You are on page 1of 160

T.C.

EGE ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

SES HANDİKAP İNDEKSİ 10 (VHI 10) VE SESLE İLGİLİ YAŞAM KALİTESİ (V-
RQOL) ÖLÇEĞİNİN TÜRKÇE VERSİYONLARI ARASINDAKİ KORELASYONUN
ARAŞTIRILMASI

Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı


Odyoloji, Ses ve Konuşma Bozuklukları Programı

Yüksek Lisans Tezi

Berna Deniz KUNTMAN

İZMİR

2016

1!
T.C.

EGE ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

SES HANDİKAP İNDEKSİ 10 (VHI 10) VE SESLE İLGİLİ YAŞAM KALİTESİ (V-
RQOL) ÖLÇEĞİNİN TÜRKÇE VERSİYONLARI ARASINDAKİ KORELASYONUN
ARAŞTIRILMASI

Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı


Odyoloji, Ses ve Konuşma Bozuklukları Programı

Yüksek Lisans Tezi


Berna Deniz KUNTMAN

Prof. Dr. Mehmet Fatih ÖĞÜT

İZMİR

2016

2!
3!
ÖNSÖZ

Tezimin her aşamasında büyük destek ve yardımlarından dolayı tez danışmanım Prof.
Dr. Mehmet Fatih ÖĞÜT’ e, yüksek lisans eğitimim boyunca değerli bilgileriyle yolumu ay-
dınlatan hocalarım Prof. Dr. Tayfun KİRAZLI’ya, Prof. Dr. Cem BİLGEN’e, Prof. Dr. Sibel
Eyigör’ e, yardımlarından dolayı Yar. Doç. Dr. Sercan Göde’ ye, İzmir Ege Üniversitesi Has-
tanesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı tüm çalışanlarına, sınırsız inanç ve destekleriyle her
zaman arkamda olan annem Vicdan KUNTMAN ve babam Kamil Bumin KUNTMAN’ a te-
şekkür ederim.

İzmir, 2016 Berna Deniz KUNTMAN

4!
ÖZET

SES HANDİKAP İNDEKSİ 10 (VHI 10) VE SESLE İLGİLİ YAŞAM KALİTESİ (V-
RQOL) ÖLÇEĞİNİN TÜRKÇE VERSİYONLARI ARASINDAKİ KORELASYONUN
ARAŞTIRILMASI

Bu çalışmanın amacı ses kısıklığı şikayeti ile başvuran ve disfoni tanısı alan hastalarda
Ses Handikap İndeksi 10 (SHI 10) ve Sesle İlgili Yaşam Kalitesi (V-RQOL) Ölçeği arasındaki
korelasyonun araştırılmasıdır.

Araştırmada, hasta (disfoni) ve normal (sağlıklı) olmak üzere iki farklı grup oluştu-
rulmuştur. Disfoni grubu; Şubat 2016- Mayıs 2016 tarihleri arasında Ege Üniversitesi Tıp Fa-
kültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı’ na ses kısıklığı şikayeti ile başvuran ve 18 yaşın-
dan büyük olan 59’ u kadın 45’i erkek olmak üzere disfoni tanısı alan toplam 104 hastayla
oluşturulmuştur. Normal (sağlıklı) grup; 18 yaşından büyük, herhangi bir ses kısıklığı şikayeti
olmayan ve disfoni tanısı almayan 55 kişiden oluşturulmuştur. Disfoni tanısı alan 104 hasta-
nın; 7’ sinde reinke ödemi, 5’ inde kas gerilim disfonisi, 3’ ünde kronik larenjit, 13’ ünde tek
taraflı paralizi, 5’ inde bilateral paralizi, 13’ ünde ses teli nodülü, 13’ ünde ses teli polibi, 2’
sinde konversiyon afonisi, 2’ sinde T1a Kord Vokal Ca, 7’ sinde ses telinde kist, 4’ ünde pres-
bifoni, 2’ sinde Tip 2 sulkus vokalis, 6’ sında larofarengeal reflü, 1’ inde anterior glottik web,
1’ inde LIN, 2’ sinde Tip 3 sulkus vokalis, 3’ ünde mutasyonel falsetto bulunmaktadır; 15’ i
parsiyel larenjektomi geçirmiştir.

Çalışmaya katılan hastalar ve sağlıklı bireyler hekim muayenesinden geçtikten sonra


çalışma hakkında bilgilendirilmiştir ve her iki gruba da Gönüllü Olur Formu imzalatılmıştır.
Olgu Rapor Formları doldurulup; Ses Handikap İndeksi 10 (SHI 10) ve Sesle İlgili Yaşam Ka-
litesi (V-RQOL) Ölçeği uygulamaları yapılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Disfoni, SHI 10, SİYKÖ

5!
ABSTRACT

CORRELATION OF THE TURKISH VERSIONS OF THE VOICE HANDICAP IN-


DEX 10 (VHI 10) AND THE VOICE-RELATED QUALITY OF LIFE (V-RQOL) ME-
ASURE

The aim of this research is to investigate the correlation of the Turkish versions of the
Voice Handicap Index 10 (VHI 10) and the Voice-Related Quality of Life (V-RQOL) Measu-
re.

Study comprises two groups. First group includes 104 (59 women and 45 men) pati-
ents with dysphonia, aged between 18-83, diagnosed at Ege University Faculty of Medicine
(Department of Otorhinolaryngology) between February- May 2016. Second groups includes
55 healthy people, aged between 18-42, had no voice related complaints/ problems.

Patients group consists of diagnostic subgruops of reinke’ s edema (7), muscle tension
dysphonia (5), chronic laryngitis (3), unilateral vocal cord paralysis (13), bilateral vocal cord
paralysis (5), vocal fold nodules (13), vocal fold polyps (13), conversion aphonia (2), T1 a
cord vocal cancer antigen (2), vocal fold cyst (7), presbyphonia (4), sulcus vocalis type 2 (2),
laryngopharyngeal reflux (6), anterior glottic web (1), LIN (1), sulcus vocalis type 3 (2) muta-
tional falsetto (3), partial laryngectomy (15).

All participants examined by physician and informed about the study. Then, Turkish
versions of Voice Handicap Index 10 and Voice-Related Quality of Life completed in a single
sitting.

Key Words: Dysphonia, VHI 10, V-RQOL

6!
7!
ÖNSÖZ 4

ÖZET 5

ABSTRACT 6

TABLOLAR DİZİNİ 16

1. GİRİŞ 1

2. GENEL BİLGİLER 5

2.1. Larenks 5

2.1.1. Larenksin İskeleti 7

2.1.1.1. Tiroid Kıkırdak 8

2.1.1.2. Krikoid Kıkırdak 9

2.1.1.3. Epiglot 10

2.1.1.4. Aritenoid Kıkırdak 11

2.1.1.5. Kornikulat Kıkırdak 12

2.1.1.6. Kuneiform Kıkırdak 12

2.1.1.7. Triticeous Kıkırdaklar 12

2.1.1.8. Sesomoid Kıkırdaklar 13

2.1.2. Larenksin Eklemleri 13

2.1.2.1. Krikotiroid Eklem 13

2.1.2.2. Krikoaritenoid Eklem 14

2.1.2.3. Kornikulo- Aritenoid Eklem 14

2.1.3. Larenksin Ligamentleri 14

2.1.3.1. Medial Krikotiroid Ligament 15

2.1.3.2. Tiroepiglotik Ligament 15

2.1.3.3. Ariepiglotik Ligament 15

2.1.3.4. Ventriküler Ligament (Superior Tiroaritenoid Ligament) 15

8!
2.1.3.5. Vokal Ligament 15

2.1.3.6. Hiyoepiglotik Ligament 16

2.1.3.7. Krikotrakeal Ligament 16

2.1.3.8. Farengoepiglotik Ligament 16

2.1.3.9. Posterior Krikoaritenoid Ligament 16

2.1.4. Larenksin Membranları 17

2.1.4.1. Eksternal Membranlar 17

2.1.4.1.1. Tirohiyoid Membran 17

2.1.4.2. İnternal Membranlar 17

2.1.4.2.1. Kuadrangular Membran 17

2.1.4.2.2. Konus Elastikus- Krikovokal Membran 18

2.1.5. Larenksin Kasları 18

2.1.5.1. Krikotiroid Kas 19

2.1.5.2. Aritenoid Kas 20

2.1.5.3. Tiroaritenoid Kas 21

2.1.5.4. Posterior Krikoaritenoid Kas 22

2.1.5.5. Lateral Krikoaritenoid Kas 23

2.1.6. Larenks Boşluğu 23

2.1.7. Larenksin Bölümleri 26

2.1.7.1. Supraglottik Bölge 26

2.1.7.2. Glottis (Rima Glottidis) 26

2.1.7.3. Subglottik Bölge 27

2.1.8. Larenksin Potansiyel Boşlukları 27

2.1.9. Larenksin Kanlanması 28

2.1.9.1. Larenksin Arterleri 28

9!
2.1.9.2. Larenksin Venleri 28

2.1.10. Larenksin İnnervasyonu 28

2.1.11. Larenksin Lenfatikleri 29

2.1.11.1 Supraglottik Bölge Lenfatikleri 29

2.1.11.2 Glottik Bölge Lenfatikleri 30

2.1.11.3. Subglottik Bölge Lenfatikleri 30

2.2. Sesin Oluşum Mekanizmaları 30

2.2.1 Jeneratör Sistem (Respiratuar Sistem) 31

2.2.2. Vibratuar Sistem 32

2.2.3. Rezonatör ve Artikülatör Sistem: 32

2.3. Vokal Kord Vibrasyon 33

2.4.Sesin Fiziksel Özellikleri 36

2.4.1. Frekans ve Perde 36

2.4.2. İntensite ve Ses Şiddeti 37

2.4.3. Kalite ve Fonasyon Tipleri 38

2.5. Ses Bozukluğu 39

2.6. Disfoni (Ses Kısıklığı) 39

2.7. Ses Kısıklığına Neden Olan Hastalıklar/ Durumlar 42

2.7.1. Larenksin Organik Patolojileri 42

2.7.1.1.Vokal Foldun Epitelyal ve Lamina Propria Abnormaliteleri 42

2.7.1.1.1 Lamina Proprianın Fokal Benign Lezyonları 42

2.7.1.1.1.1 Vokal Kord Nodülleri 42

2.7.1.1.1.2 Vokal Kord Polipleri 43

2.7.1.1.1.3. Fibröz Kitle 44

2.7.1.1.1.4. Vokal Kord Kistleri 44

1! 0
2.7.1.1.1.5. Vokal Kord Granülom 45

2.7.1.1.1.6. Sulkus Vokalis 45

2.7.1.1.1.7. Skar 46

2.7.1.1.1.8. Reinke Ödemi 46

2.7.1.1.1.9. Reaktif Vokal Fold Lezyonları 47

2.7.1.1.1.10. Papilloma 47

2.7.1.2. Vokal Foldun Vasküler Abnormaliteleri 48

2.7.1.2.1. Hemorajiler 48

2.7.1.2.2. Varis ve Ektazi 48

2.7.1.3.Sesi Etkileyen Konjenital ve Maturasyonel Değişiklikler 48

2.7.1.3.1. Konjenital veb (sineşi) 48

2.7.1.3.2. Cri du Chat Sendromu (Kedi Miyavlaması Sendromu) 49

2.7.1.3.3. Puberfoni (Mutasyonel Disfoni) 49

2.7.1.3.4. Presbifoni 49

2.7.1.3.4.1. Bowing 50

2.7.1.4. Malign Larengeal Hastalıklar 50

2.7.1.4.1. Malign Vokal Fold Lezyonları 50

2.7.1.4.2. Displazi/ carcinoma in situ 51

2.7.1.4.3. Larengeal Malignite (Vokal Kord Orijinli Olmayan) 51

2.7.2. Larenksin İnflamatuar Durumları 51

2.7.2.1. Akut Larenjitis 51

2.7.2.2. Larengofarengeal Reflü 52

2.7.3. Larenks Travması ve Hasarı 53

2.7.3.1. Internal Larengeal Travma 53

2.7.3.1.1. Larengeal Mukoza Travması (Kimyasal/ Termal) 53

1! 1
2.7.3.1.2. Entübasyon/ Ekstübasyon Hasarları 53

2.7.3.1.3. Aritenoid Dislokasyonu 53

2.7.3.2. Eksternal Larengeal Travma 54

2.7.4. Sesi Etkileyen Diğer Hastalıklar 54

2.7.4.1. Kas Gerilim Disfonisi (Primer)/ Hiperfonksiyonel Ses Bozukluğu 54

2.7.4.2. Kas Gerilim/ Adaptive Disfoni (Sekonder) 54

2.7.4.3. Ventriküler Disfoni 55

2.7.4.4. Paradoksikal Vokal Fold Hareket Bozulması 55

2.7.5. Sesi Etkileyen Nörolojik Bozukluklar 57

2.7.5.1. Periferik Sinir Sistem Patolojileri 57

2.7.5.1.1. Superior Larengeal Sinir (SLN) patolojisi 57

2.7.5.1.2. Unilateral Rekürent Larengeal Sinir (RLN) Paralizisi 57

2.7.5.1.3. Unilateral ve Bilateral Rekürent Larengeal Sinir Parezisi 58

2.7.5.1.4. Bilateral rekürent larengeal Sinir (RLN) Paralizisi- Periferik 58

2.7.5.1.5. Myasthenia Gravis 59

2.7.5.1.6. Periferik Nöropati (Nöropati, Charcot Marie Tooth ya da herediter mo-


tor ve duyusal nöropati ) 59

2.7.5.2 Larenksi Etkileyen Hareket Bozuklukları 59

2.7.5.2.1. Addüktör Spazmodik Disfoni 59

2.7.5.2.2. Abdüktör Spazmodik Disfoni 60

2.7.5.2.3. Mix Abdüktör/ Addüktör Spazmodik Disfoni 60

2.7.5.2.4. Sesi Etkileyen Distonik Tremor 60

2.7.5.2.5. Sesi Etkileyen Temel Tremor 61

2.7.5.2.6. Meige’s Sendromu (Orofasiyal Distoni) 61

2.7.5.2.7. Tardive Stereotypies (Tardiv Diskinezi) 61

1! 2
2.7.5.2.8. Tourette’s Syndrome 62

3. GEREÇ VE YÖNTEMLER 66

3.1 Araştırmanın Tipi 66

3.2 Araştırmanın Yeri ve Zamanı 66

3.3 Araştırmanın Evreni 66

3.4 Araştırmanın Örneklemi 66

3.5 Bağımlı ve Bağımsız Değişken 67

3.5.1. Ses Handikap İndeksi 10 (SHI 10) 67

3.5.2. Sesle İlgili Yaşam Kalitesi Ölçeği (V-RQOL) 69

3.6 Veri Toplama Yöntemleri 69

3.7 Kullanılan Gereçler 70

3.7.1. Gönüllü Olur Formu 71

3.7.2. GRB Ölçeği 71

3.8 Verilerin Analizi ve Değerlendirme Kriterleri 71

3.9 Süre ve Olanaklar 72

3.10 Etik Açıklamalar 72

4. BULGULAR 73

4.1 Sağlıklı ve Disfoni Gruplarının Tanıtıcı Özellikleri 73

4.1.1. Olguların Gruplara Göre Cinsiyet Dağılımı 73

4.1.2. Olguların Gruplara Göre Yaş Ortalama Dağılımları 74

4.1.3. Disfoni Tanılı Grubun Diğer Hastalıkları ve Yeme- İçme, Konuşma Alışkanlıkla-
rı 75

4.1.4. Disfoni Grubu Olgularının Eğitim Durumlarına Göre Dağılımı 79

4.1.5. Disfoni Grubu Olgularının Tanılara Göre Dağılımı 80

1! 3
4.2 Disfoni Grubu Olgularının Ses Handikap İndeksi 10 Konuşma ve Şarkı Sesi Oranları
ve GRB Değeri Ortalamaları Dağılımı 81

4.3 Olguların gruplara Göre SHI 10 ve V-RQOL Skorları Ortlama Dağılımları 82

4. 4 Tüm Olgularda SHI 10 Değerleri ve V-RQOL Değerleri Korelasyonu 85

4.5 Normal grup olgularında SHI değerleri ile V-RQOL değerleri korelasyonu 87

4.6 Hasta grubu olgularında SHI değerleri ile V-RQOL değerleri korelasyonu 88

4.7. Toplam SHI değerleri ile V-RQOL değerleri korelasyon grafiği 90

4.8. Toplam SHI ve V-RQOL değerlerinin “hasta” tanısı için yapılan ROC analizi sonuçla-
rı 90

4.8.1.Toplam SHI ve V-RQOL değerlerinin “hasta” tanısı için çizilen ROC eğrisi 91

4.9. Hasta grubu olgularda SHI ve V-RQOL değerleri ile tanıların korelasyonu 94

5. TARTIŞMA 96

5.1 VHI/ VHI 10/ V-RQOL Ölçekleriyle Yapılan Önceki Çalışmalar 96

5.2. Araştırmaya Katılan Olguların Tanıtıcı Özelliklerinin Değerlendirilmesi 101

5.3. Hasta Grubunun Diğer Hastalıkları ve Geçirdikleri Cerrahiler 102

5.4. Hasta Grubunun Sigara- Alkol, Yeme-İçme Alışkanlıkları Değerlendirilmesi 102

5.5. Hasta Grubunun Seslerini Kullanma ve Konuşma Alışkanlıkları 103

5.6. Hasta Grubunun Eğitim Durumu ve Meslek Durumlarının Değerlendirilmesi 103

5.7. Hasta Grubunun Tanılarının Değerlendirilmesi 104

5.8. Hasta Grubunun VHI 10 Konuşma ve Şarkı Sesi Oranları Değerlendirmesi 105

5.9. Olguların Gruplara Göre VHI 10 ve V-RQOL Skor Ortalamaları Dağılımları 106

5.10. Tüm Olgularda VHI 10 ve V-RQOl Skorları Korelasyonu Değerlendirmesi 106

5.11. Normal Grup Olgularında VHI 10 ve V-RQOL Skorları Korelasyonu Değerlendirme-


si 106

5.12. Hasta Grubu Olgularında VHI 10 ve V-RQOL Skorları Korelasyonu Değerlendirmesi


107

1! 4
5.13. Toplam VHI 10 ve V-RQOL Skorlarının “Hasta” Tanısı İçin Yapılan ROC Analizi
Sonuçları Değerlendirmesi 107

5.14. Hasta Grubu Olgularda VHI 10 ve V-RQOL Skorları Arasındaki Tanılara Göre Kore-
lasyonun Değerlendirmesi 108

5.15. Daha Önce Yapılan Korelasyon Çalışmalarıyla Bu Çalışmanın Kaşılaştırılması 108

5.16. Kısıtlılıklar 109

6. SONUÇ ve ÖNERİLER 109

7. KAYNAKLAR 112

8. EKLER 126

9. ÖZGEÇMİŞ 141

1! 5
TABLOLAR DİZİNİ

Tablo 1. Araştırmadaki grupların cinsiyetlere göre dağılımı


Tablo 2. Araştırmadaki grupların yaş ortalamaları
Tablo 3. Araştırmadaki hasta grubu olguların tanımlayıcı özellikleri
Tablo 4. Araştırmadaki hasta grubunun günlük ortalama su tüketimi
Tablo 5. Araştırmadaki hasta grubunun günlük ortalama telefonla konuşma süreleri dağılımı
Tablo 6. Araştırmadaki hasta grubunun eğitim durumları
Tablo 7. Araştırmadaki disfoni grubunun Ses Handikap İndeksi 10 Konuşma ve Şarkı Sesi
skorları ve GRB değeri ortalamaları
Tablo 8. Araştırmadaki disfoni grubu olgularının GRB skor ortalaması
Tablo 9. Araştırmadaki katılımcıların gruplara göre Ses Handikap İndeksi 10 ve Sesle İlgili
Yaşam Kalitesi Ölçeği Skorlarının Ortalama Dağılımları
Tablo 10. Araştırmadaki katılımcıların Ses Handikap İndeksi 10 ve Sesle İlgili Yaşam Kalitesi
Ölçeği Skorları Arasındaki Korelasyon
Tablo 11. Araştırmadaki sağlıklı grup olgularında Ses Handikap İndeski 10 ve Sesle İlgili Ya-
şam Kalitesi Ölçeği Skorları Arasındaki Korelasyon
Tablo 12. Araştırmadaki disfoni grubu olgularında Ses Handikap İndeksi 10 skorları ve Sesle
İlgili Yaşam Kalitesi Ölçeği skorları arasındaki korelasyon
Tablo 13. Araştırmadaki disfoni grubunda; Ses Handikap İndeksi 10 toplam skoru ve Sesle
İlgili Yaşam Kalitesi Ölçeği toplam skoru için yapılan ROC analizi sonuçları
Tablo 14. Araştırmadaki Ses Handikap İndeksi 10 toplam skoru ve Sesle İlgili Yaşam Kalitesi
Ölçeği toplam skorunun; disfoni ve sağlıklı gruplarındaki dağılımları
Tablo 15. Araştırmadaki disfoni grubu olgularında Ses Handikap İndeksi 10 ve Sesle İlgili
Yaşam Kalitesi Ölçeğinin tanılara göre korelasyonu

1! 6
1. GİRİŞ

Ses; genel tanım olarak, fiziksel ve fizyolojik temelde ses üretim sistemi tarafından
oluşturulan akustik sinyallerdir. İnsan sesi; addükte vokal kordlar arasından kesikli şekilde
salınan havanın oluşturduğu titreşimler sonucu meydana getirir. Ses kalitesi ise akustik sinyal-
ler sonucunda oluşan titreşimin fiziksel özelliği olan frekans ve dinleyicinin algılaması olan
perde arasındaki farkla paralellik gösteren algısal etkidir. (1) Ses kalitesi; farinks, ağız ve pa-
ranazal sinüsler gibi larenksin yukarısındaki rezonatörlere bağlıdır ve yumuşak damak, dil,
ağız tabanı, yanaklar, dudaklar ve çene kaslarıyla kontrol edilir. (2)

Ses, konuşmanın temel öğesi olup insanın iletişiminde önemli rol oynar (3) ve kişi
hakkında çeşitli bilgiler taşır. Bireyin sesinden genç mi yaşlı mı, yorgun mu enerjik mi, coş-
kulu mu kendinden geçmiş gibi mi olduğuyla ilgili fikir verir. Konuşmacının sesi, dinleyiciler
üzerinde yalan söylüyor; hasta; sır saklıyor; sarhoş ya da önemli bir haber veriyor gibi birçok
etki bırakır. Yetişkin konuşmacılar, sesleriyle cinsiyetlerini belli ettikleri gibi nereli oldukları-
na dair de bilgiler verirler. Ses kişiye özeldir ve kişinin tanınmasında yardımcı olur. Telefonda
ya da radyoda birini sesinden tanıyabiliriz. Sesi, hiç görmediğimiz birinin fiziksel görünüşüy-
le ilgili bir etki oluşturabilir. Ses, konuşmacının fiziksel, psikolojik ve sosyal karakteristik
özelliklerini yansıtır.

Ses bozuklukları, larenks temelli konuşma fizyolojisi, akustik ve algılama problemle-


ridir. Bu tanıma göre, ses bozukluğu olan kişide larenks anatomisi ve/ veya fizyolojisi diğer
bireylere göre farklılık gösterir. Bu anatomik ve/ veya fizyolojik farklılıklar; akustik sinyalin
larenksten farklı çıkmasına neden olur. Akustik farklılıklar; frekans, amplitüd, süreklilik ya da
spektrumda ortaya çıkabilir ve dinleyici bu akustik farklılıkları ses bozukluğu olarak algılar.
(4)

Ses bozukluğu/ kısıklığı olan hastaların değerlendirilmesinde bir çok değişkenin ince-
lenmesi ve integrasyonu gereklidir. Detaylı bir anamnez, fiziksel muayene, videostroboskopi,
algısal ses değerlendirmesi, akustik ve aerodinamik parametrelerin ölçümü önemli bilgiler
sağlar. Ses bozukluğu hastanın fonksiyonel, fiziksel, duygusal ve sosyal durumunu ne derece
etkilediği kişiden kişiye değişkenlik gösteren bir çok faktöre bağlıdır. Ses bozukluğunun, ya-
şam kalitesi üzerindeki etkisini tasvir edebilmek, değerlendirmenin en önemli parçası olup
tedavi yöntemini belirler. Bu amaçla, disfoni spesifik hasta tarafından rapor edilen sonuç öl-
çümleri geliştirilmiştir. (5,6)

“Voice Handicap Index” Jacobson ve arkadaşları tarafından 1997 yılında geliştirilmiş-


tir. Fonksiyonel, fiziksel ve emosyonel olmak üzere 3 bölüme ayrılmış toplamda 30 maddeden
oluşmaktadır. Hasta tarafından her maddeye 0-4 arasında bir puan verilir. Toplam skor ne ka-
dar yüksekse sesle ilgili sorun da o kadar büyüktür. Bu enstrümanın 85 maddelik bir versiyo-
nu, “Henry Ford Hospital” ses kliniğinde görülen konsekütif 65 hastaya uygulanmıştır. Bu 65
hasta; kitle lezyonu, nörojenik, larenjektomi, muskuloskeletal gerginlik, inflamatuar ve atipik
olmak üzere toplamda 6 grupta incelenmiştir. Veriler in içsel tutarlılık güvenilirliği ölçümleri
sonucu; 85 maddelik versiyon 30 maddelik versiyona düşürülmüştür. Bu son versiyonda 63
konsekütif hastaya, test-tekrar test stabilitesini değerlendirmek amacıyla tekrar uygulanmış ve
güçlü olduğu kanıtlanmıştır. Bu çalışmada, hastanın kendi algıladığı şiddet ve VHI skorları
arasındaki ilişki bir dereceye kadar güçlü bulunmasına rağmen; yapısal geçerlilik tam olarak
değerlendirilmemiştir. VHI, hastanın ses bozukluğunun, günlük yaşamını ne derece etkiledi-
ğini değerlendirmektedir (7).

Hogikyan ve Sethuraman tarafından 1999 yılında geliştirilen, “ The Voice-Related Qu-


ality of Life” Ölçeği; fiziksel- fonksiyon ve sosyal-emosyonel içerikli toplam 10 sorudan
oluşmaktadır. Final skoru oluşturmak için konversiyon denklemi kullanılır ve skor ne kadar
yüksekse yaşam kalitesinin de o kadar iyi olduğuna işaret eder. Klinik deneyim ve ses hastala-
rıyla yapılan resmi olmayan görüşmelere dayanarak; sesle ilgili yaşam kalitesini ölçmek ama-
cıyla hazırlanan anket 1996 sonbaharında geliştirilmeye başlanmıştır. 1997 Ocak ayında, ori-
jinal anket, içeriği ve ifadesi açısından değerlendirilmek amacıyla 20 ses hastasına uygulan-
mış ve revize edilmiştir. Revize edilen bu versiyon, Şubat 1997- Eylül 1997 tarihleri arasında,
“University of Michigan” Vokal Sağlık Programına ses şikayetiyle başvuran 109 yeni hastaya
ve 22 ses hastası olmayan bireye uygulanmıştır. Test-tekrar test tekrarlanabilirliğini belirle-
mek için, ses hastalarından V-RQOL anketini tedaviden önce ikinci kez doldurmaları isten-
miştir. İstatiksel analizler; güvenilirlik, geçerlilik ve duyarlılık testlerini kapsayan komplike
bir validasyon prosedürü içermektedir. Sonuçta; V-RQOL ölçeği güvenilir, geçerli, değişiklik-
lere karşı hassas ve düşük kanıtlama zorunluluğu taşımakta olduğu görülmüştür (8).

!2
Rosen ve arkadaşları 2004 yılında VHI’ yi; kliniksel fikir birliği ve madde analiziyle,
klinik açıdan en çok önem taşıyan 10 maddeye distile etmişlerdir. Bu kısaltılmış versiyon, Vo-
ice Handicap Index 10 (VHI 10), kaynak ölçekle karşılaştırılmış ve yüksek derecede korele
bulunmuştur. (9)

Portone ve arkadaşları 2005 yılında “Voice Handicap İndex (VHI)” ve “Voice-Related


Quality of Life (VRQOL) Measure” arasındaki korelasyonu incelemişlerdir. Çalışmada, ka-
tılma kriterlerine uyan 132 olgunun VHI ve V-RQOL skorları analiz edilmiştir. Bu çalışma
VHI ve V-RQOL arasındaki korelasyonu inceleyen İngilizce ilk çalışmadır. Her iki ölçek de
disfoni-spesifik yaşam kalitesini hasta raporuyla ölçtüğü için oldukça korele olmaları beklen-
miş ve sonuçlar hipotezi desteklemiştir. VHI ve V-RQOL ölçekleri büyük gruplar için çok
yüksek derecede korele bulunmuştur.(10).

Romak ve arkadaşları 2014 yılında “Voice Handicap Index 10 (VHI 10)” ve “Voice-
Related Quality of Life” ölçekleri arasındaki korelasyonu incelemişlerdir. Yaşam kalitesi de-
ğerlendirmesini tek ölçekle sınırlandırabilmek amacıyla iki ölçek arasındaki korelsyonun de-
recesini belirlemeyi amaçlamışlardır. “VHI 10” ölçeğinin temel olarak “VHI” ölçeği ile eşde-
ğer olduğu ve “VHI” ölçeğinin “V-RQOL” ölçeği ile korele olduğu gösterilmiştir. Bu çalış-
manın hipotezi “VHI 10” ve “V-RQOL” ölçeklerinin de korele olabileceğidir ve Portone ve
ark. metodu benzer şekilde verilere uygulanmıştır. Sonuçta, VHI 10 ve V-RQOL ölçekleri
yüksek derecede korele bulunmuştur. Fakat V-RQOL skorları baz alınarak, konversiyon denk-
leminden elde VHI 10 skorları, ölçülen VHI 10 skorlarıyla örtüşmemiştir (5).

Kılıç ve ark. 2008 yılında Ses Handikap Endeksi (Voice Handicap Index) Türkçe ver-
siyonunun güvenilirliğini ve geçerliliğini araştırmış; uygulama kolaylığı sağlayacak kısa bir
SHE versiyonu geliştirmiştir. Orijinal VHI 10 KBB uzmanı tarafından Türkçeye çevrilip daha
sonra bir dilbilimci tarafından İngilizceye geri çevrilmiştir. Son olarak üç kişiden oluşan de-
ğerlendirme komisyonu tarafından çeviri metnine son şekli verilmiştir. Türkçeye çevrilen an-
ket 220 denekten oluşan bir gruba 7-14 gün arayla iki kez uygulanmıştır. Deneklerin verdikle-
ri yanıtlara göre güvenirlilik ve geçerlilik analizleri yapılmıştır. Sonuçta Ses Handikap Endek-
si Türkçe versiyonunda bazı maddelerin sorunlu olması nedeniyle, kliniklerde kısa versiyon

Türkçe SHE’ nin kullanılması daha uygun olduğuna varılmıştır (11).

!3
Tezcaner ve Aksoy 2016 yılında V-RQOL ölçeğinin Türkçe versiyonunun geçerlilik ve
güvenilirliğini incelemişlerdir. Ölçeğin Türkçeye çevrilmesinde Guillemin ve ark. tarafından
önerilen prosedür uygulanmıştır. İngilizce V-RQOL ölçeği, biri bilingual olan iki çevirmen
tarafından ayrı ayrı Türkçeye çevrilmiştir. Bu iki çeviri, iki uzman tarafından birleştirilerek
ölçek elde edilmiştir. Bu elde edilen ölçek farklı bir çevirmen tarafından tekrar İngilizceye
geri çevrilmiştir ve bu çeviri orijinal İngilizce V-RQOL ölçeği ile karşılaştırılmıştır. Orijinal
ile tutarlılık gösteren ifadeler kabul edilmiş; uymayan ifadeler tutarlılık gösterene kadar tekrar
aynı prosedürlerden geçirilmiştir. Elde edilen bu yeni ölçek öncelike 20 kişiye uygulanarak;
dizgi/ baskı hataları, okunabilirlik, anlaşılabilirlik açısından kontrol edilerek yeniden düzen-
lenmiştir. Bu son ölçek ses şikayeti olan olmayan toplam 249 kişiye uygulanmıştır. Bu çalış-
ma V-RQOL ölçeğinin Türkçe versiyonunun geçerli ve güvenli olduğunu göstermiştir. V-
RQOL ölçeğinin; ses bozukluğu olan yetişkinlerin, tedavilerinin planlanmasına ve sonuçları-
nın değerlendirilmesine yardımcı olan hayat kalitesini ölçen kolaylaştırıcı bir araç olduğu sa-
vunulmuştur (12).

Bu çalışmanın hipotezi, Ses Handikap İndeksi 10 ve Sesle İlgili Yaşam Kalitesi Ölçek-
leri arasında pozitif yönde korelasyon olduğudur.

!4
2. GENEL BİLGİLER

2.1. Larenks

Sesi meydana getiren asıl organ larenkstir (13). Larenks, boynun anterior orta hattında
ve ortasında, trakeanın üst ucunda, hyoid kemiğin altında yer alır ve mobil bir organdır
(14,15,16). Larenks muskulokartilajenöz bir yapıdır ve 4 temel anatomik kısımdan oluşur:
iskelet, mukoza, intrensek kaslar ve ekstrensek kaslar (17, 18). Larenks alt ve üst solunum
yollarının bileşke noktasıdır (14). Larenks ters duran bir piramide benzer. Büyüklüğü ve bo-
yundaki yeri cinsiyete ve yaşa göre değişiklik gösterir ve bu cinsiyet farklılığı pübertede olu-
şur (19). Yenidoğanlarda larenks her iki cinste eşit boydadır. Epiglot dil sırtında rahatlıkla gö-
rülebilir ve yumuşak damağa kadar yükseldiği için; yenidoğan 4. aya kadar burun solunumu
yapmak zorundadır (14). Çocuklarda 1. ve 4. servikal vertebralar arasında bulunur ve erişkin
yaşlara kadar aşağı kayar ve 4-6. servikal vertebralar arasındadır (18,20). Erişkin erkeklerde 5
cm uzunluğundadır ve krikoid kıkırdak C7 seviyesinde yer alır. Kadınlarda ise daha kısadır ve
krikoid kıkırdak C6 düzeyine gelir (21).

Larenksin fonksiyonları:

1. Fonasyon: Vokal kordlar yardımıyla ses üretilmesine fonasyon denir (19) Oldukça hassas
olmasına rağmen larenksin sekonder bir fonksiyonudur (22). Larenks ses üretimi için
özelleşmiş fonatuar mekanizmadır. Sesin oluşumunda rezonatör görevi görür. Fundamen-
tal ses (ham ses), vokal kordların titreşimi sonucu glottik bölgede oluşur. Supraglottik
bölgeden paranazal sinüs ve nazal kaviteye kadar şekillenir ve ağızdan son haliyle çıkar.

2. Solunum: Trakeanın hemen üstünde bulunur ve hava yolunun devamıdır. havanın inmiş
diyafram tarafından içeri çekilmesinden önce bir an için,posterior krikoaritenoid kasların
kontraksiyonları ile, glottis kısmi olarak açılır (22,23). Havanın trakeaya giriş ve çıkışları-
nı kontrol eder (24). Glottisin valvüler fonksiyonu arasında reseptörleri vasıtasıyla solu-
num ritmini değiştirme ve kandaki asit-baz dengesini ayarlama görevleri vardır (25).

!5
3. Koruma: Larenksin bu fonksiyonu hayati önem taşır. Larenksin primer fonksiyonu sfink-
ter olarak görev yaparak akciğerlere giden hava dışındaki hiçbirşeyin girişine izin vermez
(22). Yutma sırasında yutulan besinlerin ve yabancı cisimlerin, larenksin kapanmasıyla
hava yoluna kaçmasına engel olunarak özofagusa itilir. Larenksin kapanmasıyla kazara
glottise gelen yabancı cisimler burada durdurulur. Epiglot, aritenoid kıkırdaklar ve vokal
kordların hareketiyle sfinkter görevi görür. Ayrıca; havanın akciğere girişi sırasında ya-
bancı cisimlerin aspirasyonuna engel olur (25).

Yutma sırasındaki laringeal girişi koruyan mekanizma:

- Respirasyonun refleks inhibisyonu

- Epiglot, ariepiglotik plikalar, vokal kordlar ve band ventriküller sfinkter görevi görerek,
besinlerin hava yoluna kaçması önlenerek, sinüs priformislere yönelmesi sağlanır.

- Suprahyoid kasların kasılmasıyla larenks elevasyonu ve anterior yerdeğiştirmesiyle giri-


şin dil kökünün koruması altına girmesi

- İnspirasyonun devam etmeye başlamasından önce farenksin mideye alınan materyaller-


den temizlenmesi şeklindedir (22).

4. Dolaşıma yardımcı fonksiyonu: Trakeobronşiyal sistemde ve akciğer parenkimindeki


basınç değişikliklerinin etkisiyle kan dolaşımınını pompa gibi etkiler (16,25).

5. Fiksatif Fonksiyon: İntratorasik ve intraabdominal basıncın artması gereken hallerde


yardımcı olur.Göğüs ve karın kaslarının daha fazla kasılabilmesini sağlar. Rima glottisin
kapanması ile toraksa hava hapsedilir ve intratorasik basıncın artar. Defekasyon, miksi-
yon, ıkınma, kusma ve doğum gibi durumlarda çok önem taşır.

6. Sıkıştırıcı-Ekspektorasyon Fonksiyonu: Glottisi geçen yabancı cisimleri, endojenleri


(sekresyonlar, sekestrler, bakteri yığınları) ve torasik duvarı delerek akciğere geçen ya-
bancı cisimleri dışarı atan fonksiyondur.

