You are on page 1of 24

Caner ASNA / Felsefe Öğretmeni

FELSEFE KAVRAMLARI
I. BÖLÜM (11. SINIF FELSEFE)

MÖ 6. YÜZYIL-MS 2. YÜZYIL FELSEFESİ


Akademi (Akademia): Platon’un kurduğu felsefe okulunun adı, girişinde “Geometri
bilmeyen giremez .” yazar.

Akıl: İnsanda var olan bir güç olarak soyutlama yapma, kavrama, bağıntı kurma, düşünme,
benzerliklerin ve farklılıkların bilincine varma kapasitesi.

Akıl Yürütme: Genel olarak düşünceleri bilinçli, tutarlı ve amaçlı bir biçimde birbirlerine
bağlama işlemi. Mantıklı biçimde düşünme.

Anlama: Bir şeyi yalnızca dıştan değil, kendi içinden kavrama, bir şeyin özünü, bir bağlam
bütünü olarak anlamını tanıma.

Aristokrasi: Soyluların, en iyilerin, toplumsal statüleri en yüksek bireylerin rejimi.

Arkhe (Ana madde): Değişen her şeyin arkasındaki değişmeyen şey, var olan her şeyin
kendisinden doğduğu ilk madde, ana madde. Thales’e göre arkhe “su”dur.

Atomculuk: İlk Çağ felsefesinde, Leukippos ve Demokritos tarafından savunulmuş olan ve


gerçekliğin atomlardan meydana geldiğini savunan görüş.

Bilgelik (Hikmet): Bilmenin eksiksiz oluşu, kendini tanımanın bilgisi (Sokrates). Doğru
bilgiyi bulmak bilginin ve hakikatin asıl kaynağını bilmek, bulduğu ve bildiği hakikatleri
hayata taşımak, varlık âlemini tüm inceliği ile tanıma.

Determinizm (Nedensellik): Evrendeki her olayın birbirine neden - sonuç bağıyla bağlı
olduğunu savunan görüş; aynı şartlarda aynı sonuçların meydana gelmesi durumu.

Dogma: Doğruluğu sınanmadan benimsenen ve bir öğretinin ya da ideolojinin temeli yapılan


sav.

Dogmatizm: İnsan zihninin öne sürülen öğreti ve ilkeleri eleştirmeden doğru olarak
benimseyen ve benimsediği varsayımlardan katı bir yöntemle önermeler türetme. Dinsel
bilginin temel özelliği, tartışmaya ve eleştiriye kapalılığı ifade eden anlayış.

Epistemoloji (Bilgi Felsefesi): Bilginin kaynağını, mümkün olup olmadığını, sınırlarını,


doğruluğunu araştıran felsefe disiplini.

Estetik: Sanat ya da güzellik alanında söz konusu olan değerleri konu eden disiplin.

Etik: İnsan eylemini ve davranışlarını, ahlaki olanın özünü araştıran felsefe disiplini.

1
Evrensel: Tüm insanlığın ortak malı olan ve tüm insanlığı ilgilendiren konular: Felsefe,
bilim, sanat, din vb.

Felsefe: Felsefe kavramının anlamı “bilgelik sevgisi” (philosophia).

Genel Geçer: Herkesçe kabul edilebilir olan, bilimsel bilgi genel geçer bir bilgidir.

Görecelilik (Rölativizm): Bilginin ya da ahlaki iyinin kişiden kişiye göre değiştiğini savunan
görüş.

Hedonizm (Hazcılık): Yaşamın anlamını ahlaksal eylemin ereğini ve ölçüsünü hazda bulan
öğreti, Epikuros.

İdea: Platon’a göre düşünceyle kavranan, nesnelerin, orijinal formları, ilk örnekleri.

İdealizm: Gerçekliğin özünü yalnızca görüngü olarak kabul ettiği cisimler dünyasında değil
özdeksel olmayan varlıkta arayan, nesnel gerçekliği idea, us, tin olarak belirleyen ve özdeği
düşüncenin (tinin) bir görünüş biçimi olarak inceleyen görüş; özdekçiliğin ve doğalcılığın
karşıtı. Kısaca varlığın maddi bir yapıda olmadığını, düşünsel ya da ruhsal bir yapıda
olduğunu savunan görüş, Platon, Hegel vb.

İlineksel: Bir şeyin gerçek doğası için özsel olmayan, o şeyin her ne ise o olması için
kendisine ihtiyaç duymadığı, kendi özsel doğasından çıkarsanamayan nitelik.

İmge: Bir nesneyi doğrudan doğruya yeniden tanıtmaya yarayacak bir biçimde göz önüne
seren şey, duyu organları ile algılanmış olan bir şeyin somut ya da düşüncel kopyası.

İstenç: İnsanın tasarımları ve görüşleri üzerinde bilinçli bir düşünüp taşınma ile seçerek ve
tavır alarak eyleme karar verme yeteneği. Kaos (Düzensizlik): Evrendeki düzenden önceki
düzensiz, karmaşık durum.

Kavram: Bir şeyin, bir nesnenin zihindeki ve zihne ait tasarımı; soyut düşünme faaliyetinde
kullanılan ve belli bir somutluk ya da soyutluk derecesi sergileyen bir düşünce, fikir ya da ide.

Kozmos: Yunanca evren Lise (Lykeion): Aristoteles’in kurduğu felsefe okulunun adı.

Materyalizm (Maddecilik): Varlığın salt maddeden ibaret olduğunu savunan görüş, Marx,
Hobbes vb.

Metafizik (Doğa ötesi - Doğaüstü): Varlığın son temelleri, özü ve anlamı üzerine öğretiler.
Aristoteles’in ilk felsefe (prote Philosophia) adını verdiği “bütün var olanlar için ortak
ilkeleri” araştıran yapıtı, sonradan Aristoteles’in yapıtları bir araya toplanırken “Fizik”ten
(Physika) sonraya konduğu için “fizikten sonra”, “fizikten öte” anlamına gelen fizikötesi
(Meta ta physika) adını almıştır.

Mimesis: Platon ve Aristoteles’te taklit, sanatın gerçekliğin taklidi olması durumu.

Mitos (Söylence): Efsane, ilahlar, kahramanlar üzerine anlatılan masallar, hikâyeler.

2
Nesnel (Objektif): Olayları incelemede öznenin etkisinden sıyrılma, yansız, tarafsız olma.
Bilimsel bilgi nesnel bir bilgidir.

Nihilizm: Varlığın, evrenin, ahlakın anlam ve değerden yoksun olduğunu savunan görüş.

Oluş: Varlığın statik değil de dinamik olduğunu ve sürekli değiştiğini savunan görüş.
Herakleitos.

Ontoloji: 1. Varlıkbilim, var olanın varlığı ve genel var olma ilkeleri üzerine 17. yüzyıldan
beri kullanılan kavram. 2. Konu olarak eski Yunan felsefesinden beri ele alınan ve
Aristoteles’in “ilk felsefe” adını verdiği varolanların özü üzerine bilim.

Öz: Bir şeyin ne olduğu, nasıl olduğu olgusu; bir şeyi o şey yapan, öyle oluşunu sağlayan şey;
bir varlığın yapısını kuran şey. Özdek: Temel özelliği yer kaplama olan varlık.

Öznel (Subjektif): Kişiden kişiye göre değişen; felsefi bilgi öznel bir bilgidir.

Rasyonalizm: Akla dayanan, doğruluğun ölçütünü duyularda değil düşünmede ve


tümdengelimsel çıkarmalarda bulan, öğretilerin genel adı.

Realizm: Bilinçten bağımsız bir gerçekliğin var olduğunu benimseyen görüşler.

Refleksif Düşünce: Kendi üzerine katlanarak derinliğine düşünme, düşüncenin belli bir nesne
üzerine yoğunlaşması hâli, kendine dönük düşünce.

Septisizm: Kuşkuyu ilke yapma; her değerden, anlatımdan, öğretiden, inançtan ilkece kuşku
duyma.

Sofistler: İlk Çağ’da dogmatizme karşı ilk tepkiyi gösteren, geçerli değerlere karşı çıkan,
bilginin göreliliğini savunan, evrensel ahlak ilkelerini, varlığın var olmadığını savunan, ideal
devlet düzenini reddeden filozoflar (Protagoras, Gorgias).

Temellendirme: İleri sürülen bir sav, bir bilgi için dayanak, gerekçe bulma.

Töz (Cevher): Kendisinden başka bir şeye ihtiyaç duymayan şey.

MS 2. YÜZYIL-MS 15. YÜZYIL FELSEFESİ


Agnostisizm (Bilinemezcilik): Tanrı’nın varlığını açıkça yadsımayan ama Tanrı’nın
varlığının ya da yokluğunun bilinemeyeceğini savunan görüş.

Ahlaki Kanıt: Tanrı olmasaydı her şey mübah ( sevap ya da günah olmayan) olurdu. İyi ve
kötünün bir anlam ifade edebilmesi için karşılıklarının görülebilmesine bağlıdır. İyi ve
kötünün karşılığının teminatı ise Tanrı’nın varlığıdır.

Aşkın (Transcendental): Üstün olan, insanlık düzeyinin üstüne çıkan (Tanrı).

Ateizm (Tanrıtanımazlık): Tanrı’nın varlığını kabul etmeyen, aynı zamanda tüm dinlere
karşı olan görüştür.

