You are on page 1of 31

TÜRKLERDE GÖSTERİ

SANATLARI
Hazırlayan: Sarper Kutlukhan ALTINTAŞ
Öğrenci No: 45220000320
-
Dr. Öğretim Üyesi Hülya GÖLGESİZ
BU DERSTE NELER ÖĞRENECEĞİZ?
• Türk Seyirlik Oyunlarının gelişimini ve kökenini öğreneceğiz.
• Türk kültüründeki gösteri sanatlarından kukla, gölge oyunu,
meddah ve hokkabazlığı öğreneceğiz.
• Bu gösterilerin tarihçesi ve gelişimini öğreneceğiz.
• Bu gösterilerin gelişmesinde etkili olan öğeleri ve kaynakları
öğreneceğiz.
A- TÜRK SEYİRLİK OYUNLARI
• Türk seyirlik oyunları ve tiyatrosu tarihinin gelişiminde
araştırmalar yapan Metin And’a göre, Türklerde bu sanatın
gelişmesinde 5 etken önemlidir.
• Bunlar sırasıyla: Yer, Gelenek, İslam, İmparatorluk ve
Batı’dır.
A- TÜRK SEYİRLİK OYUNLARI
• 1- Yer: Söz konusu sanat dallarının doğduğu ve geliştiği alan
Orta Asya ve Anadolu’dur. Bu coğrafyadaki eski uygarlıkların ve
Bizans’ta görülen kimi törenlerin, bilhassa köy seyirlik oyunlarını
etkilediği saptanmaktadır.
• 2- Gelenek: Bu maddede daha çok İslam öncesi dönemdeki Türk
geleneği önem taşımaktadır. Genellikle eski şaman inancı ve
törenlerinin günümüze kadar süren bazı oyunları etkilediği
görülür. Yakut Türklerinde Şamana oyun denilmesi de ayrıca
dikkat çekicidir.
A- TÜRK SEYİRLİK OYUNLARI
• 3- İslam: Bu maddede İslam’ın olumlu etkisinden söz edemeyiz.
Gerek geleneksel seyirlik oyunları gerekse çağdaş sahne sanatları
‘dine aykırı’, ‘dinle bağdaşmaz’ gibi söylemlerle nitelendirilip
engellenmesi yoluna gidilmiştir.
• 4- İmparatorluk: Bu madde üç kıtaya yayılan Osmanlı
İmparatorluğunun etkisinden kaynaklanan etmenler söz konusudur.
Çok uluslu bir yapıya sahip olması dolayısıyla özellikle gayrimüslim
topluluklar sahne sanatları konusunda ön plana çıkmaktadır. Çağdaş
tiyatronun da Türkiye’ye girmesinde de öncülüğü başkent İstanbul’da
ve büyük kentlerde yaşayan Ermeniler ve Yahudiler yapmıştır.
A- TÜRK
SEYİRLİK
OYUNLARI
• 5- Batı: Geleneksel Türk
tiyatrosunda görülmeyen
çağdaş tiyatro türleri:
opera, operet, bale
doğrudan doğruya batıdan
alınmıştır. 19. yy. sonlarına
dek bu etkideki Türk
tiyatrosunu da köy
oyunları, halk tiyatrosu ve
saray tiyatrosu olarak üçe
ayırabiliriz.
• Detayları diğer arkadaşım
Meral Azboy aktaracaktır.
KUKLA
KUKLA
• Geleneksel Türk tiyatrosunun en eski türü kukladır.
• Kukla sözcüğü Grekçe olup, bir araştırmaya göre 15. yy.'da
Türkçeye geçmiştir.
• Bu sözcükten önce Anadolu'da bu oyuna korçak, kabarcuk,
piyade çadırı gibi değişik adlar veriliyordu. Kimi zamansa hayal,
suret, lubut(kısa ve kalın sopa) gibi Arapça ve Farsça deyimler
kullanılıyordu.
KUKLA
• Oyunun başlıca özelliği, karton veya ağaçtan ya da onlara benzer
maddelerden yapılmış bebeklerle sergilenmesidir. Bu bebeklere
kukla denildiği için, bu aynı zamanda oyunun da adı olmuştur.
• Kukla adı Yunancadan alınmış olmakla birlikte Türk kuklasının
kökeni Orta Asya’ya dayanmaktadır. Anadolu'ya gelmeden
önceki dönemde oynatılışlarına göre iki tür kukla olduğu
bilinmektedir.
• Elle oynatılan kuklaya kol korçak, ipli olanında da çadır hayat
deniliyordu.
KUKLA
• Anadolu'ya geldiğimizde bunların dışında yeni türlerin oluşturulduğu
görülmektedir.
• Bunların en önemlileri, dev kuklalar, araba kuklası ve iskemle
kuklasıdır.
KUKLA
• Dev kuklalar, adından da
anlaşılacağı gibi,
insanlardan daha büyük
boyutta olup, içlerine
girilerek oynatılmaktadır.
• Dev oldukları için masraflı
olan bu kuklalar başlarda
saray çevresi olmak üzere
zengin kesim tarafınca
düzenlenen şenliklerde ve
düğünlerde oynatılmaktaydı.
KUKLA

