You are on page 1of 66

GİYECEK BİR ŞEYLER ALALIM! Satıcı- Erkek reyonumuz beşinci katta. Buyurun, yukarı çıkalım!

[i]
Sinan- Ben lacivert bir ceket almak istiyorum, ama çok koyu la­
civert olmasın ve üç düğmeli bir ceket olsun!
- f/l1 Satıcı- Buyurun, ceketlerimiz bu tarafta. Şu ceketin rengi nasıl?
Sinan- Fena değil. Peki, bunun altına ne renk pantolon alayım?
Nesip- Kırmızı pantolon al, bir de yeşil gömlek ve pembe kravat.
Sinan- Beni renk katalogu mu yapmak istiyorsun?
Nesip- Fena mı? Renkli bir kişi olursun. Üstünde çok renk ola­
cak. Çok dikkat çekeceksin, herkes sana bakacak.
Sinan- Dalga geçme de pantolonlara bakalım. Beyefendi, panto­
lonlar nerede?
Nesip- Uzun zamandır giyecek bir şey almadım. Hadi gidip bir
Satıcı- Buyurun, şu tarafta. Çok çeşitli renklerde pantolonlarımız
şeyler alalım!
var. Kesinlikle ceketin altına uygun bir pantolon bulacak­
Sinan- Haydi gidelim! Ben de bir şeyler almak istiyorum. Nere­
sınız.
den alacağız? Sinan- Şu pantalonu deneyeyim. Bu biraz küçük, bir beden bü­
Nesip- Ben iyi bir mağaza biliyomm, oradan alalım! Çok kaliteli yüğü var mı?
şeyler var; gömlek, ceket, pantolon, takım elbise, kravat,
Satıcı- Buvurun.
çorap, ayakkabı ve başka şeyler.
Sinan- Bu tamam. Bayan reyonu nerede?
Sinan- Tamam, hadi gidelim! Bana da birkaç gömlek lazım. U- ,
Satıcı- İkinci katta. Buvurun bu taraftan!
zun zamandır spor bir ceketle pantolon almak istiyorum.
Nesip- Sinan, kardeşim! Bayan reyonunda ne yapacaksın??
* *

Sinan- Afferin sana! Unuttun mu? Bugün kadınlar günü, hanıma


Satıcı- Bu\aımn, hoş geldiniz!
hediye alacağım. Üç gündür hediye düşünüyorum. Sen al­
Nesip- Hoş bulduk! Ceketlerinizi görmek istiyoruz.
mayacak mısın?
* *
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
Nesip- Eyvah! Unuttum! İyi ki sen unutmadın. Bayan reyonu
1- Sinan ne alacak?
neredeydi, beyefendi?
Satıcı- Buyurun, bu tarafta efendim.
Nesip- İyi bir şey bulurum, inşallah! Benim hanım kalitesiz bir
şeyi asla kabul etmez.
2- Nesip'e göre Sinan kırmızı pantolon, yeşil gömlek, pembe
Sinan- Ne oldu Nesip? Panikledin! Fatma'dan bu kadar çok mu
kravat alırsa, nasıl olacak?
korkuyorsun? Hah hah hah..
Nesip- Hayır, hayır! Korkmaktan paniklemedim. Eğer Fatma he­
diyesini beğenmezse, üç dört gün benimle konuşmaz. O-
nunla üç saat bile küs kalmak istemem.
3- Sinan neden bayan reyonuna gitmek istiyor4!•>
Sinan- Sen karma hala aşıksın galiba, haa?
Nesip- Tabii ki aşığım ve aşık kalacağım.
Sinan- Ne iyi! Hadi hanımlara güzel bir şey alalım!
Nesip- Hadi bakalım!
4- Ne olursa, eşi NesipTe konuşmaz?

B) DOĞRU MU, YANLIŞ MI?


5- Nesip karısını pek sevmiyor, ama korkuyor. ( )

6- Sinan kadınlar günü unuttu. ( )

7- Sinan üç düğmeli bir ceket alacak. ( )

6
İŞ YOLU diyemem, çünkü benim işim bu. İşimin zorluğunu
[2]
veya kolaylığını düşünmeden işimi yapıyorum.
Ahmet - Boş zamanlarında ne yapıyorsun?
Thomas - Bazen arkadaşlarımla buluşup bara veya restorana
gidiyoruz. Ama Türk iş arkadaşlarım biraz ilginç.
Ahmet -Nasıl ilginç?
Thomas - Yani farklılar. Biz arkadaşlarla bir iki gün önce veya
o gün sabah görüşüp program yapıp buluşuruz.
Ahmet - Türk arkadaşların ne yapıyorlar?
Thomas - Sürpriz yapıyorlar.
Ahmet - Sürpriz mi yapıyorlar?
Thomas - Evet, sürpriz yapıyorlar. Hiçbir program yapmadan
arayıp bir yere davet ediyorlar.
Ahmet - Ne zamandır İstanbul'da çalışıyorsun? Ahmet - Nasıl yani?

Thomas Sekiz aydır, Thomas - Meselâ bazen akşam işten çıkıp eve gidip bir şeyler

Ahmet îşe neyle gidiyorsun? yedikten sonra telefon çalıyor. Ya Metin, ya Zeynep

Thomas Önce otobüse biniyorum. Durakta indikten sonra işe ya da diğer bir arkadaşım arayıp "Biz filan bardayız
1
kadar yaklaşık sekiz yüz metre yol kalıyor. Bu yolu veya restorandayız, eğer istersen, gel!' diyorlar.Yan­
da yürüyerek gidiyorum. Bu yol çok güzel, yolun sa­ lış anlama, bundan rahatsız olmuyorum. Eğer o an is­
ğında masmavi Boğaziçi var, keyifle manzarayı sey­ temiyorsam teşekkür edip " Maalesef, ama teşekkür­
rederek ofise kadar yürüvorum. ler." diyorum.

Ahmet - Şirketteki işlerin nasıl? Zor mu? Ahmet - Yani bazen de gidiyorsun.
Thomas - Ben şirketin mulıasehe müdürüyüm, zor veya kolay Thomas - Tabii, bazen yemeğimi yedikten sonra TV seyredi-

8
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
yorum, ama ilginç program yoksa sıkılıyorum. Bir 1- Thomas ise nasıl gidiyor?
arkadaşım arıyor, u Biz filan yerdeyiz, eğleniyoruz.
Atla, gel!" diyor, işte o zaman bir taksiye atlayıp he-
men gidiyorum. Onlarla sohbet etmeyi seviyorum, 2- Thomas niçin otobüsten indikten sonra işe kadar yürümeyi
çünkü her zaman gülerek, şakalar yaparak sohbet e- seviyor?
dip eğleniyorlar. Bazen kahkahalardan başka masa­
lardaki insanlar rahatsız oluyor.

3- ThomasTn şirketteki işleri zor mu?

4- Thomas'sın Türk arkadaşları nasıl sürpriz yapıyorlar?

5- Thomas niçin bazen Türk arkadaşlarının davetini kabul


edivor?

B) DOĞRU MU, YANLIŞ MI?


6- Thomas uzun yıllardır İstanbul'da çalışıyor. ( )

7- Onun Türk arkadaşları farklı. ( )

8- O her zaman çalışıyor ve yorgun, hiç dışarı çıkmıyor. ( )

1 1

10
[3] BENIM GüZEL AILEM dc bitirebiliriz." dediler. Anlaştık. Cuma günü gelip boya­
maya başladılar. Pazar günü öğleden sonra bitirip gittiler.
Nur - Şirketin kartını aldın mı? İleride biz de evi boyatabiliriz.
Özge - Aldım, aldım! On on beş tane broşür bıraktılar. Size veri­
rim, bütün arkadaşlara vereceğim. Gerçekten çok iyi ve
planlı çalışıyorlar.
* *

Özge - Geçen hafta benim küçük oğlum hastaydı. İki üç gün


onunla uğraştım.
Nur - Neden hastalandı?
Özge - Mevsim hastalığı, ama ben de son zamanlarda dikkat et­
medim. Çok işim vardı, bunun için çocuğu ihmâl ettim.

Özge - Çocuklar, geçen hafta sonu evimi boyattım. Ne yedi? Ne içti? Ne yaptı? Bunlara hiç bakmadan okula

Nur - Evini mi boyattın? Daha önce boya hakkında hiçbir şey gönderip ben de koşarak işe gittim. Sonunda hasta oldu

söylemedin! yavrucuğum.

Özge - Murat'la bir aydan beri evi boyatmak hakkında konuşu­ Nur - Tabii, hem sen, hem de Murat çok üzüldünüz.
ta

yorduk. Ama ne benim, ne de Murat'ın zamanı vardı. Bir Özge - Hem de nasıl üzüldük! Ama Murat beni teselli etmeye ça-
gün ofiste arkadaşlara bundan bahsettim. Nilüfer bana lıştı, "Üzülme Özge! Bu benim suçum. Oğlumuz hastay­
"Bir şirket var, her türlü bina işlerini çok çabuk yapıyor­ ken sen çok meşguldün, çok önemli bir proje için çalışı­
lar. Evin bütün tamir işlerini onlara yaptırıyoruz." dedi. yordun, ama benim o hafta çok önemli işim yoktu. Biraz
Nur -Eee,.? egoistlik yaptım, ben de çocukla ilgilenmeden işe gittim."
Özge - Bunu Murat'la konuşup bu şirketin elemanlarını çağır­ dedi.
dık. Elemanlar gelip baktıktan sonra "Biz bu işi üç gün- Nur - Doğru söylüyor, gerçek suçlu o! Çocuklara sadece anneler
12 13
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
bakmaz, çocuklar babaların da çocukları. 1- Özge ve Murat niçin bir aydır evlerini boyatmadılar?
Özge- Boş ver, Nur! Anneler çocuklarına her zaman daha çok
dikkat eder, biliyorsun!
Nur - Tabii ki öyle. Neyse, doktor ne dedi?
Özge- Doktor muayene ettikten sonra iki ilaç verip bana "Bu 2- Bu şirket sadece boya mı yapıyor'
ilaçları oğlunuza sabah, öğle ve akşam yemeklerden sonra
bir hafta boyunca içirin, bir hafta sonra ilaçları kesin! Uç
dört gün okula göndermeyin! Dışarı çıkarmayın, arkadaş­
ları evinize gelip oynayabilirler." dedi.
3- Ozge'nin oğlu neden hastalandı?
Nur - Ne yaptın, çocuğu okula göndermedin mi?
Özge- Hayır, göndermedim. Hem de bir hafta okula göndermedim.
Nur - Ne yaptın sen, Özge! Çocuk dersleri kaçırdı.
Özge- Evet, kaçırdı, ama ben her gün okula gidip o günkü dersle­ 4- Nur'a göre çocuklara sadece anneler mi bakmalı? Niçin?
rini öğretmenine sordum. O da bana çok yardım etti; "Bu
dersi işledik, şu dersi işledik, şunu anlatın, bunu da anlatıp
beraber çalışın! Sorun olmaz, siz hiç üzülmeyin!" dedi.
Oğlumun öğretmeni çok iyi bir öğretmen. Bana çok yar­
dım etti.
B) DOĞRU MU, YANLIŞ MI?
Nur - Sen ne yaptın?
5- Şirket Cuma günü evi boyamaya başladı. ( )
«»

Özge- Ben oğluma dersleri anlattım, ona Ödevlerini yaptırdım. 6- Bu şirket biraz plansız çalışıyor. ( )

Oğlum çok akıllı bir çocuk, her şeyi anladı. Sonra okula 7- Özge doktoru dinlemedi ve oğlunu okula gönderdi. ( )
gönderdim. 8- Murat "Egoistlik yaptım." dedi. ( )

15
14
Arzu - Bence güvenli, kaliteli ve rahat bir araba yeterli. Benim
f4] AH BİR ZENGİN OLSAM!
için çok lüks bir araba gereksiz.
Serhat - Ama havuzlu ev almak istiyorsun! Havuzlu ev çok lüks
değil mi? Niçin havuzlu ev alıyorsun?
Arzu - Biraz önce söyledim, ben yüzmeyi çok severim.
Ama araba hakkında düşüncelerim böyle. Eğer sen ara­
baları çok seviyorsan ve çok lüks bir araba alırsan, ben
olumsuz düşünmem. Çünkü bu lüks arabaya binmek
seni mutlu edecek.
Serhat - Haklısın her kişi farklı. Herkes başka şeyler sever, baş­
ka şeyler yapmaktan mutlu olur. Ben de araba kullan­
maktan çok zevk alırım.
Rıdvan - Doğru, herkes farklı farklı şeyler sever. Arzu, sen bu
parayla başka ne yapmak istersin?
Serhat - Loto oynadın mı, Rıdvan? Bu hafta çok para veriyor.
Arzu - Şimdi şöyle düşünelim; bu büyük para bana çıktı ve
Rıdvan - Ben lotoyu sevmem, çünkü çalışarak kazanmak çok da­
ben parayı alıp banka hesabıma yatırdım. Tamam mı?
ha iyidir. Çalışmadan para kazanırsan, mutlu olur musun?
Tamam! İki şeyi aldım; ev ve araba. Sonra ilginç ülke­
Arzu - Eğer bana lotodan para çıkarsa, ben çok mutlu olurum.
leri görmeye giderim. Oralara gidip uzun bir seyahat
O parayla neler yaparım, neler!
yaparım.
Rıdvan - Ne yaparsın meselâ?
Rıdvan - Hangi ülkelere gitmeyi tercih edersin?
Arzu - İlk iş olarak hemen havuzlu bir ev alırım. Çünkü yüz-
Arzu - Once Asya ülkelerine, sonra Afrika ülkelerine ve sonra
meyi çok severim. Sonra arabamı değiştiririm, ama çok
Latin Amerika ülkelerine giderim.
lüks bir araba almam.
Rıdvan - Eğer bana para çıkarsa, Avrupa ülkelerine giderim,
Serhat - Niye lüks araba almazsın ki?
17
16
çünkü Avrupa'nın tarihini iyi biliyorum, bu tarihi yer­ Rıdvan -Yani görüşmedin! Ben Leyla'yı ziyaret ettim. O bir tu­
leri görmekten çok mutluluk duyarım. rizm şirketi kurmuş. İşleri çok iyi, ama Leyla çok yo­
Serhat - Sana para mara çıkmaz! Ne parası; hem loto oynamı- ğun, hiç zamanı yok. Biz beraber bir öğle yemeği yedik
yorsun, hem de para bekliyorsun. ve toplam iki saat sohbet ettik. Bir telefon geldi ve ko­
Rıdvan - Doğru, yanlış söyledim. Eğer para çıkarsa değil, me­ nuşup izin istedi, tekrar ofisine gitti.
selâ, çıksa! Serhat - Bakın, çalışarak para kazanıyor.
Arzu - Hah, şimdi oldu. Sen sadece para hayâli kurabilirsin.
Serhat - Böyle, seyahat meyahat gibi düşler kuruyorsan, loto
oyna, kazan! Seyahatini yap ve mutlu ol, kardeşim!
Rıdvan - Yahu, Serhat. Lotonun reklamcısı gibi konuşuyorsun!
Serhat - Senin mutluluğunu istiyorum, niçin lotonun reklamını
yapayım? Eğer sen de loto oynarsan, benim şansım da
azalır. Ben şansımı azaltmak istemem, ama sen arkada -
şımsm, ben kazanamazsam, sen kazan!
Arzu - Keşke bizden bir kişiye çıksa! Ama boş verin bunu şim-
di, Leyla'dan haber var mı? izmir'e taşındıktan sonra
hiç görüşmedim. Ne e-mail yazdı, ne de telefon etti.
Rıdvan -Sen arayıp sordun mu?
Arzu - Geçen ay aradım, telefonunu annesi Hatice Teyze açtı
ve bana iş telefonunu verdi. İşini aradım, sekreteri "Şu
anda toplantı yapıyor, telefona bakamaz. Bir notunuz
varsa, iletirim." dedi. Ben de "Tekrar ararım, teşekkür
ler." deyip kapattım.
18 19
• •
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ. [5] NE YAPABİLİRSİNİZ?
1- Rıdvan'a göre nasıl para kazanmak daha iyi?

2- Arzu'ya lotodan para çıkarsa, neler yapmak istiyor?

,vw9
3- Arzu niçin havuzlu bir ev almak istiyor?

4- Serhat lüks bir araba alırsa, niçin Arzu olumsuz düşünmez?

5- Rıdvan neden Avrupa ülkelerine gitmek istiyor?


Metin - Arkadaşlar siz neler yapabilirsiniz, neler yapamaz -
sımz, mesela Thomas sen neler yapabilirsin?
Thomas - Ben çok iyi futbol oynarım, çünkü futbol oynamayı
çok seviyorum. Ama amatörce, profesyonel futbol
B) DOĞRU MU, YANLIŞ MI? başka bir şey. Gitar çalabiliyordum, ama uzun zaman­
6- Rıdvan'a göre Serhat lotonun reklamcısı. ( ) • dır çalmadım. Şimdi çalabilir miyim, bilmiyorum.
7- Leyla, İzmir'e taşındıktan sonra sık sık aradı ( ) Maria Eğer tekrar çalmaya başlayıp bir süre devam edersen,
8- Rıdvan, Leyla'yı ziyaret etti. ( ) tekrar eskisi gibi çalabilirsin. Ben de piyano çalmayı
unuttum, çünkü üç yıl hiç çalmadım. Üç yıl soma çal-

20 21
kazandı. Selâmi şakadan bana kızdı, "Seninle iki ay
mayı denedim, ama çok kötü çaldım. Bunun için ken-
uğraştım, ama kazanamadın, ayıp sana!" dedi. Eşimi
dime kızıp her gün piyano çalmaya başladım, iki haf­
tebrik etti, "Yenge, iki üç yıl daha sen kazanacaksın,
ta sonra tekrar iyi çalmaya başladım.
eğer daha çok antrenman yapmazsa hep sen kazana­
Thomas - Evet, olabilir.
caksın" dedi. Bence de bir süre daha eşim kazanacak,
Metin - Ben de ders alıp tenis oynamayı öğrendim, üç yıl bo­
iki ay daha tenis antrenmanı yapamam, çok işim var.
yunca çok iyi, çok zevkli maçlar yaptım. Sonra dört-
* Thomas - Demek ki, pes ediyorsun!
dört buçuk yıl hiç tenis oynayamadım. işlerim o kadar Metin - Tamam, pes! Ama ben iyi tavla oynarım.
yoğundu ki, tenis oynamak için hiç zamanım yoktu. Maria - Metin, eşin nasıl tavla oynuyor?
Geçen ay eşimle halayına gittik. Balayımız çok iyi ge­ Metin - Bilmiyorum.
çiyordu, bir gün eşim tenis oynamayı teklif etti. Bu tek­ Maria - Demek ki, tavlada da kazanamayabilirsin!
lifi kabul ettim. Akdeniz'deki bu harika tatil şehrinde Metin - Olabilir, bakalım. Thomas sen izmir'e bilet bulabildin
hava çok sıcaktı. Bunun için sabah erken saatte oyna- mi?
dik. Eşim iyi oynuyordu, ama ben çok kötü oynuyordum
Thomas - Bulamadım, bütün uçaklar dolu, bu akşam gidemeye
Maria - Kim kazandı, peki?
ceğim. Bunun için haftaya gideceğim.
Metin - Eşim kazandı.
Metin - Arabayla gidemez misin?
Maria - işte kadının zaferi, bravo eşine! Tabii ki, sonra tekrar
Thomas - Gidebilirim, ama uzun yolda araba kullanmayı sevmi­
oynadınız, sonraki maçlarda sen mi kazandın?
yorum, sıkılıyorum. Eğer bir yol arkadaşım olsa, soh­
Metin - Hayır. Şirketten bir arkadaşım var, Selâmi. O her hafta
bet ederek gidebiliriz. Ama yol arkadaşım yok.
tenis oynar, çünkü o "Stres atmak için en iyi yol spor
Metin - Maria, sen Thomas'a yol arkadaşlığı yapamaz mısın?
yapmak." diye düşünüyor. O bir spor kulübüne üye,
Maria - Maalesef gidemem, bu akşam havaalanına gideceğim,
ben de bu kulübe üye oldum, bu kulüpte yaklaşık iki
annem geliyor. Annemle birkaç gün İstanbul'da gez­
ay boyunca haftada bir gün tenis antrenmanı yaptım, >
dikten sonra biz de İzmir'e gideceğiz. İstersen, senle
sonra eşimle bu kulüpte tenis maçı yaptık, yine o
23
22
* •
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
orada görüşebiliriz, Thomas. Ne dersin? 1- Thomas neden iyi futbol oynuyor?
Thomas - Ben İzmir'e haftaya gideceğim, iş görüşmesini ertele­
dim. Roberta Teyze ve senle burada görüşürüz. Ben
de havaalanına geleyim, olur mu? 2- Thomas şimdi gitar çalabiliyor mu?
Maria - Tabii, annem memnun olur.
Thomas - Roberta Hanım yorgun olmazsa, aksam BoSaz'da ye-
mek yiyelim. Metin, siz de gelir misiniz? 3- Metin neden tenis maçım kaybetti?
Metin - Bilmiyorum, hanım bilir, bir sorayım.
Thomas - Biz rica ederiz, sen korkma!
Metin - Thomas Bey, tenis maçmı kaybettik, ama ailenin reisi 4- Metin'e göre bundan sonra tenis maçım kim kazanacak?
benim.
Thomas - Tabii, tabii!

