gerçeklest
irebilmeleri için karma maddesinin ruha nüfuz etmesini önlemeleri ruhtaki mevcut karm ayi
imha etmeleri gerekir. Karmaya karsi kendini koruma yukarida bahsedilen bes yasaga
uymakla olabilir. Bu bes yasaga uymak siki bir disiplin güçlüklere sabir n efsin öldürülmesi
tahsil ve murakebe ile saglanir. Kisacasi siki bir züht hayatina gire nler dünyayi tamamiyla
terkedebilen rahip ve rahibeler ruh göçünden kurtulup nirvanay a ulasabileceklerini ümit
edebilirler.
Caynistlere göre bu dine uyanlar ölümsüz ve ebedidirler. Bu alemin kurucusu yoktur. Alem
ebe ir ve yaratilmamistir. Onun cennetleri ve cehennemleri vardir. Cennetler tanrila rin
yeridir. Cehennemler Tirtankaralar ve kurtulusa ulasmis hayat cevherlerinin bulundugu
alemin en üst bölümüne göre çok asagidadirlar. Tekrar bu dünyaya gelme zahmetinden tulmus
olanlar gökler alemi üzerinde bir baska alemde bulunurlar. Ortada üstteki cennetl er ile alttaki
cehennemleri ayiran insanlar hayvanlar gibi varliklarin meskun ol duklari bölge yeralir. Canli
varliKlar sahip olduklari duygulara göre siniflandiril ir. [104]
4- Ayin ve Ibadet Caynistler güzel mabetler insa etmislerdir. Caynist cemaatin idaresi rahip
ve rah ibelerin elindedir. Önceleri gezici zahitler olarak yasayan rahipler daha sonra m
anastirlara yerlesmislerdir. Kutsal yazilan okuyarak ruh ve bedenlerini terbiye ederek
vakitlerini geçirirler. Rahipler gibi halk da günlük belirli ibadetleri yerine getirir. Ibadet
esnasinda Tirtankaralarla ilgili ilahiler söyler tefekkür eder tövbede b ulunur belirli hareketleri
yerine getirir hiçbir canli varligi incitmemeye gayre t ederler. Bunun için nebati gidalarla
beslenir sarhos edici içkiler kullanmazlar. Bütün hayvanlarin tedavi edildigi hastahaneler
vardir. Dindar Caynistler açliktan ölmeye büyük önem verirler. Semada pek çok tanrinin
bulunduguna fakat onlarin da ruh göçüne mahkum olduguna insanlar a kurtulus yolunda
yardimlari olamiyacagina inanirlar. Bununla beraber Caynist m abetlerde bulunan-heykeller
takdis edilir. Önlerinde ilahiler söylenir. Onlara meyve v e sebzeler sunulur. Önlerine
lambalar ve tütsüler konur putlari yikanir yaglanir ve çiçek lerle süslenir. Tirtankaralarin
yasadiklari kabul edilen yerler ziyaret edilir düny evi istekleri için onlara ve tanrilara duada
bulunulur. Bazi Caynistler Hindu tanril arina bile dua ederler. Mabetlerinde-ki ibadetler
rahipler tarafindan degil ha lk tarafindan idare edilir. Hin-duizmin din adami olan Brahmanlar
ücretle Caynis t mabetlerde çalistirilir. [105]
G- SIHIZM 1- Nanakin Hayati Sihizm Hindistandaki bazi gelismeler sonucu XVI. Yüzyilda
ortaya duizm karisimi bir dini harekettir. Kurucusu Nanaktir (1469-1539). siyasi hayatinda
önemli bir yer tutan bu dini hareketin 8-9 milyon -hizmin Hindistana bagli milli bir dini
hareket olmakla beraber lerinde üyeleri bulunmaktadir. çikmis Islam ve Hin Günümüzde Hint
dini ve mensubu vardir. Si dünyanin çesitli yer
Orta Çag boyunca Hindistanin dini siyasi ve içtimai durumu Hindular arasinda hosnutsuzlu
klara yol açmisti. Bu hosnutsuzlar grubu gayelerinin gerçeklesmesini Hindistanda eksik
olmayan dini re-formatörlerden bekliyorlardi reformcularin ortaya arttiklari fikirlere ilgi
gösteriyorlardi. Yüzyillardan beri devam eden tektanri inanci yönündeki gelismeler Islamin
Hint yarimadasinda görülmesiyle daha da hizlanmisti. Hindui zmdeki Mutlak Varlik ve onun
birliginin politeizm içinde kaybolmasi karsisinda Islamin Allah inancindaki açiklik ve
berraklik Hintlileri cezbetmeye baslamisti. Bunun yaninda hak ve adalet ölçüsüne dayanan
kast ayrimini reddeden insanlararasinda esitl igi esas alan takvadan baska üstünlük tanimayan
sultan ile köle arasinda fark görmeyen Islamin cihansümul esprisi Hindularin gönüllerinde
ihtilale sebep olmustu. Bir kismi bu dine baglanmis bir kismi da kendi kültürlerinden
kopamayarak Hindu izm ile Islami uzlastirmaya çalismisti. Dini reform konusunda XV.
Yüzyilin ikinci ya risinda kendini kabul ettiren ilk büyük isim Kabir/Kebir (M.S. 1435-1518)
olmustur . Kabir (Kebir) Hinduizmin bazi önemli kavram ve düsüncelerini muhafaza etmekle
berab er bir tek Tanri inancini yerlestirmeye çalismisti. Kabirden sonra aslin da Müslüman bir
hükümdar olan Ekber (1542-1605) dini olmaktan daha çok felsefi bir monote zm içinde
Hiristiyanlik ve Yahudilik de dahil Hindistanda bulunan bütün dinleri uzlas tirmayi
denemisti. Fakat bu denemelerin en ilgi çekicisi ve kalicisi Kebirin açtig i yolda yürüyen onu
sistemlestirerek bugünkü SihiznVin ortaya çikmasini saglayan Nanak mkiydI. Nanak M.S.
1469 yilinda simdi Nankana Sahib adini tasiyan Lahorun güneybatisin a 60 km. mesafede
bulunan Talvandi Köyünde dogmustur. Nanakin çocuklugu ve yetiskinl ik çagi bu köyde
geçmistir. O bu köyü terketmeden önce evlenmis ve iki oglu olmustur. Faki r olmasina
ragmen o yüksek sayilabilecek bir kasta mensup ailenin ve Hindu bir çevr enin çocugudur.
Nanak henüz genç iken Talvandi Köyünü (Nankana Sahib) ter-kedip Sultanpur sehrine gitti
orada Müslüman bir idarecinin hizmetine girdi ve senelerce bu görevini sürdürdü . Bos zaman
larinda da ormana çekilip düsüncelere daldi. Rivayete göre bu zahidane gezilerinin birinde
kendisine Yaratici korku ve düsmanliktan beri dogmamis zati ile kaim yüce bir Tan rinin
bulundugu seklinde vazetme görevi verildi. Bunun üzerine Nanak 1500 yilina dogru
vazifesini ve Sultanpuru ter-kedip bir tek ve gerçek olan tannsi hakki ndaki düsüncelerini
yaymaya çalisti. Bu konudaki vaazlariyle söhrete kavusan Nanak kutsa l yerleri ziyaret etti
ve muhtelif din mensuplariyla tartismalara giristi. Bu si rada bir zengin tarafindan serefine
Ravi Nehri kiyisinda kurulan Kar-tapur Köyüne ye rlesti ve hayatinin son on yilini burada
geçirdi. Bu köyde yeni inancini yaymaya bas ladi. 1539 yilinda 70 yasinda ikenbu köyde öldü.
Geride iki ogul ve çok sayida Sih (sa kirt) birakti. [106]
2- Sihizmin Dogusu Islamin Hindistana girmesinden sonra Islam ile Hinduizm arasinda bir
uzlasma z emini arama çalismalari baslamistir. Nanakinki bunlarin en dikkat çekicisidir.
Islami f ikirlerden istifade eden Nanak önceleri bir din kurma iddiasinda bulunmamistir. O
Hinduizmin örf adet ve kültürünü tasfiye etmek politeizmi putçulugu ve kast sistemini rtadan
kaldirip Islam ile Hinduizm arasinda orta bir yo bulmak istemistir. Önce siya si olarak
baslayan bu hareket daha sonra dini bir veçheye kavusmustur. Islam mutasavvif larinin
etkisinde kalan Nanak Kuzey Hindistanda vaazlarda bulunmus ve sinkreti st (uzlastirmaci)
Sih hareketini ortaya çikarmistir. O Islamin bir tek Tanri ve on un sifatlari gibi bazi
hususlarini benimsemistir. Ona göre Tanri tektir ebedidir görünmez sözle anlatilmaz heryerde
hazir ve nazirdir. Bunun yaninda o hint felsefes inden gelen Maya ve Nirvana tasavvurlarini
benimsemis tenasüh fikrini kabul et mis fakat avataralara inanmayi reddetmistir. Tanrinin
birligi ibadette ilahi adin tekrar tekrar zikredilmesi çesitli kastlardan insanlarin esitligi putlara
tapinmanin kötülügü kardesçe sevginin önemi ve rehber olarak guruya ihtiyaç bulundugu
seklinde özetlenen bu dini anlayis Nanak tarafindan herkese uygun bir sekilde sunulmus ve
hayat nizami olarak sistemlestirilmistir. [107]
Nanak ölmeden önce en sadik tilmizlerinden Angadi Sihlerin gurusu (rehber havari) olarak
kendine halef tayin etti. Nanakin ölümünden sonra halefleri arasinda Nanakin telkin ettigi
tenasüh inanci geregi onun ruhunun sirasiyla kendini takip eden g uruya geçecegi fikri ortaya
çikti. Bunun için gurularin hepsi Nanakin yeni tezahürü ola rak görüldü. Iki yüzyila yakin bir
süre cemaat bir seri guru tarafindan idare edildi. Bu silsile X. Guru Govind Singhin 1708de
ölümüyle sona erdi. Bu gurularin tilmizleri önce Nanakpanthiler (Nanak taraftarlari) olarak
adlandir ilmis ve bir müddet sonra Sih (Sanskritçe çirak veya tilmiz) adini almistir. Sahip ol
duklari sistem de Batililarca Sihizm olarak adlandirila gelmistir (Kendileri Gu rmat kelimesini
kullanirlar). Nanakin 1539da ölümünden sonra yerine 2. guru olarak Angad geçti. Nanakin
oglu Sri Ch anda uyanlar Udasis cemaatini olusturdu. Bunlar sakal sarik gibi hususlari yer ine
getirmemekle digerlerinden ayrildilarsa da yine Sih olarak kaldi. 1552ye ka dar guruluga
devam eden Angad Nanakin siirlerini topladi. Pencapta kullanilan Gurmukhi kutsal metni
Angada dayandirildi. Sihler arasinda birligi ve beraberl igi saglayan 3. guru Amar Das (Ö.
1574) oldu. O kendisini ziyaret edenlerin sakirt lerle birlikte yemek yemesinde israr etti. Öte
yandan dogum ve evlilik adetlerinde S Ihlerin kendilerine mahsus törenler yapmalarini
sagladi. Ondan sonra damadi Ram Da s (Ö. 1581) misyoner faaliyetleriyle taraftar kazanma
yolunu benimsedi ve 4. guru olarak kisa bir süre görev yapti. Cemaat ve inanç bakimindan en
önemli gelisme Ram Dasi n en küçük oglu 5. guru Arjunun zamaninda oldu. Arjun Amrit-
sarda Altin Mabedi (Har imandir) yapim isini sona erdirdi. Bu mabedin yapimina Ekber Sahin
verdigi araz i üzerinde Ram Das zamaninda baslanmisti. Yaninda havuz bulunan bu mabed
Sihler içi n çok kutsaldi ve merkezi öneme sahipti ziyaret ediliyordu. Yine Arjun zamaninda
Sihl erin kutsal kitabi olan Adi Granth biraraya getirildi bu kitapta Sihle-rin dini i nanç ve
ahlaki kurallari ortaya konuldu. Arjun etkili bir hitabete de sahipti. Ancak E kber
zamanindakinin aksine oglu Cihangir devrinde Arjun hükümdara isyan eden oglu Hüs rev
yanlisi oldugu gerekçesiyle yakalandi ve cezalandirildi. Hargobind (Ö. 1664) babasi Arjunun
1606da ölmesi üzerine 6. guru olarak Sihlerin basina geçti. Onun zama ninda bu topluluk
Cihangir ve daha sonra oglu Sah Cihana karsi askeri teskilatla nma yoluna gitti. Ancak düzlük
yerlerde onun askeri gücü Mogollarinkine denk degildi. Bu s ebeple Himalaya eteklerindeki
KIratpura çekildi. O ve 7. Guru Har Rai (Ö. 1661) ken dilerine bagli Sihlerden zaman zaman
ayri bulunmak zorunda kaldi. 8. Guru Hari K ishen amcasi Tegh Bahaduru (Ö. 1675) 9. Guru
olarak tayin edip öldü. T. Bahadur hal ktan büyük destek alarak Pencabda ayak diredi.
Sonunda yakalandi ve Delhide cezal andirildi. Onun oglu Go-bind 10. ve sonuncu Guru
olarak Sihleri askeri bakimdan güçlendirdi. Gobindin baslica icraati taraftarlarini Khalsa
(Halsa) denilen bir cemaat te skilati içinde siki sikiya kaynastirmasidir. Khalsaya girenler
Pahul denilen bir takdis merasiminden geçmekte ve k ile baslayan su bes esasi yerine
getirmektedir 1. Saç ve sakallarin kesilmemesi (kesh) 2. Tarak takilmasi (kangha) ve sarikla o
nlarin intizaminin saglanmasi 3. Diz altinda baglanan kisa pantolon giyilmesi ( kach) 4. Sag
bilek üzerine çelik bilezik takilmasi (kara) 5. Kama tasinmasi (kirpa n). Khalsaya pahu
merasimiyle giren üyelere Sih adabi açiklanirdi ve onlar singh ( aslan) olurlardi. Khalsaya
kabul edilenler siki bir disipline alistirilirlardi. Onlar alkollü içki kullanmaz sigara içmez
Islami usulle kesilmis et yemezlerdi. Gobind le birlikte guru silsilesi sona erdi. O kendisine
uyanlara artik Granthi guru edinmelerini söyledigi için Sihler kutsal kitaplarini Guru Granth
diye de adlandird i. Arjun zamaninda Kutsal Metin belirlenmis olmasina ragmen Gobind
Arjunun ve babasi Tegh Bahadurun ilahilerini de içine alan genisletmeler yaparak metne
son sekl ini verdi. Bugün Gobinde nispet edilen dini ve felsefi yazilari içinde bulunduran
Dasam Granth denilen ayri bir metnin bazi parçalari Sih ibadetinde ve diger bazi vesile lerle
kullanilirsa da bu Adi Granthla bir tutulmaz. Adi Granth çogunlugu ilk besinci ve
dokuzuncu guruya ait 6.000 ilahiyi içinde bulundurmaktadir. Bunlarin 2.000den fazlasi
Arjuna aittir. Ilk düzenlemede agirlik Nanaktadir. Sihlerin günlük ibadetle rinde merkezi
öneme sahip sabah duasi da Nanaka aittir. Adi Granthda gurularinkile r disinda Ferid (XIII.
Yüzyil ) Nam Devir (1270-1350) Kabir (Kebir) (tah. 1440-1518) gibi Hindu ve Müslüman
kaynakl ar özellikle bhaktalar ve safilerden alma ilahiler de bulunmaktadir.
Gobindin tuttugu yol bazi sosyal problemleri de beraberinde getirdi. Çünkü mahalli Sih
önderlerinden birçogu Ksatriya ve Vaisya gibi üst kastlardan olduklari için Hinduizml e bütün
bütün baglarini koparmak istemiyorlardi. Böylece yeni cemaatte güç çogunlugu çiftçi asan
Jatlara geçti. Bu Khalsa ile baglantisini sürdürmekle beraber yeni cemaatin bes t emel
alametini kabul etmeyenlerin durumu iki grup ortaya çikardi 1. Kesadhariler (tra s olmayan
Sinler) 2. Sahajdhariler (inancin bütün gereklerini yerine getirmek için vaki t isteyenler). Dini
kökleri Sri Chanda dayanan Udasis cemaati de bu ikinci grup içind e yer almaktaydi.
Gurdvara denilen mabedlerin idaresi uzun süre bunlarin elinde kal misti. Sih askeri
hakimiyeti Ranjit Singhin (1780-1830) zamaninda Pencap milli güçlerine dayan arak
kurulmussa da bu Sih kralligi Britan-yalilarla iki harp sonunda yikildi ve ortadan kalkti
(1849). Bununla beraber Ranjit Singhin devrinde Sinlerin itibar kazanmasi sonucu Khal-
saya girmeseler de büyük sayida Hindu kitlesi Sihlere katild i. Bunlar bir veya iki erkek
çocuklarini Kesadhari olarak yetistirdiler. Kesmird e önceleri bunlar kuvvetli idiler. XIX.
Yüzyilin ikinci yarisinda Arya Samaj ve Hiristiyan misyoner faaliyetleriyle müc adele
gayesiyle ve Britanyali isgalcilere karsi SI-hizmin itibarini güçlendirmek için reform
hareketleri baslatildi. Khal-sanin destekledigi okullardaki egitim-ögreti mi gelistirmek için
düzenlenen SIgnh Sabha teskilati bunun örnegidir. Böyle faaliyetler Hinduizme geri dönüsü
engelledigi gibi onlardan yeni katilmalara da firsat verdi. Ud asis cemaatinin kontrolündeki
mabetlerin bu yari Hindu çevreden alinmasi Akali Dal in 1920lerde kurulmasindan sonra
onlarin askeri politikalari sayesinde basarildi . 1947de Hindistanin bagimsizligi üzerine
Akaliler ve digerleri Pencapta ayri b ir Sih eyaleti Istediler. Sonunda Hint Devleti bunu
kabul etti. XX. Yüzyilda Sahajdhari Sihleriyle ilgili kayda deger bir gelisme Kesadhariler
arasinda ayri bir Khalsa hüviyeti olusmasi sonucu Hinduizm tarafindan yutulmaya
baslamalar idir. Bu yüzden Gobindin reformunun yerinde olup olmadigi gündeme gelmistir.
Gobind e uyanlar o Khalsaya girenlere Singh (aslan) lakabini vermis ve Singhizmi olu
sturmuslardir. Böylece Sihizm ile Singhizm arasinda bir ayrim yapilmaya baslanmist ir.
Bununla beraber Sihizmin ilahiyati pek degismemis tek Tanri ve tenasüh inançlar i devam
etmistir. [108]
4- Sihlerin Inançlari Ayinleri ve Ibadetleri Sihler bir tek Tanriya ve Adi-Granth adli kutsal
kitaba bir kimsenin fiillerin in gelecek hayattaki haline tesir edecegine (karma) ve ruh
göçüne (tenasüh) inanirlar. Sihlerin ibadeti basit ve sadedir. Dini ve içtimai faaliyetlerinin
merkezi Amritsard aki Altin Mabeddir (Harimandir). Altin Mabedin havuzunda ibadet
kasdiyla yikanirl ar. Mabette sembol olarak Adi-Granth ve bir kiliç bulunur. Seremonileri
(ayin ve iba detleri) basit bir duadan bir nevi abdest almaktan (yikanmak) ve Amritsara ha c
için gitmekten ibarettir. Dindar bir Sihin günlük ibadeti üç dini hüküm altinda
toplanmaktadir 1- Adi Granthtan ve Guru Nanaka ait pasajlardan ezber okunmasi
2- Ailevi bir vecibe olarak her sabah toplanip Adi-Granthtan herhangi bir yerin ok unmasi
3- Tapinaga (gurdvvara) ibadet için gidilmesi. Sihizmin inanç ve ibadet usullerinde mezhepler
arasinda bazi farklar vardir. Hindu lardan tamamen ayri farkli bir cemaat teskil eden Sihler
dogum ve evlenmelerde Hindu ayinlerine riayet etmez brah-mana ihtiyaç duymaz ve Vedalara
basvurmazlar. K ast yapisina dikkat etmeden evlenirler. Evlenmelerde Adi-Granthdan
metinler oku nur. Sihler Hindular gibi ölülerini yakar fakat geride kalan dul kadinlarini
yakmazlar dul kadin ve erkeklerin evlenmelerine izin verirler. Inege saygi inancini deva m
ettirirler fakat genelde et yemekle Hindulardan ayrilirlar. Sihler sigara ve sarap içmezler
(simdi bu konuda oldukça müsamahakardirlar). Trasli ve trassiz olmak üzere de ikiye
ayrilirlar. Nanaka tabi olup Khalsaya dahil olmayan lar saç ve sakallarini tras eder Khalsaya
dahil olanlar uzatirlar. Ölüm cezasi hem en hemen hiç uygulanmaz. Sahislara karsi islenen
cinayetler para ile karsilanir. Sihler talim ve terbiyeye önem verirler. Çocuklarini çocukluk
çagindan itibaren sikinti li yorucu bir hayata alistirirlar. Onlar Hindistanin en Iyi at binicileri
ve as kerleridir. Bundan dolayi bugün Hindistanin koruma ve güvenlik görevlilerinin
çogunlugu nu Sihler olusturur. Askerlik yaninda ziraata da önem verirler. Fabrika sahibidirl er
Hindin meshur iyi kalite yünfü kumaslarini ve atesli silahlarini bunlar imal ed erler. Bugün
Hindistanda 10 milyon civarinda Sih vardir. Sayilarinin azligina ragmen ask erlik tasimacilik
siyaset spor egitim ve ekonomi alanlarinda söz sahibidirler. Hindularla inanç ayriligi
yüzünden aralarinda zaman zaman tartismalar olmaktadir. [1 09]
H- ZERDÜSTİLIK Iran dinleri içerisinde tek Tanri inanisina yer vermesi bakimindan en
dikkat çekic isi Zerdüstiliktir. Bu din adini kurucusundan alir. Kurucusu Zerdüsttür. Bu dine
daya ndigi tek tanri Ahura-Mazdaha nisbeten Mazdeizm de denilir. Batida Zerdüstilik Zo-
roastrisme olarak adlandirilmaktadir. [110]
Zerdüst Yüce Tanri olarak telkin ettigi Ahura Mazdah ile yakin irtibati bulundugunu ilan
etmistir. Ona göre alemde mücadele eden Iyilik ve Kötülük diye adlandirilan iki asli ru ilkine
Spenta Mainyu ikincisine Angra Mainyu denilir) vardir. Ahtfra Mazdah in bu iki ruhla
alakasini bugün pek iyi bilemesek de o iyilikle beraberdir. Insa noglu bu iki ruh arasindan
birini seçmeye mecburdur ve bu seçimi onun kaderini etkil eyecektir. Zerdüstün ölümünden
sonra insanlar onun karsi çiktigi Mitra Anahita gibi tanrilara tekrar tapinmaya basladi. [111]
2- Gathalar-Avesta Zerdüstten sonra yine çoktanrili inançlar yayilmissa da ona nis-bet edilen
kutsal Gat halar Iranda etkisini sürdürmüstür. Gathalarin temel konusu Tanndir ve Ahura
Mazdah olarak isimlendirilmistir. Avesta Eski Iranin ve bugün Hindistanda yasayan Iran asilli
Parsilerin kutsal kit abidir. Dili Pehlevidir (Eski Farsça). Avesta (hikmet bilgi anlaminda) üç
bölümden olusma ktadir
Zerdüst Eski Irana tevhid. inancini getirmistir. Onun getirdigi din tektanriya dayanmaktadir.
Ondan önce Iranlilar bir kisim tanrilara tapinmakta ve rahiplerin hazirladigi uyusturucu bir
kutsal içkiyi içmekle uygulanan Haoma kültünü devam ettirmektey diler (Haoma bütün alemi
sivi sekilde doldurduguna inanilan hayat tanrisi idi). Zerdüst insanlari düzeltmek ve dünyayi
kurtarmak üzere faaliyete geçtigi zaman Ahura Mazd aha ibadet feristehlere (meleklere)
hürmet kötü güçlere (seytanlar gibi) lanet ve iyili kte yaris gibi konulari ögretisinin temeli
yapmistir.
Zerdüst daha sonralari Ormazd sekline dönüsmüs ve Islam kaynaklarinda da Hürmüz olarak
ye lmis olan Ahura Mazdaha ibadeti telkin etti. Ahura Mazdah (Hakim Rab anlaminda)
Daryus (tahminen M.Ö. 500ler) ve takipçileri tarafindan Bati Asyaya getirilen ve b irkaç
yüzyil içinde Turfandan Habesistana Indus nehrinden Ege Denizine kadar yayila n bir Yüce
Tanriydi. O alemin tanrisi Idi. Alemin gayesi yalanin kötülügün hakikat tarafi dan
yenilmesidir. Alemdeki maddi ve manevi nizami yaratan tabiat kanunlarini koyan A hura
Mazdahdir. Ahura Mazdah yetkin güçlü ezeli ve ebedi herseyi gören bilen herseyi v areden
bir Iyilik Tanrisidir. Kötülük ve düsman Angra Menyudur. Islam kültüründe bu güce men
denilmistir ve o kötülügün kaynagi sayilmistir.
Ahura Mazdah önce manevi bir varlik olarak kabul edilirken sonralari Zerdüstten önce ol
dugu gibi onun nuru atesin ihtiva ettigi yaratilmamis bir isik olarak düsünülmüs ve böyle ce
ates kültü gelistirilmistir (Mecusilik). Ahura Mazdahin yaninda alti bas melek bulu
nmaktadir. Bunlara Amesa Spentalar (Kutsal Ölümsüzler) denilmektedir. Bunlar Iyi Akil
Adalet (veya Hakikat) Ilahi Irade Ülkesi Tevazu (veya Dindarlik) Mükemmeliyet ve Ölümsüz
seklinde Ahura Mazdahin sifatlari çesitli veçheleri ve fonksiyonlari olarak telakki
edilmektedir. Zerdüste göre bir tarafta sagduyu iyilik ve aydinliktan olusan Asa (Alem
Nizami) ötek i tarafta da suç köttilük ve karanligi içinde bulunduran Drug (yalan anarsi fesat)
vardir. Insanin iyilik tarafini seçmesi gerekir. Insanin bu seçimi öteki dünyada sonuç ve
recektir.
Zerdüstün ölümden sonraki muhakeme ile ilgili telkinleri vardir. Ahura Mazdaha inanan larin
ruhu ölümden sonra dördüncü gün muhakeme edilmektedir. O önce Çinvat Köprüsünden
geç rü bu alemden ötekine götürmektedir. Dinsiz bu köprüden geçemeyip cehenneme
düsmektedir. Di kimse ise geçmekte ve cennete ulasmaktadir (ona alti Amesa Spentaya
sonradan kat ilan Itaat yo gösterir). Çinvat Köprüsünün ortasi kiliç yüzü gibi olmakta ve
dinsiz cehen düsmekte ancak iyi insanin ruhu geçerken genis tarafi dönmekte ve o da geçme
imkani bulma ktadir.
Zerdüst gelecek bir alemsümul muhakemeden de bahsetmistir. Kendinden üç bin yil sonra
Eh rimenin gücü zeval bulacak ve hakikat-adalet ülkesi kurulacaktir. Böylece itaat ruhu zafe
re ulasacaktir. Muhakeme ates ve erimis maden ile olacaktir. Bütün bu isler Saosya nt denilen
kurtaricinin dogmasiyla gerçeklesecektir. O Kansava Gölünde yikanan bir ba kirenin o gölde
bulunan Zerdüstün tohumuyla gebe kalmasi sonucu dogacaktir. Böylece ölüler in dirilmesi
baslayacaktir. Ilk insan Gayomartin kemikleri hayat kazanacak bütün Ölüle r tekrar
vücutlarina kavusacak ve bir yerde toplanacaktir. Iyiler kötüler ayrilacak iyiler cennete
kötüler cehenneme gidecektir. Cehennemde üç gün kalinacak sonra bütün yarat ar ates
irmagindan geçecek ates kötüleri temizleyecek ve seytanlarla bütünlesenler hariç h erkes
Ahura Mazdahin Ülkesine girecektir. Zerdüstten önce deva denilen ve Ehrimenin avanesi olan
seytanlara onlari yatis tirmak üzere kurban kesilirdi. Onlarin kurbanlardan çikan bugu ile
beslendiklerine i nanilirdi. Böylece onlara ibadet edilmis olurdu. Zerdüstün kurban kesimi ile
mücadelesi bu sebebe dayaniyordu. Zerdüst sigir eti yemeyi de yasakladi {Hindistanda da bu
yasak vardir. Islam ile Yahudilikte ise domuz eti yemek yasaklanmistir).
Günah insani kötü güçlerin esiri kilar fazilet iyiligin nihai galebesine yardim eder. Zer kte
dogru yasama ahlaki emirlere uyma esastir. Ahlaki emirler iyi düsünce iyi söz iyi isdiye
özetlenir. Fakirlere cömert davranma yabancilara misafirperverlik bütün lekelerde n uzak
kalma topragi sürme sigirlara bakrria sikici seyleri imha da faziletli is lerden sayilir. Temiz
hayvanlari özellikle köpekleri öldürme büyük günahtir. Zina yasaktir. Bazi cinsi konular ve
ölü bedenine temas kirlenmeye yol açar Özel ayinler gerektirir. [113
4- Zerdüstten Sonraki Dini Hayat ve Mecusilik
Zerdüst ölümden sonra ahlaki emirlere göre ceza veya mükafattan bahseden ilk dini lider ak
nitelendirilir. Onun iyilik ve kötülük prensibi insan iradesine dayanir. Böylece Ahu ra
Mazdaha tapinmayi irade ve ameli esas alan Mazdeizm insanin aktifligine da yanan bir
dindir.
Zerdüstün telkinlerinin yayilmasi Iran kabileleri içinde gittikçe artmistir. Bu telkin ler diger
inanç sekillerinden etkilenip degistigi kadar onlari etkileyip degisti rmistir. Bugün Eski Iran
dini elemanlarinin hangisinin Zerdüst öncesi veya sonrasina ait oldugu hangisini Zerdüstün
getirdigi konusunda büyük bir güçlük içindeyiz. Bununla beraber rdüst sonrasi Iranda önemli
bir kült haline gelen ve Islam kaynaklarinda o bölgenin inançla ini ifade için kullanilan ates
kültünün {ates pe rest I i k) Zerdüstten önce de merkezi bir me sahip oldugunu biliyoruz. Bu
kült eski Arilere dayanir. Zerdüstten sonra rahipler dini temizlik idealini atesle sembollen-
dirdiler. Avesta da bu rahipler ates yakan seklinde nitelendirilir. Sasaniler devrinde
hükümdarin saray inda milli birligin sembolü olarak kutsal bir ates gelenegi vardir.[114]
Müslümanlarin I ranlilari atese tapicilar seklinde nitelendirdiklerinde ates kültü Iran dini
yapisi nin en göze çarpan özelligini teskil etmekteydi. Eski ates tapinaklarinin yikintilari nin
incelenisi sonucu bir salon halindeki ates hücresinin gün isiginin sizmasindan korunmus bir
sekilde yapilmis oldugu görülmüstür. Bu hücredeki kutsal atese insan eli degm ezdi nefesle
kirletilemezdi. Masa ve kürekle atesi besleyen rahipler ellerine e ldiven giyer agizlarini
örterler günümüzdeki operatörlere benzer bir kiyafet tasirlar di. Kutsal hücredeki ates ayinle
temizlenmis odunlarla beslenir bu hücreden evlere a linan ates artik söndürülmezdi. Zerdüst
Dogu Iranda yasamisti. Zerdüstilik {Mazdeizm) Batiya dogru yayilirken Ragh a {Tahran
yakininda) bu dinin merkezi olmustu. Ancak Zerdüstün telkinlerinden de uz aklasilmaya
baslanmisti. Kabile dinlerine ait Yazatalar da tanri edinilmisti. B unun yaninda zamanlarin
sonunda Zerdüstün ikinci defa yeniden gelecegi fikri ortaya atildi. Onunla ilgili çesitli
efsaneler yayildi. Raghada Zerdüstilik bir Med rahip sinifinca yürütülüyordu. Bunlara Mecusi
(Maciler) deniliyordu. Mecusiler aslinda Zervanistti. Zervan (Zurvan) zaman tanrisi olarak
kabul ediliyo rdu. Mecusiler zaman ve alemin devreleri konusunda oldukça zengin bilgilere
sahipti. Zer düstilik ile Zervanizm arasinda bir sentez kurmuslardi. Ahamenidler {M.Ö. 550-
331) Ahura Mazdaha tapinmak Zerdüste yer vermekle beraber Eski Iran tanrilari Mitra ile
Anahitaya da tapiniyorlar kanli kurban sunuyorl ardi. Böylece Zerdüstün yasakladigi seyleri
yapiyorlardi. Partlar (M.Ö. II. Yüzyil-M.S. III. Yüzyil) Zervanist idi. Zervan (Zurvan)
Ohrmazd (Ah ura Mazdanin Pehlevicesi Islam kaynaklarinda Hürmüz) ve Ehrimenin (Zerdüst
Gathalarda Angra Mainyu diyor) yaraticisi olarak kabul ediliyordu. Bu devirde bir üçleme
mevcu ttu. Bu üçlemeye Zervan Ohrmazd ve Mitra (Mihr) girmekte idi. Ehrimen bu
üçlemenin kar sisinda yer aliyordu. Mitra kurtarici olarak görülüyordu. Boga kurbani kültte
önemli bir yere sahipti (Partlarda ayrica Man-deizm ve Maniheizm seklinde iki din daha va
rdi). Sasaniler devrinde (226-650) çesitli Iran dinleri birbiriyle mücadele halindeydi. Zerva
nist Mecusilik Maniheizm ve Mitraizm bunlardandi. I. Behram Maniheizmi yasakladı
Sasanilerin mahalli kabilelerinde eski Fars gelenegini yürüten ates kültü rahipleri berb tlara
karsi Mecusi gelenegi rahipleri mobaflar üstünlük kazandi. Kendilerine mahsus Zerva nist
gelenek içinde Zerdüstiligi yasatan Mecusiler oldugundan bu din böylece Sasani Imparato
lugunun devlet dini oldu (Erdesir zamaninda). Ancak bu saf bir Zerdüstilik degil Ze
rvanizmin bir hayli elemaniyla karistirilmis ve benligini kaybetmis bir bakiye i di. Sapur II
zamaninda Avesta yazdirildi. Bununla beraber bu gelismeler Zerdüstil igi kati ayincilik ve
sekilcilige düsürüp yayilmasini durdurdu. Zervanizm zaman gök ve k aderin her seyi kontrolü
altinda tuttugu insanin takdir edilen karsisinda bütün bütün güçsüz dugu telkiniyle Islam
dünyasinda daha sonra görülecek Cebriye durumuna düstü. Sasani Imparatorlugu
Müslümanlar tarafindan ortadan kaldirilmakla beraber Mecusi gelenegi nin Mobatlari
varliklarini korudu. Hatta XIX. Yüzyilda Pehlevi dilinde eski metinler düzenlendi. Ancak bu
dinin mensuplari gittikçe azaldi. Iran Müslüman oldu ancak eski Iran gelenegi de tamamen
ortadan kalkmadi. Bu toprakl arda ortaya çikan Islam mezheplerinde eski inançlarin izlerini
bulmak mümkündür. Cebriyyede (Iranda kalanlara Ceber denildigi hatirlanmalidir) Sii Imam
ve Mehdi-yi Muntaza r (Beklenen Mehdi) doktrinlerinde dervis geleneklerinde bu
görülebilir. [115]
Parsi Iranli anlamina gelir. Özellikle Bombayda oturan Kuzeybati Hindistandaki Zer düsti
topluluguna bu ad verilir. Parsiler 641de Müslümanlarin Irani fethetmeleri sonucu VIIL
Yüzyildan itibaren Hindistana göç eden Iranlilardir. Iranda kalip inançlarini d evam
ettirenlere CebeHer (Geberler) denir. Parsiler önce Kathiavardaki Diu sonra Gucarattaki
Sencene daha sonra da simdi kaldiklari diger yerlerde ikamet ett iler. Onlarin kaldiklari
önemli bir merkez Surat yakinindaki Nausaridir. Surat B atili tüccarlar için önem kazaninca
Parsiler maddi refaha kavustular. Daha sonra ticaret m erkezi Bombaya geçince onlardan
çogu buraya göç ettiler. XIX. yüzyilin ilk yarisinda Brita nya usulü ögrenim Bombaya
girdiginde Parsiler hizla bu kültürü benimsediler. Böylece ticaret ve imalatta önemli bir
durum kazandilar.
Hindistanda yerlesen Parsiler bir Hindu kasti gibi teskilatlandilar. Onlarin büyük b ir kismi
simdi ileri gelen tüccarlar endüstriciler ve bankerlerdir. Bundan dolayi Hindistana
gelmelerinden bu yana ticaretle ugrasan bir topluluk olarak kendi in ançlarini da büyük bir
muhafazakarlikla devam ettirmislerdir. Gerçi Müslümanlar daha sonra Hi distani da
fethetmislerdi ancak Parsiler bu defa ne baska bir yere göç etmisler ne de Irana dönebilmistir.
Onlar XV. Yüzyilda Iranda kalan Ceberlerle temas kurmus Pehlevi literatürünü getirtebil-
mislerdi. Böylece Sapur II zamaninda tertiplenen Avesta eski materyalle genisletilmis oldu.
Ancak bu önce XVIII. Yüzyilda takvimden kaynaklan an bir mezhep ayriligina yol açti.
Sonra XIX. yüzyildaki reform hareketi kendini göste rdi. Yeni arastirma ve incelemeler
sonucu rahip zümresinin ayin tarzinin Avestaya uygun olmadiginin belirlenmesi üzerine bu
yola gidilmisti. Bununla beraber bazi yo rumlarla eski gelenegi savunanlar da vardi. Reform
tedrici olarak tuttu. Cemaatte bir yandan dünyevilesme öte yandan da mecazi açiklama
yollariyla muhafazakarligi sorgulayan teösofik egilimler agirlik kazandi. Simdiki Parsilik
kuvvetli monoteist karakterlidir. Merkezi ayine dayanan tanri semb olü atestir. Kültün
tapinaklari vardir. Bu tapmaklara Parsi olmayanlar alinmaz. Günde bes defa atesin temizligini
korumak için temizleme ayinleri yapilir. Bu ayinler rahipleri n nezaretinde yürütülür.
Ayinlerde Avestadan ilahiler parçalar okunur. Sunu ve kurbanlara rilir. Ölüler sehirden uzak
Dakhma denilen ölü kulelerine (sessizlik kuleleri) birakil ir. Bu kuleler necis sayilir. Kuleler
4-5 metre yüksekliginde silindirik yapila rdir. Terasinda çiplak ölüler sira halinde yatirilir.
Yirtici kuslarin akbabalarin etl erini gagalamasi ve günesin kemikleri kurutmasi sonucu bu
kemikler kulenin içinde d epolanir. Böylece topragin kirletiimedigine inanilir. Hindistandaki
Parsi toplulukla ri bu dini gelenegi devam ettirirler. Onlar oturülmayan cin seytanin top
oynadigi yerlere sessizlik kulesi derler. Halk Dakhmalardan korkar. Dakhmalahn özel hi
zmetçileri vardir.
Parsilikte ayrintili takdime veya kurbanlar bir sistem içinde yürütülür. Bu takdime ve kurba n
sistemi eski Iran dini gelenegindeki Haoma veya benzeri Hint gelenegindeki Vedi k Somadan
rahiplerce ilk sikmayla elde edilen aci bir bitkinin suyu olan ve yin e haoma diye
adlandirilan sivinin takdimesi gibidir. Hayatini dogru sürdürme ahlak v e temizlik
kurallarina bagli kalma asa diye adlandirilir (Vedik rta terimiyle esanlamli). Ahura
Mazdahin Amesa Spentalari denilen alti sifati (veya melegi) arasindan biri Ardibehest
seklinde Tanrinin kozmik yaratici düzenini ifade eder k i asa da bu düzenle ilgilidir. Ahlaki
prensipler üç maddede Özetlenebilir 1. Iyi düsünce (h ) 2. Iyi söz (hukhta) 3. Iyi is
(huvarsta). Iyilik yardima önem verilmesi bu toplulugun ögretim ve sosyal refahini artirmistir
Caynistler gibi Parsiler de kast sisteminin disindan evlenmeme gibi bazi özellikler ini
benimsemislerdir. Bununla beraber Avrupalilarla evlenenler vardir. Parsilerin az bir kismi
diger dinlere dönmüs fakat çogunluk günümüze kadar varligini devam ettirebilm istir. Bugün
sayilari Hindistanda birkaç yüz bin kadardir. 1772de Anguetil du Perron bir Parsi Avesta
nüshasini Fransaya getirerek Avrupada eski Iran kültür din ve literatürüyle ilgili çalismalari
baslatmistir. [116]
Sabiiiigin ilk defa nerede ve ne zaman ortaya çiktigina dair çesitli görüsler vardir. Bunl ardan
Sabii kaynaklarindaki görüsler inançlarina dayanak yaptiklari için günümüz bakimindan
tasimaktadir. Çünkü esas olan nasil inanilmasidir. Bu kaynaklara göre Sabiilik dinlerin i lk
tipidir ve Hz.Adem ile birlikte ortaya çikmistir. Sabiiiigin Kutsal Kitabi Ginza da Adem için
bir evlilik düzenlendigi onun egitildigi ve kendisine bir kadin bahse dildigi ve ailesinin
çogaltildigi yeraimaktadir. Sabiilikte bir din kurucusu bir peygamber sözkonusu
edilmemektedir. Sabiilere göre Sab iilik Isik Elçisince ilk insana ögretilmis ve ondan sonra
nesilden nesile aktarilara k günümüze kadar ulasmistir. Ancak Hz. Yahya Sabiilikte önemli
bir sahsiyet olarak kabul edilmekte dogrulugun peygamberi ve ilahi elçi olarak
tanimlanmaktadir. Sabiiler Ya hyayi ilahi mesaji kendilerine getiren bir elçi bazi ibadetleri
uygulayan ve ögreten bir rehber bir ögretmen ve kötii güçleri yenebilmek gayesiyle isik
yolunu izleyenler e kytsal metinleri teblig eden bir tebligci olarak kabul etmektedir. [123]
2- Kutsal Kitaplari ve Kitap Anlayisi Sabiiler genis bir dini literatüre sahiptir. Bu literatürün
dili Sabiileriin dili sayilan Mandencedir. Günlük konusmalari Arapça olan Sabiiler
Mandenceyi sadece ibadet dili o larak kullanmaktadirlar. Ibadetlerde kullanilan Mandencenin
manasini bilen ve a nlayan çok azdir. Rahiplerden sadece bazisi ibadetlerde kullanilan
Mandenceyi anl ayabilmektedir. Sabitler deri üzerine yazmak yasak oldugundan kutsal
metinlerini genellikle papirüs ten veya metalden levhalara yazmislardir. Kutsal metinleri
yazma isi rahiplere t ahsis edilmistir. Yazmada kullanilan mürekkep özel olarak
hazirlanmakta ve kullanmad an önce kutsanmak-tadir. Siradan Sabiilere kutsal metinlerin
okuyup yazilmasi ögretilm emektedir. Bu durum rahiplerin para kazanma istegine
baglanmistir (Rahipler için k utsal metinleri yazma bir geçim vasitasi olmustur). Kutsal
metinlerde yazili olan ögretilerin yabancilar tarafindan görülmesine iyi gözle ba
kilmamaktadir. Kutsal bilgilerin ehil olmayanlara gösterilmesi zindikliktir. Bu a nlayis
dolayisiyle Sabitler kutsal kitaplarini çok siki bir gizlilik içinde korumusl ardir.
Sabiilerin en önemli kutsal kitaplari Ginzadir. Ginza Ginza Rabba (Büyük Hazine) veya Sidra
Rabba {Büyük Kitap) gibi adlarla adlandirilmaktadir. Ginza Sag Ginza (Ginza Ymina) ve Sol
Ginza (Ginza Smala) gibi iki ana kisma ayrilmaktadir. Sag Ginza G inzamn büyük bir kismini
olusturmakta mitolojik ve kozmolojik konulari içermektedir. Sol Ginza ise ruh ruhun
kurtulusu ve öbür dünya ile ilgili konulari ihtiva etmekte dir. Bu kisma Ruhlar Kitabi da
denilmeke-dir. Ilahiler seklinde olan bu kisim ölüler için düzenlenen .törenlerde
okunmaktadir. Sabiilerin diger önemli bir kitabi da Yahyanin Ögretileridir (Drasia d Yahya).
Bu k itap 37 kisimdan olusmaktadir. Bu kitapda genel olarak çesitli konulardaki mitoo ljik
tasavvurlar ele alinmaktadir. Sabiilerin temel kutsal kitaplarindan biri de Qolastadir.
Koleksiyon ve Övgü anla mina gelen Uolasta günlük bir ibadet kitabi özelligindedir çesitli
dualaar ve ilahiler (boy abdesti) vaftiz ve ölülerle ilgili törenler hakkindadir. Sabiilikte temel
kutsal kitaplardan baska sadece rahiplerin kul-lanndiklari meti nler de vardir. Bunlar çesitli
konulardaki gizli ögretileri ele almakta dini törenlerl e ilgili bilgiler vermektedir. Bu bilgiler
rahipler ve rahip adaylarinin kavray abilecegi özel ve gizli bilgilerdir. Rahiplige geçis
töreninde rahip adaylarinca okunm aktadir (Ehil olmayanlarin duymamasi için yüksek sesle
okunmaz). Bahsedilen kitaplar disinda divanlar serhler ve tefsirler bulunmaktadir. Sihir v e
büyü ile ilgili metinler vardir. Sihir ve büyük ile Ilgili metinler genellikle hastal iklara
belalalara kötü ruhlara karanlik güçlere ve düsmanlara kasi koruyucu sifa ve iba releri ifade
eden metinlerdir. Sabiilikte çanak çömlek gibi objelerle madeni levhalar üzerine yazilmis sir
metinler önemli er tutmaktadir. Bu metinler genellikle kötü ve karanlik güçler ugursuzluk
kara büyü ve insanlara musallat olan seytani ruhlara karsi yapilmis büyü bozma veya
kötülüklere karsi iy i ruhlari çagirma mahiyetindeki sifreli ifadeleri ihtiva etmekteidir.[124]
3- Inanç Esaslari Sabiilikin inanç esaslari sir dinlerine ait özelliklere sahiptir. Bu özellikler
baz i arastiricilari farkli kanaatlere sevketmistir. Günümüzde Hiristiyanlik gibi dinlerde
varolan bazi sir tasavvurlarinin kaynagi Sabiilige dayandirilmak istenmistir. Bir dinde inanç
esaslari denilince Yüce Varlik (Tanri) peygamber veya din kurucusu yaratilis ölüm ve
ölümden sonraki hayat gibi temel esaslar akla gelmektedir.
Sabiilikte bütün varliklari vareden bir Yüce Varlik inanci vardir. Bu Yüce Varlik Sabiilik
ögretisinin temelini olusturmaktadir. Bu temel ögreti hayat inancidir. Sa bii literatüründe
Hayatm ne oldugunu net olarak ortaya koymanin zor oldugu belirtilm ektedir. Buna sebep bu
konuyla ilgili Ifadelerin sifreler seklinde olmasi gösteril mektedir. Sabiiligin kutsal kitabi
Ginzada Hayafin ne oldugu su sekilde belirti lmektedir Bütün islerin ötesinde olan kudretli
bilinmez Yüce Hayafin gücü ve ismiyle. Bu cümlede ayni zamanda Yüce Varligin niteligi
herseyin ötesinde ve bilinemez oldugu açi klanmaktadir. Hayat inanci Sabiiligin özünü
olusturmaktadir. Bundan dolayi yukaridaki cümlede görüldügü gibi Sabiiligin kutsal metinleri
Yüce Hayat ismiyle ifadesiyle ba lamakta ve metin içerisinde de bu ifadeye çok sik
rastlanmaktadir. Hatta dua mahiyet inde olan kutsal metinler Hayat en üstündür en yücedir
ifadeleriyle son bulmaktadir. Sabiilikte birbirine zit iki gücün varligi ve birbirine rekabet
temeline dayanan bi rdualizm vardir. Bunlardan biri isigi aydinligi hayati verimliligi ve iyil
igi temsil etmektedir. Bu güç Isik Alemi olarak bilinmektedir. Digeri karanligin yoklugun
çirkinligin eksikligin kurakligin ve kötülügün temsilcisidir. Bu güce de K ranlik Alemi
denilmektedir. Bu iki güç bir rekabet içerisindedir. Onlarin rekabeti hayatin sekil almasinin
ve düzeninin sartidir. Bunlar ayni zamanda birbirinin ayr ilmaz parçasi ve birbirinin
varliginin sartidir. Bu iki zit güçden Isik Aleminin ba sinda Yüce Varlik yeralmaktadir. Yüce
Varlik hayati ve verimliligi sembolize ed en Hayatin kisilestirilmis hali olan ilk Hayaftir. Isik
Aleminin basinda ola n Yüce Varlik kutsal metinlerde degisik adlarla adlandrilmaktadir. Bu
adlar ar asinda Ilk Hayat Yüce Hayat Yüceligin Efendisi ve Kudretli Ruh gelmektedi r.
Günümüzde Sabiiler arasinda yaygin olarak Isik Krali anlamina gelen malka d nhuran in
kullanildigi belirtilmektedir. Sabiilerin inancina göre Isik Krali en üstün özellikl ere sahiptir
ve bütün noksanliklardan uzaktir. Sabii dualizmindeki ikinci güç Karanlik Kralfdir. Bu güce
malka d hsuka denilmekted ir. Bu güç Isik Krahna karsi bir savas içindedir. Seytanlar devler
kötü ruhlar vamp irler canavarlar erkek ve disi bütün kötü varliklar Karanlik KralTnm
olusturdugu dünya nin varliklaridir ve dünya üzerinde yerlerini almaktadirlar.
Isik Krahna dahil olan güçlerle Karanlik KralTna dahil olan güçler arasinda bir müca dele
vardir. Bu güçler birbirini yok etmemekte birbirine ihtiyaç duymakta dünyanin s onundaki
genel hesapta bu güçlerin hesabi görülmekte ve Isik Krali bütün güçleri yok etmekt hersey
yeniden ve temiz bir olusuma kavusmaktadir.
Sabiilikte dünyanin yaratilisi ile ilgili inanis önemli bir yer tutmaktadir. Bu inani sa göre iki
alem vardir. Bu alemden biri Karanlik Alemdir. Karanlik Alem tamamiyle kara sularla kapli
kötülük ve karanligin potansiyel bir güç olarak varoldugu bir alemdir. Bu alemdeki güçler
Karanlik Alemin disinda bulunan hayat ve verimlilik ilkelerine sahip olan Isik Alemine karsi
ilgi duymakta ve Isik Ilkelerini ele geçirebilmen in yollarini aramaktadir. Bu güçlerin
isteklerini bilen Yüce Varlik (Isik Krali) onla rin planlarini ögrenmek için Isik Elçisini
(Manda d Hiia veya Hibil) Karanlik Alemin e göndermektedir.
Isik Aleminde varolan varliklarda hayat ve verimlilik ilkeleri sebebiyle devamli bir
hareketlilik ve canlilik bulunmaktadir. Bu alemdeki varliklar yeralti aleminin karanlik ve
kötülügünden uzak yüce Isik Kralinm etrafinda iyilik güzellik ve nu r içerisinde varliklarini
sürdürmektedir. Isik Aleminin varliklari kendi alemleri di sinda olan Karanlik Alemini ve
oradaki varliklari merak etmislerdir. Onlarin bu arzusu Karanlik Alemi için bir dönüm noktasi
olmustur. Isik varliklarinin Karanlik i le Ilk temaslari maddi alem yeryüzü ve insanin
yaratilis sürecini baslatmaktadir. Bu sür eç Ikinci Hayat Üçüncü Hayat ve Dördüncü Hayat
seklinde üç safhaya ayrilmak Bu safhanin sonuncusu olan Dördüncü Hayat Ptahil diye
isimlendirilmektedir. Pta-hil dünyanin yaraticisidir. Ancak sadece kara sudan yaratmayi
basaramamis Isik Ale minden aldigi hayat nurunu kullanarak kara suyu katilastirmayi yani
onun bir k ismina hayat vermeyi basarmistir. Bu safhanin baslangici olan ve Yüce Tanri ile
birlestiren Ilk Hayat (Bi-rinci Hayat) ise hiçbir kötülügün ulasamadigi saf temiz ve yüce Isik
Alemidir.
Yaratici Güç Ptahil yeryüzünün karanlik ve kötü varliklarla doldugunu görmüstür. Ptahil bu k
arin disinda yeryüzüne hakim olacak bir varlik (Insan) yaratmak istemektedir. Bu is tegini
gezegenlere açmistir. Gezegenler PtahilIn bu teklifini kabul etmis ve Ilk insanin (Adem)
yatarilmasini uygun bulmuslardir. Bunun üzerine Ptahil (Yaratici Güç) Ademi yaratmistir.
Ancak bu yaratma isi basarisizlikla sonuçlanmis yaratilan va rlik cansiz bir varlik olmustur.
Hiçbir sey Ademe can vermeye güç yetirememistir. Bu nun üzerine Ptahil Isik Krahna (Tanri)
yakarmis ve Ondan yardim istemistir. Is ik Krali
Ademe can vermis ve ilahi ögretiyle görevlendirmistir. Ilahi ögretiyi alan Adem Yüce Tan de
bas egmis Ona dua edip yakarmis ve kötü güçleri reddetmistir. Adem basit ve kötü emell er
ugruna insa edilen yeryüzünün islerini ve ihtiraslarini birakmis Isik Alemine yöne lmistir. Isik
Krali da Ademi mükafatlandirmistir.
Ilk insan Ademin bu durumunu kötü güçler kiskanmistir. Ademe karsi planlar düzenlemis
lerdir. Kötü güçler Ademi dünyada yasamaya mecbur edecek komplolar hazirlamislardir. Anc
ak Isik güçleri Ademi kötü güçlere karsi korumak onun evlenerek çogalmasini ve kurtulusunu
saglamak için bilgiler dualar ve ibadetler ögretmislerdir. Sabitligin kutsal kitabi Ginzada
Ptahil dünyayi yarattiktan sonra Ademi kendi s uretinde Havvayi ise Ademin suretinde yaratti
seklinde ifade bulunmaktadir. Yine Ginzada Havvanin Ademe es olarak verilmesi
evlenmeleri çocuklar ve onlard an insanligin çogalmasi anlatilmaktadir. Sabitlerde insan ceset
(pagria) ruh (nisimta) ve nefes veya candan (ruha) olusm aktadir. Can veya nefes ruh ile
hayat kazanan bedenin her türlü arzu ve ihtiraslarin i ifade etmekte bayagi niteliklere sahip
olmaktadir. Sabiiler ruhun bedenden ve yeryüzünden ayrildiktan sonra Abaturun terazisinde
tartildigina günahlarindan arin diktan sonra can ile birlestigine ve beraberce Isik Alemindeki
makamina gideceg ine inanmaktadir. Sabitlerin inancina göre ruhun yeryüzüne indirilmesi
ve bir bedene so kulmasi yeryüzüne hakim olan karanliga ve kötülüge son vermek içindir.
Tanrinin takdiri ol arak algilanan bu durum kutsal kitap Ginzada yeralmistir. Sabiilikte
inanilan ve güvenilen bilgi Tanrinin (Isik Varligi) bilgisidir. Bu bilgi de ancak Tanrinin
bildirdigi kadar bilinen bilgidir. Bu bilgi Sabii metinlerinde kurtarici gerçek (kusta) olarak
adlandirilmaktadir. Sabitlerin inancina göre ruh maddi aleme yalniz gelmekte ve saskin
vaziyette durmaktd air. Bu durumda o kötü ve karanlik güçler tarafindan kusatilmakta kendi
benligini unutu p yanlislar yapmaktadir.
Yanlisa ve yaratilisa aykiri hale düsmemek için Tanri ona yardim etmek ve dogru yol da
yürümesini ve Isik Alemine yükselmesini saglamak için Isik elçisini görevlendirmekted ir.
Isik Elçisi (Ilahi Elçi) sahip oldugu kutsal bilgi sayesinde kötü güçler karsisinda ba sari
saglamaktadir. Onun kötü güçlere karsi savasirken kullanacagi maddi silahlari da vard ir. Bu
silahlar arasinda zeytin ve menekse dalindan yapilarak basa giyilen küçük bir taç da
bulunmaktadir. Kötü güçlere karsi silah olarak kullanilan bu seyler Sabiilerin günlük
adetlerinde de kullanilmaktadir. Sabiilikte gerçek anlamda bir peygamberlik inanci bulunup
bulunmadigi tartisilan b ir konudur. Bu peygamberlike bakistan ve yüklenilen nitelikten
kaynaklanmaktadi r. Buna ragmen Sabiiler Hz. Yahyayi kendi peygamberleri olarak
açiklamaktadirlar. Ancak Hz. Yahyayi dinlerini getiren ve Sabiiligi teblig eden bir peygamber
olarak görmemektedirler. Çünkü onlar Sabitligin Isik Tanrisi tarafindan insanlara bildirildi
gini ve dinlerin ilk örnegi oldugunu kabul etmektedirler. Onlar peygamberi Sabii i nanç ve
Ibadetlerini yerine getirme konusunun büyük önderi olarak kabul etmektedirler. Bu
önderlerin Isik Krali tarafindan Sabiiligin örnek temsicileri olmak ve Sabiiligi ruhla ra
ögretmek için gönderildigine mucizevi bir surette dogduklarina ve yetistirildikler ine
inanilmaktadir. Sabiiligin dini edebiyatinda peygamber nbiha* terimi ile gösterilmekte ve
onunla da Hz. Yahya kastedilmektedir. Ancak Yahyanin yeni bir ögreti getirdigini ve bu ugu
rda mücadele ettigini kabul etmemektedirler. Hz. ibrahim Hz. Musa Hz. Isa ve Hz. Muham-
med Sabiilerce olumsuz olarak degerlendirilen sahsiyetlerdir. Bunlarla ilgi li menfi kanaatlar
vardir ve onlari kötülük peygamberi yalanci katliam çocugu gi bi sifatlarla anmaktadirlar.
Sabitlikte ölüm bir yokolus degil yeni bir hayatin baslangici ruhun beden hapisha nesinden
kurtulup Isik Alemine yükselmesi yolunun ilk adimidir. Ruh bedenden ayri linca beden
cansiz bir hale gelmektedir. Bedenden ayrilan~ruh ise dünyada ilahi mesaja uygun yasamis
kötü seylerden yüz çevirmisse yükselis yolculuguna baslamaktadir . Dünyada hayir
isteklerinin eseri bir durum yasamis olan ruh kapkara elbiseler giymis olarak bedeni
terketmektedir. Bedenden ayrilan ruh mezardan çikarak 45 gün sürecek bir yolculuga
baslamaktadir. Dünyada iyi durumda olan ve iyi yasamis olan ruhun yolculugu 40 gün
sürmektedir. Isik Alem ine dogru yola çikan ruh gidecegi yere ulasmasi için iki engelle
karsilasmaktadir. Bunlardan birisi dünyayi kusatan yedi gezegendir. Ruhlar bu engelleri
geçerken dün yada isledikleri günahlar oraninda iskence görmektedir. Bu iskenceyi yapan
yerler Ma tarta adi verilen gezegenlerdir. Ikinci engel ise Abatur terazisidir. Birinci e ngeli
geçen Abaturun terazisine ulasmaktadir. Dünyada ilahi mesaja uygun hareket e tmis ruh
Matarta-lari (gezegenleri) hizla geçip Abaturun terazisine ulasmaktadi r. Dünyada ilahi
mesaja uygun yasamayan kötülük yapmis ve kötü bir yasayis içinde bulunan ru ise
Matartalarda azap çekmektedir. Burada iskence gören ruhlar kurtulmak için Tanrid an
yardim istemektedir. Ruhlar günahlari oraninda iskence eza ve cefa görmektedir. Iyi ruhlar
simsek hiziyla günahkar ve kötü ruhlar ise aci çeke çeke Abatur terazisine ul asacaklar ve
orada tartilacaklardir. Iyi ruhlar bu tartilmada yeterli görülerek yoll arina devam edecegine
ve Isik Alemine yükselecegine günahkar ve kötü ruhlarin ise günah lari oraninda cezalarini
çekmek üzere tekrar geriye gezegenlere dönüp cezalarini çekerek t emizlenecegine
inanilmaktadir. Bu kötü ve günahkar ruhlarin Kiyametten sonraki Hesap Gününe kadar
iskence görecekleri kabul edilmektedir. Sabiilikte dünya hayatinin sonunda Kiyamet
Hayatinin baslayacagi kabul edilmekted ir. Kiyameten önce hava zehirlenecek ve bu
zehirlenmeyle bütün canlilar yok olacaklar dir. Bunlari yeryüzü ve gezegenler takip edecektir.
Kiyametten sonra genel bir hesa p dönemi baslayacaktir. Bu hesap genelde günahkar ve kötü
ruhlar Için olacaktir. Iyi ruhl ar daha önce Abatur terazisinde yapilan hesabi basariyla
verdikleri için gidece kleri yere Isik Alemine ulasmis ve orada yerlesmislerdir. Kiyamet
sirasinda y eryüzünde bulunan iyi ruhlar da öncekiler gibi hizla Abatur terazisinden geçip Isik
Alemine yükseleceklerdir. Kiyametle beraber yeryüzünden kurtarilan günahkar ruhlar ile daha
önce dünyadan ayrilarak iskence gören ruhlar hesap verdikten sonra cehennem ola rak
nitelendirilecek Suf Denizine atilacak ve orada cezalarini çekeceklerdir. Bu denizde günahlari
oraninda kalan ruhlar günahlarindan arinmis olarak buradan çikaca k ve Isik Elçisi Hibi Ziva
tarafindan vaftiz (takdis) edileceklerdir. Temizlenen ruhlar sirayla Isik Alemine
alinacaklardir. [125]
4- Ibadetleri ve Anlayislari Sabiilikte insani kurtulusa götürecek yol Ilahi Bilgiyi elde
etmektir. Bu bilgiyi elde e tmek için gayret göstermek gerekmektedir. Ilahi Bigiyi elde
edebilmesi için ruhun önceli kle kendisine uygun bir ortam hazirlamasi lazimdir. Uygun
ortam da bazi ibadetl erin yerine getirilmesiyle dini emir ve yasaklara uyulmasiyla
olusmaktadir. Kisi nin kurtulusu için ibadetler ilk basamaktir. Sabiilerin inancina göre
ibadetsiz Ilahi Bil giye ulasmak ve bayagi alemden kurtulmak imkansizdir. Bu ibadetler de
Vaftiz (abd est) Ayin ve Yemekler Oruç Dua (namaz) Kurban gibi uygulamalardir. [126]
Vaftiz Sabiilerin en bariz özelliklerindendir. Vaftiz veya Boy Ab-destinin su ile özellikle
akarsu ile olmasi önemlidir. Safiilikte vaftiz suyuna Yardna (Ürdün) adi veril mektedir. Bu
isim Sabiilerin ana vatani olarak Ürdün Nehrinin havzasinin bilinmesind en kaynaklandigi
görüsü hakimdir. Sabiilere göre Ürdün Firat Dicle ve Karun irmaklari Haya Suyudur yani
Yardnadir. Sabiilikte vaftiz Hayat Sularina girip çikmaktan ibarettir. Su ve suya girmek Sab
iilikte inancin ve ibadetin temelidir. Bundan* dolayi Sabii tarih boyunca hep irma k
kenarlarinda yasamaya gayret etmislerdir. Sabiilikte vaftiz iki görev ifa etmektedir. Bunlardan
birisi manevi kirden ve pistikten yani güiiahlardan temizlenmektir. Digeri Yüce Varligin (Isik
Krali) dünyadaki te msilcisi olan Hayat Suyu ile karisarak Yüce Hayatin (Tanri) bir parçasi
haline g elmektir. Sabitlikte vaftiz yapilis sekline ve zamanina göre üç çesittir. Bu vaftizler
masbuta r sama ve tamasa olarak isimlendirilmektedir. Tam vaftiz olarak adlandirilan mas
buta en önemli vaftizdir ve her Sabii nin bu vaftizi en az haftada bir gün yapmasi
gerekmektedir. Haftanin bu günü de Pazardir. Pazar günü disinda evlilikte dogumda dini gün
ve bayramlarda ölüye dokunmada ciddi hastalikta ve yolculaktan dönüste masbuta (tam
vaftiz) vaftizi yapilmaktadir. Yalan söylemek kavga etmek ve küfretmek gibi günah say ilan
fiillerden sonra da bu vaftizin yapilmasi gerekmektedir. Tam vaftiz ra hip gözetiminde
yapilmaktadir. Kadin ve erkeklerden olusan cemaatte rahip önce erke kleri sonra da
kadinlari vaftiz etmektedir. Vaftiz sirasinda hem vaftizi yaptir an hem de vaftiz olanlar beyaz
tören elbisesi giymek zorundadir. Bu elbiseye rast a adi verilmektedir. Kadinlar erkeklerden
farkli olarak rastalari (beyaz elbi seler) üzerine siyah çarsaf giymektedir. Tam vaftiz
(masbuta) akar sularda (nehirlerde) veya akarsuya bagli vaftiz hav uzlarinda yapilmaktadir.
Bu vaftiz sirasinda tahta parçasi tütsü kabi su kabi susa m yagi un tuz ve benzeri maddelerin
üzerinde yeraldigi çamurdan yapilmis bir masa bir sise taze menekse dallari ve tören sirasinda
rahibin tasidigi sopa gibi ayin objeleri hazir bulundurulmaktadir. Tam vaftiz rahibin
gözetiminde belli sira ve kurallar dahilinde yapilmaktadir. Bu arada rahip önce adayin
basini eliyle tutar ak üç defa suya daldirmakta sonra islak parmagiyla sol kulaktan sag kulaga
kadar üç de fa meshetmekte ve nehirden avucuyla üç defa su alarak adaya içirmektedir. Bütün
adaylar v aftiz olup çiktintan sonra nehir kiyisinda siraya geçip rahip tarafindan susam yagi
yla soldan saga dogru üç defa meshedilmektedirler. Meshedilen adaylar tekrar su kiy isina
gitmekte ve sag eliyle sag koluna üçer defa su atmaktadirlar. Vaftiz olanlara r ahip önceden
hazirladigi yiyecekten yedirmekte ve elinde tuttugu su kabindan su içir metedir. Vaftizden
sonra rahip çömelmis olarak duran adaylarin arkasinda kapanis du asi okumaktadir. Vaftizde
sol elin kullanilmamasina dikkat edilmektedir.
Sabitlikteki ikinci vaftize risama adi verilmektedir. Bu vaftizde rahibe ihti yaç yoktur. Her
Sabii bunu kendisi yapabilmektedir. Bu vaftiz her gün gün dogmasindan v e dini törenden
önce yapilmaktadir. Bu vaftizde okunan dualar vardir. Her Sabiiye bu du alar çocuk yastayken
ögretilmektedir. Risama vaftizi Islamdaki abdestle benzerlik gös termektedir. Bu vaftizi
yapacak bir Sabii nehre girmeden önce ellerini sonra üç defa yüzün ikamaktadir. Daha sonra
eline su alarak alnini soldan saga dogru olmak üzere meshe tmektedir. Bundan sonra iki
parmagini nehre sokarak üçer defa kulaklarini yikamakta ve avucuna su alarak üç defa
burnunu temizlemektedir. Bunlari yaptiktan sonra avucuna aldigi su ile üç defa agzini
çalkaiamaktadir. Üçer defa dizlerini ve bacaklarini yikamakt adir. Son olarak önce sag ayagini
iki defa sonra sol ayagini bir defa suya sokara k vaaftizini tamamlamaktadir. Bu vaftiz
sirasinda çesitli dualar okunmaktadir. Günlük olarak yapilan risana vaftizi alan her Sabii o
gün kötülüklere karsi korunduguna inanm aktadir.
Sabiilikte üçüncü çesit vaftize tamasa denilmektedir. Bu da ra-hipsiz ve nehre üç kez dalm a
yapilmaktadir. Bu kirlenen her Sabiinin yapmasi gereken vaftizdir. Kadin dogumd an ve
adeften sonra bu vaftizi almaktadir. Ölüye dokunmak cinsi münasebette bulunmak rüya a
bosalmak nehre üç defa girip çikmak seklinde vaftiz olmayi gerektirmektedir. Üç defa neh re
girip çikan Sabii sonra eliyle basina üç kez su atmakta ve bu hareketleri yaparken cfua
okumaktadir. [127]
b- Dua (Namaz) Sabiilikte namaz duadana ibarettir. Dua Sabitlerin bütün hayatini
kusatmaktadir. Vaftizlerde ve ayinlerin her aninda dualar yer almaktadir. Ibadetin her
çesidinde d ua vardir. Sabitlerin duasi Yüce Tanri Malka d Nhura lle.Oun emrindeki Isik
Elçisi Manda d Hi iaya gibi isik varliklara yöneliktir. Isik varliklar ve ata ruhlari disindaki var
liklara dua etmek yasaktir. Sabii dualari Yüce Hayatin ismiyle ifadeleriyle baslamakta ve
Hayat Yücedir Ha yat en üstündür ifadeleriyle sona ermektedir.
Günümüzdeki Sabitlikte dua ayri bir ibadet tarzi degil diger ibadetlerin ayrilmaz bir parçasi
gibidir. Ancak kutsal metinlerinde dua sekli bir ibadet tarzi hükmündedir. Çünkü S abitler
düzenli olarak günlük duaya (namaza) davet edilmekte günde 5 vakit dua etmele ri
istenmektedir. Bunun yaninda günün 7 saatinde ve gecenin üç vaktinde gözlerin Tanriya
yön lmesi dudaklarin Ona hamd etmesi de istenmektedir. Sabiiler diger ibadetlerde oldugu
gibi dualarina/namazlarinda da Kuzeye yönelmekt edir. Isik Kralinin mekanin Kuzey
olduguna inanilmaktadir. Bundan dolayi kible Kuzey gibi algilanmaktadir. [128]
c- Kurban Sabitlerde kurban ayin ve tören yemeklerinin bir parçasidir. Kurban geleneginin
Isik E lçisi Hibil Ziva (veya Manda Hiia) tarafindan em-redildigine ve ilk defa Onun tar
afindan uygulandigina inanilmaktadir. Kurban canlidir. Koç ve güvercin kesilerek kurban
ibadeti yerine getirilmektedir. Ke silecek kurban hayvanini kulagina Yüce Tanrinin adi
kurbanin fazileti etinin t emizligi ve sihhat kaynagi oldugu söylenmektedir. Sabitlerde kurban
bir rahip veya rahip yardimcisi vasitasiyle yerine getirilmekte dir. Kurban töreninde 5
hususa dikkat edilmektedir. Bunlar söyledir Kurbanda demir biçak kullanilmasi Hayvan
bogazlanirken rahibin elinde 15 cm uzunlugunda bir sopa tutmasi Kurban töreni öncesinde
rahibin biçak ve sopa ile yikanmasi kesim sirasinda rahibin yönünü Kuzeye çevirmesi Rahibin
kesim sonrasi elindeki sopayi nehire atmasi. Kurban edilen hayvanin temizligine
inanilmaktadir. Bundan dolayi vaftiz olup te mizlenmeyen kimsenin kurbana dokunmasina
izin verilmemektedir. [129]
d- Oruç
Sabitlikte oruç[130] önemli bir yer tutmaktadir. Oruç günah ve kötülüklerden uzak durmak
sek inde degerlendirilmektedir. Sabii kutsal kitabi Ginzada inananlar günah kötü fiil ve
davraislardan kaçinmakla oruç tutmaya çagrilmaktadir.
Günümüzde Sabiiler Kutsal Kitaplarinda yeralmamasina ragmen yilin bazi günlerinde et yem
emek suretiyle oruç tutmaktadirlar. [131]
5- Kutsal Günler ve Bayramlar Sabiiler yilin belirli günlerini kutsal gün^ve bayram olarak
kutlamakta bazi günleri de ugursuz ve kötü gün olarak degerlendirilmektedir.
Ugursuz günler kötülük ve karanligin hakim oldugu günlerdir. Bu günlerde Sabitlerin disariya
çikmasi is yapmasi ve çesitli etkinliklerde bulunmasi yasaktir manevi kirlenmenin s ebebidir.
Bu günlerae ölen kimselerin ugursuz bir ölümle öldükleri kabul edilmekte ve bu günl e ölmek
bir Sabii için felaket sayilmaktadir. Sabiilerin dini bayramlari da vardir. Bu bayramlarin
arasinda en önemli bayram Panja veya Parvaniadir. Bu bayram Sumbulta ayinin sonu ile Gam
Qaina ayinin baslangi ci arasinda yer alan 5 ara günde kutlanmaktadir. Bu 5 gün yilin ugursuz
günlerindendi r. Bu günler boyunca yapilan dualarin ve yapilacak ibadetlerin kesinlikle kabul
ed ilecegine inanilmaktadir. Bu bayramda Sabii tören elbisesi giymektedir. Sabiilerin
kutladigi diger bir bayram Dihba Rabba Bayramidir. Bu bayram yilin i lk ayi olan Qam Daula
ayinin baslangicinda yapilan yeni yil bayramidir. Sabiiler b u bayrama Nevruz Rabba da
demektedir. Bu bayram arefesinde Sabiiler vaftiz olmak ta disaridaki islerini yapmakta ve
bayramda kullanilacak et için hayvan kesmektedi rler. Çünkü bayram günü hayvan kesmek
yasaktir.
Sabiilerin kutladigi diger bir bayram Dihba Hninadir. Bu bayram Tauranin 18. Günü
baslamakta ve üç gün devam etmektedir. Bu bayram için vaftiz ve özel tören yemekleri
hazirla maktadir. Danjadan 90 gün sonra Dihba Daimana Bayrami kutlanmaktadir. Bu
bayram ilk insan A demin Isik Elçisi tarafindan vaftiz edilisi hatirasina yapilmaktadir. Bu
bayramda vaftiz olmaya büyük önem verilmektedir. [132]
- Ezra Pound Konfüçyüs Çev. A. Yücel Istanbul 1981. - H. Ringgen-Ake V. Ström Religions
of Mankind Today and Yesterday Ed. J.C.G. G reig tr. Niels L. Jensen Gr. Britain 1966 398-
401. - Saloman Reinach Orpheus Histoire Generale des Religions Paris 1976 1/217220. - H.
Joahim Schoeps An Intelligent Persons Guide to the Reli gions of Mankind Çev. R.C.
Winston London 1967 188-196 - Ninian Smart The Religions Experience of Mankind Gr.
Britain 1977 194-206. - D. Howard Smith Chinise Religions From 100 B.C. to the Pre-sent
Day U.S.A. 1971 1X-XIII 12-13. - Lin Yutang The VVisdom of China London 1954. -
Marguerite-Marie Thiollier Dictionnaire des Religions Beigique 1982 85-87. - F. Tomlin Les
Grands Philosophes de LOrient Paris 1952 264-276. - The VVisdom of Confucius Çevr. Lin
Yutang New York 1938. [134]
B- Taoizm - David A. Brown A. Guide to Religions London 1975 98-103. - VVing-tsit Chan
Religions of China The Great Asian Religions London 1969 1 50-162. - A Dictionary of
Comparative Reiigion nesr. S.G.F. Brandon London 1970 189-2 03-5 601-602. - VV.A.C.H.
Dobson The Religions of China A Readers Guide to the Great Reli gions London 1977 90-
105. . - Guiliaume H. Dunstheimer La Chine Depuis Les Han Histoire des Religions E.
Gallimard 1976 III/388-392 435-438. - Werner Eichhorn Taoism The Concise Encyclopedia
of Living Faiths London 19 71 374-393. - Mircea Eliade Histoire des Croyances et des
Idees Religieuse Paris 1981 II I/30-46. - Levvis Hodous Taoism The Great Religions of the
Modern VVorld New Jersey 1947 22-44. - Lao-tzu Taoizm Çevr. Muhaddere Özerdim
Ankara 1963. - E.G. Parrinder A. Book of VVorld Religions London 1975 82. - E.G.
Parrinder The VVorlds Living Religions London 1974 97-102. - E.G. Parrinder Asian
Religions London 1977 97-101.
- H. Ringgren-Ake V. Strörn Reiigions of Mankind Çev J.C.G. Greig Gr. Britain 1 966 396-
398. - H. Joachim Schoeps An intelligent Persons Guide to the Religions of Mankind Çev.
R.C. VVinsion London 1967 185-188. - Ninian Smart The ReligIous Experience of Mankind
Gr. Britain 1977 211-220. - Ninian Smart Background to the Long Search London 1977 250-
267. - Annemarie Schimmel Dinler Tarihine Giris Ankara 1955 16-19. - D. Howard Smith
Chinese Religions U.S.A. 1971 69-112. - F. Tomlin Les Grands Philosophes de LOrient Paris
1952 256-264. - Lin Yutang The Wisdom of China London 1954 23-65. [135]
C- Sintoizm - G. Bovvnas Shinto The Concise Encyclopedra of Living Faiths London 1971
342-357. - D.A. Brown A Guide to Religions 53-57. - A Dictionary of Comparative Religions
nesr. S.G.F. Brandon London 1970 575. - Histoire des Religions E. Gallimard 1976 IM/495-
540. - Daniel C. Holtem Shintoism The Great Religions of the Modern VVorld New Jer sey
1947 141-178. - Bozkurt Güvenç Japon Kültürü Ankara 1983 81-115. - Joseph M. Kitagavva
Religions of Japan The Great Asian Religions London 196 9 238-305. - Joseph M.
Kitagavva The Reiigions of Japan A. Readers Guide to the Great Re ligions London 1977
247- H. John Levvis The Shintoists Our Religions London 1973 62-69. - A.A. Masdusi
Yasayan Dünya Dinleri Çev. N. Sadak Istanbul 1981 164-168. - E. G. Parrinder Asian
Religions London 1977 116-135. - E.G. Parrinder The VVorlds Living Religions London
1974 111-124. - E.G. Parrinder A Book of VVorld Religions London 1965 35 81 131 168. -
Salomon Reinach Orpheus Paris 1976 1/221-223. - H. Ringgren-Ake V. Ström Religions of
Mankind Ed. J.C.G. Greig tr. N.L. Jens en Gr. Britain 1966 408- Ekrem Sarikçioglu
Baslangiçtan Günümüze Dinler Tarihi Istanbul 1983 180-184.
- Annamarie Schimmel Dinler Tarihine Giris Ankara 1955 23-24. - H.J. Schoeps An
Intelligent Guide to the Religions of Mankind Çev. R.C. VVinst on London 1967 199-203. -
Jean Swyngedouw Shinto Dictionnaire des Religions Fran-ce 1983 1576-157 8. - Ninian
Smart The Religious Experience of Mankind Gr. Britain 1977 252-258. - Ninian Smart
Background to the Long Search London 1977 268-278. - S.C. Woodwrad Shinto The VVorlds
Religions London 1965 136-151. [136]
D- Geleneksel Türk Dini - Durmus Arik Azerbaycan Türklerinin Dini Tarihi ve Halk
Inanislari {Basilmami s Yüksek Lisans Tezi) Ankara 1995. - Ebu Osman Amr b. Bahr el
Cahiz Hilafet Ordularinin Menkibeleri ve Türklerin Faziletleri Çev. Ramazan Sesen Ankara
1967 61-93. - Saadet Çagatay 8 191-197. Türkçe Dini Tabirler Necati Lugal Armagani
Ankara 196
-Ismail Hami Danismend Tarihi Hakikatler Istanbul 1979 Il/ 504-507. - Ismail Hami
Danismend Türk Irki Niçin Müslüman Oldu Konya 1978 60-82 257-269. - Mircea Eliade
Histoire des Croyances et des Idees Religieu-ses Paris 1984 I M/9-30. - Mircea Eliade Traite
dHistoire des Religions Paris 1975 62-66. - Mircea Eiiade Le Chammanisme et Les
Techniques Archai-ques de LExtase Pari s 1951 17-27 141-165 197-201. - Muharrem Ergin
Orhun Abideleri Istanbul 1986 18-98. - Ünver Güney-Harun Güngör Baslangiçtan Günümez
Türklerin Dini Tarihi Ankara 1997. - Harun Güngör Orta Asyada Mani Dininin Yayilmasi ve
Türk Kültürüne Etkisi Türk Dünyasi Arastirmalari Istanbul Ekim 1989 Sayi 62 sahife 199213.
- Abdulkadir Inan Eski Türk Dini Tarihi Istanbul 1976 1-62 vd. - Abdulkadir Inan Tarihte ve
Bugün Samanizm Ankara 1972 22-47 72-90. - Kasgarli Mahmud Divanu Lugatit-Türk Besim
Atalay Ankara 1939-1941 l-lll. - Ibrahim Kafesoglu Eski Türk Dini Ankara 1980.
- Saban Kuzgun Islam Kaynaklarina Göre Hz. Ibrahim ve Hanif-lik Ankara 1985 148162.
- Abdurrahman Küçük Islamiyetten Önce Türklerde Tek Tanri Inanci Bogaziçi Dergisi Nisan
1984 Sa. 22 sf. 28-31. - Ibn Fadlan Seyahatnamesi Çev. Lütfü Dogan A.Ü. Ilahiyat Fakültesi
Dergisi Ankara 1 954 I-II/59-80. - Oguz Destani Haz. A. Zeki Velidi Togan Istanbul 1982 17-
31 - Bahaeddin Ögel Türk Kültür Tarihine Giris Ankara 1978 1/55-71. - Bahaeddin Ögel Türk
Kültürünün Gelisme Çagteri Ankara 1979 302-317. - W. Radloff Sibiryadan Çev. Ahmet
Temir Istanbul 1994 I-IV. - W. Radloff Sibiryadan Seçmeler Çev. Ahmet Temir Ankara 1986
212-240 vd. - H. Ringgren-A. V. Ström Religions of Mankind London 1966 240. - Jean-Paul
Roux La Religion des Turcs de lOrkhon des Vlle et Vllle siecles Revue de lHistoire des
Religions 1962 1-24 199-231. - J. Paul Roux Türklerin ve Mogollarin Eski Dini Çev. Aykut
Ka-zancioglu Istanbul 1994. - J. Paul Roux Turkic Religions The Encyloedia of Religion Ed.
M. Eliade N ew York 1987 XV/87-94. - Ekrem Sarikçioglu B.G. Dinler Tarihi Istanbul 1983
88-98. - Annemarie Schimmel Dinler Tarihine Giris Ankara 1955 14-15 - P. VVilhelm
Schmidt Eski Türklerin Dini Çev. Sadettin Buluç Türk Dili ve Edebiya ti Dergisi Istanbul
1965 XIII/75-90. - P.W. Schmidt Tukuelerin Dini Çev. Sadettin Buiuç I.Ü. Edebiyat Fakültesi
Türk Dil i ve Edebiyati Dergisi Istanbul 1966 XIV/63-80. - Hikmet Tanyu Türklerin Dini
Tarihçesi Istanbul 1978. - Hikmet Tanyu Islamliktan Önce Türklerde Tek Tanri Inanci
Istanbul 1986. - Hikmet Tanyu Türklerde Tasla Ilgili Inançlar Ankara 1987 38-61 vd. -
Hikmet Tanyu Türklerde Atesle Ilgili Inançlar I. Uluslararasi Türk Folklor Kong resi
Bildirileri Ankara 1976 129-142 vd. - Osman Turan Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi
Istanbul 1979 107-14. - Münir Yildirim Hikmet Tanyu ve Türk Dini Tarihi Arastirmalari
Üzerine Bir Inceleme (Basilmamis Yüksek Lisans Tezi) Ankara 1996. - Hakki Dursun Yildiz
Islamiyet ve Türkler Istanbul 1980 3-42 vd. [137]
E- Hinduizm - John Clark Archer Hinduism The Great Religions of the Modern World New
J ersey 1947 44-90. 153 A.C. Basham Hinduism The Concise Encyclopedia of Living Faiths
Gr. Britain 1971 217-255. The Bhagavat Gita Çev. Juan Mascaro London 1970. Ahmet Çelebi
Mukarenatül Edyan Kah ire 1984 IV/23-80. A Dictionary of Comparative Religions nesr.
S.G. F.Brandon London 1970 330-33 3. Sir Charles Eliot Hinduism and Budhism New York
1971 l-lll. Anne Marie Esnoul LHindouisme Histoire des Religions E.G. 1970 1/995-1103 .
Michel Delahoutre Hindouisme Dictionnaire des Religions France 1983 705-70 8. Kürsat
Demirci Hinduizmin Kutsal Metinleri Vedalar Istanbul 1991. Mircea Eliade Histoire des
Croyances et des Idees Religieu-ses Paris 1980 I/2 25-250 II/225-235. Norvin J. Hein
Hinduism A Readers Guide to the Great Religions London 1977 1 06-156. Edward
VVashburn Hopkins The Religions of India New Delhi 1970 Edward Moor Hindu Pantheon
Delhfl968. S.A. Nigosian World Religions Gr. Britain 1975 103-139. Swami Nikhilananda
Ruhun Kurtulusunda Hinduizm Çev. Sedat Ümran Ist. 1968. E.G. Parrinder Asian Religions
London 1977 31-62. LouIs Renou Hinduism New York 1962. H. Ringgren-A.V. Ström
Religions of Mankind Gr. Britain1966 334-335. - H.J. Schoeps An Intelligent Guide to the
Religions of Man-kind London 1967 148-160. - Elizabeth Seeger Eastern Religions New
York 1973 7-55. - Sehristani el-Milel ven-Nihal Beyrut 1975 II/250-255. - Dharam Kumar
Vohra The Hindus Our Religions London 1973 1-23. - Ninian Smart The Religious
Experience of Mankind Gr. BrItain 1977 81-130. - F. Tomlin Les Grands Philosophes de
LOrient Paris 1952 231-255.
- Upanisadlar Der. Mehmet Ali Isin Istanbul 1976. - Valmiki JRamayana Türk. Tere. Ömer
Riza Dogrul Istanbul 1975. - Ali Ihsan Yitik Hint Kökenli Dinlerde Karma Inancinin Tenasüh
Inanciyla Iliskisi Istanbul 1996. [138]
F- Caynizm - A.L. Basham Jainizm The Concise Encyclopedia of Living Religions Gr.
Britain 1971 255-263. - Colette Caillat Le Jainisme Histoire des Religions E. Galli-mard 1970
1/1105-1144. - A Dictionary of Comparative Religions nesr. S.G.F. Brandon London 1970
3367. - Michel Delahoutre Jainisme Dictionnaire des Religions France 1983 825-8 28. - SIr
Charles Eliot Hinduism and Buddhism New York 1971 I/ 105-129. - Kendall W. Folkert The
Jainas A Readers Guide to the Great Religions Lo ndon 1977 231-247. - S. Gopalan Outlines
of Jainism New Delhi 1973. - Edvvard W. Hopkins The Religions of India New Delhi 1970
280-298. - SirMonier Monier-Villiams Hinduism Londoti i 925 221-224. - E.G. Parrinder The
VVorlds Lİving Religions London 1974 53-57. -E.G. Parrinder. A Böok of VVorld Religions
London 1965 29.30 - E.G. Parrinder Asian Religions London 1977 41-44. - P.T. Raju Jainism
The Great Asian Religions London 1969 67-70. - H. Ringgren-A.V. Ström Religions of
Mankind Gr. Britain 1966 332-334. - K.M. Sen Hinduism Gr. Britain 1976 63 vd. - Ninian
Smart The Religious Experience ofMankind London 1977 100-109. [139]
- K.S. Duggul Secular Perceptions in Sikh Faith Delhi 1982. - E.E. Kollet A Short History of
Religions London 1948 410 vd. - Abdurrahman Küçük Sihizm A.Ü. Ilahiyat Fak. Der. Ankara
1986 XXVI1I/391-417. - W.H. Mc Leod Guru Nanak And The Sikh RelIgion Delhi 1978. -
Mans Religious Quest nesr. VVhitfield Foy London 1978 265-313. - A.A. Masdusi Yasayan
Dünya Dinleri Çev. M. Sadak Ist. 1981 150-162. - E.G. Parrinder Asian Religiouns London
1977 51-55. - E.G. Parrinder A Book of VVorld Religions London 196531. -E.G. Parrinder
The VVorlds Living Religions London 1974 57-62. - H. Ringgren-Ake V. Störm Religions of
Mankind London 1966 358. - Khush Want Singh The Sikhs A Readers Guide to the Great
ReligionsLondon 1977 223-231. - Ninian Smart Background to the Long Search London 1977
225-227. - N. Smart The Religous Experience of Mankind Gr. Britain 1977 177-179. - Pamela
Wylan The Sikhs Our Religions London 1973 120-133. [140]
- H.J. Schoeps An intelligent Persons Guide to the Religions London 1967 76 -89. - Ninian
Smart The Religious Experience of Mankind Gr. Britain 1977 302-315. - Ninian Smart
Background to the Long Search London 1977 222-225. - Sehristani el-Milel ven-Nihal Beyrut
1975 I/233. - I.J.S. Taraporevvala The Religion of Zarathustfa Tehran 1980. - F. Tomlin Les
Grands Philosophes de lOrient Paris 1952 131-150. - R.C. Zaehner The Teaching of Magi
London 1975. - R.C. Zaehner The Concise Encyclopedia of Living Faiths Gr. Britain 1977 20
0-217. - Zerdüstün Galalari ter. Ali Nihad Tarlan Istanbul 1935. [141]
I- Sabiilik - Ismail Cerrahoglu Kurian-i Kerim ve Sabitler Ilahiyat Fakültesi Dergisi Ankara
1962 X/103-116. - Sinasi Gündüz Son Gnostikler Sabitler Ankara 1995. - Remzi Kaya Kuran-
i Kerime Göre Ehl-i Kitap ve Islam Ankara 1994. - Saban Kuzgun Islam Kaynaklarina Göre
Hz. Ibrahim ve Hanif-lik Ankara 1985. - Ibn Meymun Delaletul Hairin Giris ve Notlarla Haz.
Hüseyin Atay A.Ü. Ilahiyat F ak. Yayinlari Ankara 1974. - Ekrem Sarikçioglu Baslangiçtan
Günümüze Dinler Tarihi Istanbul 1983. - Muhammed b. Abdulkerim b. Ebi Bekr Ahmed el-
Sehristani el-Milel ven-Nihal Tahk ik Muhammed Seyyid Keylani Beyrut 1975 II/5-57. -
Günay Tümer Biruniye Göre Dinler ve Islam Dini Ankara 1975. - Elmalili Muhammed
Hamdi Yazir Hak Dini Kuran Dili IstnbuI (t.y.) Asil Nüsha 111/1750-1765 Sadelestirilmis
Zaman Baski Ili/ 293-309. - Carra de Vaux Sabitler Al Sabia Islam Ansiklopedisi Istanbul
1967 X/9 -10. [142] Ankara Üniversitesi
V- BÖLÜM BUDDIZM
Buddizm M.Ö. Vi. Yüzyilda Hindistanda Budda tarafindan kurulmus ve evrensel nitelik
kazanmis bir dindir. Bu din Hindistanda dogmus olmasina ragmen mensuplari dah a çok bu
ülke disinda bulunan günümüzde yasayan büyük dinlerden ilk besi içine girebilen biige
sahiptir. Simdi mensuplarinin sayisi 350-400 milyon civarinda gösterilmektedir . Günümüzde
en çok mensubu Hindistan Çin Mançurya Mogolistan Seylan Tayland Burma Kam boçya
Laos Dogu Bengai Vietnam Bhutan Birmanya Singapur Malezya Tayvan Tib et Kore
Japonya gibi Güney Asya ülkelerinde ve Uzak Doguda bulunmaktadir. Bazi ba ti ülkelerinde
özellikle yeni bir Buddist mezhep olan Zen Buddizm ilgi görmüs ve tarafta r kazanmistir.
Buddizm adi bati ülkelerinde Buddanin kurdugu din için kullanilmaktadir. Buddist Asy a
ülkelerinde bu din Budda disiplini dini anlaminda Budda-Sasana diye bilinmekte dir.
Buddizmin bir kurucusu kutsal kitabi doktrini yap-yapma telkinleri bir cemaati vardir.
Bununla beraber onun bir din mezhep tarikat ya da felsefi bir eko l olup olmadigi
tartisilmistir. Buddizm Asya ve Ön Asyaya dogru yayilirken I. Yüzyilda Bati Türkistanda
daha sonr a Dogu Türkistanda Türkler bu dinle tanismistir. Ancak içinde kutsal dilencilik otu
rup bagdas kurup tefekküre dalmak (meditasyon) bulunan bu din onlara cazip gelmemi stir.
Et yemeye kurban kesmeye ata binip kiliç kusanmaya alisik tabiatla hasir nesir olmus Türkler
vejeteryan bir diyete dayanan Buddizme isinamamislardir. Onl arin daha sonra Islami büyük
bir hevesle benimsemelerinde bu hususlar ve cihat anlayi si yaninda Buddizmde göze
çarpmayan ancak hem eski Türklerde hem de Islamda bulun an kuvvetli tek Tanri inanci rol
oynamisti. 160 Buddizm Hz. Muhammedin zamanindaki büyük dinlerden biriydi. Ancak ne
Kuranda ne d e Hadis kitaplarinda bu konu ile dogrudan ilgili bir bilgi yoktur. Bununla berab
er eski ve yeni bazi kaynaklarda Kuranin Tin Suresinin 1. Ayetinde geçen incirin (tin)
Buddanin altinda ilhama kavustugundan bahsedilen yabani incir agacini ifade et tigi ileri
sürülmektedir. Buddanin dogum yeri olan Kapi-lavustu sehrinin ise Zul-K ifl (KifIi olan
kimse yani Arapçada p harfi olmadigindan Kapilali) adindaki peygamberin isimlendirilmesine
sebep oldugu da belirtilmektedir[143]. Zul-Kifl hakkinda Kuran Hadis ve diger Islam
kaynaklarinda fazla bir bilgi yoktur. Sadece Kuranda iki defa zikredilmektedir.[144]
563-483)
Buddizm M.Ö.VI. Yüzyilda Hinduizmdeki Brahman sekilciligine kast taassubuna kars i bir
hareket olarak ortaya çikmistir. Bu tepkiyi Caynizm Ajivika hareketi de pay lasmistir.
Buddanin babasi Suddho-dana Himalaya eteklerinde simdiki Nepalin b ulundugu bölgede
baskenti Kapilavastu olan küçük bir hükümdarligin basindadir. Budda Kuzey H indistanda
bulunan bu hükümdarligin baskenti Kapilavastu yakinlarindaki Lumbini kor ulugunda
dogmustur. Adi Siddhartha Gota-madir (Gotama aile lakabi). Sakya kabil esine mensuptur.
