You are on page 1of 4

30.09.

2022 03:06 Sultan BABA Röportajlar SULTAN BABA RÖPORTAJI ( Zeynep TAMGÜNEY ), Sultan Baba İlim ve Hizmet Vakfı

+90 (212) 546 17 55 (tel:+90 (212) 546 17 55) Arama..    


(https://www.faceb

(https://twitt

(https
(mailto:info@sultanbabava


(https://www.sultanbabavakfi.org.tr/)

Ana Sayfa (https://www.sultanbabavakfi.org.tr)


/  Sultan BABA
/  Sultan BABA Röportajlar

SULTAN BABA RÖPORTAJI ( Zeynep TAMGÜNEY )


Sultan’ül Arifin İhsan Tamgüney Sultan Baba (k.s.) hazretlerinin
hayatını daha yakinen öğrenebilmek için Sultan Baba ile aynı çatı
altında uzun bir müddet yaşamış, hizmetinde bulunmuş, duasını
almış ve “kızım” diye hitap ettiği gelini Zeynep Tamgüney
Hanımefendiye Sultan Baba’yı sorduk.

Seyyide Dergisi: Sultan Baba’nın oğlu olarak ümmete hizmeti; onun


bıraktığı yerden sürdüren Hüseyin Tamgüney Hocamızın ve eşi
olmanız dolayısıyla sizin ne kadar meşgul olduğunuzu biliyoruz.
Fakat bizi kırmadınız ve zaman ayırdınız. Öncelikle bunun için
teşekkür ederiz.

Zeynep Tamgüney: Bu güzel, manevi değeri büyük ve çok faydalı


bulduğum derginizde yer verdiğiniz için asıl ben teşekkür ederim.

Seyyide Dergisi: Bugüne kadar Sultan Babayı anlatan birçok yazı


kaleme alındı. Yakını olarak Sultan Babayı (k.s.) bir de sizin
dilinizden dinleyebilir miyiz?

Zeynep Tamgüney: Şimdiye dek anlatılanlar ve bundan sonra


anlatılacak olanlar da onu yeterince ifade etmekten aciz kalacaktır.
Onu anlayabilmek ve anlatabilmek için öncelikle hâl ehli olmak,
tasavvuf bilgisine sahip olmak gerekir. Bu sebeple yalnızca dış,
yüzeysel görüntüsüyle değil manevî yönüyle de anlatmak isterim sizlere.

Muhterem babamız, Artvin’in Arhavi ilçesi Lome Köyü’nde 1904 yılında dünyaya gelmiş. Üç yaşında annesini kaybettikten sonra babasıyla
birlikte Çanakkale’ye göçmüş. Bir müddet burada yaşamış. Dokuz yaşında babasını kaybettikten sonra amcasıyla birlikte Gölpazarı’na
yerleşmiş. Oradan da bütün İç Anadolu’yu gezmiş, ticaret ile meşgul olmuştur.

Çocukluk ve gençlik yıllarına dair pek fazla bilgi bulunmamaktadır. Bu yüzden sizlere kendisini tanıdığım zamandan itibaren anlatmaya
başlayacağım.

Muhterem kayınpederim önce şeyhim sonra kayınpederim oldu. Onunla tanıştığım sıralarda lise son sınıf öğrencisiydim. Büyük bir gayretle
okula ve dershaneye gidiyordum. Tek gayem Tıp Fakültesinde okumaktı.

O günlerde ablam Sultan Babamızın dersine girmiş fakat ben bilmiyordum. Bir gün bana; “Benim İstanbul’da bir hocam var. Ziyaretine
gideceğim. Sen de bu tempodan yoruldun istersen birlikte gidelim, hem gezmiş olursun” dedi. Biz o zaman İzmit’te oturuyorduk, Sultan Babamız
ise İstanbul Zeytinburnu’nda.

