Professional Documents
Culture Documents
Hikmet Damlaları
(Katre-i Hikmet)
Londra – 2020
1
İÇİNDEKİLER
Takdim ................................................................
1. Mukaddime .........................................
2. Selâm .....................................................
3. Dünyâ ve âhiret ........................................
4. Kabir .............................................................
5. Bu yol nereye? ...........................................
6. Hamd-ü şükür .............................................
7. Tövbem .........................................................
8. Rabbim Allah ................................................
9. Münacatım ....................................................
10. Vird-ü zikrim ................................................
11. Dinim İslam ...................................................
12. Peygamberim ................................................
13. Hicret ............................................................
14. Ey oğul! .........................................................
15. Malazgirt ......................................................
16. Leyle-i Kadir ...............................................
17. Bayram ..........................................................
18. Ezan-ı Muhammedî .....................................
19. Lâ ilâhe illallah .............................................
20. Duâ (1) ...........................................................
21. Hüsran ............................................................
22. Kulluk ..............................................................
2
23. Cimri kardeşler .............................................
24. Bir mezar ......................................................
25. Evlâd-ı Fâtihan ............................................
26. İslam ..............................................................
27. İnsan ve şeytan ...........................................
28. İlâhî mektup ...................................................
29. Yevmu’l-Cum’a ..............................................
30. Müsâfir ..........................................................
31. Hoca ile amca ................................................
32. Dua (2) ..........................................................
33. Mağrur Kârun ..............................................
34. Teslimiyet .....................................................
35. Câhil ile âlim ..................................................
36. Kur’ân-i kerim ...............................................
37. Kıyâmet .......................................................
38. Mü’min ile kâfir ..........................................
39. Cehennem ...................................................
40. Kalbî niyâzim ................................................
41. Kaleme and olsun ......................................
Sözlük ......................................................................
3
Allah-u Teâlâ şöyle buyurur:
4
Hz.Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
5
TAKDİM
Sevgili kardeşlerim!...
Âmin, vesselam...
Hacıoğullu Sevgin V. KARANİ
E-mail: sevgin.karani@yahoo.co.uk
6
MUKADDİME
-1-
7
SELAM
-2-
Es-selâmu kable’l-kelam...1
Önce selam, sonra kelam...
Buyurdu Peygamber-i zîşan...
Buna uysun her müslüman...
Es-Selâm’dır, Esmâu’l-husnâ’dan...
Rabbimin en güzel Esmâ’sından...
Kullarını selâmete çıkaran,
Cennet’teki bahtiyar kullarına, selam veren...
1
Sahih-i Tirmizi, Cabir b. Abdullah el-Ensari (r.a.)’dan rivayet olunur.
2
Tirmizi, İsti’zan: 10.
3
Ebu Davud, Edeb: 133.
4
Tirmizi, Kıyâme: 42.
8
Selam’sızdır dinsizler...
Selam’sızdır edepsizler...
Selam’sızdır cimriler...5
Selam’sızdır tüm kâfirler...6
5
İbn Hibban, 10/349-350.
6
Muslim, Selam: 13.
7
Sûre-i Yâ-sin, 36/58.
9
DÜNYÂ VE ÂHİRET
-3-
Yalan dünya!...
Pıtraklı memleket!...
Asıl yurdumuz,
Kabir ve âhiret!...
Ey Âdem oğlu!...
Ne kazandın ise, önce...
Dünyâda kalır, her akçe...
Kabre girer seninle, sadece,
Bir cepsiz kefen, akça...
Ve sevabıyla günahın, ayrıca!...
10
“Ben senin gibi olmam... Hâsıl-ı kelam...
Lakin sen benim gibi olursun!...
Her yaptığını da, kabrinde bulursun!...”
Bu nedenle... Ey derviş!..
Dünyâ içün, ölmeyecekmiş gibi çalış!...
Âhiret içün de, yarın ölecekmiş gibi, eyle didiniş!... 10
11
Karşılığını almak içün, âhiret’te...
12
Sûre-i Zilzal, 99/7-8.
13
Sûre-i Kasas, 28/77.
12
El-Hakk ile hakîkata varasın,
Sırat-ı Müstakim’de!...
Es-Selâm ile selâmet bulasın,
Dünya’da ve âhiret’te!...
KABİR
-4-
13
Konuldu karanlık mezara... Şimdi neyleyim?...
14
Kurulmuştu orada,
Bir saray ile altun tahtım... Hû...
15
Ancak Sana Allahım!...Sığınırım cân-ı yürekten,
Kabir ve cehennem azâbından, sakınırım ben...
BU YOL NEREYE?
-5-
16
Nereye bu gidiş, nereye bu varış?...
Nereden geldin?... Nereye gidiyorsun?... Niye?..
Bir dur, düşün!... Bu yol nereye?...
17
Bu canı sana hediye eden,
Bu sağlığı sana veren...
Bu iki gözü sana bağışlayan, mükemmelen...
Yüce Allah değil mi?... Gerçekten!...
Öyleyse, bu yol nereye?... Âcilen...
Bu gurûr, bu kibir...
Bu benlik ve bencilik...
Bu umursamamak ve kulakasmamak,
Niye, niçin?...
Bu yol nereye?... Be Fahreddin!...
Peygamberleri gönderen...
Kitapları indiren,
Mü’minlere yardım eden,
18
Rahman olan, Allah değil mi?... Zâten...
Öyleyse, bu yol nereye?... Esasen...
19
Bu yol Hakkın, hakikatın yoludur!...
Bu yol Furkân’ın, burhânın yoludur!...
Bu yol aşkın ve selâmetin yoludur!...
Bu yol âriflerin, âşıkların yoludur!...
Aksi halde, bu yol nereye?... Be Gafur!...
20
Bak ne diyor Allah’ın elçisi...
“Sen ne hazırladın o güne?...” Husisi!...
Günahından gayrı, var mı başka bir şeyin?...
Öyleyse, bu yol nereye?... Be Sezgin!...
Ey yolcu!...
Unutma bu nasihatı,
İdrak et, bu hakikatı...
Yoksa, sen de boylarsın, o kızgın nârı,
Çünkü kaçırırsın, bu fırsatı...
Sübhânallâhi ve bi-hamdih,
Sübhânallâhi’l-azîm...19
19
Anlamı: “Yüce Allah’ı her türlü noksan sıfatlardan tenzih eder,
(ancak) O’na Hamd-ü senâ ederim.” Hz. Peygamer (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur: “Sabah veya aksam, 100 kere bunu söyleyen kimse,
21
Estegfirullâhe’l-azîm,
Ve etûbü ileyh...
Dâima gönülden söyle!...20
HAMD-Ü ŞÜKÜR
başkası da onun kadar veya daha çok söylemedikçe, Kıyâmet
gününde onun getirdiğinden daha faziletli bir amel getiremez.”
(Muslim, 4/2071).
20
Anlamı: “Allah’tan bağışlama diler, O’na tövbe ve istigfar ederim.”
(Buhari, Fethu’l-Bâri, 11/101; Muslim, 4/2075).
