Professional Documents
Culture Documents
DİLİ
AYLIK DiL VE EDEBiYAT DERG1Sl * Cilı XIX, Sayı 207,1 Aralık 1968
TÜRK HALK EDEBİYATl ÖZEL SAYISI 497
metin and
bir kukla geleneği vardır. 2 Kaldı ki İran gibi bir İslam ülkesinde 'gölge
oyunu olmamasına kar§ın çe§itli kukla oyunları bulunuyordu. Halk edebiya-
tımızı inceleyenlerin kukiaya değinmemiş olmaları bu konuda ellerinde
bir edebiyat incelemesi için gerekli metinlerio bulunmayışıylc açıklanabilir ; ·
ayrıca buna, incelemecilerin aşağıda göstereceğim üzere eski kaynaklarda
kukla için kullanılan deyimleri gölge oyunu sanrnLş olmaları da eklenebilir.
Bugün Karagöz üzerinde pek çok yayın yapılmış olmasına karşın,
gene de tartışılmakta olan, çözülememiş sorunlar pek çoktur. Bu yazıda
bu sorulara kesin çozümler bulabileceğimi samnamakla birlikte konunun
daha bir aydınlanabileceğine inanıyorum.
Tartışılan no ktaların başında Karagöz'ün Türkiye'ye nereden, nasıl,
ne zaman geldiği sorusu vardır. Önce bu konuyu ele alalım. Sonda söylene-
ceği başta söylemek gerekirse bir toplumsal olgunun benzerinin ve öncesi-
nin başka toplumlarda da görül müş olması , ille de bunun orala rdan alın
mış olmasını gerektirmez. Aynı olgu değişik toplumlarda birbirlerinden
etkileroneden ve birbirlerine değinmeden de kendini gösterebilir. Nitekim
Endonezya'daki gölge oyununun Çin ya da Hindistan'dan gelmiş olacağı
tartışmaları karşısında bilim adamına yakışmayacak bu türlü dayancasız
ve çabuk verilmiş yargılardan kaçurmak yolunu tutan incclemeciler de
çıkmıştır. 3 Karagöz için de değişik çağlarda bazı öğelerin dışardan alına
bilmiş olacağını kabul etmekle birlikte, her şeyiyle bir Türk buluşu olan
bu gösterinin özgün bir bileşimi Türkiye'de yapılmış ve gene buradan çe-
şitli ülkelere yayılmış olduğunu kolayca ileri sürebiliriz.
cak sözleriyle gölge oyunu arasında bir ilinti kurmaya kalkışmasıdır. Böyle
bir ilintiye ise hiç bir bakımdan yer yoktur. Bundan başka kesinlikle söyle-
nebilir ki ne Orta Asya'da, ne de İran'da gölge oyunu bulunmamaktadır.
İbni Bibi'nin tarihini Almanca'ya çeviren Profesör H.W. Duda bu tarihte
geçen baziger'in karşılığını bir yerde kukla, bir yerde gölge oyunu olarak
adlandırmıştır. 7 İran tiyatrosu üzerinde incelemeler burada gölge oyununun
varlığı üzerine hiç bir kanıt gösterememiştir. İran tiyatrosu üzerine başarı
sız bir kitap yazmış olan Mecit R ezvani8 Lubetbaz;i, Pehlevan Ke;el, Hayme-i
Şebbaz;i, (veya Şebbti<:.i1, Humbô.zi, Arı1sek gibi değişik kukla türleri yanında
birinin adı Bazı Hayal, ötekinin Hayme-i Saye Gerdun adında iki gölge oyunu
türü bulunduğunu ileri sürüyorsa da bu başlıklar altında yalnızca Türk
Karagözünü anlatıyor ama İran'da bun l arın varlığını belgeleyen hiç bir
kanıt gösteremiyor. Bu adları yazarın nereden bulup çıkarttığına gelince,
Jacob'un incelemesinde İran edebiyatındau alınmış kimi örneklerde ;ark-ı
felek, Janus-u hayal, cemal-i hayat, hayat-i fener 9 gibi deyimlerin gölge oyunu
olarak yorumlanmasından aldığı söylenebilir. Nitekim Mecit Rezvani'nin
sözünü ettiği Hayme-i saye gerdun'da ''hayme" gerek Farsça'da gerek Türk-
çe'de kukla veya gölge oyununun aynatıldığı çadır, ''saye" gölge, ''gerdun"