Ablama hak vermiştim, çok çalışıyordum; bir günlük geziden bir zarar gelmez diye düşündüm ve ablamla birlikte İstanbul’a geldik. O zaman
Sultan Babamızın küçük bir bakkal dükkânı vardı. İçeriye girerken usulen başımı örttüm. Mübareğin önüne oturdum beni okudu. Okurken de
bana “Çok geziyorsun” dedi. Ben de içimden “Nasıl geziyorum ki benim hiç gezme huyum yoktur, okuldan eve evden okula gider gelirim.” O anda
benim içimden geçirdiğim bu söze cevap verdi: “Canım” dedi; “İstanbul’u geziyorsun.” Deyince anladım ki, gönlümden İstanbul Sarıyer’i ve
oradaki akrabalarımı geçiriyordum. O anda kendi kendime: “Bu nasıl bir dede ki içimden geçenleri bildi. Benim içimi adeta okudu. Dünyada böyle
bir insan yoktur herhalde” dedim. Hayran olarak ve sevgiyle yüzüne baktım. O anda çok sevdim.

Okuma halen devam ediyor. Ben ise görünürde sessiz oturuyorum ama içimde bir fırtına esiyor. Sultan Baba o zaman bana dedi ki: “Âlimin
yanında dilini evliyanın yanında kalbini tutacaksın.” O an bir kaç ay önce gördüğüm bir rüya aklıma geldi “Ben sizi rüyamda gördüm” dedim;

“Anlat bakalım” dedi. “Yaşlı bir dede eline asasını almış bana doğru tutuyor. Yeşil, ebrulî gür bir ışık geliyor. Sonra önünde dizüstü oturdum ve
(tel:+90
bana sohbet verdi. Fakat kalktığımda ne sohbet verdiğini hatırlayamıyordum”
(212)
dedim. “Bir de rüyada sakalınız biraz daha düz idi” dedim. “O kadar
fark olur kızım” dedi. Bana ders kâğıdını uzattı. Hâlbuki bir anda ders kâğıdı verilmez, önce istiğfar ve salavat-ı şerife çektirilir. O ise “Al bunu yap
inşallah mücahitlerden olacaksın” dedi.
546 17 
55) (mailto:info@sultanbabavakfi.org.tr)

https://www.sultanbabavakfi.org.tr/sultan-baba/sultan-baba-roportajlar/sultan-baba-roportaji-zeynep-tamguney-_79 1/4
30.09.2022 03:06 Sultan BABA Röportajlar SULTAN BABA RÖPORTAJI ( Zeynep TAMGÜNEY ), Sultan Baba İlim ve Hizmet Vakfı
Bende ilim olmadığından dolayı “Bu dede bana bir şeyler söyledi ama nedir acaba, eve gidince ansiklopedilerden araştırıp bakayım” dedim.

Ama size şunu söyleyebilirim ki; ben dükkânına girdiğimde başka bir kişi idim, çıktığımda 180 derece dönüş yapmış bambaşka bir insan olarak
çıktım. Gönlümde dünyaya ait ne varsa hepsini söküp attı. Üniversite hayali, mevki makam sevdası hiçbir şey kalmadı. Aşk ile Rabbimizin yoluna
dönüş yapmamıza vesile oldu Allah razı olsun.

Kısa bir süre sonra da Rabbimiz gelini olma şerefine erdirdi. 10 seneye yakın Sultan Baba’nın gelini olarak onunla yaşadık, bizi öz evladından
ayırmadı “Sen benim Âli evladım ehl-i beytimsin” derdi. Hiçbir zaman bizi incitmedi, kırmadı.

Seyyide Dergisi: 10 seneye yakın bir zaman Sultan Babanın gelini olarak beraber yaşadığınızı, hizmetinde bulunduğunuzu söylediniz. Günlük
yaşantısını nasıl geçirirdi bizimle paylaşır mısınız?

Zeynep Tamgüney: Muhterem kayınpederimin ben gelin geldiğim zaman yaşı bir hayli ilerlemişti. Buna rağmen gayretli, çok düzenli ve istikamet
sahibi idi.

Her gece saat: 1.00’de kalkar, gece namazını kılar, günlük virdlerini çekerdi bu hemen hemen 1 saate yakın sürerdi. Sonra sahur sofrası kurulur,
az bir şeyler (birkaç zeytin, biraz patates salatası, bir dilim ekmek, bir bardak çay, birkaç dilim salatalık) yedikten sonra virdine yani Kur’an-ı
Kerim’e döner okur okur okurdu.