22
-6-
Kün!... Fe-yekün...21,
Buyurdu yüce Rabbim... Ezelde...
Yarattı Allah, onsekiz bin âlemi... Evrende...
Cümle mahlûkâtı kıldı, kendine âbid...
Ancak nankörler kaldı, antropoit...
21
sûre-i Ya-sin, 36/82.
23
Üst üste yığılıp sıkışan bulutlardan... Yâ Rahman...
Şarıl şarıl akan yağmur ve sular... Yâ Müheymin...
İndirdi Rabbim”22 insanoğlu için!...
Ey Âdemoğulları!...
Hatırlayın ki Rabbiniz size... Yâ Kayyûm...
Lein şekertüm, le-e-zîdenneküm,
Ve lein kefertüm, inne azâbî leşedîd!... 23
Şükrederseniz eğer,
Artırırım ni’metimi size... Yâ Hamîd...
Nankörlük ederseniz eğer,
Azabım çok şiddetlidir, elbet!...
Kur’ân-i hakim’de, buyurdu yüce Rabbim... Es-Samed...
Ey insanoğlu!...
Düşürme dilinden, hamd-ü şükrü!... Yâ Selâm...
Şükret Rabbine her an dâim!... Yâ zü’l-celâli ve’l-ikram...
El-hamdü lillâhi Rabbi’l-âlemin... Olsun tespihin,
Dilinde ve kalbinde!... Yâ Metîn...
24
Derdi, sevgili anamıza... Yâ Halîm...
25
Âmin, vesselam... (Haziran, 2020)
TÖVBEM
-7-
26
Pişmanım ben şimdi... Durmadan...
Yanarım vicdan azabından...
Korkarım, Senin gazâbından...
Lâkin... İş işten geçmişti... Çoktan...
Esteğfirullahe’l-azîm ve etûbü ileyh.
25
Sûre-i Zümer, 39/53.
26
Buhari, Tevhid: 15: Muslim, Tevbe: 14 (2751); Tirmizi, Da’avat,:
109 (3537).
27
Esteğfirullahe’l-azîm ve etûbü ileyh...
28
Esteğfirullahe’l-azîm ve etûbü ileyh...
Ey haddini aşan,
Günah bataklığında boğulan,
“Ben de Müslümanım!...”, deyen,
Canım, cânânım benim!...
Bak ne buyuruyor Kur’an’da,
Yüce Rabbim benim...
Yâ eyyühellezîne âmenû,
31
Sure-i Nûr, 24/10.
32
Sûre-i Hud, 11/61.
33
Sûre-i Bakara, 2/37, 54, 128,160.
34
Sûre-i Bakara, 2/222.
35
Sûre-i Nûr, 24/31.
29
Tûbü ilallâhi tevbeten nasûhâ. 36
Nasuh tövbe ile dönesiniz Allah’a,
Ey iman etmiş olanlar Ona!...
36
Sûre-i Tahrim, 66/8.
37
“İşittik ve itaat ettik. Ey rabbimiz, affına sığındık ve dönüş Sanadır
ancak...” (sûre-i Bakara, 2/285’den)
38
Sûre-i ‘Araf, 7/23.
30
RABBİM ALLAH
-8-
31
Herşeyi idare eden... Rabbim Allah!...
32
Âmin, vesselam... (15 Ağustos 2020)
MÜNACÂTIM
-9-
Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm.
El-Hamdü lillâhi Rabbi’l-âlemîn.
Er-Rahmâni’r-Rahîm. Mâliki yevmi’d-dîn.
İyyâke na’büdü ve iyyâke neste’în.
Ancak Sana ibâdet eder,
33
Ancak Senden medet diler!...39 Ey yüce Rabbim!...
Budur benim, sabah akşam yaptığım gönülden...
Münacâtım Sen’den!... Yâ Mukaddim...
İhdine’s-sırâta’l-müstakîm.
Hidayet ve istikamet dilerim,
Ben Senden... Yâ Hakîm...
Ümmet-i Muhammed’e...
Yöneltesin bizleri, Sırât-ı müstakim’e!...40
34
Nimetlendirilmiş olan nebîlerin,
Sâdıkların ve sâlihlerin yoluna!... Yâ Alîm!...
Rahmetin ve mağfiretin,
Selâmetin yoluna ilet bizi!... Yâ Kerîm!...
Gayri’l-mağdûbi ‘aleyhim.
Gazâbına uğrayan kafirlerin, münâfıkların
Ve şeytanların, yoluna değil!... Yâ Müntekim!...
Vele’d-dâllîn.
Sapıkların ve günahkarların, yoluna da değil!...41
Yâ Mukaddim!...
Âmin... Allahım!...
35
Ey Rahmân ve Rahîm olan, Allah!...
VİRD-Ü ZİKRİM
-10-
36
Aklım der Allah... Sübhanallah.
Kalbim der Allah... Elhamdü lillah.
Dilim der Allah... Vallahu ekber.
Ruhum der Allah... Lâ ilâhe illallâh.
37
Allah’ı zikret, her yerde dâim!...
O da, zikreylesin seni, göklerde,
Ve dahi Firdevs-i cennet’te!...
Allâh-u Teâlâ’ya
Hamd-ü senâ olsun!...
Onu zikreden kullarına,
Cümleten selâm olsun!...
DîNİM İSLAM
-11-
38
İslam’dır, beni Müslüman eden...
39
İnne’d-dîne ‘ındallahi’l-islam...42
Der Allah-u Teâlâ, Mushaf’ta...
İslam’dır tek din, Allah katında!...
Allâhümme ente’s-selâm,
Ve minke’s-selâm,
Tebârekte yâ ze’l-celâli ve’l-ikram...43
40
İslam nasip etsin, sana ve âilene!...
Selâmet ile gidesin, Cennetine...
Allahümme yâ mükallibe’l-kulûb!...
Sebbit kalbî alâ dînik!...44
Ey kalpleri bir halden,
Başka hâle geçiren... Yâ Allah!...
İslam dinin üzerinde,
Benim kalbimi de, sâbitle!... İnşallah!...
PEYGAMBERİM
-12-
41
Dedesi Abdulmuttalip, himâye etti,
Ebu Talip emmisi idi...
Koca Hamza dahi, ona himâye etti,
Ebu Cehil gibisi, ona duşmanlık edendi...
42
Hendek’te Salman-ı Fârisi ile, sahabesi...
Korudu Resûl, Medinetü’l-Münevvere’yi...
Fethetti Peygamber müşriklerden,
Öz vatanını, Mekketü’l-Mükerreme’yi...
43
HİCRET
-13-
44
Fe-egşeynâhüm fehüm lâ yübsirûn...46
Okudu yüce âyeti, şanlı resûl...
Müşrikler bîhaber...
Sıyrılıp kurtuldu aralarından, Hz.Peygamber...
45
Çünkü üçüncüsü, Allahu teâlâ idi...
46
Allahümme salli ale’l-Mustafâ,
Bedîu’l-cemâli ve bahri’l-vefâ,
Ve salli aleyhi kemâ yenbegıy,
Es-Saddik Muhammed aleyhi’s-selam...
