You are on page 1of 254

25.02.

2022 01:17 Aile Danışmanlığı

AİLE DANIŞMANLIĞI

DOÇ. DR. ABDURRAHMAN CAHİT ÖRENGÜL Dr. Rana Selin Küçükardalı Doç. Dr. Abdurrahman Cahid Örengül Dr.
Zeynep Nur Gülle Dr. Ömer Faruk Bulut Dr. Büşra Nur Dambasan Dr. Gaye Türkmen Noyan Dr. Büşra Yıldız
Bayındır Dr. Hediye Hilal Özkeçeci Dr. Yahya Esad Özdemir Uzm. Dr. Yavuz Meral Dr. Nur Seda Gülcü Üstün Öğr.
Gör. Dr. Yaşar Tanır

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 1/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 2/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

İçindekiler

1. Ailenin Tanımı Ve Yaşam Döngüsü

Giriş
1.1. Ailenin Tanımı Ve Özellikleri
1.2. Stresör Olayların Aile Yaşantılarına Etkileri Ve Psikolojik Dayanıklılık
1.3. Aile Yaşam Döngüsü
Bölüm Özeti
Ünite Soruları

2. Aile İle İlgili Kavramlar

Giriş
2.1. İşlevsel Ailenin Özellikleri
2.2. Aile Değerlendirilmesinde Kullanılan Kavramlar
Bölüm Özeti
Ünite Soruları

3. Ailelerde Azalmış İşlevsellikle İlgili Kavramlar

Giriş
3.1. İşlevsel Ailelerin Özellikleri
3.2 İşlevsel Olmayan Ailelerin Özellikleri
3.4. İşlevsel Olmayan Ailelerde Görülen Sorunlar
Bölüm Özeti
Ünite Soruları

4. Aile Değerlendirmesi Ve Formülasyon

Giriş
4.1. Aile Değerlendirmesinin Amaçları
4.2. Aile Değerlendirmesinde Kullanılan Araçlar
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 3/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

4.4. Formülasyon
Bölüm Özeti
Ünite Soruları

5. Aile Danışmanlığı Süreci

Giriş
5.2. Değerlendirme
5.3. Müdahele
5.4. Sonlandırma
Bölüm Özeti
Ünite Soruları

6. Davranış Örüntülerine Odaklanan Aile Danışmanlığı Ekolleri

Giriş
6.1. Mrı Kısa Süreli Aile Danışmanlığı
6.2. Stratejik Aile Danışmanlığı
6.3. Yapısal Aile Danışmanlığı
6.4. Bilişsel-Davranışçı Evlilik Ve Aile Danışmanlığı
6.5. İşlevsel Aile Danışmanlığı
Bölüm Özeti
Ünite Soruları

7. İnanç Sistemlerine Odaklanan Aile Danışmanlığı Ekolleri

Giriş
7.1.  Sistemik Aile Danışmanlığı
7.2. Çözüm Odaklı Aile Danışmanlığı
7.3. Öyküsel Aile Danışmanlığı
Bölüm Özeti
Ünite Soruları

8. Yapılara Odaklanan Aile Danışmanlığı Ekolleri

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 4/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Giriş
8.1. Nesiller Arası Aile Danışmanlığı
8.2. Psikanalitik Aile Danışmanlığı
8.3. Bağlanma Odaklı Aile Danışmanlığı
8.4. Deneyimsel Aile Danışmanlığı
8.5. Multisistemik Terapi
8.6.  Psikoeğitimsel Aile Danışmanlığı
Bölüm Özeti
Ünite Soruları

9. Kanıta Dayalı Aile Müdahaleleri

Giriş
9.1. Kanıta Dayalı Bilimsel Yöntem
9.2. Çocuk Odaklı Problemler
Bölüm Özeti
Ünite Soruları

10. Ebeveynlik Becerileri Eğitimi

Giriş
10.1.  Ebeveyn Danışmanlığı Nedir?
10.2. Ebeveyn Becerileri Eğitimi
10.3. Ebeveyn Eğitiminin Teorik Altyapısı
10.4. Ebeveyn Eğitiminin Unsurları
Bölüm Özeti
Ünite Soruları

11. Ailede İletişim Becerileri Eğitimi

Giriş
11.1. İletişimin Tanımı Ve Özellikleri
11.2. İletişim Beceri Ve Örüntülerini Değerlendirme
11.3. İletişim Beceri Ve Örüntülerine Yönelik Müdahaleler
Bölüm Özeti
Ünite Soruları
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 5/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

12. Boşanma Ve Yas Sürecinde Aile Danışmanlığı

Giriş
12.1. Boşanma Sürecinde Aile Danışmanlığı
12.2. Kayıp Ve Yas Sürecinde Aile Danışmanlığı
Bölüm Özeti
Ünite Soruları

1. AİLENİN TANIMI VE YAŞAM DÖNGÜSÜ

Giriş

Aile, insanın hayatında en yakın ilişkide olduğu bireylerden oluşan sosyal birimdir. Toplumun temelini temsil
eden aile, toplumu oluşturan bireylerin sağlıklı bir şekilde yaşayabilmeleri için çok önemlidir. Kitabın bu
bölümünde öncelikle aile kavramı tanıtılacaktır. Sonrasında aile işlevselliği kavramı üzerinde durulacaktır.
Son olarak aile yaşam döngüsünden bahsedilecektir. Aile yaşam döngüsünün farklı aşamalarının
gereksinimlerinin bilinmesi aile değerlendirmesindeki temel unsurlardandır.  

1.1. Ailenin Tanımı ve Özellikleri

Aile, toplumu oluşturan en küçük sosyal birimdir. Aile üyeleri bu sosyal sisteme evlilik, doğum ya da evlat
edinme gibi yollar ile dahil olabilir. Ailenin temelinde duygusal bağ kuran bireyler vardır. Bireyler bu duygusal
bağı yasal yollara başvurup resmileştirerek evlenirler. Duygusal temellerle kurulan aile sistemine biyolojik
olarak çocuk sahibi olmak kan bağını da dahil eder. Evlat edinmede de süreç başta duygusal bağların
kurulmasıyla başlar, sonrasında da yasal yollara başvurarak ile aile bağları resmileştirilmiş olur. Bir kere aile
olduktan sonra bireylerin aile bağlarından tamamen ayrılması mümkün değildir. Ölüm ile fiziksel olarak
aileden ayrılma gerçekleşse de, manevi bağlar ölümden sonra da devam eder (Carr, 2015).

TC Anayasa’sının 41. maddesinde de belirtildiği üzere ‘Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında
eşitliğe dayanır.’ Aile bireylerinin eşitlikçi yaklaşımı modern dünyanın getirdiği günümüz şartlarıyla da
artmaktadır. Eve ekmek getirmenin babaların, ev işleri ve çocuk bakımının ise annelerin görevi olduğu
anlayışı günümüzde kadının da iş hayatındaki yeri arttıkça değişime uğramaktadır. Her iki ebeveynin de iş
hayatına dahil olduğu durumlarda, ev işleri ve çocuk bakımında ebeveynler daha eşitlikçi bir anlayış
benimser ve sorumlulukları daha fazla paylaşırlar. Bunlara rağmen günümüzde hala kadının çocuk
bakımında ve ev işlerinde rolü daha fazladır. (Walsh, 2016)

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 6/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Çocuk sahibi olan bireylerin çocuklarının barınma, sağlık ve eğitim haklarını sağlamak birincil olarak kendi
sorumluluklarıdır. TC Anayasa’sının 41. maddesine göre ‘Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma,
yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme
hakkına sahiptir.’. Ebeveynlerin kendi imkan ve potansiyelleri dahilinde çocuklarına hem fiziksel hem
duygusal bakımı en doğru şekilde vermesi çocuğun sağlıklı gelişimi için çok mühimdir. İnsanın ihtiyaçlarının
karşılanacağı ilk yer ailedir. Anne ile bebeğin arasındaki bağların temeli doğum öncesi dönemde atılır. Bebek
doğduğu andan itibaren, dış dünyadan gelecek olan bakıma tamamen muhtaçtır. Bebeğin gelişimsel
sürecinde bakım vereni ile arasındaki bu ilk ilişkinin niteliği, ileriki hayatta kuracağı ilişkilerin de temelini
oluşturur. Yalnız fiziksel ihtiyaçların değil, duygusal ihtiyaçların da karşılanmaması yaşam ile bağdaşmaz.
1944 yılında Amerika’da Rene Spitz tarafından yürütülen araştırmada annelerin ayrı kalan yetimhanede
bakılan kırk bebek üzerinde gözlem yapılmıştır. Fiziksel ihtiyaçları tamamen karşılanan fakat duygusal olarak
ihmal edilen 40 bebeğin yüzde %37’sinin öldüğü, hayatta kalan bebeklerde ise belirgin büyüme gelişme
geriliği bildirilmiştir.

Geleneksel aile bireylerini tanımlarken ilk olarak anne, baba ve çocuklar akla gelse de boşanma, tekrar
evlenme ve ölüm gibi sebeplerle aile sistemleri değişebilir. Tek ebeveynli ailelerde anne veya baba, her iki
ebeveyn kaybı durumunda ise çocuğun yakın psikososyal ağı içerisinde bulunan bakım verenleri birincil
olarak çocuğun ailesi olarak ele alınmalıdır. Her kim çocuğa birincil olarak bakım veriyorsa çocuğun
gelişimsel ihtiyaçlarının karşılanmasını önceliği haline getirmelidir. Tekrar evlilik durumunda çocuklar, yeni
aileye katılan bireyler ile üvey aile bağları kurar.

Aile üyelerinin birbirleri ile uyuşmasında yaşanılan zorluklar, ikinci evliliklerin de sona ermesinde fazlasıyla
(yaklaşık %60 boşanma oranı) etkilidir. Boşanma sonrasında çocukların yarısından fazlası tek ebeveynli evde
yaşamaya devam eder (Anderson, 2012). Tek ebeveynli ailelerde, yakın çevrenin sosyal desteği çok daha
önemli bir hale gelir. Bu desteği de uygun şekilde kullanabilen ebeveynin yetkin ebeveynlik becerisine sahip
olduğu ve çocuğa ekonomik anlamda da güvenli bir ortam sağlandığı takdirde, çocuk sağlıklı bir şekilde
büyüyebilir (Walsh, 2016).

Her iki ebeveynin de çalıştığı ya da hastalık gibi sebeplerle bakım veremediği zamanlarda akrabalar ya da
bakıcılar tarafından bakım desteği verilmesi çok yaygındır. Bu bakımı ülkemizde genellikle büyükanne ve
büyükbabalar üstlenir. Bunların dışındaki bakıcılar tarafından çocuğun bakımı sürdürüldüğünde ebeveyn
çocuk ilişkisinin yakınlığı ve ebeveynin evde olduğu zamanlarda çocuğun birincil bakım vereni rolünü
üstlenmesine dikkat edilmelidir. Çocuğun birincil bakım veren rolünün bakıcılara verildiği durumlarda
bakıcının iş değiştirmesi çocuk tarafından birincil bakım vereninin kaybı şeklinde algılanabilir. Çocuğun
bakımını birden fazla kişinin üstlenmesi durumunda bu kişiler büyük oranda sabit olduğu takdirde çocuk için
belirgin sorun yaratmaz.

1.1.1. İşlevsel Aile

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 7/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Ailenin temel işlevleri bu alanda çalışan profesyoneller tarafından tanımlanmıştır. Bunlardan bazıları; insan
neslinin devamı, çocuğun yetişmesi, aile üyelerinin bakımı, disiplini sağlama ve destekleyici, sevgi dolu bir
çevre temin etme olarak sayılabilir (Kut, 1994). Bu tanımlamadan yola çıkarsak işlevsel aileler bu
fonksiyonları sağlıklı şekilde yerine getirebilen aileler olarak tanımlanabilir.

İşlevsel ailelerde yetişkinler birbirleri ve çocuklarıyla şefkatli, sevgi dolu, sıcak bir şekilde iletişim kurarlar. Bu
bireyler sorumluluk sahibidir, aile olmanın getirdiği sorumlulukları eşleri ile paylaşır ve yerine getirirler.
Davranışlarının sorumluluklarını üstlenirler. Kendi problemleriyle, diğer aile üyelerine sıkıntı vermeden başa
çıkabilirler. Diğer aile üyelerinin problemlerine de destek olurlar. Kendileri ve başkaları hakkında ve olaylar
çerçevesinde gerçekçidir. Kendilerinden ve başarılarından hoşnutlardır. Özerk ve özgün bir benlik geliştirirler
ve bu benliğin sınırlarını geliştirmeye gayret ederler. Virginia Satir’a göre olgun aile üyeleri kendilerini
tanımak için daha çok çaba harcarlar. Kendi potansiyellerinin ve sınırlarının bilincindedirler dolaysıyla kendi
kapasitelerinin farkındadırlar. Fikirlerini, duygularını, beklentilerini aile üyelerine uygun bir şekilde ifade
edebilirler. Diğer aile üyelerinin duygu ve düşüncelerine ilgi ve önem gösterir, onları anlamaya gayret ederler.

Sağlıklı ailelerde eşler kendilerini güvende hissederler, özerkliklerini korurlar, benlikleri kabul edilir,
birbirlerini desteklerler ve severler. Hayatı paylaşırken birbirlerine destek olurlar. Hak ve görevleri üzerinde
anlaşırlar. Yaşadıkları sorunları ve hissettiklerini açıkça paylaşır bunlara çözümü beraber ararlar. Cinsel
yaşantıları olumlu ve sağlıklıdır. Çocuk yetiştirme, disiplin ve otorite konusunda birlikte hareket ederler.
Çocuklarına kendilerinin değer alanlarını, hayat görüşlerini aktarırlar. Çocuklarının olumlu kendilik algısı ve
benlik saygısı geliştirmelerine yardım ederler.(Textor, 1989)

İşlevsel ailelerde aile üyeleri birbirlerine karşı dürüst ve samimidir. Birbirlerine sevgi ile yaklaşır. Birbirlerinin
özerkliğini bozmadan etkileşim kurarlar. Bu etkileşim sırasında, aile üyelerinin her birinin ihtiyaçları,
becerileri ve kapasiteleri göz önüne alınır. Aile kararları bu bağlamda katı bir hiyerarşi ile değil, olaylar
karşısında gerçekçi ve özgün tutumlar ile alınır. Sağlıklı ailelerde aile üyeleri; olanları görme ve söyleme,
hissettiklerini ve düşündüklerini söyleme, istediğini hissetme, isteklerini söyleme ve risk alma alanlarında
özgür hissederler.  Aile kuralları esnektir, üyelerin özgürlüklerine, kendilerini gerçekleştirmelerine engel
olmaz. Aile üyeleri bir problem ile karşılaştıklarında gerçekçi ve akılcı davranabilir, herkesin kabul
edebileceği çözüm yolları bulabilir (Textor, 1989).  Aile üyeleri birbirlerinin mutluluğu için sorumluk alırlar.
Birlikte kaliteli ve uzun zaman geçirirler. Bunu gerçek anlamıyla yapabilmek özveri ve samimiyet ister.

İşlevsel ailelerde roller belirgin ve tutarlıdır. Aile üyelerinin rolleri yaşına, cinsiyetine, potansiyeline, kültürel
olarak değerlere, beklentilere uygundur. Her bireyin rolü özgündür ve herkes kendisi ve diğerlerinin hak ve
özgürlüklerini bilir. Roller esnektir; yani eğer ailede bir üye geçici olarak rolünü yerine getiremezse diğer
üyeler onun rolünü üstlenebilir. Bu tür rol değişimleri belirli koşullar içinde sorunsuzca yapılır ve diğer aile
üyeleri tarafından anlaşılır ve kabul edilir. Bu değişime karşı belirgin uyum sorunları görülmez. Sağlıklı
ailelerde bireyler kendi cinsiyetlerini kabul ederler. Diğerlerinin cinsiyetine saygı duyarlar ve cinsiyet
farklılıklarının birbirini tamamladığını bilirler. Cinsiyet rolleri birbirinden farklı olabilse de cinsiyetler arasında
bir üstünlük olmadığını kabul ederler.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 8/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

1.1.2 İşlevsel olmayan aile

İşlevlerinin sağlıklı bir biçimde yerine getirilememesi ailelerin birbirlerinden kopmasına ya da fazlaca iç içe
yaşamasına sebep olabilir. Aile bireylerinin kopuk olması da fazlaca iç içe geçmiş olması da önemli
sorunlardır. Kopuk ailelerde güçlü bağlar ve sağlıklı iletişim konusunda belirgin sorunlar olur. İç içe geçmiş
ailelerde ise bireylerin özgürlüğünü belirgin olarak sınırlayan bir aşırı yakınlık hali söz konusudur.

Kopuk ailelerde yetersiz ve sağlıksız bir iletişim vardır. Bu iletişim şekli kişilerin kendilerini rahatça ifade
etmelerinin önüne geçer. Bireyler kendi sorunlarıyla çoğunlukla baş başadır, aile bireylerinin sorunları ciddi
boyutlara ulaşmadıkça aile üyeleri bunların farkında olmayabilir. Aile üyeleri genellikler birbirlerinin
ihtiyaçlarını karşılamaz. Bu aile ortamında kendi ihtiyaçlarının ifadesi ve doyumu için de yer bulamaz. Aile
üyeleri genelde daha iyi bir alternatif olmadığı için ailenin bütünlüğünü devam ettirir. Bu tür ailelerde
çocukların ihtiyaçlarının ihmal edilme ihtimali çok yüksektir.

İç içe geçmiş ailelerde, etkileşim yoğun ve yakın olsa da sınırlar net değildir. Kişiler birbirlerinin yaşamına
fazlaca karışır ve birbirleriyle yakından ilgilenir. Geniş aileler de çekirdek ailelere gereğinden fazla müdahale
edebilirler. Bu tarz ailelerde yetişen çocuklarda ait hissetme ve aileye olan bağlılık konularına çarpık
anlamlar yüklenebilir. Birey olma sürecinde maruz kaldığı olumsuz ortam kimlik gelişimini olumsuz
etkileyebilir. Baş etme kapasitesi zayıf olan ebeveynler ile çocukları arasındaki sınır sağlam olmadığında
çocuklar ebeveynlerin konumlarına geçebilir, ebeveynlerin otoritesi sarsılabilir. Çocuk ile ebeveyn arasındaki
roller yer değiştirebilir. Çocuklar bu durumdan hoşnut olmazlar çünkü ebeveynlerinin güçsüzlüğüne tanık
olmak çocuğun ebeveynlerine ve dolayısıyla kendine karşı güven duygusunun zedelenmesine neden olur
(Geçtan, 2002).

Ülkemizde geniş aile ile aynı evde ya da apartmanda yaşamak hala yaygındır. Özellikle maddi gelir seviyesi
düşük veya geleneksel ailelerde bu yaşam biçimi daha çok görülmektedir. Erkek tarafının ailesiyle yaşamak
daha yaygındır. Geçmişte kırsal bölgelerden büyükşehirlere göç eden ailelerin inşa ettiği gecekondular
şehirleşmenin sonucu olarak apartmanlara dönüşmüş, yeni evlenen aile bireyleri de bu apartmanlarda geniş
aile ile yaşamaya başlamıştır. Böylece geniş ailelerden oluşan aile apartmanları meydana gelmiştir.

Geniş aile ile yaşamanın avantajları olduğu gibi dezavantajlarını da göz önünde bulundurmak gerekir. Bu
ailelerde çocuğun bakımı birden fazla kişi tarafından paylaşılabilir. Bu durum, avantaj gibi görünse de belirli
problemleri de beraberinde getirebilir. Aile büyüklerinin fazlasıyla müdahil olduğu çekirdek ailelerde
ebeveynler otorite konusunda ciddi sorunlar yaşayabilir. Örneğin; baba çocuğuna telefonla oynamayı
yasaklarken dedesi çocuğa oynaması için kendi telefonunu verebilir. Birden çok otorite figürünün olduğu
ortamda verilmek istenen mesajları çocuk anlamayabilir veya yanlış anlayabilir. Bu durum, baba ve çocuğun
ilişkisini zedeleyebilir. Buradaki otorite sorunu çocuk tarafından hızlıca fark edilir ve istenmeyen davranışlar
pekişebilir. Bu konu ile alakalı yapılmış bir çalışmada aile apartmanlarında yaşayan ailelerde sosyal, finansal
ve çocuk bakım paylaşımı konusunda fayda sağlanırken, dedikodu, özel konular ve çocuk bakımıyla ilgili
zorluklar yaşandığı belirtilmiştir. Olumsuz yanların belirgin olduğu durumlarda bile bazı aileler ekonomik

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 9/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

bağımlılıklarından, bazı aileler ise aile büyüklerinden ayrılmanın onlara karşı yapılmış bir saygısızlık,
itaatsizlik olarak değerlendirilmesinden ötürü apartmandan ayrılamamaktadır (Yılmaz ve Sabuncuoğlu,
2019).