Öksürük: Yalnızca gerçek vokal kordların birbirlerine yaklaşmaları akciğerlerden


hava çıkışına engel olamadığı için; yalancı vokal kordların kapanması öksürme mekanizması-
nın en önemli kısmıdır (22). Derin inspiryumla glottis kapanır. Ekspiryum kasları kasılarak
intrapulmoner basınç yükselir. Glottis ani olarak açılır açılmaz hızla çıkan hava birlikte aşağı

!6
solunum yollarındaki sekresyonu, yabancı partikülleri dışarı atar.Öksürme, basınçlı nefes
verme sırasında kordların glottisin ani açılmasından sonra tamamen yaklaşımıyla meydana
gelir (26) Kuvvetli ve kısa öksürükle inhale edilen yabancı cisim balgamla dışarı atılır. Bu
sebeple öksürüğün koruma görevi vardır (16,25).

Hıçkırık: İstemsiz, ani, nervus frenikusun uyarmasıyla diyaframın kasılmasıyla olu-


şur. Hıçkırık sesini inspirasyon sırasında glottisin hızla kapanması çıkarır.

Esneme: İstemsiz olarak kademeli inspirasyonların ardından kademesiz ve derin bir


ekspirasyondur. Alt çenenin ileri derecede açılması ve platisma kasının kasılması birlikte olur.
Sebebi kanda birikmiş olan CO2’in atılması amacıyla boyun büyük toplardamarlarına basınç
yaparak kanın temizlenmesi için kalbe dönmesini sağlamaktır (25).

9.Emosyonel Fonksiyon: Ağlama, haykırma, hıçkırma, iç çekme, homurdanmanın ortaya çık-


tığı sevinç, üzüntü, dehşet gibi emosyonel durumlarda larenks rol oynar. Larenjektomize has-
taların höpürdeterek kahve içemedikleri görülmüştür (25).

2.1.1. Larenksin İskeleti

Larenks iskeleti, birbirine çeşitli ligamanlarla ve membranlarla bağlanan 8 çeşit karti-


lajdan oluşur. Bu kartilajlardan 3’ü tek (tiroid, krikoid, epiglottis) ve 3’ü de çifttir (aritenoid,
kornikulat, kuneiform) (19).

Larenksin ana iskeletini oluşturan larengeal kıkırdaklar:

1. Tiroid Kıkırdak

2. Krikoid Kıkırdak

3. Epiglot

4. Aritenoid Kıkırdak

5. Kornikulat Kıkırdaklar

6. Kuneiform Kıkırdaklar

7. Tritiseus kıkırdak

!7
8. Sesomoid Kıkırdak

Larenksin Kıkırdakları

2.1.1.1. Tiroid Kıkırdak

Larenksin en büyük kıkırdağı olup, üst ve ön bölümünü oluşturur. Larenksin yumuşak


doku elemanlarını taşır ve darbelere karşı korur. Hava yolunun açık kalmasını sağlar. Erkek-
lerde yaklaşık olarak 9 gr, kadınlarda 4 gr kadardır. Önde ortalama yüksekliği erkeklerde 47
mm, kadınlarda 38 mm’dir. Tiroid kıkırdak hyalin yapılı iki kuadrilateral laminadan oluşur ve
bu laminaların 2/3’leri anterior orta hatta kaynaşarak prominensia larengea (tiroid notch) oluş-
tururlar. Bu laminalar “V” şeklindeki superior tiroid notch tarafından ayrılırlar(16,21,27,28).
Bu prominensin en belirgin kısmı üst kısmıdır ve erkeklerde kadınlarınkinden daha büyüktür
(27). Birleşme açısı kadınlarda 120 derecedir ve prepuberte dönemindeki erkeklerde de açı
benzerdir. Erişkin erkeklerde ise 90 derecedir ve bu açı subkutan bir çıkıntı yapar. Laminala-
rın dış yan yüzeylerinde, superior kornunun kökünün yanında bulunan superior tiroid tüber-
külden aşağı sınırdaki inferior tiroid tüberküle, yukarıdan aşağıya ve arkadan öne doğru uza-
nan oblik çizgi (linea obliqua) bulunur (14,28). Oblik çizgiye üç tane kas bağlanır. Bunlar;
Sternothyreoideus, Thyreohyoideus, and Konstriktör Faringis İnferiordır (27,28).
Her iki laminanın posterior kenar boşluğundan altta ve üstte çıkıntı oluşur. Bu çıkıntı-
lara kornu adı verilir. Laminaların posterior kısmında; yukarı doğru uzanan superior kornu,
aşağı doğru uzanan inferior kornu bulunur. (16,29). Superior kornu 1,5 cm uzunluğunda, dar
ve medial yöndeyken; inferior kornu 0,5 cm uzunluğunda ve kalındır. Kranial olarak, superior
kornu tirohiyoid ligamentle hiyoide bağlanır. Kaudal olarak, inferior kornu, krikotiroid eklem
(synovial eklem) ile krikoid kartilaja bağlanır (28,29). Bu bağlantı tiroid kartilajın tek direkt
bağlantısıdır; diğer yapılara ligamanlar ve kaslarla tutunur. Superior kornular arası 41 mm
iken inferior kornular arası 34 mm’ dir. Tiroid kartilaj yaşla kemikleşen hyalin kartilajdan
oluşmaktadır ve bu kemikleşme genellikle 25 yaşında başlar (28).

!8
Tiroid-hiyoid ve tiroid-krikoid arasında kalan alanlar membranlarla doludur. Bunlar
kranial tarafta tirohiyoid membran ve kaudal tarafta krikotiroid membranlardır (29) Tiroid
kıkırdağın iç ve dış yüzleri perikondriyum ile örtülüdür. Dış perikondriyum, iç perikondriyu-
ma göre kıkırdağa daha zayıf yapışmıştır. Lateral perikondrium her bir laminanın lateral yü-
zeyine gevşekçe yapışır. Dış perikondriyum, arka kenarda daha fazla olmak üzere, üst ve alt
kenarlara daha sıkıca yapışır. Kıkırdağın iç yüzü oldukça düzdür ve hafifçe konkavdır. Tiroid
çentik ile alt kenar arasında kalan bölgenin ortasında küçük bir kabartı vardır ve bu bölgede
perikondrium bulunmaz. Buraya anterior kommisür tendonu (Broyle Ligamanı) yapışmış olup
bu bölgede perikondriyum bulunmaz.
Kartilajın superior sınırı arkada konkav, önde konvekstir ve hiyotiroid membranın kar-
şılık gelen yarısına bağlantı verir. Kartilajın inferior sınırı posteriorda konkav, anteriorda çok
hafif konvekstir (neredeyse düzdür) ve krikotiroid ligamente bağlantı verir.Bu iki kısım infe-
rior tiroid tüberkül ile ayrılırlar (27).

2.1.1.2. Krikoid Kıkırdak

Halka şeklinde, hyalin yapılı tek kıkırdak olan krikoid kıkırdak, tiroid kıkırdağın he-
men altında bulunur (14,16). Hiyalin yapılı olduğu için yaşa bağlı olarak kemikleşir. (28) Ti-
roid kartilajla trakea arasında uzanır (28). Yüzük şeklindedir ve larenks kıkırdakları arasında-
ki en güçlü olanıdır (30). Havayolunu tam olarak çevreler ve hava yollarının stabilizasyonunu
sağlar (21). Larengeal iskeletin annular destekçisi olan tek kıkırdaktır. İçe ve dışa doğru ro-
tasyon, kayma hareketleri yapar (31).

Krikoid anteriorda dar bir ark ve posteriorda dört köşeli geniş bir laminadan oluşmak-
tadır (14). Arkın yüksekliği ortalama 6 mm’dir. Laminanın yüksekliği erkeklerde 20-30 mm;
kadınlarda 19-22 mm’ dir (16) ve her iki tarafında sığ bir çöküklük bulunan medyan dikey
çizgiye sahiptir. Posterior krikoaritenoid kaslar bu çöküklüklerden kaynaklanır (28)

İntrensek larenks kasları bu krikoid kıkırdaktan kaynaklanır (31). Krikoid arkın üst
kenarına önde krikotiroid membran, yanlarda lateral krikoaritenoid kas ve konus elastikus ya-
pışır. Kıkırdağın her iki arka yan yüzlerinde inferior tiroid kornu ile eklem yapar. Bu sinoviyal
bağlantı krikoid kıkırdağın öne ve arkaya kayma hareketlerini sağlar. (30). Krikoid laminanın

!9
superior sınırında, elips ve konveks biçiminde, aritenoid kıkırdak için iki eklem bölgesi yer
alır (28).

Krikoidin artiküler yüzleri; interaritenoid açıklık erkeklerde 15-17 mm, kadınlarda 13


mm’dir. Krikoaritenoid eklemin artiküler yüzeyleri oldukça simetriktir. Uzun ekseni erkekler-
de 7.5 mm, kadınlarda 6 mm iken; kısa ekseni erkeklerde 4.5 mm, kadınlarda 3.8 mm’dir
(16). Krikoid kıkırdak Erişkinde C6-C7 omurlar, çocuklarda C3-C4 omurlar doğrultusundadır
(30). Krikoid kıkırdak alttan elastik ligamanlarla trakeaya bağlanır (13). Krikotiroid membran
cilt yüzeyine yakın olduğundan, acil trakeotomi için önemli bir bölgedir (14).

2.1.1.3. Epiglot

İnce, fleksibl, yaprak şeklinde fibroelastik tek kıkırdak olan epiglot dil kökü ve hyo-
idin posteriorunda ve larenksin anteriorunda bulunur (21,28). Posterior yüzeyi esasen kon-
kavken, superior ve inferior sınırlarında konvekslik vardır (28) Yutma esnasında yemeklerin
alt solunum yollarına gitmesini engeller. Fonasyonda rolü yoktur. Kemikleşmez ve mukoza ile
kaplıdır. Şekli ters duran bir rakete benzer (14). Superior kısmı serbest yuvarlak ve geniştir.
İnferior yaprak sapına benzer dar kısmına petiol (petiolus epiglottidis) adı verilir. Petiol tiro-
epiglotik ligaman ile notchun hemen altındaki orta hatta bulunan tiroit kıkırdağın iç yüzüne
bağlanır (28) Petiolusun alt ucunda oluşan kabartıya tuberculum epiglotticum adı verilir.
(16,28) Epiglot hyoidin ön alt yüzeyine hyoepiglotik ligamanla bağlanırken, ariepiglottik fold
ile aritenoid kartilaja tutunur.. Epiglotun üst kenarını döşeyen mukoza ile dil kökü arasında,
kenarlarda lateral glossoepiglottik plika, ortada ise median glossoepiglottik plika bulunur. Bu
üç plika arasında meydana gelen iki adet çukura vallecula denir (20). Epiglotun lateralinden
farenks lateral duvarına uzanan kıvrıma farengoepiglotik plika adı verilir.
Epiglotun hyoid kemiğin üstündeki 1/3 üst bölümünü (suprahyoid bölüm) serbesttir ve
her iki yüzü de mukoza ile örtülüdür. Hyoid kemiğin altında kalan 2/3 alt bölümün (infrahyo-
id bölüm) sadece arka yüzü mukoza ile örtülüdür (14). Bu elastik kartilajın mukus bezlerine
yönelen bir çok küçük çukurluğa sahiptir (28).

!10
Epiglotun ön ve lateral bölümünde ve hyoid kemiğin altında kalan alana preepiglottik
loj (Boyer aralığı) adı verilir. Gevşek areolar ve adipoz doku, elastik ve kollajen lifler barın-
dıran bu bölge, epiglotu yutma sırasında mekanik travmalardan korur (14).

2.1.1.4. Aritenoid Kıkırdak

Arytaina-arytaena, yunancada ibrik ya da kepçe demektir ve aritenoid üç yüzlü pira-


mide benzeyen, hyalin yapılı çift kıkırdaktır. Larenksin açılıp kapanmasından sorumludur.
(3,16). Larenksin arka kenarında, krikoid kartilajın laminasının superior sınırına otururlar
(30). Ters T harfi şeklinde olup çift kıkırdaklar arasında en büyük ve en ağır olanıdır. Erkek-
lerde ortalama 0.4 gr iken kadınlarda 0.2 gr ağırlığındadır. Apeks vokal çıkıntı arası erkekler-
de 18 mm, kadınlarda 13 mm’dir (16). Her bir kıkırdak, bir taban, bir tepe ve üç yüze (poste-
rior, anterolateral ve medial yüzler) sahiptir. Tabanlar konkavdır, krikoaritenoid eklemle kri-
koide bağlanırlar (14,28). Tepe kornikulat kıkırdak ile eklem yapar (28).
Aritenoid hareketleri, intrensek larenks kasları, posterior krikoaritenoid, lateral krikoariteno-
id, aritenoideus, oblik aritenoid ve tiroaritenoid ile sağlanır. Krikotiroid kas vokal kordların
longitudinal gerginliğini arttırarak aritenoidi etkiler. Tiroepiglotik kas airoepiglotik plikanın
gerginliğini ve aritenoidi etkiler. Aritenoid tabanının krikoid laminanın üst yüzeyi ile eklem
yapan kısmı, aritenoidin aşağı lateral veya yukarı mediale doğru kayma hareketlerini sağlaya-
rak rima glottisin açılıp kapanmasını kontrol eder (16).
Posteroir yüzü pürüzsüz, düz ve konkav olup aritenoid kasa yapışır. Anterolateral yüzü
pürüzlü, konveks olup krista arkuata ile iki çukurluğa ayrılır (16,28) Üstteki triangular çukur
(Fovea triangularis) olup ventrikül plikası yapışır. Alttakine ise Fovea oblonga denir ve vokal
kasa yapışır (14). Krista arkuatanın tümsek üst ucuna colliculus denir. Aritenoid tabanında
laterale doğru uzanan kısa çıkıntı procesus muscularis, öne doğru uzanan uzun ve ince çıkıntı
procesus vocalis olarak adlandırılır (16,20). Procesus muscularise krikoaritenoid kas yapışır-
ken, konus elastikusun arka üst kenarı procesus vocalise yapışır. Uzun vokal çıkıntı anteriora
doğru uzanır ve vokal ligamente bağlantı verir. Muskuler çıkıntı posteriora doğru yönelir. Pos-
teiorda, posterior krikoaritenoid kasa; anteriorda lateral krikoaritenoid kasa bağlantı verir (28)

!11
Vokal çıkıntı ile muskuler çıkıntı arası erkeklerde ortalama 14 mm iken kadınlarda 11.5 mm’-
dir. Muskuler çıkıntı vokal kord düzlemindedir ve solunum ve fonasyon sırasında aritenoid
hareketi ile pozisyonu değişir. Aritenoid hareketi 3 yöndedir; öne, arkaya ve vertikal yönde
krikoid eklem yüzünün minör ekseni boyuncadır. Öne doğru harekette aritenoid vokal çıkıntı-
sı açılır, muskuler çıkıntı yükselir. Arkaya doğru harekette ise, vokal çıkıntı yükselir ve mus-
kuler çıkıntı alçalır. Rotasyon hareketi ise daha çok transvers eksen veya ön arka eksende olur.
Aritenoidlerin mediale hareketi ile adduksiyon; arka ve yukarı hareketi ile aritenoidle-
rin ve vokal kordların birbirinden uzaklaşması ile laterale doğru abduksiyon gerçekleşir. Ad-
duksiyonda vokal kordların arka 1/3’ü orta 1/3’ünden daha yukarı pozisyondadır (16).

2.1.1.5. Kornikulat Kıkırdak

Kornikulat kıkırdak (Cartilago corniculata) fibroelastik yapılı çift küçük kıkırdak olup
“Santorini Kıkırdağı” da denir. İnsanda nonfonksiyoneldir. Aritenoidin apeksine oturur ve
apeksi posteromedial yönde uzatır. Arioepiglottik kıvrımla örtülüdür ve arioepiglotik plikalara
dayanıklılık kazandırır. Üst özofagusun parsiyel asıcısı olarak görev yapar (14,16,28).

2.1.1.6. Kuneiform Kıkırdak

Kuneiform kıkırdağa (Cartilago cuneiformis) “Wrisberg kıkırdağı” da denir. Arioepig-


lottik plika içinde bulunur ve aritenoidin önünde beyaz bir kabartı şeklinde görünür. Elastik
yapıda uzun silindirik çift kıkırdaklardır. Kornikulat kıkırdağın önünde yer alır. Kuneiform
kıkırdağın kornikulat kıkırdakla beraber arioepiglottik kıvrıma destek olup, gerginlik sağladı-
ğı savunulur. Ayrıca kornikulat kıkırdakla birlikte; yutma esnasında epiglotun tuberkülüne
doğru yaklaşıp larenks girişinin kapatılmasına yardımcı olurlar (16,18,21).

2.1.1.7. Triticeous Kıkırdaklar

!12
Elastik küçük nodül biçinde kıkırdaklardır. Genellikle her bir lateral tirohiyoid memb-
randa bulunur (16,28).

2.1.1.8. Sesomoid Kıkırdaklar

Tiroaritenoid ligamentlerin ön ucunda bulunan küçük kıkırdaklardır.

2.1.2. Larenksin Eklemleri

2.1.2.1. Krikotiroid Eklem

Krikoidin posteromedial bölümü arkusunun ön yüzünün yan taraflarında bulunan yu-


varlak bir eklem yüzeyi ve tiroid kıkırdağın inferior kornusunun alt ucunun iç yan tarafında
bulunan oval küçük bir eklem yüzeyi arasında bulunan kapsülle çevrili küçük bir eklemdir.
Eklem, sinovyal zarla örtülü olan güçlü bir kapsülle çevrilidir. Eklemin krikoid yüzeyi hafifçe
kabarıktır ve orta kısmı tiroid yüzeyinin hafif konveks olan yüzeyine uyacak şekilde çukurdur
(3,14,16).

Eklemin anterior, inferior ve posterior krikotiroid ligamentler gibi kuvvetlendirici bağ-


ları vardır. Posterior ligamentin iki parçası bulunur. Anteroinferior parçası, tiroid inferior kor-
nusundan başlar ve krikoide yapışır. Diğer parçası, medial krikotiroid kapsülden çıkar ve kri-
koaritenoid eklemin yanına yapışır. Eklem genellikle iki tarafta asimetriktir. Eklem yüzeyleri
%25 oranında düzdür.

Eklemin transvers eklemi etrafında rotasyon ve öne arkaya yavaşça kayma olmak üze-
re sınırlı iki hareketi bulunur (3,30). Rotasyon hareketi sagital plandadır. Kayma hareketi ise
çok sınırlıdır. Ayrıca krikotiroid kontraksiyonuyla, her iki eklemden geçen transvers düzlemde
oluşan eksen üzerinde kaldıraç hareketi görülür. Vokal kordların gerilmesinden sorumludur.
Bu eklemin fiksasyon veya destrüksiyonunda krikotiroid kasın vokal kordları gerici etkisi
kaybolur (3,14,16).

!13
2.1.2.2. Krikoaritenoid Eklem

Krikoid kıkırdağın laminası ve aritenoid kıkırdağın tabanı aralarında sinovyal eklem


yaparlar. Krikoid eklem yüzeyi konvekstir ve elips şeklindedir. Yukarı, dışa ve hafifçe öne
bakar ve krikoid kıkırdağın medial yüzüne taşar. Uzun eksen öne ve dışa doğrudur. Krikoid-
deki eklem yüzeyi epiteliktir ve ortalama 6 mm uzunluğundadır.

Aritenoid kıkırdağın eklem yüzeyi ise konkavdır ve elips şeklindedir. Eklem kapsülü
gevşek ve incedir. Aritenoid eklem yüzeyi hafif çöküktür ve krikoid yüzeyine dik açı yapar.
Dıştan kaslarla kuvvetlendirilmiştir. Eklemin fibrokartilaj bir menisküsü vardır.Eklem poste-
rior krikoaritenoid ligamentle ve kapsüler ligamenle kuvvetlendirilmiştir. Bu eklemde ariteno-
idin kayma, sallanma ve rotasyon olmak üzere üç farklı hareketi vardır (3,14,16,20):

1. Sallantı hareketi: Eklemin ekseni etrafındadır. Aritenoidin ön arka yöndeki sallantı hare-
keti üst laminer artiküler yüzde olur.

2. Rotasyon Hareketi: Aritenoidin dikey aksındadır (30). Eklemin içe ve dışa rotasyon ha-
reketiyle ligamentum vokaller, dolayısıyla kord vokaller birbirine yaklaşıp uzaklaşırlar
(20).

3. Kayma Hareketi: Dışa aşağı veya içe yukarı yönde kayma hareketi yapar (3). Krikoid
eklem yüzünün uzun eksenine paraleldir. Aritenoidler lateral aşağıya ve karşı aritenoide
doğru medial yönde kayma hareketi yaparlar. Aritenodin kayma hareketi ortaya geriye
veya arkaya doğrudur. Krikoaritenoid ligament, aritenoidin krikoid üzerine öne doğru çok
kaymasını önler (16).

2.1.2.3. Kornikulo- Aritenoid Eklem

Aritenoid ve kornikulat kıkırdakları birbirine bağlayan yarı oynar bir eklemdir (16).

2.1.3. Larenksin Ligamentleri

!14
Larenksin ligamanları iki gruba ayrılır.

1. İç: Larenks Kıkırdakları arasındaki ligamentlerdir. Larenksin kıkırdaklarını birleştirir.

2. Dış: Larenksi komşu oluşumlara bağlayan ligamentlerdir. Larenksin dış bağları, kıkırdak-
ları komşu yapılara ve birbirlerine bağlarlar. Larenks etrafını çevrelerler (30).

2.1.3.1. Medial Krikotiroid Ligament

Krikoid kıkırdağın üst kenarı ile tiroid kıkırdağın alt kenarlarının orta kısmına tutunur.
Konus elastikusun ön bölümünün kalınlaşmasıyla oluşur (14,32). Tiroid kıkırdağın altında
yumuşak bir bölge oluşturur ve bu bölge cildin havayoluna en yakın olduğu alandır. Bu böl-
geden havayolu açılmasına krikotirotomi ya da koniotomi denir (21).

2.1.3.2. Tiroepiglotik Ligament

Epiglotun petilo ile tiroid kıkırdak arasında bulunan uzun, ince, elastik kord şeklinde
bir ligamenttir (27,32). Broyle’s Tendonu (ön komisür tendonu) üst ucu arasında bulunur (14).

2.1.3.3. Ariepiglotik Ligament

Ariepiglotik plika içinde bulunan çift, simetrik bağdır. Lateral marginal bölgenin iske-
letini oluşturur (14).

2.1.3.4. Ventriküler Ligament (Superior Tiroaritenoid Ligament)

Ventriküler plika içinde bulunanan çift ve simetrik bağdır. Ventriküler bandı serbest
kenarını oluşturur. Broyles tendonunun supraglotik bölümünü aritenoid kıkırdağın anterolate-
ral yüzüne bağlar (14).

2.1.3.5. Vokal Ligament

!15
Tiroid kıkırdakların laminalarından aritenoid kıkırdağın vokal çıkıntısına kadar uzanan
elastik yapılı çift ve simetrik bağdır. Broyles tendonundan çıkar. Vokal kordun iskeletini ve
bununla beraber konus elastikusun serbest kenarını oluşturur (14,21).

2.1.3.6. Hiyoepiglotik Ligament

Epiglotun ön yüzü ile hiyoidin arka üst bölümü arasındaki ince, gevşek yapılı bir li-
gamenttir. Preepiglotik aralığın tavanını ve vallekulanın tabanını oluşturur (16). Bu bağın al-
tında larenksin yağ dokusu vardır (14).

2.1.3.7. Krikotrakeal Ligament

Krikoidin alt kenarından trakeanın birinci halkasının üst kenarına kadar ulaşan liga-
menttir (16).

2.1.3.8. Farengoepiglotik Ligament

Epiglotun yan kenarlarından farenks fasyasına kadar uzanan faringoepiglotik plika


içinde bulunan mukoza ile örtülü ligamenttir (14,16).

2.1.3.9. Posterior Krikoaritenoid Ligament

Her bir aritenoid kartilaj bir kapsül ve posterior krikoaritenoid ligament ile krikoide
bağlanır. Kapsül ince, gevşek yapılıdır ve eklem yüzlerinin kenar boşluklarına bağlanırken;
posterior krikoaritenoid ligament, krikoid kartilajdan aritenoid tabanının medial ve posteri-
oruna uzanır (27).

!16
2.1.4. Larenksin Membranları

2.1.4.1. Eksternal Membranlar

2.1.4.1.1. Tirohiyoid Membran

Tiroid kıkırdağı hiyoid kemiğe bağlar (21). Aşağıda tiroid kıkırdağın üst kenarı ve su-
perior kornuya, yukarıda hiyoidin büyük kornu majusları ve korpusunun posterior yüzeyinin
üst kenarına yapışan fibroelastik bir membrandır. Yutkunma sırasında larenksin yukarı hareke-
tini kolaylaştırır. Membran ortada ve her iki tarafta kalınlaşarak ligamente dönüşür. Ortada
tirohiyoid orta ligamenti (ligamentum thyrohyoidea mediana), yanlarda ise tirohiyoid yan
bağlarını (ligamentum thyrohyoidea laterale) oluşturur. Lateral tirohiyoid ligament yuvarlak
fibroelastik yapıda olup superior kornu ucu hiyoidin büyük kornusunun arka ucuna bağlanır.
Ayrıca bu lateral ligamentlerin içinde tritisea kıkırdağı vardır.Preepiglotik boşluğun ön kısmı-
nı oluştururan membran 2-3 mm yüksekliğinde ve 4-5 mm genişliğindedir. Superior larengeal
arter ven , superior larengeal sinirin internal dalı ve supraglottik lenfatik pedikül membranı
tiroid kıkırdak kanadı ve superior kornunun birleşim yerinin yaklaşık 1 cm yukarısından de-
lerler. Sinir ve arter larenksin damar-sinir pedikülünü meydana getirir (14). Tirohiyoid memb-
ranın arka yüzü ortada epiglot, yanlarda priform sinüslerin mukozası ile komşudurlar (16).

2.1.4.2. İnternal Membranlar

2.1.4.2.1. Kuadrangular Membran

Aritenoidler ve epiglot arasında yer alan gevşek fibroelastik yapıdaki membrandır.


Epiglotun serbest kenarından başlar ve her iki tarafta arkaya uzanarak aritenoid kıkırdağın
medial yüzüne tutunur (20). Arka kenarı vokal çıkıntılar ve kornikulat kıkırdaklar arasında
aritenoidlere, aşağı kenar ise tiroid kıkırdağa yapışır. Ventriküler bantların açılmasını sağlar.
Kuadrangüler membranın serbest olan üst kenarı plica aryepiglotticayı oluşturacak olan mu-
kozayla kaplı lig. aryepiglotticayı meydana getirir. Serbest inferior ucu ise lig. vestibulareyi

!17
(vestibüler ligament/ bant ventrikülü ) meydana getirir (3). Kuadrangular membran ve konus
elastikus ventrikülün eliptik orifisi ile birbirlerinden ayrılırlar.

2.1.4.2.2. Konus Elastikus- Krikovokal Membran

Krikoid kıkırdaktan vokal ligamente kadar uzanan elastik bir membrandır (21). La-
renksin alt bölümünü sarar (20). Krikoid kıkırdaktan başlayan fibroelastik bir membrandır.
Medial yüzeyi larenks mukozası ile örtülüdür. Önde tiroid kıkırdağın iç yüzündeki vokal tra-
beküllere vokal tendon ve ligamente, arkada aritenoidin vokal çıkıntısının ucuna yapışır. Üst
serbest sınırı kalınlaşarak vokal ligamenti yapar (3). Krikoid ve tiroidin alt kenarına ortada
krikotiroid ligamenti oluşturacak şekilde yapışır (16,20). Krikoid kıkırdağın üst sınırına tutu-
narak yanlara doğru uzanır. Üstte arkada processus vocalise tutunarak sonlanır (20). Tiroid
kanatlarından larenksin intrenksek kasları ile ayrılır. Ayrıca glottis ve subglottisi paraglottik
mesafeden ayırdığı için larenks kanserinin yayılmasında önemlidir (33).

2.1.5. Larenksin Kasları

Larenksin kasları ekstrensek ve intrensek olmak üzere iki gruba ayrılır.

Ekstrensek Kaslar

Ekstrensek larenks kasları larenksin pozisyonunu, hareketini, fiksasyonunu sağlarlar.


(17). Fonksiyonel açıdan elevatör ve depressor olmak üzere iki gruba ayrılırlar.

Elevatör Kaslar: Digastrik, stilohiyoid, geniohiyoid, milohiyoid kaslardır. 5,7 ve 9. sinirler


tarafından innerve edilirler. Yutma ve fonasyonda önemli rol oynarlar.

Depressör Kaslar: Tirohiyoid, sternohiyoid, omohiyoid ve sternotiroid kaslardır. Ansa hipog-


lossi tarafından innerve edilirler.

İntrensek Kaslar

!18
Larenksin intrensek kasları kartilajlar arasında gerilirler (34). Hava yolunun kontrolü-
nü sağlarlar. Fonasyon sırasında ekspiryum havasının direncini kontrol ederler. Alt solunum
yoluna yutma sırasında yabancı maddelerin kaçmasına engel olurlar. Larenksteki bazı miyo-
fibriller multipl nöromusküler sinaps yaparlar. Vokal kordların abdüksiyonu, addüksiyonu ve
geriliminden sorumludurlar (17).

Addüktörler: Lateral krikoaritenoid, transvers aritenoid, oblik aritenoid; Abdüktör:


Posterior krikoaritenoid; Tensörler: Tiroaritenoid-vokalis (medial), krikotiroid; Relaksörler:
Tiroaritenoid; Destek Kaslar: Tiroepiglottik, arioepiglottiktir (18).

2.1.5.1. Krikotiroid Kas

Krikotiroid kas, larenksin dışında ve yan yüzünde yer alır. Larenksin ön bölgesinde
bulunan, lateralde krikotiroid mesafeyi dolduran üçgen şeklindeki kastır (14,26). Krikoid ve
tiroid kıkırdaklar arasında bulunur (16). Krikoid kartilajın arkının ön ve lateralinden çıkar.
Tiroid kartilajın laminasının inferior sınırına ve kornusunun anterior sınırına gömülüdürler.
(34).

Krikotiroid kasın hem respirasyon hem de fonasyondaönemli fonksiyonları vardır.


Respirasyonda larenksin ön arka çapını değiştirir. Kontraksiyonu türbülansı azaltarak hava
yolu direnci üzerinde etkilidir. Krikotiroid kas, tek başına kasılırsa rima glotis uzar ve daralır.
Larengeal direnç artar. Krikotiroid kas posterior krikoaritenoid ile beraber kasılırsa glotis uzar
ve genişler. Larengeal direnç azalır. Krikotiroid, vokal kordların pozisyonunda önemli rol oy-
narlar. Tiroaritenoid ile beraber vokal kordların esas tensorleridir ve fonasyon sırasında vokal
kordların tiz sesleri çıkarabilmek için ön-arka eksende uzamalarını sağlayarak gerginliğini
arttırırlar (18). Tiroaritenoid kas vokal ligamente paraleldir. Kuvvetli kontraksiyonda krikoti-
roide antagonist olarak çalışır. İki kıkırdağın pozisyonunu stabilize eder. Vokal kordları gerer
ve uzunluğu artar. Böylece, fonasyon sırasında ses şiddeti kontrol edilir. Krikotiroid kas alçak
frekanslarda gevşektir. Falsetto veya yüksek tonda kuvvetli şekilde kasılır. Postrior krikoarite-
noid kasla beraber glotis aralığın maksimum genişlemesine yardımcı olurlar. Fonasyonda ve
respirasyonda fundamental frekansın kontrolünde önemli role sahiptir.

!19
Krikotiroid, superior larengeal sinirin eksternal dalı ile innerve olurken; krikotiroid
hariç diğer tüm intrensek kaslar rekürens tarafından innerve olurlar.Bu yüzden larenks parali-
zilerinde krikotiroid fonksiyonuna devam eder. Larenks paralizisi rekürense aitse krikotiroid
intakt kalacağından vokal kord paramedian pozisyon alır. Rekürensle birlikte superior laren-
geal sinir paralize olmuşsa vokal kord daha lateral pozisyona geçer. Rekürens paralizilerinde-
ki aşırı üst solunum yolu direncinin tedavisinde krikotiroid kası gevşetmek için superior la-
rengeal sinirin kesilmesi önerilir.

Krikotiroid kas krikoid arkının eksternal yüzeyinde üst kenarına yapışır ve iki parçaya
ayrılır.

1.pars rekta Anterior ve posterior parçadır. Lateral ve yukarıda tiroid kıkırdağın alt kenarına
doğru ilerler. Krikoid arkını kaldırır, aritenoid ve laminayı aşağı çeker.Pars rekta rotasyonu
sağlar, krikotiroid aralığı azaltır, vertikal yönde tiroid kıkırdağı krikoide doğru aşağı dönmesi-
ni sağlar.

2. pars Obliqua Posterior ve inferior yönde ilerler. Krikoidi, krikotiroid eklem sayesinde ar-
kaya çekerek krikotiroid aralığı daraltır ve vokal kordların uzunluk, gerginlik, adduksiyonunu
sağlar. Tiroid kıkırdağı ileri doğru çeker. Böylelikle vokal ligament gerilir (16).

2.1.5.2. Aritenoid Kas

Her iki aritenoid kıkırdağın posterior konkav yüzeyi arasında yer alan tek kastır. Arite-
nodin posterior yüzeyi ve lateral sınırından çıkar, karşı kartilajın uygun kısımlarına girer.
Transvers ve oblik kısımlardan oluşur. Aritenoidleri birbirlerine doğru çekerek posterior glot-
tik yarığın kapanmasını sağlar. Aritenoid kası, rekürens posterior dal innerve eder, superior
larengeal sinirden de motor dallar alır (16,22,27).

1. Transvers Lifler

Bir aritenoidin posterolateral yüzünden diğerine uzanır. Aritenoidler arasındaki ön


yüzü mukoza ile örtülüdür, arka yüzünde ise oblik lifler yer alır (16). İki kartilaj arası enine
geçerler (27). Transvers lifler, rima glottisi daraltmaya yardım eder.

!20
2. Oblik lifler

Transvers liflerin üzerindedir, aritenoidin posterior muskuler çıkıntısına yapışır. Bu


liflerin bazıları ariepiglotik kas liflerine karışır. Bir kartilajın tabanından karşı kartilajın apek-
sine uzanan; birbirlerini “X” harfinin koları gibi birbirlerini kesen iki demetten oluşur. Lifle-
rin çok azı kartilajın lateral kenar boşluğu çevresine devam eder ve ariepiglottik kıvrım üzeri-
ne uzanırlar. Bazıları Ariepiglotticus gibi ayrı bir kas olarak tanımlanırlar. Oblik lifler, larenks
aditusunu daraltır. Transvers liflerle beraberaritenoidi mediale doğru çeker ve vokal kordlar
adduksiyona geçer. Gerçek sfinkter görevi yaparlar (27).

2.1.5.3. Tiroaritenoid Kas

Vokal kıvrımlaraparalel ve lateral olarak uzanan geniş ve ince kastır (27). Vokalis kası
olarak da bilinir ve vokal kordların asıl dokusunu meydana getirirler. Kasılarak sesin oluşma-
sına katkıda bulunur (18). Tiroid kıkırdağın ve konus elastikusun iç yüzeyinden çıkarlar ve
arkaya dışa ve biraz yukarı ilerleyerek ikiye ayrılırlar.

1. M. vokalis veya tiroaritenoid internus

Vokal çıkıtnıtnın lateraline ve konus elastikusun serbest kenarına yapışır. Vokal kas
vokal ligamente yapışıktır. Vokal kordun vibratuar bölümünde yer alır (16). Kasın daha aşağı-
daki ve daha derindeki lifleri, aritenoid kartilajın vokal çıkıntısına ve anterior yüzünün bitişik
kısmına gömülü üçgen şekliyle ayırt edilebilir. Bu kısma vokalis denir ve vokal ligamentlere
paralel şekilde uzanır (27). Eksternal tiroaritenoid kasla beraber, vokal kordun asıl gövdesini
şekillendirir ve internal tensör olarak görev yaparlar. Hem birbirleri hem de konus elastikus
arasındaki küçük fiberlerin sayısız bağlantıları sayesinde glottisin marjinlerini modifiye eder
(22).

2. M. tiroaritenoid eksternus

Vokal çıkıntı ile lateral krikoaritenoid arasına yapışır. Ventrikülün dış duvarı boyunca
uzanarak aritenoide bağlanır. İç liflerden farklı olarak, ventrikülün dış duvarı boyunca uzana-

!21
rak aritenode yapışır. Bu kasın bazı lifleri ariepiglotik plikaya giderler ve epiglotun yan kenar-
larına yapışırlar. Bu liflere ait kas demetine tiroepiglotik kas (m. thyreoepiglotticus) adı veri-
lir.

Tiroaritenoid kas aritenoidi ileri çekip mediale döndürür. Krikotiroid ve posterior kri-
koaritenoidin antagonistidir. Ventriküler bandları transvers aritenoid ile beraber birbirlerine
yaklaştırarak sfinkter görevi yaparlar. Bu kas vokal kordların adduksiyon yapmasını sağlar.
Vokal kordların serbest kenarının gerilimini ve kalınlığını değiştirir. Aritenoidi ileri çekerek
vokal ligamenti gerip vokal kord kalınlığını arttırır. Fonasyon için en önemli kastır.

Tiroaritenoid kas, medial ve lateral olmak üzere iki kompartmandan oluşur. Medial
kompartman vokal kas olup yavaş kasılan kas lifleridir. Lateral kompartman ise muskuler
parça olup hızlı kasılan kas lifleridir. Vokal parça vokal kordun geilimini kontrol ederken,
muskuler parça vokal kordun adduksiyonunu sağlar. Vokal parça da kendi içinde inferior ve
superior olmak üzere iki kompartmana ayrılır. Superior parçanın ses kalitesini ve formant fre-
kansların çıkmasını sağladığı; inferior parçanın vokal kordun subglottik yüzeydeki gerginliği-
ni, vokal kord vibrasyonunun fundamental frekanslarını, fonasyonu kontrol ettiği öne sürül-
müştür (16).