EY EVLAD !...
-14-
Evladım!...
Aldanma bu fâni dünya malına,
Çoluk-çocuk... Parana...
Hepsi yalandır, kalırlar bu yalan dünyâ‘da...
Her şey kalır, sen gidersin sonsuz Ukbâ’ya...
47
Mâzallah, düşersin bir dipsiz kuyuya...
Ey evlad!...
Allah yek ve tek,
Ondan gayrı ilah olan, şek...
Bil ki Kur’an, Allah kelâmı...
Bil ki İslam, Allah nizâmı...
Ey evlad!...
Bil ve tanı, ceddini, atanı...
Koru canınla yurdunu, vatanı!...
En büyük zenginlik bil, imanı...
En büyük nimet bil, İslam’ı...
48
Evladım!
İşin, bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa,
Öyle ki, bir kayanın içinde gizli olsa,
Hatta yüksek göklerde de olsa,
Yerin dibinde bile olsa...
O yüce Allah ki, Latîf ve Habîr,
Muhakkak ki, onun karşılığını sana verir!...
Ey evlad!
Namazını, vaktinde edâ et,
İyiliği de, hakkı ile emret,
Kötülükten, kesinlikle men’et,
Başına gelene de, güzelce sabret!...
49
Âmin, vesselam... (16 Ağustos 2020)
MALAZGİRT
-15-
50
Hatipler ve imamlar dahi, Cumâ’da,
Hutbede ve duâda...
51
Zaferler ver bizlere de,
Yâ Fettah... Yâ Ganî!...
LEYLE-İ KADİR
-16-
Tenezzelü’l-melâiketü ve’r-Rûhu,
Fîhâ bi-izni rabbihim min kulli emr.
52
Rablerinin emri ile iner melekler ve Rûh-u Cibril,
O gece... Leyle-i Kadir’de...
53
BAYRAM
-17-
54
Bugün bayramdır, bayram!...
EZAN-I MUHAMMEDÎ
-18-
55
Hayye ale’s-salah, haydi salâha...
Hayye ale’s-salah, haydi namâza...
Hayye ale’l-felah, haydi felâha...
Hayye ale’l-felah, haydi kurtuluşa...
56
Dirilişimizin muştusudur, bu sedâlar...
Ey yüce Rabbim!...
Susturma, bu kutlu sedâyı...
Dindirtme, Ezan-ı Muhammediyî...
Yükselt onu göklerde...
Yerleşsin gönüllerde...
Yükselsin semâlarda,
Allahu ekber, bu hoş sedâ...
Onun uğrunda düştü,
Allahu ekber şühedâ...
Canımız olsun ona fedâ...
57
LÂ İLÂHE İLLALLAH
-19-
Lâ ilâhe illallah,
Allah’tan gayrı, yoktur başka ilah...
Muhammedün resûlüllah...
Muhammed Mustafa, Hatemu’l-enbiyâullah...
48
Cibril (a.s.): “Ya Muhammed! Kim ki bu kelâmı her gün 100 defa
derse, bu onun için fakirlikten (belâ ve müsibetten) kurtulmaya
vesile olur.” (Zebidi, İthaf, 5/131; Kenzu’l-umman, no: 5058).
58
Lâ ilâhe illallâh,
Tek Rabbim Allah...
Muhammedün resûlüllah...
Kurbanın ola’m, güzelim Allah...
Lâ ilâhe illallâh,
Yoktur benim için sahte ilahlar...
Canlı cansız putlar ve tâğutlar...
Allah ile aracılar ve muskalar...
Lâ ilâhe illallâh,
Allah’ındır şartsız ve kayıtsız hâkimiyet...
Lâ ilâhe illallâh,
Allah’ındır şeksiz şüphesiz, rubûbiyet...
Lâ ilâhe illallâh,
Telkin etti peygamberler, bunu ümmetlerine...
Lâ ilâhe illallâh,
Telkin et sende ey Âdemoğlu, bunu kalbine!...
59
Bir ve tek olan Rabbine et kulluk...
Bu hakikati kalbine nakşet buyruk...
Aldanma şeytanlara ve tâğutlara...
Cahim ve Lezâ’yı hazırlamıştır onlar için, Hüdâ...
49
Hz.Yunus (a.s.)’ın tövbe duası: (Allahım!...) Senden başka ilah
yoktur, Sen her türlü noksanlıktan uzaksın. Şüphesiz ben kendine
yazık edenlerden oldum (bağışla beni). (Sûre-i Enbiya, 21/87)
60
DUÂ (1)
-20-
Allahım!...
Sensin ancak, hidayeti kullarına veren!...
Sensin ancak, takvayı kalpere yerleştiren!...
Sensin ancak, iffeti nasip eden!...
Sensin ancak, zenginliği bahşeden!...
Esirgeme bu kulundan, hidayeti ve takvayı!...
Nasip et ona da, iffeti ve gönül zenginliği!...
50
Muslim, Zikir: 72: Tirmizi, Da’avat: 72.
61
Bil ki, hiç bir şey eksiltmezsin, Onun mülkünden...
Çünkü, O’dur her şeyin sâhibi, hakikaten...
Çünkü, O’dur her şeyin mâliki, gerçekten...
HÜSRAN
-21-
62
Cenâzeler kalkıyor, dosttan akrabadan...
Mevlit’ler okutuluyor, komşudan...
Dualar ediliyor, mü’min müslümandan...
Fakat bir türlü akıllanmıyor, bizim oğlan...
63
KULLUK
-22-
64
Demek ki, abd olmak değil,
Âbid olmak gerektir...
65
Gel, sen de kulluk et, güzelim Allah’a!...
Gel, sen de katıl, bu aşk kervanına!...
Gel, sen de nâil ol, şu ilâhî fermanına!...
Yâ eyyühe’n-nefsü’l-mutme’ınne!...
İrci’î ilâ rabbiki râdıyeten merdıyye...
Fe-dhulî fî ibâdî, ve-dhulî cennetî!...53
Ey güzelim Allah!...
Sana ibâdet ederiz biz, gönülden!...
Ancak Sen’den medet dileriz, gerçekten!...
Eyle bizi âbid kullarından!...
Nasip eyle bize, en güzel cennetinden!...
53
Sûre-i Fecr, 89/27-30.
66
CİMRİ KARDEŞLER
-23-
67
Dememiş miydim, sizlere ben?” Yâ Aziz!...
55
Subhâne Rabbinâ innâ künnâ mine’z-zâlimin - Anlamı: “Rabbimizi
tenzih ederiz, doğrusu biz zâlim kimselermişiz.”
68
BİR MEZAR
-24-
69
Ey güzel canım!...
Zannetme ki, ziyâret etmedinse hiç kabristanı,
Görmeyeceksin o öz vatanını?...
Kurtaracakmısın sandın?... O anı...
İster istemez, kabre gireceksin!...
Maksat ise, oraya ne ile gideceksin?...
56
Sûre-i Haşr, 59/18.
70
Ey beynamaz!...
Yapma naz, sonra olursun papaz!...