ise dönen, felek, dünya, veya araba anlamındadır. İşte yazar daha çok şiire
özgü anıştırmalardan, imgelerden öteye gitmeyen ;ark-ı felek,Janus-u hayiil
gibi deyimlerden esinlenerek böylece hiç yoktan terirn yaratarak İran'da
gölge oyunu olduğunu ileri sürmüştür. 10 Ne var ki İran'da gölge oyunu
olduğu üzerine hiç bir kanıt olmadığı gibi Orta Asya'da da gölge oyununun
bulunduğunu ileri sürenler de bu yerlerde rastlanan Kol Kor;ak ile Çadır
Hayal'i gölge oyunu sanmışlardır. Oysa Kol Kor;ak el kuklası, Çadır Hayô.l
ise ipli kukladır. 11
Gölge oyunu sanılıp aslında kuklanın konu edildiği pek çok Farsça me-
tin bulunmaktadır. İlk olarak Jacob'un ilgimizi çektiği Profesör Tschudi'-
nin elinde bulunan Feridüdettin Attar'ın Oştürname adlı mesnevisinin
H.82 ı tarihli yazması bunlardan biridir.12 Siyavuşgil bu metinde söz konu-
13
su edilenin gölge oyunu olduğunu ileri sürmüştür. Oysa daha sonra
1 H.W. Duda, Die Seltschulwıgeschiclıte des lbn Bibi, Copengahen 1959, s. 24 ile s. 47.
Ritter'in de 14 gösterdiği
gibi bölüm dikkatlice okununca bununkukla oldu-
ğu açıkça anlaşılmaktadır. Bu parçaya göre usta, bilge bir kukla oyuncusu
Türk asıllıydı, nakkaşlıkta üstüne yoktu, nereye gitse orada sanatını gös-
terirdi. Tuhaf renklerde görüntüler yapar, bunları kendi başına oynatırdı.
Her yaptığı kukiayı zamanla bozar, yenisini yapardı. Her kukiayı alacalı
renklerle ve her birini değişik biçimde yapardı. Oyunu için yedi perde yap-
mış, her bir perde renkler ve resimieric bezenmiştir. Ritter'e göre İran _
tasavvufl şiirinde zalimlik ve kafirlik Tanrının niteliklerindendi, Türkler de
bu gözle görüldüğü için burada Türk bir tanrı simgesi olmuştur. Yedi perde,
yedi iklim veya yedi göktür. Kukla oyuncusunun yedi perdesi ve yedi yar-
dımcısı vardır. Kukiacı kendi yarattığı kuklalan kırar, perdeyi yırtar, yar-
dımcılarını da gizinin saklı kalması için dört bir yana gönderir. Bu tıpkı
Tanrının yaratıkianna son vermesi gibidir. Tanrıyı boşuna arayan mürid
sıra ilc yedi perdenin önüne geçer. 1s Eserin aslında kukiacı için perdahdarf,
görüntüler için suret sözcükleri kullanılmıştır. Burada ilgimizi çeken bir
nokta daha var, meddahlar üzerine yazdığım bir yazıda da 16 gösterdiğim
gibi İran'da Kerbela olaylarını duvara gerilmiş resimli perdeler önünde
anlatan meddahlara perdaktart deniliyordu. Belki de At tar'ın Oştürnamesi'nde
geçen perdalıtari de bir kukla oyuncusu da değildi de, perdeler önünde
olayları anlatıyordu. Zaten resimli ve yedi değişik dekor perdesi kullanıl
dığına ve görüntülerine de suret dendiğine göre bu oyunun da gölge oyunu
olmayıp hiç değilse kukla oyunu olduğu ortadadır. Kukla yoluyle bu türlü
benzetişler yapmış başka İran şairleri vardır. Örneğin Nizarni (ı 141-1203)
Malıı:.enül Esrar adlı eserinde insanoğlunu bir perde gerisinde kukiacının
(lobetbaz) yönettiği kuklalara benzetiyor. 17 Bu türlü anıştırmalar, simgelerle
benzetişler Eflatun'dan başlayarak pek çok eski Yunan ve Latin yazar ve
düşünürlerinde rastlanmaktadır. Bu, kuklalar yoluyle düşüncelerini belirt-
me geleneği Arap ve Fars kültüründen Türkiye'ye de geçmiştir. Böyle bir
benzetiş Şair Asadt'nin oğlu genç Asacil'nin ıo66'da bitirdiği Gerşaspname
adlı destancia rastlanır. 18 Burada dünya bir sihirbaz sanatçısının oyunlanna
benzetilir. Bu sihirbaz perdede gölgeleri göstermesini bilir. Gök kübbede
biri siyah öteki san iki perdeyle birleşir. Oyunda bu iki perdeye görüntüler
biçiminde her türlü canlıyı çıkanr.
1
' Encyclopaedia of Islam (2. baskı) 'Attar' maddesi.
15
Das Meer der Seele, Leiden 1955, s. 1-2.