2.1.5.4. Posterior Krikoaritenoid Kas

Krikoid kıkırdağın arka yüzeyindeki orta çizginin yanlarındaki çukurluk bölgelere ya-
pışır. Lifleri yukarı doğru uzanarak aritenoidin muskuler çıkıntısının arka yüzüne bağlanır.
Üst lifleri horizontal, alt lifleri ise oblik olarak yükselir ve aritenoide yapışır (27). Krikoidin
arka yan yüzünün yarısını üçgen biçiminde kaplar. Krikoidin arka yüzündeki krest üçgenin
tabanını oluşturur. İki taraftaki kaslar bu krestle ayrılırlar. Orta kreste özafagus yapışır. Bu kas
hipofarenks mukozası ile örtülüdür. Vokal kordlara abduksiyon yaptırma fonksiyonu olan tek
kastır (35). Kasılmasıyla aritenoidin muskuler çıkıntısı arkaya doğru çekilir. Aritenoid laterale
kayarak rotasyon yapar. Böylelikle kordlar abduksiyona geçmiş olurlar.Fonasyon sırasında
tiroaritenoid ve krikotiroid kasın germe fonksiyonun tersine çalışır. Posterior krikoaritenoid
kas, adduktörlerden daha yavaş kontrakte olup daha geç yorulur.

!22
Posterior krikoaritenoid kas lateralden mediale doğru üç kompartmandan oluşmakta-
dır: vertikal, oblik ve horizontal. Bu üç kompartman, aritenoidin farklı yönlere hareketini sağ-
larlar. Vertikal ve oblik aritenoidin kayma ve arkaya sallantı hareketini sağlar. Bu hareketler
inspiryumda kordların abduksiyon yapmasını sağlar. Horizontal kompartman vokal çıkıntının
laterale dönmesine yardımcı olur. Rekürensin posterior dalı tarafından innerve edilir. Rekü-
rens kasın laterali boyunca yukarı doğru uzanır ve iki dal verir. İlk dal kasın vertikal lateral
yarısını innerve ederken; ikinci dalhorizontal kompartmanı medial yarısını innerve eder (16).

2.1.5.5. Lateral Krikoaritenoid Kas

Posterior krikoaritenoid kasın antagonistidir. Krikoid arkusunun dış yüzü ve üst kena-
rından ve konus elastikustan başlar yukarı arkaya uzanarak aritenoidin muskuler çıkıntısının
ön bölümüne bağlanır (27). Dörtgen şeklindedir ve vokal prosesleri içe doğru döndürerek vo-
kal kordların adduksiyonunu sağlar (22). Kontraksiyonu ile muskuler çıkıntı öne laterale çe-
kilmesiyele kordlar ortaya yaklaşır. Rekürens sinirin anterior dalı tarafından innerve edilir
(16).

2.1.6. Larenks Boşluğu

Larenks boşluğu farinks ile superior larengeal açıklıkta birleşirler. Açıklık; anteriorda
epiglot, lateralde epiglotik kıvrımlar, posteriorda interaritenoid çentikle çevrilidir. Larenks
boşluğu tamamen mukoza ile örtülüdür ve farklı bölgelere ayrılır:

1. Vestibule

2. Rima vestibulis

3. Rima glottidis

4. Ventrikül

5. İnfraglottic or subglottic alan (28).

!23
Larenks Vestibülü: Larenksin ilk giriş kavitesidir. Aditus larengisten ventriküler pli-
kaya kadar daralarak huniye benzer olan bölüme denir. Anteriorda epiglot posterior yüzü, late-
ralde ariepiglotik foldların iç yüzü ile yalancı kordların üst sınırı, posteriorda interaritenoid
çentik, tarafından sınırlandırılır. Dikdörtgen şeklindeki ariepiglotik kıvrım mkozasının deri-
ninde bir membranla çevrilidir (14,24,28).

Aditus larengis (marjinal larenks): Endolarenks ile farenks arasındaki sınırı meyda-
na getirir. Oval şekildedir. Anteriorda epiglotun serbest kenarı, lateralde ariepiglotik plika,
posteriorda kuneiform kıkırdağa kadar olan bölümdür. Faringolarengeal duvarı meydana geti-
rir (14).

Epiglotun tabanının orta hatta yaptığı üçgen çıkıntıya epiglot tüberkülü (Zermak tü-
berkül) denir.

Ventriküler bandlar (yalancı kordlar): Ventrikülün üstünde ventriküler ligamentin


ve tiroaritenoid kasın dış parçasının üst bölümünü örten mukozanın meydana getirdiği yapıdır.
Yanlarda iki kıvrım şeklindedir ve üst yüzleri bombelidir. Posteriorda, aritenoid kıkırdağın ön
yüzüne bağlanırlar. Aritenoid kıkırdaktan Meckel filtrumu adı verilen bir olukla ayrılır. Vent-
riküler band mukozası, seröz ve seromukoz glandlara sahiptir. Ventriküler band uzunluğu er-
keklerde 20 mm, kadınlarda 15 mm uzunluğundadır.

Rima vestibulis (vestibuler slit):İki ventriküler band arasında bulunan gerçek aralığa
denir.

Morgagni Ventrikülü (Larenks Karıncığı): Yukarıda ventriküler band ve aşağıda


vokal kordlar arasında kalan bölgedir (28). Mukozayla kaplıdır. Boyut ve şekil olarak değişik-
lik gösterir ve erkeklerde daha çok gelişmiştir. Ventrikülün anterior ucunda bulunan diverti-
küle larengeal sakkül adı verilir (35,36,37,38).

Rima glottidis: Vokal kordlar ve aritenoidlerin vokal prosesleri arasındaki alandır.


Glottik açıklığın ön 3/5 ini vokal kordlar arasında kalan ön kısmına intermembranöz kısım,
vokal çıkıntılar arasında kalan arka bölüme ise interkartilaj kısım denir.

Subglottik mesafe: Vokal kordlardan krikoid kartilajın alt kenarına kadar mesafeye
denir.

!24
Vokal kord: Ses oluşumu ve alt solunum yolu korunumundan sorumludur. Anteriorda
tiroid kıkırdak açısından posteriorda aritenoid kıkırdağa kadar uzanır. Kama şeklindeki vokal
kordların apeksleri larenks boşluğunun medialine doğru çıkıntı oluştururken, tabanları tiroid
kartilajın laminasına dayanır. Her bir vokal kord, vokal ligament , conus elasticus, kas lifleri
ve mukoza tabakasından oluşur (19). Kord vokaller, band ventriküllerin altında, onlardan
daha beyaz ve belirgin bir mukoza kıvrımı şeklindedirler. Sağ ve sol kord vokal önde anterior
komissürde birleşir. Tiroid iç yüzüne ön komissür tendonu şeklinde yapışır, arkada ise ariteno-
id kıkırdağın vokal prosesine bağlanır.Kord vokallerin ön 3/5 kısmı intermembranöz kısım,
2/5 arka kısmı ise interkartifajinöz kısım adını alır. Kordların maksimal açıklığı ise erkeklerde
19 mm, kadınlarda 12 mmkadardır.

Kord vokallerin yüzeyini çok katlı non-keratinize yassı epitel örter. Histolojik olarak kord vo-
kalin yapısı 5 tabaka gösterir (40,41,42,43).

Bu tabakalar:

1. Yassı epitel: Vokal foldun en dış tabakasıdır. Kordları koruyan bir kabuk gibidir. Vokal
fold, non-keratinize stratifiye yassı hücreli epitelle kaplanmıştır. Kanallar ve mikrovillüsler
sıvı sekresyonu yaparak yüzey alanını genişleterek sıvıların absorbsiyonunu ve sekresyonunu
hızlandırır. Epitel tabaka basement membranın (kollajen fiberler, lamina lusida ve lamina den-
sa) üzerine oturur (18).

2. Lamina propria superfisialis (Lamina proprianın yüzeyel tabakası): Hücreler arası


matriks ve gevşek bağ dokusundan oluşmuştur ve jelatinöz özelliktedir. Elastin lifler, dekorin,
az miktarda kollajen, hiyalurinik asit, fibronektin içermektedir. Reinke boşluğu da denir (18).

3. Lamina propria medius (Lamina proprianın intermedier tabakası): Lamina propria


superfisialisdeki gevşek bağ dokusundan lamina propria profundusdaki sıkı bağ dokusuna ge-
çiş bölgesidir. Elastin yüzeyel tabakaya göre daha yoğundur. Daha çok elastik liflerden, daha
az olarak da kollajen liflerden oluşmuştur (18).

4. Lamina propria profundus (Lamina proprianın derin tabakası): Sıkı bağ dokusunun
özelliğini veren kollajen lifler çoğunluktadır ve daha fazla intertisyal ve fibröz proteinler içe-

!25
rir. Lamina proprianın intermediate tabakasıyla beraber vokal ligamanı meydana getirirler
(18).

5. M. vokalis : Tiroaritenoid kastır ve kordun asıl yapısını oluşturur.

1,2,3. tabakalar örtü; 4,5. tabakalar gövde kısmını oluştururlar.

2.1.7. Larenksin Bölümleri

Larenks vertikal olarak üç bölgeye ayrılır:

1. Supraglottik Bölge

2. Glottik Bölge

3. Subglottik Bölge

2.1.7.1. Supraglottik Bölge

Ariepiglottik plikalardan başlayarak ventriküler bandlara kadar olan bölgeye denir. ()


Epiglotun larengeal yüzü, ariepiglottik foldlar, aritenoid kartilajın larengeal yüzü, yalancı vo-
kal kordlar ve ventrikülleri içerir. Supraglottis ve glottis ventrikülde ayrılırlar. Sınır, kord vo-
kalin skuamöz epiteli ile ventrikülün respiratuar mukozasıdır. Lateral duvar, çatısı ve sakkül
supraglottik bölgenin parçasıdır. Ventrikül tabanı glottik bölgenin parçasıdır (44,45).

2.1.7.2. Glottis (Rima Glottidis)

Vokal kordların serbest kenarları arasındaki boşluğa denir (35,46,47,14). Glottik açık-
lığın öndeki 3/5’ini vokal kordlar (fonatuar kısım), arkada kalan 2/5’ ini ise aritenoid kıkır-
daklar (respiratuar kısım) oluşturur. Vokal kordlar arasında kalan ön kısmına intermembranöz
kısım, vokal çıkıntılar arasında kalan bölümüne interkartilaj kısım denir (14). Maksimal açık-

!26
lık erkeklerde 19 mm, kadınlarda ise 15 mm’dir (35,36) Rima glottidis üst solunum yolunun
en dar bölümüdür (27,35).

2.1.7.3. Subglottik Bölge

Vokal kordların serbest kenarının 1 cm altından başlayıp krikoid kıkırdak alt kenarına
kadar olan kısımdır (48,49).

2.1.8. Larenksin Potansiyel Boşlukları

Preepiglottik Boşluk: Önde tirohyoid membran üstte vallekula ve hyoepiglottik liga-


ment, arkada epiglot ve aşağıda tiroepiglottik ligament ile sınırlanan boşluktur. Yanlarda pa-
raglottik boşluklara açılır (50,51).

Paraglottik Boşluğu: Ventriküllerin ve glottik bölgenin lateralinde bulunan boşluktur.


Dışta tiroid laminalar, infromedialde konus elastikus, medialde larengeal ventrikül, supero-
medialde ise kuadrangular membran ile sınırlanan boşluktur. Paraglottik boşluk preepiglottik
boşluğa bağlanır. Bu boşluğun arka duvarı sinüs priformus mukozasıyla kaplıdır (52,53,54).

Reinke Boşluğu: Vokal kordların epiteli ile vokal ligamentler arasında bulunan sube-
pitelyal boşluktur. Yukarıda ve aşağıda superior ve inferior linea arkuata ile sınırlanmıştır
(55,56). Bu boşluk vokal kord boyunca uzanır (44,53,54).

Subglottik Boşluk: Vokal kordların iç yüzeyinden krikoidin alt seviyesine kadar olan
bölümdür. Üst kısmı eliptiktir, aşağıya doğru genişleyerek sirküler bir yapıya dönüşür ve tra-
kea ile devam eder (27,35). Glottik ve subglottik bölgelerin arasındaki sınır vokal kordlarının
serbest kenarlarının 5 mm aşağısıdır. Subglottik bölgenin alt sınırı ise tam olarak krikod karti-
lajın inferior kenarıdır (57,58).

!27
2.1.9. Larenksin Kanlanması

2.1.9.1. Larenksin Arterleri

Larenksin kanlanması superior ve inferior larengeal arterlerden sağlanır (35,59,60,61).

1. Üst Bölüm (A. laryngea superior): Arteria carotis eksterna, Arteria tiroides superior, Ar-
teria laryngicus superior

2. Alt Bölüm (A. laryngea inferior): Arteria subclavia, Arteria thyreo-cervicalis, Arteria
thyroidea inferior, Arteria laryngicus inferior

2.1.9.2. Larenksin Venleri

Larenksin venleri arterlere yandaşlık ederler.

1. Üst Bölüm: Vena laryngicus superior, vena thyroidea superior, vena jugularis interna

2. Alt Bölüm: Vena laryngicus inferior, vena thyroidea inferior, vena innominata (30).

2.1.10. Larenksin İnnervasyonu

Larenksin innervasyonunu sağlayan motor nöronlar, medullanın nukleus ambiguusun-


da bulunmaktadır. Burdan çıkan lifler vagus sinirinde ilerleyerek karotis kılıfı içerisinde fo-
ramen jugulareden çıkar (62). Larenks vagus sinirinden iki dal alır:

1.N. laryngeus superior: İnternal dalı sensoriyel bir sinirdir. A. laryngea superiorun yanında
olarak tirohyoid membrandan geçer. Larenks boşluğu üst bölümlerine sensoriyel lifler verir.
Ekstralarengeal olarak internal ve eksternal olmak üzere ikiye ayrılır. İç dal, tamamen aferent-
tir ve glottisin üzerinde kalan larenks kısımlarının innervasyonunu sağlar (22). Eksternal dalı
motor sinirdir ve m. cricothyroideusun innervasyonunu sağlar.

!28
2.N. laryngeus inferior: Antero-lateral (motor) dalı m. cricothyroideus hariç tüm intrensek
kaslara motor lifler verir. Postero-medial (sensoriyel) dalı kord vokalin alt kısmındaki larenks
boşluğuna sensoriyel lifler verir. N. Laryngeus inferiorun dalcıklarından biri n. laryngeus su-
periorun bir dalcığı ile anastomoz yaparak Galenos anastomozunu (Ansa Galeni) meydana
getirir (32). Rekürren larengeal sinir sağa göre solda daha uzundur. Solda arkus aortanın etra-
fını döner. Sağda arteria subklavianın etrafını döner. Larenkse yaklaştıkça trakeayla özofagus
arasında bulunur. Uç dalları, yukarda tiroid kıkırdağın kanatlarının örtüsü altında, hemen alt
krikotiroid eklemin arkasından geçer (30).

2.1.11. Larenksin Lenfatikleri

Larenksin lenfatik sistemi larenks içindeki anatomik bölümlere göre değişir. Larenksin
supraglottik bölgesi embriyolojik olarak farengeal üçüncü ve dördüncü arklardan, glottik ve
subglottik bölgeler farengeal beşinci ve altıncı arklardan oluşmuştur. Bu sebeple larenksin bu
iki alanının birbirinden bağımsız lenfatik sistemleri vardır (35,63,64,65).

2.1.11.1 Supraglottik Bölge Lenfatikleri

Yukarı doğru ilerleyerek tirohyoid membrandan geçip, bu membran üzerinde oturan


infrahyoid lenf nodüllerine ve genellikle derin juguler zincirin üst ve orta lenf nodüllerine tek
taraflı veya iki taraflı olarak drene olurlar.Supraglottik yapıların lenfatikleri tirohyoid memb-
randan bir pedikül halinde çıkarak larenksi terk eder. %98 oranında digastrik tendon ve
omohyoid kas arasındaki üst derin juguler zincire drene olurken %2 oranında ise alt derin ser-
vikal zincire spinal aksesuar zincire drene olur (32).

!29
2.1.11.2 Glottik Bölge Lenfatikleri

Glottis bölgede submukozal lenfatikler azdır. Vokal kord membranöz parçasının ser-
best kenarındaki tümörler başlangıçta kord boyunca ilerlerler. Kordun membranöz parçası
lenfatik açısından fakir olduğu için metastaz seyrek olur. Vokal korddan ön kommisura, vokal
çıkıntı, subglottik bölge ve ventriküle uzanan kanserlerde lenfatik yayılım ihtimali yükselir
(16).

2.1.11.3. Subglottik Bölge Lenfatikleri

Subglottik alanda oluşan lenfatik pleksustan üç ana pedikül oluşur. Anterior pedikül,
krikotiroid membrandaki delikten geçip prelarengeal nodüle drene olur. Bu nodülden ayrılan
efferent lenf damarları prelarengeal (Delphian lenf nodu), bilateral olarak pretrakeal ve derin
juguler zincirin supraklaviküler nodüllerine drene olurlar. Subglottik pleksustan ayrılan iki
posterolateral pedikül krikotrakeal membranı geçerek paratrakeal nodüllere drene olur. Parat-
rakeal nodüller mediastinal nodüllerle bağlantı halinde olup esas olarak derin juguler zincirin
alt nodüllerine efferent damar gönderirler (32,35,63,65,66).

2.2. Sesin Oluşum Mekanizmaları

Ses oluşumu suprasternal notch ile hyoid kemik arasındaki bölgeyle sınırlandırılamaz
ve pratikte tüm vücut sistemleri sesi etkiler. İstemli ses üretimi serebral kortekste başlar. Mo-
tor korteksteki presentral gyrustan beyisapı ve spinal korddaki motor nukleiye ses oluşumu
için gerekli mesajlar iletilir. Böylece, larenksin, torasik ve abdominal müskülatur ve vokal
trakt artikülatörleri ve rezonatörlerinin koordineli aktivasyonları gerçekleşir (17). Fonasyon,
refleksif ve öğrenilmiş davranışların belirli koordinasyonlarını içeren hareketler dizisiyle
meydana gelir.

!30
Fonsayonun kontrolünde subglottik basınç, vokal kordların biyomekanik özellikleri,
supraglottik rezistans üç temel etmendir. Bunların yanında, derin duyu sensörleri, kas gerili-
mine duyarlı sensörler, ve işitme gibi çeşitli yapıların da fonasyon kontrolüne katkıları bulu-
nur (18). Ses oluşumunda, jeneratör sistem (pulmoner), vibratuar sistem (laringeal) ve rezona-
tör ve artikülatör sistemler (oral) beraber uyum içinde çalışırlar. Bilinen insan sesi, vokal fold-
lardaki titreşim sonucu oluşan primer ses; boğaz, oral kavite, nazal pasajlarda oluşan ve insa-
nın kendine özgü, tanınan sesini üreten rezonans ve dil, yumuşak damak, dudaklar tarafından
değişikliğe uğratılan ve tanınabilen kelimelerin oluşumunu sağlayan artikülasyonun birleşi-
midir (67).

2.2.1 Jeneratör Sistem (Respiratuar Sistem)

Ses oluşumu için hava akımının gerekliliği Hipokrat zamanından beri bilinmektedir .
fonasyon için primer güç kaynağı interkostal kas sistemi kontraksiyonu kontrolü ile egresif
respiratuar hava akımıdır (68). Jeneratör sistem vokal kordlara basınçlı hava sağlayarak ko-
nuşma için gerekli olan aerodinamik enerjiyi oluşturur. Alt solunum yollarının şekli, boyutları,
elastisitesi ve kasları subglottik basıncı etkileyen faktörlerdir (18). Başta akciğerler, inspir-
yumdan sorumlu kas olan diafragmaticus, obliques abdominus eksternus, obliques abdominus
internus, rektus abdominus, transversus abdominus gibi ekspiryumda görev alan kaslar, inter-
kostal kaslar ve posterior inferior serratus kasından oluşur. Bu kasların koordineli hareketleri
sayesinde; fonasyon için gerekli olan hava akciğerlerden vokal foldlara doğru hareket eder.
Konuşma sırasında, hava alımına en büyük katkı torasik kavitede negatif basınç yaratan diaf-
ram kontraksiyonuyken ekspirasyon sırasında hava akımı, torasik ve abdominal kaslarla kont-
rol edilir. Bağırma, şarkı söyleme ya da konuşma sırasında; interkostal kas sistemi daha fazla
hava alımını sağlayarak vokal itensiteyi sürdürebilmek için gerekli olan hava akış hızını karşı-
lar (68,69,70). Akciğerlerde nefes verme sırasında subglottik hava akımı meydana gelir (di-
rekt akım). Bu hava akımı kapalı ola glottiste kesintilere uğrayarak vokal kordların titreşme-
sine sebep olur.

!31
2.2.2. Vibratuar Sistem

Akciğerlerden gelen havayla, larenkste vokal kordların titreşmesi ile, primer larengeal
tonun oluşturulduğu sistemdir (18). Ses, Oertel’in laringostroboskopla kanıtladığı gibi, vokal
kordlarda üretilir. Enine ve boyuna olmak üzere iki düzlemde titreşim olur (26). Larengeal
kaslar vokal foldları çeşitli derecelerde adduksiyonda tutar ve uygun longitudinal gerilim sağ-
larlar. Sesin oluşumunda vokal kordlar addüksiyon, ekstansiyon (gerilme) ve vibrasyon olmak
üzere üç temel hareket yaparlar. Addüksiyon; vokal kordların orta hatta gelmesi olup M. kri-
ko-aritenoideus lat., M. aritenoid. transversus ve M. tiro-aritenoideus eksternus kaslarıyla sağ-
lanır. Ortta hatta gelen kord vokallerin gerginliğini M. kriko-aritenoides ve M. tiro-aritenoide-
us kasları sağlar.

2.2.3. Rezonatör ve Artikülatör Sistem:

Sesin saflığı ve kalitesi, vokal kordların hareketlerinin yanında, yumuşak damağın


doğru hareketine ve nazal ve post-nazal açıklığının normal olmasına da bağlıdır (26). Tekrar-
lanan vibratuar sikluslar tarafından ürtilen hızlı çarpan hava vızıltıya benzeyen (buzzy sound)
primer larengeal ton oluşturur. Bu ses daha sonra vokal trakt rezonatörleri tarafından amplifi-
ye ve modifiye edilerek bildiğimiz sese dönüşür.

Rezonatör ve artikülatör sistem; supraglottik larenks, farenks, oral kavite, nazal kavite
ve paranazal sinüsler tarafından oluşan sistemdir. Rezonasyon, sesin sempatik vibrasyon in-
düksiyonu tarafından uzatılması, amplifikasyonu ve filtre edilmesidir. Farenksin şekli ve
hacmi değiştirilerek, larenksi yükselterek veya alçaltarak, dil ve çene pozisyonunu değiştire-
rek, nazofarenks veya burun içerisinden ses iletim miktarını değiştirilir. Bu havayollarının çe-
perinde kas, kıkırdak, ve bağ dokusu bulunmaktadır. Bu nedenle, vokal traktusun duvarları
sesi amplifiye ve absorbe edebilme özelliğine sahiptir (3,71,72). Vokal kordlardan dudaklara
kadar olan vokal trakt akustik rezonatördür ve vokal kordların tonusuyla beraber kişinin ses
kalitesini belirler (73,74).

!32
Dil, dudak, çene ve yumuşak damak artikülatörlerdir ve vokal trakta şekil vererek re-
zonans özelliklerini belirlerler. Dil, hareketleri ve oral kavitedeki pozisyonu ile hava akımını
etkileyerek farklı sessiz harflerin oluşumunda; vokal traktın şeklini ve hacmini değiştirerek de
sesli harflerin oluşumunda görev alır. Dudak da bazı sessiz harflerin ve sesli harflerin ortaya
çıkmasında görev alır. Yumuşak damak, bazı sesli ve sessiz harflerin oluşumunda havanın na-
zal kaviteye kaçmasına engel olurken; nazal sessiz harflerin meydana gelişinde havanın ve
sesin nazal kaviteye geçişini sağlar. Çene kasları supraglottik vokal trakt hacmini ve şeklini
değiştirerek sesli ve sessiz harflerin oluşumuna katkıda bulunur (75).

Artikülasyonda etkin kemik yapıları: Mandibula, maksilla, nazal kemik, palatin


kemik, nazal konkalar, vomer, zigomatik kemik, lakrimal kemik, hiyoid kemik gibi yüz ke-
mikleri; etmoid kemik, sfenoid kemik, frontal kemik, parietal kemik, oksipital kemik, tempo-
ral kemik gibi kafa iskeleti kemikleridir (18).

Artikülasyon kasları: Orbikularis oris, risorius, buksinatör, levatör labii superioris, zi-
gomatik minör, levatör labii superioris alaque nasi, levatör anguli oris, zigomatik majör, dep-
ressör labii inferioris, mentalis, platisma gibi yüz kasları; masseter, temporalis, medial pteri-
goid kas, lateral pterigoid kas, digastrik kas, miyolohiyoid kas, geniohiyoid kas, platisma gibi
mandibular elevatör ve depresörler; superior faringeal konstriktör, inferior faringeal konstrik-
tör, krikofaringeal kas, tirofarengius kas, salfingofarengius, stilofaringius gibi farengeal kas-
lar; superior longitidunal, inferior longitidunal, transvers, vertikal, genioglossus, hiyoglossus,
stiloglossus, palatoglossus gibi dil kasları; levetör veli palatini, uvula kası, tensör veli palatini,
palatoglossus, palatofaringius gibi palatal kaslardır (18).

2.3. Vokal Kord Vibrasyon

Ses oluşumunda vokal kordların titrediği ilk kez 18. yüzyılda öne sürülmüştür.Daha
sonra yapılan çalışmalar ve ortaya atılan hipotezler sonucunda, sesin oluşumu ile ilgili bilgile-

!33
re sahip olunmuştur (67). Vokal kordların titreşim hareketlerinin nasıl olduğu tam olarak açık-
lanamamıştır. 1741 yılında, Ferrein ilk defa vokal kordların ses oluşumunda etkili olduğunu
ortaya atmış ve sesin kemanın telleri gibi birbirine sürünerek oluştuğunu öne sürmüştür. Daha
sonraki yıllarda Von de Berg ve Bell vokal kordların hareketleriyle ilgili gözlemlerde bulun-
muşlardır (39,76).

Vokal kord vibrasyonlarına ilişkin ortaya atılan teoriler şunlardır:

1.Myo-elastik aerodinamik teori


2.Muko-elastik aerodinamik teori
3.İki kitle teorisi
4.Bir kitle teorisi
5.Vücut kaplayan katman teorisi (39,77,78)

Myo-elastik Aerodinamik Teori

Tüm teoriler içerisinde en çok kabul gören myo-elastik aerodinamik teoridir


(39,77,78). Bu teori 1950 yılında Hollandalı konuşma bilimci Janwillem van den Berg tara-
fından ortaya atılmıştır ve fonasyonun üst merkezleriyle larenks kontrolü ile ilgilenir. Fonas-
yon sırasında vokal kordların geriliminin ve elastisitesinin nöromuskuler olarak kontrol edil-
mesini açıklar. Bu teoriye göre sesin oluşumunda vokal kordlar addüksiyon, ekstansiyon (ge-
rilme) ve vibrasyon olmak üzere üç temel hareket yaparlar. Addüksiyon; vokal kordların orta
hatta gelmesi olup M. kriko-aritenoideus lat., M. aritenoid. transversus ve M. tiro-aritenoideus
eksternus kaslarıyla sağlanır. Ortta hatta gelen kord vokallerin gersinliğini M. kriko-ariteno-
ides ve M. tiro-aritenoideus kasları sağlar. Bu hareketlerle vokal kordların elastisitesi düzen-
lenmiş olur.

Bu teorideki temel prensipler şu şekilde özetlenebilir:

- Hava akımı yüksek basınç bölgesinden düşük basınç bölgesine doğrudur. Bu nedenle,
hava; inspirasyonla basıncı yüksek basınç bölgesi olan akciğerlerden alçak basınç bölgesi
olan subglottik bölgeye doğru hareket eder.

- Titreşimin başlaması için, öncelikle addüktör kasların vokal foldları biraraya getirmesi ge-
rekir. Foldlar tamamen kapalı (ya da neredeyse kapalı) olmalı fakat birbirlerine çok sıkıca

!34
tutunmamalıdırlar. Titreşimin başlaması için normalde 3-5 cmH2O subglottal basınç gerek-
lidir. titreşim başladıktan sonra daha düşük hava basıncında devam edebilir. (Tİtze, 1992;
Plant, Freed, 2004) Fonasyon eşik basıncı; vokal kordların titreşimi için gerekli olan mi-
nimum subglottik basınçtır. Glottik direnç, glottisten geçen hava akımına karşı oluşan di-
rençtir ve glottisten geçen hava basıncının hava akımına oranıdır (18).

- Kordlar kapalı durumdayken, akciğerlerden gelen ve subglottiste biriken havanın basıncı;


vokal foldların katılığını ve supraglottik bölgedeki hava sütunu eylemsizliğini geçtiği an;
üst kenarlardan daha az katı olan vokal foldların alt kenarları laterale doğru ayrılmaya baş-
larlar. Eğer vokal foldlar çok katıysa (birbirlerine sıkıca tutunuyorlarsa) ya da yeterli basınç
yoksa açılmayacaklardır. Eğer yeteri kadar katı değillerse açık kalacaklardır. Bu nedenle
katılık ve subglottal hava basıncı dengesi optimum olmalıdır (80,81). Alt kenarların laterale
doğru hreketlerine devam ettikçe üst kenarları da sürüklemesi ve havanın vokal kordların
alt kenarlarından üst kenarlarına doğru hareket etmeye devam etmesiyle üst kenarlar da
açılır . Kordlar tamamen açık duruma gelir ve hava üst bölgelere doğru akıma devam eder.

- Bernoulli Prensibi, enerjinin korunumu ilkesinin akışkanlar dinamiğine uygulanmasıyla


elde edilir. sürtünmesiz sistemde, akış boyunca hızda gerçekleşen artışın ya basınçta ya da
akışkanın potansiyel enerjisinde azalmaya neden olduğunu ifade eder. Kordlar arasındaki
hava akımı hızındaki artış bu bölgede basıncın azalmasına ve kordların alçak basınç bölge-
sine doğru çekilmesine neden olur. Poiseuille yasası, silindirik boru içerisinde akan viskoz
bir akışkanın debisinin; viskosite katsayısı, borunun uçları arasındaki basınç farkına ve bo-
runun çapına bağlı olarak değiştiğini açıklar. Vokal kordlar birbirlerine yaklaştıkça, havanın
içinden aktığı alanın (vokal kordlar arasındaki alan) çapı azaldığı için akımın hızı artar. Bu
iki prensip nedeniyle vokal kordlar merkeze doğru çekilir ve hava akımının azalmasıyla
kapanmaya başlar. Hava akımı inferior kenardan süperior kenara doğru olduğu ve superior
kenarın inferior kenardan daha katı olduğu için önce inferior kenar sonra superior kenar
kapanır. Vokal foldların serbest kenarları aşağıdan yukarıya doğru fermuar gibi birleşir. Bu
vokal kordun mukozal yüzeylerinde görülen dalga şeklindeki hareketlere mukozal dalga
denmektedir (79).

- Bir glottik siklus açık period ve kapalı period olmak üzere iki perioddan meydana gelir.
Açık period; vokal kordların üst dudağının açılıp alt dudağının tamamen kapanmasına ka-

!35
dar geçen süredir. Kapalı period ise; alt dudakların kapanmasından üst dudakların açılmaya
başlamasına kadar geçen süredir. açılma ve kapanma periodları oranlarındaki (hız katsayı-
sı) değişiklikler, sesin nöromuskuler gerilimindeki değişikliklerin göstergesidir. Açık fazın
glottik siklusa oranındaki değişimler nefesli ses (%100), glottal fry (%40) gibi çeşitli fo-
nasyonlara neden olur (18).

İki Kütle Teorisi: Vokal kordların titreşimi, sıvı hareketine benzeyen mukozal yüzeylerde tek-
rarlayan dalgalar şeklindedir ve iki boyutludur. Vertikal planda; vokal kordlar inferiordan su-
periora açılır ve kapanır. Transvers planda; posteriordan anteriora doğru açılırken, anteriordan
posteriora doğru kapanır (18).

2.4.Sesin Fiziksel Özellikleri

2.4.1. Frekans ve Perde

İnsanlardaki rezonans boşlukları şekil değiştirebildikleri için bazı frekanslar yok olur-
ken bazıları çoğalır. Bu frekans yoğunluklarına “Formant” (biçimlendirici) adı verilir. For-
mant; genel anlamda, bir rezonatörün belirli bir frekans aralığında titreşimleri kuvvetlendiren
rezonans bölgeleridir (3,82). Akustik ses sinyali temel frekansı (F0) saniyede oluşan glottik
titreşim sayısıdır ve birimi Hertz (Hz)’ dir. Vokal kordların titreşim temel frekansı (saniyedeki
siklus sayısı) vokal kordların uzunluğuna, gerginliğine, kütlesine, viskoelastisitesine ve subg-
lottik basınca bağlı olarak değişir (18). Normal koşullarda, F0 algılanan ses perdesinin primer
belirleyicisidir. Dinleyiciler F0 daki değişikliklere karşı oldukça duyarlıdırlar ve hatasız ola-
rak %2’ ye kadar az değişiklikleri farkedebilirler. Ortalama F0 değerleri; erkekler için 115 Hz,
kadınlar için 220 Hz, çocuklar için 280 Hz’ dir. Bir ses sanatçısının F0 aralığı 4-5 oktavı aşa-
bilir. Bir bas için F0, 80 Hz ya da daha alçakken; bir soprano 1000 Hz’in üzerinde F0 üretebi-
lir. Algılanan ses perdesi ayrıca vokal trakt rezonansından etkilenir. Perde (pitch) modülasyo-
nu, titreşen kordların; değişen uzunlukları, gerginlik derecesi ve kalınlığı ile meydana gelir
(26,62,83).

!36
Vokal fold vibrasyon frekansındaki artış daha yüksek perdeli ses meydana getirir. Yük-
sek frekans rezonanslı sesler alçak frekans rezonanslı seslerden daha yüksek perdeli (ya da
daha parlak) ses oluştururlar. Algılanan ses perdesi ve F0 arasındaki ilişki tam olarak lineer
olmasa da amaca uygun olarak bu ikisi lineer bağlantılı olarak ele alınır.

Vokal fold vibrasyon sıklığı (yani ses perdesi) vokal foldların kütlesine ve katılığına
bağlı olarak değişir. Tam olarak katılığın kütleye oranının kareköküyle doğru orantılıdır deni-
lebilir (1,84). Örnek olarak çello telleri düşünülürse daha kalın (kütlece daha fazla) tel daha
alçak vibrasyon frekansına sahiptir ve alçak perdeli ton oluşur. İnce veya kalın tel gerildiğinde
ve daha katı (stiff) hale geldiğinde vibratuar frekans artar ve oluşan ton perdesi de yükselir.
Aynı şekilde , daha uzun (kütlesi daha fazla) vokal foldlar daha kısa veya daha ince kordlara
göre doğal olarak daha alçak frekanslarda titreşirler. Bu yüzden erkekler, kadınlara ve çocuk-
lara göre daha alçak frekansa sahiptirler. Vokal fold vibrasyon frekansı foldlar gerildiği zaman
artarken; gevşediği zaman azalır (85,86).

F0 katılık/ kütle oranına bağlı olarak değiştiği için, vokal fold kütlesi arttığı zaman F0
yükselmelidir. Fakat gerçekte, mukoz varlığı veya hastalık durumları dışında vokal fold ağır-
lığı değişmez. Fakat foldların efektif kütlesi, tiroaritenoid ve krikotiroid kasları kontraksiyo-
nuyla değişebilir. Örneğin, tiroaritenoid, krikotiroid kontraksiyonu seviyesinde kasıldığı za-
man; vokal foldlar kısalır ve birbirlerine kenetlenirler. Böylece efektif kütle artar ve F0 düşer.

F0’ daki tüm değişiklikler sadece kütledeki değişimlere bağlı değildir. Gerilimdeki de-
ğişimlerde en az foldların kalınlığındaki değişimler kadar etkilidir. Vokal foldları geren kriko-
tiroid kas tiroaritenoidten bağımsız olarak foldların katılığını değiştirebilir. Krikotiroid kası-
lıp, tiroaritenoid kasılmadığı zaman vokal foldlar uzar ve F0 düşer.

2.4.2. İntensite ve Ses Şiddeti

Ses yüksekliği glottisten çıkan hava pulsasyonları ve ses basıncı ile doğru orantılıdır
(86). İntensite, amplitüd ve ses şiddeti ölçüm uygulamaları farklıdır. İntensite birim alandaki
ses gücü olarak tanımlanır ve birimi watt/mm2 ya da watt/cm2’ dir. Dinleyici lokasyonundan,
havadaki ses intensitesinin kulak sensitivitesiyle değerlendirilmesiyle ölçülür. Amplitüd, bir
ses dalgasındaki enerji miktarıdır ve dalga formundaki hava moleküllerinin yer değiştirmesiy-

!37
le ölçülür. Ses şiddeti, ses intensitesi ve oditori algılamadaki büyüklük arasındaki ilişkinin
psikoakustik tanımlamasıdır. Vokal fold vibrasyon amplitüdündeki artış daha yüksek şiddetli
ses oluşturur (67). Hava akımındaki artış vokal foldları daha uzağa ayırır ve daha uzun süre
ayrı kalırlar. Böylece ses basınç dalgaları amplitüdünde de artış olur.Perde ve frekans arasın-
daki ilişki gibi; ses şiddeti, intensitesnin lineer fonksiyonu olmamasına rağmen (neredeyse
olduğu için) amaca uygun olması için o şekilde ele alınır.

Temel aerodinamik kanunlara göre; basınç, glottisteki rezistans ve hava akımına bağlı
olarak değişir ve Basınç= Akım x Rezistans denklemiyle ifade edilebilir. Ses şiddeti, basınçla
doğru orantılı olduğu için, ya larengeal rezistansın arttırılması ya sadece hava akımının arttı-
rılması ya da her ikisinin arttırılması ile artar. Fakat bu değişkenlerin fizyolojik olarak nasıl
kontrol edildiği tam olarak bilinmemektedir. Hava akımı solunum eforu düzenlemesiyle de-
ğiştirilebilir. Glottal düzenleme sabitken akciğerlerden daha fazla basınç daha fazla hava akı-
mına sebep olur. Rezistans larengeal düzenlemelerle değiştirilir (1,87).