• Araba kuklası,
oynatıcıların bir araba
içine gizlenerek araba
üstündeki kuklaları
sopalarla oynatmalarından
ötürü bu adı almıştır.
KUKLA

• Kuklalarla ancak
belirli birkaç hareket
yaptırılabilen oldukça
basit bir türe de
iskemle kuklası
deniliyordu.
KUKLA
• Bunların dışında
genellikle kırsal
kesimlerde, kökeni
çok eski inançlara ve
büyüye kadar
dayanan bir gelenekle
sergilenen, ya da
yağmur yağdırmak
gibi amaçlarla yönelik
ilkel kukla
oyunlarına da
rastlanılmaktadır.
GÖLGE OYUNU: KARAGÖZ
GÖLGE OYUNU: KARAGÖZ
• Sonraki gelişmesiyle Türkçeye oyunun başkişisi Karagöz’ün
adıyla yerleşen bu oyun, aslında bir gölge oyunudur.
• 17. yy.’a gelinceye kadar Anadolu’da hayal-i zıl(gölge hayali)
adıyla anılıyordu.
• Çünkü bu oyun iki boyutlu şekillerin gölgelerini saydam bir
yüzey ya da bir perde üzerine, arkasındaki ışıktan yararlanarak
yansıtan bir oyundur.
• Bu perdeye de hayal perdesi denir.
GÖLGE OYUNU: KARAGÖZ
• Uzakdoğu’da gelişen bu oyun, Araplar aracılığı ile Türk
kültürüne geçmiştir. Oyunun Türkiye’de ne zaman başladığı
hakkında değişik söylenti ve görüşler öne sürülmektedir.
• Ancak Anadolu Selçukluları çağında gölge ya da karagöz
oyununun bilindiği şeklinde öne sürülen savı doğrulayabilecek
hiçbir kanıt bulunamamıştır.
• Yani kıssadan hisse, perdesine hayal perdesi, oyununa da hayal-i
zıl denilen gölge oyununun tarihçesi de belirsiz bir hayalden
öteye gidememiştir.
GÖLGE OYUNU: KARAGÖZ
• Gölge oyunu, tek bir sanatçının sergilediği bir gösteridir.
• Karagözcü denilen sanatçı, deve derisinden yapılmış
görüntüleri(tasvir) sopaların yardımıyla hareket ettirirken, sesini
ve şivesini oyundaki kişilerin özelliklerine göre değiştirerek
seçtiği konuyu sergiler.
• Konu bir metne bağlı değildir ama belirli kurallar içerisinde
gelişir.
• Bununla birlikte ünlü karagözcülerin sundukları konulara
dayanılarak sonradan bazı metinler oluşturulmuştur.
GÖLGE OYUNU: KARAGÖZ
• Oyuna adını veren Karagöz, doğruluğun ve sağduyunun simgesidir,
sözünü esirgemez.
• Hacivat ise, güzel konuşan, ancak kişilikten ve içtenlikten yoksun,
karşısındakine göre değişik kalıplara girebilen bir tiptir.
• Bu birbirine zıt kişiliklerin yanında, gölge oyununda toplumun her
kesimini ve tabakasını yansıtan tipler de vardır. Ayrıca çeşitli hayvan
ve eşya tasvirlerine, yani görüntülerine de yer verilir.
• Karagöz oyunu aslında bir güldürü oyunudur. Ancak seyircileri
güldürürken kimi gölgeler ve sanatçının tiplemeleri, aktardığı sözler,
ona toplumsal bir eleştiri niteliği de kazandırmıştır.
MEDDAH
MEDDAH
• Arapça övmek anlamındaki ‘medh’ kökünden türetilmiştir.
• Sözcük olarak ‘abartılı biçimde öven kimse’ demektir.
• Hatta bu yüzden Türkçede, birisine belli bir amaçla övgüler düzen
kişiler için ‘meddahlık ediyor’ denilmektedir.
• Sanatını anlatıya dayalı olarak sergileyen kişi olan meddah, aynı
zamanda tıpkı kukla gibi bu sanat türünün adı haline gelmiştir.
MEDDAH
• Meddah, anlatısında, destan kahramanları kadar gerçek
kahramanları, toplumun ilgisini çeken savaşları, din ulularının ve
ünlü kişilerin yaşamlarını canlandırabileceğini gibi, güncel konuları
da dile getirebilmektedir.