15
Metin And, "Meddah, Meddahlık, Mcddahlar", Türk Dili, aralık 1967, sayı 195, s. 239
11
Rezvani bunu İran kukla türlerinden Lobetbazl başlığı altında inceliyor, Jacob bundan
b~ka aynı konuda gene 1izamj'nin lskenderrıame'sini de anıyor: bkz. Jacob, lskenders Warageı:fel
dzug, Glückstadt, 1935, s. 57.
'" Le Livre de Gerchasp, Poeme persaıı d'Asadfjımior du Toıi.s, publ, et trad. p. Cl. Huarı. PELOV
6. ser. vol 2. tomc I, Paris 1927, dize ve sonrası; bkz. Thcodor Menz.el, Meddah, Scluıltentkater und
Orta Ojunu, Prag, 1941, s. 13- 14.
TÜRK HALK EDEBiYATI ÖZEL SAYISI SOl
XVI. yüzyıla
gelinceye değin Türk kaynakJan da incclemeciler elinde
yanlış yorumlanmıştır. Bu yanlış yorumlamanın nedenini eski metinlerde
9
hayal kelimesinin hem kukla hem gölge oyunu içinı (çoğu kez bunları ayır
mak için gölge oyununa hayal- i zıll denilmiştir) kullanılmış olmasında, bu-
nun gibi "çadır" veya "hayme" deyimlerinin de hem kukla hem gölge
oyununun oynandığı yer anlamına gelişinde aramalıdır. Türklerin bu çağ
larda gölge oyunundan önce kukiayı tanımış olmaları ve bunu Orta Asya'-
dan ve İran'dan getirmiş olmaları akla daha yatkındır.
Nitekim XIII. yüzyı lda Diuanı Sultan Veled'de daha önceki sufilerin
düşüncelerine uygun olarak yer ve göke (çarh ü zemin) çadıra (hayme)
insanlar kuklalara (lu'bet) benzetilmektedir.20 Burada hayal sqzcüğü ye-
rine kukla anlamına lu'bet kullanılmış olması, Türklerin XVI. yüzyıldan
önce gölge oyununu bilmemesine karşın kukiayı daha Selçuklar çağından
tanıdıkları anlamı çıkarılabilir.
Bunun gibi XV. yüzyıldan Hoca Mesud ile yeğeni lzzeddin Ahmed'in
yazmış olduğu Süheyl-ü Nev-bahar'dan alınan
Kişikim hayalbaz oyunun bilür
Çadır tutübiin gice crynar olur
Çün gör ki onun misli az idi
Gönül kendüsiin ne hayalbaz idi
mısralarında2 ıhayal sözcüğü ve oyunun gece oynatılması gene incelemeci-
leri aldatmış bunu da gölge oyunu sanmalarına yol açmıştır. Ancak, yu-
karda İran'da kukla türü olan hayme-i şehbazı {veya şebbtizt)'nin gece oyuatı
lan kukla türü olduğu düşünülürse Türkiye'de de kuklanın gece oynatılma
sına bir engel olmayacağı ortaya çıkar. 22 Ayrıca Ahmet Kutsi Tecer, Raif
19
Bu ayrımlar için bkz. Metin And, "Eski Türklerde Kukla ve Gölge Oyunlan Çeşitleri",
Devlet Tiyatrosu, ekim 1963; "Various Species ofShadow Thcatre and Puppet Theatre in Turkey",
Atti del Secondo Congresso Itılenıatumale di Arte Turca, Napoli 1965, s. 7- 12.
20
Divam Sultan Veled (baskıya hazırlayan F.Nafiz Uzluk), 1941, s. 275, bölüm 450; bu dize-
ler üzerine ilgiyi çeken Fuat Köprülü olmuştur. bkz. Fuat Köprülü, "Anadolu Selçuklan Tarihinin
Yerli Kaynakları", Belltltll, temmuz 1943, sayı 27, s. 456 n. 1. Fuat Köprülü de bunun Özbek,lerin
çadır hayal oyunu gibi bir kukla oyununa anıştırına oldu~u görüşündedir.
21
Mesud b.Ahroed, Süheyl und Nevbahar, Hannover 1924, s. 222 dize 10.
•• İran'da hayme-i Jebbtt.ı.t'nin oynatıldı~ perdeli çadınn ve kuklaların resimleri için bkz:
R.A.Galunovs, "Hayme- i Şebbazi-Persidskij teatr marionetok", Iran, III 1929, s. 1-50 (resimler
1-4). Bu resimleri 1582'deki şenlikte kukla çadınnı gösteren minyatürle karşıla.ştırıntZ: Metin
And, Kırk Gün Kırk Gece, İstanbul 1959, s. 20. res. 4; Galuoov'un bir başka yazısında "Pehlevan
Keçcl-Persidskij teatr Petruşki", Iran, II, 1928, s. 25- 74) aslı British Museum'da bulunan (MS.