2.4.3. Kalite ve Fonasyon Tipleri

Sesin diğer bir algısal karakteristik özelliği ses kalitesi ya da ses tınısıdır. Kalite, vib-
rasyon simetrisi, birbirlerine tutunma şiddetleri (medial kompresyon) ve subglottal basınç
miktarı gibi vokal foldların gerilim ve kütledeki değişimlerine bağlıdır (88). Örneğin, falsetto
konuşmacının vokal aralığındandaha yüksek frekansında oluşur. Vokal foldlar sadece serbest
kenarlarından temas ederler ve titrerler. Foldların geri kalanı serbest kenarlara oranla hareket-
siz olarak kalır. Foldlar; uzun, katı, çok ince ve yay şeklinde görünürler. Çift periyodlu veya
subharmonik fonasyonda; sikluslar değişimli olarak tekrarlayan uzun-kısa-uzun-kısa ya da
büyük-küçük-büyük-küçük kalıplar görülür. Vokal fry’ da vokal foldlar birdenbire açılır - ka-
panır ve siklusun çoğunda kapalı olarak kalır. Period doubling ve vokal fry normal konuşma
sırasında sıklıkla oluşur ve her ikisi de kendine özgü sesle dinleyici tarafından kolaylıkla ta-
nınabilir.

Vokal foldların titreşim şeklindeki kategorik değişiklikleri yansıtan period doubling ve


vocal fry’ ın aksine; soluklu nonmodal fonasyon, soluklu olmayan modal fonasyondan, fısıltılı
ya da soluklu ya da hırıltılı fonasyonla sonuçlanan bir süreçle oluşur. Modal fonasyondan fı-

!38
sıltılı fonasyona kadar olan süreçte, vokal foldlar giderek daha yavaş kapanır. Böylece daha az
akustik enerji üretilir ve foldlar her siklusun sonunda tamamen kapanmayabilir. Bu nedenle,
ses glottiss boyunca modüle olmayan hava akımıyla karışabilir ve seste gürültü olmasına se-
bep olabilir. Vokal traktın rezonant frekansındaki (formant frekans) değişiklikler de vokal ka-
litedeki değişimlere neden olabilir. Yüksek formant frekansları daha çok “kişisel kalite” ile
ilişkilendirilirken; en düşük üç ya da dört formant frekanstaki kaymalar sesli harflerde deği-
şimlere sebep olur (1).

2.5. Ses Bozukluğu

Ses bozuklukları; akciğerler, rezonatör boşluklar olarak bilinen supraglottik bölge ve


boğaz boşluğu ile ilgili patolojilerde ortaya çıkmaktadır. Sesteki bozukluğun nedeni akciğerler
ve trakeobronşial dallarla sınırlıysa, akciğer hareketleri kısıtlıysa; hastada zayıf, çökkün bir
ses tonu görülür ve ses güçlükle duyulur. Oral fazda bozukluk varsa; hastanın kelimeleri telaf-
fuz etmede zorluğu mevcuttur veya ses burundan gelir gibi çıkıyordur, boğuk ses veya “sıcak
patates” sesi görülebilir. Akciğerlerden veya oral kaviteden kaynaklı ses bozuklukları gerçek
ses kısıklığı (disfoni) olarak kabul edilmezler. Gerçek ses kısıklığı larenksten kaynaklıdır
(32).

2.6. Disfoni (Ses Kısıklığı)

Ses kısıklığı seste kabalaşmadan zayıflamaya kadar ses kalitesindeki her çeşit değişik-
liği tanımlamak için kullanılır. İdeal olarak, vokal kordların titreşiminin bozulmasıyla veya
vokal kordlarda ortaya çıkan mukozal düzensizliklerle oluşan larinks disfonksiyonudur
(62,89). Larinks hastalıklarının en önemli semptomudur (89). Ses kısıklığı kategorisindeki
yakınmalar genellikle volüm kaybı, pik yapamama, ses yorgunluğu, takılma hissi ve sesin ara-
lıklı olarak kesilmesi şeklindedir. Sesin şiddeti, perdesi, fundamental frekansı, maksimum fo-

!39
nasyon zamanı ve spektrumla ile ilgili tüm bozuklukları tanımlar (90). Ses kısıklığı, larenks
temelli konuşma fizyolojisi, akustik ve algılama problemleridir. Bu tanıma göre, ses bozuklu-
ğu olan kişide larenks anatomisi ve/ veya fizyolojisi diğer bireylere göre farklılık gösterir. Bu
anatomik ve/ veya fizyolojik farklılıklar; akustik sinyalin larenksten farklı çıkmasına neden
olur. Akustik farklılıklar; frekans, amplitüd, süreklilik ya da spektrumda ortaya çıkabilir ve
dinleyici bu akustik farklılıkları ses bozukluğu olarak algılar (4).

Vokal foldlardaki ve larenksteki yapısal ve hareketsel değişimler, üretilen seste akustik


farklılıklara neden olur. İlk olarak anatomik ve fizyolojik farklılıklar, vokal foldların titreşim
sıklıklarını etkiler. Böylece akustik sinyalin fundamental frekansı ve harmoniklerinde deği-
şimler olur. Fundamental frekans çok alçak olup alçak perdeli ses algısına ya da çok yüksek
olup yüksek perdeli ses algısına sebep olabilir. Fundamental frekans çok durağan olup normal
konuşmada görülen melodiden yoksun olabilir ve ses çok monoton algılanabilir. Bunun tam
tersi olarak; fundamental frekans aşırı şekilde değişebilir. Fundamental frekanstaki tüm bu
farklılıklar dinleyicinin dikkatini dağıtarak konuşmacının mesajından uzaklaştırır. Perde bo-
zukluklarında ses kalitesinde veya rezonansta herhangi bir bozulma görülmezken konuşma
sesi temel frekansının kişinin cinsiyetine, yaşına uygun olmaması, perde kırılmaları ve perde
aralığının daralması şeklindeki bozukluklardır. Vokal perde ile olan bozukluklar; aynı perde-
den konuşma (mono pitch), uygun olmayan ses perdesi (Inapp. pitch), ses perdesinde kırılma
(pitch break) biçiminde sınıflandırılır (85,86,91).

İkinci olarak, vokal foldalrdaki ve larenksteki anatomik ve fizyolojik farklılıklar, amp-


litüd ve onun algılama şekli olan ses şiddetinde görülen ses problemlerine neden olabilir. Bu
problemler fundamental frekans ve perde problemlerinde olduğu gibi, amplitüd ve ses şiddeti
çok alçak veya çok yüksek olabilir. Frekans değişimlerinde olduğu gibi, vokal amplitüd olma-
sı gerekenden az değişebilir (monoloud) ya da çok aşırı derecede değişebilir. Şiddet bozukluk-
ları ses şiddetinin çok düşük veya çok yüksek olması ve şiddet aralığının daralması olarak ta-
nımlanır (18,85,86,91).

Vokal foldlardaki ve larenksteki anatomik ve fizyolojik farklılıklar hava akımının ye-


tersiz kalması olduğunda; üçüncü akustik parametre olan sesin sürekliliği etkilenir.

Dördüncü akustik parametre olan spektrumdaki anatomik ve fizyolojik temelli farklı-


lıklar sesin nasıl algılandığını etkiler. İki vokal fold arasında veya aynı vokal fold üzerindeki

!40
farklı alanlarda vibrasyon sıklığı farklı olursa; vokal ton harmonikleri arasında akustik enerji
oluşur. Bu akustik enerji gürültü olarak duyulur ve gürültülü ses pürüzlü (rough) veya kısık/
boğuk (hoarse) olarak algılanır. Eğer vokal foldlar çok sıkı şekilde kapanırsa, spektrumun
yüksek frekanslarının harmoniklerinde daha büyük enerji meydana gelir. Bu spektral varyas-
yon, gergin ya da sıkıştırılmış ses olarak algılanır. Eğer vokal foldlar çok gevşek şekilde ka-
panırsa, spektrumun yüksek frekanslarındaki harmoniklerinde daha az enerji oluşur. Bu var-
yasyon, soluklu ses olarak algılanır. Son olarak, vokal foldlar kişi konuşmak için nefes ver-
meden önce kapanırsa, ortaya çkan ses sert glottal ataklarla karakterizedir (4).

Rezonans bozuklukları, oral- farengeal rezonans bozuklukları ve nazal rezonans bo-


zuklukları (rinofoniler) olmak üzere iki grupta incelenir.

Vokal foldların vibrasyon fonksiyon bozulmalarında veya foldların üzerinde oluşan


mukozal düzensizlikte meydana gelir (92). Sesin; soluklu (nefesli, breathy), pürüzlü (kaba,
rough, harsh), kısık (boğuk, hoarse) olması, ses kırılmaları (voice break, fonasyon kırılması) ,
gergin ve zorlu ses (strain - struggle) veya hiç olmaması (afoni) bu grupta incelenir. Afoni vo-
kal kordların karşı karşıya gelmemesi veya aralarından hava geçmemesi gibi durumlarda or-
taya çıkar. Stridor ise üst solunum yolu obstrüksiyonu sebebiyle meydana gelen hırıltılı solu-
numdur (83). Acil bir durumdur ve bir ses kısıklığı olarak kabul edilmez. Obstrüksiyon vokal
kordlar düzeyindeyse ses kısıklığı da görülebilir (62). Adinofoni ise konuşma sırasında ağrı
duyulması durumudur (93).Diplofoni, her iki vokal kordun da farklı frekanslarda titreşmesi
sonucu meydana gelir ve her bir vokal kordun farklı patolojilere yakalandığına işaret eder
(62,83).

Ses kısıklığı akut başlayan ve kronik başlayan olmak üzere iki büyük sınıfa ayrılır.
Akut başlayan daha sık görülür ve larinksin lokal bir inflamasyonu sonucu meydana gelirken
kronik başlayan ses kısıklığı ise; benign polipler, vokal kord nodülleri, larinks papillomatozi-
si, tümör, fonksiyonel disfoni, nörolojik tutulum, sigara kullanımı, sesin kötüye kullanımı so-
nucu gelişen inflamasyon sebebiyle oluşabilmektedir (62).

Ses kısıklığı şikayeti ile başvuran hastalarda tam bir baş-boyun muayenesi yapılması
gereklidir. Otolojik ve rinolojik değerlendirmenin yanında üst solunum yollarıve sindirim
yolu mukozasının da incelenmesi gereklidir. Ses kısıklığının değerlendirilmesi yalnızca la-
rinks muayenesi ile mümkün olup muayenede indirek ayna, fiberoptik fleksible veya rigid

!41
endoskoplarla olur. İki haftadan uzun süren ses kısıklıklarında mutlaka larinks muayenesi ge-
reklidir. Fleksibl nazofaringoskopi, larinksin doğal görüntüsünün incelenmesine izin veren tek
yöntem olup larinksin fonksiyon bozukluklarında değerlendirmede en fazla öneme sahiptir.
Ses kısıklığının ortaya çıkış şekli, süresi, ses kalitesinde meydana getirdiği değişiklikler ve bu
değişikliklerin konuşmada veya şarkı söylemede yaşattığı güçlükler, sigara veya alkol kulla-
nımı, meslek, sesin kullanım süresi ve şekli, operasyon geçirilip geçirilmediği, tiroid patoloji-
si gibi durumlar araştırılmalıdır. Bunun yanında, ses kısıklığına eşlik eden disfaji, odinofaji,
hemoptizi, ağrı lezyonun karakteri hakkında bilgi verebilir (89,94).

2.7. Ses Kısıklığına Neden Olan Hastalıklar/ Durumlar

2.7.1. Larenksin Organik Patolojileri

2.7.1.1.Vokal Foldun Epitelyal ve Lamina Propria Abnormaliteleri

2.7.1.1.1 Lamina Proprianın Fokal Benign Lezyonları

2.7.1.1.1.1 Vokal Kord Nodülleri

Vokal nodül, yanlış ses kullanımı nedeniyle her iki membranöz vokal kordun orta hat-
tında medana gelen mukozal şişliklerdir (83). Vibrasyon sırasında glottik kapanmanın tam
olmadığı durumlarda nodüller oluşur. Çok güçlü veya uzun süre devam eden vibrasyonlar
özellikle noktasal olursa bu bölgede konjesyona (erken nodül) neden olur (95,96). Vokal kor-
dun arka 1/3 ünü aritenoidin vokal prosesi olup ön 2/3 ü ise membrnöz korddur. Fonasyon
sırasında karşı karşıya gelen ve titreşen vokal kordlarda; en fazla titreşim, en çok çarpışma ve
sürtünme membranöz kordun ortasında olur. Bu nedenle, nodül en sık kordun 1/3 ön orta bir-
leşim bölgesinde meydana gelir (83). “Erken veya yumuşak” nodül sıvı birikim safhası olup;
medikal- ses terapisi için ideal dönemdir. Tedaviye düzenli devam etmeyen bireylerde ödemin
organizasyonu süresince depozitler birikir ve genellikle aşırı fonasyonun kesilmesiyle “matür,

!42
sert veya geç” nodül meydana gelir. Yumuşak nodüller vibrasyon davranışı gösterirken sert ve
fibrotik nodüllerde vibrasyon azalmış veya yoktur (95,97).

Nodüller genellikle iki taraflı ve simetriktir. Çoğunluka kadınlarda ve çocuklarda gö-


rünür. Selim mukozal lezyonlar içerisinde, erişkin ve çocuklarda en sık görülen ses kısıklığı
nedenidir. Aşırı ses kullanımı ve meslekleri gereği sesini fazla zorlayan tiyatro sanatçıları,
şarkıcılar, çağrı merkezi çalışanları, öğretmenler, idareciler, politikacılar gibi meslek grupları-
na ait bireylerde daha sık rastlanır (89,95,98).

Oluşum mekanizması davranışsal olduğundan öncelikli tedavi ses hijyeni ve terapisi-


dir. Nodüllerin çoğu, ses terapisiyle ortadan kalkar veya geriler. Ancak bazı geri dönüşümsüz
durumlarda cerrahi endikasyonları vardır (99,100,101). Genel olarak ameliyatla ses kısıklığı
tamamen düzelmez ve sesin doğru kullanımının öğretilmesi genellikle sorunu çözeceği için
nadiren gereklidir (62). Ses terapisi uygulanmadan yapılan cerrahilerde nodül kesinlikle nüks
eder (83).

2.7.1.1.1.2 Vokal Kord Polipleri

Vokal polipler, vokal kordların ön veya orta 1/3 kısmında yerleşim gösteren, saplı veya
sapsız, multipl olmayan benign lezyonlardır. Hastaların %90’ında tek taraflıdır ve vokal kor-
dun serbest kenarında, en çok anterior ile orta 1/3‘lük bölümde görülürler (89,102,103,104).
Patolojinin vokal korddaki kapiller damarların yırtılmasıyla başladığı ileri sürülür. Vokal kord
polipleri; fusiform, pediküllü ve yaygın olmak üzere üç klinik tipe ayrılır.

Vokal kord polipleri genellikle sesin aşırı kullanımı, yanlış vokal teknik, sigara, reflü,
hava kirliliği gibi mekanik ve kimyasal irritasyonlar sonrasında gelişen kronik larengeal irri-
tasyona bağlı olarak gelişirler (102,104,105) Genellikle travma kaynaklıdır, vokal travma ne-
deniyle Reinke boşluğunda kanama meydana gelir. Ses istirahati yapılmazsa bu kanamanın
organize olmasıyla polip oluşur (83). Bu tip lezyonlar genellikle sesini zaman zaman ani bir

!43
şekilde yükselterek konuşanlarda ve gürültülü ortamlarda çalışanlarda görülmektedir. Erkek-
lerde kadınlara göre daha sık rastlanır (106,107).

Tedaviye öncelikle irritanlarla birlikte sigara içiminin kesilmesi ile başlanmalıdır. Eğer
polip yeni, organize olmamış ve küçük ise ses terapisi ile tedavi edilebilir (16,102). Bununla
beraber vokal polipler, larenksin iyi huylu lezyonları içerisinde en sık cerrahi girişim gerekti-
ren patolojilerdir. Polibi besleyen damar CO2 lazerle koagüle edilir. Tekrarlamaması için pre-
op ve postop ses terapisi verilmelidir (83).

2.7.1.1.1.3. Fibröz Kitle

Vokal foldun lamina propriasındaki fibröz materyal akümülasyonudur. Hem subepital


alanda hem de vokal fold ligamentlerinin yakınında olabilir. Vokal kord kistlerine göre daha
difüzdür ve genellikle anterior veya posterior uzantıları vardır. Semptomları arasında çeşitli
derecelerde ses boğukluğu/ kısıklığı (kaba ve soluklu ses), yüksek notalarda kayıp, vokal yor-
gunluk, sınırlandırılmış dinamik aralık bulunur. Ses terapisinden sonuç alınamadığı , vokal
fonksiyonun sınırlandığı durumlarda cerrrahi müdahele gerekir (108).

2.7.1.1.1.4. Vokal Kord Kistleri

Vokal kord kistleri deri tabakasının çevrelediği içi sıvı dolu keseciklerdir. Genellikle
tek taraflı olarak, çarpma şiddetinin en büyük olduğu yer olan vokal kordun ortasında oluşur-
lar. Diğer vokal kord ise, kistin çarpması sonucu reaktif bir şişlik oluşturur.Çarpma şiddetinin
en büyük olduğu yerde oluştuğu için yanlış ses kullanımının kist oluşumunda etkili olduğu
düşünülmektedir.

Tedavisinde ses terapisi tek başına yeterli olmaz. Buna rağmen iki nedenden dolayı ilk
tedavi yaklaşımıdır. Birincisi kist şişlikle çevrili olabilir ve karşı kordda da genellikle şişlik
olur. Bu nedenle ses terapisi şişlikleri azaltmada etkili olur ve semptomların iyileşmesine yar-

!44
dımcı olur. İkincisi ise, ses terapisi sonuçları tanı koymada yardımcı olur. Lezyon terapi ile
kaybolursa kist değildir. Eğer kaybolmazsa kist olabilir ve cerrahi için uygun olabilir (109).

2.7.1.1.1.5. Vokal Kord Granülom

Larengeal granülomlar genellikle aritenoidin vokal prosesin yanında yer alan benign
kitlelerdir (110,111,112). Özellikleorta yaşlı erkeklerde görülür. Granülomlar kronik iritasyon
ve inflamasyon sonucu oluşur. İritasyonun kaynağı; mideden larenkse ulaşan mide sıvısının
kronik reflüsüdür (larengofarengeal reflü), solunum tüpünün larenkse yerleşimi (entübasyon),
larenks travması, konuşma, şarkı söyleme, bağırma ya da öksürme sırasında tekrarlanan la-
renks kaslarının zorlu kontraksiyonu (sesin kötü kullanımı) olabilir (83,113). Granüloma bir-
çok semptoma sebep olabilse de bazen hiç semptom görülmeyebilir.

Granülomlar kendiliğinden düzelebilir (89). Tedavi olarak predispoze faktörlerden ka-


çınılır; ses hijyeni ve ses terapisi ile hiperfonksiyonel ses davranışlarını azaltmak, reflüyü
tetikleyen etkenleri sınırlandırmak ve gastroözofageal reflü hasarını önlemek için antireflü
ilaçları kullanımı klinik uygulamalardaki ilk tedavi yaklaşımdır (114,115,116,117,118).

2.7.1.1.1.6. Sulkus Vokalis

Sulkus vokalis, vokal foldların serbest uçlarında mukozal gerginlik/katılık sonucu olu-
şan oluklardır. Olukların derinliği değişken olup tek ya da iki kordda da olabilir (119). Fonas-
yon sırasında vokal foldların eğri bir hal almalarına sebep olur ve iğ şekilli glottis olarak da
bilinir. Bir kısım tarafındaninflamatuar ya da atrofik oluşumlar sonucu zamanla oluştuğu dü-
şünülse de genel olarak konjenital olduğu düşünülmektedir (120). Mukozal gerginliğin yanısı-
ra glottik sızıntı sonucu organik disfoniye neden olur (121). Ses karakreristik olarak ince, za-
yıf ve örtülü (veiled) kalitededir (122). Tedavi olarak ses terapisi uygulanır. Bazı durumlarda
cerrahi de uygulanabilir (123).

!45
2.7.1.1.1.7. Skar

Skarlar lamina propria mikromimarisindeki, dokudaki viskoelastik özellik kaybı gibi


kalıcı değişikliklerdir. Ekstraselüler matriks (hücreler arası ortam) proteinleri miktarında
azalma (sulkus) ya da artma (scar proper) sonucunda iki tip skar oluşabilir (122). Etyolojisin-
de cerrahiye bağlı hasarlar, vokal hemoraji, entübasyon, kimyasal ve termal maruziyet yer
alır (106,124,125). Tedavi olarak ses tearpisi uygulanır ve genellikle cerrahi eksizyon gerekir
(126).

2.7.1.1.1.8. Reinke Ödemi

Vokal kordların 1/3 ön bölümde epitelyum tabakası altında “Reinke boşluğu” bulun-
maktadır. Reinke ödemi iki taraflı diffüz polipozis olup vokal kordun lamina propriasında
yaygın bir şekilde sıvı toplanmasıdır. Erken evrede iğsi görünümdedir. Daha sonra sıvı biri-
kimi ile polipoid özellik göstermeye başlar (127). Polipoid korditis, polipoid larinjitis ya da
polipoid dejenerasyon olarak da bilinir (128). Sigara içenlerde, sesini kötü kullananlarda,
kimyasal madde soluyanlarda, gastroözefagial reflüsü olanlarda görülme sıklığı artar (129).
Çoğunlukla bilateraldir (130,131). Reinke ödemi benign laringeal lezyonların %10’unu oluş-
turur (132). Özellikle 50 yaş üzeri bayanlarda ses kısıklığının en yaygın sebebi reinke ödemi-
dir (133,134). Kadın ve erkeklerde aynı oranda görülür (133,135).

Hastalara irritan toz ve dumanlardan uzak durması önerilir. Sigara mutlaka bırakılma-
lıdır (89). Reflü larenjitli olan hastaya anti reflü tedavi uygulanmalıdır. Erken dönemlerde ya-
pılacak düzenli medikal tedaviyle lezyonda gerileme olur. Ancak ileri vakalarda cerrahi gere-
kir (133,136). Direk laringoskopi ile mikroskop altında vokal kord mukozası korunarak sub-
mukozal yerleşimli jelatinöz materyal boşaltılır (89,106).

!46
2.7.1.1.1.9. Reaktif Vokal Fold Lezyonları

“Contrecoup”, kontralateral ya da sekonder lezyon olarak da bilinen; kistler, polipler,


fibröz kitle gibi lezyonların sebep olduğu değişen kontakt kuvvetler sonucu ortaya çıktığı dü-
şünülen lezyonlardır. Bu benign lezyonlar süperfisyal lamina propriada lokalizedirler ve mu-
kozal dalga titreşim özellikleri üzerinde minimal negatif etkiye sahiplerdir. reaktif vokal fold
lezyonları, vokal istirahat ve ses terapisi ile yatışır, azalır.Semptomlar reaktif lezyonun şidde-
tine bağlı olarak değişmekle birlikte genellikle ses kısıklığı/ boğukluğu, kaba ve soluklu ses,
yüksek notalarda kayıp, sınırlanmış dinamik aralık görülür (122).

2.7.1.1.1.10. Papilloma

Larengeal papillomatozis, larinks mukozasının human papilloma virüs tarafından en-


feksiyonu sonucu oluşan papillomlar nedeniyle meydana gelen tablodur (83). Tüm glottisi
tutabilir, supraglottik ve subglottik bölgelere yayılabilir, trakeaya kadar ilerleyip yerleşebilir
(89). Jüvenil ve erişkin tipi olmak üzere iki çeşittir. Juvenile papilomlar 6 aylıktan itibaren
görülür ve genelde vokal foldlar üzerindedir. Bazen de supra ve infraglottik bölgelere düzen-
siz bir şekilde yayılabilir. Vokal kord papillomları lezyonların %84 Çocukluk döneminde gö-
rülen en sık benign laringeal tümördür. Dispne ve disfoniye sebep olur. Aralılklarla mikrola-
ringoskopi ile temizlenir veya lazerle yakılır. 8 yaş civarında kaybolur. Yetişkinlerde ise ses
kısıklığının en sık ikinci sebebidir (106,137). 50 yaşı aşkın erkeklerde ve menopoza giren ka-
dınlarda malign dejenerasyon olasılığı yüksektir (138).

Kendi kendilerine ortadan kaybolmazlar. Kesinleşmiş bir tedavi şekli yoktur. Ses kali-
tesini düzeltme ve solunum yolunun açılmasına yönelik cerrahi işlemler uygulanır. CO2 lazer
ile kitlenin vaporizasyonu yapılır. Fakat eksizyonlar sonrasında sık sık nüks ettiği görülür
(83). Genellikle ses tamamen normale dönmez (62).

!47
2.7.1.2. Vokal Foldun Vasküler Abnormaliteleri

2.7.1.2.1. Hemorajiler

Vokal fold hemorajileri (VFH) hızlı disfoni başlangıcına sebep olan akut fonotravma-
tik olaydır. Vokal travma ve sesin kötü kullanımı sonucu oluşur (139,140). Vokal foldun sub-
mukozal kan damarı zorlanması sonucu açığa çıkan kanın, lamina proprianın süperfisyal (yü-
zeysel) tabakasının düşük dirençli dokusuna yayılmasıdır. Bu tabakadaki reolojik özellikler-
deki değişiklikler sesin değişmesine neden olur. Genelde kendiliğinden geçer (SAtaloff) Te-
davisinde katı ses istirahati önerilir. Rekürren hemorajide cerrahi gerekebilir (139,141).

2.7.1.2.2. Varis ve Ektazi

Kan damarları vokal foldların boylamasına eksenine paralel olarak yerleşmişlerdir ve


çapları 1mm den azdır. Damarların oryantasyonu ya da büyüklüklerindeki herhangi bir deği-
şiklik varis ya da ektazi adı verilen vasküler anormalliklere neden olur. Varisler genişlemiş ya
da kıvrımlaşmış kan damarlarıdır. Ektatik damarlar daha büyük kitle içeren, daha az kan göl-
lenmesi görülen açılmış tübüler yapılardır. Klinikte, varis ve ektazi terimleri sıklıkla alterna-
tifli olarak kullanılır. Ses normal olabildiği gibi vokal yorgunluk klinikte karşılaşılan genel
şikayettir (122).

2.7.1.3.Sesi Etkileyen Konjenital ve Maturasyonel Değişiklikler

2.7.1.3.1. Konjenital veb (sineşi)

Konjenital vebler ve sineşiler gerçek vokal foldlar arasındaki doğuştan olan köprüler-
dir. Genellikle gerçek vokal foldların anterior marjinlerinin arasında olur. Daha nadir olarak
supraglottik, subglottik ve interaritenoid alanlarda görülebilir. Disfoni ve solunum zayıflığı

!48
görülür. Membranöz vokal foldların titreşen kısımlarının daralması/ kısalması sonucu yüksek
perdeli ses oluşur (122).

2.7.1.3.2. Cri du Chat Sendromu (Kedi Miyavlaması Sendromu)

5p kromozomunun kısa kolunun delesyonu sonucu oluşan genetik bir sendromdur.


Doğuştan zayıf, yüksek perdeli, ağlamaklı kedi miyavlamasına benzer bir ses görülür. Larenks
normal olabildiği gibi; sarkık epiglot, küçük boyutlu ya da asimetrik vokal foldlar gibi bazı
anormalliklerde görülebilir (122).

2.7.1.3.3. Puberfoni (Mutasyonel Disfoni)

Ergenlik dönemi sonrasında larenks gelişimi normal olmasına rağmen ısrarlı bir şekil-
de yüksek perdeli ses kullanımıdır. Genellikle erkeklerde görülür ve bilinen organik bir nede-
ni yoktur. Yüksek ses göğüs sesi ya da falset ses olarak oluşturulur. Bu yüksek ses bazen mu-
tasyonel falsetto olarak adlandırılır. Falsetto sesi, krikotiroid kasın aşırı kontraksiyonu ve la-
renksin aşırı elevasyonu sonucu meydana gelir. Çevre baskısı veya utanç nedeniyle erişkin
sesinin reddinden kaynaklandığı gibi tiz sesle şarkı söylemeye daha çok değer verilmesinden
de kaynaklanabilir. Nadir olarak, işitme kaybı, endokrin bozukluklar veya pübertedeki siste-
mik hastalıklar sonucu ortaya çıkabilir. Muayenede larinks anatomik ve fizylojik olarak nor-
maldir. Ses terapisi ile tedavi edilir. Öksürük sesi, boğaz temizleme sesi gibi doğal seslerden
yararlanılır ve bu ses konuşmaya taşınır. Larinks daha aşağıda tutularak hastaya kalın sesler
çıkarması için yardımcı olunur. Psikoterapi de gerekebilir (83).

2.7.1.3.4. Presbifoni

Yaşlanmayla beraber; sesin perdesi,yüksekliği, sürekliliği gibi ses bozukluklarını ka-


rakterize eden vokal değişiklikler görülür. Bu değişikler bazıları tarafından, yaşlanma süreci-
nin normal sonuçları olduğu için bozukluktan ziyade normal olarak değerlendirilirken; diğer

!49
kısım tarafından, ses bozukluğu belirgin şekilde iletişim veriminde azalmaya neden olduğun-
dan presbifoni olarak isimlendirilir. Vokal kordlar ince ya da eğrilmiş (bowing) olabilir. Ses
kalitesi, ses yüksekliği ve sürekliliği/ dayanıklılığında değişiklikler görülür. Genellikle ses
kalitesi örtülü (muffled) ya da zayıf olarak karakterizedir; ses gücü yetersizdir. Bazı durum-
larda hırıltılı/ soluklu ses ya da gıcırtılı ses görülebilir.

2.7.1.3.4.1. Bowing

Bowing, ses tellerinin orta hata yaklaşma ve düzgün ses çıkarabilme yetersizliğidir.
Vokal fold bowing, yaşlı insanlarda disfoninin sık bir nedenidir ve geriatrik popülasyonun
%20-%29’ unu etkiler. Yaşa bağlı olarak lamina propriadaki, elastik lif kaybı, submukoz bez-
leri atrofisi, fibrözdeki artış ve kas atrofisi gibi değişiklikler görülür. Bu değişiklikler glottik
aralıkta artışa neden olur. Bu sebeple geriatrik hastalarda boğuk ses (hoarseness), alçak ses
perdesi, net olmayan artikülasyon ya da nefesli ses (breathiness) görülebilir. Bowing meka-
nizması tam olarak bilinmese de; entübasyona bağlı larengeal mukoza hasarı, vokal fold katı-
laşma/sertleşme, vokal fold parezisi, sulkus vokalis, larengeal atrofi sonucu oluşur
(142,143,144,145,146,147,148).

2.7.1.4. Malign Larengeal Hastalıklar

2.7.1.4.1. Malign Vokal Fold Lezyonları

Vokal foldların malignitesi skuamoz hücre epitelyal astar anormalliklerini içerir. Vokal
foldun skuamoz hücre kanseri epitelyumdan vokal foldun daha derin yapılarına (lamina prop-
ria, vokalis kası) invaziv büyümesi olarak tanımlanmıştır. Vokal korddaki kitle ve katılık deği-
şimi , sonucu ses kısıklığı/ boğukluğu belirgin semptomdur. Ses bozukluğunun derecesi, lez-
yonun büyüklüğüne, lokasyonuna, doku invazyonu derecesine bağlıdır (122).

!50
2.7.1.4.2. Displazi/ carcinoma in situ

Displazi (anormal hücre gelişimi) epitelyal hücrelerin görünümündeki malignite doğ-


rultusundaki değişikliklerin sürecidir. Carcinoma in situ, lokasyonlarında sınırlı, malign epi-
telyal hücrelerin dejenerasyonudur. Malign hücreler tüm epitelyum tabakalarının yerini alır.
Ses normal ya da normale yakın olabileceği gibi çok şiddetli şekilde etkilenmiş olabilir. Vokal
fold örtüsünün katılığı sonucu ses bozulabilir ve cızırtılı, kulağı tırmalayan (raspy) ses görü-
lebilir.

2.7.1.4.3. Larengeal Malignite (Vokal Kord Orijinli Olmayan)

Epitelyal hücrelerin larenks içinde, vokal foldlar dışında, daha derin tabakalara invaz-
yonudur. En yaygın yerler, ventriküler foldlar, epiglot ve priform sinüslerdir. Lezyonlar genel-
likle gelişimleri sırasında tanımlanırlar ve büyüklükteki artış ses, yutma ve solunum meka-
nizmalarında bozulmalara neden olur. Lezyon solunum yolunu, ses tellerinin birinin ya da her
iksinin hareketini engellemeye başladığı durumlarda ses kısıklığı/ boğukluğu (hoarseness)
oluşur.

2.7.2. Larenksin İnflamatuar Durumları

2.7.2.1. Akut Larenjitis

Akut larenjit genellikle üst solunum yolları enfeksiyonlarının bir semptomu olarak or-
taya çıkar (149). Viral veya bakteriyal enfeksiyonlar, sesin yanlış kullanımı, sigara duman gibi
iritan maddeler, gastroözofageal reflü, eksternal larenks travması, cerrahi travma, şiddetli
kusma, larenks ödemi gibi nedenlerden dolayı oluşabilir (83). Ses kısıklığı akut larenjitte en
açık belirti olarak ortaya çıkar (150). Bunun yanında hafif ateş, halsizlik, öksürük, larengos-
kopide kızarık ve ödemli vokal kordlar gibi semptomları vardır. Tedavisi, ses istirahati, solo-
num havasının buharla nemlendirilmesi, iritanlardan uzak durulması bol hidrasyon ve mukoli-
tik ajanlar, öksürük kesiciler ve antiinflamatuar ilaçlardan oluşur (83,151). Reflüye bağlı ses

!51
kısıklıkları antasit tedavisiyle düzelir. Ayrıca yatak başını yükselterek uyumalıdırlar ve yat-
madan 3-4 saat önce yemeyi kesmeleri gerekir (62).

2.7.2.2. Larengofarengeal Reflü

Gastroösefageal reflünün (GÖR) atipik klinik şekillerinden biri olan larengofarengeal


reflü (LFR), mide içeriğinin öğürme veya kusma olmaksızın üst ösefageal sfinkterin üzerine
erişecek şiddetteki geri kaçışıdır.LFR’nin kronik larenjitve granülomları, vokal fold nodülleri,
reinke ödemi, gibi çeşitli patolojiler ve semptomlar ile ilişkili olduğuna dair çalışmalar vardır.
Ses bozuklukları, larenks seviyesinde olan reflünün sık rastlanan belirtilerindendir. En sık
rastlanan ses bozukluğu şekli ses kısıklığıdır ve reflü içeriğinin vokal kord mukozasında ne-
den olduğu hasarın derecesine göre ses kısıklığının süre ve şiddeti değişkenlik gösterir. Vokal
kord mukozasındaki değişiklikler erken inflamasyon evresinde ise, hastanın şikayeti genellik-
le sık sık tekrarlayan, hafif dereceli ses kısıklığı olmaktadır. LFR'de henüz ses kısıklığı ortaya
çıkmadan gelişen erken belirtiler arasında seste çatallanma ve kırılmalarile, yüksek frekanslı
tiz seslerin çıkartılamaması sayılabilir. Larengo-farengeal reflünün uzun süre farkedilmemesi
ve tedavi edilmemesi sonucunda vokal kord mukozasında kalıcı morfolojik değişiklikler
meydana gelmesi ile ses kısıklığı sürekli hale gelir ve şiddetlenir.Ses kısıklığının yanında; ses
yorgunluğu seste çatallanma, yüksek frekanslı seslerin çıkartılmasında güçlük, kronik veya
sık tekrarlayan öksürük, sık boğaz temizleme alışkanlığı, sık balgam çıkarma ihtiyacı, laren-
gospazm atakları, globus farengeus, boğaz ağrısı, yutkunma güçlüğü, odinofaji (ağrılı yutma),
disfaji (yutma güçlüğü) gibi semptomlar görülebilir.

Reflü tedavisinde üç seçenek vardır. Bunlar; yaşam tarzında ve günlük alışkanlıklarda


yapılan sosyal düzenlemeler,asit supresyon tedavisive cerrahi tedavidir (152).

!52
2.7.3. Larenks Travması ve Hasarı

2.7.3.1. Internal Larengeal Travma

2.7.3.1.1. Larengeal Mukoza Travması (Kimyasal/ Termal)

Kimyasal ya da termal maruziyete bağlı akut veya kronik mukoza değişiklikleridir.


Akut durumlarda disfoni ve odinofoni görülebilir.

2.7.3.1.2. Entübasyon/ Ekstübasyon Hasarları

Larenksin posterior birleşme nokasında mukozal ülserasyon, vokal processlerin medial


yüzlerinde veya posterior birleşim noktasında granülasyon, skar oluşumu, vokal fold veb, la-
rengostenosis, subglottik stenosis, ve trakeostenosis, sinir hasar oluşumuna neden olabilir.
Başlangıç semptonları; hafif ses ksıklığı/ boğukluğundan,kronik disfoniyle sonuçlanan şid-
detli post entübasyon disfoniye kadar değişiklik gösterebilir (122).

2.7.3.1.3. Aritenoid Dislokasyonu

Aritenoid malpozisyonu genellikle, nörojenik ya da inflamatuvar olmayan, hareket


aralığındaki azalmayla ilişkilendirilir. Vokal proçesler boyları arasındaki eşitsizlik ve vokal
fold hareketliliğinin bozulması sonucu krikoaritenoid eklem etkilenir. Vokal fold hareketi yok-
tur ya da anormaldir. Seste, paralizi veya parezi durumlarındakine benzer bozulmalar vardır.
Ses perdesi ve dinamik aralığında azalmalar, ani ses yorgunluğu ve soluklu ses görülür (122).

