You are on page 1of 67

MURATHAN

MUNGAN
BAŞKALAR!NI N
GECESi
21 Nisan 1955 Istanbul doğumlu. Mardinli. Ankara Üni­
versitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'
nü bitirdi. İlkin çeşitli dergi ve gazetelerde yazılan ve şiir­
leriyle görünen yazarın ilk kitabı 1980'de yayımlanan Mah­
mud ile Yezida dır. Daha çok şiirleri, hikayeleri, roman ve
'

oyunlarıyla tanınan Murathan Mungan aynı zamanda radyo


oyunu, film senaryosu, şarkı sözü yazdı. Çeşitli alanlara
dağılmış yinni yıllık çalışmalarından yaptığı özel bir seç­
meyi Murathan '95'te topladı. Dünya edebiyatından öy­
küleri, denemeleri bir araya getirdiği seçkiler hazırladı;
çeşitli yazı ve denemelerini kitaplaştırdı. 2000 öncesinde
çıkardığı tüm şiir kitaplarını içeren 13+1 toplamından sonra
2002 yılında yedi öykünün yedi kitapçık olarak bir kutu
içinde yer aldığı 7 Mühür ü yayımladı. 2005'te, "ellinci ya­
'

şı" için hazırlanmış özel bir basım olarak yayımlanan Elli


Parça, Mungan'ın ileride kitap olarak yayımlanacak dosya­
larından farklı türlerde parçalar içeriyordu. Değişik kitapla­
rından seçtiği şiir ve öykülerini Doğduğum Yüzyıla Veda,
Doğu Sarayı, İskambil Destesi gibi her biri ayn bir bağlam
gözetilerek hazırlanmış seçkilerde topladı. Kürtçeye çevri­
len şiirlerini bir araya getiren Li Rojhilate Dile Mini Kalbi­
min Doğusunda kitabı T ürkçe-Kürtçe olarak çift dilde basıl­
dı. Bir Dersim Hikayesi, Merhaba Asker ve Kadınlar Ara­
sında gibi çeşitli yazarların katkılarıyla biçimlenen bağlam­
sal seçkiler hazırladı. Metis Yayınları, yazarın kitaplaştırdı­
ğı bütün çalışmaları bir külliyat olarak yayımlamaktadır.
Metis Yayınları
İpek Sokak 5, 34433 Beyoğlu, İstanbul
e-posta: info@metiskitap.com www.metiskitap.com
YayıneviSertifikaNo: 10726

Metis Edebiyat
Başkalannın Gecesi, Murathan Mungan
© Murathan Mungan
©Metis Yayınları, 1997

Kitaptaki şiirlerin herhangi bir derleme ya da antolojide yer alması,


kasete okunması, yabancı dile çevirisi ve her tür benzeri kullanımı
yazarın iznine bağlıdır.

İlk Basım: Aralık 1997


Altıncı Basım: Kasım 2014

Yayın Y önetmeni: Müge Gürsoy Sökmen


Kapak Tasarımı: Pınar Kazma, 2014
Dizgi ve Baskı Öncesi Hazırlık: Metis Yayıncılık Ltd.

Baskı ve Cilt: Yaylacık Matbaacılık Ltd.


Fatih SanayiSitesiNo: 12 Topkapı, İstanbul
MatbaaSertifikaNo: 11931

ISBN-13: 978-975-342-172-0
MURATHAN
MUNGAN
BAŞKALAR.iNiN
GECESi

@}) metis
İçindekiler

Başkalarının Gecesi 11

Çöl Işıklan 12

Körebe 13

Kara Saplanmış Tren 14

Antik Kent 16

Zarf 18

Kar Prensi 19

Keşke 21
Üçüncü Zaman 22

Lavanta 23

Uçurum 24

Şehir Melankoli 25

Sayı 26

Başka 27

Buzdağı ve Asit 28

Gökyüzü 29

Gökada 30

Araziden Dönen 31

Hayal 32

Kar Adamı 33

Bir Bakıma 34

Oramar 35
İdare Lambası 36
Şarap Testisi 37

Korku 38

Dilsiz Göl 39
İkinci Pelerin 40

Yedek Gece 41

Quanta 42
Gülün İmhası 43

Gölge 44

Güneş Saati 45

Ecza 46

Kuzeydeki Pencere 47

Sis 48

Kantonlar 49

Ahşap Burcu 50

Boğa 51

Resim 52

Pusu 53

Serin Anılar 54

Mat 55

Sözler, Yaprak 56

Yangın Evi 57

Aydaki Kurt Adam 58

Serin Mürekkep 59

Dünyanın Buzulları 60

Seyyah 61

Denklem 62

Kan Suyu 63

Kalım 64
Karanlık sularda kalır soğuğum
Beni kar gecelerinde oku
Kör duvarlar, ölü aşklar boyunca

Aralık 1989
BAŞKALARININ GECESİ

Görünmeyeni görmenin azabı


İçimizde durmadan ödediğimiz
ne ruhumun ay ışığı
ne yırtıcı hayvanlarla güreşen
yorgun bedenim
ihtiyar atlar gibi kapandım içime
yasını tutuyorum sonsuz bir kehanetin

Görünmeyeni görmenin azabı


Çılgınlıklar otu ağzımda
Kırların yırtığına takılmış karaca
Sıvası dökülmüş duvarlardaki
Donmuş halı zamanı