Vaka Örneği

Ayşe 5 yaşında, anne ve babası ile birlikte babaannesi, dedesi ve halasının yaşadığı aile apartmanında
yaşıyor. Çekirdek aile olarak ayrı dairede yaşıyorlar. Ayşe’nin anne ve babası konfeksiyonda vardiya usulü
çalışıyor. Anne ve babası işteyken Ayşe’ye babaannesi bakım veriyor. Çocuk doktoru, Ayşe’nin yaşıtlarına
göre kilolu olmasından dolayı yaptırdığı kan tahlillerinde insülin direncinin olduğunu saptıyor. Bunun
üzerine diyetisyene giderek sağlıklı beslenme programı oluşturuluyor. Programa göre Ayşe’nin çikolata,
cips gibi gıdalardan uzak durması gerekiyor. Ayşe’nin anne ve babası evdeyken, sağlıklı beslenme
programına uygun gıdalar pişiriliyor, Ayşe bu durumdan çok hoşnut olmasa da bu konuda anne ve
babasının koyduğu kurallara uyuyor. Annesi ve babasının çalıştığı günlerde babaannesine giden Ayşe,
babaannesinden sürekli programında olmayan yiyecekler istiyor ve sağlıklı yemekleri reddediyor.
Babaannesi torununun yemek yememesine dayanamıyor ve Ayşe’nin istediği yiyecekleri ona veriyor. Ayşe,
babaanne üzerinden bu kuralların esnetilebildiğini keşfettiğinde kendi evine geldiğinde yemek yeme
konusunda sürekli sorun çıkartıyor ve babaannesinin evinde kalmak istediğini söylüyor ve bu konuda
ısrarcı oluyor. Üst katlarında oturan babaanne torununun ağlamalarını duyduğunda üzülüyor ve onu
yanına almak istiyor. Ayşe’nin anne babası babaannesine karşı çıktığında aile içinde tartışma çıkıyor. Bu
aşamada Ayşe’nin anne ve babasının tutarlı şekilde koydukları kuralın babaannesi tarafından
çiğnenmesinden dolayı Ayşe’nin gözünde otoriteleri sarsılıyor. Bu davranış Ayşe’nin neredeyse her gün
babaannesine gitmesinden dolayı pekişiyor. Ebeveynlerinin Ayşe ile ilişkileri zedeleniyor. Bununla birlikte,
babaannesi ile anne ve babasının çatışmasından dolayı apartmanda huzursuzluk çıkıyor. Bu durum ayrıca
Ayşe’nin bedensel sağlığını da tehdit eden hastalıklara zemin hazırlamış oluyor.

1.2. Stresör olayların aile yaşantılarına etkileri ve psikolojik dayanıklılık

Dünya genelinde olan büyük eşitsizliklerle birlikte genişleyen sosyoekonomik uçurum, aile kurulması ve
istikrarı üzerinde önemli bir etkiye sahiptir (Walsh, 2016). Ekonomik zorluklar bireylerin evlenme olasılıklarını
azaltırken boşanma olasılıklarını artırmaktadır (Cherlin, 2010). Ekonomik koşulların yetersizliği ailenin
işleyişi ve çocuğun refahı üzerinde yıkıcı etkiye sahiptir. Kalıcı işsizlik veya istikrarsız işler aile içi çatışmaları
ve şiddeti dolaysıyla ailelerin dağılmasını arttırabilir (Walsh, 2016).

İnsanlar hayatları boyunca birçok zorlukla karşılaşır. Bazı yaşam olayları kişiler için ciddi psikolojik yük
oluşturabilir. Ruhsal hastalıkların, kişilerin genetik ve biyolojik yatkınlıkları yanı sıra çevre etkisiyle ortaya
çıktığını destekleyen görüşler bilimsel açıdan kabul görmektedir. Bu bağlamda insanların yaşadıklarının
psikolojik sağlıkları üzerine etkisi yadsınamaz. Olumsuz yaşantılara kişilerin üzerindeki olumsuz etkileri
bireylerin psikolojik dayanıklılığına bağlıdır. Kişilerin psikolojik dayanıklılığının sınırları değişkendir.
Psikolojik dayanıklılığın gelişimi, bireysel, ailesel ve çevresel koşullardan etkilenir. Bireysel faktörlerden zor
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 10/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

mizaç ve kronik hastalıklar psikolojik dayanıklılığın gelişimini olumsuz etkilerken yüksek zeka ve iyi kontrol
becerisi olumlu etkilemektedir. Ailesel faktörlerden güvenli bağlanma, destekleyici ve ilgili ebeveynlere sahip
olma, aile bütünlüğü, iyi sosyoekonomik düzey psikolojik dayanıklılığın gelişimini olumlu etkilerken,
ebeveynlerin psikolojik ve fiziksel hastalıkları, ebeveyn kaybı, boşanmalar, aile içi şiddet ve çatışmalar
psikolojik dayanıklılığın gelişimini olumsuz etkiler. Çevresel faktörlerden güvenli mahalleler, nitelikli eğitim
imkanları ve öğretmen ilişkileri, akran desteği, güçlü sosyal ilişkiler psikolojik dayanıklılığın gelişimini
kolaylaştırır. Savaş bölgesinde yaşamış olmak, sosyal dışlanma ve izolasyon psikolojik dayanıklılığın
gelişimini zorlaştırır. Güçlü akrabalık ilişkileri olan göçmen ailelerde, geniş ailenin maruz kaldığı ayrımcılık ve
maddi zorlukların üstesinden daha kolay gelinir. (Boyd- Franklin and Karger 2012; Falicov 2012)

Ailenin işlevlerini yerine getirememesi aile üyeleri için bir stres faktörü olduğu gibi aynı zamanda
dayanıklılığın gelişimini de olumsuz etkiler. Örneğin, ebeveyn çatışması aile bireylerini psikolojik olarak
zorlarken çocukların da dayanıklı bireyler olma ihtimalini azaltabilir. Aynı zamanda stresör olaylar da aile
üyelerini zorlayarak sağlıklı ilişki ve iletişim kurma becerilerini azaltabilir. Örneğin, normalde iyi işlev
gösteren bir aile ebeveynlerinden birisinin kanser tanısı almasından sonra uygun şekilde organize olmayı
başaramazsa işlevselliğini büyük oranda yitirebilir.

1.3. Aile Yaşam Döngüsü

Ailenin dinamik yapısı ailenin işlevselliği ve iyilik halini tanımlamayı zorlaştırmaktadır. Farklı yaşam
dönemlerde ailenin işlevleri değişmekte olduğu için bu işlevlerin belirlenmesi ihtiyacı aile yaşam döngüsü
modelini doğurmuştur. Örneğin, küçük çocuklu ailelerin çocukların ihtiyaçları için organize olmaları
gerekmektedir ancak ergen çocuklu aileler çocuğa daha fazla mahremiyet ve özgürlük alanı vermelidir. Aile
yaşam döngüsü modeli çekirdek ailenin oluşumu ve gelişim sürecini kavramsallaştırmak için geliştirilmiştir.
Günümüzde boşanma ve ebeveyn kayıpları sonucu tek ebeveynlik sık görülmektedir. Ayrıca bu ebeveynlerin
bir kısmı yeniden evlenmektedir. Bu durumlar, geleneksel aile tanımının dışında aile sistemleri oluşmasına
neden olur. Dolayısıyla geleneksel bir aile tanımı üzerinden oluşturulmuş modelin farklı aile yapıları ile
çalışılırken kullanışlılığı sorgulanmaktadır (Walsh, 2012). Her ne kadar her aile yapısına uygun olmasa da aile
yaşam döngüsünü bir modele oturtmak için geleneksel çekirdek ailelerin normlarından faydalanılabilir.
Diğer aile modelleri de bu normlardan sapmalar olarak kavramsallaştırılabilir (McGoldrick ve ark., 2011).  Bu
model, gelişimin her aşamasında aile tarafından tamamlanması gereken temel psikososyal süreçleri ve
görevleri tanımlar. (Grafik 1.1).

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 11/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Aile yaşam döngüsü modeli, ailenin oluşumu, çocukların doğması ve büyümesi, evden ayrılması gibi aile
gelişiminin farklı aşamalarında aile üyelerinin psikososyal ihtiyaç ve görevlerini tanımlamaktadır. Aile yaşam
döngüsü modeli; ailenin bir aşamadan sonrakine geçerken yapması gerekenlere de odaklanmaktadır.
Örneğin, küçük çocuklu bir aileden ergen çocuklu bir aileye geçiş, aile kurallarının ve rollerinin yeniden
gözden geçirilmesini gerektirir. Ebeveynler ve çocuklar arasındaki hiyerarşik ilişki yeniden düzenlenmelidir.
Bazı ailelerde bu döneme eş zamanlı olarak kadınlar kariyerlerine daha fazla odaklanmaya başlarken ev
işleriyle daha az ilgilenebilirler. Bu durum, erkeklerin ev içinde daha aktif rol alması gereğini doğurabilir.
Aileler, bu geçişlerde bireylerin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak aile ilişkilerini ve rollerini düzenleme
konusunda esnek olmalıdırlar.

Aile yaşam döngüsünde diğer bir önemli gereklilik, gelişim ilerledikçe çocukların bağımlılıktan özerkliğe
doğru hareketine izin verme kapasitesidir. Bu gereklilik, özellikle ergenlik döneminden genç yetişkinliğe
geçiş sırasında ve genç yetişkin çocukların evden ayrıldığı süreçlerde önemlidir.

Aile yaşam döngüsü modelinin bir başka özelliği de birçok bireysel değişikliğin bir arada görülmesi nedeniyle
aile stresinin artabileceği belirli dönemlere işaret etmesidir. Örneğin, büyükanne ve büyükbabaların
hastalıkları veya ölümü, daha büyük çocukların evden ayrılması ve ilk çocuklarının doğması çoğunlukla aynı
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 12/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

döneme denk gelebilir. Genellikle bu tür geçiş dönemlerinde psikolojik zorluklar ortaya çıkar. Grafik 1.2’de
ABD'de yapılan bir çalışmanın sonuçları gösterilmektedir. Bu çalışmaya göre aile yaşam döngüsünün erken
ve sonraki aşamalarında refah, çocuk yetiştirme yıllarında ise stres düzeyi yüksektir (Olson, 1993).

  İnsanın kişilik gelişimini anlamak için Erikson insanın psikososyal gelişim evrelerini tanımlamıştır. Aile
yaşam döngüsündeki aşamalarının insanın o döneme denk gelen psikososyal evrelerdeki ana meseleleriyle
birlikte düşünülmesi konunun daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunacaktır. Tablo 1.1’de aile yaşam döngüsü
modelinin evreleri ve bu evrelerdeki psikososyal süreçler ve gelişimsel görevler bir arada gösterilmiştir.

1.3.1. Evden Ayrılma

Aile döngüsü modelinin ilk aşaması; genç yetişkinlik dönemi ile başlar. Bu dönemde yetişkinliğe adım
atılmıştır, kişi ailesinden ayrışmaya başlar. Ebeveynler ile yetişkin-yetişkin tarzı ilişkiler geliştirmeye başlar.
Genç yetişkin, genellikle bu dönemde iş hayatına başlar, finansal özgürlüğünü kazanır. Hem duygusal hem de
ekonomik yönden özerkliğini kazanan genç birey fiziksel olarak da evden ayrılır. Ergenlikteki kimlik
arayışından çıkmış olan genç yetişkin yaşıtlarıyla yakın ilişkiler geliştirmeye yönelir. Kendilerini iş hayatında,
romantik ilişkide ve arkadaşlıkta tamamlayacağına dair güçlü sinyaller veren kişilerle yakınlaşırlar (Erikson,
1998). Bu dönemde kişiler toplum içerisindeki yaşama şekillerini oluşturacak olan hayat tarzını belirler.
Hayat tarzı kişinin yakınlık kurduğu kişilerden de etkilenir. Kişi, bu dönemde toplum içerisinde bağımsız bir
birey olarak yer edinmeye başlar.

1.3.2. Çift Olma

Çift olma aşamasında, genç yetişkin yakınlaşabildiği kişi ile uzun vadeli bir ilişki kurar. Eş seçimiyle uzun
vadeli ve bağlılık temelli bir ilişki gelişir. Bu ilişki karşılıklı olarak eşlerin güçlü ve zayıf yönlerinin kabulü ve
takdirine dayalı bir şekilde kurulur. Bu ilişkinin gelişimi ve sürdürülebilmesi için kişinin güvenli bağlanma
örüntüsüne sahip olması ve oluşturduğu kimliğinin stabil ve dayanıklı olması önemlidir. Çift ilişkisi
kurulduktan sonra eşler, kendi aileleri ve arkadaşlarıyla olan ilişkilerini yeniden düzenlerler. Birlikte
yapacakları rutinler, çift olarak beraber olacakları arkadaşlar belirlenir. Birbirlerinin ailesi ile de ilişki kurarlar.
Bu süreçte kaliteli iletişim kurmak, birbirlerinin önceliklerini kabul etmek, ilişkide eşlerin mutlu ve huzurlu
olmasının sağlanması evrede başarılması gereken görevlerdir. Bunların başarılması evlilik yaşamının uzun
ömürlü olmasının yanı sıra eşlerin psikolojik sorunlara dayanıklı olmasını sağlayacaktır.

Bu süreç evlilik ve evlilik sonrası çocuk sahibi olunan aşamaya kadar devam eder. Birbirlerini iyi tanımış ve
kabul etmiş çiftler aile yaşam döngüsündeki çocuklu evreleri de daha kolay ve keyifli geçirecektir.

Tablo 1.1 Aile Yaşam Döngüsünde Evreler (McGoldrick ve ark., 2011)

Evre Psikososyal geçiş Gelişimsel ilerleme için gerekli görevler

süreçleri

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 13/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Evden Ayrılma Duygusal ve ekonomik


Aileden ayrılmak ve ebeveynler ile yetişkin
özerklik geliştirmek ilişkisi geliştirmek

Yakın akran ilişkileri geliştirmek

Bir kariyere başlamak ve finansal


bağımsızlığa doğru ilerlemek

Toplum ve toplulukta kendine yer edinmek

Çift Olma Uzun süreli ilişkiye bağlılık Bir eş seçmek ve uzun vadeli bir ilişki
kurmaya karar vermek

Gerçekliğe dayalı birlikte yaşamanın bir


yolunu geliştirmek

Çiftin aileleri ve arkadaşları ile ilişkilerin


yeniden düzenlenmesi

Küçük Çocuklu Aile Dünyaya yeni gelen çocukları


Çiftin çocuk yetiştirme, ev işleri ve
aile sistemine dahil etmek ekonomik sorumlulukları paylaşmaları

Ebeveynlik ve aile büyüklerinin rollerini


dahil etmek için ailelerle ilişkilerini yeniden
düzenlemek

Ergen Çocuklu Aile Ergenlerin artan özerklik Ergenlere daha fazla özerklik sağlamak için
talebiyle beraber aile ebeveyn-çocuk ilişkilerini düzenlemek
sınırlarının esnetilmesi
Yaşlanan ebeveynlere bakma
sorumluluğunu çift üstlendikçe aile
ilişkilerini ayarlamak

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 14/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Çocukların Evden Aile sistemine yeni dahil olan Yetişkinliğe adım atan çocukların evden
Ayrılması veya çıkan bireyleri kabul ayrılmasıyla bir çift olarak yaşamaya
etmek yeniden uyum sağlamak

Çiftin orta yaş sorunlarını ele almak

Ebeveynler ve yetişkin çocuklar ile olgun


ilişkiler geliştirmek

Çocuklarının evlenmesiyle yeni


akrabalıklar (gelin, damat) kurulması ve
ilişkilerin geliştirilmesi

Orta yaşlarda olan çiftin yaşlanan


ebeveynlerinin engelliliği ve ölümüyle başa
çıkmaları

Ebeveynlerin Yeni rolleri kabul etmek


Fizyolojik olarak yavaşlamayla birlikte
Yaşlarının mevcut sağlık durumlarına göre işlevsellik
İlerlemesi ve ilgilerini sürdürmek

İhtiyaç halinde yetişkin çocuklarından


yardım ve destek almak

Yaşlanan ebeveynlerin bilgelik ve


deneyimlerine geniş aile sistemi içinde yer
açılması

Ebeveynlerin Yaşlanmanın kısıtlamalarını ve Eş, kardeş ve akran kaybıyla başa çıkmak


Yaşamlarının ölümün gerçekliğini kabul
Geçmiş yaşamını gözden geçirme ve
Sonuna Yaklaşması etmek
hayatın sonunun yaklaştığının farkındalığı
ile ölüme hazırlanmak

Çocukların ebeveynlerine bakım


vermesiyle rollerin tersine çevrilmesi

1.3.3. Küçük çocuklu aile

Yetişkinlik döneminin ana psikososyal ödevlerinden biri olan üretkenlik; üreme, verimlilik ve yaratıcılığı
kapsar. Yeni nesiller dünyaya getirmek bu evrenin sağlıklı geçilebilmesi için çok önemlidir (Erikson, 1998).
Çiftler çocuk sahibi olunca bu aşamaya geçer. Bu aşamadaki asıl görev doğan çocukları aile sistemine
katmaktır. Çiftler ilişkilerinde çocuğa yer açmalıdır. Çocuğun dünyaya gelmesiyle, eski roller yeniden

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 15/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

şekillenirken aynı zamanda yeni roller ve sorumluluklar da ortaya çıkar. Ev işleri, ekonomik ihtiyaçlar ve
çocuğun bakımı ile ilgili görevler yeniden düzenlenir. Çocuğun doğumuyla ortaya çıkan yeni rollerin
paylaşılması ve bu rollere uyum sağlanması çok önemlidir.

Hamilelik sürecinde bebeğin bakım ve büyümesi konusundaki sorumluluk neredeyse tamamen anneye aittir.
Baba bu etkileşime sonradan katılır ve çocuğun hayatındaki önemi giderek artar (Geçtan, 2002). Anne baba
olduktan sonra bireylerin çocuklarına olan duygusal yatırımını Erikson “içtenlikli ilgi” kavramıyla tanımlar.
İçtenlikli ilgi, çocuğun ebeveyne güvenli bağlanması için çok önemlidir.  

Erikson’un psikososyal kuramına göre doğumdan sonraki ilk yılda çocuğun temel güven duygusu oluşur. Bu
kavram çocuğun dünyaya ve diğer insanlara bakışının temelini oluşturur. Temel güven duygusu oluşması için
‘çevre’ yani birincil bakım verenler bebeğin fiziksel bakımını tutarlı ve uygun şekilde yaparken duygusal ve
sosyal ihtiyaçlarını da gözetmelidir. Tüm ihtiyaçları yeterince karşılanan çocuk dış dünyanın güvenli bir yer
olduğunu ve diğer insanların ihtiyaçlarına duyarlı olacağını hisseder. Yani hayata güvenle bakabilir. Çiftin
kendi fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarının karşılanabilmesi çocuğun ihtiyaçlarına odaklanabilmeleri için çok
önemlidir. Bu aşamada çiftin aralarındaki ilişki, geniş aile ve toplum ile ilişkisi çocuğun ve kendilerinin
ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.

Çocuk doğduktan sonra eşler hayatlarını çocuğun güvenlik, bakım, kontrol ve zihinsel uyaran ihtiyaçlarını
temel alacak şekilde düzenlemelidir (Alan Carr, 2015). Bu alanlarda sağlıklı rutinler geliştirmek karmaşık bir
süreçtir ve bu konudaki zorluklarla alakalı aile danışmanlığı desteği alınması gerekebilir. Güvenlik ihtiyacı,
çocuğa güvenli bir ortam sağlamak ve onu tehlikelerden korumayı içerir. Bakım ihtiyacı; beslenme, temizlik,
giyim ve uyku rutinlerinin oluşturulmasını içerir. Çocukların kontrol edilme ihtiyacı net kurallar ve sınırlar
koyulması, çocukların bu sınırlara uymasını sağlamak için denetlenmesidir. Kural ve sınır ihtiyacı tutarlı ödül
ve cezalarla desteklenebilir. Anne ve baba çocuğun davranışlarına karşı ortak dili kullanmalıdır, aksi halde
çocuk onaylanan ve onaylanmayan davranışların ayrımını yapmakta güçlük çeker. Bu tür rutinler
geliştirilmezse davranış sorunları ortaya çıkabilir. Çocuğun gelişim seviyesine uygun uyaranlar verilmesi
zihinsel, duygusal ve dil gelişimi için çok kıymetlidir. Uyaran eksikliği gelişimsel gecikmeye yol açabilir.
Uyaran ihtiyacını karşılamak için ebeveynlerin etkin iletişim rutinleri oluşturmaları, ilgi ve etkileşim
yönünden yeterli olmaları çocuğun sağlıklı gelişim göstermesini sağlar.

Küçük çocuğa ebeveynlik yapmanın zorlayıcı yanları vardır. Çocuğun yoğun ihtiyaçları ile başa çıkmaya
çalışan ebeveyn zaman zaman öfkeli, çaresiz ve yetersiz hissedebilir. Ebeveynlik bu duygularla da sağlıklı bir
şekilde baş edebilmeyi gerektirir. Eğer ebeveynler bu süreci yönetmekte belirgin zorluklar yaşarsa yoğun
olumsuz duygular çocuklarının ihtiyaçlarına odaklanmasına engel olabilir. Bunun sonucunda çocuk ihmali
ortaya çıkabilir. Problemlerin ağır olduğu durumlarda bu süreç çocuk istismarına kadar gidebilir (Carr, 2015).