3
Bâtınilik: Bâtınilik, Kutsal kitapların görünenden ziyade harf ve sözcüklerinden gizli manalar
çıkaran görüştür. İbn Meymûn, önemli temsilcilerindendir.

Cebriye: Hasan el-Basrî, insanların eylemlerinde özgür olmadığını ve insanın Tanrı


karşısında, rüzgâr önündeki yaprak gibi olduğunu savunan görüş.

Deizm (Yaradancılık): Tanrı’nın varlığını kabul etmekle birlikte, belli bir dinin dogmalarını
ve ilkelerini benimsemeyen görüştür.

Dehriyye (Materyalistler): Evrenin ezelî olduğunu ve bir yaratıcısının bulunmadığını


savunan materyalist felsefe akımına İslam felsefesinde dehriyye denen görüş.

Din felsefesi: Genel anlamda dini ve dinleri konu edinen felsefe disiplini.

Dinî Tecrübe Kanıtı: İnsan, inanan bir varlıktır. İnanan insan için Tanrı'nın varlığını görmek,
duymak ve bilmek bir yaşam hâlidir. Dinî tecrübe ve mistik yaşantıya sahip insanlar,
Tanrı'nın varlığını içlerinde hissederek sezgiyle bilirler.

Eş’ariyye: Eş’ariyye, (irade özgürlüğü) insanın seçmesi için birden fazla davranışı yaratan
Tanrı’dır. Davranışlardan herhangi birini tercih eden ve yapan insandır. İnsan davranışından
sorumludur.

Hudus Kanıtı: ’Hudûs’, sonradan meydana gelme anlamındadır. Bu kanıt, evrende görülen
varlıkların hallerinden ve niteliklerinden; evrenin sonradan meydana gelmiş olmasından
Tanrı’nın varlığını isbata ulaşan bir kanıttır (Elkindi).

İbadet: Tanrı’ya, Tanrı’nın istediği şekilde tapınma.

İçkin (İmmanent): Tanrı’nın evrenden ayrı, evrenin dışında değil de evrende olduğunu,
evrene içkin bulunduğunu öne süren görüş.

İhvanı Safa (Halis Kardeşler) Felsefesi: Çeşitli alanlardaki düşüncelerden bir ansiklopedi
meydana getirerek tüm ilimleri bir yerde toplamaya çalışan felsefi görüş.

İman: Dinin temel dogmaları ve doğrularını kabul etme, Tanrı’ya sınırsız güven duyma.

İhtira (Yaratma) Kanıtı: İbn Rüşd’ün ihtira kanıtı evrendeki her şeyin yaratılmış olduğu ve bu
yaratılanların mutlaka bir yaratıcısının olması gerektiği üzerinden Tanrı’nın varlığını kanıtlar.

İnayet (Amaç, Hikmet ve Nizam) Kanıtı: İbn Rüşd’ün inayet kanıtı, evrendeki her şeyin
insanla uyumlu olmasından hareket ederek, bu mükemmel uyumun ancak bir yaratıcı
tarafından tasarlanmış olması sonucuna dayanır.

İşrakilik Felsefesi: Mantığa dayalı bilginin değil mistik tecrübeye dayalı bilginin hakikati
vereceğini savunan görüş.

Kozmogoni (Evren Doğum): Evrenin oluşumu ve gelişmesi üzerine, bilim öncesi mitolojik,
dinsel öğreti.

4
Kozmoloji (Evren Bilim): Evrenin oluşumu ve yapısını inceleyen felsefi ve bilimsel öğreti.
Kutsal Din açısından saygıdeğer olan nesne, yer ve kişiler.

Kozmolojik Tanrı Kanıtı: Kozmolojik kanıt, İlk neden kanıtı olarak da bilinen bu kanıt, aynı
zamanda nedensellik ilkesine dayanır. Hiçbir şey nedensiz olamaz, var olan her şeye mutlak
olarak, kendisinden önce gelen bir şey neden olmuştur. Kozmos (evren) da bu şekilde
meydana gelmiştir. Aquinalı Thomas.

Kötülük kanıtı: Bu kanıt, dünyadaki bunca kötülük karşısında insanların iyi bir Tanrı'nın var
olduğuna inanmamaları gerektiğini savunur. Tanrı eğer varsa her şeyi biliyorsa bu arada
dünyadaki kötülükleri de bilmesi ve onlara engel olması gerekir. Bu nedenle her şeyi bilen ve
her şeye gücü yeten bir Tanrı'nın varlığından söz edilemez, Nietzsche, Sartre                            

Meşşailik Felsefesi: Meşşâîlik, Aristoteles felsefesini benimseyip, İslam düşüncesi ile


Aristoteles felsefesini uzlaştırmaya çalışan felsefi görüş. Akla dayalı inancı savunur. El Kindi,
Fârâbî ve İbn Rüşd gibi filozoflar önemli temsilcileridir.

Monoteizm (Tek Tanrıcı): Tek Tanrı anlayışını esas alır. Bu anlayışa göre Tanrı, işiten, gören,
bilen, mutlak güce sahip, ezeli ve ebedi olan yüce bir varlık.

Maturidi: Maturidi (irade özgürlüğü) insan istediği için birden fazla davranışı yaratan
Tanrı’dır. Davranışlardan herhangi birini tercih eden ve yapan insandır. İnsan davranışından
sorumludur.

Mu’tezile: Mu’tezile, irade özgürlüğü problemi çerçevesinde insanların eylemlerinde özgür


olduğunu ve tanrısal takdirin bulunmadığını savunur.

Ontolojik Tanrı kanıt: Ontolojik kanıt, Tanrı kavramının mükemmelliğinden yola çıkarak
tanrının varlığını mantıksal olarak kanıtlamadır. Anselmus.

Panteizm (Tümtanrıcılık): Tanrı ile evreni bir sayan, her şeyi Tanrı olarak gören öğreti.

Peygamber: Tanrı’nın emir ve buyruklarını insanlara ulaştırmak için seçtiği elçi.

Patristik Felsefe: Patristik Felsefe, MS 2. Yüzyıldan MS 8. yüzyıla kadar süren bir dönemde
Hristiyanlığın Orta Çağ felsefesine hazırlık olan dönemidir. Filozoflar tarafından
Hristiyanlığa yapılan saldırılara karşı koyan bir savunma felsefesidir.

Politeizm (Çok Tanrıcılık): Birden çok Tanrının varlığına inanma.

Skolastik Felsefe: Skolastik felsefe, 8. yüzyılla 15. yüzyıl dönemini kapsayan ve Hristiyan
dogmalarını akılla temellendirmeye çalışan felsefe.

Sudur: Sudur kelime anlamı itibariyle ‘’olma, meydana gelme ‘’ anlamındadır, teorinin ana
fikri evren, ilahı varlık’tan tedrici olarak genişleme ve yayılma yoluyla meydana gelmiştir
(Farabi, İbn Sina).

Tanrı: Doğaüstü güçleri, nitelikleri olan ve evrendeki her şeyin yaratıcısı olduğuna inanılan
yüce varlık.

5
Tasavvuf: Tanrı’nın niteliğini ve evrenin oluşumunu vahdet-i vücut, yani varlığın birliği
görüşüyle açıklayan, insanın duygu ve sezgi yoluyla Tanrı’ya ulaşmasını ve sevgisiyle
bütünleşmesini mümkün gören düşünce sistemi.

Teizm (Tanrıcılık): Evrenin yaratıcısı olan, akıl ve istenç sahibi bir Tanrı’nın varlığını kabul
eden görüş.

Teleolojik (Ereksel/Düzen/Tasarım/Amaç) Kanıtı: Bu kanıtı dile getiren düşünürlere göre


evrendeki her şey de bir düzenlilik görülür. Bu düzenlilik, belli amaçlara hizmet eder. Düzen,
evrende yaşamı ve yaşamın devamını sağlar. Ne düzen ne de amaç kendiliğinden ortaya
çıkmamıştır. Evrende düzeni ve amacı gerçekleştiren bir neden vardır. Bu neden, Tanrı'dır. O
hâl de Tanrı vardır.
Teokrasi: Tanrı’nın tek yönetici, mutlak bir kudret sahibi biricik varlık olduğu, iktidarın
Tanrı’dan geldiği ve bu iktidar ya da gücün, yalnızca Tanrı’nın yeryüzündeki elçisi tarafından
kullanıldığı inancına dayanan siyasi toplum düzeni.

Teoloji (Tanrı Bilimi / İlahiyat): Tanrı’nın varlığını, niteliklerini, inanç esaslarını, insanın
Tanrı karşısındaki yerini konu alan öğretilerin genel adı.

Tümel: Tümel, bir önermenin ya da kavramın bir sınıfın, bir kümenin, bir grubun bütün
üyelerini içine almasıdır. (Bütün öğrenciler zekidir.).

Tümeller problemi: Orta Çağ düşüncesi de tümeller tartışması söz konusu olduğunda üç
temel yaklaşım söz konusudur. Tümellerin nesnel gerçekliğinin olduğunu savunan anlayışa
kavram realizmi ‘gerçekçi’ (Augustinus, Anselmus) , tümellerin nesnel gerçekliğinin
olmadığını savunan anlayışa nominalizm ‘adcı’ (Ockhamlı William) ve tümeller tek tek
varlıkların içinde yer alır, konseptüalizm ‘kavramcılık’ (Aquinalı Thomas).