Bunun için ona Sakyamuni yani Sakya Kabilesinin Bilgesi Sakyal ilarin Sessiz Zahidi
denilmistir. Budda ona ilhama kavusmus aydinlanmis uy anmis anlaminda sonradan verilmis
bir lakaptir. Ona sonradan verilen bir lakap d a Tathagatadir (hakikate ulasan). Asil adi
Siddhartha gayesine ulasan anlamin a gelmektedir. Rivayete göre annesi Maya Buddanin
dogumundan önce bir rüya görmüs ve bu rüyada ona dogaca k olan oglan çocugunun ilende
meshur bir mürsid olacagi bildirilmistir. Maya Budda nin karnina beyaz bir fil seklinde
girdigini de görmüstür. Annesi zamani gelince Buddayi Kapilavastudan ailesinin yanina
giderken yolda Lumbini Korulugunda dogurmustur. Gelenege göre Maya bir kutsal Incir
Agacinin da lindan tutunmus ve o arada onun sagindan Budda dünyaya gelmistir. Tanrilar onu
be yaz bir çamasir içinde bulmus ve ona banyo yaptirmislardir. Ona her arzusuna gayesine
kavusan anlamina gelen Siddhartha adi verilmistir. Dogumundan bir müddet sonra
Siddharthanin annesi ölmüs ve o teyzesi ve ayni zamanda da üvey annesi olan Mahapraja
jati tarafindan büyütülmüstür. Siddharthanin babasi oglunun gelecegini ögrenmek için o
zamanki adete uyarak falcil ara basvurmus ve onun ya kudretli bir hükümdar» veya bir
budda olacagini ögrenmistir. Bunun üzerine kral oglunun budda olmasina engel olmak için
çalismis onu saray zevkle ri içine hapsetmis refah içinde geçen bir hayat ve iyi bir egitim
imkani saglamistir. S iddhartha evlenme çagina gelince yakin akrabalarindan birinin güzel
kizi Yasodara ile evlenmis ve Rahula (engel) adinda bir oglu olmustur.
Siddhartha sarayda mesut ve endiseden uzak.bir hayat yasiyordu. Fakat bir gün ba basinin
yasagina uymayarak saraydan disari çikti gerçek hayatin sarayda gördügünden ibare t
olmadigini anladi. Çünkü o ilk gün bir ihtiyara ertesi gün bir hastaya üçüncü gün bir ce ve
dördüncü çikisinda da bir dilenci kesise rastladi. Gördükleri onu sarsti her seyin bos o
ldugunu^anladi ve dünya nimetlerine sirt çevirdi. Bu düsünce onu evini terketme kararina
ulastirdi. Yirmi dokuz yasinda iken bir gece ailesi uykuda bulundugu bir sira da bir ata
binerek evi terketti. Bir ormana vardi. Ormanda üzerindeki mücevherleri çikarip usagina verdi
ve onu at ile geri gönderdi. Saçlarini kökünden keserek suya atti. Oradan geçmekte olan bir
gezgincr rahip ile elbiselerini degistirdi. Siddhartha s arayi terkettikten sonra eski adetlere
uyarak taninmis hikmet ve murakabe üstatlari ni aradi onlarin nezareti altinda zihni gelismeyi
saglayan yoga metodlarini ögrener ek manevi sükun ve huzura ulasmada ehliyet kazanmak
istedi. Ancak o insan hayat ve h akikat hakkinda kendisine telkin edilen programlari
begenmedi. Içinde bulundugu zahitler grubunu terkederek yalniz basina ormana çekildi.
Gotama ismini kullanarak alti yil bir deri bir kemik kalincaya kadar en sert bir züht hayati
yasamaya ba sladi. Fakat bu hayat da onu tatmin etmedi. Sonunda ondan da vazgeçti. Hikmete
ve zihni berrakliga ulasmak veya bedeni zihni igvalardan kurtulmak için riyazet ve çile y
olunun kafi gelmedigini bu yolun vücudu zayiflatmak ve zihni bulandirmaktan baska bir ise
yaramadigini anladi. Çünkü o önce saray hayatinin zevk ve sefasini daha sonra da nefse
iskence yoluyla ikinci bir asiriligi tatti. Böylece iki asirilik ar asinda orta bir yol aramaya
koyuldu. Bunun için yeniden yiyip içmeye basladi. Bu duru mda onunla çilede bulunan bes
zahit mücadeleden yilip maglubiyeti kabul ettigini düsünere k onu terketti. Gotama ise hakikat
ve huzuru baska yollardan aramaya basladi. Gotama Uruvela yakininda Neranjara Nehri
kiyisindaki yabani bir Incir Agaci (Bo dhi Agaci) altinda oturup düsünceye daldi. Hayatin
ölümün evrensel aci ve izdirabin sirr ini arastirmaya basladi. Sonunda (35 yaslarinda) 1
Temmuz dolunayinda gayesine u lasti zihni aydinlandi ve Budda oldu. Bu aydinlandigi yer
Buddistler için kuts al bir yer haline geldi (Bodhi Gaya). Budda bulmus oldugu hakikati
yaymaya karar verdi. Ilk vaazini Benaresdeki Sarn ath Geyik Parkinda kendinden ayrilan bes
zahide yapti. Bu vaaz Kanunun Tekerli gini Döndürmek diye adlandirildi. O bu vaazinda
kendisinin dogru yolu buldugunu Budda oldugunu onlara da bu yolu gösterecegini ve
doktrinini (dhamma) ögretecegin i söyledi. Budda Kusinagaradaki (Patnanin kuzeybatisina
160 km. mesafede küçük bir sehir) Uttar -Pradestte 80 yasinda ölünceye kadar hayatinin son
40-50 yilini Hindistanin kuzey inde ve ortasinda vaazlarla geçirdi. Taraftarlari oldu. Bunlar
arasindan bhiksud enilen dilenci rahiplerin meydana getirdigi Sangha diye adlandirilan
teskilat d ogdu. Sangha dünyanin en eski bekar rahipler teskilatidir. Sangha Budda ve buldugu
g erçek doktrin (dhamma) ile birlikte Buddizmin temel prensipleri arasinda yer aldi . Budda
uzun zaman kadinlarin Sanghaya alinmasini reddetti fakat halasi ve ka risinin israrli ricalari
üzerine kadinlar da teskilata dahil edildi rahibe manasti rlari da ortaya çikti. Daha sonraki
devrelerde kesisler yaninda evli olanlar da ye r aldi.[145]
Aslinda Buddizm Caynizm Ajivika hareketi M.Ö. VI. Yüzyildaki kati brahman sekilc iligine
kast taassubuna karsi çikisi da ifade etmekteydi. Bu sebeple Buddanin dok trini
Brahmanlarca küfür olarak görüldü. Onlar bu hükümlerini Buddanin doktrinine bir yar tici
tanriya brahman ayin ve görevlerine yer verilmemis olmasina bagladi. Buddizm Hindistanin
kuzeydogusunda Ganj nehrinin suladigi topraklarin güneydogusundaki Ko sala (simdiki
Oudh) ve Magadha (simdiki Bihar) kralliklarinin içinde yer aldigi b rahman kültürünün
merkezinden uzak Brahmanizmin tam giremedigi bir cografi alanda dogd u.
Brahmanlarin Tanriyi insani nitelikler içerisinde yaptigindan pismanlik duyan alda tilabilen
zaaflari bulunan sihirden hoslanan insanlar tarafindan acze düsürülebilen bir varlik
seklindeki açiklamalari karsisinda Budda sessiz kalmistir. Onun bu açikla malara katilmadigi
bellidir. Ancak Tanriyi inkar eden bir ifadesi de yoktur. Buddi stlere göre bu kadar uzun
müddet var olan alemin nasil yaratildigi insan bilgisinin insanin bilme gücünün ötesindedir.
Insana düsen manevi ilerleme ahlaki kötülüklerden uzakl apfarin sebebi olan ihtiraslardan
tenasüh çemberinden kurtulmadir. Buddizmin ana telkini insan Ile hakikat arasinda hayatin
izdiraplarla dolu olmasidir. Dört kutsal temel gerçek Buddanin kurtulus telkininin özünü
olusturmaktadir 1- Insan varliginin mahiyeti izdirap aci kötülük tatminsizliktir (dukkha).
Dogum h astalik yaslilik ölüm izdiraptir. 2- Izdirabin sebebi arzu ihtirastir. Bu da yeni karma
ve sudura yeni tenasüh ve ölüm e yolaçmaktadir.
3- Izdirap dindirilmelidir. Yoksa fani süreksiz isler sürüp gidecektir. Bu sürekli tekrar lanan
devrelerden kurtulmanin yolu Nirvanadir (Nibbana). 4) Hürriyete yeni hayat a Nirvanaya
ulasabilmek ancak Buddanin sekiz dilimli yolu ile mümkündür. Bu sekiz d ilimli yol ilk kutsal
gerçegin kavranilmasi ikincisinin anlasilmasi üçüncüsünün de gerçek sini saglamaktadir. Ilk
üç kutsal gerçek Buddanin telkininin felsefi yönünü dolayisiyla sa ece aydinlara bakan
yanini kapsamaktadir. Dördüncü kutsal gerçek ise Buddizmin ameli ahlaki at yönünü halka
bakan kisacasi onu din yapan veçhesini içinde bulundurmaktadir. Budda Vedalarin otoritesini
ve Vedik kurban sistemini kisinin kendine eziyet vermesini (yoga ve benzeri yollarla) ferdi
ruhu manastir düzeninde kast ayrimini re ddetti Brahmanlarin ilgi duydugu metafizik
meselelerden kaçindi. Ancak genel Hint inançlari olan karma-tenasuh feragat yoluyla
tenasuhtan kurtulmayi muhafaza etti.
Buddanin doktrininin felsefi yönü kötümserdi. Çünkü o hayatin tabii olaylarini bir izdirap o
ak görüyor ve bundan kurtulusu bütün arzu ve ihtiraslardan uzaklasmaya bagliyordu. Bu as
linda Upanisadlarda rastlanan hayat görüsünün gelistirilmis bir sekliydi. Buddizmin
Hindistanin meshur alti felsefe sisteminden biri olan Samkhya ile or tak bazi noktalari
bulundugundan bu sistemin Bud-dizmden etkilendigi söylenebiimektedir. Bu felsefi hususlar
bir kenara birakilirsa Buddizmdeki ameli ahlak insanlar a hayvanlara bütün varliklara sevgi ve
sefkati ihtiva etmektedir. Iste bir din ola rak Buddizmin Brahmanizme karsi orjinalügi burada
yatmaktadir. Zira Brah-manlar m etafizik tartismalar arasinda isin bu yanini unutmuslardir
(sonradan bhakti har eketiyle bu tamamlanmak istendi). Buddizmin bir dünya dini haline
gelmesinde bu hususun ve Buddaya olan asiri baglilik sonucu Mahayana hareketinde zamanla
Bud dizmin yayildigi çevrelerdeki temayüle göre Budda bütün heykellerin kirilmasini
emretmis olmasina ragmen heykelleri yapilip ona tapinilmaya baslamasinin rolü olmustur.
Düny anin üç büyük evrensel dininden önce Buddizm sonra da Hiristiyanlik yayilabilmek ve
dige r insanlar tarafidan kabui edilebilmek için asli prensiplerinden feragat etmek zoru nda
kalmistir. Bu konuda tek istisna Islamdir. Islam yayilirken böyle bir fedakarlikta b ulunmamis
aksine onun yayilmasi prensiplerinin siki sikiya korunmasi sayesinde olmustur. Buddizme
felsefi-teolojik bir hareket bir mezhep bir tarikat olarak bakanlar b ulunsa da bu sistemde
bütün bu hususlari akla getirecek noktalarin mevcudiyetiyle be raber o bir kurucusu kutsal
kitabi inanç esaslari ayri cemaati mabetleri ken dine has özellikleriyle daha ziyade bir din
olarak nitelendirilmektedir. [146]
C- Budda Ilk Buddistler ve Konsiller Buddist literatüre göre Buddadan önce 24 Budda daha
gelmistir. O 25. Buddadir. Onda n sonra da Metteyya (Maitreya) gelecektir. Budda Tusita
cennetinde iken zamani g elince dünyaya geldigi gibi Metteyya da öyle yapacaktir. Buddist
kaynaklarda Budda nin dogumundan öncesi çocukluk ve gençlik yillari sarayi terki sonraki
zühd hayati a ltinda 7 hafta geçirdigi Incir Agaci (Bo Bodhi agaci) ve daha sonrasiyla ilgili
çok sayida mitolojik efsaneler yer almaktadir. Budda Incir Agaci altindaki aydinla nmaya
kadar bir Bodhisatvadir (Budda adayi). Onun ilk sakirtleri beraber züht h ayatina girdikleri
onun zühdi yasayisi birakmasiyla ondan ayrilan kendilerine buld ugu gerçegi ilk vazettigi
böylece Sanghaya aldigi bes zahit ve Incir Agaci altind a ona yiyecek getirip onun doktrinini
kabul eden iki tacirdir. Daha sonra basta toprak sahipleri ticaret ehli esnaf olmak üzere yiginla
insan içinde az sayida br ahman da bulunarak Buddist oldu. Bunlardan bazilari Sanghaya
kesis olarak kabul edildi. Budda kesisleri doktrin i vazetmek üzere görevlendirdi. Onlar bu
görevi her yerde dolasip insanlara kendiler ini tutma basit ve sade bir yasayis alçak gönüllülük
ögreterek yerine getireceklerdi. Bu k esisler arasinda ilk bes zahidden Assaji vasitasiyla
hakikati ögrenen ve Budda ta rafindan Sanghaya alinan Sariputta ve Moggalana da vardi
(Bunlar Buddadan önce öldül er). Yine Buddanin ölümünde onun da katilabilmesi için
cesedin yakilmasi tehir edilen v e ilk konsile baskanlik eden Büyük Kasyapa ile ayni konsilde
Vinaya metnini okuyan Upali Sanghanin ilk ve önemli üyelerdendir. Ancak Buddanin gözde
sakirdi yegeni An anda idi (Yahudi dininde Hz. Harunun Hz. Musaya Hiristiyanlikta
Yuhannanin Hz. Isaya Islamda Hz. Alinin Hz. Muham-mede karsi durumu gibi). Ananda sagli
ginda Buddaya büyük bir ihtimamla hizmet etmis onu yine diger bir yegeni olan Devad
attanin zehirleme tesebbüsünden kurtarmis kadinlarin da ayrica Sanghaya alinmalari
konusunda üstadini ikna etmisti. Budda Kral Bimbisaranin destegini kazandi. O Magadha
kralligi sinirlari içinde özellikle Rajagaha ve Sravasti etrafinda geleneksel olarak Kuzeybati
Hindistana Pencapa kadar uzandigi söylenen alanda 40 seneden fazla dolasti. Ona topraklar
yapilar bagislandiysa da o bir yere bagli kalmadi. Bu bagislar arasinda bir kra l çocugu olan
Jetanin yagmurlu mevsimlerde kesislerin istirahat ve ikameti için yapt irdigi manastir
(vihara) ve tahsis ettigi park en önemlisidir (Sravastide). Budda hayatinin sonuna kadar
vazetti ögretti. Anlattiklari genellikle büyük bir sevk içinde kabul gördü. Zaman zaman ona
muhalefet edenler de çikti. Gelenege göre 80 yasini geçtigin de artik ölecegini böylece
sakirtlerini ve görevini birakacagini anlayan Budda beraberinde Ananda ile Uttar-Pradesthte
Mallalilarin ülkesinde bulunan Kushinagaraya gitti. Orada bir sedir hazirlatip basi kuzeye
gelecek sekilde sag yani üzerine ya tti Ananda ve kesislere son ögüdünü verdi ve tenbihlerde
bulundu son sakirdi Subhadra onun telkiniyle Buddist oldu. Budda oradaki besyüz sakirdine
telkininde ve Sangha kurallarinda anlamadiklari b ir sey olup olmadigini sordu. Sorusu üç
defa tekrarlandi. Ananda böyle birsey bulunmad igini bildirdi. Budda da orada bulunan
besyüz kisinin nihai kurtulusunun garantili old ugunu açikladi ve onlara söyle hitap etti
Kardeslerim simdi sizden ayrilacagim. H er sey geçicidir. Kurtulusunuza gayret ediniz. Budda
bu sözleri sonunda nihai Nirvana ya kavustu. Kasyapantn da beraberinde besyüz sakirtle
gelmesi üzerine Buddanin ce sedi yakildi kemikleri ve kalintilar muhafaza edilip on parçaya
ayrildi. Orada bi r stupa yapi Idi diger parçalar da birer stupa yapilip koruma altina alindi. Son
raki stupalara bu on merkezden kalinti verildi.
Buddanin ölümünden hemen sonraki yagmurlu devrede Kasyapa özellikle Anandanin vakif
oldu gu Buddanin önemli konusmalari_ye Sangha kurallarinin tekrarlandigi Rajagaha (
Magadha kralliginin baskenti) konsiline baskanlik etti. Bu konsile besyüz rahip ka tildi. Asagi
yukari bir yüzyil sonra kesisler arasindaki fikir ayriligi dolayisiyl a Vesa-lide ikinci bir konsil
toplandi. Bu konsile yediyüz rahip katildi. Ihtilaf giderildi. Kral Kalasoka himayesinde
gerçeklestirilen bu konsilde ilkinde oldugu gibi sutta ve vinayanin yeni düzenlemesi yapildi.
Üçüncü konsil M.Ö. IM. Yüzyilda doktrin kan bir ihtilaf üzerine kendisi de bir Buddist olan
Imparator Asoka (M.Ö. 273-236) zamanla toplandi. Bu konsil bin kesisin katilmasiyla
Rajagahanin yerini almis yeni baskent Pataliputtada (Patna) gerçeklesti. Asoka (Asoka) bu
konsilde bir ta rafi tutmadi. O daha ikinci konsil öncesi baslamis doktrindeki fikir ayriliginin
yeniden alevlenmesi üzerine tebaasi arasindaki ahengi saglamak ve mezhep kavgasin i
önlemek için böyle bir konsile destek verdi (Kons-tantinin Hiristiyan tarihindeki y eri ile
karsilastirilabilir).-_KonsiLSonunda-Sthavira denilen eskilerin geleneks el görüsü tercih
edildi. KarsjLgrup Sarvastivadinler asagi Ganj ovasinin kuzeybatisi ndan Madhuraya dogru
çekildi. Konsil sonrasi Buddizm o günün Hindistanindaki dört kra lliktan birisi olan
Magadhadan Hindistana yayildi. Asoka devrinde Magadha tabii kaynaklari madenleri tarim
ve milletlerarasi ticar etiyle bir imparatorluk haline geldi. Asoka Buddist olmadan önce
topraklarini genis letmek için giristigi savaslardan birinde bu kanli katliamli zaferlerden
igrenmey e canlilara karsi acima duymaya basladi. Eslerinden birisinin telkiniyle Buddist
olduktan sonra hayatini ülkeler yerine gönüller kazanmaya düsmanla savasma yerine nefs iyle
savasmaya adadi. O zaten güney uç hariç hemen hemen bütün Hindistana hükmetmekteydi.
Buddist düsünceleri unutulmamasi için Hindistanin çesitli yerlerinde tas ve kaya kitab elere
yazdirtti. Böyle güçlü bir imparatorun himayesine kavusmak Buddizme diger din ve
mezheplere göre bi r devlet dini avantaji sagladi. Bununla beraber Asoka onlarin
mensuplarina da ho sgörülü davrandi. Bu devirde Buddizmin propagandasi sadece bütün
Hindistanda degil uzak yabanci ülkelere kadar genislik kazandi. Bu faaliyetlerin ilk sonucu
Seylanin Bud dizme kazandirilmasi oldu. Asoka Seylana oglu (veya kardesi) Mahindayi
gönderm isti. Bunu Gandhara Kesmir Mysore ve zamanla batiya Ön Asya Suriye Misir Kuz
ey Afrikaya gönderilen özel görevli kesisler takip etti. Türkistana Buddizmin girmesi nin
(daha sonra bilinirken) Asoka zamaninda oldugunu ileri sürenler vardir. Ken-di lerininkini en
güvenilir ve Buddanin telkininin orjinai sekli oldugunu ileri süren Theravada BuddIzminin
(simdi Seylan Burma Tayland ve Kamboçyada) kutsal kitap m etinlerinde Asokanin adi
geçmez. Bundan Pali dilindeki kutsal metinlerin (Ti-Pitak a) daha arindaki Buddaya nisbet
edilen cümlelerin bizzat onun sözleri oldugunu kabul etmektedir. Ancak modern dil çalis
malari Magadhi ile Pali arasinda önemli farkliliklar bulundugunu da ortaya koymustur. Bu
konudaki tartismalar Theravada kutsal metinleri olan Tipitakanin dilinin Pali olup onun
çesitli parçalarinin Hindistanin degisik bölgelerinden gelmesi dolayisiyl a farkli mahalli
dillerden kelime ve ifadelerin birlestigi aradan yüzyillar geçtikten sonra da bu sifahi
nakillerin yaziya geçirildigini göstermektedir. [147]
Dördüncü Konsil 120lerde (128 veya 144) tahta çikan Kusan Imparatoru Kaniska zamaninda
toplanmistir. Asoka gibi o da Buddizmi kabul edip desteklemistir. Jalandharda {bazilarina
göre Kesmirde) toplanan bu konsili Theravadinler kabul etmemektedir. Halbuki Therava-
din kesislerin bu konsile katilmadigi yolunda kesin bir bilgi yo ktur (Bütün Buddist
mezhepleri ilk üç konsili kabul ederler. Sonraki konsiller ihtilafli dir). Mahayananin
kopmasiyla Buddizmin ikiye ayrilmasi Dördüncü Konsil sonrasi olmus tur. Kaniskanin adi
Seylan dini literatüründe geçmez. Artik Pali metinlerine dayanan esk i tarz Buddizm I.
Yüzyildan itibaren Hindistanda gözükmedi. Hinduizmin etkisiyle Budd izmi de etkileyen
Bhakti cereyani sonucu Budda Brahmanlarin Ve-danta sistemind eki müsahhas uluhiyetin
yerini alarak resmi heykeli yapilan bir sahsiyete büründürüldü. Daha celeri buna izin
verilmemisti. Kaniska üzerinde Buddanin kabartmalari bulunan par alar bastirdi. Budda eski
brahman inançlarindaki Rama ve Krisna gibi insan biçimin de dünyaya gelmis bir tanriya
dönüstürüldü. Böylece Budda heykellerinin yapilmasina baslandi. Mahayana Buddizminin
yazili metinleri Sanskritçe düzenlendi. Hem Mahayanacilar hem de Hinayanacilar eski kutsal
metinlerin (ne zaman düzenlendigi kesin olarak biline mese de M.Ö. I. Yüzyila kadar
Seylanda yazili hale getirildigi anlasiliyor) mevsuki yetini kabul etmekteydiler. Ancak
Hinayanacilar Mahayanacilarm kutsal metinlerin i bunlarin eski gelenekte bilinmedigini
ileri sürerek kabul etmiyorlardi. Mahayanacilar da buna kendi kutsal kitaplarindaki
Nirvanaya ulastiracak doktrin yorumuyla ilgili açiklamalarin Hinayananinkini
düzenieyenlerce anlasilamadigi bunlarin son d erece yüksek gerçekler oldugu öncekilerinkinin
zihnen gelismemis kimseler için muvakkat hakikattan baska bir sey olmadigini söyleyerek
cevap veriyorlardi {Tartismanin ta fsilati için bkz. L de la Vallee Poussin Mahayana ERE
VIII 335). [148]
Mahayana Çine Chen-yen Japonyaya Shingon adlariyla intikal etti. O günümüze kadar g elen
sekliyle 9-11. Yüzyillar arasinda Tibetteydi. O sirada Buddizm misyoner kes isler vasitasiyla
Deken ve Hint yarimadasinin batisinda yayilmakta idi. Doguda A soka zamaninda Seylana
gitmisti. Onun Bengal Körfezinden karsiya Burmaya Tayland a girmesi miladin ilk
yüzyillarinda Mahayana sekliyle oldu. Sonra Seylandan gelen Theravada Buddizmi buralarda
hakim oldu. Thera-vada Buddizmi Hinayananin 18 kol undan günümüze gelen tek eski
Buddizm seklidir. Seylan ve Taylanddan Theravada Buddiz mi Kamboçya ve Laosa
yayilirken Mahayana Buddizminin de Çinden Vietnama girmesi 13-14. Yüzyillarda oldu. Bu
ülkelerde ve digerlerinde Buddizm tarihi cografi milli ve mahalli sartlara göre sekillendigi
gibi iki önemli Buddist mezhep elemanlarinin yer y er kaynastigi da gözden kaçmamaktadir.
Hindistanda Buddizmin Tantrik veya Vajrayan a sekli Hindu bhakti ve Tantrik kültlerine
yerini birakti manastirlar ortadan kal kti artik kuzeydogudaki küçük bir topluluk disinda 13.
yüzyildan itibaren gözükmez oldu. Buunla beraber Seylanin % 6Oi Burma Tayland Laos
ve Kamboçyanin % 9Oi hala Buddist tir. Seylandan Pali diline dayanan Buddizmle ilgili
bilgiler XIX. Yüzyilda Avrupa ve Amerikaya geldi. Böylece basta Ingiltere Almanya ve
Amerika Birlesik Devletl erinde Buddanin hayati ve doktrinine ilgi artti. Bu ülkelerde bugün
dogudan gelme kesisler de yasamaktadir. Batida kesis olmayan Buddistler de artmaktadir.
Bunlar dan Sanghaya alinanlar da vardir. Günümüzde Hindistanda aydinlar arasinda
Hinduizmd en memnuniyetsizlik sonucu bu eski mirasa dönenler oldugu gibi kast disi
kimselerde n Buddizme girmis ayri bir topluluk da bulunmaktadir. [150]
G- Çin Buddizmi
Çin Tibet ve Japon Buddizminin herbirinin kendine mahsus özellikleri ve Hint Buddiz
minden farkli yanlan vardir. Bununla beraber üçünde de en bariz ortak yan Mahayanist o
lmaktir. I. Yüzyildan itibaren merkezi Asya Ipek Yolu boyunca Çine kadar gelen Buddizm
Han Hanedaninin sonunda (tan. 220) daginik yabanci gruplarina münhasir kalmisti . Bununla
beraber onun II. Yüzyihn ortalarinda saray çevrelerini etkiledigi de kayde dilmistir. Bu
konuda Buddistlerin ilk yardimcilari Taoist bilginler oldu. Buddis t fikirleri tercüme etmek
için Taoist deyimler kullanildi. Böylece iki din arasindaki benzerlikler ortaya çikti. Han
hanedaninin yikilmasi sonucu Kuzey Çini isgal eden Çinl i olmayan halklara 300 senelik
hakimiyetleri sirasinda Mahayanaci kesisler siyasi askeri islerde danismanlik yaptilar. Onlar
sihirbazlikta da büyük söhret kazandilar. Bud dist vaizler özellikle Fo Tu-teng (ö. 349)
hemen hemen bütün Kuzey Çini inançlarina döndür . O sirada meshur bir tercüme ekolü
Kumarajivanm (344-413) baskanliginda baskent Cha ng-anda çalismakta idi. Böylece Çin
bilginleri irsat ediliyordu. Fa Hsien adli meshur Çi n seyyahi 399da Hindistana gitmek ve
oradaki ziyaret yerlerini görmek üzere Chan g-andan yola çikti. Alti senelik yolculuktan sonra
alti sene de Hindistanda gezme k çesitli ekollerin kutsal kitaplarini toplamak ve kopya
etmek için harcadi 414te dönüsünde Buddist kutsal kitaplarini tercümeye basladi ayrica
meshur seyahat hatiralar ini kaleme aldi. IV. Yüzyilda tahsilli ve zengin kimseler Sanghayi
himayeleri alt ina alip tercüme masraflarini üstlendiler manastir ve mabetler kurdular
Buddizmi n bes ahlak kaidesini benimsediler. Güney Çinde iki temayül gelisti Zihni kontrol
ihtirasi bastirmayi esas edinen özde Hin ayanist Dhyana Ekolü nihai hakikgj meseleleriyle
ilgilenen Mahayana sutralarina da yanan Sangha ile aydinlar arasindaki irtibati saglayan
Prajna Ekolü. Bu devrede T ao An (312-385) Hui Yuan (344-416) ve Tao Sheng (360-434)
gibi yetiskin sahsiy etlerin etkisiyle büyük manastirlar yapildi Vinaya kaideleri tercüme edildi
ve Mahaya nanin spekülatif fikirleri yayildi. Böyle büyük Çinli üstadlarin eserlerinden Sui ve
Tang hanedanlarinin ayriMahaya-nist ekolleri içinde gelisen fikirleri ögrenebilmekteyiz.
Konfüçyüsçü ve Taoist klasiklerle Mahayanist eserlerdeki fikir ve telkinler birlesince ort
aya ayri bir Çin buddist gelenegi çikti. Iste bu gelenek içinde Tien Tai Temiz Ülke ( Cennet)
Hua Yen ve Chan ekolleri gelisti.
Bunlardan Tien Tai Tang Hanedani zamaninda Chih Kai (538-597) tarafindan gün eydogu
Çindeki TienTai dagindaki meshur manastirda ortaya atildi. Chih Hintli Najargunaya
dayanmaktaydi. O bütünlük fikrine önem verdi. Bütün ve parçalari özdes idi. Büt e bütün
Buddalar bir kum tanesinde mevcut idiler. Mutlak Akil alemi onun mükemmelligi içinde
kucaklamaktaydi. Özde ikisi ayni Idi ancak görevde farkli idiler. Bu ekolde di nin pratik
ifadesi zihni bir yere toplama ve her seyin içyüzünü kavrama yoluyla manevi irfa n ve
hikmete baglanmistir. Ekol sadece Çinde degil IV. Yüzyilda Buddizme kapisin i aralayan
Korenin güneyinde de tutunmus IX. Yüzyilin ilk yarisinda da Japonyaya TendaI adiyla
geçmistir. Temiz Ülke (ChIng Tu) ekolü muhtemelen Çinde en eski Ma-hayana toplulugudur.
Beyaz Lotus adi altinda Hui Yüan tarafindan kuruldugu sanilan ekolün adi
sonrakitakipçilerinden bir grup tarafindan simdiki haline döndürülmüstür. Ekolün temel
felsefesi ihni kisiye sonsuz inayet güç fazilet verebilecek olan Budda ve Bodisat-valara dön
dürerek onlarin yardimini kazanmaktir. Ekolün dayandigi sutrada askin (transandant al)
Budda için Amitabha (ezeli isik) deyimi kullanilmaktadir. Iste kisi kurtulusa ulasmak için ona
böyle bir cenneti verecek olan Amitabha Buddaya (Japonyada Amida) kendisini
adamaktadir. Cennete hükmeden ezeli Buddaya iki BodIsatva (Budda olmaya bi r merhale
kalmis semavi varliklar) Kuan-Yin ve Ta Shih Chih yardim etmektedir. Bunlardan Kuan-Yin
(aglamayi isiten) adina Çinde tapinaklar yapilarak kadin ve çocu klari koruduguna inanilan bu
Botisat-vaya büyük alaka gösterildi. Onu Taoistlerin ana tanriçalarindan ayirmak imkansizdi.
Bu Temiz Ülke Ekolünü (Ching Tu) en iyi dile getire n Shan-tao (613-681) oldu. Hua Yen
Ekolü ilk iki ekol Hintli Najargunaya dayanirken yerli Çin düsüncesini gösterme si
bakimindan önemli sayilan bir harekettir. Diger Buddist ekoller (mesela Chan) va r olan da
olmayan da hayaldir derken bu ekol hedefte cihansümul ve bütün fenomenal t ezahürlerin
temeli olan sürekli sabit bir zihin telkin etmektedir. Ekolün ilk üstadi Tushun (557-640) en iyi
açiklayani ise Fa-tsangdir (643-712).
Chan Ekolü Çin zekasinin orjinal bir mahsulüdür. Chan Sans-kritçe dhyanadan çikmistir v
ekol Meditasyon Ekolü diye bilinmektedir. Ekolün gayesi ikilik sözkonusu olmayan bir
varlik halinde afaki ve enfusinin üzerine çikarak hakikati birden kavramaktir. Chan t ek
hakikatin felsefi veya dini düsünce meditasyon veya ayin büyü uygulamasi ile kavranila
Budda hikmeti oldugunu telkin etti. O ögrenilemez kitaplardan veya mürsitlerden al inamazdi.
Chan düsünce ve mantiki idrakin durdugu anda ortaya çtkan bir manevi aydinlanm ayi esas
edindi. Her sey Budda aklinin bir tezahürü idi. Chanin Tibet Mahamudrasi yla benzerlikleri
vardi. Daha önce dhyana egzersizlerinden bahsedenler olsa da eko lün baslangici Bodhidhar-
maya (470-543) dayandirildi. O 520de Çine geldigi kabul edilen Hintli bir kesis idi. Ekole
hizmet eden üstadlar arasinda temel metni yaza n Hui Neng (ö. 713) sonrasinda meditasyon
salonu bütün Chan manastirlarina girdi. Bunu n yaninda kesis olmayan bütün Buddist erkek
ve kadinlarin evlerinde meditasyon yapma lari tesvik edildi. Chan ekolü Sung Hanedaninin
Yeni Konfüçyüsçü hareketini etkiledigi gibi Japon Zeniyle bu ülkenin medeniyetinde
unutulmayacak izler birakti.
Çinde 420de 1786 mabet ve 24.000 erkek ve kadin kesis vardi. Buddizmin gitt ikçe gelisen
gücü sarayi etkilemesi kesis hayatinin Konfüçyüsçü aile ve ahlak telakkileri rsan doktriner
veçhesi tenkitlerin çogalmasina yol açti ve arkasindan siddetle engelleme yi getirdi. Tang
Hanedani devresi (618-907) Buddizmin Çinde en olgunluga ulasti gi yillar da olsa ilk
imparator^Kao Tsu ile baski basladi. Bununla beraber genel de bu hanedan Buddizme
mültefit idi. Bu devrede Orta Asya ve Hindistan ile baglant ilar olusturuldu. Çine birçok
yabanci getirtildi. Meshur Çinli bilgin ve seyyah Hsüan Ts ang (Chuang) (tan. 596-664)
Orta Asya yoluyla Hindistana gitmek üzere 629da yo la çikti. 645de geri <löndü. Hindistanda
10 yil boyunca seyahat etti ve geri döndügünde ge tirdigi çogu Yogacara ekolüne ait eserleri
imparatorun himayesinde hayatinin sonuna kadar tercüme etmeye çalisti. IX. Yüzyilda Çin
Buddizmi zirvesine ulasti. Manastir haya tinin refahi itibari Ihtisami arkasindan fesat getirdi.
Imparator Wu-Tsung 84 5te görülmedik bir zulüm baslatti 4000 mabede el kondu veya
tahrip edildi 250.000 e rkek veya kadin kesis tekrar dünyevi hayata döndürüldü. Buddist
sanat eserleri ve kitaplari yakildi. Tang Hanedani zamaninda 8-10 Buddist ekol parlamisti
ancak Sung haneda ni zamaninda Temiz ülke ve Chan ekolleri faaliyetlerini devam ettirebildi.
Mogol Yüan Hanedani 1280-1368 tarihleri arasinda hükmederken Çinde Tibet veya Lama
Buddizmi önde gelen dindi. Mahayananin bir uzantisi olan Lamaizm Mogolistanda X VI.
Yüzyila kadar sathi ölçüde sonra siyasi otorite olarak 1920ye kadar hükmetmis daha s onra ise
Sovyetler Birligi içindeki bir halk cumhuriyeti hüviyetiyle dine karsi kamp anya sonucu
rahipler baska mesleklere yönlendirilmis rahip sayisi 100.000den 200 e indirilmis manastirlar
devlet kontrolü altina girmis Buddizmin etkisi süratle azalmistir. Çinde son yedi yüzyilda
manastirlarda züht hayati yasayan kesislerden ayri Buddizm içinde Buddist Taoist elemanlar
birbirine karismis bir halk dini tarafindan yutulmustur. Aydinlar halk kitlelerinin bu dini
telakkilerine pek karismamis ancak onlari bir hurafe yigini olarak hakir görmüslerdir. XIX.
yüzyilin sonlari XX. Yüzyilin ba slarinda özellikle Tai Hsü (1890-1947) ile Çin Buddizmi bir
zihni uyanis ve ahlaki dirili s yasamistir. Fakat komünizm ve Mao tse Tsung ile o yine
bulutlarin arkasina girm istir. [151]
H- Burma Buddizmi Burma Buddizmi Güneydogu Asyada diger yerlerde oldugu gibi
manastir hayatina gi renler ve girmeyenlerden olusmus iki veçhe arzeder. Bu iki veçhe biri
digeri olmaksi zin düsünülemeyecek bir iliski içindedir. Burmada Theravada disinda az sayida
tecrit edilmis Ma-hayana manastirlari vardir. Mahayananin mensuplari kuzeydeki daglik
bölge ve dogu Burma Shan eyaletlerinde yasayan mahalli Gurka ve Rangoondaki Çin toplu
luklarindandir. Buddizm Burmaya III. Yüzyilda geldi. Burmada önce Sarvasti-vada ve
Mahayana San skritçeye dayanan Buddizm vardi daha sonra Pali Buddizmi yerlesti. VII.
Yüzyildan itibaren hem Theravada hem de Sarvastivada mensuplarinin Burmada bulundugu
Çi nli seyyahlarin kayitlarindan anlasilmaktadir. Mahayana Buddizminin Asagi Bu rmada
VIII-IX yüzyillarda bulundugu görülmektedir. Özellikle Promedeki bu tip Buddizm oraya
Kuzeydogu Hindistandaki Ben-galden gelmistir. Çok geçmeden bu Buddizm Hindi standaki
gelismeyi takip ederek Tantrik yapiya ulasti. Yukari Burmada XI. Yüzyil da Tantrik
Buddizmin bozulmus bir sekli vardi. Monlar Güneydogu Burmada yerlest iklerinde artik
Burma kralliginda merkezi nehir etrafinda yasayanlara günümüze ka dar gelecek Theravada
Buddizmini getirdiler. Bu Theravada Budizmi ile yerli mahalli inançlarin zaman içindeki
karisimi Burma Buddiz mini olusturdu. Bu noktada Burmanin diger Theravada ülkeleri
özellikle Seylan ile ir tibati oldu. XIX. Yüzyildaki Britanya istilasi Burmadaki Sangha
teskilatinin geleneks el yapisina zarar verdi. Burma 1947de istiklalini kazaninca Sangha eski
itibarini kazandi. 1956da Buddanin nirvanaya kavusmasinin 2500. yildönümü Ran-goon
disinda öze l olarak halkin yardimlariyla hazirlanmis bir magara salonunda Tipitakanin
bütün met ninin okunmasi ve gözden geçirilmesiyle gerçeklestirilen bir Buddist konsiliyle
kutlan di. 1961de Rangoon Parlamentosunda nüfusun % 20sini olusturan Buddist olmayan
ha lktan bir ayrim ortaya çikarmamak üzere Buddizmi resmi din kilan bir karar alindi. Bu
karar 1962de general Ne VVinin askeri hükümetince feshedilmisse de bu bagimsizlik
devresinde Burmada Buddizm himaye edilmistir. Burmada manastirlar halkin moral ve egitim
islerinde yardimci olmaktadir. Krall ar tarafindan yaptirilan pagodalar {tapinak gibi kutsal
yer) dikkat çekicidir. Birço k sehir ve kasabalarda kesis olmayanlar da manastirlara baglidir.
Halk tarafinda n hibe edilmis altin yapraklarla kapli Rangoon Shwe Dagon Pagodasi
Mandalaydak iler gibi ziyaret yeridir. Senlik günleri büyük insan kitleleri buralarda
toplanmakta dir. [152]
I- Seylan Buddizmi Seylan Buddizmi eski Buddizmin önemli bir merkezidir. V. Yüzyilda Pali
dilinde yazi lmis bir vekayinameye göre Budda Seylana üç defa gelmistir. Bir defasinda o
Sumanakat a tepesine çikmis ve orada ayak izi kalmistir. Burasi simdi Adem zirvesi diye bi
linmektedir. Bu rivayetin tarihi bir dayanagi bulunmasa da bu yer simdi önemli ziya ret
merkezlerinden birisidir. Seylanda halk bu adanin Buddanin telkinatinin muhafizi olduguna
inanmaktadir.
Asoka zamaninda Seylan krali Buddizmi kabul edince baskent Anuradhapurada bir vihara
(manastir) açtirmistir. Bu viharanin ilk sakinleri Asokanin oglu Mahi nda ile beraber oraya
gelen sangha üyesi kesislerdir (bhikku). Seylanda uzun asirl ar basta gelen mezhebin ilk
müjdecileri bunlardir. Hindistandan V. Yüzyilda gelip bu Mahavihara cemaatinin bir üyesi
olan Buddhaghos a Tripitaka üzerine yazilmis Sinhalese serhlerini Pali dilinde yeniden
kaleme aldi ayrica Buddist telkinatin genis bir özetini yapti. Bu iki eser Seylan Thera vada
geleneginin gelismesinde önemli katkida bulundu. Seylana BuddIzmin gelisind en 1815deki
Ingiliz isgaline kadarki devrede ülkeyi idare edenin Buddist olmasi i stendi. Miladin ilk
yüzyilinda yasamis bir kralin Mahaviharaya degil münferit kesislere hediye vermesi
Abhayagiri mezhebini dogurdu. Telkin ve manastir düzeninde farkli bir özellige sahip olmasa
da bu yeni mezhep dis etkilerin odagi oldu. Önceki Mahaviharanin kesisleri Theravada
gelenekçiliginin k oruyucu bekçileri olarak Abhayagiri dogmadan önce Theravada kutsal
metinleri olan T ipitakayi I. Yüzyilda yazili hale getirdi. Yeni mezhep Abhayagiri mensuplari
he m Theravada hem de Mahayana telkinatini Inceleyerek disa açik bir yol takip etti. Daha
sonra bir üçüncü mezhep Jetaana da bir önceki mezhebin yolunu tuttu. Sonraki yüzyillarda
bu üç mezhep Seylandaki Sanghanin temelini olusturdu. Bu yüzyillard a Güney Hindistan
ve Hindu etkisi giderek artti ve bu etki 11-12 Yüzyillarda Visnu Siva gibi Hint tanrilarina
tapinaklar yapilmaya kadar vardi. Bununla beraber yi ne 11. Yüzyildaki milli uyanis sonucu
Buddizm yeniden güç kazandi. Theravada gelenekçiligi altinda mezhepler birlestirildi. Hint
Buddistlerinden saglanan Buddanin disiyl e ilgili Abhayagiri kesisleri nezaretinde baslamis
kült bu devrede yeniden canland irildi. Buna diger bir yadigar Buddanin sadaka kasesi de
eklendi (simdi bu kase kayip tir). Portekizliler 16. Yüzyilda baskenti alip bu disi ortadan
kaldirdiklarini ile ri sürmüslerse de yerli halk onun taklit olduguna esas yadigarin hala
Kandyde mevcut b ulunduguna inanmaktadir. Seylanda halk kesislerin yasadigi viharalari
kutsal ziyaret yeri olarak görürler. Ilk viharalar içinde bir yadigarin gömülü oldugu daga-balar
(pagoda) ve bir de Bo Ag acfndan olusan bir bütündür. Simdi Anuradhapuradaki Bo Agacinin
Buddanin altinda i lhama kavustugu Gayadaki agaçdan kesildigi ve Mahindanin kizkardesi
tarafindan S eylana getirildigi söylenmektedir. IV. Yüzyildan bu yana Buddanin
heykellerinin kond ugu yerler dagaba ve bo agaçlariyla birlikte bugün de Seylandaki
viharalarin degi smez özellikleri olmustur. Ayrica viharalara 12. Yüzyildan itibaren Devalaya
deni len Hint tanrilarinin putlari da girmis 15. Yüzyildan itibaren de onlar ayni yapi da ayri bir
bölümde yer almistir. Sangha Portekiz Hollanda ve Ingiliz istilasi sirasinda geri planda
kalmisken 19. Yüzyilin sonlarina dogru güç kazanmistir. Zamanla iki Buddist üniversite
(Vidyalankara Vidyodaya) kurulmustur. 1947den bu yana Buddizmin gelismesiyle milli
kalkinma at basi sürdürülmektedir. [153]
K- Japon Buddizmi
Buddizmin Çin yoluyla VI. Yüzyilda ulastigi Japonya bu dinle ilgili gelismeler baki mindan
önem tasimaktadir. Buddizm kozmoloji ve eskatolojisi ayrintili manevi disipl in ve yetistirme
sistemleri teskilatli rahip tesekkülleriyle Japon halkinin hayatin da baslica dini güç haline
geldi. Felsefi düsünceyi kamçiladi sanat ve edebiyati ögrenimi etik duygulari etkiledi. Bu
din bir halk dini olarak bir yandan ölü ayinleri getirir ken diger yandan dünyevi çikarlar için
büyüsel ve tabiatüstü yardim iddiasinda da bulundu. B ddist Jodo ve Shingon mezhepleri
Japonyada dogdu ve Amida Budda inancini köklestir di. Bunlardan Jodo Honen tarafindan
1175de kuruldu Shinran {tah. 1173-1263) taraf indan da gelistirildi. Çinlilerin Temiz Ülke
(Ching Tu) ekolünün Japonca karsiligi ol an Jodoya göre Budda ezeli nur çok merhamet
hikmet sevgi sahibi bir varlik olara k sunuldu ve bu mezhep iman ve inayet ile kurtulusu
telkin ederek Japonyada B uddizmin en popüier sekli haline geldi. Amida Japon
Buddizminde askin (transanda ntal) Budda için kullanilan bir addir. Hindistandaki Mahaya-
nada bu askin Budda ezeli Hayat ve ezeli Nur olarak bilinmektedir. Amidanin kullarini saadet
ülkesi cen nete gönderecegine inanilmaktadir. Kurtulus için en kolay yol olarak görülen
Jodonun J aponyada birbirinden az farkli dört kolu vardir Jodo (1970lere dogru taraftan 4
milyon kisi) Shinshu (13 milyon) Yuzunembutsu ve Ji ((taraftarlari fazla degil) . Bunlardan
halkin en çok tuttugu Shinshudur ve 1173-1263 tarihleri arasinda yerle smistir. O manastir
kisvelerini atmis evlenme ve aile hayatinin kurtulusa enge l olmayacagini ileri sürmüstür.
Jododan daha da önce tahminen 806da Kobo Daishi (774-835) tarafindan kurulan d iger bir
Japon Buddist mezhebi mistik ve uzlastirmaci (sinkretist)yapili Shingon dur. Birçok dinlerin
tanri ve melekleri Shingonda (Çincesi Chen Yen dogru söz) vücu du bütün alemi kusatan
Buddanin tezahürleri olarak görülmektedir. Bu mezhepte alemin sirlari görülebilir ve
kavranilabilir sekilde takdim edilmeye ve sembollendirilmeye çalisilmis tir. Kobo Daishi
(Kukai) Çinde kendini yetistirmistir ve Japonyada panteist ve mistik yapili Tantrik mezhebini
telkin etmistir. Ona göre alem Buddanin dista tez ahür etmis seklidir. Onun gerçek vücudu
birbirini tamamlayan iki parçadan olusmustur Zi hni maddi. O Hinduizm Konfüçyüsçülük
Taoizm ve diger Buddist mezhepleri de içine alarak e mezhepleri 10 gelisme derecesi içinde
görmüstür. Bu piramitte en üstte Buddaligin bütün muk ddesligi gerçeklesmis Shingonun
mistik panteizmi bulunmaktadir. Onun uzlastir maci tutumu Ryobu Sintonun ortaya çikmasini
saglamistir. Böylece ortaçag Japonyasmd a XII. Yüzyilda baslayan ve XIII. Yüzyilda en canli
devresini yasayan Buddizmd en etkilenmis Sinto kendini göstermistir. Birlesik Sinto-
Buddist kutsal yerlerinde her iki dinin rahiplerinin birbiriyle kaynastigi Sinto kutsal
yerlerinde Buddist ayinlerin icra edildigi görülmüstür. Böylece Sinto felsefi bakisi ve ahlaki
muhtevasi derin kle beraber tek basina Sinto taraftarlari bu gidise siddetle karsi çikmislardir.
Böylece Meiji devrinin baslarinda bu kaynasma bozulmus ve ondan sonra da doktrin ve tören
olarak bir daha görülmemistir.
Kobo Daishi gibi Hei devrinin diger meshur sahsiyeti Japon Buddist ekolü Tendaiy i kuran
Dengyo Daishidir (767-822). Çinde Tien Tai idealist telkinatini ögrendik ten sonra Dengyo
Daishi (Saicho) Japonyaya döndü ve Tendaiyi kurdu. Tendai Japon Buddizminin birlestirici
gücü oldu. Tendainin esasi bütün sirlar faziletler ve hikmet in bir kimsenin kendi suurunda
Buddaligi gerçeklestirebilmesi için olduguna dayanmak tadir. Dengyo Daishi kurtulus ve
Buddaligi kazanmanin en genel gaye oldugunu açikl adi. O Hiei Daginda (Kyoto
yakinlarinda) büyük bir Tendai merkezi olarak asirlarc a devam edecek bir manastir kurdu
Shingon ile birlikte Tendai Japonyada dini in anç ve felsefi düsüncenin itici gücü oldu.
Çinde Chan diye bilinen Japonyada Zen adini alan Bud-dizmin bir sekfi Budd ist ekolleri
içinde parladi ve sadece Japonyada kalmayip bütün dünyaya yayildi. Bu çok önem li ve etkili
mezhep bir iç tecrübeyi gelistirme yoluyla hakikatin dogrudan ve mist ik olarak
kazanilmasina dayanir. Zen Buddizm kutsal metinlere söz ve kavramlara onlara dayanan
yorumlamalara degil Buddizmin esas öz ve ruhunu aksettirdigini idd ia ettigi kendi
telkinatina önem verir. O deruni manevi aydinlanmayi gerçeklestirmeye çal isir. Bunun için
insanin cehaleti dolayisiyla gerçeklestiremedigi Budda tabiatinin f itratinin temel tasi
oldugunu iddia ederek meditasyon veya murakabe uygulamalari ni tesvik eder. Zen en güzel
sanat ve edebiyat eserlerinin ilhamini vererek Japon kültürünün üzerinde büyük ve derin bir
etki birakti. Zenin prensipleri Judo ve Kendo {Ki iç oyunu) askeri sanatlarina çay törenlerine
çiçek tanzimi çiçek bahçesi peyzaji çalismala gulandi. Zen manastirlari sessizlik düzen
temizlik ve titiz dini disiplinleriy-le d ikkat çekicidir. Kesislerin hayati meditasyon ibadet ve
faal el isleriyle geçer. Züht uygulamalari için büyük bir tesvik söz konusu degildir. Pratik
islerde ve meditasyonda kendini idrak ve Budda tabiati esit sekilde bulunur. Zen Buddizmin
Japonyada birkaç kolu vardir. Bunlardan Soto Çinde Tung-shan{807-86 9) ve Tsao-shan
(840-901) tarafindan kuruldu. Baslica felsefesi Mutlak ile nisbini n fenomenal bakimdan
birligi idi.
Egitim meditasyonda bagdas kurup oturarak konsantre olmak bes merhale sistemi (gerçek
nefsi tanimaktan mutlak gerçekle tam birligin gerçeklesmesine kadar) bu tarzi n esaslarini
olusturuyordu. Gerçek irfana kavusma sessiz aydinlanma ile gerçekleseceg ine inaniliyordu.
Japonyaya bu hareketi getiren Dogen (1200-1253) halka maleden K ei-zan (1268-1325)
oldu. Dogen 23 yasinda Çine gitti 1227de aydinl anmayi kazanmis olarak Japonyaya geri
döndü. Ilk müstakil Zen manastiri 1236da onun ön ayak olmasiyla kuruldu. O insan ve bütün
seylerin özünün Budda fitrati oldugunu bu fitra tin egonun tasfiyesiyle kötü arzularin
giderilmesiyle ve kendine tam hakim olmak la gerçaklesecegini telkin ederek bu manastirda
kesis olan olmayan kimseleri yesti stirdi. O meditasyonda bagdas kurup oturma ve beli dik
tutma tarzinda Zazen u ygulamasini destekledi. Zazen tekniginde zihin bütün alakalarindan
arzu fikir ve hüküm lerinden arindirilmak yo-luyle nefes almanin düzenlenmesi böylece satori
denilen büyük haz ve sekinete ulasma hedefi Zen meditasyon geleneginin gayesidir. Sa-toride
Bu dda adayi kendi Budda fitratini esas hikmet görerek zihni bir ayrima gitmeksizin B udda
zihninin suuruna saf suur olarak varmak ister. Bu tecrübe zihni veya duygusa l olarak
nitelendirilirse satori olmaz. Satori tarif ve tasvirin ötesinde bir tec rübedir. Temelde o insanin
bedenindeki suursuz güçlerden hürriyetini kazanarak manevi bütü lüge kavusmasidir. Iste
Dogen Zazende Buddizmin ana prensibinin bulundugu Budda fitratinin böyle
çiçeklenecegini savundu. Felsefi yönden onun monistik panteizmi üstünlük nligi bir kenara
iterek Mutlakla fenomenal alemin denklenmesine dayaniyordu. Dogen diger Zen
üstadlarinin aksine sutralarin okunmasini Buddist kutsal nesnelere tazim gösterilmesini
savundu. Öte yandan o Zen üstadlarinin sakirtlerine zi hni hürriyeti kazanmak ve satoriyi bir
anda gerçeklestirmek için verdikleri egzersiz leri (koan) ikinci dereceden buldu. O Buddizmin
kollara ayrilmasina ve bu arad a Sotonun da bir mezhep olarak ortaya çikmasina karsi idi.
Bununla beraber Eiheij i Tapinaginda (Echizen eyaletinde) Soto telkinleri günümüze kadar
sürüp geldi. Zen mezhebinin diger bir kolu da Rinzaidir. Bu mezhep Çin Bud-distlerinden Lin
Ch i veya l-hsüan (ö. 867) tarafindan kuruldu ve Eisai (1141-1215) tarafindan da Japonyaya
sokuldu. Rinzai Sotodan ani aydinlanma kazanmada alisilmisin disinda vasi ta kullanmasiyla
ayrildi. Bu farkliliklar vurma ve haykirma anlasilmaz söz ve pa radokslar kullanmak
sakirtlere egzersiz vermek gibi seyler idi. Eisai (Zencho Ko kus-hi) iki defa Çine gitti orada
Lin-Chi mezhebinde aydinlanmaya ulasti. Japon yada ilk Rinzai tapinagini 1191de kurdu. Zen
gelenegini Kama-kuraya soktu. Di ni hamiyet ve milli ideali birlestiren yorumlar yapti. Zen
meditasyonunu açikladi ve ZenIn müstakil bir ekol olarak bilinmesini taninmasini sagladi.
Çayi Japonyaya ilk getiren o olmasa da Japon çay kültürünün babasi olarak telakki edildi.
Rinzai tapinaklar i kültür ve sanat merkezleri oldu. RinzaIyi yenilestiren büyük Zen üstadi
Hakuin (1685-17 68) Dogen gibi bir üne sahip oldu. O 24 yasinda aydinlanmaya ulasmisti.
1716da artik Tokugavva devrinde en güçlü Buddist merkez olarak Shoinji tapinaginda sürekli
kalm ak üzere yerlesti. Hakuinin Zen çevresinde aydinlanma kuvvetli vecd ve mistik tecrüb
elerle içten sanat kabiliyetleri birlesti. O Amida geleneginin kolay tarzini kötüledi ve Zen
meditasyonunun mukayese kabul etmez gücünü ve koan egzersizlerini savundu. O nun mistik
tecrübesi üç deyimle özetlenebilir Büyük Süphe Büyük Aydinlanma Büyük Haz. Üçüncü bir
Zen Buddist kol da Obakudur. Kurucusu Ingendir (1592-1673). Ingen 60 yasin i geçmisken
devamli davetler sonucu Çinden 20 sakirdiyle birlikte Japonyaya geldi. Digerleri gibi Obaku
da Çin kaynaklidir. Obaku XVII. Yüzyilda süratle yayildi. Züht u ygulamalari dolayisiyla
Rinzaiden biraz ayrilmakta olan Obaku ani aydinlanmanin üstün inayete dayandigini daha az
kabiliyetli olanlar için tedrici yolun d aha uygun düsecegini telkin etti. Ani Satoriye ulasmak
için zazen ve koan tedrici yoldan aydinlanmak için de Amida Buddanin adini herkesin onun
cennetinde dogacagi na inanarak devamli tekrarlamasina agirlik verir. Amida bir kimsenin
zihninin d isinda varligi bulunmayan her duygulu varliktaki Budda ruhu olarak kabul edilir .
Çin etkisi Obakunun tapinak mimarisi ve dini törenlerinde kendini aksettirir. Japonyada
Buddist kesislerin gayretiyle son 1000 yili askin bir süre içinde eski ye rli din Sinto
Buddizmin içinde eridi. Bu iki dinin iliskileri büyük degismeler geçirdi . Önceleri karsilikli
hosgörü içinde baslayan iliskiler XVII. Yüzyildan itibaren sove nizm ve yabanci düsmanligi
sonucu Sintoyu canlandirdi ve onun milli inanç haline gelme sine yol açti. Buddizm baski
gördü. Buddist rahip zümresi sikici sinirlamalara maruz kal di. Bu arada belirtilmelidir ki
Hiristiyanligin Japonyaya girmesinde Buddizme n efret duyan Sogun Nobunaganin büyük
rolü olmustu. Bugün Japonyada materyalist fikirler din disi hayat ve dinden uzaklasma
Japonyadaki bütün dinlerin ortak problemidir. I I. Dünya Savasi sonucu Devlet Sintosu
ortadan kalkmissa da yeni gelisen bir yigin sinkretist Sinto mezhebi içinde Buddizm de
bulunan bazi dinler gizli bilimler t elkinle tedaviden olusan karmasik yapilara sahiptir.
Buddizm Japonyada çesitli m ezhepleriyle gelenek-lesmis bir hayata sahipse de ilk canliligini
kaybetmistir. [155]
L- Buddizmde Sekiz Dilimli Yol Çesitli mezhepleri çesitli ülkelerde kazandigi degisik
inançlari farkli uygulamalari bazi dinlerle kaynasmis sekilleri olsa da Buddizmin kendine
mahsus bir yapisi v ardir. Bu yapinin temeli izdirabin kaynagi olan arzu ve ihtiraslarin
giderilmes inde basvurulan Sekiz Dilimli Yoldur. Bu sekiz madde Mana Parinibbana Suttada
geçen üç ana maddenin sonradan genisletilmis seklidir ve eski metinlerde bulunmamaktad ir.
Üç ana madde sunlardir Sila (ahlak) Samadhi (flieditasyon) Panna (hikmet). Silaya Sekiz
Dilimli Yoldan üç madde girer dogru söz dogru davranis (Is) dogru geçim (hayat). Dogru söz
ve dogru davranisa her Buddistin uymasi gereken bes emir açiklik getirir Öldürmemek ve
zarar vermemek çalmamak duyularini yanlis yola yöneltmemek ya lan-yanlis konusmamak
içki-uyusturucu kullanmamak. Dogru geçim bes yasagi içine alir Kasaplik meyhanecilik
esrarcilik silah ve zehir imalatçiligi yapmamak. Iyi bir Buddist çocuk düsürmeye karsidir. O
avlanmaz balik tutmaz silah kullanmaz et içki ve zehir satin almaz zina yapmaz.
Buddist her durumda hayati koruyacaktir. Buddist çocuk düsürmeye karsidir fakat dog um
kontrolüne karsi degildir. Buddist mümkün oldugu kadar hakikata uyar tarzda konusm ak
baskalarini rencide edecek konusmalardan kaçinmak zorundadir. Samadhi bir hedefe zihnini
yöneltmek konsantre olmak anlaminda meditasyona delalet eder. Bu ana maddeye dogru
muhakeme dogru murakabe girer. Buddadan telkinini bir kelime ile özetlemesi istendiginde
o sati (muhakeme düsüncelilik) cevabini ver ir. Dogru muhakeme Buddistin söyledigi yaptigi
düsündügü islerde gösterdigi zihin keskinl igi zihni nüfuz zarafetini ifade eder. Dogru
murakebe de bir yandan zihnin bir konu ya yöneltilmesi nefesin kontrolü akla gelen
düsüncelerin tahlili onlarin özüne inilerek i yi kötü veya nötr olduklarinin anlasilabilmesi öte
yandan hirs kin hile vb. seylerin neden kaynaklandiginin belirlenmesi gibi hususlari içine alir.
Panna Buddistin hayatinin üçüncü ve en yüksek seviyedeki durumuna isaret eder. Bu alem ve
i nsan ile ilgili gerçeklerin önce inanç olarak kabulü sonra da tecrübi olarak hedefe ulasilm asi
gayedir. Pannaya dogru anlayis dogru düsünce dogru niyet girer. Dogru anlayis alemi ve insan
varligini dört kutsal gerçege göre anlamadir. Dogru düsünce zihnin duygusa l arzu kötülük
zulüm gibi tutumlardan arindirilmasidir. Dogru niyet (ceht gayret) ise sonunda pisman
olunacak veya basarisizliga düsülecek yollara gitmeyip ihlasla zihind e iyi duygular
beslemeyi ifade eder. Budda geride bir kitap birakmadi yerine geçecek bir kimseyi de
belirlemedi. O h erkesin kendisine isik tutmasini istedi. Ancak telkinini yasatmayi kurdugu
Sangh a teskilati üstlenmisti. Buddanin cenaze töreninde onun sözleri ve islerinin unutulmada
n muhafaza edimesi fikri ortaya atildi. Böylece ilk konsil Buddanin ölümünü takip eden ay
içinde Rajagahada toplanip daha sonra Pali metni denilecek kutsal kitabin ilk si fahi
çalismalarini baslatti. Bu çalismalar Vesalideki II. Kon-silde de devam etti. Kral Asoka
zamanindaki III. Konsilde Pali metninin 3. bölümü tamamlandi. Pali metinle rinde
Asokanin adinin geçmemesini bu metinlerin daha önce tamamlanmis olmasina (M.Ö. 3.
Yüzyil) baglayanlar varsa da en eski Buddist Pali tarihi vekayinamesi olan Dipava msaya göre
Pali metinlerinin yazili hale intikali M.Ö. I. Yüzyilin ikinci yarisinda S eylanda oldu. [156]
Theravada kutsal metni gibi üç bölümden ibaret olsa da diger Buddist mezheplerin kutsal
kitap bölümlerinin muhtevasi ve yapilarinda farkliliklar vardir. Mesela Tipitakanin Sutta-
Pitaka bölümünde bir Çin koleksiyonunda ilk dört nikayaya tekabül eden dört agama bu unur.
Sarvastivadanin Abhidharma-Pitakasi Theravadaninkinden bazi konu basl iklari uysa da kitap
adlari bakimindan tamamen farklidir. Çin kutsal metnine birçok Çin Buddist yazilari (Zen de
dahil) alinarak dördüncü bir bölüm olusturulmustur. Ayrica Çin etninde üç bölümde de
birbirine karsi her iki tarafin kutsal yazilari da bulunmaktadir. Ancak belirtilmelidir ki
Hinayana taraftarlari Mahayananin kutsal metinlerini bunlar tarihen bilinmiyor diye kabul
etmek istemezler. Mahayanacilar ise Hinaya nanin kutsal metinlerini güvenilir bulmakla
beraber kendi sutralarina kendileri nin inandiklarini onlarin da tarihi kökeni bulundugunu
Buddanin onlardaki gerçegi te lkin ettigini fakat Hinaya-nacilarin anlayamadiklarini
Nirvanaya ulastiracak gerçek doktrinin ken-dilerininkinin oldugunu ileri sürmektedirler. [157]
N- Budizmde Inanç Esaslari Buddizmde iman ikrarina tri-ratna (üç cevher) denir Buddaya
siginirim dhamma ya (doktrin) siginirim sanghaya siginirim. Bu iman ikrari Pali metninde
(Samy utta-Nikayada) geçmektedir. Suttalardan birinde Buddanin kim simsiki üç cevherin
fa ziletlerine güvenirse onun karsiya geçmek üzere nehre girdigini (sotapanna) yani aydi
nlanmaya kavusmayanirvanaya ulasmaya namzet oldugunu söyledigi anlatilmaktadir. I man
Ikrarfndaki üç cevherden birisini kabul etmeyen Buddist sayilmamaktadir. Rahip o lsun veya
olmasin bütün Güneydogu Asya Buddistleri üç esasi ayri bir ezgi ile okumaktadir .
Budda üç cevherin ilkidir. O dinin kurucusudur. Ancak Buddist telakkiye göre Gerçegi
(dhamma) bilmesiyle digerlerinden temayüz eden bu insan zaman içinde dünyada gerçegi bi
len kalmayinca gelmesi beklenen Buddalardan birisidir. Bu anlamda daha önce 24 Bu dda
gelmistir. Buddizmin kurucusu Budda bunlarin yirmibesincisidir. Theravada düsüncesine göre
Budda nihai duruma erisince bedeni hayatiyla ebedilesmistir artik zamanmekan boyutlari
içindeki alemle bir iliskisi kalmamistir. Mahayanaya göre Buddalar ölümlü insanlarin yardim
için basvurduklari askin varliklardir. Dhamma Buddanin telkininin esasini doktrinini
cihansümul hakikati ifade etmekle Hiristiyanlikta Hz. Isa Islamda Kuranin yerine benzer bir
öneme sahiptir. Dham ma ontolojik olarak Buddadan öncedir. Budda dhammanin ifadesi
tarihi tezahürüdür. Bud dalar zaman zinciri içinde gider gelirler fakat Dhamma ebedidir. Bu
bir anlamda Y unanca Logosa tekabül eden bir durumdur. Buddistler Dhammaya bu
anlamda siginir lar. Buddanin hitabeleri bu Dhamma gerçegini konu edinmistir. Bu gerçek
doktrindi r. Bu gerçege uygun yasanan hayat Budda tarafindan istikamet olarak nitelendiri
lmistir. Buddist inanca göre Buddadan önceki 24 Budda gibi ondan sonra da simdiki Budda
devresini takiben Buddalar gelecektir. Her Budda insanlarin hakikati kay betmesi üzerine
doktrini telkin için gelmektedir. Pali metninde ilki ve en önemlisi Me tteyya olmak üzere
gelecek 10 Budda adi verilmektedir. Pali gelenegine göre bunlar Hind kozmolojisinin 4
bölgesinden biri olan Jambudipa (Hindistanda) bölgesinden gelmektedir. Her Budda
Dhammayi ögütlemedikçe bir Sangha kurmadikça ve dine tutunmadikça Nirv anaya girmez.
Sangha dünyanin en eski bekar kesisler rahipler toplulugudur. Rahipler manastirlar da topluca
münzevi olarak yasarlar. Ayrica rahibe toplulugu da vardir. Dilenci rahip lere bhiksku (Pali
bhikkhu) rahibelere ise bhikshuni (Pali bhikkhani) denir . Ruhban hayati fakirlik bekarlik ve
sessizlige dayanir. Katil hirsiz esir ask er bulasici hastaliga yakalanan bedeni maluliyeti
olanlar disinda herkes rahip ve ya rahibelige basvurabilir. Rahip olmak için en az 20 yasinda
olmak gerekir. Ancak 15 yasini bitiren teskilata alinabilir. Hatta 7 yasini bitiren bile eger
ailesi r azi ise alinabilir. Baska din ve inançlardan dönenler bir sinama devresinden sonra
rahiplige kabul edilebilirler. Teskilata ilk giren saç ve sakalini keser san elbise giyer yetkili
rahibin önünde üç defa iman ikrarinda bulunur. Rahiplik adayi en az on r ahip önünde baskan
rahip tarafindan imtihan edilir. Imtihan olumlu sonuçlanirsa kendis ine dört vacip dört büyük
günah baskan tarafindan belletilir. Bir rahip bu günahlardan bi risini islerse muvakkat olarak
veya süreklice Sanghadan çikarilabilir. Rahip Sangh adan kendi Istegiyle de ayrilabilir
evlenebilir. Ancak rahip ve rahibe iken ev lenme yasaktir. Buddistler arasinda en büyük
ayrilik rahiplerle rahip olmayanlar ar asindadir. Rahip olmayanlar Nirvanaya eremezler
(önceki hayatinda rahip olanlar hariç). Rahibin sadece bir takim elbisesi olur ve o da üç
parçadan olusur Gömlege benzer bir al tlik bir kusakla bagli ve dize kadar varan bir çesit etek
dizlere kadar inen ve bir tarafindan sol omuza atilmis (böylece sag omuz çiplak birakilmis) bir
örtü. Kiyafet eskiden sari (Tayland Kamboçya ve Seylanda hala öyledir) orta çagda ise
kirmizi idi (sim di Burmada portakal rengi Japonyada siyah). Ayrica rahibin yiyecek için
sadaka kas esi ayda iki defa kullanmak üzere tras biçagi tesbihi bulunur. Rahip günde bir
defa (ög le) yemek yer tam bir cinsi perhiz sürdürür hiçbir eglenceye katilmaz para alip
vermez mal edinmez. Ayda iki defa rahiplerin suç itirafinda bulunduklari dolunay ve yen i ay
günlerine uposatha (upavasatha) günleri yani oruç günleri denir. Bu adet Brahmanizm deki
soma kurbani devresindeki oruç günlerinden aktarilmistir. Yeni ayin ve dolunay in 7.
günlerine de oruç günleri denir fakat bu günlerde itiraf yoktur. Bu günlerde rahip olmayanlar
da en iyi elbiselerini giyerler dindar Buddistler dünyevi islerle ugrasm azlar. Rahiplerin suç
itirafi en az dört rahipten olusan toplulukta olur. Patimok-ha kaidelerini okumasi sirasinda
okuyucu her bölüm sonunda bulunanlarin böyle bir suç isl eyip islemediklerini sorar. Varsa
itirafi dinler cezayi takdir eder. Buddist ma nastirlarina vihara denir. Sayisi 227ye varan
birtakim kaidelere ufak tefek farklarla bütün Buddist manastir ve ekollerinde büyük bir
titizlikle uyulur. [158]
b- Karma ve Tenasüh Hint dinlerinde ortak karma ve tenasüh (samsara) inançlari Buddizmde
de vardir. Karma is davranis anlamina gelen fakat çogu defa isleri yöneten bu ve gelecek h
ayatta bir çok maddi etkileri bulunan kanunu ifade eden bir terimdir. Bu terim eski Vedalar
devrinde gözükmez Upanisadlarla ortaya çikar. Karma bu ve gelecek hayatda-ki sosyal
farkliliklar iyi-kötü kaderin önceki hayatta yapilan iyi-kötü isler sonucu olustu gunu ifade
eder. Buddadan önce karma böyle bilinmektedir. Karma kisinin içinde bulundu gu kast
dilimine göre degismeyen görevi bir çesit mecburi kader anlayisidir. Budda ir adi davranisa
isaret etmistir. Her sey yapilan fiile o da anlayisa baglidir. Karm a Buddizmde anlasilmasi
zor bedeni bir güç olarak görülmektedir. Karma-nan çikmasiyla ha yat cevheri asli bilgisini
yeniden kazanacak ve orada hareketsiz kalmak üzere alemin zirvesine yükselecektir. Iste bu
hayat gücü bir dinamo gibi insanin hislerini ümitle rini sevdiklerini-sevmediklerini ve ömür
boyu yaptiklarini potansiyel olarak tasiy arak yeni bir varliga aktarmakta yeterli imkana
sahiptir. Dolayisiyla karma ki sinin iradesiyle yaptigi seyi ve bunun sonucunu kapsar.
Yapilanlar kisi için kaçila mayacak bir sonuç getirir. Herkes böyle bir karmayi miras alir.
Bunu diger karma ta kip eder. Bu bir determinizm degildir. Çünkü kendi karmasi içinde
herkes iyi veya kötü is ya pmakta hürdür. Kisinin kendi karmasi onu mecbur etmemektedir.
Buddist görüse göre yeni ka rma için önemli olan davranis degil iradedir. Karmanin
semerelerini fail ya bu hay atta ya yeni dogumda veya daha sonraki dogumda görecektir.
Buddist görüse göre hirs kin ve hilenin aldattigi kimsenin karmasi kötü aksi de iyidir.
Buddadan önce Hindistanda tenasüh ve karma inanisi var miydi Budda bu iki kavram i
insanda sürekli bir nefs ruh bulunmadigini ifade eden anatta doktrini ile nas il uzlastirdi
sorusu Buddistler için önemli bir konuyu ortaya çikarir. Zira bu Hindi standa tamamen Bud-
distlere has bir doktrindir. Buddistler ayri bir ruh yerine ruhsal tezahürleri (duygu irade suur
idrak vb.) bedenle bir bütün olarak almak yol uyla insan kavramina giderler. Yani insan
bedenle zihni özelliklerin bir bütünüdür. Bunlar güzel bir anda dogumda bir araya gelmistir
aci bir anda ölümde ayrilacaklardir. Bud dizmde beseri bir fert 5 khanda (grup) içinde
düsünülür. Bunlar bedeni hjssi suüri ira parçalardir. Bu 5 grup ömrün çesitli safhalarinda
degisik görüntüler ve nitelikler sergiler. Ruhu kabul etmemek ve anatta doktrini Buddistleri
tatmin etmedigi için Pudgalava dinler denilen bir mezhep ferdi ruha yeniden yer vermek
zorunda kalmis fakat di gerleri bu gelismeye karsi çikmislardir. Karma ile ilgili ve ülkemizde
daha çok bilinen bir buddist dtni ve felsefi kavrami tenasüh tür (samsara yeniden dogus
tekrar-tekrar gelme). Tenasüh bir hayattan ötekine geçisi ifade eder. Ondan kaçinmak
mümkün degildir. Zira Buddist ana izdirap doktrininin tek bir hayat süresinde anlasilmasi
gerçeklesmez. Tenasüh bitmek bilmeyen bir yeniden dogu s silsilesidir ve içinde bir eziyet
çile yumagi tasir. Tenasuh sadece insan seklin de degil en küçük sinekten insana kadar bütün
canli kategorilerini içine alan bir yeniden h ayata dönüstür. Ancak sadece insan olarak
gelindiginde tenasuhtan kurtulup Nirva-nayi kazanmak mümkün olabilir. Bu arada
belirtilmelidir ki Buddizmde tenasuhla yeniden dogan nedir sorusu ruhu kabul etmeyen Bud-
distlerin onun yerine ikame ettikl eri kavrami anlamak kadar zordur. [160]
c- Nirvana Nirvana (Pali dilinde Nibbana) kelimesinin kökü oldugu kabul edilen nibbati fiili
üfleyerek serinletmeyi ifade etmektedir. Ilk Buddist geleneginde bu kelime ser inlemis yani
arzu ve ihtiraslarin kötülüklerin atesinden kurtulmus sakinlesmis ide al adam olmayi dile
getiriyordu. Böyle bir insan aydinlanmaya kavusmus Nirvana ya ermis olarak
nitelendiriliyordu. Buddizm böylece yeni bir insan tipi getirmis ol uyordu. Bu insan klesa
denilen ve sayisi mezheplerarasinda 10 16 26 30 ola rak degisen manevi kirlerden arinmis
fakat ömrünün geri kalan kismini tamamlayan bir ki mse idi. Bu kimse klesanirvanaya
ulasmis ömrü bitip cismani hayata veda edince de Nirvana tamamlandigindan pari-
nirvanaya varmis sayiliyordu. Nirvana (nibbana) Pali metinlerinde durgunluk dinginlik huzur
- arinmislik v e ölümsüzlük seklinde nitelendirmektedir. Bazi batili bilginler Nirvanayi
yokolma seklinde anlamislarsa da bu isabetli degildir. rBudda insani duygu ve arzulan bir
atese benzetmis Nirvanayi da bu atesin sönmesi seklinde açik lamistir. Buddanin bas sakirdi
Sariputta itlpatissa Nirvanayi Istek ve tutkula rin kin ve nefretin yokolmasi yanilarak yolunu
sasirmaktan kurtulma seklinde tarif etmistir. Hinayana mensuplarina göre Nirvana varlik
ihtiyarlik ölüm ve izdiraplardan kurtulma dir. Ancak Nirvana yokolma degil yüce gerçegin
gerçeklesmesi ihtirasin yokolmasidir . Mahayana mensuplarina göre de Nirvana yokolma
degildir fakat o bir baris mükem mellik kazanma hikmet kemaline ulasma sonsuz mutluluga
kavusmadir. Mahayana fe lsefi ekollerinin gelismesiyle Nirvana Buddanin mahiyeti ile ilgili
Mutlak kavram i nihai realite ile bir tutuldu.
Buddizmde Nirvanaya ulasmis bir kimsenin ölüm sonrasiyla ilgili açik bir bilgi yoktu r.
Öldükten sonra Buddanin ne oldugu sorusu Buddizmde hep sorulagelmistir. Buddani n
kendisi de Nirvanaya erismis bir kimsenin öldükten sonra varligini sürdürüp sürdürmeyecegi
konusunda kesin bir açiklama yapmamis bu konuda herhangi bir sey söylemenin yaran ol
mayacagini savunmustur. Çesitli varliklardan birisinin seklinde tenasuhla tekrar düny aya
gelinecegini kabul eden Bud-dizme göre kötü amel isleyenler kötü karmalariyla Içinde b
ulunduklari kalpanin sonundaki cehennemde iyiler de gökde cennette tanrilarla b irlikte
{Mahayanaya göre) ikamet ederler. Ancak bu cennet-cehennem devresi ilahi dinlerdeki gibi
nihai ve devamli degildir. Bud^ distler tanrilarin saadetli hayatlarini n da geçici oldugunu
kabul ederler. Onlara göre gerçek saadet nihai tenasuhsuz kurtulus yani izdirapli hayata
tenasuhla tekrar tekrar gelmekden muaf olma ancak Nirvan aya kavusmakla mümkün
olabilir. [161]
d- Metteyya Hiristiyanliktaki Mesih Faraklit gibi Buddizmde gelecek bir kur-tarici sahsiy et
inanci ve beklentisi vardir. Bu kurtaricinin secere sülale adi Metteyya (Mait reya) esas adi
Ajitadir. O simdi devalar aleminde Tusita cennetindedir. Onun h ayatinin safhalari Gotama
Buddaninkiyle benzer olarak geçecegi kutsal metinlerde yazilidir. Bu gelecek Budda inanci
ile ilgili eskatolojik ümitler diger bir deyi mle ahiret beklentileri bir kurtarici tasavvuru içinde
bir çesit Buddist mesihçiligi o larak özellikle Orta Asya ve Burrfta basta olmak üzere Buddist
ülkelerde önemli bir kon u olusturur. Tibet ve Mogolistan daglarindaki kayalara Gel Maitreya
gel yaz isi kazilmistir. Budda dini tamamlayamadigini kendinden sonra Metteyya yani h
erkese alemlere rahmet bir kimsenin gelip bu isi tamamlayacagini ifade etmistir ( Le Saint
Coran trc. Muhammed Hamidullah Paris 1989 s. 375) Metteyya simdi Bodi satvadir. [162]
Ö- Buddizmde Ibadet Mabet ve Ahlak Ibadet ve dua uluhiyet anlayisina baglidir. Bu sebeple
bazi dinler tarihçileri Bud dizm için varsaydiklari ateizme paralel olarak bu dinde dua ve
ibadet bulunmadigi ni yazmislardir. Bununla beraber onlar da Buddistlerdeki dini baglilik v e
dini uygulamalarin farkindadirlar. Budda zamaninda bütün is izdirabin kavranilm asi ve
giderilmesiyle ilgili dört kutsal gerçek Sekiz Dilimli Yol kisacasi Nirva-na dir. Budda
sonrasi ondan kalanlarla ilgili stupa onun heykellerinin konuldugu yerler olarak pagodalar
ortaya çikmistir. Viharalar (manastirlar) ilk seklini Bu dda devrinde gezici kesisler ve
yardim toplayicilarin biraraya geldigi bahçelerden (aramalar) almistir. Öte yandan
magaralardaki basit ikamet yerleri zamanla muhtes em magara manastirlarina dönüsmüstür.
Buddadan sonra kutsal seyler yerler ve günler onun la ilgili olarak belirlenmistir. Ayrica dini
vesilelerle kutlanan senlik günleri de vardir. Ister Sangha üyesi isterse de kesis veya rahip
olmayan kesimden olsun bir Buddist Üç Cevher (Buddist amentüsü) Sekiz Dilimli Yol ve
bes emre baglidir. Bes emir için de en önemlisi ahimsadir (öldürmemek zarar vermemek).
Buddizmde canlilar birbirini n akrabasi sayilir hiçbir canliyi incitmemek hedef alinir. Tenasüh
inancina göre bugün hayvan olanin sonraki hayatta insan insan olanin da hayvan olarak
gelebilecegi kabul edildiginden hayvanlara zarar vermekten çekinilir. Hayvana zarar verenin
son raki hayatta dünyaya hayvan olarak gelecegine ve ayni muameleyle karsilasacagina in
anilir. Bundan dolayi bir Buddist için kan dökmemek zarar vermemek çok önem tasir.
Hindistanda önce cetiya denilen tümsek veya toprak yiginiyla ilgili halk kültü Buddi zmde
Asoka zamanindan itibaren kesis olmayan Buddist halk kesiminin içinde Budda ve önemli
Buddist erenlerinin (arahant) hatiralarinin saklandigi için tazimde bulund uklari stupalara
dönüsmüstür. Buddist kutsal metinlerinden Maha Parinibbana Suttaya göre Ananda Buddaya
ölümünden sonra ondan kalanlarin nereye konulacagini sormus o da st upa yapilip orada
muhafaza edilmesini istemistir. Buddizm arastirmacilari bazi se beplere dayanarak bu
bilgiyi isabetli bulmamaktadirlar. Ilk stupalar genellikle tastan yapilmis yari küre kubbe ve
etrafi parmaklikli yapilardir. Hindistan disi ndaki stupalara örnek Burma BuddIstlerinin
günümüze kadar haftada bir defa ziyaret ettik leri içinde Buddanin saçindan bir tutam
saklanan Rangoon civarindaki Shway Dagon verilebilmektedir. Seylanda stupadan gelismis
Buddist kutsal yapilarina da gaba denilmistir. Bununla beraber bu iki kelime her zaman ayni
anlama da gelmez. Bütün stupalar dagaba degildir. Çünkü onlarin bir hatira odasi
bulunmayanlari da vardir. Avrupada Portekizliler ve Ingilizlerden kaynaklanarak daga-banin
pagoda hali ne getirildigi düsünülmektedir. Ancak bu konudaki bilgi eksiligi Farsçadaki
bütgede (Put evi) kelimesinin unutulmasindan ileri gelmektedir. Pagodalarda Buddanin he
ykeli bulunmaktadir. Önceleri bulunmazdi. Buddizm disaridan etkiler almis ve bu deg
ismeler olusmustur. Ilkin Hindistanda M.Ö. 1. Yüzyil ve milad arasi ya bhakti dinda
rligindaki tanri kavramindan veya Kuzeybati Hindistandaki helienist etkilerden b u heykel
kültüne bagli tanrilastirma eylemi gelismistir. Bu gelisme çesitli Asya ülkele rinde mahalli
tezahürler göstermistir.
Bir Buddist pagodaya girdiginde Buddanin heykeline tazimde bulunur. Ona çiçek tütsü sunar
isik ates mum yakar. Bu arada sunduguyla ilgili bazi seyler okur. Mesela Ben bu güzel isigi
Aydinlanmis Olana sunuyorum. Bu degerli hareketle karanligi da gitmak istiyorum der.
Buddist Buddanin heykeli karsisinda tazim davranisi ol arak diz çöker ellerini yüzünün
önünde avuçlarini birlestirmis oldugu halde tutar bazi taz durumlarinda alnini yer© koyarak
tam secdeye kapanir. Manastir toplanma salonlari nda topluca tazimler genellikle kutsal
metinler veya bunun için hazirlanmis yazil ardan okunarak birlikte yapilir. Bu is kesisler için
her gün sabah-aksam tekrarlanir . Kutsal günlerde kesis olmayanlar da günün özel programina
katilabilirler. Bu programin sabit bir sekli yoktur. Programin düzeni ve genisligi yönetici
yetkili kesise bagl idir. Kutsal günlerde genellikle ileri gelen bir kesis Buddizmin telkinati
veya a hlaki manevi emirleri konusunda vaaz verir. Çin Buddizminde az sayidaki tahsilli kesis
ve mistik disinda dindar Buddlstler için B uddalar ve bodisatvalar tapinma nesnesidir. Bu
Amidaci veya Temiz Ülke mezhebi ne bagli olanlar için böyledir. Bu mezheplerin
manastirlarindaki ezberden birlikte o kuma salonlarinda Amitabha {askin Budda ebedi isik)
ve iki büyük yardimcisinin heykeller i bulunur. Bunlara Buddanin adina diye tazim edilir
tapinilir. Bunun sebebi bütün canli varliklari kurtarma ve bir budda olmadir. Bununla beraber
Çindeki Buddi st ve Taoist tapinaklarda kesis veya rahip olmayanlar hastaliktan kurtulma
refa h basari oglan çocugu isteme gibi dünyevi sebeplerle tapinirlar. Çindeki bu Amida tap
inmasini gerçek bir teizm olarak görenler vardir. Onlar Amitabhanin asagi yukari t anri
sifatlarina sahip oldugunu Avalokitesvaranin bir bodisatva olarak kurta riciligini Temiz
Ülkede yeniden dogmanin ebedi kurtulusa tekabül ettigini kabul ede rler. Bu sebeple yine
onlar dindar Buddistle-rin alçakgönüllülükle atesli bir sekilde ve uzun uzun gönülden dua
ettiklerini de buna eklerler. Budda ile ilgili olarak ondan sonra belirlenen kutsal seyler
sunlardir 1- Buddanin heykelleri 2- Buddanin hatiralari 3- Bo veya Bodhi Agaci. Budda
heykelleri asagi yukari M.Ö. I. Yüzyilda kullanilmaya b aslamadan önce Buddayi temsil
eden semboller olarak Buddanin hatiralari Bo Agac i vardi. Budda heykelleri genellikle onun
oturup bagdas kurmus Incir Agaci alti ndaki meditasyona dalmis halini tasvir eder. Ayakta ve
yatan heykelleri de vardi r. Budda heykelleri yaninda Hiristiyanlikta Meryem azizler ve
meleklere tekabül eden Bo-disatvalann heykellerine de tazim gösterilir. Buddanin öldükten
sonra yaki lmis cesedine ait bazi kalintilar hatiralarin hala büyük pagodalarda bulunduguna
ina nilir. Mesela Seylanda Kandyde Kutsal Dis Tapinaginda onun disi Burmad a Rangoonda
Shwe Dagon Pagodasinda ise saçi bulunmaktadir. Bodhi (Bo) Agaci Budda nin Neranja-ra
nehri kiyisinda simdiki Gaya Uruvelada aydinlanmaya ulastigi i ncir cinsinden agaçtir.
Buddanin gözde sakirdi Anandaya sorularak bu agacin tohum fidani alinip yetistirildigi ve
birçok yere dagitildigi ileri sürülmektedir Aslinda k utsal agaç kültü Buddadan önceki
Hindistanin bir gelenegidir. Budda ile dogrudan ilgil i degildir.
Budda ile ilgili kutsal yerler olarak ziyaret edilen Kuzeydogu Hindistanda dört ye r vardir 1-
Buddanin Nepaldeki dogum yeri olan Lumbini 2- Biharda simdi Bodhi Gaya denilen
aydinlanma yeri 3- Ilk vaazini verdigi Benares yakinindaki Sarnathdaki geyik parki 4- Öldügü
yer olarak Uttar-Pradeshte Kushinagara. Bu dört yer adlan verilmeksizin Pati metnindeki
Maha-parinibbana Suttada geçmektedir. Lumbini Kapilavastuda bir koru idi. Imparator Asoka
burayi ziyaret etmis ve üzeri kitabeli bir de sütun diktirmisti. Gayada bir Seylan krali
tarafindan Büyük Aydinlanma Manastin yaptirildi. Sarnath Budda devrinde içinde hikmet ve
ilahiyat konularinin tartisildigi bir geyik parki idi. Asoka burada da bir sütun diktirmisti.
Sarnathda manastir kalintilari büyük bir alani kaplamaktadir. Burada yapilmis Iki stupa
bilinmektedir. Kushinagara {eski adi Kusinara) Buddanin bedeninin ölümü sonrasr yakildigi
yerdir. Burada bir stupa y apilip onun kalintilari orada muhafaza edilmistir. Genis manastir
kalintilari yan inda stupanin da bugün ayakta olmadigi görülmektedir. Bütün bu dört yer
ziyaret edilmektedir . Çinli meshur seyyah Fahsien ve Hsüan Tsang da buralari ziyaret etmis
ve haklarinda bilgi vermislerdir. Buddistlerin kutsal günleri aylik ve yillik olarak iki çesit olup
Buddayla ilgilid ir
Buddizmde ahlak kisinin tutum ve davranisiyla aydinlanmaya ulasmasi gayesine bag lidir.
Bes temel ahlaki prensip kesis olsun olmasin her buddisti baglar. Bunlara ke sis olmayanlar
için üç kesis olanlar için de bes emir daha eklenir. Sekiz Dilimli Yol d a bütün Bud-distler
içindir. Ayrica kesisler için Patimokkha kurallari vardir. Kadinlard a da ahlak-fazilet esastir.
Bekaret en yüksek idealdir. Buddist felsefesi cinsi tatmin i bütün kötülüklerin kaynagi olarak
görür. Buddizmin ilk bin yillik gelismesinde evlenme ta kir edilmisse de zamanla bazi tavizler
verilmistir. Buddist cömert olacak maddi se ylere baglanmayacaktir. Yeni pagoda ve manastir
yaptirmak kesis adayina kefil o lmak hayir islerine yardim etmek kesislere yiyecek yardimi
yapmak misafir agi rlamak gibi yardim yardimlasma dayanisma faaliyetleri tesvik edilir.
Buddist zihnini nefesini bedenini kontrol edecek hareketlerini yavaslatacak kin nefret hirs hile
sehvet gibi kötü huylardan uzaklasacak zihni olgunluk ve p arlakligi bedeni sükuneti
kazanacaktir. Bir-Buddistin yaptigi söyledigi ve düsündügü her sein farkinda olmasi bunu gün
boyunca sürdürmesi istenir.
Buddistler önemli kimselerin mezarina çiçek sunar mum yakarlar. Ölüler yakilsa da bu gene
l bir uygulama degildir. Çocuklar çok fakir kimseler yakifmaz gömülür. Yakilmayan cesetl er
açik bazi alanlara konup onlarin vahsi hayvanlarda parçalanmasi kokusmasi bozulm asindan
kesislerin ibret almasi Istenir. Günümüzde ceset için uygulamalar farklidir. Seyl anda ancak
zengin aileler yakma yönüne giderler büyük çogunluk ölüleri gömerler. Güneydogu da hem
yakma hem de gömme yoluna gidilir ancak yakma daha alisilmis yoldur. Bu ölüm den sonraki
3-7 gün arasinda yapilir. Bu yakma isinde 7 gün boyunca çesitli kesis gru plarinin büyük
katkilarinin geçtigi çesitli törenler icra edilir. Bu törenlerde ölünün ruhu lgili aleme geçmesi
için yardim gibi özde Buddizme uymayan (Buddizmde ruh kavraminin olmamasi açisindan)
seyler yapildigi gibi ölünün ailesini teselli doktrinle ilgili konu lan telkin de yer alir. Burma
ve Tayland gibi nüfusun çogunun Buddist oldugu yerl erde ölüyü yakma aile üyeleri ve
dindaslar arasinda mali ve dini yakinlik olusturdugun a inanilir. Buddistler tesbihi kutsal
görür. Onlarin bazi inanç ve dini gelenekleri mezh eplere göre degisir. [163]
V- Bölümün Bibliyografyasi Andre Bareau Le Buddhisme Indien Histoire des Religions Ed.
Gallimard 1970 1/1146-1215. A Dictionary of Comparative Religion nesr. S.G.F. Brandon
London 1970 152-157 . DictionnaIre des Religions France 1983 196-206. Sir Charles Eliot
Hinduism and Buddhism New York 1971 IRichard A. Garol Buddhism New York 1962.
George Grimm The Doctrine of Buddha Delhi 1973 Ilhan Güngören Buda ve Ögretisi
Istanbul 1981. Erich From Psikanaliz ve Zen Budizm Çev. Ilhan Güngören Istanbul 1981.
E.W. Hopkins The Religions of India New Delhi 1970. Christmas Humphreys Buddh ism
New York 1962. Trevor Ling The Buddha Gr. Britain 1976. Mans Religious Ouest nesr. W.
Foy Gr. Britain 1978 171- 265. S.A. Nigosian VVorld Religions London 1975 139-173. H.
Oldenberg Le Bouddha Fransizcaya ter. A. Foucher Paris -1921 1-14 98-136 148-173 261-
270. - E.G. Parrinder Asian Religions London 1977 62-87. - E.G. Parrinder The VVorlds
Living Religions London 1974 68-111
- E.G. Parrinder A Book of VVorld Religions London 1965 32 71 120 161. - A. Kari
Relschauer Buddhism The Great Religions of the Modern VVorld New Jersey 1947. -
VValter Ruben Buddhizm Tarihi Çev. Abidin Itil Ankara 1947. - Frank E. Reynolds
Buddhism A Readers Guide to the Great Religions London 1977 156-223. - H. Ringgren-Ake
V. Ström Religions of Mankind London 1966 359-390. - H.J. Schoeps An intelligent Persons
Guide to the Religions of Mankind Lond on 1967 161-181. - Ninian Smart The Religious
Experience of Mankind Gr. Britain 1977 109-150 220-228 258-268. - Ninian Smart
Bakcground to the Long Search London 1977 49-105. - DT. Suzuki An introduction to Zen
Buddhism Gr. Britain 1977. Edward J. Tomas The History of Buddhist Tought London 1971.