1.3.4. Ergen Çocuklu Aile

Aile yaşam döngüsü modelinin dördüncü aşaması, çocuklar ergenliğe geçiş yaptığında başlar. Bu aşamada
ana gelişim süreci, ergenlerin artan bağımsızlık arzuları ve büyükanne ve büyükbabaların yaşlanmalarıyla
birlikte ortaya çıkan kısıtlılıklarına uyum sağlayabilmek adına aile sınırlarının esnekliğini arttırmaktır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 16/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Bu aşamada ergenlerin psikososyal gelişiminin ana teması kimlik oluşumudur. Genç yetişkin olduğunda
değerlerine ve hedeflerine sadakat ile bağlanabilmesi, büyük ölçüde ergenlikteki kimlik gelişiminin başarıyla
sonuçlanmasına bağlıdır. Bu aşamada ergenlere daha fazla özerklik sağlamak için ebeveyn-çocuk
ilişkilerinde çocuğun kendi değerlerine ve yaşam görüşlerine de yer vermek önemlidir. İyi ebeveyn-çocuk
iletişimi ve ortak problem çözme becerileri, aile yaşam döngüsünün bu aşamasında bazı görevlerin
tamamlanmasını kolaylaştırır.

Bu aşamada çift yaşlanan ebeveynlerine bakma sorumluluğunu üstlenirken aile ilişkilerini de ayarlamalıdır.
Aile büyüklerinin artan kısıtlamalarına uyum sağlamak için toplum ve toplumla aile ilişkilerini yeniden
düzenlemek bu aşamanın görevlerindendir. Hastalıklar için tedavilerini organize etmek, bakım ihtiyaçları için
sorumluluk paylaşımı gibi işler ciddi organizasyon becerisi gerektirebilir.

Ergen çocuğa artan özerklik verebilme ve yaşlanan ebeveynlerin bakımını üstlenebilmek iyi problem çözme
ve esneklik becerisi gerektirir. Bununla birlikte, aşamada ebeveynler, yalnızca olgunlaşan çocuklarıyla
ilişkilerindeki değişikliklerle değil, aynı zamanda büyükanne ve büyükbabanın onlara artan bağımlılığıyla da
mücadele etmektedir. Büyükanne ve büyükbabaların bakım ihtiyaçları, ebeveynlerin ergenlerin artan
özerklik ihtiyaçlarını karşılamalarının önüne geçebilir. Bu alanlardaki beceri eksiklikleri, aile danışmanlığına
başvuru ihtiyacı doğurabilir.

1.3.5. Çocukların Evden Ayrılması

Aile yaşam döngüsünün beşinci aşamasında, genç yetişkin çocuklar ebeveyn evinden ayrılır ve ebeveynler
orta yaşa ilerler. Bu aşamada; aile sisteminden çıkışlar ve aile sistemine yeni girişler meydana gelebilir. Bu
dönemde yapılması gereken temel görev; ebeveynler ve çocuklar arasında daha az hiyerarşik ilişkilerin
geliştirilmesidir. Artık yetişkin olan çocuklar ile yetişkinler arası bir ilişki tarzı geliştirilmesi esneklik gerektirir.

Ebeveynler aynı zamanda yeniden bir çift olarak yaşamaya uyum sağlamalıdır, artık baş başa kalmışlardır.
Yeniden baş başa kalınması ile tekrardan çift olarak vakit geçirmeye çalışmak, ortak hobiler geliştirmek
önemlidir. Fırsat buldukça birlikte kaliteli zaman geçirmek çiftin yaşam kalitelerini belirgin şekilde
artıracaktır.

Aile büyüklerinin engelleri ve bakım ihtiyaçları bu aşamada artmış olabilir, onlarla daha yakından ilgilenmek
ve bakım vermek gerekebilir. Bu ihtiyaçlar, süreç içerisinde çiftin hayatında değişiklikler yapmasını ve
ilişkilerini bu durumlara göre ayarlamasını gerektirir. Aile büyükleri bu dönemde vefat etmiş olabilir ve yas
süreci yaşanabilir. Aynı dönem içinde torun sahibi olabilirler, ailenin genişlemesine uyum sağlarlar.

1.3.6. Ebeveynlerin Yaşlarının İlerlemesi

Yaşlanan ebeveynlerin fizyolojik olarak güçsüzleşmesinden kaynaklanan yeni rollerinin kabulü, aile yaşam
döngüsünün altıncı aşamasındaki ana gelişim sürecidir. Bu aşamada ebeveynler orta yaşlarının sonlarına
ilerlemiştir. Yaşlanan ebeveynlerin başlıca görevi, mevcut sağlık durumlarına göre işlevsellik ve ilgilerini

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 17/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

sürdürmek ve ihtiyaç halinde yetişkin çocuklarından yardım ve destek almaktır. Yetişkin çocuklar için temel
görev ise yaşlanmanın kısıtlamaları içinde mümkün olduğunca bağımsız yaşayabilmeleri için yaşlanan
ebeveynlerine uygun desteklerin düzenlenmesi ve aile bakımında daha aktif bir rol üstlenmektir.

Bu yaşam döngüsü aşamasında aileler, yaşlanan ebeveynlerin bilgeliği ve deneyimine yer açmalıdır. Yaşlanan
ebeveynlerin torunları ile ilişkisi bu açıdan çok önemlidir. Dede/ büyükanne ile torun ilişkisi bilgelik aktarımı
için çok kıymetlidir.

1.3.7. Ebeveynlerin Yaşamlarının Sonuna Yaklaşması

Aile döngüsünün yedinci aşamasında; yaşamın sonuna yaklaşan ebeveynler yaşlanmanın kısıtlamalarını ve
ölümün kaçınılmazlığını kabul sürecini yaşarlar. Bu dönemdeki başlıca meseleler; yaşamı gözden geçirme ve
bütünleştirme yoluyla ölüme hazırlanmak, bakım veren pozisyonundan bakım alan pozisyonuna geçiş ile
rollerin tersine çevrilmesine uyum sağlamak, kayıplarla başa çıkmak ve değişen aile ilişkilerine uyum
sağlamaktır. Aile, yaşlanan ebeveynlerin fizyolojik gerilemesi ve ölüme yaklaşmasıyla başa çıkarken aynı
zamanda onların bilgelik ve deneyimlerinden yararlanmak için rutinler geliştirmek durumundadır.

Bölüm Özeti

Aile toplumu oluşturan en küçük sosyal birimdir. Aile üyeleri bu sosyal sisteme evlilik, doğum ya da evlat
edinme gibi yollar ile dahil olabilir. İnsanın ihtiyaçlarının karşılanacağı ilk yer ailedir. Bebek doğduğu andan
itibaren, dış dünyadan gelecek olan bakıma tamamen muhtaçtır. Ebeveynlerin kendi imkan ve potansiyelleri
dahilinde çocuklarına hem fiziksel hem duygusal bakımı en doğru şekilde vermesi çocuğun sağlıklı gelişimi
için çok mühimdir.  Bebeğin gelişimsel sürecinde bakım vereni ile arasındaki bu ilk ilişkinin niteliği, ileriki
hayatta kuracağı ilişkilerin de temelini oluşturur.

Ailenin temel işlevlerinin sağlıklı bir biçimde yerine getirilememesi ailelerin birbirlerinden kopmasına ya da
fazlaca iç içe yaşamasına sebep olabilir. Aile bireylerinin kopuk olması da fazlaca iç içe geçmiş olması da
önemli sorunlardır.

Ailenin dinamik yapısı ailenin işlevselliği ve iyilik halini tanımlamayı zorlaştırmaktadır. Farklı yaşam
dönemlerde ailenin işlevleri değişmekte olduğu için bu işlevlerin belirlenmesi ihtiyacı aile yaşam döngüsü
modelini doğurmuştur. Aile yaşam döngüsü modeli, ailenin oluşumu, çocukların doğması ve büyümesi,
evden ayrılması gibi aile gelişiminin farklı aşamalarında aile üyelerinin psikososyal ihtiyaç ve görevlerini
tanımlamaktadır.

Kaynakça

Boyd-Franklin, N., & Karger, M. (2012). Intersections of race, class, and poverty. In F. Walsh (Ed.), Normal
family processes: Growing diversity and complexity (4th ed., pp. 273–296). New York, NY: Guilford Press.

Carr, A. (2015). The handbook of child and adolescent clinical psychology: A contextual approach. Routledge.

Cherlin A. (2010). Demographic Trends in the United States: A Review of Research in the 2000s.  Journal of
marriage and the family, 72(3), 403–419.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 18/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Dulcan, M. K., & American Psychiatric Association,. (2016).  Dulcan's textbook of child and adolescent
psychiatry.

Erikson, E. H., & Erikson, J. M. (1998). The life cycle completed (extended version). WW Norton & Company.

Falicov, C. J. (2012). Immigrant family processes: A multidimensional framework. In F. Walsh (Ed.),  Normal
family processes: Growing diversity and complexity (pp. 297–323). The Guilford Press. 

Geçtan, E.( 2002) İnsan Olmak. Metis Kitapevi, İstanbul.

Greene, S. M., Anderson, E. R., Forgatch, M. S., DeGarmo, D. S., & Hetherington, E. M. (2012). Risk and
resilience after divorce. In F. Walsh (Ed.),  Normal family processes: Growing diversity and complexity  (pp.
102–127). The Guilford Press. 

Kut,S.(1994).Aile ve Devlet Politikaları, Uluslararası Aile Yılı Özel İhtisas Komisyonu Raporları. Ankara: Aile
Araştırma Kurumu.

McGoldrick, M., Carter, B., & Garcia-Preto, N. (2011). The expanded family lifecycle. Individual, fam- ily and
social perspectives (4th ed.). Boston: Allyn & Bacon.

Olson, D. (1993). Circumplex model of marital and family systems: Assessing family functioning. In F. Walsh
(Ed.), Normal family processes (2nd ed., pp. 104–137). New York: Guilford.

R. Textor, P. M. (1989). Family Therapy: Schoolism and Eclecticism.  Indian Journal of Psychological
Medicine, 12(1), 9–12. https://doi.org/10.1177/0975156419890102

Walsh, F. (2012a). Family resilience: Strengths forged through adversity. In F. Walsh (Ed.), Normal family
processes (4th ed., pp. 399–427). New York, NY: Guilford Press.

Walsh, F. (2012b). Successful aging and family resilience. In B. Haslip & G. Smith (Eds.), Emerging perspectives
on resilience in adulthood and later life (pp. 153–172). New York, NY: Springer.

Walsh, F. (2016) Family Transitions, Challenges and Resilience, (637- 652. ss.) In.

Walsh,F.(2012c).The “new normal”: Diversity and complexity in 21st century families. In F. Walsh(Ed.), Normal
family processes (4th ed., pp. 4–27). New York, NY: Guilford Press.

Yilmaz, Seheryeli & Sabuncuoğlu, Osman. (2019). Life in Family Buildings as a unique environment in Turkey.
Mental Illness. 11. 9-12. 10.1108/mi.2019.7884.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 19/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Ünite Soruları

1. I. Çocuk bakımı, destekleyici, sevgi dolu bir çevre temin etmek ailenin temel işlevlerindendir

II. İşlevsel ailelerde bireyler kendilerinden çok diğer üyelerin başarılarıyla meşguldür.

III. İşlevsel ailelerde aile içi kurallar esnektir, üyelerin kendilerini gerçekleştirmelerine olanak
sağlar

.Yukarıdaki ifadelerden hangi veya hangileri doğrudur?

A) I ve III

B) I ve II

C) Yalnız I

D) I, II ve III

E) II ve III

2. Aile ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

A) Çocuk sahibi olan bireylerin çocuklarının barınma, sağlık ve eğitim haklarını sağlamak birincil
olarak kendi sorumlulukları altındadır.

B) Evlat edinmede de süreç başta duygusal bağların kurulmasıyla başlar, sonrasında da yasal
yollara başvurarak ile aile bağları resmileştirilmiş olur.

C) Çocuğun bakım vereni ile arasındaki ilişkinin niteliği, ileriki hayatta kuracağı ilişkilerin de
temelini oluşturur.

D) Boşanma sonrasında çocukların yarısından fazlası büyükanneleriyle yaşar.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 20/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

E) Özellikle ilk iki yıl birincil bakım verenin değişmemesine özen gösterilmelidir.

3. Farklı yaşam dönemlerde ailenin işlevleri değişmekte olduğu için bu işlevlerin belirlenmesi
ihtiyacı aile yaşam döngüsü modelini doğurmuştur. Bu modelde hangi evre yer almaz?

A) Çift Olma

B) Evden Ayrılma

C) Ebeveynlerin yaşamlarının sonuna yaklaşması

D) Ergen Çocuklu Aile

E) Nişanlanma

4. Aile yaşam döngüsünde her evrede refah ve zorluk yaşanmaktadır. Buna göre ailenin hangi
evresinde refah seviyesi en azdır?

A) Olgun çift

B) Küçük çocuklu aile

C) Ergen çocuklu aile

D) Genç çift

E) Evden ayrılma

5. I. Olgun çift

II. Küçük çocuklu aile

III. Ergen çocuklu aile

IV. Genç çift

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 21/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

V. Evden ayrılma

 Aile yaşam döngüsünde her evrede refah ve zorluk dönemleri yaşanmaktadır. Buna göre ailenin
hangi evre ve ya evrelerinde zorluk seviyesi en fazladır?

A) Yalnız I

B) I ve II

C) II ve III

D) IV ve V

E) II, III, IV

6. Aile yaşam döngüsü modelinde, Erikson’un psikososyal kuramına göre ‘temel güven ve
güvensizlik evresi’ hangi evre ile kesişir?

A) Ergen çocuklu aile

B) Çocukların evden ayrılması

C) Evden ayrılma

D) Genç çift

E) Küçük çocuklu aile

7. Aile yaşam döngüsü modelinde ‘Çocukların evden ayrılması’ evresinde aşağıda belirtilen
hangi görev ya da görevler gelişimsel ilerleme için gerekli değildir?

A) Çocukların evden ayrılmasıyla bir çift olarak yaşamaya yeniden uyum sağlamak

B) Çocukların evlenmesiyle yeni akrabalıklar kurulması ve ilişkilerin geliştirilmesi

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 22/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

C) Orta yaşlarda olan çiftin yaşlanan ebeveynlerinin engelliliği ve ölümüyle başa çıkmaları

D) Ebeveynlerin geçmiş yaşamlarını gözden geçirme ve hayatın sonunun yaklaştığının


farkındalığı ile ölüme hazırlanmak

E) Ebeveynler ve yetişkin çocuklar ile yetişkin(daha az hiyerarşik) ilişkiler geliştirmek

8. Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

A) Çocukların evden ayrılması aşamasında ebeveynler ve çocuklar arasında daha az hiyerarşik


ilişkilerin geliştirilmelidir.

B) Yaşlanan ebeveynlerin başlıca görevi, mevcut sağlık durumlarına göre işlevsellik ve ilgilerini
sürdürmek ve ihtiyaç halinde yetişkin çocuklarından yardım ve destek almaktır.

C) Küçük çocuklu ailelerde çocuğun doğumuyla ortaya çıkan yeni rollerin paylaşılması ve bu
rollere uyum sağlanması önemlidir.

D) Ergen çocuklu ailelerde, ebeveynler ergen çocuklarına yetişkinliğe adım atana kadar katı
sınırlar koymalıdır

E) Duygusal ve ekonomik özerklik elde etmiş yetişkin birey evden ayrılabilir. 

9. I. Birlikte yaşamanın gerçekliğe dayalı bir yolunu geliştirmek


II. Bir eş seçmek ve uzun vadeli bir ilişki kurmaya karar vermek

III. Çiftin aileleri ve arkadaşları ile ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi

IV. Aileden ayrılma ve ebeveynler ile yetişkin ilişkisi geliştirmek

Aile yaşam döngüsü modelinde, çift olma evresinde gelişimsel ilerleme için hangi görevler
vardır?

A) I ve II

B) II ve III
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 23/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

C) III ve IV

D) I, II ve III

E) I, II, III ve IV

10.  Aşağıdaki özelliklerden hangisi işlevsel olmayan aileler için doğrudur?

A) İşlevlerinin sağlıklı bir biçimde yerine getirilememesi ailelerin fazlaca iç içe yaşamasına sebep
olabilir.

B) Aile üyelerinin rolleri; yaşına, cinsiyetine, potansiyeline, kültürel olarak değerlere, beklentilere
uygundur

C) Roller esnektir; yani eğer ailede bir üye geçici olarak rolünü yerine getiremezse diğer üyeler
onun rolünü üstlenebilir.

D) Birbirlerinin özerkliğini bozmadan etkileşim kurarlar.

E) Aile kuralları esnektir, üyelerin özgürlüklerine, kendilerini gerçekleştirmelerine engel olmaz.

CEVAP ANAHTARI

1. a 2. d 3. e 4. c 5. c 6. e 7. d 8. d 9. d 10. a

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 24/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

2. AİLE İLE İLGİLİ KAVRAMLAR

Giriş

Bir bireyde psikolojik bir problemin gelişimi risk faktörleri ve koruyucu faktörlerin karşılıklı etkileşimi
altında şekillenir. Bir problem varlığında ilişkili risk faktörlerinin belirlenmesi çok önemlidir. Örneğin,
ebeveynlerin bir ya da ikisinde psikolojik rahatsızlık varlığı, düşük sosyoekonomik koşullarda büyüme,
ebeveynlerin madde kullanımı gibi etmenler bireyin psikolojik bir bozukluk geliştirme açısından risk
faktörleri arasında sayılabilir. Risk etmenleri belirlenirken koruyucu faktörlerin de öğrenilmesi gereklidir..
Örneğin, ebeveynlerin sevgi ve disiplini dengeli şekilde sunması, aile içi sağlıklı iletişimin varlığı, geniş aile ve
sosyal desteğin varlığı gibi etmenler koruyucu faktörler arasında sayılabilir.

Bireyde hangi olumlu/olumsuz faktörlerin ne şekilde ve ne düzeyde etki edeceğini ön görmek güç olmakla
birlikte, bugüne kadar edinilen kanıta dayalı bilgiler risk faktörleri ve koruyucu faktörlerin tek başlarına
etkilerinden ziyade, bir araya gelerek psikolojik rahatsızlıklar açısından toplam bir risk ya da koruma
oluşturduğunu göstermektedir. Örneğin, konuşmasında telaffuz bozukluğu olan çocuklarla yapılan bir
araştırmada erkek cinsiyet, düşük anne eğitimi ve ailede konuşma bozukluğu gecikmesi öyküsü gibi risk
faktörlerinden her birinin konuşma bozukluğu ile tek başına ilişkili olduğu, ancak bu üç faktörün bir araya
gelmesiyle bu riskin sekiz kat daha fazla arttığı bulunmuştur (Campbell, 2003).

Çocuk ve ergenlerin gelişim dönemlerinin sağlıklı ve huzurlu geçirilebilmesinde aile sisteminden kaynaklı
faktörler oldukça önemli bir yere sahiptir. Sağlıklı ve huzurlu ailelerde büyüyen çocukların, karmaşık yapıdaki
kaotik ailelerde büyüyen çocuklara göre çevreye karşı daha uyumlu oldukları, akademik, sosyal ve psikolojik
açıdan daha olumlu özelliklere sahip oldukları görülebilmektedir. Bu nedenle işlevsel aile kavramına daha
yakından bakmak faydalı olacaktır. Bu bölümde işlevsel ailenin özelliklerinden bahsedildikten sonra ebeveyn
tutumları da anlatılacaktır.

2.1. İşlevsel Ailenin Özellikleri

İşlevsel ailenin özellikleri, kültürden kültüre ve aileden aileye farklılık gösterebileceği için evrensel kabul
görmüş bir sağlıklı ve işlevsel aile tanımı henüz bulunmamaktadır (Fisher ve Sprenkle, 1978). Konuyla ilgili
bir çalışmada, işlevsel ailelerde aile üyelerinin kendilerini değerli, desteklenmiş ve güvende hissettikleri
saptanmıştır. Bu tür ailelerde fikirlerin dikkatli ve anlayışlı bir şekilde ele alınabildiği ve gerektiğinde
müzakereye açık olduğu belirtilmiştir (Nystul, 2015) Araştırmacılar tarafından saptanan işlevsel ailelerin
özellik ve işlevleri tablo 2.1’de özetlenmiştir.

Tablo 2.1. İşlevsel Ailelerin Özellikleri ve İşlevleri

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 25/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Temel ihtiyaçların Hayatın devamlılığı için gerekli olan temel fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçları
karşılanması aile tarafından sağlanmalıdır.

İletişim Aile üyeleri arasında sağlıklı iletişim kurulmalıdır.

İş birliği Her aile üyesi, ailenin işlevlerini etkin bir şekilde yerine getirebilmesi için iş
birliği içinde çalışmalıdır.

Duygu paylaşımı Aile üyeleri olumlu ve olumsuz duygularını diğer aile bireyleri ile rahatça
paylaşabilir.

Sosyal ilgi Aile üyeleri birbirinin empati, bağlılık hissi, topluluk bilinci gibi sosyal ilgi
ihtiyaçlarını karşılar.

Uyum sağlayabilme İşlevsel aileler problemleri önleme ve çözme konusunda destekleyici ve


esnek bir yaklaşım sergiler.

Duyguların anlaşılması Aile üyeleri diğer üyeler tarafından anlaşıldığı hisseder.

Bireysel farklılıkların Aile üyeleri arasındaki bireysel farklılıklara izin verilir, her bireyin kendi
kabullenilmesi potansiyelini geliştirebilmesi teşvik edilir.

Gelişmiş bir önemseme Aile üyeleri birbirlerine kendini değerli hissettiren bir sevgi ve ilgi duygusu ile
duygusu bağlıdırlar.

Mizah anlayışı Aile üyeleri ailedeki olaylar hakkında şaka yapabilirler.

Olumlu problem Sorunlar genellikle iş birliği içinde çözülür.


çözümü

Ortak felsefe anlayışı Aile üyeleri yaşam için bir yapı sağlayan ortak değerlere sahiptir.