15. YÜZYIL-17. YÜZYIL FELSEFESİ


Aydınlanma: 18. yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkan her konuda akla öncülük tanıyan düşünce
sistemi. Despotizm: Baskıya ve zora dayalı rejim.

Devlet: Belirli bir toprak parçası üzerinde ortak kültüre sahip bireyler topluluğunun
oluşturduğu siyasal ve hukuksal yönetim mekanizması.

Doğal hukuk: Doğal hukuk, insan eseri olmayan ve gerçekliğin temelini oluşturan doğa
yasası.

Düalizm (İkicilik): Varlığı birbirine indirgenemeyen iki ilke (töz) den meydana geldiğini
savunan görüş.

Egoizm (Bencillik): Her şeyde kendi benini ön plana çıkarma, Hobbes.

Hümanizm: İnsanı tek ve en yüksek değer kaynağı olarak gören; bireyin yaratıcı ve ahlaki
gelişiminin doğal yoldan gerçekleştirilebileceğini belirten görüş.

6
İdol (put/kusur/ön yargı): F. Bacon, insan kavrayışını zedeleyen idol / put / kusur, ön yargı
aslında bunların her biri bir hata olarak kabul edilmelidir.

Kartezyen felsefe: Kartezyen felsefe, “modern felsefenin kurucusu Descartes’in felsefesiyle


onun izinden gidenlerin felsefi tavrı için kullanılan terim” olarak ifade edilir.

Modern Felsefe: Modern Felsefe terimi genel anlamda 15. Yüzyıldan başlayıp 20. yüzyıla
kadar devam eden felsefi anlayışı ifade etmek için kullanılır.

Pozitif hukuk: Pozitif hukuk, devlet tarafından formüle edilen ve yaptırım gücü devlete
dayanan hukuk.

Rönesans felsefesi: Rönesans, Fransızca “Renaissance”, İtalyanca “Rinascita” kelimelerinden


türemiş “Yeniden Doğuş” anlamında kullanılmakta olan bir sözcüktür. Rönesans, Avrupa
tarihinde 14. yüzyılın sonuyla 15. ve 16. yüzyılları kapsayan ve en belirgin özelliği Eski
Yunan ve Roma kültürünün canlandırılması olan bir dönem olarak tanımlanır.

Ütopya: Ütopya, filozoflar içerisinde yaşadıkları devletlerin insanları mutlu edemediklerini


görmüşlerdir buradan yola çıkarak gerçekte var olmayan yeni devlet modelleri
tasarlamışlardır.

18. YÜZYIL-19. YÜZYIL FELSEFESİ


Antinomi: Aklın kendi içindeki çelişmeleri, aklın çözemediği problemler (Kant, akıl
metafizik problemleri çözmeye çalıştığında, antinomiye düşer.).

A posteriori: Deneyden çıkan ve deneye bağlı olan (bilgi), sonsal.

A priori: Deneyin ötesinde geçerliği olan (bilgi).

Empirizm (Deneycilik): Bilginin kaynağının deney (deneyim) olduğunu savunan görüş


(Locke, Hume).

Enstürmantalizm (Aletçilik): Bilgiyi, insanın çevresiyle ilişkisinde karşılaştığı sorunların


çözümünde kullanılan yararlı bir alet olarak nitelendiren görüş (Dewey).

Entüisyonizm (Sezgicilik): Bilginin kaynağının akıl ve deney olduğunu reddeden, onun


yerine gerçeğe ulaşma yolu olarak sezgiyi seçen görüş (Gazali, Bergson).

Epistemoloji: Bilginin temelini, bilim alanında uygulanan yöntemleri, sınır ve güvenilirlik


bakımından inceleyip araştıran felsefe dalı, bilgi kuramı.

Kapitalizm: Özel mülkiyetin üretim araçlarının ağırlıklı bir bölümüne sahip olduğu ve
işlettiği; yatırım, dağılım, gelir, üretim, mal ve hizmet fiyatlarının piyasa ekonomisinin
belirlediği sosyal ve ekonomik sistem, Locke, Mill.

Kategori: Varlığı ya da bilgiyi sınıflandıran kalıplar. Kant’a göre zihinde apriori (deneyden
önce) olarak on iki kategori bulunur.

7
Kritisizm (Eleştiri Felsefesi): Bilginin kaynağını hem akıl hem de deney olduğunu savunan
görüş (Kant).

Liberalizm: Bireylerin özgürlüğünü, serbest rekabeti, teşebbüsü, inanç ve ibadet özgürlüğünü


en yüksek amaç olarak belirleyen ve özel mülkiyete dayanan sistem.

Materyalizm: Her türlü gerçekliğin -yalnızca nesnel değil, ruhsal ve tinsel olan gerçekliğin-
özünü ve temelini özdekte gören, özdekten başka hiç bir tözün bulunmadığını öne süren
dünya görüşü.

Mutluluk Ahlakı: Ahlaki eylemin amacını insanın mutluluğu olduğunu savunan görüş.
Kant’ın ödev ahlakı dışındaki bütün ahlaklar, mutlulukçu ahlaktır.

Ödev Ahlakı (Kant): Ahlaki eylemin doğrululuğunu, eylemin sonucuna göre değil de,
eylemi “iyi isteme” ve “iyi niyet” gibi birtakım ahlaki ödev ya da davranış kurallarını yerine
getirip getirmemesi tarafından belirlendiğini savunan görüş.

Numen: Kant’a göre fenomenlerin ötesindeki mutlak gerçeklik, zihnin objeleri olan şeyler.

Pozitivizm (Olguculuk): Bilginin kaynağının, deney ve gözlem sonucunda elde edilen


olgulara dayandığını savunan görüş (A. Comte).

Tin (Geist): Hegel’e göre maddi olmayan cevher, maddeden bağımsız bilinçli varlık.

Utilitarizm (Faydacılık): En yüksek iyinin fayda olduğunu savunan ahlak öğretisi, J.S. Mill.

20. YÜZYIL FELSEFESİ


Analoji (Benzeşim): Mantıkta benzerliğe dayanarak sonuç çıkarma işlemi. Birbirine
benzeyen iki şeyden yola çıkarak biri hakkındaki hükmü diğeri için de vermek.

Anarşizm: Bireyin üstünde hiçbir otorite (devlet, din, aile, toplum, kanun vb .) kabul etmeyen
öğreti, Prudhon, Kropotkin, Bakunin.

Bilim: Var olan şeylerin neliği ve kaynağı ile bunlar arasındaki ilişkileri konu edinen ve akla
dayanarak yöntemli bir biçimde bilgi elde etme süreci.

Bürokrasi: Devletin kamu hizmetlerini yerine getiren, tanımlanmış görevler, hiyerarşik


(aşamalı) bir yapı ve sınıflandırılmış iş bölümüne göre çalışan ücretli memurlar ve elemanlar
topluluğu.

Diktatörlük: Egemen ve mutlak bir siyasi gücün, bir kişi ya da bir grubun, halkı denetimsiz
ve zora dayalı yönetmesi.

Diyalektik Materyalizm: Marx’ın maddeci görüşünü ifade eden kavram. Marx’a göre
madde, pasif ve durağan değil, tez - antitez ve sentez sonucunda oluşan ve değişen bir
varlıktır. Maddedeki bu hareket, mekanik değil, diyalektik süreçlerle, çatışmalarla ilerleyen
bir harekettir. Marx ve Engels tarihi, toplumu ve diğer olayları bu açıdan ele alıp açıklamıştır.

Doğa Yasası: Olgular arasındaki değişmez ilişkileri ifade eden genelleme.


8
Doğrulanabilirlik ilkesi: Önermelerin bilimsel anlam taşıyıp taşımadığını belirlemeye
yarayan ilke. Buna göre bilimsel önerme, olgusal yoldan nasıl doğrulanabileceğini bildiğimiz
önermedir.

Egzistansiyalizm (Varoluşçuluk): İnsanın var oluşuyla doğal nesnelere özgü varlık türü
arasındaki karşıtlığı büyük bir güçle vurgulayan öğreti. Sartre’a göre evrende, özü varlığından
sonra olan tek varlık insandır. Onun dışındaki her şeyin özü varlığından öncedir.

Faşizm: Saldırgan bir milliyetçiliğe, üstün güçleri olan bir lidere ve ırk üstünlüğüne dayanan,
irrasyonel, baskıcı, insanlık düşmanı ve demokrasi karşıtı bir rejim, Nazi iktidarı dönemi
Almanya.

Formel (İdeal) Bilimler: Nesneleri doğada olmayan, sadece insan zihninin ürünü olan
konuları inceleyen bilim dalları. Mantık, Matematik.

Hermeneutik (Yorum Bilim): 1. Günümüzde bir felsefe kavramı olarak: a. İnsanın


tarihselliği içinde felsefe açısından kendini anlaması. (Anlama yöntemi. Dilthey) b. İnsanın,
varoluşuna yönelerek felsefe yoluyla açıklanması ve yorumlanması yöntemi. (Heidegger’in
varoluş felsefesinde).

Hipotez (Varsayım): İrdelemeden doğru sayılan ilke, önerme veya kurallar toplamı, Geçici
açıklama.

İdeoloji: İdeoloji Siyasal veya toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükûmetin, bir partinin, bir
grubun davranışlarına yön veren politik, hukuki, bilimsel, felsefi, dinî, moral, estetik
düşünceler, sosyalizm, kemalizm vb.