F. Tomlin Les Grands philosophes de lOrient Paris 1952 194-230. F. Tomlin The iife of
Buddha London 1975. Alan W. VVatts The Way of Zen Gr. Britain 1979. Russel Webb The
Buddhists Our Religion London 1973 23-40[164]
VI- BÖLÜM ILAHI DINLER Allah tarafindan peygamberler vasitasiyla insanlik alemine
gönderilen vahiy mahsulü olan dinlere Ilahi Din denilmektedir. Yüce Allah tarafindan
gönderilen bütün peygamberle rin teblig ettigi din ilahi din olarak nitelendirilmekte ve kabul
edilmektedir. Bu öz ellikleriyle ilahi dinler vahiy mahsulü sayilmakta ve vahiyle
ilgilendirilmektedir . Bu vahiy de Allahin {C.C.) insanlar arasindan seçtigi kimselere özel bir
tarzda bilgi vermesi olarak algilanmaktadir. Vahyi alan kimseler yani peygamberler onu
insanlara bildirmekte ve ona uymalarini istemektedir. Zamanla bir peygamberin g etirdigi
hükümlere insanlarin uymakta ihmal göstermesi dogru yoldan ayrilmasi durumun da yeni
elçilerle emirler yenilenmekte ve pekistirilmektedir. Islami anlayista bu gel isme din olarak
Islam kitap olarak Kuran peygamber olarak Hz. Muhammed Ile noktal anmistir. Ülkemizde
ilahi din yerine semavi din deyimi kullanildigi bazen bu deyimin baslik y apildigi da
görülmektedir. Semavi kelimesi göge ait gökle ilgili bir anlam da içermekted ir. Bu anlamiyla
semavi kelimesi ilahi kelimesinin tam karsiligi olmadigi gibi b ir mekan da ifade etmektedir.
Islami anlayista Yüce Allah mikandan münezzehtir. Dolayisiyl a din bir mekana degil
dogrudan uluhiyete nispet edilmelidir. Bu terimin ancak gögü Ta nrinin mekani olarak gören
dinler için dogru bir nitelendirme olabilecegi belirtilmel idir. Çünkü bazi dinlerde gök tanrilari
(sky gods) bulunmaktadir. Yüce Tanri (high god) te rim ve kavrami özde farklidir. Ilahi
dinlerde Yüce Tanri inanci oldugundan bu semavi dey imi yine uygun düsmemektedir. Kuran-
i Kerim Hz. Ademden Hz. Muhammede kadar gelen vahye ve peygamberlere dayan an dini
gelenege Islam adini vermektedir. Yahudilik ve Hiristiyanlik hatta Kuran da adi geçen
dinler de ilahi din olarak nitelendirilmektedir. Islam Kutsal kitabi Kuranin geldigi gibi
yazilmasi ezberlenmesi özelligiyle dinler arasinda ayri bir yere sahiptir ve hak din geleneginin
en iyi örnegini yansitma ktadir. Hak din deyimi Kuran-i Kerimde dört yerde
geçmektedir[165]. Kuran-i Kerimin b azi surelerinde yer alan ve ayni sekilde baslayan üç
ayet[166] konuya açiklik getirmektedir. Bu ayetlerden ikisine ait ortak ibarenin meali söyledir
Ortak kosanlar istemese de O peygamberini bütün dinlerin üzerine üstün kilmak üzere
hidayet ve hak din ile gönde di.[167] Ilahi dinler basligi altinda burada Yahudilik
Hiristiyanlik ve Islam islenecektir. Aslinda Ilahi Din basligi altinda bu dinlerin islenmesi
kitabin büyük oranda muhatabi nin Müslümanlar olmasi ve bu çevrelerde Ilahi dinden onlarin
anlasilmis olmasindan dolayid ir. Biz de yaniisda olsa bu genel kuralin disina çikmayi uygun
bulmadik. [168]
A- YAHUDILIK 1- Genel Bilgi Yahudilik yasayan ilahi kaynakli dinlerin en eskisi fakat
mensubu en az olanidir. B ugün yeryüzünde Yahudiliki din olarak benimseyenlerin sayisi
18-20 milyon civarindadir . Bunlarin 4.4 milyonu Israilde 6 milyonu A.B.D.de geri kalani
Avrupada ve dünyanin diger ülkelerinde yasamaktadir. Yahudiligin Dinler Tarihinde özel bir
yeri bulunmakta ve bu din ilahi kaynakli en es ki din olarak nitelendirilmektedir. Geçmisi
birkaç bin yil geriye giden bu dinin en ön emli özelliklerinden biri Israilogullari ile Tanri
arasindaki ahde kutsal kitap larinda genis yer ayrilmasidir. Bundan dolayi bu din bir ahit
dini olarak da b ilinmektedir. Israilogullarinin basina gelen bütün sikintilarin onlarin bu ahde
uyma malarindan verdikleri sözü yerine getirmemelerinden kaynaklandigi hem kendi kutsal
kitaplarinda hem de Kuran-i Kerimde belirtilmektedir.
Yahudilikin Babil Sürgününden sonra milli bir din haline getirildigi kanaati yaygindir.
Ancak bu din tek Tanriya vahye dayanan kutsal kitaba ve peygamberlere yer ver mesiyle
milli dinlerden millilestirilip bir irka tahsis edilmesiyle de ilahi dinle rden farkli bir durum
göstermektedir. Aslinda bugünkü Yahudiligin bir din mi irk m i millet mi oldugu pek açik
degildir. Tartismayi bir kenara birakarak onun kendi ne ait özellikleri ve nitelikleri bulunan
bir din oldugu benzerinin bulunmadigi ve bu sebeple de tarifinin güç oldugu
söylenebilmektedir. Çünkü Yahudilikte din ile irk içice g rmis birini digerinden ayirmak
zorlasmistir. Onu en iyi kutsal kitaplarinda ye r alan Balam hikayesin-deki su cümle tarif
etmektedir Iste ayrica oturan bir k avimdir ve milletler arasinda sayilmayacaktir.[169]
Kutsal kitaplarinda yer alan ifadelere dayanarak Yahudiler kendilerini dünya mille tleri
arasindan seçilmis kavim olarak görmektedir. Onlara göre Tanri Sinada bu kavm i kendine
muhatap kilmis onlarla ahitlesmis onlardan emirlerine uyacaklarina d air söz almis ve Hz.
Musanin sahsinda Torayi (Tevrati) onlara göndermistir. Yahud i dininin odak noktasi
Kudüsteki Mabeddir (Ibranice Bet ha-Mikdas Arapça Beyt ul-Makdis). Tahrip edilmeden
önce Mabedin bir odasi Ahit Sandigina ayrilmistir . Yahudiligin sembolü yedi kollu samdan
ve alti köseli yildizdir. Bu kavim dünya literatüründe Yahudi Ibrani Israilogullari gibi
terimlerle adlandirilm aktadir. Konunun daha iyi anlasilabilmesi bu terimlerin bilinmesine
baglidir. Bu sebeple burada bu terimler kisaca açiklanacaktir. [170]
a- Yahudi Ibrani ve Israil Terimleri Yahudi Ishak oglu Yakubun oniki oglu vardi dördüncü
oglunun adi Yahudadir. Onun a dina izafeten Israilogullarina Yahudi denilmistir. Filistinin
güney bölgesinde kurulan Yahuda Kralligi da ayrica bu adin kaynagi olarak ileri
sürülmektedir. Zira Ürdünün ba tisi Samariyenin güneyindeki bölge Yahuda adina nispet
edilmistir..Esaretten sonra umumi olarak halk Israilliler diye adlandirilirken sahislar
birbirine Yahudi demis lerdir. Böylece onlarin torunlari da günümüze kadar bu isimle
anilmislardir. Sehristani Yahudi kelimesinin Arapça hade kökünden dönmek ve tevbe etmek
anlamina g eldigini bu ismin Yahudilere verilmesinin de Hz. Musanin Biz sana dönüp
yalvardik sözü sebebiyle oldugunu belirtmektedir.[171]
Ibrani Bu kelime Ibri veya Hibri kelimelerinden gelmektedir. Bu kelimeler M.Ö. XVXIV.
Yüzyillarda Filistinde görülen göçebe bir kabilenin adidir öte tarafin insanlari anl minda Firat
ve Ürdün nehirlerinin öbür kiyisindan gelmis olan göçmenleri ifade etmektedir. Yahudilere bu
ad Kenan ülkesinin yerlileri tarafindan .verilmistir. Yahudi Kutsal Kitabinda Kenana atif
yapilmaktadir.[172] Israil Bu kelime Tanriyla ve insanlarla güresip yenen anlaminda Yakuba
Ta nri tarafindan verilmis bir lakabdir. Bu husus Tevratta yer almaktadir.[173] Evr ensel
Yahudi Ansiklopedisinde kelimenin asil anlaminin belirsiz oldugu Tevratta Tanri ile
güresen seklinde yer almasina ragmen Tanri ile mücadele eden anlamin a gelebilecegi
belirtilmektedir.[174] Taberi Hz. Yakuba gece içinde Allaha giden anlaminda Israil
denildigini kaydetmektedir.[175] On iki Yahudi kabilesi de Israil adiyla anilmaktadir.[176]
Ancak belirtilmelidir ki bu ad Hz. Süleymandan sonra ikiye ayrilan ülkenin kuzeyde kalan
bölümünü olusturan kabilelerin kralligini nitelend irmek üzere kullanilmistir. Bununla
beraber Babil Sürgününden sonra Yahudaya geri dönen I braniler Yahuda kabilesine mensup
olmalarina ragmen genelde Israilliler adini almi slardir. Israil kelimesine ilk defa II. Ramsesin
oglu Merneptah (M.Ö. 1232-1224) taraf indan diktirilen ve Israil Aniti diye anilan kitabede
rastlanmaktadir. Yahudi inancina göre Yakuba bu ad Tanri tarafindan verilmistir. Bundan
dolayi Ya hudilik milli bir din Yehova da milli bir tanri olarak kabul edilmistir. Onlara göre
Israilogullari seçkin bir kavimdir. Bu ad sonradan genelde bütün Yahudileri içine alac ak bir
sekilde kullanilmistir. Simdiki Israil Cumhuriyeti de bu adi kullanmaktadi r. Kuranda 40
ayette 41 defa Beni Israil (Israilogullari) kelimesi geçmektedir. Bu ayetl erde Allahin
Israilogullarina verdigi nimetler hatirlatilmaktadir. Bu nimetle re karsi Israilogullarinin
verdikleri sözler ve onlarin sözlerinden dönmeleri islenmi stir Allaha inanmalari Ondan
baskasina kullukta bulunmamalari ibadet etmele ri namaz kilip zekat vermeleri peygamberlere
uymalari adam öldürmemeleri anaya bab aya akrabaya ve yoksullara iyilik yapmalari
kendilerine haram ettikleri disinda ki bütün yiyecekleri yemeleri sözlerinden dönmemeleri.
Bu kavim Kenan diyarina (Filistin) yerlesmeden önce Ibrani orada Israilli Sürgün den sonra
da genelde toplum olarak Israilogullari ferd olarak da Ya hudi diye adlandirilmistir. Ancak bu
üç terim birbirinin yerine kullanilmis ve kull anilmaktadir. Üçüyle de ayni din mensuplari ve
ayni topluluk ifade edilmektedir. [177]
b- Tevrata Göre Yahudiligin Tarihçesi Yahudiligin tarihçesi kutsal kitaplarina dayanir. Kutsal
kitap alemin ve ilk insan in yaratilisindan peygamber Malakiye kadar geçen olaylari içinde
bulundurur ayni z amanda onlarin kutsal tarihini olusturur. Sami irktan sayilan Ibraniler
Kildanilerin Ur sehrinden çikarlar ve Harrana gelirler.[17 8] Tanri (Yahve) Abrama {Hz.
Ibrahim) Harran bölgesinden Kenan diyarina göçetmesini emreder. O da karisi Sarayi
kardesinin oglu Lutu (Hz. Lut) ve Harranda kaza ndiklarini da yanina alarak Kenan diyarina
varir. O vakit orada Kenaniler bulunu yordu. Tanri Abrama görünüp o ülkeyi onun zürriyetine
verecegini bildirir. Abram da kend ine görünen Rab için bir mezbah yapar. Ülkede kitlik
çikinca Abram Misira gider. Misira yaklastiklarinda Abram karisi Saraya söyle diyor
Iste biliyorum ki sen görünüsü güzel bir kadinsin ve olur ki Misirlilar seni görünce Bu o un
karisidir derler ve beni öldürürler fakat seni sag birakirlar. Senin yüzünden bana iy i
davranilsin senin sebebinle canim yasasin diye Onun kizkardesiyim de. Ve vak i oldu ki
Abram Misira girdigi zaman Misirlilar kadinin çok güzel oldugunu gördüler v e FIravunun
emirleri onu gördüler ve onu Firavuna medhettiler kadin Firavunun sara yina alindi. Ve onun
yüzünden Firavun Abrama karsi iyi davrandi ve onun koyunlari sigirlari oldu. Ve Rab
Abramin karisi Saraydan dolayi Firavunu ve onun sara yini büyük vuruslarla vurdu. Ve
Firavun Abrami çagirip dedi Bana bu yaptigin nedir Bu senin karin oldugunu niçin bana
bildirmedin Niçin bu benim kizkardesimdir dedi n ben de onu kari olarak aldim Ve simdi iste
karin al ve git. Ve onlarin hak kinda Firavun adamlarina emretti onu ve karisini ve kendisine
ait olan her seyi gönderdiler.[179] Abram ve beraberindekiler Misirdan böylece çikarlar. Çok
zengindirler. Çobanlari arasin daki bir tartismadan sonra Abramla Lut birbirinden
ayrilirlar. Lut sarka dogru gider. Abram ise Kenan diyarinda oturur. Abram bulundugu
bölgede hakimiyetini kabu l ettirir ve bu arada esir edilen kardesi (daha önce kardesinin oglu
olarak belirt ilir. Bkz. Tekvin XII 5. Kars. Tekvin XIV 14-16) Lutu kurtarip yanina alir. [180]
Bu olaylardan sonra Rab rüyasinda Abrama görünür ona yardim edecegini bildirir. Abram
Ondan zürriyet ister. Tanri da ona verecegini vadeder. Karisi Sarayin teklifi üz erine
cariyesi Hacerle evlenir ve ondan Ismail dogar. Bu sirada Abram seksen a lti yasindadir.[181]
Dok an dokuz yasina geldiginde Tanri ona görünür ve onun zürriyetin i çogaltacagini bildirir.
Bunun üzerine Abram yüzüstü düser ve Aliah onunla söyle konusur en ise iste ahdim
seninledir ve birçok milletlerin babasi olacaksin ve artik adin Abram (yüce baba anlaminda)
çagirilmayacak fakat adin Ibrahim {cumhurun babasi anl aminda) olacak çünkü seni birçok
milletlerin babasi ettim. Ve seni ziyadesiyle semereli k ilacagim ve seni milletler yapacagim
ve senden sonra zürriyetine Allah olmak için seninle ve senden sonra zürriyetinle benim
aramda ahdimi nesiilerince ebedi ahit o larak sabit kilacagim. Ve senin gurbet diyarini bütün
Kenan diyarini sana ve send en sonra zürriyetine ebedi mülk olarak verecegim ve onlarin
Allahi olacagim.[182] Allah Ibrahimden ve zürriyetinden gelecek olanlardan ahit olarak her
erkek çocugun sünnet edilmesini ister. Yine Allah Ibrahime karisi Sarayin bundan sonra Sara
(prenses anlaminda) olarak çagirilmasini ve ondan bir ogul verecegini adinin da I shak
olacagini bildirir. Böylece Sara Haceri kiskanmaktan kurtulmus olacaktir.
Ibrahim ahit geregi kendisi doksan dokuz Ismail de on üç yasinda iken ayni gün sünne t
olurlar. Öte yandan Sara Ishaki dogurur. Ibrahim oglu Ishaki sekiz günlük iken sün net ettirir.
Çocuk büyüyüp sütten kesildiginde Ibrahim oglu için büyük bir ziyafet verir. Bu rada Ismailin
güldügünü gören Sara Ibrahimden onu kovmasini ister. Bu durum Ibrahime kötü gürünür.
Ancak Allah Ibrahime Saranin dedigini yapmasini çünkü neslinin Ishakin adiyla
çagirilacagini söyler. Hacer Ismaili alip çöle gider.[183] Birgün Allah Ibrahimi denemek için
ondan biricik oglu ishaki kurban etmesini ist er.[184] Ibrahim emri yerine getirmek üzere bir
mez-bah yapip biçagi eline aldigind a Rabbin Melegi göklerden ona seslenip çocugu
bogazlamamasini çünkü emri yerine getirdigin i bildirir. Bunun üzerine Ibrahim gözlerini
kaldirdiginda çalilikta bir koçun hazir ol dugunu görür ve onu kurban eder. Bu olay üzerine
Rab ona sözünü yerine getirdiginden dola yi zürriyetinin düsmanlarinin kapisina hakim
olacagini ve zürriyetinden gelen bütün milletl erin mübarek kilinacagini bildirir.[185] Ibrahim
yüz yetmis bes yasinda iken ölür. Ve ogullan Ishak ve Ismail onu Mamre karsisinda olan
Makpela Magarasina Hitti Tsohar oglu Efronun tarlasina Ibrahimin Het ogullarindan satin
aldigi tarlaya gömdüler. Ibrahim ve karisi Sara oraya gömüldüler. V e vaki oldu ki Allah
Ibrahimin ölümünden sonra oglu Ishaki mübarek kildi.[186] Ishakin çocugu olmadigindan
Allaha yalvarir Esav ve Yakub adli iki oglu olur. B ir gün ülkesindeki kitlik dolayisiyla Ishak
FUistilerin krali Abimelekin ülkesi Gerara ya gider. Orada karisini kizkardesi olarak takdim
eder. Durumu anlayan Abimelek niçin böyle yaptigini sorar. O da elinden alinip kendisine
zarar gelme korkusunda n böyle yaptigini söyler.[187] Abimelek bunun üzerine onlari korur.
Varlik sahibi olu rlar. Ancak Filistiler onlari kiskanip ülkelerinden çikarirlar. Ishak yaslanip
gözleri görmez olunca Yakub babasinin sevdigi Esavin yerine hile il e kendisini mübarek
kildirir. Esav bunu ögrendiginde çok kizip onu öldürecegini söyler. Yak ub Harana gitmek
üzere ayrilir. Geceledigi bir yerde rüya görür. Rüyasinda yerden göge dog ru yükselen bir
merdiven vardir. Bu merdivenden Allahin melekleri çikip inmektedir. Basi göklere ermistir.
Rab ona söyle diyor Baban Ibrahimin Allahi ve Ishakin Allahi Rab benim üzerinde yatmakta
oldugun diyari sana ve senin zürriyetine verec egim senin zürriyetin yerin tozu gibi olacak
garba ve sarka simale ve cenuba ya yilacaksin ve yerin bütün kabileleri sende ve zürriyetinde
mübarek kilinacaktir....[18 8] Yakub uyaninca burasi Allahin evidir ve bu göklerin kapisidir
deyip oraya Beyt -el {Allahin evi) adini koyar yoluna devam edip Harana varir. Orada
annesini n kardesi Labanin yaninda çalisir. Onun Labanin iki kizindan ve bunlarin yanind a
gelen iki de cariyeden on iki oglu ve bir kizi olur. Onlari alip babasinin yan ina Kenana döner.
Yakub çocuklari arasinda en fazla Yusufu sever. Kardesleri bundan doiayi onu kis kanirlar.
Yusuf bir rüya görüp onu kardeslerine anlatir. Rüyasinda kardesleriyle birlik te bir tarlada
bugday demetleri bagladiklarini kendi demetinin dik durdugunu öte kilerin demetlerinin Ise
kendisininkinin etrafini kusatip egildigini söyler. Karde sleri bu rüyadan onun kendilerine
hakim olacagini çikarirlar ve ona karsi kin ve kisk ançliklari artar. Yusuf diger bir rüyasinda
Günes Ay ve on bir yildizin kendisine se cde ettigini görür. Bu rüyayi babasi ve kardeslerine
anlattiginda babasi onu azarlayip Gerçek ben ve anan ve kardeslerin yere kadar sana egilmek
için mi- gelecegiz de r. Kardesleri onu kiskanir babasi da bu sözü yüreginde tutar. Yakub
Yusufu sürüleri otl atmakta olan kardeslerinin yanina gönderince onlar da onu elbiselerini
çikararak bir kuyuya atarlar. Daha sonra da kuyudan çikarip onu Misira giden tüccarlara yirmi
gümüse satarlar. Babalarina kardeslerini bir canavarin yedigini söyleyip onun kana batir ilmis
entarisini gösterirler. Yusuf Misirda Firavunun bir memuru olan Potifar tarafindan satin alinir.
Poti farin karisi Yusufa asik olup ilgisine karsilik görmeyince iftira ederek onu hap se
attirir.[189] Yusuf hapiste iken Firavunun gördügü bir rüyayi tabir ederek hapis ten kurtulur
ve Firavunun yaninda önemli bir mevkiye yükselir.[190] Daha sonra Fi listinde bulunan
babasi Yakup ve kardeslerini Misira getirtir. Israilogullari böylece Misira yerlesmis
olurlar.[191] Misirda önceleri rahat bir hayat g eçirmekte olan Yahudiler zamanla büyük
sikintilara kölelige düserler.[192] Onlari bu sik intilardan kurtarip Arz-i Mevuda
(vaadolunmus toprak Filistin) döndüren Mose (Hz. Musa) olur (Tah.M.Ö.1250). Musa
Firavunun ordusunun Kizil Denizde bogulup onlari takip edememesi sonucu Yahudileri
Sinaya getirir. Burada Sina Daginda Hz. Musaya Tevrat ve On Emir verilir. Yahudiler Sina
Çölünde kirk yil dolasirlar. Musadan sonra Yesu onlari Fili stine götürür.[193] Filistinde
Hakimler ve Krallar devrinden[194] sonra Kral David (Hz . Davud 1013-973) Kudüsü alir ve
Yahudilerin en parlak devresini baslatir.[195] Og lu Kral Slomo (Hz. Süleyman M.Ö. 973-
933) babasi tarafindan hazirlatilan yer e kutsal Mabedi yaptirir. O zamana kadar bir çadirda
muhafaza edilen ve içinde On Emir tabletleri bulunan kutsal Ahit Sandigi Mabedin bir
odasina konulur.[196]
Hz. Süleymanin ölümünden sonra krallik güneyde Yahu-da.kuzeyde Israil olmak üzere ikiye a
yrilir.[197] On kabile^ Israile ikisi de Yahuda Kralligina tabi olur. Önce Israil Kralligi
Asurlular tarafindan M.Ö. 721de sonra da Yahuda Kralligi Babilliler tarafindan M.Ö. 586da
yikilir. Mabet tahrip edilir ve Yahudiler Babile sürgün edil ir. Sürgünde Yahudi halki Ezranin
etrafinda birlesir ve M.Ö. 538de Kudüse döner. Mabe t M.Ö. 520den sonra yeniden
onarilir.[198] Yahudi Kutsal Kitabi önceki peygamberler kadar sonraki küçük peygamberlere
de yer veri r. Babil Sürgünü devresinde Isaya Yeremya gibi peygamberler gelmistir. Ilya-
Mesihten önceki peygamber Mala-kidir. Malaki Kutsal Kitaptaki son Peygamberdir. Yahudi
tarihinde Kudüs Iskenderden sonra Agidlerin ve Se-iefkilerin eline geçti. M abet M.Ö. 168de
yagma edildi. Makkabiler yeniden hakimiyeti sagladilarsa da M.Ö. 63de baslayan Roma
esareti devresi M.S. 70de Romali kumandan Titusun Kudüsü ve bu arada Mabedi de yakip
yikmasiyle sonuçlandi. Yahudiler dünyanin her tarafina d agildilar. Mabedden arta kalan Bati
Duvari (Aglama duvari) yüzyillarca onlarda m illi ve dini suuru ayakta tutmustur. Mesih
inancinin verdigi ümit onlarda bu suurun devam li varligini sürdürmesini saglamistir. [199]
c- Kuran-i Kerime Göre Yahudilik. Kuran-i Kerimde Yahudilerden bahsedilen ayetlerin sayisi
oldukça fazladir. Onlardan B eni Israil Yehud gibi deyimlerle bahsedilen ayetler bulundugu
gibi bir kisminda ba zi peygamberler konu edilirken {mesela Hz. Yakup gibi) Yahudiler
hakkinda da bilg i verilir. Ayrica Ehl-i Kitap deyiminin genel çerçevesine onlar da girer.
Kuran-i Kerimde Yahudiler ile ilgili olarak verilen bilgiler söyle tasnif edilebilir 1- Allah
tarafindan Yahudilere bahsedilen nimetler. 2- Uymalari gereken dini hükümler. 3-
Kendilerine peygamberler tarafindan getirilen hükümleri ve tebligati degistirmeleri yanlis
yorumlamalari ve dogru yoldan sapmalari. 4- Allaha karsi ahitlerini bozmalari verdikleri
sözden dönmeleri ve bunu adet edinme leri. 5- Yahudilerin yaptiklari islerin kötülügünden
dolayi zillet ve meskenete ugramalari. 6- Yeryüzünde fesat çikarmaya çalismalari. 7- Bazi
peygamberlere ve salih kimselere iftira etmeleri veya onlari öldürmeleri. 8- Basit çikarlari
ugruna hakikatlara yüz çevirmeleri. 9- Allahin Yahudilere tavsiyeleri. Kuran-i Kerimde
Yahudilerin tarihçesiyle ilgili olarak Hz. Musaya kadarki devre h akkinda yer alan bilgiler su
sekilde özetlenebilir Hz. Ibrahim Yüce Allahin seçkin kildigi peygamberlerden biridir[200]. O
ne Yahudi ne de Hiristiyandir. O müsriklerden de degildir. Allahi bir taniyan gerçek
Müslümanl ardandir.[201] Yüce Allah onu dost edinmistir.[202] O çok içli yumusak huylu
misaf irperver ve kendini Allaha adamis dosdogru bir kimsedir.[203] O vazifesini tam
yapan[204] ve kendisine suhuf verilen[205] bir peygamberdir.
Hz. Ibrahime göklerin ve yerin sirlari yakini bilgi bahsedilmistir. Bu konuda Kuran-i Kerimde
söyle denilmistir Biz ibrahime yakinen bilenlerden olmasi için göklerin ve yerin melekutunu
söylece gösteriyorduk.[206] Hz. Ibrahim Allahtan gayri put lara yildizlara Ay ve Günese
tapinan babasi Azer ile kavmine karsi görmeyen isitmeyen konusmayan hakkini savunamayan
faydasi veya zarari olmayan rizik vermeyen batan zeval bulan seylere Seytana
tapinilmayacagim anlatma ya çalismistir. O kendisinin Yüce Allaha tapindigini ona hiçbir
seyi ortak kosmadig ini onlari ve yonttuklarini Onun yarattigini bundan dolayi Ona ibadet ve
sükre tmek gerektigini çünkü Ona dönülecegini bildirmistir. Kavmi hatta babasi bile bu
davete uymamistir. Onlar ona babalarini da böyle bulduklarini söylemislerdir.[207] Hz. I
brahim düsmaninin putlar ^dostunun da Alemlerin Rabbi oldugunu belirterek söyle ceva p
vermistir Beni yediren de içiren de Odur. Hasta oldugumda bana O sifa verir. Beni
öldürecek sonra da diriltecek Odur. Ahiret Gününde yanilmalarimi bana bagislamasin i
umdugum Odur.[208] Hz. Ibrahim vazifesini yapmis tebligde bulunmustur. Anc ak yaptiklari
ve savunduklari dolayisiyle Hz. Ibrahim Atese atilmis fakat Yüce Allah onu atesten
kurtarmistir.[209] Kuran-i Kerim Hz. Ibrahimle ilgili olarak verdigi kissalarda insanlara
Allah ve ah iret inanci konusunda yol göstermekte ibret vermekte ve onlari düsünmeye
davet etmekte dir.[210] Yüce Allah Hz. Ibrahimi ve onun soyundan gelenleri peygamber
kildi. Onlara iyi is ler islemelerini namaz kilmalarini zekat vermelerini emretti.[211] Hz.
Ibrahim Allahtan iyilerden olacak bir çocuk istedi.[212] Allah da ona ihtiyarliginda Isma il ve
Ishaki verdi.[213]
Çocuk kosma çagina geldiginde babasi rüyasinda onu kurban ettigini gördü ve bunu ona açti.
Ç cuk (islam kaynaklarda Ismail oldugu belirtiliyor) babasina emrolunan seyi yeri ne
getirmesini kendisini sabredenlerden bulacagini söyledi. Böylece Hz. Ibrahim oglu nu
kurban etmek için yani üzere yatirdi. Yüce Allah rüyasindaki emre bagliliklari dolay isiyle bir
kurbanlik gönderdi.[214] Hz. Ibrahime ihtiyarliginda bahsedilen Iki og uldan biri olan Hz.
ismail dogru uysal sabirli sözünde sadik bir kimse olarak Ce brail araciligiyla kendisine vah-
yedilen Allahin bir peygamberidir çevresine zekat i namazi emretmistir.[215] Hz. Ishak da
dogru salih mübarek kilinmis hidayete erdirilmis ahiret yurdunu düsün en gönülden Allaha
bagli bir peygamberdir.[216] Hz. Ishak annesi çok yasli iken All ahin bir lütfü olarak
bahsedilmis ve annesi bu olaya çok sevinmistir.[217] Hz. Ishak da Hz. Ibrahim ve Hz. Ismail
gibi kendisine vahyolunan peygamberlerden olmustu r.[218] Hz. Yakub Hz. Ishakin ardindan
müjdelenen rden dinde kuvvetli halis salih sabirli 219] Hz. Yakubun en sevgili oglu Hz.
Yusuf l bir yaratilisa sahip rüya tabirini bilen di.[220] kendisine vahiy indirilen peygamberle
hidayete erdirilmis bir kimse idi.[ ih-lasli ilim ve hikmet sahibi güze kendisine vahiy gelen
peygamberlerden
Hz. Yusuf çocuklugunda bir gün babasina rüyamda on bir yildiz Günes ve Ayin bana sec de
ettiklerini gördüm dedi.[221] Bu rüyayi dinleyen babasi ona bunu kardeslerine an latmamasini
tenbih etti.[222] Ayrica Hz. Yakub ona Allah (C.C.) tarafindan seçil ecegini kendisine rüya
tabiri ögretilecegini daha öncekilere oldugu gibi Allahin h em ona hem Yakub ailesine
nimetini tamamlayacagini söyledi.[223] Kardesleri rüyasinda gördügü gibi Hz. Yusufu
kiskandilar. Onu ortadan kaldirmayi planladil ar. Babalarini ikna ederek onu yanlarinda
götürüp kuyuya attilar. Yusufu bir kurdun y edigini söyleyip onun kanli gömlegini babalarina
gösterdiler. Bir yolcu kafilesi Yusu fu kuyudan çikarip beraberlerinde Misira götürerek bir
vezire satti. Vezirin karisi Yusufun kendisine sahip olmasini istedi. Yusuf reddedince kadin
ona iftira ett i. Bundan dolayi Yusuf zindana atildi. Zindanda rüya tabir etti. Misir meliki bir
rüya gördü. Bu rüyayi kimse tabir edemedi. Yusufla beraber hapishanede kalmis arkadasi onu
melike tavsiye etti. Melikin rüyasini yorumlayan Yusuf saraya alindi. Misir hazinesine
memur yapildi. Bir müddet sonra zahire atmak için Misira gelen kardesler i onun huzuruna
çiktilar. Yusuf kardeslerini tanidi bir vesite ile ailesini Mis ira getirtti. Israilogullari böylece
Misira yerlestiler.[224] Hz. Yusuf zamaninda Misira yerlesmis olan Israilogullari daha sonra
Firavunu n zulmüne ugrayarak uzun bir esaret hayatt yasamaya basladilar. Onlari bu sikinti
dan Hz. Musa kurtardi. [225]
Yusufun ölümünden sonra Yahudiler Misirda çogalmaya basladi. Yeni Firavun Yusufu n
yaptigi hizmetleri unuttu ve Yahudilerin çogalmalarindan endiselendi. O ileride ülkelerine
yönelecek bir tecavüzde onlarin düsmanla birlikte olmasi korkusuylaonlara eziyet etmeye
basladi. Bu arada onlarin çogalmalarini önlemek için her dogan erkek çocu gun öldürülmesini
emretti. Musa böyle bir devrede dünyaya geldi. Annesi onu ancak üç ay kada saklayabildi.
Sonra onu ziftle sivanmis bir sepete koyup irmaga atti. Nil kiyis indaki sazliklara biraktigi
sepetin akibetini kizkardesi Meryem takip ediyordu. Nüde yikanan Firavunun kizi onu
irmakda buldu bir Ibrani çocugu oldugunu anlayip ona acidi. Meryem gelip çocugu emzirmek
için bir Ibrani kadini çagirabileceg im söyledi. Firavunun kizi bunu kabul edince gidip
çocugun öz annesini getirdi. Çocuk o na teslim edildi ve çocuga sulardan çekilmis anlamina
gelen Mose (Musa) adi verild i.[226] Musa gençlik yillarinda Yahudilerin yanina gider
onlarin sikayetlerini din lerdi.
Bir defasinda Misirlilardan birinin bir Yahudiyi dövdügünü gördü. Yahudiyi koruyarak Misi
liyi öldürdü. Olayin duyulmasi üzerine Musa Mid-yana kaçti. Orada Midyan kahininin kizi il
e evlendi.[227] Kahinin sürüsünü otlatirken Tanrinin melegi Horebde bir çati ortasinda ates
alevinde ona göründü. Yanan çalinin atesi bir türlü bitmek bilmiyordu. Bunu merak edip geri
dönen Musayi çalinin ortasindan Allah çagirip söyle dedi ... Ben babanin Allah i Ibrahimin
Allahi Ishakin Allahi ve Yakubun Allahiyim. Ve Musa yüzünü örttü çünkü laha bakmaga
korkuyordu. Ve Rab dedi Gerçekten Misirda olan kavminin sikintisin i gördüm... Onlarin
feryadini isittim çünkü onlarin acilarini bilirim... Ve simdi gel ve benim kavmimi
Israilogullarini Misirdan çikarmak için seni Firavuna göndereyim.[22 8] Böylece Musa
Yahudileri Misirdan çikarmak üzere görevlendirilmis oldu. Kardesi Harun d a ona yardimci
verildi. Bu görevi yerine getirmek üzere Musa Misira geri döndü. O Isr ailogullarini Misirdan
çikarip Kenan diyarina götürmek istedigini bunun Allahin em ri oldugunu söyleyince Firavun
Allah kimdir ki ben ona itaat edeyim diyerek onl ari saraydan kovdu. Ikisi arasinda mücadele
basladi. Is mucize göstermeye kadar var di. Firavun bütün sihirbazlarini topladi. Onlar da
bütün hünerlerini ortaya koydular. Musa nin asasi kocaman bir yilan olup onlarin bütün
sihirlerini yuttu. Bütün bunlara ragmen F iravun Israilogullarinin Misirdan çikmalarina izin
vermedi. Bunun üzerine Rab Yahv e Misirlilara bela verecegini insandan hayvana kadar
bütün ilk doganlari öldürecegini bil dirdi. Allah Musa vasitasiyle Misir topraklarina on felaket
verdi. Firavun bu is lerin vuku-buldugunu görünce Israilogullarinin Misirdan çikmalarina izin
verdi. Israilogullari Kizil Denize dogru yola çikti. Ancak Firavun verdigi karardan pi sman
olarak onlarin arkasina düstü. Kizil Denize gelince Musa elini denize uzatti sular yarildi
Israilogullari geçti sonra tekrar Musa elini uzatti sular eski h aline döndü ve Firavun ile
ordusu boguldu.[229] Kizildenizden geçtikten sonra Marada aci suyu içemeyen Israilogullari
için Allah M usaya suya bir dal parçasi atmalarini bildirdi su tathlasti. Çölde yiyecekleri
bitince Israilogullari Musa ve Haruna söylenmeye basladilar. Allah göklerden ekmek yagd
iracagini bildirdi. Musa da onlara aksam üstü et (bildircin eti) sabahleyin de ekme kle
doyacaklarini söyledi. Gökten beyaz kiragi tanecikleri seklinde man diye adlan dirdiklari ilahi
gida yagdi (balli yufka gibi bir sey). Kirk sene man yediler. Sonra lari su sikintisi çektiler ve
Allaha yalvardilar. Allah Musaya elindeki asasiyl e bir kayaya vurmasini emretti. O da bir
kayaya vurdu ondan su fiskirdi.
Israilogullari Misirdan çikislarinin üçüncü ayinda Sina Çölüne geldiler. Orada Allah Sina
gindan Musayi çagirarak onlara verdigi nimetlere karsilik Israilogullarindan i yi bir kavim
olma sözünü almak üzere onu görevlendirdigini bildirdi. Musa emri yerine get irdi sözü aldi
ve Rabbe bildirdi. Üçüncü gün Tanri Sina Daginin üzerine dagin tepesine içinde indi
Musayi yanina çagirdi ve ona On Emri verdi.[230] Musa Israilogullarini çetin ve uzun bir
mücadele devresinden sonra vededilen topra klara yaklastirdi ve 120 yasinda iken öldü.[231]
b- On Emir Hz. Musaya Sina Daginda vahyedilen On Emir Tevratin iki ayri bölümünde
geçer.[232] B u On Emir söyle siralanir 1- Seni Misir diyarindan esirlik evinden çikaran
Allafi benim. 2- Benden baska tanrin olmayacak. Boslukta yerin üstünde veya altinda
denizlerin derinliklerinde mevcut olan varliklarin resimlerini yap mayacak onlara hiçbir
surette tapmayacaksin. 3- Allahin ismini bos yere agzina almayacaksin.
4- Cumartesi (sebt) Gününü daima hatirlayip onu kutsal kilacaksin. Haftanin alti gününde
çalisacak yedincisinde istirahat edeceksin. Cumartesi Günü Allahina tahsis edilm is umumi
dinlenme günüdür. O gün ne sen ne oglun ne kizin ne usagin ne de hayvanin kis ca
hiçbiriniz çalismayacaktir. 5- Anne ve babana hürmet edeceksin. 6- Öldürmeyeceksin. 7- Zina
yapmayacaksin. 8- Çalmayacaksin. 9- Yalan sehadette bulunmayacaksin. 10- Hiç kimsenin
evine barkina karisina hizmetçisine öküzüne esegine velhasil sana ai t olmayan bir seye göz
dikmeyeceksin.[233] Bu On Emir Yahudilerin temel prensiplerini içinde bulundurur. Hz.
Musa Sina Dagi ndan indiginde iki tas tablet (levha) üzerinde yazili olarak bu emirleri
getirmis tir.[234]
Hz. Musa Yüce Allahin Israilogullarina gönderdigi kendisine kitap verilen büyük peyg
amberlerden biridir. Israilogullari Misirda çogalip varlik sahibi olunca Firavun bunu önlemek
Için mall arini ellerinden aldi onlari esir yapti ve yeni dogan erkek çocuklarinin öldürülmesini
emretti.[235] Musa dogunca annesi onu bir müddet sakladi. Daha fazla saklayamayac agini
anlayinca Allahin ilhami üzerine onu bir sandik Içinde suya birakti. Firavun un adamlari onu
buldu karisinin istegi üzerine çocuk öldürülmedi. Annesi ona süt annelik y apti. Musa
büyüyüp ergenlik çagina ulasinca ona Allah tarafindan hikmet ve ilim verildi .[236] Hz. Musa
halkin haberi olmadan bir gün sehre indi. Biri kendi soyundan digeri de düsman iki adami
dögüsür buldu. Kendi soyundan olan adam ondan yardim isteyince onun y ardimina kostu
ve onun düsmanina bir yumruk atti. Adam öldü. Mazlumu korurken olsa da bu durum onu
üzdü ve Allahtan af diledi. Olay duyuldu. Hakkinda öldürme karan alindig i haberini ögrenen
Hz. Musa orayi terketti. Medyene gitti.[237] Orada evlendi. K ayinpederiyle kararlastirdiklari
süreyi tamamlayinca ailesiyle birlikte yola çikti. Sina Dagina yöneldiginde karanlik bir
gecede yolunu sasirdi. Bu arada bir isik gördü. Isinmak ve yolunu bulmak için atesin
bulundugu tarafa gidince Ben süphesiz senin R abbinim ayagindakini çikar çünkü sen kutsal
bir vadi olan Tuvadasin diyen bir hitapla karsilasti. Orada ayrica kendisine Allahdan baska
tanri olmadigi ona ibadet etmesi dosdogru namaz kilmasi bildirildi. Asasi ile ilgili mucize
verildi ve F iravuna gitmesi emredildi. Kardesi Harun da ona yardimci kilindi.[238] Hz.
Musa ve Hz. Harun Allahin emrini Firavuna teblig ettiler ve Israilogullar inin serbest
birakilmasini istediler. Firavun teklifi kabul etmedigi gibi Hz. M usanin peygamberligini
tuhaf karsiladi. Firavun Hz. Musa ile Allahin Alemlerin Rabbi olmasi konusunu tartisti.[239]
Firavun Hz. Musadan peygamberligi ile ilgili mucize göstermesini istedi. Hz. Mu sa asasini
yere birakti o da bir ejderha oluverdi. Bunun üzerine Hz. Musa Firavun ve adamlarini
ülkesinden çikarmak isteyen bir büyücü olmakla suçlandi. Firavunun bütün büyü erlerini
göstermek üzere toplandi. Hz. Musanin asasi onlarin hünerlerini sergiledikl eri ip ve
degnekleri yutuverdi. Bu durum karsisinda bütün büyücüler hep beraber secdeye k apanip
Alemlerin Rabbina Musa ve Harunun Rabbina iman ettik dediler. Firavun hepsini ellerini ve
ayaklarini çaprazlama kesmekle tehdit etti fakat hiçbiri karar indan vazgeçmedi.[240] Firavun
Hz. Musayi Misirlilarin dinini degistirecegi endisesiyle öldürmek istedi fakat ailesinden iman
eden biri bunu engelledi. Sonunda Hz. Musaya kavmini gec e yola çikarma emri gefdi.
Bunun üzerine Hz. Musa kavmini Misirdan çikardi. Firavun ve adamlari onlari takibe basladi.
Hz. Musanin beraberindekiler yakalanma kor kusuna kapildi. Yüce Allah ona asasini denize
vurmasini emretti. Hz. Musa asasini denize vurunca deniz ikiye ayrildi. Hz. Musa ve adamlari
karsiya geçti. Onlari takip eden Firavun ve beraberindekiler boguldu.[241] Hz. Musa ve
Israilogullari Firavunun zulmünden kurtulup yollarina devam etti. Isr ailogullari putlara
tapan bir kavim görünce Hz. Musadan kendilerine öyle tanrilar y apmasini istediler. Hz. Musa
onlara Sizi alemlere üstün kilmis olan Allahdan baska bir tanri mi arayacagim dedi. Onlara
Firavunun zulmünü ve Allahin onlara yardimin i hatirlatti. Sinaya vardiklarinda yiyecek-
içecek sikintilari oldu. Allah onlara su kudret helvasi ve bildircin ihsan etti. Hz. Musaya
Yüce Allah Tur-i Sinaya çikmasini orada 30 gün oruçlu olarak ibadet etmesini e mretti. Hz.
Musa bu süreyi tamamlayinca ona 10 gün daha oruç tutmasi ve ibadetlerini t amamlamasi
emredildi. Hz. Musa bütün bunlardan sonra Allahin cemalini görmek istedi. Yüce Allah da
bunun imkansiz oldugunu daga bakmasini tecelli ettiginde dag dayanabi lirse onun da
kendisini görebilecegini bildirdi. Hz. Musa daga baktiginda Cenab-i Hakkin tecellisi sonucu
onun yerle bir oldugunu gördü düsüp bayildi. Kendine geldigin de tevbe etti. Yüce Allah ona
uymalari gereken bütün kurallari ihtiva eden levhalari verdi. Hz. Musa kavmine bu levhalari
getirdiginde onlarin bir altin buzagiya taptiklarini gördü daha önce verdikleri sözden
döndükleri için onlara kizdi. Kavminden tev e etmelerini istedi. Onlar da tevbe ettiler. Yüce
Allah tevbelerini kabul etti.[2 42] Hz. Musa getirdigi levhalardaki hükümleri kavmine teblig
etti ve onlari islaha deva m etti ancak onlardan siddetli bir itiraz gördü. O zaman Yüce Allah
Tur-i Sinayi onlarin basina indirmekle tehdit etti onlardan namaz kilacaklarina zekat
vereceklerine peygambere uyacaklarina dair söz aldi. Ancak Israilogullari sikintida iken söz
verip sikinti biter bitmez sözlerini unuttular ve bunu da aliskanlik haline getirdiler.[ 243]
Filistin göründügünde Hz. Musa vadedilen topraklara dönebilmek için orada bulunanlarla
müc dele etmeleri gerektigini Israilogullarina söyledi. Ancak onlar Hz. Harun hariç on u tek
basina biraktilar. Bunun üzerine Hz. Musa Rabbine dua edip kendileriyle fasi klarin arasini
ayirmasini istedi. Allah da Muhakkak orasi kendilerine kirk yil haram edilmistir. Onlar
(olduklari) yerde sersem sersem dolasacaklardir. Artik o fasiklar güruhuna karsi
tasalanma[244] buyurdu. Bundan sonra Israilogullari çöllerde yollarini kaybettiler. Bir
kismi helak oldu b ir kismi da yillarca çöllerde dolasti. Allaha karsi gelmeleri onun Ayetlerini
inkar et meleri haksiz yere peygamberleri öldürmeleri onlara uymamalari ve taskinlik yapmal
ari yüzünden Israilogullari gazaba ugradi.[245] 3- Tevrat ve Zebur Yahudilerin kutsal kitap
külliyati Tanah (yazili dini edebiyat) ve Talmut {sözlü dini ede biyat) seklinde ikiye ayrilir.
Yahudilerin Tanah adini verdikleri kutsal kitapla rina Hiristiyanlar Eski Ahit derler. Tanah üç
bölümden olusur Tora (Tevrat) Neviim ve Ketuvim. Tanah adi bu üç bölümün Ibranice bas
harflerinin birlestirilmesinden meydana ge lmis bir kelimedir. (Bazen Tora kutsal kitabin
tamamini ifade etmek ve Tanahla esanlamli olmak üzere de kullanilir). Tanahin ihtiva ettigi
kitaplarin sayisi kon usunda sadece Yahudilerle Hiristiyanlar arasinda degil Hiristiyanlarin
kendi ar alarinda da ihtilaf vardir. Yahudiler ve Pro-testanlarca apokrif (sahih olmayan)
sayilan bazi kitaplar (Tobit Judith I ve II. Makkabiler Hikmet Eklesiyastik Baruh Yeremyanin
Mektubu Daniele Yunanca ilaveler Esterin Bakiyesi) Katol ik ve Ortodokslarca kanonik
(sahih) sayilir. Yahudiler ve Protestanlarca Hirist iyanlar tarafindan Eski Ahit diye
nitelendirilen Yahudi kutsal kitabi T*anahin 39 kitaptan olustugu kabul edilir. Yahudiler ise
Tanahi bazi kitaplari birles tirerek 24 kitap olarak kabul ederler. Yahudilerin tasnifi söyledir
Tora 5 peyg amberler 8 kitaplar 11. Bunlarin formülü 5+8+11dir.[246]
a- Tevrat (Tora)
ToraTevrat kanun sariat emir ders rehber gibi anlafnlara gelir. Yahudi kut sal kitabinin birinci
bölümüne Arapça Tevrat Ibranice Tora denir. Bu ilk bölüm bes kitaptan olusur. Bes kitabi
ifade etmek üzere Ibranice humas Arapça el-Esfarul-Hamse (sifr kitap çogulu esfar) Yunanca
Pentateukhos {penta bes teukhos kitap) bati dill erinde Pentatök (Pentateuch-Pentateugue
gibi) kelimeleri kullanilir. Bes kitabin Allahin 7704 kelimeyle Hz. Musaya verdigi dini
esaslari ihtiva etti gi kabul edilir. Modern bazi bilginler Yesu kitabinin da Bes Kitapla ayni
kaynaktan geldigini kab ul etmekte onu da Bes Kitaba ekleyerek hepsini Heksatök
(Hexateuch=Alti kitap) basligi altinda toplamaktadirlar. Bazisi da Tesniyeyi Toranin Bes
Kitabi disin da degerlendirmektedir. Bu degerlendirmeye göre Tora 4 kitaptan olusmaktadir.
Onl ar simdiki Bes Kitabin metinlerinin üç ana kaynak veya gelenekten geldigi düsüncesinded
irler 1) Yahvist 2) Elohist 3) Ruhban metinleri. Ancak belirtilmelidir ki bu nlarin disinda
birkaç kaynak daha ilave edilmektedir. Tora metinlerindeki çeliski ve t utarsizliklar birbiriyle
uyusmayan tekrarlar arastiricilarin dikkatini çekmis ve böy lece önce Tanrinin adini Yahve
daha sonra da Elohim olarak zikreden iki ayri kay nak belirlenmistir. En eski kaynak olmasi
tahmin edilen Yahvist metinler M.Ö. 1000 yillari civarinda daha fazla teolojik meseleler
üzerinde duran Elohist metinler M.Ö. 800lerde yazilmis olmalidir. Bundan bir yüzyil sonra
bilinmeyen birisi bu iki belki de daha fazla kaynaktan gelen metinleri biraraya getirmistir. Hz.
Musan in M.Ö. XIII. Yüzyil civarinda yasadigi gözönünde bulundurularak bütün bu Tora
metin gelismel rinin M.Ö. 1000-400 arasinda vukubuldugunun günümüzde tesbit edilmis
olmasi çeliski ve tu tarsizliklarin sebebi sayilmaktadir. Tora yazili ve sözlü olarak ikiye
ayrilir. Yazili Tora Yahudilere göre Yahvenin Si na Daginda Musaya vahyettigi kitaptir.
Sözlü Tora ise yazili Toranin açiklamasi ola rak nesilden nesile intikal eden ve Yahudilerce
o olmaksizin yazili Toranin anla silmasinin mümkün olamayacagi kabul edilen Talmuddur.
Yazili Toraya Hz. Musadan sonra gelen peygamberlerin sözleri de eklenmis böylece
Hiristiyanlarca Eski Ahit Yahudilerce Tanah denilen kutsal kitap tahminen M.S. II.
Yüzyilda Yavnede (Jamnia) toplanan bir meclis tarafindan nihai hale kavusturulm ustur.
Kuran-i Kerimde Israilogullarina verildigi belirtilen Tevrat ile Yahudileri n kutsal kitabi olan
Tanahin kasdedildigi anlasilmaktadir. Yahudi kutsal kitabi Tanahin Toradan baska Neviim
(peygamberler) ve Ketuvim (kitaplar) bölümleri de vardir. Genel tasnife göre Tora 5 Neviim
21 Ketuvim ise 13 kitap olmak üzere Tanah 39 kitaptan olusmaktadir.[247] Bunlarin
muhtevasi hakkinda asagida kisaca bilgi verilecektir. Tora Bu bölümde tarihi bilgiler disinda
Allahin Yahudilere Musa vasitasiyla verdig i dini esaslar bulunur. Torada yer alan bes kitap
sunlardir 1- Tekvin (Ibr. Beresit Genesis Yaratilis) Bu bölümde ilk insanin ve kainatin ya
ratilisi Ademin isledigi suç yeryüzüne inisi ve çocuklarinin hikayesi anlatilir. Ayric a Tufan
olayindan Yusufun Misirdaki hayatindan ve Israilogullarinin Misira gelislerinden bahsedilir
50 baptir. 2- Çikis (Semot Exodus) Bu kisimda Israilogullarinin Firavundan çektikleri Musa
nin ortaya çikisi ve Misirdan Sinaya gidisleri anlatilir 40 baptir. 3- Levililer
(VayikraLeviticus) Burada Kahinler ile yardimcilarinin Çadir Ma bedindeki (Miskan)
görevleri ve bazi önemli ahlaki kurallar anlatilir. Ayrica günahlarin k efareti haram kilinan
yiyecekler yasaklanmis evlilikler dini ayinler bayramlar ve adaklar yer alir 27 baptir. 4-
Sayilar (Bamidbar Numeri) Sayilar Israilogullarinin çölde geçirdikleri hayat ve olaylardan
birtakim sayimlardan bazi seriat kanunlarindan kayadan su çikarilmas indan ölu*m ve yilan
vasitasiyla sifadan bahseder 36 baptir. 5- Tensiye (Dvarim Deuteronomium Ikileme
tekrarlama) Tesniyede Musanin ölm eden önce din konusunda Yahudilere verdigi ögütler
Musanin ölümü gömülmesi ve tutulan yas atilir -Musa zamaninda bulunmayan birçok adete
ve geleneklere temas edilir bazi sa riat kanunlari tekrar edilir insanlarin birbirine ve Tannya
karsi nasil davran malari gerektigi açiklanir 34 baptir. Neviim (Peygamberler) Bu bölümde
peygamberler öncekiler 6 sonrakiler 15 kitap olma k üzere siralanir. (Yahudilerce ilk
peygamberler 6 sonrakiler de 12 küçük peygamber bi r kitap sayilarak 4 kitaptir. Tamami 10
kitap ediyor). Toplam 21 kitap Hz. Musa dan sonraki peygamberlerden bahseder. Hz. Musa
en büyük peygamberdir.
Ketuvim Kitaplar yazilar anlamina gelen Ketuvim Yahudi Kutsal Kitabinin üçüncü bölümünü
o turur ve bu bölümde yer alan 13 kitap (Yahudilerce 9 olarak tasnif edilir) sunlardir 1-
Mezmurlar (Tehilim) Yahudilerce çogu Kral David (Hz. Davud) tarafindan yazildi gi ileri
sürülen 150 Mezmurdan olusur. Mezmurlardan 73ünün Kral Davide ait oldugunu ileri
sürenler de vardir. Mezmurlarin bazilari dini ayinlerde bazilari da Yahudi bay ramlarinda ve
önemli günlerde okunur (Bugün Hiristiyan Kiliselerinde de Mezmurlar ilahi ol arak
okunmaktadir). 2- Süleymanin (Slomo) Meselleri (Misle) Bu kitap Kral Süleymana (Hz.
Süleyman) atfedilir. Atasözleri ahlak ve dogru yolu gösteren sözleri ihtiva eder 31 baptir. 3-
Nesideler Nesidesi (Sir asirim) Kral Süleymanin bir saheseri olarak kabul edi lir. Bu kitapta
Allah ile Yahudilerin karsilikli sevgi baglari iki nisanlinin birbirine karsi sevgilerine
benzetilerek anlatilir 8 baptir. 4- Eyüp (İyov-Job) Bu kitapta Iyovun (Hz. Eyüp) ibret verici
hikayesi ve Tannnin irad esine boyun egisi anlatilir 42 baptir. 5- Vaiz (Kohelet) Bu kitap Kral
Süleymana atfedilir. Kitapta hayatin zevkleri t eker teker siralanir onlarin geçici ve bos
oldugu anlatilir. Neticede de yalniz Allah korkusu ve Allahin emirlerine uymanin bos
olmadigi hükmüne varilir 12 bapti r. 6- Rut Bu kitap hakimler zamaninda vukubulan bir olayi
hikaye eder. Bu olayda yab anci bir kadin olan Rufun dul kalmasi ve hiçbir tesir altinda
kalmadan Yahudi Dini ni kabul etmesi ve kayin validesi Neomi ile birlikte yasamasi konu
edilir 4 bap tir. 7- Ester Bu kitapta Yahudilerin Ester adli bir Yahudi kizi tarafindan kesi n bir
katliamdan kurtarilislari anlatilir. Pers Krali Ahasverosun veziri Haman (Aman) kraldan
ülkesindeki Yahudileri yok etme yetkisi alir fakat kralin k arisi olan Ester kadinligini
kullanarak Yahudileri kurtarip Hamanla adamlarini n öldürülrritesini saglar. Kitap 10 baptir.
8- Yeremyanin Mersiyeleri Kudüsün dolayisiyla Yahudi devletinin yikilmasi üzerine p
eygamber Yeremyanin duydugu büyük üzüntüyü dile getiren bir mersiyedir 5 baptir.
9- Daniel Bu peygamber Kutsal Mabedin yikilisi ve Yahudilerin Babile sürgünü devre sinde
yasamistir. Zamaninda gördüklerini bu kitapta toplamistir 12 baptir. M.Ö. 164 ta rihinde
yazildigi tahmin edilmektedir. Yunan Krali Antiyokus Epifanesin baskisi sirasinda
Yahudilerin dinlerine sadik kalmasini saglamak üzere yazilan bu kitap Ya hudi folklorunun
taninmis kahramani DanIeie nisbet edilmistir. Daniel kitabi a pokaliptik literatürün[249]
Hiristiyanlarca Eski Ahid diye adlandirilan Yahudi Kutsa l Kitabindaki gelismesinde önemli
bir yer tutmaktadir. Bunun yaninda ölüm ötesi öldükten so nra dirilme ve yargilanma
konusunda Daniel Kitabinda verilen bilgi bu husustaki Y ahudi inanci için kaynak teskil
etmektedir. (Gelecek hayatla ilgili olarak Daniel kitabinda yer alan bu bilgiler Iran tesirine
baglanmaktadir. Çünkü ondan önceki dönemde Y ahudiler arasinda ve önceki kutsal
kitaplarinda bu konuda bilgiye.rastlanmamaktadi r). 10 ve 11. Ezra (Üzeyir) ve Nehemya Bu
kitaplar Yahudilerin Babil esaretinden dönüsl erini Kudüsün ve Mabedin yeniden tamirini
anlatir. Ezra 10 bap Nehemya ise 13 ba ptir. 12 ve 13. I ve II. Tarihler (Divre Ayamim)
Dünyanin kurulusundan Babil esaretinin sonuna kadar geçen bütün olaylar bu kitaplarda
özetlenir. I. Tarihler 29 II. Tarihler 3 6 baptir. [250]
b- Zebur Zebur Arapça kitap Ibranice mektup anlamina gelir. Islamda Hz. Davuda indirilen
ku tsal kitabin adidir. Ibranice Sefer Tehilim (Sarkilar Kitabi) diye adlandirilmak tadir. Batida
Zeburun kitap olarak tek bir adi yoktur Yetmisler Tercümesinde (S eptuagint) çesitli baplar
Mezmur (Yun. psalmos) diye adlandirdigindan tamamina Me zmurlar (Ing. Psalms) denilmesi
adet haline gelmistir. Mezmurlann ancak bir kismi Davuda nisbet edilmektedir. Mezmurlarda
Tevratta oldugu gibi Yahudi dininin kurallariyle ibadet sartlari yle kurumlarla ve onlarin
yönetimiyle ilgili emirler yoktur. Sadece insanlara iy iligi dogrulugu fazileti ve ahlaki
meziyetleri tavsiye eden telkinler vardir. Yahudilerin ibadetlerinde ve günlük hayatlarinda
Mezmurlann önemli bir yeri vardir (Hi ristiyanlarda da ayni öneme sahiptir). Seytana uyma
tehlikesi karsisinda buhranli anlarda cesaretin kirildigi canin sikildigi yalnizlik endise hastalik
ve a gri zamanlarinda belirli Mezmurlar okunur. Yahudiler sinagogdaki evlenme
törenlerinde Sabat Gününde evde ve ibadethanelerdeki dini ayinlerde ölülerin gömülmesi
sirasinda Mezmurlardan parçalar okurlar. Mezmurlann belir li bir melodi ile söylenmesi
gelenek haline gelmistir. Ibadet sirasinda ibadet yönünü K udüse göre belirlemek üzere
duvara üzerinde Mezmurlar yazili levhalar asilir. Bu levhal ara Mizrah Levhasi denilir.
Gelenege göre Mezmurlarin atfedildigi Davud (M.Ö. 1013-973)[251] Yahudiler indinde
önemli bir yere sahiptir. Bu önem onun Kudüsü almasi büyük bir saray yaptirmasi Mabed in
insasini düsünmesi ve kudretli bir hükümdarlik kurup Yahudilerin en parlak devresini b
aslatmasindan kaynaklanir. Yahudilere göre Kral Davud (Hz. Davud) Saulden (Saul) sonra
Ibranilerin ikinci kralidir. Kirk yil krallik yapmistir. Davudun hayati k rallik devresi ve
karakteriyle ilgili bilgiler Yahudi Kutsal Kitabinin I. ve II . Samuel I. Krallar ve I. Tarihler
basligini tasiyan kitaplarinda yer alir. Bu kitaplarda Davudun Yahudiler üzerindeki etki ve
nüfuzu devlet adamligi ve kumandan ligi övülmekle beraber onun karakterinin iyi ve kötü
yönleri de yer alir. Davud Betle-he mli bir Yahudi ailesinden gelen çobanlik yapan güzel sesli
sair savasçi bir kimse dir. Saulün bir savasta öldürülmesi üzerine otuz yasinda iken Hebronda
meshedilerek (yaglanarak) kral olmustur. Daha sonra da bütün Israilin krali seçilmistir. Davud
Kudüsü alarak Israilin baskenti yapmis Mabedi insa etmeyi düsünmüsse de bu oglu Kral Sül
eymana (Hz. Süleyman) nasip olmustur. Yahudi Kutsal Kitabina göre Davud güçlü bir
kumandan mes-hedilmis bir kral hanedan ku rmus ve Yahudileri genis topraklara hakim
kilmis bir kimse olmakla beraber ayni zamanda emrindeki bir savasçinin karisini begenip ona
sahip olan adami da sava sta ön safa sürdürüp desise ile ölümüne sebebiyet veren bir
kimsedir.[252]
c- Kuran-i Kerime göre Tevrat ve Zebur ca- Kuran-i Kerime göre Tevrat Hz. Musaya
vahyedilmis oldugu kabul edilen Tevrat Kuran-i Kerimde ismen 18 defa geçer. Ala Suresinin
19. Ayetinde de Hz. Musaya verilen sahifelerden bahsedilir. Alla h (C.C.) tarafindan
gönderilen dört büyük kitaptan ilki olan Tevratin içinde hidayet nu r ve Allahin hükümlerinin
bulundugunu bildiren Kuran-i Kerim Hz. Isa ve Hz. Muhammed in onu dogrulayici olarak
gönderildigine isaret eder.[253] Kuran bu konuya söyle açikl ik getirir Sana Kitabi hak ile ve
kendinden öncekini dogrulayici olarak indirdi . Bundan önce de insanlara dogru yolu
göstermek için Tevrat ve Incili indirmisti.[2 54] Bununla beraber Kuran Yahudilerin Tevratin
hükümlerini uygulamadiklarini Tevra tin hükümlerini ve verdigi bilgilen gizlediklerini
degistirdiklerini (tahrif ettik lerini)yanlis yorumladiklarini bile bile hasis menfaatleri ugruna
bu yola gitti klerini batili hakka tercih ettiklerini bildirmektedir.[255] Bundan dolayi Kuran
Tevrat Incil gibi kutsal kitaplarin asli seklini tasdik etmekte ve dogrulamaktadi r.[256]
Yukarida belirtilenler Maide Suresinin 44. Ayetinde söyle açiklanmaktadir Gerçekten Tevrati
biz indirdik onda hidayet ve nur vardir. Kendisini Allaha teslim etm is peygamberler onunla
Yahudilere hüküm verirlerdi. Rabbaniler ve bilginler de Allahi n kitabini muhafazaya
memur olmalari sebebiyle onunla hükümde bulunurlardi. Hepsi de onun üzerine sahit idiler. O
halde insanlardan degil benden korkun. Ayetlerimi az b ir bahaya satmayin. Kim Allahin
indirdigi ile hükmetmezse iste kafirler onlardir. Kuran Tevratin Yahudilere helal ve harami
getirdigini yenilip yenilmeyecek seyle ri açikladigini belirtir.[257] Ayrica Tevrat ve Incilde de
Allahin kendi yolunda ölenleri cennetle mükafatlandiracaginin müjdelendigini inanan
insanlarin simalarinda ibadetlerini yerine getirmelerinin nisanesi olarak izlerin.bulundugunu
bildirir. [258] Yine Kuran Tevrat ve Incilde Hz. Muhammedin müjdelenmesin söyle açiklar
Onl ar ki yanlarindaki Tevrat ve Incilde yazili bulduklari o Elçiye o ümmi peygambere u
yarlar.[259] Ayni husus bir baska Ayette söyle yer alir Meryem oglu Isa da Ey I srailogullan
ben size Allahin elçisiyim benden önce gelen Tevrati dogrulayici ve benden sonra gelecek
Ahmet adinda bir peygamberi müjdeleyici olarak geldim demist i.[260] Kuranda Tevrati
yüklenip de hüküm ve emirlerini yerine getirmeyen Yahudiler esprili bir sekilde
kinanmaktadir.[261] Allah Tevrati insanlara yol gösterici olarak indirmistir.[262] O Hz.
Musaya. Ki tabi (Tevrat) iyilik isleyenlere nimeti tamamlamak her seyi uzun uzadiya açikl
amak dogruyu göstermek ve rahmet olmak üzere göndermistir[263]. Tevrat dogruluk rehb
eridir. Allah Israilogullarini akil sahipleri için bir ögüt ve dogruluk rehberi olan Kitaba
(Tevrat) varis kilmistir.[264]
cb- Kuran-i Kerime Göre Zebur Zebur Hz. Davuda Allah tarafindan verilen dört büyük
kitaptan biridir. Tevrattan sonra gönderilmistir.[265] Kuran-i Kerimde Zebur kelimesi üç
yerde geçer. Kuranda bir de z elimesi vardir. Bu kelime suhuflara da samil olmak üzere
genelde kitap anlamina gelen zebur kelimesinin çoguludur. Kendisine Zebur verilen Hz.
Davudun adi Kuranda 16 defa geçer çesitli vesilelerle övülür . Hz. Davud Hz. Muhammed
tarafindan da ümmetine örnek olarak gösterilmistir. O Allah a dönük bir kimse idi. Hz.
Davuda peygamberlik ilim hitabet güzel ses fazilet h ikmet mülk verildi yeryüzünde halife
kilindi demirden zirh yapma ögretildi Allahi tes bih etmek üzere daglar ve kuslar ona bagli
kilindi.[266] Zebur hakkinda Kuranda Tevrat ve Incil kadar bilgi bulunmamakta sadece Hz.
Davu da böyle bir Kitabin verildigine temas edilmektedir. Hz. Davud hakkinda Yahudi Ku
tsal Kitabinda irer alan kadin hadisesi Kuranda yoktur. Zira Yahudi geleneginde çok önem
verilse de Davud bir kraldir. Islamda ise hem kral hem de bir peygamberdir . Peygamberler
masumdur.[267]
d- Talmut
Daha önce Yahudilerin kutsal kitap külliyatinin Tanah ve Talmut seklinde ikiye ayril digindan
bahsedilmisti. Bu külliyatin yazili olmayan ikinci bölümüne yani sözlü gelenege Ta lmut
denilmektedir. Talmut ögrenim anlamina gelir ve Tevratin yorumudur. Önceleri bu yorum
sözlü olarak yapilmistir. Daha sonra ögrenilecek konularin akilda tutulamaya cak kadar
çogalmasi zaman zaman Tevrat ve tefsir ögreniminin yasaklanmasi Yahudi D ininin
istikbalini tehlikeye düsürmüstür. Bu durumu gözönüne alan Yahudi din bilginleri (Ra ler)
sözlü Tevrati yaziir hale getirmislerdir. Meydana getirilen bu yazili metne T almut
denilmistir Talmut Yahudiler indinde Tevrat kadar öneme sahiptir. Onun da ilham ve vahiy
mah sulü oldugu kabul edilmektedir. Genelde Tal-mutu kabul etmeyen kimse Yahudilerce
gerçek Yahudi sayilmamaktadir. Talmut» iki bölüme ayrilir Misna ve Gemara. Misna (tekrar
ederek ögrenim anlaminda) Y ahudiligin dini ahlaki kurallarinin açiklanmasindan ibarettir. O
Ibranicedir. M .S. 190-200 yillari arasinda Yahuda ha-Nasi (135-220) tarafindan derlenmistir.
G emara (son olarak gözden geçirilen anane haline gelmis ögrenim Ögrenilen anlaminda) Ise
Misnanin açiklanmasini ve bunlarin bir esasa baglanmasi içi n Rabbilerin tartismalarini ihtiva
etmektedir. Gemara Yahudi din bilginlerinin a hlak ögretimini misallerle canlandirmakta
ahlaki hukuki felsefi ve sosyal konulardan geni s olarak bahsetmektedir. Ge-maranin iki ayri
versiyonu vardir BabIl ve Kudüs Gem arasi. Babilde yapilmis olanina Babil Talmudu
Kudüstekine de Kudüs Talmudu denilm ektedir. Kaynaklarda Babil ve Kudüs Gemarasi
seklinde oldugu gibi (Babil Gemarasi nin dili Dogu Aramcasi ötekinin ise Bati Aram-casidir)
Babil ve Kudüs Talmudu sekl inde de geçmektedir. Kudüs Tal-mudunun toplanmasi M.S.IV.
Babil Talmudununki ise V II. Yüzyila kadar gelmistir. Babil Talmudu Kudüs Talmuduna göre
daha uzundur daha ol gun ve daha detayli fikirleri ihtiva etmektedir. Farkli zaman farkli yer
ve sar tlarda Talmud tefsir edilmis ve açiklanmistir.[268]
e- Yahudi Kutsal
Yahudi Kutsal Kitabini olusturan bölümlerin ilk nüshalari bugün elde bulunmamaktadir. Ta
nahi olusturan kitaplar M.Ö. Xlll-I. Yüzyillar arasinda yazi ile tespit edilmis olm asina
ragmen bugün elde bulunan en eski Ibrani elyazmasi nüshalar M.S.VII. ve X. Yüzy ila aittir.
Hz. Musanin M.Ö.XIII. Yüzyilda yasadigi gözönünde bulundurulursa bu uzun süre
içerisinde cereyan eden olaylar sebebiyle ilk nüshanin günümüze kadar korunabilmesi zaten
imkansizdir. Hz. Musa taslara yazilmis ilk Tevrat nüshasini Israilogullarinin bilginlerine ve
i leri gelenlerine teslim ederek onun Ahit Sandigina konulup korunmasini istemistir .
Israilogullan Kudüsü alip Kutsal Mabedin yapilmasindan sonra Ahit Sandigini onun bir
odasinda muhafaza altina almislardir. Mabedi yaptiran Hz. Süleyman Ahit Sandigini
açtirdiginda içinden sadece On Emir yazili iki tablet (levha) çikmistir. D aha önce
Israilogullan yedi defa dinden dönmüsler putlara tapmislar ve Tevrati unutm uslardir.
Tevrat tek nüsha idi. Ezberleme gelenegi yoktu ve çogaltilmamisti. Ancak onu n 3 veya 7
senede bir Ahit Sandigindan çikarilip halka okunmasi Hz. Musa tarafin dan vasiyet edilmistir.
Ezra (Hz. Üzeyr) zamanina kadar Tevrat kaybolmus bulunmus Yahudiler sürgüne
gönderilmistir. Mabet yikilmis ve sürgün dönüsü tekrar onarilmistir. Ya i ve Hiristiyan
bilginler Tevratin Ezra zamaninda (M.Ö. V. Yüzyil) yeniden ilhamla yazildiginda fikirbirligi
etmektedir. M.Ö. II. Yüzyilda Suriye Krali Antiyokos Epif anes Mabedi yakip yikmis eldeki
Tevrat nüshalarini parçalamistir. Mabet M.S. 7Ud e Romalilar tarafindan tamamen
yikilmistir. Bütün bu olaylar sebebiyle Yahudi kutsal metinlerinin ilk sekillen günümüze
gelmemistir. Bugün Yahudilere ait Ibranice Hiristiyanl ara ait Yunanca ve Samirilere ait
Samiri Dilinde metinlerin verdigi bilgiler birbiri ni tutmamaktadir. Ayrica herbir nüsha
içindeki bilgiler arasinda da çeliskiler ve fark liliklar vardir. Bunlardan birkaç misal
verilecektir 1- Tekvinin ilk iki babinda Allahin adi bir yerde Elohim digerinde Yahve olar ak
geçmektedir. Yine I. ve II. bablarda yaratilis hikayesi birinde insandan baslayara k ötekinde
insanda biterek verilmektedir. Insanin yaratilisi da bir tarafta Tann nin Insani kendi suretinde
erkek ve disi olarak birden öteki tarafda ise önce e rkek ve onun kaburga kemiginden kadinin
yaratildigi seklinde yer almaktadir. 2- Iki defa On Emirden[269] iki defa yasak
yiyeceklerden[270] ve iki defa da Is rail lakabiyla Yakubun adlandirilisi[271] olayindan
bahsedilmektedir. Ancak veri len bilgiler arasinda fark vardir. 3- Tufan olayinin
anlatilmasinda Tufanin bir yerde 40 öteki yerde 150 gün sürdügü Nuhu n gemisine getirilen
hayvanlarin her cinsinden bir yerde 2 öteki yerde 7 çift alindi gi söylenmektedir.[272] 4-
Hz. Ibrahimin ve Hz. Ishakin karisini kizkardesi olarak takdim ettigi yer a lmakta ve bu birkaç
yerde de tekrarlanmaktadir.[273] 5- Hz. Lutu kizlarinin sarap içirerek sarhos etmeleri ve
onunla zina yapmalari yer almaktadir.[274] 6- Yüce Allaha insani nitelikler verilmektedir.
Onun alemi alti günde yaratip yedinci gün dinlendigi ruhunun sularin üstünde estigi Hz.
Yakupla gürestigi Yakubun onu yeni p Israil adini aldigi zikredilmektedir.[275]
7- Hz. Musaya nisbet edilen Tevratin son bölümünde (Tesniye) onun ölümü ve gömülmesi
yer al tadir.[276] 8- Tanri Israilin sayimi için bir yerde Davudu görevlendirmekte bir baska
yerd e ayni konunun seytanin tahrikiyle oldugu belirtilmektedir.[277] Allaha ve
peygamberlere yakismayacak nitelikler verilmesi çeliskiler ve tutarsiz liklar Yahudilerin
kutsal kitaplarinin geldigi gibi muhafaza edilmediginin fark li sekillerde yorumlandiginin
degisik zamanlarda ve degisik kimseler tarafindan yazildiginin delili sayilmistir. Bu
hususlar Kuran-i Kerimde yer alan Tevratin y anlis yorumlanmasi kelimelerin yerlerinden
oynatilmasi onun hükümlerine uyulmamasi ile ilgili beyanlari dogrulamaktadir.[278]
Mezhepleri
aa- Hasidiler (Ibr. Hasidim Ing. Hasidaeans) Adlari Ibranice dindarlar anlamina gelen bu
mezhep mensuplari M.Ö.II. Yüzyil bas larinda IV. Antiyokusun Helenlestirme siyasetine
karsi çikmis ve iskence görmüslerdir . Onlar Makkabileri desteklemisler ancak siyasete ilgi
duymadiklari için basariy a ulasildiktan sonra kendilerini Mabedin onarimina ve
temizlenmesine vakfetmisl erdir. Onlarin dini hükümlere siki sikiya bagli fakihleri vardir.
Onlar Ferisilerin ve Essenilerin öncüleridir. Bu mezhebin XVIII. Yüzyilda Dogu Avrupada
Rabbi Israei ben Elieser (1698-1759) t arafindan kurulmus Talmudun yavanligini savunup
Kabbalaya dayanarak vecd içinde Tannyla birlik saglamaya çalisan ve Panteizme meyletmis
bir Yeni Çag mistik Yahu di mezhebi olan Hasidiler (Hasidim) ile isim benzerligi disinda bir
alakasi yoktur .[280]
ad- Esseniler (Issiyim) Essenilik Ferisilik ve Sadukilikin çagdasi olan mistik yapili bir
mezheptir. Bu mezhe p hakkinda yeterli kaynak bulunmamaktadir. Issiyim ismi yeni
metinlerde yer almaz. Yunan kaynaklarinda bu mezhebin taraft arlari Essaioi (Latincede
Essaei) Essenoi isimleriyle anilmaktadir. Ibran ice sekli olan Isiyim kelimesine ilk
kaynaklarda rastlanmamaktadir. Muhtemelen Italyan Yahudi arastirmaci Azariah dei Rossi
Latince Essaei kelimesini Ibra nice Issiyim seklinde trans-kribe etmistir. IssiyinYin ifade
ettigi anlam ha kkinda degisik görüsler vardir. Bu görüslerden Issiyim kelimesinin dindar
zahidler a nlamina geldigi görüsü kabul görmüstür.[283] Issiyime Ölüdeniz Yazmalari
Mezhebi de denilmektedir. Bunun sebebi 1947de Ölüdenizdeki Kumran magaralarinda
bulunan yazmalarin bu mezhep hakkinda bilgi vermis olma sidir. Issiyim hakkindaki
bilgiler daha çok bu Kumran Yazmalanndan elde edilmistir . Kaynaklarin verdigi bilgiye
göre Esseniler toplu halde komünal hayat yasarlardi. M ezhep bir sir tarikati gibiydi. Mezhebe
girisin ritüel belli kurallarr vardi. Mez hep üyeleri daima beyaz giyerdi. Tarimla ugrasirlardi.
Bekar yasamayi tercih ederler di. Ticaret yapmaz mal mülk Istemez hayvan eti yemezlerdi.
Abdestvari temizlige ön em verirlerdi. Muhtemelen M.Ö. II. Yüzyilda ortaya çikmis 66-
70deki Yahudi savasinda ortadan kalkmislardir. Bunlar Toranin ayin ve ibadet kurallarini
titizlikle yer ine getiren siki bir hayat disiplinine sahip olan üç yil bir adaylik devresi geçiren
esyasi ortak bir topluluktu. Esseniler inançlari saglam Yahudiler olmakla beraber onlarin
Günese tazim gösterdigi ve tenasuha inandiklari ileri sürülmüstür. Bazi bilginlerce Kumran
cemaatinin Essenilerden bir grup oldugu düsünülmektedir. Essenilerin inanç esaslari
Ferisilerinkine yakindir. Esseniler kadercidir. Insanlar daha dogmadan aydinlik veya
karanlik taraflardan birine aittir. Kaderleri ebediyyen te spit edilmistir. Bu yildizlara
yazilmistir. Esseniler ölümden sonra dirilmeye ve son yargilamaya da inanirlar. Melek inanci
bakimindan Ferisilerden ayrilmamakla berab er görüsleri daha teferruatlidir. Meleklerden
kutsal yaratiklar Göklerin Ogullari o larak bahsedilmektedir. Melekleri yaptiklari islere göre
siniflandirirlar Isikla r Prensi Karanlik Melegi Gerçeklik Melegi Tahrir Melegi Mastemah
(Sey tan) Bunlarin disinda birde Muhafiz Melekler vardir. Bunlar da Gabriel Mihael Rafael
Suriel veya Urieldir. Esseniler Mesihe de inanirlar.
6- Bugüne kadar Yunanca metinler halinde intikal eden ilk Kilisenin apostolik kurul usuna
ait dokümanlar tekrar Ibrani veya Arami dillerine tercüme edilecek olursa ifadeler arasinda
büyük benzerlikler oldugu ortaya çikar. 7- Her ikisinde mesih inanci vardir. Essenilgin Sonu
Titusun son Yarfudi direnisini de kirarak Mabedi tahrip ettigi 70 yilina kadar Lut Gölü
kenarinda yasayan Essenilerin bundan sonraki tarihi bilinmeme ktedir.
Buraya kadar ele aldigimiz ilk Yahudi mezheplerinden Sadukilik ve Essenilik Yahudil er
arasinda yayginlasmadigindan kisa zamanda tarih sahnesinden silinmistir. Fer isilik ise genis
halk tabakalarina yayilma imkani buldugundan degisik yapi ve adla rla günümüze kadar
gelmistir. Ferisilik Islam döneminde Rabbanilik (veya Rabbinik) günümüzd Ortodoks adini
almistir.[285]
Zealotlar Roma Imparatoruna haraç ödemeyi ve onu rab tanimayi reddettiler. Onla r Israilin
Rabbi Yahveden baskasini rab edinmek dinden dönmektir diyerek ayakla ndilar. Isyan
bastirilip Yahuda öldürüldükten sonra Romalilar ile Yahudi isbirlikçilerine k arsi gerilla
direnisine geçtiler. Bu 66 ayaklanmasina kadar böyle devam etmistir. K udüsün
kusatilmasinda Zealotlar Mabedi korumuslardir. 70de Kudüs düsünce bunlar Misir a gidip
oradaki Yahudileri ayaklandirmaya çalismislardir. Daha sonra yakalanmisla r ve Imparatora
rab demedikleri için iskence ile öldürülmüslerdir. Masadada 73 yilina ka dar kadinli çocuklu
960 Zealot Romalilara teslim olmaktansa ölünceye kadar direnmeyi tercih etmistir. Yahudi
tarihçisi Josephus (37-100) Kudüsün düsüsündeki suçu zealotlara yük istir. Isa Mesihin bir
Sakirdi Zealot asillidir. Çarmih olayinin da iki zealot aras inda geçtigi ileri sürülmektedir.
Zealot lakabinin Yahudi Kutsal Kitabaninin Tora bölümündek i Sayilar 25/6da Tanri için
gayretli ifadesinden geldigi iieri sürülmektedir. Zea-l otlarin asiri bir kolu sicarii (kamali
adamlar) adini tasimaktadir.[286]
ba- Rabbani Yahudilik Rabbani Yahudilik ilk dönem Yahudi mezheplerinden gelenekçi
Ferisiligin bir devamidir. Bu M.S. 5. Yüzyilda Talmud çalismalarinin tamamlanmasindan
sonra tesekkül etmistir. Rabbani Yahudiler Yazili Tevrattan ziyade önceki hahamlarin çesitli
meselelerdeki görüsle rinden olusan Talmuda önem vermis ve Tevrati sadece ibadet alanina
hapsetmislerdir Bagdat yakinlarindaki Sura ve Pumpethi Talmud akademilerinin en parlak
dönemini yasadigi sirada Talmud Serhçiligi Ön plana çikmis ve tek seri kaynak Talmud
olmustur . Rabbani Yahudiler Talmudun disindaki yeni olusumlara karsi kati davranmislardir.
Rabbani Yahudilerin Talmudcu bu kati tutumu zamanla tepkilere yol açmistir.[288]
bb- Karailik (Karaim) Karailik Rabbani Yahudiligin kati Tal-niudculuguna en önemli tepkiyi
gösteren ve bugüne k adar ufak bir çjrup da olsa varligini devam ettiren bir mezheptir. Karaim
kelime olarak Ibranice K-R-A kökünden gelir ve Arapça Kiraat kelimesi il e ayni anlamdadir.
Tanahi çok okumalarindan Talmudu ve diger Rabbani eserieri kabu l etmemelerinden dolayi
bu mezhebin mensuplarina Karaim adi verilmistir.
Karailigin Mensei hakkinda pekçok fikir ileri sürülmüstür. Rabbani Yahudilige aykiri bir
har olmasindan dolayi daima heretik bir mezhep olarak görülmüstür.
Karailik yapi olarak Rabbani Yahudiligin öncüsü Ferisiligin karsisindaki Sadukilikle ayni k
numdadir. Karailer Sadukiler gibi Rab-banilere karsi Talmudu ve diger Rabbani tiserleri
reddetmis Tanahin disinda delil kabul etmemislerdir. Karailigin kurucusu olarak Anan ben
David gösterilmektedir. Rabbani Yahudilere göre Anan b en David Yahudi cemaatinin
baskanligi mücadelesinde yenik düsüp hapse girdiginde orad a Imam Azam Ebu Hanife ile
görüsmüs ve mezhebin ilkelerini ondan almistir. Karailik Talmudu reddetme nokrasinda
Sadukilerle ayni görüste fakat ahiret ve mesihle ilçjili meselelerde onlardan ayrilmaktadir.
Karailigin benimsedigi iman esaslari On Emir sayisinca olup sunlardir 1- Bütün varliklari
yaratan Allahtir. 2- O alem yaratilmadan önce vardi yardimcisi yoktur. 3- Bu alem sonradan
yaratilmistir hadistir. 4- Allah Musaya ve Tanahda adi geçen bütün peygamberlere hitap
etmistir. 5- Musanin koydugu kanunlar haktir. 6- Tevratin dilini bilmek dini görevdir. 7-
Kudüsteki Mabed dünya Idarecisinin makamidir. 8- Mesihin gelmesine ve yeniden dirilmeye
intizar haktir. 9- Hesap günü vardir. 10- Bu hesaptan sonra mükafat ve ceza haktir. Karailerde
ibadet günde sabah ve aksam olmak üzere iki defa farzdir. Nisanin 13ünde b aslayan 70
günlük oruçlari vardir. Siyonun büyük önemi vardir. Bundan gaye Israilin kurtu lmasi
Mabedin yeniden insa edilmesidir. Evlenme ve diger bazi hususlarda Tevrat a
uymaktadirlar. Karailik Rabbani Yahudiligin baskisi karsisinda fazla yayilma alam
bulamamistir. Bugün küçük bir grup Misirda ve Israilde yasamaktadir. Hazar Türklerinden
çok az bir grup da Karaimdir. Ancak bunlar Türklük özelliklerini devam ettirir ve kendilerini
Tür k görürler. Bu özellikleriyle digerlerinden ve Yahudilerden ayrilirlar. Türkçe Tevratlari
vardir ve Türk kültürüne ait özelliklerini yasatirlar.[289]
bc- Iseviyye Adini kurucusu Ebu Isa Ishak b. Yakub el-Isfahaniden almistir. Ebu Isa Halife
Mansur zama ninda yasamis son Emevi Halifesi Mervan b. Muhammed el-Hammar
zamaninda fikrini yaymaya baslamistir. Yahudilerden büyük bir çogunluk ona uymustur. O
kendisinin bekle nen Mesih oldugunu Yahudileri kurtarmak için Allahin kendisini
gönderdigini ileri sürmüs tür. Yahudilerin günde üç defa olan ibadetini yediye çikarmis bu
ibadetleri yerine getir melerini taraftarlarina emretmis Kudüsten ayri kalindigi müddetçe et
yenilip sarap içi lmesini yasaklamistir. Tevratta emredilen dini hükümlerin bir kisminda diger
Yahudile rden ayrilmistir.[290]
c- Çagdas Yahudi Mezhepleri 1789 Fransiz Ihtilalinin meydana getirdigi degisiklikler Yahudi
Dünyasini da etkilemi s ve sarsmistir. Fransiz Ihtilalinden sonra Avrupada Yahudilere karsi
tavir degis mis ve Yahudiler kismen de olsa rahata kavusmustur. Bu rahat ortam
Yahudilerin Yahudilik anlayisini etkilemistir.
Reformist Yahudilik XIX. yüzyilin baslarinda Alman Yahudileri arasinda çikmistir. I lk fikir
babasi Abraham Geiger iie Moses Mendelsohndir. Mendelsohn (1729-1786) Orta Avrupada
yasayan Yahudileri bulunduklari ülkenin kültürüyle asimile olmaya çagirmist r. Reform
daha sonra Amerikaya tasinmis ve asil gelismesini Amerika Yahudileri arasinda göstermistir.
Reformist Yahudifer bugün Amerikan Yahudilerinin %40ini ol usturmakta ve çogunlugu
teskil etmektedir. Israilde de 5-6 bin civarinda Reformis t Yahudi vardir. Reformist Yahudiler
Ortodoks görüsleri benimsemezler. 1885 Pittsburg Platformunda aldiklari kararlarda Ortodoks
inançlari reddetmislerdir. Onun yerine sunlari benims emislerdir 1- Yahudilik en yüce Tanri
fikrini sunar. 2- Reform bedensel dirilmenin yaninda cehennemdeki semavi ceza ve mükafatla
ilgili bütün inançlari reddeder. 3- Reform artik sahsi Mesihin gelisini beklemez. 4-
Yahudilerin Filistine dönüsü arastirilmaz. 5- Yahudiler artik bir millet degil bir cemaatdir. 6-
Israil tek Tanri ögretisini telkin eden bütün inançlara hosgörülüdür. 7- Sosyal adaleti
saglamak Yahudinin görevidir. 8- Eski Yahudi seriatinden sadece modern hayata uygun
olanlar kabul edilebilir. Yiyip içme giyinme rituel temizlik ile ilgili dini kurallar kaldirilmistir.
9- Yahudilik sürekli gelisen bir dindir. Geçmisle bagini korur fakat artik Tanah v e Talmud
bütünüyle baglayici degildir. 10- Yahudilik ile bilim çatismaz. KutsafVitaptaki mucize
hikayeleri ve diger olayla r eskilerin geleneginden baska birsey degildir. Bu prensipler tir.
bazi tepkilerden dolayi 1937de kismen degistirilmis
Bugün Reformist Yahudilik laiklesmis Yahudilik seklini almis durumdadir. Yahudilige
sadece kültürel bir olgu olarak bakilir. Tanahin ilahiligi ve günlük hayattaki etkisi tarti
smalidir. Sabat kurallarini Kaser kurallarini gözetmezler. Sinagogda kadinlarla e rkekler
yanyana oturur. Sinagoglarda kadinlar da haham olarak görev alir ve ayinleri yönetir.
Sinagogda basa kipa giyilme zorunlulugu yoktur. Dis evlilik kabul edilir . Yahudilige ihtidada
hiçbir sinirlama yoktur. Diger din ve inançlara saygiyla bakilir . Dinde yenilik taraftari olarak
bilinirler. Sinagog ayinlerini azaltmis müzige yer vermis Cumartesi yasaklarinin bazisini
kaldirmislardir. Talmudu inkar etmis Me sihciligi reddetmislerdir. Reformist Yahudilik bu
asiri reformlari neticesinde bugün kriz yasamaktadir. Yahud i kimligi hakkinda problemleri
vardir. [294]
cc- Muhafazakar Yahudilik Muhafazakar Yahudilik Reformist Yahudilike bir tepki olarak
dogmustur. Reform hareke tinden bazi hahamlar 1885 Pittsburg platformunda alinan kararlara
muhalefet etm istir. Basta Isaac Bermays ve Zacharia Franklen olmak üzere muhalif
hahamlar ayri b ir grup olusturmustur. Bu gruba Muhafazakar (Conservative) Yahudilik adi
verilm istir. Bugünkü muhafazakar Yahudilige asil kimligini veren ise Solomon Schatter olmu
stur. Bunlar bugün Amerikada Reformist Yahudilikten sonra ikinci büyük mezheptir. I
srailde Ortodoksluktan sonra ikinci sirayi alir. Iik ortaya çiktigi dönemlerde Muhafazakar
Yahudilik Ortodoksluktan ayirdedilemezdi. Sina gogda Ortodoks Siddur dua kitaplarini
kullanirlardi. Kadinla erkek ayri ayri otur urlardi. Tek fark ibadetin Ibranice yerine Ingilizce
yapilmasiydi. Muhafazakar Yah udilik yapisi itibariyle Ortodoks Yahudiligin Amerikan
versiyonuydu. Daha sonra lari Reformist ile Ortodoks Yahudilik arasinda orta bir çizgiye
çekildi. Bugün Mahafazakar Yahudilik eski Yahudi seriati Haiakhayi reddetmez ancak
degisebilir ligini kabul eder. Sinagogda Reformda oldugu gibi kadin erkek yanyana oturur
kadinlar haham olabilir. Kadin minyan denilen on kisifik cemaate katilabilir. Sabat kurallarini
uygulamada Ortodokslar kadar titiz degillerdir. Dis evliligi kabul etmezler. Yahudilige
ihtida konusunda Ortodokslar kadar titiz davranirlar. Reformistlerin aksine Yahudi bir
anneden dogmayan çocugu Yahudi kabul etmezler. Mahafazakar Yahudiligin en belirgin
özelligi ise Siyonist olmasidir. Solomon Schatter Katolik Siyonist Israil teorisini ortaya
atmistir. [295]
Mordecai Menahem Kaplan önemli bir Yahudi düsünür ve filozofudur. Onun düsünceleri
Reformis Muhafazakar ve hatta modern Ortodokslara bile tesir etmistir. Onun JudaIsm as a
Civilisation isimli eseri Yahudi dünyasinda kabul görmüstür.
Kaplan Yahudiligi Yahudi halkinin kültür degeri olarak görmekte Yahudi dininin bugüne
kadar geçerli olusunun sebebini ilahi olusunda degil kültürel deger olusunda bulmak tadir.
Yahudi kanunu ise muhafaza edilmesi gereken bir kültür unsurudur. Çünkü bunlar Yah rin
dramatik bir sekilde halk olusunun ifadesidir. Kaplan kendi yazdigi ibadet kitabinda diger
Yahudi mezheplerinin ibadet kitaplarinda varolan Seçilmis Halk in ancina yer vermemistir.
Ona göre Yahudiler de diger halklar gibi bir halktir. Ta un Yahudileri degil Yahudiler
Tannyi seçmistir. Bu yüzden Seçilmis Halk inancinin a nlami yoktur. O Siyonizmi de
benimsemektedir.[296] Kaplanin fikirleri çerçevesinde olusan Reconstructionist hareketin
inançlari Reformist Yahudiliginkine yakindir. Ölümden sonra dirilmeyi ahireti reddeder. Bu
hareket Tevrat in Tanri vahyi degil Israilogullarmin tarih boyunca olusturduklari bir eser old
ugunu ileri sürer. Mesihciligi kabul etmez. Reformist ve Muhafazakarlarda oldugu gib i
Sinagogda kadin erkek yanyana oturur. Kadinlar haham olabilir. Yukarida zikredilenlerin
disinda Amerikan Yahudileri arasinda ortaya çikan baska uf ak ve radikal gruplar da vardir.
1966da kurulan Humanistik Yahudilik bunlarin e n asirilarindandir. Hümanist Yahudiler
Tanriyi irkçi bir sovenist Tevrati da sov enist doküman olarak degerlendirirler.[297] Bu
mezhepler disinda da Yahudi gruplari vardir. Bunlari Ortodoks Yahudiler Yahudi Cemaati
disinda görürler. Bunlarin en basinda gelenlerinden biri bugün halen varligin i davam ettiren
Samirilerdir. [298]
d- Yahudi Dinine Uymakla Birlikte Yahudiler Tarafindan Yahudi Kabul Edilmeyen Sami riler
(Somronim)
Somronim Ibranice S-M-R fiil kökünden türemis görüp gözeten birseyi dikkatle izleyen
anlamina gelmektedir. Samirilerin tarihi oldukça eskidir. M.Ö. 722 yilinda Kuzey Israil
Kralligi yikilinca Asur Imparatoru Sargon Israil halkini yerlerinden alip Asura ve Medlerin
Sehir lerine sürmüs (II. Krallar XVIII/11) Babil Kuta ve Avvadan adamlar getirerek Isr
ailogullarinin yerine yerlestirmistir (II. Krallar XVII/24). Böylece Somron sehri nin sakinleri
ortaya çikmis ve bunlara Somronim denmistir. Tanahin II. Krallar Kitabinda Samirilerin nasil
Yahudilestigi anlatilir. Yahudiler Yahudilige ihtida eden Samirileri Yahudi olarak kabul
etmez. Yahudilige i htidanin mümkün olmasina ragmen Samirilerin samimi olmadiklari
bahanesiyle onlari Yahudi Cemaatindan saymazlar. Yahudiler Samirileri sürekli
dislamislardir. Hatta Samiriler k ullaniyor diye Ibrani harfleri ile yazilan Aramcayi terketm
islerdir {Bkz. Sanhed rin 21 b). Yahudiler tarih boyunca hiçbir zaman Samirileri gerçek
Yahudi olarak görmemislerdir. Fakat Samiriler tipki Yahudiler gibi yok olmadan günümüze
kadar gelmistir. Halen Israilde Nablus ile Tel Aviv yakinlarindaki Holon kentlerinde
yasamaktadirlar. Yahudiler ile Samiriler arasinda birçok fark vardir. Yahudilerin Tevrati ile
Samirilerin Tevrati arasinda alti bine yakin fark bulunmaktadir. Samiriler Kudüsün yerine
Gerizi mi kutsal mekan olarak kabul ederler ve kendilerini gerçek Yahudi olarak görürler.