!53
2.7.3.2. Eksternal Larengeal Travma

Eksternal larenks iskeleti travması sonucu oluşan larenks disfonksiyonu ya da hasarın-


da; travmanın derecesi, pozisyonu ve türüne bağlı olarak, ses ve solunum yolunda değişiklik-
ler görülebilir.

2.7.4. Sesi Etkileyen Diğer Hastalıklar

2.7.4.1. Kas Gerilim Disfonisi (Primer)/ Hiperfonksiyonel Ses Bozukluğu

Organik bir vokal fold patolojisi, psikojenik veya nörolojik etyoloji olmaksızın; fo-
nasyon sırasındaki aşırı, atipikal ya da abnormal laringeal hareketlere bağlı oluşan disfonidir.
Fonasyon anında supraglottik kontraksiyon ya da vokal fold hipoaddüksiyon gözlenebilir. Kas
gerilim disfonisi persistant, davranış olarak değiştirilebilir, tam olarak açıklanamayan disfoni
olarak sınıflandırılır. Bazı vakalarda, ses kalitesi normal ya da normale yakınken vokal yor-
gunluk ya da odinofoni gibi şikayetler olabilir. Çeşitli hiperfonksiyon ya da diğer atipikal vo-
kal davranışlara işaret eden anormal larengeal postür ya da hareketi gözlenebilir. Genel olarak
yalancı vokal fold kontraksiyonu (aritenoid-epiglot yaklaşımı olan ya da olmayan) ve vokal
fold hipoaddüksiyon görülür (122).

2.7.4.2. Kas Gerilim/ Adaptive Disfoni (Sekonder)

Organik vokal fold patolojisi, psikojenik ya da nörolojik etyoloji varlığında görülen;


primer etyolojiye kompansatuar cevap orijinli disfonidir. Fonasyon sırasında, aşırı ya da atipik
larengeal hareketler görülür. “Adaptive” terimi glottal yetersizliğe ya da diğer organik patolo-
jilere karşılık olarak oluşan fonasyondaki değişiklikler nedeniyle kullanılır (122).

!54
2.7.4.3. Ventriküler Disfoni

Vokalizayonun, yalancı kordların titreşmesi sonucu oluştuğu disfonidir. Titreyen ya-


lancı vokal foldların büyük kitlesi nedeniyle düşük perdeli, cızırtılı, kulağı tırmalayan bir ses
oluşur. Ventriküler fonasyon genellikle gerçek vokal fold vibrasyonu sınırlı olduğu durumlar-
da alternatif ses kaynağı olarak görülebilen kompansatuar bir davranıştır. Ventriküler fonas-
yon, düşük şiddetle, düşük frekansla ve genellikle kabalık/ pürüzlülükle karakterizedir. Olu-
şan sesi herhangi bir arka plan gürültüsünde duymak zordur. Bunun yanında, perde aralığında
ve esnekliğinde limitasyon, vokal süreklilikte azalma, ani yorgunluk ve eforlu fonasyon nede-
niyle ağrı diğer karakteristik bulgulardır (122).

2.7.4.4. Paradoksikal Vokal Fold Hareket Bozulması

İnsprasyon ya da eksprasyon sırasındaki iletişimsel olmayan fonasyonla ilişkili vokal


fold addüksiyonun gösterilebilir epizodlarıdır. Vokal foldlar neredeyse her zaman normal dav-
ranış gösterirler. Bir epizod oluştuğunda; vokal kordlar, soluk alma gibi açılması gereken bir
durumda kapanır ve istemsiz fonksiyonel bozukluk oluşur. Hırıltılı solunum ve nefes darlığı
sebebiyle astımla karıştırılabilir. Bağırma, öksürme, reflü, soğuk hava solumak, sigara veya
polen gibi irritanlar, psikososyal sorunlar, nörolojik sorunlar tetikleyici olabilir (153).

Vokal Kord Paralizileri

Vokal kord paralizisi (ses teli felci) gırtlak kaslarını hareket ettiren sinirlerin çalışma-
ması sonucunda meydana gelir Vokal kord paralizisi en yaygın nörojenik problemidir (154).
Tüm larengeal anomalilerin %10 ‘unu oluşturur (20). Bir hastalıktan çok semptom olarak ka-
bul edilir (21). Periferik veya santral defisite bağlı olarak tek veya çift taraflı olabilir. Nukleus
ambigusun üzerinde kalan liflerin çaprazlaşma yerlerinde ortaya çıkacak küçük lezyonlarda

!55
çift taraflı felçler görülebilir. Nukleus ambigusların yalnızca birinde lezyon meydan geldiğin-
de ise tek taraflı paralizi görülür (150). Çift taraflı paraliziler tek taraflı paralizilerden daha sık
görülür (20). Sol rekürren larengeal sinirin daha uzun ve intratorasik bir trasesi olduğu için
sol taraflı paralizi daha sık görülür (21). Vokal kord paralizisinde en sık saptanan semptomlar
disfoninin (%100) yanı sıra zorlu fonasyon (%76), vokal yorgunluk (%40), diplofoni ve tek-
rarlayan aspirasyondur (155,156). Cerrahi travma hem tek taraflı hem de çift taraflı vokal
kord paralizilerinin en sık nedenidir (21).

Tek taraflı paralizilerde; paralizinin ortaya çıkmasından hemen sonra, vokal kord orta
hattan çokça lateralde olup hareketli kordun yaklaşmasına izin verir. Bunun sonucunda ses
zayıf ve hırıltılı/soluklu olabilir, nadiren de çift ton (diplofoni) görülebilir (154). Tek taraflı
paralizi etyolojisinde çok çeşitli faktörler rol oynar: Özefagus, tirod bezi, üst mediasten ve
akciğer neoplazmları; mediastendeki tüberküloz, sarkoidoz gibi inflamatuar hastalıklar; en
sıklıkla tiroidektomi olmak üzere, özefagus, kalp, akciğer cerrahileri ile ilişkili iyatrojenik
travma; mediastinal radyoterapi; kafa tabanı neoplazmları; santral sinir sistemi patolojileri;
idiyopatik. Vokal kord paralizilerinin çoğu idiyopatiktir (89,157,158,159). Tek taraflı paralizi-
lerde ses kısıklığı ve aspirasyon sorunu olabilir.Tek taraflı vokal kord paralizinde tedavi ses
terapisi, laringoplasti injeksiyon, laringeal iskelet cerrahisi ve reinervasyon ya da pacing ol-
mak üzere 4 gruba ayrılır. Fakat vokal fold hareketlerini fizyolojik olarak yeniden oluşturabi-
lecek ideal bir tedavi henüz tam olarak oluşturulamamıştır. Tedaviler daha çok ses restorasyo-
nuna odaklıdır (128). Vokal kordların pozisyonu, semptomları ve şiddetlerini etkiler. Tek ta-
raflı reküren sinir paralizilerinde karşı kord kompanze ediyorsa tedaviye gerek yoktur. Ancak
paralitik vokal kord orta hatta değilse ses kısıklığı ve aspirasyon gelişir. Bu durumda vokal
kordun durumuna göre yağ enjeksiyonu veya medializasyon laringoplasti ile vokal kord orta
hatta yaklaştırılır (89). İdiopatik vakalarda ve sebebi bilinen ancak spontan düzelme olasılığı
olan hastalarda irreversibl cerrahi girişimler en az 6 ay- 1 yıl uygulanmamalıdır. İdiopatik va-
kaların %60’ ı başlangıçlarından itibaren 1 yıl içerisinde düzelir (91). Ses terapisinde; nefes
kontrolü ve sert glottal ataklarla eforlu kapatma teknikleriyle kontralateral kordun erken kom-
pensasyonu sağlanır (86).

Çift taraflı paralizilerde ise; genellikle ses telleri orta hatta yani addüksiyon durumun-
da kalır (150). Ses fonksiyonu belirgin olarak bozulmayabilir, ancak kordlar orta hatta fikse

!56
olduğu için dispne şikayeti ön planda olur (157,160). Bu hastalarda efor sırasında stridor gö-
rülür (150). Çif taraflı paralizilerin eytolojisi; genellikle yoğun tiroid cerrahisinde, her iki re-
kürren larengeal sinirin travmasına bağlıdır (30). Bilateral vokal kord paralizilerinde ses fonk-
siyonu bozulmaz ancak kordlar orta hatta fikse olduklarından şiddetli dispne gelişebilir. Bu
hastalara trakeotomi açılır ve takiben endoskopik veya eksternal aritenoidektomi yapılır (89).

2.7.5. Sesi Etkileyen Nörolojik Bozukluklar

2.7.5.1. Periferik Sinir Sistem Patolojileri

2.7.5.1.1. Superior Larengeal Sinir (SLN) patolojisi

Superior larengeal sinirin internal ya da eksternal dallarında abnormal fonksiyon ya da


fonksiyon yokluğudur. İnternal dal hasarında, hem larengeal vestibül ve vokal foldlar hem de
farinkste duyusal kayıp görülür. Eksternal dal hasarında, inferior konstriktör kas ve krikotiroid
kaslarda vokal foldların boyunu uzatan motor bozukluklar oluşur. Bu yüzden, yüksek perde-
lerin oluşumu sırasında, eksternal daldaki unilateral bozukluk larenksin orta hattan rotasyo-
nuyla kanıtlanabilir. Vokal bozukluk derecesi SLN dallarındaki bozuklukların derecesine bağ-
lı olarak değişir (122).

2.7.5.1.2. Unilateral Rekürent Larengeal Sinir (RLN) Paralizisi

Rekürent larengeal sinir (RLN) tek taraflı fonksiyon bozukluğu vokal fold hareketsiz-
liğiyle sonuçlanır. Paramedyan ya da lateralize pozisyondaki paralizi, yutma ve fonasyon sıra-
sında inkomplet vokal fold kapanması olur. Superior larengeal sinir intakt ise etkilenen vokal
fold paramedyan pozisyona geçerler. Eğer hem SLN hem de ipsilateral RLN bozulmuşsa, et-
kilenen vokal foldlar daha lateralize bir pozisyonu alırlar. medyan pozisyonda paralizi için
dispne güç harcama ya da azalmış havayolu açıklığında ses kullanımı sonucu dispne görülebi-
lir. sesteki bozukluk lateral konumlanmaya ve hareketsiz vokal foldun kas atrofisine bağlı ola-

!57
rak değişkenlik gösterir. Hastalar genellikle büyük hacimli hava kullanırlar ve vokal etkinlik-
lerini artırmak için abdominal itme yaparlar. Bunun sonucunda da hava kayıplarını şiddetlen-
dirirken, vokal bozukluğu da artırırlar (122).

2.7.5.1.3. Unilateral ve Bilateral Rekürent Larengeal Sinir Parezisi

Parsiyel hasara ya da rekürent larengeal sinirdeki aksonların nörolojik tutulumuna işa-


ret eden parezilerdir. Hem unilateral hem de bilateral olabilirler. hareketlerde azalma ya da
vokal fold kas tonusunda azalma ya da kitle ile açığa çıkar. Ana klinik özelliği; addüktör ya
da abdüktör hareketlerin amplitüdünde ya da hızında azalma ve/veya vokal foldların tonus
kaybıdır. Vokal bozulma vokal foldların aproksimasyonunun simetrisine, derecesine ve hasta-
nın kompansatuar adaptasyonuna bağlıdır. Bazı hastalar vokal fold zayıflığını ortadan kaldır-
mak için tek ya da çift taraftaki artmış supraglottik hiperaddüksiyon sebebiyle disfoni oluştu-
rurlar. Beklenen ses bulguları; azalmış perde kontrolü, perde kırılmaları, azalmış ses şiddeti
ve nefesli ses kalitesidir (122).

2.7.5.1.4. Bilateral rekürent larengeal Sinir (RLN) Paralizisi- Periferik

RLN dalı etkileyen bilateral vagal patoloji ya da herediter motor ve sensöral nöropati
içeren periferik nöropati (aksonal tutulum) ya da Charcot Marie Tooth Tip IIC’ den kaynakla-
nır. Vokal kordların bilateral immobilitesiyle ortaya çıkar. Vokal bozukluk immobil vokal
foldların pozisyonuna göre değişir. genellikle nefesli ve kaba ses görülür. Vokal foldlar lateral
ya da paramedyan pozisyonda paralize olduklarında perde ve şiddet aralıklarında azalma gö-
rülür. Bazı vakalarda afoni görülebilir. vokal foldlar medyan pozisyonunda paralize oldukla-
rında ses kalitesi minimum derecede etkilenir (122).

!58
2.7.5.1.5. Myasthenia Gravis

İskelet kaslarının nöromuskuler junksiyonundaki asetilkolin reseptör bölgelerine anti-


kor bağlanması sonucu oluşur. Kas zayıflığı ve yorgunluğu ile ortaya çıkar. Nöromuskuler
junksiyonun genetik abnormaliteleri de nedenleri arasında sayılabilir. Vokal bozukluk nadir
görülmekle birlikte; fonasyonun başlangıcında ilk 5 saniye nefesli, zayıf ses kalitesi, sınır-
lanmış perde ve şiddet görülebilir (122).

2.7.5.1.6. Periferik Nöropati (Nöropati, Charcot Marie Tooth ya da herediter mo-


tor ve duyusal nöropati )

Bacak ve el kaslarında sonlanan daha uzun sinirleri ve rekürent larengeal siniri etkile-
yen motor ve sensöral sinirlerin familyal demiyelinizan hastalığıdır. Unilateral larengeal sinir
impermanında vokal bozulma nefesli ve zayıf ses kalitesi ile karakterizedir. Bilateral rekürent
larengeal sinir impermanında ise ses kalitesinde minimum etki beklenir (122).

2.7.5.2 Larenksi Etkileyen Hareket Bozuklukları

2.7.5.2.1. Addüktör Spazmodik Disfoni

Spazmodik disfoni fonasyonla ilgili laringeal kasların distonisinden kaynaklanmakta-


dır ve en sık görüleni addüktör tip spazmodik disfonidir. Aksiyonla uyarılmış, algılanan ses
duraklamalarıyla ilişkilendirilen vokal foldların intermitent hiperadüksiyonuyla karakterize
göreve spesifik hareket abnormaliteleri olan larenksin fokal distonisidir. Vokal foldların
spazmodik hiperadüksiyonu genellikle ötümsüz sessizlerden çok ötümlü sessizler ile ilişki-
lendirilir. Vokal bozukluk gergin, boğuk, eforlu fonasyon ve primer olarak ötümlü konuşma
seslerindeki intermitent ses duraklamaları ile karakterizedir. vokal foldun şiddetli hiperaddük-

!59
siyonlu vakalarda, ses şiddeti azalır. Semptomlar perde elevasyonu, şarkı söyleme ve bağırma
sırasında genellikle iyileşir. Gülme ve ağlama sırasındaki vokalizasyonlar etkilenmemiştir.
Primer tedavi olarak, etkilenen kaslara botulinum toksin (Botox) enjeksiyonu yapılırken son-
rasında ses terapisinden fayda görülebilir (94).

2.7.5.2.2. Abdüktör Spazmodik Disfoni

Posterior krikoaritenoid kasların tutulması sonucu meydana gelir. Aksiyonla uyarılmış,


bağlantılı konuşma sırasında intermitent nefesli molalarla karakterize görev spesifik hareket
abnormaliteleri olan larenksin fokal distonisidir. Bu molalar uzamış ötümsüz konuşma sesleri
ile ilişkilidir ve fiberoptik nazal endoskopi sırasında vokal foldların intermitent istemsiz ab-
düksiyonu gözlenebilir. Vokal bozukluk ötümsüz konuşma sesleri ile ilişkili intermitent nefes-
li molalar ile karakterizedir. Nefesli ve zayıf bir ses görülür. Ayrıca nefesli molaların öncesin-
de veya onları takip eden yükselen perde değişimi ortaya çıkabilir. Gülme ve ağlama sırasın-
daki vokalizasyon etkilenmemiştir. addüktör spazmodik disfonide uygulanan tedavi uygulanır
(94).

2.7.5.2.3. Mix Abdüktör/ Addüktör Spazmodik Disfoni

Nefesli duraklamalar ve ses tutukluluğu ile ilişkilendirilen intermitent istemsiz abdük-


siyon ve hiperadüksiyonla karakterize spazmodik disfoninin seyrek görülen bir formudur. ne-
fesli ses kalitesinden dolayı ses şiddetinde düşüş görülür. Hastalar konuşma sırasında ve nefes
kontrolünde büyük çaba harcamaktan şikayetçilerdir.

2.7.5.2.4. Sesi Etkileyen Distonik Tremor

Postüral/ kinetik tremorle karakterize genellikle distoni etkisindeki vücut bölümünde


gözlemlenen durumdur. Larenkste ortaya çıktığı zaman ses etkilenebilir. Tremor yalnızca sö-

!60
nümsüz sesli harflerin üretimi gibi kasıtlı ya da iradeli aktivitelerde gözlenebilirken sessiz
solunumda görülmez. Tremor, konuşmada düzensiz amplitüdler ve 7 Hz’ in altında çeşitli fre-
kanslar bulunur. Vokal bozulma perdenin periodik modülasyonu ve şiddetle karakterize edilir.
Bu durum genellikle spazmodik disfoni gibi larengeal distoni ile ilişkilendirilir.

2.7.5.2.5. Sesi Etkileyen Temel Tremor

Temel tremor, tipik olarak ellerde başlayan ve bacaklara, başa ve konuşma mekaniz-
masına yayılan postüral/ kinetik tremordur. Başlangıçta, tremor yüksek frekanslarda (8-12
Hz), ileri düzeylerde frekans 4-8 Hz’ e kadar düşer. Ses tremoru sönümsüz ünlülerin fonasyo-
nu sırasında tanımlanır. Ses, hastalığın seyirinde daha geç etkilenmeye başladığı için, ses için
tremor sıklığı 4-8 Hz aralığındadır. Vokal bozulma periodik perde modülasyonu,ses şiddeti ya
da 4-8 Hz’ de ünlülerin sönümsüz fonasyonu sırasında her ikisi ile karakterize edilir. Şiddetli
durumlarda, temel ses tremoru konuşma seslerinin oluşumunu etkileyebilir ve önemli bir bi-
çimde konuşmanın anlaşılabilirliği azalabilir.

2.7.5.2.6. Meige’s Sendromu (Orofasiyal Distoni)

Oral kaviteyi, masyikasyon (çiğneme) kaslarını ve göz kapağı kaslarını etkileyen böl-
gesel baş ve boyun distonisidir. Primer komunikasyon bozukluğu dizartridir. Vokal bozukluk
varsa addüktör spazmodik disfoniye benzerdir.

2.7.5.2.7. Tardive Stereotypies (Tardiv Diskinezi)

Uzun vadeli nöroleptik medikasyon tedavisi alan hastalarda yüzü, dili dudakları, çene-
yi, gövdeyi, eller ve ayakları ya da larenksi etkileyen istemsiz hareketlerle karakterize durum-
dur. Rezonansta, ses perdesinde ve ses şiddetindeki istemsiz intermitent değişiklikler ve ko-
nuşma sırasında, ötümleşmedeki (vocing) hızlı değişimlerde sınırlanma görülür.

!61
2.7.5.2.8. Tourette’s Syndrome


18 yaşından önce başlayanistemsiz motor ve vokal tikler ile karakterize nörolojik bo-
zukluktur. bağırma şeklinde istemsiz vokalizasyon görülür. ses değişiklikleri vokal fold trav-
masına sekonder olarak ortaya çıkabilir (122).

Sesi Etkileyen Sistemik Durumlar

1. Endokrin 2. İmmünolojik 3. Sesi Etkileyen


Muskulos-
keletal Durumlar

- Hipotiroidizm - Üst Solunum Yollarının Alerjik - Aşırı Kullanım Hasarı ve


Hastalıkları Tekrarlayan Gerilme Yara-
lanması
- Hipertiroidizm - HIV ve AIDS - Ehler danlos Sedromu

- Seksüel Hormon Den- - Kronik Yorgunluk Sendromu - Dehidrasyon


gesizliği

- Büyüme Hormon Ab- - Sistemik Lupus Eritematozus


normaliteleri (Hyperpi-
tuitarizm)

- Sjögren Sendromu

- Skleroderma

- Wegener Hastalığı

!62
Sesi Etkileyen Larengeal Olmayan Aerogestive Hastalıklar

1. Sesi Etkile- 2. Digastrik 3. Aerodigestive 4. Mikotik (Fungal) En-


yen Respiratu- Traktın İnfeksi- feksiyonlar
ar Hastalıklar yöz Hastalıkları

- Astım - Gastroözofageal Ref- - Larengotrakeob- Blastomikoz (Maya Man-


lü Hastalığı ronşit (Krup) tar Hastalığı)

- Kronik Obst- - Pertussis (Boğ- Histoplazmoz


ruktif Pulmoner
maca Öksürüğü)
Hastalıklar

- Difteri Kandidiaz

- Pnömoni Koksidioidomikoz ( Vadi


Humması, Çöl Ateşi, San
Joaquin Fever)

- İnfeksiyöz Sinü-
zit

- Tüberküloz

- Üst Solunum
Yolu Enfeksiyonu

- Akut Epiglottitis

- Sifiliz (Frengi)

- Sarkoidoz

!63
Sesi Etkileyen Larengeal Olmayan Aerogestive Hastalıklar

- Larenk Skleromu
(Klebsiella Ri-
noscleromatis)

- Larenksi Etkile-
yen Lepra

- Aktinomikoz

Sesi Etkileyen Psikiyatrik ve Psikolojik Hastalıklar

1. Somatoform - Somatizasyon - Konversiyon Bozuk- - Ağrı Rahat- - Hipokondri-


Bozukuğu luğu yaz
Hastalıklar sızlıkları

2. Faktisyus Bo-
zukluk

3. Selektif Mutizm

4. Anksiyete - Posttravmatik - Yaygın Anksiyete Bo-


zukluğu
Stres Bozukluğu

5. Duygudurum Bo- - Majör Depresif - Bipolar Bozukluk


zuklukları
Bozukluk (Rekü- Tip 1
rent)
6. Cinsel Kimlik Bo-
zukluğu

7. Psikojenik Polidip-
si

8. Psikojenik Tremor

!64
Merkezi Sinir Sistem Bozuklukları

1. Amiyotrofik Lateral Sklerosis (ALS, Lou Gehrig’s Disease)

2. Wallenberg Sendromu (Lateral Meduller Sendrom, İnfarktüs)

3. Parkinson Hastalığı

4. Multipl Sistem Atrofisi (Shy-Drager Sendromu, Striatonigral Dejenerasyon, Sporadik


Olivopontocerebellar Atrofi)

5. Progresif Supranuklear Palsi

6. Multipl Sklerosis

7. Serebellar Bozukluklar

8. Huntington Hastalığı

9. Bilateral Rekürent Larengeal Sinir Paralizisi- Santral

!65
Merkezi Sinir Sistem Bozuklukları

10. Myokulonus

3. GEREÇ VE YÖNTEMLER

3.1 Araştırmanın Tipi


Araştırma prospektif olgu kontrol klinik çalışmadır.

3.2 Araştırmanın Yeri ve Zamanı

Araştırma Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı’nda Şu-
bat 2016 - Mayıs 2016 tarihleri arasında ses kısıklığı şikayeti ile Kulak Burun Boğaz Polikli-
niğine başvuran hastalar ile gerçekleştirilmiştir.

3.3 Araştırmanın Evreni

Araştırmaya Ege Üniversitesi Hastanesi K.B.B. Anabilim Dalı’na ses kısıklığı şikayeti
ile başvuran hastalar dahil edilmiştir.

3.4 Araştırmanın Örneklemi

Çalışmada; 18 yaş üstü ses kısıklığı şikayeti ile Ege Üniversitesi Kulak Burun Boğaz
Anabilim Dalı’na başvurup disfoni tanısı konan 104 hastadan oluşan disfoni/ hasta grubu ile

!66
18 yaşından büyük, ses kısıklığı şikayeti olmayan 55 sağlıklı kişiden oluşan sağlıklı/ normal
grup olmak üzere iki grup oluşturulmuştur.

Araştırmada hasta grubu için dışlanma kriterleri aşağıdaki gibidir:

- Yazılı izin alınamayan,

-Olgu Rapor Formunu, Ses Handikap İndeksi 10 (SHI 10) ve Sesle İlgili Yaşam Kali-
tesi (V-RQOL) ölçeklerini doğru şekilde dolduramayan,

- Okuma-yazma bilmeyen hastalar çalışmaya dahil edilmemiştir.

Normal sağlıklı gönüllü grup için yukarıdaki maddelerle birlikte;

-Anamnezinde baş-boyun bölgesine radyoterapi öyküsü, ses teli cerrahisi, sigara içimi,
boyun bölgesine travma/cerrahi/radyoterapi alımı, uzun süreli yada intermittan ses kısıklığı,
kötü ses kullanımı alışkanlıkları olması,

-Kulak burun boğaz muayenesinde; ses kısıklığına yol açabilecek ses tellerinin birbir-
lerine yüzey temasının olmadığı ses teli felci, organik ses teli lezyonu saptanması,

- Algısal ses kalitesi değerlendirmesinde GRBAS skalası skorunun 2 ve üzerinde ol-


ması, SHİ-10 skorunun ise 2 ve üzerinde olması çalışmaya dahil edilmeme kriterleridir.

3.5 Bağımlı ve Bağımsız Değişken

Araştırmada bağımlı değişken ses kısıklığı; bağımsız değişkenler Ses Handikap İndek-
si 10 ve Sesle İlgili Yaşam Kalitesi Ölçeğidir. Bu veriler bazı demografik ve sosyokültürel pa-
rametrelerle karşılaştırılmıştır. Bunlar arasında tanı, yaş, cinsiyet, meslek, eğitim durumları,
ses kısıklığı şikayetinin süresi, reflü bulgusu, geçirilen cerrahiler, kullanılan ilaçlar, sigara kul-
lanımı, günlük su tüketim miktarı yer almaktadır.

3.5.1. Ses Handikap İndeksi 10 (SHI 10)

!67
Tüm bireylere 10 maddeden oluşan SHI 10 ölçeği uygulanmıştır. Ölçekte,ses kısıklığı
olan bireylerin günlük hayatlarında karşılaşabilecekleri sorunları, bunlarla karşılaşma sıklığı-

!68
na göre 0–4 arasında (0 = asla, 1 = nadiren, 2 = bazen, 3 = sıklıkla, 4 = her zaman) puanlama-
ları istenmektedir.

3.5.2. Sesle İlgili Yaşam Kalitesi Ölçeği (V-RQOL)

Tüm bireylere 10 maddeden oluşan V-RQOL ölçeği uygulanmıştır. Bu ölçekte de, SHI
10 da olduğu gibi, bireylerin sesle ilgili olası sorunlarının şiddetleri ve karşılaşma sıklıklarına
göre 1-5 arasında (1= hiçbir sorun yaratmıyor, 2= az miktarda, 3= orta derecede, 4= çok, 5=
sorun “son derece” kötü) puanlamaları istenmektedir.

3.6 Veri Toplama Yöntemleri

Veri toplama, hastaların hastalıklarına ait bilgilerin ve sosyodemografik verilerin olgu


rapor formuna kaydedilmesi yoluyla toplanmıştır. Veri toplama işlemi Şubat 2016 - Mayıs
2016 tarihleri arasında gerçekleşmiştir.

Araştırmada ses kısıklığı şikayeti ile İzmir Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi
Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı’na başvuran hastalardan ve ses kısıklığı şikayeti olmayan
sağlıklı bireyler araştırma koşullarına uygun olanlar seçilerek yürütülmüştür. Bu hastalardan
18 yaş üstü, disfoni tanısı alan hastalar araştırmaya alınmıştır.

Araştırmaya katılan tüm bireylere; yaş, cinsiyet, meslek, eğitim durumu, kullanılan
ilaçlar, geçirilen cerrahiler, alerjik hastalıklar, reflü tanısı ve tedavisi, sigara ve alkol kulla-
nımı, günlük su tüketimi, acılı-baharatlı yeme alışanlıkları, gazlı içecek içme alışkanlıkları, iş
ortamlarının tozlu-dumanlı olup olmadığı veya iş ortamlarında uçucu- kimyasal maddeye
maruz kalıp kalmadıklarını, telefonla konuşma sürelerini, sesi kullanma alışkanlıklarını (çok

!69
k o-

n u ş-
ma, hızlı konuşma, yüksek sesle konuşma vb. gibi), GRB skorlarını sorgulayan Olgu Rapor
Formu; Ses Handikap İndeksi 10; Sesle İlgili Yaşam Kalitesi Ölçeği doldurulmuştur.

3.7 Kullanılan Gereçler

Hastalar için Gönüllü Olur Formu, hastalar hakkında bilgi edinmemizi sağlayan Olgu
Rapor Formu, ve ses kısıklığı şikayeti ölçen Ses Handikap İndeksi 10, Sesle İlgili Yaşam Ka-

!70
litesi Ölçeği ve GRB skalası kullanılmıştır. Hastaların stroboskopik bakıları Karl STORZ
(Model: 20140020_32_pulsar 2006) endoskopi cihazı ile yapılmıştır.

3.7.1. Gönüllü Olur Formu

Hem hasta grubu hem de sağlıklı grup yapılacak işlem hakkında bilgilendirilmiş ve
araştırmaya katılmayı kabul ettiğine dair imza alınmıştır.

3.7.2. GRB Ölçeği

Tüm bireylere; sesteki anormalliğin genel göstergesi (Grade), pürüzlülük (Roughness),


konuşmada hava kaçağını (Breathiness) 0-3 arasında (0= normal, 1= hafif, 2=orta, 3= ileri
derecede) ölçekleyen GRB skalası uygulanmıştır.

GRB Skalası ( 0: normal, 1: hafif , 2: orta , 3: ileri derecede )

Genel ses bozukluğu derecesi 0 1 2 3

Seste kabalaşma 0 1 2 3

Hava kaçaklı ses 0 1 2 3

TOPLAM

3.8 Verilerin Analizi ve Değerlendirme Kriterleri

Örneklem sayısı: 18 yaş üstü 104 hasta ve 55 sağlıklı bireyle araştırma gerçekleştiril-
miştir.

!71
Araştırmanın Güvenilirliği:

Kullanılan İstatistik Paket Programı: SPSS 20.0’dir.

Kullanılan İstatiksel Analizler:

3.9 Süre ve Olanaklar

Bu çalışma Şubat 2016 – Mayıs 2016 tarihleri arasında ses kısıklığı şikayeti ile Ege
Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı’na başvuran ve ça-
lışmaya katılma kriterlerini barındıran, 18 yaş üstü 104 hasta ve ses kısıklığı şikayeti olmayan
55 sağlıklı birey ile gerçekleştirilmiştir.
Araştırma süresince ihtiyaç duyulan materyallerin maddi boyutu tarafımdan karşılan-
mıştır.

3.10 Etik Açıklamalar

Araştırma Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı
Foniatri biriminde gerçekleştirilmiştir. Çalışma Ege Üniversitesi Etik Kurul Başkanlığı’nın
16.02.2016 tarihli, 16-1.1/ 11 karar no’lu B.30.2.EGE.0.20.05.00/OY/251/111 sayılı kararı ile
etik kurul açısından uygun bulunmuştur (EK2).

!72
4. BULGULAR

4.1 Sağlıklı ve Disfoni Gruplarının Tanıtıcı Özellikleri

Araştırmaya 18- 83 yaş arasında 55 sağlıklı ve 104 Disfoni tanılı olmak üzere
toplamda 159 kişi katılmıştır.

4.1.1. Olguların Gruplara Göre Cinsiyet Dağılımı

Disfoni Sağlıklı Toplam

Cinsiyet n % n % Sayı Yüzde

Erkek 45 43,3 17 30,9 62 39,0

Kadın 59 56,7 38 69,1 97 61,0

Toplam 104 65,4 55 34,6 159 100

Tablo 1. Araştırmadaki grupların cinsiyetlere göre dağılımı

!73
Olguların cinsiyet dağılımına bakıldığında; sağlıklı grubun % 69,1’ i kadın, % 34,6’ sı

Kadın Erkek

60

45

30

15

0
Disfoni Sağlıklı
erkektir. Disfoni tanılı grubun % 56,7’ si kadın, % 43,3’ ü erkektir.İncelemeye alınan hasta ve
normal grup olgularının cinsiyetleri açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark
bulunmadı (p>0,05).

4.1.2. Olguların Gruplara Göre Yaş Ortalama Dağılımları

Yaş

Grup Ort.± SS Min-Max

Disfoni 48,06±15,02 18-83

Sağlıklı 22,8± 6,82 18-42

Toplam 39,32± 17,55 18-83

!74
110

83

55

28

0
Disfoni Sağlıklı
Tablo 2. Araştırmadaki grupların yaş ortalamaları

Olguların yaş ortalamaları dağılımında; sağlıklı grubun yaş ortalaması 22,8± 6,82 ve
disfoni tanılı grubun yaş ortalaması 48,06±15,02’ dir.
Hasta grup olgularının yaşları sağlıklı grup olgularının yaşlarından istatistiksel olarak
anlamlı yüksek bulundu (p<0,05).

4.1.3. Disfoni Tanılı Grubun Diğer Hastalıkları ve Yeme- İçme, Konuşma Alışkanlıkları

!75
Hasta Grubunun Tanımlayıcı Özellikleri

n %

HT 14 13,5

DM 12 11,5

KAH 5 4,8

KOAH 4 3,8

Astım 4 3,8

Tiroid 18 17,3

Psikiyatrik 4 3,8

İlaç Kullanımı 56 53,8

Cerrahi 51 49

Ses Cerrahisi 26 25

Allerjik Hastalıklar 9 8,7

Reflü 35 33,7

Sigara 61 58,7

Alkol 12 11,5

Acılı-Baharatlı 64 61,5
Yeme

Gazlı İçecek İçme 24 23,1

Toz-Duman 35 33,7

Uçucu-Kimyasal 13 12,5
Madde

Bağırma 52 50

Öksürme 45 43,3

Çok Konuşma 66 63,5

Hızlı Konuşma 59 56,7

Yüksek Sesle Ko- 67 64,4


nuşma

Fısıltılı Konuşma 23 22,1

Gürültüde Konuş- 49 47,1


ma

Şarkı Söyleme 14 13,5

!76
Hasta Grubunun Tanımlayıcı Özellikleri

n %

Sık Boğaz Temiz- 72 69,2


leme

Tablo 3. Araştırmadaki hasta grubu olguların tanımlayıcı özellikleri

Günlük Su Tüketimi n %

<2 bardak 13 12,5

3-4 bardak 36 34,6

5-6 bardak 25 24

>8 bardak 30 28,8

Tablo 4. Araştırmadaki hasta grubunun günlük ortalama su tüketimi

40

30

20

10

0 !77
<2 bardak 3-4 bardak 5-6 bardak >8 bardak
Disfoni tanılı 104 hastanın; 14’ü Hipertansiyon, 12’ si Diabetes Mellitus, 5’ i Koroner
Arter , 4’ ü Kronik Obstrüktif Akciğer, 4’ ü Astım, 18’ i Tiroid, 4’ ü Psikiyatrik, 9’ u Alerjik
Hastalığa, 35’ i Reflüye sahiptir. 104 hastanın 56’ sı bu hastalıklardan dolayı ilaç kullanmak-
tadır. 26 kişi ses cerrahisi; 51 kişi de herhangi bir cerrahi geçirmiştir. 61 kişi sigara; 12 kişide
düzenli olarak alkol kullanmaktadır. 64 kişinin acılı-baharatlı yeme; 24 kişinin de gazlı içecek
içme alışkanlıkları vardır. 35 kişi toz veya dumana; 13 kişi uçucu- kimyasal maddeye uzun
süreli olarak maruz kalmışlardır. 52 kişi çok sık bağırdıklarını, 45 kişi çok sık öksürdüklerini,
66 kişi çok konuştuklarını, 59 kişi hızlı konuştuklarını, 67 kişi yüksek sesle konuştuklarını, 23
kişi çok sık fısıltılı konuştuklarını, 49 kişi gürültülü ortamlarda konuştuklarını, 14 kişi çok sık
şarkı söylediklerini, 72 kişi çok sık boğaz temizleme yaptıklarını belirtmişlerdir. 13 kişi 2
bardaktan az, 36 kişi 3-4 bardak, 25 kişi 5-6 bardak, 30 kişi de 8 bardaktan fazla günlük ola-
rak su tükettiklerini belirtmişlerdir

Günlük Ortalama Telefonla n %


Konuşma Süresi

5-15 dk 54 51,9

30dk 20 19,2

1-2 saat 26 25

3-4 saat 4 3,8

Tablo 5. Araştırmadaki hasta grubunun günlük ortalama telefonla konuşma süreleri dağılımı
.
60

45

30

15
!78

0
5-15 dk 30dk 1-2 saat 3-4 saat
Günde ortalama; 54 kişi 5-15 dk, 20 kişi 30 dk, 26 kişi 1-2 saat, 4 kişi de 3-4 saat tele-
fonla konuştuklarını belirtmişlerdir.

4.1.4. Disfoni Grubu Olgularının Eğitim Durumlarına Göre Dağılımı

 Eğitim Durumu n %

Okur yazar 2 1,9

İlkokul 39 37,5

Ortaokul 13 12,5

Lise 20 19,2

Üniversite 30 28,8

Tablo 6. Araştırmadaki hasta grubunun eğitim durumları

40

30

20

10

0
Okur yazar İlkokul Ortaokul Lise Üniversite
!79
Disfoni grubu olgularının; %1,9’ u (2 kişi) okuryazar, %37,5’ i (39 kişi) ilkokul
mezunu, %12,5’ i ortaokul mezunu, %19,2’ si (20 kişi) lise mezunu, %28,8’ i (30 kişi) üniver-
site mezunudur.