Bağlılık Aile üyeleri birbirlerine bağlılık gösterir.

Takdir etme Aile üyeleri birbirlerini takdir ederler.

Birlikte zaman geçirme Aile üyeleri, birlikte keyifli zaman geçirirler.

Maneviyat Aile üyeleri, birbirlerinin maneviyatından destek alabilirler.

Baş etme becerileri Aile üyeleri, hayatın zorluklarıyla birlikte baş edebilirler.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 26/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

İşlevsel aileler, aile olmanın gerektirdiği birçok işleve yeterli derecede sahiptir. Bu tür ailelerde ebeveyn ve
çocukların sorumlulukları ve rolleri belirlenmiştir ve bu roller birbirini tamamlar. Karar alma süreçlerinde
kişilerin sorumlulukları ve rolleri dikkate alınarak, ortaklaşa bir yol benimsenir. Aile bireyleri arasında açık bir
iletişim ve paylaşım mevcuttur; bireyler kendi duygu, düşünce ve beklentilerini serbestçe ifade edebilirler.
Duygu ve düşüncelerini paylaşmanın yanında, birbirlerinin iyi birer dinleyicisidirler. Birlikte vakit geçirir ve
bundan mutluluk duyarlar. Yetişkinler şefkatli, empatik, sıcak ve sorumluluk sahibi olup evlatlarına da bu
özellikleri aşılarlar. Çocukların üretken olmasını destekler ve başarılarını takdir ederler. Olumlu özellikleri
destekledikleri gibi, çocukların hatalarını da kabul edip onarmaya gayret ederler. Çocuklarının fiziksel ve
duygusal ihtiyaçlarını karşılar, her bakımdan gelişmelerini teşvik ederler. Bu tür ailelerde üyeler yaşamlarını
ortak değerleri ve amaçları doğrultusunda yönlendirirler. İşlevsel ailelerde kurallar ebeveynler tarafından
önceden net olarak planlanır ve tutarlı biçimde uygulanır. Kurallara tüm aile bireylerinin birlikte uyacağı
şekilde herkes katılır. Kurallar net olmakla birlikte esneklik gösterebilir, şartlara göre yeniden düzenlenebilir.
Tüm bu özellikler nedeniyle, aile içindeki stresli olaylarla uygun şekilde baş edebilirler, çatışma ya da kriz
varlığında kendilerini kolayca toparlayabilir, problemi sağlıklı biçimde çözebilirler.

İşlevsel ailelerin çocuklar üzerindeki koruyucu etkilerinin tersi biçimde, ebeveynlerin sahip olduğu bir takım
olumsuz özellikler ve dezavantajlı durumlar ise, çocuklar üzerinde doğrudan ya da dolaylı etkiler oluşturarak
psikolojik sorunların gelişmesine neden olabilir. Örneğin; ebeveynlerin boşanmış olması, ebeveynlerin
fiziksel/psikolojik bir rahatsızlığının bulunması, aile içi geçimsizlik gibi bazı durumlar, çocuğun psikolojik ve
sosyal gelişimini olumsuz etkileyebilir. Bu tür aile ortamları içinde büyüyen çocuklarda sağlıklı kimlik gelişimi
süreci sekteye uğrayabilir. Bu durumun etkileri çocukluk ve ergenlik çağıyla sınırlı olmayıp erişkinlikte de
devam edebilir. Bu nedenle ailenin değerlendirilmesi bireylerin psikolojik değerlendirmesinin de bir
parçasıdır. Aile kaynaklı değiştirilebilir risk faktörleri ve koruyucu faktörler ile çalışılması aile danışmanlığı
sürecinin önemli bir unsurudur. Ailesel risk faktörleri ve koruyucu faktörler tablo 2.2’de özetlenmiştir. Bu
faktörlerden bir kısmı, aile değerlendirilmesinde kullanılan kavramlar olarak tanıtılacaktır.

Tablo 2.2 Ailesel Risk Faktörleri ve Koruyucu Faktörler

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 27/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Risk Faktörleri  Koruyucu Faktörler

-Ebeveynin psikolojik sorunları -Güvenli bağlanma

-Ebeveyn kaybı -Aile bütünlüğü

-Boşanma -Ebeveyn izlemi

-Düşük sosyoekonomik düzey -Tutarlı ve destekleyici disiplin

-Yetersiz ebeveynlik becerileri -İyi sosyoekonomik şartlar

-Aile içi şiddet ve çatışma  -Madde karşıtı tutum ve davranışlar

 -Ebeveynde alkol-madde kullanım bozukluğu  -İyi problem çözme becerisi

 -Otoriter ve kuralcı ebeveyn tutumu  -Sıcak ve disiplinli ebeveyn tutumu

 -Aşırı hoşgörülü ebeveyn tutumu  -Aile içi sağlıklı iletişimin varlığı

 -İlgisiz ve ihmalkar ebeveyn tutumu  -Yüksek evlilik doyumu

 -Düşük evlilik doyumu  -Sosyal destek sistemlerinin varlığı

2.2. Aile Değerlendirilmesinde Kullanılan Kavramlar

2.2.1. Bağlanma

Bağlanma, kişinin kendisi için önemli gördüğü bir başkasına (bağlanma figürü) karşı geliştirdiği güçlü bir
duygusal bağ olarak tanımlanır (Bowlby, 1982). Bu kavram, bebeklerle bakım verenleri arasında kurulan,
tutarlılığı ve sürekliliği bulunan, kalıcı bir duygusal bir ilişkinin varlığını ifade eder. 

Gebelik döneminde temelleri atılan bağlanma, bebeklik ve çocukluk döneminde de gelişmeye devam eder
ve bu etkileşimin niteliği, bireyin hayat boyu diğer insanlarla ilişki kurma biçimini şekillendirir. Bağlanma
kuramıyla ilgili ilk çalışmaları yürüten Bowlby, bu süreçte bakım verenin (sıklıkla anne) çocuğa verdiği
tepkiler sayesinde, çocuğun anneye ve kendisine ilişkin oluşturduğu zihinsel temsillerin ömür boyu
değişmediğini ve tüm dönemlerde kişilerarası ilişkilerin niteliğini belirlediğini öne sürer (Orta ve Sümer,
2016).  İnsanların birbirlerine karşı davranış biçimlerini bağlanma geçmişlerine, yani ebeveynleriyle olan
bağlanmalarına dayandırır. Bowlby’ye göre, bağlanma ilişkileri içselleştirildiği için bu erken deneyimler daha
sonraki arkadaşlık, evlilik ve ebeveynlik gibi ilişkileri de şekillendirir.

Bağlanma, anne ve bebek arasındaki karşılıklı bir süreçtir. Bebek, özellikle stresli zamanlarda bağlanma
nesnesini daha çok arar. Bu arayış, çocuktan anneye yöneltilen bazı sinyaller ve annenin bunlara verdiği
tepkiler sayesinde çift yönlü olarak gerçekleşir. Anne, bebeğinin sinyallerine duyarlı olup uygun şekilde yanıt
verdiğinde, bebek tarafından “güvenli öteki” olarak algılanır. Böylelikle çocuk, öncelikle anneye, ileriki
dönemlerde de stresli anlarında diğer insanların ihtiyaçlarını karşılayacağına inanabilmeyi ve diğerlerine

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 28/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

güvenebilmeyi öğrenir. Anne de çocuğunun ihtiyaçlarını karşılayabildiği ve onu teskin edebildiği ölçüde
kendisini yeterli ve doyurucu hisseder ve aralarındaki ilişki güçlenir. Benzer şekilde isteklerinin ve
ihtiyaçlarının ilgili bir anne tarafından tutarlı ve yeterli bir biçimde karşılanıyor olması, çocuğun kendisiyle
ilgili “değerli ben” algısının gelişmesine yardımcı olur. Annesinden “ben buradayım, seni duyuyorum,
ihtiyaçlarını anlıyorum, seni önemsiyorum” mesajlarını  alan, anlaşıldığını ve kabul edildiğini hisseden
çocuğun değerli olma ve güvende hissetme duygusu desteklenmiş olur. (Şekil 2.1)

Bowlby ve daha sonraki araştırmacılar, anneler ve bebekler arasındaki bağlanma biçimlerini ayrıntılı olarak
incelemiş ve bağlanma biçimlerini güvenli bağlanma ve güvensiz bağlanma olarak gruplamışlardır.
Araştırmaların sonuçlarına göre güvensiz bağlanmayı da kaygılı/kararsız, kaçıngan ve dezoganize bağlanma
olarak üç alt gruba ayırmışlardır.(Şekil 2.2)

Güvenli bağlanma, anne ve çocuk arasında karşılıklı sıcaklık ve güven duygusunun hakim olduğu bağlanma
biçimidir. Güvenli bağlanan çocuklar yaşadıkları zorluk, endişe ve stres karşısında “rahatlatıcı ve yatıştırıcı”
olarak görülen anneye yönelir; anneler de çocuğun ihtiyaç ve sinyallerine duyarlı olup bu sinyallere sıcak,

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 29/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

olumlu, uygun ve yeterli cevaplar verir. Anneler ihtiyacı gidermeye hazır güvenli bir üs olarak algılanır, çocuk
istediği zaman annesine ulaşabileceğini, annesinin kendi isteklerini karşılamak için hazır bulunacağını bilir.
Çocuk, annenin varlığında çevresini aktif bir şekilde keşfetme konusunda istekli olur. Böylelikle kendisini,
istekleri karşılanmaya değecek kadar “değerli ve önemli” biri; anneyi isteklerini ve ihtiyaçlarını karşılayan
“sıcak ve güvenilir” biri; dış çevreyi de tehlikelere karşı yeterli derecede “korunaklı ve güvenli” bir yer olarak
algılamaya başlar. Çocuğun zihninde erken dönemlerden itibaren şekillenen bu olumlu kendilik ve dış dünya
algısı, hayatının bütünündeki ilişkilerinde ve düşüncelerinde de kalıcı etkiler bırakır. Bu çocukların ilerleyen
dönemlerde yaşadıkları zorluklarla uygun şekilde baş eden daha “dayanıklı” bireyler oldukları, insanlarla
güvene dayalı ilişkiler kurabildikleri, sosyal ilişkilere daha rahat girebildikleri, yakın oldukları kişilere
duygularını rahatlıkla paylaşabildikleri bilinmektedir.

Ebeveynlerle çocuklar arasında güvenli bağlanmanın hakim olduğu ailelerin belirli bazı özellikleri
bulunmaktadır. Öncelikle ebeveynler kendi çocukluklarında ebeveynlerinden yeterli bakımı görmüş ve
güvenli bağlanma örüntüsü oluşturmuştur. Güvenli bağlanma örüntüsü olan yetişkinlerin kurduğu ilişkilerde
de güven ve sıcaklık hakim olur. Bu tür ailelerin en temel özelliği, evlilik doyumunun yüksek olmasıdır. Diğer
bir önemli özellik ise eşlerin kendilerini anne-baba olmaya hazır hissetmeleridir. Bu sıcaklık ve hazır oluş hali
gebelik döneminin olumlu ve destekleyici bir atmosferde geçmesini sağlar. Gebelik dönemini psikolojik
olarak sağlıklı şekilde geçirebilen anne-babalar doğuma ve çocuk sahibi olmaya hazır hale gelirler. Çocuk,
daha dünyaya gelmeden önce kendisini bekleyen ve ona hazırlık yapan bir ortam oluşmuştur. Eşler çocuğun
doğumu sonrasında onun ihtiyaçlarına göre yaşamlarını düzenlemeye hazır haldedirler. Bu düzen de evdeki
yüklerin paylaşılmasını ve ebeveynlerin tükenmeden yaşamlarına devam edebilmesini sağlar. Anne-babanın
özellikle yaşamın ilk yıllarında ev ortamını huzurlu tutmaları ve birbirlerinin iyilik hallerini korumaya gayret
etmeleri bakım verenlerin duygu dünyalarında çocuğa yeterince yer açılmasını sağlar. Çocuklarının ilgi ve
ihtiyaçlarına odaklanabilen ebeveynler çocuklarının sağlıklı bağlanma geliştirebilmesi için çok önemli bir
kaynaktır.  

Bu tür ailelerde, çocuklar güven duygusu içinde sevildiklerinin farkında olarak büyürler. Hayatlarındaki en
temel kişilerle sıcaklık ve güvene dayalı bir ilişki geliştirmek, diğer insanlarla da güven ve yakınlığa dayalı
ilişkiler kurabilmeyi kolaylaştırır. Ebeveynlerine güvenle bağlanan çocuklar, dış ortamda yeni tanıştıkları
kişilerle sağlıklı ilişkiler kurabilir. Bu durum yaşamın ilerleyen dönemlerinde de devam eder. Birey, ergenlik
ve erişkinlik döneminde kolaylıkla diğer insanlarla yakın ilişkiler kurulabilir. Kendi duygu ve düşüncelerini
başkalarına açabilme, aile ile yeterli düzeyde paylaşım yapabilme, stres altındayken yardım isteyebilme,
yakın arkadaşlıklar içerisine girebilme ya da kurulan arkadaşlıkları sağlıklı şekilde yürütebilme becerilerine
temel teşkil eder.

Kaygılı/kararsız bağlanma, annelerin çocuklarıyla olan ilişkilerinde belirgin tutarsızlıkların görüldüğü


durumda gelişir. Anneler kendi duygularını düzenleyebildikleri “normal” durumlarda çocuklarına sıcak bir
karşılık verirken, kendilerini stres altında hissettiklerinde ise soğuk ve tepkisiz bir tutum içerisinde olurlar. Bu
tutarsız davranışlar neticesinde çocukların zihninde tutarsız bir anne imgesi oluşur çünkü annelerin tepki ve
davranışlarını önceden kestirmek zordur. Çocuk, yaşamış olduğu bu belirsizlik sebebiyle çevresini keşfetmek

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 30/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

için annesinden ayrılmakta zorlanır, annesini sürekli yanında ister ve anneye yapışır, onu bırakmaz. Endişe ve
stres altında anneye bağımlı bir şekilde hareket eden çocuk, normal zamanlarda ise annenin ilgisini ve
kendine yakınlaşma çabalarını reddedebilir. Anne gözden kaybolduğunda gereğinden fazla endişelenir ancak
anne geri döndüğünde karmaşık duygular yaşar, bazen anneyi görmezden gelebilir ya da kucağa alındığında
anneye öfkelenebilir. Bu durum diğer insanlarla olan ilişkilerinde de kendini gösterir, yabancılarla
etkileşimde bulunmak konusunda kararsız ve tutarsız davranışlar sergileyebilir, zayıf akran etkileşimi
gösterebilirler.

Kaçıngan bağlanma, çocukların oldukça bağımsız bir tutum içerisinde olduğu bağlanma türüdür. Kaçıngan
bağlanan çocuklara, birincil bakım veren kişinin duyarsız ve reddedici bir tutum sergilediği; çocuğun
ihtiyaçlarına cevap vermedikleri saptanmıştır. Bu sebeple çocukların güvensiz ve bağımsız davranışlar
sergilediği, sıklıkla endişeli ağlamalarının olduğu ve anneleri tarafından rahatlatılamadığı gözlemlenir. Diğer
bir deyişle, çocuğun anneden kaçınmasının, ebeveynin çocuğun ihtiyaçlarına uygun şekilde cevap
vermemesi sebebiyle geliştiği düşünülmektedir. Bu çocuklar, yabancı ortamda annelerinden kolayca
ayrılırlar ve anneye güven duymazlar. Anneden ayrıldıklarında rahatsızlık göstermezler ve anne geri
döndüğünde onu karşılamazlar. Anneye kavuşma esnasında reddedici bir tutum sergiler ve anneyle
yakınlaşma içine girmekten kaçınırlar. (Sayar ve Bağlan, 2015). Kaçıngan bağlanma gösteren çocuklar, erişkin
hayatlarında insanlara güvenmekte zorlanan, insanlardan yardım istemekten uzak duran, mesafeli ve
yüzeysel ilişkiler kuran kişiler haline gelebilir.

Dezorganize bağlanma, ebeveynlerin çocuklarıyla belirgin derecede tutarsız ve reddedici bir ilişki içinde
olduğu bağlanma türüdür. Bu tür bir ilişki içinde büyüyen çocuklarda tutarsız ve tuhaf davranışlar sıklıkla
görülür. Bu çocuklar, anneleri yanlarında olmadığında ne yapacaklarını şaşırmış bir şekilde, nelerden
korunmaları gerektiğini ve nereye sığınacaklarını bilmez bir halde korku yaşarlar. Anneleriyle yakınlık kurmak
istediklerinde bunu aniden vurmak gibi tuhaf yollarla gösterebilirler. Bu tip bağlanmaya sahip çocuklar,
sıklıkla bakım veren kişi ile çok problemli bir ilişki yaşamışlardır, çoğunlukla kaotik ve travmatik çocukluk
deneyimleri vardır. Bu sebeple zaman zaman onları korkutan ve inciten ebeveynlerine nasıl yaklaşacaklarını,
onlara güvenip güvenemeyeceklerini kestiremezler. Bu ilişkide sevgi ve korku birbirine karışır, çocuğun
ebeveyniyle ilişki kurmak için tutarlı ve düzenli bir yöntemi yoktur (Sayar ve Bağlan, 2015).

Özetle, çocuğa bakım veren birincil kişinin tutumu, bakım veren ve çocuk arasındaki bağın çeşidini belirler.
Çocuklar, hayatlarında ilk olarak tanıdığı ve ilişki kurduğu kişiler üzerinden diğer insanları tanımaya ve
anlamaya başlar. Çocuğun bu ilk ilişkilerinde zihninde oluşan imgeler, hayatının tümünde diğer insanlarla
kuracağı ilişkilerde bir şablon vazifesi görür ve bireyin diğer ilişkilerine yön verir. Bu nedenle aile
danışmanlığı pratiğinde aile üyelerinin bağlanma örüntüleri dikkatle incelenmelidir. Ebeveynlerin bağlanma
örüntüleri hem eş ilişkilerini hem de çocuklarıyla olan ilişkilerini belirgin şekilde etkileyecektir. Çocuk sahibi
olmayı planlayan yeni evli çiftlere, çocuklarının sağlıklı bağlanma örüntüsü geliştirebilmesi için uygun
fırsatları oluşturmaları için onlara bağlanma konusunda yeterli bilgi verilmelidir. 

2.2.2. Disiplin ve Kontrol

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 31/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

İşlevsel ailelerin taşıması gereken özelliklerin başında gelenlerden birisi disiplindir. Disiplin, çocuğun
çevresine uyum sağlayabilmesi için çok önemlidir. Diğer bir ifadeyle, ebeveynlerin belli bir takım beceri ve
değerleri kazandırmak amacıyla çocuklarına öğrettikleri kurallar ve tutumlar bütününden disiplin olarak
bahsedilebilir. Burada kuralların çocuğa ne şekilde sunulduğu önemlidir. Çocuklara disiplin öğretilirken
hedef, çocukların duygusal ve psikososyal gelişimlerine zarar vermeden onları uygun şekilde desteklemek
olmalıdır. Kuralların aşırı derecede serbest olduğu aşırı hoşgörülü ailelerle; kuralların son derece katı ve sıkı
olduğu aşırı disiplinli aile tiplerinde çocuğun duygusal ve psikolojik gelişimi olumsuz etkilenebilmektedir.

Kuralların çocuğa ne şekilde sunulduğu kadar, ne kadar mantıklı oldukları ve tutarlı uygulandıkları da
önemlidir. Aile içerisindeki tüm bireylerin üzerine ittifak ettiği, çocuğa anlaşılır ve mantıklı gelen, net ve
tutarlı kurallar çocuğun kurallara uyumunu ve onları bir tutum olarak benimsemesini kolaylaştırır. Net ve
tutarlı bir biçimde uygulanan kurallar, çocukların zihnindeki belirsizlikleri azaltarak kendilerini güvende
hissetmelerini sağlar. Kuralların belirsiz ve tutarsız olduğu durumlarda ise çocukların belirli bir tutumu
öğrenme ihtimali de azalacaktır. Bu gibi durumlarda, çocuk kabul edilebilir davranış kurallarını
içselleştirmekte zorlanır ve dolayısıyla sorunlu davranışlar gösterebilir.

Ebeveynlerin kendi hayatlarını belli sınır ve kurallar etrafında şekillendirdiği ailelerde çocuk için kuralları
kabullenmek daha kolaydır. Bu ortamda çocuklar ebeveynlerinden gördükleri kuralları kendiliklerinden
uygulama eğiliminde olurlar. Çocukların uyum göstermekte zorlandığı bir takım kurallar da ebeveynler
tarafından çocuğa nedenleri ile anlatılır. Çocuğun kuralı uygulamada neden zorlandığı anlaşılmaya çalışılır ve
çocuktan nasıl davranması beklendiği net bir şekilde anlatılır. Uygun olan davranışlar takdir edildiği gibi
uygun olmayan davranışlar da çeşitli yöntemlerle ortadan kaldırılmaya çalışılır. Bu ailelerde kuralların
insanın  hem kendisini korumak hem de başkalarının sınırlarını aşmamak ve diğer insanlara saygı göstermek
için gerekli olduğu vurgulanır. Kurallar öğretilirken sevgi ve sıcaklık da ihmal edilmez. Çocukların kuralları
benimsemesinde ebeveynleriyle arasındaki sevgi bağının gücü kolaylaştırıcı rol oynar. Bu sebeple
ebeveynlerle çocuklar arasında karşılıklı saygı ve sevginin hakim olduğu aile tiplerinde, çocukların kuralları
benimseyerek kendilerini kontrol edebilen yetişkinler olma ihtimali artmaktadır.