Kuram (Teori): 1. Düşünce alanında kalan bilgi ve bu nitelikteki bilginin bilimsel temel ve
kuralları. 2. Gözlem konusu olan bir sınıf olay ve ilişki üzerinde yapılan deneyler sonucu
doğruluğu hemen hemen kesinleşen yöntemli açıklama.

Metot (Yöntem): Doğru bilgiye, hakikate ulaşmak için yürünen yol.

Mutlak Bilgi: Değişmez ve yanılmaz bilgi.

Olgu: Bilimsel olayların genelleşmiş hâli.

Ön deyi (Öngörü): Bilimsel araştırmalardan hareketle geleceğe ilişkin tahmin, hava durumu
raporları.

Önsezi: Temellendirilmeyen duygu, gelecekle ilgili olanın önceden sezilmesi.

Monarşi: Siyasi otoritenin saltanat yoluyla bir kişide (kral, padişah, çar, şah) toplanması.

Oligarşi: Siyasi otoritenin bir grubun (soylular, din adamları, askerler) elinde toplanması.

Paradigma: Kuhn’a göre kavram çerçevesi, bilim adamının yetiştiği ortam, bilimsel
başarılar, gelenek, metafizik kurgu, model, siyasi kuramlar kümesi, herkesin kabul ettiği
doktrinler (ideolojiler) bütünü. Belirli bir dönemde hakim olan dünya görüşü.

9
Sosyalizm: Toplumsal adaletin sağlanması, özel mülkiyetin ortadan kaldırılmasıyla mümkün
olacaktır, çünkü toplumdaki bütün kötülükler özel mülkiyettin yarattığı eşitsizliğe dayandığını
savunan görüş, Marx, Engels.

Sivil Toplum: En büyük siyasal güç olan devletin ve benzeri çıkar gruplarının sultasından
kurtulmuş, istek, özlem ve haklarını devlete karşı koruyan ve devletten bağımsız olan özgür
insanların oluşturduğu toplum.

Totoloji: Aynı şeyi söyleme, bir önermede ayrı terimlerle aynı şeyi tekrar etme.

Tümdengelim (Dedüksiyon): Genelden özele, doğru ve tümel öncüllerden hareketle zorunlu


bir sonuç çıkarmaya dayanan akıl yürütme türü.

Tümevarım (Endüksiyon): Özelden genele, tek tek olgulardan genel yasalara ulaşan akıl
yürütme türü.

Yanlışlanabilirlik: Karl Raimund Popper, Carnap’ın doğrulanabilirlik yöntemini


bilimselliğin ölçütü olmasına karşı çıkarak alternatif bir yöntem geliştirmiştir,
“Yanlışlanabilirlik”. Popper’a göre bir önermeyi, bir kuramı doğrulamak istediğimizde
istediğimiz sayıda doğrulayıcı örnek bulabiliriz. Oysa milyonlarca siyah karga gözlesek
“Bütün kargalar siyahtır .” gibi tümel bir önermeyi doğrulamayız. Sadece tek bir beyaz karga
bulmamız, “bütün kargalar siyahtır .” önermesini yanlışlamış oluruz. Görüldüğü gibi tek bir
örnekle yanlışlanabilirlik bilimselliğin ölçütü olmaktadır.

Yapıbozum: Jacques Derrida tarafından felsefe ve edebiyat okumalarında kullanılmak üzere


önerilmiş olan çözümleme yöntemi, metinsel analiz şekli ya da tarzı.

II. BÖLÜM (10. SINIF FELSEFE)

(I. ÜNİTE) FELSEFEYİ TANIMA


Akademi (Akademia): Platon’un kurduğu felsefe okulunun adı. Kapısında “Geometri
bilmeyen giremez.!” yazar.

Akıl: İnsanda var olan bir güç olarak soyutlama yapma, kavrama, bağıntı kurma, düşünme,
benzerliklerin ve farklılıkların bilincine varma kapasitesi.

Akıl Yürütme: Genel olarak düşünceleri bilinçli, tutarlı ve amaçlı bir biçimde birbirlerine
bağlama işlemi. Mantıklı biçimde düşünme.

Anlama: Bir şeyi yalnızca dıştan değil, kendi içinden kavrama, bir şeyin özünü, bir bağlam
bütünü olarak anlamını tanıma.

Arkhe (Ana madde): Değişen her şeyin arkasındaki değişmeyen şey, var olan her şeyin
kendisinden doğduğu ilk madde, ana madde. Thales’e göre arkhe “su”dur.

Bilgelik (Hikmet): Bilmenin eksiksiz oluşu, kendini tanımanın bilgisi (Sokrates). Doğru
bilgiyi bulmak bilginin ve hakikatin asıl kaynağını bilmek, bulduğu ve bildiği hakikatleri
hayata taşımak, varlık âlemini tüm inceliği ile tanıma.
10
Dogma: Doğruluğu sınanmadan benimsenen ve bir öğretinin ya da ideolojinin temeli yapılan
sav.

Dogmatizm: İnsan zihninin öne sürülen öğreti ve ilkeleri eleştirmeden doğru olarak
benimseyen ve benimsediği varsayımlardan katı bir yöntemle önermeler türetme. Dinsel
bilginin temel özelliği, tartışmaya ve eleştiriye kapalılığı ifade eden anlayış.

Eleştirel Olma: Eleştirel olma, herhangi bir düşünceyi ya da görüşü ele alırken onu olduğu
gibi kabul etmek yerine akıl süzgecinden geçirmektir. Eleştirel düşünce; akıl yürütme, analiz
ve değerlendirme süreçleriyle inşa edilen düşünce biçimidir. Bir problem ele alınırken onu
birtakım sınamalara tabi tutma, onu oluşturan bütünü parçalarına ayırma, iyi ve kötü yanlarını
ortaya koyarak değerlendirme eleştirel olmanın temel ögeleri olarak ifade edilebilir.

Epistemoloji (Bilgi Felsefesi): Bilginin kaynağını, mümkün olup olmadığını, sınırlarını,


doğruluğunu araştıran felsefe disiplini.

Etik: İnsan eylemini ve davranışlarını, ahlaki olanın özünü araştıran felsefe disiplini.

Evrensel Olma: Felsefi sorunların bulunduğu çağı aşması ve herkes için geçerli olması
durumudur. Felsefenin bütün insanlığı ilgilendiren sorunlarla uğraşması ve felsefi birikimin
birçok uygarlığın ortak katkılarıyla oluşması onun evrensel bir değer taşımasını sağlar.
Felsefede yanıtlardan çok, soruların evrenselliğinden bahsetmek mümkündür.

Genel Geçer: Herkesçe kabul edilebilir olan, bilimsel bilgi genel geçer bir bilgidir.

Hayret Etme: Felsefede hayret etme, şaşırma anlamından çok daha fazlasını ifade eder.
Filozof, dünyayı alışılageldik hâliyle kabul etmez. Dünya, çoğu insana alışkanlıkların ve ön
kabullerin etkisiyle şaşırtıcı gelmez. Her şeyi olduğu gibi kabul etme bir sorun gibi görünmez
ancak filozof için durum böyle değildir. Filozof, her şeyi ilk defa görüyormuş gibi ona
şaşırabilen insandır. Felsefe, bu sayede sıradan düşüncelerden ayrılır. Dünyaya yeni bir gözle
bakabilmenin ilk adımı hayret etmedir. Hayret eden insan merak eder ve araştırmaya başlar.

Kavram: Bir şeyin, bir nesnenin zihindeki ve zihne ait tasarımı; soyut düşünme faaliyetinde
kullanılan ve belli bir somutluk ya da soyutluk derecesi sergileyen bir düşünce, fikir ya da ide.

Lise (Lykeion): Aristoteles’in kurduğu felsefe okulunun adı.

Merak etme: Merak, insanı yeni arayışlara sürükleyen zihin durumudur. Merak; bilim ve
felsefenin temelinde yer alan, zihni harekete geçiren bilme isteğidir. Merak eden insan, bu
merakı sayesinde sorgulamaya ve gerçeğe ulaşmaya çabalar. Felsefede merak, yaşamı
tanımayı istemek ve onu anlamaya çalışmak olarak da anlaşılabilir.

Metafizik (Doğa ötesi- Doğaüstü): Aklın ve deneyin sınırları dışındaki konuları (Tanrı’nın
varlığı, ruhun ölümsüzlüğü, evreninin yaradılışı) problem edinen alan. Varlığın ana
temellerini, nasıl meydana geldiği, özü ve anlamının ne olduğunu sorgulayan öğretilerin genel
adı.

Mitos (Söylence): Efsane, ilahlar, kahramanlar üzerine anlatılan masallar, hikâyeler.

11
Nesnel (Objektif): Olayları incelemede öznenin etkisinden sıyrılma, yansız, tarafsız olma.
Bilimsel bilgi nesnel bir bilgidir.

Ontoloji (Varlık Felsefesi): Var olan olarak varlığın ne olduğunu sorgulayan felsefe
disiplini.

Öznel (Subjektif): Kişiden kişiye göre değişen; felsefi bilgi öznel bir bilgidir.

Rasyonel Olma: Rasyonel olma, akılcı veya akılsal olma anlamına gelir. Felsefe, konu ve
yöntem açısından akılsal bir uğraşıdır. Rasyonel olma, felsefenin zihinsel bir etkinlik
olmasının yanında akıl ilkeleri ve akıl yürütme kurallarına uygun olması anlamlarına da
gelmektedir.