Yap duâ ve niyaz, illâ bulursun imtiyaz...
Sanma kendini dokunulmaz...
Gelir Azrâil, olursun bembeyaz...
71
EVLAD-I FÂTİHAN
-25-
72
Atam, sultan Gâzi oğlu Gâzi Orhan han, Bursa ve İznik
fâtihi,
Rum ve Slav keferelerini bozan. Çimpe’de hilallı sancağı
dalgalandıran.
Evlâd-ı Fâtihan’ım ben!... Bunu bilirmisin sen?...
73
Cihan devletini ayakta tutan...
Sionistlerin rüyalarında karabasan,
hülyâlarını bozan...
Atam, Gazi Osman paşa, Plevne kahramanı...
Rus çarını ayağa kaldıran...
Evlâd-ı Fâtihan’ım ben!... Bunu bilirmisin sen?...
74
Benim atalarım, Nizâmülmülkler ve Sarı Saltuklar...
Benim atalarım, Edep Aliler ve Akşemseddinler...
Benim atalarım, Yunus Emreler ve Mevlana Rûmiler...
Benim atalarım, tüm cihana adâlet ve medeniyet
getirenler ...
Evlâd-ı Fâtihan’ım ben!... Bunu bilirmisin sen?...
75
İSLAM
-26-
76
İNSAN VE ŞEYTAN
-27-
77
Sen beni yarattın ateşten, onu ise çamurdan...”
Dedi mel’un şeytan.
78
“Rabbiniz, bu ağacı sırf melek olursunuz,
Yahut burada ebedi kalırsınız,
Diye yasakladı size...
Ben ise ancak öğüt verenlerdenim size.”
Kandırdı şeytan Âdem‘i ve eşini, büyük bir tuzak ile...
79
İş işten geçer, hiç anlamazsın...
Azrail geliverir, hiç duymazsın...
59
Anlamı için, Türkçe meal Kur’ân tercümesine bak: Sûre-i Nas,
114/1-6.
80
İLAHÎ MEKTUP
-28-
Ey Âdemoğlu!...
“Oku!...”
Bu, Allah’ın kesin emri...
İlk ilâhi emir, bu idi...
Ey Fatma dudu!...
O eski mektup, nereye kondu?...
Bilirmisin nereye gider, bu yolun sonu?...
Var bu yolun sonunda, bir sonsuz âhiret yurdu!...
Dikkat!...
Şeytan kurmuştur, bu yolun üzerine,
81
Her türlü pusu...
Bekler seni her yerde,
Türlü türlü şeytânî ordu...
Al bu rabbanî mektubu!...
Rabbın adıyla, gönülden onu oku!...
Kalp gözün ile onu, sonuna kadar koru!...
Bil ki, bu dünyâda, fânidir Âdem’in oğlu!...
82
YEVMU’L-CUM’A
-29-
83
En hayırlı gün, yevmu’l-Cum’a...
Ey nefsim!...
“Bil ki, mühürler kalbini Allah-u Teâlâ,
Terkedersen üç hafta, peşpeşe salat-ı Cuma...”62
84
Kopmadan evvel Kıyamet, yevmu’l-Cuma’da...”
85
MÜSÂFİR
-30-
Ancak!...
Ben de bir gün, göç edece’m,
Bu ecnebî diyarlardan...
Dönece’m anama-atama,
Gidece’m asıl vatanıma...
86
Göründü bize, yalan dünya kırnak...
Her şeyi istedik, banmak ve yutmak...
Lâkin, dünya ise, koskoca bir muğlak...
Bilmeliydik bunu önceden, mutlak!...
Ey hancı!
Bir şey istiyorum, sana sormak...
Senden sonra, bu han kime kalacak?
Bilmezmisin ki, her şey yıkılacak,
Sen de yok olacaksınız...
Olacaksın ancak, bir kuru toprak...
Anladın mı şimdik,
Nereden gelek, nereye gidek!...
Nicin gelek, neden gidek!...
87
Ey hancı!...
Aldanma paraya, turaya...
Sallanma oraya, buraya...
Mâzallah, düşersin bir pusuya...
Bak şuraya, dosdoğru yola!...
Nereye gider bu acaba?!...
63
Sûre-i Âl-i İmran, 3/14.
88
“Metâü’l-hayati’d-dünyâ,
Vallahu ‘ındehû husnü’l-meâb...”
“Bil ki, bunlar dünyanın geçici menfaatleri...
Halbuki, varılacak güzel yeri...
Ancak Allah’ın katıdır...”
Bre hemşeri!...
Şimdi, ey yoldaş!..
Duâ et Rabbine,
Göz yaşın ile,
Versin muhabbeti kalbine!..
Nasip etsin sana ve âilene,
En güzel cennetini,
Ve dahî güzel cemâlini...
89
HOCA İLE AMCA
-31-
90
Efelem tekûnü te’akılûn...”64 Arapça...
“Şeytan kandırıp saptırdı birçoğunuzu sizden,
Akıl erdiremiyor musunuz, hâlen?...”
Güldürmek niyetiyle...
Ömrünüz dolu olsun, gül bereketiyle...
Neşe ve sevinç sokmuş isem gönlünüze,
Ne âlâ bizim hâlimize...
Allah nasip etsin, cümlemize...
91
DUA (2)
-32-
Allahım!...
Ancak Sensin, ilmi ve rızkı veren!...
Ancak Sensin, hidâyeti nasip eden!...
Ancak Sensin, takvâyi kalplere yerleştiren!...
Ancak Sensin, müttakîlerin amellerini kabul eden!...
66
İbn Mâce, no: 925.
92
Esirgeme bu kulundan, takvayı ve hidayeti!...
Nasip et, ilminden ve rızkından, onun nasibini!...
MAĞRUR KÂRUN67
67
Sûre-i Kassas, 28/76-83.
93
-33-
“Böbürlenme ey Kârun!...
Böbürlenleri sevmez, o yüce Kayyum...
Sana verilen servet ile,
Âhiret içün hasene eyle...
Nasıl ki, iyilik etti sana Rabbın,
Sen de hayır eyle kullarına, Mevlanın!..
Dünyada da, terk etme nasibini!”...
Kavmin adamları, ona dedi...
94
Hâşâ!... Sonra atar Rabbim seni, kızgın ataşa...
95
Değildi kendi kendini kurtarabilecek,
Allah’tan gayrı, yoktu kime güvenecek...
Elbette, Kârun’lar gibileri, cezâsını görecek...
Günahkârlardan günahı sorulmaz, hemencek...
Ey Âdemoğlu!...
İşte âhiret yurdu!
Veririz biz onu,
Yeryüzünde büyüklenmeyenlere,
Ve bozgunculuk istemeyenlere...
96
Aç ellerini, şu duâ’ya söyle âmin!...
68
Sûre-i Bakara, 2/201.
97
TESLİMİYET
-34-
Ey yoldaş, Abdullah!...
Bak, bir zamanlar, o yüce Allah,
Ne buyurmuştu O, İbrahim’e, Halilullah...
98
O da: “Alemlerin Rabbine teslim oldum!”, cevap
vermişti...