5- Metin hangi oyunu iyi oynayabilir?

B) DOĞRU MU, YANLIŞ MI?


6- Metin'in iş arkadaşı bir spor kulübüne üye. ( )

7- Metin daha çok tenis antrenmanı yapacak. ( )

8- Thomas uzun yolda yalnız araba kullanmaktan


hoşlanıyor. ( )

9) Maria havaalanında annesini karşılayacak. ( )

24 25
Ufuk - Bence çoban salatasından daha iyi salata yok. Ben uzun
[6] DAHA İYİSİ NE?
süre çoban salatası yemeden duramam. Eğer uzun süre
çoban salatası yemezsem, mutiaka bir saiata yapıp bol
ı

bol yerim. Hatta bir öğün sadece salata yerim.


Latife - Bir öğünde sadece salata yiyen bir kişiyi ilk defa duy­
dum. Şimdi sıfır beden olmaya çalışan mankenler bile
sadece salata yemiyorlar. Yemekte nasıl sadece salata
yiyebiliyorsun? Sen de mi sıfır beden olmaya çalışıyor­
sun?
Ufuk - Benim kilo vermek gibi problemim yok. Eğer kilo \ er­
mek istersem, bir iki haftada bes altı kilo verebilirim.
' 3

Kilom fazlaysa, hemen spora başlarım. Zaten spor yapı­


Latife - Dün marketten domates, biber, soğan, salatalık aldım, yorum, ama kilom fazlaysa, daha fazla spor yaparım.
güzel bir salata yaptım; salataya biraz da karabiber koy­ Kilo vermek için spor yapmak diyet yapmaktan daha iyi.
dum. Karabiber salataya daha iyi bir tat verir, ama bu Bu yolla hem her şeyi yiyip hem de kilo verebilirsiniz.
-

salata çok iyi olmadı. Neden iyi olmadı, anlamadım! Emine - Olur mu öyle şey, kesinlikle her şeyi yiyerek, sadece
Emine - Limon koydun mu? spor yaparak kilo veremezsin. Sen dolmaları üçer beşer
Latife - Hayır, koymadım, bunun için salatanın tadı iyi olmaya­ yersen, kocaman bir tabak makarnayı da mideye indi-
bilir mi? rirsen, üstüne de bir porsiyon baklavayı yersen, asla
Emine - Sanmıyorum, ama ben limonlu salatayı limonsuzdan da­ spor yaparak kilo veremezsin.
ha çok seviyorum. Ufuk - Abartın, Emine! Şaka yapıyorsun galiba. Her şeyi yiye­
Ufuk - Salatanın her çeşidi iyidir, her çeşidini severim. Tabii ki rek kilo verenleri sen çok iyi biliyorsun. Bu kadar çok
her gün salata yemek olmaz. yersen, tabii ki kilo veremezsin! Ama diyetisyenler ve
Latife - Ben yeşil salatayı daha çok severim. Çoban salatayı da doktorlar zayıflamak isteyen kişilere çok iyi programlar
severim, ama yeşil salata bambaşka. veriyorlar, bu programları uygulayan kişiler günde üç
27
26
• *
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
öğün değil, altı yedi öğün, ama az az yiyerek kilolarını
1- Emine limonlu salatayı mı, limonsuz salatayı mı seviyor?
koruyorlar.
Emine- Bunları tabii ki biliyorum, espri yaptım. Bu diyeti ben
de uyguluyorum. Bu diyetle hem kilo vermek mümkün,
hem de çok sağlıklı bir beslenme yolu. 2- Ufuk'un kilo problemi var mı?

Latife - Emine, ben başka bir şey soracağım, o evi alacak mısın?
Emine • Maalesef alamayacağım, çünkü bankadan ev kredisi ala­
madım. Bankaların ev kredisi faizleri çok fazla. Eğer 3- Ufuk ne zaman daha fazla spor yapıyor?
yüksek faizle kredi alırsam, geri ödeyemem.
Ufuk - Bankaların hepsinin kredi faizlerini öğrendin mi? Belki
bir tanesinde uygun faizli kredi bulabilirsin. 4- Diyetisyenler ve doktorlar kimlere zayıflama programları
Emine - Hepsine baktım, hiçbirinde yok. Boş verin! Biraz bekle­ I veriyor?
yebilirim. Bizim Erman ne yaptı? Bir şirket kurmak için
prosedürlerle uğraşıyordu, şirketi kurabildi mi?
Latife - Henüz şirketi kuramadı.
5- Latife niçin ev alamayacak?
Emine • işlemleri ne zaman bitirebilecek?
Latife - Haftaya işlemler bitecek. Bir hafta sonra da açılış yapacak
Ufuk - Bu iyi haber! Yıllardır "Çiftçilere doğal tarım ürünleri
yetiştirteceğim ve büyük şehirlerdeki insanlara bunları
ulaştıracağım. Şehirdeki insanlar çok uygun fiyata doğal B) DOĞRU MU, YANLIŞ MI?
yiyecekler yiyecek.'' diyordu. Bu onun hayâli, bu şirket 6- Erman şirketinin prosedürlerini bitirdi. ( )

ilk adım. İnşallah başarılı olur. Çünkü yapabilirse, iyi bir 7- Onlar Erman'ın şirketinin açılışında görüşecekler. ( )

şey yapacak. Haydi ben kaçıyorum. Erman'ın şirketinin 8- Yemek yiyerek kilo vermek mümkün. ( )

açılışında görüşürüz. 9- Emine bütün bankaların faizlerine baktı. ( )

Latife - Görüşürüz.
29
28
eden müdürleri çok hastalanmış, işler aksamış. Aksayan
[7] TUFAN GELMİŞ
işleri düzeltmek için buradaki firmanın yetkilileriyle
geç saatlere kadar çalışmışlar.
Emin - Yarın da geç saate kadar çalışacak mı?
Kemal - Yok, yarın öğleden sonra boşmuş.
Berna - Eğer yarın öğleden sonra işi yoksa, sürpriz yapalım.
Emin - Nasıl bir süıpriz yapacağız?
Berna - Bizim çocuklara haber verelim, beraber bir piknik dü­
Kemal - Dün Tufan Ta konuştum, iki gün önce İstanbul'a gelmiş.
zenleyelim. Sonra Tufan'ı davet ederiz, "Sen yoruldun,
Berna - Neden daha önce aramamış?
haydi biraz doğaya gezmeye gidelim, kapalı yere git­
Kemal - Bir işi varmış, bunun için İstanbul'a gelmiş. Uçağı sa­
mekten daha iyi." deyip piknik yerine götürürüz. Orada
bahın erken saatlerinde alana inmiş. Uçaktan inip he­
bütün arkadaşlarını görüp çok şaşırır. Hem de çok sevi­
men oteline gitmiş. Kahvaltı yapıp hazırlandıktan sonra
nir, güzel bir gün geçiririz. Nasıl ama?
hemen bir şirkete gitmiş. O şirkette akşam dokuza ka­
Kemal - Bence çok iyi bir fikir. Haydi hemen organizasyona
dar çalışmışlar. O kadar yorgunmuş ki, oteline dönüp
baslavalım.
bir duş alıp birazcık daha çalışıp hemen uyumuş.
.1 -•

Emin -Ben herkese haber veririm.


Emin - Eec.. Ertesi gün neden aramamış?
Berna - Ben de bizim kızları arayayım, alışveriş yapıp yiyecek­
Kemal - Ertesi gün de aynı şirkete gitmiş, o günü de önceki gün
leri hazırlayalım.
gibi yoğun geçmiş. Yine çok yorulmuş.
Kemal - Ben de mangal ve odun kömürü alayım.
Berna - İyi de, hangi şirkete gidiyor da bu kadar çok çalışıyor?
Emin - Senin mangalın vardı, niye tekrar mangal alıyorsun?
Kemal - Bu şirket buzdolabı, çamaşır makinesi, elektrikli süpür-
• Kemal - Benim mangal eskidi, attım. Güzel bir manual alavım.
ge gibi aletler ve bu aletlerin yedek parçalarını üreten etleri cızır cızır pişirelim.
bir firma. Tufan'm îspanya'daki firmasında bir aksaklık Berna - Bu iş tamam, haydi iş başına!
olmuş. İstanbul'daki Türk firmasıyla işleri organize
31
30
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ. [8] SON YALANCI
1- Tufan uçaktan indikten sonra ne yapmış?

2- TufanTn İspanya'daki firmasında neden aksaklık olmuş?

3- Arkadaşları TufanT nasıl şaşırtacaklar?

Ben ilk okulda öğrenciyken annem beni saat yedi veya


4- Kızlar ne yapacaklar?
yedi buçukta kaldırmaya çalışıyordu. Kaldırmaya çalışıyordu,
diyorum; çünkü ben kalkmak istemiyordum: sağa sola dönüyor­
dum ve tekrar uyuyordum. Annem iki üç defa daha "Ali! Ali!
Hadi oğlum kalk, kahvaltı hazır!" diyordu, ama en sonunda kızı-
B) DOĞRU MU, YANLIŞ MI? I

yordu. Sabahlan zor kalkıyordum, ama hafta sonları erken kalkı­


5- Uçak hava alanına akşam üzeri inmiş. ( )
yordum, her çocuk gibi. Neyse, sabah kalktıktan sonra kahvaltı
6- Tufan ilk akşam otelde hiç çalışamamış. Çünkü
masasına oturup annemin harika kahvaltısını yemek çok güzeldi.
çok yorgunmuş, hemen uyumuş. ( )
Kahvaltıda babam radyoyu açıyordu. Saat yedide haberleri dinli­
7- Onlar cızır cızır et pişirecekler. ( )
yordu ve saat yedi buçukta radyoda halk hikayeleri anlatıyorlar­
dı. Ben ve kardeşlerim bu hikayeleri çok seviyorduk.
32 33
Size bir tane hikaye anlatayım. Hikayenin adı Altın Top: yalan söylüyorsun." demiş. Üçüncü yalancı SultanTn bu cevabı­

Sultan bir gün bir yarışma düzenlemiş. Bu bir yalan söy­ na çok sevinip "Sultanım, şimdi altın topu alabilir miyim?" diye

leme yarışmasıymış. Yarışmanın tek kuralı şuymuş: Yarışmaya sormuş. Sultan aslında kırk kiloluk altın topu hiç kimseye ver­

katılanlar bir yalan söyleyecek ve eğer Sultan yalanı beğenirse meyi düşünmüyonnuş, bu yüzden iyi bir yalan söyleyen üçüncü

yalancıya kırk kiloluk altın bir topu ödül olarak verecekmiş. yarışmacıya da "Belki doğru söylüyorsun! Bu olabilir mi, bir dü­

Tellallar bu haberi bütün ülkeye ilan etmişler. şüneyim! Hum., olabilir, olabilir." demiş.

Yarışmaya çok kişi gelmiş. İlk yalancı "Sultanım, bizim Ve yalan söylemek için gelen yalancılar tek tek ya­

köyde iki yüz metrelik bir ağaç var. Ben bu ağaca çıkıp aşağı lanlarını söylemişler. Yalancılardan biri "Ben Sahra Çölümü ko­

atladım ve ölmedim." demiş. Sultan yalanı dinledikten sonra şarak geçtim." demiş, diğeri "Ben ve kardeşim beraber çalıştık,

aslında beğenmiş, ama altın topu vermemek için "Hımm.. Böyle çalıştık ve en sonunda bir makine yaptık. Bu makineyle hem ha­

bir şey olabilir mi. acaba? Hımm.. olabilir, olabilir." demiş. vada, hem suda, hem de karada yolculuk yapabilirsiniz." demiş.

SultanTn karşısına çıkan ikinci yalancı "Sultanım, be­ Ve saire, ve saire... Sultan söylenen her yalana "Olabilir." de­

nim bir tavuğum var, bu tavuk haftada bir gün altın bir yumurta miş ve sıra son yalancıya gelmiş.

yumurtluyor. Sultanım artık altın yumurtaları koymak için yer Son yalancı "Sultanım, sizin babanız bir gün benim

bulamıyorum." demiş. Tabii ki Sultan buna hiç inanmamış ve babamdan kırk kilo altın borç almış ve geri ödememiş." demiş. O

"Bu adamın o kadar altını varsa, neden kırk kilo altın için bu zaman Sultan çok kızmış ve "Sen ne diyorsun? Benim babam

yarışmaya katılıyor. Ben aptal mıyım?" diye düşünmüş, ama yine benden önceki Sultan Mı. Senin babandan borç alamaz. Yalan

adama altın topu vermemek için "Olabilir mi böyle bir şey, hum.. söylüyorsun." demiş. Son yalancı "Sultanım kazandım mı?" diye

olabilir, olabilir." deyip altın topu bu adama da vermemiş. sormuş. Sultan yine "Hımm.. olabilir belki." demiş. Son yalancı

SultanTn huzuruna çıkan üçüncü yalancı da "Benim "Tamam, eğer yalan değilse, lütfen babanızın borcunu ödeyin!"

bahçemde yaşayan bir yılan var, bu yılan eğer isterse, ayaklan çı­ demiş. Sultan çaresizce bu yalanı kabul etmiş ve son yalancıya

kıyor ve yürüyor, hatta koşuyor, dans edebiliyor." demiş. Bu defa altın topu vermiş.

Sultan kızarak "Hadi be! Yılan yürüyüp dans edemez, amma da

34 35
• •
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ. [9] İSTANBUL TURU
e
1- Annesi Ali'y niçin kızıyordu?

2- Ali'nin amıesinin kahvaltısı nasıldı?

3- Ali ve ailesi kahvaltıda ne dinliyordu?

4- Eğer Sultan yalancıya inanırsa, ne yapacak?

Bugün İstanbul'un tarihi ve güzel yerlerini göreceğiz.


Sabah saat 09:00'da otobüsler gelecek, otobüslere binip Eyüp'e
5- Sultan yalancıların yalanlarına ne diyordu?
gideceğiz. İlk olarak Eyüp Sultan Camisimi göreceğiz, sonra
Pierre Loti Kafe'ye gidip orada çay ve Türk kahvesi içeceğiz.
Eğer kahvaltı yapmadan gelen arkadaşlar olursa, oradaki fırınlar­
B) DOĞRU MU, YANLIŞ MI? dan harika simitler alıp kafede yiyebilirler. Simidin yanmda ka­
6- Yarışmaya fazla insan gelmemiş. ( ) şar peyniri de olursa harika olur.
7- Ali sabahlan saat yedide hemen kalkıyordu. ( ) Mehmet- Evet, arkadaşlar geldik. Burada iniyoruz. Şurası Eyüp
8- Sultan hiçbir yalanı kabul etmedi. ( ) Camisi. Önce orayı göreceğiz.
9- Sultan'nın babası bir çiftçiydi. ( ) Tanya- Bu cami önemli bir cami mi?
Mehmet- Evet, çok önemli bir cami. İslamiyet'in ilk zamanla-
36
37
rmda Hz. Muharnmed'i dinleyen ve hiç tereddüt etme­ olarak katılan Pierre, Ortadoğu ve Uzakdoğu'da bu­

den İslam dinini kabul eden. Hz. Eyüp'ün türbesi bu- lunmuş. Deniz Kuvvetleri'nde albaylığa kadar yükse­

radadır. Emeviler zamanında Araplar istanbul'u fet­ len Pierre Loti bu bölgeleri gezerken başka ülkelerin

hetmek için kuşatmışlar, bu kuşatmaya Eyüp Sultan da kültürlerini öğrenmiş. Bunları romanlarında kullanmış,

katılmış ve şehit olmuş. Eyüp Sultan İslam'ın ilk yılla­ istanbul'a ilk kez 1876'da Fransız gemisinde subay o-

rında İslam tarihinde önemli yeri olan Bedir, Uhud ve 3arak gelmiş. Osmanlı yaşam biçiminden çok etkilen­

Hendek savaşlarına da katılmış. Fatih Sultan Mehmed miş. Birçok kez İstanbul'da bulunmuş ve o zamanlar­

İstanbul'u fethettikten sonra hocası Akşemseddin da Eyüp'te yaşamış. Her zaman Türk dostu olmuş. I.

Eyüp Sultan'ın mezarını bulmuş ve Fatih de buraya bir Dünya Savaş'mda ve Anadolu'nun işgalinde daima

türbe ve cami yaptırmış. Sonraki padişahlar da daha Avrupa'ya karşı Türkleri savunmuş. Bu yüzden Eyüp-

sonra yeniden restore ettirmiş. lüler bu kahveye onun adım vermişler.

Stephan- İlginç. Şimdi nereye gidiyoruz? Tanya- Roman yazmaya Ortadoğu'da mı, Uzakdoğu'da mı

Mehmet- Biraz spor yapacağız! başlamış.