4.1.5. Disfoni Grubu Olgularının Tanılara Göre Dağılımı

Reinke ödemi
MTD
Kronik larenjit
PL
Tek taraflı par
Bilateral par
Nodül
Polip
Konversiyon afonisi
T1a cv ca
Kist
Presbifoni
Tip 2 sulcus vocalis
LFR
LIN
Anterior glottik web
Tip 3 sulcus vocalis
Mutasyonel falsetto
0 4 8 12 16

Disfoni grubu olgularının % 6,7’ si (7 kişi) Reinke Ödemi, % 4,8’ i (5 kişi) Kas Gerilim
Disfonisi, % 2,9’ u (3 kişi) Kronik Larenjit, % 14,4’ ü (15 kişi) Parsiyel Larenjektomi, % 12,5’
i (13 kişi) Tek Taraflı Paralizi, % 4,8’ i (5 kişi) Bilateral Paralizi, %12,5’ i (13 kişi) Nodül,
%12,5’ i (13 kişi) Polip, %1,9’ u (2 kişi) Konversiyon Afonisi, %1,9’ u (2 kişi) T1a CV Ca,
%6,7’ si (7 kişi) Kist, % 3,8’ i (4 kişi) Presbifoni, %1,9’ u (2 kişi) Tip 2 Sulcus Vocalis, % 5,8’

!80
i (6 kişi) Larengofarengeal Reflü, % 1’ i (1 kişi) LIN, % 1’ i (1 kişi) Anterior Glottik Web,
%1,9’ u (2 kişi) Tip 3 Sulcus Vocalis, % 2,9’ u (3 kişi) Mutasyonel Falsetto tanısı almıştır.

4.2 Disfoni Grubu Olgularının Ses Handikap İndeksi 10 Konuşma ve Şarkı Sesi Oranla-
rı ve GRB Değeri Ortalamaları Dağılımı

n %

Çok az konuşurum 12 11,5


SHI (Konuşma
Sesi) Normal konuşurum 52 50

Çok fazla konuşu- 40 38,5


rum

SHI (Şarkı Sesi) Hiç şarkı söylemem 77 48,4

Zaman zaman şarkı 69 43,4


söylerim

Çok sık şarkı söyle- 13 8,2


rim

Tablo 7. Araştırmadaki disfoni grubunun Ses Handikap İndeksi 10 Konuşma ve Şarkı Sesi
skorları ve GRB değeri ortalamaları

60 80

45 60

30 40

15 20

0 0
Çok az konuşurum Çok fazla konuşurum Hiç şarkı söylemem Çok sık şarkı söylerim

!81
Ses Handikap İndeksi 10’ da “Konuşma sesi kullanımıyla ilgili olarak sizin için hangisi
doğrudur?” sorusuna; disfoni grubu olgularından 12 kişi “Çok az konuşurum”, 52 kişi “Nor-
mal konuşan bir insanım”,
40 kişi de “Çok fazla konuşurum” şeklinde cevaplamışlardır. Ses Handikap İndeksi 10’
da “Şarkı sesi kullanımıyla ilgili olarak sizin için hangisi doğrdur?” sorusuna; disfoni grubu
olgularından 77 kişi “Hiç şarkı söylemem”, 69 kişi “Zaman zaman şarkı söylerim”, 13 kişi de
“Çok sık şarkı söylerim” şeklinde cevaplamışlardır.

Ort.±SS Min-Max

GRB 6,27±1,63 3-9

Tablo 8. Araştırmadaki disfoni grubu olgularının GRB skor ortalaması

Disfoni grubu GRB (Grade, Roughness, Breathiness) skorları ortalaması 6,27’ dir.

4.3 Olguların gruplara Göre SHI 10 ve V-RQOL Skorları Ortlama Dağılımları

  Hasta grubu Normal Grup p

Ort.±SS Min.-Max. Ort.±SS Min.-Max.

SHI (1) 2,28±0,99 0-4 0,18±0,39 0-1 <0,001

SHI(2) 1,5±1,14 0-4 0±0 0-0 <0,001

SHI(3) 2,24±1,05 0-4 0,02±0,13 0-1 <0,001

SHI(4) 1,71±1 0-4 0±0 0-0 <0,001

SHI(5) 1,85±1,08 0-4 0,09±0,29 0-1 <0,001

SHI(6) 1,68±1,15 0-4 0±0 0-0 <0,001

SHI(7) 1,68±1,14 0-4 0±0 0-0 <0,001

!82
  Hasta grubu Normal Grup p

SHI(8) 2,31±1,14 0-4 0,04±0,19 0-1 <0,001

SHI(9) 2,28±1,14 0-4 0±0 0-0 <0,001

SHI(10) 1,9±1,16 0-4 0±0 0-0 <0,001

SHI(Bugün
1,74±0,88 0-3 0,02±0,13 0-1 <0,001
sesiniz)

SHI(Toplam) 21,17±7,58 5-38 0,35±0,55 0-2 <0,001

V-RQOL(1) 3,24±1,04 1-5 1,22±0,42 1-2 <0,001

V-RQOL(2) 2,78±1,21 1-5 1,04±0,19 1-2 <0,001

V-RQOL(3) 2,95±1,07 1-5 1,09±0,29 1-2 <0,001

V-RQOL(4) 2,77±1,13 1-5 1,09±0,29 1-2 <0,001

V-RQOL(5) 2,78±1,18 1-5 1±0 1-1 <0,001

V-RQOL(6) 2,87±1,09 1-5 1,04±0,19 1-2 <0,001

V-RQOL(7) 2,63±1,28 1-5 1±0 1-1 <0,001

V-RQOL(8) 2,44±1,1 1-5 1±0 1-1 <0,001

V-RQOL(9) 2,96±0,95 1-5 1,04±0,19 1-2 <0,001

V-RQOL(10) 2±1,09 1-5 1±0 1-1 <0,001

V-RQOL(Top-
27,41±7,88 12-42 10,51±0,69 10-12 <0,001
lam)

Tablo 9. Araştırmadaki katılımcıların gruplara göre Ses Handikap İndeksi 10 ve Sesle İlgili
Yaşam Kalitesi Ölçeği Skorlarının Ortalama Dağılımları

Mann Whitney U analizi sonucu; Hasta grubu olguların SHI 10 ve V-RQOL puan-
ları, normal grubu olguların SHI 10 ve V-RQOL puanlarından istatistiksel olarak an-
lamlı yüksek bulundu (p<0,05).

Ses Handikap İndeksi 10’ da “Başkalarıyla konuşurken sesim nedeniyle kendimi ger-
gin hissediyorum.” olan 1. maddenin skor ortlaması disfoni grubunda 2,28 iken sağlıklı grupta
0,18’ dir; “Sesimdeki sorun yüzünden sosyal ortamlara girmekten kaçınırım.” olan 2. madde-
nin skor ortalaması disfoni grubunda 1,5 iken, sağlıklı grupta 0’ dır; “İnsanlar bana: “Sesin

!83
neden böyle diye?” sorar. ” olan 3. maddenin skor ortlaması disfoni grubunda 2,24 iken, sağ-
lıklı grupta 0,02’ dir; “Sesimden dolayı arkadaşlarımla, komşularımla veya akrabalarımla çok
az konuşurum. ” olan 4. maddesi skor ortlaması disfoni grubunda 1,71 iken sağlıklı grupta 0’
dır; “Yüz yüze konuşurken insanlar söylediklerimi tekrarlamamı ister.” olan 5. maddenin skor
ortalaması disfoni grubunda 1,85 iken, sağlıklı grupta 0,09’ dur; “İnsanların sesimle ilgili çek-
tiğim sıkıntıyı anlamadıklarını düşünüyorum. ” olan 6. maddenin skor ortalaması disfoni gru-
bunda 1,68 iken, sağlıklı grupta 0’ dır; “Sesimdeki problemler sosyal hayatımı kısıtlıyor. ”
olan 7. madddenin skor ortlaması disfoni grubunda 1,68 iken, sağlıklı grupta 0’ dır; “Düzgün
çıkması için sesimi değiştirmeye çabalıyorum.” olan 8. madddenin skor ortlaması disfoni gru-
bunda 2,31 iken, sağlıklı grupta 0,04’ tür; “Konuşurken büyük çaba harcıyorum.” olan 9.
maddenin skor ortalaması disfoni grubunda 2,28 iken, sağlıklı grupta 0’ dır. “Sesim kendimi
yetersiz hissetmeme neden oluyor.” olan 10. maddenin skor ortalaması disfoni grubunda 1,74
iken, sağlıklı grupta 0,02’ dir. “Bugün sesiniz nasıl?” sorusunun skor ortlaması disfoni gru-
bunda 1,74 iken sağlıklı grupta 0,35’ tir. Ses Handikap İndeksi toplam skor ortalaması disfoni
grubunda 21,17 iken, sağlıklı grupta 0,35’ tir.

Sesle İlgili Yaşam Kalitesi Ölçeği’ nde “Gürültülü ortamlarda yüksek sesle konuşmak
ya da sesimi duyurmakla ilgili sorun yaşıyorum.” olan 1. maddenin disfoni grubundaki skor
ortlaması 3,24 iken, sağlıklı gruptaki skor ortalaması 1,22’ dir; “Konuşma sırasında nefesim
kesiliyor ve sık sık nefes almak zorunda kalıyorum.” olan 2. maddenin disfoni grubundaki
skor ortalaması 2,78 iken, sağlıklı gruptaki skor ortalaması 1,04’ tür; “Bazen konuşmaya baş-
ladığımda sesimin nasıl çıkacağını bilemiyorum.” olan 3. maddenin disfoni grubundaki skor
ortalamsı2,95 iken sağlıklı gruptaki skor ortlaması 1,09’ dur; “Bazen (sesim yüzünden) kaygı-
lı ve sinirli oluyorum.” olan 4. maddenin disfoni grubundaki skor ortalaması 2,77 iken, sağlık-
lı gruptaki skor ortlaması 1,09’ dur; “Bazen (sesim yüzünden) moralim bozuluyor.” olan 5.
maddenin disfoni grubundaki skor ortlaması 2,78 iken, sağlıklı gruptaki skor ortalaması 1’ dir;
“Telefonla konuşurken (sesim yüzünden) sorun yalıyorum.” olan 6. maddenin disfoni gru-
bundaki skor ortalamsı 2,87 iken sağlıklı gruptaki skor ortlaması 1,04’ tür; “İşimi ya da mes-
leğimi yaparken (sesim yüzünden) sorun yaşıyorum.” olan 7. maddenin disfoni grubundaki
skor ortalaması 2,63 iken, sağlıklı gruptaki skor ortalaması 1’ dir; “Sosyal ortamlara (sesim
yüzünden) girmekten kaçınıyorum.” olan 8. maddenin disfoni grubundaki skor ortalaması

!84
2,44 iken, sağlıklı gruptaki skor ortlaması 1’ dir; “Anlaşılabilmek için söylediklerimi tekrar
etmek zorunda kalıyorum.” olan 9. maddenin disfoni grubundaki skor ortlaması 2,96 iken,
sağlıklı gruptaki skor ortalaması 1,04’ tür; “Artık (sesim yüzünden) daha içine kapanık birisi
oldum.” olan 10. maddenin disfoni grubundaki skor ortalaması 2 iken, sağlıklı gruptaki skor
ortlaması 1’ dir. Sesle İlgili Yaşam Kalitesi Ölçeği toplam skor ortalaması 27,41 iken, sağlıklı
grup ortalaması 10,51’ dir.

4. 4 Tüm Olgularda SHI 10 Değerleri ve V-RQOL Değerleri Korelasyonu

SHI
SHI SHI SHI SHI SHI SHI SHI SHI SHI SHI
(Top-
(1) (2) (3) (4) (5) (6) (7) (8) (9) (10)
lam)

r 0,687 0,663 0,728 0,721 0,723 0,622 0,717 0,728 0,799 0,707 0,813
V-
RQOL
(1) <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00
p
1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1

r 0,698 0,584 0,686 0,684 0,698 0,621 0,725 0,718 0,800 0,694 0,792
V-
RQOL
(2) <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00
p
1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1

r 0,690 0,615 0,731 0,738 0,674 0,642 0,760 0,786 0,759 0,742 0,824
V-
RQOL
(3) <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00
p
1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1

r 0,746 0,608 0,674 0,741 0,640 0,732 0,707 0,688 0,720 0,742 0,815
V-
RQOL
(4) <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00
p
1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1

r 0,800 0,662 0,672 0,722 0,645 0,748 0,709 0,726 0,785 0,736 0,833
V-
RQOL
(5) <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00
p
1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1

r 0,776 0,746 0,740 0,788 0,721 0,742 0,780 0,743 0,796 0,799 0,872
V-
RQOL

!85
SHI
SHI SHI SHI SHI SHI SHI SHI SHI SHI SHI
(Top-
(1) (2) (3) (4) (5) (6) (7) (8) (9) (10)
lam)
RQOL
(6) <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00
p
1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1

r 0,638 0,638 0,641 0,663 0,589 0,612 0,719 0,656 0,734 0,709 0,759
V-
RQOL
(7) p <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00
1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1

r 0,677 0,808 0,696 0,784 0,754 0,690 0,810 0,640 0,703 0,784 0,830
V-
RQOL
(8) <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00
p
1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1

r 0,736 0,714 0,760 0,744 0,864 0,739 0,728 0,758 0,827 0,757 0,860
V-
RQOL
(9) p <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00
1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1

r 0,586 0,693 0,529 0,662 0,667 0,566 0,732 0,560 0,609 0,715 0,730
V-
RQOL
(10) <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00
p
1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1

V- r 0,827 0,762 0,805 0,831 0,809 0,766 0,843 0,818 0,874 0,852 0,949
RQOL
(Top-
lam) p <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00 <0,00
1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1

Tablo 10. Araştırmadaki katılımcıların Ses Handikap İndeksi 10 ve Sesle İlgili Yaşam Kali-
tesi Ölçeği Skorları Arasındaki Korelasyon

Tüm olgularda SHI 10 değerleri ile V-RQOL değerleri arasında pozitif yönde ve
istatistiksel olarak anlamlı korelasyon bulundu (p<0,05).

!86
4.5 Normal grup olgularında SHI değerleri ile V-RQOL değerleri korelasyonu

SHI
SHI SHI SHI SHI SHI SHI SHI SHI SHI SHI
(Top-
(1) (2) (3) (4) (5) (6) (7) (8) (9) (10)
lam)

-0,07 -0,10
V- r 0,093 . . 0,139 . . . . 0,105
2 3
RQOL
(1) p 0,498 . 0,602 . 0,311 . . 0,456 . . 0,446

-0,09 -0,02 -0,06 -0,03 -0,12


V- r . . . . . .
2 6 1 8 9
RQOL
(2) p 0,506 . 0,848 . 0,656 . . 0,784 . . 0,348

-0,04 -0,06
V- r 0,179 . . 0,120 . . . . 0,314
3 1
RQOL
(3) p 0,191 . 0,755 . 0,383 . . 0,656 . . 0,020

-0,04
V- r 0,343 . . 0,340 . . 0,276 . . 0,398
3
RQOL
(4)
p 0,010 . 0,755 . 0,011 . . 0,041 . . 0,003

V- r . . . . . . . . . . .
RQOL
(5) p . . . . . . . . . . .

-0,02 -0,03
V- r 0,412 . . 0,276 . . . . 0,338
6 8
RQOL
(6) p 0,002 . 0,848 . 0,041 . . 0,784 . . 0,012

V- r . . . . . . . . . . .
RQOL
(7) p . . . . . . . . . . .

V- r . . . . . . . . . . .
RQOL
(8) p . . . . . . . . . . .

-0,02 -0,03
V- r 0,160 . . 0,276 . . . . 0,273
6 8
RQOL
(9) p 0,243 . 0,848 . 0,041 . . 0,784 . . 0,044

V- r . . . . . . . . . . .
RQOL

!87
SHI
SHI SHI SHI SHI SHI SHI SHI SHI SHI SHI
(Top-
(1) (2) (3) (4) (5) (6) (7) (8) (9) (10)
lam)
RQOL
(10) p . . . . . . . . . . .

-0,10
V- r 0,406 . . 0,409 . . 0,018 . . 0,511
8
RQOL
(Top-
lam) p 0,002 . 0,431 . 0,002 . . 0,899 . . 0,000

Tablo 11. Araştırmadaki sağlıklı grup olgularında Ses Handikap İndeski 10 ve Sesle İlgili Ya-
şam Kalitesi Ölçeği Skorları Arasındaki Korelasyon

Normal grup olgularında SHI 10 değerleri ile V-RQOL değerleri korelasyonu incelen-
diğinde;
SHI (1) değerleri ile V-RQOL (4), V-RQOL (6) ve toplam V-RQOL değerleri arasında,
SHI (5) değerleri ile V-RQOL (4), V-RQOL (6), V-RQOL (9) ve toplam V-RQOL de-
ğerleri arasında,
SHI1 değerleri ile V-RQOL (4) değerleri arasında,
Toplam SHI değerleri ile V-RQOL (3), V-RQOL (4), V-RQOL (6), V-RQOL (9) ve
toplam V-RQOL değerleri arasında pozitif yönde ve istatistiksel olarak anlamlı korelasyon
bulundu (p<0,05).

4.6 Hasta grubu olgularında SHI değerleri ile V-RQOL değerleri korelasyonu

SHI
SHI SHI SHI SHI SHI SHI SHI SHI SHI SHI
(Top-
(1) (2) (3) (4) (5) (6) (7) (8) (9) (10)
lam)

r 0,266 0,383 0,292 0,363 0,446 0,236 0,442 0,366 0,537 0,365 0,565
V-
RQOL
(1) 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,01 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00
p
6 0 3 0 0 6 0 0 0 0 0

r 0,412 0,287 0,307 0,401 0,450 0,278 0,513 0,373 0,615 0,376 0,594
V-
RQOL
(2) 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00
p
0 3 2 0 0 4 0 0 0 0 0

!88
SHI
SHI SHI SHI SHI SHI SHI SHI SHI SHI SHI
(Top-
(1) (2) (3) (4) (5) (6) (7) (8) (9) (10)
lam)

r 0,345 0,302 0,391 0,460 0,332 0,305 0,569 0,541 0,488 0,491 0,625
V-
RQOL
(3) 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00
p
0 2 0 0 1 2 0 0 0 0 0

r 0,498 0,337 0,304 0,493 0,292 0,503 0,491 0,376 0,450 0,561 0,649
V-
RQOL
(4) p 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00
0 0 2 0 3 0 0 0 0 0 0

r 0,565 0,376 0,238 0,388 0,273 0,488 0,418 0,372 0,503 0,473 0,633
V-
RQOL
(5) 0,00 0,00 0,01 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00
p
0 0 5 0 5 0 0 0 0 0 0

r 0,468 0,463 0,351 0,504 0,406 0,447 0,552 0,384 0,512 0,588 0,706
V-
RQOL
(6) p 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00
0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0

r 0,275 0,339 0,207 0,316 0,290 0,308 0,477 0,324 0,504 0,468 0,536
V-
RQOL
(7) 0,00 0,00 0,03 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00
p
5 0 5 1 3 1 0 1 0 0 0

r 0,350 0,673 0,348 0,558 0,496 0,418 0,662 0,282 0,392 0,568 0,706
V-
RQOL
(8) 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00
p
0 0 0 0 0 0 0 4 0 0 0

r 0,323 0,387 0,339 0,364 0,760 0,441 0,323 0,361 0,531 0,376 0,615
V-
RQOL
(9) p 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00
1 0 0 0 0 0 1 0 0 0 0

r 0,372 0,549 0,187 0,488 0,503 0,321 0,604 0,278 0,368 0,551 0,630
V-
RQOL
(10) 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00
p 0,057
0 0 0 0 1 0 4 0 0 0
0,87
V- r 0,538 0,554 0,400 0,603 0,587 0,527 0,698 0,511 0,688 0,667 3
RQOL
(Top- 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00
lam) p 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0

!89
Tablo 12. Araştırmadaki disfoni grubu olgularında Ses Handikap İndeksi 10 skorları ve Sesle
İlgili Yaşam Kalitesi Ölçeği skorları arasındaki korelasyon

Hasta grubu olgularda SHI 10 değerleri ile V-RQOL değerleri arasında pozitif yönde
ve istatistiksel olarak anlamlı korelasyon bulundu (p<0,05).
SHI 10 toplam skorları ve V-RQOL toplam skorları arasında pozitif yönde çok yüksek
anlamlı korelasyon bulunmuştur (p<0.05).

!90
SHI 10 toplam değerlerinde kestirim değeri <2 ve V-RQOL değerlerinde kestirim de-
ğeri >12 olarak alındığında her iki ölçeğin hastalık tanısı koyma güçlerinde hesaplanan AUC
(Area Under Curve) değerleri istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,05).

4.8.1.Toplam SHI ve V-RQOL değerlerinin “hasta” tanısı için çizilen ROC eğrisi

!91
SHI(Top- Normal Hasta V-RQOL(Top- Normal Hasta
lam) Grup grubu lam) Grup grubu

0 38 - 10 33 -

1 15 - 11 16 -

2 2 - 12 6 1

5 - 1 13 - 2

8 - 1 14 - 1

9 - 3 15 - 1

10 - 2 16 - 3

11 - 3 17 - 5

12 - 2 18 - 2

13 - 6 19 - 2

14 - 2 20 - 4

15 - 5 21 - 7

16 - 6 22 - 2

17 - 5 23 - 7

18 - 4 24 - 6

19 - 8 25 - 5

20 - 6 26 - 2

21 - 4 27 - 5

22 - 4 28 - 6

23 - 7 29 - 2

24 - 4 30 - 3

25 - 3 31 - 4

!92
26 - 1 32 - 3

27 - 6 33 - 2

28 - 2 34 - 5

29 - 1 35 - 5

30 - 1 36 - 2

31 - 3 37 - 3

32 - 2 38 - 2

33 - 4 39 - 4

34 - 3 40 - 4

35 - 2 41 - 1

36 - 1 42 - 3

37 - 1

38 - 1

Tablo 14. Araştırmadaki Ses Handikap İndeksi 10 toplam skoru ve Sesle İlgili Yaşam Kalitesi
Ölçeği toplam skorunun; disfoni ve sağlıklı gruplarındaki dağılımları

Bilgi tablosu: yukarıdaki ROC analizini bu tablo daha iyi açıklıyor. Hasta ve normal grup pu-
anları net olarak birbirinden çok ayrılar. AUC değerinin tam olarak 1,000 çıkması bu yüzden.

SHI 10 Toplam Skorları;


Normal Grupta; 38 olguda 0, 15 olguda 1, 2 olguda 2’ dir.
Hasta Grupta; 1 olguda 5, 1 olguda 8, 3 olguda 9, 2 olguda 10, 3 olguda 11, 2 olguda
12, 6 olguda 13, 2 olguda 14, 5 olguda 15, 6 olguda 16, 5 olguda 17, 4 olguda 18, 8 olguda
19, 6 olguda 20, 4 olguda 21, 4 olguda 22, 7 olguda 23, 4 olguda 24, 3 olguda 25, 1 olguda
26, 6 olguda 27, 2 olguda 28, 1 olguda 29, 1 olguda 30, 3 olguda 31, 2 olguda 32, 4 olguda
33, 3 olguda 34, 2 olguda 35, 1 olguda 36, 1 olguda 37, 1 olguda 38’ dir.
V-RQOL Toplam Skorları;

!93
Normal Grupta; 33 olguda 10, 16 olguda 11, 6 olguda 12’ dir.
Hasta Grupta; 1 olguda 12, 2 olguda 13, 1 olguda 14, 1 olguda 15, 3 olguda 16, 5 ol-
guda 17, 2 olguda 18, 2 olguda 19, 4 olguda 20, 7 olguda 21, 2 olguda 22, 7 olguda 23, 6 ol-
guda 24, 5 olguda 25, 2 olguda 26, 5 olguda 27, 6 olguda 28, 2 olguda 29, 3 olguda 30, 4 ol-
guda 31, 3 olguda 32, 2 olguda 33, 5 olguda 34, 5olguda 35, 2 olguda 36, 3 olguda 37, 2 ol-
guda 38, 4 olguda 39, 4 olguda 40,1 olguda 41, 3 olguda 42’ dir.

4.9. Hasta grubu olgularda SHI ve V-RQOL değerleri ile tanıların korelasyonu

SHI(Bugün sesiniz) SHI(Toplam) V-RQOL(Toplam)

r p r p r p

Reinke ödemi 0,121 0,222 0,028 0,777 0,052 0,597

MTD 0,001 0,994 0,187 0,057 0,176 0,074

Kronik larenjit 0,044 0,656 -0,207 0,035 -0,260 0,008

PL -0,154 0,120 0,052 0,597 -0,042 0,672

Tek taraflı par 0,085 0,393 0,194 0,048 0,254 0,009

Bilateral par -0,230 0,019 0,021 0,833 0,047 0,634

Nodül 0,133 0,177 -0,035 0,721 0,060 0,544

Polip 0,025 0,798 -0,080 0,417 -0,086 0,384

Konversiyon afonisi -0,053 0,596 -0,012 0,906 -0,058 0,556

T1a cv ca 0,040 0,687 -0,089 0,370 -0,091 0,358

Kist -0,052 0,599 0,070 0,482 0,074 0,458

!94
Presbifoni 0,119 0,230 -0,014 0,886 0,038 0,705

Tip 2 sulcus vocalis -0,189 0,055 -0,077 0,437 -0,042 0,672

LFR 0,016 0,870 -0,091 0,356 -0,074 0,454

LIN -0,102 0,302 -0,108 0,273 -0,118 0,232

Anterior glottik web 0,028 0,777 -0,097 0,328 -0,149 0,130

Tip 3 sulcus vocalis -0,189 0,055 -0,098 0,322 -0,063 0,525

Mutasyonel falsetto 0,191 0,052 0,018 0,855 -0,151 0,125

Tablo 15. Araştırmadaki disfoni grubu olgularında Ses Handikap İndeksi 10 ve Sesle İlgili
Yaşam Kalitesi Ölçeğinin tanılara göre korelasyonu

Spearman korelasyonu

Hasta grubu olgularda SHI ve V-RQOL değerleri ile tanıların korelasyon sonuçları in-
celendiğinde;
Kronik Larenjit ile SHI ve V-RQOL toplam puanları arasında negatif yönde ve zayıf,
Tek taraflı par ile SHI ve V-RQOL toplam puanları arasında pozitif yönde ve zayıf,
Bilateral par ile SHI(bugünkü ses) değerleri arasında negatif yönde, zayıf ve istatistik-
sel olarak anlamlı korelasyon bulundu (p<0,05).
Diğer değişkenler arasında istatistiksel olarak anlamlı korelasyon bulunmadı (p>0,05).

!95
5. TARTIŞMA
5.1 VHI/ VHI 10/ V-RQOL Ölçekleriyle Yapılan Önceki Çalışmalar

Günümüzde ses bozukluğu olan hastaların incelenmesinde videostroboskopi, aerodi-


namik ve akustik analiz gibi objektif yöntemler ve klinisyen tarafından yapılan perseptüel de-
ğerlendirmenin yanında hastanın kendisi tarafından yapılan sübjektif değerlendirmeler de kul-
lanılmaktadır. Bu amaçla VHI (Voice Handicap Index), V-RQOL (Voice-Related Quality of
Lİfe), VoisSS (Voice Symptom Scale), VAPP (Voice Activity and Participation Profile), VPQ
(Vocal Performance Questionnaire) gibi ölçüm yöntemleri geliştirilmiştir. Bunların içinde en
yaygın olarak kullanılan yöntem Jacobson ve ark. tarafından geliştirilen Voice Handicap In-
dex’ dir. (8)
Voice Handicap Index (VHI) 1997 yılında Jacobson ve ark. tarafından geliştirilip vali-
dasyonu yapılmıştır. Bu tarihe kadar, ses hastalıklarının psikososyal sonuçlarını değerlendiren
herhangi bir enstrüman bulunmamaktaydı. Bu çalışmada,çeşitli ses hastalıklarına sahip hasta-

!96
larda kullanılmak üzere, psikometrik ses bozukluğu/ handikabı envanteri geliştirmek amaç-
lanmıştır.
VHI 30 maddeden oluşan bir ölçektir. Fonksiyonel (F), fiziksel (Fi) ve emosyonel (E)
olmak üzere her biri 10’ar maddeden meydana gelen üç alt gruba sahiptir. Hasta tarafından
her maddeye 0-4 arasında bir puan verilir. Toplam skor ne kadar yüksekse sesle ilgili sorun da
o kadar büyüktür.
Bu enstrümanın 85 maddelik bir versiyonu, “Henry Ford Hospital” ses kliniğinde gö-
rülen konsekütif 65 hastaya uygulanmıştır. Bu 65 hasta 6 grupta incelenmiştir: kitle lezyonu
(21), nörojenik (17), larenjektomi (17), muskuloskeletal gerginlik (5), inflamatuar (3), atipik
(2).
Veriler in içsel tutarlılık güvenilirliği ölçümleri sonucu; 85 maddelik versiyon 30 mad-
delik versiyona düşürülmüştür. Bu son versiyonda 63 konsekütif hastaya, test-tekrar test stabi-
litesini değerlendirmek amacıyla tekrar uygulanmış ve güçlü olduğu kanıtlanmıştır.
Bu çalışmada, hastanın kendi algıladığı şiddet ve VHI skorları arasındaki ilişki bir de-
receye kadar güçlü bulunmasına rağmen;yapısal geçerlilik tam olarak değerlendirilmemiştir.
VHI, konuşma-dil patolojisi klinik pratiği kullanımında çeşitli potansiyellere sahipir. En te-
melde, VHI, hastanın ses bozukluğunun, günlük yaşamını ne derece etkilediğini değerlendir-
mektedir (7).
Hogikyan ve Sethuraman 1999 yılında Sesle İlgili Yaşam Kalitesi ölçeğini geliştirip
validasyonunu yapmışlardır. Klinik deneyim ve ses hastalarıyla yapılan resmi olmayan gö-
rüşmelere dayanarak; sesle ilgili yaşam kalitesini ölçmek amacıyla hazırlanan anket 1996
sonbaharında geliştirilmeye başlanmıştır. 1997 Ocak ayında, orijinal anket, içeriği ve ifadesi
açısından değerlendirilmek amacıyla 20 ses hastasına uygulanmış ve revize edilmiştir. Revize
edilen bu versiyon, Şubat 1997- Eylül 1997 tarihleri arasında, “University of Michigan” Vokal
Sağlık Programına ses şikayetiyle başvuran 109 yeni hastaya ve 22 ses hastası olmayan bireye
uygulanmıştır.
Test-tekrar test tekrarlanabilirliğini belirlemek için, ses hastalarından V-RQOL anketi-
ni tedaviden önce ikinci kez doldurmaları istenmiştir. İstatiksel analizler; güvenilirlik, geçerli-
lik ve duyarlılık testlerini kapsayan komplike bir validasyon prosedürü içermektedir. Prose-
dürde ilk adım

!97
Sonuçta; V-RQOL ölçeği güvenilir, geçerli, değişikliklere karşı hassas ve düşük kanıt-
lama zorunluluğu taşımakta olduğu görülmüştür. V-RQOL ölçeği, klinik armamentariyuma
önemli bir katkıdır (8).
Rosen ve ark. 2004 yılında VHI ölçeğini, klinik fikir birliği ve madde analizleri sonu-
cunda, klinik açıdan en önemli 10 maddeye distile ederek VHI 10 ölçeğini geliştirmişlerdir.
Bu yeni kısaltılmış ölçek kaynak ölçek olan VHI ile karşılaştrılmış ve ileri derecede korele,
geçerli ve amaca uygun bulunmuştur (9).
Portone ve arkadaşları 2005 yılında “Voice Handicap İndex (VHI)” ve “Voice-Related
Quality of Life (VRQOL) Measure” arasındaki korelasyonu incelemişlerdir. Çalışmada, ka-
tılma kriterlerine uyan 132 olgunun VHI ve V-RQOL skorları analiz edilmiştir. Bu çalışma
VHI ve V-RQOL arasındaki korelasyonu inceleyen İngilizce ilk çalışmadır. Her iki ölçek de
disfoni-spesifik yaşam kalitesini hasta raporuyla ölçtüğü için oldukça korele olmaları beklen-
miş ve sonuçlar hipotezi desteklemiştir.
VHI ve V-RQOL korelasyonu tanıyla değerlendirildiğinde, küçük örneklem hacimleri
dikkate alınmalıdır. Nodül (n=11) tanılı hastalar, diğer tanılara sahip hastalara göre daha zayıf
korelasyona sahiplerdir. Fakat nodüllü hastaların skorlarında herhangi bir eğilim gözlenme-
miştir.
Sonuçta; VHI ve V-RQOL ölçekleri büyük gruplar için çok yüksek derecede korele
bulunmuştur. V-RQOL skorlarını kullanan çalışmaların sonuçları, VHI skorlarını kullanan ça-
lışmaların sonuçlarıyla karşılaştırılabilirdir. Bu çalışmanın verileri, bireysel VHI ve V-RQOL
skorları arasında dönüşümü desteklememektedir (10).
Romak ve arkadaşları 2014 yılında “Voice Handicap Index 10 (VHI 10)” ve “Voice-
Related Quality of Life” ölçekleri arasındaki korelasyonu incelemişlerdir. Yaşam kalitesi de-
ğerlendirmesini tek ölçekle sınırlandırabilmek amacıyla iki ölçek arasındaki korelsyonun de-
recesini belirlemeyi amaçlamışlardır (5).
“VHI 10” ölçeğinin temel olarak “VHI” ölçeği ile eşdeğer olduğu ve “VHI” ölçeğinin
“V-RQOL” ölçeği ile korele olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmanın hipotezi “VHI 10” ve “V-
RQOL” ölçeklerinin de korele olabileceğidir ve Portone ve ark. metodu benzer şekilde verile-
re uygulanmıştır.

!98
Sonuçta, VHI 10 ve V-RQOL ölçekleri yüksek derecede korele bulunmuştur. Fakat V-
RQOL skorları baz alınarak, konversiyon denkleminden elde VHI 10 skorları, ölçülen VHI
10 skorlarıyla örtüşmemiştir.
İncelenen tüm tanı alt gruplarında, VHI 10 ve V-RQOL skorları anlamlı biçimde kore-
le bulunmuştur.
Presbifoni grubunda, diğer tanı gruplarına göre korelasyon daha zayıf bulunmuştur.
Buna göre, presbifonili hastalarda VHI 10 ve V-RQOL, diğer gruplara göre daha az kıyasla-
nabilirdir. Bu bulgu, atrofi grubunda kuvvetli korelasyon rapor eden Portone ve ark. çalışma-
sından farklılık gösteermektedir. Bu farklılığın olası nedenlerinden biri örneklem büyüklüğü
(Romak n=54 vs Portone n=22) olabilir. Bunun yanında presbifoninin kompleks bir problem
olması ve sesi ve genel yaşam kalitesini etkileyen eşzamanlı hastalıkların/ problemlerin eşlik
etmesi ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır. Bu nedenle grup içerisindek heterojenlik kore-
lasyonda farklılığa sebep olabilmektedir.
VHI 10 ve VHI arasındaki korelasyon göz önüne alındığında; VHI 10 ve V-RQOL
arasında da, VHI ve V-RQOL arasındakine benzer bir korelasyon beklenir. Portone ve ark ile
Romak ve ark. çalışmalarında farklı tanı grupları kullanması, iki çalışmanın karşılaştırılmasını
zorlaştırmıştır. Buna rağmen, presbifoni vs atrofi gruplarının farklı korelasyon katsayıları is-
tisnası dışında; kas gerilim disfonisi (-0.89 (Romak) vs -0.93 (Portone) ), inflamatuar/ infek-
siyöz vs korelasyon (-0.86)(Romak) vs kronik larinjitis/ laringofaringeal reflü (-0.90) (Porto-
ne) gibi diğer tanı grupları değerleri ve genel korelasyon değerleri (-0.91 (Romak) vs -0.82
(Portone)) oldukça benzerdir.
Portone ve ark. çalışmalarında oldukça zayıf korelasyon buldukları nodül grubunu,
Romak ve ark. ayrı bir alt grup olarak almamış, nodüllü hastaları “benign lezyonlar” kategori-
sine dahil etmişlerdir ve bu kategori oldukça korele bulunmuştur (r= -0.91, n=138).
ROC eğrisi analizi sonucu, yalnızca “presbifoni” ve “kas gerilim disfonisi” grupları
için oldukça farklı AUC değerleri elde edilmiştir. Eğriler arasındaki fark önemli olmasına
rağmen oldukça azdır. V-RQOL oldukça yüksek sensitivite göstermiştir. Buna göre, bu popü-
lasyonlar için disfoni ile ilgili yaşam kalitesini ölçmede, V-RQOL daha efektif bir araçtır so-
nucuna varılabilir.
“Nörolojik disfoni” grubu için ROC eğrileri, diğer tanı gruplarına göre oldukça büyük
AUC değerlerine sahiptir. Bu, nörolojik alt grubun diğer ses hastalıklarının tümüyle karşılaştı-

!99
rıldığında, VHI-10 ve V-RQOL ölçeklerinin nörolojik alt gruptaki farklılıkları yakaladığına
işaret etmektedir. Malignite, lökoplazi, benign lezyonlar, papilloma, inflamatuar/ infeksiyöz
ve paralizi/ parezi grupları istatiksel ve görsel şekilde aynı ROC eğrileri ortaya koymuşlardır.
Bu da her iki ölçeğin, tüm gruplar için benzer şekilde yaşam kalitesini değerlendirdiğine belir-
tir.
Bu çalışmanın limitasyonları; yalnızca tanıları anketlerinde kayıtlanmış hastalar çalış-
maya dahil edildiğinden seçim yanlılığı ihtimali ve normal kontrol grubunun çalışmaya dahil
edilmeyişi olmuştur.
Bu çalışmanın verilerine göre, VHI-10 ve V-RQOL ölçekleri yüksek derecede korele
ve kıyaslanabilir olmalarına rağmen özdeş değildir. VHI-10 ve V-RQOL hem genel hem de
spesifik tanı grupları için yüksek derecede korele bulunmuştur. Bu yüksek korelasyona rağ-
men, iki skor arasındaki denklemle elde edilen direkt konversiyon bireysel veya grup düze-
yinde verileri desteklememiştir. Presbifoni ve kas gerilim disfonisi grupları için, yaşam kalite-
sini belirlemede V-RQOL ölçeği VHI-10 ölçeğinden daha hassastır.
Kılıç ve ark. 2008 yılında Ses Handikap Endeksi (Voice Handicap Index) Türkçe ver-
siyonunun güvenilirliğini ve geçerliliğini araştırmış; uygulama kolaylığı sağlayacak kısa bir
SHE versiyonu geliştirmiştir.
Orijinal VHI 10 KBB uzmanı tarafından Türkçeye çevrilip daha sonra bir dilbilimci
tarafından İngilizceye geri çevrilmiştir. Son olarak üç kişiden oluşan değerlendirme komisyo-
nu tarafından çeviri metnine son şekli verilmiştir. Türkçeye çevrilen anket 220 denekten olu-
şan bir gruba 7-14 gün arayla iki kez uygulanmıştır. Deneklerin verdikleri yanıtlara göre gü-
venirlilik ve geçerlilik analizleri yapılmıştır. İç tutarlılık güvenilirliği ileri derecede anlamlı
bulunmuştur (Cronbach alfa= 0.97). Test-tekrar test korelasyon katsayısı toplam skor için 0.93
bulunmuştur. Faktör analizi sonucunda toplam varyansın %64.8’ ini açıklayan üç faktör elde
edilmiştir. Düzeltilmiş madde-toplam korelasyon katsayıları 0.50-0.80 arasında değişmiştir.
Düzeltilmiş madde korelasyon katsayılarına göre en güçlü 10 madde (E7, E9, Fi10, F11, F12,
E15, F16, Fi18, Fi20, ve E29) seçilerek kısa versiyon SHE geliştirilmiştir.
Sonuçta Ses Handikap Endeksi Türkçe versiyonunda bazı maddelerin sorunlu olması
nedeniyle, kliniklerde kısa versiyon Türkçe SHE’ nin kullanılması daha uygun olduğuna va-
rılmıştır (11).