Çılgınlıklar otu ağzımda


Değişik kalibreli intiharlar denedim
Dipteki arayış boş kovan
Başkalarının gecesi bitmedi daha

10Ocak1990

11
ÇÖL IŞIKLARI

Rüzgar kumdan yontuyor


kendi heykellerini, saatlerini
ışığın parçalanmış tarifi
sıcak kristal
pusu kuran
tutuşmuş serap
bir dolambaca doğru gidiyor
cinayetlerin güveni
inceliyor yaz, kum, sıcak
Bütün mesele kullanışlı anlarda
Zamanı ıskalamamak
Kalanlar için yazılmış şiirler
Hesaba katılması gereken mesafe
Çölün bittiği yerde plato
bitmediği yerde
içinde yaşadığın tempo
bir kaosa doğru gidiyor
Rolünün güveni
çözülen pusu,
rüzgarın kumlarda sönüşü,
soğuyan serap
seni aşan yorumu
yaşadığın günlerin
naylon faturalara ödenmiş
bir hayat
son harcama
Kış başlamadan şık bir
kiralık katil edinmelisin

11, 16 Ocak1990

12
KÖREBE

bir körebeydi oynadığımız


bir büyük kuşatmada
ürkek geyikler gibi adımı söylüyorum
aşkların itiraflar yerine geçtiği
transparan imzalar dünyasında
vurulduğum yerde ayağa kalkıyorum
gözbağım delik deşik
şimdi ne bir tereddüdün romanı
ne ressamın kontratı
şimdi kopuşlar
ve Estetik

2 Ocak1990

13
KARA SAPLANMIŞ TREN

aynı tünellerden çıkarken yitirdiğimiz düşler


birlikte kamaşan gövdelerimiz
karanlıktan ışığa ürperen ten
başka yolcularını bekletiyor şimdi
kara saplanmış tren
ayrıntıların bağışlamadığı nabzımın vuruşları
bir başkası olarak yaşadığın serüvenlerde
tedirgin gövdelere yerleşen
bukalemundan kalan nem

14
korktum ve kaçtım alabildiğine
kara saplanmış trenlerin yolcusu olmaktan,
uzak durdum
pişmanlığın kovanındaki içe dönük kurşunlardan
mezatlarda dağıttım neyim var, neyim yoksa
unutuşla örtüldü
belleğimin eteklerinde sönen yanardağ
her seferinde erteliyordum büyük vazgeçişi bilet değiştirmekle
oysa hiçbir yolculuk taşımıyordu beni hiçbir yere
başka yolcular değildi bekletilen, yolcular başkalaşıyordu
saplanmış trenlerse aynı tünellerde
ilk karı bekliyordu.

6-15 Şubat 1990

15
ANTİK KENT

mutlu günlerimizdi...
deniz tuzu, dövme gül
yanık tarçın gibiydik
rüzgarın saçlarımızı taradığı yamaçlarda
ikimizden bir bayrak
dalgalanırdı
birbirine bakan
tarih ve otların
arasında
adı yoktu yaşadığımız şeyin
bir boşluk bile değildi bu
onca boşluğun içinde
yontulmamış birkaç harf
taşlar kadar tarihe kefil
günler gibi düşünülmeden akıp giden
otların gölgesindeki gece kadar derin
ay ışığıydı her şeyi sessizce bütünleyen

16
bir dönüş biletiyle kırıldı gece
kırıldı mevsim
kalakaldık
birbirine bakan sunaklarda
zehiri giz olan otlar boyverdi
kırık heykel parçaları dağılmış ten
zaman tarihe geri çekildi
kalıntıları ne kadar ipucuysa bir antik kentin
o kadar biliyoruz nedenlerini ve sonuçlarını
ayrılınca adını aşk koyduğumuz o şeyin.

5 Şubat,
21 Mart, 1990

17
ZARF

İçi dışı boş sözler hüzünlü manzaralar şimdiden


bütün dillerin lanetlediği anlam
dilimizin ucundaki uzaklık
başkalarının cebinden çaldığım ayna
yüzümün eşi yok bende
gündüzler umurumda değil
umurumda değil bekçi kulübeleri
geceler, kıyasıya tekil serüven
geceler kantaşı
geceler, ayrı düşmüşleri
birleştiren yalnızlık
kapalı zarf yaşandı son günler
yaralar ve anılarla mahsur kaldık
zarf atmayın!
hepiniz biliyorsunuz
cevabı beyaz kağıt
artık ayrıldık.

23 Mart1990

18
KAR PRENSİ

Karlı fundalıklarda bırak, kalın uykuların sabahında


yaşamın saf değerlerini
çekil başkalarının aynalanndan
omuzlarında ödünç pelerin
ceplerinde kurşun paralar
bütün bunlar sana göre değil
Eldivenlerini çıkar, kırağı uçuğu çiçeklere
denizmercanlanna, sefer ateşleri yakmış
balıkçı teknelerine bak
sonra kayatuzu, şeytankınası,
ucu ağulu kargılarla kendine başla
bak daha şimdiden
deliller ve ayrıntılarla kan tutuyor geceyi

19
eşik altına saklanan bir anahtar
kuyuların ıslak bilezikleri
düz, sakin, kendinle konuşur gibi dene
kanını yenileyen serüveni
kav gibi gizli ateş,
ten gibi lav
sorgusuz sevişsek
uykunun beyaz yasası teslim almadan bizi

ne düello kanunları, ne görünmez kelepçeler


tabiatı keşfeder
kutuplarından ekvatoruna
kendin indir doğal afetlerini
haritanı sağlamlaştır
anıların ve geleceğin için
iki kişi olana kadar yaz kendini
biri emekli bir hayalet
shakespeare sonesi
öteki, mahzun şiirlerin yedek yolcusu
bir kar prensi

Döndüğünde orada olacağım


Karlı fundalıklarda bekleyeceğim seni.