Stephan-Ne? Mehmet- Loti ilk romanı "Aziyade" yi İstanbul'da yazdı. Bu ro­

Mehmet- Şu tepeye yürüyeceğiz. Pierre Loti Kafesine. manı 1879'da yayınlandıktan soma "Bir Sipahinin

Stephan- Pierre Loti Kafesi mi? Neden bir Fransız'ın adım Romanı", "İzlanda Balıkçısı" ve diğer kitapları ya­

kafeye vermişler. yınlandı. Onu bazı Türk yazarlar seviyordu, ama bazı­

Mehmet- Bu kafenin adı 19. vüzvıhn sonlarına kadar Rabia sı sevmiyordu. Örneğin, ünlü şair Nazım Hikmet ona

Kadın Kahvehanesi idi. Sonradan bu ismi aldı. "Kalitesiz Fransız kumaşlarını doğuya satan bir burju­

Tanya- Niçin ve Pierre Loti kim? va." diyordu, diğer ünlü bir şair Abdülhak Şinasi onu

Mehmet- Pierre Loti ünlü bir Fransız Romancı. Pierre Loti 1850 övüyor ve "Bütün romanları Türkçe'ye çevrılmeli."

-1923 yılları arasında yaşayan bir deniz subayıymış. diyordu.


On yedi yaşında Fransız Deniz Kuvvetleri'nc öğrenci Stephan- İlginç. Burada manzara çok güzel, belki burada ben bi-

38 39
I
le roman yazabilirim. Ben on beş yıl önce buraya gel­ A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
dim, o zaman Haliç kirliydi. Şimdi temiz, dün köprü­ 1- Hz. Eyüp'ün türbesi nerede?
lerde balık aıtan çok kişi gördüm. Umarım tekrar kir­
lenmez.
Mehmet- Evet, Haliç eskiden çok pisti. Belediyeler uzun
2- Balıkadamlar yunusu nasıl kurtardılar?
yıllardan beri temizliyor. Hala temizlemeye devam edi­
yorlar. Tabii bütün İstanbullular buna gerçekten çok
seviniyoruz.
Hiç unutmuyorum, çok önce bir gün bir yunus 3- Haliç şimdi niçin temiz?

balığı Halic'e girdi, o zaman Haliç çok çok kirliydi,


simsiyahtı. Yunus Halic'e girdikten sonra şok oldu,
çünkü hem suda oksijen yoktu, hem de sudaki kimya­ 4- Yunus neden şok oldu?
sal maddeler hayvanı zehirliyordu. Haliç sahilinde ge­
zen insanlar yunusu görüp sahil güvenliğe haber verdi­
ler. Balıkadamlar gelip yunusu Haliç'ten Marmara De-
nizi'ne götürdüler. Bak, şimdi Haliç sahillerinde fabri­ B) DOĞRU MU, YANLIŞ MI?
kalar da yok. Her iki kıyısında da parklar var. Böyle 5- Fatih Sultan Man sonraki padişahlar Eyüp Camisi'ni
daha güzel. restore ettirdiler. ( )

6- Pierre Loti KafeMen Halic'in manzarası çok gü2el. ( )

7- Stephan ilk defa Halic'e geldi. ( )

8- Haliç sahillerinde eskiden fabrika vardı. ( )

40 41
[10] İŞİMİ BİTİRMELİYİM Suna - Ağabeyciğim, bana takılmaktan vazgeç! Ben işimi
daima tam zamanında yapıp bitiririm. Hatta çok defa
zamanından önce bitirip benimle çalışan arkadaşların
son fikirlerini alırım. Bunu en iyi sen biliyorsun.
Çetin - Tamam güzel kardeşim, kızma! Artık sana şaka yapa­
mıyoruz. Ne oldu sana? Bu yeni işe başladıktan sonra
her şakaya kızmaya başladın. Böyle yapmamalısın.
Meral Yeni işin daha mı ağır?
Suna Meral, sen ağabeyimi dinleme! O hâlâ beni kızdırmaya
çalışıyor. Beni kızdırmayı çok sever, eğer kızdırabilirse,
o gün akşama kadar ağzı kulaklarında, mutlu bir gün
geçirir.
Çetin - Doğru söylüyor, Sıına'yı kızdırmak çok hoşuma gidiyor.
Meral - Suna, yarın denize geliyorsun, değil mi? Çok kolay kızmıyor, çok sabırlı ve her zaman ciddi bir
Suna - Yarın çok işim var, en az on saat çalışmalıyım. iş kadını gibi davranmaya çalışıyor. Genellikle bunu ba­
Meral - Eğer yarın on saat çalışırsan, işlerini bitirebilecek misin? şarıyor. Ama ben onu bazen kızdırabiliyorum.
Suna - Emin değilim. Belki birkaç gün daha çalışmam gere­ Meral - Allah muhabbetinizi artırsın da, sen gerçekten geleme­
kebilir. yecek misin? Seni görmek isteyen arkadaşlarımız biraz
Meral - Ama bütün arkadaşlar seni çok özledi, seni görmeyi bozulacaklar.
çok istiyorlardı. Bu haberi duyarlarsa, çok bozulacaklar. Suna - Tamam, ben de arkadaşlarla görüşmeyi çok istiyorum,
Çetin - Kardeşim, işlerini zamanında yapmalısın. Zamanında ama bu iş çok büyük, mutlaka zamanında bitirmeliyim.
yapmazsan, böyle birikir ve sıkışırsın, geç saatlere kadar Eğer zamanında bitiremezsem, şirketim zarar edecek,
çalışmaya mecbur olursun. îlk defa işimi zamanında yetiştiremeyeceğim galiba!
42
43
Çok sinirliyim.
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
Çetin - Allah Allah! Seni mutsuz görüyorum. Suna, sana yardım
1- Suna'ya göre Çetin onu kızdırabilirse, ne yapıyor?
edebilir miyim?
Suna - Sağ ol Çetin!
Çetin - İlk defa seni kızdırmaktan hoşlanmadım.
Suna - Yarm çalışmak zorundayım. Sizi ararım, moral verirsiniz.
2- Çetin'e göre Suna işlerini zamanında yapmazsa, ne olur?

3- Ne, Çetin'in hoşuna gidiyor?

4- Suna'ya göre bu defa işini zamanında bitirebilecek mi?

B) DOĞRU MU, YANLIŞ MI?


5- Suna ve Çetin çok iyi arkadaşlar. ( )

6- Çetin'e göre Suna her zaman bu kadar mutsuz. ( )

44
45
[11] APOLLON VE DEFNE Bu bitki ilk olarak Doğu Akdeniz'de görülmüş, sonra
Doğu Akdeniz iklimine benzeyen diğer yörelere yayılmış. Soğuk
bölgelerde ise ev bitkisi olarak yetiştirilebilir, çünkü sıfırın altın­
daki soğukta yaşayamayan bir bitkidir. îki ile altı metre boyunda
bir ağaçtır. Bazı defne ağaçlan on metre olabilir. Yaprakları ok
gibidir. Dünyadaki yıllık defne yaprağı üretiminin %80'i Türki­
ye'dedir. Bu üretim ülkemize yılda sekiz milyon dolar getirir.
Bu faydalı ağaç hakkında bir efsane var. Efsaneye göre
Defne çok güzel bir genç kızmış ve sonradan bir ağaç olmuş.
Efsane şöyle: Bir gün usta okçu Apollon, kendisi gibi
usta okçu olan Eros'a rastlar, ona "En iyi okçu benim; senin ka­
dar küçük, kısa boylu bir kişi benden daha iyi olamaz." der. Eros
onun bu sözüne çok kızıp Apollon'a ceza vermek ister. Bunun
için Apollon yoluna devam ederken onu takip eder. Apollon bir
ırmağın kıyısında çok güzel bir kız görür. Irmağın kenarında
Defne, Ege ve Akdeniz kıyılarında, özellikle nemli çiçeklerle konuşan bu kız Defne'dir. Tam o sırada Eros, Apol-
yerlerde yetişen çok güzel kokulu ve hiç kurumayan bir ağaçtır. lon'a altın bir ok ve Defne'ye de gümüş bir ok atar. Eros'un altın
Her mevsimde yeşil kalır. Bu ağaç o kadar faydalıdır ki; bu oku değen bir kişi, ok değdikten sonra bir kişiyi görürse, ona he­
ağacın yapraklarını yemeklere tat katmak için yemeklerimizde, men aşık oluyormuş; gümüş oku değen kişi de ok değdikten son­
güzel koku elde etmek için evlerimizde, sabunlarda ve ra bir kişiyi görürse, ondan korkuyor ve nefret ediyormuş.
şampuanlarda, bazı hastalıklar için doğal ilaç olarak kullanınz.
ApoUon, Defne'yi görüp aşık olur, ama Defne Apol-
Örneğin, romatizma, deri kızarıkları ve kulak ağrıları için
lon'dan korkup kaçmaya başlar. Defne kaçar, Apollon onunla
faydalıdır.
konuşabilmek için arkasından koşar. Apollon koşarken Defne'ye
46 47
bağırır, "Lütfen dur! Ben kötü bir kişi değilim, ışık tanrısıyım, A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
* «

sana kötülük yapmam. Dur lütfen!" der. Defne durmaz, ama koş­ 1- Defne ağacının yaprakları nerelerde kullanılır?
maktan gücü biter. O zaman su tanrısı olan babası Peneus'tan
yardım ister. Nesneleri değiştirebilen Peneus, kızı Defne'yi bir
ağaç yapar, Defne'nin kolları dal, saçları da güzel kokulu yap­
raklar olur. Apollon, Defne'yc sarılmak isterken bir ağaca çarpar 2- Eros7un altın okunun hüneri neymiş?
ve şaşırır. O günden sonra Apollon, defne yapraklarından yapılan
bir çelengi saçlarına takar.

3- Defne, Apollon'dan niçin kaçmış?

4-Peneus, Defne'yc nasıl yardım etmiş?

B) DOĞRU MU, YANLIŞ MI?


5-Peneus, Defne'nin babası. ( )

6-Peneus nesneleri değiştirebilir. ( )

7-Defne ağacı Akdeniz ikliminde yetişir. ( )

8-Apollo da, Eros da usta okçularmış. ( )

9-Apollo, Defne'yi bir sarayda görmüş. ( )

48 49
[12] ÇALIŞIRKEN GÜRÜLTÜ İSTEMEM Necla - Ne demek, bilmiyordum?
Timur - Yasin, bence sus!!
Yasin - Yok yok, biliyordum da, çok kızgınsın, bu fırsatı kaçır­
mayıp şaka yaptım. Kızarsan, gözlerin kocaman oluyor,
bu çok hoşuma gidiyor, beni güldürüyor. Bak yine göz­
lerin kocaman oldu. Aynı dedeme benzedin. O da eğer
mahallenin çocukları bahçesindeki ağaçlardan elma, ka­
yısı, şeftali gibi meyvelerden alırsa kızıyor, gözlerini
kocaman açarak onlara bağırıyordu, "Yaramazlar, yara­
Necla - Dün ofiste çalışırken arkadaşlar kahkaha atarak sohbet mazlar!" diyordu.

etmeye başladılar, ben çalışırken gürültüden hiç ama hiç Necla - Yasin! Sen beni dedene mi benzetiyorsun?

hoşlanmam. Yasin - Seni nasıl dedeme benzetebilirim, senin kadar güzel bir

Yasin - Galiba çok kızdın. Ne yaptın, onlan uyardın mı? kadını! Mümkün değil. Bir: sen çok güzelsin, iki: sen
Necla - Evet, çok kızdım, ama çok keyifliydiler, keyiflerini çok sempatiksin, üç: çok çalışkansın, dört: sen mükem­
bozmak istemedim. Ben onlann şefiyim, ama bu kadar mel bir kadınsın, ama dedem de yakışıklı bir adamdı. Haa?
keyifliyken onlara kızamam, bu kesinlikle doğru olmaz. Necla - Şimdi de aşırı iltifat ediyorsun ve demagoji yapıyorsun!

Timur - Sen "Çok kızdım, çalışırken gürültüden hoşlanmam,


-•
Yasin - Niye? Doğru değil mi?

diyorsun, ama onları uyarmıyorsun. Niye? Necla - Doğru değil. Neyse, bu konuyu kapatalım!

Necla - Tabii ki uyaracağım, ama arkadaşlarım sakinken. Onlar * *

sakinken uyanrsam, hem ben boş yere sinirlenmem, hem Sevda - Dün pazara giderken Gülşah'la karşılaştım. Küçük oğlu
onlar uyarılarımı daha dikkatli dinler ve anlarlar. küçük bir kaza geçirmiş, çok korkmuş.
Yasin - Sen profesyonel, gerçekten profesyonel bir yöneticisin. Timur - Yapma ya! Ne kazası geçirmiş?
Bu kadar profesyonel olduğunu bilmiyordum. Sevda - Trafik kazası.
50 51
Yasin - Ne! Trafik kazası mı? Sekiz yaşındaki çocuk araba mı bana niye sarıldı ve kızmıyor." diye düşünüyordum,
kullanıyormuş? komşumuz Altan Amca da hemen geldi, araba Altan
Sevda - Yok canım, ne araba kullanması. Küçücük çocuk araba Amca'nın arabasıydı, o da hiç kızmadı, "Timur iyi,
kullanabilir mi? çok şükür! Seni yaramaz seni!" deyip güldü.
Timur - Kullanabilir. Necla - Yani sen araba maraba kullanmamışsın, sadece yara­
.•

Sevda - Nasıl kullanabilir? mazlık yapmışsın. Bir de "Sekiz yaşımda araba kullan­
Timur - Ben sekiz yaşındayken araba kullandım. dım." diyorsun.
Yasin - Atma, Timur! Sekiz yaşında nasıl araba kullandın? O Timur Tamam, tamam! Kızgınlığın hâlâ geçmedi.
yaşta ancak bisiklet kullanabilirsin. Necla Sana kızarsam, haksız mıyım?
Timur - Atmıyorum. Bir gün babam eve geldi, evde çantasını u- Timur Her zaman haklısın, ben alınmam. Sen haksız yere kız­
nutmuş. Ben bahçede kedimizle oynuyordum. Babam a- mazsın. Ve sen gerçekten sinirlenip kızarsan, ben anla­
rabadan inip koşar adım eve girdi, araba çalışıyordu. rım ve hemen susarım. Allah korusun! Ölmeye niyetim
Ben arabaya bindim, bir süre direksiyonu tutup "vınn, yok.
vınn" diyerek şoförcülük oynamaya başladım, sonra gö­
züm vitese takıldı, arabayı vitese takıp gaza bastım, ara­
ba hareket etti.
Necla - Yani o yaşta arabayla gezdin!
Timur - Hayır, gezemedim. Elli metre ilerideki komşumuzun a-
ra basına çarptım. Babamla annem koşarak gelip beni
arabadan çıkardılar.
Yasin - Baban sana kızmadı mı?
Timur - Sadece "Oğlum ne yaptın? Ödümüzü kopardın." dedi.
Beni kucağına alıp sarıldı. Ben anlayamadım, "Babam

52 53
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ. [13] NEREDE NE YAPILIR, NE YAPILMAZ?
1- Necla gürültü yapan iş arkadaşlarını niçin sonra uyaracak?

2- Yasin'in dedesi mahallenin çocuklanna kızarsa, ne yapıyormuş?

3- Yasin'e göre Necla nasıl bir kadın?

4- Timur kaç yaşında araba kullanmış?


Sami Dede ve torunu Metin arabayla eve giderken soh-
bet ederler. Dede, park edilmeyecek bir yere park etmek ister.
Torunu onu uyarır. Sonra eve giderler, çünkü ikisi de açtır ve ye­
5- Komşu Altan Amca kazayı gördükten sonra ne yaptı'
mek yemek ister.
Metin - Dede, ne yapıyorsun! Buraya araba park edilmez!
Dede - Niye park edilmez, oğlum? Burası boş!
Metin - Dede, görmüyor musun? Bak, İLGaraj kapısıdır, lütfen
B) DOĞRU MU, YANLIŞ MI?
6- Ofiste gürültü olursa, Necla daha neşeli çalışıyor. park etmeyiniz!" yazıyor. Yani park edemezsin.
( )

7- Necla hiçbir zaman ofisinde çalışanları uyarmaz. Dede - Tabii ki oğlum, elin garaj kapısına araba park edilmez.
( )

Ben yazıyı gördüm, ama okuyamadım.