!100
Tezcaner ve Aksoy 2016 yılında V-RQOL ölçeğinin Türkçe versiyonunun geçerlilik ve
güvenilirliğini incelemişlerdir. Ölçeğin Türkçeye çevrilmesinde Guillemin ve ark. tarafından
önerilen prosedür uygulanmıştır. İngilizce V-RQOL ölçeği, biri bilingual olan iki çevirmen
tarafından ayrı ayrı Türkçeye çevrilmiştir. Bu iki çeviri, iki uzman tarafından birleştirilerek
ölçek elde edilmiştir. Bu elde edilen ölçek farklı bir çevirmen tarafından tekrar İngilizceye
geri çevrilmiştir ve bu çeviri orijinal İngilizce V-RQOL ölçeği ile karşılaştırılmıştır. Orijinal
ile tutarlılık gösteren ifadeler kabul edilmiş; uymayan ifadeler tutarlılık gösterene kadar tekrar
aynı prosedürlerden geçirilmiştir. Elde edilen bu yeni ölçek öncelike 20 kişiye uygulanarak;
dizgi/ baskı hataları, okunabilirlik, anlaşılabilirlik açısından kontrol edilerek yeniden düzen-
lenmiştir. Bu son ölçek ses şikayeti olan olmayan toplam 249 kişiye uygulanmıştır.
Cronbach alpha içsel tutarlılık katsayısı, madde/toplam korelasyon katsayısı ve test-
tekrar test güvenilirlik katsayıları hesaplanmıştır. Bu çalışma V-RQOL ölçeğinin Türkçe ver-
siyonunun geçerli ve güvenli olduğunu göstermiştir. V-RQOL ölçeğinin; ses bozukluğu olan
yetişkinlerin, tedavilerinin planlanmasına ve sonuçlarının değerlendirilmesine yardımcı olan
hayat kalitesini ölçen kolaylaştırıcı bir araç olduğu savunulmuştur (12).

Bu çalışma Ses Handikap İndeksi 10 ve Sesle İlgili Yaşam Kalitesi ölçeklerinin Türkçe
versiyonlarının arasındaki korelasyonu inceleyen ilk çalışmadır.

5.2. Araştırmaya Katılan Olguların Tanıtıcı Özelliklerinin Değerlendirilmesi

Araştırmaya, ses kısıklığı şikayeti ile Ege Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Anabilim
Dalı’ na başvuran 104 hasta ve ses kısıklığı şikayeti olmayan 55 sağlıklı birey dahil edilmiştir.
Hasta grubunun 59’ u (%56,7) kadın; 45’ i (%43,3) erkektir. Sağlıklı grubun 38’ i (%69,1) ka-
dın; 17’ si (%30,9) erkektir.
Hasta grubunda yer alan kadın olguların VHI 10 toplam skor ortalamaları 21,24 (min
5- max 38) iken V-RQOL toplam skor ortalamaları 28,20’ dir (min 14- max 42). Hasta gru-
bunda yer alan erkek olguların VHI 10 toplam skor ortalamaları 21,09 (min 9- max 36) iken
V-RQOL toplam skor ortalamaları 26,78’ dir (min 13- max 42).

!101
Sağlıklı grupta yer alan kadın olguların VHI 10 toplam skor ortalamaları 0,32 iken V-
RQOL toplam skor ortalamaları 10,53’ tür. Sağlıklı grupta yer alan erkek olguların VHI 10
toplam skor ortalamaları 0,41 iken V-RQOL toplam skor ortalamaları 10,47’ dir.
Hasta grubunun yaş ortalaması 48, sağlıklı grubun yaş ortalaması 22,8’ dir. Olguların
genel yaş ortalamaları 39,3’ tür. Bu çalışmada, hasta grup olgularının yaşları sağlıklı grup ol-
gularının yaşlarından istatiksel olarak anlamlı yüksek bulunmuştur (p<0.05).

5.3. Hasta Grubunun Diğer Hastalıkları ve Geçirdikleri Cerrahiler

Disfoni tanılı 104 hastanın; 14’ü (%13,5) Hipertansiyon, 12’ si (%11,5) Diabetes Melli-
tus, 5’ i (%4,8) Koroner Arter , 4’ ü (%3,8) Kronik Obstrüktif Akciğer, 4’ ü (%3,8) Astım, 18’
i (%17,3) Tiroid, 4’ ü (%3,8) Psikiyatrik, 9’ u (%8,7) Alerjik Hastalığa, 35’ i (%33,7) Reflüye
sahiptir. 104 hastanın 56’ sı (%53,8) bu hastalıklardan dolayı ilaç kullanmaktadır. 26 kişi
(%25) ses cerrahisi; 51 kişi (%49) de herhangi bir cerrahi geçirmiştir.

5.4. Hasta Grubunun Sigara- Alkol, Yeme-İçme Alışkanlıkları Değerlendirilmesi

104 olgunun 61’ i (%58,7)hayatının bir döneminde düzenli olarak sigara kullandığını
43’ ü ise hiç düzenli sigara kullanmadığını belirtmiştir. Sigara kullanan olgular; minimum 1
yıl maksimum 50 yıl olmak üzere, ortalama 24,36 yıldır sigara kullanmışlardır. Sigara içen
olguların VHI 10 toplam skor ortalamaları 21,74 (min 9- max 38) iken; V-RQOL toplam skor
ortalamaları 27,79’ dur (min 13- max 42 ). Sigara içmeyen olguların VHI 10 toplam skor orta-
lamaları 20,07 (min 5- max 35) iken; V-RQOL toplam skor ortalamaları 26,49’ dur (min 12-
max 40).
12 kişi (%11,5) düzenli olarak alkol kullandığını belirtmiştir. 64 kişinin (%61,5) acılı-
baharatlı yeme; 24 kişinin (%23,1) gazlı içecek içme alışkanlıkları vardır. 35 kişi (%33,7) toz
veya dumana; 13 kişi (%12,5) uçucu- kimyasal maddeye uzun süreli olarak maruz kalmışlar-
dır.

!102
13 kişi (%12,5) 2 bardaktan az, 36 kişi (%34,6) 3-4 bardak, 25 kişi (%24) 5-6 bardak,
30 kişi (%28,8) de 8 bardaktan fazla günlük olarak su tükettiklerini belirtmişlerdir.

5.5. Hasta Grubunun Seslerini Kullanma ve Konuşma Alışkanlıkları

52 kişi (%50) çok sık bağırdıklarını, 45 kişi (%43,3) çok sık öksürdüklerini, 66 kişi
(%63,5) çok konuştuklarını, 59 kişi (%56,7) hızlı konuştuklarını, 67 kişi (%64,4) yüksek sesle
konuştuklarını, 23 kişi (%22,1) çok sık fısıltılı konuştuklarını, 49 kişi (%47,1) gürültülü or-
tamlarda konuştuklarını, 14 kişi (%13,5) çok sık şarkı söylediklerini, 72 kişi (%69,2) çok sık
boğaz temizleme yaptıklarını belirtmişlerdir.
54 kişi (%51,9) günde ortalama 5-15 dk, 20 kişi (%19,2) 30 dk, 26 kişi (%25) 1-2 saat,
4 kişi (%3,8) 3-4 saat telefonda konuştuklarını belirtmişlerdir.

5.6. Hasta Grubunun Eğitim Durumu ve Meslek Durumlarının Değerlendirilmesi

104 olgunun 2’ si (%1,9) okur yazar, 39’ u (%37,5) ilkokul mezunu, 13’ ü (%12,5) or-
taokul mezunu, 20’ si (%19,2) lise mezunu, 30’ u (%28,8) üniversite mezunudur.
104 olgunun 29’ u (%27,8) ev hanımı, 28’ i (%26,9) emekli, 7’ si (%6,7) öğretmen, 3’
ü (%2,8) çiftçi, 2’ si (%1,9) solist, 7’ si (%6,7) öğrenci, 10’ u (%9,6) işçi, 2’ si (%1,9) sağlık
personeli, 14’ ü (%13,4) serbest meslek, 2’ si (%1,9) memurdur.
Ev hanımı grubunun VHI 10 toplam skor ortlalaması 20,93; V-RQOL toplam skor or-
talaması 26,72’ dir.
Emekli grubunda VHI 10 toplam skor ortalamaları 19,79; V-RQOL toplam skor orta-
lamaları 25,69’ dur. Öğretmen grubunda VHI 10 toplam skor ortalamaları 17,57; V-RQOL
toplam skor ortalamaları 25,86’ dır. Çiftçi grubunda VHI 10 toplam skor ortalamaları 25,67;
V-RQOL toplam skor ortalamaları 29,33’ tür. Solist grubunda VHI 10 toplam skor ortalamala-
rı 21; V-RQOL toplam skor ortalamaları 29,5’ tir. Öğrenci grubunda VHI 10 toplam skor orta-
lamaları 20,43; V-RQOL toplam skor ortalamaları 25,71’ dir. İşçi grubunda VHI 10 toplam
skor ortalamaları 23,8; V-RQOL toplam skor ortalamaları 29,7’ dir. Sağlık personeli grubunda
VHI 10 toplam skor ortalamaları 19,5; V-RQOL toplam skor ortalamaları 30,5’ dir. Serbest
meslek grubunda VHI 10 toplam skor ortalamaları 23,79; V-RQOL toplam skor ortalamaları

!103
30,79’ dur. Memur grubunda VHI 10 toplam skor ortalamaları 23; V-RQOL toplam skor orta-
lamaları 30’ dur.
En yüksek VHI 10 toplam skor ortalaması çiftçi grubunda; V-RQOL toplam skor orta-
laması serbest meslek grubuna aittir.
En düşük VHI 10 toplam skor ortalaması öğretmen grubunda; V-RQOL toplam skoru
ortalaması emekli grubuna aittir.
Meslek gruplarındaki olgu dağılımı düzensiz olduğu için detaylı bir karşılaştırma yapı-
lamamıştır.

5.7. Hasta Grubunun Tanılarının Değerlendirilmesi

104 olgunun 7’ si (%6,7) reinke ödemi, 5’i (%4,8) kas gerilim disfonisi, 3’ ü (%2,9)
kronik larenjit, 15’ i (%14,4) parsiyel larenjektomi, 13’ ü (%12,5) tek taraflı paralizi, 5’ i
(%4,8) bilateral paralizi, 13’ ü (%12,5) nodül, 13’ ü (%12,5) polip, 2’ si (%1,9) konversiyon
afonisi, 2’ si (%1,9) T1a CV Ca, 7’ si (%6,7) kist, 4’ ü (%3,8) presbifoni, 2’si (%1,9) Tip2
sulkus vokalis, 6’ si (%5,8) larengofarengeal reflü, 1’ i (%1) LIN, 1’ i (%1) anterior glottik
web, 2’ si (%1,9) Tip3 sulkus vokalis, 3’ ü (%2,9) mutasyonel falsetto tanıları almıştır.

VHI 10 toplam skor ortalamalarının tanılara göre değerlendirilmesi:

Reinke ödemli olgularda 22,14, kas gerilim disfonili olgularda 28, kronik larenjitli ol-
gularda 12,67, parsiyel larenjektomili olgularda 22, tek taraflı paralizili olgularda 25,38, bila-
teral paralizili olgularda 21, nodüllü olgularda 20,62, polipli olgularda 19,9, konversiyon afo-
nisi olan olgularda 20, T1a CV Ca olan olgularda 14, kistli olgularda 23, presbifonili olgular-
da 20, Tip2 sulkus vokalis olan olgularda17, LFR’ li olgularda 18,33, LIN olan olgularda 14,
anterior glottik web olan olgularda 15, Tip3 sulkus vokalis olan olgularda 16, mutasyonel fal-
setto lan olgularda 21 bulunmuştur.

V-RQOL toplam skor ortalamalarının tanılara göre değerlendirilmesi:

!104
Reinke ödemli olgularda 28,86, kas gerilim disfonili olgularda 33,8, kronik larenjitli
olgularda 15,33, parsiyel larenjektomili olgularda 26,73, tek taraflı paralizili olgularda 32,54,
bilateral paralizili olgularda 28,8, nodüllü olgularda 28,85, polipli olgularda 26, konversiyon
afonisi olan olgularda 24, T1a CV Ca olan olgularda 21, kistli olgularda 29,43, presbifonili
olgularda 28, Tip2 sulkus vokalis olan olgularda 25, LFR’ li olgularda 24,67, LIN olan olgu-
larda 19, anterior glottik web olan olgularda 16, Tip3 sulkus vokalis olan olgularda 24, mu-
tasyonel falsetto lan olgularda 21,33 bulunmuştur.

GRB skorlarının tanılara göre değerlendirilmesi:

Reinke ödemli olgularda 6,43, kas gerilim disfonili olgularda 6,4, kronik larenjitli ol-
gularda 3,67, parsiyel larenjektomili olgularda 7,86, tek taraflı paralizili olgularda 6,54, bila-
teral paralizili olgularda 6,2, nodüllü olgularda 6,23, polipli olgularda 6,3, konversiyon afonisi
olan olgularda 5,5, T1a CV Ca olan olgularda 5,5, kistli olgularda 6,14, presbifonili olgularda
5,5, Tip2 sulkus vokalis olan olgularda 5,5, LFR’ li olgularda 5, LIN olan olgularda 5, anterior
glottik web olan olgularda 8, Tip3 sulkus vokalis olan olgularda 7, mutasyonel falsetto olan
olgularda 4,67 bulunmuştur.

5.8. Hasta Grubunun VHI 10 Konuşma ve Şarkı Sesi Oranları Değerlendirmesi

VHI 10 konuşma sesiyle ilgili maddeyi; 104 olgunun 12’ si “Çok az konuşurum”, 52’
si “Normal konuşurum”, 40’ ı “Çok fazla konuşurum” şeklinde yanıtlamıştır. “Çok fazla ko-
nuşurum” şeklinde yanıtlayanların çoğu, gerek işleri gerek özel yaşamları ve alışkanlıkları
nedeniyle çok fazla konuşmak, seslerini kullanmak zorunda olduklarını ve ses istirahati ya-
pamadıklarını belirtmişlerdir.
VHI 10 şarkı sesiyle ilgili maddeyi; 104 olgunun 77’ si “Hiç şarkı söylemem”, 69’ u
“Zaman zaman şarkı söylerim”, 13’ ü “Çok sık şarkı söylerim” şeklinde yanıtlamışlardır. “Hiç
şarkı söylemem” şeklinde yanıtlayan olguların büyük kısmı, seslerindeki problem nedeniyle
şarkı söylemelerinin mümkün olmadığını belirtmişlerdir. “Zaman zaman söylerim” şeklinde
yanıtlayanların büyük kısmı da yine seslerindeki problemin şarkı söylemelerine engel olduğu-
nu belirtmiştir.

!105
5.9. Olguların Gruplara Göre VHI 10 ve V-RQOL Skor Ortalamaları Dağılımları

Mann Whitney U analizi sonucu; hasta grubu olguların VHI 10 ve V-RQOL skorları,
normal grup olguların VHI 10 ve V-RQOL skorlarından istatiksel olarak anlamlı yüksek bu-
lunmuştur (p<0.05).

5.10. Tüm Olgularda VHI 10 ve V-RQOl Skorları Korelasyonu Değerlendirmesi

Tüm olgularda VHI 10 ve V-RQOL skorları arasında pozitif yönde ve istatiksel olarak
anlamlı korelasyon bulunmuştur (p<0.05).

5.11. Normal Grup Olgularında VHI 10 ve V-RQOL Skorları Korelasyonu De-


ğerlendirmesi

Normal grup olgularında VHI 10 ve V-RQOL skorları korelasyonu değerlendirildiğin-


de;
-VHI 10 1. madde skoru ile V-RQOL 4. madde, V-RQOL 6. madde ve toplam V-
RQOL skoru arasında
- VHI 10 5. madde skoru ile V-RQOL 4. madde, V-RQOL 6. madde, V-RQOL 9. mad-
de ve toplam V-RQOL skoru arasında
- Toplam VHI 10 skoru ile V-RQOL 3. madde, V-RQOL 4. madde,V-RQOL6. madde
V-RQOL 9. madde ve toplam V-RQOL skoru arasında pozitif yönde ve istatiksel olarak an-
lamlı korelasyon bulunmuştur (p<0.05).
VHI 10 1. madde olan “Başkalarıyla konuşurken sesim nedeniyle kendimi gergin his-
sediyorum.” ifadesiyle; V-RQOL 4. madde olan “Bazen (sesim yüzünden) kaygılı ve sinirli
oluyorum” ifadesi anlam olarak oldukça benzerdir. Gergin olmak, kaygılı ve sinirli olmakla
oldukça benzer durumları ifade etmektedir. Bu nedenle bu çalışmada bulunan iki madde ara-
sında pozitif yönde korelasyon oldukça anlamlıdır.
VHI 10 1. madde ile, V-RQOL 6. madde olan “Telefonla konuşurken sesim yüzünden
sorun yaşıyorum.” ifadesi arasındaki korelasyona bakıldığında;

!106
Sesi nedeniyle gergin hisseden insanların telefonda da aynı gerginliği hissetmenin ya-
nında; konuştuğu kişinin yüzünü göremediği, jest ve mimik kullanamadığı için iletişim kur-
makta daha da zorlanmaktadırlar. Sesleri normal olan insanlar bile zaman zaman telefonda,
seslerini duyuramamak, anlaşılamamak gibi problemler yaşarken; yüz yüze anlaşılmakta zor-
lanan insanların telefonda konuşması bazen işkence halini almaktadır. Bu çalışmada da bu
hastalar telefonda kimsenin onları anlamadığını ve iletişim kuramadıklarını; bu nedenle mec-
bur kalmadıkça telefon kullanmak istemediklerini belirtmişlerdir. Bu hastaların günlük tele-
fonla konuşma sürelerine bakıldığında, en fazla 5-15 dakika arasında olduğu görülmüştür.
VHI 10 5. madde olan “Yüzyüze konuşurken insanlar söylediklerimi tekrarlamamı
ister.” ifadesiyle V-RQOL 9. madde olan “Anlaşılabilmek için söylediklerimi tekrar etmek
zorunda kalıyorum.” ifadesi aynı durumu ifade etmektedir. Bu nedenle bu çalışmada bulunan
iki madde arasındaki korelasyon oldukça anlamlıdır.
VHI 10 5. madde ile V-RQOL4. madde ve V-RQOL 6. madde arasında bulunan kore-
lasyona bakıldığında;
Yüz yüze konuşurken söyledikleri anlaşılmayan ve tekrar etmek zorunda kalan hasta-
ların sesleri yüzünden kaygılı ve sinirli olmaları oldukça normaldir. Anlaşılamamak, sesini
duyuramamak, iletişim kuramamak sürekli hale geldiği zaman oldukça sinir bozucu olmakta-
dır. Bu hastalar günlük hayatlarında oldukça sorun yaşamakta ve kaygılı ve sinirli olduklarını
belirtmektedirler. Aynı şekilde yüz yüze konuşurken söyledikleri anlaşılmayan ve tekrar et-
mek zorunda olan hastaların telefonla konuşurken hiç iletişim kuramaması yukarıda belirtilen
sebepler nedeniyle beklenen bir durum olup bu iki ifade arasında korelasyon olması oldukça
anlamlıdır.

5.12. Hasta Grubu Olgularında VHI 10 ve V-RQOL Skorları Korelasyonu Değer-


lendirmesi
Hasta grubu olgularında VHI 10 ve V-RQOL skorları arasında pozitif yönde ve istatik-
sel olarak anlamlı korelasyon bulunmuştur (p<0.05).

5.13. Toplam VHI 10 ve V-RQOL Skorlarının “Hasta” Tanısı İçin Yapılan ROC
Analizi Sonuçları Değerlendirmesi

!107
VHI 10 toplam skorunda kestirim değeri <2 ve V-RQOL skorunda kestirim değeri >12
olarak alındığında her iki ölçeğin hastalık tanısı koyma güçlerinde hesaplanan AUC (Area
Under Curve) değerleri istatiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05).

5.14. Hasta Grubu Olgularda VHI 10 ve V-RQOL Skorları Arasındaki Tanılara


Göre Korelasyonun Değerlendirmesi

Hasta grubu olgularında; VHI 10 ve V-RQOL skorları arasındaki tanılara göre kore-
lasyona bakıldığında;
-Kronik Larenjit ile VHI 10 ve V-RQOL toplam skorları arasında negatif yönde ve za-
yıf
- Tek taraflı paralizi ile VHI 10 ve V-RQOL toplam skorları arasında pozitif yönde ve
zayıf
- Bilateral paralizi ile VHI “Bugün sesiniz nasıl?” skoru arasında negatif yönde, zayıf
ve istatiksel olarak anlamlı korelasyon bulunmuştur (p<0.05).
-Diğer değişkenler arasında istatiksel olarak anlamlı korelasyon bulunmamıştır
(p>0.05).

5.15. Daha Önce Yapılan Korelasyon Çalışmalarıyla Bu Çalışmanın Kaşılaştırıl-


ması
Portone ve ark. 2007 yılında yaptığı VHI ve V-RQOL arasındaki korelasyon çalışma-
sında Sperarman korelasyon katsayısı -0,82 (P<0.0001); Romak ve ark. 2014 yılında yaptığı
VHI 10 ve V-RQOL arasındaki korelasyon çalışmasnda; toplam VHI 10 ve V-RQOL skorları
arasındaki Spearman korelasyon katsayısı -0,91 (P<0.0001) olarak bulunurken; bu çalışmada,
hasta grubunda 0,873 (P<0.0001), tüm olgularda 0,949 (P<0.001) bulunmuştur.
Portone ve ark. çalışmasında ölçülen VHI ortalaması 40,23 (SD±25,27)???, V-RQOL
ortalama skor 65,09 (SD±23,54)???; Romak ve ark. çalışmasında ortalama ölçülen VHI 10
skoru 19,16 (SD±10,37); V-RQOL skoru 61,5??? (SD±25,8) iken; Bu çalışmada ölçülen orta-
lama VHI 10 skoru 21,17 (SD±7,58), V-RQOL skoru 27,41 (SD±7,88) olarak bulunmuştur.
Portone ve ark. çalışmasında atrofi, LFR, kas gerilim disfonisi, nodül tanı grupları için
korelasyona bakılmış ve sırasıyla r= -0,85, r= -0,90, r= -0,93, r=-0,43 Spearman korelasyon

!108
katsayıları elde edilmiştir. Diğer tanı grupları 6 ya da daha az olgudan oluştuğu için korelas-
yon analizi yapılmamıştır. Romak ve ark. çalışmasında, VHI 10 ve V-RQOL toplam skorları
tüm tanı gruplarında anlamlı şekilde korele bulunurken; bu çalışmada tanı grupları ayrı ayrı
incelendiğinde korelasyonun bozulduğu görülmüştür. Bunun nedenleri olarak; bu çalışmadaki
olgu sayısının (104+55) Romak ve ark. olgu sayısından (804) oldukça az olması, buna bağlı
olarak tanı gruplarındaki olgu sayısının az olması ve olgu dağılımlarının da oldukça düzensiz
olması sayılabilir.
Romak ve ark. çalışmamalarına normal kontrol grubu dahil etmemişler ve bunu limi-
tasyonları olarak belirtmişlerdir. Bu çalışmada 55 olgudan oluşan sağlıklı grup dahil edilerek;
normal grup olgularında VHI 10 ve V-RQOL skorları arasındaki korelasyon incelenmiş ve
toplam VHI 10 ve V-RQOL skorlarının hasta tanısı için yapılan ROC analizi değerlendirilmiş-
tir. Çalışma sonucunda, hasta ve normal grup skorları birbirinden çok ayrı oldukları için AUC
değeri tam olarak 1,000 bulunmuştur. VHI 10 toplam skorunda kestirim değeri <2, V-RQOL
skorunda kestirim değeri >12 olarak alındığında her iki ölçeğin hastalık tanısı koyma güçle-
rinde hesaplanan AUC değerleri istatiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05).

5.16. Kısıtlılıklar

Araştırmada kadın ve erkek hasta sayısında eşitlik yakalanamamıştır. Kadın ve erkek


hasta sayısı eşit olması, uygulanan testlerin sonuçlarının cinsiyete göre karşılaştırılmasında
daha net bir sonuç elde edilmesini sağlayabilirdi.
Araştırmada, tanı gruplarındaki olgu dağılımları eşit değildir. Bu yüzden tüm tanı
gruplarında VHI 10 ve V-RQOL toplam skorları arasında beklenen korelasyon elde edileme-
miştir.

6. SONUÇ ve ÖNERİLER

1. Çalışmada, hasta grup olgularının yaşları sağlıklı grup olgularının yaşlarından ista-
tiksel olarak anlamlı yüksek bulunmuştur (p<0.05).

!109
2. Toplam skor ortalamaları meslek gruplarına göre değerlendirildiğinde:
En yüksek ortalama, Ses Handikap İndeksi 10 için, çiftçi grubunda; Sesle İlgili Ya-
şam Kalitesi Ölçeği için serbest meslek grubunda bulunmuştur.
En düşük ortalama, Ses Handikap İndeksi 10 için öğretmen grubunda; Sesle İlgili Ya-
şam Kalitesi için emekli grubunda bulunmuştur.

3. Toplam skor ortalamaları tanı gruplarna göre değerlendirildiğinde:


En yüksek ortalama, hem Ses Handikap İndeksi 10 (28) hem de Sesle İlgili Yaşam Ka-
litesi Ölçeği (33,8) için kas gerilim disfonisi grubunda bulunmuştur.
En düşük ortalama, hem Ses Handikap İndeksi 10 (12,67) hem de Sesle İlgili Yaşam
Kalitesi Ölçeği (15,33) için kronik larenjit grubunda bulunmuştur.
GRB skor ortalamaları tanı gruplarına göre değerlendirildiğinde; en yüksek ortalama
parsiyel larenjektomi (7,86), en düşük ortalama kronik larenjit (3,67) grubunda bulunmuştur.

4. Mann Whitney U analizi sonucu; hasta grubu olguların Ses Handikap İndeksi 10 ve
Sesle İlgili Yaşam Kalitesi Ölçeği skorları, normal grup olguların Ses Handikap İndeksi 10 ve
Sesle İlgili Yaşam Kalitesi Ölçeği skorlarından istatiksel olarak anlamlı yüksek bulunmuştur
(p<0.05).

5. Tüm olgularda Ses Handikap İndeksi 10 ve Sesle İlgili Yaşam Kalitesi skorları
arasında pozitif yönde ve istatiksel olarak anlamlı korelasyon bulunmuştur (p<0.05).

6. Normal grup olgularında VHI 10 ve V-RQOL skorları korelasyonu değerlendirildi-


ğinde;
-VHI 10 1. madde skoru ile V-RQOL 4. madde, V-RQOL 6. madde ve toplam V-
RQOL skoru arasında
- VHI 10 5. madde skoru ile V-RQOL 4. madde, V-RQOL 6. madde, V-RQOL 9. mad-
de ve toplam V-RQOL skoru arasında

!110
- Toplam VHI 10 skoru ile V-RQOL 3. madde, V-RQOL 4. madde,V-RQOL6. madde
V-RQOL 9. madde ve toplam V-RQOL skoru arasında pozitif yönde ve istatiksel olarak an-
lamlı korelasyon bulunmuştur (p<0.05).

7. Hasta grubu olgularında VHI 10 ve V-RQOL skorları arasında pozitif yönde ve ista-
tiksel olarak anlamlı korelasyon bulunmuştur (p<0.05).

8. VHI 10 toplam skorunda kestirim değeri <2 ve V-RQOL skorunda kestirim değeri
>12 olarak alındığında her iki ölçeğin hastalık tanısı koyma güçlerinde hesaplanan AUC
(Area Under Curve) değerleri istatiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05).

9. Hasta grubu olgularında; VHI 10 ve V-RQOL skorları arasındaki tanılara göre kore-
lasyona bakıldığında;
-Kronik Larenjit ile VHI 10 ve V-RQOL toplam skorları arasında negatif yönde ve za-
yıf
- Tek taraflı paralizi ile VHI 10 ve V-RQOL toplam skorları arasında pozitif yönde ve
zayıf
- Bilateral paralizi ile VHI “Bugün sesiniz nasıl?” skoru arasında negatif yönde, zayıf
ve istatiksel olarak anlamlı korelasyon bulunmuştur (p<0.05).
-Diğer değişkenler arasında istatiksel olarak anlamlı korelasyon bulunmamıştır
(p>0.05).

Öneriler:
1. Araştırmaya dahil edilen olguların, kadın erkek sayısının eşit olmaması nedeniyle
skorlar cinsiyete göre değerlendirilememiştir.
2. Meslek gruplarındaki olgu dağılımı düzensiz olduğu için detaylı bir karşılaştırma
yapılamamıştır.
3. Tanı gruplarındaki olgu dağılımları eşit olmadığı için, ortalama skorlar değerlendiri-
lirken, tanı grupları detaylı olarak analiz edilememiştir.
4. Daha fazla tanı grubu/ olgu sayısıyla yapılan araştırmalarda daha güçlü sonuçlar
bulunabilir.

!111
7. KAYNAKLAR

1. Kreiman J, Sidtis D. Foundations of voice studies: an interdisciplinary approach to voice


production and perception. UK: John Wiley & Sons, Ltd, Publication; 2011. p. 1-64.
2. Snell RS. Clinical anatomy for medical students. 5th ed. USA: Little, Brown and Company
(Inc); 1995. p. 753.
3. Uysal İÖ, Koşar Mİ. Sesin anatomi ve fizyolojisi (ses oluşumu). Türkiye Klinikleri j E.N.T.
- Special Topics 2011;4(2): 1-8.
4. Morris R, Harmon AB. Describing voice disorders. Damico JS, Müller N, Ball MJ, editors.
The handbook of language and speech disorders. UK: Wiley & Sons, Ltd, Publication;
2010. p. 455.

!112
5. Romak JJ, Orbelo DM, Maragos NE, Ekbom DC. Correlation of the voice handicap index-
10 (VHI-10) and voice-related quality of life (V-RQOL) in patients with dysphonia. J Voice
2014; 28(2): 237-240.
6. Branski R, Cukier-Blaj S, Pusic A, et al. Measuring quality of life in dysphonic patients: a
systematic review of content development in patient- reported outcomes measures. J Voice.
2010;24:193–198.

7. Jacobson B, Johnson A, Grywalski C, Silbergleit A, Jacobson G, Benninger M. The voice


handicap index (VHI): development and validation. Am J Speech Lang Pathol. 1997;6:66–70.

8. Hogikyan N, Sethuraman G. Validation of an instrument to measure voice- related quality


of life (V-RQOL). J Voice. 1999;13:557–569.

9. Rosen C, Lee A, Osborne J, Zullo T, Murray T. Development and validation of the voice
handicap index-10. Laryngoscope. 2004;114:1549–1556.

10. Portone C, Hapner E, McGregor L, Otto K, Johns M. Correlation of the voice handicap
index (VHI) and the voice-related quality of life measure (V-RQOL). J Voice. 2007;21:723–
727.

11. Kılıc MA ve ark. Ses handikap endeksi (voice handicap index) türkçe versiyonunun güve-
nirliği ve geçerliliği. Kulak Burun Bogaz Ihtis Derg 2008;18(3):139-147.

12. Tezcaner ZÇ, Aksoy S. Reliability and validity of the turkish version of the voice-related
quality of life measure. http://dx.doi.org/10.1016/j.jvoice.2016.04.012

13. Ulutaş İ. Ses aygıtı ve işitme organının anatomisi. EÜTF KBB Hastalıkları Kürsüsü. Ses
ve konuşma bozuklukları simpozyumu. Ege Üniversitesi Matbaası; 1980. p. 5-6.

14. Günhan K. Temel larenks anatomisi. Cingi C, editor. Kulak burun boğaz enfeksiyonları.
YAYIN YERİ; 2008. p. 41-58.

15. Sadler TW. Medical embryology. 6th ed. Philadelphia: WB Saunders Comp; 1993. p. 216-
26.

!113
16. Kaya S. Larenks hastalıkları. Ankara: Bilimsel Tıp Yayınevi; 2002. p. 19-79.

17. Sataloff RT, Heman-Ackah YD, Hawkshaw MJ. Clinical anatomy and physiology of the
voice. Otoloryngol Clin North Am. 2007 Oct; 40(5): 909-22.

18. Uğur KŞ. Ses anatomisi ve fizyolojisi. Gündüz M, editor. Odyolojide temel kavramlar ve
yaklaşımlar. Ankara: Nobel Tıp Kitabevleri; 2015. p. 105-529.

19. Moore KL. Clinically oriented anatomy. 3rd ed. USA: Williams & Wilkins; 1992. p.
838-43.

20. Çakır N. Otolaringoloji: baş boyun cerrahisi. Ankara: Nobel Tıp Kitabevleri; 1996. p. 325-
37.

21. Gökçel A. Larenks anatomisi ve fizyolojisi. Kulak burun boğaz ders kitabı. İstanbul 2009.
p. 321-34.

22. Kirchner JA. Physiologe of the larynx. Paparella MM, Shamrock DA,cGluckman JL, Me-
yerhof WL, editors. Otolaryngology volume I: basic sciences and related principles. 3rd ed.
W.B. Saunders Company 1991. p. 333-38

23. Green J, Neil E. The respiratory function of the laryngeal muscles. J Physiol 1955; 129:
134.

24. Dere F. Seslendirme ve konuşma- larynx. Anatomi: cilt I cilt II. Adana 1990. p. 483-88.

25. Altuğ MH, Şenocak F, Sunar O. Otolarengoloji: kulak burun boğaz hastalıkları ders kitabı.
İstanbul: İÜCTF yayınları; 1983. p. 395-98.

26. Williams W. Diseases of the upper respiratory tract: the nose, pharynx and larynx. 4rd ed.
Bristol: J. Wright & Co, London: Simpkin, Marshall, Hamilton, Kent & Co, Ltd; 1901. p. 17-
33.

27. Gray H. Anatomy of the human body.Philadelphia: Lea & Febiger, 1918; Bartleby.com,
2000. www.bartleby.com/107/. [Date of Printout]. p. 675-81.

!114
28. Cooper MH. Anatomy of the larynx. Blitzed A, Brin MF, Ramig LO. Neurologic disorders
of the larynx. 2nd ed. New York: Thieme Medical Publishers, Inc; 2009. p. 3-8.

29. Pameijer FA, Hermans R. Imaging techniques, radiological anatomy, and normal variants.
Leuven ALB, Heidelberg KS, editors. Medical radiology: diagnostic imaging. Softcover ed.
Springer; 2002. p. 13.

30. Lee KJ, editor. Kulak burn boğaz’ ın esasları: teşhiş ve tedavi. Atlas Tıp Kitapçılık Ltd.
Şti. Yayınları; 1988. p. 212-227

31. Mc Gavran M, Baveir W, Ogura H. The Incidence of Cervical Lymph Node Metastasis
From Epidermoid Carsinoma of the Larynx and Their Rlationship to Certain Characteristics
of the Primary Tumor. Cancer: 14; p: 55-66; 1961

32. Karasalihoğlu AR. Kulak burun boğaz hastalıklrı ve baş-boyun cerrahisi. 3rd ed. Güneş
Tıp Kitabevleri; 2003. p. 190-200.

33. Web site [homepage on the Internet], [Last cited 2016 July 23 ] http://kbb.uludag.edu.tr/
larenkscerrahi.htm

34. Michaels L. Pathology of the larynx. Springer- Verlag; 1984. p. 5.

35. Mutlu V. Kliniğimizde larenjektomi ve boyun diseksiyonu yapılan hastalarda; larinksteki


primer tümörün lokalizasyonu, büyüklüğü, evresi ve histopatolojisi ile boyun metastazı ara-
sındaki ilişkinin retrospektif olarak incelenmesi (Uzmanlık Tezi). T.C. Atatürk Üniversitesi
Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi A.B.D. Erzurum, 2008. p. 11.

36. Kepekçi H. Larenks anatomisi. Ömür M, Önder D, Kaleli Ç, editörler. Larenks kanseri ve
boyun. İstanbul: Haseki Hastenesi Vakfı Yayını; 1992. p. 1-7.

37. Kirchner JA. Pressman and Kelemen’s physiology of the larynx. 3rd ed. Washington:
AAO-HNS Foundation Inc; 1986. p: 10-15.