Bu anlatırken kolay gibi gelse de uygulama esnasında gerçekten çok zordur. O yaşlı hâline rağmen hiçbir zaman vazifelerini aksatmadan üstün
gayretle vaktini kemale erdirirdi. Ben bazen uyanık olurdum, bazen de uyurdum. Kalkınca Sultan Babamızın Kur’an okuyuş sesi evde yankılanırdı.
Kulağımı uzatır, onun Kur’an okuyuşunu dinlerdim. Bu bana çok büyük bir huzur verirdi.

Sabah ezanıyla beraber Kur’an-ı Kerim’i başkasına devreder abdest tazelemeye kalkardı. Sabah namazında evimizde imam olur, arkasında
hizmet ehli ve üç beş müridiyle sabah namazını kılar; uzun uzun tesbihatını yapardı. Sonraları vefatına 2-3 sene kala duaya da başlamıştı.
Namazdan sonra 1 saat, tam 1 saat süren dua yapardı. Ailesi olarak bizler de yanında duada bulunurduk. Ondan çok daha genç olmamıza
rağmen bizler bazen dayanamazdık. O ise her gün aşk ile gayret ile kuvvet ile ellerini gökyüzüne açar, Rabbinden Ümmet-i Muhammed’in affını
dilerdi. Öyle bir cereyan olurdu ki üzerinde… Bir gün o kadar ellerini kaldırdı ki dizlerinden battaniyesi yere düştü farkında olmadı. Ben de
dizlerine battaniyesini örtmek istedim, derken bildiğimiz cereyan gibi bir şey elimi titretti. Ona o kadar feyz-i ilahi gelmişti ki el vuranı da, kendini
de yakıyordu.

Evet. O büyük duadan sonra dışarı elbiselerini giyinir, duha namazını kılar, dükkânına giderdi. Bir taraftan rızkını kazanır, bir taraftan da hizmetine
devam ederdi. Gelen hastaları okur, insanları doğru yola çevirmek için sohbet eder; istiğfar ve salavat-ı şerife tesbihatlarını dağıtırdı.

Bu minval üzerine ömrünü ikmal eyledi. Hiçbir zaman kendine tatil için zaman ayırmadı, tatil yapmadı. Dünya hasat yeri; burada çalışacağız,
orada toplayacağız derdi. Allah dostlarında gördüğümüz kadarıyla tatil anlayışı yok idi. Sultan Babamızın hayatı boyunca hiç boş vakit
geçirdiğini görmedik. Boş vakit geçirilmesinden de hoşnut olmazdı. Paralı günler, yaş günleri, yılbaşı günleri bunların hiçbirinin yapılmasını
istemezdi. “Bunlar Müslüman hanımları bozmak için kâfirlerin içimize soktuğu hileler, oyunlardır” derdi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de öyle değil miydi? Boş oturan bir zatı gördüğünde selam vermemiş, geri döndüğünde aynı zata selam vermiş.
Kendisine neden böyle yaptığını sorduklarında ise: “Boş oturduğu zaman şeytan ile meşguldü, şimdi ise bir meşguliyeti var; (eline sopayı almış
yere bir şeyler çiziyormuş) şeytan ondan uzaklaştı” buyurmuşlar. O misal gibi Sultan Babamız da asla boş durmaz, hiçbir işi olmadığında kese
kâğıdı yapardı.

Akşam-yatsı arasında zikrini yapar; yatsıdan sonra misafirlerine, müridlerine sohbet eder sonra istirahata çekilirdi. O bu istikametini hiç
bozmadı.

Bunlar bizlerin dıştan yüzeysel olarak görebildiklerimizdi.

Seyyide Dergisi: Bunların yanı sıra bizlere manevi yönünden bahsedeceğinizi de söylemiştiniz, sabırsızlıkla sizi dinliyoruz.

Zeynep Tamgüney: Sultan Babamız büyük bir Allah dostu (yani evliya) aynı zaman da keramet ve keşif sahibi idi. Mükemmel bir mürebbî, âşık ve
sadık idi. İnsanları cehennemden kurtulmaları için doğru yola davet eden irşad ve irfan sahibi biri idi. İnsanları doğru yola çevirmek yani Allah’a
kulluk yoluna çevirmek için mücadele verirdi, bir mücahitti.