8- Necla'ya göre Yasin aşın iltifat etti. ( )

Metin - Dede, elin garaj kapışma araba park edilmez de, komşu­
9- Sevda, Gülşah'la pazara giderken karşılaştı. ( )

nun kapısına araba park edilir mi? Sen her zaman Fatih

54 55
Abi'nin evinin kapısına park ediyorsun, ama o kızmıyor.
tamam mı?
Dede - Komşunun garaj kapısına park edilmez, ama kapısına
Metin - Dede, sen bugün devamlı "Kurallara uyalım!" diyorsun.
park edilir oğlum, çünkü komşumuzla kavga etmeyiz.
Dede - Oğlum, sen başlattın.
Bir: Ben Fatih'ten büyüğüm, o daha dünkü çocuk. Bü­
Metin - Nasıl? Ben mi başlattım?
yüklere kızılmaz, sabırlı olunur. İki: Gelir, "Amca araba­
Dede - Biraz önce "Dede, ne yapıyorsun? Buraya araba park edil-
nızı yana çekebilir misiniz?" der. Gidip hemen arabamı­
mez!" diyerek sen başlattın tabii ki!
zı çekeriz, o da kendi arabasını kapısına park eder. Ya da
Nine - Hadi bırakın tartışmayı! Masa hazır, sizin için hazırlanan
bakar, o anda bizim kapımızın önü boşsa oraya park eder.
masa bekletilmez.
Metin - Evet, ama Fatih Abi hiçbir defa gelip sana söylemiyor.
Dede - Bak, ninen ne diyor!
Arabasını uzak yerlere park ediyor.
Metin - Ninem bir şey derse, o doğrudur.
Dede - Fatih hem iyi, hem büyüklere saygılı bir çocuk. Senin
Nine - Güzel oğlum benim, akıllı oğlum!
baban gibi değil. Bak, bu akşam yine geç kalacak.
Metin - Geldik, geldik güzel ninem!
Metin - Dede, haydi eve girelim, açlıktan ölüyorum yaa!
Dede - Bizim koca çocuk nerede?
Dede - Girelim oğlum, ben de acıktım. Ninenle annen neler pi-
Nilay - Kapı çalmıyor, geldi sanırım.
şirmiş bakalım.
Tuna - Merhaba hayatım!
Metin - Ooo.. nefis yemek kokuları geliyor. Nine, patlıcan mı
Nilay - Merhaba! Neden geç kaldın? Baban seni soruyor.
pişirdin? Oh, oh böreklere bak, dede!
Tuna - Geldim işte, sadece on dakika geç kaldım.
Dede - Börekler harika, ama ben yiyemem, çünkü bu börek be­
Nilay - Baban sana kızacak.
nim için fazla yağlı. Doktor bana yağlı yemekleri yasakladı.
Tuna - Niçin kızacak ki?
Metin - Bir defa da doktoru dinleme dede yaa! Şunlarm güzelli­
Nine - Oğlum, hoş geldin!
ğine bak! Hiç yenmez mi?
Tuna - Hoş bulduk, anne! Merhaba baba!
Dede - Oğlum, doktor bir şeyi yapma derse yapılmaz, bunu yap
Dede - Merhaba oğlum, merhaba da, biliyorsun ki; bugün aile­
derse yapılır. Yoksa hastalığın iyileşmez. Bunu unutma,
ce yemek yiyeceğiz. Neredesin? İnsanlar bekletilmez
56
57

m*
oğlum. Bir randevuya, toplantıya, yemeğe geç kalınmaz.
Dede - Yok hanım yok, tartışmıyoruz. Baba, oğul sohbet ediyo­
Tuna - Geldim baba, kızma! Elini öpeyim!
ruz. Değil mi oğlum?
Dede - Elimi öpme, bir daha geç kalma yeter!
Tuna - Eee.. tabii anne. Sohbet.
Tuna - Baba, sen de büyütüyorsun. Sadece on dakika geç kaldım.
Metin - Ne oldu, dede? Ninemden korktun mu? Ben dinledim,
Dede - Bak, bir de cevap veriyorsun. Senden büyük bir kişi kı­
siz tartışıyordunuz. Dede, yalan kötü bir şeydir. Özellik­
zarsa, ona cevap verilmez. Sen iyice saygısız olmaya
le çocukların yanında yalan söylenmez. He, he!
başladın be!
Tuna - Metin! Sen sus! Dedenle nasıl konuşuyorsun!
Tuna - Özür dilerim, baba! Benim işim hep itiraz etmek, hep ce­
Nilay - Hadi baba, sofraya! Size annemle harika yemekler pişirdik.
vap vermek. Bunun için sana da cevap verdim. Refleks!
Dede - Tamam kızım. Babanla annen neden gelmediler? Ali
Özür dilerim.
Bey'le tavla oynamayı özledim. Çok şakacı bir kişi. O da
Dede - Tamam, tamam! Avukatsın, biliyoruz. Seni kim okuttu?
avukat, ama bizim Tuna gibi değil.
Tuna - Baba, neden böyle yapıyorsun?
Nine - Sami, uğraşma oğlumla. Nilay, kızım! Çorbayı getir, bun­
Nine - Samii! Sofra hazır! Bırakın gevezeliği! Bir sofra hazırsa,
ların her yemekte çeneleri düşüyor. Çorba içerken konuşa­
hanımlar bekletilmez. Sofraya oturup hanımlara
mazlar.
teşekkür edilir, iltifat edilir.
Nilay - Emin misin, anne?
Tuna - Bak baba! Annem ne diyor!
Dede - Hadi sofraya avukat! Kaçmak için fırsatı buldun, hiç ka-
çırmıyorsun. Annene güveniyorsun, ama beni kızdırma!
Tuna - Annem buraya gelmeden sofraya oturalım.
Dede - Hadi gidelim! Yoksa annen yemeğin sonuna kadar susmaz.
Nine - Ne konuşuyorsunuz siz orada? Yemekleri soğutacaksınız.
Metin - Ne konuşacaklar nineciğim! Tartışıyorlar.
Nine - Neyi tartışıyorsunuz?

58
59
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
[14] SEMTLERE AD VERENLER
1- Sami Dede'ye göre komşunun kapısına araba park edilir mi?
Niçin?

•*
2- Sami Dede'ye göre, doktor "Şunları yap, şunları yapma!
derse ve yapılmazsa, ne olur?
Vs

3- Sami Dede, oğlu Tuna'ya neden kızıyor?

4- Büyük bir kişi kızarsa, ne yapılmaz?


İstanbul'da, Boğaz'da yan yana üç köy varmış. Ortada­
ki köyün adı Ortaköy'müş. Ortaköy'dc Adem adında bir adam
yaşıyormuş. Adem Ortaköy'ü seviyormuş, ama Ortaköy gittikçe
5- Sofra hazırsa, ne yapılır?
kalabalık oluyormuş. Sürekli yeni insanlar geliyormuş ve yeni
evler yapıp oraya yerleşiyorlarmış. Adem sonunda başka yere ta­
şınmaya karar vermiş. Düşünmüş, düşünmüş, kendi kendine
B) DOĞRU MU, YANLIŞ MI?
"Avrupa tarafı sürekli kalabalıklaşıyor, Asya tarafına bakayım.*?
6- Komşuları Fatih çok sinirli bir kişi. ( )
demiş. Bir gün Asya tarafına geçmiş. Gezmiş, gezmiş sonunda
7- Metin hiç acıkmadı, ama eve girmek istiyor. ( )
güzel bir yer bulmuş. "Tamam, burası iyi. Hiç kimse yok, buraya
8- Sevgi Nine torununa kızıyor. ( )
bir ev yapıp burada oturayım!" demiş ve Ortaköy'den oraya ta­
9- Sami Dede torununa elini öptürmedi. ( )
şınmış. Çok güzel bir ev yapıp orada yaşamaya başlamış. Çok
60
61
Adam "Doğru söyledin! Benden sonra çok kişi gelecek.
mutluymuş, sebzeleri, meyve ağaçları varmış. Her yer yeşilmiş
Ben sadrazamın birinci yardımcısıyım, o burayı çok beğenmiş,
ve evin çevresi ormanmış. Adem bir kayık yapmış, ara sıra deni­ bana 'Git oraya bir ev yapıp yerleş, sonra ben de bir ev ya­
ze açılıp balık tutuyormuş. pacağım' dedi." demiş. O zaman Adem "Tamam, sadrazam de­
Bir gün bir adam gelmiş, Adem'e "Selamünaleyküm" diyse olur, hoş geldiniz!" demiş. Sadrazam yardımcısı Adem'le
demiş. Adem adama bakmış ve "Aleykümselam" demiş. Adamın biraz daha sohbet edip çevreyi gezdikten sonra Adem'e misafır-
elbiseleri çok çok güzelmiş, atı çok çok iyi bir atmış. Adem "Bu perveliği için teşekkür edip gitmiş.
adam çok zengin galiba! Buraya niçin geldi ki!" diye düşünmüş. Sadrazam'm yardımcısı gittikten iki hafta sonra inşaat­
Sonra adamı bahçesine davet etmiş. Adam daveti kibarca kabul çılarla gelmiş. İnşaatçılar altı ayda harika bir ev yapmışlar. Sad­
etmiş ve teşekkür etmiş. Beraber bahçedeki büyük masaya otur­ razam yardımcısı ailesiyle gelip evine yerleşmiş. Ondan sonra
muşlar. Sadrazam'in evi yapılmaya başlamış ve onun evi iki ayda bitmiş.
Adem "Bir şey içer misiniz?" diye sormuş. Adam "Ay­ Sadrazam da ailesiyle evine yerleşmiş. Böylece bizim Adem'in
ranın varsa, içerim." demiş. Adem ayranı getirdikten sonra soh­ iki komşusu olmuş. Adem kendi kendine "Yahu, fena olmadı. İki
bete başlamışlar. Bu davetsiz misafir o dönemin sadrazamıymış. iyi komşu yapayalnız olmaktan iyidir." demeye başlamış. Sadra-
Uzun uzun sohbet ettikten sonra sadrazam Adem'e teşekkür edip zam'm ve yardımcısının çocukları Adem Amcalarını çok sevi-
gitmiş. yorlarmış, onun sandalıyla denize açılıp balık tutuyorlarmış, son­
O günden sonra bir iki hafta geçmiş. Adem'in evine bir ra bu balıkları yeni komşularıyla bahçede pişirip hep beraber yi­
adam daha gelmiş. O da iyi giyimli, güzel atı olan bir adammış. yorlarmış. Bu üç aile de bu yerden, yeni evlerinden ve birbirle­
Adem bu adamı da misafir etmiş. Adam, Adem'e "Burası çok rinden çok memnunmuşlar.
güzel bir yer, buraya çok güzel bir ev yapacağım, burada Bir akşam Sadrazam küçük oğluyla haber gönderip
oturacağım." demiş. Adem bu defa kızmış ve "Olmaz! Ben bura­ Adem'i evine çağırmış, evde on kişi varmış. Sadrazam, Adem'e
ya kalabalıktan kaçıp geldim, siz de buraya yerleşirseniz, sizden "Bunlar, benim akrabalarım, buraya ev yapacaklar." demiş.
sonra 'Allah bilir!' kaç kişi gelir." demiş. Adem kendi kendine "Ne diyebilirim ki?" diye düşünmüş ve

63
62
"Tabii, burada çok yer var." demiş ve onlar da buraya evler yap­ A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.

mışlar. Sonra başka insanlar da gelmiş. Orası bir şehir olmuş. 1- Adem niçin başka bir yere taşınmaya karar vermiş?

Sadrazam, Adem'i bu şehre kadı yapmış ve şehrin adını da Ka­


dıköy koymuş. Adem Bey burada on yıl kadılık yapmış. Kadı­
2- Adem gelen adam hakkında niçin "Çok zengin galiba!" diye
köy çok kalabalık olmuş. Adem Bey sıkılmış, başka boş bir yere düşünmüş?
gitmek istemiş.
Bir gün Adem, Avrupa yakasında gezerken deniz ke­
narında boş bir yer görmüş ve buraya büyük, bahçeli bir ev yapıp
3- Adam ve Adem ne zaman sohbete başlamışlar?
buraya taşınmış. Bir gün bahçesinde su kuyusu açarken bakır
bulmuş, "Şimdi ne yapayım? Sadrazama haber verirsem, buraya
bakır madeni açar, insanlar gelir, burası da kalabalık olur. Haber 4- Davetsiz misafir kimmiş?
vermezsem olmaz, bu bakır ülkemize lazım." diye düşünmüş.
Sonunda sadrazama haber vermiş, maden açılmış, tabii ki işçiler
gelmiş, evler yapmışlar ve burası da bir şehir olmuş. Sadrazam 5- Kadıköy'ün adı neden Kadıköy olmuş?

Adem Bey'e çok altın vermiş. Buranın adı da Bakırköy olmuş.


Adem Bey çok kalabalık olan Bakırköy'den de kaçmak
istemiş. Bakırköy'ün biraz uzağında boş bir yere taşınmış. Tabii 6- Güngören'in adı niçin Güngören olmuş?
buraya da insanlar gelmiş. Buranın adı da Güngören olmuş.
Çünkü Adem Bey artık zengin, gün görmüş bir adammış.

B) DOĞRU MU, YANLIŞ MI?


*Bu gerçek bir öykü değildir. 7- Kadı Adem Bey, Bakırköy'de bakır bulmuş, ( )

8- Adem, Kadıköy'de balıkçılık yapıyormuş. ( )

65
64
[15] YAZ GELSE DE DONDURMA YESEK! mamıştır. Karcılar yüksek dağlarda kuyular açıyorlar, kışın bu
kuyuları karla doldurup üstünü kapatıyorlar ve yazın eşek veya
atlarla bu kuyulardaki karları şehre indirip dondurmacılara satı­
yorlardı. Dondunnacılar da bu karı kullanarak dondurma yapı­
yorlardı. Sütlü dondurma, vişneli dondurma, limonlu dondurma.
Çocuklar bu dondurmaları büyük bir iştahla yiyordu. Zaman
geçti, geçti. Dondurma değişti. Teknolojiyle birlikte dondurma­
dan kar çıktı. Karalık mesleği de öldü.
Siz kışın kar yediniz mi? Eskiden kışın temiz kar
toplanıp eve getiriliyor, şeker veya çeşitli meyveler rendelenip
karıştırılarak yeniyordu.
Zaman geçti ve bugünkü dondurma teknolojisi çıktı.
Dün gibi hatırlıyorum; çocukken dondunna yemek için Dondurma dükkanları açıldı. Bu dükkanlar pastane gibi dizayn
yazı bekliyorduk. Yazın dondurmacılar üç tekerlekli dondurma ediliyordu, ama bu dükkanlarda yazın dondurma, kışın sahlep ve
arabalarıyla sokaklarda geziyor, "Kaar, buuz, dondurrrmaaa!" baklava satılıyordu. Derken dondurma fabrikaları kurulmaya
diye bağırarak dondurma satıyorlardı. Dondurmacının sesini du­ başlandı. Bir, iki, üç fabrika, sonra başka fabrikalar. Şimdi büyük
yan çocuklar neşeyle sokağa fırlıyordu, ama sokaktaki bazı ço­ bir sektör olan dondurma imalat sektöründe çalışan firmalar rek­
cuklar da eve koşuyordu. Hayır, dondurmacıdan korkup kaçmı­ lamlar yapıp "Dondunna yalnız yazın yenmez, kışın da dondur­
yorlardı, annelerinden dondurma parası almak için eve koşuyor­ ma yiyebilirsiniz." diyerek insanlara kışın da dondurma yeme
lardı. alışkanlığını kazandırdılar. Şimdilerde kışın sıcak evlerimizde
Dondurmacılar "Kaar, buuz dondurmaaa!" diye bağlı­ oturuyoruz ve dondurma yiyoruz.
yorlardı, çünkü o zamanlar dondunna karla yapılıyordu. Karcılar
vardı. Hiç böyle bir meslek duydunuz mu? Bence genç nesil duy-

66 67
• •
Dondurma ilk olarak ne zaman, kimler tarafından yapıl­ A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
dı? İlk olarak üç bin yıl önce Çinliler tarafından üretildi. Çinliler 1-Sokaktaki bazı çocuklar niçin eve koşuyorlardı?

insanlığa çok icat verdiler.


* • •

ilk ticari dondurma fabrikası ingiltere'de ingilizler tara­


2-Karcılar ne yapıyorlardı?
fından kurulmuş ve dondumıa sektörü gelişmiş. İngiltere'den
Avrupa'ya, Avrupa'dan da bize gelmiş.
Sağlıklı beslenmemiz için vücudumuz neler ister, nele­
re ihtiyaç duyar? Vücudumuz protein, karbonhidrat, yağ, vita­ 3-Dondurmadan kar ne zaman çıktı?

min ve minerallere ihtiyaç duyar. Dondurma beslenme için çok


zengin bir yiyecektir. Dondurmada protein, karbonhidrat, yağ, A,
B, C, D, E grubu vitaminler ve demir, kalsiyum, fosfor, magnez­ 4-Dondurma şirketleri insanlara kışın dondurma yeme alışkanlı­
yum, potasyum, çinko gibi mineraller vardır. Dondurma bir süt ğını nasıl kazandırdılar?

ürünüdür, çocukların sağlıklı beslenmesine yardım eder.


Tarihi çok eski olan dondurma Hititler tarafından her
hastalık için ilaç olarak kullanılıyormuş. 5-îlk ticari dondurma teknolojisini kim yapmış?

B) DOĞRU MU, YANLIŞ MI?


6-Sağlıklı beslenmemiz için karbonhidrat gerekmez. ( )
7-Hititler dondurmayı ilaç olarak kullanıyordu. ( )
#r>-
Bilgiler için gazetelerin \v\vw.milliyet.com.ir ve \v\vw.akşam.com.tr faydalanılmıştır.

68 69
116] KAPADOKYA güp ve Göreme "Peri Bacaları" denilen jeolojik kaya evleriyle
ünlüdür. Bu bölge 60 milyon yıl önce Erciyes ve Hasan Dağı'nm
püskürttüğü lavlardan ve küllerden oluşan yumuşak kayalarla
meydana gelmiş: Yağmur ve rüzgar volkanik tabakaları milyon­
larca yıl aşındırmış, böylece şapkalı, konik, mantar biçimli Peri
Bacaları oluşmuş. Buradaki kayalar kolayca kazılır, oyulur.
Yöre halkı tarafından oyularak kullanılan bu kayalar
sadece ev olarak değil; otel, restoran ve şarap evi olarak da kulla­
nılır. Kapadokya'ya giderseniz, çok lüks oteller de bulabilirsiniz,
kayalara oyularak yapılan taş oteller de bulabilirsiniz; hangisinin
fiyatı daha pahalı sizce? Lüks otellerle taş otellerin fiyatı aşağı
yukarı aynıdır.

Kapadokya vadileri, peribacalan, yer altı şehirleri ve Taş yapıların; ev ve otellerin içindeki sıcaklık yaz kış

mağaralarıyla bir peri masalı gibidir. Kapadokya bölgesinin adı 11 derecedir. Ev ve otellerden başka önemli diğer bir yapı da

Pers dilinden gelir. Pers dilinde bu bölgeye Kapatukya, yani Gü­ mahzenlerdir. Bu mahzenlerde Kapadokya şarapları depolanıp

zel Atlar Ülkesi denir. Bugünkü kayalık Kapadokya bölgesi Uç- ziyaretçilere satılır. Kapadokya, Ürgüp şarap festivalleri ile de

hisar, Ürgüp, Avanos, Göreme, Derinkuyu ve Ihlara'dan oluşur. meşhurdur.

İstanbul'a 730 km. uzaklıktadır, otobüs veya özel aracınızla gide­ Bölgenin tarihi Paleolitik döneme kadar gider. Burada

bilirsiniz. Eğer uzun kara yolculuğu yapmayı sevmiyorsanız, yaşayan Hititler'in imparatorluğu Milattan önce 12. yüzyılda

uçakla Kayseri'ye gidip oradan bir saat kara yolculuğu yaparak çöktükten sonra genç Hitit kralları küçük küçük krallıklar

ulaşabilirsiniz. kurarlar, ama iyi yönetemezler. Büyük İskender bu bölgeyi

Kapadokya İç Anadolu Bölgesi'ndedir. Doğası ve ta­ almak ister, M.Ö. 332 yılında Persler i yener, ama Kapodokya'da

rihiyle Türkiye'nin çok önemli turizm merkezidir. Özellikle Ür- dirençle karşılaşır ve bu dönemde Kapadokya Krallığı kurulur.
70 71
Bölgede MÖ IIL Yüzyılın sonlarında Romalıların gücü hisse­ A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
dilir. Kapadokya'nın krallarını generaller atarlar veya tahttan 1- Kapadokya'ya Pers dilinde ne denir?

indirirler. Son kralı öldürdükten sonra Kapadokya, Roma'nın bir


eyaleti olur.
M.S III. yüzyılda buraya Hristiyanlar gelir ve bölge 2- Kapadokya'ya nasıl ulaşabilirsiniz?
onlar için eğitim merkezi olur, ama Romalılar onlara baskı ya­
parlar. Romalı askerlerden korunmak için derin vadilere ve yu­
muşak volkanik kayalara sığınaklar oyarlar. Daha sonra Anado­
3- 12. yüzyılda genç Hitit Kralları neden küçük krallıklar kurar?
lu'ya Arap akınları başlar, çevreden kaçan Hristiyanlar da Kapa-
dokya'ya gelir. XI. ve XIL yüzyıllarda burayı Selçuklular alır, bu
dönemden sonra da Osmanlı dönemi başlar. Bu dönemlerde Ka­
padokya sorunsuz bir dönem geçirir. 4- Kapadokya'da nasıl oteller var?