Ocak Mart1990
-

20
KEŞKE

Deniz kokulu taşlar döşenmişti yollara


Ben bile bilmiyordum nerde ayrıldık
söndür küllenmiş sözcüklerini geçmiş zaman
sararan firezleri geç
yorumu gökyüzüne bırakılmış uçurtmalı tepeleri
uzun bir yol için aldığın ne varsa bırak ardında
saklayabilseydim dalgın bakışlarımı böyle zamanlar için
saçlarını taradığım sular, rüzgar ve karanlık
bak adın yazılı yeşim taşından örülü duvarda!

9 Haziran1991
Ludwigshafen

21
ÜÇÜNCÜ ZAMAN

Kendine bahçe arayan ölü duvarı


Kendine gece arayan bahçe
Kendine kendini arayan
Tuzlalar boyunca yürüdü gitti
Uykunun derin atlan
Ot ile koru arasında bir zaman
Bozgun ile lehçe arasında bir zaman
Ölüm ile ölüm arasında
Kirece bulanmış ay kendine mağrur bir zakkum seçti
Acıyı böyle bildim.

Kar buğdaya indi


ekinleri ısıtan yaz mızrakları ve ateş
Kara kelebek. Kara memleket. Sisin gümüş yılanı
orman ışığını keser
ama silemez varlığını
her şiirde saklı duran güneş
içimdeki çıplak güdü
Ben seni böyle bildim.

Derin kalıntılarını topla


ellerini kirletmeden
geçtiğin yolların
Bulanık ayların suçlarını ver geriye
Köklerine aktar bütün sustuklarını
Geceyle gündüz arasında bir zamandı
kanına karışan, şimdiyse çömlek zamanı
Kendine kendini arayan
Buraya seninle geldim.

IS Haziran 1991
Ludwigshafen

22
LAVANTA

Ordadır

yazın eskittiği otlar altında


uzakta bir nehrin gürültüsünü kazar
masmavi usturalar abanoz ağacına

Ordadır
uyuyan bir namlunun sessizliğiyle
günün sahanlığında
dudaklarının arasında bir ot, bir ıslık
iz bırakmaz sisler gibi geçer ağaçların arasından
vanr kendini derinleştiren uçurumlara

Ordadır, bir devin tavşan uykusunda


aklında kımıldanan otlar, ağaçlar
düşünü düşürdüğü sular
yüzünü bıraktığı sular
almamış Zaman kalmış kireç al tında
çelimsiz bir kabuk bağlamış yürek yarası
ki ne zaman çarşılara çıksa silahsız
onu vururlar
göğsünde siyah bir yıldızla
kalbinde kuruyan bataklık
kırlara yakın durur, yanık kokulara
serin çiy vakti çimenlerle konuşur
Ne zamandır çıkmıyor sokaklar açık artırma
ıssız bir kil ile gövdesini kateden bir ateştopu
Kendine sakladığı sular altında
ve son bir dize:
ışık ve çamurda kaldı lavanta

5 Haziran 1991
Ludwigshafen

23
UÇURUM

göremedi ayağına takılan uçurumu


sazı bir handa asılı kaldı
solgun yüzlü çarşılar
ve her şeyi örten bu karanlık
içindeki yarım kalmış tarihi sürdürüyor
şimdi şiirlerinde çıplak adım dolaşan

ölümle yan yana yürüyerek


tekleyen bir uçurum
dibine vardı
Divanı kül olmuş bir şair
ne zaman doğar yeni külünden
uçurdum ölümün mührünü
uçurdu beni şiirinden

Haziran 1991
Ludwigshafen

24
ŞEHİR MELANKOLİ

melankolinin gizli şehirlerinde


birkaç adım önümde tekleyen kılavuz
yaran nereli? diye sorardım
yaran nerenden? derdi kılavuz

bir süre daha susar,


sonra şehre dağılırdık
birbirimizin izinden
aynı hedefte patlayan iki gölge
başka şehirlerde yeniden

böyle yaşlandık habersiz


birbirimizden

bazı şehirlerin melankolisi


nereye gitsen nereye gitsen

1997

25
SAYI

Kendini salgıladı.
Oldurdu ve yok etti kendini
Söyleyeceklerimin hepsini biliyorsunuz belki de
bu şiir yeniden el yazımı kullandığım pi sayısı
keçeleşmiş bir sessizliği kullanmak
yeni bir ikindide
dört dörtlük bir zamanla yazılmış
yeni bir ikindide
kendine geçit vermeyene ulaşamazsın
çok çok bir sayı bulursun göndermek için
katlamak için
onu, söylediklerine

Kendilerini yaratan uygarlıklarla ölen tanrılar gibi


Elinde bir pi sayısıyla kalırsın
eskimiş bir ikindide

Haziran 1991
Ludwigshafen

26
BAŞKA

Buradan da gidilir. Başka?


yerlere Başka biletler
kullanılır Başka yok
Başkası yok Sen varsın
açıldığın uzak denizi kendin
sağlarsın kendine
Çekilen bir duş perdesinin ardında
bir sevgiliyi terk eden Öteki-
ne dönüşür, yıkanır, yenilenir
yeni denizler daha ötede
Gitmek varlığı yenileyen
sularla sanır
görünmez giderek kalanın derininde
Başka biletler yabancı paralarla alınır.