Aile danışmanlığı pratiğinde özellikle davranış problemi olan çocuklarda ailenin disiplin ve kontrol becerileri
değerlendirilmelidir. Ebeveynlerin çocuklara uygun kural ve disiplin yöntemlerini öğrenmesi için
uygulanacak çalışmalar ailenin sağlıklı ve huzurlu şekilde yaşayabilmesi için çok önemlidir.

2.2.3. Sevgi ve Sıcaklık

Bir çocuğun ailesi tarafından karşılanması gereken temel ihtiyaçlarından bir diğeri de sevgi ve sıcaklık
duyumudur. Çocukların sağlıklı gelişimleri için ailesi tarafından sevildiğinin ve kendisine değer verildiğinin
farkında olması gerekir. Sınırları sevgiyle çizilmiş tutarlı bir aile ortamı, çocuğun önce evde ve yakın
çevresinde, sonra da toplumda kendini güvende hissetmesine ve çevresiyle sağlıklı iletişim kurabilmesine
yardımcı olur. Burada da önemli olan husus, sevginin çocuğa ne kadar ve ne şekilde sunulduğudur. Sevginin
aşırı miktarda gösterildiği ve çocuğun her türlü ihtiyacının ebeveynler tarafından karşılandığı, kural ve
sınırların olmadığı bir ortam çocuk için zararlıdır. Çocuğun sevgisini kaybetmemek adına hatalı

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 32/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

davranışlarına göz yumulması da bu davranışların yaygın hale gelmesini ve çocuğun toplumda sevilip kabul
görecek davranışları öğrenememesine neden olur. Diğer taraftan sevginin yetersiz ve koşullu olduğu,
çocuğun kurallar içinde boğulduğu katı disiplinli ortamlar da çocuğun gelişimini olumsuz etkileyecektir. Bu
ortamlar çocuğun kendini sevmeye değer görmemesine ve sağlıklı ilişkiler kuramamasına neden olabilir.

Aile danışmanlığı pratiğinde çocuğun sevgi ihtiyacının dengeli bir biçimde karşılandığının değerlendirilmesi
çok önemlidir. Sevgi ihtiyacının uygun şekilde karşılanmaması çocuklarda ileriki yıllarda depresyon ve
davranış bozuklukları gibi birçok problemin gelişimine neden olabilir. Aile ortamının tüm üyelerine sevgi ve
sıcaklık sunacak aktivitelerle desteklenmesi birçok durumda belirgin fayda sağlayacaktır.

2.2.4. Ebeveynlik Tutumları

Her anne-baba çocuk yetiştirirken kendine özgü bir takım davranış ve tutumları benimser. Bu davranış
farklılıkları çocuğun bireysel özelliklerinden kaynaklanabileceği gibi, ebeveynlere ait özelliklerden de
etkilenebilir. Sonuç olarak ebeveynlerin çocuk yetiştirmede kullandıkları standart stratejileri temsil eden
tutumlar ortaya çıkar. Ebeveynlik tutumları, ebeveynlerin çocuklarına nasıl tepki verdiği ve çocuklarından
nasıl talepte bulunduğunun temsilidir. Bu davranış kalıpları, belli bir olaya yönelik tekil bir uygulamadan
ziyade, belirli tutum ve uygulamaların daha geniş ölçekli, daha süreğen modellerini ifade eder. Ebeveynlik
üzerine yapılan kapsamlı araştırmalar, çocuğa gösterilen sevgi ve disiplinin boyutunu dikkate alarak dört
farklı ebeveynlik modeli tanımlamıştır. Her bir ebeveynlik tutumu, çocuk ve ergenin üzerinde farklı gelişimsel
sonuçlarla ilişkilidir (Darling & Steinberg, 1993). Yaygın olarak görülen ebeveynlik tutumları şunlardır (Şekil
2.3):

Sıcak ve disiplinli ebeveynlik tutumu

Otoriter ve katı-kuralcı ebeveynlik tutumu

Aşırı hoşgörülü ebeveynlik tutumu

İlgisiz ve ihmalkar ebeveynlik tutumu

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 33/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

2.2.4.1. Sıcak ve disiplinli ebeveynlik tutumu


Çocuğun ihtiyaçlarının uygun şekilde karşılandığı, ebeveynin öğretmeyi, yönlendirmeyi, iletişim kurmayı,
kuralları uygulamayı ve denetlemeyi amaçladığı ebeveynlik tutumunu ifade eder. Bu ebeveynlik stilinde
sevgi ve disiplin çocuğa dengeli ve yeterli biçimde sunulur. Ebeveynler çocuklarını koşulsuz olarak sever,
çocuklarına karşı sevecen, müşfik ve destekleyici bir tutumu benimserler, onlarla vakit geçirmekten keyif
alırlar. Çocuklara belirli beceri ve kuralların kazandırılmasında örnekliği önemser, aile içindeki kurallara
öncelikle kendileri riayet ederek çocukları için iyi bir rol-model olmayı amaçlarlar. Kurallar; net, tutarlı ve
mantığa dayalıdır, bu sayede çocuklar kurallara niçin uymaları gerektiğinin bilincinde olur. Kurallar sert ve
katı bir şekilde ceza ile değil, sevgi ve bilinç ile uygulanmaya gayret edilir, bu sayede çocuklar da kurallara
uymak konusunda daha istekli olur.

Ebeveynler çocuğun karşılaştığı problemlerle ilgilenirler, çocukları dinler ve onlara uygun baş etme
becerilerini kazandırmayı hedeflerler. Aile içinde çocukların müdahil olabilecekleri konularda onlara söz
hakkı verirler, böylece çocuklara fikirlerinin değerli olduğunu hissettirirler. Çocuklarının meraklı olmalarını ve
soru sormalarını desteklerler, bu sayede öğrenmeye teşvik eder, çocuklarının başarılı olmasını destekler.
Tüm bu tutumları sebebiyle bu tip aileler, çocuklarını sevmenin yanında onlara sınırlar koymak konusunda
tutarlı ve başarılıdır. Bu ailelerde yetişen çocuklar ileride sağlıklı ve güvene dayalı ilişkiler kurabilen,
sorumluluk sahibi, öz-denetimi yüksek, ahlaki değerlere sahip, mutlu ve dayanıklı bireyler olmaya adaydırlar.
Tanımlanan diğer ebeveyn modellerinin aksine, bu tip ailelerde yetişen bireylerde yaşam boyu psikolojik
problemler gelişme riskinin daha düşük olduğu düşünülmektedir (Sayar ve Bağlan, 2015; Kaya, Bozaslan ve
Genç, 2012).

2.2.4.2. Otoriter ve katı-kuralcı ebeveynlik tutumu

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 34/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Çocuğun hemen her kurala uymak zorunda bırakıldığı ve ebeveynlere itaatin ön planda olduğu ebeveynlik
stili otoriter ebeveynlik olarak isimlendirilir. Bu tutumu benimseyen anne-babalar evde sert ve katı bir
disiplin uygularlar. Ebeveynler kontrolcü bir tutumla çocuklarının davranışlarını yakından izler ve
çocuklarına sık müdahale ederler. Ebeveynler doğru olduğunu düşündükleri tutumları çocuklarına o anda ve
kendi yaptıkları şekliyle öğretmek isterler, bu sebeple çocuk sık sık eleştirilir, cezalandırılır, kendisini sürekli
gözetim altında ve tedirgin hisseder. Sevgi, çocuğa belli koşullar sağlandığında gösterilir, sevilmenin yolu
kurallara uymaktan ve anne-babayı memnun etmekten geçer. Çocuğun hata yapmasına izin verilmediğinden,
kendine olan güveni azalabilir, yeni olanı deneyimleme isteği ve girişimciliği zedelenebilir. Sonuçta çocuk her
hareketinde başkalarının onayını almak için çabalayan ve başkalarının etkisinde kolayca kalabilen bir kişi
haline gelebilir.

Kısa vadede bu yöntemle çocuğun belli bir disiplin altına girdiği görülse de, uzun vadede bu yöntem çocuğun
psikososyal gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir. Çocuk uslu, nazik ve ağır başlı olarak tanımlanabilse de
sorunlarını içine atan, küskün ve başkalarına öfke dolu bir yapıya bürünebilir. Hata yapmasına ve
hatalarından ders alıp yeni stratejiler belirlemesine çocukken imkân verilmediği için, ileriki yaşlarda hayatın
getirdiği zorluklar karşısında dayanıksız bir kişi haline gelebilir (Sayar ve Bağlan, 2015; Saylık ve Yalçın, 2018).
Diğer bir ihtimal ise çocukların ileriki yaşlarında, kurallara karşı gelen ve diğer kişiler üzerinde otorite
kurmaya çalışan asi yapıda erişkinler olmasıdır.

2.2.4.3. Aşırı hoşgörülü ebeveynlik tutumu


Çocuğa yönelik yoğun sevginin, çocuğa sınır koymanın önüne geçtiği ebeveynlik stili, aşırı hoşgörülü
ebeveynlik olarak adlandırılmaktadır. Bu tutumu benimseyen ebeveynler çocuğa disiplin vermekte sorun
yaşar ve çocuklarına “hayır” demekte zorlanabilirler. Çocuk ailenin merkezi konumuna getirilir ve her
gereksinimi hemen karşılanmaya çalışılır. Ebeveynler, çocuğun isteklerine denetim ve sınırlama getirmeyi
çocuğa karşı bir ihmal ya da sevgisizlikle eş tutar. Bu tutumlar ile yetişen çocuklar, isteklerinin engellendiği
durumlara karşı kolayca öfkelenebilen, düşük doyumlu, sorumluluk almakta yetersizlik gösteren, düşük
özgüvenli bireyler olabilirler. Bu bireylerde dürtü kontrol problemleri ve alkol-madde kullanım bozukluğu da
daha sık görülebilmektedir. (Sayar ve Bağlan, 2015; Yavuzer, 2006).

2.2.4.4. İlgisiz ve ihmalkar ebeveynlik tutumu


Sevgi ve disiplinin çocuğa gereğinden az verildiği ebeveynlik tutumunu ifade eder. Otoriter ebeveynlik
tutumun aksine, ilgisiz ve kayıtsız ebeveynlik stilinde çocuk kurallardan ve sorumluluklardan yoksundur,
neredeyse tümüyle serbest bırakılmıştır. Aile içinde belirli kurallar ve bu kurallara uygun davranışlardan
sıklıkla söz edilemez. Aşırı hoşgörülü ebeveynlik tutumundan farklı olarak, çocuğa yeterli sevgi ve şefkat
gösterilmez. Ebeveynlerin çocuğun dünyasına girmek gibi bir istek ve kaygısı azdır ya da yoktur. Çocuğun ilgi
alanları, zevk ve tercihleri, başarıları sıklıkla dikkate alınmaz, temel gereksinimleri dışında çocukla fazla
ilgilenilmez. Anne ya da baba çocuğa sorumlulukları konusunda iyi bir model olamadığından, çocuk gerekli
rehberlikten mahrum kalır. Genellikle bu tür ebeveynlik tutumu anne ve babada aynı anda görülmez,
görüldüğü durumlarda çocuk ihmali söz konusudur. Anne ya da babanın ihmaline maruz kalan çocuklar,

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 35/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

gerek çocukluk çağı gerekse erişkinlik döneminde birçok psikolojik problem açısından risk altındadır. Bu tür
çocuklar pasif ya da donuk olabileceği gibi, dikkat çekme çabası içinde farklı davranış problemleri de
sergileyebilirler.

2.2.5. Eşler Arası Uyum

Eşler arası uyum, çiftlerin uyumlu birlikteliklerinin sonucu olarak evlilik hayatlarında yaşadıkları memnuniyet
ve mutluluk olarak tanımlanmıştır (Küçükkaya vd., 2020). Güçlü sosyal ve psikolojik desteğe ve ekonomik
kaynaklara sahip ailelerde eşler arası uyum ve evlilik doyumunun daha iyi olması beklenen bir durumdur.
Böyle bir aile içinde yaşayan tüm bireylerin daha sağlıklı bireyler olacağı, evlilik uyumsuzluğunun olduğu
ailelerde ise bireylerin sıklıkla fiziksel ve psikolojik sorunlar yaşayabileceği öngörülmektedir. Şiddetli evlilik
uyumsuzluğuna, ebeveynler arası çatışmalara ve şiddete maruz kalmak, çocukları çeşitli nedenlerle
psikolojik sorunlar geliştirmeye yatkın hale getirir. (Cummings ve Davies, 2010).  

Aile içi çatışmaların olduğu bir ortamda büyümek, ebeveynlerin iyilik halini azaltır. Aynı zamanda çocukların
temel güvenlik duygularını tehdit eder. Ebeveynlerinin birbirlerine karşı gösterdikleri öfke ve saldırganlığın
kendilerine yöneleceğinden ve incineceklerinden korkabilirler Bu tür riskli bir ortam, ebeveynlerin çocukların
ihtiyaçlarına odaklanmasını ve uygun bir rehberlik sunmasını engelleyebilir. Çocuklar, hayatlarındaki en
yakın kişilerin (ebeveynlerinin) çatışmalarını çözemeyeceklerini ve güvenlik, bakım, kontrol ve destek
ihtiyaçlarını karşılayamayacaklarını hissedebilirler. Önemli olumsuz sonuçlardan biri güvenli bağlanmanın
gelişiminin sekteye uğramasıdır. Güvenli bağlanamayan çocuk ömür boyu yakın ilişkilerde zorlanabileceği
gibi ileride kendi çocuklarına da uygun sevgi ve bakımı veremeyebilir. Bu durum nesiller boyu sürebilecek bir
soruna neden olabilir.

Eşler arası uyumsuzluk durumunda çocuklar bir ebeveyne karşı diğer ebeveynin yanında ve tarafında olma
durumuyla karşılaşabilir. Bu durum, karşı taraftaki ebeveynin desteğini ve sevgisini kaybetme veya onlar
tarafından cezalandırılma korkusuyla ilişkilendirilebilir. Ayrıca çocuklar, ebeveyn çatışmasından sorumlu

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 36/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

olduklarına ve dolayısıyla ebeveynlerin zorluklarını önlemekten veya çözmekten sorumlu olduklarına


inanabilirler. Özellikle ben-merkezciliğin ön planda olduğu daha küçük yaştaki çocuklarda bu tür
düşüncelerle sıkça karşılaşılabilmektedir. Bu sebeplerle, aile danışmanlığı sürecinde eşler arasındaki uyuma
özellikle dikkat edilmelidir.

2.2.6. Sosyal Destek Sistemleri

Sosyal destek sistemlerinin varlığı aileleri psikolojik problemlerden koruyabilir ya da mevcut problemlerin
şiddetini ve sürekliliğini sınırlandırabilir. Geniş aile desteği ve arkadaş ilişkilerinin yetersiz olduğu yalıtılmış
ailelerde, ebeveynler ve çocuklar yaşadıkları problemleri çözmekte zorlanabilir çünkü aile içi ilişkilerde sorun
yaşandığında bu ilişkileri onarabilecekleri diğer ilişkilerin varlığı çok önemlidir (Chu ve diğerleri, 2010;
Deater-Deckard, 2013). Sosyal destek, ebeveyn ve çocuklar için kişisel refah duygusunu arttırır ve sorunların
yönetimi konusunda tavsiye almak için bir kaynak vazifesi görür.

Sosyal destek sistemleri özellikle aile bütünlüğünün bozulduğu durumlarda aile üyeleri için koruyucu bir rol
üstlenir. Boşanma ya da ölüm gibi durumlar ailenin sosyoekonomik yükünü belirgin şekilde artırır. Bu tür
durumlarda sosyal destek sistemleri aile üyelerinin süreçten en az hasarla çıkmasına yardımcı olabilir. Sosyal
destek sistemleri, hem ekonomik olarak hem de ilişkiler açısından aile üyelerine önemli bir kaynaktır. Tek
ebeveynli ailelerde geniş ailenin destekleyici rolü ebeveynin tükenmesini engellemenin yanı sıra çocukların
bakımı konusunda da yardımcı olabilir. Geniş aile üyelerinin çocuk ile yakın ilişki kurarak çocuğun ihtiyaç
duyduğu rol modellerden biri olması çocukların sağlıklı gelişiminde önemli rol oynayabilir.

Az gelişmiş sosyal destek ağlarına sahip ailelerde ise, sorunlarla başa çıkmak için daha az kişisel kaynağa
sahip olunması, ebeveyn ve çocukların sıklıkla sorunları sürdüren etkileşim kalıplarına girmesine neden olur.
Bu bağlamda, son dönemlerde toplumda görülen psikolojik problemlerin sıklığındaki artışın ilişkili olduğu
durumlardan birinin de, geniş aile yapısından çekirdek aile modeline geçiş ve beraberinde görülen
yalnızlaşma olduğu söylenebilir. Aile hayatından başlayarak insan ilişkilerindeki niteliksel ve niceliksel
azalma,  bireyselleşme ve yalnızlaşma gibi durumların ruhsal sorunlar açısından günümüz insanının
dayanıklılığının azalmasında önemli sebepler arasında olduğu tahmin edilmektedir. 

2.2.7. Aile İçi İletişim

Anne-baba ve ebeveyn-çocuk arasında açık ve doğrudan iletişimin hakim olduğu aile organizasyonu, tüm
aile üyelerinin iyilik hali üzerinde olumlu etkiler gösterir. Aile üyelerini ilgilendiren önemli durumların aile
içinde açıkça konuşulduğu, üyelerin birbirlerini önemsedikleri ve iyi birer dinleyici olduğu aile ortamları, aile
üyelerinin kendilerini değerli ve önemli hissetmelerini sağlar. Aile üyelerinin bir durum karşısında kendilerini
nasıl hissettiğini anlamaya çalışmak, üyeler arasındaki duygusal paylaşımı desteklemenin yanında, sıcaklık
ve güvene dayalı bir bağın gelişimine de zemin hazırlar.

Ebeveynlerle çocuklar arasındaki güvenli bir bağ kurulmasının en önemli koşullarından biri sağlıklı
iletişimdir. Güvenli bağ kurulabilmesi ebeveynlerin çocuk üzerindeki disiplin ve denetimini kolaylaştırır,
çocuğun karşılaştığı problemlerin çözümüne ve potansiyel riskli durumlara yönelik müdahale imkanı

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 37/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

doğurur. Örneğin, arkadaşlarıyla gittiği bir eğlence ortamında, kendisine madde sunulan bir ergenin, bu
durumu ebeveynleriyle paylaşması, daha ileri ve olumsuz bir durumun yaşanmasını engelleyebilir.
Ebeveynlerle açık ve sağlıklı bir iletişimin yokluğunda ise, bu tür durumlar riskli sonuçlar ve davranışsal
sorunlara neden olabilir.

Aile içi sağlıklı iletişimin kurulması ve sürdürülmesi kolay değildir. Aile üyelerinin sağlıklı iletişimi sürdürmek
için aktif çaba içinde olmaları gereklidir. Aile içindeki açık ve sağlıklı bir iletişimi engelleyen bazı tutum ve
davranışlar tablo 3’te özetlenmiştir. Bu tür tutumlar, aile üyelerinin ilişkilerine zarar vererek, üyeler açısından
olumsuz sonuçlar barındırabilmektedir.

Tablo 2.3. Aile İçi Sağlıklı İletişimi Engelleyen Tutumlar

1) Dikkati birbirine verecek şekilde tam olarak dinlememek

2) Birlikte yeteri kadar vakit geçirme gayretinde olmamak

3) Birbirlerinin sorunlarını hafife almak ve anlaşıldığını hissettirememek

4) Problemin ne olduğunu anlamadan çok fazla nasihat vermek

5) Birbirini eleştirmek ve küçük düşürmek

6) Birbirinin duygu sinyallerini fark etmemek, birbirine yeterli ilgiyi gösterememek

7) Birbirinin duygularını anlamadan erkenden teselli etmeye çalışmak

8) Aile üyeleri arasındaki ilişkiyi zedeleyecek, etiketleyici sözler söylemek

2.2.8. Sağlıklı Rutinler

Ev içinde uygulanan sağlıklı rutinler, aile düzenin sağlanması bakımından pek çok amaca hizmet eder. Gerek
ebeveynlerin gerekse çocukların belli bir düzen içinde hareket etmelerini sağlamanın yanında, aile içi rollerin
belirlenmesi ve sorumluluğun paylaşılması konusunda rutinler ve alışkanlıklar oldukça faydalıdır. Rutinler
kimin neyi, ne zaman ve ne şekilde yapması gerektiğini belirlemeye yardımcı olur ve aile içi organizasyona
katkı sağlar. Örneğin, yemek zamanı, banyo zamanı, ödev ve oyun saati gibi günlük işlerin düzenlenmesi aile
içi iş bölümünü kolaylaştırır. Bu tip alışkanlıklar birlikte vakit geçirme ve eğlenmeyi sağlayarak aile bağlarının
güçlenmesine yardımcı olmanın yanında, aile içi değerlerin güçlenmesi ve bu değerlerin çocuğa aktarılması
için de önemli bir fırsattır. Örneğin, birlikte yenen yemekler aile içi ilişkileri güçlendirmenin yanında
ebeveynlerin çocuklara sofra adabı, paylaşım ve yardımlaşma gibi örnek davranışları kazandırabilmeleri için
de önemlidir.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 38/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Sağlıklı günlük rutinler, çocukların kendilerini belli kurallar içinde güvende hissetmeleri bakımından da
önemlidir. Rutinlerin yetersiz olduğu ailelerde ev içi düzen dağınık ve kaotik görünebilir. Belli başlı kurallar ve
düzen varlığı ise çocukların taşınma, boşanma, hastalık ve kayıp vb. çevresel değişimlere adaptasyonunu
artırarak stresli olaylarla baş etmelerini kolaylaştırabilir. Bu anlamıyla, sağlıklı rutin ve alışkanlıkların ruh
sağlığı açısından koruyucu olduğu görülmektedir.