Kapadokya'nın en eski yerleşim merkezlerinden olan


Avanos, Kızılırmak kıyısmdadır. îlk adı Hititliler zamanında
Iavinassas, Roma döneminde ise Venassa'dır. Kuşkusuz Ava­ 5- Aavnos'ta ilk akla gelen nedir?
nos'ta ilk akla gelen çanak-çömlek atölyeleridir. Kızılırmak'm
kırmızı toprağı ve milinden elde edilen çamurla yapılan çanak-
çömlek yapımı Hititlerden günümüze kadar gelmiş.
B) DOĞRU Mü, YANLIŞ MI?
Kapadokya Anadolu'nun kalbindedir. İpek yolunun
6- Kapadokya bir peri masalı gibi. ( )
üstündedir. Tarihte burada yaşayan Hititler, Kimmerler, Medler,
7- Ürgüp'teki evlerin içindeki sıcaklık yaz kış aynı. ( )
Persler, İskender, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Selçuklular,
8- Osmanlı döneminde bölgede sakindi. ( )
Osmanlılar yani her gelen uygarlık burada eserler bırakmış.

72 73
[17] FETHİYE jma yatıp denizi seyretmek insana büyük keyif verir.
Mihaella - Evet, ben okudum ve duydum, ama hiç gitmedim.
Fethive'den sonra Ölüdeniz'e ulaşım kolay mı? Nasıl
gidilir?
Dursun - Çok kolay. Fethiye'den Ölüdeniz'e giden bir yol var.
Bu yoldan arabayla ve dolmuşlarla gidilebilir. Bu yol
çam ağaçlarının arasındadır. Yolun sonunda karşına
çok güzel bir manzara çıkar, burası Belcekız Koyu'-
dur. Koyun harika kumsalında biraz yürürsen, Ölüde­
niz'e varırsın. Ölüdeniz sırtını Babadağı'na yaslar.
Yerli ve yabancı turistler Babadağı'ndan paraşütle at­
larlar, yani yamaç paraşütü yaparlar. 1975 metre yük­
Mihaella - Mavi bir vazo aldım.
seklikten güzel manzarayı seyrederek aşağı süzülmek
Dursun - Bakayım. Bu mavi değil Mihaella, bu türkuaz.
çok zevklidir, sanırım.
Mihaella - Türkuaz mı, Türk mavisi mi?
Mihaella - Niçin "Sanırım" dedin, sen hiç yamaç paraşütü yap­
Dursun - Türk mavisi; açık yeşile benzeyen bir mavi. Sen
madın mı?
Ölüdeniz'e gittin mi? Ölüdeniz'in rengi türkuazdır.
Dursun - Yapmadım, biraz korkuyorum, ama bir defa deneye­
Mihaella Evet, Ürdün'deki deniz, değil mi?
ceğim. Eğer beğenirsem, sık sık yapanm.
Dursun Hayır, o başka bir Ölüdeniz. Fethiye'deki Ölüdeniz''
Mihaella - Fethiye'nin başka neleri güzel?
den bahsediyorum. Fethiye'ye 14 kilometre uzaklıkta
Dursun - Fethiye'de mavi yolculuk yapabilirsin. On iki Adala­
harika bir tatil yeri. Bu deniz türkuaz renginde, dal­
ra ve Ölüdeniz tarafına turlar var. Dalış yapmak iste­
gasız, çarşaf gibi, ölü gibi hareketsiz bir denizdir. Bu­
yenler bu adalara gider, Fethiye'de dalış öğretmenleri
nun için buraya "Ölüdeniz" diyorlar. Ölüdeniz'in pla-
var. Eğer dalış yapmayı öğrenmek istersen, onlar çok
74
75
iyi öğretiyorlar. Benim bir arkadaşım da orada dalış Dursun - Evet, dramatik bir aşk hikâyesi1. Eski çağlarda bura­

öğretmeni. Adalar tarafına gidersen, bir adadan diğer dan geçen gemiler açıkta durup su alıyormuş. Bir gün

adaya yüzmeyi deneyebilirsin, çünkü bu adalar birbi­ bir yaşlı kaptanın oğlu da su almak için sandalla kıyı­

rine çok yakın. Ölüdeniz tarafına mavi tur yaparsan, ya yanaşmış ve orada dünya güzeli Belcekız'ı görmüş

koyları gezersin. Bu koylar cennetten birer parça gi­ ve hemen aşık olmuş. O günden sonra her defasında

bidir. Bunlardan başka tarihi eserler de çoktur. Örne­ koydan su almak için sadece kaptanın oğlu koya gel­

ğin, Antik Telmessos Kenti'nin kalıntıları, Kral Me­ meye başlamış, diğer tayfalara izin vermiyor, hemen

zarları, Osmanlı eserleri, Fethiye Hamamı, Fethiye "Ben giderim." diyormuş. Çünkü Belcekız'ı özlüyor-

Müzesi gibi.. muş ve görmek istiyormuş, Belcekız'la görüşüp sevi-

Mihaella - Bir de kelebek vadisi varmış orada. şiyorlarmış.

Dursun - Evet, Kelebekler Vadisi. Bu vadide milyonlarca kele­ Yine bir gün koya gelmişler ve o anda bir fırtına çık­

bek var. Önce bu kelebekleri kolay göremezsin, bir gü­ mış. Kaptanın oğlu babasına "Bu koyda güvenli bir

rültü çıkarsa, binlerce kelebek uçar ve gökyüzünü kele­ yer var, gemiyle oraya yanaşıp bekleyelim, fırtına din­

bekler kaplar. Kelebekler Vadisi'ne gitmek için önce dikten sonra yolumuza devam ederiz." demiş, ama kap­

Ölüdeniz'e gitmelisin, Ölüdeniz'den tekneyle vadinin tan inanmamış, "Oğlum sevgilisini görmek için yalan

kumsalına gidip oradaki iki patikadan birinde yürüme- söylüyor." diye düşünüp koya yanaşmamış. Gemi kaya­
lisin, ama bu yürüyüş biraz zordur. Fethiye'de daha bir­ lara çarpıp batmış, herkes Ölmüş. Belcckız bunu gör­
çok harika yer var: Saklıkent, Tlos Antik Kenti, Osman­ müş, o da kayalardan denize atlamış. O günden sonra
lı kaleleri, Likva duvar kalıntıları ve benzeri, bu yerin adı Belcekız olmuş.

Mihaella- Ölüdeniz hakkında bir hikâye varmış, bir arkadaşım


söyledi, ama anlatmadı, çünkü zamanı yoktu. Sen bu
hikâyevi biliyor musun?
T> T>

www.kultur.gov.tr
16 77
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ. [18] İ L K GEMI

1) Türkuaz nasıl bir mavi?

2) Fethiye'den Ölüdeniz'e nasıl gidilir?

3) Ölüdeniz tarafındaki koylar nasıldır?

4) Yaşlı kaptan niçin oğluna inanmamış?

5) Gemidekiler niçin ölmüş? ilk gemiyi Nuh Peygamber yapmış. Nuh peygamberin
halkı putlara tapıyormuş, Allah doğru yolu anlattırmak için Hz.
Nuh'u peygamber olarak seçmiş. Hz. Nuh halkına "Putlara tap­
mayın, bu yanlış! Allah'a inanın, Allah size anlatmam için bana
görev verdi," demiş. Ama halkı ona inanmamış, hatta karısı ve
B) DOĞRU MU, YANLIŞ MI? oğlu da inanmamış.
6) Ölüdeniz hakkındaki hikaye dramatik. ( ) inanmayanlar Hz. Nuh'a ve ona inanan az sayıdaki
7) Ölüdeniz'in dalgalarında çok iyi sörf yapılır. ( ) kötülük yapmaya başlamışlar. Nuh Peygamber 950 yıl halkını
8) Ölüdeniz'de yamaç paraşütü pek iyi olmaz. ( ) ikna etmek için çalışmış, ama yalnız seksen kişi ona inanmış.
Sonunda Allah, Nuh'a "Onlar sana inanmayacaklar, ama sen
79
78
farklı yiyecekleri karıştırarak yapabilir. Herkesin aşuresi farklı
üzülme ve bir gemi yap, gemiye inanan insanları, aileni ve her
olabilir. Bu kadar karışık bir yiyeceğin tadı nasıl bu kadar harika
hayvandan birer çift al!" demiş. Bu emri alan Nuh gemiyi yap­
olur, bilemem. Bu harika tatlıyı mutlaka yemelisiniz.
maya başlamış. İnanmayanlar o gemi yaparken gelip seyrediyor
Nuh'un gemisi çok sayıda arkeolog, tarihçi ve araştır­
ve alay ediyorlarmış. "Şimdi de gemi ustalığına mı başladın?"
macının ilgisini çeker. Tufan Efsanesi Sümer zamanına kadar gi­
deyip gülüyorlarmış.
der, Babil ve Asur yazmalarında da bu efsane anlatılır. Kutsal ki­
Geminin inşası bittikten sonra Hz. Nuh inananları, aile­
taplardan Tevrat, İncil ve Kuran'da da tufan anlatılır.
sini ve her hayvandan birer çifti gemiye bindirmiş. Herkes gemi­
Uzun yıllardır bir çok ülkeden arkeolog ve araştırmacı
ye bindikten sonra tufan başlamış, her saat sular yükseliyormuş.
Ağrı'ya gelip Nuh'un gemisini bulmaya çalışır. Son zamanlarda
Nuh inanmayanları gemiye almamış. Çünkü Allah "İnanmayan
uydu fotoğrafları çekerek de bu ilk gemiyi bulmaya çalışıyorlar.
hiç kimseyi gemiye bindirme!" demiş.
Nuh'un gemisinin yeri hakkında farklı görüşler vardır.
Bütün dünya sular altında kalmış ve gemiye binmeyen
Bazı araştırmacılar "Ağrı'da." diyor. Bazıları da "Van'da veya
herkes ve bütün canlılar ölmüş. Sonra sular çekilmeye başlamış,
Karadeniz'de." divor.
yedi ay on gün sonra gemi karaya oturmuş. Burası bir dağın üs-
tüymüş ve bu dağ Ağrı Dağı'ymış. O gün Nuh'un gemisindeki
insanlar bunu kutlamak için bir yemek yapmak istemişler, gemi­
de kalan tahılların ve meyvelerin hepsini karıştırıp yemeği pişir-
misler. Bu yemeğin adı aşuredir.
Türkiye'de her yıl hicri takvimin Muharrem ayı aşure
ayıdır. Her Muharrem ayında insanlar aşure pişirip komşu-larına
ikram ederler. Aşure, Türk mutfağının en güzel tatlı lan ndandır;
içinde çok şey vardır. Örneğin, şeker, tuz, baharat, çok çeşitli
yiyecekler; mesela çam fıstığı, nohut, fasulye ve kuş üzümü,
kayısı, incir, portakal gibi bazı meyveler vardır. Herkes aşureyi
81
80
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ, [19] TÜRK LOKUMU
1- îlk gemi ne zaman yapılmış?

; 9
2- Allah Nuh'u ne için peygamber olarak seçmiş: c

3- Kimler ölmüş?

4- Gemi nerede ve nasıl durmuş?


Ayşe -Hoş geldiniz!
Leyla - Hoş bulduk!
5- Herkes aşureyi nasıl pişirir? Ayşe - Birer lokum alır mısınız?
Leyla - Ben bir tane fıstıklı alayım, teşekkürler!
Metin - Ben de bir tane sade alayım.
Leyla - Ben de bir tane Hindistan cevizli alabilir miyim?
B) DOĞRU MU, YANLIŞ MI? Ayşe - Tabii , buyur!
6-Hiç kimse Hz. Nuh'a inanmadı. ( ) Lokumun enfes tadını tadan insan bir tane daha yemek
7- Tufandan sonra dünyanın bazı yerleri su altında kaldı. ( ) ister. Lokumun çok çeşidi vardır; sade, fındıklı, antep fıstıklı, ce­
8- Aşure Türk mutfağının en güzel tatlılarındandır. ( ) vizli, bademli, portakallı, gül yapraklı, limonlu vb. Lokumun gü­
9- Araştırmacılar Ağrı'da ilk gemiyi arıyor. ( ) zel tadının yanında Türk sosyal hayatında önemli bir yeri vardır.
Bayramların değişmez tatlısıdır lokum. Düğünlerde, nişanlarda
82 83
Lokumu orada "Turkish Delight" adıyla tanıtmış. O zamandan
gelen misafirlere, bizi evimizde, ofisimizde ziyaret eden arkadaş­
beri ingilizce konuşan yabancılar tarafından "Turkish Delight"
larımıza lokum ikram ederiz. Lokum hangi yılda yapılmış biliyor
olarak bilinir. Fransa'da ve Balkanlar'da da "Lokum" derler. Asıl
musunuz? 16. yüzyılda lokumu Anadolu'da herkes biliyormuş.
adı "Rahat-ul hulkum" dur. Bu Arapça kelime "Boğazı rahatla­
Sonra Hacı Bekir lokumu İstanbul'a getirmiş, geliştirmiş ve bü­
tan" demektir. Daha sonra değişerek lokum olmuştur. Lokum de­
tün Osmanlı împaratorluğu'na tanıtmış. Sonra da Avrupa ve dün-
yimlerde de kullanılmıştır. Meselâ, lokum gibi iş; kolay, rahat ve
yanın diğer ülkelerine gitmiş."
iyi bir iş demek.
Hacı Bekir 1777 yılında İstanbul'a gelip Eminönü'nde
Lokum Avrupa'da ünlü kişiler tarafından da çok sevil­
bir şekerci dükkanı açmış ve bugünkü lokumu üretmiş. Lokum
miş. Kraliçe Victoria lokumu çok seviyormuş:
çok beğenilmiş. Hacı Bekir'in lokumu ve diğer şekerlemeleri
Hizmetçi - Efendim, bir şey ister misiniz ?
dönemin padişahı tarafından tadılıp çok çok beğenilmiş. Sonra o
Victoria - Bana tatlı bir şey getir!
sarayın baş şekercisi olmuş. Hacı Bekir'den sonra oğlu Mehmet
Hizmetçi - Hangi tatlıdan getireyim kraliçem?
Muhiddin ve torunu Ali Muhiddin lokum ve şekerleme üretimini
Victoria - Lokum, lokum getir!
devam ettirmişler. Onlar da sarayda baş şekerci olmuşlar. İşte bu
Picasso çalışırken konsantrasyon için lokum yiyormuş:
yüzden ünlü bir marka olan bu şirketin adı "Ali Muhiddin Hacı
Roberta - Hum.. Resim güzel olacak.
Bekir." olmuş. Bu marka ismindeki sıralamaya dikkat etmek ge­
Picasso - Evet, iyi olacak, ama konsantrasyonumu kaybettim.
rekir; torun, oğul, baba. Biz 21. yüzyılda hâlâ Hacı Bekir lokumu
Roberta - Bir şey ister misiniz?
olarak biliriz, yani lokumu ilk yapan kişinin adı kullanılır.
Picasso - Evet, lokum lütfen.
Hacı Bekir vefat ettikten sonra oğlu Mısır'da, Kahire'de
Churcill sade lokumu seviyormuş:
bir dükkan açmış. Lokum orada da çok beğenilmiş. Lokum Os­
Bakan - Bir karar verebildiniz mi ekselansları?
manlı İmparatorluğu'ndan sonra Avrupa'ya gitmiş ve Avrupa'da
Churcill - Hayır, henüz karar veremedim. Biraz daha düşüne­
da çok beğenilmiş, 19. yüzyılda İstanbul'a gelen bir İngiliz sey­
yim. Bu arada biraz tatlı yiyeyim. Şu şekerleme ta­
yah Eminönü'ndeki dükkandan lokum alıp ülkesine götürmüş.
bağım uzatır mısın?

wvvvv.kultur.sov.tr 85
84
Bakanı - Buyurun! A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
Churcill - Sade lokum bitmiş mi? Hah., bir tane varmış! 1- Lokumun Türk sosyal hayatındaki önemi nedir?
Osmanlı İmparatorluğu'nda 16. yüzyılda şekerleme
yapmak için bal ve pekmez kullanılıyormuş. 18.yüzyılda Avru­
pa'da, rafinerilerde üretilen şeker Osmanlı İmparatorluğu'na gel­ 2- Hacı Bekir nasıl sarayın baş şekercisi olmuş?
miş. 181 l'de bir Alman bilgin tarafından bulunan nişasta da gel­
miş. Hacı Bekir bu iki ana malzemeyi kullanarak bugünkü loku­
mu yapmış. 3- "Ali Muhiddin Hacı Bekir" markasındaki isim sıralamasında
neye dikkat edilmiş?

4- Lokum Avrupa'ya nasıl gitmiş?

5- Rafine şekeri nerede bulunmuş?

B) DOĞRU MU, YANLIŞ MI?


6- Bir tane lokum yiyen bir tane daha yemek ister. ( )
7- Lokum ilk olarak İstanbul'da yapılmış. ( )
8- Hacı Bekir Kahire'de de lokum dükkanı açmış. ( )
9- ingilizce konuşanlar lokuma "Turkish Delight" derler. ( )
+

10-Osmanlı imparatorluğu zamanında, 16. yüzyılda


şekerleme yapılamıyormuş. ( )
S6 87
[20] NE DEMİŞLER? Hüseyin kardeşimiz. Ama bizim Hulki onun gibi de­
ğil, çok aksi biri. Geçen gün bir işim vardı; evin salo­
nunu boyamak istedim, Hulki eskiden boyacılık yap­
tı, biliyorsun. Ona bana yardım etmesini söyledim.
Yok! Bir kapris, bir kapris..
Mahmut - Yahu, boş ver onu! Bulunmaz hint kumaşı sanki!
Kendini bir şey sanıyor. Onun bu huyunu hiç sevmem.
Onunla geçen gün bir mağazaya gittik, bir gömlek al­
mak istiyordu. Kötü renkli bir gömlek seçti, ben de ona
Namık - Geçen gün ayakkabımın kenarlarını boyamak için ev­
şakadan " Hulki, ne kadar zevksizsin." dedim. Bana ne
de eski bir diş fırçası aradım. Ara, ara yok! Biliyo­
dedi, biliyor musun? "Sen kendine bak!" dedi. Artık
rum, eski bir fırça vardı. Evin her tarafını aradım, bu­
ona kesinlikle şaka yapmam.
lamadım ve kendi kendime "Zaten bir şey lazımsa,bu-
Namık - Ne desek boş. Herkesin huyu başka. Geçen gün Aklı­
lamazsın." dedim. Çok sonra hatırladım, ben o fırçayı
ma esti, cumartesi günü Ortaköy'e gittim. Bir kafeye
çöpe attım.
oturdum, garson geldi, çay sipariş ettim. Bekle, bekle,
Mahmut - Yaa.. ne demişler; sakla samanı, gelir zamanı!
çay gelmez» Kalkıp yandaki kafeye gittim, yine bir
Namık - Doğru söylüyorsun. Her şeyi atmamak lazım, bir gün
garson geldi, ona da çay sipariş ettim, bekle, bekle, çay
lazım olabilir.
gelmez. "Al birini, vur ötekine." deyip oradan da ayrıl­
Mahmut - Öyle, öyle! Geçen gün bizim Hüseyin'le kahvehane­
dım. Ağız tadıyla bir çay içemedim yani.
de karşılaştık. Her zamanki gibi güler yüzlü ve şaka­
Mahmut -Yahu, sen de aklına eseni yapan bir adamsın. Üşen­
cıydı. Biraz kağıt oynadık, esprileriyle herkesi gül­
meden çay içmeye Ortaköy'e kadar gidiyorsun. Helâl
dürdü.
olsun, sana!
Namık - Allah uzun ömür versin, hayat dolu bir insandır
Namık - Oyleyimdir.