• Bilhassa 19.yy.’dan başlayarak Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinde
meddahların sevilen romanları ve tiyatro eserlerini anlattıkları
görülmektedir.
• Hatta yöneticilerin halka duyurmak istediği resmi bildirilerini de
anlatıları arasında söylemesi olağan karşılanır.
MEDDAH
• Meddahın kullandığı araçlar, bir mendil ile bir sopa’dan
ibarettir.
• Değişik kişi tiplemeleri yaparken mendiliyle başını sararak
kıyafet değiştiriyormuş gibi bir izlenim vermeyi amaçlar.
• Aynı zamanda mendilini terini silmek için de kullanır.
• Sopa ise değişik işlevler görmektedir. Oyuna başlarken, kapı
çalınırken kullanılan sopa, bazen bir süpürge, bazen bir saz
olmakta, hatta seyircilerin dikkatlerini çekmeye de yaramaktadır.
MEDDAH
• Yılın her gününde sergilenebilen bu oyun, ramazan gecelerinde
kahvelerin ve köy odalarının programlarının başında yer
almaktaydı.
• İmparatorluğun sonlarına dek canlılığını koruyan bu tür,
günümüzde artık anılarda yaşamakta ve TV’nin ramazan
programları içerisine sıkışmış bulunmaktadır.
HOKKABAZ - GÖZBAĞCILIK
HOKKABAZ - GÖZBAĞCILIK
• Tek kişilik seyirlik oyunlarından biridir.
• Bu ad, Arapça hokka sözcüğüne eklenen Farsça baz takısından
oluşmuştur.
• Hokka, küçük, yuvarlak ve genelde tek parçadan yapılmış kutu
demektir.
• Baz eki ise, Farsçada oynayan anlamındadır.
HOKKABAZ - GÖZBAĞCILIK
• Bu gösteriyi yapanlar, genellikle hokkaların altına veya içine
koydukları şeyleri yok ettikleri, çoğalttıkları ya da değiştirdikleri
için kendilerine hokkabaz sanı verilmiştir.
• Oyun, kural olarak 3 hokka ve 3 yuvarlak ile oynanır.
Hokkaların içine, altına konan bu nesnelerin yok edilmeleri,
sayılarının artırılıp eksiltilmesi, başka şeylere dönüştürülmesi,
seyircinin gözlerini yanıltma esasına dayanır.
HOKKABAZ - GÖZBAĞCILIK
• Yani kıssadan hisse hokkabazlık Türkçede el çabukluğuyla
seyirciyi şaşırtmadır. Bundan dolayı yine hokkabazlığı
karşısındakini aldatmaya çalışanlar için de kullananlar vardır.
• Hokkabaz oyununu Türkiye'ye Yahudilerin getirdiği kabul
edilmektedir. Bu nedenle ancak 16. yy.’da yaygınlık
kazanabilmiştir.
• Türk hokkabazlığının en belirgin özelliklerinden biri el
çabukluğundan ziyade dil çabukluğuna dayanmasıdır.
HOKKABAZ - GÖZBAĞCILIK
• Hokkalarla oynayan asıl sanatçı usta ya da pişekar olarak anılır.
Onun yardımcısına da Yardakçı denir.
• Yardakçı hem oyunu bozmaya hem de onun sırrını çözmeye
çalışan ve yaptığı hareketlerle gösteriye bir güldürü niteliği
kazandırmak isteyen bir kişiliği canlandırır.
• Usta, Yardakçısının sorularını yanıtlamaya çalışırken dil
becerisini de kullanmak zorundadır.
HOKKABAZ - GÖZBAĞCILIK
• Hokkabaz, çeşitli nedenlerle düzenlenen şenliklerin ve çocukların
ilgisini de çektiği için sünnet düğünlerinin başlıca sanat
etkinlikleri içerisinde yer alıyordu.
• Çağımızda hokkabaz özgün biçimiyle eski etkisini yitirmiş
bulunmaktadır, ancak onun batıda geliştirilen başka bir türü olan
illüzyonizm Türkiye'de de etkinlik kazanmaktadır.
DİNLEDİĞİNİZ İÇİN
TEŞEKKÜRLER
Kaynakça: Şerafettin TURAN – Türk Kültür Tarihi s.323-330(Sahne Sanatları ve
Seyirlik Oyunlar.

You might also like