[299]
Samirilerin Inanç Esaslari Itikadda dayanaklari sadece Tevrattir. Tevrat ise Musaya vah-
yedilen bes kitap tan ibarettir. Inanç esaslari da buna uygun olarak bestir 1- Esi ve yardimcisi
olmayan Allah tektir. Sifatlari insan sifatlarina benzemez. 2- Musa Allahin yegane resulü ve
bütün devirler için de peygamberdir. Vahy onunla son b ulmustur. Onun gibi peygamber bir
daha gelmeyecektir. 3- Tevrat mükemmel ve tamdir hiçbir zaman degismeyecek ve
neshedilmeyecektir. 4- Gerizim dagi ebedi hayat yurdu bereket dagi ve Allahin yeryüzündeki
tek makamidir .
Bütün insanligi aydinlatmak uyarmak mutlu kilmak için Tanri Israilogullarini seçmistir .
Bütün Yahudi Peygamberleri de bu sebeple ortaya çikmis ve seçilmislerdir. Tanri insan lari
aydinlatmak için nebileri görevlendirmistir. Yahudi Kutsal Kitabi Tanahin bir bölümü Neviim
(nebiler) olarak Isimlendirilmektedir. Nebi Ibrani Dilinde kendisine görev ve rilen çagirilan
kimse demektir. Yahudilikte en önemli yer Hz. Musaya (A.S.) aitti r. Çünkü Tora (Tevrat)
ona verilmistir. Hz. Musadan sonraki peygamberler iki grup alt inda (önceki peygamberler
sonraki peygamberler) ele alinip Malaki ile sona erdiri lir. Ilya-Mesih beklenir. Tanri sürekli
olarak alemi yönetir. Onu biraktigi gün alemin sonu gelmis demektir. Tanri nin kudreti
sonsuzdur. Onun gücü yetmeyecek is yoktur. O bütün varliklara hakimdir. Ale mde onun
iradesi disinda bir varlik bir olus yoktur. Tanri bir gün bir görevli gönde rerek bütün
haksizliklarin zulümlerin ortadan kalktigi evrensel bir devlet kuracaktir . Bu Tanrinin
Kralligi11 kalici olacaktir. Bu Krallik gökte degil yeryüzünde olaca k Tanrinin idaresinde ve
insanlarin emegiyle kurulacaktir. Bu inanç Yahudilerin üm it kaynagidir. Tanrinin Devleti
Mesihle kurulacaktir. Yahudilikte ahiret inanci tarihi bir gelisme takip eder. Yahudi Kutsal
Kitabinda DanIel Kitabina kadar ahiret inanci hakkinda açik ifadelere pek rastlanmaz. Isaya
da Senin ölülerin dirilecekler benimkilerin cesetleri kalkacaktir. Ey sizler topra k içinde
yatanlar uyanin ve terennüm edin... ve her yer ölülerini disari atacak (Isaya 2619). seklinde
yeniden dirilme inancina delil sayilabilecek ifadeler vardir. Da -niel kitabinda ise ebedi
hayatla ilgili su ifadeler yer almaktadir Ve yerin top raginda uyuyanlardan birçogu bunlar
ebedi hayata ve sunlar utanca ve ebedi nefrete uy anacaklar. Ve anlayisli olanlar gök
kubbesinin pariltisi gibi birçogunu salaha döndürenl er de yildizlar gibi ebediyen ve daima
parlayacaklar (Daniel 122-3)*
Eski Misir Dininde oldugu gibi eski Yahudi Dininde de yeniden dirilme inancina d elil
sayilabilecek metinlerin günümüze ulasmamis olmasindan dolayi eski Yahudilikte ahire t
inancinin bulunmadigi Yahudilerin sonradan bu inanci (yeniden dirilme yargi cennet-
cehennem) Irandan aldigi ileri sürülmektedir. Eski Yahudilikte iyi olsun kötü o lsun bütün
insanlarin öldükten sonra Seol adi verilen bir yere gidecekleri orada kede rli bir sekilde
varliklarini sürdürecekleri ruhlarin mezarda kalacagi inanci vardir . Bunun umumi bir kader
oldugu ölümden sonra bir muhakemenin bulunmadigi kabul edilme ktedir. Ölümden sonra
hayat kismen mezarda kismen de Yahve (Tanri) veya insanlarla münasebette olmaksizin
ölülerin bir gölge gibi varliklarini sürdüreceklerine inanilan ölüle minde yani Seolde
geçecektir.
Tanahin aksine Talmudda ahiretin mahiyeti hakkinda detayli bilgiler vardir fakat bu bilgiler
zaman zaman birbiriyle çelismektedir. Sa-muel bu dünya ile ahiretin ayni oldugunu ileri
sürmektedir (Bkz. Bera-him 68 b). Berekotda ise ahiretin bu dünyaya b enzemedigi
belirtilmektedir. Çünkü orada yeme içme üreme çalisma düsmanlik haset rekabe gibi dünyevi
seyler olmayacaktir. Salihler baslarinda taçla ilahi lezzeti tadacaklardir (Bkz. Berekot 17b).
Ros Ha-Sanada bedeniyle günah isleyen Yahudiler Yahudi olmay anlar gibi cehenneme
gidecekler ve orada oniki ay müddetle cezalandirilacaklardir ( Ros Ha-Sana 17 a).
Daha sonra yukarida verilen metinlerden de anlasilacagi gibi Yahudilikte ahiret inanci
konusunda bir gelisme olmus yeniden dirilme ebedi hayat yargilanma inançla ri ortaya
çikmistir. Böylece iyi insanlar yargilanip temize çiktiklarinda Aden (Eden) d enilen cennete
gideceklerdir (Aden Babil dilinde bahçe anlamina gelen Edinu veya A denu kelimesinden
gelir). Kötüler ise cehenneme gidip cezalarini çekeceklerdir. Cehenn em kelimesi Ibranice 6e
bne Hinnom (Hinnom Ogullarinin Vadisi) kelimesinden çik ip önce Gehenna sonra da simdiki
seklini almistir. Yahudilikte cennet-cehennem y argi günü ile ilgili emirler Talmudda
açiklanir. Talmudun bildirdigine göre kötü insanlar n çok azi hariç diger suçlular oniki aylik
bir ceza sonunda cennete gideceklerdir.
XII. Yüzyila kadar belli bir inanç sistemine sahip olmayan Yahudiler Tevrati tefsir eden din
bilginleri sayesinde Islam ve Hiristiyanliktaki gibi iman esaslarini benimsemislerdir.
Yahudilikte Iman esaslarinin belirlenmesine ilk defa Yahudi filo zof Iskenderiyeli Philo
(M.Ö. 20-M.S. 50) tesebbüs etmistir. Onun dört maddelik iman e saslari daha çok tevhidle
ilgilidir. Philodan sonra ikinci isim Iraktaki Sura Ta lmud Akademisinde baskanlik etmis
olan Rabbi Saadya Gaondur (veya Islam dünyasindaki adiyla Said el-Feyyumi). Gaonun sekiz
maddelik iman esaslari Islami özellik gösterir. Alla in birligi alemin hadisligi vahy ceza ve
mükafaat yeniden dirilme ve Mesih Gaonun iman esaslarini olusturur. Bu bilginlerden Rabbi
Mose ben Maymon (Musa b. Meymun Mai monides 1135-1204) Yahudiler için su 13 esasi
biraraya getirmis ve bu esaslari için de bulunduran inanç sistemi benimsenmis ve günümüze
kadar gelmistir. Tam bir imanla inanirim ki 1- Allah var olan herseyi yaratti ve onlara O
hükmeder. 2- Allah birdir ve Ondan baska tanri yoktur. 3- Allahin bedeni yoktur ve hiçbir
sekilde tasvir edilemez. 4- Allahin baslangici yoktur ve nihayeti olmayacaktir. 5- Ibadet
sadece Tannya mahsustur. Ondan baska i6adete layik olan yoktur. 6- Peygamberlerin bütün
sözleri dogrudur. 7- Efendimiz Musa bütün peygamberlerin en büyügüdür. 8- Elimizde olan
Tevrat Allah tarafindan (Hz.) Musaya verileliginin aynidir ve degistirilmemistir. 9- Dinimiz
Ilahi bir dindir ve degistirilemez. 10- Allah insanlarin bütün hareket ve düsüncelerini bilir. 11-
Allah emirlerini yerine getirenleri mükafatlandirir getirmeyenleri cezalandirir . 12- Allah
Mesihi (Masiah) gönderecektir ve geciktigi halde yine beklerim. 13- Ruhum ölümsüzdür ve
Allah diledigi zaman ölüleri hayata kavusturacaktir. Musa b. Meymuna göre bu esaslardan
birini kabul etmeyen kimse kafir olmakta ve Yahudi cemaatinden çikmaktadir. Mose ben
Meymunun iman esaslari bugün Sefarad ve Askenaz Ortodoks Yahudilerce kabul
edilmektedir. Bu onüç maddelik iman esasi hem Sefarad hem de Askenaz Yah udilerinin dua
kitabi Siddurlarda yeralmakta ve hergün sabah ibadet vakti olan S harifte söylenmektedir.
Reformist Yahudiler Ortodokslarin kabul ettigi Mose ben Meymunun iman esaslarini k abul
etmez. Onlar Mesihe ruhun ölümsüzlügüne yeniden dirilmeye ceza ve mükafaata inanmaz
Onlara göre Yahudilik sadece bu dünyayla ilgilidir. Bundan dolayi Sadukiler gibi ahiret in
varligini kabul etmezler. Ayrica Tevratin ilahiligine (Tora min ha-Samayim) de i nanmazlar.
Reformist Yahudilikten ayrilip ayri bir mezhep olusturan Muhafazakar Yahudiler ina nçla
ilgili birçok meselede Ortodoks Yahudilere yakindir. Ancak ahiret ve Tevratin ilahil igi
konusunda onlardan farkli görüse sahiptirler. Bunlarin bir kismi Reformistlerin bir kismi da
Ortodokslarin görüsünü benimsemektedir. Yeni bir hareket olan Yeniden Yapi lanmaci
Yahudilik inançla ilgili bazi konularda Reformistlerin görüslerini kabul etmek tedir.
Mesih inanci Yahudiler için çok önemlidir. Mesih ergeç gelip Yahudileri kurtarip dünyada ba
i saglayacaktir. Böylece Tanrinin Kralligi kurulacak ve Yahudilerin dünya hakimiyeti ülküsü
erçeklesmis olacaktir. Mesih Ibranice yaglanmis anlamindaki Masiah kelimesinden ge
lmektedir (Israil krallarindan Saul ve Davud yaglanarak ise baslamislardir). Ya hudiler
kendilerini kurtarmak üzere Davud soyundan Allah tarafindan gönderilecek kims eyi ifade
etmek için bu terimi kullanmaktadirlar. Bu Yahudilerin gelecekle ilgili ümi tlerinin kaynagidir
(apokaliptik literatür bu konuyu isler). Mesih inancinin dayanag i Yahudi Kutsal
Kitabindaki bazi ifadelerdir. Bu ifadelerin agirligi Daniel ve Isaya Kitaplarindadir. Yahudilere
göre Yahve Mesihi gönderip Yahudileri kurtarac ak ve düsmanlarini da cezalandiracaktir.
Babil sürgününden sonra baslayan bu ümit zamanl a sayisiz Mesihin ortaya çikmasina
yolaçmistir. Bu Mesihler gelip geçmis Yahudilerin kutsa l topraklara yeniden dönme arzusunu
canlandirma disinda geride pek birsey birakma mistir. Ancak XVII. Yüzyilda Izmir
Yahudileri arasindan çikan Sabtay Tsvi (Sabatay Se vi) Hareketi bunlarin en dikkat çekicisi
ve kahcisidir. Onun mensuplari bugüne kad ar varliklarini devam ettirmistir. Bu hareket
Osmanli Imparatorlugunun sinirlari içinde cereyan etmis fakat bütün dünya Yahudilerinin
ilgisini çekmistir. Padisah IV. Meh met Sabatay Seviden Mesihliginin ispati olarak mucize
göstermesini ist eyince o kurtulusu müslüman olmakta bulmus daha sonra bu görünüs altinda
eski inançlarini devam ettirmistir. Ölümden sonra mensuplari da ayni yolu takip etmislerdir.
Onlar görünüst e Müslüman-Türk içten Yahudilige Sabatay Seyiye ve onun belirledigi
ilkelere baglidir . Türklere Türk ve Müslüman olduklarini Yahudilere de Yahudi olduklarini
söylerler. Iki de isim tasirlar. Birisi Müslüman-Türk digeri Yahudi ismidir. Bundan dolayi
onlara Dönme d enilmis ve bugüne kadar bu adla bilinegelmislerdir.[302]
Haftalik Cumartesi ibadeti (SabatSebt) Cuma aksami Günesin batisiyla baslar Cu martesi
aksami sona erer. Bu ibadet Sinagogda yapilir. O gün ates yakmak çalismak hatta tasit
kullanmak bile yasaktir. Yahudi inancina göre Tanri alemi alti günde yara tmis yedinci günü
istirahat etmistir. Bunun için Yahudiler yedinci gün olan Cumartesi günü dinlenmeye ve
Ibadete tahsis etmislerdir. Cumartesi onlar için resmi tatil günüdür. Sinagog Islamdaki cami
gibi topluca ibadet edilen yerdir. Sinagogda toplu ibad et ancak erginlik çagina ulasmis
(onüç yas) en az on erkekle yapilabilir. Buna Minyan denir. Ibadeti haham veya cemaatten
biri yönetir. Sinagoglarin belli bir mimari stili yoktur. Iklime ve kültüre göre yapi sekli
degisiklik gösterir. Ancak bütün sinagoglarda mutlaka üç eleman yeralir. Bunlar Aron Ha-
Kodes Ner H a-Tamid ve Tevadir. Aron Ha-Kodes içinde Tevrat tomarlarinin bulundugu
yerdir c amideki mih-rab benzeri bir fonksiyona sahiptir ve giris kapisinin tam karsisi nda yer
alir. Üzeri kaliteli bezden dokunmus Yahuda aslani denilen aslan resimler i yedi kollu
samdan (Menora) altigen Davud Yildizi (Magen David) ve çesitli Ibra nice yazilarla
süslenmis bir örtü ile Örtülüdür. Sinagoglar kutsal yerlerdir. Oralarda heykele benzer seyler
bulunmaz. Çünkü bunlarin bu lundugu yerde ibadet yasaktir. Sinagoga mütevazi elbiseyle
girmek ve basi örtmek ge rekir. Bas açik olarak Sinagoga girmek oranin kutsalligina ve
Tanriya saygisizlik kabul edilir. Bunun için Musevi erkekleri baslarina Kipa denilen ve
takkeye benzey en birsey giyer. Kadinlar da baslarini örtülü tutar. Sinagogda Ibadet ederken
kadinlar la erkekler ayri ayri oturur. Kadinlar için genelde arka tarafta camilerdeki M ahfile
benzer ayri bir bölüm bulunur.[304]
Günümüz Yahudilerinde dogumdan ölüme kadar birtakim dini vazifeleri gelenekleri yerine
getir e mecburiyeti bulundugu inanci yaygindir. Yeni dogan çocuga belirli bir süre içinde ad
konulur. Kizlara ad verme töreninin sadeligi onlarin erkekler kadar itibar görmeyi slerindendir
Çocuk sekizinci gün sünnet edilir. Sünnette geleneklere uygun törenler yapil ir. Sünnet
edilecek çocugu tutan kimseye kirve anlamina gelen Sandek denilir. Sand ekin gelenekleri
dini konulari iyi bilmesi gerekir. Tevratta Ibrani kadinlarinin çok güçlü olduklari ebesiz
dogurduklari belirtilmekle berab er Talmudda onlarin lohusalikta ölmeleri üç sebebe
baglanmaktadir Aybaslarina aldir is etmemeleri hamur ayirmada ve Sabat kandilinin
yakilmasinda kusur islemeleri. Çocuk sünnet edilince ailesi besigin etrafinda toplanir besige
bir Tevrat tomari (b ir müddet çocugun basi üzerinde tutulur) mürekkep ve kalem konulur.
Böylece çocugun bir Tev rat hattati olmasi dilegi gösterilmis olur. Tevrati ögrenmesi ve
korumasi için dua ed ilir. Yahudiler çocuklara okula baslamadan önce en azindan bir sabah bir
de aksam duasi ög retirler. Okula törenle gidilir. Haham bu konuda bir konusma yaparak
ögretimi basla tir. Çocuga Sinagogda 6-7 yasinda dini egitim verilir. Her erkek çocuk oniki
yasini b ir ay geçince seriatin oglu anlaminda Bar Mitzva adini alir. O artik Yahudi se riatina
uymak zorundadir. Bu bulug çagina erme anlamindadir. Çocuk artik sinagoga gitm eye
tefilim denilen ibadet kayisini tallit denilen dua atkisini kullanmaya baslar. O oruç tutmakla
da mükelleftir Sinagogda Tevrat okumaya çagrilir. Yahudilikte evlenme dini bir hükümdür.
Evlenme kurallari Talmudda belirtilmistir. Evlenme k isteyen çift nikah gününden önce
nikah muamelesini yerine getirecek hahami ziyaret eder. Haham da onlara Yahudi Dininin
evlilik konusundaki esaslarini anlatir. Bu konuda h ahamlar çok genis yetkilere sahiptir.
Haham yerine göre evlilige izin vermeyebilir. Y ahudilerde baska din mensuplariyla
evlenmek caiz degildir. Bununla beraber böyle b ir evlenme olursa dogacak çocugun Yahudi
Dini kurallarina göre yetistirilmesi sart ko sulur (uzun bir deneme devresinden sonra bazi
gayelerin gerçeklesmesi içfn baska di n mensuplariyla evlenmeye müsamaha gösterilmistir).
Yahudilikte evlenmeyi gerçeklestiren islem nikahtir. Nikah iki sahit önünde yapilir. Yahudi
ikahi belirli bir paranin veya degerli birseyin verilmesi bir belgenin imzalanma si ve zifafla
tamamlanir. Nikah genellikle sinagogda yapilir. Evlenme günü yeni çift or uç tutar ve tören
ögle vakti yapilir. Evlenme töreni çiftin daha önce yaptiklari hatalardan temizlenmelerine
yönelik bir günah itirafi seklindedir. Gelinin oruç tutmasi disinda b ir aksam öncesinden
hamamda suya dalmasi gerekir. Cemaatten evlenme izni alma ancak bu sarta baglidir
(Yahudilerde gusul ya tamamiyla suya dalmak veya akan su yagmur suyu ile yikanmak
suretiyle olur). Gelin anasi damat babasiyla sinagogda hubba denilen Örtünün altinda yerlerini
alirl ar. Ilahiler okunur. Haham bir bardak sarap alip dua ettikten sonra gelinle damat saraptan
içerler. Sonra damat gelinin duvagini açar ona Bak sen bana bu yüzük ile Mu sa ve Israil
Seriati geregince nikahlandin der ve yüzügü onun parmagina takar. Gelini n evlenmeyi kabul
ettigini söylemesi gerekmez. Nikah böylece tamamlanmis olur. Yahudilikte kadinin bosanma
hakki yoktu. Erkek istedigi zaman karisini bosayabi lirdi. Simdi ülkelere göre degisik
uygulamalara rastlanmaktadir. Cenaze gömüldükten sonra m atemli kimse yedi gün evde
kalip taziyeleri kabul eder.
Günlük hayatta ilahi huzur hissi Yahudinin bütün davranislarini hazirlar ve yönlendirir. Uy nir
uyanmaz bir Yahudinin ilk düsüncesi Tanriya ait oldugudur. Sabah yikandiktan s onra ilk
görev Sabah Duasi yapmaktir. Duadan önce Toranin ögrenimi ve incelenmesi h ariç hiçbir
çalismaya tesebbüs edilemez. Tanrinin insani dinledigi düsünüldügü için dua ve yakarmalar
Ona yöneltilir. Talmudun ve iturjinin bazi metinleri duanin en samimi anlamda yapilmasini
ister ve kabul edi lmesinin buna bagli oldugunu açiklar. Ferdi duanin yaninda zaman
içerisinde belirli anlarda müsterek olarak söylenmeye ayrilmis önceden olusturulmus
formüllerde kollektif dua da gelistirilmistir. Bu dua umumi toplantida bulunamayan fert için
de zorunlud ur. Yahudilikte dini bayramlar oldukça fazladir. Bunlarin önem derecesi ve
anlamlari birbi rinden farklidir. Kronolojik olarak bu bayramlari su sekilde siralamak
mümkündür 1- Ros ha Sana Yahudi takviminde yilbasidir. Islamda dini takvim günese degil
aya göre belirlenir. Ros ha inde baslayip iki gün devam eder. Yahudi inancinda Ros
kaderinin yeniden yaratilisini ifade eder. Yahudiler egerlendirmeye çalisir. Bu günlerde
eglence yapilmaz. oldugu gibi Yahudilikte de Sana Tisri (Eylül-Ekim) ayinin bir ha Sana
kainatin ve insanin bu iki günü ibadet ve tövbe ile d
2- Yom Kippur Ros ha Sananm ilk gününden itibaren devam eden on günlük tövbe zamaninin
s onundaki keffaret (günahlari örtme) günüdür. Yom Kippurda hayat adeta durur. Yahudiler
bu günde devamli ibadetle mesgul olur. Hiçbir is yapilmaz Israilde gazete çikmaz radyo ve
televizyon yayin yapmaz araba kullanilmaz Arife günü aksamindan baslayip ertes i gün
aksamina kadar yirmialti saat oruç tutulur. Yahudi inancina göre Ros ha Sanada (Yilbasi)
plani yapilan insanin bir yillik kaderi Yom Kippurda yapilan ibadet ve tövbe derecesinde
onaylanarak son seklini alir. 3- Pesah (Fisih) Pesah Misirdan çikisin anisina kutlanan dini hac
bayramidir. N isan ayinin onbesinde baslar 8 gün devam eder. Bu bayramin özelligi bayram
süresince mayali hiçbir sey yenme-mesidir. Onun için Türkiyede yanlis bir kullanim olarak bu
bayrama Hamursuz bayrami derler. Pesahdan önce evde en küçük bir parça bile mayali birs ey
birakmamak gerekir. Tevratin emriyle bu yasak edilmistir. Pesahin baska bir öz elligi seder
yemegidir. Bu yemekte sofra oldukça mükellef bir sekilde donatilir. 4- Savuot Haftalar
Bayrami veya On Emirin verilisi bayramidir. Tevratin Tanri tarafindan Yahudilere verilisini
kutlama bayramidir. Sivan (Haziran-Tem m uz) ay inin altisinda^ kutlanir iki gündür.
5- Sukkot Çadirlar Bayramidir. Sukkot Yahudilerin Misirdan çiktiktan sonra kirk y il çölde
dolasmalari anisina yapilan bir hac bay* ramidir. Yahudiler eskiden bu bayram da Kudüse
hacca giderlerdi. Bugün bu gelenek devam etmemektedir. Sukkot sekiz güpdür . Eglence yönü
agirliklidir. Her Yahudi Sukkot günleri boyunca bir gelenek olarak ev lerinin yanina çadir
kurar. Çadirlarda milli oyunlar oynanir. Bu bayramin baska bir özel ligi bayram süresince elde
Lulav tasinmasidir. Lulav dört bitkinin dallarinin bi raraya getirilmesiyle olusmus bir
demettir. Bu gelenek bugün yaygin degildir sade ce Haredi denilen asiri dindar grup bu
gelenegi oldugu gibi devam ettirmektedir . 6- Simha Tora Tevratin hatim bayramidir. Her
yil bir defa Tevrat hatmedilir ve sonunda bayram yapilir (Yahudilerde herkesin bir Tevrati
vardir. Tevrata saygi herseyin basinda gelir. Bir toplulukta Tevrat yere düsürülürse orada
bulunanlarin 30 gün oruç tutmasi gerekir). Sukkotun hemen ertesi günü kutlanir. Tevrat
tomarlari kucaklan arak Sinagogdaki Bimanin etrafinda dans edilir. Dini ve eglenceli bir
bayramdir. 7- Purim Seker Bayrami.Buraya kadar siralananlar Yahudilerin dini bayramlari ik
en Purim ve Hanuka milli bayramlardir. Purim Kudüste bir diger yerlerde iki gün de vam
eder. Bu bayram Yahudilerin Iranda Ester adli Yahudi kizinin sayesinde katli amdan
kurtulmalarini hatirlatir. Bunun için neseli eglenceler yapilir oyunlar o ynanir. 8- Hanuka
Kandil Bayramidir. Hanuka Ibranicede açilis kut-lama^anlamina gelmek tedir. Suriye Krali
Antiyokusa karsi Yahudilerin zaferini hatirlatir. Milli ve ta rihi bir bayramdir. M.S. 168de
Yahudilerin Seleuicuslara (Selevkoslar) verdigi müca dele sirasinda Mabeddeki Yedi Kollu
Samdanin (Menorah) bir günlük yagla sekiz gün ya nmasi anisina yapilan bayramdir. Kislev
(Kasim-Aralik) ayinin onbesinde baslayip sekiz gün devam eder. Normal günlerden tek farki
Hanukiya denilen dokuz kollu samd andan hergün birinin yakilmasidir.[305]
B- HIRISTIYANLIK 1- Genel Bilgi Günümüzde dünyanin her tarafinda mensuplari bulunan
ve dünya nüfusunun 1/5inin dini olan Hi ristiyanlik Filistin bölgesinde dogmustur. Bu
evrensel dinin 1.400.000.000 civari nda mensubu vardir. Hiristiyanlik vahiy ve kutsal kitaba
dayanan özde tektanrili olmakla beraber sonradan üçlemeye (teslis) yer vermis ilahi
kaynakli bir dindir. Bu din de peygamber melek ahiret kader gibi dini kavramlar
bulunmaktadir. Ancak bu kavra mlarin açiklanisi Islamdakinden farklilik göstermektedir.
Hiristiyanlikta Isa merkezi bir öneme sahiptir. Bugünkü Hiristiyanlik Yahudiligin inanç ibadet
ve gelenekleriyle Yunan-Roma (Greko-Romen) aleminin kültlerini birlestiren b ir kurtarici
tanri dinidir. Hiristiyanlik Nasirali Isayi merkez alan bir Yahudi Mesihi hareketidir. Isa
Israili gelecek Tanrinin Kralligina hazirlamak istemistir. Ancak bugünkü Hiristiyanlik Isa nin
havarilerinin arasina sonradan giren Pav-lusun yorumlariyle degisik bir ni telik kazanmistir.
Hiristiyan Mesihe bagli demektir. Bu kelime Yunanca Hris-tostan gelmektedir. Ibranicesi
Masiahdir yaglanmis anlamini Ifade etmektedir. Krallar vazifeye basl amadan önce kutsal
yagla yaglandiklarindan Yahudiler gelecek kurtaricilar ini böyle adlandirmislardi. Hz. Isa da
bir Yahudi ve Mesih oldugunu açiklamisti. Yahudil er ona inanmadilar. Çünkü onlar
Mesihin Davud soyundan gelecegine Kral olacagina sadece Yahudileri kurtaracagina ve
onlari dünyaya hakim kilacagina inaniyorlardi. Halbu ki Hz. Isa bir peygamber olarak
insanlari dogruluga kardeslige sevgiye feda karliga kisacasi hak yola çagiriyordu. Yahudi din
adamlari dinin özünden kopmus sekil cilige ve çikarciliga düsmüslerdi. Hz. Isanin
söyledikleri onlarin isine gelmedi. Ancak halkdan saf temiz günahkar da osrfa samimi bazi
kimseler ona inandi. Bunun sonucu resmi Yahudi çevreleri ve Romalilarin dikkati Hz. Isa ve
etrafindakilerin üzerine çevri ldi. Ancak Yahudiler çesitli istilalar savaslar esaretler sikinti ve
baskilar so nucu kendilerini bunlardan kurtarip Hz. Davud devrindeki ihtisama u lastiracak
onlari dünyaya hakim kilacak bir kurtarici kral beklemekteydi. Hz. Isa onlara gelecek
Tanrinin Kralligindan bahsetmekle beraber onlari dünyevi degil uhr evi manevi ahlaki
konulara çagiriyordu. Bu davete uymak istemeyen ve menfaatlerini ön plan da tutan
Yahudiler çarmih olayinin vukubulmasina sebeb oldu. Daha sonra Hiristiya nlar bu çarmih
olayi üzerinde inançlar gelistirirken Yahudiler Mesih muzaffer olacak ça rmihda ölemez
diyerek Hz. Isanin Mesih olmadigina hükmetti ve onu peygamber olarak ka bul etmedi.
Böylece Yahudiler Hz. Isayi asi suçlu siradan bir insan olarak görürken Hir istiyanlar da onu
tanrilastirdi. Islam çarmih olayina yeni bir anlayis getirip çarmih a gerilenin Hz. Isa
olmadigini açikladi. (Nitekim Incillerde Hz. Isanin havariler le çarmihdan üç gün sonra 40
gün sürecek birlikteliginden bahsedilmektedir). Bunun yaninda Islam Hz. Isanin Tanrinin
degil Meryemin oglu oldugunu Allahin kulu ve elçisi bulundugunu belirtti. Böylece
Hiristiyanlarla Yahudiler arasindaki ihtilaf konusu a ydinlandi orta yol bulundu.[306]
a- Incillere Göre Hiristiyanlik Incillerde Hiristiyan Hiristiyanlik gibi terimler yer almaz. Bu
terimler I lk defa Hz. Isadan 20-30 sene sonra Antakyada kullanilmistir.[307] Bu incill er
Hz. Isayi merkez almakta ve onun hayat hikayesi kitabi niteligi tasimaktadi r. Hiristiyanlik
aslinda monoteist bir dindir. Incillerde ve diger yazilarda bu hük me ulastiracak ifadeler
vardir. Allahin birliginden söz edilmektedir.[308] Fakat yine ayni metinlerde bir kisim
ifadeler mecazi deyimler daha sonralari bir üçleme an layisina yol açmistir. Bu konuda Incil
yazarlari kendilerine kadar gelen riv ayetleri toplamis ve degerlendirmislerdir. Kilisece sahih
(kanonik) tutulan bu I ncil metinlerinde Isa Tanrinin Oglu Allah da Baba olarak
nitelendirilmekted ir. Yine bu metinlerde Isa için bir peygamber ve peygamberden ziyadesi
deyimi d e vardir. Incillerde Isanin Allaha dua ettigi de bunun yaninda bazi kimse lerin Isaya
secde kildigi da onun günahlari bagisladigi da yeralmaktadir. Incillerde Allah ile ilgili
açiklamalar Isaya nazaran pek azdir. Bununla beraber A llahin Gögün ve yerin Rabbi
oldugu da Bir oldugu da belirtilir.
Hiristiyan Kutsal Kitabinda üçleme açikça hiçbir yerde zikredilmemektedir. Ancak Ben ve
Ba ba biriz Babanizin ruhu Allahin ruhu gibi deyimler zamanla Allahin yan inda Isa ve Kutsal
Ruhun da tanri sayilmasina kadar varan yorumlara yol açmistir. Bu yorumlari ilk baslatan
havarilere sonradan katilan Pavlus olmustur. Isani n asrinin en büyük ilahiyatçisi diye
nitelendirilen Pavlus.bugünkü Hiristiyanligin kurucusu oiarak görülmektedir. Modern
bilginlere göre günümüzün Hiristiyanligi Hz. Isanin getirdigi nizamdan çok Pavlusun
yorumlaridir. Hatta denilebilir ki sonraki yüzyillar da Hirist iyanlar dini inançlarini Incillerden
çok onun yazilarina dayandirdilar. Pavlusun te lkinleri Allahi degil Isa Mesihi agirlik merkezi
olarak almistir. Ona göre Isa sadece bir insan degif Tanrinin kudretiyle diriltilen bir kimsedir.
Isa Mesih i di. Pavlus Isanin dogumu hayati telkin ve faaliyetleriyle ilgilenmez. Onun od ak
noktasi sadece Isanin haça gerilmesi ve tekrar di-rilmesidir. Hz. Isanin üzerin de durmamasina
ragmen Pavlus asli suç hakkindaki düsüncelerinde pek titizdir. Ona göre i nsan kati Tevrat
gayretiyle degil Isanin ölümü ve yeniden dirilisiyle kendini bütünlest irecek olan vaftiz
yoluyla ancak kurtulabilmektedir.[309]
Pavlusa göre Tevratin gayesi bir aynada suretin aksi gibi insana günahkar tabiatini
göstermekti. Ölümün sebebi ise günah idi ve Pavlus günahin kaynagini insanligin babasi Hz.
Ademin itaatsizligine kadar geri götürüyordu[310]. Bu asli suç inanci sadece Pavlusun de gil
birçok Yahudi din bilgininin de görüslerinden biriydi. Ancak bu görüs Hiristiyanlar kadar
Yahudilerin arasinda taraftar bulamamisti.
Pavlusa göre bütün insanlar günahkardir. Pavlus asli suç görüsünü bu noktadan baslatmist e
her dogan Ademin yedigi yasak meyvenin suçuyla dünyaya gelmektedir. Bu suç onlarin
yaptiklari kötü seylerden degil kirli ve günahkar tabiatlarindandir. Ancak Isa insanla rin
tabiatindaki bu kötülüge çare bulmustur. Isanin ölümü bütün insanligin günahi Için kefar ere
kendini kurban etmedir. Isanin yeniden dirilisi de bu kefaretin ölüm ve günah üz erindeki
zaferinin delilidir. Adem ve Isa insanligin iki temsilcisidir. Biri ins anliga günahi getirmis
öteki bu günahi giderecek yolu bahsetmistir. Bu yol vaftizd ir. Kisi vaftizde Isanin ölüm ve
yeniden dirilisiyle kendini bütünlestirerek kurtulabi lecektir.[311]
Aslinda Isanin kimligi ve yeniden dirilisi konusundaki Pavlusun düsünceleri bir çok problemi
beraberinde getirmistir. Bu problemler söyle siralanabilir Isanin Tan ri ve insanla iliskisi nedir
O bir insan veya tanri olarak telakki edilebilir mi Yoksa o kismen tanri kismen de insan midir
O bir bakima Tanrinin bir yar atigi mi yoksa ondan sudur etmis bir varlik midir Kültürel
temelleri baska olsa d a bütün insanlar günahkar ve Isanin yolundan ayri olmakla imtihani
kaybetmis mi oluyor Ademden gelen bütün insanlar otomatik olarak günahkar
dogduklarindan Isanin ölüm ve yeni en dirilisiyle yargilanabilirler mi Yirmi yüzyila yakin bir
süre geçmis olmasina ragmen bu sorular henüz cevaplandinlabilmis degildir. Bu hususlar
Hiristiyanlikta sayisiz düsünce akimlari mezhep ve firkalar in dogmasina yol açmistir. Isanin
tabiati üçleme Kutsal Ruh asli suç sünnetin ve Yahudi dini gelenegindeki bir kis im yasaklarin
kaldirilmasi gibi konulardaki tartismalar bölünmeler mezhepler ve hala d evam etmekte olan
kopmalar sapmalar ayrilmalar da büyük ölçüde Pavlusun görüslerinden ve istiyan Kutsal
Kitabindaki bazi ifadelerden kaynaklanmistir. Bugünkü Hiristiyanlik görüldügü gibi Pavlusun
yorumlarina dayanir. Aslinda Incillerdeki Babamdan isittigim Bana verdigin sözler Indiler
gibi bir kisim ifadeler degerlendirilirse bugün Hiristiyanlarin ellerinde bulunan Indil erden
önce de bazi Indilerin mevcut oldugu anlasilir. Luka Incilinin basinda bulu nan su cümleler bu
konuya açiklik kazandirir Aramizda vaki olmus seylerin hikayesin i baslangicindan gözleriyle
görenlerin ve kelamin hizmetçisi olanlarin bizlere nakletti klerine göre tertip etmeye birçok
kimseler giristiklerinden ben de ta basindan ber i hepsini dikkatle arastirip tahkik ederek ey
faziletli Teofi-los oldugu gibi si rasiyle sana yazmayi münasip gördüm ta ki sana ögretilen
kelamin dogrulugunu bilesin.[31 2]
Dikkati çeken diger bir husus da en önemli Incil yazari Lukanin Pavlusun ögrencisi olmasidir.
Bundan dolayi kutsal metinler ilk Kilise ilk Hiristiyan inançlari ki sacasi Hiristiyanlik
Pavlusun eseridir. Pavlusun getirdikleri çikarilirsa Hz. I sa bir peygamberdir Allah birdir
sünnet vardir domuz eti yemek yasaktir. Dolayi siyle asli korunamamis degisime ugramis olsa
da Incil Hiristiyanliginda tevhid izleri bulmak mümkündür (Üçleme gibi inançlar sonradan
ortaya çikmistir). Bu tarz Hiristiyan ik Hiristiyanlar kabul etmeseler de Barnaba Incili ve
Ebionit-lerin kutsal met inlerinde daha açik bir sekilde göze çarpmaktadir. [313]
Kuran-i Kerimde Hiristiyan için Nasrani Hiristiyanlar için de Nasara kelimeleri kullan
aktadir. Ancak Ehl-i Kitap deyiminin yer aldigi Ayetlerde Hiristiyanlar da muhat ap
alinmistir[314]. Al-i Imran Süresindeki su ayet buna bir örnektir De ki Ey Ehl -i Kitap
Aramizda esit olan bir kelimeye gelin. Yalniz Allaha tapalim ve Ona hiçbir seyi ortak
kosmayalim birbirimizi Allahtan baska tanrilar edinmeyelim... [315]. Bu Ayette Yüce Allah
inananlar arasinda ortak noktanin Allahin varligi ve b irligi (tevhid) oldugunu Hiristiyanligin
aslinda tevhit inancinin bulundugunu be lirtmektedir. Yine Kuran Hz. Ibrahim için ne
Yahudi ne de Hiristiyandi derken o nun hanif ve müslim yani tevhid ve Islam çizgisinde
oldugunu da açiklamaktadir[316]. Böylece Kuran her üç ilahi dinde de büyük peygamber
sayilan Hz. Ibrahimin Yahudilikteki v iristiyanliktaki asiriliklardan uzak oldugunu tevhid
yolunun önemli bir temsilcis i bulundugunu bildirmektedir. Kuran-i Kerim genellikle
Hiristiyanlar) Yahudilerle birlikte ve hitap sirasina göre Yahudilerden sonra muhatap alir.
Yahudi ve Hiristiyanlar sadece kendilerinin cennete girebileceklerini ileri sürüp tartismaya
girismektedirler.[317] Onlardan her biri dogru yol olarak kendi dinini ileri sürmekte
karsisindakinin ancalco dine gi rmekle kurtulabilecegini söylemektedir.[318] Buna karsilik
Yüce Allah onlari Allah a ortak kosulmayan Ibrahimin Dinine uymaya çagirmaktadir.[319]
Çünkü Ayet Hz. Ibrahim in Rabbi (Ibrahime) Islam ol demisti. O da Alemlerin Rabbina
teslim oldum ded i[320] seklinde Islam yolunu tutup teslim oldugunu belirtmektedir. Bu yol
dig er peygamberlerin de yoludur Allaha bize indirilene Ibrahime Ismaile Ish aka Yakuba ve
torunlarina indirilene Musa ve Isaya verilene ve diger peyga mberlere Rab tarafindan verilene
inaniriz onlar arasinda bir ayrim yapmayiz bi z Allaha teslim olanlariz deyin.[321]
Kuran bütün peygamberlerin yolunun Islam oldugunu onlarin Müslüman olarak ölmeyi
çocukla a vasiyet ettiklerini[322] Allaha (c.c.) kendilerini teslim olanlardan kilmasi
nesillerinden de teslim olan bir ümmet göndermesi için duada bulunduklarini[323] z ikredip
su soruyu yöneltmektedir Yoksa siz Ibrahim Ismail Ishak Yakub ve toru nlarinin Yahudi
yahut Hiristiyan olduklarini mi söylüyorsunuz Deki Siz mi daha i yi bilirsiniz yoksa Allah
mi.[324]
Kurana göre Yahudiler gibi Hiristiyanlar da verdikleri sözde durmadiklari için kiya mete
kadar aralarina düsmanlik ve kin salinmistir. Hz. Muhammed (sas) onlara da gön derilmis bir
elçidir. O Ehl-i Kitapin gizledikleri ve sakladiklari seylerin çogunu onlara açiklamistir. Ancak
Yahudi ve Hiristiyanlar kendilerinin Allahin ogulla ri ve sevgilileri olduklarini söyleyerek
Hz. Muhammede karsi çikmislardir. Onlar Üz eyri Isayi Tanrinin oglu kilan kimselerdir ve
insanlari tanrilastirdiklari içi n küfre girmislerdir.[325] Halbuki Allah tektir birdir ortagi
yoktur mutlak hüküm sahibidir hiçbir seye muhtaç degildir dogurmamis dogurulmamistir. Kur
an bu konuyu çözüme kavusturmus ve onlarin bu gibi iddialari bir Ayet-i Kerimede söyle cev
plandirilmadir Öyleyse Allah Meryem oglu Mesihi annesini ve yeryüzünde olanlarin hepsini
yoketmek istese Allaha karsi kimin elinde bir sey var.[326]
Kuran-i Kerim Hz. Isanin da (as) Yüce Allahin kulu ve elçisi oldugunu onun da tevhidi teblig
ettigini açiklar. Hz. Isanin tanrilastirmasina karsi çikar onun bir peygam ber oldugunu ve
kendisine Incil verildigini belirtir. Incil bir hidayet ve nur k aynagidir ögüt vericidir yol
göstericidir. Onda Hiristiyanlarin Allaha ahiret gününe i anmalari ve iyi isler yapmalari
emredilmistir. Fakat Ehl-i Kitap kitaplarindakil ere uymamis dinlerinde asiri gitmis ahitlerini
bozmus uygulamalari gereken hükümle re sirt çevirmistir. Yahudi hahamlari gibi Hiristiyan
rabbanileri de üzerlerine düsenleri yapmamis çevresindekileri günah söz söylemekten
düsmanliktan ve haram yemekten alikoymam islardir. Halbuki Hz. Isa ve Incil Tevrati
dogrulayici daha sonra gelecek ad i Ahmed olan peygamberi müjdeleyici olarak
gönderilmistir. Kuranda Incil sahipleri nden Allahin onda indirdigi ile hükmetmeleri istenmis
böyle yapmayanlarin sapitmis oldugu bildirilmistir.[327] Bununla beraber onlardan Allaha
ve ahiret gününe inanan ve iyi isler yapanlar için korku yoktur[328]. Halbuki onlar Meryem
oglu Mesihi tanri edinmislerdi. Oysa o «Ey Israilogullari benim Rabbim ve sizin Rabbiniz
olan Allaha kulluk edin» diyen bir elçiden baska bir sey degildir.[329]
Meryem oglu Isayi tanri edinen Hiristiyanlar Allah üçün üçüncüsüdür[330] diyerek dogru y
sapmislar tevhit çizgisinden uzaklasmislardir. Tevhidden uzaklasan Hiristiyanlar i Yüce Allah
dinlerinin özüne tevhit ve Islam yoluna çagirmaktadir.[331] Allah Hz. Muhammedin
sahsinda bütün din mensuplarina aralarindaki ihtilaflar konusunda söyle buy urmaktadir
Sana da kendinden önceki kitaplari dogrulayici ve onlari kollayip kor uyucu olarak bu Kitabi
gerçekle Indirdik. Onlarin aralarinda Allahin indirdigi il e hükmet ve sana gelen gerçekten
ayrilip onlarin keyiflerine uyma Sizden herbiriniz için bir seriat bir yol belirledik. Allah
isteseydi hepinizi bir tek ümmet yapard i fakat size verdiklerinde sizi sinamak istedi. Öyleyse
hayir islerine kosun hep inizin dönüsü Allahadir. O size ayriliga düstügünüz seylerin
hakikatini haber verecektir.[ ]
Kuran-i Kerime göre müminler Yahudi ve Hiristiyanlari veli edinmemelidirler. Çünkü onlar
rbirlerinin velileridir.[333] Müminlere en yaman düsman Yahudiler ve müsriklerdir. U\ z
Hiristiyanlariz diyenler sevgice müminlere daha yakindir. Çünkü onlarin içinde kibirle
nmeyen kesisler ve rahipler vardir.[334]
Imparator Büyük Teodosyüs (Theodosius) 380de Hiristiyanligi tek resmi inanç haline getir di.
Roma Piskoposu digerleri karsisinda güç kazandi ve Papa (Baba) unvanini aldi. 4 76da
Romanin siyasi yönden çöküsü sonucu Papa sadece Kilisenin degil bütün Bati dünyasin i
oldu. Romaya karsi Dogu Kiliselerini Bizans Patrikligi temsil etmeye basladi. Ayrica
Iskenderiye ve Antakyada da patriklikler vardi. Doguda Ermeni Süryani Habes ve Kibti
Kiliseleri milli ve müstakil bir durumda idi. Batida Irlanda Kilisesi hür bir kilise idi. IV.
Yüzyilda Romaya bagli olarak Vizig otlar V. Yüzyilda ise Bulgarlar Franklar Hiristiyan oldu.
Daha sonra Anglo-Sak sonlar bir Roma misyoner heyeti vasitasiyle Hiristiyanliga girdi. VIII.
Yüzyi la geride kalan Avrupa ülkelerinin Hiristiyanlasmasi basladi. Alman ve Iskandinav ül
keleri Hiristiyanlasti. Saksonlar VIII. Yüzyilda zorla Hiristiyanlastirildi. Danim arkalilar IX.
Yüzyilda Hiristiyanlar arasinda yer aldi. Norveç Izlanda ve Isveçin H iristiyanlasmasi 1000
yillarinda tamamlandi. Slavlarin Hiristiyanliga girmesi R oma ile Bizans arasinda rekabet
konusu oldu. Polonya Bohemya Moravya ve Baltik ülkelerinde Roma Rusya ve Balkan
ülkelerinde Bizans galebe çaldi. Batida Hiristiyanlik siyasi münasebetler misyoner faaliyetleri
ve bazen de zorla y ayildi. Bu yayilma devresi XI. Yüzyilda Iskandinav ülkelerinin
Hiristiyanlastirilma siyla tamamlandi. Bütün bunlar olurken bu gelismeler beraberinde iç
mücadeleler de getirmisti. Bu dini ve siyasi mücadeleler 1054de kesin bölünmeye yolaçti.
Roma Kilisesine Katolik (evrensel an laminda) Bizans Kilise-sine de Ortodoks (öze bagli
anlaminda) denildi. Bununla beraber Islamin yayilmasi karsisinda Türklere karsi Haçli
Seferleri baslatildi. Anca k Haçli Seferleri bile onlarin bir araya gelmesini saglamaya
yetmedi. Aralarindaki düsmanlik öyle bir noktaya varmisti ki Haçli Seferleri (1096-1204)
sirasinda Latinleri n Bizansta yaptiklari zulüm ve haksizlik karsisinda Ortodokslar Türk
sarigini kar dinal (Latin-Katolik) külahina tercih eder hale gelmislerdi. 1453de Türkler Bizan
sa son verdi ve Istanbuldaki çesitli Hiristiyan gruplarina hiç kimsenin yapamayac agi sekilde
dini müsamaha gösterdi. Batida Sarlman (Charlemagne) Papa ve piskoposlara dünyevi otorite
tanidi. Böylece Kil ise ve devlet arasinda Orta Çagda büyük sikintilara yol açan gerginlikler
baslamis oldu . Filistindeki kutsal topraklari Müslümanlardan kurtarmak gayesiyle Haçli
Seferlerini baslatan ve yetkilerini kötüye kullanan Roma Kilisesi reform hareketlerinin sebebi
oldu.[336]
2- Hz. Isa a- Incillere Göre Hz. Isa Hz. Isanin hayati ile ilgili bilgiler Hiristiyanlarca kabul
edilen dört Incile dagilmis durumdadir. Bu bilgiler asagida özetlenecektir.
Allah Cebraili Galilenin Nasira sehrinde Davud soyundan Yusufun nisanlisi Meryeme
gönderir. Melek Meryeme Allahin huzurunda inayet bulacagini bir ogla n doguracagini bu
oglana Allahin Oglu denilecegini adinin Isa konulacagini Davudun tahtinin ona verilecegini
bildirir. Ayrica bu dogumun Kutsal Ruh vasita siyla olacagi da haber verilir[337]. Bu siralarda
Yahuda sehrinde Zekeriyanin k arisi Eli-zabet bir çocuk dogurur. Allahin emrettigi gibi
çocugun adi Yahya konulur[ 338]. Kayser Avgustus tarafindan nüfus sayimi yapilmasi
emredilir. Herkes yazilmak için kendi sehrine gider. Yusuf da yazilmak için nisanlisi
Meryem ile Nasiradan Beyt leheme gelir. Orada iken Meryem oglunu dogurur. O civarda
bulunan çobanlara Rabbi n bir melegi bir kurtaricinin dogdugu müjdesini verir. Bu kurtarici
Rab MesirTdir . Onlar da bu kurtariciyi görmek üzere Beytleheme gider ve orada Meryem ile
berab er çocugu bulurlar. Onun bir kurtarici olduguna inanip Tanriya hamdederek geriye
dönerler. Çocuk sekizinci gün sünnet edilir adi Isa konulur.[339]
Isa kirk günlük olunca Meryem ile Yusuf onu Tannya sunmak üzere Kudüse götürürler.
Kudüs Israilin kurtulmasini bekleyen Simon adinda bir adama Kutsal Ruh Mesihi görmeden
ölmeyecegini bildirir. Ruhun sevkiyle Simon Mabede gelir. Isayi kucagina ali r. Kurtariciyi
gördügünden dolayi Tannya sükreder. Isanin anasiyle babasi çocuk Isa ile beraber Nasiraya
geri dönerler.[340]
Kral Hirodes zamaninda müneccimler Yahudilerin Krali Mesihin dogdugunu haber veren
yildizlari görürler. Mesihi görmeye gelirler. Hirodes müneccimlerden dogan çocuk
hakkinda bilgi alir onu bulmalarini ister. Müneccimler Meryem ile Isayi bulurlarsa da Hi
rodese haber vermezler[341]. Müneccimlerden sonra melek Yusufa rüyasinda görünüp Kral H
irodesin Isayi öldürmek istedigini bunun için onu ve anasini Misira götürmesini söyler. Yusuf
da öyle yapar. Kral Hirodes müneccimler tarafindan aldatildigini anlayip iki v eya daha
küçük yastaki çocuklarin öldürülmesini emreder. Hirodesin ölümünden sonra Rabbin me sufa
görünüp haberi verir. Bunun (jzerine Yusuf çocukla anasini alir geri dönüp Nasiraya
erlesir.[342] Isa oniki yasinda iken gelenege uyarak Fisih Bayrami dolayisiyle Kudüse
götürülür. Anasi babasi geldikleri yere dönerken küçük Isa Kudüste kalir. Onlar bunu
farketmez. Daha sonr a ailesi Isanin orada kaldigini farkedip ararlar. Onu Mabedde
muallimler ara sinda dini tartismalar yaparken bulurlar. Isanin sordugu sorular ve verdigi
cevaplar oradakileri hayretler içerisinde birakir. Ailesi onu alip Nasiraya geri döner.[343]
Isa delikanlilik çagina geldiginde Vaftizci Yahya Yahudileri tevbe ettiriyor ve v aftiz ediyor.
O kendisinin su ile kendinden sonrakinin Kutsal Ruhla vaftiz ed ecegini bildiriyor. Onunla
beraber Yahudiler büyük bir ümitle Mesihi beklemeye basliyo rlar[344]. Bu sirada Isa vaftiz
olmak için Ürdüne gidiyor. Vaftizci Yahya onu vaftiz ettiginde Kutsal Ruh güvercin seklinde
gelip onun basina konuyor ve gökden Benim s evgili oglum budur. Ondan hosnudum diyen
bir ses isitiliyor.[345] Yahya zindana atildiktan sonra Isa Galileye gider. Vaktin tamam
oldugunu Tanr inin Kralliginin yakinda gelecegini tevbe etmelerini ve Incile iman
getirmeler ini bildirir[346]. Üç gün sonra Kanada bir dügüne gider. Suyu sarap yaparak iik
muci zesini gösterir. Bir gün sonra balik mucizesi bunu takip eder.[347] Inananlar çogalir . O
da inananlar arasindan bir gün havari adini verdigi oniki kisi seçer. Havari ler sunlardirrSimon
(Petrus) kardesi Andreas Yakup kardesi Yuhanna Filipus Bartelomeus Matta Tomas Alfeusun
oglu Yakup gayretli denilen Simon Yakubu n oglu Yahuda Isaya ihanet eden Yahuda
Iskariyot.[348] Günün birinde insanlar sehirden akarak Isanin etrafinda toplanirlar. Isa
onlara vaa z eder ne demek istedigini çesitli misallerle açiklar.[349] Göklerin
Hükümdarliginin in sanlarin sahip olacagi en degerli sey oldugunu bildirir. Tanrinin
Hükümdarligina gi rebilmek için bütün varliklarini vermeye hazir olmalarini teblig eder.[350]
Isa havar ilerine nasil dua edeceklerini ögretir. Bu duada Tanriya Baba denilmesini dilekl
erini Göklerdeki Babadan istemelerini bildirir.[351] Isa kötü ruhlara karsi kudretini gösterir.
Seytan ve cinlere hükmedip onlari kaçirir.[352
Yine Isa inmeli bir hastanin günahlarini affedip onu sifaya kavusturur[353]. Bi r kötürümü
iyilestirir[354]. Isa ölü bir kiza Talitakum (Kizim sana kalk diyorum) diyere k onu
diriltir[355]. Bir gün kayikta giderken gölde büyük bir firtina olur. Kayik batmaya
baslayinca sakirtleri feryat eder Isa da rüzgara ve göle emreder her taraf sütliman ol ur.
Böylece göldeki firtinayi dindirir[356] Isa bes bin kisilik bir toplulugu bes ekmek ve iki
balikla doyurur. Bes ekmek ve iki baligi takdis ederek sakirtlerine verir onlar da halka dagitir
hepsi yiyip doyar. Istf Petrusu su üzerinde yürütür. K ayikta olanlar Isaya Gerçekten sen
Allahin Oglusun diyerek onun ayaklarina kap anirlar.[357] Isa havarilerin arasinda
kendisinin kim oldugunu sorar. Petrus ona Sen Mesih Allahin Oglusun cevabini verir. Isa
Simon Petrusu tasdik eder bunu gizli tutmalarini ister. Petrusu kendine vekil seçer.[358]
Isa küçük çocuklari takdis eder[359]. Kendisini dinleyenlere Tanriyi ve komsuyu sevmey i
ögütler[360]. Yasanilan dünyanin sonunun gelecegini ahiret mahkemesinin kurulacagi ni
bildirir. Isa havarilerine Kudüse gidilecegini orada peygamberlerin Insanog lu hakkinda
bütün yazdiklarinin yerine gelecegini putperestlerin eline verilecegini onunla alay
edilecegini üzerine tükürülecegini ve kirbaçlandiktan sonra öldürülecegini fa üç gün sonra
dirilecegini söyler.[361] Isa Allahin Mabedindeki saticilari disari çikarir oranin kendi evi dua
evi oldugunu bildirir[362]. Paskalya (FisihPesah) Bayrami geldiginde Babaya gidece gi saatin
yaklastigini haber verir. Yemekten kalkip sakirtlerin ayaklarini yikar ve bir peskirle siler
sakirtlerine de birbirlerine öyle yapmalarini tavsiye eder. Baskahinlerle yazicilar ise Isayi
nasil öldüreceklerinin yolunu ararlar. Oniki havar iden biri olan Yahuda Iskariyot onlara
Isanin yakalanmasi için yardimci olur. Is a oniki havari ile sofraya oturunca ekmegi alip
sükrettikten sonra kirar ve onla ra söyle der Bu sizin için verilen benim vücudtfmdur. Bunu
beni anmak için yapiniz. Yemekten sonra kadehi de alip Bu kadeh sizin için dökülen benim
kanimla yeni ahiddi r diyerek ayni sekilde kadehi onlara verir. Kendisini ele verecek olanin
elinin kendisiyle birlikte sofraya uzandigini haber verir.[363] Isa havarileriyle Getsemani
denilen yere varir. Ölüm korkusuna kapilir. Isa onlara Kalkin gidelim iste bana ihanet edecek
olan yaklasiyor der. Isa henüz konusu rken oniki havariden biri olan Yahuda ile beraber
baskahinier ve kiliçli sopali kalab alik bir insan grubu gelir. Yahuda Kimi öpersem odur. Onu
tutun diye onlarla da ha önceden anlastigindan Isaya yaklasir ve onu öper. Isa yakalanir
sakirtlerinin hepsi onu terkederek kaçarlar. Isa hakaretler altinda meclisin önüne getirilir Eger
Mesih isen bize söyle derler. Isa da Eger size söylersem inanmayacaksiniz. Eger size sorarsam
cevap vermeyece k ve beni serbest birakmayacaksiniz. Fakat bundan sonra Insanoglundan her
gücü yeten Allahin saginda oturacaktir cevabini verir. Hepsi Öyle ise sen Allahin Oglu m
usun diye sorunca Isa Evet ben oyum der. Onlar da Artik sahitlere ne ihtiya cimiz var Zira
kendi agzindan isittik derler. Sabah olunca bütün baskahinlerle kavm in (halkin) ihtiyarlari
toplanip Isanin suçluluguna ölüm cezasini hakettigine karar verirler.[364]
Isayi baskahin Kayafanin evine götürürler. Bu sirada Petrus onlari uzaktan takip eder . Bir
cariye onu tanir ve onun Isa ile beraber oldugunu söyler. Petrus Kadin be n onu tanimam diye
inkar eder. Bu inkar isi üç defa tekrarlanir. O sirada horoz öter. Isa dönüp Pet-rusa bakar.
Petrus Isanin Horoz ötmeden önce üç kere beni inkar edeceksin de is oldugunu hatirlar
pisman olup aglar. Isayi ele veren Yahuda Isanin mahkum oldugunu duyunca ihaneti
karsiliginda almis oldugu otuz gümüs lirayi Mabede firla tir ve gidip kendini asar.[365]
Isa daha sonratRomali vali Pilatus (Pilate) tarafindan sorguya çekilip yargilanma k üzere
hükümet konagina götürülür. Pilatus disari çikip bu adama karsi ne sikayetiniz var d orunca
onlar Eger bu adam kötülük etmemis olsaydi onu sana getirmezdik cevabini verirler. Pilatus
Onu siz alip seriatiniza göre yargilayiniz deyince Yahudiler Kimseyi öldürmek hakkimiz
yoktur derler. Bunun üzerine Pilatus içeri girer Isayi çagirt ip ona Yahudilerin Krali sen misin
diye sorar. Isa Sen bunu kendinden mi söylüy orsun yoksa baskalari mi benim hakkimda
söylediler deyince Pilatus Ben Yahudi miyim Seni kendi milletin ve baskahinleri bana teslim
ettiler. Sen ne yaptin s eklinde bu soruyu cevaplandirir. Isa ülkesinin bu dünyada olmadigini
söyler. Bunun üzer ine Pilatusun Öyleyse sen kral misin sorusuna Isa Evet kralim cevabini ver
ir.[366] Isanin haça gerilmesi istenir. Pilatus onun dogru bir adam oldugunu bunun için on un
kanina girmek istemedigini söyler. Fakat bütün halk Isanin haça gerilmesinde israr eder.
Pilatus Barabbasi usule göre saliverir (valinin bayramlarda suçlulardan biri ni affetme adeti
vardi. O da Yahudilere Isayi mi yoksa Barabbasi mi saliver eyim diye sormustu). Isayi
kirbaçlattiktan sonra haça gerilmesi için onlara teslim eder. Valinin askerleri onun elbiselerini
çikarir üzerine erguvani bir kaput örter d ikenlerden örülü bir taci basina koyar ve sag eline de
bir kamis verirler. Sonra diz çöküp Selam sana ey Yahudilerin. Krali diye onunla alay eder
üzerine tükürür ve kamisla basina vururlar. Daha sonra da elbiselerini giydirir haça germek
üzere götürürler.[367] Isayi götürdükleri yer Golgota (Kafa Kemigi) diye anilir. Saat 6dan 9a
kadar bütün dünyay a karanlik çöker. Kireneli Simon haçi tasimaya zorlanir. Saat 9a dogru Isa
Allahim Allahim beni niçin biraktin diye çagirir. Orada bulunanlardan bazisi Ilyayi ça giriyor
der. Birisi sirkeye batirilmis bir süngeri kamisa takar ve Bakalim Ilya onu kurtarmak için
gelecek mi diyerek Içmesi için ona verir. Fakat Isa yüksek sesle yeniden seslenip ruhunu
teslim eder. .Mabedin perdesi yukaridan asagiya kadar ik iye ayrilir. Karsismda ojan
yüzbasi onun ruhunu nasil teslim ettigini görünce Bu ad am hakikaten Allahin oglu idi der.
Aralarinda Mecdelli Meryem küçük Yakup ile Yusuf un annesi Meryem ve Salome bulunan
birçok kadin uzakta» bu durumu seyreder.[368] Isanin bacaklarinin kirilmasi istenir. Fakat
öldügü için bundan vazgeçilir. Askerlerden b iri onun bögrünü mizrakla deler. Oradan hemen
kan ve su çikar.[369] Isanin cesedini ka bre koymak üzere pi-latustan izin alirlar. Yahudilerin
adeti üzerine onu kokulu otla rla beraber kefene sarip mezara koyarlar.[370] Cumartesiden
sonra Mecdelli Meryem ile diger Meryem Isanin mezarini görmeye geli rler. Isanin kabrinin
bos oldugunu farkederler. Melek onlara Isanin ölüler arasin dan kiyam ettigini Galifeye
gittigini ve orada onu görebileceklerini söyler. Onlar da sevinçte sakirtlere haber vermek için
kosarlar. Birden bire Isa ile karsilasirla r. Isa onlara kardeslerine Galileye gitmelerini
söylemelerini ve onu orada görebileceklerini bildirir.[371] Isa sakirtlerinin yanina gelir.
Onlara Size selamet. Babam beni gönderdigi gibi ben sizi gönderiyorum deyip üzerlerine üfler
ve Kutsal Ruhu alin. Kimin günahlarini b agislarsaniz ona bagislanmis olur ve kimin
alikorsaniz ona alikonmus olur der .[372] Böylece Isa havarilerine günahlari affetme yetkisi
vermis olur. Isa Petrusu Kilisenin basi ve kendi vekili seçer. Ona kendini sevip sevmedigin i
sorar. Petrusun olumlu cevabi üzerine Isa ona Koyunlarimi güt der. Bu soru ve cevab
aralarinda birkaç defa tekrarlanir.[373]
Onbir havari Galileye Isanin tayin ettigi daga giderler. Orada Isayi gördükler i zaman ona
secde ederler. Fakat bazilari süpheye düser. Isa onlarin hepsine söyle h itap eder Gökde ve
yeryüzünde bütün hakimiyet bana verildi. Simdi siz gidip bütün milletle sakirt edin. Onlari
Baba Ogul ve Kutsal Ruh adiyle vaftiz edin size emrettigi m her seyi tutmalarini onlara
ögretin. Iste ben dünyanin sonuna kadar her gün sizinle beraberim.[374]
Indilere göre ölümünden üç gün sonra dirilen ve kirk gün havarilerle birlikte yasayan Isa A
in ülkesi hakkinda konusur onlara iman edip vaftiz olanlarin kurtulacagini iman etmeyenlerin
ise cehenneme gidecegini bildirir. Isaya inananlarin cinleri kovacaklarini ellerine yilan
alabileceklerini zehir içerlerse ölmeyeceklerini ve hasta iyilestirme gibi mucizelere sahip
olacaklarini haber verir. Bunlari söyledikten s onra Isa göge yükselip Babanin sagina oturur.
Onlara Kutsal Ruhu gönderir. Hepsi Ku tsal Ruhla dolar. Kutsal Ruhun kendilerine verdigi
sözlere göre baska baska dille rde konusmaya baslarlar. Halk bu durum karsisinda sasirir.
Petrus onlara bir k onusma yapar tevbe etmelerini Isa-Mesih namina vaftiz olmalarini
söyler. Böylece ilk Hiristiyanlar havarilerin ögrettikleri sekilde bir cemaat halinde yasamaya
baslar lar.[375] Yukarida Indilere göre Hz. Isanin hayati özetlendi. Indilerde Hz. Isa için hem
Allah in Oglu hem de Insanoglu deyimleri kullanilmaktadir. Ayrica o Rab Kral Yahudilerin
Krali Mesih Allahin Kuzusu Yusuf oglu Davud oglu Adem oglu seklinde de Indilerde
nitelendirilmektedir. Ayrica o peygamber k udretli bir peygamber olarak da belirtilmektedir.
Bu gibi deyimler ve bir kisim ifadeler Hz. Isanin sahsiyeti konusunda büyük bir karisiklik
meydana getirmektedir. Diger yandan Incillerde Hz. Isanin Meryeme Kutsal Ruhla ilkah
edilecegini bildirirken Meryemle Yusuf nisanli gösterilmekte ve beraber yasadiklari yer alma
ktadir. Matta Incilinde ....beni kabul eden beni göndereni kabul eder. Bir peygamberi
peygamber oldugu için kabul eden peygamber karsiligini alacaktir (Matta 40-41)
denilmektedir. Bunun yaninda Ben ve Baba biriz Babanin bende ve benim Baba da
oldugum[376] gibi ifadelere de rastlanmaktadir. Hz. Isanin gerçek sahsiyeti bir sonraki
konuda görülecegi gibi Kuran-i Kerimde en açik ve aslina uygun sekilde yer a lmaktadir. Hz.
Isanin dogum tarihi Miladi Takvimin baslangici sayilmis ve bu tarih sifir (0 ) olarak
alinmistir. Ancak daha sonra yapilan hesaplamalara göre onun bu tarihten 4 6 veya 10 sene
önce dogdugu tesbit edilmistir. [377]
b- Kuran-i Kerime Göre Hz. Isa Kuran-i Kerimde adi geçen dört seçkin aile vardir.[378] Hz.
Isanin annesi Meryem bunlar dan Al-i Imrana mensuptur. Beni Israilden Imranin karisi (Islam
kaynaklarinda Hanne Hiristiyan kaynaklarinda Anna) hamile kalir ve karnindakini Allaha
adar. Bir kizi olur adini Meryem koyar. O nu ve soyunu korumasi için Allaha dua eder.
Meryemin himayesi Hz. Zekeriyaya ve rilir/ Adaga uyularak Meryem Mabede konulur orada
hayatini ibadetle geçirir. All ah tarafindan riziklandirilir. Hz. Zekeriya oraya her geldiginde
Meryemin yi yecegini hazir bulur. Zekeriya ona bu kimden diye sordugunda Al lah tarafindan
cevabini alir. Meryem iffetli temiz faziletli olarak büyür ve annesinin duasina uygun her çesit
kötülükl erden uzak tertemiz bir sahsiyete ulasir. Bir gün melek ona söyle seslenir Ey Mer
yem Allah seni seçip temizledi ve seni dünyalarin kadinlarina üstün kildi. Ey Meryem Rabbtn
divanina dur. Secde et. Rüku edenlerle birlikte rüku1 et.[379] Yüce Allah Meryemi önemli bir
durum için hazirliyordu. Bu durum Önun kudretinin bir t ecellisi olacak Hz. Ademin anasiz-
babasiz yaratilmasindaki hikmet tekrarlanacak[ 380] anali-babali yaratilmaya iyice alismis
bunu aliskanlik haline getirmis ve bundaki ilahi kudreti görme basiretini kaybetmis olanlar
için ayri bir imtihan konusu hal ine gelecekti. Böylece Yüce Allah bununla yaratmanin bütün
çesitlerini bildigini[381] ve kendi koydugu yaratilis kanunlarinin üstüne çikabilecegini
göstermis olacakti. O an gelir. Cebrail Meryeme insan seklinde görünür. Meryem ir-kilir ve
ondan Allah a siginir. Cebrail kendisinin Allahin ona bir erkek çocuk verecegini müjdelemek
üzere görevlendirildigini söyler. Meryem kendisinin iffetli bir kimse oldugunu kendisi ne hiç
kimse dokun-mamisken bunun nasil vukubulacagini sormasi üzerine Cebrail bunu n Allaha
kolay oldugunu söyler. Bütün yaratilislardaki mucize burada da kendini göste rir..Meryeme
kimse dokunmamistir. Allah diledigini yaratabilir. O ol der di ledigi de oluverir[382]. Öyle
de olur.[383] Melekler Meryeme Isayi söyle müjdeler Ey Meryem Allah sana kendinden bir
sözü ad i Meryem oglu Isa olan Mesihi dünya ve ahirette serefli ve Allaha yakin kilinan
lardan olarak müjdeler. Besikte ve yetiskinlikte insanlarla konusacak ve iyilerde n olacaktir...
Ona kitabi hikmeti Tevrati ve Incili ögretecektir. Onu Israilog ullarina elçi yapacaktir... (Al-
i Imran 45-49). Meryem gebe kalinca uzak bir yere çekilir. O bir hurma agacinin altinda
dogum s ancilari içinde bunaldiginda birisi ona söyle seslenir Sakin üzülme Ttebbin karninda
bulunani serefli kilmistir... Meryem dogum yapinca çocugunu alip gelir. Onu kinar lar. Bu
durum karsisinda Meryem besikteki çocugun cevap vermesini isaret eder. Be sikteki çocukla
nasil konusabileceklerini sorduklarinda çocuk da kendisinin Allah in kulu ve elçisi oldugunu
Allahin ona kitap verecegini insanlara yararli olmak üzere gönderildigini namaz kilmak zekat
vermek ve annesine iyi davranmakla emredildi gini söyler.[384]
Kuranda Allahin Kelimesi Ilahi nimete ermis ve salihler-den olarak nitelend irilen Hz. Isa
büyür peygamberlikle görevlendirilir. Allahin emirlerini Israilogull arina teblig eder. Alacaliyi
iyi etmek körlerin gözünü açmak ölüleri diriltmek suretten ku yapmak gibi mucizeler gösterir
fakat Israilogullari ona inanmazlar.[385] Hz. Isanin yaninda yer alan havariler Biz Allahin
(dininin) yardimcilariyiz. Allaha inandik. Sen sahit ol ki biz teslim olanlariz (Müslümanlariz)
derler. Hava riler Hz. Isaya uyarlar. Incile inanirlar. Onlar peygamberleri taniyan Alla hin
birligini bilen kimselerdir. Havariler Hz. Isadan bir mucize olarak Rabbi nin gökten bir
sofra indirip indi-remeyecegini sorarlar. Bunu kalblerinde kanaat h asil olmasi için isterler.
Hz. Isa ...bizi riziklandir. Sen rizik verenlerin en h ayirlisisin diye dua eder. Sofra iner yerler.
Böylece onun hak peygamber oldugun a inanirlar.[386]
Beni Israil Hz. Isa ve havarilerin Allah yolundaki çalismalarini önlemek için Isayi öldürme
karar verirler. Allah da onlarin planlarini bosa çikarir[387]. Isa sanarak ona ben zeyen baska
birini yakalayip çarmiha gererler. Meryem oglu Isa Mesihi öldürdük derler . Halbuki onlar
Isayi degil baska birini öldürmüslerdir. Isayi Allah kendi katina yük seltmistir.[388]
Hz. Isanin refi (yükseltilmesi) olayindan sonra ona inananlar artar. Ancak Hiris tiyanlar da
Israilogulian gibi ana yolu kaybederler sapitirlar. Zira onlardan bir kismi Hz. Isaya Allah bir
kismi Allahin oglu bir kismi da üçden biridir diy erek küfre düserler[389]. Onlarin bu
taskinliklari karsisinda Yüce Allah söyle buyurur Ey Ehl-i Kitap Dininizde taskinlik
etmeyin. Allah hakkinda ancak gerçegi söyleyin. Meryem oglu Isa Mesih Allahin peygamberi
Meryeme ulastirdigi kelimesi ve Onda n bir ruhtur. Allaha ve elçilerine inanin üçtür demeyin.
Çünkü Allah yalniz bir tek tanri ir.[390] Kuran Allahtan baskalarini tanrilastiran Hiristiyanlari
uyarmak üzere Yüce Allahi n Hz. Isaya su soruyu soracagini ve alacagi cevabi temsili olarak
söyle anlatir Ey Meryem oglu Isa Sen mi insanlara beni ve annemi Allahdan baska iki ilah
olara k benimseyin dedin Hasa Sen yücesin benim için gerçek olmayan bir seyi söylemek be
nim haddime degildir Eger demis olsaydim sen bunu bilirsin....[391] Kuran Hz. Isanin gerçek
sahsiyetini onun Israilogullarina su hitabiyla açiklar Ey Israilogullari Dogrusu ben benden
önce gelmis olan Tevrati dogrulayan ve bende n sonra gelecek ve adi Ahmed olacak bir
peygamberi müjdeleyen Allahin size gönderilm is bir peygamberiyim.[392]
3- Teslis (Ekanim-i Selase) Bu baslik altinda Hiristiyan inançlarinin en önemlisi olan üçleme
(teslis) anlatilacakti r. Ancak daha önce Hiristiyan inançlarini özet oEa-rak vermekte fayda
vardir. Bunlar dan bir kismina daha önce yer yer temas edilmisti. Hiristiyanlikta inanç esaslari
üzerinde asirlardir tartismalar yapilmaktadir. Bir k imsenin Hiristiyanliga girisi vaftiz ve iman
ikrariyle ol-v maktadir. Iman ikra rina giren esaslar Hiristiyan Kutsal Kitabinda açik olarak
yer almaz. Bu esaslar ilk Havariler Konsilinden baslayarak özellikle 4 ve 5. Yüzyillardaki
konsillerde tesbit edilmistir. Daha sonraki konsillerde de diger konular yaninda inançla ilg ili
olanlarn bir esasa baglanilmasina çalisilmistir. Ancak inançlar konusunda Kilise ler mez-
heplerarasi ortak konular bulundugu gibi farkli olanlar da vardir. Biz burada hemen hemen
bütün Hiristiyanlarca kabul edilen Havariler Inanç Sistemi (Havari ler Kredosu) denilen ortak
inançlari verecegiz. IV. Yüzyila ait üç bölümlü ve oniki maddeli Havariler Inanç Sistemi su
sekildedir I. 1- Ben Tanriya kudretli Babaya II. 2- ve Onun biricik oglu Rab Isaya 3- Bakire
Meryem ve Kutsal Ruhtan dogmus olduguna 4- Pilatus zamaninda çarmiha gerildigine
öldügüne ve gölmüldügüne
Teslisin Unsurlari Teslis Baba Ogul Kutsal Ruh gibi üç unsurdan olusur [395]
a- Baba (Allah)
Hiristiyanlara göre Allahin özü sevgidir. Allah bu sevgiyi biricik oglu Isayi insa nlari
günahtan kurtarmak için dünyaya göndermekle göstermistir. Allahin özü Baba Allah Ogu
Allah ve Kutsal Ruh Allah olarak görünürse de o yine birdir. Bölünmez bir özdür cevherdir.
Çünkü bu cevher ruhtur. Ruhta bölünme kabiliyeti yoktur. Bunun için de Allah birdir. Allah
mukaddes üçlüktür. Kutsal Üçlükün üç sahsinin herbiri Tanndir Baba Tanri Ogul Tanri ve
Kutsal Ruh Tanri. Bunlar bir Tanrinin degisik tezahürleri sifatlari olarak izah edilmeye
çalisilmakt adir. Hiristiyanlarca bu üçlük izah edilmesi zor fakat inanilmasi gereken bir sir
olarak formüle edilmistir. Dört Incilde de Tanrinin birligi yüceligi sonsuz gücü yaraticiligi
vardir. Indiler Tanrinin varligi konusunda ayrintili bilgi ve düsünceler ileri sürmez. Yalniz
Tanri nin önsüz-sonsuz oldugundan bahseder. Indilerden mesela Yuhanna Incili Tanri
konusund a yalniz var idi der baska bir açiklamada bulunmaz[396]. Bununla beraber bu dur
um Tevratta da öyledir. Hiristiyan inancina göre Baba olarak nitelendirilen Tanri nurdur Isa
da onun og ludur. Tanri Isanin sahsinda insan ile birlesmistir. Isanin bedeni insan ru hu
tanridir. Onda tanrilik bir öz vardir. Insani Tanri ile birlestiren sevgidir. Tanri insani Ademden
beri devam edip gelen asli suçtan kurtarmak için oglunu göndermisti r. O da çarmihta kendini
feda ederek insanligi kurtarmistir. [397]
b- Ogul (Isa Mesih) Baba Ogul Kutsal Ruh birbirinden farkli olarak telafi edilmistir.
Aralarindaki mün asebet 381de Istanbulda toplanan konsilde söyle açiklanmistir Tanri Baba
dogmam is dogurulmamistir. Oglu Isa ise dogmus dogurulmustur. Kutsal Ruh Tanndan çikm
istir. Daha sonra 431deki Efes Konsilinde Meryem Tanrinin Anasi Tanri Dogur an (Teotokos)
Isa ise gerçek bir tanri ilahi-beseri iki tabiata sahip bir insan ve Bab a ile ayni cevherden kabul
edilmistir. Kadiköy Konsilinde ise (451de) Isada bir sahisda ayri iki tabiatin bulundugu
Bakire Meryemin Babasi tarafindan ilahi ana si bakimindan beseri Isayi dogurdugu karar
altina alinmistir. Ancak bu karara Isa da tek tabiat bulundugunu yani onda ilahi tabiatla beseri
tabiatin birlestigini sa vunanlar itirazda bulunmus ve daha sonra bu görüs taraftarlari
Monofizit olarak adla ndirilmistir. Bazilari özellikle Hicaz Bölgesi Hristiyanlari teslisi içinde
yine Isa bulunmakla b eraber Kutsal Ruhun yerine Meryemi koyarak kurmuslardir.
Hiristiyanlikta Isa ve Meryem konusunda yazilanlar Kris-toloji ve MariyolojI diye
adlandirilan iki ayri bilim dalinin olusmasina yol açmistir. IncIllere göre Isa konusu islenirken
onun sahsiyetiyle ilgili tartismalara yolaçaca k Incil ifade ve deyimlerine ayrica Pavlusun
Isanin ölümü dirilmesi ve tanriligiyl a ilgili görüslerine de temas edilmisti. Bütün bunlara
Isanin dogumu hayatindaki olaganüs tü olaylar mucizeler de katilabilir. Böylece Allahin Oglu
deyimiyle baslayan ge lisme onun tanri kabul edilmesine kadar varmistir. Pavlus
Hiristiyanligi merkezi Isanin insani kurtaran ölümü olan bir sir dini haline getirmistir (Eski
Yunandaki gibi). Bu yeni görüste Isa ilk sakirtlerinin gördügü gibi yalniz tarihi bir insan
olarak degil ölen di-rilen ve göklere yükselen Rab (Kyrios) ol arak tasvir edilmistir. Bu
Kyrios terimi Hiristiyan teolojisine göre hem muallim hem ilahi Rab hem de kral
anlamlarini içinde bulunduran bütün seref unvanlarini ifade e der. Kyrios lakabi Isaya
yöneltilen dualarda büyük bir önem tasir. Dolayisiyle eskid en beri Hiristiyanlar ilahi Rab
olarak kabul ettikleri Isa Mesihe dua veya onun adiy le Tanriya niyaz ettiler.
Hiristiyanlikta Isa insan seklinde bir ilahtir. Allah Isada beden-lesmistir . Baba Allah insanlara
sevgi ve merhametini göstermek için Isa Mesih suretinde ya klasmis ve aralarinda yasamistir.
Böylece Allahin inayeti insanlara Isa Mesih va sitasiyle erismistir. Isaya tapinmak ona kul
olmak Baba Allah ile temas kurma ktir. Çünkü o Baba ile ayni cevherdendir ve Baba gibi
mükemmeldir. O gerçek Allahdir. Çünk çesitli mucizeleriyle ölmesi ve sonra dirilmesiyle
Tanri oldugunu göstermistir. A llahin ogludur. O ayni zamanda gerçek insandir. Bir insanin
tanrilastirmasi peygamberde görülen mucizelerin Allaha degil de o ins ana verilmesinden
kaynaklandigi gibi tarihte benzeri görülen olaylardan da etkilenmi s olabilir. [398]
c- Kutsal Ruh Hiristiyanlikta teslisin üçüncü unsuru Kutsal Ruhtur. 381 tarihinde Istanbulda
toplana n konsilde Kutsal Ruhun Baba ve Ogul gibi tanri olduguna karar verilmistir. Kat
oliklere göre Kutsal Ruh hem Baba hem de Oguldan çikar. Ortodokslar ise Kutsal Ruh un
Ogul yoluyla Babadan çiktigina inanirlar. Kutsal Ruh Baba ile ayni cevherden fakat ayri bir
mahiyet olarak kabul edilmektedir. Babanin bütün kudret ve iradesini kendinde
tasimaktadir. Baba Ogul ve Kutsal Ruh tek bir cevherde toplanmis üç ayri sahistir hepsi de
ebedidir.
Kutsal Ruh Isanin vaftizinde onun tanriligini açiga vurmak için bir güvercin seklin de üzerine
konmustur. Kutsal Ruh Allah gibi her yerdedir. Fakat o öldürücü günahlardan uza olan
inanmislarin içinde oturmaktadir. Kutsal Ruh iyi düsünceler verir tevbe dua v e niyaz ögretir.
Sembolü beyaz güvercindir. Kutsal Ruh vaftiz ile insana gelir. Baba dan çikan Ogulda bütün
dolulugu ile duran ve Oguldan Insanlara verilen Ruh Allahti r. Fail ve müessir Allah budur.
Baba bütün islerini bu Mukaddes Ruh ile yapar ve daim a onunla kudretini gösterir. Kutsal
Ruh azizlere ve iyilere peygamberlerin ve hav arilerin seslerini ilham eder. Kiliseyi Allahin
nimeti ve armaganlariyle doldu rur. Kiliseyi hatalardan o korur. Sonuç olarak Hiristiyanlikta
Baba Allah yaratici Isa Mesih kurtarici ve Kutsal R uh da takdis edicidir. [399]
4- Inciller Incil kelime olarak müjde iyi haber anlamina gelir. Inciller Hiristiyan Kutsa l
Kitabinin (Kitab-i Mukaddes Bible. Yunanca Biblia Kitap) bir bölümü olan Yeni Ahit te
bulunur. Diger bölüm Eski Ahit adini alir. Hiristiyanlar bir baska dinin (Yahud iligin) kutsal
kitabina kendi kitaplari içinde bölüm olarak yer veren tek örnektir. Anca k Hiristiyanlarin
elindeki Eski Ahit Tanahin Yunancaya Yetmisler Çevirisi olmak la beraber içindeki kitap
sayisi ayni degildir. Eski Ahit 39 kitaptan ibarettir. Yeni Ahit ise 27 kitap ihtiva eder.
Dolayisiyle Hiristiyan Kutsal Kitabi toplam 66 kitaptir. Yeni Ahitte 4 Incil 21 mektup
Resullerin Isleri ve Vahiy vardir. Bunlar III. Yüzyildan sonra Yunanca yazilan 27 kitaptir.
Yeni Ahide giren bu kitaplarin havar ilerden geldigi ve sahih oldugu kabul edilmektedir.
Bununla beraber Incillerin Hz. Isanin eseri olmadigini sonradan ve ihtiyaca göre yazildigini
Isanin düsüncelerin den uzaklasildigini ileri sürenler de bulunmaktadir. Ayrica Incillerde
Isanin söylediklerinin tamami yeralmadigi gibi Isaya ait olmayan bazi fikirlerin de yer
aldigini kabul eden Hiristiyanlar ve hatta Hiristiyan din adamlari vardir. Günümüzde Inc
illerin Kuran gibi degil Hadisler gibi düsünülmesinin gerektigini dile getiren Hiristi yan din
bilginleri ve yazarlari bulunmaktadir.
Hiristiyan Kutsal Kitabinin her iki ana bölümü için Kilisece sahih (kanonik) görülmemis meti
ler bulunmaktadir. Bunlara apokrif metinler denilir. Apokrif metinler üzerinde teo loglar ve
mezhepler arasinda tartismalar vardir. Eski Ahidin Yunancaya Yetmisl er Çevirisindeki bazi
yazilar Yahudilerin Kutsal Kitabina tahminen M.S. II. Yüzyil da Yavnede (Jamnia) toplanan
konsilce dahil edilmemistir. Asagi yukari M.Ö. 300-M S. 100 yillari arasindaki Yahudi hayat
ve düsüncesi yaninda ayni zamanda Hiristiyan ligin baslangiç yillari hakkinda da bilgi veren
bu yazilardan hangilerinin Hiristi yan Kutsal Kitabina (Eski Ahid kismina) alinabilecegi
konusunda ilk Kilise yetk ilileri arasinda fikir ayriliklari sürüp gitmisse de bunlardan bir kismi
Vulgata (Jerome tarafindan tahminen 4O4te Papa Damasusun emriyle Hiristiyan Kutsal Ki
tabinin Latinceye çevirisi) alinmis ve sahih görülmüstür. (Bu yazilarin listesi daha önce
Yahudi Kutsal Kitabi Tanah tanitilirken verilmisti). Protestan liderler bunlarin okunmasinda
fayda bulunmakla beraber onlardan bir doktrin çikarilamayacagini iler i sürmüslerdir. Trent
Konsilinde (1548 yilinda) bunlarin sihhati yeniden vurgulanmi stir. Yeni Ahidin apokrifleri
bazisi ikinci yüzyila kadar geri giden yazilardir. Isa v e diger Yeni Ahit sahsiyetleriyle alakali
bu yazilar Yeni Ahide dahil degildir. Bunlar kanonik olmamakla beraber halk seviyesinde
ilk Hiristiyan hayat ve düsüncesi ni aksettirmeleri bakimindan önemli bulunmaktadir. Bu
yazilar dört gruptur
1- Inciller Bunlardan Ibranilere Göre ve Tomas Incili gibi bir kismi ilk sifahi gelenegi ihtiva
eder. Digerleri Isanin çocuklugu ve hayati ile ilgili daha fazla bilgi edinmek gayesiyle umumi
arzu üzerine yazilmistir. Bunlara Tomasm Çocukluk Incili Nikodemus Incili
Protoevangelium Marangoz Yusufun Tarihi misal olara k verilebilir. 2- Petrus Pavlus
Yuhanna gibi ilerigelen kimselerin yaptiklarini anlatan Resu llerin Isleri. 3- Mektuplar Isa ile
Abgarin haberlesmesi Pavlusun kayip mektubu Lentuluus un Mektubu gibi. 4- Vahiyler
Petrusunki gibi. [400]
a- Dört Incil Dört Incil Matta Markos Luka ve Yuhanna Indileridir. Bir takim ayriliklara ragm
en ilk üç Incil arasinda benzerlik bulundugundan bunlara Sinoptik Inciller denilir. Sinoptik
Indilerin 60-85 yillari arasinda yazildigi düsünülmektedir. Dördüncü Incil olan Yuh anna
Incili ise 100 yilindan sonra yazilmis olup ilk üç Incilin yorumlarini da ihti va etmektedir.
Metin arastirmalari sonucu çogunlugu olusturan bir kisim bilgin en eski Incilin Markos Incili
oldugu kanaatine ulasmistir. Matta daha sonradir. Luka Incili il k iki Incile dayanmaktadir.
Ancak üç Incilin de ele geçmemis Aramca bilinmeyen bir Inc ile dadandigi kabul
edilmektedir. Hz. Isanin M.Ö. 6 veya 4 yilinda dogdugu vaft izinin 28 hizmetinin
baslamasinin 30 ve çarmih olayinin 33 yasinda iken oldugu gözönünde bulundurulursa eldeki
en eski Incilin ondan en az 30 sene sonra yazildigi anl asilmaktadir. Hz. Isanin sakirtleri
arasinda okuma yazma bilenler yok denecek kadar azdir. In dilerde verilen bilgiler agizdan
agiza nakledilen rivayetler halindedir. Indiler in yaziya geçirilmesi konusu bilinmeyen
noktalari çok olan bir konudur. Eldeki Indi lerde Hz. Isanin onlari yazdirdigini belirten
ifadelere rastlamak zordur. Gerçi b ana verdigin sözleri onlara verdim (Yuhanna 17814) gibi
açiklamalar vardir. Ancak Indilerin nasil yazildigi konusunda netlik yoktur. Bazi kaynaklarda
ilk Hiristi yanlarin IncIlleri bulundugu kaydedilmektedir. Bu Incüler Yahudiler ve Romalilari
n takibi dolayisiyle yazarlarinca korunmak için bazi yerlerde saklanmis veya ele geçirilerek
yok edilmistir. Bugünkü Indilerin bilinmeyen kaynaklarinin bunlar arasinda bulundugu ileri
sürülmektedir.
Sonraki Indilerin yazilmasinda sözlü gelenegin tesbit edildigi önceki bazi Indilerde n
faydaianildigi yolunda iddialar varsa da bu konuda kesin bir kanaata ulasilamam aktadir.
Ancak bazi Hiristiyan kaynaklarinda bu Incil metinlerinin üç veya dört defa de gistirildigi
de açiklanmaktadir. Bu daha önce de temas edildigi gibi ilk Hiristiya nlarin arasinda çikan
fikir ayriliklari dolayisiyle olmustur. Onlar kendi görüslerini desteklemek veya inanmayanlari
ikna etmek için böyle bir yola gitmislerdir. Ayrica Indilerin yazilmasinda belirli ölçülerin
olmadigi bunlarin kontrol edilmedigi her önüne gelenin Incil yazdigi ve böylece yüz civarinda
Incilin ortaya çiktigi ileri sürülen görüsler endir. Eldeki dört Incil bu yüz kadar Incil arasindan
birbirlerine en yakin bulunar ak seçilmis ve bunlarin sahih oldugu Kutsal Ruhun himayesi
altinda yazildigi kabul edilmistir. Kilise ayrica Pavlus Petrus Yuhanna Yakub ve Yahudanin
mektupl arini Resullerin Isleri (tahminen Lukanin) ve Vahiy (Yuhannanin vahyi) kitapl arini
da sahih sayarak hepsini Yeni Ahide dahil etmistir. Kilisenin sahih saymayarak Yeni Ahit
disinda biraktigi Indiler ve yazilar arasinda Ebionitlerin Incili ve Barnaba Incili meshurdur.
Bu Indiler Allahin birlig ini Hz. Isanin Allahin kulu ve resulü oldugunu ilah olmadigini
çarmiha gerilenin o olmadigini ve Hz. Isadan sonra bir peygamber gelecegini bildirmektedir.
Bunla rda verilen bilgilerle Kuranda verilen bilgiler arasinda uygunluk görülmektedir. [40 1]
Kilise Inciller yaninda bir kisim mektup ve kitaplari da Yeni Ahit adi altinda toplayarak kesin
bir kutsal metin bulunmamasi eksikligini gidermek istemistir. A ncak bunlar bizzat Hz.
Isanin söyleyip yazdirttigi sözler degildir. Çünkü o Aramca konusma ta idi. Halbuki Yeni
Ahit metinleri Yunancadir (Eldeki en eski Yeni Ahit metinl eri Yunancadir). Inciller belirli bir
senetle Hz. Isaya dayanmamaktadir. Mesela Luka Incilinin basinda Teofilos adli bir dostuna
hitap eder onun için yazdigini açiklar[402]. Bu y azilar tabii ki Hz. Isaya degil Lukaya aittir.
Hatta metin incelemeleri sonucu e n kuvvetli Incil olarak kabul edilen Luka Incilinin bazi
bölümlerinin ona ait olmadi gi da ortaya çikmistir. Simdi Yeni Ahidi olusturan kitaplarda
çeliski gibi görünen ve farklilik gösteren hususl ardan birkaç misal olarak verilecektir 1- Hz.
Isanin nesebi Luka Incilinde Matta Incilinden farkli anlatilir. Meryem in kocasi Yusuf Lukaya
göre Helinin Mattaya göre Yakubun ogludur (Bkz. Luka ll i23 Matta I 16). 2- Markos
Incilinde Incil Allaha (Allahin Incili seklinde) Pav-lusun R omalilara mektubunda Hz. Isaya
nisbet edilir (Oglumun Incili seklinde) (Bkz. Markos 114 Romalilara 18-10). Ayrica ayni
Markos Incilinde bir yerde Isa M esihin Incili diger bir yerde de Allahin Incili denilmektedir
(Bkz. Markos 11 114). 3- Luka Incilinde bir yerde Kurtaricim Allah diger bir yerde de
Kurtarici R ab Mesih denilmektedir (Bkz. Luka 147 1111). 4- Hz. Isa için sik sik hem Allahin
oglu hem de Yusuf oglu Davud oglu Ade m oglu deyimleri kullanilmaktadir. 5- Bir Incilde
bulunan bilgi ötekinde yoktur. Bazen bir bilgi dört Incil arasinda sadece bir tanesinde bulunup
ötekilerde bulunmaz. Bazen de üç Incilde yeralan bir bi lgi dördüncüsünde yeralmaz. Mesela
Hz. Isanin Vaftizci Yahya tarafindan vaftizi Matta M arkos ve Lukada mevcut iken
Yuhannada yoktur (Bkz. Matta Ili 3-17 Markos I 9-12 Luka III 21-22 41). 6- Ilk üç Incile göre
Hz. Isanin esas memleketi Galile Yuhan-naya göre Yahudiyedir (Bkz. Matta XIII 54-58
Markos Vl4 Luka IV29 Yuhanna IV3 43-45). Matta ve Lukaya göre Isa Bethlehemde
dogmustur (Bkz. Matta ll/1Luka IV/415). Markos ve Yuhannada bu konuda bir açiklik
bulunmamaktadir ve Isanin Galileden geldigi bel irtilmektedir (Bkz. Markos 1/9 Yuhanna
VH/42). 7- Mattaya göre oruçlu olup Hz Isaya soru soranlar Yuhan-nanin talebeleri Markos a
göre Yazicilar ve Ferisilerdir (Bkz. Matta IX 14 Markos II 18). 8- Hz. Isa ErIha
memleketinden çiktiginda kendisine Mattaya göre iki Markosa göre bir kör gözlerinin
açilmasi için basvurmustur (Bkz. Matta XX30 Markos X46).