Add 22, 705) Hüseyin K3şifi'nin (ölümü 1504) Fı1tüvvel-name-i Sultant'de kukiayla ilgili bir bölüm
aslını ve Rusça çevirisini veriyor. Elimizde aslının fotokopisi bulunan bu yazınada geçen §tbbaı:,
ha)·albaı:,r uı:baj, lubelbaz gibi kelimelerden başka incelemecileri şaşırtan lıayme ve pipmııd deyimlerini
de buluyoruz. Eski kaynaklarda perde kelimesini görüp luıyal oyununun kukla da değil de gölge
oyunu olduğunu ileri sürenlerin yanıltısı işte bu kukla çadırının perdesi olınasındandır. Zaten bu
sonuç resimlerin incelenmesinden de Çıkmaktadır. Gerek bu resimler, gerek Fütüuuetname-i Sultani'de
kukla üzerine bilgi uçun bkz. Metin And, "Karagözle ilgili bir soru", Forum, 1 şubat 1968, sayı 332.
502 TÜRK DlLl
Yelkcnci'de gördüğü, yazan Musa olan 1430 tarihli II. Murat için yazıl
mış Camasbname'den bir parçayı veriyor. 23 Bu parçadan şu mısralara ba-
kalım:
" R. Dcny, SuppUment aııx Dictionııaires Arabes, 1877 Parsi /Leyden, I s. 418.
"G. Jacob, Türküche Vo/kslitteratur, Berlin 1901, s. 31- 32.
29
Kahire, Bulak 1311.
30
a.e. II, s. 33.
" a.e. II, s. 347.
,. a.e. lll, s. 183; bkz. Menzel, a.g.e., s. 58.
)) a.e. Ili, s. 125 ve 134.
•• Hammer, Ctst:h. des Osman. ReicJıes, ıli, s. 7.
" P.E. Kahle, "The Arabic Shadow Play in Medieval Egypt", Journal Pakistan Hist. Soc. 2
( 1954), s. 95.
504 TÜRK DİLI
yan, hayal-i lıas, cemaat-i piyade ;adırları, ayak kuklası gibi çeşitli deyimiere
rastl ıyoruz. 41
Mısır görüntüleri tek renktir, hareket olanakları smu·Jıdır. Türkler
olsa olsa yalnız perde gerisinden gölge yansıtma tekniğini Mısır'dan al-
mış ama buna Türk yaratıcılığını da katıp çok renkli, hareketli, özgün bir
biçim vermişlerdir. Böylece kesin biçimini aldıktan sonra Osmanlı Impa-
ratorluğunun etki alanı ve çevresinde yayılmıştır. Bundan sonra da, Mı
sır'a yani geldiği yere gölge oyunu bu yeni, gelişmiş biçimiyle yeniden
dönüp yerleşmiştir. Nitekim birçok gezginler on dokuzuncu yüzyılda
Mısır'daki gölge oyununu anlatırken bunun Karagöz olduğunu ve Mı
sır'a Türklerin soktuğunu, bunun çoğunlukla Türkçe oyuatıldığını bclirt-
mi§lerdir.42 Ayrıca Mısır'ın Türk etkisinden görüntülerini de Hamburg'taki
müzede Türk görüntüleriyle karşılaştırırsak benzerlik açıkça ortaya çıkar.
Yalnız gene bu müzede elinde ziller bulunan bir çengi görüntüsü gölge
oyunlarında rastlanan görüntülerin tersine yandan değil öndendir. Türk
etkisi kendini Mısır'da yalnız gölge oyununda değil, kukla oyunlannda da
gösterir. Şöyle ki, Mısır'daki kuklanın adı Karagöz'den bozma Aragoz'dur.43
Bu sözcük ister istemez ses çağrışı:m:ı yoluyle yukarda adını andığım Artısek'i
düşündürüyor. AdJSek Farsça "küçük gelin" demektir. Bunun Anadolu'da
yağmur duasında kullanılan ve kimi bölgelerde '<çömçe gelin" adlı kukiayla
bu bakımdan bir ilintisi olduğu ileri sürülebilir.44 Suriye45 , Kuzey Afrika~,
dışmda Yugoslavya 47 , Yunanistan«, Romanya'da 49 Karagöz adı bu yer-
lerin dil özelliklerine göre ufak tefek değişikliklere uğrayarak yerleşmiş
ve yayılmış tır . Yunanistan, üstelik buna sahip de çıkmıştır. 50
" bkz. yukarda n. 19.