Refleksif Olma: Düşünce, herhangi bir nesneye veya duruma yönelik olabilirken düşüncenin
kendine (kendini konu edinmesi) veya başka bir düşünceye yönelmesi refleksiyondur. Bir
ağacı düşünme refleksiyon değildir. Ancak ağaca dair algı ve ağaç fikrinin ne olduğu
konusunda düşünme refleksiyondur. Ayrıca mevcut bilgi, sanat ve görüş üzerine düşünmeler
de refleksif olarak nitelendirilebilir.

Sistemli Olma: Felsefi düşünce, düzenli olan tutarlı bir yapıya sahiptir. Bu yapı içinde
düşüncelerini açıklayan filozof, kendine ait bir sistem inşa eder ve düşünceleri için bir
açıklama modeli oluşturur. Bu model içerisindeki düşünceler birbiri ile aşamalı ve
bağlantılıdır. Bu bağ bütüncül bir bakışın da temelini oluşturur.

Sorgulama: Felsefi düşüncenin en önemli ve ayırt edici özelliği sorgulayıcı olmasıdır.


Felsefede bir problemi çözmenin ilk adımı soru sormaktır. Sorgulama; bir amaca yönelik,
soruları sistemli bir şekilde sorarak anlamaya çalışma ve gerçeğe ulaşma çabasıdır. Sokrates’e
göre hayatın anlamı ve değeri onun sorgulanmasıyla başlar.

Şüphe Duyma: Felsefi şüphe, yeni sorulara kapı açar ve dünyaya farklı bir bakış geliştirmeye
olanak sağlar. Bir düşünceyi körü körüne kabul etme, felsefeye uygun olmayan bir tavırdır.
Felsefi tavır, bilginin akılsal denetlemeye tabi tutulup mantıklı hâle gelmedikçe doğru kabul
edilmemesidir. Bu nedenle ilk adım şüphe etmektir. Felsefi şüphenin belli bir amacı ve
sistemi vardır, gelişigüzel değildir.

Tutarlı Olma: Felsefi düşüncede tutarlılık, düşünce basamaklarının birbirine zıt düşünceler
içererek birbiriyle çelişmemesi yani uygun olması anlamındadır. Her felsefi düşüncenin
olgusal anlamda ispatlanması mümkün olmadığı için yapılacak değerlendirme, felsefi
düşüncenin daha çok iç tutarlılığıyla ilgili olacaktır. Bir görüşü oluşturan temel düşünce
basamaklarının birbiri ile çelişmemesi veya birbiri ile uyumlu olması tutarlılığı güçlendirir.

Yığılımlı (Kümülatif) İlerleme: Filozoflar, felsefenin ilk ortaya çıktığı çağdan bu yana
benzer sorulara farklı yanıtlar vermiştir. Yığılımlı olma, felsefi düşüncenin birbirini etkileyen
ve bu etkileşimle ilerleyen bir niteliğe sahip olmasını ifade eder. Bu ilerleme, bilimdeki gibi
niceliksel bir birikim değildir. Felsefi düşünce; bilim, sanat ve daha birçok alandaki bilgilerin
oluşum ve artışını sağlamıştır. Birbirini etkileyen filozoflar, ortak bilgi birikimine katkıda
bulunmuştur.

12
II. ÜNİTE: FELSEFE İLE DÜŞÜNME
Akıl yürütme: En genel anlamıyla doğru kabul edilen yargılara dayanarak onlardan yeni
yargılar çıkarma işlemidir.

Analoji (Benzeşim, Andırma): İki farklı nesne veya önerme arasındaki benzerliklere
dayanarak çıkarım yapma işlemidir. Biri için ifade edilen benzerliğin diğeri için de geçerli
olmasına dayanır. Bir tür benzetme olan analojinin tek başına akıl yürütme olup olamayacağı
tartışmalı bir konudur. Analojik akıl yürütmenin tümdengelim veya tümevarıma benzeyen
yönleri olmasına rağmen analojide genelleme yapılamaz. Analojide olgu veya nesnelere
ilişkin yargılardan yine olgu veya nesnelere ilişkin sonuçlara varılır.

Örnek

1. Öncül önerme: Dünya’da ve Mars’ta atmosfer vardır.

2. Öncül önerme: Dünya’da yaşam vardır.

Sonuç önermesi: O hâlde Mars’ta da yaşam bulunabilir.

Argüman: Belli kanıtlara dayanarak ortaya çıkarılan yeni bir yargı ya da bir iddiayı
desteklemek için öne sürülen haklı gerekçelere “argüman” denir. İddiaları dayandıkları veriler
ile ilişkilendirme ve uygun gerekçeleri yapılandırma sürecine ise “argümantasyon” denir.

Çelişiklik: özneleri ve yüklemleri aynı olmasına rağmen nitelik ve nicelik bakımından farklı
yapıda iki önermenin birbiriyle aynı anda tutarlı olmamasına denir.

Örneğin “Her üçgen üç kenarlı bir şekildir.” yargısı, “Bazı üçgenler üç kenarlı değildir.”
yargısıyla çelişir. Çünkü birincisi tümel olumlu bir önermeyken ikincisi tikel olumsuz bir
önermedir. Eğer çelişiklik bir argümanı oluşturan önermeler arasında gerçekleşirse o argüman
da çelişik olur ve geçerli değildir.

Doğruluk: Var olanlara ilişkin yargıların konusudur. Önermeler doğru veya yanlış olabilir.
Bu nedenle doğruluk, önermelerin konusudur. Örneğin “Bütün metaller iletkendir.” önermesi
yanlış bir önermedir. “Bütün insanlar solunum yapar.” önermesi ise doğrudur. Demek ki
önermeler doğrulamanın konusudur.

Düşünme: Nesne, olay veya semboller arasında bağ kurma eylemidir.

Gerçeklik: Nesne, durum veya olayların varlığını belirten bir kavramdır. Diğer bir deyişle
gerçeklik, bir şeyin varoluş tarzını belirtir. Bu anlamda reel ve ideal olmak üzere iki tür
gerçeklikten söz edebiliriz. Söz gelimi “peri kızı”, “Anka kuşu”, “Keloğlan” somut olarak var
olan varlıkları değil zihinde türetilmiş, ideal varlıkları ifade eder. Oysa “gökyüzü”, “ay ışığı”,
“ağaç” reel varlıklara işaret eder.

Görüş: Genel olarak görüş; insanın olay, varlık veya ortaya atılan düşüncelere dair bir anlayış
geliştirmesi olarak tanımlanabilir. Anlayış geliştirme, kişinin hayatı anlaması ve hayata dair
ilke ve kurallar koyabilmesidir.

13
Önerme: Doğru veya yanlış bir yargı bildiren cümlelere önerme denir. Yargı biçimi olarak
önerme, kavrama başka bir kavram yüklemek ya da bir kavramı başka bir kavram altında
sınıflandırmaktır. Örneğin “İnsan akıllı bir canlıdır.” yargısında insan, akıllı ve canlı sınıfı
içinde konumlandırılmaktadır.

Örnekler

Ali ölümlüdür. (Tekil)

Bazı insanlar gözlüklüdür. (Tikel)

Bütün ağaçlar bitkidir. (Tümel)

Tümdengelim (Dedüksiyon): Tümel bir önermeden tümeli veya tümelden tikel bir önermeyi
çıkaran akıl yürütme biçimidir. Tümdengelim, öncüller doğru olarak kabul edildiğinde
sonucun zorunlu olarak çıktığı tek akıl yürütme biçimidir. Bu bağlamda en güçlü argümanlar
tümdengelim ile ortaya konur. Günlük hayatta sıkça kullanılan pek çok akıl yürütmede
tümdengelimden yararlanılır.

Örnek

1. Öncül önerme: Bütün çiçekler bitkidir.

2. Öncül önerme: Bütün güller çiçektir.

Sonuç önermesi: O hâlde bütün güller de bitkidir.

Tümevarım (Endüksiyon): Tek tek olay ve olgulardan genel yasalara veya tikel önermeden
hareketle tümel önermeye doğru giden akıl yürütme biçimidir. Sonuçları kesin olmamakla
birlikte güvenilirdir.

Örnek

1. Öncül önerme: Metal olan demir ısıtılınca genleşir.

2. Öncül önerme: Metal olan bakır ısıtılınca genleşir.

3. Öncül önerme: Metal olan alüminyum ısıtılınca genleşir.

4. Öncül önerme: Metal olan çinko ısıtılınca genleşir.

Sonuç önermesi: O hâlde bütün metaller ısıtılınca genleşir.

III. ÜNİTE: FELSEFENİN TEMEL KONULARI VE PROBLEMLERİ


VARLIK FELSEFESİ (ONTOLOJİ)

Atomculuk: İlk Çağ felsefesinde, Leukippos ve Demokritos tarafından savunulmuş olan ve


gerçekliğin atomlardan meydana geldiğini savunan görüş.

14
Diyalektik Materyalizm: Marx’ın maddeci görüşünü ifade eden kavram. Marx’a göre
madde, pasif ve durağan değil, tez - antitez ve sentez sonucunda oluşan ve değişen bir
varlıktır. Maddedeki bu hareket, mekanik değil, diyalektik süreçlerle, çatışmalarla ilerleyen
bir harekettir. Marx, tarihi, toplumu ve diğer olayları bu açıdan ele alıp açıklamıştır.