Haziran 1991
Ludwigshafen

27
BUZDAGI VE ASİT

kopuk bir damar uğultusu


kalsa da bir yerinde
yirmi dört ayar koza
içini ördüğün kutuplar
Orada giz dolu yaban
Orada giz dolu her şey
Buzdağı ve asit
ve kuşkuların kesinliği
dönüyor gittiği mevsimlerden
yetinmenin kalbi.

Haziran 1991
lstanbul-Ludwigshafen

28
GÖKYÜZÜ

geçerken uğramaya kurulmuş ayaküstü saatler


ham düşü oyalanmanın, çaputu çözülmüş büyü
yağmurun sesi kadar bile tanıdık değil çinko damlar
tanımadığın yağmurlarda yıkanmış bıraktığın gökyüzü

Haziran 1991

29
GÖK.ADA

kendine seçtiğin gökada, sinmiş parsların


koruyor yüzünün kalın
gölgesini dışarı vurduğun surlar
görülüyor
artık burada değilsin
usul usul çekildin aramızdan
aynı masalarda kadeh tokuştursan da
yüzünün kalıntılarında akşam
kanına karışan akşam
en iyi başarısızlığın
yoğunluk ve yalnızlıktan
bir çelenk örüyor sana
nice usul ve küskün yıl görünüyor
ölü bir yıldızın bize daha yeni ulaşan bakışlarında...

1991

30
ARAZİDEN DÖNEN

o kadar aşk yazdın yükseğe


seçtiği toprağı eksilten deprem
tenin çanlarına tutku yok
durduğun tarafsız bölge
kaçırmışsın başlama işaretini
hiç kimsede rastlanmadı parmak izine
haritadaki çizgiler
eksiliyor, siliniyor
kişiler yer değiştiriyor ansızın
·

ben bile kafamdaki ben değilim: silahlı adam


onunla tarafsız bölgeye geçtik
anlamak için sıfır noktasında
yazgının ibresini
geri dönüş yolları kapatıyor
yağmur ve mayın mevsimi
oyunlar, bakışmalar ve sarkaç ve satır aralan
işlemiyor hiçbiri
şimdi gerçek cephanelerle
karşı karşıyayız artık
çünkü aşk hazırlıksız yakalar
araziden döneni

1990,1991

31
HAYAL

Susmayı zorlayan anlardır oysa


anlamazlar
yalnızlığın camlarına yağan
çoğu kez seçilmiştir
korkular bir yönüdür yaşamanın
tenha dağlar gibi durur
çocukluğumuzun coğrafyasında
çekip perdeleri bir yere gidemezsin! hayal
eski gölgelerin vurduğu aynalar
şimdi ışık almıyor başka odalarda

(1986) 29 Ekim1991

32
KAR ADAMI

Ustalığımızı imha ediyordu


yeni tutkuların bombardımanı
yeniden acemilik günleri için
yeni odalar: büyük bir otelde kayboluyorduk
koridorlar yeni hayatlara götürür bizi; durmadan oda değiştiriyor,
hep başka biri olmak isterken hep aynı kalıyorduk
Ve her şey bittiğinde dönüp yaşadıklarımıza bakıyorduk uzaktan
Usulca beliriyordu ayak izleri kendi hayatımızı bizden gizli yaşayan
o kar adamının
Kimsenin görmediği ancak ayak izlerine rastlanan...

1991

33
BİR BAKIMA

ateşin gizini bilen tılsımlı kadınlar


gördük orada
denizi yatıştırıyorlardı
azalan kokusunu yeniliyorlardı otların
bir başka zamanla yamıyorlardı
günün eksilen yerlerini
gece büyümesi sözcükler armağan ettik
taktılar gerdanlarına
hem yanı başımızdaydılar
hem fal gibi başka zamanlarda
fısıltılar rengindeydi gözleri
usulca açıyorlardı
göğsümüzdeki yapraklarını esrimenin
ucuna kadar gidilmiş düşlerdi
birlikteydik hem
ve yalnızdık bir bakıma

8 Aralık 1991
ludwigshafen

34
ORAMAR

kalıt diri eşya kunt


sayıklamalarla geçilen geçitler
gecenin ölçüsü
kanda kıpırdayan ot

güneş taşı, güney tacı, günbatımı


oramar

başkalaşım taşı kalb üstünde taşınan


dünyayı meslek edinen ruhum
zamanın gecesini uyuyan yer kabuğu
elinden tuttuğumuz eğrelti otlan ve madenlerin çocukluğu
hep birlikte bir sabah Oramartlaydık

alınlık sözleri, çağ işaretleri ve sayısızlık içinde


arılığın kuşattığı toprakta iç içe geçiyorduk önceki çağların düşleriyle

geceden sabaha sabahtan geceye


uyuduk uyandık
uyuduk uyandık
orada değildik artık son uyandığımızda
ve bambaşkaydık

Haziran, Temmuz 1994

35
İDARE LAMBASI

Bağbozumuydu hiç unutmam


Lambanın ışığı vuruyordu yüzüne
üzümlere vurur gibi
sonra sesin, ışıkla aynı renkteydi
nedense "bal" demek geliyor içimden
ikisini birden düşündüğümde
"kendi içiyle ilişkisi kopmuş biri
başkalarına da gerek duymaz bir daha,"
demiştin. Susup seni dinlemiştik.