9- Matta ve Markosta Hz. Isanin görevi Vaftizci Yahya hapse atildiktan sonra Yu hannada ise
hapisten önce basladigi kaydedilmektedir (Bkz. Matta IV12-17 Markos 114-15 Yuhanna Ili
22-26 IV1-3). 10- Havarilerden Isayi ele verecek kimsenin tarifi Indilerde farkli olarak zikr
edilmektedir. Bu Yuhanna Incilinde Isanin lokmayi batirip kendisine verdigi ki msedir diger
Incillerde ise eli Isanin eliyle beraber sofraya uzanan kimsedir (Bkz. Yuhanna XIII 26 Markos
XIV 20 Matta XXVI 23 Luka XXII 21) 11- Kudüse giderken Hz. Isanin sipaya binmesi
bindirilmesi seklinde birbirine t ezat teskil eden ifadeler yaninda konuyla ilgili farkli
anlatimlar göze çarpmaktadi r (Bkz. Markos Xl7 Matta XXI 5 Luka XIX 30-35 Yuhanna
Xll14). 12- Zebedinin zevcesi Meryemin Mesihe gelmesi konusu Matta ve Markosta fark li
bir sekilde anlatilmaktadir. Luka ile Yuhanna Indilerinde ise bu konuda bir s ey
yeralmamaktadir. (Bkz. Matta XX 20-22 Markos X35-40). 13- Mattada Yahyanin (Hz.
Yahya) bir yerde çekirge ve yaban baligi yedigi bir b aska yerde de yiyip içmedigi
söylenmektedir {Bkz. Matta lll4 XI 18-19). 14- Incillerde Tanriyi görme konusunda farkli
birbiriyle çelisen açiklamalar bulunm aktadir (Bkz. Yuhanna V 37 XIV 7-9 Matta XVIII 1-14
Markos IX 1-8). En kuvvetli Incil sayilan Luka Incilinin yazari Pavlusun talebesi-dir ve ha
varilerden degildir. Luka Incilini Pavlusun telkinleri dogrultusund a yazmistir. O Incilini diger
Indileri inceleyerek yazdigini en basta söylemekte dir. Ancak diger Indilerle Luka Incili
arasindaki farklar gözönünde bulundurulursa ya onunki veya digerlerininki dogru degildir.
Digerlerine bakildiginda onlarin bi rbirleriyle ve kendi içinde çeliskiler tutarsizliklar farkli
açiklamalarla dolu oldu gu bazen birinde bulunan bir anlatimin ötekinde bulunmadigi göze
çarpmaktadir. Bütün bunl arin yaninda onlarin muhteva ve ifade tarzi bakimindan insan eseri
oldugu yazar in kendi görüslerini aksettirdigi ilk bakista anlasilmaktadir. Bu gibi çeliskilerin
ve farkliliklarin Allaha nisbet edilen bir kitapta bulunmaya cagina ve bir peygamberin kendini
tanrilastirip Tanriyi da in-sanlastirmayacagi na göre Hiristiyan Kutsal Kitabinin sonradan ve
insan tarafindan yazildigi fark li sekillerde yorumlandigi ve degisiklige ugradigi
anlasilmaktadir. [403]
5- Kilise ve Ayinler a- Kilise Kilise Yunanca eklesya (ecclesia) kelimesinden gelmektedir. Bu
kelime meclis cemaat anlamindadir. Sonralari ibadet yeri için de kullanilmistir. Isanin yolun u
benimsemis olanlarin bir yerde meydana getirdigi topluluk Kilise diye adlan dirilmistir. Ilk
Hiristiyanlarin ibadet ettikleri ayri bir yer yoktu. Onlar uygun yerlerde t oplaniyorlardi. Daha
sonra bu toplanmalar Kilise özel mülküne kavusunca Kiliselerde oldu. Nihayet IV. Yüzyilda
mabetli devre baslamis ve Hiristiyanlar Kilise adini verdikleri yapilarda ibadetlerini yapma
imkani bulmuslardi. Hz. Isaya göre 12 Havari baslayan yeni devrenin ilk nüvesiydi. Onlarin
lideri Petr ustu. Petrus Isanin çarmihta ölmesi ve tekrar dirilisinden sonraki Pentakost günü
Kut sal Ruhun Kudüste ilk Hiristiyan toplulugu üzerine dökülmesi sonucu meydana gelen Kili
senin basi oldu. O gün onlar çesitli dilleri konusur olmuslardi. Cemaata 3.000 ki si katildi. Ilk
Kilise Kutsal Ruh vasitasiyle ilahi güçle dolmustu. Böylece Kilisenin Isanin bedeni hatirasiyle
degil manevi varligiyle bütünlesmis oldugu kabuf edilmisti. O günden sonra Isanin Kilisede
hazir bulunduguna inanildi. Pavlus önce kati bir Hiristiyan düsmani iken 32 yilinda Sam
yolunda Isayi ma nen gördügünü iddia ederek Hiristiyan oldu. Daha sonra Hiristiyanligin
Yahudi olmayanlar arasinda yayilmasinda büyük rol oynadi. Basta Petrus ve Pavlus ilk
Hiristiyanlar çe sitli yerlere giderek oralarda cemaatlar olusturdu. Bu cemaatlar dini ayin ve
törenler i ibadet islerini yürütmek üzere birer idareci seçti bu idareciler ruhban sinifinin b
aslangici oldu. Petrus ve Pavlus Romada öldürüldü. Onlarin mezarinin Romada bulunmasi
Roma Kilisesi nin bütün Hiristiyanligi temsil ettigi iddiasina yolaçti. Bu sirada mahalli
Kiliseler de kurulmustu. Görüs ayriliklari ortaya çikti. Konstantin IV. Yüzyilda Hiristiyanliga
ser bestlik taniyip görüs ayriliklarini gidermek istedi. Böylece konsiller devresi baslami s
oldu. 325de Iznikte toplanan konsilde Isanin mahluk oldugunu savunan Aryüsçülere karsi I
sanin tanriligini Babanin Oglu olarak onunla ayni cevherden geldigini ileri süre nlerin
görüsü kabul edildi. 381de Istanbulda toplanan ikinci Konsilde Kutsal Ruhun da Baba ve
Ogulla ayn i cevherden oldugu bundan dolayi onun da ilah sayilmasi gerektigi kararlastiril di.
431de Efes Konsilinde Bakire Meryemin Tanrinin Anasi oldugu Mesihin gerçek bi r tanri ve
iki tabiata sahip bir insan oldugu kararina varildi. Ancak bu konsild e Isanin insanlik ve
tanrilik unsurlarinin birlesme konusu halledilemedi. Bunun için 451de Kadiköy Kon-sili
toplandi. Bu konsilde Isanin iki tabiata (insani ve ilahi) s ahip olma konusunda önceki
konsilde halledilemeyen hususlara yeni açiklamalar getiri lerek karar altina alindi. Ancak
Isada insani ve ilahi iki tabiatin birlestigini savu nanlar (Monofizitler) bu konsilde alinan
kararlari kabul etmediler ve ayrildila r. Böylece Hiristiyan dünyasinda ilk ciddi bölünme
ortaya çikmis oldu. Her Kilise kendinin hakli oldugunu geleneginin havarilere dayandigini
ileri sürüyor ve kendi dini konular ini halletmek için özel konsiller (sinodlar) olusturuyordu.
Kadiköy (Kalkedon) Konsilini digerleri takip etti. 869da Istanbulda yapilan 8. Konsilde
Kutsal Ruhun kimden çiktigi ve Roma Kilisesinin otoritesi gibi konular tartisildi. Bu
tartismalar Dogu ve Bati Kiliselerinin ayrilmasina yolaçti. Zaten asirlarca dogu ile bati
arasinda üstünlük ayin ve ibadet usulü ile doktrinde gerginlik var di. Nihayet 1054te Roma
Papasinin Istanbul Patrigini afaroz etmesiyle kesin bölünm e ortaya çikti. Dogu Kilisesi
Ortodoks Bati Kilisesi de Katolik adini aldi.
XVI. Yüzyilda Bati Kilisesi kendi içinde bir defa daha bölündü. Çünkü reform hareketleri
basl sti. Bunun sonucu Protestanlik ortaya çikti. Böylece çesitli Kiliseler dogdu. Her Kili se
bir mezhep görünüsü kazandi. [404]
Hiristiyanlikta Pazar Gününe verilen önem bu günün Hz. Isanin dirilis günü olarak kabul edi
mesinden kaynaklanir. Pazar Günü Ekmek-Sarap Ayini (Evharistiya) ile Isanin manevi
vücudu na istirak edilmis olunacagina inanilir. Bu ibadet mutlaka kilisede ve papaz nez
aretinde olur. Pazar ibadetinde Hiristiyan Kutsal Kitabindan parçalar okunur ilahiler söylenir
dua e dilir vaazlar verilir. 3- Yillik Ibadet (Noel Epifani Paskalya Haç Yortusu Meryemana
Gönü) Bayram ve anma günü seklindedir. Kilise yili normal yildan farklidir. Bazi bayramlarin
günü sabittir bazilari her yil yeniden tesbit edilir. Mesela Noel sabittir Paskalya ise 22 Mar t-
19 Nisan arasinda bir Pazar Günü yapilir ve hersene yeniden tesbit edilir. Kilise yilinda
genellikle dört devre bulunur 1- Advent devri Isanin dogum gününü hazirlayan dört haftalik
bir tevbe zamani 2- Noel devri Isanin dogum günü 3- Büyük Paskalya Oruç Hazirligi 4-
Paskalya devri. Yillik ibadetlere birkaç misal Noel Isanin dogusunun hatirasina yapilan bir
bayramdir. Hiristiyanligin ilk üç yüzy ilinda böyle bir gelenek yoktur. Bu IV. Yüzyilda
baslamistir. Isanin dogumunun kut lanmasi Batida 25 Aralikta Dogu ve Ermeni Kilisesinde 6
Ocaktadir. Noel 24 Aralik aksami Hiristiyanlarin kilisede ayinle ve evlerinde yaptiklari kutsal
gece eglencesiyle baslar. 25 Aralik sabahi ise kilisede senlikler yapilir. Ikinci b ayram günü
olan 26 Aralikta genellikle misafirler agirlanir ziyafetler verilir ha staneler ve kimsesiz
çocuklar ziyaret edilir.
Ilk Noel 336da Romada kutlanmistir. Aslinda Isanin dogum yili ve günü kesin ol arak
bilinmemektedir. Hiristiyanlar Romalilarin Irandan aldiklari Mitra Dinin deki ölümsüz Günes
Tanrisinin dogum günü bayramini Isa için kullanmaya basladilar. Bu putper st Roma bayrami
21-31 Aralik tarihleri arasinda kutlaniyordu. Aziz Nikolas ile. Noel Baba arasinda bir ilgi
olmadigi gibi Miladi takvim yili baslangici olan yi lbasi ile Noel Bayraminm da bir ilgisi
yoktur. Noel Baba Noel gecesi çocuklara h ediyeler dagittigina inanilan efsanevi bir kisidir
gerçek bir sahsiyet degildir. Bu gün kutlanan Noel gecesiyle ilgili olarak yapilan çamli
eglenceli uygulamalar dini o lmaktan çikip tamamen folklorik bir mahiyet almistir.
Hiristiyanlikta Noel belli bir tarihin yildönümü olmaktan daha çok insanlara bir Isik getiren
Tannnin Oglunun yeryüzünde Tanrinin ci-simlesmis bir sekli olarak görünme sidir. Noel ile
ilgili ve onun devami olarak kutlanan diger bir Hiristiyan bayrami Epi fanidir (Epiphanie). Bu
kelime görünme beliris anlamindadir. Soylulara çobanlara çocuk Isanin görünmesidir.
Baslangiçta bu bayram Noelinkine baglanmisti r. Sonradan kutlanma günü ve sekillerinde
Kiliseler arasinda ayriliklar olmustur. Ba tida Noel 25 Aralikta Epifani 6 Ocakta Dogu
Kiliselerinde Gregoryen Erme ni Kilisesinde Noel ile Epifani baslangiçta oldugu gibi birlikte
6 Ocakta kut lanmaktadir. Önceleri bu bayram Isanin Betlehemde {Beyt Lahim) Ürdün
nehrinde v aftiz esnasinda Kanada bir dügünde kendini göstermesi Tanriligini açiklamasi h
atirasina kutlanmistir. Daha sonra Isanin vaftizinin hatirasina kutlanan bir ba yram olmustur.
Bu Isanin dogumunu sünnetini ve Tanriligini da hatirlatmaktadi r. Aslinda Hiristiyanlik
öncesi dönemlere eski inanç ve kültürlere ait ve onlarin karakteris tigi olan ölen ve dirilen
tanri bayramlari kutlamalari Hiristiyanliga da geçmis Hi ristiyani bir sekle bürünmüstür.
Paskalya Ibranice geçis anlamina gelen pesah Yunanca paskhaliadan gelir. Hiri stiyanligin ilk
devirlerindeki Yahudi Pesah bayramina denk olan bir bayramdir. O zaman Hiristiyanlar
Isanin Pazar Günü dirilisini her Pazar kutlarlardi. Kilise tes kilatinin yerlesmeye basladigi
sirada kiliselerde özel bir Paskalya günü kabul edildi. Paskalya en büyük Hiristiyan
bayramlarindan biridir. Paskalya Dogu Kilisesi Için çok önem lidir. Insani ebedi ölümden
kurtaracagina inanilan Isanin yeniden dirilisi olayi Kili senin ve her insanin hayatinin merkezi
sayilmaktadir. Ortodokslar ile Katolikle rin Paskalyalari arasinda tarih bakimindan fark
vardir. Haç Yortusu Haç birbirine dik iki agaç ve benzeri seylerden meydana gelen sekle deni
lmektedir. Hiristiyanlik öncesi devrelerde de çesitli milletlerde haç sembolü vardir. Is anin
çarmih olayindan sonra haç Hiristiyanlari diger dinlerin mensuplarindan ayira n bir sembol
haline gelmistir. Bu sembol Hiristiyanlara Isanin çarmihta çektigi aci lari ve ölümünü
hatirlatmaktadir. Bu ani hatirlamak için Hiristiyanlar (Protestanlar hariç) aç sembolünü
kiliselerinde mezarlarinda yol kavsaklarinda üzerlerinde bulundurmaktadi r. Konstantin
zamaninda Isanin çarmiha gerildigi agaçlarin bulundugu (326 yilinda) savunulmus ve bu
olayin hatirasina bir bayram baslatilmistir. Ortodoks haçinin ko llari genellikle birbirine
esittir Latin (Katolik) haçinin alttaki kolu digerlerin den uzundur. Meryemana Günü
Meryemin günahsizligini lekesizliglini ahlakliligini ve iffetini ta nitmak için Romada 1477de
baslatilan bir anma günüdür. Advent devresine dahil oldugund an anilma günü yildan yila
degisir. Protestanlar hariç Katolik ve Ortodoks Kiliseler Meryeme büyük saygi duyarlar ona
öz el dualar bayramlar ve ilahiler tahsis ederler. Isa gibi Meryemin de günahsiz oludug unu
kabul ederler. [405]
bb- Ayinler (Sakramentler) Kilise mensuplarina Isa tarafindan konuldugunu açikladigi yedi
sakrament bild irdi ve onlardan buna uymalarini istedi. (Sakrament kutsal sey ayin anlamina
gel ir.) Zamanla sakramentler konusunda ihtilaf çikti. Kiliseler birbirinden ayrildikta n sonra
kabul edilen sakramentle-rin sayisinda görüs ayriliklari oldu. Katolik ve O rtodokslar yedi
sakrament kabul etti. Gregoryen Ermeniler bunlardan altisini P rotestanlar ise iki tanesini
benimsedi. Unitaryenler ve Kuveykirlar (quakers) T anri ile insan arasinda hiçbir seyi kabul
etmemekte ve bunlarin hepsini reddetmekte dir. Bu sakramentler sunlardir 1- Vaftiz
(bapteme batem) Sakramentlerin ilki vaftizdir. Hiristiyan olmak da bir Kiliseden digerine
geçmek de vaftizle olur. Vaftiz olmak Hiristiyan olmanin ilk sartidir. Vaftiz ayini Baba
Ogul Kutsal Ruh adina yapilir ve Hz.Isa tarafi ndan konuldugu kabul edilir. Vaftiz Isanin
manevi vücuduna istirak edisi Kutsal Ruhla yeniden dogusu ifade eder. Asli suçun vaftizle
giderilebilecegine inanilir. V aftiz Yunanca suya batirmak anlamina gelir. Vaftiz kilisede
yapilir. Kilisele r arasinda vaftiz uygulamasi farklidir. Suya daldirmak batirmak su sepe-
lemek ve su dökmek gibi çesitli yollarla vaftiz yapilabilir. Vaftiz yapilacak olanin yasi
Kiliselere göre degismektedir. Genellikle küçük yaslarda yapilir. Vaftizsiz ölenin asli suçt n
temizlenmedigi için günahkar öldügü kabul edilir. Bunun için herkesi vaftiz etme bir ideal
olarak bir sevap unsuru olarak görülür. 2- Ekmek-Sarap Ayini (Euchahsiie Evharistiya
Ökarist) Bu ayin Hiristiyanlikta önemli sakramentlerden ikincisidir. Evharistiya çarmiha
gerilmeden önce Hz. Isanin havari lerle yedigi Son Aksam Yemeginin hatirasidir. Incillere
göre son aksam yemeginde Hz. Isa ekmegi böldü parçaladi bu benim etimdir diyerek
havarilere verdi. Sonra bi r kase içindeki sarap için bu benim kanim deyip onlara içirdi.
Pavlus bu olayin yorumu nu yapti. Kilise onu ayin haline getirdi. Önce senede bir defa
yapilirken sonra her hafta yapilir oldu.Eski Hiristiyanlar Evharistiyayi bir çesit kurban olar ak
gördüler. Bugün de kiliselerde yapilan Evharistiya ayininde verilen ekmek ve sarap kurban
olarak nitelendirilir. Evharistiya Pazar Günü kilisede yapilan bir ayindir. Bu ayinde Kiliseler
arasinda bölge ve kültürlerden kaynaklanan farkli bazi noktalar disinda genelikle ayni seyler
yapil maktadir. 3- Kuvvetlendirme (Confirmation Konfirmasyon) Vaftiz edilen çocugun
takdis edilm is bir yagla vücudunun çesitli yerlerinin yaglanmasidir. Vaftiz ayininin
kuvvetlendiril mesidir. Bu sakrament Dogu Kiliselerinde vaftizden hemen sonra Bati Kiliseler
inde ise daha sonra yapilmaktadir. Vaftizle konfirmasyon arasinda yakin bir ilg i
bulundugundan bunlarin arka arkaya yapilmasi tercih edilmektedir. Yaglanmis çocuk
kilisenin bu is için ayrilan yerine götürülür. Orada ona Konfirmasyon Ekmeg i yedirilir
yiyemeyecek durumda ise dudagina dokundurulur. Böylece o kilisenin b ir üyesi olur. 4-
Günah Itirafi (Penitence) Kaybolan vaftiz inayetini yeniden elde etmek için yapi lan ayindir.
Günah isleyen günahlarini itiraf eder. Kilise adina affetme yetkisine sa hip papaz itirafta
bulunanin günahlarini bagislar. Kisi ne kadar günahkar olursa ols un pisman olup tevbe ve
itirafta bulunursa günahlari affolunur kaybettigi inaye ti yeniden kazanir. Bazi durumlarda
papaz kefaret olarak ceza takdir edebilir. 5- Son Yaglama (Extreme-Onction) Takdis edilen
yagin hem sifa hem günahlarin b agislanmasi hem de rahat ölüm için hastalara sürülmesi
ayinidir. 6- Rahip Takdisi (Ordre Ordo) Kilise hiyerarsisinin üç üst merhalesinde bulunan diy
akos papaz ve piskoposlarin takdisi ayinidir. Bu görevler sadece tayinle degil takdis ayiniyle
verilir. Takdis piskopos tarafindan yapilir.
7- Nikah (Mariage) Katolik Kilisesine göre nikah Isa ile Kilise arasindaki çözülmez ruhan
asebetin bir sembolü ve bundan dolayi kutsal bir sakramenttir. Bir ayin olarak evlili k iki
kisinin anlasmasinin Kilise tarafindan takdis edilmesi ve bu çiftin kilis ede mukaddes bir
bagla baglanmasidir. Evlilik Tannnin meydana getirdigi bir kur um sayildigi için ilk çaglardan
beri kutsal sayilmistir. Evlenme ayinleri genellikle k adinin bagli bulundugu kilisede yapilir.
Katolik ve Ermeni Kiliseleri bosanmaya kesinlikle izin vermez. Ortodoks Kiliselerinde
bosanmaya belirli sartlara bagli olarak izin verilmektedir. [406]
Hiristiyanlar arasinda inanç ayin gibi konulardaki ihtilaflarin ilk asirlardan itib aren
basladigindan ve Kadiköy Konsili ile ciddi bölünmelerin ortaya çiktigindan bahse dilmisti.
Daha sonra XI. Yüzyilda Dogu-Bati kopmasina XVI. Yüzyildan sonra da refor m hareketini
digerlerinin takip ettigine temas edilmisti. Bu bölünmelerden sonra orta ya çikan belli basli
mezhepleri su sekilde siralamak mümkündür Katolik Ortodoks Prote stan ve Monofizit.
[407]
9- Insan asli suçun içindedir. Buna karsi kötülüge temayül günah degildir günaha sevkeder h
çikarma çok önemlidir. Bunun günah çikarma hücresinde papaza itiraf seklinde olmasi gere
kir. Ergenlik çagina giren her Hiristiyanin yilda en az bir defa günah çikartmasi 1215 de
toplanan Lateran KonsiIinde karara baglanmistir. 10- Sakramentler yedi tanedir. Ruhban
zümresi evlenemez. Ruhban sinifi disinda o lanlardan evlenenler bosanamaz. Kilisede
yapilmayan nikah sahih sayilmaz. Bosandik tan sonra evlenme zina kabul edilir. Vaftiz su
dökülerek yapilir. Vaftiz olmadan ölen cehennemlik sayilir. Evharistiya Ayininde ekmege
maya katilmaz. Evharis-tiyada {E kmek-Sarap Ayininde) konfirmasyon ilk komünyondan
sonra herhangi bir vakitte yapilir . 11- Yirmi bir konsil ve kararlarini kabul ederler. 12- Cuma
günü et ve yagli yiyecekler yemezler. Bogulmus hayvan etini ve kanini mubah görürler. 13-
Son yargi gününü cenneti cehennemi ve arafi kabul ederler. 14- Ayin dili Latincedir
(1965deki II. Vatikan Konsilinde degisik dillerde yapi lmasina izin verilmistir). [409]
b- Ortodoks Mezhebi Ortodoks dogru görüs/ve inanç anlamina gelir. Romanin üstünlük
iddiasina karsi Bizans Patr ikligi kendisinin dogru yolda bulundugunu üstün oldugunu
belirtmek üzere bu adi almis tir. 1054deki Dogu-Bati ayriligindan sonra Bizans
Ortodokslugun merkezi olmust ur. Birbiriyle inanç ve ayinler bakimindan ortak yönleri
bulunan birçok Ortodoks Kilise Bi zansa bagli idi. 1453ten sonra Rus Ortodoks Kilisesi
Istanbul Ortodoks Patrik ligiyle mücadeleye giristi. Ancak o 1917deki Rus Ihtilalinden sonra
bundan vazgeçti. Rus Ortodoks Kilisesi patriklik halini aldi. Ortodoks dünyasinda dört büyük
patriklik vardir. Bunlar Istanbul Iskenderiye Antakya ve Kudüstür. Çok sayida milli kiliseler
bu dört patriklige baglidir. Ancak özerk ve kismen özerk Kiliseler de vardir. Monofizit
Kiliselerle beraber bu sayilanlar tek bir Dogu Kiliseleri basligi altinda gösterilmektedir.
Istanbul Patrikligi Fener Patr ikligi veya Rum Ortodoks Patrikligi diye de adlandirilir.
Ortodokslarin özellikleri Katoliklerden ve diger Hiristiyan mezheplerinden ayrildi klari
noktalar genellikle sunlardir 1- Ruhani baskanlari Patriktir. 2- Papanin üstünlügünü Isanin
vekili oldugunu yanilmazligini kabul etmezler. Kutsal Ru hun Ogul yoluyla Babadan çiktigini
ileri sürerler. 3- Ilk yedi konsili ve kararlarini kabul ederler. Sonraki konsilleri ve kararlar ini
kabul etmezler. 4- Ikonlara genis yer verir saygi gösterirler (Ikon Isa Meryem ve azizleri tas
vir eden özel bir tarzda yapilmis olan kilise ve evlerde bulunan resimlerdir). 5- Ibadet her
ülkenin diliyle yapilir. 6- Haçlarinin kollari birbirine esittir. Sagdan sola haç çikarirlar. 7-
Evharistiya Ayininde ekmege maya saraba su katarlar. 8- Konfirmasyon vaftizden hemen
sonra yapilir. 9- Papazlar evlenebilir. Kesisler Piskoposlar ve Patrikler evlenmez. Bosanma
ba zi sartlara bagli olarak vardir. 10- Arafi kisa bir bekleme yeri olarak kabul ederler.
Günahkar bir kisi günah derece sine göre bir bedel ödeyerek hatasindan kurtulabilir. [410]
c- Protestan Mezhebi Protestan kelimesi baskaldiran itiraz eden anlamina gelir. XVI.
Yüzyilda Martin Luther (1489-1546) Roma Katolik Kilisesinin günahlari bagislamasi bunu
mali bir kay nak haline getirmesi Kutsal Kitap yorumu ve hüküm çikarmayi kendi inhisarinda
tutmasi ayin dilinin Latince olmasi gibi hususlara karsi çikarak ilk itirazi baslatti. Bu iti
tanrilastirmasindan kaynaklanan asirlarca çözümlenememis bir çikis noktasina sahipti. B u
iddiayi monoteist gelenekle bagdastirmak gerekiyordu. Ancak bu defa iki tanri o rtaya
çikiyordu. Aryüs (tahminen 250-336) bu çeliskiyi gidermek için Tanrinin oglu ol an Isanin
ezeli olmadigini Baba tarafindan yaratildigini onun tanriliginin son radan Baba tarafindan
bahsedildigini ileri sürünce Iznik Konsilinde (325 yilinda) Isanin Baba gibi ezeli ve ona esit
onunla ayni cevherden oldugu karara baglandi (Aryüse daha sonra Kutsal Ruhun tanriligini da
savunan Athanasyus-tahminen 296 -373-karsi çikmisti). Böylece ikinci bir tanri olmaksizin
onun da tanri oldugu karar altina alinmisti. Ancak bu defa Isanin Baba Tanriyle belirtilen
rabitasi baska bir soruya yolaçti. Eger o gerçekten Tanri ise o zaman nasil gerçek bir insan
olabilec ekti... Apollinaryus (tahminen 310-390) Isanin beseri bir beden ve ruha sahip i ken
Logosun (Kelam) onun beseri zihnini istilasi sonucu Isanin kusursuz tanriliga sa hip oldugu
böylece bütün beseriyetini kaybettigini ileri sürmüs ve Istanbul Konsilinde ( 381 yilinda)
Aryus gibi Kiliseden atilmisti.. Nestoryus (382-451) bir baska açiklama getirdi Isada biri
ilahi öteki beseri iki ayri sahis vardi. O da Efes Konsilin e (481 yilinda) ayni akibetle
karsilasti Kristoloji alaninda Monofizit görüs Isan in bir tek tabiata sadece ilahi tabiata sahip
oldugunu savunuyordu. Kalkedon Konsili nde karsi görüsün basariya ulasmasi sonucu
ayrilan Monofizit Kiliseler üzerinde büyük bir b ski basladi. Süryaniler de bu kaderi
paylasiyorlardi. Ancak bir Gassani emiri-nin imparatoru Sasanilere karsi Süryanilerin
birlestirilmesi konusunda ikna etmesi sonucu takdis edilen iki piskopostan biri olan Yakob
Bar-dayos Suriye Monofizitlerini teskilatlandirdi. Bunlara Yakubiler denildi. Misir ve
Suriyenin Müslümanlarin eline geçmesiyle Yakubilerin yildizlari parladi. Ehl-i Kitap olarak
onlara iyi muamele edildi. Onlar da bil im ve kültür hareketlerinde rol aldi. Günümüzde
Türkiyede Süryani Kadim Kilisesine bagli olanlarin sayisi 25.000 civarindadir. Bunlar
Istanbul Mardin Antakya gibi illerimizde yasarlar. Yeni patrikleri A ntakya Patrigi diye
adlandirilarak Samda seçilmistir. Süryanilerin inanç ibadet teskilat özellikleri söyledir 1-
Üçlemeyi üç sifat olarak ifade ederler. Bu üç sifat bir cevherde toplanir ve bir vahdaniy et
olusturur. 2- Allaha meleklere vahiyle gelen kitaplara peygamber ve resullere ölüm ve
kiyam ete cennet ve cehenneme seytanin insanin düsmani olduguna irade hürriyetine Alla
htan hiçbir ser gelmedigine inanirlar. 3- Süryanilerin benimsedigi dini temel prensipler
sunlardir Allaha iman kiyamet gününden sonra Isayla beraber ebedi hayat ve saadete
kavusmak ümidiyle yasamak herkesi sevmek. 4- Süryaniler Iznik (325) Istanbul (381) ve Efes
(431) Konsilleri-ni bu konsill erde alinan kararlari kabul ederler.
10- Yillik bes oruç ve perhiz söyledir Büyük oruç (40 güne Elem Haftasinin 7 günü de ekleni
Ninova orucu (3 gün. Hidirillas) Subatta. Haziran basi perhizi 3 gün {Hav arilerin orucu
sayilir). Agustos Perhizi (10-15inci günleri arasi Meryemana Oruc u). Aralik Perhizi (15-
25inci günleri arasi Hz. Isanin dogus bayrami orucu No el). Bu oruçlardan 48 günlük olani
hem perhiz hem de oruç olarak tutulur. Digerlerinden Ninov a orucu da perhiz ve oruç olarak
tutulur. Geri kalanlar hep perhiz olarak yerine getirilir.
11- Süryaniler de vaftiz olurlar. Vaftizi manevi sünneti sihhi bir olay olarak görürler. An
Tanrinin insanda ne fazla ne eksik bir uzuv yaratmadigini ileri sürer ve sünnet o lmayi
reddederler. 12- Süryanilerde bosanma olamaz. Zina tibbi gereklilik ve 3 muteber sahidin
ifadesi disinda bosanma yoktur. Tek evlilik kabul edilir. 13- Ruhanilerden diyakos ve papaz
sinifindan olanlar evlenebilir. Bekar iken bu rütbeleri alamazlar. Diyakosluktan diyakos
baskanligina kadar yükselenler k arisi ölünce evlenebilir. Papaz sinifindan olanlar karisi
öldükten sonra evlenemezler . Istifa ederse evlenebilirler. Episkos sinifi rahipler ve diyakos
baskanligina k adar yükselenler karisi ölünce evlenemezler. Karisi ölen bir papaz eger layiksa
episkop os hatta patrik de olabilir.
14- Günah itirafi Süryanilerde de ruhanilere yapilir. Islenen günaha göre maddi-manevi cezal
verilir. Maddi ceza kiliselere hastanelere hayir yerlerine yardim seklindedir. M anevi ceza
ise namaz ve oruçla yerine getirilir. Takdir edilen cezalar yerine getiri lince ilgili ruhaniye
haber verilir itiraf biter. Kisi tevbesini ruhaninin huzurund a yapar.
db- Ermeni Kilisesi (Gregoryen Hiristiyanligi) Ermeni genel ismi altinda bilinen
toplulukLHiristiyanligin yayildigi ilk yillard a Thade (Thadeus 35-43) ile Barthelemy
{Bartholemeus46-60) tarafindan aydinla tildiklarini 301 yilinda da Türk asilli Aziz Grigorun
(Gregoire) öncülügünde toptan Hiri stiyanligi benimsediklerini kabul ederler. Onlar toplu
olarak Hiristiyanligi il k kabul edenlerden olduklarini ve ApostolIk (havarilere ait) bir özellik
tasidik larini ileri sürerler. Ermeniler Aziz Grigora kendilerini Incilin isigi ile aydinlattigi için
aydin latici anlaminda Lusavoriç derler. Bu Grigor ilk Ermeni Kilise-sini Eçmiyazind e
(Rusyada Erivan yakininda) kurar ve onu 25 yil kadar yönetir. Ölümünden sonra bu Kili se
onun ogullari ve ailesinden gelenlerce yönetilir. Bu Eçmiyazin Kilisesinin Erme niler yaninda
önemli bir yeri vardir. Onlara göre Isa Eçmiyazine inmis Ermeni Kilisesini kurmus onu Dogu
ve Batidaki Kiliselerden müstakil olarak ortaya çikarmisti r. Bundan dolayi Eçmiyazin
Allahin yegane mevludunun indigi yer anlamina gelir. Ay rica Kutsal Yagin yapildigi Sag El
(Aziz Grigorun Sag Eli) ilk havarilerde n bazisinin mezari orada bulunduguna inanildigi
için Eçmiyazin hususi bir öneme sahiptir. E rmenilerin en yüksek dini makami olan
katolikosluk orada kurulmus 901 ile 1441 yil lari arasi hariç bugüne kadar da varligini ve
itibarini (Ermeniler arasinda) sürdürmüstür. Ermeniler Hiristiyanligi kabul etmelerinden
451deki Kalkedon (Kadiköy) Konsilin e kadar bazi ayriliklarina ragmen genel Hiristiyanlik
içinde yer almislardir. Ka lkedon Konsilinde Isada iki tabiat bulundugu (ilahi ve insani) karar
altina alinmist ir. Bu görüs karsisinda Isada yalniz bir tabiat (ilahi ve insani tabiatin birligi)
bulund ugunu savunanlar da bulunmaktadir. Ermeniler kendi iç meseleleriyle ugrastiklari jçin
bu Konsile katilamamislardir. Daha sonra da ögrendikleri bu kararlari kabul e tmemislerdir.
Kadiköy Konsilinde alinan kararlara karsi çikan Isada bir tabiat bu lundugunu kabul eden ve
Monofizit diye adlandirilan Kiliseler ortaya çikmistir. B unlarin basinda da Ermeniler ve
Süryaniler gelmektedir. Kiliselerinin milli özellige sahip oldugunu Isanin yaydigi
Hiristiyanlikta bu özelli gin bulundugunu Isanin insani tabiatinin ilahi tabiati içinde eriyerek
tek bir tabiat olusturdugunu Hiristiyanliklarinin kadim ve apostolik karakter tasidigini
savunan Ermeniler daha sonra Katolik ve Ortodoks diye ikiye bölünecek olan Hiristiyanlard
an ayrilmislardir. Bundan sonra Ermeniler Hiristiyan Dünyasinda ayri bir Hirist iyanligin
temsilcisi olmus Gregoryen Hiristiyan Mezhebi Gregoryen (kendileri L usavorçagan derler)
Ermeni Kilisesi olarak bilinegei-mistir. Bu Gregoryen Hiristi yanligi Türklere ait bazi
özelliklere sahiptir. Kurucusu Türk kökenlidir. Bundan dolayi Gregoryen Hiristiyanligi Türk
kokan bir Hiristiyanlik niteligindedir. Bu ve as agida belirtecegimiz özelliklerinden dolayi
hem Katolik hem de Ortodokslarin baski ve zulmüne maruz kalmislardir. Bizans hakimiyeti
döneminde ayri inanca sahip olmalar i yüzünden çok zulüm görmüsler ve hakim Hiristiyan
unsurlari onlara kendi inançlarini kabul ebilmek onlari kendi içlerinde eritebilmek için her
türlü yolu metodu denemislerdir. O nlar bu sikintidan Türklerin Malazgirt Zaferi sonucunda
Anadoluya gelmesiyle ku rtulmuslardir. Türklerin hakimiyeti altinda rahat ve huzur içinde
serbestçe dini inanç ve badetlerini yerine getirmislerdir. Fatih Sultan Mehmet Istanbulu
aldiktan sonra Istanbul Ermeni Patrikligini kurdurmus (1461 yilinda) Rumlara verilen hak ve
y etkilerin aynisini onlara da vermis din islerinde ve içislerinde onlara serbestli k tanimistir.
Ermeniler Türklerin hakimiyetinde rahat ve huzur içinde varliklarini sürdürmüslerdir .
Bugüne kadar Gregoryen Kilisesinin varligini sürdürmesi Türkler sayesinde olmustur. Buna
ragmen misyoner faaliyetleriyle Türk topraklarinda gözleri olan süper güçler Ermenilere
elatmis bir kismi onlari Kato I i ki estirmeye çalisirken bir kismi Protest an yapmaya bir
kismi da Türklere karsi isyan ettirmeye ugrasmislardi r. Buna ragmen hala Türklerin
hakimiyet ve idareleri altinda Ermeniler ve Süryaniler di n hürriyeti içinde serbestçe
yasamakta varliklarini sürdürmektedir. Gregoryen Ermeni Kilisesinin Özellikleri ve Diger
Hiristiyan Kiliselerinden Farkla ri 1- Gregoryen Ermeni Kilisesi millidir (Ermenilerde
Kilise ve millet bir ve ayni se ydir içice girmistir). Bütün kiliselerin milli oldugu kabul
edilir. 2- Ruhani baskan katolikos (milletin temsilcisi anlaminda) diye adlandirilir. 3-
Ermeni Kilisesinin Merkezi Erivan yakinindaki Eçmiyazindedir. EçmIyazin Isan in indigi yer
anlamindadir. Kilisenin Petrus tarafindan degil Isa tarafindan gön derilen havariler tarafindan
dolayisiyle Isa tarafindan kuruldugunu kabul etmek tedirler. Bundan dolayi da Papanin
liderligini Hiristiyan Kilisesi için bir dog ma olarak kabul etmezler. 4- Bugün Gregoryen
Ermenilerin Eçmiyazinde (birinci derece) ve Beyrutta (ikinci derece) katolikosluklari Istanbul
ve Kudüste patriklikleri vardir. 5- Gregoryen Ermeni Kilisesi dogmalarin kesin kaynaginin
ökümenik konsiller oldugun u ve ökümenik konsil olarak da ilk üç konsili kabul eder. Ondan
sonra yapilan konsilleri kabul etmez. (Ortodokslar yedi Katolikler yirmi bir konsili kabul
eder). Ilk üç ko nsilde Isa-Mesihin ve Kutsal Ruhun tanriliginin Isanin tabiatlarinin birligini n
açiklandigina inanirlar. 6- Dogmalarin izahinda Ermeni Kilisesi eski izahlarf titizlikle
muhafaza eder dogmatik tarifleri açiklama* yetkisinin de sadece gerçekten ökümenik olan
konsiller de oldugunu kabul eder. 7- Isada tek tabiat kabul eder (Ilahi ve insani tabiatlarin
Isada birlestigine inani r). 8- Filyök (Filioque Kutsal Ruhun ve Oguldan çikmasi meselesi)
takisini reddeder. 9- Papaya ait otoriteyi ve onun yanilmazligini kabul etmez. Kilisenin
günahlari b agislamasi görüsünü reddeder. 10- Sakramentleri alti kabul eder. Son Yaglamayi
kabul etmez ve uygulamaz. 11- Evharistiyada (Ekmek-Sarap Ayini) ekmege maya saraba su
katmaz. Hepsinin saf ve temiz olmasi esas alinir. Ekmek ve sarabin Isanin etiyle kanina
dönüstügü inancini kabul etmez. 12- Vaftiz çocuklara yapilir ve tam olarak suya daldirma
veya batirmayla olur. Günümüzd e su serpmek veya dökmek seklinde uygulama da vardir
(Su kaynatilir ve çocugun anasi tarafindan vaftiz suyunun ilik olup olmadigi kontrol edilir).
Vaftiz edilen vaft iz günü hangi azizin bayrami kutlaniyorsa onun adini alir {Ermenilerde
yilin yarisi k utsal gün ve bayramlarla geçmektedir). 13- Vaftiz Konfirmasyon ve
Evharistiya (Hostie) ayni anda yapilir. 14- Kilisece günahlarin bagislanmasini kabul etmez
büyük günahlarda itirafi kabul ede r fakat hemen olmasinin lüzumuna inanmaz. Daha sonra
da (kendi kendine) olabileceg ini kabul eder. Papazlarin günah çikarma yetkileri oldugunu
kabul etmez. Tevbe ve iti rafi sakrament olarak alirlar. 15- Gregoryen Ermeniler çok dikkatli
sekilde organize edilmis kilise hiyerarsisine sahiptir. Kilise hiyerarsisi söyledir Diyakos
(papaz yardimcisi) papaz (priest) piskopos (bishop) patrik ve katolikos. Ayrica vartabetler
(akademik unvana sah ip evlenmemis papazlar) bulunur. 16- Piskoposlar ve piskopos adaylari
evlenemez. Evlenmis olanlar terfi edemez bu lunduklari hiyerarsinin bir üstüne yükselemez.
Ancak karisi ölen evlenmemek sartiyle yüks elir. Patrik ve katolikoslar bekardir. 17- Araf ve
özel bir yargilamayi kabul etmezler. 18- Ermeni Kilisesinde kanli kurban (hayvan kurbani)
vardir. 19- Son karar mercii ruhban ve laiklerden olusan meclistir. 20- Zina disinda
bosanmaya izin verilmez. Ermeniler arasinda çok küçük yasta bazen de d ogar dogmaz
nisanlanma (besik kertme) yoluyla evlenme usulü vardir. 21- Ermeniler ikonlari eski putperest
adeti sayarak reddederler. Evlerinde kutsal bir sey bulundurmazlar.
Gregoryen Ermeniler arasinda misyoner faaliyetleri dini ve daha çok siyasi sebeplerle etkili
olmustur. Neticede Katolik ve Protestan olan Ermeniler ortaya çikmistir. Fransanin tavassutu
ite Istanbulda 1830da Katolik Ermeni Kilisesi Amerika ve Ingilterenin destek ve
himayesiyle de 1847 yilinda Protestan Ermeni Kilisesi re smen tesekkül etmistir. Bugün
dünyada Gregoryen Ermeniler disinda Katolik ve Protestan Ermeniler de bulunmaktadir.
Türkiyede büyük çogunlugu Istanbulda olmak üzere 45-50 bi n civarinda Ermeni vardir.[411]
e- Diger Bazi Hiristiyan Mezhepleri ve Gruplari Önceki sahifelerde Hiristiyanlar arasindaki
görüs ayriliklarina bunlara bagli olarak ortaya çikan Kilise ve mezheplere temas edilmisti.
Ancak Hiristiyanliktaki mezhep ve gruplar bunlardan Ibaret degildir bunlarin sayisi yetmisden
fazladir. Bunlari n bir kismi (Ebiyonitler hariç) V. Yüzyildan sonra ortaya çikmis ve
günümüze kadar gelmis bir kismi da Reform hareketiyle ve ondan sonra görünmeye
baslamistir. Bunlardan bir kismi radikal bir kismi da Hiristiyanliktan uzaklasmis dini
hareketler gruplardir .
Biz bunlarin bugün varligini sürdüren bazilarina geçmeden önce bu mezhep ve gruplarin
büyük bir kisminin olusumunda rolü olan Reform hareketleri hakkinda kisa bilgi verecegiz .
XVI. Yüzyilda Papa X. Leon Sen Piyer Kilisesinin yapilmasinda para sikintisina düs tü.
Endülüjans kagitlari çikartti. Para verenlere bunlardan vererek manevi lütuflar vadet i. Katolik
Kilisesi halktan agir vergiler almakta bedeni cezalar uygulamaktaydi. Mali imkanlarini
genisletmek için Kilise çesitli yollara basvurmaktaydi. Endülüjans da bunla dan birisi oldu.
Kilise bir taraftan Hiristiyanlarin mali imkanlarini sömürürken diger taraftan da kendi ko
ydugu Inançlari zorla kabul ettirmeye çalismaktaydi. Kiliseye ters düsen bilime ve bi lim
adamlarina karsi sert tedbirler almaktaydi. Karsi çikan bilim adamlarini afaro z ediyor ve
dinsizlik ile suçluyordu. Engizisyon mahkemelerinde binlerce Insan cez alandirilmisti.
Kilise bütün bunlari din adina yapiyordu. Bu sirada bilime büyük önem veren bilim adam
larina saygiyi ön planda tutan Allahla kul arasinda vasita kabul etmeyen insani dogustan saf
ve temiz kabul eden Islam her tarafta yayilmaktaydi. Hiristiyan Dünya sindaki bu baski ve
taassup karsisinda Islamin toleransi insanlarin uyanmasina vesile oluyordu. Istanbulun alinisi
Hiristiyan Dünyasinin yikilmaz kabul edilen kalelerinden birinin düsüsü Avrupada da
kipirdanmalara sebep olmustu. Rönesans baslam is ve bunun akabinde dinde reforma ihtiyaç
oldugu gündeme gelmisti.
Reform hareketinin en hareketli öncüsü bir Alman rahibi olan Martin Lutherdir. 1517 de
Endülüjans satislarina karsi vaaz ederek ve VVittenberg Saray Kilisesi kapisina 9 5 maddelik
tezini asarak reform hareketini baslatmistir. Romaya gittiginde haya lindeki Romanin
manevi havasini bulamamis ve bizzat içinde bulundugu ruhban teskilati nin kötülüklerle içice
oldugunu görmüstür. Bütün bunlar onun bu çikisinin sebepleri olmustur Lutherin bu çikislari
ve astigi ferman bütün Almanyada yayilmis ve çesitli tartismala ra yolaçmistir. Bunun üzerine
Papa tarafindan afa-roz edilmis ancak o afaroz em irnamesini halkin gözü önünde yakmistir.
Böylece Papanin buyrugunu yakan ilk kisi olmu stur. Eyalet Beyinin arzusu ile Luther Worms
Meclisinde imparator tarafindan sorguya çekilmis Papa ve Konsilin yanilmazligi
aleyhindeki yazilarini reddetmesi i stenmis fakat o bunu kabul etmemistir. O sirada
prenslerin baskisindan usanan köylülerin ayaklanip hürriyet istemeleri hareketinde Luther
tarafsiz kalmistir.
Luther tövbeye papazlarin Kilisenin rahmetiyle günah çikarmalarina karsi çi kmis hidayetin
tamamen Tannnin lütfuyla olacagini ileri sürmüstür. Hidayet edilen kimsen in papazlarin
takdisi ve azizlerin araciligi olmadan Tanriya serbestçe ulasabil ecegini savunmustur.
Luther Ortaçag Kilisesinin kisitlamalarini kaldirmis Almanlar için Kitab-i Mukadd esi
Almancaya tercüme etmistir. Kilisenin araciligi olmadan herkesin okuyup yoru m
yapabilecegini bildirmistir. Luther gibi ayni konu ve problemlerle ugrasanlardan biri de
Isviçrede Ulrih (Ulr ich) Zvvinglidir (1484-1531). O da Kiliseye karsi tepki göstermis ve daha
ahenk li bir çözüm yolu bulmustur. Isviçrenin politik durumu Zvvinglinin görüslerini daha
rahat ortaya koymasina yardimci olmustur. Zwingliye göre komünyon ayininde Isa ruhen
bulun ur. O Evharistiya üzerinde Luther ile tartismaya girmistir. Bu konuda Luther ile
Zvvingli anlasmaya varmak istemislerse de kendilerine engel olunmasi sebebiyle basarili
olamamislardir. Zvvingli Isviçredeki bir iç savasta taraftarlariyla bir likte Protestanlik ugrunda
öldürülmesi sonucu gayesine ulasamamistir. Fakat Isviçrede ilk kivilcimi parlatmistir. Jan
KalvIn (Jean Calvin 1509-1564) Reformcularin ikinci kusagindan sayiliyordu . Hukuk
tahsilinden sonra protestan fikirleri benimsemege baslamisti. Fransayi t erkettikten sonra
Basele yerlesti. Orada 1536da Hiristiyan Dininin Ögretimi adli eserini yazdi. Hayatinin
sonuna kadar Protestanligi sistemli bir sekilde y aymaya çalisti. Ilahi kudret ve degismeyen
arzuyu reformlarin en önemli hususu olarak açik lamak istedi. Hidayetin ve küfrün hidayete
ulasmanin kaynaginin Tannnin degismez karar iyle oldugunu açikladi.
Iyi ameller Luther için imanin Kalvin için ilahi seçkinligin isaretidir. Kalvine göre Ilah evlet
getirilebilirdi. Bunu kurdugu disiplinli bir cemaatle uygulamayi denemist ir. Katolik
Kilisesine karsi baslayan reform hareketi yeni bir mezhebin dogmasina y ol açmistir. XV.
Yüzyilda baslayip bu güne kadar devam eden Portestanlik bu hareketin neticesidir. Bugün
dahi çesitli mezhep grup ve firkalar ortaya çikmakta etrafina ta raftarlar toplamaktadir.
Luther ile baslayan Reformun neticeleri söyle özetlenebilir 1- Kilisenin her dedigi dogru
degildir ve onlar da tenkit edilebilir. 2- Yanilmaz bir otorite yoktur ve Hiristiyanligi bilen
herkes otoritedir (Kilise ön de olmakla beraber milli kiliseler önemli bir mevkiye sahiptir).
3- Hiristiyanlikta temel esas Kitab-i Mukaddestir ve ondan herkes istifade edebi lir. 4-
Evharistiyada yenilen ekmek ve sarabin Isanin vücudu ile ilgisi yoktur. O bir hatira
yemegidir. 5- Hiç bir kimse bir baskasinin günahini bagislama yetkisine sahip degildir. 6-
Isteyen herkes kendi anadilinde ibadet edebilir ve Kutsal Kitabi baska dill ere tercüme
edebilir. 7- Ruhban sinifi da evlenme hakkina sahiptir. 8- Katolik Kilisesi bazi konularda taviz
verebilir. Bu hareket Katolik Kilisesinin kati ve dogmatik tutumlarina karsi ortaya çikmasi na
ragmen Hiristiyanligi inkar etmemis Hiristiyanliga yeni yorumlar getirerek on a ayri bir yön
ve hiz vermistir. Protestanlik Hristiyanligin donukluktan kurtulmasinin çagin gereklerine göre
anlasilip yorumlanmasinin ülkelerce benimsenmesinin sar ti olmustur. Simdi çok sayida
mezhep ve gruplara örnek olmak üzere bazisi tanitilacaktir [412] Hiristiyan topluluklardan
ea- Ebiyonitler Yahudi asilli ilk Hiristiyanlardan bir cemaatin üyeleridir. Ebiyonit kelimesi
Ibra nice yoksul fakir anlamindadir. Bundan dolayi hasimlari fakirler-yoksullar (ebiyonit)
kelimesini onlari küçümsemek için kullanmislardir. Onlar ise ebiyonitligi (f akirligi) Isanin
Dagdaki Vaazinda[413] bahsettigi muhtevada ve ruhta fakir olanlar manasinda
anlamaktadirlar. Bunlar Isanin Tanriligini reddeder sünnet olurlar. Reisleri olarak Hz. Isanin
kardesi Yakobusu kabul ederler. Yahudi ayin ve ibadetlerini yerine getirirler. Paz ari kabul
etmekle beraber Sabbata (Cumartesi) uyarlar. Isayi son Yahudi peygam beri olarak tanir fakat
Mesih oldugunu kabulde tereddüt ederler. Pavlusu samimi bir Hiristiyan görmez ve onu
dönme (içi baska disi baska) sayarlar. Pavlustan önce komünyon ayininin hatira olarak
kutlandigini ve Hz. Isanin kan kadehi yerine su kadehi ni koydugunu savunurlar. Ekmek-
Sarap ayinindeki ekmek ve sarabin Hz. Isanin eti ve kant oldugu görüsünü reddederler. Kan
dökmeyi reddettikleri için et yemezler ve ideal hayatin bitkilerle beslenmek oldu gunu
savunurlar. Boy abdestine benzer dini banyo gelenegine sahiptirler. Cünüplük ve iht ilamdan
sonra yikanirlar. Ebiyonitlerin V. Yüzyila kadar yasadiklari ondan sonra görünmez olduklari
bir kismi Hiristiyan gruplara bir kisminin gnostik gruplara katildiklari ileri sürülm ektedir.
Bunun yaninda Ebionit karaktere sahip Hiristiyanlarin günümüze kadar geldigi ve hala
varoldugu da belirtilmektedir. [414]
eb- Maroniler Hz. Isada Yalniz bir hareket gücü yalniz bir arzu (monotelisme) bulundugunu
ka bul eden Dogu Hiristiyanlanndan bir gruptur. Bunlar VII. Yüzyilda Aziz Moran adli bir
ruhani ile önem kazanmis ve VIII. Yüzyildan sonra Maroniler adiyla bili-negelmislerd ir.
Bunlar daha sonra eski Inançlarini terkederek Kadiköy Konsilini kabul ettikle rini açiklayarak
Katoliklige yaklasmislar 1445de Floransa Konsilinde Katolikli gi kabul etmislerdir. Maroniler
önce komsulari olan ve heretik (sapik) saydiklari Hiristiyan gruplarla sonra Müslümanlarla
çatismalara girmislerdir. Önceleri Sünnilere kars i Dürzilerle isbirligi yaparken sonralari
onlarla da kanli kavgalar yapmislardir. Dünyanin çesitli yerlerine dagilmis olmalarina ragmen
bugün Suriye ve Lübnandaki Kato lik cemaatini teskil etmektedirler. Ayinle ilgili kitaplari
için Arapçayi kabul eder fa kat Süryani harfleriyle yazarlar ibadetlerde Süryaniceyi
kullanirlar. Papazlarin takdist en önce evli olmalarina izin verirler. Maroniler Suriye ve
Lübnanda yaklasik 400.000 Misirda 15.000 civarindadir. [415]
ec- Cizvitler
ed- Anglikan Kilisesi XVI. Yüzyilda Reform hareketinden sonra Ingilterede ortaya çikmis bir
Hiristiyan m ezhebidir. Anglikanizm Protestanligin Ingiltereye mahsus bir seklidir. O
Katoliklikle Re form hareketi Protestanlik arasinda uzlastirmaci bir yol takip etmektedir. VIII.
Henry ve daha sonra I. Elisabeth döneminde Roma ile olan mücadelelerinden sonra K
atoliklikle baglarini kesmis olan Ingilizler o dönemin görüsleriyle modern hosgörü arasin da
bir orta yol takip etmislerdir. Ingiltereye has olan bu mezhep Kutsal Kitab a bagli ve kismen
reforme edilmis bir Katoliklik olarak görülmektedir. Anglikanlik teskilat ve kült hayati
bakimindan Katoliklige yakindir. Liturji doktrin ve dini tat bikat Umumi Dua Kitabinda (The
Book Of Common Prayer) düzenlenmistir (1552de). Bu rada dini liderligin önemli bir yeri
vardir. Anglikanlar Papanin otoritesini reddederler. XVI. Yüzyildan beri Latince yerine
Ingilizceyi kullanirlar Kutsal Kitabi Ingilizce olarak taraftarlarina sunarlar . Anglikan
Kilisesinin basi kral ve kraliçedir. Bu Kilise devletin resmi Kilisesid ir ve devlet tarafindan
korunup desteklenir. Kili-selerdeki ayin ve törenlerde millili k esastir. Resmi Anglikanizm
Kalvi-nizmle Katolik dogma arasinda bir uzlasma ve u yusma saglar. Anglikan Kilisesi
Kutsal Kitabi iman esaslarini müsterek ibadet k itabini esas alir ve iki sakramenti temel kabul
eder. Diger bes sakramentin yeri farklidir (Bütün Hiristiyan mezheplerinde vaftiz ve
evharistiya esastir). XVIII. Yüzyildan itibaren Anglikanizm Amerika Kanada Hindistan
Avustralya Yeni Zelanda Afrika gibi yerlere yayilmistir. Bu Kiliselerin çogu bagimsizdir
fakat a na Kilise ile ayni inanç ayni merasim ayin ve törenleri paylasirlar. II. Vatikan
Konsilinden (1962-1965) beri Katoliklikle Anglikanizm arasinda anla sma zemini
aranmaktadir. Mensuplari dünyada 70 milyon civarindadir. [417]
ee- Luteran Kiliseler
Bati Avrupa Iskoçya ve Amerika Birlesik Devletierinde 50 milyonu geçen mensubu bul unan
ve Presbiteryen tarzda ihtiyar meclisleriyle yönetilen 140 müstakil Kiliseden o lusan
topluluk. Bu kiliseler demokratik yollarla seçilmis meclis ve komitelerce i dare olunur. Papaz
yoktur servislere pastör denilen kimseler tarafindan nezaret edilir. Ibadet yerleri son derece
sade olup burada dua Kutsal Kitap okunmasi va az ve ilahi isleri yürütülür. Katolik
devreden kalma bazi kilise bölmeleri günümüzde baska is n kullanilmaktadir. Bu kiliselerde
resim-heykel gibi seyler bulunmaz. Sakra-mentl er ikidir Vaftiz (bir itaat davranisi olarak)
Evharistiya komünyonu (bir hatira yemegi olarak). Müstakil cemaatleriyle
Kongregasyonalistler (Ingilterede ve Kuzey Amerikada 7-8 milyon) ve Metodistler Reforme
Edilmis Kiliselere pek yakindirlar. [419]
eh- Baptistler Bugün 30 milyon civarinda mensubu bulunan Hollandada dogmus bir
Protestan mezhepti r. Bu mezhep eski Anabaptistlerle Ingiliz Kongregasyonalistlerinin
inançlarinin b ir karisimindan ibarettir. Anabaptistler küçük çocuklara vaftiz yapilmasina karsi
reformist bir gruptur. Bunlar 1 521-1525 arasi Almanyadaki köylü ayaklan-masina
katilmislardir. Luther zamaninda An abaptistler bir cemaatin üyesinin sahsi iman ve itaatini
yetiskin iken vaftiz olmak veya yenilemekle gösterebilecegini ileri sürdüler. Onlar Dagdaki
Vaazin cemiyette I sanin Seriati olarak uygulanabilecegini belirtip onu odak edinerek çogu
defa E ski Ahidi reddettiler. Aslinda Menno Simons da (öl. ^1561) bir Katolik papazi olm
asina ragmen çocuk vaftizini (hatta bütün resmi kredolari askeri hizmeti vb.) reddetmis ve
Mennonit hareketini kurmustu. BaptIzm vaftizde vücudun suya tamamen batirilmasina
dayanan bunu kisinin Isaya kendi iradesiyle imaninin kesin bir sembolü olarak gören ve
dolayisiyle sadece yetis kinfere bu isin uygulanabilecegini kabul eden bir mezheptir. Bu
mezhepte komünyon b ir hatira islemidir. Istenen kesin ve açik bir ikrardir. [421]
ei- Uniteryenler Bu deyim Teslisi (Üçlü bir Tanri anlayisi) reddeden bir tek Tanriyi kabul
eden dini düsünce ve mezhep taraftarlarini ifade etmektedir.
Uniteryen adi Tannnin Birligi inancindan gelmektedir. Hiristiyanl igin aslinda olmayan ve
Pavlus ile ortaya çiktgi ileri sürülen teslis doktrinine karsi ilk yüzyilda baslayan ve Aryusla
sekillenen bir muhalefet bulunmaktadir. 32 5 yilinda yapilan Iznik Konsilinde Aryusun
görüsleri reddedilmistir. Bu tar ihten sonra Aryusun görüsleri Aryanizm adiyla biline
gelmistir. Ancak Uniteryanizm adiyla bir hareket haline gelmesi XVI. Yüzyildadir.
Avrupada ve Ingilterede Uni ta-ryenligin yayilmasi Reformasyon devresinde ve sonrasinda
Kutsal Kitabin serb est ve bagimsiz incelenisiyle at basi yürümüstür. Böylece üçlemeye karsi
tenkitler XVI. Yüzy ve sonrasinda ortaya çikmistir. Ispanyada Michael Servetus (1511-1553)
bu y olda hayatindan olmustur. John Biddle (1616-1662) Ingiliz UniteryenlIginin bab asi diye
nitelendirilirken Faustus Socinus (1539-1604) Isa Mesihin sahsi ile i lgili inançlari onun
sadece insan oldugu seklinde netlestirmistir.
ek- Kuveykirlar (Uuakers) XVII. yüzyilda George Fox tarafindan kurulmus bir Hiristiyan dini
hareketidir. G. Fox (1624-1691) Anglikan Kilisesinden bekledigini bulamayinca 1652
yilinda Hakikat Dostlari Cemiyetini veya daha kisaltilmis olarak Dostlar CemiyetinI k
urmustur. Bu dini hareket Ilk Hiristiyanligin manevi ve sade sekline dönmeyi hiçbir arac i
olmaksizin dogmalar resmi ayin ve törenlere ihtiyaç duymaksizin sessizlik ve dinleme
halinde Tanri ile temas kurmayi prensip olarak benimsemistir. Sahip oldugu Titreyenler inden
dolayi ve deli diye fikirlerden dolayi mahkeme önüne çikan Fox titremeye basladigi için
onlara (Uuakers) adi verilmistir. Bu ismin onlara Tanri Kelami önünde titremeler verildigini
belirtenler de olmustur. Kuveykirlar çok fazla zulüm görmüsler hapsedilmislerdir.
Kilisenin ve hatta Kutsal Kitabin (Bible) otoritesini reddedip sadece Kutsal Ruh un
otoritesini kabul ederler. Tanrinin direkt olarak insan kalbinde ortaya çiktig ina inanan
Kuveyktrlar ibadet kredo sak-rament rahip ve din görevlisi kabul et mezler (Bu yönleriyle
Mennonitle-re benzerler). Onlar sessizce düsünceye dalma toplan tilari yaparlar ve Kutsal
Ruhun ilhamini beklerler.
Kuveykirlar büyük bir kayitsizlik gösterir basina buyruk olarak yasar herkese sen diye hitap
eder ve hiç kimseye selam vermezler. Sade giyimleri dürüstlükleri yardim sever likleri
agirbasliliklari ile taninirlar. Kuveykirlar öldürmek için hiçbir bahane kabul etmez inançlari
geregi askerlik yapmaz ve andiçmeyi Istemezler. Kölelige de karsidir lar ve dünyada barisi
temel prensip olarak alirlar.
em- Mormonlar Joseph Smith tarafindan 1830da New Yorkda kurulmus dini hareketin
mensuplari bu adla anilirlar. J. Smith (1805-1844) bazi ilhamlardan sonra 1823de Ver-
monttaki Sharonda yo ksul taraftarlarina Moroni adli bir melegin kendisine vahiy getirdigini
açikladi. Moroni ona New Yorkdaki Cumorahda bir tepeye gömülü eski Misir dilinde
yazilmis metinleri ihtiva eden altin tabletleri haber vermisti. Smith bu metinleri buldugu nu
okudugunu ve melek vasitasiyle tercüme ettigini (Urim ve Thummin için bkz. Çikis 2 830)
ileri sürdü va basina bunlari dikte etti. Böylece 1830da Mormon Kitabi basildi. Taraftarlarinin
Tanrinin sözü kabul ettikleri Mormon Kutsal Kitabina göre yeni bir K ilise kuruldu. Bu
Kilise Isanin Son Gün Azizleri Kilisesi diye adlandirildi. T araftarlara Mormonlar denildi. J.
Smithe göre Amerikalilar Israil kabilelerinden gelmis ve kizilderililerle bey azlardan
olusmustur. Isa dirildikten sonra beyazlar arasinda faaliyette bulunm us fakat onun kilisesi
kizilderililerce tahrip edilmistir. Son beyazlar XV. Yüzy ilda yasamis Mormon ile oglu Moro-
nidir. Tabletleri onlar gömmüs ve Smith de bulmus tur. Smith yeni Kudüsün Kirtlandda
kurulmasina dair 1831de bir vahiy aldigini açiklami stir. Bu yeni inanç sistemi orada büyük
bir gelisme göstermistir. Degisik yerlerde tar aftar bulmak için 1835de 12 kisiyi misyoner
olarak göndermislerdir. Ilk Mormon mi syonerleri Liver-poole ulasmis ve 8 ay içinde 200
kisiyi kendi inançlarina kazandirm islardir. Mormonlar dini ve siyasi muhalefetle
karsilasmis Kirtlandi terke-derek Missouriy e orada da ayni muhalefetle karsilasinca
Mississipiyi geçerek Illinoise gitmisl erdir. 1840da Nauvoo sehrini kurmuslar ve basarili
olmaya baslamislardir. Ing iltere ve güney bölgelerden birçok taraftar bu yeni kurulan sehre
göçetmistir. Basarili geçen birkaç yildan sonra Smith Mormon Kitabinda aksi bulunmasina
ragmen yeni bir vahye dayanarak çok evliligi telkin etmis ve uygulamistir. Buna karsi
konulmus Smith kardesi ve bir taraftariyla birlikte kalabalik bir hapishaneye konulmustur.
Kisa bir müddet sonra da mahkumlar tarafindan öldürülmüslerdir. Bundan dolayi b u dini
hareketin lideri martir (sehit) olarak kabul edilmistir. Smithten sonra Mormonlarin basina
ölümünde geride 17 hanim ve 49 çocuk birakan Brigha m Young geçmistir. O Oniki Havariler
Konseyi adina Mormonlari Utaha kadar götürmüstür . Utahta Büyük Tuz Gölü kiyisinda Tuz
Gölü Sehrini kurmuslardir. Bu sehre de Ingilter e ve Iskandinav ülkelerinden birçok göçmen
(mormon) gelmistir. Bu sehir çok kisa bir zaman da gelismis ve 1850de Amerika hükümeti
tarafindan Utah eyalet yapilmistir. Brigham Young da ilk vali seçilmistir. Mormonlar burada
çok güçlenmisler ve büyük bir Mormon tapinagi meydana getirmislerdir. Isa Mesihin Son
Gün Azizleri olarak kendilerini gören Mormonlarin inanç sistemi Joseph Smith tarafindan
tesbit edilmistir. Kilisenin basi baskan olarak isimlendirilme ktedir.
Mormonlar Tanriya. Isa Mesihe ve Kutsal Ruha inanirlar. Onlara göre Incil Tanr inin sözüdür
dogru olmak üzere tercüme edilebilir. Mormon Kitabi da Tannnin sözüdür. Isa yeniden
dönecegi yer Amerikadir Yeni Kudüs Amerikada kurulacaktir bizzat Isa hükümd ar olacak-
dünyayi yenileyecek ve tipki cennet gibi yapacaktir. Isa bin yillik bi r saltanat sürecek ve ona
inananlar yardimci olanlar (Mormonlar) kurtulacaklardir. Vaftizde suya daldirmayi
uygularlar. Kudsiyette gelismeyi ve hatta ilahilige yükselmeyi kabul ederler. Inanç esaslari
arasinda yera-lan çok kadinla evlilik 1895te W. VVoo druft tarafindan kaldirilmistir.
Komünyon tütün ve içki yasak oldugundan sadece ekmeksu ile yapilir. Mormonlar siddetli bir
misyonerlik gayreti içindedirler ve bütün dünyada faaliyet gösterm ektedirler. Her üye iki yil
misyonerlik yapmalidir. Misyonerlik faaliyetleri bugün 4000den fazla kadin ve erkek
Mormon tarafindan sürdürülmektedir. Bunlarin büyük Çogunlugu g ençtir ve hayatlarini
misyonerlik faaliyetine adamislardir. Fransada 10-15 bin Dün yada 8 milyon kadar Mormon
bulunmaktadir. [425]
en- Adventistler 1831 yilinda VVilliam Miller (1782-1849) adli bir çiftçi tarafindan Amerika
Birlesik Devletlerinde kurulmus bir Mesihi harekettir. Bunlar Isanin gelisini umutla bekl eyen
bir gruptur. Miller Eski Ahit üzerinde çalismis Isanin ikinci gelisinin önce 1 843de olmayinca
1844de vuku bulacagi kanaatine ulasmistir. O ikinci gelisin ço k yakinda vuku bulacagina dair
konferanslar vermeye baslamis ve bunun için de The MIdnight Cry adli bir gazete çikarmistir.
Miller Isanin ikinci gelisinin 22 Ek im 1844de olacagi seklinde bir vahiy aldigini açiklamis ve
bunu ilan etmistir. Anca k ilan edilen tarihte Isa gelmeyince Miller bu isten vazgeçmis ve
taraftarlari ise baska tarihler vermeye devam etmistir.
Ikinci gelis tarihi ve ruhun ölümsüzlügü konusunda ileri sürülen muhtelif görüsler grup için
plesmeye yolaçmistir. Bu grubun asil hizbini temsil eden ve ölümden sonrasi ile ilgili inançta
Katoliklige bagli kalan Incile bagli Adventistler ortadan kalkmistir. B ugün ise Ikinci Advent
Adventistieri ile Yedinci Gün Adventistleri bulunmaktadir . Bunlarin da en önemlisi ve
misyoner karatere sahip olani Yedinci Gün Adventistler i d ir. Yedinci gün Adventistleri
Kitab-i Mukaddesin kurallarina siki sikiya uyarlar. 18 44de Isanin Seçkinlerin yazilmasini
baslattigini kabul ederler. Ruhun öldügüne yaln iz adil olanlarin hakki kabul edenlerin (yani
kendilerinin) öldükten sonra dirilecegi ne inanirlar. Yahudi Kutsal Kitabina diger
Hiristiyanlarin göstermedigi sadakati gösterir ibadet günü olarak Pazar yerine Cumartesini
kabul eder ve bugünün yasaklarin a uyarlar. Ahlaki sert kurallar uygularlar. Bir Adven-tist et
yemekten kahve çay tütün ve alkol içmekten kaçinmak zorundadir. Vaftizi suya batirma
seklinde uygularlar. Yedinci Gün Adventistlerinin genel merkezleri VVashingtondadir.
Dünyada 5 milyon Fransada ise 10-15 bin civarinda taraftarlari bulunmaktadir. Türkiyede
de faaliye t göstermekte Ermeni ve Süryaniler arasinda propagandalarini sürdürmektedirler.
Istanbu lda bir Adventist Kilisesi vardir. [426]
Dünya nüfusunun % 23ünün (yaklasik 1.350.000.000) dini olan Islam VII. Yüzyilin hemen
bas inda Arabistanda dogdu. Bu dinin dogusu esnasinda yeryüzünde çok sayida din vardi. I
slama ihtiyaç var mi idi sorusu Batili bir tarihçinin (P.K. Hitti) Asli sekli ile I slamiyet Sami
kavimlere ait dinlerin mantiki mükemmellesmesidir cümlesinde cevap bulmakt adir.
O siralarda dünyada büyük bir huzursuzluk vardi. Savaslar haksizliklar zulümler pesin
hükümler maddecilik almis yürümüstü. Manevi hayattan zevk alanlar bu gidise karsi
dünyadan etek çekmisler kendi kurtuluslarini düsünüyorlardi. Mevcut dinler Insana yön
vermede ye terli olamiyordu. Zira zaman bu dinlerin ilk asli hüviyetini almis götürmüs geride
tarti smalar tatminsizlikler ayriliklar kalmisti. Bir uyariciya insanlari mutluluga ulastiracak
yeni bir yola ihtiyaç vardi. Bu gidise karsi uyarici ses Arabistandan geldi. O devirde
Arabistan kitalar ar asi ticaret yollarinin geçtigi önemli limanlari bulunan bir ülkeydi Hz.
Ibrahimin ( tahminen M.Ö. 2000) kurdugu Kabe bir dini merkez olarak Kudüsteki Tapinaktan
daha es kiydi. Bundan dolayi Kabeyi içinde bulunduran Mekke yüzyillar boyunca hem dini
hem d e ticari bakimdan Arap yarimadasinda önemli bir rol oynamaktaydi. Araplar
ülkelerinin iklimi sebebi ile göçebe idi. Ancak sehir hayati yasayan yer ve bölgeler de vardi
(Me kke Medine Yemen gibi). Araplar kabileler halinde yasarlardi. Bu kabilele r arasinda
devamli geçimsizlikler çikar savaslar olurdu. Ancak yilda dört ay (har am aylar) savas
yapmamak gelenek olmustu. Mekke yakinlarindaki panayirlar bu süre de kurulurdu. Bu
panayirlarda siirler okunur hitabelerde bulunulurdu. Araplarda yaziya dayanan gelenek
kuvvetli degildi. Okuma yazma bilenler azdi. Ancak siire karsi ilgi çoktu. Ukaz Panayirinda
yarismalar yapilir kazanan siirler altinla ya zilip Kabe duvarina asilirdi. Yedi kaside böylece
meshur olmustu (Muallakat-i Seba ). Arap dilinde bu alanda büyük ifade gücü vardi. Iste
Hz. Muhammed (571-632) böyle bir çevreden geldi. Mekkenin ileri gelen on aile sinden
Hasim ogullari kabilesine mensuptu. Babasi Abdullah annesi Amine idi. Hz. Muhammedin
hayati ile ilgili yeterli bilgi bulunmaktadir. Peygamberler arasi nda hayati hakkinda en fazla
bilgiye sahip olunan da Hz. Muhammeddir. Çocuklugund aki agirligi gençligindeki eminligi
olgun yasindaki firaseti de bilinmektedir. Bu olgun yas kirka ulasinca Nur Daginin Hira
Magarasinda 610 yilinin Ramazan Ayin in 27. günü Yüce Allahin melek elçisi. Cebrail ona
seslendi. Kendisinin Cebrail oldug unu Yüce Allahin kendisini Muhammedi peygamber
seçtigini haber vermek üzere görevlen dirdigini bildirdi ve ona abdesti temizlenmeyi ögretti.
Hz. Muhammede (s.a.s.) üç def a Oku dedi. O her defasinda okuma bilmedigini söyledi.
Melek onu kollari aras ina alip daha kuvvetli sikarak birakti ve söyle dedi Yaratan Rabbinin
adiyla oku
O insani bir kan pihtisindan yaratti. Oku Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir. Kalemle yazmayi
ögreten Odur. Insana bilm edigini O ögretti (Alak 1-5).
Islam Dini böyle basladi. Bu sirada Arap toplumu ahlak bakimindan bir çöküntü içinde idi.
Hal putlara tapiniyor çesitli hurafeler batil-bos inançlar içinde ömür tüketiyordu. Hz. Ismail
den sonra bu topluma bir uyarici gelmemisti. Bununla beraber Hz. Ibrahimden ka lma yüce
tek her seye kadir bir tanri fikri varligini devam ettirmekte idi. Sayi si az da olsa Hanif denilen
kimseler vardi. Bunlar putlara tapmaktan titizlikle kaçinmaktaydi. - Arabistanin kuzeyindeki
Bizansin dini Hiristiyanlik Sasanilerin ise Mecusilikti. Batiya düsen Habesliler de Hiristiyan
idi. Ancak bu dinlerin Araplara etkileri faz la olmadi. Bunun yaninda Arap yarimadasinda
Yemen Taif ve Medine gibi yerlerde Y ahudiler Yemende (Necran) Hiristiyanlar
bulunmaktaydi. Ayrica Mecusilik ve Sabiilik de vardi. Araplarda puta tapicilik yaygindi.
Putlar tastan tahtadan ve madenden yapilirdi . Madenden insan seklinde yapilan puta sanem
(çogulu esnam) yine insan seklin de fakat tastan veya agaçtan yapilan puta vesen (çogulu
evsan) ve belirli bir sek li olmayip tapmak için kullanilan taslara da nusub (çogulu ensab) *
denilirdi. Kab ede Arap kabileleri sayisinca 360 put vardi. Bu putlarin içinde en büyügü
Hübel idi. Araplarin bunlardan baska tagut denilen tapinaklari vardi (sayisi 100 kadardi).
Kabe gibi bu tapmaklara da saygi gösteren Araplar onlarin önünde kurban keser kura oklari
çekerler ve tavaf ederlerdi. Bellibaslilari Uzza (Batn-i Nahlede) Laf (T aifde) ve Menaftir
(Kudeyfde). Araplar Allahi biliyor ancak putlari Allahla kendi aralarinda araci kiliyorl ardi.
Putlari Allah ile kendi aralarinda ortak tutan Araplarin bu tutumuna müsrik lik adi verildi.
Kisi kabilesinden çikmadikça putunu degistiremezdi. Degistirirse çok kötü karsilanirdi.
Evlerde de put bulundurulur ve ona tazim edilirdi. Arabistanda putatapicilik disinda
yildizlara atalara tazim kültleri de vardi.
Içlerinde kizlarini diri diri gömüp merhamet etmeyen elleriyle yaptiklari putlara ta zim eden
bazen un ve benzeri yiyecek maddelerinden put yapan ona ibadet eden s onunda da kitlikta
onu yiyen maddeye servete dünya malina eglenceye kapilmis i nsanlarin bulundugu Arap
toplumundan bir peygamber çikmisti. Hz. Muhammed sahsiye ti güzel ahlaki dogrulugu
zekasi kisacasi bütün meziyetleri ile daha çocuklugundan/gençli inden itibaren dikkatleri
üzerine toplamisti. Ona Muhammedul-Emin demislerdi. Çünkü yal an bilmiyor kavminin
hafifliklerine katilmiyor dürüstlükten ayrilmiyordu. Kabenin on arilmasinda Hacerül Esvedi
yerine koyma konusunda çikan kabileler arasi tartisma onun bir örtü getirtip her kabileden bir
temsilciye tutturup kendisinin de onu elle riyle alip bu örtünün ortasina koyu-vermesiyle
hemen orada sonuçlanivermisti. Ancak sira kavmini dine davete gelince durum yine böyle mi
olacakti Ilk Vahiyden sonra 40 günden 3 yila kadar sürdügü tartismali olan zor bir devre onu
be kliyordu. Bu devreye geçmeden vahiy üzerinde biraz durulmalidir. Vahiy sadece
peygamberlerin ulasabilecegi normalin üstünde bir bilgi edinme yoludur . Ilham onu
anlamaya biraz yardimci olabilmektedir. Ancak bu bir deney ve gözlem k onusu degildir.
Peygamberlerle sinirlidir. Ancak peygamberin çevresinde bulunanlar in bu konuda gözlem
sanslari vardir. Kainatin yaraticisinin insana yine onun gibi bir insan ile onu niçin yarattigini
görevlerini hayatin ve kainatin sonunu akil ile sonuçlandirilmayacak konulari haber vermesi
için vahiyden baska daha güzel hangi yol olabilir Dolayisiyie peygamberler sadece insandir
vahyi veren Yüce Allahtir. B ir Ayette Hz. Muhammedin (s.a.s.) sahsinda bu gerçek söyle
ifade edilmektedir De ki Ben de sizin gibi bir insanim ancak bana tanrinizin tek bir Tanri
oldugu vahy olunuyor (Kehf 110). Bu husus sairin Muhammed bir insandir ancak diger insa
nlar gibi degil. O taslar arasindaki yakut gibidir demesiyle tezat olusturmaz. Yukarida vahiy
konusunda peygamberin çevresindekilerin imkanindan söz edilmisti. N itekim Hz.
Muhammedin ilk vahyinin sahidi yoksa da sonrakilerin olmustur. Saha be yirmi sene
civarindaki bir devrede bu olaya sahitlik etmistir. Onlarin verdi kleri bilgilere göre Hz.
Muhammed böyle durumlarda önce heybetli bir ses ile vahye ha zir hale getiriliyordu. Sonra
vecd hali onu kavrayip öyle heyecanlandiriyordu ki o sakin ve agir sahsiyet soguk bir günde
buram buram terliyordu. Bu anda büyük bir ag ilik ona baski yapiyor eger bir deve üzerinde
ise hayvan onu tasiyamaz oluyor ye re çökmek zorunda kaliyor sayet çökmezse bacaklari yay
seklinde egriliyor ve sanki kiri lacakmis gibi bir durum aliyordu. Yaninda oturup dizi
önündekine degen bacaklarinin çatirdadigini saniyordu. Ayrica an viziltisi gibi bir ses
duyuldugu da verilen bil giler arasindadir. Iste bu baslangiçlarin sonucunda gök
gürültüsünden sonra yagmurun gelmesi gibi Ayetler naz il olmus ve yine böylece gelen bazi
Ayetlerde insanlardan hatta cinlerden bu sözlerin b ir benzerini ortaya koymalari istenmisti.
(Kuran Ayetlerinin nazim ve nesirin üstünde d egisik bir üslubu vardir. Ayetlerin hem dil
yapisi ve okunus musikisi hem de anlam ge nisligi pek çarpicidir). O edebiyat ve siit devrinde
ümmi bir kimseye karsi meshur sai rler aciz katmisti. Dil ile ona karsi çikamayinca kiliçlar
çekilmisti. Bu daha sonraki gelismelerle ilgili hususlari bir kenara birakirsak vahyin hem H z.
Muhammede hem de kavmine bir takim problemler getirdigini söyleyebiliriz. Hz. Muhammed
nefret ettigi büyücü ve kahinler gibi bir duruma mi düstügü konusunda tereddütler iyor bazen
bir dagdan kendisini asagiya atmayi bile düsünüyordu. Bu gibi durumlarda Cebrail ona
görünüyor gerçekten Allahin elçisi oldugunu ona hatirlatiyordu. Böyle agir ruhi ereddütler
geçirip acaba bu durum Allah (c.c) tarafindan bir görevlendirme mi yoksa s eytani bir tahrik
mi diye endiselendiginde ona ilk teselli daima sadik esi Hz. Hat iceden (r.a.) söyle geliyordu
Sen kendi menfaatini gözetmez hayir islersin. Al lah senin üzerine seytani musallat etmez.
Hz. Musaya (a.s.) Sina Daginda 80 yasinda vahiy gelmisti. Budda 35 yasinda b ir incir agaci
altinda ilhama kavusmustur. Bundan dolayi Kurandaki Tin süresindeki Incir ile Irtibat kurup
Buddanin sahsiyetine aydinlik getirmek isteyenler vard ir. Hz. Muhammede vahiy gelmeye
baslamis ve bir süre kavminin yanina dönememisti. Hz. I saya (a.s.) 30 yasinda ilk vahiy
gelmisti. Kutsal Ruh (Müslümanlara göre Cebrail) bir güvercin gibi gelip basina konmus
sonra kirk gün çölde bir deneme devresi geçirmisti. Hz. Isa ile ilgili çarmih olayi o 33 yasinda
iken olmustu (Müslümanlarin inancina göre çarmiht a ölen Hz. Isanin hain sakirdi Yahudadir
Incillerdeki Ey Allahim beni niçin te rkettin cümlesi ona aittir). Yani Hz. Isanin hizmeti üç yil
sürdü. Hz. Muhammede vahyi n 40 yasinda iken gelmeye basladigi ve onun 43 yasinda resul
oldugu belirtilir . Bu üç seneye varan devrede vahyin kesildigini gören müsriklerin Allahin
seni terketti demeleri üzerine Cebrailin Duha Suresini getirdigi nakledilir. Bu Surenin bir
ayetind e Rabbin seni terketmedi darilmadi da denilerek Peygamberin kalbi hosnut ki
liniyordu. Ancak önemli olan husus Rabbinin nimetine gelince (baskalarina) durma yip söyle
seklinde tebligin baslatilmasi emriydi. Bu noktada Hz. Muhammede (s.a.s.) ilk inananin
kesinlikle Hz. Hatice oldugunu söy leyebiliriz. O Hz. Muhammedin durumunu
akrabalarindan biri olan Nevfel oglu Var akaya ulastirdi. Varaka Hiristiyan dinindeydi.
Olayi dinleyince Hz. Musaya ge len büyük melegin Hz. Muhammede gelmis oldugu
müjdesini verdi. Daha sonra Hz. Muham-me dle karsilasinca ona Sen bu ümmetin peygamberi
olacaksin. Sana gelen Musaya g elen büyük melektir. Sana yalanci diyecekler eziyetedecekler
yurdundan çikaracaklar seninle harbedeceklerdir. Ben sayet o günlere yetisirsem sana Allah
için yardim e derim demistir. Varakanin Müslüman olup olmadigi konusunda kesinlik
yoktur. Hz. Muhammed dedesi Abdulmuttalibin ölümü üzerine kendisini yanina alan
amcasi Ebu Talibin oglu Aliyi kitlik dolayisiyle kalabalik ailesi içinde sikinti çekmemesi
için evinde barindirmakta idi. Bes yasindan itibaren Hz. Muhammedin yaninda bulun an Hz.
Ali Hz. Muhammed ile hanimi Hz. Haticenin Kuran okuyup Allaha dua ettikl erini görünce
ne yaptiklarini sordu. Hz. Muhammed ona Biz kainati yaratan Allaha se cde ediyoruz. O
bana peygamberlik verdi. Putlara tapmayi yasakladi. Allah birdir ortagi ve benzeri yoktur...
dedi ve Kuran okudu. Hz. Ali duydugu ayetler karsis inda hayran kalmisti. Müslüman olmak
istedi. Ancak aklindan önce babasina danismak geçti . Sonra bundan vazgeçti. Hz.
Muhammedin yanina geldi. Allah beni y aratirken Ebu Talibe sormadi. Ben Allaha Ibadet
etmek için neden ona sormaya lüzu m göreyim dedi ve Müslüman oldu.
Hz. Ali gibi ilk müsiüman olanlardan biri de Harise oglu Zeyddi. Kendisi Hz Muhamm edin
azatli kölesiydi. Peygamberin yaninda kalmayi tercih etmisti ve üçüncü Müslüman olma s
fini kazanmisti.
Hz. Ebu Bekr serefli ve zengin bir tüccar idi. Hz. Muhammedin yakin dostu idi. Mek keliler
arasinda itibari fazla idi. Hz. Muhammed evinin disinda ilk onu Islama çagi rdi. O da
tereddütsüz Müslüman oldu. Çünkü o Peygamberin sahsiyetine büyük güven duymaktayd Ebu
Bekrin vasitasi ile birçok kimse Islama girdi.
Ilk Müslümanlar ibadetlerini gizli yapiyorlardi. Çünkü zulüm ve baski altinda idiler. Üç sen
nde Hz. Ömer ile Müslüman sayisi kirki bulabildi. Bundan sonra Müslümanlar inançlarini
sakla madilar. Açikça ibadet etmeye ve dinlerini yaymaya basladilar. Islamin dogusu böyle
old u. [429]
b- Din olarak Islam Adini kendi kutsal kitabindan alan Kutsal Kitabi (Kuran-i Kerim) ilk
seklini günümüze ka dar degistirmeyen tek din Islamdir. Günümüzde bir milyari geçen
insanin dini olan Islam ev renseldir. Bir milletin bir zümrenin bir bölgenin dini degildir. Islam
insanligin o rtak manevi mesalesidir.
Aslinda bütün peygamberlerin teblig ettigi din Islamdir denilebilir. Islam manevi bir agaç
gibidir. Bu agaç en ekmel meyvesinde nüvelenmis isimlenmis ve gayesine ulasmist ir. Islam
ilahi dinlerin genel adi iken Hz. Muhammede yirmi üç yillik bir sürede gelen vahiylerle en
son seklini almis ve kiyamete kadar insanligin ihtiyaçlarina cevap ve recek bir muhtevaya
kavusmus tamamlanmis ikmal edilmis dinin özel adidir. Niteki m bu durum Maide Suresinin
üçüncü ayetinde su sekilde açiklanmistir Bugün size dininizi ik ttim üzerinize olan nimetimi
tamamladim ve din olarak Islama razi oldum.
Kuran-i Kerim bütün peygamberlerin basta tevhit olmak üzere inanç bakimindan ayni esasla
ri teblig ettiklerini açiklar. Bu inanç esaslari Islamin özünü olusturur. Aslinda Islam H
Ademe (a.s.) kadar geri gider. Peygamberler tarihi içinde zaman ve mekana göre degise n
ilahi vahyin sadece ahkam yönü olmustur. Böylece Hz. Muhammede kadar gelen Islam
gelene i tedrici gelismesinin son ekmel noktasina Islam Dini ile ulasmistir.
Islamin hitabi bütün insanligadir. Hz. Muhammedin bütün insanliga gönderildigi Kuran-i de
açikça yer almaktadir[430]. Kuran-i Kerimde ayrica Ya eyyühennas (Ey insanlar) hita inda da
ayni husus düsünülmelidir. Islam inanç ibadet ve ahlaki hükümlerinde ferdi oldugu kadar
toplumu da hedef alir. Fertl er düzeldikçe toplum da ona bagli olarak düzelecek ve ideal bir
toplum ortaya çikacakti r. Islam dünya-ahiret dengesini kurarak orta yolu tavsiye ederek
insanlarin birli k Içerisinde beraberce huzurlu olarak yasamalarini gaye edinir. Islam çesitli
Islami bilim dallarinin ana konusu oldugundan burada ayrintili bilgi veri lmeyecektir.
Ancak diger dinlerle karsilastirilabilmesi için o anahatlahyle tanitilacak ve bir kisim
özellikleri üzerinde durulacaktir. Islami iman ibadet ve ahlak seklinde üçe ayirarak Islemek
gelenek haline gelmistir. Biz de bu çerçeveye uygun olarak önce iman ve islam terimlerini
sonra Imanin Esaslanni I slamin Sartlarini (sekli ibadetleri) ve Islamda ahlak konularini sonuç
olarak da Islamin diger dinlerden farkliliklarini ve farkli oldugu hususlarin özelliklerini ele
alac agiz. [431] 2- Iman ve Islam a- Iman Kelime olarak iman Inanip itimat etmektir. Terim
olarak ise mutlak tasdik anla mindadir. Böylece iman bir seyi dogru olarak kabul etmek ve
onun dogruluguna inan maktir. Tasdikin üç mertebesi vardir 1- kalb ile 2- dil ile 3- fiil ile
tasdik. Di ile tasdik kalbin tasdikiyle birlesirse bu gerçek bir ta sdik olur. Bu tasdikin sahibine
mümin denir. Böyle oimayip kisinin agziyla söyledig i kalbindekini tutmazsa bu görünüsteki
bir tasdiktir. Bu sekildeki bir tasdikin sahib ine münafik denir. Fii ile tasdik kisinin inandigini
isiyie göstermesidir. Yani yapilmasi gerekeni yapmasi ve yapilmamasi gerekeni de yapma-
masidir.
Iman dil ile ikrar kalb ile tasdik ve uzuvlarla amedir. Ancak bunlardan ilk ikisi imanin asli
rüknü iken amel imanin asli rüknü degildir kemalidir. Ameli olmayanin ima olabilir. Bazi
hadislerde imanin 60 veya 70 küsur subesi oldugu belirtilir. Bunla rin alti tanesi (Imanin
esaslari) imanin asil rükünleri (Asl-İ iman) geriye kalanlar i kemalidir (Kemal-i iman). Bu
noktada su hadis-i serifi hatirlamakta fayda vardir Si zin iman bakimindan en kamil olaniniz
ahlak bakimindan en güzel olaninizdi r. [432]
b- Islam Kelime olarak Islam teslim olmak itaat etmek boyun egmek demektir. Terim olar ak
Islam Peygamberin haber verdigi seyleri kabul ve onlara bütün varligiyle teslim o lmak
demektir. Dolayisiyle Islam kalben teslim olmakla beraber zahiren Allahin v e
Peygamberlerimin emirlerine uymaktir. Bu anlamda her mümin müslim her müslim de
müm indir. Mümin ile müslim ayri ayri hükümlere tabi degildir. Iman ruh islam onun
bedenidir. Islamsiz iman imansiz islam olmaz. Islam Hz. Muhammedin teblig ettigi dinin de
adidir. [433]
c- Iman ile Islam Arasindaki Münasebet Kuran-i Kerim ve Hadis-i Seriflerde Iman ve islam
kelimelerinin kullanilisi Islam bil ginlerini bu iki kelimenin arasindaki münasebeti
arastirmaya yöneltmistir. Lügat bakim indan iman ile islam kelimeleri arasinda fark vardir.
Iman daha hususi islam daha umumidi r. Iman tasdik islam teslimiyettir. Tasdikin bulundugu
yerde teslimiyet de var dir. Fakat her teslimiyet tasdik degildir. Sözü yahut isiyle teslimiyet
gösterdigi h alde kalbiyle teslim olmamis kimseler vardir.
Seri bakimdan islam ile iman birdir. Mümin ile müslim ayni hükümlere tabidir (Öldügünde
yik enaze namazi kilinir Müslüman mezarligina gömülür Müslümanlara varis olur). Hz.
Muhammed za aninda insanlar mümin kafir ve münafik olmak üzere üç kisimdi ayrica bir
dördüncü kisim y Bu konuda Imam-i Azam Ebu Hanife söyle diyor ..lügat bakimindan iman
ile islam arasind a fark vardir fakat seriat bakimindan islamsiz iman imansiz islam olmaz.
[434]
3- Iman Esaslari Iman iki bölüme ayrilir 1- Icmali iman Kelime-i Tevhid ve Keli-me-i
Sehadet 2- Tafsili Iman Amentü. Iman esaslari Kuran-i Kerimde vardir. Imanin bir arada alti
esasi hadisle sabitti r. Bu alti esasin Amentü ile baslayan Ibaresi Imam-i Azamin Fikhul-
Ekber adli kit abindan yayginlasmistir. Bu maddeler sirayla ele alinacaktir. [435]
a- Allaha Iman Allaha iman Amentünün ilk esasidir dinin de temelidir. Din öncelikle Allaha
iman e sasina dayanir. Asagi yukari her din Allaha inanmayi temel prensip edinir. Her devirde
Allaha inanmayan insanlar bulunmustur fakat tarihin hiçbir devresinde b ir toplumun
bütünüyle Allahi Inkar ettigi görülmemistir. Demekki Allaha inanmak normal O nu inkar
etmek anormal bir davranistir. Ilmi buluslar Allaha inanmayi zayiflatmami s aksine
kuvvetlendirmistir. Kuran-i Kerimde Allaha iman üzerinde önemle durulur. Bazen yarattigi
seylere bakarak düsünerek ibret alarak Allaha iman telkin edilir. Bazen Allaha ve elçisine
inanmak konu edinilerek peygamberlerin Ona inanmayi telkin ettikleri belirtilmis olur.
Bazen de Allaha ve ahiret gününe iman üzerinde durularak insanoglunun akibetini düsünmesi
g erektigi hatirlatilir ve Allaha inanmasi tavsiye edilir. Kuranda ve hadislerde b u yolda birçok
metodun takip edildigi bilinmektedir.