42 Örneğin bkz. Edward William Lane, The Manııers and Customs of the Modem EgyPtiarıs,
Evliya'nın kendi çağından ~öyle bir dört yüzyıl öncesinin olaylan üze-
rine vereceği bilgi ne denli doğru olabilirse bu söylentiye de o denli güveni-
lebilir. Kimi incelemeciler bu söylentinin tarih yanlı~larına karşın doğrulu
ğunu benimsemişler, öyle ki bundan Selçuklularda gölge oyunu bulunduğu
uydurma sonucunu da çıkarabilmi~lerdir. Elde güvenilir bir kaynak olma-
clıkça Karagöz ve Hacivat'ın ne yaşadığı ne de yaşamadığı yolunda bir so-
nuca ul~abiliriz. Nitekim 1932 yılında Bursa'da Çekirge yoJunda Karagöz
için yaptırılan mezarın onarılınası söz konusu olunca bu olayla ilgili olarak
Karagöz'ün gerçek ya da yapıntı bir ki~i olup olmadığı üzerinde basında
uzunca süren bir tartışma olmuş, bu tartışmalarda türlü görüşler ileri sürül-
müştür. Bu arada Fuat Köprülü bir demecinde Karagöz'ün yapıntı bir
kişi olduğunu belirtİniştir. 58 Gene bu tartışmalarda Filibeli Mithat beyin
Bursa Belediye b~kanı Muhittin beye bir mektubu yayınlanmıştır. Mek- 59
tup sahibi 1333 yılında Hisar'daki Orta Pazar medresesi kitaplığında (veya
yine oradaki Mısri Tekkesi kitaplığında) Hayat ue menakibi Kara Uğu<. ve
Hacı Euhat adında bir kitabın bulunduğunu, sonra bunun bir yangında
yandığım söylüyor. Mektup yazan Bursa'da Sahaflar çarşısında oturan
kahveci Şeyh Hakkı Efendi'den Karagöz'ün Orhaneli ilçesinde Karakeçili
aşiretinden Oğuz adını taşıyan, esmer olduğu için kara denilen bir köylü
olduğunu, ama bu adın daha sonra iri yarı olduğu için Kara Öküz yapıldı
ğını, bunun arkad~ı Hacı Ahvat ile birlikte düzenledikleri oyunlar Şeyh
Kuşteri'nin ilgisini çektiğini ve Kara Öküz'ü Karagöz'e çevirdiğini öğren
miştir. Bir de Karagöz'le Mısırlı vezir Karakuş arasında bir ilişki kurulmak
istenmiş, ayrıca yargıç Karakuş'un bir alacaklının para verdiği borçlusunun
parası olunca alacaklısını aramaması üzerine alacaklıyı hapse attırarak
borçlunun böylece kendisini arayacağı üzerine karar verdiği üzerine bir
fıkra anlatılıyor. 60
Her Karagöz oyunu üç kesimden meydana gelir: Mukaddime (öndeyiş
ve giriş),
muhavere (söyle~me), fasıl (oyunun kendisi). Boratav buna bir de
bitişi dördüncü bir kesim olarak katıyor. 61
tien, Le Caire 1892 ve Qaraqouch, M!moires pııbties par les membrtı tk la Mission archeologique française
au Caire, VI, Paris, 1893; Georg Jacob, Tiirk~che Lilleraturgeschichte in Ein.ı:eldarstellungen Berlin 1900,
s. 79.
81
Boratav, a.g.e.
508 TÜRK DİLİ
da limon ağacı, vakvak ağacı, gemi, deniz kızı, çalgıcılar, kediler, Burak,
ev, ya da Metin And koleksiyonunda bulunan göstermelikler arasın~a yer
alan Zaloğlu Rüstem'in dev ile savaşı gibi.
Göstermelik'lerin görevi, henüz oyunu seyretmeye hazırlanmamış se- ·
yirciyi, oyunun yapıntı gerçeğine hazırlamak, yanılsama havasına sokmak,
onda geciktirim ve ilgi uyandırmaktadır. Belki de bunda uzak Doğu
golge oyunlarının bir etkisi bulunabilir. Giislermelik bir ucuna sigara kağıdı
gerilcrek yapılmış nareke adında bir karnı~ düdüğün cırlak sesiyle kaldırılır.
Bundan sorira perdeye defin tartırnma uygun Hacivat gelir, bir semai okur.
Bunu kimi kez bir ara semaisinin izl ediği olur. Bu semailer Dügah, Ferah-
nak, İsfahan, Tahir Puselik, Yegah, Rast, Nihavent, Beyati, Uşşak, Segah,
Eviç gibi makamlarda olur. Bu şarkıların çoğu Haşim Mecmuası, Hanende,
Şarkı Mecmuası, Gülzar-ı Musiki, Nevzad-ı Musiki gibi şarkı derlemelerinden
alınmıştır. Burada Hacivat müziğin tartırnma uydurarak başını hafifçe
sallar. Semai bitince Hacivat "O.ff. .. hay Hak" diyerek perde gazeline baş
lar.