Rutinler aynı zamanda fiziksel sağlık açısından da faydalıdır. Beslenme, uyku ve günlük temizlik ile ilişkili
belli alışkanlıklar vücut saatinin ayarlanması ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi yoluyla birçok hastalığa
karşı koruyucu rol oynar. Düzensiz beslenme ve uyku alışkanlıklarının ön planda olduğu ailelerde yetişen
çocukların iştah problemleri, şişmanlık ve şişmanlıkla ilişkili hastalıklar ile uyku bozuklukları açısından risk
altında oldukları bilinmektedir. Bu bağlamda, sağlıklı rutinlerin ruh sağlığı yanında, fiziksel sağlık açısından
da koruyucu olduğu söylenebilir.

Tablo 2.4’te aile içinde uygulanabilecek sağlıklı rutinler ve alışkanlıklar özetlenmiştir:

Tablo 2.4. Aile İçinde Uygulanabilecek Sağlıklı Rutinler ve Alışkanlıklar

-Yemeği birlikte hazırlamak ve sofraya ailecek -Ev ödevlerinin belli bir saatte tamamlamasına
oturmak yardımcı olmak

- El yıkama, diş fırçalama ve banyo yapma gibi işleri - Çocuğun yaşına uygun film vb. programları
belli bir rutine bağlamak birlikte izleyip konuşmak

-  Çocuklarla belli bir süre vakit geçirmek, gün içi - Belli aralıklarla misafir ağırlamak
olaylarla ilgili sohbet etmek

-  Her gün belli bir süre çocuklarla oyun oynamak - Hafta sonları birlikte dışarıda vakit geçirmek

-  Yatmadan önce çocuklara öykü okumak -Ev işlerine çocukları da dahil etmek

Bölüm Özeti

Çocuk ve ergenler özelinde ise psikolojik bir problemin ortaya çıkmasında aile sisteminden kaynaklı
faktörler oldukça önemli bir yere sahiptir. Ebeveynlerin sahip olduğu bir takım genetik özellikler ve
sosyal-çevresel faktörler, çocuk üzerinde doğrudan ya da dolaylı etkiler oluşturarak psikolojik bir
problemin gelişmesine zemin hazırlayabilir ya da psikolojik bir problemin ortaya çıkmasını önleyici ya
da geciktirici bir etkiye sahip olabilir.

Çocuk ve ergenlerle çalışılırken ailesel özelliklerin değerlendirilmesi oldukça önemlidir. Değerlendirme


yapılırken özellikle; ebeveyn-çocuk arasındaki bağlanma örüntüsünün özellikleri, çocuğa gösterilen
sevgi ve disiplinin niteliği, ebeveynlerin anne-babalık tutumların şekli, eşler arası sıcaklık ve uyum,
sosyal destek sistemlerinin varlığı, aile içi iletişim ve ev içi rutinlerin özellikleri gibi parametreler
ayrıntılı olarak ele alınmalıdır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 39/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Bakım verenler ve çocuklar arasındaki bağlanma biçimleri; güvenli bağlanma, anksiyöz/kararsız,


kaçıngan ve dezoganize/dezoryente bağlanma olarak dört gruba ayrılmaktadır. Bağlanma
örüntüsünün niteliği, ergenlik ve erişkinlik dönemini de etkileyen psikososyal sonuçlar
barındırmaktadır.

Bir çocuğun ailesinden alacağı iki temel ihtiyacı; sevgi ve sıcaklık ile disiplin ve kontrol duyumlarıdır.
Sevgi ve disiplin ihtiyacının çocuğa dengeli bir biçimde sunulması ruh sağlığı açısından koruyucu
olmakla birlikte, bu iki temel ihtiyacın dengeli bir şekilde sağlanmadığı ebeveynlik tutumları çocukta
gelişebilecek potansiyel bir psikopatoloji açısından önemli bir risk faktörü olarak karşımıza
çıkmaktadır.

Yaygın olarak görülen bu ebeveynlik tutumları: sıcak ve disiplinli ebeveynlik tutumu, otoriter ve katı-
kuralcı ebeveynlik tutumu, aşırı hoşgörülü ebeveynlik tutumu ile ilgisiz ve ihmalkar ebeveynlik
tutumudur.

Eşler arasındaki ilişkinin uyumlu olduğu bir aile içinde büyüyen çocukların psikolojik açıdan daha
sağlıklı bireyler olacağı, evlilik uyumsuzluğunun olduğu ailelerde ise çocukların daha fazla psikolojik
sorunlar yaşayabileceği öngörülmektedir.

Sosyal destek sistemlerinin varlığı çocuklardaki psikolojik problemlerin ortaya çıkmasını önleyebilir ya
da mevcut problemlerin sürekliliğini sınırlandırabilir. Geniş aile desteği ve arkadaş ilişkilerinin yetersiz
olduğu yalıtılmış ailelerde, ebeveynler ve çocukların problemin sürdürülmesi yönünde bir ilişki içinde
olma ihtimali daha yüksektir.

Ev içinde uygulanan sağlıklı rutinler, ruh sağlığı ve fiziksel sağlık açısından koruyucu rol oynar.
Rutinlerin yetersiz olduğu ailelerde ise ev içi düzen dağınık ve kaotik görünebilir, bu durum psikolojik
bozukluklar ile tıbbi hastalıklara yol açabilir.

Kaynakça

Bowlby, J. (1982). Attachment and loss: retrospect and prospect.  American journal of Orthopsychiatry,  52,
664.

Campbell, T.F., Dollaghan, C.A., Rockette, H.E., Paradise, J.L., Feldman, H.M., Shriberg, L. D., ... & Kurs‐Lasky,
M. (2003). Risk factors for speech delay of unknown origin in 3‐year‐old children. Child development, 74, 346-
357.

Cummings, E., & Davies, P. (2010). Marital conflict and children: An emotional security perspective. New York:
Guilford.

Chu, P., Saucier, D. A., & Hafner, E. (2010). Meta-analysis of the relationships between social support and well-
being in children and adolescents. Journal of Social and Clinical Psychology, 29, 624–645.

Deater-Deckard, K. (2013). The social environment and the development of psychopathology. In P. D. Zelazo
(Ed.), Oxford handbook of developmental psychology. Volume 2: Self and other (pp. 527–548). New York:
Oxford University Press.

Fisher, B. L., & Sprenkle, D. H. (1978). Therapists' perceptions of healthy family functioning. American Journal
of Family Therapy, 6(2), 9-18.
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 40/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Kaya, A., Bozaslan, H., ve Genç, G. (2012). Üniversite Öğrencilerinin Anne-Baba Tutumlarının Problem Özme
Becerilerine, Sosyal Kaygı Düzeylerine ve Akademik Başarılarına Etkisi. Dicle University Journal of Ziya Gokalp
Education Faculty, 18.

Küçükkaya, B.,  Süt, H.K.,  Öz, S., Sarıkaya, N.A (2020). Gebelik Döneminde Çiftler Arası Uyum ve Prenatal
Bağlanma Arasındaki İlişki. Acıbadem Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 11, 102-110

Nystul, M. S. (2015). Introduction to counseling: An art and science perspective. Sage Publications.)

Orta, İ.M., Sümer, N. (2016). Anne Duyarlığı ve Erken Dönem Bağlanma-Temelli Ebeveynlik Destek ve
Müdahale Programları, Türk Psikoloji Yazıları,  2016, 19, 54-73.

Sayar, K., ve Bağlan, F.  Koruyucu Psikoloji, Timaş yayınları, 2015 İstanbul.

Saylık, F.Z., ve Yalçın, M.G. (2018). Otoriter veya demokratik ebeveyn tutumunun ve ebeveyne bağlanma
biçiminin suçluluk ve utanç duygularına etkisinin yarı-deneysel yöntemle incelenmesi. Psikoloji Çalışmaları,
38, 95-127.

Yavuzer, H. Çocuk Eğitimi El Kitabı. Remzi Kitabevi, 2006, İstanbul.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 41/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Ünite Soruları

1. Aşağıdakilerden hangisi çocuk ve ergenlerde psikolojik bir problemin gelişmesine sebep


olabilecek risk faktörlerinden değildir?

A) Düşük sosyoekonomik koşullarda büyüme

B) Ebeveynlerde psikolojik bir rahatsızlığın bulunması

C) Çocuğun disiplin ve kurallarla yetiştirilmesi

D) Sosyal desteğin düşük olması

E) Ebeveynlerle güvenli bağlanmanın olmaması

2. Aşağıdakilerden hangi sağlıklı ailelerin özelliklerinden değildir?

A) Karar alma süreçlerine çocuklar da dahil edilir.

B) Aile içinde açık bir iletişim mevcuttur.

C) Her bir aile üyesi, kendi sorumluluğunun bilincindedir.

D) Kuralların belirlenmesinde ebeveyn ve çocuklar eşit rollere sahiptir.

E) Kurallara bütün aile bireyleri ortaklaşa uyarlar.

3. I. Tutarlılığı ve sürekliliği bulunan, kalıcı bir duygusal bir ilişkiyi ifade eder.

II. Temelleri gebelik döneminde atılır.

III. Etkileri çocukluk ve ergenlik dönemleriyle sınırlıdır.


https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 42/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

IV. Bakım verenle çocuk arasında karşılıklı gelişen bir ilişkidir.

Bağlanmayla ilgili yukarıdakilerden hangileri doğrudur?

A) I ve II

B) I ve III

C) II ve III

D) I,II ve IV

E) Hepsi

4. Güvenli bağlanmayla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Bakım verenler çocuğun ihtiyaçlarına duyarlıdır.

B) Bakım verenler güvenli bir üs olarak algılanır.

C) Çocuğun zihninde kendisi ve dış dünya ile ilişkili olumlu bir algı oluşmasını sağlar.

D) Psikolojik rahatsızlıklara karşı koruyucu işlev görür.

E) Güvenli bağlanan çocuklar annesini sürekli yanında ister ve anneye yapışır.

5. I. Anksiyöz/kararsız bağlanma

II. Kaçıngan bağlanma

III. Dezorganize bağlanma

IV. Güvenli bağlanma

Yukarıdaki bağlanma örüntülerinden hangileri psikolojik bir rahatsızlık gelişmesi açısından riskli
kabul edilir?

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 43/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

A) I ve II

B) I ve III

C) I, II ve III

D) II ve III

E) Hepsi

6. İşlevsel ailelerdeki disiplin anlayışıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) Kurallar sıkı bir şekilde uygulanır, esneklik gösterilmez.

B) Kurallar net ve tutarlı bir şekilde uygulanır.

C) Kurallar öğretilirken sevgi ve sıcaklık da ihmal edilmez.

D) Kurallar sevginin ön koşulu olarak sunulmaz.

E) Kurallara aile üyelerinin tamamının uyması sağlanır.

7. Aşağıdaki ebeveynlik tutumlarından hangisi güvenli bağlanma ile yakından ilişkilidir?

A) Sıcak ve disiplinli ebeveynlik tutumu

B) Otoriter ve katı-kuralcı ebeveynlik tutumu

C) Aşırı hoşgörülü ebeveynlik tutumu

D) İlgisiz ebeveynlik tutumu

E) İhmalkar ebeveynlik tutumu


https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 44/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

8. Otoriter ve katı-kuralcı ebeveynlik tutumu ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) Ebeveynlere itaatin ön planda olduğu ebeveynlik tutumudur.

B) Çocuk sık sık eleştirilir, cezalandırılır ve kendisini sürekli gözetim altında hisseder.

C) Çocuğun hata yapmasına izin verilmediğinden, kendine olan güveni azalabilir.

D) Sonuçta çocuk her hareketinde başkalarının onayını almak için çabalar hale gelebilir.

E) Çocuğun her türlü hatası görmezden gelinir, ona sevgiyle yaklaşılır.

9. Aile danışmanlığı uygulamalarında aşağıdaki parametrelerden hangisinin değerlendirilmesi


gereklidir?

A) Ebeveynlik tutumları

B) Ebeveynlerin psikolojik durumları

C) Eşler arası uyum

D) Geniş aile desteği

E) Uzak akrabaların ekonomik durumları

10. Aşağıdakilerden hangisi aile içi iletişimi olumsuz yönde etkileyen durumlardan değildir?

A) Birbirinin duygu sinyallerini fark etmek için çaba göstermek

B) Birbirini eleştirmek ve küçük düşürmek

C) Problemin ne olduğunu anlamadan çok fazla nasihat vermek


https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 45/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

D) Dikkati birbirine verecek şekilde tam olarak dinlememek

E) Birlikte yeteri kadar vakit geçirmemek

CEVAP ANAHTARI

1. c 2. d 3. d 4. e 5. c 6. a 7. a 8. e 9. e 10. a

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 46/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

3. AİLELERDE AZALMIŞ İŞLEVSELLİKLE İLGİLİ


KAVRAMLAR

Giriş

Aile, sağlıklı işlev gösterdiğinde hem ebeveynler hem de çocuklar için huzur ve mutluluk verici bir ortam
sağlar. Bu ortam hem kişilerin sağlıklı kimlik geliştirmeleri hem de yaşlarına uygun olan psikososyal ödevleri
yerine getirebilmelerine olanak verir. Sağlıklı işleyen bir aile, aile üyelerini psikolojik sorunlardan koruduğu
gibi çocukların sağlıklı yetişkinler haline gelip sonraki nesillerin de sağlıklı olmalarına katkıda bulunacaktır.
Bu bölümde ailedeki problemli örüntüler tanımlanacak ve bunların aile üzerine olan muhtemel olumsuz
etkileri açıklanacaktır.

3.1. İşlevsel Ailelerin Özellikleri

İşlevsel ailelerin özelliklerinden ikinci bölümde ayrıntısıyla bahsedilmiştir. İşlevsel ailelerin taşıması
gereken birçok özellik aile üyeleri için koruyucu ve geliştirici rol oynar. Bu özelliklerin taşınmaması işlevsel
olmayan bir aileyi gösterebilir. Örneğin, açık iletişim olmaması işlevsel olmayan ailelerin özelliklerindendir.
Benzer şekilde işlevsel ailelerin taşımaması gereken bazı özellikleri taşıması da işlevsel olmayan ailelerde
görülebilir. Örneğin, aile içinde bir bireyin günah keçisi olması işlevsel olmayan ailelerin özelliklerindendir.

Aile işlevselliği ile ilgili kavramlar öğrenilirken dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta bunların var ya da
yok şeklinde değerlendirilmemesi gerektiğidir. Bu özellikler bir spektrum gibi düşünülmelidir. Aile
işlevselliğinin birçok faktörden etkilendiği ve çeşitli faktörlerin etkileşim halinde bir arada görülebildiği
unutulmamalıdır. İşlevsel olmayan bazı özelliklerin bir kısmının bazı dönemlerde işlevsel ailelerde de
görülebildiği göz önünde bulundurulmalıdır. Örneğin, bir kaza sonrası aile bireylerinin açık iletişimden örtük
iletişim döngülerine kaymaları ve kendi psikolojileri ile ilgilenmeleri belli bir süreyle sınırlı olduğu sürece
belirgin bir problem oluşturmayabilir. Aile danışmanlığı sürecinde aile değerlendirilirken bu örüntülerin
tespiti önem arz etmekle birlikte ne derecede ne kadar süredir mevcut olduklarını ve bu örüntülerin aile için
anlamını da öğrenmek gerekir. Genel bir kural olarak aile danışmanlığının hedeflerinden birinin ailenin
işlevsel örüntülerinin desteklenmesi ve işlevsel olmayan örüntülerinin belirlenip işlevsel hale getirilmesi
olduğu söylenebilir.

3.2 İşlevsel Olmayan Ailelerin Özellikleri

İşlevsel ailenin evrensel olarak kabul görmüş bir tanımı olmadığı gibi işlevsel olmayan aile için de evrensel
olarak geçerli bir tanım bulunmamaktadır. İşlevsel olmayan aile, aile biriminin temel ihtiyaçlarının
karşılanmasını olumsuz etkileyen sürekli ve düzenli olarak çatışma yaşanan, iletişim problemleri

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 47/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

görülen, çocukların ihmâl ya da istismar edilebildiği ve aile üyelerinin bu duruma uyum sağladığı bir
aile modelini tanımlar (Stoop, 2011). İşlevsel olmayan ailelerde çeşitli özellikler farklı şekillerde bir arada
görülebilmektedir. Bu yüzden her ailenin durumu kendi özelinde değerlendirilmelidir.

Aile hayatı toplumun tarihsel ve sosyal dinamiklerinden de etkilenebilmektedir. Belirli bir dönemde işlevsel
ve sağlıklı olarak kabul edilen bir örüntü, farklı zaman ve bağlamda sağlıksız olarak kabul edilebilir. Örneğin,
yirminci yüzyılın ortalarında çocukların aile büyüklerinin yanında konuşması, fikirlerini beyan etmesi hoş
karşılanmayabilirken günümüzde çocukların fikirlerini ifade etmelerine olumlu bakılmaktadır.

Bir ailenin işlevselliği, yaşam süresi boyunca değişebilir. Bir ailenin yaşamının bir aşamasında sağlıklı veya
işlevsel olması, o şekilde kalacağının garantisi değildir (Carlson ve Fullmer,1992). İşlevselliğe ulaşmak ve
sürdürmek için aile üyelerinin hem bireysel hem de bir bütün olarak çabalaması gereklidir.

İşlevsel aileler zaman ve karşılaştıkları zorluklar neticesinde işlevsel olmayan örüntülere doğru değişim
gösterebilir. Örneğin, küçük çocuklu aile döneminden ergen çocuklu aile dönemine geçişte eğer yaşanılan
sosyal çevre riskliyse ailenin işlevselliği çocukların riskli davranışları nedeniyle tehlike altına girebilir. Ailenin
yaşayan, dinamik bir sistem olduğu ve farklı dönemlerde değişiklikler gösterebileceği unutulmamalıdır.
Ailenin sağlıklı gelişimi için mutlu dönemlere de zorlu dönemlere de ihtiyaç vardır. Zorluk dönemleri ailenin
belirgin sorunlar yaşamasına neden olabileceği gibi güçlenmesini de sağlayabilir. Aile, sağlıklı bir şekilde
fonksiyonlarını yerine getirirken stresör faktörler, ailenin yapısı ve işlevselliğini etkileyebilir. Ailenin bu
stresörler karşısında işlevselliğini koruyabilmek için uygun baş etme stratejilerine ihtiyacı vardır. Uygun baş
etme stratejisi geliştiremeyen bir aile stresör sonucunda sağlıklı işlevlerini yitirebilir (Gladding, 2014).

Pek çok olay neticesinde aileler kendilerini alışık olmadıkları veya beklenmedik bir işleyiş içinde bulabilir. Bu
tür stresli olaylar meydana geldiğinde, aile ilişkilerinde değişiklikler görülebilir ve aile bir bütün olarak
sarsılabilir. “Dengeyi bozan olaylar neticesinde ortaya çıkan strese aile sistemleri farklı şekillerde tepki
gösterebilir. Bazı sistemler, altında çalıştıkları kurallarda değişime giderek yanıt verir ve böylece yeni
ve daha işlevsel davranışlara izin verir. Bazı sistemler ise şekil değiştirmektense tıbbi veya psikolojik
bir semptom ortaya çıkartabilir” (Fishman, 1988). Örneğin, stresli yaşam olaylarının sonucunda bir ailede
üyeler birbirine destek olup yakınlaşırken diğer bir ailede üyeler birbirinden uzaklaşarak yatkınlığı olan bir
üye desteksiz kalması sonucu depresyona girebilir. (Hickey ve ark., 2005). İşlevsel olmayan aileler, yeni
koşullara uyum sağlamak için yapılarını ve ilişkilerini yeniden düzenleyemeyebilirler. Örneğin; işlevsel
olmayan aileler, yeni bir koşulla karşılaştıklarında rol paylaşımını gözden geçirip yeniden
düzenleyemeyebilir. (Hickey ve ark., 2005). Bu tür bir yeniden düzenlemenin yapılamaması ailenin kaotik
hale gelmesine neden olabilir.

Sistemler perspektifinden bakıldığında, aileler çevresel ihtiyaçları veya talepleri karşılamak için sürekli
olarak değişmekte ve kendilerini yeniden yapılandırmaktadırlar. Güçlü kalan aileler açık, uygun ve kendi
kendini düzenleyebilen sistemlerdir. Aile üyelerinin etkileşimleri verimlidir ve daha geniş sosyal sistemlerle

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 48/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

de olumlu etkileşime girerler. Öte yandan işlevsel olmayan aileler değişen çevreye ve yeni şartlara uyum
sağlamakta zorlanırlar, kendi kendilerini düzenleme yetenekleri zayıftır, etkileşim verimleri düşüktür, daha
geniş sosyal sistemlerle iş birliği yapmakta zorlanırlar.