38. Janfaza P, Montgomery WW, Randolph EW. Baş ve boyunun cerrahi anatomisi(Janfaza P,
Nadol JB, Gall R, Fabian RL, Montgomery WW, editors, Cansız H, Yüksel S, çeviri editörle-
ri). İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri; 2002. p. 629-674.

!115
39. Gerçeker M, Yorulmaz İ, Ural A. Ses ve konuşma (+). K.B.B. ve Baş Boyun Cerrahisi
Dergisi 2000; 8(1): 71-78.

40. İşeri M, Devge C, Almaç A. Larengeal iskele- tin cerrahi anatomisi. Ses ve ses hastalıkları
kitabı. İstanbul; 1996. p. 1-13.

41. Ömür M, Dadaş B. Klinik baş-boyun anatomisi. İstanbul; 1996.

42. Çaklı H. Total larenjektomililerde özofagial konuşma eğitimi sonuçlarının araştırılması.


(Uzmanlık Tezi). Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, K.B.B. Anabilim Dalı, Eskişehir;
1995.

43. Ural A. Kliniğimizdeki VLS uygulamaları. Seminer, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
KBB Anabilim Dalı, Ankara; 1999.

44. Umay A. Larenks kanseri tanısında diffüzyon MR’ ın tanıya katkısı (Uzmanlık Tezi). T.C.
Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı, Elazığ; 2011.

45. Tas A, Yagiz R, Karasalihoglu AR, Koten M, Adali MK, Uzun C. Assessment of quality of
life in patients with laryngeal cancer after surgical treatment. Kulak Burun Boğaz İhtisas Der-
gisi 2004; 12: 84–90. 


46. Crelin ES. Development of the upper respiratory system. Clinical Symposia (Ciba); 1976.
28(3); p. 20-24.

47. Becker W, Neumann HH, Pfaltz CR. KBB Hastalıkları El Kitabı (çeviri). Cevanşir B, çe-
viri editörü. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Erişkin ve Çocuk KBB hastalıkları, Baş- Bo-
yun Cerrahisi ve İletişim Bozuklukları Derneği Yayını, İstanbul; 1993. p. 386-427.

48. Gürbüz N. Normal ve kanserli larenks dokularında GST izozimlerinin ve P53 tümör belir-
leyicisinin immünohistokimyasal lokalizasyonları ve prognostik faktörlerle karşılaştırılması
(Yüksek Lisans Tezi). T.C. Kırıkkale Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü. 2008.

49. Kirchner A,Carter D. The Larynx. ln: Sternberg SS editor. Diagnostic surgical pathology.
Vol I, New York: Raven Press,1994.

!116
50. Miçooğulları ED. Larenks kanserlerinin epidemiyolojik ve klinik özelliklerinin retrospek-
tif olarak araştırılması (Uzmanlık Tezi). T.C. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak
Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Anabilim Dalı. Van; 2012.

51. Sasaki CT, Driscoll BP, Gracco C. Larinks anatomi ve fizyolojisi (çeviri: Öktem F). In:
Ballenger JJ, Snow JB, editors, Otolarengoloji-Baş ve Boyun Cerrahisi (çeviri editörleri: Şe-
nocak D, Kaleli Ç). İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri; 2000. p. 422-436.

52. Barutçu O. Larenks kanserli hastalarda Kİ-67, CERBB-2, E-KADERİN ekspresyonları ve


bu belirteçlerin klinik önemi (Uzmanlık Tezi). T.C. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
KBB ABD. Çanakkale; 2012.

53. Caylan R. Larenks anatomisi ve fizyolojisi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Baş-Boyun
CerrahisiGüneş Kitabevi; 2004. p.19–57.


54. LeeKJ. Essential Otolaryngology, McGraw Hill, 2004; p. 596-792.



55. Demirtaş M. Erken evre larenks kanserlerinde transoral CO2 lazer cerrahisinin onkolojik
ve fonksiyonel sonuçları (Uzmanlık Tezi). T.C. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi. Ankara;
2011.

56. Marron M, et al. Cessation of alcohol drinking, tobacco smoking and the reversal of head
and neck cancer risk. Int J Epidemiol 2010;39(1): 182-96. 


57. Alpay M. Larenks kanserli hastalarda prognostik faktörler ve serbest tümör implantlarının
prognostik değeri (Uzmanlık Tezi). T.C. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB ABD. Bursa;
2015.

58. Sagel SS, Aufder Heide JF, Aronberg DJ, Stanley RJ, Archer CR. High resolution compu-
ted tomography in the staging of carcinoma of larynx. Laryngoscope. 1981 Feb;91(2):
292-300.

59. Maue WM, Dickinson DR. Cartilages and ligaments of the adult larynx. Arch Otolaryn-
gol; 1971. 94; p: 432.

60. Spector GJ. Anatomy of the larynx. In: Diseases of the Nose, Throat, Ear, Head and Neck.
13th Ed. Edited by Ballenger JJ. Philadelphia, Lea and Febiger; 1985.

!117
61. Hast MH. Anatomy of theLarynx. In: Otolaryngology. Vol 3. Edited by English GM. Phi-
ladelphia, JB Lippincott; 1993.

62. Jafek BW, Stark AK. KBB’ nin sırları. Kaleli Ç (çeviri editörü). Nobel Tıp Kitabevleri;
2002. p. 149-152.

63. Pressman JJ, Simon MB, Monnel C. Anatomical studies related to the dissemination of
cancer of the larynx. TR. AM. AJAD. OPHTH. OTOL. 1960. p. 628-637.

64. Cosselin BJ, Gullane PJ. Cancer of the larynx, paranasal sinuses and temporal bone. LEE
K. J. Essential Otolaryngology Head and Neck Surgery, Chapter 29 Sixth Edition, Appleton
and Lange, Norwaik, Connecticut USA; 1995. p. 555-580.

65. Commings CW, Fredrickson JM, Harken LA, Schuller DE. Otolaryngology Head and
Neck Surgery, Volume 3: 1930-1943.

66. Pearson BW. Laryngeal microcirculation and pathways of cancer spread. 1974.p. 700-713.

67. Anatomy and physiology of the voice production. (Internet). 2016. Avaible from: http://
voicefoundation.org/health-science/voice-disorders/anatomy-physiology-of-voice-production/
understanding-voice-production/

68. Fawcus R, Fawcus M (editor). Voice disorders and their management. 2nd ed. Springer;
199. p.

69. Bunch MA. Dynamics of the singing voice. Wien: Springer-Verlag; 1982.

70. Sundberg J. The science ofthe singing voice. Illinois: Northern Illinois University

Press; 1987.

71. Woodson GE. Laryngeal and pharyngeal function. Otolaryngology-Head and Neck Sur-
gery. Ed: Cummings CW, Fredrickson JM, Harker LA, Krause CJ, Schuller DE, 3rd ed. St.
Louis, Mosby Year Book; 1998. p. 1834-43.

72. Dworkin PJ, Meleca JR. Anatomy and physiology of phonation. Vocal Pathologies, ed.
Dworkin PJ, Meleca JR, San Diego, Singular Publishing Group; 1997. p.8-17.

!118
73. Şahin M. Total Larenjektomili olgularda yeni bir özofageal konuşma eğitimi yöntemi:
impedans ile geribildirim. İzmir; 2012. p. 2-3.

74. Boone DR, MacFarlane SC,Von Berg SL, Zraick RI. Voice and voice therapy.London:
Allyn & Bacon press; 2010. p. 134-218. 


75. Akgün H. Total larenjektomili hastalarda ses protezi uygulanması. T.C. Sağlık Bakanlığı.
İstanbul Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi. KBB Kliniği İstanbul.

76. Ömür M. Strosboskobun ve VSL'nin ses bozukluklarının değerlendirilmesindeki yeri ve


değeri nedir? Ses ve Ses Bozuklukları konferans dizisi, Haseki Hastanesi, 1992.

77. Hirano M. Morphological structure of the vocal cord as a vibrator and its variations. Folia
Phoniatr; 1974. 26:89-94.

78. Hirano M, Kakito Y. Cover body therapy of vocal fold vibration, Daniloff RG (editör):
Speech Science kitabından. SanDiego: College Hill Press; 1985.p. 1- 46.

79. Resnick R, Halliday D, Krane KS. Fluid dynamics In: Physics. 5th ed. John Wiley &
Sons, Inc; 2002. p. 351-62.
80. Titze IR. Phonation threshold pressure: a missing link in glottal aerodynamics.

Journal of the Acoustical Society of America;1992. 91, p. 2926–35.

81. Plant RL, Freed GL, Plant RE. Direct measurement of onset and offset phonation thres-
hold pressure in normal subjects. Journal of the Acoustical Society of America; 2004. 116, p.
3640–46.

82. Altundağ A. Nasal obstrüksiyonu olan ve olmayan hastaların sesin başlama sürelerinin
(voice onset time) ölçülerek, karşılaştırılması ve artikülasyona olan etkilerinin değerlendiril-
mesi. T.C. Sağlık Bakanlığı. İstanbul Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi. KBB Kliniği.
İstanbul 2008.

83. Önerci M. Sorularla kulak burun boğaz hastalıkları. Ankara: Güneş Kitabevi. Hacettepe
Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB ABD Ankara. p. 353-58.

84. Titze IR. Principles of voice productionEnglewood Cliffs, NJ: Prentice-Hall. 1994.

!119
85. Woodson GE, CAnnito M. Voice analysis. In: Cummings C.W, editor. Otolaryngology
Head and Neck Surgery. 3rd ed. St. Louis. Missouri: Mosby-Year Book, Inc; 1998. p.
1876-90.

86. Minifie FD, Moore GP, Hicks DM. Disorders of voice, speech and language. In: Ballanger
JJ, Snow JB, editors. Otolaryngology Head and Neck Surgery. 15th ed. Williams and Wilkins:
1996. p. 438-66.

87. Hirano M, Vennard W, Ohala J.Regulation of register, pitch and intensity of voice. Folia
Phoniatrica; 1970. 22, p. 1–20.

88. Zemlin WR. Speech and hearing science: anatomy and physiology. 4th ed. Needham He-
ights, MA: Allyn & Bacon.

89. Önerci M. Kulak burun boğaz hastalıkları: tanı ve tedavide ilk adım. Ankara; 2002. p.
119-122.

90. Başarer N, Ertaş B. Disfoni nedenleri. Klinik Gelişim 2005; 18 (1) : 22-26.

91. Hammerberg B, Fritzell B, Gauffin J, sundberg J, Wedin L. Perceptual and acoustic corre-
lates of abnormal voice qualities. Acta Otolaryngol 1980 Jan 90:441-51.

92. Bakır S. KBB notları: otoloji, rinoloji, oral kavite-farinks, boyun, laringoloji. Ankara:
Derman Tıbbi Yayıncılık; 2015. p. 498-511.

93. Altuğ MH, Şenocak F, Sunar O. Otolaringoloji: kulak burun boğaz hastalıkları ders kitabı.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi. İstanbul; 1983. p. 394-98.

94. Alper CM, Myers EN, Eibling DE. Kulak, burun boğazda semptomdan tanıya tanıdan te-
daviye algoritmik yaklaşım. Özşahinoğlu C, editor. Çukurova Üniversitesi KBB ABD Adana;
2004. p. 208-27.

95. Çobanoğlu B, Koçak İ. Benign vokal kord lezyonları ve güncel tedavi. J Med Updates
2012;2(2):76-80.

!120
96. Koç C. Kulak burun boğaz hastalıkları ve baş boyun cerrahisi. Ankara: Güneş Tıp Kitabe-
vi; 2004. p. 1159-65. 


97. Yılmaz T. Ses hastalıkları. KBB-BBC’de güncel yaklaşım. 2010; 6:343-5. 


98. Wenig BM. Atlas of head and neck pathology. 2nd ed. Philadelphia: Elsevier Saunders;
2008. p. 411-5. 


99. Kantarcıoğlı EÖ. Ankara üniversitesi tıp fakültesi kulak burun boğaz polikliniğine başvu-
ran disfonili hastaların epidemiyolojik, klinikopatolojik, prognostik incelenmesi ve akustik
analizi (Uzmanlık Tezi). T.C. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Ankara; 2014.

100. Choi SS, Cotton RT: Surgical management of voice disorders. Pediatr Clin North Am

36(6):1535-1549 , 1989. 

101. Tezcaner Z.C., Ozgursoy K.S., Sati I., Dursun G.Changes after voice therapy in objective
and subjective voice measurements of pediatric patients with vocal nodules. Eur Arch Otorhi-

nolaryngol (2009) 266:1923–1927 DOI 10.1007/s00405-009-1008-6



102. Karasu F. Vokal kord poliplerinde, diod lazerle ve soğuk cerrahi aletlerle yapılan mikro-
larengocerrahinin ses üzerine etkisinin karşılaştırılması (Uzmanlık Tezi). T.C. Erciyes Üniver-
sitesi Tıp fakültesi KBB ve BBC ABD Kayseri; 2010.

103. Kleinsasser O. Pathogenesis of vocal cord polyps. Ann Otol Rhinol Laryngol
1982;91:378-81.

104. Shapshay SM, Rebeiz EE. Benign lesions of the larynx. In: Bailey B, ed. Head and Neck

Surgery-Otolaryngology 1993;1:633-4. 

105. Kambic V, Radsel Z, Zargi M, Acko M. Vocal cord polyps: Incidence, histology and pat-
hogenesis. The Journal of Laryngology and Otology 1981;95:609-18.

106. Ünal F, Tüz M. Benign vokal kord lezyonları. Bozok Tıp Derg 2014;1(1):20-5

107. Martins RH, Defaveri J, Domingues MA, de Albuquerque e Silva R. Vocal polyps: clini-
cal, morphological, and immunohis- tochemical aspects. J Voice. 201; 25(1):98-106.

108. Rosen CA, Simpson B. Operative techniques in laryngology. Springer Berlin Heidelberg;
2008. p. 109-12.

!121
109. Vocology Guide. (Internet) Available from: http://www.ncvs.org/freebooks/vocologygu-
ide.pdf

110. Sataloff RT, Heman-Ackah YD. Laryngeal Granulomas. Laryngoscope. Available from:
http://www.phillyvoicemd.com/Laryngeal_Granulomas.pdf

111. R. T. Sataloff, "Common Medical Diagnoses and Treatments in Profes- sional Voice
Users," in R. T. Sataloff, ed., Vocal Health and Pedagogy (San Diego, CA: Singular Publis-
hing Group, 1997), 108.

112. W. Lehmann and J. J. Widman, "Nonspecific Granulomas of the Lar- ynx," in J. A.


Kirchner, ed., Vocal Fold Histopathology: A Symposium (San Diego, CA: College-Hill Press,
1986), 97-107

113. W. J. Gould, J. S. Rubin, and E. Y anagisawa, "Benign V ocal Fold Pathology Through
the Eyes of the Laryngologist," in J. S. Rubin, R. T. Sataloff, G. S. Korovin, and W. J. Gould,
eds., Diagnosis and Treatment of Voice Disorders (New York: Igaku- Shoin; 1995), 146-148.

114. Wang CP, Ko JY, Wang YH, Hu YL, Hsiao TY. Vocal process granuloma- a result of
long-term observation in 53 patients. Oral Oncol (2009), doi:10.1016/j.oraloncology-
2009.01.008

115. Hoffman HT, Overholt E, Karnell M, McCulloch TM. Vocal process granuloma. Head
neck 2001;23:1061–74.

116. Horiguchi S, Suzuki M, Takagi H, Yamanishi T, Nakamura K. Clinical course of laryn-


geal granuloma without surgical treatment. Diagn ther endosc 2001;7:129–33.

117. Bloch CS, Gould WJ, Hirano M. Effect of voice therapy on contact granuloma of the vo-
cal fold. Ann otol rhinol laryngol 1981;90:48–52.

118. Emami AJ, Morrison M, Rammage L, Bosch D. Treatment of laryngeal contact ulcers
and granulomas: a 12-year retrospective analysis. J Voice 1999;13:612–7.

119. Martins RHG et al. Sulcus vocalis: evidence for autosomal dominant inheritance. Gene-
tics and Molecular Research 10 (4): 3163-3168 (2011).

!122
120. Martins RHG. Sulcus vocalis: probable genetic etiology. Report of four cases in close
relatives. Rev Bras Otorrinolaringol2007;73(4):573.

121. Giovanni A, Chanteret C, Lagier A. Sulcus vocalis: a review. Eur Arch Otorhinolaryngol
(2007) 264:337-344 DOI 10.1007/s00405-006-0230-8.

122. Verdolini K, Rosen CA, Branski RC. Classification manual for voice disorders I. Lon-
don: Lawrence Erlbaum Associates, Publishers; 2006. p. 15-259.

123. Bakır S, Kınış V. İğ şekilli glottis: sulkus vokalis, presbilarenks ve diğer nedenler. Dicle
Tıp Dergisi2012; 39 (4): 614-622. doi: 10.5798/diclemedj.0921.2012.04.0213.

124. Allen J. Cause of vocal fold scar. Curr Opin Otolaryngol Head Neck Surg. 2010;18(6):
475-80.

125. Hansen JK, Thibeault SL. Current understanding and review of the literature: vocal fold
scarring. J Voice. 2006;20(1):110- 20.

126. Mortensen M. Laryngeal steroid injec on for vocal fold scar. Curr Opin Otolaryngol
Head Neck Surg. 2010;18(6):487- 91.

127. Morgan AH, Zitch RP. Recurrent respiratory papillomatosis in children: a retrospective
study of management and complications. Ear Nose Throat J. 1986;65(9):19 –28.

128. Zeitels SM, et al. Management of common voice problems: committee report. Otolaryn-
gology– Head and Neck Surgery April 2002; 126(4): 333-348.

129. Branski RC, Saltman B, Sulica L et al. Cigare e smoke and reac ve oxygen species meta-
bolism: implica ons for the pathophysiology of Reinke’s edema. Laryngoscope. 2009;119(10):
2014-8.

130. Uğurtay Ö. Ses kısıklığı yakınması olan hastalarda tedavinin etkinliğinin değerlendiril-
mesi. T.C. Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. İzmir 2006.

131. Hartl DM, Vaissiere J, Laccourrege O, Brasnu F. Acoustıc analysıs of autologous fat ın-
jectıon versus thyroplasty in the same patıent. Ann Otol Rhinol Laryngol 112: 621- 642: 2003. 


!123
132. van den Broek P. Acute and chronic laryngi s. In: Hibbert J, editor. Sco -Brown’s Oto-
laryngology. 6th ed. Oxford: But- terworth-Heinemann; 1997. s. 5/5–6.

133. Öz F. Larenks ödemi. Solunum 2003. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
KBB ABD. 5(6): 257-264.

134. Myerson MC. Smokers larynx a clinical pathological entity. Annals of otology, rhinology
and laryngology 1950;59:541-546.

135. Benjamin B. Endolaryngeal Surgery. Martin Dunitz Ltd, London,1998:237.

136. Remenar E, Elo J, Frint T. The morphologic basis for development of reinke’s oedema.
Acta Otolaryngol (Stockh) 1984;97:169-176.

137. Morgan AH, Zitch RP. Recurrent respiratory papillomatosis in children: a retrospec ve
study of management and compli- ca ons. Ear Nose Throat J. 1986;65(9):19 –28.


138. Gould WJ, Lawrence VL. Disorders of human communication 8: surgical care of voice
disorders with a contribution by Nobuhiko Isshiki. Springer-Verlag Wien New York; 1984. p.
54.

139. Lundy DS, Casiano RR. Diagnosis and management of hoarseness. Hospital Physician
October 1999. p. 59-69.

140. Sataloff RT: G. Paul Moore Lecture. Rational thought: the impact of voice science upon
voice care. J Voice1995; 9:215 –234.

141. Miller MK, Verdolini K: Frequency and risk factors for voice problems in teachers of
singing and control subjects. J Voice 1995;9:348–362.

142. LaGorio LA, Carnaby-Mann GD, Crary MA. Treatment of vocal fold bowing using ne-
uromuscular electrical stimulation. Arch Otolaryngol Head Neck Surg Apr 2010 136(4): 398-
403.

143. Golub JS, Chen PH, Otto KJ, Hapner E, Johns MM III. Prevalence of perceived dyspho-
nia in a geriatric population. J Am Geriatr Soc. 2006;54(11):1736-1739.

!124
144. Roy N, Stemple JC, Merrill RM, Thomas L. Epidemiology of voice disorders in the el-
derly: preliminary findings. Laryngoscope. 2007;117(4):628-633.

145. CasperJK.Fromtheurineofsacredcowstothelayingonofhandsandbeyond: G. Paul Moore
Lecture. J Voice. 2007;21(1):2-11.

146. Shimokojin T, Takenoshita M, Sakai T, Yoshikawa K. Vocal cordal bowing as a cause of


long-lasting hoarseness after a few hours of tracheal intubation. Anesthesiology. 1998;89(3):
785-787.

147.Tanaka S, Hirano M, Chijiwa K. Some aspects of vocal fold bowing. Ann Otol Rhinol
Laryngol. 1994;103(5, pt 1):357-362.

148. SataloffRT,RosenDC,HawkshawM,SpiegelJR.Theagingadultvoice.JVoice.1997;11(2):

156-160.

149. Yener M, Yılmaz YZ. Larenks enfeksiyonları. Klinik Gelişim. İstanbul Üni Cerreahpaşa
TF KBB ABD 2012; 25: 23-28.

150. Borçbakan C. Boyun hastalıkları. Ankara Üni Tıp Fakültesi Yayınlarından sayı: 223. p.
107-151.

151. Larenks ve Hastalıkları Ders Notları 2003. Uludağ Üni TF KBB ABD. Available from:
http://kbb.uludag.edu.tr/pdffiles/LarenksHastaliklari.pdf

152. Yorulmaz İ. Larengofarengeal reflü. KBB-Forum 2002; 1(1) Available from: http://kbb-
forum.net/journal/pdf/pdf_KBB_3.pdf

153. Paradoxical Vocal Fold Movement (PVFM). ASHA. Available from: http://www.asha-
.org/public/speech/disorders/PVFM/

154. Morrison M, Rammage L. The management of voice disorders. Springer- Science+Busi-


ness Media, B.V. 1994. p. 75.

155. Ceyhan A. İntrakordal yağ enjeksiyonu sonrası vokal kordların durumu ve ses kalitesinin
değerlendirilmesi. T.C. Uludağ Üni TF KBB ABD Bursa 2011.

!125
156. Koufman JA, Postman GN, Cummings MM, Vocal fold paresiz. Otolaryngology Head
Neck Surgery 2000;107:537-41. 

157. Akbulut S, Aksoy E, Öz F. Ses kısıklığı. Klinik Gelişim 2012; 25: 83-86.

158. Ramadan HH, Wax MK, Avery S. Outcome and changing cause of unilateral vocal cord
paralysis. Otolaryngol Head Neck Surg 1998; 118(2): 199-202.

159. Lo CY, Kwok KF, Yuen PW. A prospective evaluation of recurrent laryngeal nerve pa-
ralysis during thyroidectomy. Arch Surg 2000; 135: 204-7.

160. Segas J, Syavroulakis P, Manolopoulos L et al. Management of bi- lateral vocal fold pa-
ralysis: Experience at the University of Athens. Otolaryngol Head Neck Surg 2001; 124:
68-71.

8. EKLER
EK 1: Olgu Rapor Formu

!126
!127
!128
!129
!130
Ek 2: Gönüllü Olur Formu

BİLGİLENDİRİLMİŞ GÖNÜLLÜ OLUR FORMU (FORM 17)

ÇALIŞMANIN AMACI NEDİR?

!131
LÜTFEN DİKKATLİCE OKUYUNUZ !!!
Bu çalışmaya katılmak üzere davet edilmiş bulunmaktasınız. Bu çalışmada yer almayı
kabul etmeden önce çalışmanın ne amaçla yapılmak istendiğini anlamanız ve kararınızı
bu bilgilendirme sonrası özgürce vermeniz gerekmektedir. Size özel hazırlanmış bu
bilgilendirmeyi lütfen dikkatlice okuyunuz, sorularınıza açık yanıtlar isteyiniz.

Ses kısıklığı insanların hayat kalitesini olumsuz olarak etkileyebilir. Bu etkilenme her insan
için farklı biçimlerde olabilir ve bu etkilenmenin belirlenebilmesi önemlidir; çünkü tedavinin
esas amaçlarından birisi de insanların hayat kalitesini arttırabilmektir. Ses kısıklığının insanla-

!132
rın hayat kalitesine olan etkilerini değerlendirmek için tüm dünyada yıllardır kullanılan pek
çok güvenilir anket bulunmaktadır. Bu çalışmanın amacı, kişilerin ses kısıklığı şikayetlerinin
yaşamlarına olan etkisini değerlendiren ve daha önce Türkçe’ye uyarlanmış olan anketlerden
ikisinin birbirleri arasındaki uyumluluğunun araştırılmasıdır.

KATILMA KOŞULLARI NEDİR?


Bu çalışmaya iki farklı gruptan insanlar dahil edilecektir. İlk grup, ses kısıklığı şikayeti ile
Ege Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Polikliniği’ ne ya da Foniatri birimine başvurmuş, ses
kısıklığı tanısı almış kişilerden oluşurken; ikinci grup, ses kısıklığı şikayetleri olmayan ve Ku-
lak Burun Boğaz hekimi tarafından yapılan muayenede de ses kısıklığına neden olabilecek
herhangi bir sorunu bulunmayan kişilerden 18 yaşın üzerindeki kişilerden oluşacaktır.

NASIL BİR UYGULAMA YAPILACAKTIR?


Bu araştırma sırasında size herhangi bir girişimsel işlem (iğne – enjeksiyon, kesme ve benzeri
gibi işlemler) uygulanmayacaktır. Yapılan Kulak Burun Boğaz muayenesi, ses kısıklığı şika-
yeti ile başvuran herkes için normalde uygulanan işlemdir ve bunun dışında başka herhangi
bir tahlil ya da test yapılmayacaktır. Muayenede Kulak Burun Boğaz Hekimi tarafından ucun-
da kamera olan ışıklı ince bir çubuk ile boğaz muayeneniz yapıldıktan sonra; adınızı, mesle-
ğinizi, ses kısıklığı ile ilgili şikayetlerinizi, diğer kronik hastalıklarınızı ve düzenli olarak kul-
landığınız ilaçları sorgulayan bir formla; 10’ar cümleden oluşan, ülkemizde ve dünyada kabul
görmüş ve yaygın olarak kullanılan iki farklı ses kısıklığı anketi (Ses Handikap İndeksi 10 ve
Sesle İlgili Yaşam Kalitesi Ölçeği) doldurulacaktır. Son olarak, bir kitaptan alınmış 3 cümle-
den oluşan bir parça okutulurken bir mikrofon yardımıyla bilgisayara 2 dakika süreli ses kay-
dınız alınacaktır.

SORUMLULUKLARIM NEDİR?
Araştırma ile ilgili olarak formları doğru şekilde doldurmak, ses kaydı sırasında istenilen şey-
leri doğru bir şekilde söylemek, herhangi bir sorun ya da anlaşılamayan bir şey olduğu du-
rumda araştırıcıya sormak sizin sorumluluklarınızdır. Bu koşullara uymadığınız durumlarda
araştırıcı sizi uygulama dışı bırakabilme yetkisine sahiptir.

!133
KATILIMCI SAYISI NEDİR?
Araştırmada yer alacak gönüllülerin sayısı 80 ses kısıklığı hastası, 50 normal olmak üzere top-
lam 130‘dir.

KATILIMIM NE KADAR SÜRECEKTİR?


Bu araştırmada yer almanız için öngörülen süre 15 dakikadır.

ÇALIŞMAYA KATILMA İLE BEKLENEN OLASI YARAR NEDİR?


Bu araştırmaya katılan ses sorunu olmayan kişiler için beklenen başlıca yarar yoktur. Ses kı-
sıklığı nedeniyle çalışmaya alınan kişilerin ise ses tellerinin çalışma özellikleri ve ses kısıklı-
ğına yol açan neden hakkında yararlı bilgiler elde edilebilecektir. Amacımız ses kısıklıklarının
tanı ve tedavi sürecinde kullanılan bu anketlerin etkinliğini ve uyumluluğunu araştırmak ve
arttırmaktır. Çalışmadan elde edilen bilgiler, daha sonra ses kısıklığı olan kişilerin muayene-
sinde ve tedavisinde bize yol gösterici olacaktır. Bilindiği üzere ses yaşamımız için vazgeçil-
mez bir olaydır.

ÇALIŞMAYA KATILMA İLE BEKLENEN OLASI RİSKLER NEDİR?


Size bu araştırmada, Kulak Burun Boğaz hekimi tarafından boğaz muayenesi yapıldıktan son-
ra, form ve ölçekler doldurulacak ve ses kaydınız alınacaktır. Bu uygulamalar ile ilgili gözle-
nebilecek istenmeyen herhangi bir etki bulunmamaktadır.
Çalışma süresince birlikte kullanımının sakıncalı olduğu herhangi bir ilaç ve besin yoktur.

Klinik uygulama dönemleri sırasında karşılaşılabilecek herhangi bir sorun yoktur.

ARAŞTIRMA SÜRECİNDE BİRLİKTE KULLANILMASININ SAKINCALI OLDU-


ĞU BİLİNEN İLAÇLAR/BESİNLER NELERDİR?
Çalışma süresince birlikte kullanımının sakıncalı olduğu herhangi bir ilaç ya da besin yoktur.

HANGİ KOŞULLARDA ARAŞTIRMA DIŞI BIRAKILABİLİRİM?

!134
Formun veya ölçeklerin tamamını doldurmazsanız, ses kaydı prosedürünü doğru bir şekilde
yerine getirmezseniz doktorunuz sizin izniniz olmadan sizi çalışmadan çıkarabilir.

HERHANGİ BİR ZARARLANMA DURUMUNDA YÜKÜMLÜLÜK/SORUMLULUK


KİMDEDİR VE NE YAPILACAKTIR?
Araştırmaya bağlı bir zarar söz konusu olduğunda, bu durumun tedavisi sorumlu araştırıcı ta-
rafından yapılacaktır.

ARAŞTIRMA SÜRESİNCE ÇIKABİLECEK SORUNLAR İÇİN KİMİ ARAMALI-


YIM?
Uygulama süresi boyunca, araştırma hakkında ek bilgiler almak için ya da çalışma ile ilgili
herhangi bir sorun, istenmeyen etki ya da diğer rahatsızlıklarınız için 05308918812 no.lu tele-
fondan Berna Deniz Kuntman’a başvurabilirsiniz.

ÇALIŞMA KAPSAMINDAKİ GİDERLER KARŞILANACAK MIDIR?


Yapılacak her tür tetkik, fizik muayene ve diğer araştırma masrafları size veya güvencesi al-
tında bulunduğunuz resmi ya da özel hiçbir kurum veya kuruluşa ödetilmeyecektir.

ÇALIŞMAYI DESTEKLEYEN KURUM VAR MIDIR ?


Çalışmayı destekleyen kurum Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim
Dalı’dır.

ÇALIŞMAYA KATILMAM NEDENİYLE HERHANGİ BİR ÖDEME YAPILACAK


MIDIR?
Bu araştırmada yer almanız nedeniyle size hiçbir ödeme yapılmayacaktır.

ARAŞTIRMAYA KATILMAYI KABUL ETMEMEM VEYA ARAŞTIRMADAN AY-


RILMAM DURUMUNDA NE YAPMAM GEREKİR?

!135
Bu araştırmada yer almak tamamen sizin isteğinize bağlıdır. Araştırmada yer almayı redde-
debilirsiniz ya da herhangi bir aşamada araştırmadan ayrılabilirsiniz; reddetme veya vazgeç-
me durumunda bile sonraki bakımınız garanti altına alınacaktır. Araştırıcı, uygulanan tedavi
şemasının gereklerini yerine getirmemeniz, çalışma programını aksatmanız veya tedavinin
etkinliğini artırmak vb. nedenlerle isteğiniz dışında ancak bilginiz dahilinde sizi araştırmadan
çıkarabilir. Bu durumda da sonraki bakımınız garanti altına alınacaktır.

Araştırmanın sonuçları bilimsel amaçla kullanılacaktır; çalışmadan çekilmeniz ya da araştırı-


cı tarafından çıkarılmanız durumunda, sizle ilgili tıbbi veriler de gerekirse bilimsel amaçla
kullanılabilecektir.
KATILMAMA İLİŞKİN BİLGİLER KONUSUNDA GİZLİLİK SAĞLANABİLECEK
MİDİR?
Size ait tüm tıbbi ve kimlik bilgileriniz gizli tutulacaktır ve araştırma yayınlansa bile kimlik
bilgileriniz verilmeyecektir, ancak araştırmanın izleyicileri, yoklama yapanlar, etik kurullar ve
resmi makamlar gerektiğinde tıbbi bilgilerinize ulaşabilir. Siz de istediğinizde kendinize ait
tıbbi bilgilere ulaşabilirsiniz

Çalışmaya Katılma Onayı:

Yukarıda yer alan ve araştırmaya başlanmadan önce gönüllüye verilmesi gereken bilgi-
leri gösteren 2 sayfalık metni okudum ve sözlü olarak dinledim. Aklıma gelen tüm soruları
araştırıcıya sordum, yazılı ve sözlü olarak bana yapılan tüm açıklamaları ayrıntılarıyla anla-
mış bulunmaktayım. Çalışmaya katılmayı isteyip istemediğime karar vermem için bana yeter-
li zaman tanındı. Bu koşullar altında, bana ait tıbbi bilgilerin gözden geçirilmesi, transfer
edilmesi ve işlenmesi konusunda araştırma yürütücüsüne yetki veriyor ve söz konusu araştır-
maya ilişkin bana yapılan katılım davetini hiçbir zorlama ve baskı olmaksızın büyük bir gö-
nüllülük içerisinde kabul ediyorum. Bu formu imzalamakla yerel yasaların bana sağladığı
hakları kaybetmeyeceğimi biliyorum.

Bu formun imzalı ve tarihli bir kopyası bana verildi.

!136
GÖNÜLLÜNÜN İMZASI

ADI & SO-


YADI

ADRESİ

TEL. &
FAKS

TARİH

VELAYET VEYA VESAYET ALTINDA BULUNANLAR İÇİN VELİ VEYA VASİNİN İMZASI

ADI & SO-


YADI

ADRESİ

TEL. &
FAKS

TARİH

ARAŞTIRMA EKİBİNDE YER ALAN VE YETKİN BİR ARAŞTIRMACININ İMZASI

ADI & SO-


YADI

TARİH

GEREKTİĞİ DURUMLARDA TANIK İMZASI


ADI & SO-
YADI

GÖREVİ

TARİH

!137
Ek 3: Etik Kurul Onay Belgesi

!138
!139
!140
9. ÖZGEÇMİŞ

Adı soyadı: Berna Deniz Kuntman


Doğum tarihi:25.02.1991
Yabancı dil bilgisi: İngilizce, Latince, Almanca
Proglamlama Dilleri: Matlab, Java, C++, Labview, Fortran, LaTeX
E-posta adresi: denizkuntman@gmail.com
Telefon: 05308918812

A. EĞİTİM BİLGİLERİ

2009-2014 İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi Fizik Bölümü


2014-2016 Ege Üniversitesi KBB ABD/ Odyoloji, Ses ve Konuşma Bozukluk-
ları Yüksek Lisans

B. KLİNİK ARAŞTIRMALAR

Araştırmacı olarak katılınan klinik araştırmalar:


1. Migrenöz Vertigolu Hastalarda Fonofobinin Odyolojik Testler Yardımıyla Değerlendi-
rilmesi
Gode S, Saban NS, Arslanbuğa C,Tıklar E, Arslan S, Baba P, Kuntman BD, Duzgulsen
TA, Karahan C, Ogut MF, Kirazli T. The Evaluation Of Phonophobia In Patients With Migre-
nous Vertigo With The Help of Audiological Tests.12th European Federation of Audiology
Societies (EFAS) Congress,2015
2. Sklerodermalı Hastalarda Yutma Fonksiyonlarının Değerlendirilmesi
Eyıgor S, Sezgin B, Kuntman BD, Karabulut G, Zihni F, Ozturk K, Kirazlı T. Evalu-
ation of Swallowing Functions In Patients With Scleroderma, 2015

!141
C. KATILINAN TOPLANTILAR/ KURSLAR

1. Çukurova Üniversitesi Larenjektomili Hastalarda Rehabilitasyon Kursu. 13-14 Şubat 2015.


Adana

2. Özel Eğitimciler Derneği İşitme Kayıplı Çocuklarda Erken Eğitim Uygulamaları. 29 Mart
2015. İzmir

3. Ege Üniversitesi 8. ULusal larengoloji Kongresi. 8-9 Mayıs 2015. İzmir

4. İstanbul Mediol Üniversitesi Tanıdan Tedaviye Vertigo Kursu. 15-16 Mayıs 2015. İstanbul

5. Türkçe Erken Dil Gelişimi Testi (TEDİL) Uygulama ve Puanlama Eğitimi. 17.05.2015. İs-
tanbul

6. Üsküdar Üniversitesi 8. Dil ve Konuşma Bozuklukları Kongresi kapsamında Ankara Arti-


külasyon Testi Çalıştayı. 17.05.2015. İstanbul

7. Üsküdar Üniversitesi 8. Dil ve Konuşma Bozuklukları Kongresi. 18-19 Mayıs 2015. İstan-
bul

8. 12th Congress of the European Federation of Audiology Societies (EFAS). 27-30 Mayıs
2015. İstanbul

9. Başkent Üniversitesi II. Otoloji- Odyoloji Sempozyumu. 5-6 Haziran 2015. Ankara

10.İşitme ve Konuşma Bilimcileri Derneği Kekeme Çocuk. Adölesan ve Yetişkinlerde Değer-


lendirme, Tanı ve Tedavi. 11-12 Aralık 2015. istanbul

!142
11.Dil ve Konuşma Akademisi (Speech Academy) Dil ve Konuşma Terapisi- Artikülasyon
Bozuklukları. 20 Aralık 2015. İstanbul

12.Elektronistagmografi, Video Head Impulse Test (VHIT) ve Vemp Testlerinin Pratik Yakla-
şım Kursu. 19 Mart 2016. Aydın.

!143
!144

You might also like