88 89
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ. [21] TÜRK ÇAYI
1) Namık fırçayı nerede aradı?

2) Hüseyin için neden "Hayat dolu bir insan?' diyorlar?

3) Namık, Hulki'den ne istedi?

4) Mahmut niçin artık Hulki'yc şaka yapmayacak?


Barış - Ben bir çay alayım.
Deniz - Ben Türk kahvesi içeceğim.
5) Namık neden yandaki kafeye geçti? Selma - Bana bir su lütfen.
Barış - Yahu kardeşim, iyi ki ülkemizde çay yetişiyor.
Selma - Yaa, evet. Ülkemizde çok çay içiliyor. Özellikle Ana-
dolu şehirlerinde ve köylerde çok çay içiliyor.
B) DOĞRU MU, YANLIŞ MI? Barış - Aynca çaym ülkemizin ekonomisine de katkısı çok,
6) Hulki çok pozitif bir kişi. ( ) Karadeniz'in önemli gelir kaynaklarından biridir,
7) Bazı eski şeyleri çöpe atmamalı. ( )
Deniz - Çay nereden gelmiş, biliyor musunuz? Çay Türkiye'ye

8) Namık üşenmeden çay içmeye Ortaköy'c gitmiş. ( ) Kafkasya'dan gelmiş. Çayın vatanı Güney Doğu Asya'­
dır. Çay 1834'te Hindistan'a getirildi. Çay tekeli İngiliz­
lerin elindeydi, hatta İngiliz Parlamentosu çaym tekelini

90 91
"Karalahana.com" sitesinden aldığımız bu bilgilere "be-
devam ettinnek için yasa çıkardı. Çayı İngilizler'den alan tagıda. com.tr" sitesinden faydalı bilgiler eklemek istiyoruz; Çay
Rusya'ya 1917 yılındaki Bolşevik îhtilali'nden sonra İngi­ ve sağlığımız arasında ne gibi ilişki vardır? Çay sağlıklı bir içe­
lizler ambargo koydu, bunun için Rusya çay alamadı ve cektir. Çinliler çayı ilaç olarak da kullanmışlardır. Çay, mide ağrı­
Kafkasya'da Batum civarında çay yetiştirmeye başladı. ları, idrar yolları iltihabı, baş ağrısı, kalp hastalıkları ve tümörlere
Çaydan daha çok kahve içen Türkler'de çay üretimi iyi gelir. Şimdi de bilim adamları çayın hastalıklara faydalı etkile­
1930Tu yıllarda başladı. Daha sonra sistemli bir şekilde rini araştırmaktadır ve şimdiye kadar şunları buldular: Çay iyi ko­
teşvik edilen çay üretimi, Doğu Karadeniz'in en önemli lestrolü yükseltip kötü kolestrolü düşürüyor, kalp krizi riskini ve
gelir kaynağı oldu. Bugün de çay, Doğu Karadeniz'in felç olma riskini azaltıyor.
önemli gelir kaynaklarından biridir. Çayın bir sırrı vardır. Bu sır şudur; çayın içinde 30 kadar
kimyasal karışım vardır. Bunlar vitaminler, özellikle C ve E
Türk Çayı nasıl demlenir? Çeşitli çay demleme yolları vitamini.
vardır. Bunlardan biri şudur: Suyu büyük demliğe koyduktan sonra Japonlar yeşil çayı araştırmışlar ve şunu bulmuşlar: Eğer
ısıtmak için ocağa koyarsınız, kaynamaya bırakılan demliğin üstü­ yeşil çay içerseniz, yeşil çay vücudunuzdaki bakterilerin ve zararlı
ne küçük demliği koyarsınız. Küçük demliğin içine yeteri kadar virüslerin çoğalmasını engeller. Çayda demir vardır, eğer çayı li­
çay koyup biraz ıslatırsınız ve suyun kaynamasını beklersiniz. Su monlu içerseniz, demir oranı artar. Çayı içerek veya vücudunuza
kaynadıktan sonra içinde çay olan demlik suyla doldurulur ve ça­ sürerek güneş çarpmasına karşı korunursunuz. Ayrıca çay sadece
yın demlenmesi beklenir. On, on beş dakika sonra çay hazır olur, sağlığımızı korumuyor, insanı güzelleştiriyor. Kozmetik sanayisin­
afiyetle içebilirsiniz. Türk çayında gıda boyası gibi hiçbir katkı de de çaydan çok faydalanılmaktadır.
maddesi yoktur, bunun için ve çayın türünden dolayı demlenmesi
biraz uzun sürer. Çay ucuz olduğu için kahvenin yerini almış, her
eve, dolayısıyla kültüre girmiştir. Artık gelen misafire kahve değil,
çay ikram edilmektedir.

93
92
• •
A) LÜTFEN CEVAP VERENİZ. SÖZLÜK
1- İngiliz parlamentosu ne için yasa çıkardı?

abartmak: npeyBejiHmiBaTb
abone: aooHCHT
2- Rusya niçin Kafkasya'da çay yetiştirmeye başladı ?
acenta: areıiTCTBO
aç: rojıOAHbiii
açık deniz: OTKpbnoe Mope
3- Türk çayının demlenmesi niçin biraz uzun sürer ?
açılış: OTKpbmıe, npe3eHTaunfl
açlık: rojıoa
adında: noA HMeHeM
4- Çayın içinde neler vardır ? afîyet(le): arıneraTHO
ağır (iş): T5DKe;ıafl (paDora)
ağız tadıyla: c Hacjia^caeHHeM

5- Çay sağlık dışında neye faydalıdır? ağrı: öom>


ağzı kulaklarında (olmak): POT 30 yınefi
aile(nin) reisi: masa ceıvibH
ailece: Been ceMbeK
akıl: y.vı
B) DOĞRU MU, YANLIŞ MI?
akıllı: yMHbiîı
6- Çay ilk Afrika'da görülmüş. ( )
akın: noTOK, TeneHne
7- Çay 1834'te Afrika'dan Hindistan'a getirildi. ( ) aklına esmek: npuxomiTb Ha VM (B ronoBy)
8- Çay, Doğu Karadeniz'in önemli gelir kaynaklarından akraba: po^CTBeHHiiK
biridir. • ( ) aksaklık: 3aaep>KKa, npoMe^jıeHiıe, noxiexa
9- Türk çayını hazırlamak aşağı yukarı 15 dakika sürer. ( ) aksi(biri): ('lejıoBCK) co CKBepınjM, HeypaBHOBeuieonbiM xapaicrepOM

94 95
albay: IIOJIKOBHHK aşırı: Hpe3MepHbnı
al birini vur ötekine: OAHH xy>K*e npyroro atın terkisi: 3anHfl* qacxb KOHHOTO ccajıa
alan: 30Ha; npocTpaHCTBO atmak: (pasa,) xBacTaTb?BbinyMbiBaib
alay etmek: ınneBaibca Han (ıceM, neM), HancMexaTbca X I *"
"atla gel!": "obicxpeHbKO npne3>Karı!
aleykümselam: OTBCT Ha pejnıni03H0e npHBercTBne "Selamimaleyküm" atölye: xyno/KecTBeHHaa MacrepcKaa
alınmak: oöımeTbca avrupa yakası: eBpoııencKafl HBCTB (cTopona)
alışkanlık: npıiBbiHKa ayazma: CBameHHbiii ponHHK (rpen.)
alışkanlık kazandırmak: npıiBUTb npıiBbiHKV ayıp: cTbin, CTMAHO
"Allah bilir": "Ajuiax 3Haex (Bor 3Haex)" ayran: aiîpaıı (HamrroK 113 fiorypxa ıı BOAM)
amatörce: jnoÖHTejibCKHH, HenpocJıeccHOHajibHbiö ayrıca: KpoMe TOTO, üOMHMO oxoro
ambargo: 3\ı6apro azalmak: vMeHbiuaxbca, CHH/KaTbCH
ameliyat: (Men) onepaıuıa
B
ana malzeme : OCHOBHOH MaTepııajı
badem: MHHAajib
antrenman yapmak: xpeHiipoBarbCH
bademli: MiiHnajibHbiH
aptal: nypaK, npiuypox
bağırmak: KpımaTb
"araba maraba": (pasa.) "MauiHHbi H nonoÖHoe / MauniHbi rı T.A-"
baharat: enemiş
araç: cpencTBo, opyzuıe
bakır: \ienb
aramak: HcxaTb / 3B0HHTB I

bakteri: öaKiepHfl
artırmak: noBbiuıaTb
bal: Men
arzu (etmek): ncıcpeHHe >Ke;ıaTb (XOTCTB)
balıkadam: Hbipa/ibuniK
asıl (adı): nonnHHHoe, HacTonmee (HMA)
bambaşka: coBepnıenHO npyroik HenoBTopıiMbin
asla: HiiKorna
banka hesabı: öanKOBCKim CHöT
aslında: Ha caMOM ne.ıe, BOOOHIC-TO
banka hesabına para yatırmak: ııo.ıoacMTb (nepenııcjııiTb) neHbnı Ha
aşık: BJitoojıeıiHbiH (BJnoGjıeHHaa)
ÖaHKOBCKHH CHCT
aşındırmak: pa3i>enaTb
baskı: jaBJiemie (npecc)
96 97
boş ver : Aa, opocb TBI! ne AyMafi 06 OTOM! ne oopaman BHHMaHHa!
başarmak: Aoonxbca ycnexa
boş yere : Ha nycxoM Mecxe, HanpacHO
başından atmak: oxAeJibiBaxbCK ox
boya : xpacxa
batıl inanç: cyeBepııc
boyatmak : Kpacmb (He caMOMy, a nepei xpexbe JIHUO)
bavan: aceHimma
boyun eğmek : CAaBaxbca, riOAAaBaxbcn, KannxyjinpoBaxb
beden (giysi): pa3\ıep (on;e>KAbi)
bozulmak : HcnopxnTbca, cnoMaxbcn
bel: xajiiiH, none
bölge : peniOH, o6;iacxb
belediye: MyHHminajiHxex
börek : nupor
benzetmek: C4nxaxb noxo^cHMw/nyxaxb (Koro?c KeM?) / HSÖHBaTB AO
böylece : max, xaxuM oopa30M
nojiycMepxH
b r o ş ü r : öpoımopa
bereket: Aocxaxox
bulunmaz hint kumaşı : (nepen. 3HüIL) He-iaMCHiiMbiü HCTTOBCK
beslenme: nnıarnıe
(BClUb) (HeMHOrO Iip0HH4H0)
bırakmak: ocxaBiixb / öpocnrb (rıpHBbiHKv)
buluşmak : BcxpenaxbCfl:
bilezik: 6pacjıex
b u z u l : jıeAHHK
bilgi: 3HaHHH, CBezteHHfl:
büyülü : napyıomnH
bilgin : 3HahOiımiL opyAHpOBaHHbiü nejiOBex
büyütmek (abartmak) : npeyBCJiHHHBaTb
bilim : Hayıca
bilişim : ımabopMaTHKa
bina : 3AaHiıe c a n l ı : /KHBOH
birazcık : coBce\ı Ma.no, nyxb-nyxb ceviz : rpeuKHH opex
birikmek : Konnxbca cevizli : c rpemuiM opexoM
b i t k i : pacxeHHe ceza : naKajaHne, uiTpa(|)
bol b o l : oÖHJibHO, B H3O6HJIHH cızır cızır: co 3ByK0M «A>KHHH3» (acapHTbca ıı Tvn.)
Bolşevik : EöJibineBHK ciddi: cepbe:3Hbifi
borç almak : B3HXL B AOJir, 3aHaxx (Aener) Cİlt : K0yKa(4CJI0BCKa) / TOM (KHHni)
boş (olmak) : öBITB CBOöOAHBIM (He paSoxaxb, He HMexb paooxxi) cinayet: y6nficxBû
99
98
cip : A7KHD JIVK, nepeu)

civar : oxpccTHocxn çoğalmak: B03pacxaxb, yBe;iH4KBaxbCH


çok sayıda : MHoronncJieHHbin
Ç çok şükür : "orıaBa xeoe, roeno^n!"
çadır : najiaxxa
çorba:cyn
çam : cocna
çökmek (uygarlık) : pyumxbcfl (flJia UHBHjnoamnı)
çam fıstığı: COCHOBUM opex
çöl: iiycxbina
çamur : rpa3b (ny^ca)
D
çanak - çömlek : rjiHHHHaa nocy.ua
çarçabuk : OHCHB Sbicxpo dağlık : ropHbin

çaresiz : 6e3BbixonHbiiî daima : Bcer^a

çarpmak : yxapnxb / noxepnexb aBapmo (cxojiKHyxbca) d a l : BexBb / oxpacxb (Hayra)

çarşaf: iipocxbiHH dalga geçmek (nepen.suan.) : H3,neBaxbCJi Ha^ (KeM?^eM?)

çekilmek (deniz): yotiBaxb (mıa MOpa) dalış yapmak : Hbipnib

çelenk : BCHOK, rupxaH^a davet: npıınıaıııeHne

çenesi düşmek (nepeH3Hcm,)\ roBopuxb 6c3 yMOmcy davet etmek: npiinnauiaxb

çeşit: BHJX? copT davetsiz misafir : HerıpouıeHbifi rocxb

çeşitli: pa3Hbiö, pa3HOCopxHbin davranmak : Becxn ceöa / ^eflcxBOBaxb

çevirmek : nepcBomixb / nepeBopamiBaxb (cxpammy u x.;ı.) /jıoBHTb dede : ^eiiyuiKa

(xaKCii) defne : jıaBpOBbrn nııcr

çevre (evin çevresi) : oxpyra (noMa) değişmez: nocxoHHHbifx Heıi3MeHHbiH

çıkarmak: BbixacKiiBaxb değiştirmek : MCHîîTb

çiftçi: (J)cp\ıep değmek : ziorpaniBaxbca

çinko : UHHK demek k i : 3HaHHr, B 3TOM oıynae, TOKUM oopa30M

Çinli: KMxaeu (KirraaHKa) demirlemek : cxaxb Ha HKOpb

çoban salata : JICTHHH cajiax H3 CBCJKHX Bomefı (noMH^opbi, orypubi, demlemek : 3aBapnBaTb
100 101
demagoji : ^eMarorna
dondurma : MOpoaceHoe
demir : )Ke:ıe3o
duygusal: ceHTHMeHTanbHbin
denemek : npoöoBaTb
düğme (giysi): nyroBuııa
dengeli: ypaBHOBenıeHHbin
düğün : CBa^böa
denize açılmak : BBIXOAHTB B oTKpbixoe Mope
dünkü çocuk : MOJIOAOH HeonbiTHbin nenoBCK (öyKB. «BnepaniHini
denk gelmek : noAXO/nxxb, cooxBeTCTBOBaxb / cüBna^aTb no BpeMeHH
peÖÖHOK»)
depolamak : 3auacaTbca, xpamiTb Ha CKJia^e •

düş kurmak : MenxaTb


d e r i : Koaca
düşman : Bpar
derin : rayöoKHH, rjıyöoıco
derken : B TV nopy, Torzıa, B TO BpeMH düşünce : MHCJlb

ders işlemek : npOBOAHTb ypoK düşünmeden : He pa3A\ MbiRaa

dersi (dersleri) kaçırmak : nponycxaTb ypoK(n) düzeltmek : HcnpaBJiaTb / nonpaBjiaxb


düzen : nopMOK
deve : Bep6;jK>A
diğer : Apyroîî düzenlemek: opramnoBbiBaTb

diğer (bir) : eme OAHH


dikdörtgen : npHMoyrojibmiK efendim! : CJiyınaK)! m* C3p (rocno>Ka)I (oTBer na OKJIHK)

dikkat çekmek : npiiBJieicaTb BHMMaHne efsane : MHO), jıereHAa

dikkat etmek : oopamaTb BmiMaHiıe / 6biib ocTopo>KHbiM el: pyxa (KHCTb) / qy>KOH nenoseK (Hû POACTBCHHHK)

direksiyon : pyjib elbise : rmaxbe / OACama

direnç : conpOTiiBJieHne, CTOHKOCTB elde etmek : AOOMBaxbca, AocTnraxb

dizayn : AH3aiiH eleman : KTo-mıoo in nepcoHajıa, Ka^poB /3Jie\ıeHT (MaıvrepMHH)

d o ğ a l : ecTecTBenıibiH, HaTypajibHbiîı elma : HO;IOKO

dolayısıyla : B CBJBH C 3THM emevîler : OMefouibi (AHHacxHH apaocKnx xannaboB)

doldurmak : 3anojnniTb emin : yBepeıiHbin

dolmuş : yiapnipyTHOC Taı<cn3 Mapmpy xxa emir : npıiKa3, KOManAa


enfes : npeBOcxoAHbiil, ıribiCKaHHbin
102
103
engellemek: npenaxcxBOBaxb fırın : ne*ib (AyxoBKa) / dyjiOHHa*
ertelemek : 0Tiua,a;biBaxb, oxcpcwiBaxb fırlamak : copBarbca (c Mecra)
ertesi gün: (na)cjıe;ıyroııiHH jxenb fırsat: yaoöHbin cjıy^afı
eser (tarihî) : (ncxopnqecKoe) npoınBe^eHne / MOHyMeHx fırsatı kaçırmak : ynycTHTb yaoÖHMÖ cjıynaiı
eskisi gibi: KaK B cxapbie nmı fırtına: inxopxi
espri : nıyrıca, ocxpoyMHoe 3aMenaHHe fıstık : 3eM.i5iHOH opex
eşek : ocen fikir almak : y3HaBaxL MHeHne
eşleştirmek: KpimncoBaxb fiyat: uena
w