O yılın şarabı bambaşkaydı.

Duyguları çektik kıyıya


hiçbir fırtınaya gücü kalmamış
yorgun tekneler, tekliyor
gün günden çürüyen
bir iç denizde kirleniyoruz
son büyük dalgayı kaptırmamak için
serseri bir vurguna
bütün güvencemiz bu liman
yatıştırılmış bir denizin çalkantısını
idare ediyoruz
idare lambası altında

O yılın şarabını hiç unutmam!

1991

36
ŞARAP TESTİSİ

uykusu derin koylarda


zamanı tasarlayan
batıklar
ay ışığı gibi kaçınılmazdır gizleri
çıktıkları sahili zamanla aydınlatırlar
eski bir denizcinin
kim bilir ne zaman
denize düşürdüğü şarap testisi
boşaltır bulunmuş zamanını
güne çıktığı yerde
zamanın içyüzü gibi duruyor şimdi
geçicilik bilincinin mağrur ellerinde

26, 27 Mayıs 1992

37
KORKU

herkes başka olur bir başkasıyla


serin tutulmuş içeri
koyu tutulmuş dışarı
yolculuk bu
bilinmez getirdikleri
yolculukla gençlik arasında
çatılmış mitoloji
her hikaye oradan geçer dünyaya

yıllar önceydi hani,


sahilde uzun bir gece, sabaha karşı, ortalık aydınlamyorken
birdenbire
kararlaştırılmamış gözlerle bakmıştık dünyaya
sanki derin, kör yorgunluğumuzdan sıyrılıp
ilk kez görüyorduk her şeyi
büyülenmiştik, şaşkınlığımız korkutmuştu bizi

kısık sesle, Daha akşamdan başlar sabahın yolculuğu, demiştin.


Sanki zaman koyup gitmiş bizi burada.

sabahına çekip gittin, ben değildim korktuğun biliyorum


sen, zamanın geçtiğini
ve dünyanın korkulacak bir yer olduğunu o gece keşfetmiştin.

Ağustos- Ekim 1997

38
D İLSİZ GÖL

Dilsiz göl mavi sözcükler


Akşam esintisi karıştırır sayfaları
Belleğimiz dağılır ruhlarımız taptaze
Sonra suskunluğun şafağı
Yüzümüzün derinliklerinde
Dilsiz gölün bağışı bir barış
Bütün küskünlüklerin üstünde
Daha genç biriyizdir o akşam dönüşü
Bir kapının eşiğine geldiğimizde
ya da alçak sesli bir şiiri yazarken de:
Dilsiz Göl!

8Nisan1990
7Kasım1991

39
İKİNCİ PELERİN

isli hayaletlerin sılası sarp kayalıklar


kınında tüylenmiş bıçakların sabahı
dağıtır bulutların gizini
akşamla savrulan kuşların derin kanatlan
ikinci pelerin, zamanın fethine çıkmış yalnızlık
kemirilen evlerden uğramış dışarı
yüzü bir başka geleceğe karışmış şimdiden
bir yanda gözbağı çözülmüş yıllar
bir yanda pelerinlerin seğirdiği uçurum başları

Ocak, Mart 1992

40
Y EDEK GECE

Yedeğinde başka gece


Suskunluğuyla derin nehirler
Ne çok zamanı kaplamıştı uzun oturum
Kimler bağışlanırdı şimdi, geri dönebilseler

Defterleri sular altında kalan ölüler


Oydu ölüleri mevsimlerine göre
Yazıya kaldıran
Ölümüne kazanılmış bir zamanda
Yalancı kahramanlar, gizli şehitler
Herkesin defterinde bir yedek gece
Başkasının karanlığından çalınmış ışık
Nice nehirlerden sonra
Vuruyor suyüzüne
Bir zamanlar birinin defterinden düşürdüğü
Batıklarda duran o belirsiz aydınlık

Mart 1992

41
QUANTA

her şeyi yeniden söyleyerek mi


ayırabiliriz çürüyen zarından
Nerval'in deliliği
Baudelaire'in Albatros'u
ve Mallarme'nin umutsuz kuğusu
her şeyi başlatan inkar
aynı uçurum üstünde
dünyanın ilk gecesi
sınanıyor quanta
bir yandan başkaları adına acı çekiyoruz
bir yandan kendi acılarımızı tanımıyoruz daha
aynı uçurum üstünde
tekrar ve inkar
sussak da konuşsak da
başka dillerin uğultusu

bir tek şiir yapar sözcüklerin ilk gecesini yeniden


delilik gibi, Albatros gibi, kuğu gibi yeniden

Mayıs 1992

42
GÜLÜN İ MHASI

görünmez üçgenlerin geometrisinde


parçalanmış incinmiş
gülün imhası değil
ölü pantolonlar ve kiralık katil

ten ve hayal
al götür sayıkla
yüzümüzü, kalbimizi, taçyapraklarını
al götür
pantolonlar ölü
otel odaları kefil