Yâ ilahe’l-âlemin!...
İbrahim’e verdiğin gibi,
Teslimiyet misali, ver bize...
Hacer’e verdigin gibi,
Teslimiyet misali, nasip et eşlerimize...
İsmail’e verdigin gibi,
Teslimiyet misali, ihsan eyle neslimize...
O şanlı nebi’ye verdiğin gibi,
70
Sûre-i Bakara, 2/128.
99
Teslimiyet misali, ver ümmetimize...
100
Varmış bir zaman,
Bir âlim, bir de bir câhil adam...
101
Biri acemborusu çiçek;
Diğeri ise tahtakurusu böcek...
Ne diyelim böylesine?!...
“Allah, akıl nasip etsin!...”, şöylesine...
Hadi, biz de bu duâya,
“Âmin” diyelim, öylesine...
102
KUR’ÂN-İ KERİM
-36-
Ey Âdemoğlu!...
103
Gel imdi birlikte,
Diyelim hep birlikte... Kelime-i şehâdet...
Kurtulalım bu kör gafletten, ile’l-ebed...
Ey mühterem kardaş!...
Elif, lâm, mîm... Kur’an olsun, sana yoldaş...
Yâ, sîn... Peygamber olsun, sana arkadaş...
Hâ, mîm... Cennet olsun, vatanın...
Nûn... Unutma ki, ölüm çok yakın!...
104
KIYÂMET
-37-
Ey insanoğlu!...
Bilirmisin, nedir Kıyâmet?
Nasıl kopar, o felâket?
Beklenen, o büyük dehşet!...
105
O gün, hesap içün, kaçınılmaz,
Allah'a arz olunursunuz, biraz.
Biliniz ki, hiçbir sırrınız, gizli kalmaz.
106
Saltanatım da yok olup gitti.” Yardım edecek, kim?...
107
Kimin için de, mağlûbiyet...
Kimin için, emniyet,
Kimin için de, hezimet...
73
Allahümme ecirnî mine’n-nâr - Anlamı: “Allahım, beni cehennemin
ateşinden koru!...”
74
Allahümme edhilnâ fî cennetü’l-ebrâr - Anlamı: “Allahım, bizi en
güzel cennetine yerleştir!...”
108
MÜ’MİN İLE KÂFİR
-38-
109
"Kıyâmetin kopacağını da hiç sanmıyorum, zâten.
Rabbime döndürülsem bile, andolsun gerçekten,
Bundan daha iyi bir sonuç bulurum, mühtemelen."
Dedi... O kendini beğenen...
110
Bağ kupkuru yalçın, bir toprak hâline geliverir.
Ya da suyu, çekiliverir,
Hatta damlası bile, kuruyuverir."
111
Unutma ki, Allah bu dünyanın Rabbi!...
Unutma ki, Allah bu dünyada her kulun Râziki!...
Sevmez O, böbürlenen kâfirleri ve benzerleri...
Atacaktır cehenneme tüm münkirleri, mecbûri...
El-mâlü ve’l-benûne,
Zînetü’l-hayâti’d-dünyâ,
112
Ve’l-bâkıyâtü’s-sâlihâtü,
Hayrun ‘ınde rabbike sevâbâ,
Ve hayrun emelâ...75 Buyurur yüce Mevlâ...
75
Sûre-i Kehf, 18/46.
113
CEHENNEM
-39-
Ey azgın nefsim!...
Olma gâfil mücrim...
Bekler hazır, o kızgın Cahîm...
Olmaya bak, her dâim müslim!...
Ey mücrim nefis!...
Kendine olsun izzet-i nefis...
Uyma duşmanın her oyuna, pis...
Şükret Rabbine bahşettigi için, leziz...
114
Yeterince verdiği, kifâf-i nefis...
Bu sebeple, ey müslim!...
Her dâim, ol akl-ı selim...
Bir de, hiss-i selim...
Kurtulabilesin ile, kalb-i selim...
115
Rabbine ol ancak, yürekten teslim!...
KALBÎ NİYÂZIM
-40-
76
Sûre-i En’am, 6/125; Zümer, 39/22.
77
Muslim, Kader, 17; İbn Mâce, Mukaddime, 13; Tirmizi, Da’avat,
89, Kader, 7.
116
Ey kalpleri sâbit kılan... Yâ Allah!...
Ey kalpleri değiştiren, evirip çeviren... Allah!...
Kalbimi dînin üzerine sâbit kıl...78 Yâ Allah!...
Yâ mukallibe’l-kulûb!...
Kalbimin kör olmasından,
Kasvetleşmesinden,
78
Müsned, 2/168,173; Muslim, İman, 1,2; Tirmizi, Da’avat, 89, 124.
79
Buhari, Da’avat, 9, Muslim, Müsâfirin, 181.
80
Sûre-i Mâide, 5/41; Ahzab, 33/53.
81
Sûre-i Bakara, 2/260; Âl-i İmran, 3/126; Mâide, 5/113; Enfal, 8/10;
Ra’d, 13/28; Fetih, 48/4, 18.
82
Sûre-i Âl-i İmran, 3/103; Hadîd, 57/27; Teğabün, 64/11.
117
Taşlaşmasından,
Mühürlenmesinden,
Kilitlenmesinden,
118
Kaleme and olsun!...
Câhiller âlim olsun!...
Verdi Rabbim ilm-u irfan,
İnsan ârif diye olsun...
119
İmanlarımız kavî olsun!...
Aşk olsun, muhabbet olsun!...
Rabbim cümlemizden râzı olsun!...
....
Âmin, vesselam...
El-Fâtiha...
120
SÖZLÜK
A
Abdallah (arab.) – Allahın kulu.
Âbid (arab.) – kulluk eden kişi, hakiki kul.
Aceleten (arab.) – acele-acele, çabuk-çabuk, çabucuk.
Acemborusu (türk.botnk) – canlı kırmızı renkli çiçek açan bir süs
bitkisi (Bignonia radicams).
Âdabsız (arab.türk.) – âdâbı edebi olmayan, edepsiz.
Âhiret (arab.) – öteki dünya, ölumden sonraki hayat.
Ahsenu’l-takvim (arab.) – en güzel biçim. Sûre-i Tin, 95/4.
Ahvâl (arab.) – haller; durum, vaziyet.
Âhû (fars.) – güzel mi güzel.
Aile-i efrad (arab.) – aile ferdleri: ana-baba, eş ve oğul-çocuk.
Âkıbet (arab.) – son, sonuç, nihâyet, gelecek, istikbal.
Aklet (arab.turk.) – düşün.
Allahu ekber (arab.) – “Allah en büyüktur.” Tekbir sözcüğüdür.
121
Allahu ekber ve hamden lillah - Anlamı: “Allah en büyüktür ve
Allah’a hamd-ü senâlar olsun.”
Aleyhi’s-salatü ve’s-selam (arab.) – Ona salat-ü selam olsun.
Peygamberimizin adı anıldığında söylenen Salat-ü selam duası.
Alper (eski türk.) – kahraman, cesur ve bahadır erkek ve asker.