etki: aoıabeKT, sjnwHHe


fosfor : qbocqbop
etkilenmek : OKaBaTbca no# BnenauıeHiıeM
evalet: inxaT
G
eyvah : "KaKoiî yacac!", "o, rope!" Galiba : Bü3MOXCHO, Hasepno
gaza basmak : HaacHMaxb Ha ra3, ycKopiixb
gelenek : oobinaîı
fabrika : 4>a6pnKa, 3aBO£ gelir kaynağı : IICXOHHHK floxo#a
faiz : npoueHX gemi: Kopaojib, napoxo^
falan filan : ıı xiina xoı o, n xima xaKoro genellikle: OöBIMHO
farklı: pa3Hbiü gerçekleştirmek : ocyiitccrBjiiiTL, peajnoHpOBaxb
fasulye : opacojib gerçekten ; npaB^a
felç : napajiHU gereksiz : HeHyiKHHH
fena : ruioxo. TLXOXOH geri ödemek : BepnyxbfleHbrn,oxnnaxHTb
ferah : npocxopHbin geveze(lik) : oonxyH (SOJIXOBCTBO)
fethetmek: 3aBOCBbiBaxb, nooeacjWb gezgin ; nyxeniecxBeHHHK
fıkra : aHCKTiox gıda : rnıma, riMxaniie
fındık : $yH#yK gittikçe (gitgide): nocreneHHO, uıar 3a uuaroM
fırça : mexxa giyecek : ojıcacna
104 105
göl: o3epo haksız : He npaB (ııpaBa, ııpaBbi)
görev vermek : AanaTb ııopyneHHe, 3arıaHHe hanım(efendi) : Jiezpı, rocııOH<a
görüş : MHeHHe, B3ni5iA hareket etmek : ABHraibca
götürmek : ynecTiı, yBe3TH, yBecra hareketsiz : HenoABH/KHbifi
gözbebeği: 3panoK / (nepen.3Hm.) HTO - .11160 11.111 KTO - .11160* HMCTOILUIH harika: npeKpacHO, upeBocxoAHO
HeoueniiMyK) Ba>KH0CTb hastalanmak : 3aooJieBaTb
göz-ü takılmak : n a 3 3aueıııuıcH 3a h a t : JiHHHfl
güler yüzlü : npıiBeTJiHBbiH, yjibiÖHHBbiH hatta : zıa>Ke
gümüş : cepe5po havai: Menıa
güneş çarpması: COJIHCHHUH yaap hayat dolu (olmak): no.iHbiîî acınmı, OHeprııiHbiö
güngörmüş : onbiiHbifı (B >Kii3HeHH0M maHe) qejiOBeK hazımsızlık : HecBapeHHe ace;ıy,aKa
gürültü : myM hazır yemek : C^CT-C^VA
gürültü çıkarmak : uıyMeTb hazırlık: npnroTOBJieHHe
güvenli: HâA&KHbiH, 6c3onacHbiiî, nojib3yıoııumcfl aoBepııeM hediye: noflapOK, nap
güvenmek : AOBepaxb, Bepnn>, no.ıaraTbCH helâl (olsun!) : (pa3z.) BOT MOJiorjeu! (BOT TCöC Moe oJiarociOBeHHe!)
güvenlik : oxpana / 6e3onacHOCTb /HV, Tbl ^aciiib! BOT OTO Aa!
güzelleşmek : pacuBeTaTb (cTaHOBiırbCH KpacHBee) her tür(lü): BceB03MO)KHbiH
H hikâye : ncrapna, paccKa3

haber vermek : npe^ynpe^ıiTb, rıaTb 3HaTb hindistan cevizli : c KOKOCOBOH CTpyoKKOÖ

hacı : ıejıoBeK, coBepuiHBiıiHH nanoMHHHCCTBo B CBHiueHHbie MecTa Hititler : XHTHTBI

hafıza: naMHTb huzur(un)a çıkmak: npeAcraTb ııepea BjopOM

hafriyat: BbiHyibifı (BbiKorıaHHbifı) rpyHT


hakim olmak : rocnoACTBOBaTb HaA, npeoonazıaTb / c^epacnBaTt ırmak : pena
(qyBCXBa) ırmak kenarı: öeper peıaı
hakkında : o (KOM? 4öM?) ısıtmak : HarpeBaTb
106
107
ıslatmak : MOTHTB
incil: EHöJIHS
ışık : CBeT
incir : HHaaıp, a)nra
ışıklandırma : HJiJihOMimauPia, ocBeıneHiıe
insanlık : qejiOBenecTBO
inşa : CTpoeHHe,KOHCTpyKiiH5i
icat: K3o6pereHne inşaatçı : CTpoHTe;ib
idrar: ypHHa, Mona inşallah : Hazbetocb( öyKB. «C no3BOJieHHa AiiJiaxa»)
ihbar: AOHOC ipek yolu : mejiKOBbiH nyib
ihmal etmek : npeHe6peraTb, 3anycxaTb (jjejıa, 3aHHTiıa...) isabet: nonasaHne B uenb/K MecTy
ihtilal : peBOüiomıa islâmiyet: ııcna.M
ihtiyaç : Heooxo^iiMocTb israf: nycraq ıpaTa
ikna etmek : yroBopHTb iş birliği : Koorıepamm, coıpyuHMHecTBO
ikram etmek : npezmaraTb, yrounaTb işlem : onepamiiî, npoue^ypa
ikramiye: geHeMCHaa npeMPiq iştah : annerıiT
ilâç : jıeKapcTBO işgal : 3axBaT, BToppKCHne
ilâcı (ilâçları) kesmek : npepBaTb npııeM jiexapcTBa itibarıyla : B OTHOUICHHH / co BpeMeHH (c Tex nop, xax)
ilçe : aAMMHHCTpaTHBHbiiî panoH, OKpyr itiraz etmek : npe;rbflBiîHTb npeTeH3HH
ileride : B 6yn,ymeM, B nocJieAybon^ee BpeMJi iyi giyimli: xopomo oteTbifi
ileride (gelecekte) : B GyaymeM iyi niyetli: c xopomiiMH Ha\repeHHHMPi
iletmek : nepcaaBaTb izin: pa3pemeHne
ilginç : HHTepecHO, HHTepccHbiH
K
ilişki: oTHOineHHe, CBH3B
kabul etmek : npıiHHMaTb
iltifat: KOMruiHMeHT
k a d ı : npe;ıce,uaTejib cy^a (nepııona OcıvıaHCKOH MiunepHH 30
iltihap : HH^eKu™, Bocnaneırae
TaH3HNiaTa 1839 roB;a)
imalat: npon3BO^cTBO
kâğıt oynamak : ıırpaTb B xapibi
imparatorluk: ıiMnepna
108 kahkaha : XOXOT
109
kahkaha atmak: xoxoiaib kayık : _ıo;u<a
kahraman : repon kayısı: aopıiKoc
kahvaltı: :aaBxpaK kaynak : KJIKDH, HCXOHHHK

kalabalık: MHorojnonHbin, rojına


kaynamak: Kiınerb
kale : Kpenocxb kaza : HecnacxHbiH cjıynaü, aBapna
kalıntı: pyıiHbi, pa3BajınHbi kaza geçirmek : nonacxb B aBapmo
kaliteli: KaHecxBCHiibin kazanç : 30x0,11
kalitesiz : HeKanecxBeHHbin kazmak : xonaxb, pbiTb
kalsivum : Kajibunii kelebek: oaoonKa
kaplumbağa : nepenaxa kemer (su kemeri): aKBe^yK (BO^HBIH MOCT)
kapris : Kanpıi3 kendi kendine : caıvı no ceöe
kar : ener kendini bir şey sanmak : 6bixb xmec.iaBHbiM, caM030B0JibHbiM
karabiber : nepHbin nepeu
kesinlikle: coBepıueHHo, aocojnoxHO
karaya oturmak : cecTb na \ıejib (B npHMOM CMbicne)
keyfini bozmak : nopxiixb Hacxpoemie
karbonhidrat: Kap6oHnmpax keyif: y^oBOUbcxBue, pa^oc rb
karışık (yiyecek) : accopra, cıvıecb ezibi
keyifli: pa^ocTHbin, Bec&ibifi
karışım : c\ıecb k ı l : BO.ıocHHKa
karşısına çıkmak : npoxHBoexoaxb / npejjcxaxb nepea:
kılık-kıyafet: o^oKna (BHeuiHHİî BIU)
kasa : xacca kıpırtı: cjıaooe nBiDKenne
kaşar : OAHH H3 copTOB cbipa kır ; nojıe, nyr, cejibCKaa Mecraocxb
katkı: BKJiaa; kırgın : ooiDKeHHbiiî
kavga : ccopa, pyraHb kırıcı: rpyöbin, ocKop6nxe;ibHbin
kaya : cıcajıa kırıntı: KpouiKiı (ocxaxKii). Hacxmuai
kayalık : cKajincxbin kısa boylu : HH3Koro pocra
kaydetmek : 3amıcbiBaxb / penicxpnpOBaxb k ı y ı : oeper
110
111
kızarıklık : noKpacHemîe (ua KO>Ke) kumaş : TKaHb
kızdırmak : BbiBOüHTb H3 ce6n kumsal: ııecuaHbifi miaac
kızmak: cepzuiTbca, BbixoziHTb H3 ce6a kural: npaBimo
kibarca: BeMüiKBO kurşun : cBHHeu / nyzın
kilise : uepKOBb kurucu : ocHOBaTejib
kilo(sunu) korumak : 6biTb B cjbopMe, 6biTb nozrraHyTbiM kurum : accouHauna, OOIUCCTBO, y ^ p e ^ e m ı e
Kimmerler : KıiMMepnnubi (cKii(J)bi) kuşatmak : OKpy/KaTb
kimyasal: xiiMiiuecKuS kuşkusuz: 6c3 COMHCHIIH

kocaman : orpoMHbifı kuş üzümü : BHH (nepHOM, MMKOH) CMopozumbi


koku : 3anax kutlamak :no3tfpaBJiaTb3 oTMenaTb
kolaylık: ynpomeHne kutsal: CBHTOH, ojıarocjıOBJieHHbifı, CBsımeıiHbin
komşu : cocezı, coce^Ka kutsal kitap: cBHiueHHaa KHiıra
komut: npıiKa3, KovıaHzıa kuyu : KOJIOZICU
konik: KOHHHecKHÖ kül: 30Jia
koridor : KOpımop küpe : cep bra
korku : cipax kürk : uıyoa / MCX
korunmak : npe;K>xpaH£TLC*L 3amııuıaTbca küsmek : AyTbC5L ooımeTbCa

koşar adım : oeroM kütüphane : 6ıı6;ni0Teı<a
koy : 3ajiHB, oyxia
kovu : TeMHbiü
lacivert: TCMHO - CHHHH
köylü : KpeCTbHHHH
lahana : KaııycTa
krallık : KopojıeBCTBO
lav : JiaBa
kravat: rajıcryK
lâzım : H\OKHO, HeooxozuiMO
kucağına almak : 6paTb Koro - JIHöO Ha pyıcn
loto : ;ıOTepea
kulüp : KJiy6
lüks : pocKonib
112 113
mezar : Mornjıa
M
mısır: Kyxypy3a
maalesef: K covKajıemiK)
mide : ^cenyjxoK
madde : BemecxBo, MaTepııa, cy6cxaHUHH / cxaxbfl (nyHKx)
mideye indirmek : 6bicxpeHbKO cı>ecxb
maden : p y k n i c maxxa
mil (toprak türü): no^Ba
magnezvum : Mamnü
milattan önce (m.ö.) : aa Hauıen opbi
mağara : neınepa
misafir : rocrb
mahkeme : CVJJ
w
misafirperver : rocTenpHHMHUÖ
mahzen : norpeo, noüBaJi moral vermek : no,xxep>Kaxb (B UOM-JIHOO), yxeimixb, oöozıpHTb
makine : craHOK. MexamnM, annapaT
morali bozulmak : nopxnxb HacrpoeHiıe
malzeme : \iaxepnaji
muayene etmek : oCM&ıpHBarb
manastır : MOHacxbipb
mucit: ıi3oopexaxe,xb
mangal: 6apöetao
muhabbet: ^py>KecKa9 öeceaa
marka : MapKa, 6peH^
muhasebe müdürü : zuıpeıcrop 6yxra;rrepım
maya (yoğurt için) : jtpoaoKH, 4)ep\ıeHX
mutlaka : o6a3axe;ibHO
maydonoz : nexpyniKa
mükemmel: npeBOCXO^HLifi, BemiKOJieıiHbifı
mecbur olmak : obixb BbiHyHtucHHbiM
mümkün : MO>KHO, BO3.MO>KHO
medler: MILUHHCKHö
müşteri : KJIHeHT
memnun : pa^ (pa^a)
N
mesire (yeri) : \iecxo HJIA nporynOK (ox^bixa)
meslek: npo^eccııa "nasıl yani?" : "KEK 3xo (nomrrb)?"

meşgul: 3aH5ix (3amrra)? 3aHHXbiiı ne dersin? : "4x0 xu CKa^Kcııib (uyMaenib)?

meşhur : 3HaMeHHXbiH nefis: H3MCKaHHbiâ

metin : reKcx nefret etmek : HeHaBHACTb

mevsim : BpeMH ro,aa, CC3OH nemli : Bjıa^cnbifi

meydana gelmek : noaBHTbCE, B03HiiKHyxb nesil : noKOJieHiıe


114 115
nesne : npeAMex
O
neşe: pasocxb
ödünü koparmak (nepeH.3H.): CHJIBHO Hcnyrarfc
neyse: na .la^HO
öğün : e^a / BpeMs: e^bi
nine : 6a6yııiKa
öneri: peKO.ueiLxamifl", npcaJTO^KeHHe
nişan : noMo;iBKa
öyle: xax,BOX Tax*
nişasta : KpaxMan
özel araç : qacTHbin asTOMOOHjib
niyet: naNiepCHne
özellikle : ocoöeHHO
nohut: ropox nyx
not iletmek : nepe^aBaxb HXO-JIH6O (npocböy, sagaHHe)
nuh: (npopox) Hoiî paniğe kapılmak / paniklemek (pa3r.) : namiKcmaxb
nüksetmek (hastalık) : pemızuiB (3a6oJieBaHiiîi) parça : ^acxb, xycox (KyconeK)

o patika : xponHHKa, aopOyKKa


pazarlama : MapxexHiir
ocak : KyxoHHaa mrnxa
pekmez : BHHorpaAHaa riaxoKa
odun kömürü : zıpeBecHbifı yroab
pergel: mıpKy.ib
ok : cxpejia
peri masalı : BOjmıeÖHaa CK*a3Ka
ok atmak : BbinycKaxb cxpeny
peri bacaları: BOJimeÖHbie nemepbi (KOHvcooöpa3Hbie KOiiOHHbi c
okçu : cxpejiOK
L BepxyuiKOH H3 6a3ajibxa, AOCTonpiiMeHaxejibiiocxb Kanna^oKiin)
okutmak (okulda) : ooy iaxb B ııiKone, OT^aBaxb B uiKony
Persler : Ilcpcbi
olay : coöbmıe
pes etmek : ycxynaTb / c^aBaTbca
olumsuz : HeraxiiBHbin
peygamber : npopoK
oran : nponopmuı
potasyum : KaJinfi
orta doğu : cpe^Hiın BOCXOK
p u t : HUOJI
ortak: napTHep, KOMnaHbOH
püskürtmek : opbiiratb
oruç : (pejTHTH03Hbiü) nocx
oymak : Bbipe3aTb, rpaBiipOBaxb
116 117
R sahlep : ropanıiH MOJIOHHUM HamiTOK c KOpuucH
raf: namca sakin: cnoKOHHLiH
rafineri: pacjnîHiıpOBaHHbiH sakla samanı gelir zamanı: HC BbiopacbiBan, B SyaymeM eme
rahatlatmak : ycnoKOHTb, paccJia6ıiTL ııpnroAHTCH
rahatsız olmak : nyBCTBOBaTb HcyaoöcTBO, pa3Apa>KaTbCH saldırı: axaica
rahip : Mcmax, MOHaxHHH sanayi: HHAYCTPHA
rakip : KOHKypeHT sandal: ;ıoAKa
rastlamak : cnynaHHO BCTpeTiiTb sandık :cyH^yK
refleks : pecjbicKC sanmak: ııojıaraTb, jıyusctb
reklam : penjıaMa saray : ABOpeıı
rendelemek : Tepeib na TepKe sarılmak : oorniMaib

renkli: UBCTHOH sarılmak : XBaTaiLCa ABVMA pyKaıviH

resmi: oabHjjuiajibHbiH sarma : ronyöubi H3 BHHorpaAHbix JIMCTBCB c Ha4iiHK0H H3 pnca ıı

reyon : paiîoH, OTACJT (B Mara3ime) cncuHH

rivayet: MOJiBa, cjiyxH savunmak: 3aııuuikiTb


romancı : HOBCJIHCT saygılı: noHTiiTe.ibHbin, BeacniBbiM
sektör : ceKTop
selamünaleyküm : pej-rnnı03Hoe npıiBercTBiıe
sabırlı: TepnejiHBbifi
sentez : CHHTC3
sabun : Mbijıo
sergilemek : BbicxaBJiaxb (Ha noKa3)
saçma : aocypA,rjıynocTb
seri üretim : MaccoBoe npoH3BOACXBO
sade : npocroiı, OAHOpoAHbifı
sevinmek: paAOBaxbca
sadece : TOJIMCO
seyahat yapmak : nyreujecTBOBaTb
sadrazam : rjıaBHbifı BiBiıpb
sevyah : nvxeınecrBeıiHHK
sahil güvenlik : oeperoBan oxpaHa
sıfırın altında : Hiı>Ke ny.us
118
119
sığınak : yöeaaıme, npiiiox
sürekli: nocXOHHHO
sıkılmak : ineecxiicb ox cıcyKH
sürmek (krem): Ma3axb (KpeM, Macno)
sıkışmak(zaman): Obixs neperpyîKeHHbiM paooxoii (HCXBaTKa
sürpriz yapmak : Aexraxb cıopnpM3
BpeMeHiı)
sürünmek : nojnaxb / npcc.vibiKaTbca ,
sınır : rpamma / JIHMHT
süzülmek : ııpoueacHBaTbca, cfrnjibTpoBaxbca
sır : ceKpex
sıradan : noBce^HeBHİi, oobirabiii ş
sıralama: nocjıeAOBaTejibHOCTb. nop£AOK şaka : ıııyTKa

s ı r t : cnıma şakadan : uıyra

simgelemek : ciiMBoninHpOBaxb şaka yapmak : UIVTHTL

sinirlenmek : 3;iHxbCfl, cepAiiTbca şakacı: iuyxHHK

sinirli : 3;IOH, HepBHbiü şaşırmak: yxxHBJiaTbca

sistemli: ciicxeMaTiiHHbiii şeftali: nepcHK

sit (alanı): iicxopiixecKoe KJIH AoiicxopiinecKoe Mecxo (30Ha), şehit: naBixiHU CMepibto xpaopbix, MyneHHK