Düalizm (İkicilik): Varlığı birbirine indirgenemeyen iki ilke (töz) den meydana geldiğini
savunan görüş.

Egzistansiyalizm (Varoluşçuluk / J. P. Sartre): İnsanın var oluşuyla doğal nesnelere özgü


varlık türü arasındaki karşıtlığı büyük bir güçle vurgulayan öğreti. Sartre’a göre evrende, özü
varlığından sonra olan tek varlık insandır. Onun dışındaki her şeyin özü varlığından öncedir.

Gerçek (Reel): Zihinden bağımsız olarak var olan, dış dünya. Gerçekçilik (Realizm) Genel
anlamda realizm, insan zihni dışında - duyusal alanda- bir gerçekliğin varlığını savunan görüş.

İdealizm: Varlığın maddi bir yapıda olmadığını, düşünsel ya da ruhsal bir yapıda olduğunu
savunan görüş, Platon, Hegel vb.

Fatalizm (Kadercilik): Bütün olayların bozulmaz ve değişmez bir şekilde önceden üstün bir
güç tarafından belirlediğine inanan öğreti.

Kaos (Düzensizlik): Evrendeki düzenden önceki düzensiz, karmaşık durum.

Kozmos (Evren): Kaostan kurtulmuş, düzene sokulmuş evren. Kozmos yunanca evren.

Monizm (Tekçilik): Evreni ya da gerçekliği (var olan her şeyi) tek bir ilkeyle açıklayan
görüş.

Nihilizm (Hiççilik): Her türlü ahlaki, dini, politik ve toplumsal değerden yoksun olma; varlık
- yokluk, gerçeklik - gerçek dışılık, doğru - yanlış, bilgi - kanaat türünden tüm ayrımları
yadsıma durumu ve tavrı.

Plüralizm (Çokçuluk): Evreni ya da gerçekliği birden çok ilkeyle açıklayan görüş.

Materyalizm (Maddecilik): Varlığın salt maddeden ibaret olduğunu savunan görüş, Marx,
Hobbes vb.

Töz (Cevher): Kendisinden başka bir şeye ihtiyaç duymayan şey.

BİLGİ FELSEFESİ (EPİSTEMOLOJİ)

Analitik (Çözümleyici) Felsefe: Doğruluğu test edilebilen bilgi, bu felsefeye göre dil
çözümlemeleri yapmak gerekir çünkü doğru bilgi ancak böyle elde edilebilir (Wittgenstein).

Antinomi: Aklın kendi içindeki çelişmeleri, aklın çözemediği problemler (Kant, akıl
metafizik problemleri çözmeye çalıştığında, antinomiye düşer.).

Apaçıklık (Açık-Seçik): Bu ölçüte göre öne sürülen ifade, açık ve seçik olması durumunda
doğrudur. Örneğin dişi ağrıyan birinin dişinin ağrıdığını bilmesi açıktır. Hangi dişinin
ağrıdığını bilirse açık olan durum aynı zamanda başka dişlerle karışmayacağı için seçik hâle

15
de gelmiş olur. Dolayısıyla kişi hangi dişinin ağrıdığı bilgisini apaçık şekilde fark etmiş
olduğu için ifade doğrudur.

Apriori (Deneyden Önce): Deneyden gelmeyen, tecrübeye dayanmayan bilgi.

Aposteriori (Deneyden Sonra): Deneyden gelen, deneyin ürünü olan, tecrübeye dayanan
bilgi.

Bilgi: Özne ile nesne arasında kurulan bağ sonucunda elde edilen ürün.

Bilimsel Bilgi: Bilimsel bilgi, doğada ve insan yaşamında olup bitenleri neden - sonuç ilişkisi
içinde, belirli yöntemler kullanarak sistemli, tutarlı, genel geçer bir biçimde açıklayan bilgi
türüdür.

Bilme: Bir şeyin ne olduğunun bilincine varma.

Determinizm (Nedensellik): Evrendeki her olayın birbirine neden-sonuç bağıyla bağlı


olduğunu savunan görüş; aynı şartlarda aynı sonuçların meydana gelmesi durumu.

Diyalektik: Akıl yürütme yoluyla ve karşıtlardan hareket ederek doğrulara ulaşma yöntemi.

Empirizm (Deneycilik): Bilginin kaynağının deney (deneyim) olduğunu savunan görüş


(Locke, Hume).

Enstürmantalizm (Aletçilik): Bilgiyi, insanın çevresiyle ilişkisinde karşılaştığı sorunların


çözümünde kullanılan yararlı bir alet olarak nitelendiren görüş (Dewey).

Entüisyonizm (Sezgicilik): Bilginin kaynağının akıl ve deney olduğunu reddeden, onun


yerine gerçeğe ulaşma yolu olarak sezgiyi seçen görüş (Gazali, Bergson).

Epokhe: Hiçbir konuda kesin bir yargı beyan etmeyip yargıyı askıya alma, hüküm vermeme
tavrı. Şüphecilerde, kesin hiçbir şey bilinemeyeceği için genellikle bilgiden vazgeçme ilkesi,
yargısızlık.

Gerçeklik (Realizm): İnsan zihninin dışında, belirli bir zamanda ve mekânda var olan.

Görecelilik (Rölativizm): Bilginin ya da ahlaki iyinin kişiden kişiye göre değiştiğini savunan
görüş.

Fenomen: Kant’a göre duyularla algılanabilen her şey.

Formel (İdeal) Bilimler: Nesneleri doğada olmayan, sadece insan zihninin ürünü olan
konuları inceleyen bilim dalları. Mantık, Matematik.

İdea: Platon’a göre düşünceyle kavranan, nesnelerin, orijinal formları, ilk örnekleri.

Kategori: Varlığı ya da bilgiyi sınıflandıran kalıplar. Kant’a göre zihinde apriori (deneyden
önce) olarak on iki kategori bulunur.

16
Kritisizm (Eleştiri Felsefesi): Bilginin kaynağını hem akıl hem de deney olduğunu savunan
görüş (Kant).

Mantık: Doğru düşünmenin, doğru bilgi edinmenin yollarını gösteren bilim.

Nesne (Obje): Bilen öznenin bilmek için yöneldiği şey,

Nelik: “Bu Nedir?” sorusunu yanıt veren şey. Bir şeyi o şey yapan şey. Bir şeyin ayırt edici
özelliği, özü, mahiyeti.

Numen: Kant’a göre fenomenlerin ötesindeki mutlak gerçeklik, zihnin objeleri olan şeyler.

Özne (Subje): İnsan, bilen, düşünen varlık, subje. Bilgide aktif olan taraf.

Pragmatizm (Faydacılık): Yararı, değeri, başarıyı hakikatin tek ölçütü olarak gören görüş
(James).

Paradoks: Kökleşmiş kanılara aykırı olarak ileri sürülen düşünce.

Pozitivizm (Olguculuk): Bilginin kaynağının, deney ve gözlem sonucunda elde edilen


olgulara dayandığını savunan görüş (Comte).

Rasyonalizm (Akılcılık): Bilginin kaynağının akıl olduğunu savunan görüş (Sokrates, Platon,
Aristoteles, Descartes, Farabi, Hegel).

Refleksif Düşünce: Kendi üzerine katlanarak derinliğine düşünme, düşüncenin belli bir nesne
üzerine yoğunlaşması hâli, kendine dönük düşünce.

Sanat Bilgisi: Sanat; güzeli arama, bulma veya onu yaratma anlamına gelen bir etkinlik.
Doğada var olan nesneleri estetik bir duygu uyandıracak şekilde yorumlama ve hazza ulaşma
çabasıdır.

Sensualizm (Duyumculuk): Bilginin kaynağının duyumlar olduğunu savunan görüş


(Condillac).

Septisizm (Kuşkuculuk, Şüphecilik): Felsefe tarihinde doğru bilginin (aynı zamanda


varlığın, ahlakın, ideal devletin) mümkün olmadığını savunan görüş (Protagoras, Gorgias).

Sofistler: İlk Çağ’da dogmatizme karşı ilk tepkiyi gösteren, geçerli değerlere karşı çıkan,
bilginin göreliliğini savunan, evrensel ahlak ilkelerini, varlığın var olmadığını savunan, ideal
devlet düzenini reddeden filozoflar (Protagoras, Gorgias).

Tutarlılık Ölçütü: Bu ölçüte göre öne sürülen ifade, doğru olarak kabul edilen başka
bilgilerle çelişmiyorsa veya bir akıl yürütmeye dayanma sonucunda oluşmuş ve mantıksal
açıdan geçerliyse doğrudur. Örneğin “Üçgen üç kenarlıdır.” ifadesi mantık açısından geçerli
olduğu için doğrudur.

Temellendirme: İleri sürülen bir sav, bir bilgi için dayanak, gerekçe bulma.

Tin (Geist): Hegel’e göre maddi olmayan cevher, maddeden bağımsız bilinçli varlık.

17
Tümdengelim (Dedüksiyon): Genelden özele, doğru ve tümel öncüllerden hareketle zorunlu
bir sonuç çıkarmaya dayanan akıl yürütme türü.