Antropoit (fran.) – insansı.
Anut (arab.) - inatçı, ayak direyici.
Ârif (arab.) – hakkıyla bilen. Allah’ı, kâinatı, nefsini tanıyan ve bilen.
Allah’ın ezeli sırları kendisine açılmış olan seçkin kul. Mânevî
gerçekleri gören ve anlayan.
Ashâb-ı nâr (arab.islm.) – cehennemdeki ateş halkı (toplulugu).
Ataş (eski türk.) – ateş, cehennem ateşi.
Azab (arab.) – ceza. Kabir ve cehennem azabı.
B
Bâdehu (arab.) – ondan sonra, daha sonra.
Bâni (arab.) – bina eden, kuran, kurucu.
Berâet (arab.hukuk.) – temize çıkmak, suçsuz olduğu anlaşılmak,
aklanmak ve cezâdan kurtulmak.
Berzah (arab.) – dünya ile âhiret arasında ruhların kıyâmeti
bekledikleri yer. Kabir hayatı.
Beşeriyet (arab.) – insanlar.
Bey-namaz (fars.) – namazsız, namaz kılmayan kimse.
Bezm-i elest (arab.) – Allah’la yaratışları sırasında insanlar arasında
yapıldığı kabul edilen sözleşme (misak, and) için kullanılan tabir.
Bak: Sûre-i A’raf, 7/172.
Bîçâre (fars.) – çâresiz, âciz.
Burhan (arab.) – kanıt, delil.
C
Cânan (fars.) – sevgili.
122
Cahim ve Lezâ (arab. islm.) – günahkârlar ve müşrikler için
hazırlanmış Cehennem tabakaları. Kat kat yanan, alevi ve ısı derecesi
yüksek ateş. Bak: sûre-i Mâide, 5/10.
D
Daluyku (turk.) – uyku dalgını.
Dudu (eski) – tete, teyze; yaşlı kadınlar için kullanılan ünvan sözü.
E
Ebedi (arab.) – sonsuz.
Ebvâ (arab.) – Medine’nin 190 km güneyinde bulunan Ebvâ köyü.
Hz.Peygamberin annesi Âmine hatunun kabrinin bulunduğu yer.
Ecdad (arab.) – atalar.
Edâ etmek (arab.türk.) – üzerine borç olan şeyi yerine getirmek,
yapmak, ifâ etmek, icrâ etmek.
El-Bâri’ (islm.) – Allah’ın en güzel isimlerinden biri. Mânası: eşyayı ve
herşeyin vucüdunu birbirine uygun halde yaratan.
Elem (arab.) – ızdırap, gam, tasa, üzüntü, acı, dert, keder.
El-Habîr (arab.) – Esmâ-i hüsnâ’dan, Allah’ın en güzel isimlerinden
biridir. Herşeyin iç yüzünden gizli taraflarından haberdar olan.
El-Hakk (arab.) – Allah’ın 99 En güzel isimleri (Esma-i hüsna’sı)ndan
bir adı ve sıfatı. Varlığı hiç değişmeyen duran.
El-hamdü lillâhi Rabbi’l-âlemin - Manası: “Âlemlerin Rabbi olan
Allah’a hamd-ü senâ olsun.” Sûre-i Fâtiha’nın 2. âyeti. Hamdele-i
şerif duâsı.
El-Latîf (arab.) – Esmâ-i hüsnâ’dan, Allah’ın en güzel isimlerinden
biridir. En ince işlerin bütün inceliklerini bilen ve kullarına iyilikler
ulaştıran.
123
El-Müteâli (islm.) – Esmâ-i Hüsnâ’dan. Mânası: aklım mümkün
gördüğü herşeyden, her hal ve tavırdan dahâ yüce.
Esmâ (arab.) – isimler.
Estegfirullahe’l-azim ve etûbu ileyh (arab.) – “Ey Azim Allah,
günahımı bağışla ve tövbemi kabul eyle.” Tövbe-i istiğfar duâsı.
Es-Selam (arab.) - Allah’ın 99 En güzel isimleri (Esma-i hüsna’sı)ndan
bir adı ve sıfatı. Kullarını selâmete çıkaran ve cennet’teki bahtiyar
kullarına selam veren.
Ensar (arab.) – yardımcılar. İlk medineli müslümanlar için kullanılan
tabir.
En-Nâr (arab.) – cehennem ateşi.
Er-Rahim (arab.) - Allah’ın 99 En güzel isimleri (Esma-i hüsna’sı)ndan
bir adı ve sıfatı. Çok merhamet eden ve büyük nimetler veren.
Er-Rahmân (arab.) - Allah’ın 99 En güzel isimleri (Esma-i
hüsna’sı)ndan bir adı ve sıfatı. Btüün yaratılmışlar hakkında hayır ve
merhameti tercih eden.
Eşrefu’l-mahlûkat (arab.) – mahlukların (yaratılanların) en şereflisi.
İnsan. Bak: Sûre-i İsra, 17/70.
Evlâd-ı Fâtihan (arab.osm.) – Fâtihlerin evladı.
Evren – kâinat, cihan, kosmoz.
Eûzü billâhi mine’ş-şeytâni’r-racîm - Anlamı: “Taşlanmış şeytandan
Allah’a sığınırım.”
Ezel (arab.) – başlangıç.
F
Fâni (arab.) – geçici, sonu olan.
Ferâset (firâset) (arab.) – hemen anlama, çabuk kavrama, zihin
uyanıklığı, anlayış, sezgi.
Felek (arab.) – gök yüzü, semâ, evren, âlem, dünya, devran.
Fiiller (arab.) – yapılan işler.
Fi’d-dîni islam (arab.) – İslam dininde.
Fil senesi – eski arab takviminden bir yıl adı.
Firavun (islm.) – Mûsa (a.s.)’ın dönemindeki kâfir olan eski Mısır’ın
hükümdarı.
124
Firdevs-i cennet (arab.) – Firdevs cenneti. Cennete ki en üst ve Arş-u
âlâ’ya en yakın cennet bahçesi.
Fizan (arab.türk.) – en uzak ve çorak yer.
Furkan (islm.) – Kur’an’ın isimlerinden biri. Doğruyu yalnıştan ayıran
anlamındadır.
G
Gâfil (arab.) – aymaz, şaşkın.
Gâh (fars.) – zaman, vakit; arasıra, bazen, bazı zaman.
Gazap (arab.) – öfke.
H
Habbetü’l-kalb (arab.) – muhabbetli kalp, ilâhi aşk ile dolu kalb.
Hacıoğullu hâce – Hacıoğlupazarcık, Bulgaristanın Kuzey-doğusunda
bulunan Güney Dobruca yöresinin merkezi olan memleketim Dobriç
şehrinin eski osmanlıca adıdır. Hâce, osmanlı türkçesinde “hâce”
yazılır, ancak “hoca” okunur. Ayrıca kadın hacılarına da hâce denilir,
erkeklere ise hacı.
Hâlidûn (arab.) – “huld” uzun müddet kalmaktan, sonsuz, bâki,
ebedi. Dâimî ve bâki olanlar.