3.2.1 Aile Danışmanlığı Ekollerine Göre İşlevsel Olmayan Ailelerin Özellikleri

Aile danışmanlığı ekolleri işlevsel olmayan ailelerin farklı özelliklerine odaklanarak bunlara yönelik
müdahaleler planlarlar. Bir matematik probleminin farklı yollardan çözümünün yapılmasına benzer şekilde
farklı ekoller de bu ailelerin farklı özelliklerini göz önüne alarak kendi yaklaşımlarını üretmiştir. Ekollerin her
birinden işlevsel olmayan ailelere dair farklı bilgiler edinmek mümkündür. Farklı ekollerin işlevsel olmayan
aile tanımları ve özellikleri tablo 3.1’de gösterilmiştir (Carr, 2012).

Davranış örüntülerine odaklanan aile danışmanlığı ekollerinde işlevsel olmayan ailelerde problemleri
sürdüren tekrarlayıcı davranış kalıpları bulunabilir. Ayrıca uyumsuz nesiller arası hiyerarşiler, patolojik
üçgenler, katı ve dağınık sınırlar, zorlayıcı etkileşim döngüleri ve sorunlu hiyerarşiler işlevsel olmayan
ailelerin özellikleridir.

Yapılara odaklanan aile danışmanlığı ekollerine göre işlevsel olmayan ailelerin özellikleri; köken aldıkları
ailelerden farklılaşamamaları, aile üyeleri birbirlerine karşı bölme ya da yansıtmalı özdeşim gibi sağlıklı
olmayan savunma düzenekleri kullanılması, kalıpları nedeniyle üyelerin bağlanma ihtiyaçları
karşılanmaması ve güvensiz ilişki kalıplarının tekrarlanmasıdır.

İnanç sistemlerine odaklanan aile danışmanlığı ekollerine göre işlevsel olmayan ailelerde ilişkiler, etkileşim
kalıpları ve inanç sistemleri, değişen çevresel şartlara uyumu kolaylaştıracak esneklikte değildir. Aile üyeleri,
işlevsizliği sürdüren tekrarlayıcı davranış kalıplarını kullanır ve problem çözümü için istisnaları oluşturamaz.

Aile İşlevsel Olmayan Aile Özelliği


Danışmanlığı
Ekolü

Davranış örüntülerine odaklanan aile danışmanlığı ekolleri

MRI yaklaşımı Problemi sürdüren tekrarlayıcı davranış örüntüleri

Stratejik Uyumsuz nesiller arası hiyerarşiler, patolojik üçgenler, yaşam döngüsü geçişlerinde
yaklaşım zorluk, sevgi verme ve almada sorunlar

Yapısal Ebeveyn ve çocuk alt sistemleri arasında katı veya dağınık sınırlar, aşırı kaotik veya katı
yaklaşım roller, aile ilişkilerinde içi içe geçme veya kopukluk

Bilişsel- Aile ilişkilerinde zorlayıcı etkileşim döngüleri, belirsiz kurallar, olumlu davranışların çok
davranışçı az pekiştirilmesi, zayıf problem çözme ve iletişim becerileri
yaklaşım

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 49/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

İşlevsel İlişki ve hiyerarşinin sorunlu davranış örüntüleriyle düzenlenmesi


yaklaşım

İnanç sistemlerine odaklanan aile danışmanlığı ekolleri

Yapılandırmacı Yaşamın değişen taleplerine uyum sağlamayı engelleyen çok katı, basit ve uyumsuz
yaklaşım kişisel ve ailesel yapı sistemleri

Milan İlişkiler, etkileşim kalıpları ve inanç sistemlerinin, değişen çevresel şartlara uyumu
yaklaşımı kolaylaştıracak esneklikte olmaması

Sosyal Aile yaşam döngüsü ve çevrenin değişen taleplerine uyum için yeterince esnek olmayan
yapısalcı inanç sistemleri
yaklaşım

Çözüm-odaklı Aile üyelerinin problemleri sürdüren tekrarlayıcı davranış kalıpları kullanması ve


yaklaşım problem çözümü için istisnaları oluşturamaması

Öyküsel Baskın anlatıların üyelerin problemle özdeşleştirilmesi ve yeni anlatıların ortaya çıkması
yaklaşım ihtimalinin düşmesine neden olması

Yapılara odaklanan aile danışmanlığı ekolleri

Nesillerarası Aile köklerinden farklılaşamama, görünmez bir sadakat bağı ile ebeveyn sorunlarını
yaklaşım tekrarlama

Psikoanalitik Eşlerin birbirini tamamıyla iyi veya kötü olarak görmesi, zamanla bölme ve yansıtma gibi
yaklaşım süreçlerin katı bir şekilde yerleşmesi

Bağlanma Duygusal bağlılık oluşturacak deneyimler engellendiği için güvenli bağlanma ilişkilerinin
temelli kurulamaması ve bağlanma ihtiyacını karşılamayan eski katı kalıpların tekrarlanması
yaklaşım

Deneyimsel İletişim sorunları, kısıtlanmış duygu ifadeleri, katı kural, rol ve rutinler. Kişisel gelişim ve
yaklaşım aile ilişkilerinin gelişmesinin engellenmesi

Multisistemik Uyumsuz aile üyeleri, yetersiz hiyerarşi, zayıf ebeveyn alt sistemi, antisosyal arkadaşlar,
yaklaşım yetersiz eğitim imkanları ve zayıf toplumsal destek

Psikoeğitim Hasta olan aile üyeleriyle aşırı hassas ve müdahil ilişkiler, bunların ortaya çıkardığı stres
yaklaşımı nedeniyle kötü hastalık yönetimi veya hastalığın tekrarlama riski

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 50/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

3.2.2 Aile ilişkileri

Aile ilişkileri işlevsellik üzerinde önemli rol oynar. İşlevsel olmayan ailelerde aile üyeleri birbirileriyle dengeli
ilişkiler sürdürmekte zorlanırlar. Aile üyeleri; birbiriyle aşırı yakınlaşarak iç içe geçmiş ilişkiler oluşturabilir
veya birbirinden belirgin şekilde uzak durarak kopuk ilişkiler ortaya çıkarabilir (Frude, 1991).

İç içe geçmiş ailelerde üyeler birbirlerine fazlaca yakındır. Aile bireyleri birbirlerinin yaşantısına fazlaca
müdahil olur ve herkes birbirinin sınırlarına girer. Bu ailelerde çocuklar birey olma (bağımsız bir kimlik
geliştirme), desteksiz başarma ve kendi hayatını idame ettirebilme gibi becerileri kazanamayabilir. Bu
ailelerde stresörle karşılaşan bireylerin etkin baş etme stratejileri geliştirmesine fırsat verilmez. Bunun yerine
aile üyesini koruma veya kurtarmaya çalışılır. Bu da bireyin stresli durumlardan güçlenerek ayrılmasına engel
olur. Aşırı yakın ailelerde bireyler arasında net olmayan ve oldukça zayıf sınırlar mevcuttur. Üyeler
birbirlerinin sınırlarına saygı göstermediği gibi yeni sınır koyma girişimleri de olumsuz karşılanır. Ebeveynler
çocukları kural koyarak kontrol etmeye çabalamak yerine onun üzülmemesi için elinden geleni yaparak onun
kişisel gelişime ket vurabilir. Bazı durumlarda çocukların ebeveynleri kontrol ettiği haller ortaya çıkabilir. Aile
üyeleri aidiyet ve bağımsızlık konusunda yaşadığı karmaşa dolayısıyla aile dışındaki bireylerle de sağlıklı
ilişkiler geliştirmede zorluk yaşayabilirler (Mc Whirter ve ark., 1993; Nazlı, 2001).

Kopuk ailelerde üyeler neredeyse tamamen bağımsız ve kendi başına hareket eder. Aile üyeleri birbirine çok
düşük düzeyde bağlıdır. Bu ailelerde üyeler arasında oldukça katı sınırlar bulunur. Sınır ihlalleri aşırı tepkiyle
karşılanabilir. Aile üyeleri birbirlerinin karşılaştığı stresörlere karşı kayıtsız kalırlar. Bir aile üyesi çok yoğun bir
strese maruz kaldığında sınırlar gevşetilerek ona yardım edilebilir. Aile bireyleri birbirlerinin sosyal ve
duygusal ihtiyaçlarının karşılanmasına ilgi göstermez. Bunun sonucunda bireyler sosyal ve duygusal
ihtiyaçlarını uygun bir şekilde karşılamayı da öğrenemeyebilirler. Aile bireyleri bir arada yaşamalarına
rağmen birbirleriyle ilgisizdirler. İletişim yetersiz ve sağlıksızdır. Üyeler, birbirleriyle etkileşime geçme ve
iletişim kurmanın nasıl olacağı konusunda fikir sahibi olmayabilirler. Kopuk ailelerde yetişen bireyler de bu
becerilerden mahrum kalabilirler. (Mc Whirter ve ark., 1993; Nazlı, 2001).

3.2.3 Aile Rolleri

Aile rolleri, bireylerin aile işlevlerini ve ihtiyaçlarını yerine getirdikleri yinelenen davranış kalıpları olarak
tanımlanmaktadır (Epstein ve ark., 2003). İşlevsel olmayan ailelerde roller çok zayıf veya belirsizdir. Roller net
bir şekilde tanımlanmadığı için rolünü yerine getirmeyen üye de belirlenemez. Aynı rolü farklı üyeler
üstlenebilir. Bir üye taşıyamayacağı kadar çok rol üstlenirken diğer üye hiçbir rolü sağlıklı bir şekilde
sürdürmeyebilir. Örneğin, evde olan bitenle ilgilenmeyen işkolik bir baba, ev ile ilgili bütün rolleri annenin
üstlenmesi ve tükenmişlik yaşamasına neden olabilir.

Aile üyeleri ile ilgili problemler rollerin yerine getirilememesine de neden olabilir. Örneğin, depresyona
girmiş bir ebeveynin bakım veren rolünün diğer ebeveyn tarafından üstlenilmemesi çocukların temel fiziksel
ihtiyaçlarını karşılanamaması yani ihmal ile neticelenebilir. Aile rolleri arasında koordinasyon eksikliği olması

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 51/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

da üyeler arasında çatışmaya neden olabilir. Örneğin, bir ebeveynin çocukları için yasakladığı bir aktiviteye
diğer ebeveynin izin vermesi ebeveynler arasında çatışma yaratabilir (Frude, 1991).

3.2.4 Aile İletişimi

İşlevsel olmayan ailelerde iletişim örtük, yetersiz veya kopuk olabilir. İletişimde karmaşık mesajlar verilebilir.
Mesajlar çarpıtılmış, bağlamından kopartılmış ve yanıltıcı özellikte olabilir. Mesaj içeriği ve üslup arasında
uyuşmazlıklar görülebilir. İfade edilen mesaj ile ortaya konulan davranışlar arasında tutarsızlıklar bulunabilir.
Bu durum özellikle çocukların kafasını karıştırır. Aile içindeki iletişimdeki karmaşıklık ve örtülülük, iletilmek
istenen mesaj ile alınan mesaj arasında farklılıklar oluşabilir. İletişim eksiklikleri aile bireylerinin birbirlerinin
anlamasına engel olarak ailenin işlevlerinin önemli bir bölümünün yerine getirilmesine engel olur. (Frude,
1991).

3.2.5 Sınırlar

Sınırlar, bir kişi ya da grubun bütünlüğünü sürdürebilmesi için gerekli limitler olarak tanımlanabilir. Bunlar
aynı zamanda kabul edilebilir davranışı tanımlamak için de kullanılabilir. Sınırlar; ilişkileri sağlıklı tutmak,
bireylerin bütünlüğünü korumak ve bağımsız kimlikler geliştirebilmek için çok kritik önem taşır. Örneğin,
insanın vücudu kendisine aittir ve vücuduna istemediği şekilde dokunulması kişiyi rahatsız eder. Vücuduna
dokunulacağı zaman sözel ya da sözel olmayan şekilde izin alınması ve izin vermediği zaman
dokunulmaması kişinin psikolojik bütünlüğü açısından çok önemlidir. Çocuklara bu şekilde davranılması
çocukları istismardan koruyucu bir etki yapar.

Sınırlar ailenin işleyişi ve düzeni için elzem olduğu gibi özellikle çocuklar için bir ihtiyaçtır. Çocuklar neyi, ne
zaman, ne kadar yapmalarının kendilerine faydalı veya zararlı olacağını bilemeyebilirler. Çocuklarının
sağlıklarını korumak için sınırları çizmek ebeveynlerin görevidir. Ebeveynlerin bu sınırları uygun şekilde
çekmesi çocuğun sağlıklı davranışları öğrenebilmesi için de çok önemlidir. Örneğin, çocuk bütün gün sadece
dondurma yemek isteyebilir ancak bu kendisi için faydadan çok zararlı bir sonuç doğuracaktır. Neredeyse her
durum için benzer örnekler verilebilir. Sınır problemleri başkalarının sınırlarına saygı göstermemek ya da
kendi sınırlarını belirlememek olarak görülebilmektedir (Kaslow, 1996).

3.2.5.1 Diğerlerinin Sınırlarına Saygı Göstermemek


Sınır ihlali ise bir kişinin kabul edilebilir davranış olarak kendisine belirlediği limitlerin uygunsuz biçimde
aşılması olarak tanımlanabilir. Diğer aile üyelerinin sınırlarına saygı göstermemek, aile içi iletişim ve ilişkiler
açısından önemli bir tehdittir. Diğer üyelerin sınırını ihlal eden biri onları rahatsız eder. Sınırı ihlal edilen kişi
bu rahatsızlığı ifade etmezse ve karşı taraf da davranışını düzeltmezse bir süre sonra ilişki bozulmaya başlar.
Sınırı ihlal edilen kişi ya karşıdaki kişiden uzak durmaya ya da benzer rahatsızlık hislerini ona yaşatmaya
çalışabilir. Sonuçta bu durum çözülmezse kronik bir ilişki problemine neden olur. Sınır ihlali ile farklı
şekillerde karşılaşılabilir. Örneğin, bir aile üyesinin odasına izin almadan girilmesi, kişiye ait mahrem mesaj
ve günlük gibi şeylerin karıştırılması, izinsiz bir şekilde başkasına ait eşyaların kullanılması sınır ihlalleridir.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 52/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Çocukların sınırları ve bunlara saygı göstermeyi öğrenmesi sosyal hayata uyum sağlayabilmesi için çok
önemlidir. Örneğin, çocuğun öfkelendiğinde kardeşini ısırması bir sınır ihlalidir ve çocuğa bu şekilde
davranmaması gerektiği öğretilmelidir. Aksi halde çocuk, öfkesini sağlıklı bir şekilde dışa vurmayı
öğrenemeyebilir ve uzun vadede çok farklı sorunlar yaşayabilir (Kaslow, 1996).

3.2.5.2 Kendi Sınırlarını Belirlememek


Kendi sınırlarını belirlememek de başkalarının sınırlarına saygı göstermemek gibi pek çok açıdan birlikte
yaşamayı zorlaştırabilir. Bir aile üyesinin kendi sınırının ihlal edilmesine tepki göstermemesi birkaç açıdan
sorun yaratabilir. Kişi sınır ihlalinden rahatsız olup göstermiyorsa bu rahatsızlık hissi zamanla ilişkileri
olumsuz etkileyecek olumsuz duygulara kapı açabilir. Kişi sınır ihlalinden rahatsız olmuyorsa bu durum da
kendi psikolojik bütünlüğüne zarar verecek noktaya gelecek şekilde tükenmişliğe neden olabilir. Ebeveyn
kendi sınırlarının ihlaline tepki vermediğinde çocuklar yakın ilişkilerde sağlıklı sınırları fark etmek konusunda
zorlanabilir ve uzun vadede yakın ilişki kurmak ve sürdürmekte zorluk yaşayabilir.

Kendi sınırlarının ihlaline ses çıkarmayan üye aslında aile içinde sağlıklı iletişim ve ilişki kurulması
konusunda üzerine düşen görevi ihmal etmektedir. Bu şekilde kendi sınırlarının ihlalinin kendi üzerinde
oluşturduğu olumsuz duyguları görmezden gelmek iletişimde farkında olunmayan yüklere sebep olur.
Özellikle kişinin fiziksel ya da psikolojik sağlığını olumsuz etkileyen bir durum yaşandığında ses çıkarmadığı
olumsuz duygulara aşırı tepkiler verme eğilimine girebilir. Örneğin, ev halkının tüm ihtiyaçlarına koşuşturan
bir ebeveyn diğer üyelerin kendi ihtiyaçlarını karşılamayı öğrenmesine engel olabilir. Diğerlerinin yüklerini de
üstlenmek kişinin psikolojik olarak tükenmesine neden olabilir. Kendi ihtiyaçlarını ifade etmeye de
alışmadığı için diğerlerinden yardım alamayabilir ve bu durum da psikolojik sağlığının iyice kötüleşmesine
sebep olacaktır. (Kaslow, 1996).

3.3. İşlevsel Olmayan Aileleri Tanımlamak için Kullanılan


Kavramlar

İşlevsel olmayan ailelerde görülen sorunları tanımlamak için farklı kavramlar kullanılmaktadır. Bazı
kavramlar bir davranış örüntüsünü gösterirken bazıları bir tutumu anlatmak için kullanılmaktadır. Bu
bölümde yaygın olarak görülen örüntü ve tutumları tanımlamak için kullanılan kavramlar açıklanmaktadır.

3.3.1. Adaletsizlik

Adalet kelimesinin sözlükte pek çok tanımı vardır ama kısaca hak edilenin alınması şeklinde tanımlanabilir.
Adaletsizlik ise aile içindeki bireylere haksız ve adaletsiz muamele edilmesidir. Burada yaş, cinsiyet, aile rolü,
beceri gibi herhangi bir kritere göre haksızlık yapılıyor olabilir. Örneğin, ailede yakın yaşlardaki erkek
çocuklara bolca harçlık verilirken kız çocuklarına çok az harçlık verilmesi kız çocuk tarafından adaletsizlik
olarak algılanacaktır. Adaletsiz tutumlar vicdanları yaralar, aile içinde güvensizlik hissi oluşturur. Aile içindeki
sevgi, saygı ve dayanışmayı tehdit eden adaletsizlik aile işlevselliğini bozabilen bir davranış örüntüsüdür
(Kaslow, 1996).

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 53/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

3.3.2. Affetme Güçlüğü

Affetmek; kısaca zarar gören kişinin zarar verene karşı duyulan, kırgınlık, öfke, intikam duygularından ve
cezalandırma isteğinden gönüllü olarak vazgeçmesidir. Aile içerisinde affetme güçlüğü günlük yaşantı
sırasında ortaya çıkan ufak tefek çok sayıda olayı affedememe veya belli olayları asla affetmeyip uzun süre
kin tutma olarak görülebilir. Günlük yaşantıdaki sürtüşmelere karşı tolerans gösterememek diğer bireylerin
rahat hareket etmesini ve kendilerini açıkça ifade etmesini engeller. Akıllarında sürekli “acaba kırılır mı?” gibi
sorular taşıyan aile bireyleri işlevlerini yeterince yerine getiremeyebilirler. Öte yandan belirli bir olayı sürekli
gündemde tutup bir türlü affedememek yine aile işlevlerini derinden sarsan bir davranış kalıbıdır.

Aileler affetmeyi başaramadığında, eşit olmayan ilişkiler kurulur ve sürdürülür. Gerçek yakınlık neredeyse
imkânsız hale gelir. Çünkü hatayı yapan veya diğerini inciten kişi, diğerine borçlu olarak "bir aşağı"
konumunda tutulur. Kırgın kişi suçluyu bu alt konumda esaret altında tutmaya meyillidir. Affetme konusunda
zorluk yaşamasının yanında kişiyi borçlu olarak konumlandırmanın sağladığı avantajları bu durumu daha da
kronik bir hale getirir ve haksızlığa uğradığını düşünen kişi de kendi intikam alma ve ödeşme takıntısının esiri
olur. Affetme güçlüğü yaşayan ailelerde örnek olarak şöyle mesajlar görülebilir: “Seni ömür boyu
affetmeyeceğim”, “Sana yaptıklarının bedelini ödeteceğim”, “Bunu hayatım boyunca unutmayacağım”. Bu
tarz mesajlarla karşılaşıldığında ailenin işlevselliğini bozan bir affetme güçlüğü akla getirilmelidir
(McCullough ve ark., 1997).

3.3.3. Alaycı Ebeveynlik

Alay etmek, bir kişinin eksik ya da kusurlu olan bir durumu hakkında küçümseyici ve aşağılayıcı şekilde
konuşmaktır. Bu durum işlevsel ailelerin kendine özgü mizah anlayışları ve aile bireylerinin kendilerine
gülebilir olması ile karıştırılmamalıdır. Alay etmek, karşıdaki kişinin olduğundan daha aşağı konumda
hissetmesine neden olan işlev bozucu bir davranıştır. Alay etmenin kronikleşmesi çocukların özgüven ve
benlik saygısında düşme, dış dünyanın eleştirel ve aşağılayıcı olduğuna dair inançlar gelişmesine neden
olabilir. Ayrıca alaycı ebeveynliğin çocukların aile dışı ortamlarda da zorbalık yapma veya zorbalık kurbanı
olma ihtimalini artırdığı gösterilmiştir (Dickson ve ark., 2019).