Allahin varligi birligi yüce sifatlari ve güzel isimleri (Esma-i Hüsna) üzerinde düsünmesi izin
verilen insanoglu Onun zatini düsünmekten menedilmistir. Bu konuda yasak çizgiy i asan
Allahin zatiyle sifatlarini birbirine karistiran Allahin bazi varlikla ra (mesela tabiata insana
vb.) hulul ettigine inanan insan ve toplumlar yanlis s onuç ara ulasmis (panteizm insani
tanrilastirmak Tanriyi insanlastirmak gibi) Allaha ortak kosmus dogru yoldan
uzaklasmislardir. Bu yanlis sonuçlarla karsilas mamak için Hz. Muhammedin su ögüdü ibret
vericidir Allahin varligini anlamak için gökler bakin yere bakin kendi nefsinize bakin
bütün bunlarin yaratilisindaki incelikleri ve bunlarin kendiliginden olup olmadigini
düsünün. Çünkü bunlar Allahin varligini birlig ni gösteren belirtilerdir. Ancak Allahin zatini
düsünmeyin. Çünkü buna kudretiniz yetmez. Yine bir baska hadiste o Kalbine ne geJir-se
Allah ondan baskadir demekledir. Bu iki hadisten insanin kendi varligindan baslayarak
gökdekr ve yerdeki canli cansi z varliklar üzerinde dikkatle düsünmesi gerektigi
anlasilmaktadir. Böylece insan bu var liklari var eden yüce bir varligin farföna varacak ve bu
üstün varliga gönülden baglanacakti r. Islamda Yüce Allah vardir birdir dogurmamis
dogurulmamistir ezeli ve ebedidir esi ve benzeri yoktur hiçbir sey Onun benzeri degildir
hiçbir seye muhtaç degildir he r sey Ona muhtaçtir. Her seyin yaraticisi ve Rabbi Odur. Esi ve
ortagi yoktur. O hayy ve hayat vericidir. Her seyi bilir görür isitir. Her seye gücü yeter. Her
seyi O yaratir riziklandirir yokeder. Her sey Onun iradesiyle meydana gelir. O ak il
sahiplerine hitap eder kitap yollar. O her yerde hazir ve nazirdir zaman ve mekandan
münezzehtir. Gözlerimiz bu dünya sartlarinda Onu görmeye muktedir degildir. All ahi
görmek ancak cennette mümkün olacaktir. Dünyada insanlar gayba inanmaya mecburdur .
Allaha iman gaybidir.
Görüldügü gibi bir din için en önemli ve temel olan Allah inancinda Islam çok ölçülü ve deng
da üçleme seklinde Allahin sifatlari baska varliklara verilmez yaratiklara dagiti lmaz. Bunun
yaninda yaratiklarin sifatlari da Allaha atfedilmez. Allaha kötü güç Seyt an denk tutularak
ikilemeye gidilmez. Ona hiçbir sey ortak kilinmaz. Putlardan canli-cansiz varliklardan Ona
araci yardimci hizmetçi tayin edilmez.
Islamda Allah insanlara sah damarindan daha yakindir. Bütün dualar dogrudan dogruya Ona
yöneltilir. Yalniz Ona ibadet edilip yalniz Ondan istenir. Kalblerin hakimi yerin-gögün Rabbi
Odur. O diledigini yapar diledigini aziz diledigini zelil kilar diledigine hikmeti verir.
Mülkün sahibi Odur. Mülkünde istedigini yapar. Din güngnün sahi i de Odur. O Tek Tanrid
ir. [436]
b- Meleklere Iman Insan ruh ve bedenden ibarettir. Insana bedeni yönden benzeyen
yaratiklar bulundugu gibi ona ruhi yönden benzeyen yaratiklar da vardir. Bunlar melekler ve
cinlerdir. Melekler nurani latif varliklardir yemek içmek evlenmek çogalmak dogmak ölmek
gibi niteliklerden uzaktir. Allaha isyan etmezler. Durmadan Allahi tesbih ve Ona i badet
ederler. Allah tarafindan kendilerine verilen vazifeleri aynen yerine geti rirler.
Dört büyük melekden baska yazici Hafaza (Kiramen Katibin) sorgulayici Nekir ve Münker
gibi sitli görevleri bulunan sayisiz melekler vardir. Melekler insanlari hayirli ve güzel islere
tesvik ederler insanlara hayir dua ve sefaatta bulunurlar iman sahiplerini destekler ilahi
cezalari yerine getirirler.
Melekler insanlar için bir masumiyet örnegidir. Insan ruhi yönünü gelistirerek ahlakini o
nlastirarak ve günahlardan kötülüklerden arinarak meleklesmeyi gaye edinir. Melekler im
tihan altinda degildir. Insanlar için imtihan bulundugundan basarili insan melekt en üstündür.
Melekler görünmeyen varliklardir. Insan bazi suçlari kendisini kimsenin görmedigini düsün
erek yapar. Bundan dolayi meleklerin varligi caydirici bir rol oynar. Insan meleklere inanç
sayesinde kötülüklerden günahlardan uzaklasir hayirli islere yönelir. Kuran-i Kerimde
görünmeyen varliklar olarak melekler yaninda cinlerden de bahsedilir. Bir Surenin adi Cindir.
Cinler melekler gibi masum olmayip Insanlar gibi i mtihan altindaki varliklardir. Müminleri
de vardir kafirleri de. Görünmeyen varliklara inanç bütün dinlerde vardir. Ancak bu
varliklarin mahiyeti ve görevle ri birbirine karistirilmistir. Bazi dinlerde melekler cinler
veya görünmeyen diger v arliklar tanrilastirilmistir. Bazen onlara Tanrinin Kizlari da
denilmistir. Öte yandan melekle seytan arasindaki fark kaybolmustur. Islam bu görünmeyen
varliklarin tasnifini görevlerin en güzel biçimde açiklamistir. Diger dinlerin formüllestirilm
is iman esaslari arasinda melek inancina rastlanmamaktadir. [437]
c- Kitaplara Iman Islamda iman esaslarindan biri de kitaplara imandir. Kuran-i Kerim Allaha
melekl erine kitaplarina peygamberlerine (Bakara 285) imandan bahsederken görüldügü gibi
k itaplara imani yalniz kendisiyle sinirlandirmamaktadir. Kitaplara iman suhuf v e dört
kitaba imani içine almaktadir. Suhuf o günkü yazi imkanlariyle tesbit edilen table tler levhalar
çesitli malzemeden yapilmis (mesela papirüs)- sahife-lerdir. Suhuf ola rak bugüne gelebilmis
bir sey yoktur. Suhuflardan sonra büyük kitaplar gelmistir. Bu nlardan Hz. Musaya Tevrat Hz.
Davuda Zebur Hz. Isaya Incil ve Hz. Muh ammede Kuran-i Kerim verilmistir. Kuran-i
Kerimde diger kutsal kitaplarin muhtevas i hakkinda bilgi verilmekte ve Zeburdan ise sadece
ismen bahsedilmektedir.
Kuran kendisi disindaki kutsal kitaplarin tahrif edildiklerini belirtir. Bundan dolayi
Müslümanlarin büyük çogunlugu Kuran ve Hadiste zikredilen kitaplara imani Allah arafindan
gönderilmis kitaplarin aslina iman olarak anlamaktadir. Onlara göre bugün e ldeki kutsal
kitaplar (Tevrat Incil Zebur) çok büyük degisikliklere ugramistir. Bu s ebeple onlarin
bugünkü sekli Allah kelami olarak görülmektedir. Yeryüzünde mevcut kutsal k plar içerisinde
Kurandan baska aslini muhafaza edebilmis bir baska kitap yoktur. Kuran-i Kerim son
peygamber Hz. Muhammede (s.a.s.) yirmi seneyi askin bir süre içinde vahiy yoluyla
gönderilmistir. Kuran Hz. Peygamber tarafindan hem yazdirilmis hem ezberlettirilmis hem de
kontrol edilmistir. Böylece onu muhafaza edecegini vadede n Yüce Allahin bu vadi yerine
gelmistir[438]. Kuran hem sözü hem mana-siyle Allah k elami oldugu Için taklit olunamaz ve
olunamamistir da. Zira Kuran kendini taklide çagi rdigi halde bu çagriya cevap verebilen
çikmamistir. Kuran belli bir millete hitap eden sinirli bir zaman için gelmis bir kitap degild ir.
Dünyanin sonuna kadar gelecek bütün insanlik alemi onun muhatabidir. Kuran geçmisten b
ahsetmekte hal üzerinde durmakta ve gelecek için de yol göstermektedir. [439]
d- Peygamberlere Iman Peygamber Farsça bir kelimedir. Kuran-i Kerimde Allahin seçip
görevlendirdigi kimseler i ifade etmek üzere resul ve nebi kelimeleri kullanilir. Kendisine
kitap verilen peygamberler yaninda bir de onlara tabi olan peygamberler vardir. Peygamberler
insanlara Yüce Allahin emir ve yasaklarini bildirirler. Insanlarin kurtulus ve s aadete
ulasmalari onlarin getirdigi hükümlere uymalarina baglidir. Peygamberler de insandir yer
içer evlenir çoluk çocuk sahibi olurlar. Ancak onlar ayni zamanda sir adan bir insan da
degildirler. Beden ve ahlak bakimindan insanlar tarafindan tenki de ugramayacak ölçüde
mükemmeldirler. Peygamberlerde stdk emanet ismet fetanet ve teblig gibi ortak özellikler
bulunur. Insanlar kendi gayretleriyle peygamber olamazlar. Peygamberlik Allah tarafindan
verilir. Peygamber vahiy ve mucize ile desteklenir. Kuran-i Kerimde adi geçen 25 peygamber
ve peygamber olup olmadigi tartisilan üç kisi di sinda da peygamberler bulundugu her
topluma peygamber gönderildigi ayetlerle açiklanmi stir. Bu peygamberlerin sonuncusu
Hz. Muhammeddir. Onun peygamberler arasinda müs tesna bir yeri vardir. Çünkü ondan
sonra peygamber gelmeyecektir. O peygamberlik divan inin mühürleyicisi ve peygamberler
zincirinin son halkasidir. Hz. Muhammedin diger peygamberler arasindaki yeri konusunda
Imam Ahmed ve Tirmi zinin rivayet ettigi hadis söyledir Benim Peygamberler içindeki
yerim su örnekteki gib idir Bir adam evini insa ediyor tamamliyor içini dösüyor ve bir tuglalik
açik yer bir akiyor. Insanlar evi ziyaret ediyolar gliyorlar görüyorlar ve hayrete düserek Ah k
eske suraya da bir tugla konulsaydi1 diyorlar. Iste elçiler içinde ben o tugla konumundayim
{Fethür Rabbani XXI/283 Camius Sagir V/204 (Hadis no5733) Hz. Muhammedin getirdigi
nizam kendisi hayatta iken uygulama zemini bulmus ve o Yüce Allahin bu lütfunu hayatta
iken görmüstür. Bu hemen hemen hiçbir peygambere nasip olmayan bir imtiyazdir. Onun
getirdigi nizam bütün eski dinlerin hükmünü kaldirmistir. K iyamete kadar devam edecek tek
nizam onunkidir. Kuran-i Kerim gibi günümüze kadar oriji nal sekliyle gelebilmis ve
kiyamete kadar da muhafaza edilecegi vadedilmis tek kutsal kitap ona verilmistir. O bütün
insanlara gönderilmistir bütün alemlere rahmettir. M iraç Yüce Allahin ona bahsettigi
üstünlük delillerinden birisidir. Islamda Hz. Muhammed de dahil peygamberlerin belirli
nitelikleri vardir. Onlar diger insanlardan masumluk ahlak ve faziletleriyle ayrilirlar.
Bununla beraber onlar yine de bir insan olarak kabul edilip tanrilastirilmazlar. Onlarin elinde
zuhur eden mucizeler onlara degil Allaha nisbet edilir. Islamda bütün peygamberl er haktir.
Peygamberlik noktasinda aralarinda bir ayrim yapilmaz. Bununla berabe r onlardan
bazilarinin diger bazilarina üstün kilindigi da kabul edilir (kitap veril mesi sahsi fazilet ve
yerine getirdigi görev gibi yönlerden). Diger ilahi din mensuplarindan Yahudiler Hz. Isa ve
Hz. Muham-medi Hiristiyanlar Hz. Muhammedi peygamber olarak kabul etmezler. Fakat
Müslümanlar bütün peygamberleri kabul ederler. Diger ilahi dinlerde peygamberlere bakis
Islamdaki gibi degildir. Yahudilikte Hz. Yakup Tanri ile gürestirilir. Hz. Ibrahimin karisini
Firavuna ka rdesim diye takdim ettigi Hz. Lutun sarhos olup kizlariyle zina yaptigi Hz. D
avudun bir kumandanin karisini ele geçirmek için onu savasa yolladigi da kutsal kit aplarinda
yer alir. Yahudiler Üzeyre (Ezra) Allahin Oglu dediler (Yapilan aras tirmalar sonucu
Yemende bir Yahudi toplulugunun bu inanca sahip oldugu tesbit e dilmistir[440]). Onlar
MesitVi bir peygamber olarak degil dünyevi hakimiyet sahi bi bir kral olarak görürler. Hz.
Harunu Allahin degil Hz. Musanin peygamberi olar ak nitelendirirler.[441] Hiristiyanlikta
ise Hz. Isa Tannnin Oglu ve tanri havariler de Isanin resu lleri olarak nitelendirilir. Hz. Isaya
secde ve dua edildigi onun günahlari bagi sladigi Indilerde belirtilir. Hiristiyanlara göre
Mahke-me-i Kübranin idare edicisi d e Isadir. Hinduizmde Tanri Visnu insanlarla münasebet
kurmak için dünyaya iner bazi insanlara hulul eder. Bu din mensuplarina göre peygamberler
onlarin tanrilarinin birer av atarasidir (hululü). Bazi dinlerde peygamber yoktur. Bazilarinda
Ise bir kurucu va rdir fakat bu kurucunun ne oldugu kesin olarak belli degildir.
e- Ahirete Iman
Ahiret yani insanin ölümünden kiyametin vukuundan sonra neler olacagi Islamda söyle açikl
nir Insan öldükten sonra tekrar dirilecek dünyada yaptiklarindan hesaba çekilecek cez a
veya mükafat görecektir. Dünya ebedi degildir. Kiyametten sonra bütün insanlar diriltilip
hser hayati baslatilacak bunu hesap kitap ceza-mükafat cennet-cehennem takip edecektir.
Islamdaki ahiret inanci fert ve topluma sorumluluk duygusu kazandirir. Dünyada yaptik
larinin karsiligini görecegini düsünen insan ölçülü dengeli olmaya iyi ve mesru seyleri ya ip
kötülüklerden kaçinmaya çalisir. Ahirete iman kisiyi ihtiraslardan kurtarir hayatin a ci ve
sikintili olaylarina tahammülünü ve sabretmesini saglar. Islam disindaki ilahi dinlerde de
öldükten sonra dirilme inanci vardir. Yahudilikte ahiret k onusu pek fazla islenmemis dünyevi
yön daha agirlik kazanmistir. Hiristiyanlikta ise ikinci bir alem inanci bulunmakla beraber
Hiristiyanlar sonun her an gelecegi k orkusu içerisinde ruhban hayatina agirlik vermislerdir.
Islam dünya ahiret dengesini kur arak her iki dindeki asiriligi gidermistir. Hinduizm aibi
bazi din-lerde alemin e zeli-ebedi oldugu kabul edilir. Bu dinlerde tenasüh inanisi bulundugu
için ahiret anlayisi ona göredir. [443]
f- Kaza ve Kadere Iman Kader ileride olacak seylerin Yüce Allah tarafindan önceden bilinip
tesbit edilmesid ir. Kaza ise bu bilinen ve tesbit edilen seylerin zamani ve yeri geldiginde All
ah tarafindan yaratilmasidir. Kaza ve kadere inanmak demek iyi ve kötü hayir ve ser ne
varsa hepsinin Allah tarafindan ezelde takdir edildigine ve zamani gelince de yine Allah
tarafindan bu takdire göre yaratildigina inanmak demektir. Kisinin irade hürriyeti diger bir
deyimle seçim hürriyeti vardir. Ancak bu seçim hürriyet i Yüce Allahin hazirlamis oldugu
imtihan sartlari çerçevesindedir. Insanin ne zaman hangi anne-babadan doÖacagi boyu rengi
kalbinin ve midesinin çalismasi kendi eli nde degildir. O iradesinin disindaki seylerden
sorumlu da degildir. Insanin ira desiyle seçtigi isleri yaratmak Allaha mahsustur. Insan neyi
seçerse Allah onu yar atir. Imtihan sartlarini hazirlayan Allah seçen insan insanin seçtigine
göre yaratan Allahtir. Yüce Allah insanin neyi seçecegini ezelden bildiginden bu bilgisine
göre Levh-i Mahfuzda olacaklari yazmistir. Allah yazdigi için insan Allahin yazdigi sekilde
hareket etmiyor fakat Allah insanin ne sekilde hareket edecegini bildi gi için o sekilde
yaziyor. Bu konu Ilim maluma tabidir seklinde formüle edilmist ir. DolayisIyle insanin
sorumluluktan kurtulmak üzere Ne yapalim alin yazim böyleym is demeye hakki yoktur.
Insana düsen yapmasi gerekeni yapmak çalismak gayret etm ek gerekli tedbirleri almak ve
bütün bunlardan sonra gerisini Allaha birakip tevek kül etmektir.
Islamda hem çalismak emek hem de iradesinin disindaki sonuçlari tevekkülle karsilamak
vardir. Ahiret inanisindaki denge kader inanisinda da bu sekilde kendisini göste rmektedir.
Islamda insan fiilen yaparak dua ederek bir seyin olmasini isteyebi lir. Ancak istedigi
gerçeklesmedigi takdirde hayirli olanin böyle olduguna kanaat ge tirmek de vardir. Bu
husus bir ayette söyle ifade edilir Sizin iyi sandiginiz hakk inizda kötü kötü sandiginiz da iyi
olabilir Allah bilir siz bilmezsiniz (Bakara 216) . Diger dinlerde böyle açik-seçik bir kader
anlayisina rastlamak mümkün degildir. Mesela Hir istiyanlikta konu asli suçla ilgilendirilerek
tartisilir (asli suç oldugu için mi kötülüge t yül vardir yoksa kötülüge temayül oldugu için mi
asli suç vardir seklinde). Hinduizmde kar inanisi bir çesit kader anlayisi haline getirilmis ve
insanin bugünkü hayati bir öncek i hayatinin tabii sonucu olarak görülmüstür. Gelecek hayat
ise bugünkü hayatin sonucu olacakt r. Kast dilimleri bir karma sonucu olarak
degerlendirilmektedir. Bud-dizmde k arma iradi davranisa dayandirilir. [444]
Islamin Binasi Hadisinde Hz. Muhammed Islamin bes sartini açiklamistir. Buna göre I slamin
bu bes sartini yerine getiren bir kimse Allaha karsi olan sekli ibadet bor cunu ödemis
olmaktadir. Aslinda kisinin yaptigi hersey kulluk görevidir ibadettir. Islamin bes sartindan ilki
Allaha ve Peygamberine sehadettir. Bu imanin özü Islamin da baslangiç noktasidir. Bu sart
yerine getirilmedikçe ötekileri yapmanin önemi yoktur . Islamin Sartlarinin geri kalan
maddeleri dört büyük sekli ibadeti açiklamaktadir. Bunlar namaz oruç zekat ve hacdir. Ibadet
kulluk demektir. Kulluk ancak Allaha yapilir. Ameli tatbikat imani kuvve tlendirir. Ibadetler
iman nurunu koruyan bir mahfazadir. Ibadetin seklini ve mik tarini Yüce Allah belirtmistir.
Islamin Sartlariyle ilgili hususlar Kuran-i Kerimin çe sitli ayetlerinde yer almaktadir. Ibadet
Allahin hakkidir ve yalniz Onun rizasi için yapilmaktadir. Allah katinda Onun rizasina en
uygun olan ibadet samimiyetle ve devamli yapilanidir. Ibadetin çoklugundan ziyade
devamli olmasi önemlidir. Ibadetler in vakitleri ve ibadet yapanin niyeti iç ve dis temizligi
bu iste önemlidir. Ibadet ruhun gidasidir. Bu dört ibadet sirayla anlatilacaktir. [445]
a- Namaz Bes vakit namaz ergenlik çagina girmis akilli her kadin ve erkek üzerine farz olan
bedeni bir ibadettir. Tek basina da kilinabilir. Ancak cemaatla kilmak daha seva p
sayilmaktadir. Günlük namaz disinda haftalik Cuma Namazi farzdir (farz-i ayn). Y tJJik
namaz olarak Bayram Namazlari vaciptir. Vakte bagli olmayan Cenaze Namazla ri farz-i
kifayedir. Namaz dinin diregi müminin miracidir. Namazin içinde Islamin sartlarini teskil ed
en diger esaslar da yeralir. Namaz kilan bir sey yiyip içmedigi için namazda bir çesit oruç da
vardir. Namazda Tahiyyat Duasinda Sehadet Kelimesi de bulunur. Namaz kilan Kabeye
yöneldigi için namaz içinde sembolik bir hac da yer alir. Namaz kilan maddi gel irini bir
tarafa birakip namaza vakit ayirdigi için namazda zekatin esprisi de vard ir. Bunun için namaz
vakit vakit kilinan ve kulun Yüce Allahin divanina durarak Onu n rizasini aradigini isbat ettigi
bir ibadettir. Hiçbir dindeki ibadette namazin oniki farzinin tamamt bulunmaz. Ancak
bunlardan bi ri veya birkaçi bulunabilir. Vakit kavrami hiçbir dinde Islamdaki kadar belirli ve
d isiplinli degildir. Hiçbir dinde niyet Islamdaki kadar ibadetin ana rüknü olmamistir. I slamda
ibadet suuru niyetle baslar. Yine hiçbir dinde ibadetten önce Islamdaki hadest en ve
necasetten temizlenme kadar titiz bir hazirlik göze çarpmaz. Namazin disindaki farzlar namaz
süresince devam eden farzlardir. Namazin içindeki fa rzlar intikali farzlardir. Biri digerini
takip eder. Böylece namazda hem ayakta du rma hem de oturma hem rüku hem de secde
bulunur. Bunun yaninda namazda okuma da var dir yer yer sessizlik de vardir. Bütün bunlar
niyeti takip eden baslangiç tekbiriyle baslar. Namazda kul Rabbinin huzurunda oldugunun
suurundadir. Bu suur (konsantrasyon) o nun kalbini ve fiillerini nurlandirir. [446]
b- Oruç Her yil Ramazan Ayinda bir ay oruç tutmak her Müslüman üzerine farzdir. Orucun
vakti fecirden aksama kadardir. Oruçlu oruçlu oldugu müddetçe yemez içmez ruhi hayatla
bagdasmayan cinsi zevklerden sakinir. Oruç Allah rizasi için yapilan bedeni Ibadetlerin en
önde gelenlerinden bindir. Birçok sih hi faydalari bulunsa da oruç dini bir görevi yerine
getirmek üzere tutulur. Oruç iradeyi k uvvetlendirir. Oruçlu iken helali terkedebilen
Müslüman orucun disinda da harama el uza tmamak aliskanligini kazanir. Ramazan bir
ibadet ayidir. Birçok kimse Ramazan Ayin dan sonra ibadetlerini devamli yapma disiplinli
bir hayata ulasma imkani bulur.
Kutsal kitabinda oruçla ilgili en fazla bilgi bulunan din Islam Dinidir. Islamdaki or uç belli
bir zümreye mahsus degildir. Geceli gündüzlü de degildir sadece gündüze mahsustur. Perhiz
de degildir. Sinirlari ayrintilari açik-seçiktir. Hastaya misafire yasliya sartlari içinde
kolayliklari vardir. Bazi dinlerde oruç yoktur. Bazilarinda ise ya önemini kaybetmis perhiz
sekline dönüsmüs veya asiri züht uygulamalari haline gelmistir . Hz. Musanin ve Hz. Isanin
40 gün oruç tuttuklari bilinmektedir. Ancak günümüzde Yahudi ler ve Hiristiyanlar
arasindaki uygulamanin o günkü ile ilgisi pek kurulamamaktadir. Paskalyadan önce
Hiristiyanlarin uyguladiklari 40 günlük perhiz devresi oruç olma özellig ini kaybetmis gibidir
mecburi degildir. [447]
c- Hac
Zengin ve saglikli Müslümanin ömründe bir defa yapacagi mali ve bedeni ibadettir. Bütün
mümi kiblesi Kabeyi tavaf Peygamberimizin bir deve üzerinde Veda Hutbesini verdigi Ara
fatta vakfe haccin iki önemli farizasidir. Haci adayi ayrica Medinede MescidunNebiyyi
ziyarst etmektedir. Hacda Islamin çiktigi çesitli gelismeler geçirdigi mübare k yerlerdeki
bütün Islami hatiralar yasanmaktadir. Haci adayi kefen gibi ihram giyerek Yüce Allaha
Lebbeyk... buyur Rabbim s en ecelle kefenle çagirmadan ben ihramla huzuruna geldim
dermisçesine manevi bir havaya girer. O en sevdiklerini Allaha ibadet Onun rizasini kazanma
gayesiyl e bir müddet için geride birakmis ihram sartlari içinde bir veli hayatina kavusmustur.
Hac ayni zamanda dünyanin her tarafindan gelen Müslümanlar için bir sura bir kongre mahi
yetindedir. Kabul olunan H^cin (hacc-i mebrur) günahlari gidecegi inanci yaygindir Ancak bu
söylenilenler ticari-turistik bir zihniyete dayanmayan sirf Allah rizasi için yapilan bir hacca
göredir. Bütün dinlerde kutsal kabul edilen yerler vardir. Haci olmak için buralar ziyaret ed
ilir. [448]
d- Zekat Zekat mali bir ibadet olup varlikli kimselerin yapmasi gereken bir farizadir. Zekat
faki rin zenginin malindaki hakkidir. Zekat artma ve temizlenme anlamina gelmektedir. Z
ekat veren kimse servetini temizlemis olmaktadir. Böylece temizlenerek eksilen serve t
gerçekte çogalmakta ve bereketlenmektedir. Zekat çesitleri (altin gümüs para ticaret mallari
küçük ve büyük bas hayvanlar gibi) ve ikleri (üzerinden bir yil geçmesi artici olmasi gibi)
belirlenmis mallarin belirli oranlarda uygun yerlere-kisilere verilmesidir. Dünyada Biri yer
biri bakar kiyamet bundan kopar kabilinden zenginlerin hayati na bakip onlari kiskanarak
düzen degistirmek üzere ayaga kalkan varliksiz kesimler anarsiye ve totaliter rejimlerin
dogmasina yolaçarlar. Aslinda çok fazla olmayan zekat in verilmesiyle zaman içinde orta
zümre olusur ve çogalir denge saglanmis olur. [449]
5- Islamda Ahlak Islam Dininde ahlak iman ve ibadetten sonra üçüncü esastir.
Peygamberimize Din nedir diy e sorulunca Güzel ahlaktir cevabini vermistir.
Islam ahlakinin kaynagi ilahi vahiydir. Bu yönüyle o diger ahlak sistemlerinden ayrilir. Isl
ahlakinda insan davranislari niyete baglidir. Bir hadiste Ameller niyetlere göredir
denilmektedir. Gerçekten de müminin niyeti esastir. Islam ahlaki kaynagini Hz.
Muhammedden alir. Insanlar için en güzel örnek olan Peygamberim izin ahlaki da Kurandan
kaynaklanir. O güzel ahlaki tamamlamak üzere gönderilmistir. O e n güzel ahlak üzerindedir.
Onu Yüce Mevla terbiye etmistir. Islam ahlaki beynel-havfi ver-reca (Korku ve ümid
arasinda) bir çizgi takip eder. All ah sevgisi ve korkusu müminin bütün davranislarinin
temelinde yer alirsa o olgun bir ahlaka ulasir. Hikmetin basi Allah korkusudur. Bu korku
sevgi saygi ve tazime d ayanan bir korkudur. Takva bu olgunlugun sonucu elde edilen bir
mertebedir. Yüce A llahin katinda ikrama en layik olan kullar ondan en fazla korkan mut-
takiler takv a sahipleridir. Müslüman tevhid inancini ahlaki davranislarina da aksettirir.
Allahtan baskasina tapin maz taabbüt etmez. Allahdan baskasindan istemez. Allahdan
baskastndan korkmaz.
Toplum hayatinda iyilikler tavsiye edilir kötülüklerden kaçinmak ögütlenirse ortak bir ahla
standardi olusturulmus olur. Dolayisiyle Islam ahlakinda toplum düzenini saglayan fe rdi ve
toplumu huzura kavusturan insanlari saadete ulastiran temel prensipler m evcuttur. Sonuç
olarak Hz. Muhammed sahabiler veliler örnek dav-ranislariyle nasil Islamin yayili p
benimsenmesine yolaçmislarsa onlari örnek edinen Müslümanlarin da sadece dilleriyle d egil
davranislariyle kisacasi hal diliyle (lisan-i hal) Islami anlatmalari yansitm alari gerekir. [450]
a- Islam ve Diger Dinler Kuran-i Kerime göre Islam hak din[452] dosdogru din dir[453].
Yüce Allahin katind aki gerçek ve makbul din Islam olup[454] bu din Onun razi oldugu
begendigi dindir [455]. Hz. Muhammed Allahin elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur[456].
Hz. Mu ham-medin benden sonra peygamber yoktur dedigi rivayet edilmektedir. Verilen Ay
et ve Hadiste Hz. Muhammedin son peygamber oldugu açikliga kavusturulmustur. Ayrica
yine bir ayette Yüce Allah Kurani kendisinin yolladigini onu kendisinin koruyaca gini
vadetmektedir (HIcr.9). Daha önceki hiçbir kitapta bu garanti yoktur. Nitekim
Hz. Muhammed Kurani 23 senelik bir devrede yazdirmis ezberletmis ve kontrol et tirmistir.
Böylece bu asil metin aynen muhafaza edilerek günümüze gelmis yegane Kutsal K itap daha
sonraki nesillere teslim edilebilmistir. Bu açiklama Islamin diger dinlere farkinin ilk
maddesini baslatmistir. Bu maddede Kuranin akil ve bilim önünde tazeligini koruyabilmis
yegane kitap oldugunu belirtmek de gereklidir. Islam evrensel bir dindir. Mesaji bütün
insanligadir. Bir Ayette bu husus söyle belirtilme ktedir Biz seni ancak bütün insanlara
müjdeleyici ve uyarici olarak gönderdik {Sebe1 28). Yalniz Hiristiyanlik ve Buddizm Islam
gibi evrenseldir. Diger dinler millidi r. Bunlardan Yahudi dini aslinda evrensel iken
sonradan millilestirilmis gibi bir görüntü kazanmistir. Islam tektanrili bir dindir. Bu dinde
üçleme ikicilik ortak kosmak yoktur. Yüce Allah in sifatlari yaratiklara baska varliklara
insanlara canli cansiz varliklar a verilmez. Tabiati olusturan elemanlar tabiat güçleri
kutsallastinlmaz. Ailahdan baskasina tapinilmaz. Yüce Allahin kendine mahsus sifatlari Güzel
Isimleri (Esma-i Hüs na) vardir. Halbuki Hiristiyanlik ve Hinduizmde üçleme vardir.
Hinduizm ayrica çoktanr ili bir dindir {Her iki dinde tektanri inanisi bulunsa da). Buddizm
tanri kavram ina sonradan kavusmustur {bu dinde dua yoktur). Taoizm sonralari çesitli
dinlerden tanrilar almistir. Yahudi dininde her ne kadar tektanri inanisi korunmussa da T
anriya istirahat etmek güresmek gibi yakisiksiz sifatlar verilmistir. Hz. Isa Budda Konfuçyüs
tanrilastirilmistir. Hinduizmde zaten tanrilarin insan se kline girdigi (avatara) kabul
edilmektedir. Yahudi Dininde bazi peygamberlere y akisiksiz durumlar nisbet edilmektedir.
(Hz. Yakubun Allahla güresmesi Hz. Davu dun bir kumandanin karisina göz dikmesi gibi).
Islam dininde Hz. Muhammed sadece b ir insandir. Kendisine vahiy gelmektedir. O Allahin
kulu ve elçisidir. Onun görevin e uygun nitelikleri vardir. Islam Allah ile peygamber
arasindaki çizgiyi korumustur. Bu çizgiyi peygamber hiçbir s ekilde geçemez (Mesela
Islamda Hesap Gününün sahibi sadece Allah iken Hiristiyanlikta bu y etki Hz. Isaya
verilmistir). Ayrica Islamda Hiristiyanliktaki Kilise ve Buddizm deki Sangha gibi bir rahip
teskilati ruhbanlik hiyerarsi aracilik misyonerlik yoktur. Yüce Allah ile kulun arasina fetis put
peygamber rahip melek gibi hiçbi r sey girememektedir. Fert hürdür serbesttir. Dogrudan
dogruya Allahtan istenilme kte sadece Ona dua edilmektedir. Nitekim Fatiha suresinde Ancak
sana kulluk ede r ve ancak senden yardim dileriz hitabiyla bu hususa isaret edilmektedir.
Islamda günah isleyince tevbe edilir affetmesi için ancak Yüce Allaha basvurulur. All ahdan
baskasina günah itirafi yoktur. Halbuki Hiristiyanlik ve Buddizmde böyle deg ildir. Rahip
rahip zümresinin varligi bu noktalarda kendisini belli eder. Hiristi yanlikta genellikle rahip
bulunmaksizin sakramentler uygulanamaz.
Tarihi gelismesi içinde Islam asli yapisini koruyabiimistir. Bu hüküm diger dinler için tekr
anamaz. Hinduizm farkli dinlerden çesitli elemanlar almis bunlarin bir yigini hal ine gelmistir.
Belirli kurucusu inanç sistemi ibadeti olmamistir. Taoizm de dige r dinlerden bir çok
eleman almistir. Hiristiyanlik daha en baslarda Pavlusun yoru mlariyla degisik bir yapi
kazanmis gittigi yerlerdeki kültlerden etkilenmistir. B u hususta Islamin farkliligi bir ölçüde
Kutsal Kitabinin degismeden günümüze ulasmasi öze ginden gelmektedir (Diger dinlerin
kutsal kitaptan daha sonralari yaz ih hale get irildiginden asil yapi tam olarak
korunamamistir). Islamdaki inanç esaslari dini kavramlar sade kuvvetli açik seçik
anlasilmasi anlati lmasi kabulü kolay akli-mantigi zorlamayan maddelerdir. Halbuki mesela
inkarnasyon (huftil) asli suç tenasüh gibi kavramlarda bu kolaylik bulunmaz. Islamin tarihi
gelis mesinde kutsal kitabi ve dini kavramlarinin açikligi sebebiyle konsillere rastlanmaz.
Fakat evrensellikte ona arkadaslik eden iki büyük dinde (Hiristiyanlik ve Buddizm) konsillere
ihtiyaç duyulmustur.
Önem tasiyan bir nokta olarak Islamda dünyaya günahsiz gelindigine inanilir. Bu dinde H
iristiyanliktaki asli suç Hint dinlerindeki tenasüh yoktur. Her dogan Islam yaratilisi üzerine
temiz suçsuz dogar. Zümer suresinin 7. ye Fattr suresinin 18.. Ayetinde belirt ildigi gibi kimse
baskasinin suçunu yüklenmez. Sorumluluk ferdidir. Suç ve beden ferdid ir (Dogustan gelen
suç yoktur bir beden bir ruh içindir. Önceki kimselerin veya önceki hayatlarin suçu dogustan
gelir seklinde Hiristiyanlik ile Hint dinlerinin benzerli k tasiyan doktrinlerini Islam kabul
etmez).
Islamda agir asiri züht emirleri güçlük yoktur. Kolaylik kolaylastirma vardir. Hz. Muha
mmed Din kolayliktir Kolaylastiriniz güçlestirmeyiniz müjdeleyiniz nefret e ttirmeyiniz
diyerek Islamin bu niteligini belirtmistir. Caynizmde yürürken küçük canlilar i öldürmemek
için önce yer süpürülür. Caynizmin bir mezhebinde dünya mali diye elbise giyil lamda
böyle asiri buyruklar yoktur. Evlenmemek veya bosanmamak (bazi Hiristiyan mez heplerinde
oldugu gibi) seklinde sert kayitlar göze çarpmaz.
Islamda dünya-ahiret dengesi vardir. Mesela Yahudi Dininde ahiret motifi çok net olarak is
lenmemistir. Gözler dünyaya çevirilmistir. Hiristiyanlikta tersine gözler ahirete dikilmi stir.
Islamda dünya ahiretin tarlasidir. Bir ayette belirtildigi gibi dünyadan nasip de
unutulmayacaktir. Islamda çalisilmayan gün yoktur. Çalisma ve kazanma ekmek-alinteri
övülü Zekat ve hac gibi ibadetlerin yapilabilmesi maddi imkana baglidir. Islamda ibadet ve
ahlakla Ilgili konular gelismistir. Islamin her an istedigi kulluk da vardir (iman) ömürde bir
defa istedigi kulluk da (hac). Tabii senede (bir defa ze kat bir ay oruç) haftada (Cuma
Namazi) günde (bes vakit namaz) istedikleri de vardi r. Halbuki mesela Bud-dizmde dua
Hinduizmde cemaatle ibadet olmadigi gibi Hiris tiyanlikta ayinler papaz nezaretinde kiliseye
tahsis edilmistir. Yahudi dininde ku rban yikilan Kudüs Tapinagina bagli görüldügünden
uygulanmamaktadir. Islamda ibadet hem aatle hem de tek basina hem camide hem cami
disinda her yerde yapilabilmektedir .
Islam sadece zühde tasavvufa ahlaka felsefeye gelenege dayanan ve her seyi toplam aya
çalisip asil hüviyetini kaybeden bir din degildir. Bu dinde ölçü akil bilim düsünce ö nme
çalisma fert ve toplum konularina gereken yer ayrilmistir. Islamin kendi orijinalligini gösteren
yukarida bir bölümü siralanan hususlar yaninda dige r dinlerle paylastigi noktalar da vardir.
Bunlarin en basta geleni tektanri kavr amidir. Islam bu Yüce Tanri kavraminin en ideal
sekline sahiptir. Islam diger ilahi di nlerin kitap ve peygamberlerine de yer verir. Kuran-i
Kerimde ancak 25 peygamberin adi bulunur (üç tartismali olanla 28). Ancak dünyada hayli
peygamber görev yapmistir. Hem en hemen bütün topluluklarda Yüce Tanri inanisinin
bulunmasi bunun bir isbatidir. Islam vahiy ahiret kader melek-seytan helal-haram (yap-
yapma) nefsi terbiye iyi lik erdem gibi birçok elemanlarini diger dinlerle paylasir. Ancak
Islamda bu elema nlar bir ölçü içinde asiriliklardan uzak olarak yer alir. Bir misal olarak
temizligi e le alalim. Temizlik önce dis ve iç temizligi olarak ikiye ayrilir. Dis temizliginde 1-
Beden (Islamda pis sayilan seylerin bedenden giderilmesi yikanmak dis temizli gi bedenden
tirnak ve benzeri kesilmesi istenilen seylerin atilmasi sünnet abde st boy abdestinin maddi
temizligi vb.) 2- Elbise (pis sayilan seylerin temizlenmesi veya kirliligin giderilmesi) 3) Çevr
e ve gida temizligi (kendimizi tehlikeye atmamamizi emreden Ayete göre suyun havanin
evin kentin imanin en asagi derecesinin yolda ayaga takilan tasin bir kenara atilmasi oldugunu
açiklayan Hadise göre yol temizligi) gibi maddi elemanlar bulunur.
1- Kalp temizligi (önce tasdiki sonra yakini Iman ile sekten süpheden kötü düsüncelerden ka
ndirmak tövbe ile günahtan temizlenmek) 2- Ahlak temizligi (kötü ahlaki atip iyilerini
benimsemek) 3- Düsünce-niyet-davranis temizligi (iyi davranis ihlas kazanmak) 4- Vicdan
temizligi (suçluluk duygusu içinde kalmamak kul hakkini almamak helallas mak) 5- Hükmi
temizlik (abdest boy abdesti Islamin bes sartinin her bir maddesinin uygulani si ile
günahlardan arinmak) gibi bir çok hususu içinde bulundurur. [457]
b- Islamin Diger Dinlerden Ayricaliklari 1- Islam hak ve iiahi dindir vahye dayanir
evrenseldir mesaji bütün insanligadir Kiyam ete kadar geçerlidir. 2- Islam adini kutsal
kitabindan alan kutsal kitabi peygamberi tarafindan yazdi rilan ezberlettirilen ve kontrol
edilen böylelikle degismeden günümüze kadar ge lebilen aktl ve bilim önünde tazeligini
koruyabilen Kutsal Kitaba sahip olan dindi r. 3- Islamda tevhidin en güzel ve en orjinal sekli
vardir. Islam en mücerret en mükemmel All ah inancini yerlestirmistir. Islamda Allahin
sifatlari yaratiklara baska varli klara insanlara canli-cansiz varliklara verilmez. Islamda Yüce
Allah insana benze tilmez O hiçbir seye benzemez ne Tanri insanlastirilir ne de insan
tanrilastir ilir. Islamda Allahin Esma-i Hüsnasi (Güzel Isimleri) vardir. Islamda Allahdan
baskasin a tapinilmaz dua edilmez Allahdan baskasindan istenilmez Allahdan baskasina secde
rüku edilmez kurban kesilmez yemin edilmez tövbe edilmez günah itirafinda bulunulmaz.
4- Islamin belirli bir inanç sistemi peygamberi kutsal kitabi vardir. 5- Islamda Allah
tarafindan gönderilen bütün peygamberlere inanilir aralarinda bu nokt ada bir ayirim
yapilmaz. Peygamberler Yüce Allahin kulu ve elçisidir. Islamda peyga mberler
tannlastirilmaz. Onlara yakisik almayan durumlar isnat edilmez uygun ol mayan deyimler
kullanilmaz. Onlar için ortak bes özellik kabul edilir. 6- Hz. Muhammed son peygamberdir.
Ondan baska hemen hemen hiçbir peygamber ve din kurucusu getirdigi nizamin kendisi
hayatta iken uygulama zemini buldug unu devlet oldugunu görmemistir. 7- Islamda en yüksek
otorite i aynidir. Kurandir. Dünyanin her tarafindaki Kuran nüshalar
8- Islamda dünya-ahiret dengesi vardir. Dünya ahiretin tarlasidir. 9- Islamda inanç esaslari
dini kavramlar sade kuvvetli açik-seçiktir anlasilmasi anla tilmasi kabulü kolaydir akli
mantigi zorlamaz. 10- Islam kolaylik ve müjde dinidir. Kimsenin zorla Müslüman yapilmasini
kabul etmez. K albleri fethederek yayilmayi esas alir. Dili irki dini ne olursa olsun Kelimei
Sehadet getiren herkesi Müslüman sayar. Sinif zümre irk farki gözetmez kimseye imti yaz
tanimaz. Esitlik ve adalet esasina dayanir.
11- Islam akla hitap eder akilliyi sorumlu tutar akla ve bilime ön planda yer ver ir. Islamda
ölçü akil bitim düsünce ögrenme çalisma konularina fert ve toplum münasebe ne gereken yer
verilmistir. 12- Islamda insan en güzel biçimde yaratilmis yeryüzünde halife kilinmistir.
Dogustan ge len suç yoktur. Insan masum ve Islam fitrati üzere dogar. Islamda sorumluluk
suç ve be den ferdidir.
13- Islamda ibadet ve ahlakla ilgili hükümler gelismis ve nihai hale gelmistir. Islamda h c
hariç ibadet belirli bir yere bagli degildir her yerde yapilabilir. Duruma göre hem cemaatla
hem tek basina olabilir. Mabette resim ve heykel bulunmaz. Ibadete davet ezanla olur.
Ibadette Allah ile kulun arasina kimse giremez. Islamda ruhb an sinifi da afaroz da yoktur.
Evlenmeme ve bosanmama seklinde sert agir ve asin züht emirleri de yoktur. Ancak iç ve dis
temizlige önem verilmektedir. Sünnet vardir . 14- Islam kadina gerçek hakkini ve degerini
vermistir. Bütün bu ve benzeri özellikleriyle ayricaliklariyle Islam her devirde her yerde
kendin i kabul ettirir. [458]
- Ernest Renan Histoire de Peuple dIsrael Paris 1/1-34 127-165 11/82-192. - H. Ringgren-
A.V. Strom Religions of Mankind Landon 1966 113-137 ^ - Roy A. Rosenberg Judaism
History Practice Faith USA 1991 64-65. - H.J. Schoeps An Intelligent Persons Guide to the
Religions of Mankind Lond on 1967 207-227. - Annemarie Schimmel Dinler Tarihine Giris
Ankara 1955 100-116. - Gershom G. Scholem Majör Trends in Jevvish Mysticism New York
1974. - Siddur (sefaradi) New York 1981 43-44. - Sylvam D. Schvvartzman The History of
Reform Judaisme 1953. - Ninian Smart Background to the Long Search London 1977 159-
184. - Robertson Smith The Religion of The Semites New York 1972. - Sehrisiani el-Milei
ven-Nihal Kahire 1975 1/210-220. - Hikmet Tanyu Tarih Boyunca Yahudiler ve Türkler
Istanbul 1979 1/15-126 vd. - Hikmet Tanyu Yahudiligin Kutsal Kitaplari ve Esaslari A.Ü.
Ilahiyat Fak. De rgisi Ankara 1967 XIV/95- Kurt Uruby Judaism Dictionnaire des Religions
France 1983 868-74. - Yahudilikte Kavram ve Degerler Hazirlayanlar Suzan Aialu -Klara
Arditi ve A rkadaslari Istanbul 1996. - R.J. Zwi Werblowsky Judaism The Concise
Encyclopedia of Living Faiths Lo ndon 1971 3-40. - Zaferul-Islam Han Yahudilikde
Talmudun Mevkii ve Prensipleri Çev. in Istanbul 1981. [459] Mehmet Ayd
- The Concise Encyclopedia of Living Faiths London 1977 40-166. - Horton Davies Christian
Deviations Gr. Britain 1972. - Giussupe Descuffi Hiristiyan Dini Izmir 1963. - J.G. Davies
The Christian Church London 1965. - A Dictionary of Comparative Religion nesr. S.G.F.
Brandon London 1970 138139 190-195 310 359 372-373. - Dictionnaire des Religions France
1983. - C.H. Dodd The Founder of Christianity London 1971. - Muhammed Ebu Zehra
Hiristiyanlik Üzerine Konferanslar Çev. Akif Nuri Istanbul 19 78. - Emile GIIIabert Saint
Paul ou le Closse oux Pieds dArgile Edi-tions Mtano ia 1974. - Rene Guennau Les Missions
Cathologues Histoire des Religions Ed. Gali. 19 72 11/1144-1187. - Ch. Guignebert Jesus
Paris 1938. - Harold A. Guy The Christians Our Religions London 1973 89-104. - Harun
Güngör Gagauzlarin (Gagavuzlar) nkara 1982 {basilmamis doktora tezi). Dini Inanislari
Üzerine Bir Arastirma A
- Alfred Hail The Beliefs of A Unitarian Gr. Britain 1932. - Mc Veigh Harrison First Century
Christianity New York 1958. - Leonard Hadgson The Doctrin of TrInity London 1964. - A.
Houtin Courte Histoire du Christianisme Paris 1924. - J.L. Hromadka-G.G. Walsh-John A.
Mackay Eastern Orthodo-xy Roman Cathoficism Protestantism The Great Religions of the
Modern World New Jersey 1947 284 -307 307-337 337-371. - P. Luigi I. annitto Hiristiyan
Dininin Esaslari Istanbul 1982. - Xavier Jacop Incil Nedir Tarihi Gerçekler Ankara 1985. - R.
Janin Les Eglises Oriantales et es Rites Orientaux Paris 1955. - Mehmet Katar Hiristiyanlikta
Yahudilikte ve Islamda Tövbe Ankara 1997. - S. Kaloustian 969 Saints and Sacrements of the
Armenian Church New York 1
- Abdurrahman Küçük Ermeni Katogikoslugu ve Meselesine Dair Bir Arsiv Vesikasi Üzerin e
A.Ü. Ilahiyat Fak. Dergisi (IFD) Ankara 1983 XXVI/727-750. - Abdurrahman Küçük Ermeni
Kilisesi ve Türkler Ankara 1997.
- Pierre de Lobrrolle The History and Literatüre of Christianity Çev. H. VVilson London
1968. - John H. Leith Creeds of the Churches Oxford 1973. - Mans Religous Quest nesr. W.
Foy London 1978 417-467 - Thomas Michel Hiristiyan Tanribilimine Giris Istanbul 1992.
Einar Molland Christendom London 1965. Ebul-Hasen Ali el-Haseni en-Nedvi el-Erkanul-
Erbea Beyrut 1968 67-69 175-176 25 9-268. S.A. Nigosian World Religions London 1975 43-
47. Malachia Ormanian LEglise Armenienne Lübnan 1954. - The Oxford Dictionary of The
Christian Church Ed. F.L. Cross New York 1983. - E.G. Parrinder Jesus in the Uuran London
1965. - Salomon Reinach Orpheus Paris 1976 11/515-558. - Ernest Renan VIe de Jesus Paris
1944. - H. Ringgren-Ake V. Ström Religions of Mankind London 1966 137-175. - Ekrem
Sarikçioglu Baslangiçtan Günümüze Dinler Tarihi Istanbul 1983 206-274. - Ekrem
Sarikçioglu Dinlerde Mehdi Inanci ve Tasavvurlari Erzurum 1976 {basilmam is doçentlik
tezi). - H.J. Schoeps An Intelligent Persons Guide to the Religions of Makind Londo n 1967
242-313. - Annemarie Schimmel Dinler Tarihine Giris Ankara 1955 117-150. - Ninian Smart
The Religious Experience of Mankind Gr. Britain 1977 401-475. - Ninian Smart Background
to the Long Search London 1977 105-159. - Süreyya Sahin Fener Patrikhanesi ve Türkiye
Istanbul 1980. - Sehristani el-Milel ven- Nihal Kahire 1975 1/220-229. - Muhammed
Hamidullah Islam Peygamberi Çev. Salih Tug Istanbul 1980 MI. - Abdullah Tercüman
Hiristiyanliga Reddiye Istanbul 1970. - Marguerite-Marie Theollier Dictionnaire des
Religions Belgi-que 1971. - Etienne Trocme Le Christianisme des Origines ou Concile de
Nicee Histoire des Reiigions Ed. Gali. 1972 11/185-260. - Günay Tümer Hiristiyan ve Islam
Dinlerinde Meryem Ankara 1979 (basilmamis doçentlik tezi). - H.H. Walsh Christianity A
Readers GuIde to the Great Reli-gions London 19
C- Islam - Charles J. Adams Islam A Readers Guide to the Great Reli-gions London 1977
407-467. - A. Hamdi Akseki Islam Istanbul 1943. - A. Hamdi Akseki Islam Fitri Tabii
Umumi Bir Dindir nesr. H.T. Feyizli Ankara 198 1. - David A. Brown A Guide to Religions
London 1975 182-218. - Mircea Eltade Histoire des Croyences et des Idees Religieu-ses Paris
1984 111/71-93. - Mustafa Erdem Hz. Adem Ankara 1993. - Toufic Fahd LIslam et Les
Sectes Islamiques Histoire des Religions Ed. Gali. 1976 lti/3-179. - Ismail Ragi el-Faruki
Islam The Great Asian Religions London 1969 307-379. - Fazlurrahman Islam Çev. M.
Aydin Istanbul 1981. - H.A.R. Gibb Islam The Concise Encyclopedia of Living Faiths
London 1977 1 66-200. - Muhammed Hamidullah Islam Peygamberi Çev. Salih Tug Ist.
1980. l-ll. - Edvvard J. Jurji Islam The Great Religions of the Modern World New Jersey 1947
178-224. - Mans Religous Quest nesr. W. Foy London 1978 467-529. - Muhammed Naseem
The Muslims Our Religions London 1973 89-104. - Ebul-Hasen Ali El-Haseni en-Nedvi el-
Erkanul-Erbea1 Beyrut 1968. - S.A. Nigosian World Religions London 1975 77-103. - E.G.
Parrinder A Book of World Religions London 1965 12 60 100 147. - E.G. Parrinder Asian
Religions London 1977 5-31. - E.G. Parrinder The VVorlds Living Religions London 1947 9-
31 - H. Ringgren-A.V. Ström Religions of Mankind London 1966 175-202. - Maxime
Rodinson Mohammed Gr. Britain 1976. - H.J. Schoeps An Intelligent Persons Guide to the
Religions of Mankind London 1967 227-242. - Meviana Sibli Asr-i Saadet (Islam Tarihi) Ter.
Ömer Riza Dogrul Istanbul 1977-1978 . - Ninian Smart Background to the Long Search
London 1977 184-218. - Ninian Smart The Religous Experience of Mankind Gr. Britain 1977
475-543. - W. M. Watt Modern Dünyada Islam Vahyi Çev. M. Aydin Ankara 1982. - J.
Alden VVilliams Islam New York 1962. [461]
baslattigina inanirlar. Onlara göre 1914te hayatta bulunan nesil onun yeryüzüne ine rek
beraberindeki 144.000 Yehova Sahidiyle bütün siyasi kuruluslari devletleri mille tleri kisacasi
Seytanin güçlerini yokedecegini görecektir. Böylece yeryüzünde de Tanrinin Kralligi
kurulmus dünyaya hakim olan Seytan safdisi birakilmis olacaktir. Bu Armag edon Savasiyle
saglanacaktir.
2- Mesihi Hareketler
Mesihi hareketler böyle hesaba ilhama dayananlarindan hululi olanlarina kadar büyük bir çes
ilik göstermektedir. Bahailigin kurucusu Mirza Hüseyin Aliden (1817-1892) Hintli çocuk Kr
isnamurtiye kadar Isanin kendilerine hulul ettigini ileri sürenler de olmustur. Son iki yüzyil
böyle hareketlerle doludur. Kaynagi kökü gayesi ile söyledikleri yayinla ri birbirini tutmayan
uçtaki saf kimselerin hiçbir sey bilmedigi gizli özel metodla rla yönetilen hemen büyük
çogunlukla Mesihi Kab-balist sirri mistik kapali açiklama ve y mlan bulunan ve çesitli
dinlerin içinden baslatilan bir hayli cereyan ve hareket zam anla dinlestirilmek
istenmektedir. Bu cereyanlardan biri de Yehova Sahitlerid ir. [464]
3- Yehova Sahitliginin Tarihçesi Yehova Sahitlignin kurucusu C.T. Razildir (Charles Taze
Rus-sell 1852-1916). R azil ciddi bir dini egitim görmedi. Ancak bir Kitab-i Mukaddes
toplulugu kurdu kendi ni grubun pastörü seçti. 1879da Siyonun Tarassut Kulesi dergisini
çikartmaya basla di birkaç sene sonra da ayni ad altinda bir cemiyet kurdu (daha sonra siyon
kel imesi atildi). Razil kurdugu cemiyetin yüzde doksan hissesini elinde tutuyordu. Karisi
evindeki evlatliga kur yaptigi iddiasiyla Razildan ayrildi. Razil bir defasinda Muci zeli
bugday satisi dolayisiyle kendisini itham eden bir gazeteyi bir defasinda da gerçekte dini bir
hüviyeti derin arastirmasi ve klasik dillere vukufu bulunmadigi ni yazan bir risale yazarini
mahkemeye verdi. Ancak mahkemeleri kaybetti. Bu mah kemelerde onun sahsiyetiyle ilgili
bazi önemli hususlar ortaya çikti Pastör olmadigi 14 yasindan sonra bir tahsil görmedigi
klasik dilleri bilmedigi yalan söyledigi hatta yalan yere yemin ettigi çikarci oldugu gibi. Razil
büyük iddialarina ragmen öldü. Yerine hareketin avukati J.F. Rutherford (1869-194 2)
getirildi. O zamanla teskilati ele geçirdi. Kendisinin Yehovanin Sözcüsü olduguna i
nandigindan ve Razilin sahsiyetinin yiprandigina kanaat getirdiginden Russelis tler adini
1931de Yehova Sahitlerine çevirdi. Yüzden fazla eser yazdi. Fakat o da vadedilen olaylari
görmeden öldü. Yerine N.H. Knorr (1977ye kadar) geçti. Bunun zamaninda Gileadda Kutsal
Kitap Mektebi kuruldu ve 15.000 civarinda Krallik misyoneri yetistirildi. Knorrdan sonra
teskilati bir idare heyeti yürütmektedir. Bu idare he yetinin altinda çesitli hizmet kademeleri
vardir. [465]
1- Mukaddes Kitap Tanrinin Sözüdür ve hakikattir. Mukaddes Kitaba her türlü insan
sözünden d ha çok güvenilmelidir. Yeni Ahit ruhi Israillilerle yapilmistir. Tanrinin Kanununa
insanlarin kanunundan ziyade itaat edilmelidir. Yehovanin Sahitleri bütün insanlara
Mukaddes yazilardaki hakikati bildirmek sorumlulugu altindadir. Mukaddes Kitabi n ahlak
standardina uyulmasi sarttir. 2- Tanri tektir ve ismi Yehovadir. Tanri dünya üzerindeki kötü
sistemi Armegedon Harbi ile ortadan kaldiracaktir. Tanri her fert için kader veya alin yazisi
çizmemistir herkes davranislarindan bizzat sorumludur.
3- Isa Mesih Tanri tarafindan mucizevi olarak dogmasi saglandigindan Tanrinin Ogludur ve
Tanriya esit degildir. Isanin insan öncesi hayati vardir Tanrinin ya rattigi ilk varliktir. Isa
Mesih bir haç üzerinde degil bir direk üzerinde ölmüstür. Isa ha atini insanligin kurtulusu
için gerekli olan fidye olarak ödemistir. Kurtulus için Isa mn kurbanligi yeterlidir. Isa Mesih
ölümünden sonra ruhi bir sahis olarak diril-tilmistir ve su anda ruhi varlik olarak
yasamaktadir. Isanin yönetimindeki Gökteki Tanrisal Krallik yeryüzünü adaletle ve sulh
içinde yönetecektir. Bütün milletlerden seçile e sayilari 144.000 olan sadece küçük bir sürü
Isa Mesih ile birlikte hüküm sürmek üzere Gög cektir. Isa cemaati kendi üzerine bina etmistir
(Petrusun üzerine degil). Dua tan ri Yehovaya ancak Isa Mesih vasitasiyla yapilir. Isa Tanriya
hizmet etmekde taki p edilmesi gereken bir örnek birakmistir. Isada ilahi tabiat bulunmaz.
4- Ilahi Krallik yeryüzüne insan için en iyi hayat standardini getirecektir. Yeryüzü asla i
veya yok edilmeyecektir. Kötülük ebediyen yok edilmis olacaktir. Hayata götüren yol anca k
bir tanedir. Simdi biz son günlerde yasamaktayiz.
5- Insanlik Ademin günahindan dolayi ölmektedir. Insan onu ölümle birlikte yok etmekted ir.
Ölüler insanligin müsterek mezarina gidecektir. Ölümden kurtulmak için yegane ümit dir
mektir. Bu da Ye-hova Sahidi olmaya baglidir. Ademden miras alinan günah sona erecek
tir. Insan tekamül etmemis fakat yaratilmistir. 6- Cehennem diye insanlarin ruhlarinin azap
çektikleri bir yer yoktur. 7- Din sadece Yehova Sahitlerininkidir. Digerleri sahtedir. 8- Seytan
bu dünyanin görülmez yöneticisidir. 9- Tapinmada suret resim haç tesbih mum kullanilamaz.
Mabed yerine Krallik S alonlari kullanilacaktir. 10- Ruh çagirmak fal bakmak büyücülük
ispirtizma yasaktir. 11- Yehova Sahidi dinlerarasi isbirligi faaliyetine katilamaz. Yehova
Sahidi ke ndini bu dünyadan uzak tutmalidir. Yehovanin sahidi Yehovanin askeridir askerl ik
yapmaz bayragi put olarak görür. 12- Agizdan veya baska bir yolla bedene kan almak
Tanrinin Kanununun ihlalidir. 13- Yehova Sahitleri milli marsi müli duygulari milli sinirlari
kabul etmez.
14- Sebt Günü sadece Yahudilere verilmistir ve Musanin Kanunu ile birlikte son bulm
ustur. 15- Ruhani sinifi dini rütbe veya unvanlar Kutsal Kitaba uygun degildir. 16-
Sakramentlerden sadece vaftiz ile Ekmek Sarap Ayinini Hatira Yemegi sekl inde
nitelendirerek kabul ederler. Vaftizin çocuklara degil yetiskinlere ve tamamen suya
daldirmakla olacagina inanirlar. 17- Kendini Yehova Sahitligine adama (vakif) vaftiz
vasitasiyla sembolize edili r. 18- Yehova Sahidi olmayan herkes onlara göre keçidir ve
onlara karsidir. [466]
Hareket mali kaynak temin etmek için ticari hayata el atmis balikçilik bitkisel kök ti careti
gibi yollarla zenginlesme imkani bulmustur. Moonculuk bir yandan sermaye k azanmak için
çalisirken diger yandan kültürel faaliyetlere yönelmistir. Yüksek tahsil arast rmalari için bir
Ilahiyat okulu kurulmustur. Mooncular bütün bunlarin yaninda basin yayina da el atmis
Tokyo New York ve daha sonra VVashingtonda gazete çikarmisla rdir. New York City
Tribüne isimli siyasi-kültürel nitelikli gazete önde gelen kisileri n okudugu iddia edilen bir
gazetedir. Bu gazete güvenlikle ilgili konulara özellikle Dogudaki gelismelere ayrintili bir
sekilde yer vermektedir. Gazete 1976dan beri ailevi ve muhafazakar degerleri savunmaktadir.
Amerikanin bazi resmi yayinlari da bu gazeteden zaman zaman iktibaslar yapmaktadir.
Amerikada yayinladiklari d iger bir önemli gazete de The Washington Timesdir.
VVashingtonda yayinlanan iki gazeteden biri olan bu gazete Moona göre Amerikada en hizli
büyüyen gazetedir ve o nun en üst seviyede politikacilardan halk temsilcilerine kadar varan
çok sayida oku yucu kitlesi vardir. Ayrica Ortadoguda yayinlanan Middle East Times
(Ortadogu Ahvali) adli Ingilizce gazete onlarin 1983den itibaren Kibrista çikardiklari bir
gazetedir. Birlesik Kilisenin Free Press International adinda bir de haber ajansi bulunma
ktadir. Bu teskilat tarafindan mali yönden desteklenen dergiler de vardir Insight on t he News
(Haberlerin Iç Yüzünü Kavrama) The VVorld and I (Dünya ve Ben) Free Press Int
ernational (Milletlerarasi Hür Basin). Birlesik Kiliseye katilanlar genellikle iyi tahsil görmüs
yirmi yasini geçmis ort a sinifa mensup gençleridir. Japonyada ve Batida bütün vaktini bu dini
harekete ayiran lar (fultaym üyeleri) toplulugun merkezlerinde kalmakta Koredekiler ise bu isi
kendi evlerinde yürütmektedirler. Kendini tamamen harekete vakfeden üye sayisi Batida
onbini geçmezken Doguda bu rakam asagi yukari Batidakinin iki kati kadardir. F ultaym
üyelerin hayat tarzi hareketin teolojisinin gerektirdigi yenilestirmeyi saglamak için çok
çalisma ve fedakarliga dayanir. Hareketin mal varligini artirmak ya d a yeni katilmalar
saglamak için çok zaman harcanir. Üyelerden evlilik öncesi ve hatta so nrasinda hizmet için
bekar kalmalari beklenir. Iki üç sene hizmet etmis üyeler Moon tarafi ndan eslendirilir
yüzlerce hatta binlerce çift ayni anda bir evlendirme töreniyle tak dis edilir. Takdis önemli
bir ayindir. Ayrica her tarafta ay ve yilin ilk gününde veya hareketin kutsal günlerinde and
içilir. [467]
Birlesik Kilisenin teolojisi yeni bir dini anlayis üzerine kurulmustur. Bu hareket mensuplari
Mesihi bin yillik devre anlayisina sahiptir. Onlar hayatlarini Gögün Krall iginin yeryüzünde
yeniden hakim olmasi gayesine adamislardir. Bu noktada diger Mesihi y eni dini hareketlere
ve bir bakima Yehova Sahitlerine benzemektedir. Moonun Ilahi Pre nsip kitabi Hiristiyan
Kutsal Kitabinin bütün dinlen birlestirmek üzere yeni bir y orumunu sunmaktadir. Bu kitapta
Tanri birtakim temel evrensel prensiplere göre ale mi yaratan zati nitelikleri bulunan bir
varliktir. Bütün yaratiklar olumlu ve olumsuz (erkek ve disi) elemanlardan ibarettir. Bunlar
sira Ile daha büyük bir bütün teskil e tmek üzere bir verme-alma iliskisi vasitasiyla daha genis
fertler içinde birlesmek tedir. Adem ve Havva Tannnin onlarla bir sevgi verme-alma iliskisi
içine girebilec egi için yaratilmistir. Asli gaye onlarin evlilikle takdis edilecekleri bir
mükemmelli k merhalesine ulasmalari ve böylelikle onlarin çocuklari çocuklarinin çocuklari
Tanri i le tam uyumlu günahsiz bir dünya kurmalariydi. Bu olmadi. Kovulma sadece bir yasa
k elmanin yenilisi degil bütün güçlerin en üstünü olan sevginin istismarini içinde bulundura ir
itaatsizligin sonucudur. Tanri basmelek Lusifere (seytan) Adem iie Havvaya göz kulak
olmasini istemisti. Ancak o Tanrinin Ademe olan sevgisini kiskandi ve Ha vva ile (ruhani bir
sekilde) cinsel iliski kurdu. Bunun üzerine Havva Ademi kendisiy le (bedeni) cinsel iliski
kurmaya ikna etti. Bu sekilde Tanri merkezli degil de Lüsifer merkezli vaktinden önce
zamansiz birlesme sonucu Asli Suç sonraki bütün nesillere geçti. Tarih Havva ile Seytanin adi
davranisiyla bozuldu. Moonun Ilahi Prensip kitab i bu olayi söyle bitirmektedir Bütün
tarih Tanri ve insan tarafindan alemin Tanrinin istedigi duruma getirilmesi girisimi olarak
görülebilir. Kutsal Kitabin bazi. anahta r figürleri de bunu göstermektedir.
Ilahi Prensipe göre yanlisin düzeltilmesi Mesih ile gerçeklesecektir. Mesih ve karisi Adem e
Havvanin yapamadigini yapacaktir. Onlar Gerçek Ana-Babayi olusturacaklar ve onl arin
evlilikte takdis ettikleri kimseler asli suçsuz dogan çocuklara sahip olacaklardir. Bütün
bunlarin olabilmesi için insanin Mesihi kabul etmeye hazirlanacagi bir kurulu s olmalidir.
Böyle bir kurulus geçmisin kötülüklerini kötü borçlarini silecek iyi islerin garantisi olacaktir.
Mesihin rolü asli suçtan azade beseri ana-babadan dogma bir kimseni lenecegi bir istir. Ilahi
Prensipe göre Isa böyle bir kimse idi alemi yeniledi. Ancak V aftizci Yahyanin hatasi sonucu
evlenme firsati bulamadan öldürüldü. Böylece o aleme ruhani ir kurtulus getirdiyse de
ölümüyle bedeni bir kutulus saglayamadi. Isadan önceki devre v e sonraki iki bin yil
arasindaki çok sayidaki benzerleri günümüzün Ikinci Gelis Zamani o lduguna delalet ettigi
kabul edilebilir.
Iste bu düsünceler altinda Birlesik Kilise Mensuplari Moon ve karisinin gerçek ana-ba ba
olduguna inanmaktadir. Hareketin mensuplarina ait literatüründen Moonun kendisin i Mesih
olarak gördügü ve takipçilerinden de böyle görmelerini bekledigi anlasilmaktadir. Men
uplari da Moonu Tanrinin göndermisi kabul etmektedir. Mooncularin sigara içki
kullanmalari zina yapmalari kesinlikle yasaktir. [468]
Mooncular ülkemize de son onyil içinde dört misyoner göndermistir. Bunlardan biri hem
Müslüman Hem de Mooncu olan Mu-hammed Yahya Thompsondur. O ve iki arkadasi
gördükleri tepki sonucu geri dönmüstür. Dördüncü görevli kalmis ve dünyanin çesitli
yerlerindeki topl politikacilarin bürokratlarin gazetecilerin bilim ve din adamlarinin davetini
üst lenmistir. Bu bütün dünyada yapilagelmektedir (onlar meshur siyaset adamlarinin basi n
mensuplarinin toplantilarina katilmalarini bütün masraflari üstlenerek saglarlar). Mooncular
Istanbulda Ortadoguya hitap eden Middle East Times gazetesinin Tür kiye temsilciligini
açmak ve Dünya Dinleri Üzerine Gençlik Semineri düzenlemek gibi prog ramlari yaninda 22-
26 Eylül 1991de (President Otelde) Council for the VVorld Relgions (Dünya Dinleri
Konseyi) toplantisini gerçeklestirmistir. Bu toplantinin be lli basli konularindan biri de Islam-
Hiristiyan Diyalogudur. Dünya Dinleri Konseyi Yönetim kurulu Baskani Dr. Frank
Kaufmann bu toplantidan sonra bir dergiye beyana tta önce Hiristiyanken sonra Buddist
oldugunu daha sonra Birlesik Kiliseye kat ildigini belirtmis ve Dogu Bloku ülkelerinde uzun
zamandir yeraltinda yapilan faa liyetleri artik legal olarak gerçeklestirecegiz demistir. Ocak-
Subat 1992 yilinda Amerikada Türkiyeden çagirdiklari ilim adami siyasetçi ve basin
mensuplarina masraflari teskilata ait olmak üzere 40 günlük seminer düzenlemisler dir. Bu
çesit faaliyetler devam etmektedir. Hareketin bir baska faaliyeti de her yil baska bir ülkede
düzenledigi gençlik kamplar idir. Degisik ülkelerden çesitli dinlere mensup gençler
masraflari teskilata ait olmak üze re bu gençlik kamplarina davet edilmektedir. Bu kamp
süresince (onbes gün gibi) kampa katilan din mensubu gençler arasinda diyalog kurulmaya
çalisilmaktadir. Ülkemizden d e zaman zaman bu kamplara katilanlar olmustur. Halen
dünyada iki milyon civarinda müntesibi vardir. Bunun 400.000i Güney Korede 10 00 kadari
Fransada geri kalani Amerika ve diger ülkelerdedir. [469]
BabiIik Imamiyye Siasi içinde tesekkül eden Seyhilik adli bir tarikatin mahsulüdür. Seyhili
Seyh Ahmed el-Ahsai (ö. 1241/ 1826) Hz. Muhammedin hakikatinin kendinden önceki
peygam berlerde kismen belirdigini sonra bizzat Hz. Muhammed ve Oniki Imamda apaçik
bir tarzda tecelli ettigini ancak bu hakikatin bin yil gizli kaldiktan sonra simdi kendisinde
kendisinden sonra da müridi Kazim Restide (Ölümü 1259/1843) ortaya çiktigini söy istir.
Kazim Resti 26 yaslarindayken Seyh Ahmed el-Ahsai ile görüsmek üzere Tahrana gitmis ir.
Sonra o el Ahsai ile birlikte Kerbelaya gelmis ve orada onun talebesi olmust ur. Kazim Resti
hocasinin görüslerine uymakla kalmaz ayni zamanda zuhurunun çok yakin ol dugunu
söyledigi MehdInin vasiflarini da açik bir sekilde bildirmistir. Ancak nitel ikleri bu kadar açik
olarak bildirilen Mehdi Kazim Restinin ölümünden sonra zuhur edecekti . Onun tariflerine
göre bu Mehdi talebeleri arasindan Mirza Ali MuhammeddIr. Kazim Restinin 1843te
ölümünden sonra talebeleri yerine bir halef ve Mehdi aramaya basla mislardir. Ali
Muhammed de bundan istifade ederek ortaya çikmis ve Babilik kur mustur. Hocasi Kazim
Restinin ölümünden sonra o 1844te Sirazda kendisinin beklenen imama açilan bir Bab (Kapi)
oldugunu ilan etmistir. Ileri sürdügü sapik fikirleri karsisinda Is lam alimleri faaliyete geçmis
ve Mirza Ali Muhammed 1850de idam edilmistir.
Iste Mirza Ali Muhammed Rizanin baslattigi bu harekete Babilik adi verilmistir. Babilik XIX.
Yüzyilin önemli dini cereyanlarindan birisi ve Bahaligin de baslangici olmust Babilik ve
Bahailik Islama karsi bölücü ve yikici emeller besleyen Siyonist ve haçli düny nin emrinde ve
hizmetinde bir fesat cereyanidir Israiliyat ile süslenmis sathi ve ta mamen tutarsiz fikirlerden
ibarettir.[470] Mirza Ali Muhammed önce kendisinin beklenen Mehdiye açilan Bab (Kapi)
kisa bir müddet sonra bizzat Mehdi oldugunu iddia etmistir. Mirza Ali Allah daha önceden
Muhammedi göndermis oldugu gibi simdi de beni göndermistir. Beyanda indirilenden b aska
bir seye asla uyma çünkü o size fayda vermez demektedir.
Mirza A|i bu konuda oldukça ileri gitmis ve kendisini Hz. Muhammed ile mukayese e
tmeye baslamistir. Hz. Muhammedin 40 yasinda ilahi vahye mazhar olmasina ragmen kençl
isinin £5 yasinda iken ayefler aldigini ve hepsinin de fevkatöde muciz oldugunu söylem istir.
Ayrica o söyle demistir Ben Muhammedden daha faziletliyim. Nitekim benim Kuranim da
Muhammedin Kuranindan daha üstündür. Muhammed beserin bir Kuran suresi yapma a aciz
oldugunu söylemisse ben de beser benim Kuranimin bir harfini bile yapmaya acizdir derim.
Iste size kitabim el-Beyan bol bol okuyunuz. Kurandan daha fas ih ibareleri oldugunu içindeki
hükümlerin Kuran ahkamini kaldirdigini göreceksiniz. Mirza nin el-Beyan adli eserinde su
ifadeler yer almaktadir el-Beyanda nazil olan dan veya ondan çikan harfler ilminden yahutta
el-Beyana taalluk eden seylerden b aska hiç bir sey ögrenmeyiniz. Babilikte vahyin devam
edecegi ve Müslümanlarin inandigi gibi peygamberligin de son bul mayacagi kabul
edilmektedir. Baba göre seriat her bin yilda bir degismektedir. Nit ekim Babilik de Islamdan
bin yil sonra zuhur etmistir. Bundan sonraki seriat da Babili kten bin yil sonra zuhur
edecektir. Ona göre Hz. Ademin çagi ile kendi zamanina kadar 12210 yil geçmistir. Mirza Ali
(Bab) Kuran-i Kerimde emrolunan namaz oruç evlilik bosanma ve miras gibi ibadet ve
muamelatla ilgili hükümleri ilga etmis ahiret ve kiyamete dair esaslari da k eyfine göre tevil
etmistir. Ona göre Hz. Muhammedin nübüvvet çagi 1260/1844de sona ermi stir ve kendisi
Islam dininin hükümlerini degistirmekte mutlak hürriyete sahiptir. Bundan dolayi keyfi
degisiklikler yapmistir. Mirza Ali Muhammedin en önemli eseri Kuran ile mukayeseye
çalistigi el-Beyanidir. B ir kismi Arapça bir kismi da Farsça birkaç eseri daha vardir.
2- Bahailik a- Bahailigin Çikisi ve Gelismesi Bab diye taninan Mirza Ali Muhammedin
ölümüyle Babilik duraklamadi onun talebelerinden o lan Mirza Hüseyin Ali ile daha genis
boyutlara ulasti. Mirza Hüseyin Ali 12 Kasim 1 817de Tahranda dogdu. Saraya mensup
oldugundan iyi bir tahsil görmüstü. Babasinin ölümünd en sonra 20 yaslarinda iken saraydan
ayrilarak muhtelif yerleri dolasmaya basla di. Otuz yaslarinda iken Molla Abdulkerim
Kazvininin yol göstermesi ile Mehdiligini i lan etmis bulunan Mirza Ali Muhammede
baglandi. Tahranda Mirza Alinin görüslerini y aymaya basladi. Babilerin Nasuriddin Saha
karsi giristikleri basarisiz suikast tesebbüsün den sonra diger Babilerle birlikte tevkif edilerek
hapse atildi. Rus ve Ingiliz se faretlerinin hükümete yaptigi baski üzerine dört aylik bir
tutukluluktan sonra 15 Ekim 1 852 tarihinde Bagdada sürgün edildi. Böylece Mirza Hüseyin
Ali ve ailesi Bagdada yerle sti. Babilerle arasinda bir takim anlasmazliklar ortaya çikinca
Mirza Hüseyin Ali gizlice Bagdattan kaçti. Bagdattaki alimlerin ve halkin sikayeti üzerine
Iran ve Osmanli hükümetleri arasinda v arilan anlasmaya istinaden 1863de Babilerin Istanbula
sürgün edilmesine karar verild i. Mirza Hüseyin Ali bu sürgünden önce Bagdatin kenarinda
oniki gün yakin dostlariyla veda toplantisi yapti. Mirza Hüseyin Ali bu toplanti günlerinin
birinde Babin halifesi o lmayi yeterli görmeyerek vadedilenin yani Allahin ortaya çikaracagi
zatin kendisi oldugunu ileri sürdü. Karar geregi 3 Mayis 1863de Bagdattan Istanbula getirilen
Mirza Hüseyin Ali M irza Yahya Nuri ve yakinlari burada dört ay tutulduktan sonra 1864
yili basinda t opluca Edirneye sürüldüler. Orada Iki kardes arasinda tartisma ve düsmanlik son
haddini buldu. Bunlar isi birbirlerini zehirleme tesebbüsüne kadar ilerlettiler. Mirza Hüsey in
Ali Edirnede kardesi Mirza Yahya Nuriyi saf disi birakti. O kendisine a yni zamanda
Bahaullah adini takti. Bu adi kendisine taktiktan sonra yakin do stlarina kendisinin Allahin
ortaya çikaracagi Zat oldugunu açikladi. Böylece Babileri kendi etrafinda toplanmaya çagirdi.
O ayrica büyük devletlerin baskanlarina mektup yazarak kendisine uymaya davet etti. Bu
faaliyetleriyle o Babilerin çogunlugunca Babin halefi ve Bahailigin gerçek kurucusu olarak
kabul edilmeye baslandi. Daha sonra Akka ya sürülen Hüseyin Ali 29 Mayis 1892de orada
öldü. Mirza Hüseyin Aliye (Bahaullah) nisbetle Bahailik diye ortaya çikan bu hareket çagimi
zda da canli sekilde faaliyetlerini sürdürmektedir. Bahailik Islama karsi çevrilen tarihi
entrikalarin son merhalesini teskil etmektedir. Bu hareketin Mecusi batiniligi ile basl ayip
milletlerarasi Siyonizm misyonerlik ve Islama karsi olan emperyalist güçlerin y ardimiyla
desteklenip beslendigi ileri sürülmektedir.
Mirza Hüseyin Ali irili ufakli bir çok eser ve risale yazmistir. Bunlarin ilki el-Ikan öir.
Mirza Hüseyin Alinin Bagdadda iken yazdigi bu eserin asli Farsçadir. Bu eser pek çok dile
tercüme edilmistir. Eser batini teviller asilsiz hikayeler ve temelsiz id dialarla doludur. Mirza
Hüseyin Alinin ilahi irade semasindan geldigini iddia ettigi diger eseri Kitabul-Akdesö\r. O
daha önceki kitaplarin insanliga yetmedigi için Kitabul Akdes ile neshedildiklerini ileri
sürmüs Kuran-i Kerimih üslubunu ve sözlerin taklit etmeye çalismistir. Bu iki eser Bahailer
için önemlidir. [472]
Yahudilik Hiristiyanlik ve Islamdan alinmis esaslarla kendilerini ayri bir dine mensup olarak
göstermeye çalisan Bahailer iman ve ibadetle ilgili birtakim hükümlere sahipt rler. [473]
ba- Iman Esaslari Bahailere göre Allaha kitaplarina resullerine kiyamete Bab ve Bahaya
inanmak iman e saslarindandir. Ancak bu iman esaslarinda Islam inancindan sapmislardir.
Bahailere göre Hz. Ademden bu yana gelip geçmis bütün nebi ve resuller sadece Tanri zuhuru
an Bahayi müjdelemek için gönderilmislerdir. Çünkü o bütün dinlerin sözünü ettigi Mevudd r
Bahanin görüsleri ve zuhuru için birer baslangiç olarak indirilmislerdir. Hepsi de nok sandir
ve Bahanin gelisi ile tamamlanmistir. Hz. Muhammedden sonra önce vazifesi d okuz yil
süren Bab gelmistir. Babdan sonra ise Bahaullah gelmistir. Ondan sonra da pe ygamberler
gelecektir. Hz. Muhammed son peygamber degildir. Hz. Adem ile baslayan n ebiler devri Bab
ile sona ermis ve Bahai devri baslamistir. Bu devir de en az 500.000 y il devam edecektir.
Bahailere göre insan öldügü zaman kiyamet kopmaktadir. Cesetlerin yeniden dirilmesi söz
kon degildir. JDiri olan ebediyyen ölmeyecek olan ruhlar insanlarin dünyadaki islerin e göre
lütufa veya azaba ugrayacaktir. Azap ruhun ahiretteki gelismesiyle birlikte s ona erecektir
lütuf ve bagis ebedidir.
Bahailikte bazi ameli hükümler mevcuttur. Onbes yasini bitiren her kiz ve erkek Bahaiye ye
mis yasina kadar Bahailigin hükümlerini yerine getirmesi farzdir. Bunlar namaz oruç ha c
zekat kutsal ayetlerin okunmasi gibi hususlardir. Namaz Bahailere göre namaz samimi bir
kalple Allahi anmadir. Namaz ferdidir kimseye du yurmadan ve kimsenin davetine lüzum
kalmadan kilinir. Aslinda Bahaullahin kutsal kelimelerinin tekrarindan ibaret bir dua olan
namaz Bahai kiblesi olan Akka (Israilde ) sehrine yönelerek yerine getirilir. Namaza
baslamadan önce el ve yüzün yikanmasindan ibaret olan abdest alinir. Su yoksa veya suyu
kullanamiyacak derecede hastalik varsa abdest yerine bes defa Temizl er temizi Tanrinin adi
ile demek yeterli sayilmaktadir. Namaz üç çesittir Büyük namaz orta namaz küçük namaz. Bu
üç çesit namazdan birine karar verip kilmak kafidir. Karar verilen ve kilinan disindak i
namazlarin artik o gün kilinmasi vacip degildir. Namaz bazi hareketlerle duadan ibarettir.
Oruç Bahailerde oruç Bahailerin ondokuzuncu ayi olan Ala ayinda yani 2 Mart-21 Mart arasi
da 19 gün olarak tutulur. 21 Mart günü oruç bayramidir. Ayni zamanda bugün Bahai yilinin il
ayidir. Oruç günesin dogusundan batisina kadar hiçbir sey yiyip içmemek kötülüklerden uzak
durmaktir. 15 yasindan küçük 70 yasindan büyükler hamileler ve emzikli kadinlar oruçla
müke lef degildirler.
Hac Yalniz erkeklere ve mali durumu iyi olanlara farzdir. Bu sartlari tasiyanlar Allahin
yeryüzündeki iki mübarek evi olarak gördükleri ya Babin Sirazdaki evini veya Baha ahin
Bagdatta ikamet ettigi evi ziyaret ederler.
Zekat Farz olan zekat vergi olarak atihir. el-Beyana göre sene içinde azalmamasi sa rtiyle
sermaye üzerinden mallarin beste biri nisbetinde alinacagi söylenen zekat Bahai t atbikatinda
bazi farkliliklara ugramistir. Bahaullahin Kitabul-Akdesinde Kurani Kerimde zekat için
konulan hükümlerin aynen benimsendigi görülmekle beraber bir de geliri % 19undan ibaret
bir vergiden söz edilir. Zekat Umumi Adalet Evinin gelir kaynagi durumundadir.
Kutsal Ayetlerin Okunmasi Her sabah ve aksam yorgunluk vermeyecek kadar Bahaullahi n
dualarini sözlerini okumak her Bahai için vaciptir. Bundan baska her Bahai için günde bi efa
abdest alip kibleye (Akkaya) dogru oturup 95 defa Allahu ebha (tekbir) demesi dini bir
hükümdür. Evlenme ve Bosanma Evlilik Bahailikte dini bir farz degildir fakat makbul ve
tesvi
k edilen bir istir. Onbes yasindan küçük olanlarin evliligi caiz degildir. Nisan ile nikah
arasindaki fasi la 95 günden fazla olamaz. Nikah ile gerdek ayni günde olur. Nikah Bahailerin
inandikla ri kutsal kitaplardaki sekil ve dualarla yapilir. Nikah esnasinda erkegin kadina mihr
vermesi sarttir. Mihr sehirlerde 19 miskai altin köylerde ise 19 miskal gümüstür (Bir miskal
yaklasik dört gramdir). Bahailerin Bahai olduklarini gizlememeleri sartiyla Bahai
olmayanlarla evlenmeleri caizdir. Bu durumda evlilik ve nikah Bahai usulüne göre ya pilir.
Bahailikte bosanma olabilir fakat hos karsilanmaz. Her iki taraf geçimsizlik durumund a
bosanma talebinde bulunabilir. Ruhani Mahfil çiftlere kesin ayriliktan evvel bi r senelik
bekleme müddeti verir. Bu müddet zarfinda anlasma ve birlesme saglanamazsa Mahfil onlari
bosar. Kitabul-Akdeste çok kadinla evlilige izin verilmesine ragmen Abdulbaha esitligin
saglanamiyacagi gerekçesiyle tek kadinla evliligi esas kilmistir. [475]
Bahailige göre dini hakikat mutlak degil izafidir. Bahaullahin gayesi kendisinden önce ge en
peygamberlerin telkinlerinde bulunan esas hakikatlari içinde yasadigimiz asrin ihtiyaçlarina
cevap verecek problemlerine fenaliklarina ve kararsizliklarina ta tbik edilebilecek tarzda
yeniden ifade etmektir. Bahailer kendilerini evrensel kildigina inandiklari dünya görüslerini
ve baslica p rensiplerini su basliklar altinda ele alirlar 1- Insanlik aleminin birligini {bütün
insanlar kardes olmali) 2- Bütün dinlerin birligini (onlara göre bütün milletlerin dini bir tek
din olmali) 3- Dil ve yayin birligini (insanlar için ortak bir dilin bulunmasi) 4- Kadin erkek
esitligini 5- Her türlü dini irki milli vatani siyasi ve benzeri taassuplarin terkedi I mesini 6-
Din ve ilim arasinda ahengi 7- Genel ve mecburi ögretimi 8- Asin zenginlik ve fakirligi
kaldirarak içtimai meseleleri dini esaslarla çözmeyi 9- Genel barisi (Mirza Hüseyin Bahanin
gelisinin dünyaya barisi getirdigine inanirlar ) 10- Mesihin Ruhul-Kudüsten oldugunu kabul
ederler. [476]
c- Günümüzde Bahailik
Dünyada 3 milyon civarinda mensubu olan Bahailer özellikle yaptirdiklari mabetler çerçeves
inde propaganda faaliyetlerine yönelmislerdir. Bugün dünyanin birçok büyük merkezinde
Bahai m ri vardir. Türkiyede de mabet yapma girisiminde bulunmuslar fakat Bahailik din
olarak kabul edilmedigi için mabet yapilmasina izin verilmemistir. agandasi yogun bir sekilde
yapilmaktadir.
Babilik ve Bahailigin insanliga yeni bir sey getirmedigi görülmektedir. Bahailigin yeni dedi
ve benimsedigi dini hükümler kismen Yahudilik Hiristiyanlik ve bilhassa Islamdan alinm is
unsurlardir. Siiligin Seyhilik tarikatini sekillendiren fikirler Bahailikte yeni bir kaliba
sokulmustur. Bunun kaynagi Siiligin Mehdi inancindan dogan bazi anlayislar müfrit batini
teviller ve Huruiiliktir.
Bahailige Siiligin sapik bir tarikati denilebilecegi gibi Islam firkalar arasinda Is lam
kültüründen kaynaklanan fakat Islam dairesinden çikan sapik firkalardan biridir de deni
ebilir. Bahailer kendilerinin ayri bir dine mensup olduklarini Bahailigin cihansümul bir din
say ilmasi gerektigini ileri sürmektedirler. Bunun için de hukuki bir karar almak için ugras
mislardir. Onlarin bu gayretleri Amerika Israil ve Avrupanin bazi ülkelerinde s emeresini
vermis buralarda ayri dine mensup insanlar olarak bazi azinlik hakla n elde etmislerdir.
Ülkemizde de bu yolda tesebbüsleri olmustur. Ayri dine mensup sa yilmalari ve Bahailigin
yeni bir din oldugu yolunda aldiklari bilirkisi raporlarini delil olarak kullanmislarsa da Türk
Yargitayi Bahailigin ayri bir din sayilamayacagin a karar vermistir.[477] Çesitli inanç
sistemlerini uzlastirma tesebbüsü olarak degerlendirilen Bahailik Islama kar si çevrilen tarihi
entrikalarin birini ve son merhalesini teskil ettigi yikici Batini lik ile baslayip Siyonist ve haçli
dünyasinin emperyalistlerin aleti olarak vazif e görmüs ve görmekte oldugu seklinde
görülmektedir.[478]
1877-1878 yillarinda gazetelerde Hindulara ve Hiristiyanlara karsi yazilar yazmis tir. Gulamin
kisiligi yazdigi bu yazilarla öne çikmistir. O 1880de Barahin-i Ahme diyye adli kitabinin ilk
iki cildi ile yayin hayatina girmistir. Bu kitabin ilk iki cildinde Islami diger dinlere karsi
savunmustur. Bundan dolayi Müslüm anlar önceleri kitapta bulunan ilahi ilhamlara
kerametlere kehanetlere sahsi övün melere tepki göstermemis ve ondan süphelenmemislerdir.
Üçüncü ve dördüncü ciltlerde is hyin kesilmedigini Hz. Peygambere tam anlamiyla uyan
birisinin Peygambere ver ilen zahiri ve batini bilgilerle bezenecegini ve bu kimselerin sezgiye
dayanan bilg ilerinin peygamberlerin bilgisini andirdigini söylemistir. Bunun yaninda bu
yoldan pek çok vahiy aldigini bildirmistir. Ayrica Ingiliz Hükümetin e övgülerde bulunarak
Cihadin gereksizligi üzerinde durmustur. Baslangiçta 50 cilt ola rak yazacagini söyledigi
Barahin-i Ahmediyyenin besinci cildi 1905de yayimlanmis fakat söz verdigi diger ciltleri
yazamamistir. Bu duruma besle elli arasindaki farkin sifirdan ibaret oldugu seklinde bir
savunma yapmistir.
Gulam Ahmet kendisini 1885de o yüzyilin (Ondördüncü Hicri) Müceddidi ilan etmistir. Ay ni
yilin Eylül ayinin sonunda Urduca kaleme aldigi Surne-i Çesm-i Arya (Aryanin Gözüne
Sürme) adli kitabini yayimlamistir. 1888 tarihinde Luziyanada bir bildiri ya yinlamis ve
Allahin kendisine taraftarlarindan beyat alarak ayri bir cemaat olusturmasini buyurdugunu
bildirmistir. Ahmed 1891de hayatinin üçüncü döneminin parol asini ilan etmistir. Aldigi
vahiylerle bildirilen parolada Isa b. Meryemin tabii bir ölümle öldügü kendisinin
Müslümanlarin bekledigi Mesih ve Mehdi oldugu iddia edilmis Bu konudaki görüsleri arka
arkaya yayimlanan Feth-i Islam Tavzih-i Meram ve Iz ale-i Evham adli Urduca kitaplarda
açiklanmistir.
Gulam Ahmed 1893-1894 yillarinda yeni kitaplar yazmistir. Arapça yazilmis olan bu eserler
Keramatus-Sadikin Hamametul-Busra Nurul-Hak ve Sirrul-Hilafedir. Arap n bütün dillerin
anasi oldugu fikrini ispatlamak için 1895 yilinda yazdigi eser Mina nur-Rahmandir. O 1895
yilinin Eylül ayinda Nanakin Islaman gerçegine inanmis ve H indularla Müslümanlari
birlestirmis bir aziz oldugunu ileri sürmüstür. Gulam aralik 1896da Lahorda Dinler
Konferansina katilmis ve bir teblig sunmustur. Sundugu bu teb lig hakkinda övgüler
yapilmasina ve ilgi odagi olmasina sebep olmustur. Mirza Gulam Ahmed daha sonraki
yillarda Sinkretik din (uzlastirmaci din) anla yisina yönelmistir. 1904 Kasiminda Sialkotda
kendisinin Müslümanlar için Mehdi Hiris tiyanlar için Mesih Hindular için de Krisna
oldugunu ilan etmistir.
Mirzanin Ekber Sah gibi dinlerarasi bir uzlastirma faaliyetinin son perdesi ni sahneye koymak
gayreti içine girmis oldugu görülmektedir. Ona göre bütün dinler a ir zamanda kendileri için
birer kurtarici beklemektedir. O halde bütün dinlerin bekle dikleri kurtarici bir tek kisi olursa
dinlerarasindaki uzlasmazlik kaldirilmis ve dinler dolayisiyle insanlik ahenkli bir bütün haline
gelmis olacaktir. Ancak g erek Ekber gerek ayni düsüncenin ürünü olan ve ayni gayeyi
tasiyan Babilik-Bahailik basariya asamamistir. Hareketli geçen yillardan sonra hastaliklari
sebebiyle zayif düsen Gulam Ahmed 26 M ayis 1908 tarihinde Lahorda ansizin ölmüstür.
Cenazesi Kadiyana nakledilmistir. Mezari taraftarlarinin ziyaret yeri olmustur. Mirza Gulam
Ahmedin ölümünden sonra görüsleri taraftar toplamaya devam etmis ve neticede sinkretik
Kadiyanilik/Ahmedilik Hareketi ortaya çikmistir. Kadiyanilik Kadiyan Ahmedileri Lahor
Ahmedileri olarak varligini sürdürmüstür.[479]
2- Gulam Ahmedin Iddialari ve Kadiyanilerin Bazi Görüsleri Gufam Ahmed 1885 yilinda
yayimladigi bir bildiri ile kendisinin Onddokuzuncu Yüzyil için Allah tarafindan müceddid
(yenileyici) olarak tayin olundugunu bildirmistir . Bu konuda Allah beni bu yüzyil ve bu
zaman için imam ve halife kildi ve beni bu yüzyilin basinda insanlari karanliklardan aydinliga
çikarmam için müceddid olarak gönderd i demistir.
Mirza Gulam Ahmedin mesihlik iddiasi dogrudan dogruya Isa b-Meryemin tabii bir ölümle
öldügü esasina dayanir. 1891 tarihinde Müslümanlarin Isanin refi (yükseltilmesi) konusund a
yanlislik içinde bulunduklarini onun da diger nebiier gibi öldügünü ve Allahin kendisini
Isanin gücü ile Mesih olarak gönderdigini ileri sürmüstür. Bu konuda Eger Isa bir peygam
erdi binaenaleyh onun benzerinin de peygamber olmasi gerekir denilirse cevap ol arak
derimki Efendimiz (Müham-med s.a.s.) beklenilen Isa için peygamberligi sart ko smadi bütün
açiklikla onun Kuran seriatina tabi müslüman bir adam olacagini bundan baska da bir
özelliginin bulunmadigini açikladi ve Beni Allah gönderdi. Ona iftira etmek melunlarin isidir.