HaxoLL5iıneec5i IIOA oxpaHOH rocyAapcxBa şehzade : CHH cyjiTaHa

sofra : oSeııetiHbiH cxon şekerleme : K0iı4)exı>ı, cjıac™

sohbet etmek: 6eceAOBaxb şifalı: uejıeÖHbiiı, jıeneÖHbiiı

som : qenbHbiii, micxbiii (6e3 npıiMecn) şirket: cjnıpMa

sonunda : HaKOHeı; şirket kurmak : ocHOBaxb cJmpMy

sorun : npooneivia şoförcülük : ACXCKAK ıırpa B MamHHKH

sözünü tutmak : AepîKarb CJIOBO, CAep)KHBaTb oöemaHiıe


subay : oo^Huep
tabaka : CJIOH (3eMJin)
suç : BHHa, npocTynoK, npecxynjieHHe
taç : KopoHa
SUÇlu I BHHOBHblH
tahıl: 3epHO, 3jıaKxı
Sümer : LİlvMepbi (CyMepbi)
t a h t : xpoH
120
121
tazminat: KOMneHcamiH
t a k a t : cima
takılmak : (aoöpo^yuiHo) nozmpa3HHBaTb tebrik etmek : no3.xpaB;iflXb
tehdit: yrpoja
takım (elbise): KOCTK>M
tekel: MOHorıojına
takip etmek : cjıezıOBaTb 3a (Ke\ı)? cneAHTb (rna3aMn), iicp>KaTb 1103
KOHTpOJieM, HC BbinyCKaTb 113 BHAy tekerlek : KOJICCO

takmak : HaaeBaTb, HOCHTB (nacbi, OHKH, OHtfcyxepHK)) teklif etmek: npe^naraTb

takvim : Kanetmapb tekne : noAKa

tanıtmak: 3HaxoMHTb, npcxcTaBJiaxb tellal: rnauıaTafi

tank : TaHK tepki: peaKuıifl

tanrı: BceBKUiiHUH tercih etmek : npe^nomixaxb

tapmak: npeKJiornixbCfl tereddüt (etmek): coMHeBaxbca, öbiib HeyBepcHHbiM

taraf (Avrupa tarafı) : cTOpona, nacxt (eBponeîicKajı nacTb) tereyağı: C-IMBOKHOC .\ıac;ıo

tarım : ce;ibCKoe xo3flncxBO terzi: ıımea (.\iacxep no noımiBy o,xe>k\xbi)

tarif : onncamıe, peuenr tesadüf: cnynafiHocxb


teselli etmek : ycnoKaiiBaxb
tarihî: HCxopnqecKHH
tartışma : ancKyccna, cnop tesis : ooopy\aoBaHHoe npe^npHHTiıe

tasarlamak: ıuıaHHpOBaTb, npoeKxiipoBaTb teşvik etmek: noomp*Tb

taş fırın : orpoMuan KaMeHHaa nenb (B 6\vroHHbix) Tevrat: iİHTiiKHiı^Kiıe (Topa)

taşınmak: nepee3>KaTb ticaret: xoproBna, KOMMepıma

taşıt / araç : cpejtcxBO nepe£BH5Kemi* ticari: ToprOBbifı, KOMMepnecKiıfi

tat katmak : npiuasaxb BKyc toplu taşıma : oömecTBeHHbin TpaHcnopT

tat vermek : jıaBaih BKyc torun : BHyK, BHVHKa

tavla: Hap^bi türen : uepeMomifl, pınyajı

tavsiye etmek : coBeTOBaxb, peKOMCH^OBaTb tufan : HaBOimeHiıe

tayfa : KOMiıaHHH, maÖKa, opııra^a turkuaz: 6npK)30Bbiiî (uBer)

123
122
tuzak: jiOBvuiKa. KamcaH
u
tümör : onyxonb ülser: £3Ba

tür : BIU. copx, Tim ümit: Ha^eiKAa


türbe : ycbinanbHiıua, rpoÖHima Ürdün : Hop^aHMu

tütün : xa6aK üretim : npoıi3BO^cxBO

u üretmek: npoH3BormTb
ürpermek : co^poraTbcn, B3^parnBaTb
uçurum : nponacn*
ürün : nporryıcr
uğraşmak : (mpeu.3H.) no;upa3HHBaxb, 3aHHMaxbCfl (neM?)
üşenmek: jıemiTBca
ulaşım : TpaHcnopx. nepeB03Ka
üye : qjieu
ulaştırmak: xpaHcnopxnpoBaxb, nepenpaBRHTb
üzülmek : paccxpaiiBaxbca
upuzun : oneHb rrjuiHHbiü
ustalık: MacrepCTBO, npocj)eccMOHajiH3M
u y a r ı : npeAOCTepeyKemîe vadi: üOJiıiHa

uyarlamak: npncnocoojiaxb varsayım : rnnoxe3a


uyarmak : npesocxeperaxb vazgeçmek : oxKa3aTboı ox? nepe^yMaxb
uydu : cnyraHKOBaa anxeHHa vazo : Ba3a
uygarlık : UHBHJn^ârjHa vefat etmek : cKOHnaxbca
uygulamak : npexBopxrb B >Kii3Hb ve saire (v.s.) : H THK aanee (H tju)
uygun : cooxBexcxByrounxH, no^xoAHLunn vişne : BHIHHH
uyumlu : rapMOHHHHbiü vites : pHHar nepe^ann (cxj&wmm)
Uzak Doğu : flaabHiıö BOCTOK volkanik: ByjiKaHHHeçKHÖ
uzaklık : rjııcTaHmıa, paccTo^Hiıe vücut: xejio, xyjioBiime
uzatmak (tuzu) : nporaniBaxb, nepe^anaxb (cont)
uzman : cneunamicx, xKCiiepx
yabancı: iiHocxpaHeu (ımocTpaHKa) / ny>KOH / nocropoHHim
125
124
yenge : >KeHa cTapıuero no B03pacxy (opaTa^AH) / ( BOKnuBoe
y a ğ : >KHp, Macao
Heo^HUHanbHoe oöpaınemıe K crapınefi no B03pacıy acemıume, aceHe
y a ğ l ı : 3KHpHblH
npyra)
yahu : "HV, HTO TM!", "OH, TM!"
yenmek: n o ö e ^ a T b
yakışıklı : cıiMnaTHHHbiö (o MyacmiHC), BH^HBIH
yer a l t ı : no^3CMHbin
yaklaşık : npıiMepHO, npH6jıiî3HTenbHO
yerleşim merkezi : HacejıeHHbiu nymcT
yaklaşmak : npuojnuKaTbc*
yerleşmek : nocejiHTBC5i
yamaç : yKjiOH, CKaT
verli: MecTHbiu
yanaşmak : npHOJUDfcaTbd, no^xo^HTb
yetenek : CIIOCOOHOCTB
yanlış anlamak : noHATb uenpaBHJibHO, HC B TOM CMbicne
yeterli: ^ocTaTOUHO
yan yana : 6OK O 6OK, p*moM
yetersiz : HejrocxaTOHHO
yapay zeka : HCKyccTBeHHLiS ıiHTejuıeKT
yetiştirmek : npou3Bo^ırib, BbipamuBaTb / yeneBETt (no npeMeHn)
y a p r a k : JIHCT
yetkili: KOMneTeHTHbifi
yara : paHa
yine : oınıib, BIIOBL, CHOBa
yaramaz : HenocıyuiHbifi, KanpH3Hbin, 03opHOH, ıuajıoBJiıiBbiH
yoğun : 3arpy>KeHHbiH, saHHTHH
yaratık : >KHBoe CVIUCCTBO, TBapb
yokluk : öe^HOCTb / oTcyTCTBne
yarışma : KOHKypc
yol arkadaşlığı : cnyrHHK
yasa : 3aKOH
yosun : BO^opocnb
yasaklamak : 3anpeıuaTb
yönetici : MCHe^ep, ynpaBJunomHU
yaslamak : npucjıoHflTb -

yatırım : ıiHBecTnmiH yöre : pernoH

yavru(cuğum) : zumu ^e-reHbiux nerna yufka : TOHKUC Kpyra TecTa

yayla : nuaTO / JieTHee nacTÖınue yumurtlamak : CSOJITHVTB


yumuşak : M^rKuu
yedek parça : 3anacnaa naCTb
yunus : ^CXL(J)HH

yüklemek (bilgisayar-a) : 3arpy3UTb (HB kOMffiicrrep)

127
126
yükseklik : BbicoTa
Yükselmek : noLiHHMaxbca (B Kapbepe) noBbiinaxbca (ypoBCHb MOpa)
CEVAPLAR
yün : niepcxb (xaK MaxepHan), ınepcraHoS 1) GİYECEK BİR ŞEYLER ALALIM!
yürüyerek: neııiKOM
** mm_
1) Bir kaç gömlek, ceket ve pantolon alacak. 2) Renkli bir kişi
yürüyüş : nporyjixa
olacak. 3) Kadınlar günü için eşine hediye alacak. 4) Eşi hediyeyi
yüzük : KOJIBUO
beğenmezse Nesip'le konuşmaz. 5) Yanlış 6) Yanlış 7) Doğru
VÜZÜStÜ : JIHUOM BHI13

Zafer : nodena, xpiiyMcJ)


zamanında : BOBpeMsı 2) İŞ YOLU
zarar etmek : HCCXH VOBIXKH, jmıııaTbca zteHer
1) Önce otobüsle, duraktan sonra da yürüyerek gidiyor. 2) Çünkü
zararlı: BpeLTHbiü
yolun sağında Boğaziçi manzarası var. 3) O işin zorluğunu veya
zaten : yxce
kolaylığını düşünmeden işini yapıyor. 4) Hiçbir program yapmadan
zehirlemek: oxpasnxb
arayıp bir yere davet ediyorlar. 5) Bazen evde sıkılıyor ve daveti
zevk almak : nojiynaxb ynoBonbCTBiıe
kabul edip gidiyor. 6) Yanlış. 7) Doğru. 8) Yanlış.
zevksiz : nenOBeK, He HMeroujHH BKyca
ziyaret: noceıneHne, BH3HT
ziyaretçi: nocexHxejib
zorluk : TpyAHOcxb
zümrüt: ıısyMpyA 3) EVİM VE AİLEM

1) Ne Murat'ın, ne Özge'nin zamanı vardı. 2) Hayır, her türlü bina


işlerini yapıyorlar. 3) Çünkü hem babası, hem annesi çocuğu ihmâl
etti. 4) Hayır, çünkü çocuklar babaların da çocukları. 5) Doğru
6) Yanlış 7) Yanlış 8) Doğru

128
129

ı
4) AH BİR ZENGİN OLSAM!
7) TUFAN GELMİŞ

1) Ona göre çalışarak para kazanmak daha iyi. 2) Havuzlu bir ev,
1) Hemen otele gitmiş, kahvaltı yapıp hazırlandıktan sonra şirkete
bir araba almak ve ilginç ülkeleri görmek istiyor. 3) Çünkü
gitmiş. 2) İstanbul'daki Türk firmasıyla işleri organize eden
yüzmeyi çok seviyor. 4) Çünkü lüks bir arabaya binmek Serhat'ı
müdürleri çok hastalanmış. 3) Bir piknik düzenleyecekler ama
mutlu edecek. 5) Çünkü Avrupa'nın tarihi-ni iyi biliyor ve bu ona "Doğada gezmeye gideceğiz." diyecekler. 4) Alışveriş yapıp
ülkeleri gömlekten mutluluk duyacak. 6)Yanhş 7) Yanlış yiyecekleri hazırlayacaklar. 5) Yanlış 6) Yanlış 8) Doğru
8) Doğru

8) SON YALANCI

5) NE YAPABİLİRSİNİZ? 1) Çünkü annesi onu kaldırmak istiyordu, ama Ali kalkmıyordu.

1) Çünkü futbol oynamayı çok seviyor. 2) Hayır, şimdi çalamıyor. 2) Harikaydı. 3) Önce haberleri, sonra halk hikayeleri dinliyorlardı.

3) Çünkü eşi iyi oynuyordu ve Metin kötü oynuyordu. 4) Ona göre 4) Kırk kiloluk altın topu ödül olarak verecek. 5) "Olabilir."

eşi kazanacak. 5) Tavlayı. 6) Doğru 7) Yanlış 8) Yanlış 9) Doğru diyordu. 6) Yanlış 7) Yanlış 8) Yanlış 9) Yanlış

9) İSTANBUL TURU
6) DAHA İYİSİ NE?
1) Eyüp Sultan Camisi'ndeki türbenin içinde. 2) Yunusu Haliç'ten
1) Limonlu salatayı daha çok seviyor. 2) Hayır, onun kilo Marmara Denizine götürdüler. 3) Çünkü belediyeler uzun yıllardan
problemi yok. 3) Kilo vermek isterse, 4) Zayıflamak isteyen beri temizliyor. 4) Çünkü hem suda oksijen yoktu, hem de sudaki
kişilere. 5) Çünkü bankadan kredi alamadı. 6) Yanlış 7) Doğru kimyasal maddeler onu zehirliyordu. 5) Doğru 6) Doğru
8) Doğru 9) Doğru 7) Yanlış 8) Doğru

130 131
10) İŞİMİ BİTİRMELİYİM?
13) NEREDE NE YAPILIR, NE YAPILMAZ?
1) Akşama kadar ağzı kulaklarında, mutlu bir gün geçiriyor. 2) İşler
1) Edilir, çünkü komşu gelip söyler ve arabamızı çekeriz. 2) Eğer
birikir, Meral sıkışır ve geç saatlere kadar çalışmaya mecbur olur.
yapılmazsa, hastalık iyileşmez. 3) Çünkü yemeğe geç kaldı.
3) Kardeşi Suna'yı kızdırmak. 4) Suna'ya göre o ilk defa işini
4) Cevap verilmez. 5) Hanımlar bekletilmez, sofraya oturup
zamanında bitiremeyecek. 5) Yanlış 6) Yanlış
hanımlara teşekkür ve iltifat edilir. 6) Yanlış 7) Yanlış
8) Yanlış 9) Yanlış 10) Yanlış
11) DEFNE

1) Güzel koku elde etmek için evlerde, sabunlarda, şampuanlarda,


yemeklerde ve ilaç olarak kullanılır. 2) Eros'un altın oku değen 14) SEMTLERE AD VERENLER
bir kişi, ok değdikten sonra bir kişiyi görürse, ona hemen aşık
1) Çünkü Ortaköy gittikçe kalabalık olmuş. 2) Adamın elbiseleri ve
oluyormuş. 3) Çünkü Eros'un gümüş oku Defne'ye değmiş ve
atı çok çok güzelmiş. 3) Adam ayranı getirdikten sonra. 4) O
Defne, Apollon'dan nefret edip kaçmış. 4) Defne'yi bir ağaç
dönemin sadrazamıymış. 5) Sadrazam, Adem'i Kadıköy'e kadı
yapmış ve Apollon onu yakalayamamış. . 5) Doğru 6) Doğru
yapmış ve şehrin adı Kadıköy olmuş. 6) Adem oraya taşınmış ve o
7) Doğru 8) Doğru 9) Yanlış
zengin gün görmüş bir adammış, bunun için. 7) Doğru 8) Yanlış

12) ÇALIŞIRKEN GÜRÜLTÜ İSTEMEM

1) Çünkü keyiflerini bozmak istemedi ve onlar sakinken uyaracak, 15) YAZ GELSE DE DONDURMU YESEKÎ

hem Necla sinirlenmeyecek, hem de iş arkadaşları onu daha dikkatli 1) Annelerinden dondurma parası almak için. 2) Yüksek dağlarda
dinleyip anlayacaklar. 2) Gözlerini kocaman açarak "Yaramazlar, kuyular açıp kışın bu kuyuları karla doldurup üstünü kapatıyorlar ve
yaramazlar." diye bağırıyormuş. 3) Güzel, sempatik, çalışkan, yazın dondurmacılara satıyorlardı. 3) Dondurma teknolojisi
mükemmel bir kadın. 4) Sekiz yaşında. 5) "Timur iyi, çok şükür! çıktıktan sonra dondurmadan kar çıktı. 4) Reklam yaparak, "Kışın
Seni yaramaz seni." deyip güldü. 6) Yanlış 7) Yanlış da dondurma yiyebilirsiniz." diyerek. 5) İngilizler yapmış.
8) Doğru 9) Doğru 6) Yanlış 7) Doğru

132
133
16)KAPADOKYA 19) TÜRK LOKUMU

1) Kapatukya yani güzel atlar ülkesi denir. 2) Otobüs veya özel 1) Bayramların değişmez tatlısıdır, düğünlerde, nişanlarda gelen
araçla gidilebilir ve uçakla Kayseri'ye gidip oradan bir saat kara davetlilere, evimizde ofisimizde bizi ziyaret eden arkadaşlarımıza
yolculuğu yaparak ulaşılabilir. 3) Çünkü bölgeyi iyi yönetemediler. ikram ederiz. 2) Hacı Bekir İstanbul'a geldikten sonra lokumu
4) Çok lüks oteller de bulabilirsiniz, kayalara oyularak yapılan üretmiş. Lokum dönemin padişahı tarafından beğenilmiş ve Hacı
Bekir sarayın baş şekercisi olmuş. 3) İsimde ilk torunun adı, ikinci
oteller de bulabilirsiniz. 5) Avanos'ta ilk akla gelen Çanak çömlek
oğlunun adı en sona da Hacı Bekir'in adı konmuş, icad eden Hacı
atölyeleridir. 6) Doğru 7) Doğru 8) Doğru
Bekir'e saygı gösterilmiş. 4) İngiliz bir seyyah İstanbul'a gelmiş ve
lokum alıp ülkesine götürmüş. 5) Avrupalılar tarafından bulunmuş.
6) Doğru 7) Yanlış 8) Yanlış 9) Doğru 10) Yanlış
17) FETHİYE

1) Açık yeşile benzeyen bir mavi. 2) Fethiye'den Ölüdeniz'e giden


20) NE DEMİŞLER?
bir yol var ve bu yoldan arabayla veya dolmuşla gidilebilir. 3) Bu
koylar cennetten birer parça gibidir. 4) "Oğlum sevgilisini görmek 1) Evin her tarafında aradı. 2) Çünkü güler yüzlü, şakacı,
esprileriyle herkesi güldüren bir kişidir. 3) Boya için yardım
için yalan söylüyor." diye düşünüp inanmamış. 5) Çünkü gemi
etmesini istedi. 4) Çünkü Hulki, Mahmut'un şakasına ters cevap
kayalar çarpıp batmış, 6) Doğru 7) Yanlış 8) Yanlış
verdi. 5) Çünkü ilk kafedeki garson çayı getirmedi. 6) Yanlış
7) Doğru 8) Doğru

18) İLK GEMİ 21) TÜRK ÇAYI

1) Nuh Peygamber zaman nida yapılmış. 2) Doğru yolu anlattırmak 1) Çayın tekeli olmayı devam ettirmek için. 2)İngilizlerin

için. 3) Nuh'a inanmayıp gemiye binmeyenler ölmüş. 4) Sular ambargosundan sonra Ruslar, İngilizlerden çay alamadı. 3) Çünkü
Türk çayında gıda boyası gibi katkı maddesi yoktur ve türünden
çekilmeye başlamış, yedi ay sonra gemi karaya oturmuş, burası Ağrı
dolayı uzun sürede demlenir. 4) 30 kadar kimyasal karışım ve
Dağı'nın üstüymüş. S) Herkes aşureyi farklı yiyecekler karıştırarak
çeşitli vitaminler vardır. 5) İnsanı güzelleştirir ve kozmetik
yapar. 6) Yanlış 7) Yanlış 8) Doğru 9) Doğru sanayinde çaydan faydalanılır. 6) Yanlış 7) Yanlış 8) Doğru
9) Doğru
134 135

You might also like