Perde gazelleri çoğu kez oyunun bir öğrenek oyunu olduğunu ve
tasavvuf anlamım belirtir. Bunların içinde Sadık, Mukbil, Latif, Raşit
Ali Efendi, Kemteri, Hayali, Ibn-i İsa Akhisari, Bektaşi Ali Hilmi Dede,
Birri gibi şair ve şair mahlaslarına rastlanır. Bu perde gazellerinden Ritter 62,
Şapolyo 63 , Gerçek'te 64 rastlanmayanlardan bir iki örnek verelim: 65
*
Hep metanet üzredir eldi kemalin perdesi
Hal olursa lağvolur sahip cemalin perdesi
Bulmaz alıimk eğer vermezse mıtrdp guşmal
Nayt tanbur keman şaTkı mavalın perdesi
62
Helmut Rittef, Karagös türkisclıe SC/ıallenspiele, 3 ci lt, I (Hannover, 1924), II (İstanbul
1941), III (Wiesbaden 1953) .
G$ Enver Belınan Şapolyo, Karagö;;'ürı Tekniği, İstanbul 1947.
•• Gerçek, a.g.e.
a; Bunlar sayın Raif Yclkenci'den sağlanmıştır.
TÜRK HALK EDEBlYATI ÖZEL SAYISI 509
*
Tegafol eyleme safiyy bakma böyle çeşmi gafletle
Temaşe kıl. haymeye 4Yan eyle basiretle
Mukaddem·Şeyh Küşteri bu perdeyi ey/emiş icat
Ki aleme ibret olsun seyrettikçe dikkatle
On iki bend ile bağlu bir çarköşe haymedir
Verasında nice esrar olur sırrı hakikat/e
Görüp z;ehirde tasviri sen baziçe z;annetme
Bunu tefbihi dünya etmiş e/ıli dil bu suretle
Huda ömrün efzun eylesün şehinşahı cikanın
Tahtında daim eyle Yarab safa ü piir mesmetle
*
T emaşayı hayal erbabına öz;ge temaşadır
Maarif ehline malum olur ise muammadır
Ne anlar cahil ii nadan olan sırrı muamtnadan
Bakar z;alıir göz ile sanki miratı mücelladır
Verasın fehm ü idrak eyleyen yarana aşkolsun
Değildir ehli irfan hakktn zılli lıüveydadır
Misal etmiş bunu Şeyh Küşteri gülz;arı düny4)1a
Anın çiin SAD/K'a zıllı hayal ile müsemmadır.
*
N azar kıl perdei zıll ı hayale ehli ibret ol
Ne suret gösterir alemi aynı basiret ol
On iki bent ile dört köşeden hayretle bakdıkça
Verayı perdeyi fehmeyleyüp erbabı himmet ol
H az:reti Şeyh küşterinin yadigarıdır bu
Buyur ikbal ile temaşa kıl pürmeserret ol
HulUs-u kalb ile herdem dua eyle ey LA TİF
Edüp arz;ı hulusun.bendei hası devlet ol
Kuruldukça hemfşe perdemiz salıayı güi'istana
Şehinşalıı cikanın luifuna şükranı nimet ol
Bu bendinize, bu hakir duacınıza eli yüzü yunmuş, elfazı düzgün, sözü sohbeti
tatlı bir fasihüllisan yar-i vefaşiar olsa, geliverse şu meydan-ı pür sefaya, amM
bilse, fari-St bilse, bir az fenn-i şiir ü musikiye aşina olsa o söylese bendeniz
dinlesem, bendeniz söylesem o dinlese, oturan zevkpervan-ı kimm da sefayab olsa!
Diyelim: Bu gece işimi;:;i Mevlam rasgetire!
1
Tar bana bir eğlence, aman bana bir eğlence!
Tar, bana bir eğlence!
Kimi kez gene bir beyit okuduktan sonra Karagöz gelir, ikisi dövüşürler.
Dövüşte Hacivat kaçar, Karagöz yerde boylu boyunca uzanmış, burada seeili
bir deyişle Hacivat'a veriştirir. Bu kimi kez' 'tekerleme" denilen bir biçim alır.
Örneğin:
Aman aman! Oldüm, bZmecal oldum! Çıngarın sonunda kendimi yerde buldum!
Amanın aseldirlerim! Darbe-i tekmeviyenin tesirinden eşek gibi zırtarım ! Ama-
nın omıızbaflarım! Gereyan-ı tokattan tüysiiz kalan kiliii kaşlarım! Vücudu
darbalı1dum allfı kevgiri gibi delikdeşik oldu! Ey sağ cenalıım ! Adeta temayülen
meyl- i inhidam etmiş de habtıı·im yok!