Mayıs 1992

43
GÖLGE

gölgedir mavi
doygunluğu azalmış renkler
kalbe düşünce, gölge

aşk mıydı, başka bir şey mi


kuzey sisi, kilitli gümüş
çok erkendi her şey
bir anı olmaya geri çekildiğinde

şimdi akşamlar erken


gölgeler hep aynı yerde

18 Mayıs1992

44
GÜNEŞ SAArt

siluetiniz kalır okunmuş yazılarda


ey tabletleri okuyanlar
bu öğle vakti
yüzümüzü başka yüzyıllarda yaşatan
bu taşlar,
ağır kilidi yüzümüzde dönen bu güneş saati

1991, Mayıs 1992

45
ECZA

Başka bir yüreğin anısı


Sevdiğinden yeni ayrılmış tende
Bir zamanlar senindi
Şimdi için
için ölmekte

Deneme gölgelerin şafağında


birbirinden çözülmez bedenler
Hatıra eski hastalık
Hatırla dururken başka bir yüreğin anısı
Sevdiğinden yeni ayrılmış tende
Heceye azalmış derin yaralar
Erken takvim
Kör dönemeç
Ecza yok kimsede
Belki şimdilik
Belki bundan sonra hep böyle

13 Şubat 1993

46
KUZEYDEKİ PENCERE

kokladığın gülün kokusu kalmış sende


baktığın denizin tuzu
geçtiğin iklimlerin masalı sinmiş üstüne
kuzeydeki pencere açık
göçebe bin bir gece

sözcükler sökülmüş bir anıyı


ne kadar tamamlayabilirse
bir andır eski defterlerin
güneşinden vurur yüzüne
yazsam olmaz dersin
kimi zaman sırf bunun için
yazılmaya değerse de
kuzeydeki pencereyi açarken
yere düşen defterden görünür:
eksik kule, yırtık nehir
sımsıkı kapatmış olsak da
bizi ürperten anları hayatımızın
eski defter ya da kuzeydeki pencere

11 Ocak, 2 Şubat, 8 Mart 1993

47
SİS

sisin defteri
silgisi sisin
sisin gözleri
uçuculuğa yumar kendini
dağılır, görünen yüzü
görünmeyenlerin

dağılmadan önce, dağıldıktan sonra


uçurumuna inen sisin derinliği
silinmezin görünmezin
kuşkunun var oluşun
sisteki tedirginliği
beyaz yoğunluk
uçurum yontusu
tekin olmayan
uykunun gecenin dilin

ne çok şey sise borçludur yeniliğini

12 Temmuz 1993

48
KANTONLAR

kendi kantonlarında
ağır ağır solan bir yaz
kendi panteonunda
bir kızıl barbar
silah yapan şairlerin usta çekiciliği
eski güzelliğimizi söyleyen sikkeler
bir zamanlar neleri tarttığımız tahıl ölçeği
zamanın çürüten gücü
defterlerimizde silinen yerler
azalmış yarınları büyük günbatımlannın
kendi kantonlarında
ağır ağır solan bir yaz
şimdi dışına düştüğümüz freskli sahneler

1991 2, 3, 4 Ağustos 1993


-

49
AHŞAP BURCU

ahşap burcu yangınlarla bayındır


tahta tarih
at sırtında gidilir
gövde söndürür kendini külle
gölgeler, yüzyılların içeriği
durduğunuz eşikleri
lekeler çekilen denizlerin sulan gibi
kenarda duranların tanıdığı derinlik
ateş korkusu da ateşin bulunuşu kadar eskidir

Temmuz, Ağustos 1993

50
BOGA

boğayla kapanmış bir gökyüzü


gece karşısına çıktı mı:
gümüş atkısı sisin
yaratıcı korku
gölgesi vuran hayvanları seçmeye çalışıyor
yazdıklarının içinde
tutku ve merakla geçiyor
soluğunu bir boğanın tuttuğu
anlamına adanmış
körlüğe benzeyen serüven

7 Ağustos 1993

51
RESİ M

büyük sulara inen günbatımlan


gövdeden akan tarih
resimler karşısına aldığı karanlığı

aynasında gündeliğin ama poz vermez


yaşadığı zamanı kendi seçmiş
biliyor büyük suları
elinde tabimameler
gülümser resim biterken gülümser

başka bir resimde akşam inerken

Ağustos 1993

52
PUSU

başkalarının düşünden hayatımıza düşen


kayıp bir nesne gibi
ondaki yitiklik duygusunu hiç gideremeyen
bizimse hiçbir işimize yaramayan kayıp bir nesne gibi
hem başkalarının olan, hem bize trajik bir kazanç sağlayan
rastlantının karanlık yollarında bir an, yalnızca bir andır
gerektiği gibi kullanılması neredeyse imkansız olan
pusu

Temmuz, Ağustos 1993

53
SERİN ANILAR

Serin anılar
orada bizden uzak
tekrarlanmazlıklan içinde
küller içinde
iz içinde
hiç çekip gitmeden hayatımızdan
ve artık hayatımızı hiç önemsemeyerek
kendi gökyüzümüzde hep duran
ve bazen ışıyan solgun yıldızlar
kaybolduğumuz yollara bıraktığımız
işaretler gibi
serin anılar
aytaşları kadar soğuk
kül ve uzak

