You are on page 1of 4

Ruminasyon (Rumination) Kavramı Nedir?

 
Hiç zihninize takılan bir şeyi atmakta zorlandığınız oldu mu?
Çoğu insana yabancı gelmeyen bir durum olan ruminasyonu
bu yazımda açıklamaya çalışacağım.  Kökeni
Latince Rumen  kelimesinden gelmektedir. Rumen geviş
getiren hayvanlarda sindirilen besinlerin bakteriyel
fermantasyona maruz kaldığı midenin ilk bölümüdür. Bu
kelimeden gelen ruminasyon (Rumination) 16. yüzyıldan
itibaren Batı dillerinde hem “tekrarlayıcı bir şekilde
düşüncelerin zihinde dönüp durması” hem de “geviş getirmek”
anlamlarında kullanılmaktadır. Psikiyatri pratiği içinde kısaca
ve kabaca “zihinsel geviş getirmek” olarak tariflenen kelime
literatürde ilk kez 1960 yılında obsesif-kompulsif bozukluk
(OKB) ile çalışmalar yapan Ingram tarafından OKB’den ayrı bir
fenomen olarak kompülsiyon olmadan düşünce düzeyindeki
patolojiyi işaret etmek için kullanılmıştır.
1970’li yıllarda post-travmatik stres bozukluğu (PTSB) üzerine
yapılan çalışmalarda araştırmacılar “istemsiz bir biçimde
ortaya çıkan, kişinin sürdürmekte olduğu eylemlerini
engelleyen, çoğunlukla geçici, kontrol edilmesi zor ve
bastırmak için zorlu bir çaba gerektiren tekrarlayıcı
düşünceler” olarak tanımladıkları zorlayıcı/girici
ruminasyon  (intrusive rumination ) terimini kullanmışlardır.
Klinger kısaca “olumsuz içerikli zihinsel uğraş” olarak
tanımladığı ruminasyonu endişe kavramı ile kıyaslayarak “aşırı
genelleştirilen ve tekrarlayıcı bir forma dönüşen endişe,
ruminasyon olarak adlandırılır” demiştir.

Depresyonla ilgili çalışma yapan bilimadamları ruminasyonu


“kişinin depresyon belirtilerine, belirtilerin olası sebep ve
sonuçlarına odaklanmış tekrarlayıcı ve edilgen bir düşünme
biçimi” olarak tanımlamıştır.

Yapılan araştırmalara göre bu tür düşünceler kişiye üzerinde


düşündüğü problemi çözmeye dönük bir imkan
sağlamamaktadır.

Depresyonda gördüğümüz ruminasyon oldukça acı verici ve


sıkıntılıdır. Depresif semptomlara odaklı ruminasyon,
semptomların şiddetinin ve süresinin artmasına neden olarak
belirtilerin daha kronik bir hale gelmesine ve orta derecede
olan depresif belirtilerin ağırlaşmasına yol açmaktadır.
Sıkıntılarına dikkat dağıtıcı yöntemlerle tepki verenlere kıyasla
depresif duygudurumlarına karşı ruminatif bir döngü içine
girenlerde depresif dönemlerinin uzadığı, depresyon şiddetinin
arttığı ve sonraki dönemde daha fazla oranda depresif ruh hali
deneyimledikleri yapılan çalışmalarla gösterilmiştir. Sağlıklı
bireylerle yapılan bir çalışmada, başa çıkma metodu olarak
ruminatif bir tepki ortaya koyanların ruminasyon yapmayanlara
oranla daha fazla depresif dönem deneyimledikleri
görülmüştür.

Ruminatif düşünce biçimi kişinin hali hazırdaki durumlarını


değerlendirme, anlamlandırma aşamasında depresif ruh hali ile
aktive edilmiş olumsuz düşüncelerin ve anıların daha fazla
kullanılması ve bu şekilde değerlendirmenin daha karamsar
yapılmasına neden olmaktadır.

Ruminatif bireyler geçmişlerini değerlendirdiklerinde olumsuz


anıları daha sık zihinlerine getirmekte, yaşamlarının büyük
çoğunluğunun olumsuz olaylarla dolu olduklarını düşünmekte,
başarılarını küçümseme, hatalarını genelleştirme gibi kötümser
yanlı, çarpıtılmış yorumları daha fazla kullanmaktadırlar.
Ruminatif düşünce biçiminin bir sonucu olarak ortaya çıkan
gelecek hakkındaki umutsuzluk ve kendini değerlendirmedeki
olumsuzluk eğilimi birçok teorisyen tarafından depresyonun
anahtar kavramları arasında değerlendirilmiştir.

Ruminasyona yatkın bireylerde, ruminatif düşüncenin altındaki


motivasyonun karşılaşılan sorunlarını anlamak ve bir çözüm
bulabilmek olduğu, bu bireylerin ruminasyonu sorunları ile
başa çıkma stratejisi olarak kullandıkları bildirilmiştir.
Ruminatörlerin varolan sorunu daha kötümser bir tonda
değerlendirdikleri, sorunun kendileriyle ilişkili yönlerini
yorumlarken kendine karşı daha eleştirel ve suçlayıcı bir
biçimde tutum aldıkları gözlenmiştir.  Böylelikle sorunun
çözümü konusunda daha karamsar, sorunla başa çıkma
konusunda kendilerine güvensiz ve çözüme yönelik harekete
geçme açısından isteksiz oldukları tespit edilmiştir.

Depresyonda kendilerine ve olumsuz ruh hallerine odaklanan


bireylerde, keyifli ve dikkat dağıtıcı aktivitelerin hüzünlü ruh
halini ortadan kaldıracağını bildikleri halde, katılma
motivasyonlarının azalmış olduğu gösterilmiştir.

Kronik bir biçimde ruminatif tepki gösterenlerin kişilerarası


ilişkileride bozuk olmaktadır. Ruminasyon kişiler arası
anlaşmazlıklarda bağışlama, affetme tutumunda azalmaya, öç
alma eğiliminde artmaya sebep olmaktadır.

Ruminasyon yapanların en hassas olduğu durumlar “endişe”


“belirsizlik” ve “kontrol” dür.  Bu tür düşüncelerin birçoğunun
ana teması “kontrol edilebilecek önemli durumlar üzerindeki
belirsizlik” şeklinde ifade edilmektedir.

Ruminasyonu fazla yapanlarda alkol ve madde kötüye


kullanımının daha sık olduğu gözlenmiştir.

Her ne kadar ruminasyon etkili sorun çözme becerisini azaltsa


da dar gelirlilik, sorunlu evlilik, memnun olunmayan iş yaşamı
gibi kronik stresöre maruz kalanlarda ve yas sürecinde
sevdiklerini kaybetmek yanında sosyal sorunlara veya kronik
hastalığa maruz kalanlarda ruminasyona eğilimin daha fazla
olduğu tespit edilmiştir.

Kadınlarda ruminatif düşünce biçimi eğiliminin erkeklere


oranla daha belirgin olduğu ortaya konulmuştur.

Ruminasyonun gelişimsel zemini; annelerin sorunla


karşılaştıklarında çocukların baş etmelerine izin vermeyen,
soruna ilişkin başka bir yaklaşım metodu öğretmeyen,
müdahaleci ve yargılayıcı anne tutumlarının bu sonuçları
ortaya çıkardığı iddia edilmektedir.

Ruminasyon konusunda birçok teori ve ruminasyon biçimi


mevcuttur. Tedavisi ile birlikte bunu sonraki yazılarda ele
almaya çalışacağız.

You might also like