Bunu ortaoyunundaki tekerterne ile karıştırmamak gerekir. 66 Boratav
masallarda da iki çeşit tekerterne olduğunu söylüyor. 67 Bunların birincisi
masal başında giriş klişcleri olduğu gibi masalın ortasında, sonunda söyle-
nen masal okuyucusunu gerçek dışı havaya sokmak için söz oyunları.
İkincisi ise ortaoyununda ve kimi Karagöz muhavere'lerinde olduğu gibi
masalcının kendi başından geçmiş gibi anlattığı (kimi kez de üçüncü kişide
anlatı lan) ve çoğu kez "yalan masalları" diye adlandırılan olağan dışı
scrüvenlerdir. Hayali Memduh'un İstanbul Belediye Kitaplığında bulu-
nan yazma defterleri arasında birisi (K. 62 /2) Semailer, Tekerlerneler başlığı
altında on beş tekerierne örneği vermektedir. Hacivat birkaç kez çıkarsa da
Karagöz'ün vuruşuyle kaçar, Karagöz yatıştıktan sonra muhavere bölümü
Muşla gürbenin sryrin haddan aşurdu ve leylek ile marın nezaketin yerine düşür
dü. Andan sonra bir t!_jder-i mehinpeykeri meydan yerine getirüh ademler
yutdurdu. 70
Nitekim aynı şenliği anlatan bir yabancı tanık ise gölge oyunuyle bir kedi-
nin bir fareyi, bir lcyleğin bir yılanı yuttuğunu söyleyerek olayı doğrulu
yor.71 Eskiden bu ç~it hayvan sözsüz ön oyunlar oyuatılmış olduğuna kiini
Karagöz koleksiyonlarında rastladığımız hayvan görüntüleri de kanıttır.
Kiel'deki, Hamburg'taki, Topkapı Sarayındaki koleksiyonların kedi, fare
görüntüleri bulunmaktadır. Böylece anlaşılıyor ki hayvanlarla gösterilen bu
kısa sözsüz oyunlar geleneği XVI. yüzyıldan XIX. yüzyıla kadar sürdürül-
müştür. Bunları ortaoyunun eski biçiminde de buluyoruz. lvfukaddime ve
muhavere'den sona fasıl gelir. Muhavere'den fasıl'a geçerken önce Hacivat
gider, Karagöz çıkmadan:
Sen gidersitı de beni pamuk ipliğiyle mi bağlıyorlar? Ben de gideyim idgaha,
dolaba, dilber seyrinet Bakalım, ayine-yi devran ne suret gösterir!
68
bkz. Metin And, "Karagöz'de Muhavere", Türk Folkwr Ara§tırmaları, mart 1965. Hayali
Memduh'un İstanbul Belediye Kitaph~, Muallim Cevdet yazmalan arasında bir. iki muhavere
derleıncsi vardır: K.63j2 ("Akıl", "Nasihat", "Gelgeç", "Babam öldü", "Bekçi") 48 yaprak;
K.62/5 ("Külbastı", "Gül", "Hasta") 39 yaprak.
•• Bunun tümü için bkz. Metin And, A History of Tlıeaur and Popu/ar Enterüıinment in Turkey,
Ankara 1963-64, s. 36-38.
70
bkz. n. 39.
71
[Nicolaus Haunolıh), Partucular Verzeichnuzs mit was Ceremonien... Lewenklaw,
Neııwe Chronica Yürekiseher nalioıı, Franckfurt am Mayn, 1590, s. 489.
512 TUTIK DİLİ
" Metin And, "Karagöz ve Orta Oyunu Fasıl Dağarcığı", Türk Dili, I (aralık 1965), ll
(ocak 1966), III (şubat 1966).
" Küçük Ali'den Dr. İlhan Başgöz'ün derlediği ses şeridinden Karagöz fasıllan M illi Kütüp·
hane ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Kürsüsü kitaplığındadır.