Tümel Uzlaşım: Bu ölçüte göre öne sürülen ifade, çoğunluk tarafından doğru kabul
ediliyorsa doğrudur. “Resmî işlerde hasta ve yaşlılara öncelik tanınması gerekir.” ifadesi,
çoğunluk tarafından kabul edildiği için doğrudur.

Tümevarım (Endüksiyon): Özelden genele, tek tek olgulardan genel yasalara ulaşan akıl
yürütme türü

Uygunluk Ölçütü: Bu ölçüte göre öne sürülen ifade, bildirdiği şeyin nesnesiyle örtüşüyorsa
doğrudur. Örneğin “Kapıyı çalan Zeynep’tir.” ifadesi kapı açıldığında Zeynep görülürse
doğrudur.

Yarar Ölçütü: Bilgi, bu ölçüte göre pratik hayatta fayda verme koşuluyla doğrudur. Örneğin
ölümcül bir hastalığın tedavisinde “X ilacı kullanılır.” ifadesi, o ilacın fayda sağlaması
koşuluyla doğrudur.

BİLİM FELSEFESİ

Açıklama: Bilimsel açıklama, bir olguyu, gözlemle edinilen bir olguyu, zihinde aklın
süzgecinden geçirerek yasaya bağlamak, böylece bir doğruluğa (hakikate) dönüştürmek.

Analiz (Tahlil): Çözümleme, parçalara ayırarak sonuçlara ulaşma.

Bilim: Var olan şeyler hakkında deney ve gözlem yaparak bunlar arasındaki ilişkileri konu
edinen ve akla dayanarak yöntemli bir biçimde bilgi elde etme süreci.

Doğa Yasası: Olgular arasındaki değişmez ilişkileri ifade eden genelleme.

Doğrulanabilirlik: Bir önermenin dile getirdiği şeyin anlamlı olmasıdır. Ona göre bir kuram
iki yolla doğrulanabilir veya denetlenebilir:

1. Doğrudan, dolaysız doğrulama: Bir kuramın önermesi veya kendisi deney ve gözlem
yoluyla bir karşılık bulup destekleniyorsa doğrudan doğrulanmış olur. Örneğin “Bu kalem
kımızıdır.” önermesini, gözlem yoluyla doğrulayabilirim.

2. Dolaylı doğrulama: Bir önermeyi veya kuramı doğrularken araç ve gereçler kullanılarak
doğrulamanın yapılmasıdır. Örneğin “Bugün hava 30 derece sıcaktır.” önermesini ancak
termometre aracılığıyla doğrulayabilirim, Carnap.

Hipotez (Varsayım, Denence, Geçici Yanıt): İrdelemede doğru sayılan ilke, önerme veya
kurallar toplamı, Geçici açıklama.

Kuram (Teori): Sistemli bir biçimde düzenlenmiş birçok olayı açıklayan ve bir bilime temel
olan kanıtlanmamış ya da yanlışlanmamış bilgiler bütünü.

Metot (Yöntem): Doğru bilgiye, hakikate ulaşmak için yürünen yol.

Mutlak Bilgi: Değişmez ve yanılmaz bilgi.

18
Olgu: Bilimsel olayların genelleşmiş hâli.

Ön deyi (Öngörü): Bilimsel araştırmalardan hareketle geleceğe ilişkin tahmin, hava durumu
raporları. Önsezi: Temellendirilmeyen duygu, gelecekle ilgili olanın önceden sezilmesi.

Totoloji: Aynı şeyi söyleme, bir önermede ayrı terimlerle aynı şeyi tekrar etme.

Yanlışlanabilirlik: Karl Raimund Popper, Carnap’ın doğrulanabilirlik yöntemini


bilimselliğin ölçütü olmasına karşı çıkarak alternatif bir yöntem geliştirmiştir:
“Yanlışlanabilirlik”. Popper’a göre bir önermeyi, bir kuramı doğrulamak istediğimizde
istediğimiz sayıda doğrulayıcı örnek bulabiliriz. Oysa milyonlarca siyah karga gözlesek
“Bütün kargalar siyahtır.” gibi tümel bir önermeyi doğrulamayız. Sadece tek bir beyaz karga
bulmamız, “Bütün kargalar siyahtır.” önermesini yanlışlamış oluruz. Görüldüğü gibi tek bir
örnekle yanlışlanabilirlik bilimselliğin ölçütü.

AHLAK FELSEFESİ (ETİK)

Ahlak: İnsanların davranışlarını ve birbirleriyle olan ilişkilerini düzenlemek amacıyla


oluşturulmuş eylem kuralları, amaçlar ve değerler sistemidir.

Ahlaklılık (Moralite): Genel ahlaka uygun davranma.

Ahlak Yasası: Ahlaki eylemleri belirleyen, ahlakça uyulması gerekli olan, genel geçerliliği
bulunan kurallara verilen ad.

Ahlaki Karar: Kişinin ahlak yasasına, kendi özgür iradesiyle uyması.

Ahlaki Eylem: Ahlak yasasına uygun yapılan eylem.

Amoral: Ne ahlaki ne de ahlaksız olan, ahlak alanının dışında kalan eylem, tutum.

Anarşizm: Bireyin üstünde hiçbir otorite (devlet, din, aile, toplum, kanun vb.) kabul etmeyen
öğreti, Prudhon, Kropotkin, Bakunin.

Antimoral: Ahlak dışı, ahlak karşıtı.

Egoizm: Her şeyde kendi benini ön plana çıkarma, Hobbes.

Fatalizm (Kadercilik): Her şey bizim dışımızda üstün bir güç tarafından belirlendiği için
ahlaki anlamda bir özgürlükten söz edemeyiz.

Haz: Genel olarak hoşa giden bir şeyin yarattığı, uyandırdığı duygu.

Hedonizm (Hazcılık): Yaşamın anlamını ahlaksal eylemin ereğini ve ölçüsünü hazda bulan
öğretidir, Epikuros.

İndeterminizm (Belirlenimsizcilik): Ne doğada bir belirlenmişlik vardır ne de insanın


duygu, düşünce, istek ve eylemlerinde. Bu yüzden insan yaptıklarında özgürdür. Bu anlamda,
istenç özgürlüğü ile uyumludur.

19
İrade: Eylemlerimizi istediğimiz şekilde kullanma, kontrol etme ve belirleme gücü.

Liberteryanizm (Özgürlükçülük): İnsan eylemleri birtakım kurallara göre ortaya çıkmaz.


İnsan eylemlerini belirleyen kurallar olmadığından insan özgürdür. Bundan dolayı insan
davranışlarından sorumludur. Bu anlayışı savunanlar, devletin olabildiğince küçülmesi ve
insanlara ahlaki kısıtlama yapılmaması gerektiğini istemişlerdir. Kısaca liberalizmin ahlak
görüşü.

Mutluluk Ahlakı: Ahlaki eylemin amacının insanın mutluluğu olduğunu savunan görüş.
Kant’ın ödev ahlakı öncesi bütün ahlaklar, mutlulukçu ahlaktır.

Otodeterminizm (Pozitif özgürlük): Akıl ve vicdan sahibi olan insan kendi iradesiyle ahlak
yasalarını özgürce belirler ve belirlediği bu genel geçer ahlak yasalarına yine kendisi uyar. Bu
da insanın bazen özgür bazen de özgür olmadığını gösterir. (Kant)

Ödev Ahlakı (Kant): Ahlaki eylemin doğrululuğunu, eylemin sonucuna göre değil de
eylemi “iyi isteme” ve “iyi niyet” gibi birtakım ahlaki ödev ya da davranış kurallarını yerine
getirip getirmemesi tarafından belirlendiğini savunan görüş.

Utilitarizm (Faydacılık): En fazla kişiye en yüksek iyinin fayda olduğunu savunan ahlak
öğretisi, J.S. Mill.

DİN FELSEFESİ

Agnostisizm (Bilinemezcilik): Tanrı’nın varlığını açıkça yadsımayan ama Tanrı’nın


varlığının ya da yokluğunun bilinemeyeceğini savunan görüş.

Aşkın (Transcendental): Üstün olan, insanlık düzeyinin üstüne çıkan (Tanrı).

Ateizm (Tanrı Tanımazlık): Tanrı’nın varlığını kabul etmeyen, aynı zamanda tüm dinlere
karşı olan görüş.

Deizm (Yaradancılık): Tanrı’nın varlığını kabul etmekle birlikte, belli bir dinin dogmalarını
ve ilkelerini benimsemeyen görüş.

Din felsefesi: Genel anlamda dini ve dinleri konu edinen felsefe disiplini. İbadet: Tanrı’ya,
Tanrı’nın istediği şekilde tapınma.

İçkin (İmmanent): Tanrı’nın evrenden ayrı, evrenin dışında değil de evrende olduğunu,
evrene içkin bulunduğunu öne süren görüş.

İman: Dinin temel dogmaları ve doğrularını kabul etme, Tanrı’ya sınırsız güven duyma.

Kozmogoni (Evren Doğum): Evrenin oluşumu ve gelişmesi üzerine, bilim öncesi mitolojik,
dinsel öğreti.

Kozmoloji (Evren Bilim): Evrenin oluşumu ve yapısını inceleyen felsefî ve bilimsel öğreti.

Kutsal: Din açısından saygıdeğer olan nesne, yer ve kişiler.

20
Monoteizm (Tek Tanrıcı): Tek Tanrı anlayışını esas alır. Bu anlayışa göre Tanrı, işiten,
gören, bilen, mutlak güce sahip, ezeli ve ebedi olan yüce bir varlık.