Halketmek (arab.türk.) – yaratmak, can vermek.
Hamd-ü senâ (arab.) – Hamd: kulun Allah’ın yüceliğini, sonsuz lütuf
ve ihsanı karşısında yaratanına minnet ve şükran duygularını
bildirmesi. Senâ: övmek, medhetmek.
Hasene (arab.) – iyi ve hayırlı iş, iyilik, güzellik.
Hasıl-ı kelam (arab.) – kısaca, sözün kısası.
Haş(i)r (arab.) – kıyamette ölülerin diriltip toplanması.
Hatemu’l-enbiya (arab.) – peygamberlerin sonuncusu. Son
peygamber.
Hatim (arab.) – sona erdirme, tamamlama, sonlandırmak.
Hâviye (arab.islm.) - cehennem tabakalarından biri. Uçurum, derin
çukur. Bak: sûre-i Kâria, 101-9-11.
Hayrat (arab.) – iyilikler, hayırlı işler.
125
Hazret (arab. fars.) – şahıs veya kutsal sayılan varlık isimlerin
başında söylenir ve saygı ifâde eder. Meselâ, Hz.Allah, hz. Kur’an
veya hz.Peygamber gibi.
Hemencek (türk.) – çabucak.
Hemşeri yâni hemşehri (fars.) – aynı şehirden, memleketten.
Arkadaş. Ahbap.
Hidayet (arab.) – doğruyu bulmak, doğru yola erişmek.
Himâye (arab.) – korumak, esirgemek, sâhip çıkmak.
Himmet (arab.) – ihsan; mânevî yardım; lütuf.
Hissi-kable’l-vuku (arab.) – vuku öncesi his (sahibi).
Hoşnevâ (fars.) – hoş ses/li, güzel ses/li.
Hoşnut (fars.) – memnun, râzı.
Hutame (arab. islm.) – cehennem tabakalarından biri. Kırmak,
ufalayıp, tahrip eden. Bak: sûre-i Hümeze, 104/4-7.
Hüdâ (fars.) – ilah, Allah (c.c.).
Hülyâ (arab.) – gerçekleşmesi özlenerek zihinde kurulan ve insanı
oyalayıp avutan hayal, tatlı kuruntu, tahayyül.
Hû, Hüve (arab.islm.) – O (Allah, celle celâlühû).
I
Irak (esk.türk.) – uzak.
Işk (esk.türk.) – aşkın eski metinlerde rastlanan asıl şekli
(lugatim.com). Işık anlamına da gelir.
İ
İbâdet (arab.) – kulluk.
İffet (arab.) – dürüstlük; namus.
İftah (arab.) – aç!
İle’l-ebet (arab.) – sonsuzadek, hayatın sonuna kadar.
İlm-u irfan (arab.) – bilme, anlama; gerçeği anlama hususundaki
güçlü seziş yeteneği.
İmtiyaz (arab.) – ayrıcalık.
İns (arab.) – insan.
126
İslam-ı mübin (arab.) – apaçık ve kolay anlaşılan İslam dini.
İsticâbe (arab.) – kabul buyur; cevap ver. Allah’ın kulun duâsını
kabul etmesi.
İstikamet (arab.) – doğru yön.
İtminan (arab.) – emin olma, emniyet; iç huzur, gönül rahatlığı,
tatmin olmuşluk hali; güvenme, emniyet etme, îtimat.
İttika (arab.) – korkmak, sakınmak.
İzzet-i nefis (arab.) – öz saygı.
K
Kable’l-vuku (arab.) – olay öncesi.
Kalbî (arab.) – kalpten, gönülden gelen.
Kalb-i selim (arab.) – Rabbine teslim olmuş ve selâmete ermiş kalp.
Karabasan (esk.türk.) – kâbus.
Kârun (islm.) – Kur’ân’da çok zengin, ama mağrur ve inatçı olarak
bahsedilen bir kâfir kişi.
Kasvet (arab.) – sert, acımasız; sıkıntı, gam, keder, tasa.
Kavî (arab.) – güçlü, kuvvetli; sağlam, güvenilir.
Kavl (arab.) – söz, kelam.
Kayser (lat.) – Roma imparatorlarına verilen ünvan.
Kayyûm (arab.) – Esmâ-i hüsnâ’dan, Allah’ın isimlerinden biri.
Anlamı: gökleri, yeri ve herşeyi tutan.
Kesad (arab.) – kıtlık, yokluk, azlık. Alış-verişte durgunluk. İşlerin
hareketli olmaması.
Konâğı – konak.
Kifaf-i nefis (arab.) – yaşamaya yetecek kadar olan rızık.
Kudret (arab.) – güç, kâdir olmak.
Kur’ân-i hakîm (arab.) – hikmetli Kur’ân.
Kün, fe-yekün (arab. islm.) – “Allah, “Ol!, Diye buyurur... O da
oluverir.” (sûre-i Ya-sin, 36/82).
127
Lâ ilâhe illallah (arab.) – “Allah’tan başka ilah yoktur.” Kelime-i
tevhid sözcüğü.
Lafız (arab.) – söz, kelâm.
Lüzgâr (esk.türk.) – rüzgâr.
M
Mâbud (arab.) – kendisine ibâdet olunan varlık.
Mağfiret (arab.) – aff etmek, bağışlamak.
Mahlûkât (arab.) – yaratılmış olan şeyler, bütün yaratıklar.
Mahşer (arab.) – Kıyamette insanlar diriltikten sonra toplanadkları
mekânın adı.
Makbul (arab.) – kabul edilen, reddedilemeyen. Geçerli, mûteber.
Beğenilen, hoşa giden, hoş.
Mecnûn (arab.) – deli, çıldırmış, divâne; aşk yüzünden aklı başından
gitmiş; kara sevdaya tutulmuş. Arap edebiyatında Leylâ ve Mecnûn
diye meşhur bir aşk hikâyesinden erkek kahramanın adı.
Medet (arab.) – imdad, yardım.
Melâmet (arab.) – azarlama, kınama, ayıplama.
Mel’un (arab.) – Allah’ın lânetine uğramış, rahmetinden mahrum
kalmış. Lânetlenmiş, lânetli.
Men’et (arab.) – yasakla/mak.
Mercî (arab.) – bir iş için mürâcaat edilecek makam veya kişi.
Mevlâ (arab.) – koruyucu ve dost olan Allah subhanehu ve teala.
Muhabbet (arab.) – sevgi, aşk, sevda.
Muhâcir (arab.) – hicret eden, göç eden. Medineye göç eden
mekkeli müslümanlar için kullanılan tabir.
Muğlak (arab.) – anlaşılmaz, karışık, çapraşık.
Muntazır (arab.) – bekleyen, gözleyen.
Murad (arab.) – erişilmek istenen, olması, gerçekleşmesi arzu edilen
şey, istek, dilek, amaç.
Mushaf (arab.) – sayfalar. Sayfa halinde tolanmış kitap. Kur’ân-i
kerim.
128
Mu’tedil (arab.) – orta olmak, düzgün, yani ne hızlı ne de yavaş.