İnsanların kuru ve kurak gönüllerine su serperek yeşillendirir, canlandırırdı. Ve tam bir babaydı. Baba derken aklınıza ne gelir? Evlatlarını terbiye
eden, himaye eden, doğruyu eğriyi gösteren, destek veren, tehlikeli işlerde uyaran, koruyan ve gözeten deriz değil mi? İşte Sultan Babamız da
tam bir baba sıfatı vardı.

Nice imanlar sinelerde saklı, imanlar küllenmiş. O külleri üfleyerek imanların ortaya çıkmasına vesile olurdu. Nice insanlar onun eliyle Hakkı
buldu, Allah’a yöneldi. İslam hakikatlerini bilip öğrenip İslam’ı yaşadı.

Size kendi hidayet öykümden bahsetmiştim. Benim bu derece farklılık göstererek bir anda Allah yoluna dönüşüm, buna en güzel örnektir.
Yeryüzünde böyle bir insan olamaz herhalde diye düşünüyordum; dükkânına girdiğimde başka bir kişi idim, çıktığımda ise bambaşka bir insan
olarak çıktım. Benim gönlümden dünyaya ait ne varsa hepsini söküp attı; hiçbir şey kalmadı.

Değerli taşlar da topraktan çıktığı zaman taştır. Onu usta eller işleye işleye yakut, pırlanta, altın yapar. Dükkâna girerken bir kütük girdik, usta ve
maharetli bir şeyhin elinde tornaya girdik. İşe yarar bir tahta olarak, işlenmiş olarak çıktık. Tabii ki kardeşlerim bunlar gönül evinizde oluyor;
görünürde bir şey yok. Daha geldiğimiz gibi kerametini bize göstererek bizi Allah yoluna yöneltti. Sevgi ve muhabbeti gönlümüzde taht kurdu.

Sultan Babamızın kerametleri sayılamayacak kadar çoktu. Ama



bunu herkese göstermez ve kendisini saklardı.
(tel:+90
(212)
Bir defasında Parseller’deki evimde bir şeyler söyledim. Zeytinburnu’na
546 17
söyledi. O kadar utandım ki demek Sultan Baba halimizden haberdar

gelince mübarek beni gördüğü gibi söylediğim kelimeleri aynen bana
oluyor dedim.
55) (mailto:info@sultanbabavakfi.org.tr)

https://www.sultanbabavakfi.org.tr/sultan-baba/sultan-baba-roportajlar/sultan-baba-roportaji-zeynep-tamguney-_79 2/4
30.09.2022 03:06 Sultan BABA Röportajlar SULTAN BABA RÖPORTAJI ( Zeynep TAMGÜNEY ), Sultan Baba İlim ve Hizmet Vakfı
Sultan Baba sohbetlerinde daima; Allah’ın dostlarına elinden el, dilinden dil, kulağından kulak verdiğini, onlar için gizli olmadığını söyler; “Bizler
de Allah’ın bildirdiği kadarını biliriz” derdi.

Kibar bir evliya idi. Kimseyi kırmaz, kimsenin suçunu yüzüne vurmaz, hakaretvari konuşmaz; anlatmak istediklerini bir sohbetle anlatır; “İçinden
hissenizi alın” derdi. Zaten o sohbetlerde ne demek istediğini anlardık. Sorumuz ne ise onu sormadan cevabını alırdık veya eksiğimiz ne ise onu
anlardık.

Hiçbir zaman kimseye beddua ettiğini duymadık. “Kimseye beddua etmeyin” derdi. Özellikle bazı kadınlar çocuklarına beddua ederlerdi. Onlara
“Sonra çok pişman olursunuz, canınız yanar, sakın çocuklarınıza beddua etmeyin” derdi.

Sultan Babamızın eline Allah’u Teala şifa vermişti. Bunlardan birini bizde yaşadık. Benim ellerim egzama gibi yara oldu, elimle tuz
tutamıyordum. Yara olmuştu suya bile tutamıyordum. Ben “Sultan Baba ellerimle yemek bile yapamıyorum” deyince; “uzat ellerini” dedi.
Kayınpederim olduğu için bize namahrem değildir. Uzattım, ellerimi sıvazladı. Bir daha o ki asla ellerim yara olmadı. Bir sıvazlamayla ellerimdeki
o yara yok oldu.

Bunlar günümüz insanlarına olağan dışı gelse de biz bunları yaşadık.