O beni beklenilen Isa yapti ve dünyaya gönderdi demistir. Gulam Ahmed mesihlik iddiasi ile
birlikte mehdiligini de söyle ortaya koymustur Mehdi olarak görevim Allahin birligini
semavi alametlerle yeniden kurmaktir. Efendim gibi ben de Mukaddes Ruhla yardim edildim.
Eski Peygamberlere Musaya Sinadan Is aya Seirden Muhammede Hiradan görünen Rab bana
bütün hasmetiyle göründü. Mirzanin baslangiçta peygamberligin son bulmasi konusundaki
inanci Müslümanlarinki ile ayni idi. Yani nübüvvet Muhammed (s.a.s.) ile kesilmis ve
kiyamet gününe kadar da o ndan sonra bir peygamber gelmeyecektir. 1901 yilinda bir Cuma
Hutbesinden sonr a taraftarlarindan Mevlevi Abdülkerimin Mirza için nebi ve resul
sifatlarini kull anmasina itiraz etmemis ve bu husus açikça konusulmaya baslamistir. Önce
kendisinin M uhaddes (kendisine hitap edilip konusulan) olarak tayin edildigini söylemis sonr
a Muhaddesligi bir anlamda cüzi nebilik olarak nitelendirmis tam nebiligin kapandigi ni
fakat cüzi nebiligin açik kalacagini savunmustur. 1901 yilinda Gulam Ahmed yeni bir
hüviyetle ortaya çikmistir. Bu yilda Ilhami Hutb esini nesretmistir. Bunun mukaddimesinde
bu kitabi kullarin Rabbinden ilhaml a aldigini bir bayram gününde Cebrailin isbirligi ile hazir
olanlara okudugunu bu nlarin vahiy y6luyla aldigi ayetler oldugunu açiklamistir. Bu bir nevi
onun peygambe rligini ilan etmesi demektir.
Nihayet 1902 yilinda su ifadelerle gerçek niyetini ve durumunu açikça ortaya koymustur
Tekrar tekrar söyledigim gibi size okudugum bu sözler kati ve kesin bir sekilde Kuran ve
Tevrat gibi Allahin sözüdür. Ben Allahin zilli ve Buruzi nebisiyim. Ve her Müslü in dini
islerde bana itaat etmesi gerekir. Her Müslümanin benim Mevud Mesih olduguma inanmasi
gerekir. Çagrimin ulastigi herkes beni islerinde hakan tanimaz benim Mev ud Mesih
olduguma inanmaz ve bana gelen vahiylerin Allahtan geldigini kabul etme zse bir Müslüman
bile olsa zamaninda kabul etmesi gereken seyi reddettigi için semal arda cezayi hak etmistir
sorumludur. 1904 yilinda kendisinin Müslümanlar için Mehdi Hiristiyanlar için Mesih
Hindular için e Krisna oldugunu iddia etmis ve söyle demistir Bana vahyolunduguna göre
Raca Kr isna benzeri Hindu Kisiler ve Avataralar arasinda bulunmayan çok büyük ve kamil
bir ins andi. O zamaninin bir Avatarasi yani nebisi idi ve kutlu ruhu Allahtan almisti. .. O
devrinin gerçek bir nebisi idi fakat sonralari ögretisine birçok bozukluk sokuldu . Yüce Allah
ahir zamanda onun manevi bir mümessilini çikaracagini vaad etmisti ve iste s imdi Allah bu
sözünü benim vasitamla gerçeklestirmis bulunmaktadir. Kadiyanilere göre Meleklere iman
sarttir. Onlar Allahin yarattigi manevi varliklardir. Melekler gözle degil ruhla görülebilirler.
Melekler vahiy getiren Allahin buyrukla rini elçilerine ögreten iman sahiplerine kuvvet veren
insanlar için sefaatte bulunan insanlarin ruh bakimindan yücelmelerini ve iyi islere
yönelmelerini saglayan varli klardir. Kadiyaniler Kitaplara iman konusunu vahy ile içice ele
almaktadir.
Gulam Ahmed Hz. Muhamddeden sonra nebevi (seriat getiren) vahyin gelmeyecegi görüsünü
benimseyerek gerçek nebilik için Cebrailin mutlaka gelmesi gerektigini ileri sürmektedi r.
Gulam Ahmed seriatin Kuran ve Hz. Muhammedle en olgun haline geldigini ve
tamamlandigini ancak seriat getirmemekle birlikte Cebrailin kendisine geldigi ni iddia
etmistir. Lahor Ahmediieri Hz. MuhammedIn sefaatini kabul etmekle beraber asil sefaat
eden in Allah oldugunu fakat Kuran-i Kerimde meleklerin de sefaatçi olduklarinin beli
rtildigini savunmaktadir.
Ahmedilerin itikadi konulardaki en ilginç görüsleri Ahiretle ilgilidir. Ahmedilere göre ahir eni
bir durum degildir gerçekte o simdilik manevi hayatimizin tam ve kusursuz bir imajidir
ahiretin nimetleri manevidir.[480]
3- Bugünkü Durumu
Ahmediyyenin her iki kolu da Pakistan Parlementosunun uzun görüsmelerden sonra ald igi 7
Eylül 1974 tarihli karariyla Pakistanda Islam disi bir azinlik olarak kabu l edilmistir. Bununla
onlar Pakistan Anayasasinin diger azinliklara tanidigi h aklardan ancak yararlanabilen bir
duruma düsmüstür. Çesitli tarihlerde mahkeme önüne çikarili sorgulanan firka mensuplari
dolambaçli cevaplar vererek kurtulmuslardir. Ancak za man zaman faaliyetlerine sinirlar
getirilmistir. Kadiyaniler Pakistan disinda dünyan in pek çok ülkesine yayilmis ve
görüslerini yayma gayretine girmistir. Pakistandaki Ahmediler kendilerini gizleyeceklerini
ama yine de Ahmedilige inanac aklarini disaridakilerin de hiçbir sey olmamisçasina
faaliyetlerine devam edecekler ini ifade etmeslerdir. Lahor Ahmediieri kararin kendileri için
haksizlik oldugunu çünkü kendilerinin Gulamin nebitigine inanmadiklarini ve ona
inanmayanlara kafir demed iklerini ileri sürmüslerdir. Onlarin Pakistanda yayin yapma ve
propaganda faaliyet lerinde bulunma özel okul açabilme ve isletebilme imkanlari
kisitlanmistir.
Kadiyanilik mensuplari için bugün 5-6 milyona varan sayi verilmektedir. Bu sayi abartma li
kabul edilmektedir. Milyonlarla ifade edilen Pakistan disindaki Ahmedilerin en kalabalik
olduklari yerler Afrika ve Ingiltere için 10 bin sayisi verilmektedir a ncak bu da abartilmis
olarak degerlendirilmektedir. 1960lardaki tahminlerer^gör e Bati Afrikada 35 bin Dogu
Afrikada 5 bin dolayinda Ahmedi vardir. Amerika için verilen rakam 1975 itibariyle 50
bindir. Günümüzde Pakistan da dahil olmak üzere bütün düny daki Kadiyanilerin toplam
sayisinin iki milyonu asmayacagi ileri sürülmektedir. Kadiyanilikin bilhassa Siyah Afrikadaki
propaganda faaliyetleri çok yogundur. Bura da putperest zencilerle birlikte Hiristiyanlasmis
olanlari da mezheplerine celb etmektedirler. Fakat yapilan istatistikler yeni muhtedilerin çok
geçmeden mezhebi terke dip ekseriyeti teskil eden Müslüman cemaatine katildiklarini
göstermektedir.[481] Gelirleri üç kaynaga dayanir. Bunlarin basinda zekat gelmektedir.
Bazilari kendisi veri r bazilarindan da görevliler toplar. Digeri her ay yapilan mecburi
ödemelerdir. Her Kadiyani aylik gelirinin onaltida birini vermek zorundadir. Bunlarin disinda
Kadiy ani olan kimsenin öldügü zaman malinin onda birini mezhebe ayirmasi ve bunu
vasiyetine y azmasi istenir.
XIX. Yüzyil Hint cografyasinin bir proto-tipi olarak degerlendirilen Kadiyanilik için su
kanaate varilmistir Hemen hepsi de Islam kültür tarihinde daha önce söylenmis görüsleri le
bunlarin hem bozuk bir sentezi hem de gerek bunlarin ve gerek Hiristiyan mis yonerlerinin
temsil ettigi görüslerin bir antitezidir[482]. Bu hareket Islamdaki baz i degerler ve
düsünceler üzerine Hind dünyasina ait düsünceleri Hiristiyanliga ait bazi anlayislari
yerlestiren onlari kaynastirmaya çalisan bir sentezdir sinkretik bir h arekettir.[483]
Hemen hemen tarihteki her fikrin her akimin ve her dinin karsisinda çesitli cerey anlarin
ortaya çiktigi görülmektedir. Her hakim görüsün mutlaka muhalifleri de olagelmistir. slam
baslangicindan beri yikici cereyanlara ve karsi saldirilara hedef olmustur. Bu cereyanlar Hz.
Muhammedin sagliginda pek etkili olamamistir. Ancak Peygamb erin ir-tihalinden sonra
Müslüman olanlarin sayisi artmis bu sayi arttikça çesitli fi kir ve cereyanlar da Müslümanlarin
arasina sizmistir. Bunlarin basinda Israiliyat gelm ektedir. Israiliyat fikirde kültürde kendini
göstermekle baslamis daha sonra fiiliy ata dönüsmüstür. Müslümanlar arasina sizan bazi fikir
ve düsünceler zamanin idaresindeki ke lerine göre bazi haksizliklari bahane ederek karsi
saldiriya ve yeni gruplar olust urmaya baslamistir. Neticede hem inanç ve hem de fiiliyat
yönünden ayriliklar ortaya çik mistir. Bunlar öyle bir noktaya varmistir ki sahabeler bile
birbirine karsi kiliç çek ecek hale gelmistir.
Böylece Islamin yayilma alani genisledikçe çesitli inançlara mensup kimselerden Müslüman
ol nlarin sayisi arttikça Müslümanlar arasinda farkli düsünceler çesitli mezhepler ve cereyan
lar ortaya çikmistir. Her cereyan da etrafina bir takim insan gruplarini toplayip faaliyetlerini
genisletme gayreti içine girmistir. Hemen hemen her yüzyilda bu tür hare ketlere sahit
olmaktayiz. Müslümanlarin güçlenmesi Hiristiyanlik karsisinda hem sayi he m ilim hem
medeniyet hem de inanç bakimindan rakip olmasi galebe çalmasi Hiristiyan lar için büyük bir
tehlike teskii etmistir. Bu gelismeyi kiliç ve silah zoruyla durdurmak için Haçli Seferleri
düzenlenmistir. Fakat bu da netice vermeyip kaleler bir bir düsme ye baslayinca (Istanbulun
fethi gibi) bunu durdurmak için çesitli sinsi yollara bas vurulmus nifak tohumlari saçilmis ve
Müslümanlari çesitli gruplara bölmeye çesitli cereyan lara kaydirmaya gayret sarfedilmistir.
Bunda oldukça basarili da olmuslardir. Bu gayret ve faaliyetler Islamin yegane kalesi ve
temsilcisi Osmanli Imparatorlugun un gerilemesine nihayet parçalanmasina sebep olmustur.
XVI. Yüzyilda baslayan bu fa aliyetler XVII. Yüzyilda meyvelerini vermeye baslamis ve
nihayet emellerine ulasmi slardir. Bu sinsi cereyanlar XIX. ve XX. Yüzyilda çesitli yeni
taktik ve stratejiler le gittikçe geliserek ve kuvvetlenerek varligini sürdürmüstür. Bu
cereyanlar sahsi ihtirasl ardan mevki ve makam hirslarindan menfaat duygularindan
kiskançlik kin ve reka bet konularindan gayet ustaca faydalanmasini bilmektedir.
Bencil çikarci cahil ve hatta ruhen hasta kisilerin öncülük ettikleri bu gibi cereyanla r
kiyamlar dinsi hareketler kisa zareanda etraflarinda birçok insan toplayabilmist ir.
Toplumjarin içtimai ve kültürel yapilari bu tür cereyanlar için oldukça müsaittir. Genel le
cahil kültürsüz toplumlarda gelisen ve bazen çok tehlikeli boyutlara varan bu tür cere yanlar
çogunlukla dini kültür ve bilgiden mahrum kisilere cazip gelmektedir. Bazen dini yön den
cahil kisileri ruhi bosluktan kurtaran bu gibi cereyanlar toplumda tutunabilme kte ve hatta
yüzlerce binlerce mensup edinebilmektedir. Bu hareketler zaman zama n hem toplum hem de
Islam için tehlikeli olmustur ve olmaktadir. Ülkemizde de yillarc a oldugu gibi simdi de bu tür
cereyanlara ve onlarin zararlarina rastlanmaktadir.
Yikici cereyanlar çesitli dünya güçlerinin dini siyasi iktisadi kültürel gayelerle yönlen eri
gruplasmalardir. Onlar kendilerinin de ayri bir din ayri bir cemaat oldukl arini ileri
sürmektedir. Ancak tarihi gelisme içinde en eski tarihi devrelerden itibar en din denilen
orjinal kurumun nitelikleri özellikleri diger taklit hareketlerd en daima farkli olagelmistir.
Günümüzde de dine benzetilerek olusturulan hareketler cer eyanlar ne kadar ustalikla taklit
edilirse edilsin orijinal bir din sayilamazl ar. Bunlar dinsi hareketler din taklitleri türedi
dinlerdir. Çesitli dinlerden ba zi elemanlar alinarak ortaya çikarilan bu hareketler bazen dini
ve cinsi sapikliklarl a bazen siyasi ideolojilerle bazen gizli güçlerin hesaplariyla bir arada
yürütülmektedir.
Genellikle insan çalmak sartlandirmak toplumlari pasiiize etmek dünya dengeleri kurm ak
iktisadi-ticari sonuçlar elde etmek siyasi gelismeler saglamak için özellikle yüzyilimiz a
binlerce din iddiali hareket mezhep ve tarikat bozmasi cereyanlar dünyayi istil a etmistir.
Amerikada son on senede buna benzer binlerce hareketin ortaya çikaril digi söylenirse
mübalaga edilmemis olacaktir. Bu cereyanlar hiçbir dine hayat hakki tanimazlar. Tek gerçek
onlarinkidir. Millet toplum milliyetçilik toplu yasama adabi gibi seyleri ciddiye almazlar.
Aglarina düsürdük leri Insanlara hiç bir hürriyet sahsi fikir tasarruf mülkiyet birakmamaya
gayret göster ip onlari esir ederler kukla robot gibi kullanip militanlastirirlar. Böyle insan
lardan toplumlarina vatan ve milletlerine hiç bir fayda gelmez. Yikici cereyanlar büyük
vaadlerde bulunurlar. Cennete sadece kendilerinin gidebilec egini sadece onlarin kurtulusa
erisebilecegini ve sadece onlarin mutluluga ulas abilecegini ileri sürerler. Ümitleri istismar
onlarin en büyük dayanagidir. Bunalima düsmüs geçim zorluklan içinde bunalan ilgiden
yoksun sefkat veya merhametten uzak kalmi s hayatta basariya ulasamamis aile baglari
gevsemis kendine güven duymayan kims eler onlarin avlaridir. Özellikle gençler için tehlike
büyüktür. Bu cereyanlar arasinda uyus turucudan seksden spordan elektronik cihazlardan
faydalananlar da vardir.
Ülkemiz çesitli dünya güçlerinin heveslerinin yöneldigi üç kitanin ortasinda yer alan merk me
sahip bir bölgedir. Islam Alemiyle Türk Dünyasiyla olan iliskileri ve çesitli dünya deng eleri
gözönünde bulundurulursa yikici cereyanlarin niçin ülkemize ayri bir önem verdikleri daha iyi
anlasilir. Bunun yaninda ülkemizdeki anarsik olaylarin yikici ve bölücü faali yetlerin
sebepleri kavranilmis olur. Bu cereyanlara karsi alinacak tedbirleri söyle siralayabiliriz 1-
Insanimizi dini ve milli kültürle beslemek aklen ve ruhen tatmin etmek. Bunun için a-
Insanimiza özellikle gençlerimize her yasta ve her çagda ders seminer ve konfera nslarla
Islami ve milli kültürümüzü iyi bir sekilde ögretmek benimsetmek. b- Radyo-televizyon
programlariyla dini kültürü kuvvetlendirici dini ve milli suuru uyandir ici yayinlara agirlik
vermek. c- Bu konuda kitap ve brosürler bastirmak ve vatandasin okumasini saglamak. 2-
Yikici cereyanlar karsisinda a- Yikici cereyanlari tanitmak. b- Bu cereyanlarin zararlarini ve
tehlikelerini çesitli yollarla anlatmak tanitmak . c- Basta gençler olmak üzere bütün halki bu
zararli faaliyetler karsisinda uyarmak.
d- Bu tür cereyanlarin sirf Islami milli birligi ve beraberligi parçalamaya yönelik oldu gu
emperyalist emeller tasidigini ve kökünün disarida bulundugunu belirtmek. e- Yikici
cereyanlarin mahiyetini ve dayandiklari prensipleri çok iyi bilen ihtisa s sahibi kimseler
yetistirmek bu konularda ilmi arastirmalar yaptirmak. 3- Dini kuruluslar ve din adamlari
yönünden a- Vaiz imam-hatip müftü gibi din görevlilerini yikici cereyanlar karsisinda yayinl
ar kurslar yazilarla uyarmak ve yetistirmek. b- Vaaz ve hutbeler yoluyla zaman zaman halki
bu konuda uyarmak. c- Mahalli tedbirler alinmasina çalismak. d- Idari mercilerle ve halkla
bu konuda isbirligi yapmak. 4- Devlet kuruluslari açisindan a- Milli birlik ve beraberligi
korumakla yükümlü bulunan görevlileri bu konuda yetistirmek . b- Bu görevlilere hem Islam
hem de Türk örf ve adetlerini iyice ögretmek. c- Yikici cereyanlarin en zararlilarini tesbit edip
onlara karsi tedbirler almak ve vatandasin onlarin agina düsmesini çalinmasini önlemek. d-
Kanuni müeyyideler getirmek. e- Baska inançlara saygili olmayan vatani yikmaya milleti
bölmeye Islami yok etme ye çalisan yikici cereyanlara bu hürriyeti vermemek. 5-
Müslümanlar açisindan a- Aralarinda birligi saglamak (asgari müstereklerde). b- Karsilikli
müsamaha. c- Yikici cereyanlarin agina düsenleri tatlilikla incitmeden sahsiyetini rencide
etmeden uyarmak. d- Dogru ve gerçek olani ögretmek. e- Islami bilgileri köklü ve derin bir
sekilde elde etmelerini saglamak. f- Sinsi propagandalarin arkasindaki gayeyi sezmek. g-
Herkese hemen kanmamak ihtiyat payini elden birakmamak.[484]
- Muhsin Abdulhamid Islama Yönelen Yikici Hareketler .(Babilik ve Bahailigin Içyüzü) Ter.
im Yeprem-Hasan Güleç Ankara 1975 69-255. - M. Zerrin Akgün Islamiyet Bakimindan
Babilik.Bahailik ve Hukuki Durumlari Ankara 1975.
- Esmahan Aykol Amerikan Moon Tarikati Türkiyeyi Örgütlüyor Nokta 13 Ekim 1991 S a 3
36-40. - Bahai Dini Istanbul 1985 (Türkiye Bahailer yayini). - Bahai World Faith Illinois
1952. - Eilen Barker Unification Church The Encyclopedia of Reli-gion XV/141-143. - J.E.
Esselemont Bahaullah ve Yeni Devir Ter. Mecdi Çelebi Istanbul 1932. - Ethem Ruhi Figlali
Babilik ve Bahailik.Ankara 1981. - Ethem Ruhi Figlali Kadiyanilik Izmir 1986. - Yves de
Gibon Moonisme Dictionnaire des Religions Paris 1983 1144-1145 . - Cl. Huart Bab ve
Bahauliah Islam Ans. Istanbul 1970 Il/ 163-165 223. - Yasar Kutluay Islam ve Yahudi
Mezhepleri Ankara 1965. - S.M. Moon Divine Principle Washington 1973. - Outline of the
Principle Level 4 (New York 1980). - Ali Rafet Öskan Yedinci Gün Adventizmi
(Yayinlanmis Doktora Tezi) Ankara 1995. - N. Özsuca Bahai Dini Ankara 1967. - Sevki
Rabbani Bahaullahin Dini Ter. Mecdi Inan Istanbul 1974. - Julien Ries Bahaie Dictionnaire
des Religions France 1983 143-144. - F. Sondag S.M. Moon and the Unification Church
Nashville 1977. - Ninian Smart The Religious Experience of Mankind London 1971. -
Sehristarti el-Milel ven Nihai Kahire 1975 (Keylaninin Zeyli) 11/41-56. Hikmet Tanyu Tarih
Boyunca Yahudiler ve Türkler Istanbul 1979 I/264-273. Hikmet Tanyu Yehova Sahitleri
Ankara 1973.
- Günay Tümer Yeni Dokümanlarin Isiginda Yehova Sahitleri Istanbul 1987. - S.T. Ünal-A.
Akdamar Türkiyede Laiklik Ilkesi ve Yehova Sahitleri Kule Kitaplar i Istanbul. - Ahmed
Yezdani Bahai Dinine Toplu Bakis Çev. S. Can 1960. - Muhammed Zerendi Nebil Tarihi
Çev. Minu Derahsan Sabit Ankara 1973. [485]
2- Misyonerlerin Gayesi Yeryüzünde bazi fikir düsünce din ve inanç sahipleri onlarin
yayilmasini istemez. Bunla rin basinda sir dinleri mensuplari gelir. Bazilari da yayilmak
çogalmak isterler. Bunlar yegane dogrunun ken-disininki ve tek kurtulusun da onda oldugu
inanç ve gay esine sahiptir. Bunun için herkesin ayni inançlara sahip olup saadete ermesi
hedeflen ir. Ancak bunlarin bir kismi kendi din ve inançlarindan kuvvetli bir digeri karsi
sinda kendi mensuplarinin onu benimseyip ayrilmamasi için faaliyette bulunma gere gini
duyarlar. Bu arada baska din inanç ve fikir mensubu insanlari da kendisinink ine katmaya
çalisirlar. Bunda basarili olmasa da en azindan rakib dinin mensuplari nin zihnini karistirmaya
veya kendi mensuplarini birlik içinde tutmaya çalisirlar. Tarihte sahip oldugu fikir inanç din
veya mezhebi hakim kilma veya yayma gayesiyl e çesitli mücadele ve savaslara sahit
olmaktayiz. Bugün de ideolojisini veya inancini
dünyaya hakim kilma mücadele ve savasi devam etmektedir. Bunlarin yaninda dünyanin bir
çok bölgesinde yogun faaliyet gösteren misyoner teskilatlari vardir.
Islama göre Allah tarafindan gönderilen elçiler belirli bir topluluga gönderilmis gibi gör
esine ragmen onlarin davet metodlari ve getirdikleri hükümlerde umumilik vardir. Elçiler
insanlarin Allahi bilmelerini hak yolda yürümelerini ve saadeti elde etmelerini ga ye
edinmislerdir. Çünkü hedef insanlarin bir arada baris içinde yasamalari ve kurtulmal aridir.
Mücadelede tebligde yakindan uzaga dogru gitme esastir. Hz. Muhammed de ( sas) Kuranin
metoduna göre tebligini yakindan uzaga dogru yapmaya çalismistir. Asag i yukari ilahi
dinlerde bu ortak niteliktir. Islamdan önceki dinlerden Yahudilike ve Hiristiyanliga geçmeden
bazi dinlerin misyo nerlik konusundaki tutumlarina gözatmakta fayda vardir. Bunlardan M.Ö.
VI. Yüzyilda Hi ndistanda ortaya çikan Buddizm misyonerlige yer verip dogdugu yerin
sinirlarindan tasarak Çin Kore Japonya Güney ve Güneydogu Asyaya yayilmistir. Bugün de
Buddizmin felsefesinin çesitti ülkelere yayildigina ve faaliyetlerini çesitli yerlerde
gösterdigin e sahit olmaktayiz. Yine M.S. III. Yüzyilda Maniheizm bütün insanlara hitap
etmek idd iasiyla ortaya çikmistir sinkretik {uzlastirmaci karma) bir dini harekettir. Bu di ni
hareket Hiristiyan Mecusi ve Hint inançlarinin bir sentezi mahiyetindedir. Bu hareke tin
kurucusu olan Mani gezginci bir kimsedir. Mani ve rahipleri gittikleri her y erde
inançlarinin propagandasini yapmislardir. Her yerin özelliklerine uygun olarak inançlarini
(Maniheizmi) yaymaya çalismislardir. Fakat Maniheistler zaman zaman et kili olmuslarsa da
belirli bir devreden sonra varliklarini devam ettirememisler dir. Yukarida kisaca temas
ettigimiz Yahudilik Yahudilere hasredil-digi için dini yönden m isyonerlik niteligine sahip
degildir. Bir kimsenin Yahudi dinine girmesi için Yahu di ana-babadan dogmasi genel ilke
haline gelmistir. Yahudilik Yahudilerle özdesle smis bir din özelligi kazanmistir.
Baskalarinin Yahudilige girmesi için özel bir gayret güdülmemektedir. Bunun için de bir
propagandaya ihtiyaç duyulmamaktadir. Yahudilerin hakim iyetlerini siyasi iktisadi ve
kültürel yönden kurmaya gayret ettikleri ve bundan dolayi o nlar siyasi misyonerler olarak
kabul edilmektedir. Kimsenin Yahudiligi kabul etmes ini istemedikleri fakat herkesi kendi
gayelerine hizmet ettirmek istedikleri idd ialar arasindadir. Dini olmamakla beraber
misyonerligi siyasi iktisadi ve kültürel yan ku ruluslari vasitasiyla gerçeklestirmeye
çalistiklari yaygin olan kanaattir. Islam Dinine gelince Hz. Muhammed Islami gerek Araplara
ve gerekse diger milletle re teblig etmeye çalismistir. Sahabeler ve ondan sonra gelenler de
Islami yaymak için büyük gayret sarfetmislerdir. Müslümanlar Islami yaymada dünyevi hiçbir
menfaat gütmemis ir sömürü araci olarak kullanmamis sadece teblig vazifesini yerine
getirmislerdir. Bun un ilk misali Hz. Muhammedin onu yolundan çevirebilmek için Ya
Muhammed mal is tiyorsan mal reisliK istiyorsan seni basimiza reis yapalim yeter ki sen
bizim ditiimize dokunma denildiginde Bir elime Ayi öbür elime de Günesi verseniz siz i
man etmedikçe ben bu isten vazgeçmem cevabinda bulmaktadir. Fakat dini kabulde de
güze l sözlerle hakki tebligi esas almistir. Islamda zorlama yoktur. Dinde zorlama yokt
ur[488] Ya Muhammed insanlari Rabbinin yoluna hikmetle ve güze sözlerle davet et ve
onlarla en güzel sekilde mücadele et[489] ve ... Peygambere düsen sadece tebligd ir (Nur 54)
ayetlerinde tebligin metodu ortaya konulmustur.
Islam tarih boyunca yayilmasinda zor ve yogun bir propaganda metodunu kullanmami stir.
Çünkü eger zor kullanilsaydi ta Viyanaya kadar giden üç kitaya hükmeden Türkler ve I lam
yegane ve hakim unsur olurdu. Aksine Türkler sadece Ila-yi Kelimetullah yolunda ci had
etmis ve tebligi esas almislardir. Müslümanlar bilir ki zorla inanandan fayda gel mez. Fakat
Müslümanlarin yapmak istemedigini diger dinden olanlar bilhassa Yahudi v e Hiristiyanlar
bilerek yapmislardir. Onlar görünüste Müslüman olarak Müslümanlari kandirm yoluna
gitmislerdir. Iste Islam yayilma dünyaya din olarak hakim olma durumuna gelin ce onun
karsisinda mensuplarini günden güne kaybetmekte olan Hiristiyan kiliseleri yeni taktiklere
girismislerdir. Bunlardan birisi de misyonerlik faaliyetleridir. Misyonerlik genel bir anlam
ifade etmesine ragmen günümüzde Hiristiyanlikla özdes hale gelmistir. Misyonerlik denilince
ilk akla gelen Hiristiyanlik propagandasi olmu stur. Onun için Hiristiyan misyonerliginin
tarihçesine gözatmakta fayda vardir. Aslinda Hz. Isanin (a.s.) baslangiçta dini yayma idealinin
olmasi pek tabidir. Çünkü bu din ilahidir ve evrenseldir. Gayesi de dogru yoldan ayrilmis
insanlari dogru yola hak yola davet etmektir. Hz. Isa akla uygun hak dini tevhid dinini
yaymaya çali siyordu. Kuran Hz. Isanin Ben benden önce gelen Tevrati tasdik ve benden
sonra gelecek adi Ahmed olan bir peygamberi müjdelemek üzere gönderildim[490] dedigini
bild irmektedir. Fakat Hz. Isanin teblig ettigi dine Hz Isanin zamaninda inananl arin sayisi
azdi. Hz. Isadan sonra ona uyanlar artmis onun getirdigi esaslarda ve yorumunda çesitli
vesilelerle degismeler olmustur. Bunun içindir ki Müslümanlar All ahin Hz. Isanin da haber
verdigi Hz. Muhammedi gönderdigini artik teblig siras inin Islamin oldugunu ve buna ragmen
Hiristiyanlarin teslis esasina dayanan dini yaymaya çalistigini Hz. Isanin tasvip etmedigi yolu
benimsediklerini kabul etmektedir. Hz. Isadan sonraki ilk asirlarda Hiristiyanlarin arasinda
ayriliklar olm us ve mücadeleler devam etmistir. Islam onlarin ihtilafa düstükleri konularin
dogrusunu bildirmistir. Buna ragmen onlar hem kendi aralarinda hem de Islam Dini mensupla
rina karsi mücadelelerine devam etmislerdir. Önce hakimiyeti elde eden Katolikler misy
onerlik faliyetlerine baslamislardir. Hiristiyan misyonerleri hareket noktasi olarak Hz. Isanin
su sözünü almislardir I mdi siz gidip bütün milletleri sakirt edinin. Onlari Baba Ogul ve
Kutsal Ruh ismi i le vaftiz eyleyin size emrettigim herseyi tutmalarini onlara ögretin[491].
Bunun üzerine havariler dünyanin dört bir yanina dagilmis Hz. Isanin ögrettiklerini yaymay a
baslamislardir. Bugünkü Hiristiyan misyonerleri de Havarileri ilk misyonerler olara k kabul
etmekte ve onlarin yolundan gittiklerini ileri sürmektedirler. Isanin bu sözlerinin insanlar
arasinda Tanri Devleti tesis edin seklinde yorumlanmasi Yah udilerden sonra ikinci bir arz-i
mevud ideali dogurmustur. Ilk devrelerde Hiristiyanligin yayilmasinda önemli faaliyetler
gösterenler arasinda Hiristiyanligin siddetli düsmani iken bir vizyonla Sam yolunda Isayi
görüp onun ke ndisine niçin böyle eziyet ettigini sormasindan sonra Hiristiyan olan Yahudi
dönmesi Pavlus yer almaktadir. Pavlus çalisma alani olarak putperestlerle Avrupalilari s
eçmis Hiristiyanligi onlara kabul ettirebilmek için Hiristiyanliktaki bazi hükümleri d
egistirmis bazi hükümleri kaldirmis bazilarini faaliyet gösterdigi toplumlarda var o lan
inançlarla degistirmis ve böylece Hiristiyanligi onlara benimsetmeye çalismistir. Pavlusun
yaninda o devrede ve ondan sonraki devrelerde çesitli Hiristiyan azizleri m isyoner olarak
görev yapmislardir. Havariler ilk yüzyilda Hiristiyanligi yaymak için bugünkü Azerbaycani
ve Ermenistani da içine alan bölgeye gitmislerdir. Ermenistanin toptan Hiristiyan olmasini
saglayan ve Ermeni krali Tridati Hiri stiyan eden Gregor[492] olmustur. M.S. 313de Konstan-
tin Hiristiyanliga sempat i duymaya baslamis ve Istanbulu bassehir yapmistir. Imparator
Konstantin Hirist iyanlara din hürriyeti tanimistir. Bundan sonra Hiristiyanlar bir devlet
destegin de dinlerini yaymaya baslamislardir. Hiristiyanlik Roma hakimiyetinde olan Sam
Misir Habesistan Yemen Avrupa ve Anadoluda merkezlere kavusmustur. Bununla b eraber
ayriliklar ortaya çikmistir. Bu anlasmazliklara son vermek için de konsiller t oplanmistir.
Konstantin ilk konsili 325de Iznikte (Nicea) toplamistir. Ayrilmalar ve dolay isiyle konsiller
birbirini izlemistir. 451 de Kadiköy Konsili ile ayriliklar zirv eye çikmis Monofizitler
(Ermeniler Süryaniler Habesliler Kiptiler) ana Kiliseden kopmustur. Böylece mücadeleler
dönemi baslamis ve devam etmistir.
Katkedon (Kadiköy) Konsilincien iki asir sonra Islamin zuhuru Hiristiyanfigt sarsm aya
basladi. Artik onlar için mücadele edilecek yegane güç Müslümanlar oluyordu. Islamin
gelismesi onlari düsündürüyordu. Zamanla Hiristiyan kaleleri düsüyor Anadolu Selçuklu
Türkleriyle beraber hem Islamlasiyor hem de Türklesiyordu. Bu hadise bütün Hiristiyanlarin
ayriliklari birakip Müslümanlara karsi ortak cephe olusturmasina yol açti. Böylece Haçm
yerini alan Hilali kaynaginda bogmak için asirlarca süren Haçli Seferler baslatildi. Fakat
neticede Müslümanlar kazandi. Islam yayildi ve ilerledi. Sonunda H iristiyan dünyasinin
(Bizansin) kalesi Istanbul 1453de düstü ve Türkler Istanbulu fe thetmis oldu. Iste bundan
sonra silahla netice almanin mümkün olmadigi kanaatine v aran Hiristiyanlar Türkleri
dolayisiyle Müslümanlari durdurabilme yollarini görüsmek için kongreler düzenlemeye
basladi. Çesitli ülkelerde bulunan görevlilerinden raporlar istend i. Sunulan raporlar
degerlendirildi Müslümanlari içten zayiflatmanin ve yik manin tek çikar yol olabilecegi
sonucuna varildi. Hatta bu arada Islam ülkelerine gönd erilmek için Arapçayi ve Islam
felsefesini iyi biten misyoner papazlar yetistirecek okullar açildi. Burada yetistirilen
papazlar Islam ülkelerine gönderildi. Ingilterede 1646da Ingiliz parlementosu Hiristiyanligin
nesri için bir cemiyet kurdu. 1662de Vatikanda Propaganda Bakanligi kuruldu. Bu teskilat
Pariste mi syoner papaz okulu açti sonralari bunlara yenileri eklendi. Bu teskilatlar zamanla
y eni subeler açmaya devam etti. Bu siralarda Martin Luter Kalvin ve Zwingli ile Protestanlik
zuhur etmisti. Almanya Isviçre Danimarka Amerika ve Rusyada binden fazla teskilat kuruldu.
Misyonerlik faaliyeti bakimindan basta Ingiltere ve Amer ika ve daha sonra Fransiz
katolikleri gelmektedir. 1820den sonra sahnede Amerik an misyonerleri görülmektedir.
Ingilizlerin metodunu takiple ise baslayan Amerikan m isyonerleri köken olarak protestandir.
Fakat faaliyetleri Hiristiyanlik için olmust ur. Türkiyede ise hemen hemen ilk misyoner
hareket 1701 ytlinda Sivasta Ermeni Mek hitar ile baslamaktadir. O Ermeniler arasinda milli
suuru uyandirmaya çalisti. Ermeniler arasinda Katolik propagandasi 130 sene kadar sürdü ve
nihayet Osmanli Devl eti Fransanin tavassutu ile 1830da Katolik Ermenileri ayri bir cemaat
olarak tanidi. Daha sonra Amerikali misyonerler Protestanligi Ermeniler arasinda yayma ya
basladi. Amerika ve Ingilterenin destegiyle 1847de de Protestan Ermeniler a yri bir cemaat
olarak kabul edildi. Kisaca tarihi gelisimini sundugumuz misyonerlik faaliyetleri
memleketimizde ve Islam dünyasinda durmus degildir. Her yerin özeliklerine göre faaliyet
göstermektedir. Ülkemizd e Katolik Ortodoks Protestan Ermeni Kilisesi gibi büyük Hiristiyan
mezhepleri k ilise ve okullariyla faaliyet göstermektedir. Müslümanlar yaninda bu hiristiyan
gurupla ra yönelik de misyoner faaliyetleri bütün canliligiyla sürmektedir. Bunlarin yaninda
Adv entistler Baptistler Mormanlardan sinsi ve dinsi bir görünüs altinda yogun faaliyet göste
ren tehlikeli boyutlara ulasmis Yehova Sahitlerine kadar bir yigin dini cereyan vardir. Bu
konuda ayrica dogudan gelen meditasyon tenasüh hulul gibi fikir inanç ve bedeni-zihni
tekniklerin arkasina siginan veya bunlari istismar eden ce-reyanlari da unutmamak gerekir.
[493]
a- Dini Teskilatlar Kurma ve Yayin Yapma Misyonerler önce faaliyete geçecekleri yeri tesbit
eder ve orada bir teskilat kurarla r. Bu teskilati o bölgeye göre yetistirilmis elemanlar yürütür.
Misyonerler Kitab-i Mukaddesi dini kitap brosür ve dergilen o ülkenin dilinde nesr eder ve
dagitirlar. Çesitli telkinler maddi ve manevi yardimlarla Hiristiyanligi sevd irmeye çalisirlar.
Müslüman olan ülkelerden geri kalmis olanlarin geri kalmisliklarini i stismar eder ve bunu
Islama baglayarak mensuplarini Islamdan sogutmak isterler. Di ni kuruluslari vasitasiyla
kendi dinlerini üstün göstermek diger dinlerin kutsal kitapla rinda çeliski zannettikleri
hususlari öne çikararak dini bilgileri yeterli sekilde kavra yamamis insanlari tesbit edip
onlari kendi dinlerine çekmeye çalismak bunlari yapam adiklari yerde sahip olduklari dinden
sogutmak veya ona düsman yapabilmek fakir aile insanlarinin fakirliklerini istismar etmek
onlarin taktiklerinden bir kismin i olusturur. [495]
b- Okul ve Çesitli Tesisler Açma Yardim Yapma Azinlikta bulunan Hiristiyan çocuklarinin
egitim ve ögretimlerini içinde yasadiklari t oplumun çocuklarindan üstün hale getirirler. Bu
vesile ile bu okul ve kuruluslarin pr opagandasini yaparak Hiristiyan olmayan ailelerin
çocuklarinin da oralara akin etm esini saglarlar. Buraya çektikleri baska dinden çocuklari
Hiristiyan yapmaya bunu yapamazlarsa onlarin en azindan milli ve dini karakterini bozmaya
ugrasirlar. Hiri stiyan çocuklarini ise daha da suurlandirirlar. Bu okullarda yabanci dil
ögretimi v ermek görüntüsü altinda misyoner papazlari derslere sokup Hiristiyanlik
propagand asi yaparlar. Bu gayelerini gerçeklestirmek telkin vasitalarini çogaltmak için d e
okullarda propagandaya yönelik kitaplarin çogunlukta oldugu kütüphaneler musiki salonla
ri pansiyonlar ve kamplar kurarlar. Bu teskilatlar maddi ve manevi yardim yapmaktan
kaçinmazlar. Bu gaye ile kolejler yabanci okullar ve kuruluslar açarlar. Bu okullar da
yetisenlere dolgun ücretli ve etkili isler bulmakla da onlari cazip hale getiri rler. Bu vesileyle
kanca taktiklari gençleri kendi idealleri dogrultusunda suur landirmaya çalisirlar. [496]
Bu teskilat mensuplari kilik-kiyafet dil din örf ve adet gibi kültüre yönelik yollarla iç nde
bulunduklari toplumdanmis gibi görünür ve gayelerine erismek için perde arkasindan çali
sirlar yani sinsi ve iki yüzlü hareket ederler.[497]
Misyonerler gidecekleri yerlerin özelliklerine göre yetistirildikleri için çok becerikl idirler.
Maskeli çalistiklari için kuzu postuna bürünerek saf halki kolayca aldatabilirl er. Bunlarin
hedefi siyasi ve dini bakimdan milleti kargasaya düsürmek halki her türlü iler lemeye karsi
kayitsiz ve hatta düsman yapabilmek geri kalmis halde birakmaktir. Bu hususta bazi yollara
basvururlar. Mesela Müslümanlara Asr-i Saadette teknik var miy di Elbise var miydi Diyanet
teskilati var miydi seklinde sorular sorarak onlari bütün sonradan olan seyler aleyhine
kiskirtir ve hatta olmayacak seyleri saf inanmi s insanlara yaptirarak devlet güçleriyle karsi
karsiya getirirler. Ayrica hakim unsurl a çesitli yönlerden nüanslari olan insanlari karsi
karsiya getirerek hem devleti acze hem de Müslümanlari birbirine düsürmeye çalisirlar.
Müslümanlarin çesitli gruplara ayrilara iflamasina bölünmesine ve birbirine düsman
olmasina gayret gösterirler. Bu maskeli teskilatlarin Osmanli Imparatorlugu içinde yaptiklari
faaliyetlere birçok önrek vardir. 1877de Ingiliz Liberal Grup Lideri Lord Gladston Avam
Kama-rasindaki konusmas inda dünyayi Osmanli Imparatorlugu aleyhine kiskirtmak için
agirligini koymus ve Ru sya karcisinda Osmanliyi yalniz birakmistir. Bu konusmasi sirasinda
elinde tutt ugu Kurani göstererek Bu kitap yeryüzünde kaldikça bu Batak katliami gibi
vahsetler de y eryüzünden eksik olmaz diye haykirmistir. Halbuki Batak Köyünde ve diger
yerlerdeki B ulgar ihtilalini misyoner teskilatlarinin yetistirdigi talebeler yapmistir. Cihan
Harbi mütarekesinde Loyd George Türklerin Hirisiiyanlari katlettiklerini iddia et mis ve
onlarin Avrupadan kovulmasini Ayasof-yanin da tekrar kilise yapilmasin i istemistir.
Misyonerler yalniz Hiristiyanlari ayaklandirmaga çalismakla kalmiyor Türklerin giristikleri
yenilik hareketlerini Islamclan uzaklasmak olarak gösteriyorlardi. Bu vesileyle Müslüman
Araplar ve diger Islam unsurlarla Türklerin arasini açmaya çalisiyorlard i. Yine I. Dünya
Harbinde Mekke Emirini Hilafet makamina karsi isyan ettiren çöl A rap-larini Türk
ordularina arkadan saldirtanlar bu maskeli misyonerler olmustur. B u maskeli misyonerlerden
maskesi düsen sadece meshur Ingiliz casusu Lavvrenstir. Halbuki onun arkasinda ortaya
çikmamis nice benzerleri vardir.
Misyonerlerin çalisma metodlarini özetlersek genelde dün de bugün de ayni metodlarin yürür
lükte oldugunu görürüz. Bu metodlar-dan bazilari söyledir 1- Misyonerler Hiristiyanligi
yaymak için gittikleri ülkenin önce dini içtimai ve kültürel umunu incelerler. O ülkenin
kültürünü yozlastirmaya ve yikmaya çalisirlar. 2- Milleti millet yapan maddi ve manevi
degerleri yikmaya ugrasirlar. Önce mevcut kültürü er itme sonra da ona istedikleri gibi bir
sekil verme yolunu takip ederler. 3- Islam ülkelerindeki faaliyetlerinde genç neslin dinden ve
milli degerlerden uzak yeti smesine çalisirlar. Bundan sonra hiçbir deger tanimayan kisilere
bunalim devr elerinde kurtarici din olarak Hiristiyanligi sunarlar. 4- Israrla gayelerinin dünya
barisini gerçeklestirmek oldugu üzerinde dururlar. 5- Hiristiyanligin kolay Islamdaki namaz
oruç gibi ibadetlerin zor oldugunu ileri sürerler haftada bir kiliseye gitmekle dini vecibelerden
kurtulmanin mümkün olabilecegi ni telkin ederler. Hiristiyanligin sevgi ve kolaylik Islamin
zahmet ve siddet di ni oldugunu islerler. 6- Insanlarin kiliseye giderek papaza günah itirafinda
bulunarak sorumluluktan ku rtulup rahatlayacagini söylerler. Böylece insanlarin ruhi
durumlarina hitap etmeye çalis ip kurtulusu hedef alirlar. Onlara göre Isanin gelmesi yakindir.
Isa gelecek ve ina nan Hiristiyanlari kurtaracaktir. Bunun için herkesin bir an önce
Hiristiyan olmasini isterler.
10- Siyasi isleri çok iyi takip edip Müslüman ülkelerdeki bazi gelismeleri gayelerine göre yö
lendirmek isterler.
11- Dünya siyasetini siyasi gelismeleri yönlendirip Müslüman ülkeleri birbirine düsürüp an
sayisini azaltmaya veya Müslümanlarin elindeki tabii Imkanlari heder etmeye çal isirlar. 12-
Müslümanlarin her meselesine el atip bunlari kendileri çözümlemek isterler. Bundan g ayeleri
gelismeleri kendi kontrollerinde tutmak ve menfaat elde etmektir. 13- Zaman zaman
diyalogdan bahsederek sulhçu bir görünüs altinda karsi tarafi pasiflesti rmek yaniltmak
Isterler. 14- Tarikatlara adam yerlestirerek veya bazi asiri akimlari destekleyerek onlari su
veya bu sebeple tahrik ederek bazi gayelerini gerçeklestirmeyi düsünürler. Müslümanlari n
arasina ajanlar yerlestirmeye özen gösterirler. 15- Ilmi edebi eserlede özellikle filimlerde
konunun içine ustalikla Hiristiyanliga is indinci hos gösterici sahneler yerlestirerek kafa ve
gönüllere girmeye çalisirlar. 16- Haçli Seferlerinde gerçeklestiremediklerini modern ileri bir
hayat görüntüsü altinda ( müzikten tiyatroya spora siyasete kadar) çesitli vesilelerle
gerçeklestirmeye çalisirlar. 17- Objektifligi tarafsizligi hümanistligi kimseye birakmazlar. 18-
Turistik geziler vesilesiyle gittikleri yerlerde kitap dagitma iyilik yapma ve benzen yollarla
propaganda yaparak Hiristiyanligi sevdirmeye ve benimsetmeye ça lisirlar. Bazi insanlara
sagladiklari seyahat imkanlariyla onlari kendilerine bagl amaya çalisirlar. 19- Çesitli yardim
kuruluslari kurar veya kurulmus olanlara girerler. Böylece fakir v e yoksul kimselerle temas
kurarlar. Maddi yardim yakinlik gösterisi sefkat ve merh amet duygulari altinda sempati
toplar insan çalmaya çalisirlar. 20- Misyonerler çekmege çalistiklari kimseleri belirli yollarla
kendilerine baglarla r. Bunun için edebi yollara hitabet ustaliklarina bas vururlar. Ilmi
gelismeleri çok Iy i takip edip bunlardan faydalanirlar. [498]
7- Islam ülkelerinde faaliyet gösterecek misyonerlere Arapça Islami bilgiler ve Islam Felsef si
ögretilir. Bunun yaninda onlar Müslümanlarca Hiristiyanliga yöneltilecek tenkitler
hususlarinda çok iyi hazirlanir. Onlara ne gibi itirazlarin yapilabilecegi ve o it irazlara nasil
cevap verecekleri ögretilir. Ayrica Islama veya Müslümanlara hangi hususl arda tenkit
yöneltebilecekleri veya gençlerin zihinlerini hangi noktalarda çelebilecekl eri hususlarinda
yetistirilirler. 8- Her misyonere teoloji (ilahiyat) tahsili yaninda diger tahsiller de yaptiri
lmaya çalisilir.
9- Misyonerin birden fazla dil ögrenmesi tesvik edilir. 10- Çesitli yardim dernekleri kurmalari
omlarda görev almalari ve bu yollarla dolay li olarak propaganda yapmalari saglanir. 11-
Islam ülkelerinde dini tedrisat yapilan yerlerdeki zeki fakir ve yardima muhtaç ögren ciler
tesbit edilir. Bu ögrenciler dil ögretme maddi yardim gezi imkani gibi yollarla elde edilmeye
çalisilir. 12- Taninmis meshur sahsiyetleri veya kendileriyle baska gayelerle temas kurmus
k imseleri Hiristiyanligi kabul etmis gibi gösterirler. Vaftiz listeleri nesredip on larin adlarini
kullanirlar. 13- Küçük edebi ve romantik brosürlerle insanlarin hissiyatina tesir etmeye
çalisirlar. 14- Bikmadan usanmadan propagandaya devam ederler. Netice alamiyacaklarina
kanaa t getirdikleri insanlarin pesini biraksalar da ümitlendiklerini takip etmekten vaz
geçmezler. 15- Telefon rehberlerindeki isimlere mektup brosür ve kitap gönderirler. 16-
Kadinlara kadinlar kanaliyla aileye ve dolayisiyle cemiyete nüfuz etmeye çalisi rlar. [499]
2- Bir Diyalog Kurumu Olarak Hiristiyan Olmayanlar Sekreteryasinin Ortaya Çikis i 1962
yilinda baslayan II. Vatikan Konsilinde Kiliselerarasi diyalog yaninda di ger din
mensuplariyla diyaloga girmenin önemi üzerinde durulmus ve 1964 yilinda Hi ristiyan
Olmayanlar Sekreteryasi kurulmustur. Bu Sekreteryaya üst seviyede bir K ardinal baskanlik
etmektedir. Sekreterya devamli olarak Romada bulunan bir ekip le bölgesel piskoposlar ve
çesitli uzmanlarla isbirligi yaparak çalismasini sürdürmektedi r. Ilk baskanligini Kardinal
Marella (1964-1973) yapmistir. Daha sonra sirayla Kardinal Pignedoli (1973-1980) ve Mgr.
Jean Jadot (1980-1984) baskanlik görevinde bulunmustur. Günümüzde de bu görevi kardinal
Arinze yürütmektedir .[502]
3- Hiristiyan Olmayanlar Sekreteryasinin Diyalog Faaliyetleri 19 Mayis 1964de Papa VI. Paul
tarafindan kurulmus olan Hiristiyanlik Disi Dinle r Sekreteryasi 1974e kadar kayda deger
aktif faaliyet gösterememistir. Bu Sekr eteryanm ilk yillarda takip ettigi politikadan
kaynaklanmistir. Çünkü Sekreterya kuru ldugunda diyalogun dogrudan degil mahalli kiliseler
yoluyla sürdürülmesi öngörülmüstür. Bu ika basarisizlik üzerine Kardinal Pignedolinin
baskanligi sirasinda 1974 yilin da degismis ve danismanlarin tavsiyesi üzerine Sekreteryanin
diyalog çalismalarin a bizzat katilmasi kararlastirilmistir.
Sekreteryanin diyalog programlari çerçevesinde ilk önemli faaliyeti 1974 yilinda yapi
lmistir. 1974 NIsaninda Sekreteryanin baskani Kardinal Pignedoli Kral Faysal ve bazi dini
liderlerle görüsmek üzere Suudi Arabistana gitmistir. Ayni yilin Eylül ayind a Kardinal
Pignedoli Sekreteri Fr. Abou Moukh ile birlikte KahIredeki Islami Arast irmalar Yüksek
Konsilini ziyaret etmistir. Daha sonra Ekim ayinda Pignedolinin ziyaretine cevaben Adalet
Bakani baskanliginda bir grup Suudi Arabistanli hukukçu görüsmelerde bulunmak üzere
Vatikana gitmis ve Papa VI. Paul tarafindan kabul edil mistir. Sekreteryanin Islam
Komisyonu ilk toplantisini 1975 yilinda yapmistir. Bu topla ntisinda Komisyon ilk baskisi
1969da yapilan Gui-delines for Dialogue Between Christians and Muslims adli eserin
yeniden gözden geçirilmesine karar vermistir. Ko misyon ayrica Islamin teolojik yapisi
hakkinda çalisma yapilmasini diger bir ifa deyle Islamin kurtulus tarihindeki yerini
Hiristiyanlarin nasil gördügünün tespit edilm esini teklif etmistir. Belirlenen program geregi
diyalog ziyaretleri devanf etmis 1975 Eylülünde Mgr. R ossano Türkiyedeki dini liderlerle
görüsmüs ve Fr. Abou Moukh da Nijeryaya giderek Niame ydeki Hiristiyan Müslüman
münasebetleriyle ilgili bir konsültasyona katilmistir. Fr. Ab ou Moukh daha sonra birkaç bati
Afrika ülkesini de ziyaret etmistir. Sekreteryanin Hiristiyan-Müslüman diyalogu programi
çerçevesinde gerçeklestirdigi ilk en ön emli faaliyet 2-6 Subat 1976 tarihlerinde Libyanin
Tripoli kentinde yapilan Müslüm an-Hiristiyan Diyalogu Semineridir. Libya Basbakani
Abdusselam Callud Italyayi ziyaret sirasinda Vatikana da ugra mis ve Papa VI. Paul
tarafindan kabul edilmistir. VI. Paul görüsme sirasinda Vati kanin Libyada bir elçilik açmak
ve Libyayla münasebetleri gelistirmek arzusunda o ldugunu bildirmistir. Callud da bu görüsü
paylastiklarini ancak Islam ile Hiristiyanl ik arasindaki baglarin daha genis bir çerçevede
tartisilmasini yararli gördüklerini beli rtmistir. Basbakan Calludun temaslarini takiben
Kardinal Rossano baskanliginda bir Vatika n heyeti 2-5 Kasim 1975 tarihlerinde Libyayi
ziyaret etmis ve Trablusgarbda I slama Çagri Dernegi Genel Sekreterligi yetkilileri ile
görüsmeler yapmistir. Görüsmeler sonunda bir Islam-Hiristiyanlik diyalogu semineri için
anlasmaya varilmis ve seminer 1-5 Subat 1976 tarihlerinde gerçeklestirilmistir. Seminere
konusmaci olar ak her iki taraftan onikiser kisi katilmistir. Ayrica muhtelif ülkelerden
gözlemci olarak çok sayida din adami da bulunmustur. Türkiyeden de yedi kisilik bir heyet
ye-ralmistjr.[505] Seminerde ele alinan konular sunlardir 1- Islam ve Hiristiyanligin modern
dünyada bir hayat ideolojisi olma sanslari 2- Tanri inancinin sosyal adalet idealine erismedeki
rolü 3- Islam ve Hiristiyanlik arasindaki ortak inanç temelleri 4- Batil itikadlar ve iki dinin
müntesiblerini[506] birbirine düsüren hurafelerle mücade le metotlari. Bu seminerin
neticesinde Vatikanin istegi dogrultusunda Bin-gazide bir Katol ik Kilisesi açilmistir. 1976
Haziran ayinda Kardinal Pignedoli Mgr. Rossano ve Fr. Abou Moukh ile birl ikte Irana gitmis
Sah ve bazi dini liderlerle görüsmelerde bulunmustur. Pignedoli d aha sonra ayni yilin Eylül
ayinda Fr. Abou Moukh ile birlikte Kuzey Yemeni ziyaret etmistir. Taki-beden yilin
baharinda Mgr. Rossano Irak Pakistan Banglades ve Hindistana giderek çesitli kesimden dini
liderlerle görüsmeler yapmistir. Kardinal Pignedoli Mgr. Rossano ve Fr. Abou Moukhun bu
ziyaretlerinin karsilig i olarak daha sonraki yillarda çesitli Islam ülkelerinden delegeler
Romaya gelmis v e görüsmeler yapmistir. Kardinal Pignedoli Islam ülkelerine yaptigi
ziyaretleri daha sonra da devam ettirmi stir. 1978 yili Nisan ayinda yanina Mgr. Rossano ile
Sekreterya danismanlarinda n Fr. Ary RoestI alarak Misira gitmis ve orada el-Ezher
Hocalariyle Peygamber lere inanç baris isbirligi ve yeni bir diyalog zirvesinin yapilmasi
konularinda konusmalar yapmistir. Bu yillarda daha bazi gelismeler de olmustur. 1977de Pign
edoli dünyadaki bütün katolik piskoposlara diyalogla ilgili birer mektup göndermis onla rin
tavsiye ve tekliflerini almistir. Sekreteryanin 1979da gerçeklestirdigi en önemli faaliyet
üyeleriyle bazi danisman v e eksperlerini biraraya getirmesidir. Bu toplantiya gözlemci
olarak Yunan Ortodoks Kilisesinden Baspiskopos At-hanasios Yannoulatos ile Dünya
Kiliseler Konseyinden Dr. Mulder ve Dr. Samartha katilmistir. Çünkü Sekreterya
Hiristiyanlik disi dinlerle diyaloga girerken diyalogun Kiliselerarasi Ökümenik boyutunu da
daima gözönünde bulundur mustur. Bu toplantinin gayesi kaynak temin etmek ve gelecek için
plan yapmak olmustur. To plantida Müslümanlarla diyalog konusu da ele alinmis ve Mgr.
Rossano yaptigi konusm ada Müslümümanlarla Diyalog gelecekte kilisenin temel
görevlerinden biri olacaktir*de mistir. 1979 yilinda Papaliga seçilen II. John Paul selefi VI.
Paul tarafindan kurdurulan Sekreteryanin diyalog faaliyetlerini desteklemis ve yetkilileri bu
hususta çali smalarini devam ettirmeleri için tesvik etmistir. II. John Paulun bu olumlu tavri
üzerine Sekreterya faaliyetlerine hiz vermistir. Mgr. Rossano Mayis 1979da Lübnan Suriye
ve Iraki Bro Sabanegh ise bütün Arap ülkelerini dolasmistir. 27 Haziran 1980de Kardinal
Pignedolinin ani ölümü üzerine Sekreteryanin basina Belçika li Mgr. Jean Jadot getirilmistir.
1981 yili Sekreteryanin yayin faaliyetleri b akimindan önemlidir. Ilk baskisi 1969da yapilan
Fr. Maurice Borrmansin hazirlam is oldugu The Guidelines for Dialogue Between Christians
and Muslims baslikli eserin gözden geçirilmis yeni baskilari ve çesitli dillere tercümeleri
yapilmistir[507]. Diger yayin ise Papa II. John Paulun Islam ülkelerine yaptigi ziyaretleri
sirasin da Müslüman-Hiristiyan diyalogu üzerine yaptigi konusmalardan derlenen kitapçiktir.
Mgr. Jadotun baskanligi döneminde Kardinal Pignedolinin dönemine nazaran Sekrete ryanin
toplanti faaliyetleri pek olmamistir. Bununla birlikte Sekreteryanin i leri gelenleri Vatikanin
diger kuruluslarinca düzenlenen faaliyetlere katilmislard ir. 1981de Dr. Saba-negh biri
Romada digeri de Kahirede olmak üzere Konrad Ade-naur Foundation tarafindan düzenlenen
iki seminerde teblig sunmustur. Romada ki seminerin konusu Inanç ve Kültür Kahi-redekinin
konusu ise Toleranstir. Dr. Sabaneghayni yil daha birçok faaliyete aktif olarak katilmistir.
Bunlardan b iri International Progress Organization tarafindan 17-19 Kasim tarihlerinde R
omada düzenlenen Islam ve Hiristiyanlikta Monoteizm konulu seminerdir. 1982 senesinde
Mgr. Rossano ve Dr. Sabanegh Ürdüne gitmis ve Prens Hasanla bir Müslüman -Hiristiyan
Diyalogunun imkanlari üzerinde durmuslardir. 1982 senesi Sekreteryaya yeni bir güç
kazandirmistir. Uzun süre Endonezyada kalarak Islam hakkinda tecrübesini artiran Fr. Tho-
mas MicheI Sekreteryanin Asya masasina getirilmistir. MicheI Sekre-teryadaki ilk
faaliyetlerinden olarak Fransiskenl erle Müslümanlar arasinda bir diyalog olusturmayi gaye
edinen Italyanin Assisi ken tindeki Aziz Fransuva ve Islam konulu toplantiya Dr. Sabanegh
ile birlikte katilmistir. Ekim 1983de Romada toplanan Katolik Kilisesi Piskoposlar Si-
nodunda Sekretery anin baskani Mgr. Jadot Sekreteryanin çalismalari hakkinda bilgi
sunmustur. Mgr. Jadot konusmasinda diyalogun yerel kiliselerin en önemli görevi oldugunu
Islamla d iyalogun ise birinci derecede ehemmiyet arzettigini ifade etmistir. Dr. Sabanegh ve
Fr. MicheI 1983 yilinda yapilan toplantilarda görev almislardir. Dr. Sabanegh mahalli
kiliseleri diyaloga tesvik amaci güden Kuzey Afrika Episkopal Konferansina Fr. MicheI ise
Asya Piskoposlar Federesyonu tarafindan Varanasid e (Benares) düzenlenen Asyadaki
Müslümanlar Arasinda Hiristiyan Varligi konsültasyonu na katilmistir. 1984 yilinda Mgr.
Jadot saglik durumunu ileri sürerek baskanliktan istifa etmis ve onun yerine Papa John Paul
tarafindan Mgr. Francis Arinze tayin edilmistir. Arinze daha önce Nijeryanin Onitsha
Baspiskoposlugunda bulunmustur. Mgr. Arinzenin ilk faaliyetlerinden biri 23-31 Agustos
1984de Nairobide düzenle nen IV. Assembly of the World Conference on Reli-gion and
Peace konferansidir. Bu konferansa dünyanin bütün bölgelerinden Bahai Buddist Hiristiyan
Hindu Caynist Yahudi Müslüman Sintoist Sih Zerdüsti temsilciler katilmistir. Mgr. Arinze
selefi Mgr. Jadota oranla baskanliginin ilk yillarinda birçok faali yette bulunmus ve çesitli
toplantilara katilmistir. Bunlardan biri Ürdün Prensi Hasan in baskani bulundugu Al-Beyt
Foundationla yaptigi temastir. Mayis 1985de Sekreterya Islamda ve Hiristiyanlikta Kutsallik
konulu bir kol logyumun organize edilmesine yardim etmistir. Kollog-yum Romadaki
Pontifico I stituto di Studi Arabie Dlslamistica tarafindan düzenlenmis ve kollogyumda sunul
an tebligler Islamochris-tiana dergisinde yayinlanmistir. 25 Ocak 1986da Papa John Paul
dünyadaki bütün dini liderlere Italyanin Assisi kentin de yapilacak olan baris için dua
gününe birlikte dua etmek için davette bulunmustur. D ua 27 Ekimde yapilmistir. Sekreterya
diger dinlerden dua törenine katilacak dini liderlerin gelmesine katkida bulunmustur. Duaya
birçok müslüman da katilmistir. 1986 yili Sekreteryanin faaliyetleri bakimindan oldukça
yogun geçmistir. Fr. Zago 20-21 Mart tarihlerinde Lüksemburgda düzenlenen Avrupa
Piskoposlar Konsült asyonumun Avrupayi tehdit eden Islam konulu toplantisina Cardinal
Arinze ve Fr . Michel 21-23 Nisan tarihlerinde CERES tarafindan Tunusta organize edilen IV.
Müslüman-Hiristiyan Konferansina katilmislardir. Daha sonra Fr. Michel Ortadogu Ki liseler
Konsilinin Kibristaki Ortadoguda Müslüman-Hiristiyan Münasebetleri konulu toplantisina
gitmistir. Kardinal Arinze ise 14-20 Ekim tarihlerinde Nijeryada düzenlenen Anglopon Bati
Afrika Episkopal Birliginin Islam ve Hiristiyanlik konu lu konferansinda hazir bulunmustur.
Ekim 1986da Sekreteryada görev degisikligi olmus Islam masasi sefi Fr. Zago Sekr eterlige
Mgr. A. Salama da onun yerine getirilmistir. 1987 yili Sekreteryanin Türkiyeye yönelik
faaliyetleri bakimindan önemlidir. Bu yild an itibaren Sekreterya Türkiyedeki faaliyetlerine
hiz vermistir. 13-21 Mayis tari hlerinde Sekreteryanin Baskani Kardinal Arinze Türkiyeyi
ziyaret etmistir. Istan buldaki Episkopal Konferans toplantisina katilan Arinze bu esnada bazi
dini lide rlerle de görüsmüs ve Ankara Üniversitesinde bir konferans vermistir.[508] Kardinal
Arinzenin ziyaretinden sonra Ankara Üniversitesi ile Roma Pontifical Gre gorian Üniversitesi
arasinda karsilikli isbirligi anlasmasi imzalanmistir. Bu anla sma geregince Fr. Thomas
Michel Türkiyeye gelmis 1987de Ankara 1988de Izmir ve 1989da Konya Ilahiyat
Fakültelerinde Hiristiyanlik üzerine ders ve konferanslar vermistir. Thomas MichePin bu
faaliyetlerine karsilik olarak Ankara Ilahiyat Fakültesinden Prof. Dr. Hüseyin G. Yurdaydin
Romaya gitmis 1987-1988 Ögretim Yilinda Gregorian Üniversitesi ile Pontificai Institu-te of
Arabic Studiesde Islam Tarihi üze rine dersler vermistir. Daha sonra Romada Türkiyedeki
Ilahiyat Fakültelerinden 12 ögretim üyesi ile Romadaki Katolik Enstitülerinden bir o kadar
uzmanin katildigi bir kollogyum düzenlenmistir. Bu kollogyum vesilesiyle daha önce
imzalanan anlasma yenil enmistir. Bu toplantilara daha sonra Ankarada (1990) ve
Vatikanda (1991) olm ak üzere devam edilmistir. Bu anlasma çerçevesinde Ankara
Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi ögretim üyeleri Vatikana Gregorian Üniversitesine bagli bazi
görevliler de Ankaraya g elmistir. Sekreterya bu yillarda Türkiyeye yönelik faaliyetlerinin
yaninda diger bölgelerde d e çalismalarini sürdürmüstür. 1989 yilinda Sekreteryanin
bünyesinde bir degisiklik olmustur. Islam masasi sefi Mg r. Salama Papa II. John Paul
tarafindan Iskenderiye Katolik Kipti Patrikligine ya rdimci tayin edilmis onun yerine ise daha
önce Türkiyedeki bazi Ilahiyat Fakülteler inde Hiristiyanlik üzerine dersler vermis olan ve o
zaman Asya masasi sefi görevini sürdürmekte bulunun Fr. Thomas Michel getirilmistir. Halen
bu görevi Dr. Halid Akesheh sürdürmektedir. Vatikan bünyesinde kurulan Hiristiyanlik Disi
Dinler Sekreter-yasinin yukarida z ikredilenlerin disinda daha birçok faaliyeti olmustur.
Sekreterya halen Müslümanlar in bulundugu bütün ülkelere yönelik faaliyetlerini daha
organize bir sekilde devam ett irmektedir. Sekreter-yanin bu faaliyetleri yayin organi Bulletin
ile yine Ro madaki Pontifi-cio Instituto di Studi Arabi e Dlslamisticanin yayin organi I
slamochris-tiana adli yillik derginin Dokümanlar kisminda tafsilatli olarak a
nlatilmaktadir.[509]
Beyrut (Lübnan) Toplantisi 14-18 Kasim 1977. Bu toplantida yirmi civarinda Hiris tiyan ve
Müslüman Insanligin Gelecegi Açisindan Inanç Bilim ve Teknik konusunu tarti smistir.
Cenevre-Chambesy (Isviçre) Ikinci Toplantisi 12-14 Mart 1979. Yine D.C.I.nin gi risimi ile
düzenlenen bu toplantida bes Müslüman ile on Hiristiyan birarada yasayan H iristiyan ve
Müslümanlar konusunu ele almistir. Yukarida zikredilen bütün faaliyetler Hiristiyanlar
tarafindan düzenlenmistir. Toplant ilara katilan Hiristiyan ve Müslümanlarin sayisi dikkatle
incelendiginde genelde Müslüm anlarin azinligi teskil ettigi görülmektedir. Bundan ve diger
bazi hususlardan Hiri stiyan tarafin ele alinan konularin tespitinde ve toplantiya katilacak
elemanla rin seçiminde daima kendi lehlerine olmak üzere Müslüman tarafa baskin çikmaya
ve kontro lü elinde tutmaya çalistigi anlasilmaktadir.
Duyulan
Endiseler
Yukarida gelisimine kisaca temas edilen Diyalog Faaliyetlerine hem Katolik Hiri stiyanlarin
hem Ortodoks Hiristiyanlarin hem de Protestan Hiristiyanlarin birden bire ve yogun bir
sekilde ortaya çikip Diyalog adi altinda Müslümanlara yaklasmasi süphe ve ihtiyatla
karsilanmistir. Müslümanlar yaninda Yahudi bazi Hiristiyan ve dige r din mensuplari arasinda
da bu çesit süphelere rastlanmaktadir.
Hiristiyanlarin Haçli Seferleri denemesi ve baslangici miladi ilk asra kadar geri g iden
Anadolunun ve Istanbulun Türkler tarafindan fethedilmesiyle de modern bi r anlayisa kavusan
Misyonerlik faa-liyetlerinden sonra birdenbire dönüs yapip Diyaloga yönelmeleri bu
süphelerin kaynagi olmustur. Günümüzde madeni ve medeni oldugu kadar insani kabul edilen
böyle bir faaliyetin yani Diyalogun süpheyle karsilanmasinin bi rkaç sebebi vardir
1- Bu sebeplerden birisi bizzat II. Vatikan Konsilinin Kilise ile ilgili olan Üçüncü Bölüm
Lumen Centium-Insanlann Isigi) yeralan ifadelerden kaynaklanmaktadir. Lumen Genti um
adli bölüm içinde Kilise ve Hiristiyan olmayanlar basligi altindaki kisimda söyle d
enilmektedir Nihayet Incili henüz kabul etmemis olanlarin çesitli biçimlerde Tanrinin Halkina
katilmalari için yola koyulmalari öngörülmüstür... Ama Tanrinin Kurtulus tasarisi Yaratici yi
taniyanlarin hepsini ve bunlarin arasinda özellikte Ibrahim Peygamberin imanin i uygulayarak
bizimle birlikte merhametli ve Kiyamet Gününde insanlari yargilayaca k olan tek Tanriya
tapan Müslümanlari da kucaklayacaktir.. Kilise Tanrirnin seref ini yükseltmek ve bütün bu
umutsuz insanlarin kurtulusunu gerçeklestirmek için Efendimi zin Her yaratiga Incili
vaazedin (Markos 16/16) seklindeki buyrugunu dai ma hatirlayarak özenle bütün dünyaya
Incilin yayilmasini amaçlayan Misyonlarini kal kindirmakta ve desteklemektedir
Kilisenin Misyonerlik Karakteri basligi altinda da su hususlara yer verilme ktedir Gerçekten
de Peder tarafindan Ogulun gönderilmesi gibi Mesih Isa da Havarilerini Öyleyse gidin ve
bütün insanlari Peder Ogul ve Kutsal Ruh adina vaft iz edin size emrettiklerime uymayi
onlara ögretin ve egitin iste dünyanin sonuna ka dar bütün günler sizinle beraber olacagim
(Matta 28/18-20) diyerek yollamistir. (Bab a beni görderdigi gibi ben de sizi gönderiyorum.
Yuhanna 20/21). Mesih Is anin Kurtulusunun hakikatini müjdelemeyi amaçlayan bu önemli
buyrugu Kilise yeryüzünün son inirlarina varincaya kadar yerine getirmek için havarilerden
teslim almistir (Bkz. Hav. Is. 1/8). Bundan dolayi Havari Pavlusun Vaaz etmez isem vay
halime (Kori ntoslu-lara I Mektup 9/16) seklindeki sözlerini Kilise kendisine söylemiscesine
mevcut olmayan yerlerde cemaatler tam anlamiyla kuruluncaya ve bun lar Incili yayma
görevini sürdürecek hale gelinceye kadar Misyonerlerini göndermeye de vam
etmektedir.[512] II. Vatikan Konsili döneminin ikinci Papasi VI. Paul da Konsili ziyaretinde
söyle d emistir Incil her yaratiga Incili vaaz için tüm dünyaya gidin demektedir. Ben is e buna
sunlari da ilave ediyorum Misyonerlik için yeni yollar hazirlamak yeni v asitalari gözden
geçirmek yeni enerjiler meydana getirmek gerekir.[513] Görüldügü gibi II. Vatikan
Konsilinde bir taraftan diyalog gündeme gelmis diger yand an Kilisenin görevinin yeryüzünde
herkes Hiristiyanligi kabul edinceye kadar sürecegi ka rarlastirilmistir. Buna göre Kilisenin
görevini hakkiyla yapmasi bütün insanlarin Hiri stiyan olmasina baglidir. Bu görev Indilerin
ifadelerinden[514] ve Pavlusun Vaa z etmez isem vay bana [515] sözünden çikarilmaktadir.
Yuhanna Incilindeki Sen b eni gönderdigin gibi ben de onlari dünyaya gönderiyorum[516]
sözlerini Kilis e Isanin bu tebligatinin bütün insanlara ulastirilmasi yolunda bir emir
saymistir. Aslinda Hz. Isanin peygamberliginin geregi olarak Allahin emirlerini insanlar a
ulastirma yolunda gayret göstermesi ve Havarilerinin de bunun devam ettirmesi no rmaldir.
Onlar bunu yaparken Irsad ve tebligi esas almislardir. Ancak Hiristi yanlikin yayilmasinda
takip edilecek yol Pavlusla yeni bir anlayisa kavusmustu r. Bunu Pavlusun su sözlerinden
anlamak mümkündür Imdi benim ücretim nedir Incilde o lan selahiyetimi ifratla istimal etmek
için Incili meccanen arzetmektir. Çünkü herkest en azadken daha çok adam kazanayim diye
kendimi herkese kul ettim. Yahudileri ka zanayim diye Yahudilere Yahudi gibi davrandim.
Kendim seriat altinda olmadigim h alde seriat altinda olanlari kazanayim diye seriat altinda
olanlara seriat alt inda gibi davrandim. Allaha karsi seriati olmayanlardan degil ancak
Merihin se riati altinda olarak seriati olmayanlari kazanmayim diye seriati olmayanlara ser
iati olmayan gibi davrandim. Zayiflan kazanayim diye zayiflara zayif oldum he r ne suretle
olursa olsun bazilarini kurtarayim diye herkese hersey oldum. Heps ini Incil için yapiyorum ta
ki ondan hissedar olayim.[517] Pavlusun Korintoslulara Mektubunda yeralan cümlelerde
onun Hiristiyanligi yaya bilmek için Yahudilerle Yahudi Putperestlerle putperest diger
inançlarda olan insa nlarla da onlarin inancinda imis gibi hareket ettigi görülmektedir.
Pavlusun bu ikil i rolü daha sonraki Hiristiyan misyonerleri için örnek alinmis ve onun sözleri
bayrakla stirilmistir.[518] Pavlusun Hiristiyanliki yaymaktaki ikinci yolu-metodu bugün
Hiristiyanlarin ençok sözünü ettikleri sevgidir. O bunu da söyle açiklamaktadir Eger
insanlarin ve melekl erin dilleriyle söylersern fakat sevgim olmasa ses çikaran bir bakir yahut
öten bir zil olmus olurum. Eger peygamberligim olursa bütün sirlari ve her ilmi bilirsem ve
eger daglari nakledecek bütün bir Imanim olursa fakat sevgim olmazsa bir hiçim[519] .
Pavlus yapacaklarini uyanik ve imanda kararli olarak sevgi ile yapmalarini su sekilde formüle
etmektedir Uyanik olun imanda kararli bulunun yetenekli-ka biliyetli kimseler olun kuvvetli
olun. Herseyiniz sevgi ile olsun.[520] Bunun için de Kilise bir yandan diyalog derken öte
yandan da misyonerleri göndermeye ve onlari desteklemeye devam etmektedir[521]. Bu
durum da diyalogun sartlar i ve metodu degismis bir misyonerlik seklinde görülmesine yol
açmistir. Böyle bir metod degisikligi Hiristiyanlar için bir zorunluluk halini almistir. Çünkü
Miladi ilk asirdan baslayan Hiristiyanligi yayma yolu olarak görülen Misyonerlik Müslüman
ve di ger din mensuplari arasinda antipatiye yolaçmistir. Hangi sekilde olursa olsun b ir
Hiristiyanin Hiristiyan olmayan birine yaklasmasi ihtiyat ve süpheyle karsila nmistir.
Hiristiyanlar kendilerine karsi olan menfi tutumu degistirme asirl ardir bütün gayretlerine
ragmen basarisizliklarini basariya çevirme yolunu sicak münasebetlerde görmüslerdir. Bu yol
II. Vatikan Konsiiinde Diyalog sek linde olgunlasmistir. Bu da Müslümanlar arasinda uzun
zaman görev yapmis Misyonerler in ulasmis olduklari kanaatin neticesidir[522]. Islami
gelismenin silahla durduram ayacaginin anlasilmasi üzerine Misyonerlik faaliyeti sistemli
olarak baslatilmis tir. Haçli Seferlerinden sonra ortaya çikan (1208) ve Papa III. Innocente
tarafindan da onaylanan Fransisken tarikatinin kurucusu Franços dAssise Müslümanlara karsi
yapilan Haçli Seferlerinin faydasizligi ve Müslümanlara ancak Sevg i ile yaklasilacagi Islami
gelismenin bu yolla durdurulabilecegi kanaatini uygulam aya koymustur. Daha sonra
Fransisken tarikatina katilan Ispanyol Raymond Lulle ayni metodu benimsemis Arap dili ve
Islam felsefesini ögrenerek Müslümanlar arasinda faaliyet göstermistir[523]. Bütün gizli ve
açik faaliyetlerine ragmen Hiristiyan Misyonerleri Müslümanlar arasinda is tenilen neticeye
ulasamamis ve antipati ile karsilanmislardir. Misyonerlere kars i takinilan menfi tavir onlari
daha sempatik metodlar benimsemeye sevk etmis görünmek tedir. Bu metod da
Müslümanlarin kalbini Hiristiyanliga isindirma onlari etkileme yolu olarak sevgi samimiyet
ve Müslümanlarin inançlarina saygili davranmaktir. Bu yolu merkezi Londrada bulunan
International Missionary Concil sekreterligind e bulunmus VVilliam Paton özetle söyle
belirtmektedir Müslümanlara yaklasmakta dikkatl i olmaliyiz. Hiristiyanin Müslümana ilk
mesaji doktrin degil sevgi olmalidir. Islam ülkelerine yayilmis olan büyük misyoner okullari
kolejler ve hastaneler bu yaklasimi n göstergesidir sahitleridir. Eger Hiristiyanin ilk mesaji
sevgi olursa burada Hiristiyanlikta Müslümana cazip gelecek unsur Isa Mesihin karakteridir.
Tecrübeli bi r Islam arastirmacisinin anlattigina göre Modern Müslümanlar Muhammedde
Isa-Mesihin kar akterine dayali bir figür olusturmaya çalismaktadir. Isa-Mesiihin karakteri
Müslümanlari Hiristiyanlarin ona olan tutumlarini anlamaya götürecektir Müslüman Isada
Tanrinin ahlaki karakterini görecektir.[524] Uzman bir misyoner olan Erich Bethmannin
basarili olmalari için Misyonerlere ta vsiyelerinin basinda sevgi gelmekte ve Müslümanlara
sevgi ile yaklasmak gerektigin i savunmaktadir[525]. Bunun yaninda o Müslümanlarin inanci
konusunda Hiristiyanlari n nasil bir tavir takinmasi gerektigini özet olarak su sekilde dile
getirmektedir Müslümanlarin dininden ve dini kurumlarindan konusurken çok dikkatli ol.
Muham-medden y alanci peygamber olarak bahsetmek Müslümanin Isa için Fahisenin oglu
demesi gibi birseydir (Bu ne kadar basarili ise o da o kadar basarilidir). Sen Muhammed I
slam Peygamberidir demekle hiçbir sey kabul etmis olmazsin[526]. Ayrica Isadan Al lah oglu
diye bahsetme çünkü Müslümanin nazarinda bu bir küfürdür.[527] Misyonerlerin
Hiristiyanlik1 yaymaca ve Müslümanlara yaklasmada takip edecekleri me totlar Method of
Mission Work Among Moslems adli kitapda da tavsiye edilmisti r. Bunlardan birisinin su
oldugu belirtilmektedir Birinci planda öyle yapalim ki Müslümanlar onlari sevdigimize kani
olsunlar. Böylece onlarin kalbine girmeyi ögrenmis olu ruz. Misyonerlere gerekli olan zahirde
bütün Dogu ve Müslüman milletlerin adetlerine sa ygili olmalidir. Ta ki bununla kendilerini
dinleyenler arasinda fikirlerini yayma firsatina kavusabilsinler. Mesela Hz. Isa mutlaka
Allahin ogludur1 demekten kaçini lmali ki buna inanmayan kimseler nefret etmesinler. Onlara
yaklasmak mümkün olunca i stenildigi sekilde propaganda yapilabilir.[528] Islam ülkelerinde
uzun zaman görev yapip Müslümanlari yakinen taniyan Hiristiyanlarin tav siyeleri II. Vatikan
Konsilinde gündeme gelmis tartisilmis ve Müslümanlara yaklasma metodunda degisiklige
gidilmesinin kabul görmüs oldugu anlasilmaktadir. Konsilde Hi ristiyan olmayanlara
Müslümanlara Hiristiyanlarin müspet bakmasi sicak samimi ve sevg i ile yaklasmasi
kararlastirilmistir. Bu kararda Müslümanlarin Isa Mesihi ilah kabu l etmeseler de peygamber
olarak onu ve annesini yüceltmis olmalari etkili bir uns ur olarak görülmüstür. Yine bunun
yaninda Hiristiyanlarin Islam hakkinda konusma yerine Müslümanlarla konusmaya agirlik
vermesi istenmistir. Hiristiyan Dünyasinda Islamla ilgil i çalismalarin Müslümanlarla
diyaloga tasinabilecek nitelikte olmasi da tavsiye edilm istir.[529]
Kanaatimizce Taylor burada Diyalogun nasil anlasilmasi gerektigini ortaya koy mustur.
Bunun yaninda bir Katolik Baspiskoposu olan Antonio Jose Peteiro Freire 1990 yilinda
Diyalogu çagin ayirdedici özelligi görmekte ve II. Vatikan Konsilind en sonra Katolik
Kilisesinin Misyonunu icra etmek için Diyalogu seçtigini beli rtmektedir[535]. Ayrica Türk
gazetelerinde yeralan haberlere göre Papanin Katolik misyonerlerinin faaliyetlerini artirmasi
yolundaki raporunu[536] ve ATa Müslümanla rin alinmasini istemiyor seklinde yorumlanan
görüslerini[537] Kiliseler Birliginin Türkiyeye yönelik Bölücü faaliyetleri destekleyen
faaliyetlerini[538] de ilave etmek ge rekmektedir.
Kilise bir yerde Hiristiyanligi yerlestirmek için üçlü bir yol takip etmistir. Biri dog rudan
Hiristiyanlastirma digeri o ülkenin aydinlarinin eserlerine nüfuz etme ve kültürl erine girme
üçüncüsü Bati Medeniye-tiyle Hiristiyanligi ayni gösterme gayretidir[540]. Tabii Slav
miletlerinin din degistirmesinin Hiristiyanlasmasinin Misyonerlerin parlak bir zaferi olarak
görüldügü[541] gözönünde bulunursa isin önemi daha iyi anlasilir. Hiristiyanlarin 1964de
baslattiklari Diyalogu Islam diger dinlere sicak bakisi nda ve Hiristiyanlar Ehli Kitap
görüsünde göstermistir. Bunun için Diyalog ismiyle olm asa da uygulamadaki örneklerle
bugün diyalog diyebilecegimiz bir anlayis Islamin yayildigi döneme kadar geri gitmektedir.
Kuranin yaklasimi Müslümanlar tarafindan dai ma uygulanmis ve halen de uygulanmaktadir.
En güçlü dönemlerinde bile Türkler hakimiyetleri altindaki diger din mensuplarina hosgörü
örneklerini göstererek ve isbirligi yaparak en iyi misal olmustur.
Günümüzde inanan insanlar arasinda giriste belirtilen anlamda diyalog çalismalarinin faydali
bulundugu kanaatindeyiz. Bu insani ve ahlaki bir davranistir. Art niyet tasim ayan samimi ve
gerçek anlamdaki bir diyalogda Müslümanlarin da istifadeleri olacaktir. Çünkü Islamda teblig
esasi vardir. Islam Ilkelerinin gerek Müslümanlara ve gerekse Müslüman o lmayanlara
ulastirilmasinin yolu tebligdir. Islami tebligde aldatma kandirma bask i yapma hileli yollara
sapma gibi esaslara yer yoktur. Açiklik samimiyet ve dogr uluk temel prensiptir. Bu rpetodu
Kuran su sekilde ortaya koymaktadir Ey Muhamm edi Bundan ötürü sen birlige çagir ve
emrolundugun gibi dogru ol onlarin heveslerine uy ma ve söyle de Allahin indirdigi Kitaba
inandim aranizda adaletle hükmetmekle e mrolundum. Allah bizim de Rabbimizdir sizin de
Rabbi-nizdir bizim isledikleri miz bize sizin isledikleriniz kendinizedir[542] Ey Muhammedi
Rabbinin yoluna hikmetle güzel ögütle çagir onlarla en güzel sekilde tartis dogrusu Rabbin
dogru yol da olanlari da sapitanlari da iyi bilir[543] Ehl-i Kitap ile en güzel bir sekil de
mücadele edin ve Bize indirilene de size indirilene de inandik. Bizim Tanrimi z da sizin
Tanriniz da birdir. Biz Ona teslim olanlariz (müslümanlariz) deyin[544 ]. Kuran hak ve
hakikat yolunu açikladiktan mesajini ulastirdiktan sonra inanip-Ina nmamayi insanin
ihtiyarina birakir inanip yararli is yapmanin kisinin menfaatine oldugu hakikatini de ortaya
koyar. Neticede Sizin dininiz size benimki de ban adir[545] prensibini yerlestirerek bugünkü
Diyalog çalismalarindaki ölçüyü ve metodu en v ciz sekilde açiklar. Islamla ilgili olarak
verdigimiz bu bilgiler sadece teblig ile misyonerlik ara sindaki farki belirtmek ve
Müslümanlarin da gerçek anlamdaki bir diyalogdan korkacak birseylerinin bulunmadigini
ortaya koymak amacina yöneliktir. Aslinda Müslümanlar da h akiki anlamdaki bir diyaloga
kendi düsüncelerini tasimamalidir.[546]
Biz herkesi Allahin bir yaratigi ve kutsal bir emaneti bilmekte Yunus Emren in Yaratilmislari
severiz Yaratandan ötürü ifadesindeki anlayisla görmekteyiz. Bunda n dolayi yazdiklarimizin
isiginda bugün insani ve insani oldugu kadar da medeni bir da vranis oiarak
degerlendirdigimiz diyalog faaliyetlerimin hedefine ulasmasi ve i stenilen gayenin elde
edilmesi için su hususlarin gözönünde bulundurulmasinda fayda mütala tmekteyiz 1-
Diyaloglarda sinsi gizli siyasi gayeler güdülmemeli samimiyet esasi benims enmeli
Misyonerlikin veya propagandanin yeni bir metodu gibi görülmemeli ve bu çe sit görüntüler
giderilmelidir. 2- Diyalog olsun diye dini emirlerde tevile zorlamaya gidilmemeli her din
oldugu gibi sunulmalidir. Bütün gerçekler ortaya konulduktan sonra Kuranin ifadesiyle Siz in
dininiz size benim dinim bana deni-lebilmelidir. 3- Diyalog toplantilarinda her din inanç
ibadet muamelet ve ahlak esaslariyla da ortaya konulabilmeli ayrildiklari noktalarla ortak
noktalar belirlenebilmeli v e bu gerçekler bilindikten sonra herkes kendi dininin sinirlari
içinde kalabilmelidi r. Diyalogda sadece tolerans sevgi gibi konularla sinirli kalinilmamali i lk
adim dini meseleler konusunda günlük hayatla ilgili esaslarda ve yardimlasma husus unda
olmalidir. 4- Her dinin mensuplari diger din mensuplariyla diyaloga girmeden önce kendi
dinine mensup gruplar arasinda diyalogu gerçeklestirmeye çalismalidir. 5- Müslüman ülkelere
yönelik Misyonerlik çalismalarinin sona erdirilmesi için ortak tavir alinmalidir. 6- Zulme
ugrayan milletler yaninda din ve milliyet farki gözetilmeden yera linmalidir. 7- Diyalog esit
sartlarda ve esit zeminlerde olmalidir. Her dini temsilen uzma n kisiler bu sahada
uzmanlasmis kisiler diyalog çalismalarinda görev almalidir. 8- Diyalog lafta kalmamali
fiiliyatta da kendini göstermelidir. Gerçek samimiyet karsilikli saygi ve sevgi esasina
dayanmalidir. 9- Din konusunda ortak noktalardan hareket edilmeli farkli din mensuplari
inanç ve ahlaki degerler yönünden birbirlerini anlamaya yönelmelidir. . 10- Diyalog
taraftarlari karsi taraftakilehn de kendi dinini kesin dogru ve gerçe k bildigi hakikatini
gözönünde bulundurmalidir. 11- Her din mensubu kendi mensubu oldugu dinden taviz
vermeden diger din mensup larina da dindas11 muamelesi yapabilmelidir.
12- Diyalogda sadece temas kurulan dinlerin degil dünyada mevcut olan bütün dinlerin
mensuplari da ayni ölçüler içerisinde degerlendirilmelidir. 13- Diyalogda taraf olan dinlerin
alimleri ve kurumlari kendi aralarinda münasebe tleri siklastirman dinlerin yasakladiklari
fiiller karsisinda ortak har eket edebilme yollan aramalidir.
14- Türkiye ve hatta Müslüman ülkeler için bu Diyalog faaliyetlerinin faydali olmasi ist
eniyorsa diyalog resmi bir politika çerçevesinde ve belirli bir kurumca yürütülmelidir. Çün
ristiyan taraf organize olarak ve resmi sayilabilecek bir politika ile bu isi yürütme ktedir.
Türkiyede de bu isi yürütecek bir Dinlerarasi Iliskiler (Diyalog) ve Arastir ma Enstitüsü veya
Merkezi kurulmali ve bu isi çalisma alani olarak seçecek hem Islami he m de Hiristiyanligi iyi
bilen birkaç dilde konusup yazabilen elemanlar yetistiril melidir. [547]
- Abdurrahman Küçük Ermeni Meselesi Üzerine Bir Arastirma Milli Egitim ve Kültür Dergisi
Ankara 1982 sa. 17 s.55-67 - Saban Kuzgun Misyonerlik ve Hiristiyan Misyonerligin Dogusu
iyes Üni. Ilahiyat Fak. Der. 1984 sa. 1 s. 59-82 Erc
- Seni Mutlu Edecek Iyi Haber Mukaddes Kitap Kurslari Dernegi Yayimlari Istan bul (t.y.)
(Misyonerlik Yayinlarindan). -Tanri Insan Sorunlar Almanya 1974 (Misyonerlik
Yayinlarindan).
- H. Ringgren -A.V. Ström Religions of Mankind London 1966 167-169. - Hikmet Tanyu
Yehova Sahitleri Ankara 1973.
- Günay Tümer Yeni Dokümanlarin Isiginda Yehova Sahitleri Istanbul 1987. - S.T. Ünal-A.
Akdamar Türkiyede Laiklik Ilkesi ve Yehova Sahitleri Kule Kitapla ri Istanbul. [548]
- Jacque Jomier Dialogue Islamo-Chretien Dictionnaire des Religions (DR) P aris 1983. - G.
Ostrogorsky Bizans Devleti Tarihi Çev. F. Isiltan Ankara 1981. - Raymond Sugranyes de
Franch Raymond Lulle Ses ldees Missionnaires HUMC I. - W. Paton Christianity in the
Eastern Conflicts London 1937. - VVilliam Paton Jesus-Christ and VVorld Religions London
1938. - A. Perbal Projects Fondation et Debuts de la Sacree Congragation de la Propagande
Histoire Üniverselle des Mis-sions Catholiques (HUMC) Paris 1957 C .ll. - Paul Peupard
Concile Vatikan II Dictionnaire des Religions (DR) Paris 19 83. - J. Richard Les Missions
chez mes Mongols aux XIIIg Siec-les HUMC Paris 19 56 I. -Ahmet Riza Batinin Dogu
Politikasinin Ahlaken Çev. Ziyad Ebuzziya Ankara 1988. Iflasi Fransizcadan
Üç büyük evrensel din dünya nüfusunun yarisini olusturmaktadir. Ilkel Kabile Dinleri çikaril
a geriye kalan miktar milli dinlere mensup olanlarin sayisidir.
Günümüzde bu sayilanlara ilaveten ayrica dinlestirilmis mez-hebimsi tarikatimsi tak lit suni
türedi din görüntüsü altinda siyasi ticari iktisadi kültürel gayelerle yürütü r cereyanlar da
vardir. Bunlari konu disinda tutulmustur. Bunun yaninda dinleri bir bir ele alip uzun boylu
anlatma yerine günümüzdeki dinlerde yer alan inanç sistemi (amentü-kredo) tanri kavrami
ahiret kurucu-peygamber kuts al metin dinin adi ibadet-ayin sistemi mezhepleri aktüel
degeri gibi hususlar üzeri nde durulmustur. [550]
a- Din Adlari Önce dinlerin adlarindan baslayalim. Ilkel kabile dinleri o kabilenin adina göre
adland irilir.
Konfüçyüsçülügün kurucusu Kung Fu-tzudur (M.Ö. 551-479). Ona Büyük Mürsid denilirdi.
Çin tinde dünyaya geldi. Babasini 3 yasinda kaybedince yetim büyüdü yoksulluk çekti.
Bununla b eraber büyük bir sevkle tahsilini tamamladi ve bir muallim oldu. O ögrencilerine
tarih edebiyat ve hikmet ögretiyordu. Sosyal düzen ve idare ile ilgili çalismalar yapti. S
istemini uygulayacak bir idareci arayarak bütün Çini dolasti. Ömrünün son 5 yilini eski Çin
asiklerine hasretti. Ögrencileri onun ve öncekilerin telkin ve talimlerini birlestir di.