11 Mayıs 1994

54
MAT

aydınlığın duruyor
giderken baktığın aynalarda

domino taşlarında
bezginliğin kıraathaneleri

söndü yıldızlarım senden sonra


zamanlar herkes için bir değil
karanlığım taşrada bir kasaba

1993

55
SÖZLER, YAPRAK

bazı sözler karanlıkta söylenir, diyorum uykularımın birinde


bazı sözler hiçbir zaman, diyorum kendi sesime uyanırken
bazı sözler karanlıkta söylenir
bazı sözler hiçbir zaman
diyorum armaların birinde
öyledir, iki yanı ağaçlı yollar, arasından
geçip gitmektir şiir
ağaçla, yolla, ne tarafa
ve hangi zaman

imgenin şiddetiyle çoğalır anlam


parçalana parçalana

geçtiğimiz yollardan
onca yaprak düşer
birkaç şiir kalır yalnızca
o derin ağaçlardan

kendi sesimize uyandığımız rüyalarda

7 Nisan, 8Ekim 1993

56
YANGIN EVİ

başkasının intiharına kadar sürdüğüm çehre


yaz evi yangın evi
içinden çıktığım çadır
yıkıldım bu kalenin eteklerinde
ay bedir ay bedir ay bedir

benden uzaklaşan gövdem


rüyamdaki çivit, dökündüğüm tas
yetindiğim ruh, ey kanlı kilit
başkalarının deneyimleriyle öldüğümüz
ödünç intihar
eylemden çok ideolojiye benzeyen çıplak derinlik
intihar edenin kanı
yokülke toprağı
yırtıcıların uzun gecesi
bir hayat için gerekli birkaç ölçü
gelirken de ölürken de bir
burası. bu yer. burcun dikildiği
bu şehir, nedir nedir nedir

yetindiğim kelimelerin su almaya indiği nehir


kanlı kuvars boz mevsim talan tarih
kül yükü kalıntı
bekledi başka şiirlerin hayatını tamamlamasını
kendini gövdelemek için küldeki sızı
kunt su, geçit dili
lirik hafıza, kudret nan,
Jack London'ın açık duran kitabı
oradaydım, gördüm
bu yangın yazdan çıktı
söylemiştim, evsizdir yaz
bazı taşlar bazı elde incinir

Ocak, Mart 1995

57
AYDAKİ KURT ADAM

Aydaki kurt adam,


bir başka yaşam nasıl geçerdi aklından?
olanaklar kendini başkalarına saklarken
kim korkar hainin dargınlığından?
geri çekilmiş bir yayın uzak gözleriyle bakıyordu
önündeki uzaya
senin de yayın vardı içinde
aynı uzayın saklambacında
kaybolmuş bilgilerle hayat
bütün öğrendiklerimizi yalanlamışken
ne ben dolunayım ne sen kurt adam

1995-1997

58
SERİN MÜREKKEP

koyu bir yazı için dinlendirdiğin serin mürekkep


kıvamını beklediğin iç kale, çektiğin dem
kanlı kristal
tehlikeli denge
kalpteki yer
bilinmez fal uzak ülke
çıkmadığın içeri uğradığın dışarı
herkesin gözü önünde
hiçbir yere ait olmadan
gizlenmek ve görülmek
saklı sürgün gizli hüküm reddederek
seçtiklerinin çizdiği kader
gece masalarının uzak konukları
ağırlanamıyor artık hiçbir evde
söylenmiyor hiçbir dille
geliniz gidiniz kalınız
herkes kalabalık herkes yalnız
gecenin evi nerde gecenin evi nerde?

1996-1997

59
DÜNYANIN BUZULLARI

dünyanın buzullan
rüyamızın bittiğini görmez
çalmayan saatlerin mevsimleri geçti
ilişki değil endüstriydi yaşananlar
aynı kandandık
ama öldürdük birbirimizi

boşlukta geçen zaman


ve kendine kapanan sular
tarihsel bir eğrinin düşüşüne denk geldi

çağın biçimini almış insanlar


ne öç kalesi ne kılıç gözlü bağalar
karanlıklardan gelmiş kaçak yüzlerle
kendimize seçtiğimiz tarih eksildi
rüya geri çekilirken, gündelik
kutup noktası: katılan donan taşıl yanımız
çözülen su altında kalmanın tehlikesi
bizi başkalanndan eksiltti

1991-1995

60
SEYYAH

seyyahın dar gömleğiyle


geçilmez dünya
kanın yoğunluğunda ıssız vuruşlar
yıkılıp yeniden görünmez kentler
talanın yağmanın kıyımın süreğinde
taranmış saçları uzak coğrafya elçisinin
sanki sabahına yola düşecek
vurguna kalmaz gider
uzun yol yaraları için uçucu ecza
gecenin kapağını açsa
metale durmuş sarı defterler
kaydolurlar vergisini ödemeye
gerçekleşmeyen ülkelerin
ince kamaşma
filozof taşının yittiği yerde
seyyahlar gider
derinden daha derine

bir rüzgann içinden geçer gibi


çölde kaybolmuş bir şiirin kederiyle

1994

61
DENKLEM

Zamanı ortaya çıkaran maden ocakları


kazındıkça başkalaşan hikaye
pergeli sınanan sunaklarda
kurban çağlarının kan izleri
bulunmamış madeni kalmamış toprakta
çözülmeyen feodal
ya da
rengeyiği çağında
yerleşimin örgütlenmesi

her sayım yeniden birimlendirir bizi


çözülürken çatılan her yeni denklem

Temmuz 1994

62
KAN SUYU

kandan geçen
kanda kalan
kandaki kalıt
suya yazılan
suyla yayılan
kabuğunda bekleyen yasa
neden hız alıyor ölüm
kendinden eksilen tarafa
vardıkça varıldıkça usulca unutulan