Hayali Memduh'un İstanbul Beleeliye Kitaplığında MuaUim Cevdet yazmaları arasında şu yazma
fasılları bulunmaktadır: K.62/4 ("Aptal Bekçi") 42 yaprak; K.64/l ("Aptal Bekçi") 32 yaprak;
K.65 / 1 ("A~alık Faslı") , 45 yaprak; K.63/3 ("Enver Ağa") 47 yaprak; K.65 fl ("Yazıcı") 10 yap·
rak; K.62 /1 ("Denyolar" =Tımarhane faslı) 25 yaprak; K.65/2 ( "Şarhoşa hile"), 27 yaprak;
K.62 / l ("Talıir ile Zühre") 42 yaprak; K.64f4 ("Tahir ile Zühre") 41 yaprak; K.62{6 ("Ferhat ile
Şirin"). 43 yaprak; K.62f3 ("Karagöz'ün Doktor!~"), 44 yaprak; K.63f4 ("Kavak faslı" ve
"Nasihat") 24 + 8 yaprak; K.63 f5 ("Kayık faslı") 25 yaprak; K.64/4 ("Korkak Yazıcı") 27
yaprak; K.65/2 ("Nigar faslı") 34 yaprak. Bu yazmaların tümünün mikrofilmi Medn And Kitap-
lığı ve Bclgeliğinde bulunmaktadır.
74
E. Parmenticr, Vayage dans la Tıırquie d'Europe, Paris 1890, s. 166-169.
,. Avrupa'da şu milzelerde Karagöz koleksiyonları bulunmaktadır: Oxford Üniversitesi
Pitt Rivers Museum, Londra'da Forest Hill'de The Horniman Museum, Hamburg'ta Museum für
Volkerkunde, Munich'te Volkerkunde l\tiuseum, Offenbach-am Main'da Deutsches Lcdennuseum,
Köln'de Institut für Theaterwissenchafi, Kiel'de Theatermuseum, Lyon'da Musee International
de la Marionette, Paris'te Musee de I'Homme. Türkiye'de ise şu kurumlarda bulunmaktadır:
Topkapı Sarayı Müzesi, Istanbul Belediye Müzesi, lnkılap Müzesi, Ankara Etnoğrafya Müzesi,
Milli Kütüphane, TRT., Güzel Sanatlar Akademisi. Bu son üç kuruında bulunan görüntüleri
Küçük Ali yapmıştır. Özel ellerde de Karagöz koleksiyonları bulunur: Behzat Butak koleksiyonu,
TURK HALK EDEBİYATT ÖZEL SAYISI 513
Cemalettin Saraçoğlu koleksiyonu, Melin And koleksiyonu (bu koleksiyonda 200'ü aşkın Karagöz
görüntüsü yanında üç Türk kuklası, iki çok eski Ca va gölge oyunu görüntüsü, bir yeni Cava göl-
ge oyunu görünti.lsü, bir yeni Hint gölge oyunu görüntüsü, iki yeni Çin gölge oyunu görüntüsü
bulunmaktadır.) ,
,. Eskiden perdenin beyazı çerçeveye dikilmeyip kJyılan ilik dü~ne ile iliştiriliyor, buna
oniki ben/. deniliyordu. Nitekim yukarda verilen perde gazellerindeki Oniki beııt ile dlirt köşeden hayret/c
baktıkfa, veya Oniki bttıt ik batlı bir kö;e haymedir, Oniki bent ik dört köşe resmi Ktifteridir bu gibi mısralar
Bektaşi simgeleri oldukları kadar bu eski perdeyi de tammlıyorlar.
514 TORK DİLİ
" Metin And, "Karagöz ve Orta Oyununun güldürücülüğü", Türk Dili, ocak 1962; "Ka-
ragöz ve Orta Oyununda Dilin Güldürücülüğü", Dost, ekim 1963.
TtlRK HALK EDEBİYATI ÖZEL SAYISI sıs
79
en önemli yanı olduğunu göstermiştiın. Şimdi bu görüşü pekiştirrnek
için daha başka kanıtlar ortaya koyalım.
Gösterilen kanıtların daha önceki yazılanmda da belirttiğiın gibi siya-
sal taşlamanın yasak edildiği Abdülaziz çağından önce olması ve yabancı
ların tanıklığına dayanması bu görüşü doğrulamaktadır. Bize geçmeden
önce Türkiye dışında iki incelemecillin kitabında Karagöz'ün siyasal yönünü
doğrulayan iki örnek vermek yerinde olur. Profesör Jacob~VIII. yüzyılda
Haleb tahibi üzerine bir kitap yazmış olan Alexander Russell'in kaynak
göstererek 80 ı768'de 'Rusya ile savaşın başında gözden düşen Halep Yeni-
çerilerini, Karagöz alaya almış. Hükümet, halkın büyük alkışla destekledi-
ği bu davranışı yasaklıyor. Bir de Kuzey Afrika'yı örnek vcrelim. Kuzey
81
•• ,a.g.e., s. 31-32.
82
Hayali Küçük Ali, "Eskiden Nasıl Karagöz Oynatılırdı", Türk Fo/klor Araştırmaları .
mart 1961. ·
" Ayrıca bkz. Tecer, a.g.e.
94 Topkapı Sarayı Arşivi, D . 10022.
518 TORK DİLİ