Mutmain (arab.) – şüphe, korku ve endişelerden kurtulup
rahatlamış, gönül huzuruna kavuşmuş, emniyete ermiş.
Mücâhid (arab.) – Allah yolunda din duşmanları ile çarpışan, cihad
eden.
Mücrim (arab.) – suçlu, günahkâr.
Müfrit (arab.) – aşırıya, ifrata kaçan kimse. Haddini aşan.
Mühlet (arab.) – vâde, belirli süre, zaman tanımak.
Mükemmelen (arab.) – eksiksiz, kusursuz.
Münafık (arab.) – ikiyüzlü kişi. Kendini müslüman gösteren kâfir.
Münezzeh (arab.) – tertemiz noksanlıklardan uzak.
Münkir (arab.) – iman esaslarını inkâr eden kimse, kâfir, inkârcı.
Müslim (arab.) – müslüman, Allah’a boyun eğmiş ve teslim olmuş,
barışa ve selâmete ermiş.
Müşâhede (arab.) – gözle görmek.
Mütenâzır (arab.) – yüz yüze olan, karşılıklı.
Müttakî (arab.islm.) – takva sahipleri. Her türlü günah ve haramdan
uzak duranlar, Allah’ın gazabından (öfkesinden) hakkıyla sakınanlar.
N
Nafile namaz (arab.) – sünnet namazlar.
Nâme (fars.) – mektup; sevgiliye yazılan mektup, aşk mektubu.
Nasihat (arab.) – öğüt.
Nasuh (arab.) – samimi, tertemiz, gönülden.
Nebi (arab.) – peygamber.
Nedâmet (arab.) – pişmanlık.
Nef(i)s (arab.) – can, ruh; insan, kişi.
Niyaz (fars.) – yalvarmak, yakarış, dilek, dua.
O
Ola’m – olayım.
129
Pak (fars.) – tertemiz.
Pîr-i fâni (fars. arab.) – ölümlü, ihtiyar adam, çok yaşlı kimse, ölüme
yakın.
R
Rebiu’l-evvel (arab.) – hicri-islam takviminden 3. sıradaki ayın adı.
Rubûbiyet (arab.) – Rab olmak, Tanrılık.
S
Sâbirûn (arab.) – sabredenler, sabırlı olanlar.
Saîr (arab.islm.) - cehennem tabakalarından biri. Tutuşturulmuş
alevli ateş.
Sakar (arab.islm.) - cehennem tabakalarından biri. Şiddetli bir ısı ile
yakıp kavuran. Bak: sûre-i Müddessir, 74/28-29.
Sâlihîn (arab.) – Allah’ın iyi ve hayrlı kulları.
Secde (arab.) – alnını yere koyup yere kapanmak.
Sedâ (arab.) – ses. Sûre-i Lokman, 31/16-19.
Sekînet (arab.) – rahat ve sâkin, sâkinlik, sükûnet; huzur, şüphe,
korku, endişe ve sıkıntılardan kurtulma.
Sıla-i rahim (arab. islm.) – akraba ilişkileri.
Sırat-ı müstakim (arab.) – dosdoğru yol, Allah’ın, İslam’ın ve
cennet’e götüren yol.
Sual (arab.) – soru.
Sübhânallah (arab.islm.) – Anlamı: “Allah’ı her türlü noksanlardan
tenzih ederim.” Tespih duâsıdır.
Sûr (arab. İslm.) – Kiyâmet günü, Allah’ın emri ile görevli melek
İsrafil (a.s.) “sûr” isminde bir borazan gibi bir boynuzdan (Tirmizi,
2547) üfürecek ve Kıyâmet kopacak. (Muslim) İkinci üfürmesinde
insanlar, cinler ve hayvanlar (sûre-i Tekvir, 81/5) canlanacak (sûre-i
Rûm, 30/56), kabirlerden kalkacak (sûre-i Yâ-Sin, 36/51-52; Zümer,
39/68; Kaf, 50/42) ve Mahşer denilen yere toplanacaklar. (Kıyâmet
sahnesi için bak: Sûre-i Hakka, 69/13-37).
Ş
Şâd (fars.) – sevinçli, memnun, mesrur.
130
Şâhid (arab.) – şehid.
Şâkir (arab.) – şükreden.
Şefkat alâ halkılah (arab.) – “Allah’ın yaratıklarına şefkat etmek.”
Şek (fars.) – şüphe, zann.
Şer (arab.) – kötülük, fenâlık.
Şirk (arab.) – Allah’a eş ve ortak koşmak.
Şühedâ (arab.) – şehitler.
T
Tahtakurusu (türk.zoo.) – yarım kanatlılardan, oturulan ve yatılan
yerlerde üreyen, kan emerek beslenen, pis kokulu böcek; tahta biti
(Cimex lectularius).
Tâğut (arab.) – şeytan, put vb. Allah’tan başka tapınılan her şey.
Tamu (eski türk.) - cehennem.
Tazim li-emrillah (arab.) – “Allah’ın emirlerine saygı göstermek.”
Teberru (arab.) – bağış, karşılıksız olarak vermek. Allah’ın inâyeti
(lütfu ve ihsanı).
Tevhid (arab.) – Allah’ın birliğine inanma inancı.
Torlak (türk.) – genç, toy, acemi. Terbiye görmemiş, evcilleşmemiş,
hergele. Tekkeye yeni giren acemi derviş.
U
Uçmak (eski türk.) – cennet.
Uhuvvet (arab.) – kardeşlik.
Ukba (arab.) – âhiret, öbür dünya, bâki (sonsuz) olan âlem.
Ulu’l-Azm Peygamberleri – beş büyük peygamberler: Nuh, İbrahim,
Musa, İsa ve Muhammed (s.a.e.).
V
Veled (arab.) – çocuk.
Vîrân (fars.) – çökmüş, yıkılmış.
Vird (arab.) – belirli zamanlarda mânevi bir görev olarak düzenli
şekilde okunan âyet/ler, esmâ-i hüsna veya dua/lar.
131
Vuslat (arab.) – sevdiğine kavuşma.
Y
Yâ mukallibe’l-kulûb (arab. islm.) – “Ey kalpleri evirip çeviren
Rabbim!... “
Yar-i güzin (fars.) – yakın ve seçkin dostlar. Hz.Peygamberin
sahabesinden en yakın arkadaşları için kullanılan tabir.
Yek (fars.) – bir.
Yevmu’l-Cum’a (arab.) – Cuma günü.
Z
Zakkum, gislin, gassak ve hamim (arab.islm.) – cehennemdeki
yiyecek türleri.
Zebânî (arab.) – cehennem bekçisi.
Zebûn (fars.) – güçsüz, zayıf, âciz.
Zelzele (arab.) – yer depremi.
Zemherir (arab.islm.) - cehennem tabakalarından biri. Buhari,
Bed’u’l-halk, 10 (4/89).
Zikir (arab.) – anmak, ismini söylemek, sözünü etmek. Allah’ın
isimlerini (esma-i husna’yı) söylemek süretiyle yapılan ibadet.
132