Lao-tzu (ihtiyar bilgin anlaminda) diye lakaplandirilan Li Poh-Yang da {Dogumu M.Ö. 600
veya M.Ö. 571) büyük bir Çin hakimi idi. Lao-tzu sarayda arsiv memuru idi. Emekl iye
ayrildigindan ondan bir kitap yazmasi istendi Tao te-kingi (Tao fazilet k itabi) yazdi.
Buddizmin kurucusu Budda (aydinlanmis uyanmis) diye la-kaplandiriian Siddha ttha
Gotamadir (M.Ö. 563-M.Ö. 483). Budda Hi-malaya eteklerinde Sakya kabilesinin
hükümdarinin oglu olarak simdiki Nepalde Lumbini korulugunda dogdu. Sarayda yasadi 29
yasinda oglunu karisini ve saray hayatini terketti. Alti sene çile h ayati sürdürdü. Iki hayat
tarzi da onu tatmin etmemisti. O gerçegi ariyordu. Otuzbes ya sinda Neranjara nehri kiyisinda
bagdas kurup tefekküre dalmis iken bir Temmuz gec esi dolunayinda zihni aydinlandi gerçegi
orta yolu ve hayattaki izdiraplari gide rmenin yolunu buldu ve ömrünün geri kalan kismini
bunlari ögretmekle geçirdi. Caynizmin kurucusu olan Parsva da (M.Ö. VIII. Yüzyil)
reformcusu olan Mahavira (Büyük kahraman) lakapli Vardhamana da (diger lakabi Cina
muzaffer anlaminda) aristokrat zümreden Hint Kast yapisinda Ksatriya sinifindan idi.
Mahaviranin (M.Ö. 599-527) çi lesi 13 sene sürdü. O da sarayini çoluk çocugunu terketmisti.
Parsilik Irandan Hindistana gelmis ve bölgeden etkilenmis olmasina ragmen Zerdüstü
unutmus degildir. Zerdüstün ne zaman yasadigi kesin olarak bilinmemektedir. Bununla
beraber M.Ö. 7nci veya M.Ö.6inci Yüzyilda yasamis olmasi kuvvetli bir ihtimal dahil
indedir. Zerdüst tek tanrili bir inancin Irandaki en kuvvetli temsilcisidir. Nanak Sihizmin
kurucusu ve ilk guru su (mürsit rehber) olarak kabul edilmekte dir (1469-1538). Bir
müslüman ailenin yaninda yetismis olan Nanak Hinduizm ile Islam Dinini birlestirmek
istemistir. Ilahi kaynakli dinlerden Yahudiligin en büyük Peygamberi Hz. Musadir. Yahudiler
ona Mo se (Sudan çekilmis anlaminda) demektedir. M.Ö. XVI-XIII. Yüzyillar arasindaki
bir zaman diliminde yasadigi düsünülmektedir. M.Ö. XIII. Yüzyilda yasamis olmasi ihtimali
daha kuvve tlidir. Yahudileri Misirdaki esaretten kurtarmis ve Sina daginda vahiy almistir .
Tora (Tevrat) ve On Emri Yahudilere o getirmistir. Hz. Isanin Milad diye bilinen tarihten 6
veya 10 sene önce dogdugu kabul edilmekt edir. Bu konudaki hatanin Ortaçagda yasamis bir
Hiristiyan kesisin düzenledigi takvi mden kaynaklandigi bilinmektedir. Isa Mesih oldugunu
açiklamis fakat Yahudiler kabul etmemis ve böylece çarmih olayi vuk ubulmustur. Hz.
Muhammed MS.571 yilinda Mekkede dogdu. Dogumundan önce babasini 6 yasind a annesini
kaybetti. Yetim büyüdü. Kirk yasinda ona vahiy gelmeye basladi. Altmisüç yasind a vafat etti.
Islam hem Hz. Musayi ve hem de Hz. Isayi Peygamber olarak kabul etmektedir. Hir istiyanlik
ise Hz. Musayi kabul etmekte fakat Hz. Muhammedi kabul etmemektedi r. Yahudilik ikisini
de kabul etmemektedir. Zerdüst Konfüçyüs Lao-tzu Budda Mahavira gibi din kuruculari da
birer Peygamber olarak degerlendirilebilir. Hinduizmde Vi snu insan suretinde dünyaya gelip
insanlara bir örnek önder (Rama KrIsna) gibi kabul edilmistir. Onlara göre bu bir çesit
peygamber anlayisidir. Onlar ayrica diger din lerin önemli sahsiyetlerini Visnunun bir avata-
rasi (hulul) olarak görürler.[552]
d- Dinlerde Tanri Dinlerde Tanri kavramina girmeden önce belirtilmelidir ki bazi dinlerde
farkli isim lerle farkli sekillerde nitelendirilse de bütün dinlerde bir yüce Tanri inanisi bulun
dugu arastirmalar sonucu belirlenmistir.
Ilkel kabile dinlerinde totemist animist inançlar büyü atalar kültü yaninda bir de Yüce Va lik
Yüce Tanri Yüce Ruh inanci vardir. Hinduizmde politeizm panteizm monizm yaninda
monoteizm de vardir. Brahma Vis nu ve Sivadan olusan teslisde (üçleme) Brahma yaratici
Visnu yapici koruyucu Si va ise yikici yokedici güçtür. Bütün bunlarla beraber en önemli Hint
Kutsal Kitabi Vedalari n Rigveda bölümünde söyle bir cümle vardir Tanri tektir fakat
hakimier onu degisik sekill erde nitelendiriyorlar. Buddizm ve Caynizm ateist dinler olarak
nitelendirilir. Ancak bu ateizm Tanri yi inkar anlaminda degil sahsi kurtulusu Nirvanada (Nib-
bana) ferdi davranisi kasi tli kisi seçimini ön plana alma seklindedir. Sihizmde monoteizm
esastir. Tanri Allah ve Rama olarak adlandirilir. Parsilik Zerdüst Dininin ve Mecusiligin
bakiyesidir. Zerdüst Irana monoteist tevhitçi bir inanis getirmisti. Bu dinde Yüce Tanri Ahura
Mazdah diye adlandirilmaktadir . Simdi Parsilik Mecusilikteki ates kültünü devam ettirmekte
ve bu inanisin nefsinde b ir monoteizm sürdürmektedir. Konfüçyüsçülükten de önce Çinde
uzun devrelerde Yüce Tanri Sang-ti diye adlandirilmisti. amaninda ise Tien kelimesi
kullanilmakta idi. Taoizm Çindeki Tao deyimini uluhiyeti ifade sadedinde kendine mahsus
bir anla tim tarzi içine çekmisti. Aslinda çok anlamlari bulunan Tao alemin anasi idi. Her
sey ondan gelmisti. Basi sonu yok+u. Hiçbir seye muhtaç degildi. Japonyada politeist animist
bir inanis sekli uzun devreler devam etmisti. Tanr i ve ruh gibi varliklar karni kelimesiyle
ifade ediliyordu. Onlar tabiatta bi r çok seyleri tanrilastirmalardi. Sekiz milyon sekizyüz bin
rakamlariyla ifade edil en tanrilari vardi. Imparatorlari da tanri kabul . ediliyordu. O kültün
basi idi. B ununla beraber en büyük tanri Amate-rasu (Günes Tanriçasi) idi. Onlara göre
imparator on un neslinden gelmisti. Yahudilik en eski monoteist dinlerdendir. Bu dinde Tanri
Yahve (Yehova) Elohi m kelimeleriyle adlandirilir. Onun adi bos yere agza alinmaz (On
Emre göre). Ayric a Ha-sem ve Rab anlaminda Adonay kelimeleri kullanilir. Yahve yalniz
Israilin R abbidir ve Yahudilerle Mose (Hz. Musa) vasitasiyla ahitlesmistir. Yahve tek Ra bdir
yaraticidir. Tanrinin basi ve sonu yoktur. Alemi yaratirken alti günde bu i si yapmis yorulmus
yedinci gün (Cumartesi sebt Sabat) dinlenmistir. Yahudile rdeki Cumartesi günü hiçbir sey
yapmamak bu hükme baglanmaktadir. Yakup Yahve i fe güresmis ve Onu yenmis bu
sebeple Yakuba Israil (Yahveyi yenen) denilmistir. Hiristiyanlik da me Baba Ogul ve ri ayri
sahislara der. Isa Mesihde özde monoteist olmakla beraber üçlemeye (teslis) gitmis bir
dindir. Üçle Kutsal Ruhdan olusur. Bu üçü ayni cevherdendir. Bununla beraber üçü de ay
sahiptir. Baba yaratir Ogul kurtarir Kutsal Ruh da takdis e hem ilahi hem de beseri iki tabiat
vardir.
Islamda Allah vardir birdir ezelidir ebedidir. O hiçbir seye benzemez. Varligi kendi
sindendir. Onun da peygamberinin de resim ve heykeli yapilmaz. Peygamber Onu n sadece
kulu ve elçisidir.
Görüldügü gibi bütün dinlerde bir yüce Varlik inanci su veya bu adla su veya bu ifadenin i de
vardir. Ancak bazi dinlerde bu yüce varligin nitelikleri farklilastirilmis o bazen bir panteon
bazen de teslisin içine oturtulmustur. Islamda tevhid en açik-seçi k ve sade bünyeye kavusmus
Allahla Peygamberin insanlarin yaratiklarin arasind aki çizgi belirginlesmistir. [554]
e- Dinlerde Kutsal Kitap/Metin Dinlerde kutsal kitap kutsal metin daha genis bir
karsilastirmayi gerektirir. Ancak bu karsilastirmaya burada kisaca temas edilecektir. Ilkel
kabilelerde yazi olmadigindan bir kutsal metin de söz konusu degildir. Hinduizmde çok
sayida ve hacimli dili Sanskritçe olan kutsal metinler vardir. Bunl ar genelde ikiye ayrilir 1-
Sruti yani vahye-ilhama dayananlar 2- Smriti yani destani olanlar. Ilk grubun en önemli
metinleri Vedalardir. Bunlarin risi denilen hakim kimselere vahyolun-duguna inanilir.
Bununla beraber Rig-veda Yajur-veda Atharva-veda ve Sama-veda diye adlandirilan bu
metinlerin kime ait ol dugu bilinmez belirli bir yazan yoktur. Vedalari ayni gruptaki
Brahmanalar Up anisadlar ve Aranyakalar takip eder. Ikinci gruptaki destani metinlerin en
önemlisi Ma habharata Destani ve onun bir bölümü olan Gitadir. Bu destan dünyanin en uzun
destanid ir. Onu Ramayanalar Purana-lar ve Manu Kanunnamesi takip eder. Buddizmin kutsal
metinleri PalI dilinde yazilmis Ti-pItakadir (Üç sepet). Üç bölüme ayrili r. 1- Vinaya-Pitaka)
2- Sutta-Pitaka 3- Abhid-hamma-Pitaka. Bu metinler Buddadan çok sonra M.Ö. I. Yüzyilda
Seylanda ya ziya geçirilmistir. Hinduizmin metinleri gibi bunlar da asirlarca sifahi olarak nakl
edilmistir. Caynizmin kutsal metinleri Agama veya SIddhanta diye adlandirilmaktadir. On
bir bölümden olusmaktadir. Mahaviradan çok sonra yaziya geçirilmistir. Sihizmin kutsal
kitabi Adi-Granttir. Metin içinde sadece Nanakin degil Ferit ve Kabirin siirleri ile ilahiler de
yer almaktadir. Parsiligin kutsal kitabi Avestadir. Üç bölümdür 1- Yesna
f- Dinlerde Ahiret Anlayisi Yine bir karsilastirma konusu dinlerin ahiret Inançlaridir. Insan ve
alemin sonu bir yerde dinlerin en önemli mesajlarini olusturur. Mesela Kuran Allaha ve
ahirete ina nmayi sik sik bir arada zikreder. Ilkel Kabile Dinlerinde bu konuda fazla bir seyle
karsilasmiyoruz.
Hint dinlerinde alem kadim olarak kabul edilir. Onlarda ölüm ötesinde tenasüh ruh göçü inanc
dir. Buddizmde ruh kavrami yoksa da tenasüh vardir. Tanri kavraminda oldugu gibi yine bu
konunun ayri bir anlatimi bulunmaktadir. Buddizmde insan bir beden-zihin bir ligi içinde
düsünülür. Bununla beraber yine de bir Pudgala vadin kavrami olusmustur ki bu da asagi
yukari ruhun yerine kullanilan bir deyimdir. . Hinduizmde insan Brahmaya Buddizmde
nirvanaya (nibba-na) ulasinca tenasu htan kurtulur. Caynizmde de tenasül ve kurtulus vardir.
Sihizm ne kadar monoteis t bir karaktere bürünmüsse de tenasuhtan kopamamistir.
Buddizmde cennet-cehennem inançla ri vardir. Ancak orada devamli kalinacagina inanmazlar.
Onlarin kozmolojik inançla rina göre uzun zaman dilimlen ve devreleri vardir. Bunlara kalpa
derler. Dört devr e vardir Alemin sona ermesi devresi karisiklik devresi alemin teskili devresi
alem in devami devresi. Öit kalpa yüzbinlerce yil sürebilir. Kalpalarin sonu da gelmez. He r
Kalpanin Bud-dasi sonunda da cenneti ve cehennemi vardir. Kalpalarin sonu yo ktur. Insan
için son Nirvanaya ulasmaktir. Alem için bir sona inanmazlar. Hinduizmi n eski sekli olan
Vedizmde Veda ilahilerinde de görülecegi gibi ölen kimsenin ya ateste yakilmak suretiyle
temizlenip Ates Tanrisi Agni tarafindan göklerdeki kutsal varl iklarin arasina gönderildigi
veya toprak dünyasinda kaldigina inanilirdi. Upanisadla r devresinde (M.Ö. 8-4. yüzyillar
arasi) bu inanç degisti ve tenasuha inanilmaya basla ndi. Sonraki hayat bir karma tüzahürü
olarak görülüyordu. Ruhlar ya dünyevi zeminde veya cennet-cehennemde yeniden dogmaya
mahkumdu. Ancak bu durumlar sürekli degildi. Bi r ruh zaman olur bir cehennemde (naraka)
azap çeker zaman olur bir cennette saad eti yasayabilirdi. Bhakti kültünde cennet Tanrinin
Ikametgahi ve bir hürriyet yeri olara k kabul edildi. Bütün bunlara ragmen bir üst siniftan
Hindunun cenaze töreninde ölüye ve at alarina sunulan hediyeler onlari yatistirmak gayesini
onlardan korkuldugunu b u Vedik inançlarin hala yasadigini gösterir.
Parsiligin dayandigi Zerdüsti inanca göre ölüyü bekleyen altinda erimis madenler bulunan Ç
at Köprüsünü geçme imtihani vardir. Ruh eger bu köprüyü geçebilirse ameline göre iyi veya
uca ulasir. Alemde Ohrmazd (Hürmüz) ve Ehrimen arasindaki mücadele ölülerin dirilisi muh
akemesi ve kötülerin erimis madenlere atilmasiyla sona erecektir. Sonunda kötülük yokedile
cek ve günahlarindan arinmis olan günahkarlar da dahil bütün geri kalanlar ebedilik için ye
iden diriltilmis olacaktir.
Konfüçyüsçülügün bir eskatolojisi yoktur. Bir hüküm günü kiyamet ve yeniden dirilis
inancina rastlanmazken Bud-dizmin Çine girmesi sonucu bu dindeki tenasüh özellikle zaman
k ategorileri gibi inançlar Taoizme geçmistir. Bu konuda Buddist ve Taoist telkinat söyl edir
Ölür ölmez ruh ölülerden seçilmis 10 hakimden olusan bir mahkeme önüne getirilir. Onla ir
tarafsizlikla o kimsenin akibeti konusunda karar verirler. Buddist ve Taoist m itolojiye göre
ruh bu karara göre cennet veya cehennemlerden birinde bir müddet kali r. Böylece nirvanaya
(nibbana) ulasincaya kadar ruh sayisiz tenasuhlar geçirir. Çin B uddizminde Buddadan 3000
yil sonra Buddizmin çökecegine bu sirada Maitreya (Mi L o Fo) denilen kurtaricinin gelerek
bin yillik bir kurtulus devresini baslatacagi na böylece bütün canlilarin kurtulacagi bir hayat
devresi yasanilacagina inanilir. Ma itreya Tusita Cennetinden inecektir. Japonlarin da
eskatolojileri yoktur. Onlar öldükten sonra kisinin ruhunun yasadigina inanirlardi. Buddizmin
gelisiyle Çindeki gibi inançlar ortaya çikti.
Yahudi gelecegine göre ölüm hayatin sonu idi. Kalan sey Seol denilen yerde kederli
varliklardan Ibaretti. Öldükten sonra bir muhakeme olduguna dair eldeki kaynaklarda ki
imalar kapalidir. Metin tarihlerindeki ihtilaf bu konuda kesin bir sey söylemeyi mümkün
kilmamaktadir. Ölümden sonra hayat mezarda ve ölüler aleminde (Seol) geçecektir. Ölenler ö
aleminde bir gölge gibi varligini sürdürecektir. Ölmüs kimselerin ne Yahve ile ne de dige r
insanlarla bir münasebeti vardir. Eski Misirlilarda Kenanilerde hayata dönüs inançla ri
bulunmaktadir. Zerdüstilerde ahiret inanci kuvvetlidir. Kaynaklar Yahudilige ve onlarin
kutsal kitabina yeniden dirilme inancinin Irandan geçtigini Daniel Kitab inin 122. cümlesine
dayanarak ileri sürmektedirler. Yahudiler Iranda M.Ö. 6. Yüzyil da esir olarak 50 yil
bulunmuslardir. Daniel Kitabi ise M.Ö. 2. yüzyila aittir. Bu k onudaki belirsizlik kutsal
metin yetersizliginden kaynaklanmaktadir. Yahudilikt e yeniden dirilme ve ölülerin
muhakeme edilmesi inanci M.Ö. 2. yüzyilin sonlarinda bazi çevrelerde ortaya çikmis ve M.S.
70ierde artik yerlesmistir. Bu eskatoloji münferi t kaderden daha çok Israilin kurtulusu ve
Yahudi olmayanlarin cezalandirilmasini konu edinen Apokaliptik (gelecekten haber veren)
literatüre bagliydi ve gelisi mev cut dünya düzenine son verecek Mesih fikrini içine
almaktaydi. Eski Vahudi mezhebi olan Saddukiler bu inanci Tevratta bulunmadigi için
kabul etmediler. Digerlerinin bu konudaki inançlari ise ayri bir alemde degil dünyada bu
isleri kabul etmek tarzinda i di. Yahudi dini ve siyasi inançlarinin en önemlisi Mesih inanci
oldu. Mesih Kral David (Hz. Davud) soyundan gelecek ve yeryüzünü kaplamis dinsizlik
ahlaksizlik bereketsizlik on un gelisiyle son bulacak bereket avdet edeceft çöller
cennetlesecek insanlar düzele cek vahsi hayvanlar evcillesecektir. Mesih Mabedi yeniden
kuracak bütün dünyaya Yah udi olsun-olmasin herkese hükmedecektir. Tevrati bütün
milletlere ögretecektir. O Kudüsü kusatacak Yecüc ve Mecücü Yahve imha edecektir.
Mesihin hakimiyeti dünyanin 6 bininci yilinda sona erecektir. Bin yillik bir devred en sonra
insanlar diriltilecek ceza-mükafat göreceklerdir. Maymonidesin hazirladigi 13 maddeli inanç
esaslarinda (dünyanin sonunda umumi muhakeme) ceza-mükafat mesih ölülerin rilmesi de
Yahudilerin mutlaka inanmasi gerekli hususlar arasinda sayilmaktadir.
Hiristiyanlar beklenen Mesihin Isa olduguna inandiklarindan dolayi eskatolojiler ini buna
göre belirlemislerdir. Onlara göre öldükten sonra dirilen ve göge yükselen Isa Mesi kiyamete
yakin geri dönecektir. Alemin sonu yakindir. Filistinde ilahi mesih devleti kurulacaktir. Bu
ilahi devlet kiyametin baslangici olacaktir. Mesihin gelisini insanl arin kalplerinden kötülük
istek ve arzularinin çikarilisi peygamberlerin vadettikleri yeni kalplerin takilmasi gibi
olaylar takip edecektir. Ilahi hakimiyet ansizin gerçekle siverecektir. Ancak havarilerden
itibaren bu beklenti bir türlü gerçeklesmedi. Bu haya l kirikligi dogurdu. Bununla beraber
haftanin ilk günü Pazar hasir günü olarak kabul ed ildi. Isanin bir pazar günü dünyaya geri
dönecegi ahiret hayatini baslatacagina inanil iyordu. Ilk yüzyillar hep bu beklenti ile geçti.
Ahire-tin yakin oldugu inanci bir zühd hayati dogurmustu. Bütün ahiret hallerinin
gerçeklesmesi Isa Mesihin ikinci gelisine baglanmisti. O zelzeleler harpler kitliklar
akabinde gökten bulutlarin arasinda n simsek çakar gibi ansizin geliverecekti. Onun
gelmesiyle bir devre geçecek bu devr ede Mesih hükmedecekti. Bu devre iyilerin
dirilmesinden itibaren baslayacak bitimin de de kötüler yeniden dirilecek ve genel muhakeme
bunu takip edecekti. (Milenyum bin yillik devre inanci 5. yüzyildan itibaren pek gözükmese
de Protestanlar onu diriltmis lerdir). Hiristiyanlikta iki muhakeme vardir Ilki ölür ölmez kisi
yaptiklarindan mu hakeme edilir ve Arafa gönderilir (Arafi kabul etmeyen Hiristiyan gruplari
da v ardir). O orada ikinci muhakemeye kadar kalir. Arafda beseri günahlarini itiraf e tmemis
olmaktan suçlu bulunmayan ölü ruhlari affedilebilir küçük günahlarinin kefaretini ç er.
Burada beden-siz bir durumda olmalarina ragmen bedeni azap çektikleri seklinde k uvvetli
bir kanaat hakimdir. Ancak arafdaki azap muvakkat cehennemdeki farkli v e ebedidir. Orta
çagdaki Papalik Endülüjans Beratlari Araftaki zayif ruhlari affet me gayesiyle düzenlenmisse
de bu tavir reformcularin Arafi inkarlarina yol açmistir. Hiristiyan inanisina göre ölen kimse
ilk muhakemesi sonunda Arafda kalacak burada onun ruhu beseri günahlarinin kefaretini
ödeyecek Isanin ikinci gelisinden sonra ba slayacak olan bin yillik devrenin basinda iyiler
sonunda ise kötüler yeniden dirilec ektir. Daha sonra Hz. Isanin baskanliginda büyük genel
muhakeme kurulacak ve sonund a iyiler cennete kötüler cehenneme gidip orada ebedi
kalacaklardir.
Islam Dininde kiyametin küçük ve büyük alametleri vardir. Bu alametlerden sonra ansizin
kiya kopacaktir. En sonunda Yüce Allah mülk kimin diye soracak ve yine bu sorunun cev
abini kendi verecektir. Insanlarin tek tek ölümüyle ilgili melek Azrail kiyametle ilgi li olani
Israfildir. Her ölenin kabir sorgulamasiyle karsilasacagi iyi ise basi nda yapilan telkini isitip
sorulara cevap verecegi kötü ise veremeyecegi inanci yayg indir. Kiyamet sonunda yeniden
dirilme mahser hesap-kitap vardir. Herkes yapt igi zerre kadar hayrin ve serrin karsiligini
görecektir. Ilahi adalet tecelli edece k suçlar suçlular ortaya çikacak organlar insanlarin
yaptiklarina sehadet edecektir ( Iki melek her insanin yaptiklarini bilip sehadet edecektir.
Bunlara Kiramen Katibin yazici melekler denir) kimsenin kimseye faydasi
dokunmayacaktir. Hesap-kitap sonucu bazilarinin amel defteri sagindan bazilarinin da
solundan veril ecektir. Mizan ve kul haklarinin ödenmesi sonucu kisi eger mümin ise Sirat
Köprüsünü geçi ennete gider mümin degilse veya günahlari agir geldiyse Cehenneme düser.
Günahkar ola n mümin günahi kadar Cehennemde kalir cezasini çeker sonra Cennete gider
(Araf inanci farklidir.) Cennet 8 Cehennem 7 tabakadir. Herkes ameline göre yerlestirili r.
Cennet ne sicak ne de soguk altindan irmaklar akan bahçeli-kösklü bir mekandir. O rada
ihtiyarlik hastalik çalisma ve ibadet yoktur. Hem bedeni hem de manevi zevkler ve bu arada
en önemlisi rüyet (Yüce Allahi görme) cennetin nimetlerindendir. Cehennem de ates azabi
(soguk olani da vardir) ve en kötüsü Cen nefte ki I eri görüp keske toprak olsaydik da... diye
hayiflanmak vardir. Cennet ve Cehennem ebedidir. Dinlerde ahiretle ilgili inançlarda Hint
dinleri arasinda alemi sonsuz görüp tenasuha inanm ak Çin-Japon dinlerinde ölümden sonra
sadece ruhun yasadigini kabul etmek Zerdüst Dini Yahudilik Hiristiyanlik ve Islamda
öldükten sonra ceza-mükafat Cennet-Cehenneme yer ve rmek bakimindan benzerlikler vardir.
Hint dinlerindeki tenasüh anlayisi bu.son siralanan dinlerde yoktur. Bu dinlerde ruh bir
bedenle sorumluluk altina girmistir Islam ahi-rete bakis bakimindan dig er iki ilahi dinden
ayrilmaktadir. Yahudilikte ayri bir alem Öte dünya pek net degildir. Her sey bu dünyada
gibidir. Gözler dünyaya çevrilmistir. Hiristiyanlikta her sey ahirete göredir ahiret yakindir bu
asiri bir züht hayatina ruhbanliga dünya nimetlerini te rke yol açmistir. Islamda dünya-ahiret
dengesi vardir. Gaybi kjmse bilemez Kiyamet de b ilinmeyen bes sey arasindadir
(Mugayyebat-i Hamse). Kisi için çalismak esastir. Dünyadan nasip de unutulmayacaktir.
Dünya ahiretin tarlasidir. Islamda ruhbanlik yoktur. Islamd a ahiret muhakemesini Yüce Allah
yürütür. Zira Din gününün sahibi Odur. Hiristiyanlikta görev Hz. Isaya verilmistir. [556]
g- Dinler Arasinda Islam ve Farklari Dinlerin adlari dikkat edilecek olursa o din kurucusu ve
peygamberi veya dayandi gi uluhiyet tarafindan verilmemis sonradan onlara atfedilmistir.
Bunun tek isti snasi IslanVdir. Islam Kuran-i Kerimde hem yeni din hem de dinin dayandigi
tevhid caddesinin genel adi olarak kullanilmistir. Batili müstesrikler (Oryentalistler) önce bu
din için Muhammedanizm kelimesini kullanirken sonra hatalarini anlamis Islam adina
alismislardir. Tekrarlarsak dinlerin adlari Islam disinda dinin ana o toritesinin Ötesindeki bir
kaynakdan geldigi genel olarak bir kabile millet veya k isiye bagliligi ifade ettigi
görülmektedir. Yasayan dinlerin kurucu veya peygamberleri ya Önasya ya Çin veya
Hindistanda yasami slardir. Bunlardan bazilarinin getirdigi nizam sadece kendi ülkesinin
sinirlari içi nde kalmis bazilarininki de bu sinirlardan tasmis diger ülkelere hatta bütün
dünyaya yayilmistir. Bu dinlerden bazilari ihtida kabul eder bazilari da etmez. Bu sahs iyetler
sadece bir sosyal siniftan degil çesitli tabakalardan çikmislardir. Sadece bir devirde degil
çesitli devirlerde yasamislardir. Getirdikleri nizamin devlet s istemi haline geldigini
hayatlarinda pek görmemislerdir. Bunun tek istisnasi Hz. M uhammeddir. O ayni zamanda
Yüce Allahin kulu ve elçisi olarak kalmis tanrilastir ilmamistir. Islamda peygamberler için
ismet (masumluk günah islememek) sidk (dogru luk) teblig (kendisine vahyolunani tevhidi
bildirmek) emanet (emin güvenilir o lmak) ve feta-net (zeki uyanik olmak) gibi ortak
nitelikler kabul edilir. Peyga mberler arasinda bir ayrim yapilmaz ancak bazilarinin
bazilarindan daha faziletl i olduguna inanilir. Peygamber ve din kuruculari genel olarak ya
yetim-babasiz veya baba ocagini terketmis kimselerdir. Hepsinde ahlak fazilet nefse
hakimiyet tak va teblig maddeden feragat esastir. Asagi yukari hepsinin tahsili vardir. Hz.
Muhammed ümmi olmakla müstesnadir. Islamda Allahin sifatlarinin Peygamberinkiyle
karist irilmamis olmasi dikkatten kaçmamaktadir. Dinlerden inanç sistemi bulunanlarinda bu
sistem (kredo) dinin özünde kutsal metnind e bulunmayip sonradan belirlenmistir. Yine Islam
bu konuda istisna teskil etmekt edir. Islamda amentü Kuran ve Hadislere dayanir. Hadiste alti
maddesiyle aynen geçer (I mam-i Azamin yaptigi sadece mevcut ibareyi birkaç kelime ilave
ederek ferdi ikrar haline getirmekten ibarettir). Dinlerde tanri kavrami çok karmasik bir
görüntü arzeder. Bir dini din yapan bu çok önemli ka vramin bazi dinlerde pek belirgin
olmadigi bazi dinlerde ise politeist panteis t monist bir karakter gösterdigi görülmektedir.
Monoteist olan dinlerde bile tanri ka vraminin bir üçlem içinde açiklanmaya çalisilmasi
peygamberle tanrinin birbirine karistirilmasi sifatlar konusunda hataya düsülmesi yaninda
Islamda melek peygamber ve Tanrinin sifatlarinin birbirine karistirmamis olmasi dikkat
çekmektedir. Islam da Tanri kavrami sade açik ve herkesin anlayabilecegi makul bir
anlatima kavusmust ur. Kutsal metin bir dinin geleceginin ve degerinin garantisidir.
Belirtilen dinleri n kutsal kitaplari (Japonlannkine kutsal vekayiname denilebilir) hem çok
hacimli v eya nüshali hem de sayica çoktur. Ancak kutsal metinlerle llgilivahiy* Inanci heme
n hemen bütün yasayan dinlerde yaygindir. Bununla beraber bu husus biraz da vahiyden ne
anlasildigina diger bir anlatimla vahyin nasil anlasildigina baglidir. Mese la Islamda vahiy
sadece Peygamberle ilgili bir konu iken Hiristiyanlar Incil yazar larina da hatta Katolikler
Papaya da vahiy geldigine inanirlar. Günümüzde mevcut kutsa l metinler arasinda çok nüshasi
bulunmayan yani elimizde tek nüshasi olan kitap Kuran dir. Kuranin hacmi dikkat çekecek
kadar matluba uygundur. Kuran en iyi korunmus asli üzere günümüze intikal etmis tek kutsal
kitaptir. Kuranin muhtevasiyle diger kutsal kitaplarinki karsilastirilira bazi benzer noktalar
yaninda farkli noktalar da açikça görülür. Kuran akla ve bilime daha çok yer verir.
Dinlerde ahiret inançlari Uzakdoguya Hindistana ve Önasyaya göre farkli görüntüler arzeder
Çinde ve Japonyada öldükten sonra ruhun varligini sürdürmesiyle sinirli inanci Buddizm in
getirdigi tenasüh ve kozmoloji genisletti ve böylece bir mahalli eskatoloji olustu . Diger
evrensel dinler de kendi ahiret inançlarini gittikleri yerlere tasidilar. B u durumda iki önemli
eskatolojik odak göze çarpmaktadir 1- Hint alem kadim ruh daim inanci ki karma ve tenasüh
bu inancin iki önemli karakterist igidir.
2in r. ki
Önasya ilahi dinlerinin eskatolojisi Önasya dinlerinde dünya-ahiret dengesi Yahudilig ilkine
Hiristiyanligin da ikincisine talip oimasiyle tek standartli kalmisti Islam bu iki kefeyi dengede
tutmakla kalmamis suç ve bedeni ferdi kilarak diger i evrensel din Hiristiyanlik ve
Buddizmden ayrilmistir. [557]
Dinin temel unsurlarindan olan ibadet Hiristiyan ilahiyatçi Saint -Augustine göre Tanriya
dogru sevgi dolu bir gayret Saint Jean Da-mascene göre Ruhun Tanriya dogru yükselmesi
veya Tanndan uygun olan seylerin istenmesidir.[558] Kuran-i Kerimde insanin Allaha karsi
kulluk görevini yerine getirmesi de[559] müsrik lerin putlara tapinmasi ve dua etmesi de
ibadet olarak belirtilmektedir[560]. Zari yat Suresinin 56inci Ayetinde Allah Ben Cinleri ve
insanlari ancak bana ibade t etsinler (kulluk etsinler) diye yarattim Hac Suresinin 67inci
Ayetinde de Her millete takip edebilecekleri bir ibadet yolu kildik buyurmaktadir. Ibadett e
iki husus vardir 1- Allaha tapinma ibadet itaat ve saygi arzusu 2- Allah in iyilik lütuf ve
nimetlerini isteme ve bu nimetlere sükretme arzusu. Zaten A.H. Ak seki de ibadeti Allaha
saygi ve tazim göstermektir[561] seklinde tarif etmek tedir. Genel olarak ibadet konusunda
çesitli tarifler yapilmaktadir. Bunlardan birkaçi söyledi r Ibadet Kulun inandigi ve
baglandigi Yüce Varlika Allaha karsi kulluk borcun u yerine getirmesi samimi olarak Ondan
yardim talep etmek için kurmaya çalistigi man evi bir irtibat halidir. Ibadet insanin Tanrinin
teveccühünü kazanmak için yaptigi fiildi r eylemdit. Ibadet Yaratici ile diyalog Yaraticiya
ulastiran bir köprüdür.
Tarihi eserlerve arkeolojik kazilar her dönemde kulun kul oldugunu idrak edip Alla ha karsi
kulluk borcunu yetine getirmeye çalistigini ortaya koymaktadir. Geçmiste .oldugu gibi bu gün
de Insan ayni görevleri yerine getirme gayreti içinde bulunmaktad ir. Insanoglu
varoldugundan bu tarafa bazi dinlere ve bunlara bagli olarak da Tanri veya Tanrilara Yüce
Varliga inanagelmistir. Inanmakla da kalmamis yaratili sinin bir geregi olarak inandiklarina
uygun olarak bazi davranislari ile bunu göst ermeye ve kul oldugunu Isbatlamaya
Çalismistir. Çünkü insan her ne kadar yeryüzürtün halifesi kilmmissa da ihtiyaç siginma ve
yardim dileme duygusu içinde yaratilmistir. Bu eks ikligini zayifligini farkeden insan
eksikligini tamamlamak hamliktan tamliga ulasmak istemistir. Bundan dolayi insan daha
kuvvetliye daha mükemmele Yüce Var liga yani Allaha baglanmak ve teslim olmak
ihtiyacini kavramistir. Bütün dinlerde dikkati çeken husus inanilan baglanilan Yüce Varlik
ile insanlar aras inda manevi yakinlasmayi saglayan çesitli ibadet sekillerinin bulunmasidir.
Ibadeti o lmayan din yoktur. Dünyadaki insanlarin büyük çogunlugu her hangi bir dinin
mensubudur ve mensubu bulundukl ari dinin hükümlerini yerine getirme gayretindedir. Bu
dinlerdeki ibadetler sekil kemiyet ve keyfiyet bakimindan farkli olsa da gaye ve anlam
bakimindan birbirine yakindir. Dinler Tarihi alaninda yapilan son arastirmalardan elde edilen
benzer bulgular ilkel kabilesinden gelismisine kadar bütün toplumlardaki ve dinlerdeki ilk
dinin tevhid dininin kalintilari olarak degerlendirilmekte yasayan dinler in Inanç ve
ibadetlerdeki anlam yakinliklari buna baglanmaktadir. Tektanrili dinlerde insan Tanri
karsisinda korku inanç umut ve baglilik içinde bulunmakta ve bunu da ibadet ile
göstermektedir Ilmi arastirmalarin varmis oldugu bu netice Kuran-i Kerimin Islamin 1400
sene önce teblig ettigi hakikatleri teyid etmektedir. Çünkü Islama göre insanligin ilk dini tevh
id dinidir. Ilk insan ile din baslamistir. Sonra insanlar çogaldikça zaman zaman yer yer dogru
yoldan uzaklasmis Allahtan baska seylere de tapmaya baslamis bu nun üzerine Allah elçiler
göndererek onlari uyarmis Hak Dine Hak Yola davet etm istir. Böylece Hak Din Allahin
gönderdigi peygamberler ve kitaplar ile akil ve irad e sahibi insanlara bildirilmistir. Tev-
hidden ve Hak Yoldan ayrilmalar çok çesitl i tanrilara yönelmeler daha sonra olmus ve çesitli
dinler ortaya çikmistir. Allah insanlara dogru ve egri yolu gösterdigini[562] seytandan kaçinip
Allaha kul luk etmelerini elçileri vasitasiyla teblig ettigini[563] elçi göndermedikçe azap
etmeye cegini[564] açikça anlatabilmeleri için her peygamberi kendi kavminin diliyle
gönderdig ini[565] bildirmektedir. Yine Ilk dinin Tevhid dini oldugunu Hz. Muhammede kad
ar bütün peygamberlerin ayni esaslari teblig ve telkin ettiklerini bunlarin Islam çizgis i
üzerinde ceryan ettigini son din olan Islamin ilk Islam Dini geleneginin tekamül etmis sekli
bulundugunu[566] Islam ile din müessesesinin ikmal edildigini Allahin insanlara olan
nimetinin tamamlandigini[567] Allah katinda dinin Islam o ldugunu[568] fakat insanlarin
çogunun bunu bilmediklerini[569] Kuran açiklamaktadi r. Ibadeti ele alirken Islamda ibadetle
namaz dua oruç zekat ve haccin kastedildigin i göz önünde bulundurarak diger dinlerde de
bunlari aramayi uygun bulduk. Bu çerçeveyi tes bit ettikten sonra bir nevi fenomenoloji
yapmaya fenomenolojik bir yaklasimla m eseleye bakmaya yasayan dinlerden bir kismini
ele alarak mevcut ibadet tarzlari üz erinde kisaca durmaya çalistik. Ancak her dini kendi
mantigi içinde degerlendirmek gerektigini hatirlatarak Islamdaki ibadet sekillerini ve diger
dinlerde bunlara yakin olanlari ortaya koymaya gayret ettik. [570]
1- DINLERDE IBADET a- Namaz Dua Namaz Kuranda Salat kelimesi ile ifade edilmektedir.
Arapça salat kelime olarak namaz dua niyaz rahmet magfiret istigfar gibi anlamlara
gelmektedir. Bu ke lime anlami yaninda salat Hicretten iki yil kadar önce Hz. MuhammedIn
Miraç Muc izesi ile Müslümanlara günde bes vakit farz kilinan belli bir disiplin içinde kiyam
k iraat rukia ve secde ile yerine getirilen özel bir ibadet tarzini ifade etmektedir. Salat kelimesi
dua anlamina da gemektedir. Mecburi ol/an namaz yaninda duada serbe stlik vardir. Dua
belirli bir sarta bjagli degildir. Islam disindaki dinlerde du a yakarma tevbe seklinde IJulun
inandigi tanriya karsi görevlerini yerine getird igi bazi davranislar bulunmaktadir. Islamdaki
Namaz vaktin girmesiyle farz olur ön /hazirlik yapildiktan sonra niyet ile baslar ve belirli bir
disiplin/içerisinde sartlarinin yerine getirilmesiyle ifa edilir.
Islama mahsus olan namaz aklin ve kalbin katildigi bir ameldir. Bu namaz beden için kiyam
rüku secde dil için dua ve tesbih akil için düsünme ve anlama kalp için husu ve manevi bir
ijezzettir. Allah namazin suurlu olarak ve husu içinde kilinmasini emretmis[571] böyle kilinan
namazin hayasizliktan ve fenaliktan alikoydugunu[572] belirtmistir. Kuran bu özel likleriyle
namazin önceki ümmetlere Hz. Ibrahime ve soyundan gelenlere[573] Hz. M eryeme[574] ve
Hz. Isaya zekatla birlikte emreditdigini haber vermektedir[575]. Bes vakit namaz farz
kilinmadan önce Hz. Muhammedin sabah ve yatsi olmak üzere günd e iki vakit namaz kildigi
da bilinmektedir. Allah Kuran-i Kerimde Hz. Muhammedin risaletinden ve namazin farz
kilinmasin dan önce kendilerine namaz farz kilinan milletlerin sonraki nesillerinin namazi bi
raktiklarini sehvetlerine uyduklarini[576] müminleri Mescid-i Harama girmekten a likoyan
müsriklerin Kabedeki namazlarinin islik çalmak ve el çirpmaktan baska birsey
olmadigini[577] ortaya koymakta ve Müslümanlara su ihtari yapmaktadir Allaha dönüp i
taat edin. Ondan korkun. Namazi dosdogru kilin ve sakin müsriklerden olmayin[57 8]. Bugün
mensubu olan dinlerde ibadet belirli yerlerde konusma dua yakarma seklind e ferdi veya
cemaat halinde sesli veya sessiz olarak yerine getirilmektedir. Asagi da bu dinlerin bazilarinda
ibadet (namaz dua ayin) ele alinacaktir [579]
ab- Hiristiyanlikta Ayin (Namaz Dua) Hiristiyanlikta ibadet iki esasa dayanmaktadir 1- Hz.
Isanin ibadet {ayin dua) konusundaki telkini 2- Hz. Isanin yasayan ibadeti (ayin dua).
Hiristiyan Kutsal Kitabmda Isa tarafindan tavsiye edilmis dini bir uygulama bulun maz.
Ancak orada kalben dua edilmesi yer almaktadir. Dua konusunda da Hz. Isanin telkinleri
menfi ve müsbet olmak üzere Iki sekildedir. Hz . Isa. Putperestler Ferisiler gibi ibadet
etmemek[581] onu odaya kapanarak ve giz lilik içinde yapmak gerektigini[582] telkin
etmistir. Isanin ibadet ettigi namaz k ildigi ve geceyi ibadetle geçirdikten sonra havarilerini
seçtigi[583] tartisilan kon ulardir. Hiristiyanlikta dua ayin 325 Iznik Konsilinde kabul ve
tesbit edilmistir. Vatik an Iznik Konsilinde kabul edilen dua (namaz) konusunda zaman
zaman degisiklik y aparak Katolik Hiristiyanlara bildirmistir. Ileri gelen kiliseler de daha sonr
a ortaya çikan protestanlar da kendilerine göre degisiklikler yapmislardir. Hiristiyanlikta
mevcut ibadet (ayin) su özellikleri ihtiva etmektedir 1- Tanri Ibadetin tek kaynagidir (Tanriya
yönelmek vaftiz olmak). 2- Ibadetin gayesi Tanrida birlesmektir (Ekmek-Sarap ayini kurban
yolu ile). 3- Ibadet nitelik bakimindan hayati degistirici olacaktir (Ruh yeni dünyaya yönelme
li gözler de o dünyaya çevrilmelidir). 4- Tannnin iradesinde birlesme ancak Kutsal Ruhun
öncülügünde lebilecektir (Kurtulus Kutsal Ruhun öncülügünde olabilecektir). gerçeklestiri
Günlük ibadet (ayin) Sabah ve aksam olmak üzere günde iki defa yapilmaktadir. Kilise top lu
halde yapilan ibadeti ferdi yapilandan üstün görmüstür. Bunun için mecburi olmasa da ibad
abah ve aksam kilisede papaz nezaretinde yapilmaktadir. Zamani iklime ve haya t sartlarina
göre ayarlanmaktadir. Haftalik Ibadet (ayin) Pazar günleri sabah ve aksam olmak üzere günde
iki vakittir ve kil isede yapilmaktadir. Pazar günü yapilan ayinin (Messe) özel bir yeri ve
önemi vardir. Yillik Ibadet (ayin) Noel Paskalya ve Haç Yortusudur. Kiliselerde yapilan ayin
rahiple cemaat arasinda konusma tevbe günahlarin bagis lanmasi için dua ve Kitab-i
Mukaddesken parçalar okuma seklindedir. Kutsal kitap o kunurken ayaga kalkilir. Pazar
ayininde (Messe) diger günlerdekinden farkli olara k duruma göre bir vaaz ve inanç tazeleme
vardir. Hz. Isanin sifatlari sayilirken cemaat (isteyen) diz çökmektedir. Mess ayininde ayrica
oturma ve ayakta durma da bu lunmaktadir. Fakat cemaatin buna uyma mecburiyeti yoktur.
Ayin Ekmek-Sarap dagit ilarak ve dua edilerek bitirilmektedir. [584]
za
HInduizme mensup olan biri sabah safaktan önce kalkar evde veya nehir kiyisinda yapacagi
sabah ibadetine hazirlanir tanrisinin adini zikreder ve yikanir. Yüzünü doguya dönerek oturur.
Vücuduna su sepeler. Nefesini kontror eder. Tanrisinin putuna y akarir. Ögle ve aksam
yaptiklarini tekrarlar. Evlerde genellikle tapinilan puta tahsis edilen bir oda veya köse
bulunur. Onun önünde tefekküre dalar. Hintli tanrisini evindeki bir misafir olarak kabul eder
ona hosgeldin der. Tanrisinin putunun ay aklarini yikar güzel kokulu bir agaç ve pirinç
takdim eder. Puta ipten gerdanliklar ta kilir alnina koku sürülür tütsü verilir fener
yakilarak etrafinda dolandirilir. Önüne yem meyve konulur çiçek sunulur. Sonunda veda
edilir. Mabedlerde yapilan ibadetler evdekinin biraz gelismis seklidir. Brahmanlar gece nin
sekizinci saatinde kutsal kitap okuyarak putu uyandirirlar. Boru çalinarak dis aridakilere
ibadetin basladigi bildirilir. Put yikanir yaglanir elbise giydiri lir. Önünde isiklar yakilir çiçek
ve yemek sunulur. Put gündüz istirahate gece uykuya bir akilir. Put bayram ve özel günlerde
bir kral gibi gezmeye çikarilir arabalarla çekiler ek irmaklara götürülür ve törenle yikanir.
Hinduizmde ibadette kurban önemli yer tutar. Tanrilara sunulan her türlü takdime kurb an
olarak kabul edilir. Tanrinin öfkesini gidermek için özel hediyeler de kurban ola rak
sunulur. Hinduizmde ibadet eden kimse özellikle dinine bagli olan tapinmaya baslamadan
önce büyük bir hazirlik yapar yikanir temizlenir yiyeceklerini sinirlar nefsini frenl emeye
çalisir. Sükunet içinde kutsal sözleri durmadan tekrarlar. Kutsal kitaplari okumak da ferdi
ibadettendir. Yapilmasi gereken ibadetler ferdin evinde yapilacak cinsten dir. Kisi bunlari
sabah kusluk ve aksam olmak üzere günde üç vakitte yapar. Ölüler yakilir külleri Ganj
nehrine dökülür. Yakllamayanlar Ganja birakilir. [585]
ad- Buddizmde Ibadet (dua) Buddizmde Yüce Varliga karsi belirli bir ibadet ve dua söz
konusu degildir. Budda ta nrilastirilmis ve ibadet ona yöneltilmistir. Buddaya dua edilmekte
ve ondan bazi se yler istenmektedir. Bir Budist tapinaga (Pagoda) girdiginde Budanin
heykeline tazimde bulunmaktadir. Buddanin putuna çiçek tütsü meyve sebze sunulmakta ve
tefekküre dalmakla ibadet yerine getirilmektedir. Buddistin evinde Buddanin heykeli bul
unmaktadir. Buddizmde tek ibadet rapihlerin ayda iki defa aybasi ve ayin ondördüncü
günlerindeki Oruç günü bir araya gelip yaptiklari aleni ve resmi itiraf dir Budist için üç sey
önemlidir. Buddanin heykeli Buddanin hatiralari ve Buddanin altin da ilhama kavustugu
Bodhi Agaci.
ae- Caynizmde Ibadet Caynistlerin idaresi rahip ve rahibelerin elindedir. Önceleri gezici
zahitler ol arak yasayan rahipler daha sonra manastirlara yerlesmislerdir. Rahip ve rahibeler
kutsal yazilan okuyarak ruh ve bedenlerini terbiye ederek vakit geçi rirler. Halk da bunlar
gibi günlük belirli ibadetleri yerine getirir Tirtankaralar ile ilgili ilahiler söyler tefekküre
dalar ve tövbede bulunur belirli hareketleri uygula r hiç bir canliyi incitmemeye gayret eder.
Onlar Ahimsa Prensibini siki bir sek ilde yerine getirir nebati besinlerle beslenirler. Caynistler
mabetlerinde bulun an heykelleri takdis eder önlerinde ilahiler söyler meyve ve sebze
sunarlar. Putlarin önlerine lamba tütsü koyar yikar yaglar ve çiçeklerle süslerler.
af- Sihizmde Ibadet Tek tanriya inanan Sinlerin ibadetleri basit ve sadedir. Dini ve içtimai
faaliyetlerin in merkezi Amritsar Altin Mabedidir. Altin Mabedin havuzunda ibadet kastiyle
yika nilir.
Ayin ve ibadetleri basit bir duadan bir nevi abdest almaktan (yikanmak) ve Amrits ara hac
için gitmekten ibarettir. Dindar bir sinin günlük ibadeti üç dini hüküm altinda t anir 1- Adi
Granttan ve Gru Nanaka ait pasajlardan ezber okumak
2- Ailevi bir vecibe olarak her sabah toplanip Adi Granttan herhangi bir yer ok umak 3-
Mabede (gurdvvara) ibadet Için gitmek.
ag- Sintoizmde Ibadet
(dua)
Sintoizmde ibadet tapmak veya evde yapilmaktadir. Ibadet dua ve kurbanlardan (bilhassa
yemek kurbanlari) ibarettir. Tanrilara ibadet dua etmek pirinç ve pirinç sarabi sunmakla
yerine getirilir. Ibade t için tapinaga girecek bir Sintoistin agzini su ile çalkalamis ve özel
ayin temizligin i yapmis olmasi gerekir. Bazi özel durumlarda bir nevi gusül de yapilir. Özel
tören tem izligini yaptiktan sonra tapinaga giren dua salonu önüne gelip sunacagini sunduktan
sonra el çirparak tanrinin dikkatini çeker ve dua etmeye baslar.
ah- Islamdaki Namazin Diger Dinlerdekilere Göre Degerlendirilmesi Namaz ergenlik çagina
gelmis akilli her kadin ve erkek üzerine farz olan bedeni b ir ibadettir. Tek basina da cemaatle
de kilinmaktadir. Günlük namaz disinda haftada bir kilinan Cuma Namazi yilda iki defa
kilinan Bayram namazi ve vakte bagli olmayan Cenaze Namazi vardir. Namaz dinin diregi
müminin miracidir. Namazin içinde Islamin sartlarini teskil ede n diger esaslar da
bulunmaktadir. Namaz kilan bir sey yiyip içmedigi için namazda bir çesit Oruç namazda
Tahiyyat-Duasinda sehadet kelimesi yeraldigindan Kelime -i Sehadet11 namaz kilan Kabeye
yöneldigi için namaz içinde sembolik bir Hac nam az kilan maddi gelirini bir tarafa birakip
namaza vakit ayirdigi için namazda bir çesi t Zekat da vardir. Bunun için namaz vakit vakit
kilinan ve kulun Yüce Allahin diva nina durarak Onun rizasini aradigini isbat ettigi bir
ibadettir. Hiçbir dindeki ibadette namazin 12 farzinin tamami bulunmaz. Ancak bunlardan biri
veya birkaçi bulunabilir. Vakit kavrami hiçbir dinde Islamdaki kadar belirli ve disi plinli
degildir. Çünkü Allah vakitleri belli bir farz olarak namazi bildirmistir (Bkz . Nisa 103).
Hiçbir dinde niyet Islamdaki kadar ibadetin ana rüknü olmamistir. Islamda ibadet suuru
niyetle baslar. Yine hiçbir dinde ibadetten önce Islamdaki ha-desten ve necasetten temizlenme
kadar titiz bir hazirlik göze çarpmaz. Namazin disindaki farzlar namaz süresince devam eden
farzlardir. Namazin içindeki fa rzlar ise intikali farzlardir biri digerini takip eder. Böylece
namazda hem ayakta durma hem de oturma hem rüku hem de secde bulunur. Bunun yaninda
namazda okuma da /yer yer sessizlik de vardir. Bütün bunlar niyeti takip eden baslangiç
tekbiriyle bas lar. Namazda kul Rabbinin huzurunda oldugunun suurundadir. Bu suur onun
kalbini ve f tilerini nurlandirir. Bütün bu özellikleriyle Islamdaki namaz diger dinlerle
mukayese edilemeyecek bir sekild edir ve Islama has bir ibadettir.
b- Oruç
Kuranda Allah söyle buyurmaktadir Ey Inananlar Sizden öncekilere oldugu gibi Or uç size de
farz kilindi. Olur ki sakinirsiniz (Bakara 183). Akli selim tarafindan açik olarak görülen
faydalari ile fitrata uygun düstügü için olacak ki llah kullarina rahmet ihsan siper ve kalkan
olarak orucu her millete farz kil mistir. Tarihte bilinen hemen hemen bütün dinlerde oruç var
oimus ve mensuplarindan da tutmala ri istenmistir. Bugün de mevcut dinlerin çogunda oruç
veya perhiz seklinde bir ibadet ye r almaktadir.
ba- Yahudilikte Oruç Yahudilik Hz. Musa tarafindan emredilmis Keffaret orucunu benimser.
Yahudiler belirli ve alisilmis birçok bayramdan özellikle Yom Kippurdan önce oruç tutar.
Keff aret orucu tutulmasi mecburi olan oruçtur.
Bunun yaninda Yahudi takviminde belirtilmis oruç günleri de vardir. Mesela Babil esar etinde
çekilen izdiraplari hatirlatan {Temmuz Agustos Tishril Tebet aylarina ra stlayan) oruçlar bu
çesittendir. Bazi Talmud yorumculari Yahudiler baska devletleri n hakimiyetleri altinda
yasarken bu oruçlarin mecburi bunun disinda mecburi olmadigi ka -naatindedirler.
Yahudilerin maruz kaldiklari diger felaketleri hatirlatmak için tut alan oruç günleri zamanla
ötekilere ilave edilmis fakat çogunluk tarafindan ilgi görmedigi için mecburi sayilmamistir.
Bazi küçük degisikliklerle bu çesit oruç sayisi 25 güne ulasmisti Yahudilerin ikamet ettikleri
çesitli ülkelere göre degisen mahalli oruçlari da vardir. Bu or uçlar Yahudilerin o ülkelerde
çektikleri izdiraplari sembolize etmektedir. Diger tara ftan ayni amaçla bazi Yahudi
zümrelerince tutulan oruçlar da vardir. Bunlar sadece mat em için degil bazi kisilerin
yasadiklari müstesna günler içindir. Bazi Yahudi zümreleri a rasinda sene basinda oruç tutma
gelenegi yaygindir. Bunlardan baska halka agir gele n kanun ve emirleri protesto etmek
veya ülkede yagmur yagmayip kitlik basgösterdigin de yalvarmak gayesiyle hahamlar
tarafindan konulan ve tutulmasi emredilen oruçlar da vardir. Yahudi tarihinde öteden beri
yaygin olan oruç çesitlerinden biri de bazi sahislarin tu ttugu oruçtur. Bu oruç ferdidir
günahlari affettirmek veya bir musibet aninda Allahin r ahmetini celbetmek gayesini
tasimaktadir. Ancak bu oruçta bu konuda bilgili ve söz sahibi olma sarti vardir. Korkulu rüya
gören kimsenin de arkasindan hemen oruç tutmas i gerekmektedir. Yahudilerde oruç safagin
sökmesinden ilk yildizin dogmasina kadar devam eder. Keffa ret günü orucu ile Agustosun
9una rastlayan oruçlar bir aksamdan ötekine kadar devam ed er. Mutad oruçlar için
konulmus ayri bir hüküm ve gelenek yoktur. Yahudilerin Kutsal Kita plarinda oruç
nefislerin alçaltilmasi ona azab edilmesi ve oruçlunun hiç bir Is yapmama si olarak belirtilir
(Bkz. Levililer XVI/29-31 XXIV/26-28 Sayilar XXIX/7). Agustosun ilk 9 günü ile 17
Temmuz ve 10 Agustos arasindaki bazi günler yalniz et yeme v e içki içme yasagini tasiyan
kismi oruç günleridir. Ayrica Beyt ha-Kinesette (Mabedde Sinagog-Havra) Tevrat yere
düserse haham (Rav) alir. O kimse ve orada buluriknlar ( bütün cemaat) 30 gün oruç tutmaya
mecbur olur. Buna Cumhur (cemaat) Orucu (Taanit Tsib ur) denir. Taanit nefse eza etmek
demektir. Yalniz cemaat reisi (rav) Taanit O rucu (topluluk orucu) koyabilir. Yahudiler ve
Hicazdaki Araplarin birçogunun tutageldikleri Asure Orucu vardi. Hz . Muhammed Medineye
geldiginde Yahudilerin Asure Orucunu tuttuklarini gördü. Bunun üzerine Bu nedir diye
Sordu. Bu hayirli bir gündür Allahin Beni Israili (Israilog ullarini) düsmanlarindan kurtardigi
gündür. Hz. Musa da bu günde oruç tutmustur dediler. Hz. Muhammed Ben Musaya sizden
daha yakin ve layigim buyurdu o günün orucunu tut tu ve tutulmasini da emretti.
Ramazan Orucu farz kilininca bu orucun üç gün olarak (birgün önce ve bir gün sonra olmak
üzer ) tutulmasini tavsiye etti.
bb- Hiristiyanlikta Oruç Hiristiyanlikta oruç tarihi gelisimi içinde çesitli degisikliklere
ugramistir. Hz. Isa peygamberliginden önce 40 gün oruç tutmus ve bunun disinda
Yahudilikteki Keffaret o rucunu da yerine getirmistir. Isa döneminde ve Hiristiyanligin ilk
yillarinda oruç çok takdir edilen bir ibadet seklidir. Kuran önceki milletlere de orucun farz
kilindigini belirtmektedir. Ancak bu orucu n mahiyeti ve sartlari hakkinda kesin bilgiye sahip
degiliz. Hz. Isanin oruç konu sunda hükümler koymadigi geride bazi prensipler biraktigi ve bu
konuda kiliseye ser bestiyet tanidigi belirtilmektedir. Bununla beraber Tertulliyen Oruç
Üzerine basli kli eserinde havarilerden kalma mecburi bir oruçtan bahsetmektedir. Bugün
Hiristiyanlikta iki çesit oruç vardir Ökaristik (Le Jeune Eucharistique) Eklesiyas tik oruç (Le
Jeune Ecclesiastique). Ökaristik Oruç Bu oruç KomInyondan (Ekmek-Sarap ayini) önce
belirli bir süre kati besinler in yenilmesinin yasaklanmasidir. Ökaristiyayi (Ekmek-Sarap
ayinini) karsilamaktan d olayi Ökaristik Oruç diye adlandirilmistir. Bu oruç eskiden gecenin
saat 12sinden K ominyon zamanina kadar hiçbir sey almamak (yememek-içmemek) seklinde
iken simdi II. Vatikan Konsilinden sonraki degisiklikle KomInyondan 1 saat önce hiçbir sey
yememe k ve 3 saat öncesinden alkol almamak seklinde icra edilmektedir. Eklesiyastik Oruç
(Le Jeune Ecclesiastique) Bu oruç Katolik kilisesinde 40 günlük perhiz dönemidir. Kilise
takvimine göre yilin belirli dönemlerinde yerine getirilen bir Kef faret (Tevbe) uygulamasidir.
Bu oruç günümüzde oldukça hafifletilmis ve azalmistir. Tut ulmasi gündüz tek bir yemek
almak sabah ve aksam da hafif yiyeceklerle yetinmek sek lindedir. Ortodokslar oruçta eski
gelenege baglidir. Onlarda orucun daha sert ve uzun dönemler i vardir. Bazi cemaatler
(gruplar) hariç Protestanlar orucu reddederler. Bunlarda n Anglikan Kilisesi oruç günlerini
tayin ve tesbit etmis fakat takip ve tatbik edil ecek hükümleri oruçlunun vicdanina ve
sorumluluguna birakmistir. Hiristiyanlikta orucun ülkelere göre degisen hüküm ve
gelenekleri vardir. Bazilari yumurt a ve meyve yemekten kaçinir bazilari yalniz kuru ekmek
yer bazilari da bunlarin hiçbirini yemez. Bazilari hayvani besinleri yemeyip nebati besinleri
yiyerek orucu gerçe klestirir.
bc- Hinduizmde Oruç Hinduizmde nefis temizligi için senenin belirli günlerinde ve
bayramlarda oruç tutulur . Hinduizm mensuplarinin dua ve ibadetle geçirdikleri özel günleri
vardir. Bu günlerde çog unluk yemek yemez bütün gece kutsal kitaplarini okuyarak ve tanriyi
düsünerek vakit geçir irler. Oruç daha çok çok sayida besini yememe seklindedir (bir nevi
perhizdir). Bu ha l bütün Hinduist gruplarda yaygindir.
Bazi günlerde yalniz kadinlar oruç tutar ve Tanrinin kadinlik sifatlarinin tecelligah i olan
tanriçaya dua ederler. Bu günlere özel bir önem verildigi için And denilir. Bu günler nefsi
temizlemeye ayrilmis günlerdir. Gayeleri de ruhani (manevi) bir gida ile ruhu
gidalandirmaktir. Brahmanlarda oruç genis bir yer tutmakta ve uygulanmaktadir. Brahmanlar
hala mahalli ay larin 11 ve 12inci gülerifide oruç tutarlar. Böylece tuttuklari orucun sayisi
bu gele negi devam ettirenlere göre 24 güne ulasmaktadir.
bd- Caynizmde Oruç Caynistlerde oruç genis bir yer tutar. Daha agir sartlar ve hükümler tasir.
Caynistler arka arkaya 40 gün oruç tutarlar. Bu oruç çok sayida besini yememe seklindedir.
Caynis tler hakli bir sebep için oruçia intihan kabul ederler. Ayrica Caynistlerdeki Ahims a
Prensibi yaygindir. Bu prensibe göre hiçbir canliya zarar vermeme bir ibadettir.
be- Islamda Oruç ve Diger Dinlerdekilerle Bir Mukayese Orucun en belirli ve en özel sekline
Islamda rastlanmaktadir. Islamdaki orucun sartl ari zamani ve hükümleri açiktir. Istisnalar bir
tarafa keyfi bir durum söz konusu degildi r. Hiçkimsenin hiçbir kurumun belirtilen
hükümleri degistirme yetki ve selahiyeti yoktur. Kitap ve Sünnetle tesbit edilmistir.
Islam disindaki dinler oruç günlerini baslangiç ve sonuçlariyla belirlememis baglayici hükü
ler koyarak tam bir ibadet disiplini haline sokamamis isi tamamen oluruna birakmi stir.
Birçok dinde insanlar oruç tutacaklari günleri seçmekte sayilarini tayin etmekte tamamen
veya kismen yeme ve içmeden kesilme sekilerinden birini tercihte serbest birakilmistir. Bu
din mensuplari bazi yiyecekleri birakmak ve bazilarini tercih etmekle emrolunmuslardir. Hint
dinlerinde bu sekildeki uygulamalara rastlanmakta dir. Bu din mensuplarinin bazilari et
bazilari ateste piseni yememekte bazilar i da yalniz bir kaç çesit yemekle veya tuzlu suyla
yetinmektedir. Bu keyfi durumlar orucun kiymet ve kuvvetini zayiflatmis oruçtan bekleneni
verememi stir. Orucun Istege birakilmasi insanlarin haddi asmalarina oruçtan beklenen ahla ki
fayda ve fonksiyonlarin kaybolmasina sebep olmustur. Islam bütün ibadetlerde oldugu gibi
oruçta da köklü bir yenilik ve tamamlama getirmistir. Islam orucu belirli bir disiplin ve kurala
baglamis insanlarin keyfi tasarrufundan çikarmis fitrata en uygun en kolay manevi faydalari
en fazla içinde bulunduran fe rt ve topluma en çok etkili bir hale sokmustur. Islamin yaptigi
yeniliklerden biri de Yahudilikte matemin ve tarihi felaketlerin hat irasi olan orucu ugursuz ve
karanlik bir çerçeveden kurtarip iyimserligin hakim oldu gu aydinlik ve sevinç verici sonu
bayramli bir devreye dönüstürmesi ve umuma samil kilmasid ir. Yahudi Kutsal Kitabinda
oruç nefsi alçaltma ona eziyet etme olarak yeralmis mukim ol sun misafir olsun oruçlunun
hiçbir sey yapmayacagi belirtilmistir.
Islam bütün lüzumsuz kayit ve hükümleri kaldirarak orucu nefse iskence etmekten ve ceza
olm aktan çikarmis Allaha yaklasma vesilesi olan bir ibadet kilmistir. Islam akil balig olan her
Müslüman için istisnalar bir yana.orucu mecburi kilmis insanin gücünün disinda ka nefse
eza verecek seylerle mükellef tutacak hükümler koymamis sahurun geciktirilmesi ni
müstahap saymis sahura kalkmayi iftarda acele etmeyi sünnet kilmis gece ve gündüz uyumayi
istirahat etmeyi mubah addetmis sanatla ticaretle ve faydali islerle ugrasmayi serbest
birakmistir. Islam disindaki dinlerin çogunda oruç günes aylariyla h esap edildigi için belirli
bir mevsimde donup kalmasini gerektirmis matematik he saplara astronomik bilgilere ve bir
takvimin yapilmasina ihtiyaç hissettirmistir. Islamda oruç hilale baglanmis kameri aylar esas
alinmis ve bundan dolayi en az 45 y il yasayan ihsan her mevsimde oruç tutmanin zevkini
tadabilmistir.
c- Zekat Islamin bes sartindan biri olan zekat Kuranda genel olarak namazla birlikte zikredi
lir. Kelime olarak zekat artma çogalma temizleme anlamina gelir. Terim olarak Is lamda
nisaba malik olan bir Müslümanin malinin belirli bir kismini fakirlere veya ihtiy aç
sahiplerine vermesidir.
Islamdaki zekatin bir benzerine hiçbir dinde rastlanmaz. Zekatin hem ibadet olarak uhre vi
yönü hem de sosyal ve iktisadi bir sistem olarak dünyevi bir yönü vardir. Yahudi ve Hirist n
Kutsal bitaplarinda Islamdaki zekat benzeri mecburi bir ibadet listemi bulmak zordu r. Ancak
ahlaki ve ruhi yönelmelerden öteye geçmeyen genel mahiyette bazi tavsiyeler serpist irilmis
olarak bulunur. Kimlere hangi maldan ve ne kadar olduguna dair bir sey çi karilamaz. Halbuki
Islamda Kuran Hadis ve Fikih kitaplarinda açik olarak belirtilmist ir. Hiristiyanlar tarafindan
hazirlanmis Fransizca bazi lügat ve ansiklopedilerde zekat karsiligi kelimeye ya
rastlanmamakta veya aumone legale mecburi sadaka keli mesi altinda sadece Islamdaki zekat
ele alinmaktadir. Bazi arastiricilar Yahudilerde zekat mallarinin Beyt-i Mukaddesin zekat
sandigina verildigini 1/10u veraset yoluyla haham olan Harun soyundan kabul edilen Leviüle
re taksim edildigini 1/60i diger dini makam sahiplerine ayrildigini ve çok az mikt ari da Beyt-i
Mukaddes1 (Beyt-Ha-Miktas-Süleyman Mabedi) ziyarete gelenlerin agir lanmalarina
harcandigini belirtmektedirler. Allah Kuran-i Kerimde Yahudilerden Allahtan baskasina
ibadet etmeyeceklerine a na babaya yakinlara yetimlere ve yoksullara iyilikte
bulunacaklarina Insanlar a iyi söz söyleyeceklerine namazi dosdogru kilip zekat vereceklerine
dair söz aldigin i çok azi hariç yüz çevirdiklerini beyan etmektedir (Bkz. Bakara 83).
Yahudiler kendilerine vazifelerini hatirlatanlari üzerlerine farz kilinmis olan zekat ve
sadakalarin verilmesini isteyenleri terslemis bazen de kovmuslardir. All aha fakirlik isnad
etmis Allaha Zorla almak suçlamalarinda bulunmuslardir. G erçekten Allah fakirdir biz
zenginleriz (Al-i Imran 181) bazen de Allahin eli b aglidir (Maide 64) demislerdir. Kuran
Yahudi ve Hiristiyanlara bildirilen hükümleri n gerçegini de ortaya koymakta ve
Müslümanlara su hususu hatirlatmaktadir Ey iman ed enler Hahamlarin ve Rahiplerin çogu
insanlarin mallari batil sebeplerle yerler. ( Onlari) Allah yolundan men ederler. Altin ve
gümüsü yigip da Allah yolunda harcamayanl ari elem verici bir azab ile müjdele (Tevbe 34).
Yukarida belirtilen ayetlerden Yahudilere ve Hiristiyanlara zekat ve sadakanin emre dildigi
ancak onlarin buna uymadiklari yanasilmaktadir. Bugün Yahudilerde oldugu gibi
Hiristiyanlarda da farz olan bir zekata açik olarak rast lamak mümkün degildir. Hiristiyan
Kilisesi oruç günlerinde yemediklerini baskalariyla bölüsmeyi mensuplarina tavsiye etmekte
ve bunu da herkesin vicdanina birakmaktadir.
d- Hac Hac genel olarak dini mecburiyet veya mucize elde etmek gayesiyle kutsal bir yer e
dogru gerçeklestirilen yolculuktur. Tarihin her döneminde büyük saygi e rastlanmaktadir. Hac
olayi dini kd olarak hac övgülü bir karakter vesilesi ve bir ibadet törenidir. dir. duyulan bu
yerlere dogru yolculuk yapildiginin izin antropolojinin temel konularindan biridir. Dini a
tasimaktadir. Hac bir kurtulus vasitasi temizleme Haccin insan hayatinda ayri bir yeri ve
önemi var
Hemen hemen her dinden Insanlarin gidip ziyaret ettigi Mukaddes yerler bulunmak tadir.
Bu yerlerin ziyaret edilmesi tesvik edilmekte bunun için de bir takim sart lar ve hükümler
konulmaktadir. Insan daima tazim edecegi ve yaklasmak konusundaki istegini tatmin edecegi
as kini söndürebilecegi arzularini yöneltecegi ve gözüyle görebilecegi bir sey aramaktadir. Ay
ni sekilde günahlarini af-fettirebilmek hatalarini bagislattirabilmek için uzun ve yorucu bir isi
mesguliyeti de arzulamaktadir. Bunun yaninda insan her zaman d in kardesleriyle ve manevi
baglarla bagli bulundugu kimselerle bir araya gelebilec egi büyük toplantilara da ihtiyaç
duymustur. Bundan dolayi tarihin her döneminde insanla r Allaha ve inandiklari kutsal
varliklara ibadet etmek ve kurban kesmek için büyük t oplantilar yapmislardir. Zaten Allah
Hac Suresi 34. Ayette bunu söyle belirtmektedi r. Biz her ümmete ibadet mahiyetinde kurban
kesmeyi mesru kildik. Tarihi eserler ve arkeolojik kazilar geçmis topluluklarda da bu çesit
toplanti ve iba detlerin bulundugunu göstermektedir. Tarih de ayni hususta bilgi sunmaktadir.
Eski dinlerin toplanti ve ibadetlerinin tam olarak nasil oldugunu zamanini hükmünü ve k
urallarini ortaya koymak oldukça zordur. Bunun Için ilahi menseli dinlerdfen baslayarak
dün yada mevcut olan dinlerdeki Hac ibadetine göz atmak uygun olacaktir.
da- Yahudilikte Hac Yahudilikte hac Beyt-i Mukaddese (Bet ha Mikdas=Süleyman Mabedi)
yapilmaktadir. Hac Savvat (Gül Bayrami) Pesarv (Mayasiz ekmek Fisih) ve Kipur (Kefaret
günah çika rma) bayramlarinda yapilmaktadir. Bu hac küçükler körler kadinlar akil ve beden
hasta liklari olanlar hariç her Yahudiye farzdir. Yahudilik ibadeti yerine getirecek he
rkesin beraberinde Tanriya sunacagi bir takdime götürmesini gerekli kilmistir. Kadin ve
çocuklar hariç tutulmus olmasina ragmen birçok kadin kocalari çocuklar da ebe veynleri ile
haccedebilmektedirler. Bu ziyarette büyük sayida kurbanlar kesilmekte ve derileri de
karsiliksiz olarak hacilarin hizmetinde bulunanlara verilmektedir.
Yahudi Kutsal Mabedinin Romalilar tarafindan yakilip yikildiktan sonra (MS.- 70 ). bir
müddet oraya bagli ibadetler yapilamamis ve kurbanlar sunulamamistir. Mabed in
yikilmasindan sonra geriye kalan Baü Duvari Aglama Duvari (Hakotel ha-Mavra vi) olarak
görülmüs ve ziyaret edilmistir. Selahaddin Eyyubinin Kudüsü fethetmesi ile Yahu er hac
etme serbestligine kavusmus 1492 yilinda Ispanyadan Osmanli Imparatorlu guna siginan
Yahudilerden hac için Kudüse gidenlerin sayisinda artislar olmustur. meshur ofan kral
peygamber ve veli kimselerin kabirlerinin ziyaret edilmesi de y aygindir Sion Daginda Hz.
Davudun mezari Karmel Daginda Ilyas Magaralari M eymonidesin mezari Haham Meir ve
Talmudik önemi olan diger yerler. Yahudiler Süleyman Mabetinin Bati Duvannin karsisinda
17 Temmuz aksamindan 1 9 Agustosa kadar 23 gün devamli toplanmakta ve bu ibadeti
yerine getirmektedir.
Belirtilen bu yerlerin disinda Yahudilerin çesitli ülkelerde ziyaret ettikleri kabir ler ve mahalli
ziyaret yerleri de bulunmaktadir.
dc- Hinduizmde Hac Hindistanda ziyaret edilen yedi kutsal yer bulunmaktadir. Hima-layanin
yüksek tep eleri Ganj ve Jamna nehrinin kiyilari Brindaban ve bilhassa iki bin tapinagin
bulundugu Benares bunlardandir. Bu kutsal yerlere yapilan ziyaretler hac sefe rleri Hindularin
hayatinda önemli rol oynamaktadir.
dd- Buddizmde Hac Sadik Budistler için Buddanin hayatinin geçtigi v© hatiralarini tasiyan
yerlerkutsal ziyaret yerleridir Budistlerin hac yerleri sunlardir 1- Buddantn Nepaj&eki dogum
yeri olan Lumbini. 2- Buddanin altinda ilhama kavustugu Bodhi agaciyla Bodh Gaya. 3-
Buddanin nirvanaya ulastiktan sonra ilk vaazini verdigi Benares yakinindaki Sarnath Geyik
Parki. 4- Buddanin öldügü Uttar-prades sehri. Ganj da kutsal yerier-dendir. Ayrica Buddanin
kutsal esyalarinin bulundugu stupalar ziyaret yerleridir (Rivay ete göre 84.000 stupa vafdir).
Ancak bütün Budist gruplar hacca ayni önemi vermezler. Bunun yaninda her Budist
memlekette kutsal hac yerleri bulunmaktadir. Mesela Tibet te Lhosa Samye Gaden
Tashilimpo Sera. Bugün Hindistanda ise su yerlerdir Ben ares yakininda Sarnath Modh-Gaya
Ajanta Sanehi ve eski Stupalar. Bu yerler Bu ddaya ait tapinmada önemli bir yer tutar. Bu
kutsal yerlerde bayramlar yapilir panayirlar kurulur.
de- Caynizmde Hac Ziyaret edilen çok yer bulunmaktadir. Hindistanda Buddizm Caynizm ve
Hinduizmde mabetler ve mukaddes yerler çoktur. Ora larin büyük serefe ve özel kutsalliga
sahip olduguna inanilmaktadir. Dini önderlerin orala rda hakikata ulastigi bazi ilahlarin
oralarda özel olarak tecelli ettigi inanci bulunma ktadir. Bu yerlerde dini havaya bürünen
bayramlar ve panayirlar yapilmaktadir. Kutsal yerlerin büyük çogunlugu Ganj nehri kiyisinda
bulundugundan Ganj nehrinde yikanmanin da büyük bir fazilet sayildigidan kalabaliklar
halinde buralarda toplanilmaktadir. Bu toplanti larin bazisi senede bir bazisi birkaç defa ve
bazisi da Ganjla Jamna nehrinin b irlestigi yerde oldugu gibi oniki yilda bir yapilmaktadir
2- DINLERDE MABED Kuranin temiz elbiselerle girilmesini istedigi Mabed genel olarak bir
uluhiyete yüce bir varliga saygi göstermek için yapilmis önemli yapidir. Özel olarak Mabed
Allaha k arsi kulluk görevini yerine getirmek için insanlarin biraraya geldikleri yerdir. Din
deyince akla o dine inanan insanlarin yerine getirecegi görevler ve bu görevler in ifa edilecegi
mabedler gelmektedir. Her din insanlarin biraraya gelip ibadet e decekleri kendi aralarinda
toplanabilecekleri yer meselesini ortaya çikarmistir. Hemen hemen bütün dinler ilk ortaya
çikip yayilmaya basladigi siralarda belirli bir toplanti yerine sahip olmamistir. Biraraya
gelmeler inananlardan birinin evinde veya müsait bir yerde olmustur. Zamanla mensuplarin
sayisinda artis Olunca umuma samil yerler ortaya çikmistir. Yeryüzünde ilk mabedin Hz.
Adem ile basladigi ileri sürülmekte Kuran bu yerin Allah in evi Kabe oldugunu
belirtmektedir Dünyada meshur olan bütün peygamberlerce hürm et .gören bu makam Hz.
Ibrahim ve Hz. Ismail ile yüceltilmiş onunda putlardan tamamen temizlenerek asil gayesine
hizmet etmesi Hz. Muham-med ile gerçeklesmisti r. Yahudi Kutsal Kitabinda (Tanah) Allahin
Hz. Ibrahime Hz. Yakuba Allah için bir mezbah yapmayi emrettigi onlarin da bu emri yerine
getirdikleri[608] Hz. Y akubun yaptigi yerin admi^el Beyte koydugu[609] Tanrinin evinin
istenilen se kilde bir Mabed olarak Hz. Süleyman tarafindan gerçeklestirildigi[610]
görülmektedir. Kuranda Kabenin yüceligi fazileti ve haccedilmesi disinda bir bilgiye
rastlanma maktadir. Fakat Tanahta Süleyman Mabedinin (Bet ha-Mikdas) yapilisi eni boyu
yüksekligi ve diger teferruat yeralmaktadir. Kutsal iki kitapla belirtilen bu mab edler
sonrakilere model .olmustir. O dinin mensuplari arttikça mabedler de çogalmis tir.
Yeryüzündeki mabedleri iki kisma ayirabiliriz 1- Allah tarafindati yapilmasi emredilen
mabedler (Kabe ve Yahudi Kutsal Kitabin daki bilgilere göre Süleyman Mabedi). 2- Sonradan
ortaya çikan mabedler. Her dinin veya her toplumun kendine mahsus ibadet yerleri
mabedleri vardir. Her ma bed o dinin muhtevasina göre sekillenmekte ya asli görevin i/yani
Allahin evi vazif esini ifa etmekte ya bir toplanma yerVTanfinin bulundugu yer fonksiyonunu
icra etmekte ya da sadece dini liderlerin heykellerinin bulundugu yer putevi hüviyetin i
tasimaktadir. Asagida bugün yeryüzünde mevcut olan dinlerden bazilarindaki
mabedlertiakkmda bilgi veri lecektir.
a- Islamda Mabed (Mescit Cami) Islamda ibadet yeri cami veya mesciddir. Cami bir yere
toplayici ye bir araya. getirici anlamindadir. Islamda cami ile esanlamda on mesciddikdurmak
egi lmek bas egmek alni yere koymak gibi ajarnjara gelen bir mekan ismidir. Mescit kelimesi
Kuranda Mescidul Haram Mescidim Aksa Için1 kullanilmi stir Islamdan önce mukaddes bir
türbede Taniya adanmis ve içinde Tannya dua edi len ibadet yerleri de rheö-cid ile ifade
edilmistir. Su ayette umumi anlamda kullanilm istir Allah insanlarin bir kismini diger bir
kismiyla savmamis olsaydi herhald e manastirlar kiliseler havralar ve içinde Allah ismi
çokça anilan mescidler yikilip yok olurdu... (Hac 40). Mekkede ilk Müslüman cemaatin
hususi bir ibadet yeri yoktur. Peygamber Ali ve en eski arkadaslariyle birlikte Mekkenin dar
sokaklarinda gizlice namaz kilmaktaydi. Hz. Muhammed umumiyetle bazen Kabe civarinda
bazen kendi evinde tek basina n amaz kilmistir. Islami hükümler esas olarak bir her yer birdir
ve namaz vasitasi e mümkündür Hz. Muhammed bütün a Namaz zamani geldiginde
namazin istir ibadetgahin mevcudiyetini zaruri kilmistir. Allah nazarind ile Allahin huzurunda
secdeye varmak her yerd dünyayi bir mescid olarak tanidigini belirtmis bunun yanin
kilinmasini ve .-.biç mescidde kilinmasini istem
Mescid daha baslangiçta cemaat halinde ibadöt için kullanilmistir. Cemaat arttikça mesc id
cemaatin dini ve siyasi merkezi haline gelmistir. Cami müminlerin namaz kilmak içi n
peygamberlerin etrafinda toplandiklari yer olmustur. Peygamber orada Müminler i Allaha itaate davet
etmis Müslümanlarin dini ve siyasi meselelerini halletmistir. Islamda ibadet yeri mescid ile baslamistir
(Mescid-i Nebevi Küba Mescidi). Medine Mesc idi Islamdaki camilerin umumi sekline örnek olmus
ibadet yeri vasfi agirlik kazanmist ir. Bu ilk mescidler Müslümanlarin çogaldigi Islamin yayildigi
yerlerde yenileriyle takviye edilmis ve büyük camiler ortaya çikmistir. Bu camiler Islamin isareti ve o
bölge nin Müslüman oldugunun delili olmustur. Müslüman olan toplum Islami duygusunu camilere
yan sitmis islemeleriyle yapi tarzlariyla oha verdigi önemi göstermis fethettigi yerl erde camileri
vücuda getirmistir. Zamanla millet mabedlerle bir ve ayni sayilir ha le gelmistir. Böyle niabedlerin
insasi dini sevap vesilesi olmus ve hayirda yaris ba slamistir. Hatta Türk sairlerinin düsünürlerinin
siirlerine milli marslarina konu olmust ur. Yahya Kemal Süleymaniytede Bayram Sabahi siirinde Ulu
mabed seni ancak bu sabah anliyorum Ben de bir varisin olmakla bugün magrurum Mehmet Akif
Ersoy da Degmesin mabedimin gögsüne namahrem eli Bu ezanlar ki sahadetleri dinin temeli diyerek
mabede verilen önemi en iyi sekild e göstermislerdir.
b- Yahudilerde Mabed Yahudilerde mabed önemli bir yere sahiptir. Mabed Yahudilerin dini merkezi
olmustu r. Yillarca kendilerini mabedle bir ve ayni gören Yahudiler Babil Sürgünü (M.Ö. 586) dönüsü
bedi yeniden yapmis ve M.S. 70de yakilip yikilip yok edilmesinden sonra hep o nun hayaliyle onu
yeniden ihya etmenin ülküsü ile yasamislardir. Bu mabed Yahudilerin gönlünde taht kurmustur.
Yahudiler Beyt-ha Mikcfas denilen Süleyman Mabedine bagli o larak yaptiklari ibadetleri (Kurban
gibi) bir müddet yapamamislardir. Sonralari bu mabed örnek alinarak gittikleri yerlerde ibadet yeri
olarak Beyt-ha-Knesset ( Sinagog havra) vücuda getirmislerdir. Yahudilerin toplanma yeridir. Kudüs
Mabedinden uzakta kaldiklari sürece ibadetle rini yerine getirecekleri Ahit Sandigini muhafaza
edecekleri yer olarak büyük mabed modeli sinagoglar insa etmislerdir. Buralarda ibadetler dualar
yerine getiril mekte ve kutsal kitap okunmaktadir. Mabedler Yahudilikte Ahd-i Atikin (Tanah) sem-
bojpj Israilin gerçek tanrisi Tanrinin görünmez varligin bulundugu yerciir T anrinin evidir. Yahudiler
için Süleyman Mabedinde bir Tanri ile bir mabed ayni övgüde birlesmistir. He r yil çok sayida Yahudi
Süleyman Mabedini ziyaret etmekte mecburi dualarini yerine getirmektedir. Bati Duvari (Aglama
Duvari) önünde geleneklerini sürdürmektedir. Sinagog (Beyt-ha Knesset) ibadet yapilmasi kutsal
kitaplarin okunmasi ve di ni emirlerin ögrenilmesi için Yahudi cemaatinin toplandigi yapiyi ifade
eder. Toplanmal ar Sabbat günü ve günde üç defa olur. Bu sinagoglarda yapilan ibadetlerde kurbanlar
yer a lmaz. Kurbanlar ancak Kudüsteki Süleyman Mabedinde icra edilebilir. 1- Sinagogda Tevrat
özel bir dolapta saklanir törende okunur ve dua edilir. Sinagogdaki tören son derece sadedir. 12 yasini
bir ay geçmis 10 erkekle sinagogda ibadet yapilir. Kadinlar ibadete katilamaz $e erkeklerle bir arada
olamazlar. Kadinlar in yeri ya arkada ya perde yJBya kafesle kapatilmis yan taraflardadir. Bugün din
Yahudilerin tek devleti olan Israilin temelidir. Israil bir bakima dini devletti r. Hastanelerde her
yapilan mahallede muhakkak bir mabed (Bet-Ha-Knesset) vardi r. Her üniversitenin de bir mabedi
bulunmaktadir. Islamdaki cami disiplini Yahudi mabedlerinde yoktur. Halk sohbet için de buraya gelm
ektedir.
c- Hiristiyanlikta Mabed Hiristiyanlarin ibadet yerlerine mabedlere Kilise denilir. Kilise Tanrinin ev i
kabul edilir. Kilise meclis veya cemaat anlamina gelmektedir. Hiristiyanlikta Kilisenin fonksiyonu
diger ibadet yerlerinden farklidir. Kilisenin hem bina he m de teskilat anlami var. Bina olarak
Hiristiyanlarin ibadet ettigi yeri kasdet tigi gibi teskilat olarak Ruhban sinifini da ifade etmektedir.
Kilise Isan in manevi vekili kabuledilmektedir. Katolik Ortodoks Anglikan gibi kiliseler var dir.
Kiliseler arasinda yapilan ibadetlerde bazi farklar bulunmaktadir. Sabah a ksam ve pazar günleri ibadet
kiliselerde yapilmaktadir. Mabed Kominyon Ayini tev be ve benzeri ibadetlerin yapildigi yerdir.
Hiristiyanlikta da ilk zamanlar bir mabed yoktur. Ibadej evieri müsait olanlarin evlerinde veya
katakomp denilen yeralti mabedlerinde yapilirken daha sonra muht esem kiliseler ortaya çikmistir.
Hiristiyanlar milli kültürlerinin temelinin kiliselerde atildigini kabul ederler. Kilise hem milletin hem
de dinin odak noktasidir.
d- Hinduizmde Mabed Hinduizmde ibadet her yerde yapilabilir anlayisi olmakla beraber mabed de
vardir. Mabedlerde ibadet evdekinin biraz gelismis seklidir. Mabedleri n yillik senlikleri vardir. Bu
senliklerde putlar arabalarla çekilerek irmaklara götürülür yikanir. Tapinaksiz köy yoktur. Kasaba ve
sehirlerde büyük mabedler vardir. Bu mabedlerin yanin da kutsal yikanmaya elverisli havuz
bulunmaktadir.
e- Buddizmde Mabed Buddizmde mabed putevi anlaminda pagoda kelimesiyle belirtilir. Pagodalarda
B uddanin heykelleri bulunur. Pagodaya giren bir Buddist Buddanin heykejine ta zimde buiunur ona
çiçek ve tütsü sunar.
f- Caynizmde Mabed
Caynist Mabedlerinde heykeller bulunmaktadir (Tirtankaralar). Bji heykeller önünde i lahiler söylenir
onlara meyve ve sebze sunulur önlerine lamba ve tütsüler konulur. Bu he ykeller yikanir yaglanir ve
çiçeklerle süslenir. Mabeerde ki ibadetler rahipler taraf indan degil halk tarafindan idare edilir.
g- Sihizmde Mabed Sihlerde dini ve içtimai faaliyetlerin merkezi Amritsar Altiri Mabe-didir. Kutsal
kitap lari bu mabedde muhafaza edilir. Buraya haci olmak için gidilir. Bunun yaninda g urdvvara
denilen mahalli mabedleri de vardir. Bunlar sihlerin hayatinda önemli rol oynar. Gurdvvarada yapilan
ibadet Kutsal Kitaptan pasajlarin okunmasindan ibar ettir. Buraya giren bir Sih hemen Kutsal Kitaba
kadar ilerler alnini yere daya r ve bir takdimede bulunur. Cemaat sihlerin geçmis sikintilarini dile
getiren ve m uzaffer olmasini isteyen dualari beraber okur.
h- Sintoizmde Mabed Japoyada 100.000 civarinda Mabed bulunmaktadir. Bunlarin en önemlisi Isedeki
Am aterasu adina yapilmis olanidir. Mabedlerde genellikle ayna kiliç mücevherli taç ve Amaterasunun
heykeli bulunur. Mabedler tanrilarin mekani olarak görülür. Mabedlerde ib adet edenlere ayrilmis
salonlar vardir. Tanrilara tapinma dua okumak pirinç ve p irinç sarabi sunmakla olur. Mabed islerini
rahipler idare eder. Islamdaki mabed disiplini ve mabedi Allahin evi kabul edip saygi gösterme anlay
isi hiç bir dinde yoktur. Yahudilerde mabed sohbet yeridir. Ibadette bir disiplin söz konusu degildir.
Hiristiyanlarda da kiliseler bir toplanti papazla cemaat ar asinda konusmalarin cereyan ettigi diger
dinlerde de genelde tanri heykellerine hizmet sunma yeri.
(Biz Kemal Edip Kürkçüoglu tarafindan hazirlanmis Süley-maniye Vakfiyesi Ankara 1962 isimli
eserde Dinl er Tarihi ile ilgili sartlari bulamadik)
Bunlarin disinda da Islam Dünyasinda bazi çalismalar ve bu sahayla ilgilenenler o lmustur.
Bunlardan bazilari için
Peygamberlerin sayisi konusunda çesitli rivayetler va rdir. Bunlardan en yaygin olani 124.000
peygamber geldigini açiklayan hadistir. Ah med b. Hanbelin MÜsnedinde Ebu Umameden rivayet
edilen bu hadis söyledir Enbiyanin s ayisi 124.000dir. Bunlarin içinden 315 resuldur. Nuha ondan
sonra gelen peygamberlere vahyettiglmiz Ibrahime ismaile Ishaka Yakuba torunlarina Isaya Eyuba
Yunusa Haruna ve Süleymana vah yettlgimlz gibi sana da vahyettik (Nisa 163). Ayrica bkz. Bakara
136. [44] Kendilerine apaçik anlatabilsin diye her peygamberi kendi kavminin dili ile gönderdik
(Ibrahim 4). [45] Allah katinda din Islamdir (Al-I Imran 19) Bkz. Ahzab 40 [47] Bkz. Malde 46-48
[48] Hz. Musa kavmine söyle demisti Ey kavmim eger siz gerçekten Allaha Iman et tiyseniz. Ona
ihlas Ile teslim olmus Müslümanlarsaniz artik ancak Ona güvenin daya nin (Yunus 84). Havariler de
Hz. Isaya söyle demislerdi Biz Allahin yardimcil ariyiz. Allaha inandik. Ona teslim oldugumuza sahit
ol (AH Imran 52). (Ehf-i Ki taptan bir grup Kuran-i Kerim isittikleri zaman) Buna inandik. Süphesiz
ki bu Rabb imizden gelen bir haktir. Hakikat biz daha önceden müslüman olmus kimseleriz (Kasas
Türkler savaslarda Allah Allah diye düsmanlarina hücum edip son nefeslerinde Allah diyerek göz
kapamak Allah lafzina Esma-i Hüsna içinde Ism-i Azam olarak hürmet göste zikretmekle beraber
yeri geldikçe Tanri dostu Tanri buyrugu Tanri Misafiri de demislerdir. Mevlidde Birdir Allah
Ondan artik Tanri yok denilir. Kuran-i Kerimde Yüce Allah kendisi için genellikle Allah kendinden
gayri tapinma k onusu edilmis seyler için ilah kelimesini kullanir. (Mesela La ilahe illallahAliah tan
baska Tanri yoktur). Allah lafzi Ism-i Azamdir. Allahin Esma-i Hüsnasi vardir. Bununla beraber
Allahin kendisi için Ilah kelimesini kullandigi da olmustur I lahuküm ilahun vahidun Ilahiniz bir tek
Ilahdir (tanri) (Bakara 163 Nahl 22
Allah kelimesinin çogulu yoktur. Ilah kelimesinin çogulu alihedir. Eger sadece Allah k elimesi
kullanilabilir Tanri (ilah) kelimesini kullanmayalim denilirse bu hem Ku ranin tarzina uymaz hem de
bazi mahzurlar ortaya çikarir. Mesela bir mütercimin çev irdigi romanin basligi Allahlar Susamisti
seklindedir. Allah kelimesi çogul olm adigindan burada Tanri kelimesinin kullanilmasi
gerekeceginden mütercim hatalidir . Ancak mütercimin yaptigi bu hata Allahin da Tanrinin da
dilimizdeki yerini gös termesi bakimindan düsündürücüdür. Dolayisiyla Allah için Tanri kelimesini
kullanmakta bir ma zur görmediklerinden atalarimiz her iki kelimeyi de kullanmislar onlari yanyana
yürütmüsler karsi karsiya getirmemislerdir.
Hindistanda bazen camiye girmis bir kutsal inegin çikarilmasi bile Müslümanlar la Hindular arasinda
büyük olaylara yolaçmaktadir. Hindistanda 250 milyon kutsal inek oldugu belirtiliyor. Bu ineklerin
kesilmesi haberi Hindularin kendi aralarinda da Sinlerle de olaylara sebep olmaktadir. Hint yönetimi
yillardir inegi asil konumuna getirmek için ugrasiyor fakat basarili olamiyor. Inegi Hintlilerin anasi
gibi görmeyi devam ettiren tarikatlar vardir.