Böyle kerametini gören insanlara daima “susun söylemeyin” derdi.

Kendi dilinden duydum ki “Allah bizi saklıyor. Öyle olmasa buradan İzmit’e kuyruk olur” derdi.

Kerametten soranlara ise “Asıl keramet kişinin sırat-ı müstakımde sabit olabilmesi” derdi.

Tabidir ki bu hususiyetleri çalışmayla elde etmişler. Sayısını net bilemediğimiz defalarca erbaine girmişler. Allah yolunda birçok seyr-u süluk
devrelerinden geçmişler ve nefisleriyle çok mücadele edip nefsin dizginlerini ellerine almışlar. İşte bunlar hakiki erlerdir bence. Rabbimize giden
yolda azimle aşkla çalışarak başarılı olmuşlar.

Seyyide Dergisi: Sultan Baba’ya (k.s) göre İslami kimlik sahibi bir kadın nasıl olmalı?

Zeynep Tamgüney: “Toplumumuzu kadınlarla yıktılar; biz de kadınlarla düzelteceğiz” derdi. Kadınlar hem eş, hem de çocuklarının terbiye vericisi
durumunda toplumun temel taşı gibidirler. Bunlar eğri büğrü olursa bina üzerine dikilemez değil mi? Aile mefhumu oluşmaz.

Sultan Baba bazen kadınlar geldiğinde onlara “Sen de evlat katili misin? diye sorardı. Bu soruya şaşırır anlamazlardı. “Yani kürtaj ile çocuk
aldırdın mı?” Derdi.

“Aldırılan çocuklar bir kaç günlük olsa dahi Allah o çocuğa ruh üflemiştir. O bir canlıdır, aldırılmaz” derdi. “Onun rızkını da Allah verir, bakımına da
Allah kolaylık verir” derdi.

Hanım müritlerine daima şunu tembihlerdi: “Derslere, sohbetlere gittiğiniz zaman evlerinizde işlerinizi, yemeklerinizi yapın öyle gidin. Evinizi,
eşinizi ihmal etmeyin” derdi.

Temizlik ve düzene çok önem verirdi. Kendisi de zaten çok titiz idi. Odasındaki seccadeye bir çocuğun basmasını istemezdi çünkü “Çocuklar
çoraplarıyla tuvalete girer; o ayaklarıyla halılarda gezer, necaset bulaşır” derdi.

Kadınların dış giysilerinin pardösülerinin kirli olmasını sökük olmasını asla istemezdi. “Sizler İslam’ı temsil ediyorsunuz, irşad vazifesi
yapıyorsunuz, kıyafetleriniz temiz ve tertipli olsun” derdi.

“Bir insanda edep olması gerekir” derdi; “Edep ile Allah’a varılır, Allah’a kul olunur” derdi. “Edebi kendiniz kazanacaksınız” derdi.

“Ehli salip, Türkiye üzerindeki kızlarımızın hayâsız, iffetsiz olmaları için çalışıyor. Kendi aralarında; “Biz 10 sene içinde Türkiye’de bekâret diye bir
şey bırakmayacağız diyorlar” der ve buna çok üzülürdü.

Bugün toplumumuzu, kadınlarımızı bozmak için hakikaten çok çalışmalar var. Birinin karısı, öbürünün kocasına, bir başkasının kocası diğerinin
karısına göz koymak suretiyle sözde sevgi, aşk tuzakları kurarak insanları iffetsizliğe iten pek çok yayın var. Bunları bilmeliyiz ki; bunların hepsi
Türk toplumunda aile mefhumunu ortadan kaldırmak için yapılmış tuzaklardır.

Kadınlarda şükür kanaati ortadan kaldırıp, sadece israf ve harcamaya yöneltip karı –koca gerginliklerine sebep olan, yarı çıplak, argo laflarla,
edep dışı sözlerle, beynin boş olduğu bir zamanda bunları kadınların beyinlerine doldurup bilinçaltı yayınlarla toplumu bozmaya çalışmaktalar.

Çocuklarda ise saldırganlık, kavgacılık ve asabiyet oluşmakta.

Toplumumuzda bu psikolojik rahatsızlıkları yapan, kötülüklere sürükleyen, ana baba katili çocukların çoğalmasına sebep olan yayınların bir an
önce bitmesini istiyoruz.