Panenteizm (Diyalektik teizm ya da kamusal tanrıcılık): Panteizmde olduğu gibi evrenin


kendisinin Tanrı olduğunu, panteizmden farklı olarak da ilk devindirici olan tanrının evren ve
tüm varlıkları özünden yarattığını ve evrene aşkın, evrenin bilincinde mutlak ve değişmez bir
varlık olarak egemen olduğu inancı.

Panteizm (Tümtanrıcılık): Tanrı ile evreni bir sayan, her şeyi Tanrı olarak gören öğreti.

Peygamber: Tanrı’nın emir ve buyruklarını insanlara ulaştırmak için seçtiği elçi.

Politeizm (Çok Tanrıcılık): Birden çok Tanrının varlığına inanma.

Tanrı: Doğaüstü güçleri, nitelikleri olan ve evrendeki her şeyin yaratıcısı olduğuna inanılan
yüce varlık.

Teizm (Tanrıcılık): Evrenin yaratıcısı olan, akıl ve istenç sahibi bir Tanrı’nın varlığını kabul
eden görüş.

Teoloji (Tanrı Bilimi / İlahiyat): Tanrı’nın varlığını, niteliklerini, inanç esaslarını, insanın
Tanrı karşısındaki yerini konu alan öğretilerin genel adı.

Tasavvuf: Tanrı’nın niteliğini ve evrenin oluşumunu vahdet-i vücut, yani varlığın birliği
görüşüyle açıklayan görüş.

Vahiy: Tanrı’nın mükemmel ve yanılmaz bilgisinden bazı mesajları seçilmiş insanlar


(peygamber) aracılığıyla insanlara göndermesi.

Yüce: Kutsal ve üstün varlığın sahip olduğu nitelikler.

SANAT FELSEFESİ

Beğeni: Estetik yargılama ve değerlendirme gücü.

Estetik: Sanat ya da güzellik alanında söz konusu olan değerleri konu eden disiplin.

Estetik haz: Estetik bir öznenin; estetik bir tavırla, estetik nesneye yaklaşması sonucunda
duyduğu estetik heyecan veya duygudur.

Estetik Tavır: Sanattan anlayan kişinin, sanat eserini ele alma biçimidir.

Estetik Yargı: Sanat eserini ele alan öznenin - onun güzel ya da hoş olduğuna dair- bir
yargıda bulunmasıdır.

Güzellik: Güzellik bir beğeni yargısıdır. Güzellik estetik öznenin estetik nesneden hoşlanma
ve beğeni duygusudur.

Hoş: İnsanın duygularını okşayan güzelliktir. Zevk veren, beğenilen.

Mimesis: Platon ve Aristoteles’te taklit, sanatın gerçekliğin taklidi olması durumu.

21
Obje: Sanatta konu olan nesne, varlık.

Sanat eseri: Sanatçının yaratıcılık ve ustalık sonucu ortaya çıkardığı eser.

Sanat Felsefesi: Sanat eserleriyle ilgili olarak ortaya çıkan felsefi problemleri ele alan
disiplin.

Süje: Sanatla ilgilenen, sanattan anlayan kişi.

Yüce: Büyük, ulu, ulvi. Hayranlık uyandıran.

SİYASET FELSEFESİ

Aristokrasi: Soyluların, toplumsal statüleri en yüksek bireylerin rejimi.

Birey: Toplumun en küçük yapı taşı, siyaset felsefesine göre “tek insan”.

Bürokrasi: Devletin kamu hizmetlerini yerine getiren, tanımlanmış görevler, hiyerarşik


(aşamalı) bir yapı ve sınıflandırılmış iş bölümüne göre çalışan ücretli memurlar ve elemanlar
topluluğu.

Despotizm: Baskıya ve zora dayalı rejim. Devlet belirli bir toprak parçası üzerinde ortak
kültüre sahip bireyler topluluğunun oluşturduğu siyasal ve hukuksal yönetim mekanizması.

Diktatörlük: Egemen ve mutlak bir siyasi gücün, bir kişi ya da bir grubun, halkı denetimsiz
ve zora dayalı yönetmesi.

Egemenlik: Devletin, belli sınırlar içinde ve belli bir toplumda serbestçe iktidar gücünü
kullanabilmesi, devletin iç ve dış baskılardan kurtularak toplumu yönetmesi.

Faşizm: Saldırgan bir milliyetçiliğe, üstün güçleri olan bir lidere ve ırk üstünlüğüne dayanan,
irrasyonel, baskıcı, insanlık düşmanı ve demokrasi karşıtı bir rejim, Nazi iktidarı dönemi
Almanya.

Hak: Hukuk düzeninin kişilere tanıdığı yetki, izin verilen şey.

Hukuk: Toplumsal yaşamın düzenlenmesi amacıyla uygulamaya konulan yazılı kural ve


normlar.

Hümanizm: İnsanı tek ve en yüksek değer kaynağı olarak gören; bireyin yaratıcı ve ahlaki
gelişiminin doğal yoldan gerçekleştirilebileceğini belirten görüş.

İdeoloji: Politik ya da toplumsal bir öğreti meydana getiren ve siyasi ya da toplumsal eylemi
yönlendiren düşünce, inanç ve görüşler sistemi, Sosyalizm, Kemalizm vb.

İktidar: Devletin egemen olma, toplumun kendi iradesini egemen kılabilme gücü.

Kapitalizm: Özel mülkiyetin üretim araçlarının ağırlıklı bir bölümüne sahip olduğu ve
işlettiği; yatırım, dağılım, gelir, üretim, mal ve hizmet fiyatlarının piyasa ekonomisinin
belirlediği sosyal ve ekonomik sistem, Smith, Locke, Mill.

22
Laiklik: Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması. Devletin dine müdahale etmediği gibi
din ve inanç sisteminin de siyasal alana müdahale etmemesi durumu.

Liberalizm: Bireylerin özgürlüğünü, serbest rekabeti, teşebbüsü, inanç ve ibadet özgürlüğünü


en yüksek amaç olarak belirleyen ve özel mülkiyete dayanan sistem, Smith, Locke, Mill.

Meşruiyet: Devletin ya da iktidarın yasallığa (hakka) dayanması.

Modernizm: Geleneksel olanı yeni olana tabi kılma tavrı, yerleşik ve alışılmış olanı yeni
ortaya çıkana uydurma eğilimi veya düşünce tarzı.

Monarşi: Siyasi otoritenin saltanat yoluyla bir kişide (kral, padişah, çar, şah) toplanması.

Oligarşi: Siyasi otoritenin bir grubun (soylular, din adamları, askerler) elinde toplanması.

Özgürlük: En geniş anlamda özgürlük zorlama yokluğudur ve kendisinden kurtulduğumuz ne


kadar çok sayıda zorlama varsa o kadar çok sayıda özgürlük, serbestlik vardır.

Sivil Toplum: En büyük siyasal güç olan devletin ve benzeri çıkar gruplarının sultasından
kurtulmuş, istek, özlem ve haklarını devlete karşı koruyan ve devletten bağımsız olan özgür
insanların oluşturduğu toplum.

Siyaset (Politika): Devlet işlerini, toplum ile devlet, birey ile devlet ilişkilerini düzenleyen,
bu ilişkilerde ortaya çıkan sorunları çözen bilim dalı.

Sosyalizm: Toplumsal adaletin sağlanması, özel mülkiyetin ortadan kaldırılmasıyla mümkün


olacaktır, çünkü toplumdaki bütün kötülükler özel mülkiyettin yarattığı eşitsizliğe dayandığını
savunan görüş, Marx, Engels.

Teokrasi: Tanrı’nın tek yönetici, mutlak bir kudret sahibi biricik varlık olduğu, iktidarın
Tanrı’dan geldiği ve bu iktidar ya da gücün, yalnızca Tanrı’nın yeryüzündeki elçisi tarafından
kullanıldığı inancına dayanan siyasi toplum düzeni.

Toplum: Belirli bir bölgede ve bir arada yaşayan, temel ve toplumsal ihtiyaçlarını karşılamak
için birbirleriyle ilişki kuran, birbirlerini etkileyen ve ortak bir kültürü yaşayan insanlardan
oluşmuş bütün.

FELSEFEDE İLKLER

Felsefe ilk defa Antik Yunan’da MÖ 6. Yüzyılda ortaya çıkmıştır.

İlk filozof, Thales.

23
Philosophia kavramını ilk kullanan filozof, Pythagoras (Pisagor).

Filozofların üzerinde çalıştığı ilk problem, ontoloji yani varlık felsefesi.

İnsan problemi üzerinde çalışan ilk filozoflar, Sofistler.

Modern felsefesinin kurucusu, Descartes.

İslam felsefesinin kurucusu, Farabi.

Ütopya kavramını ilk defa kullanan filozof, Thomas Moore.

Estetik kavramını ilk defa kullanan Baumgarten.

Diyalektik yöntemin kurucusu, Herakleitos.

Materyalizmi sistemli halegetiren ilk filozof, Demokritos.

Batı dünyasındaki ilk yükseköğretim kurumu olan Atina Akademisinin kurucusu, Platon.

Mantık biliminin kurucusu olan filozof, Aristoteles.

Metafizik kavramını ilk kullanan, Andronikos.

Ontoloji kavramını ilk defa kullanan Christian Wolff.

24

You might also like