sulardaki arya, sonsuzluğa benzeyen arya


suyun enerjisi okunmaya çalışılıyor şimdi
kandaki uğultu neleri tuttu aklında
akarken okunmayan yazısı
dünya kanının büyük kuraklıklarda

insanda kan dünyada su


birbirine karışan
takvimi bulunmamış tekrarlarda

1995-1997

63
KALI M

pamıak izi, ses ve


hayvan resimlerinde yaşayan korku

dışarıda ölüm
mağarada kalım

saf korku duvarlarda yaşayan


hayvan ve kendi el izim
o gün bu gün bizi bekleyen

benim elim bu benim elim


kaç bin yıl önce geçerken bu eli bırakmışım
başkalarının gecesi için yaşarken ölmüş
şimdi bir kitabın sonunda
bambaşka bir yere geçerken elim

1995

64
1990 -1997
Murathan Mungan'm Yapıtlan

Şiir Kitapları

OSMANLIYA DAiR HIKAYAT 1981, 6. Basım


KUM SAATi 1984, 10. Basım
SAHTiYAN 1985, 9. Basım
YAZ. SINEMALARI 1989, 8. Basım
ESKi 45'LIKLER 1989. 8. Basım
MIRILDANDIKLARIM 1990, 13. Basım
YAZ. GEÇER 1992, 20. Basım
ODA, POSTER VE ŞEY LERiN KEDERi 1993, 6. Basım
OMAYRA 1993, 7. Basım
METAL 1994, 4. Basım
OY UNLAR iNTiHARLAR ŞARKILAR 1997, 3. Basım
MÜREKKEP BALIGI 1997. 3. Basım
BAŞKALARININ GECESi 1 997, 6. Basım
ERKEKLER iÇiN DiVAN 2001, 4. Basım
TiMSAH SOKAK ŞiiRLERi 2003, 4. Basım
ETEGIMDEKI TAŞLAR 2004, 3. Basım
DAG 2007
BAZI YAZLAR UZAKTAN GEÇER 2009, 2. Basım
iKiNCi HAYVAN 2010
GELECEK 201 O

Hikaye ve Romanları

SON ISTANBUL 1985, 12. Basım


CENK HiKAYELERi 1986, 15. Basım
KIRK ODA 1987, 17. Basım
LAL MASALLAR 1989, 14. Basım
KAF DAGININ ÖNÜ 1994. 9. Basım
ÜÇ AYNALI KIRK ODA 1999, 8. Basım
YEDi MÜHÜR, Özel Öykü Toplamı. 2002
YÜKSEK TOPUKLAR 2002, 7. Basım
ÇADOR 2004, 3. Basım
YEDi KAPILI KIRK ODA 2007
KADINDAN KENTLER 2008, 5. Basım
ELDiVENLER, HiKAYELER 2009, 2. Basım
KiBRiT ÇÖPLERi 2011, 2. Basım
ŞAiRiN ROMANI 2011

Oyunları

Mezopotamya Üçlemesi
MAHMUD iLE YEZIDA 1980, 9. Basım
TAZiYE 1982, 7. Basım
GEYiKLER LANETLER 1992, 5. Basım

BiR GARiP ORHAN VELi 1993, 5. Basım


KMIT TAŞ KUMAŞ 2007
MUTFAK 2013

Senaryoları

DÖRT KiŞiLiK BAHÇE 1997, 3. Basım


DAGINIK YATAK 1997, 2. Basım
BAŞKASININ HAYATI 1997, 3. Basım

Deneme Kitapları

MESKALIN 60 DRAJE 2000, 3. Basım


SOGUK BÜFE 2001, 4. Basım
BiR KUTU DAHA 2004, 2. Basım
KULLANILMIŞ BiLETLER 2007
HAYAT ATÖLYESi 2009, 2. Basım
227 SAYFA 201 O
STÜDYO KAYITLARI 2011
T UGLA 2012
189 SAYFA 2014

Diğer Kitapları ve Seçkiler

MURATHAN '95 1996, Özel Tek Basım


PARANIN CiNLERi 1997, 10. Basım
MET iNLER KiTABi 1998, 4. Basım
13+1 FAZLADAN BiR KiTAP 2000, Özel Basım
YAZ GEÇER 2002, Özel Falya Basım
ELLi PARÇA 2005
SÖZ VERMiŞ ŞARKILAR 2006
AŞKIN CEP DEFTERi 2012
DOGDUGUM YÜZYILA VEDA 2012 (1999). Şiir Seçkisi
LI ROJHILATt DILt MIN 2012 0996). 2. Basım
DOGU SARAYI 2012. Hikaye Seçkisi
iSKAMBiL DESTESi 2014

Seçki Kitapları

ÇOCUKLAR VE BÜY ÜKLERi 2001, 6. Basım


YAZIHANE 2003, 2. Basım
YABANCI HAYVANLAR 2003
ERKEKLERiN HiKAY ELERi 2004, 6. Basım
KADINLIGIN 21 HiKAYESi 2004, 4. Basım
RESSAMIN iKiNCi SÖZLEŞMESi 200511996), 4. Basım
BÜYÜMENiN TÜRKÇE TARiHi 2007, 6. Basım
BiR DERSiM HiKAYESi 2012, 2. Basım
MERHABA ASKER 2014
KADINLAR ARASINDA 2014

You might also like