Sultan Baba rahmetlinin bu konuyla ilgili bir sözü aklıma geldi. “Ehl-i salip, insanları bozmak için sinemayı çıkardı ama başaramadı. Çünkü
herkes gitmedi. Düşündü ne yapalım da bunu her yere yayalım. Sonra küçülttü ve televizyon olarak evlere koydu. Şimdi her evde, her odada var.
Bunu başardı.” “Televizyon önünde olan insanların beyinleri eriyor ve kansere sebep oluyor ama bilmiyorlar” dedi. Sultan Babamız bu sözü
takriben 25 yıl önce söylemişti, günümüzde tıbben de tespit edilmiştir ki televizyon ışınları kansere sebep olmaktadır.


Ayrıca “Günümüzde çocukların şizofrenik hasta olmalarının, (tel:+90
korkmalarının, ruhsal hastalıklarının sebebi budur” derdi.
(212)
Seyyide Dergisi: Siz çocuklarınızı Sultan Baba’nın yanında büyütmüş oldunuz. Çocuk yetiştirmede Sultan Baba’nın önemle altını çizdiği noktalar
nelerdi?
546 17 
55) (mailto:info@sultanbabavakfi.org.tr)

https://www.sultanbabavakfi.org.tr/sultan-baba/sultan-baba-roportajlar/sultan-baba-roportaji-zeynep-tamguney-_79 3/4
30.09.2022 03:06 Sultan BABA Röportajlar SULTAN BABA RÖPORTAJI ( Zeynep TAMGÜNEY ), Sultan Baba İlim ve Hizmet Vakfı
Zeynep Tamgüney: Çocuklarda terbiyeye çok önem verirdi. “Çocukların alnında hayâ damarı vardır. Dikkat edilmezse çocuklar bunu 3 yaşında
kaybederler, dikkat edin. Küçücük yaşta ki çocuklarınıza şort, pantolon gibi kısa şeyler giydirmeyin. Açık saçık şeyler giydirmeyin” derdi.

“Yedi yaşın altındaki çocuklara İslam’ı, dinimizi anlatmaya başlayın. Onlar öyle güzel alırlar ki; taşın üzerine yazı kazınmış gibi. Çocuklar o
bilgileri asla kaybetmezler.” “Çocukların terbiyesinde ana babanın büyük rolü vardır” derdi. Çocuk terbiyesinde hiçbir zaman şiddet kullanmaz ve
bundan men ederdi.

İmam Âzam Hazretlerini örnek verirdi:

İmam Âzam’ın babası bir gün dere kenarındayken bir elma görüyor. Alıp onu ısırıyor daha kopartmadan sadece rayihası içine gitmiş. Hemen
yemeyi bırakmış ve acaba bu hangi bahçeden düştü ise orayı bulayım da helallik isteyeyim diyerek dere boyunca gidiyor. Sonunda bir bahçeye
geliyor. Bahçe sahibinden “Bu elmayı ısırdım helal edin” diyor. Bahçe sahibi de diyor ki; “Bana yedi sene kölelik edersen seni affeder, helal
ederim” diyor. Yedi sene kölelik ediyor. Üstelik kendisi de zengin ve bahçe sahibi biri imiş.

Yedi senenin sonunda yine helallik istiyor. Bu defa da diyor ki; “Yok helal etmem. Benim kör, topal, sağır bir kızım var. Onu alacaksın.” Aman
yapma etme derken ona da tamam diyor. Bir elmanın suyu ağzına gitmiş diye bu kadar kölelikten sonra bir de kızını alıyor. Nikâhları kıyılıyor.

Kızın yanına gittiğinde ne baksın ayın on dördü gibi güzel. Kör, topal değil. Hemen bahçe sahibinin yanına gidiyor, diyor ki; “Bir yanlışlık oldu
herhalde. Siz bana kör dediğiniz; ahu gözlü çıktı. Sağır dediniz; sağır değil. Topal dediniz; topal değil.” Deyince bahçe sahibi diyor ki; “Oğlum ben
sağır dediysem; Allah’ın hoşuna gitmeyen hiçbir şey işitmedi. Lal dediysem; Allah’ın hoşuna gitmeyen hiçbir şeyi konuşmadı. Yalan, gıybet, küfür
asla söylememiştir. Topal dediysem Allah’ın hoşlanmayacağı hiçbir yere gitmedi. Onu hiçbir namahrem görmedi. O senin helalindir” der.

İşte derdi Sultan Babamız “Öyle takva anneden, öyle takva babadan İmam Âzam dünyaya geldi. Üç yaşında Kuran’ı okudu, yedi yaşında hıfzetti.
Sayısız ilim kitapları yazarak ümmete hizmet etti.” Burada Sultan Babamızın vurguladığı; haram ve helale verilen değer ve helal ve haramın
çocuğun yetişmesindeki büyük etkisidir.

Çocuklarınıza helal yedirin ki; çocuklarınızda doğru ve istikamet sahibi olsunlar.

Ayrıca çocuklara verilen isimler konusunda da titiz davranırdı. “Çocuklarınızın sizin üzerinizdeki haklarından biri de güzel isim koymanız!” derdi.

Seyyide Dergisi: Sultan Baba sadece ibadetle meşgul olan, kabuğuna çekilmiş olarak evliyalık postunda oturan bir veli değildi. Böyle olmadığını
az çok biliyoruz. Sizler onun sohbetlerinde daha çok bulundunuz. Bu vesileyle Sultan Baba’nın bizlerden beklediği İslamî şuuru biraz açıklayabilir
misiniz?

Zeynep Tamgüney: Sultan Babamız sık sık sohbetlerinde “Ben istesem Medine’ye gider, ibadetle meşgul olurum veya bir mağara kavuğuna
çekilir, ibadetle meşgul olurum ama bunların hepsi senin için, ümmete hiçbir faydası yok. Burada kalıp Ümmet-i Muhammed’in sapmışlarını,
Allah’ı unutmuşlarını yola getirmek için hizmet etmek daha önemlidir, daha kıymetlidir.” derdi ve eklerdi: “Bir imam efendi rüyasında cehennem
üzerine köprü kurulduğunu görmüş. Üzerinden nice hocaların, nice kimselerin kayıp düştüğünü görmüş. Kendisine sıra gelince, “Biz bunların
yanında çömez olamayız, biz daha basmadan düşeriz herhalde” diye düşünmüş. Fakat bir de bakmış ki köprüyü geçmiş” derdi. “Biz bu rüyanın
manasını on sene anlayamadık sonra o imam efendi vefatına yakın felç olunca anladık ki o köprü mesuliyet köprüsüdür. Allah’u Teala kuluna iki
yerde de azab etmez.”

“Bizim alimliğimiz, bizim makamımız, bizim ibadetlerimiz bizi kurtaramaz. Biz bu ümmetin kurtuluşu için hizmet edip emr-i bil ma’ruf’u
elimizden bırakmayacağız.”

“Allah’u Teala “Önünüzde ateş, yangın varken bu yangını söndürmek için siz ne yaptınız.” derse halimiz ne olur? Bunun için çok çalışmamız
gerekiyor. Ümmeti küfrün ateşinden kurtarmak gerekir” derdi.

Şeyhimiz bir kitaptı okumasını bilene…Onu kâmil manada anlatabilmek mümkün değil sayfalar dolusu kitaplar yazılsa bile…Burada sınırlı bir
şekilde anlattık, kusur etmemişizdir inşaallah. Onun ruhu bizlerden memnun olsun inşallah. Rabbimiz ahirette de beraber olabilmeyi nasib
eylesin inşallah.

 
Nuri Paşa Mah. 14. Sok. Güneyhan 21/A TEL : +90 (212) 546 17 55
1. Kat Zeytinburnu / İSTANBUL - Türkiye Fax : +90 (212) 546 17 89
E-MAIL : info@sultanbabavakfi.org.tr

Copyright © 2022 Tüm Hakları Saklıdır. Sultan Baba İlim ve Hizmet Vakfı. Xdizayn (http://www.xdizayn.net)


(tel:+90
(212)
546 17 
55) (mailto:info@sultanbabavakfi.org.tr)

https://www.sultanbabavakfi.org.tr/sultan-baba/sultan-baba-roportajlar/sultan-baba-roportaji-zeynep-tamguney-_79 4/4

You might also like