3.3.4. Aşırı Çatışmak ya da Hiç Çatışmamak

Çatışmak, anlaşmazlık sonucu tartışmak, kavga etmek ya da birbirine düşmek gibi anlamlara gelmektedir.
İnsanların olduğu yerde muhakkak fikir ayrılıkları olur, bunlar da ister istemez çatışmaya neden
olabilmektedir. Fikir ayrılıklarının aile içinde şiddet içermeden tartışılıp sonuca bağlanması işlevsel ailelerin
özelliklerindendir. Fikir ayrılıklarının aile içerisinde sözel şiddet gibi aşırı çatışmaya sebep olan veyahut
ailenin vaktini ve enerjisini tüketen boyuta varması aile işlevlerini olumsuz etkiler. Aşırı çatışma aile üyelerini
korkutarak sorunların konuşulmasının önüne geçer. Aşırı çatışmada olduğu gibi çatışmanın hiç olmadığı
aileler de işlevsel değildir. Aile içindeki fikir ayrılıklarını hiç konuşmamak da sorunların çözülememesine,
kronikleşmesine ve birikmesine neden olur (Kaslow, 1996).

3.3.5. Çocuk İhmali

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 54/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Çocuk ihmali; bakım verenlerin çocuğun gözetim, sağlık, giyim, barınma, eğitim, güvenlik, duygusal ve sosyal
ihtiyaçlarının karşılamamasıdır. İhmalin nedenleri, bakım verenlerin fiziksel ve psikolojik sağlıklarının
bozulmasıyla sonuçlanan zihinsel yetersizlik, madde kullanım bozukluğu, işsizlik, aile içi şiddet ve yoksulluk
gibi durumlardır. Aile içinde rollerin belirlenmesi konusundaki güçlükler ve organizasyon sorunları ihmalin
ortaya çıkma ihtimalini artırır. İhmal neticesinde çocuklarda bağlanma problemleri, zihinsel yetersizlikler,
duygusal/davranışsal sorunlar ve fiziksel hastalıklar ortaya çıkabilir. Çocuk ihmali ailenin işlevselliğinin
bozuk olduğunun oldukça önemli bir göstergesi olarak kabul edilir (Hildyard ve Wolfe, 2002).

3.3.6. Düşünce ve İfade Özgürlüğünün Kısıtlanması

Çocukların ebeveynlerinden farklı bir görüşe sahip olma ve bu görüşleri ifade etme hakları onların bağımsız
bireyler olabilmesi için çok önemlidir. Yaşları, olgunluk ve ayırt etme düzeylerine uygun şekilde ebeveynlerin
çocukları dinleme ve kendilerini ilgilendiren durumlarda onların görüşlerini dikkate almaları işlevsel bir
davranıştır. İşlevsel olmayan ailelerde çocukların ifade özgürlüğü kısıtlanabilir. Örneğin, çocuğun
ebeveynlerinden farklı olan düşüncelerini ifade etmesine olanak verilmemesi aile içinde gerçek ve samimi bir
iletişim olanağını büyük oranda kısıtlar. Çocuk bu davranıştan kendisine ve görüşlerine değer verilmediğini
hisseder. Özellikle çocukları ilgilendiren kararlarda onlarla istişare etmek, onların fikirlerini almak ve farklı bir
karara varıldığında onlara açıklama yapmak çocuğun kendisine ve fikirlerine güvenebilen bir insan
olabilmesi için çok önemlidir. Farklı düşünce ve görüşlerin ifadesine imkân verilmeyen ortamlarda çocukların
benlik saygısı ve özgüveninde düşme, kimlik gelişiminde zorluk, bağımlı kişilik özellikleri gelişebilir. Aileye
olan aidiyet duygusu gelişmeyebilir, aileden ayrımlaşma süreci tamamlanamayabilir (Volokh, 2006).

3.3.7. Etiketleme

Etiketleme, genellikle hatalı ve kısıtlayıcı biçimde kategorize etme, sınıflandırma şeklinde tanımlanabilir.
Etiketlemedeki önemli sorun davranıştan çok kişiyi kategorize etme anlamına geldiği için etiketlenen kişi
tarafından değişmez bir özellik olarak algılanır. Özellikle çocuklara karşı tekrarlayan şekilde kullanıldığı
zaman çocuk kendisini o etiketlere göre tanımlamaya başlayabilir. Örneğin, babanın yeni aldığı cep
telefonunu inceleyen çocuğun telefonu düşürünce babasının “Beceriksiz, bir işi de düzgün yap!” şeklinde
çıkışması etiketlemedir. Bazen bireyin kabul edilebilir seviyedeki bir eksikliğinin sıklıkla etiketlenmesi söz
konusu olduğunda, bu konudaki kusurunu gerçekte olduğundan çok daha yüksek bir seviyede algılayabilir. O
konudaki motivasyonunu kaybederek aile üyelerinin ona yapıştırdığı bu etiket üzerine oturacak şekilde
olumsuz bir kimlik geliştirebilir. Etiketlemenin problem çözümüne bir faydası olmadığı gibi çözülebilecek bir
konuyu çözümsüz hale getiren oldukça işlev bozucu bir yöntem olduğu görünmektedir (Justice & Justice
1990).

3.3.8. Gerçekçi Olmayan Beklentiler

Gerçekçi olmayan beklenti ya da aşırı beklenti, bir kişinin bilgi ve beceri kapasitesinin çok üzerindeki bir
hedefe ulaşmasını beklemek olarak tanımlanabilir. Albert Einstein’ın “Aslında herkes dâhidir, Ama siz kalkıp
bir balığı ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız, tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirir.” sözü
insanların yeteneklerine göre değerlendirilmesi gerektiğini anlatır. Gerçekçi olmayan beklentiler ebeveynin
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 55/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

mükemmeliyetçiliği sebebiyle normal gelişen bir çocuğun onu memnun edememesi şeklinde görülebilir.
Diğer bir ihtimal ise özel bir gereksinimi olan bir çocuktan normal gelişen bir çocuğun yapabildiklerini
beklemektir. Her iki durumda da gerçekçi olmayan beklenti sadece hayal kırıklığına sebep olmakla kalmaz.
Özellikle çocukların benlik saygısında düşmeye ve aşağılık duygusu hissetmesine, mevcut bilgi ve beceri
kapasitesini de görmezden gelerek kendisinin yetersiz olduğuna inanmasına neden olabilir. 

Gerçekçi olmayan beklentiler ailenin bir bireyi (genelde ebeveynlerden biri) tarafından diğerlerine
yöneltilebileceği gibi ailenin bütününün yüksek standartlar belirlemesi şeklinde de görülebilir. Her halükarda
yeteneği sınırlı olan bireyler için yaşam çekilmez hale gelebilir. Örneğin, özgül öğrenme bozukluğu olan ve
okuma ve yazma sorunları olan bir genci sürekli çok çalışarak mühendis olması gerektiğine inandırmak,
çocuğun yeteneklerinin üzerinde bir beklentiye girmesine sebep olarak sağlıklı kimlik geliştirmesine engel
olabilir. Halbuki bu tür bir özel gereksinimi olan bireylerde çocuğun yeteneğini keşfetmek ve o alana
yönlendirmek sağlık bir psikososyal gelişim için çok önemlidir. 

Aile bireylerinin birbirleri için gerçekleşmesi zor hedeflerin başarmalarına dair istekleri olabilir. Bunun
gerçekçi olmayan beklentiden farkı bireyin yaptığı her türlü olumlu davranış ve başarının takdirle
karşılanmasıdır. İşlevsel ailelerde aile üyeleri bireye sürekli zor hedefleri hatırlatarak mevcut başarılarını
anlamsızlaştırmaz. Bu durumun tam tersi çocuğun yapmacık bir şekilde yaptığı basit şeylerin bile
abartılmasıdır. Bu da gerçekçi olmayan bir özgüven gelişimine neden olarak uzun vadede sağlıklı kimlik
gelişimini olumsuz etkileyecektir. İşlevsel ailelerde aile bireyleri birbirlerinin bilgi, beceri ve yeteneklerinin
sınırları hakkında gerçekçi fikirler edinir ve beklentilerini bunlara göre belirlerler. Beklentileri bireye yük
olmaktan çok destek olmak şeklinde algılanır. (Twentyman ve Plotkin, 1982)

3.3.9. Görmezden Gelme

Görmezden gelmek, olan bir şey sanki yokmuş gibi davranmak olarak tanımlanabilir. Kişi olup biteni
görmesine rağmen sanki öyle bir şey yokmuşçasına reddeder. Bu durum özellikle kayıplardan sonra sık
karşılaşılan bir durumdur. Kişi bir şeyleri kaybettiği gerçeği ile yüzleşmek yerine sanki o şey gerçek
değilmişçesine yaşamaya devam edebilir. Eşini kaybetmiş bir kadının yemeklerde eşi için bir tabak ayırması,
eşi her an gelecekmiş gibi her kapı çaldığında kapıya koşması buna bir örnek olabilir.  Buradaki bariz
durumun konuşulmamasının baş edilemeyecek boyutta olduğunun düşünülmesi, utandırıcı olması, rahatsız
edici veya tehlikeli olması gibi pek çok nedeni olabilir. Sorunların varlığını inkâr etmek sorunları ortadan
kaldırmadığı gibi çözülmesi önünde de önemli bir engeldir. Aile bireylerinin aile içi problemleri ne boyutta
olursa olsun konuşmaları ve çözmek için iş birliği yapmaları işlevsel ailelerin bir özelliğidir. Buna karşın
problemleri inkâr etmek ailedeki işlev bozukluğunun önemli bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Örneğin, birlikte hemen hiçbir şey yapmadıkları ve birbirlerinin neler yaşadıklarını bilmedikleri halde çok iyi
geçinen bir aile olduklarını iddia eden kişiler sorunlarını görmezden gelmektedirler (Kaslow, 1996).

3.3.10. Günah Keçisi Yapmak

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 56/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Günah keçisi kavramı resmi kayıtlarda ilk kez İncil’de bir Yahudi ayini anlatımında karşımızda çıkmaktadır.
Buna göre bir keçi kurban edilmekte, diğeri ise tüm günah ve kötülükleri üzerine alarak doğaya
salınmaktadır. Günümüzde günah keçisi kavramı suçun veya kabahatin üzerine atıldığı masum kişiler için
kullanılmaktadır. Başkası tarafından işlenen bir suçun, suçsuz bir kişinin üzerine atılması günah keçisi
yapmak, üstüne suç atılan kişi ise günah keçisi olarak tanımlanabilir.

İnsanlar genellikle başlarına kötü bir olay geldiğinde bir neden veya açıklama arama eğilimindedir. Kötü
olayın sorumluluğunu üstlenmek insanın kötü hissetmesine neden olur. Açıklama ya da neden
bulunamadığında bu durum belirsizliğe ve kaygıya neden olur. Bu kötü hisler veya kaygıdan kaçınmak için
sorumluluk alakasız bir kişi ya da doğa olayına bağlanabilir. Bu durumda bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde
günah keçisi yaratılabilir. Pek çok kişi bazen günah keçisi olarak (derse geciken öğretmenin vaktinde gelen
öğrencileri, bilgisayar ve sunumun hazır edilmemesiyle suçlaması gibi) bazen günah keçisi yaparak (ödevini
yapamayan öğrencinin suçu onu oyalayan kardeşine atması gibi) bazen de birinin günah keçisi yapılmasına
tanık olarak bu durumla karşılaşmıştır.

Aile danışmanlığı pratiğinde bir ailede bir üyenin günah keçisi yapıldığı durumlar ailenin işlev bozukluğunun
önemli bir göstergesi olabilir. Bu durum ilgili kişinin yaptığının sorumluluğunu almamasına, eksik ve
hatalarının fark edememesine, kendisini geliştirme ve düzeltme imkanını kaçırmasına neden olur. Günah
keçisi ilan edilen bireyin ise yapmadığı bir kabahatten ötürü suçlanmasına, haksızlığa uğradığını
hissetmesine, adaletsizlik karşısında çaresizlik ve öfke duyguları hissetmesine sebep olabilir. Diğer aile
üyeleri her an kendilerinin de haksızlığa uğrayabildiğinden endişelenerek günah keçisi olan kişiye daha kötü
davranma eğilimine girebilir. Örneğin, aile üyelerinin bir çocuğun sorumsuz olduğunu ve ailedeki bütün
kavga ve gerginliklerin sebebi olduğunu söyleyebilir. Aile içindeki diğer sorunlar konuşulmaya çalışıldığında
ısrarla çocuğun sorunlarından bahsedilmek istenmesi ve çocuk tedavi edilirse ailedeki bütün sorunların
çözüleceğini iddia etmeleri günah keçisi yapmanın tipik bir örneğidir. Bazen de bir aile üyesinin sorunları
anne baba arasındaki yoğun çatışmayı önleyici ve ailenin dağılmasını engelleyici bir rol oynayabilir ve bu
sorunlar genelde tedaviye dirençli sorunlardır (Pillari, 1991).

3.3.11. Helikopter Ebeveynlik

Helikopter ebeveynlik kavramı, çocukların başarılı olması ve hayal kırıklıklarına uğramaması için hayatlarına
aşırı derecede müdahil olan ebeveynleri tanımlar. Helikopter ebeveynler; çocuğa fazlaca yakındır, her an
çocuğun erişimine hazır ve çocuğa gelebilecek herhangi bir zararı karşı aşırı tetiktedir. Çocuğun kendi başına
üstesinden gelebileceği sorunlar dahil her zorluğu ebeveyn kendi problemiymiş gibi ele alıp çözmeye çalışır.
Bunun neticesinde çocuğun benlik saygısı ve özgüveni düşük olur ve baş etme becerileri yeterince gelişmez,
ebeveynlerinden ayrı olduğu okul gibi ortamlara uyum sağlamakta zorlanır. Aile sisteminde ise iç içe geçmiş
kişisel sınırlar ve bireylerin özerkleşmesine müsaade etmeyen kalıplar gelişebilir. Helikopter ebeveynlik de
işlevsel olmayan bir aile yapısını göstermektedir (Kouros ve ark., 2017).    

3.3.12. Olumsuz Duyguların Dışlanması

Olumsuz duygulara hoşgörü gösterilmemesi ai


https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 57/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

le içinde olumsuz duyguların ifadesini belirgin şekilde azaltabilir. Olumsuz duygular, sorunları belirlemek ve
çözmek için önemli işaret noktaları olduğu için bunlardan yoksun bir ailenin sağlıklı bir şekilde işlev
gösterilmesi beklenemez. Genellikle “O yüz ifadeni düzelt” ve “Endişelenmeyi kes artık” gibi cümleler bu
şekilde bir örüntüyü gösterebilir.

Duyguların ifade edilmesine hoşgörü gösterilmemesi olumsuz bir aile işlevselliğinin göstergesidir. Bu
durumun pek çok sebebi olabilir. Olumsuz düşünceleri ifade etmenin ayıp kabul edilmesi, olumsuz
duyguların dile getirilmesinin olumsuz olaylara neden olacağı inancı veya ebeveynlerin olumsuz duygulara
tahammül edecek duygusal kapasitelerinin olmaması bunlara örnektir. Olumsuz duygular aile hayatında
yolunda gitmeyen bir şeyin olduğunu gösterip bunun çözülmesi için önemli bir kapı açabilir. Bunlar olmadan
sorunu bulmak ve çözmek pusulasız yol bulmaya çalışmak gibidir. Örneğin, karın ağrısı hoş olmayan bir
duygu olmasına rağmen insanın iç organlarında bir sorun olduğunu gösterebilir. Karın ağrısının bulunduğu
bölge ve tipine göre sorun anlaşılabilir. Eğer karın ağrısı ağrı kesici ilaçla azaltılırsa sorun bulunamaz ve erken
müdahale ile kolaylıkla çözülebilecek bir problemin çok daha ciddi problemlere neden olabilir. Benzer
şekilde bir aile üyesinin olumsuz duygularını ifade etmesi ailenin o bireyin sorununu çözmesi için önemli bir
kapı açacaktır. Aksi halde problem gün geçtikçe büyüyerek aile bütünlüğünü tehdit edecek boyutlara
gelebilir. İşlevsel aileler olumsuz duyguları görmezden gelmeye çalışmak yerine duygunun ifade edilmesine
izin verir, bu olumsuz duyguya neden olan süreçlerde bir düzenleme yaparak sorunu çözer (Kopp, 1989).

3.3.13. Üçgenleşme

Üçgenleşme, ikili ilişkiye üçüncü bir kişinin dahil olması anlamına gelir. Üçgenleşmenin sebebi;
çatışma ve stresi azaltmak, iletişimi kolaylaştırmak ve sistemin istikrarını sağlamak olabilir. Amacı her
ne kadar olumlu gibi görünse de ikili ilişkide çözülmesi gereken sorunlar üçüncü bir kişinin dahil olması ile
aslında daha karmaşık hale gelmektedir. Üçgenleşme ikili ilişkinin kalitesini azaltır ve o ilişkiye dahil olan
kişinin de kafasının karışmasına neden olur. Örneğin, karı koca arasındaki sorunlar birinin çocukları da
sürece dahil etmesiyle karmaşık hale gelir. Çocuk, dahil olduğu sorunlara kafa yormaya ve üzülmeye başlar
ancak kendisi ile ilgili olmadığı için sorunlara çözüm de üretemez. Karı koca çocuğun da sisteme dahil olması
ile kendi aralarındaki sorunu çözme şansını da azaltmış olur.

Üçgenleşme her ikili ilişkide görülebilir. Üçgenleşme, ikili ilişkinin dayanıklılık ve gücünü azaltır. Örneğin, iki
kardeş arasında yaşanan sorunlara ebeveynin dahil olması kardeşlerin aralarındaki sorunları çözmek yerine
ebeveynini manipüle etmeye çalışmalarına neden olabilir. O ilişkinin bir parçası olmayan ebeveyn arada
yaşananları tam olarak anlayamayacağı için haksızlık yapma riski artacaktır. Bu da ebeveynin çocuklarla ikili
ilişkisinin bozulmasına neden olabilir.

Bazen kopmakta olan ikili ilişkiye üçüncü bir kişinin dahil olması ikili ilişkinin kopmasını engelleyebilir.
Üçüncü kişi bazen problem davranışları ile ilişkiyi sürdüren unsur haline gelebilir, bazen de arabulucu rolü
üstlenmek zorunda kalabilir. Bu durum üçüncü kişi için ciddi bir yüktür çünkü ikili ilişkiyi sürdürmenin
sorumluluğu o ilişkinin parçası olmayan üçüncü bir kişiye verilmiştir. Bu durum da üçüncü kişinin diğerleri ile
olan ikili ilişkisini ciddi anlamda zorlayacak duygular üretir. Örneğin, anlaşamayan ve boşanma aşamasına

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 58/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

gelmiş eşler çocukları için ilişkilerini sürdürmeye devam ederler. Bu durumda çocuklar sürekli ilişkide
tampon görevi görme ihtiyacı hissedebilir ve ebeveynleri ile sağlıklı ilişki kurma şanslarını büyük oranda
azaltırlar. (Bell ve ark. 2001).

3.3.14. Sosyal İzolasyon

Sosyal izolasyon, bir birey ve toplum arasında tam veya tama yakın bir temas eksikliği durumudur. İnsanlar
sosyal canlılar olduğu gibi aileler de sosyal yapılardır. İşlevsel aileler geniş aile, akraba ve diğer insanlarla
ilişki kurarlar. Bu sosyal ilişkiler çocukların topluma karışmasını kolaylaştırmanın yanında özellikle zor
zamanlarda aileye çok önemli destek sağlar. Örneğin, çocuklardan birinin hastalığı nedeniyle ebeveynlerden
birinin refakat etmesi durumunda ailenin tanıdığı sosyal çevreden alınan destek koruyucudur. Sosyal destek
özellikle ebeveynlerin boşanması ya da ebeveynlerden birinin ölümü durumunda tek kalan ebeveynin
yüklerini hafifletmek için çok önemli bir kaynaktır. İşlevsel olmayan aileler sosyal izolasyon içinde yaşayarak
sosyalleşmenin getirdiği olumlu katkılardan mahrum kalırlar (Sussman, 1958).

3.4. İşlevsel Olmayan Ailelerde Görülen Sorunlar

Aileler işlevlerini yerine getirdikleri zaman tüm üyeleri için koruyucu bir ortam sağlar ve her birinin sağlıkla
yaşamlarına devam edebilmesine yardımcı olur. Tam aksine aileler işlevlerini yerine getiremediklerinde
oluşan sağlıksız yapı birçok problem ve soruna neden olabilir (Nazlı, 2001).

Madde kullanım bozukluğu olan ebeveynler aile içinde üstlenmesi gereken rollerin önemli bir kısmını düzenli
şekilde üstlenemezler. Bunun sonucunda diğer ebeveyn diğer ebeveynin rollerini de üstlenmek zorunda
kalacaktır. Bu şekilde hem tüm roller sağlıklı bir şekilde üstlenilemeyecek hem de gereğinden fazla rol
üstlenmiş ebeveyn diğer ebeveyne karşı öfke gibi olumsuz duygular hissedecektir. Ebeveynlerde alkol
kullanım bozukluğu olduğunda ergenlerde davranış problemleri ve akranları ile ilişki kurma güçlükleri
görülmektedir (Piatt ve ark., 1993; Tubman, 1993). Benzer şekilde madde kullanım bozukluğu olan ergenlerin
ailelerinde işlev bozukluğu olduğu yapılan pek çok araştırmada gösterilmiştir (Jurich ve ark., 1985; Brook ve
Gordon, 1990; Windle, 1996).

İşlevsel olmayan ailelerde görülen problemlerden biri ergenlik dönemine gelmiş çocukların daha yüksek
oranda depresyon ve intihar davranışları yaşamalarıdır. Bu ailelerdeki ebeveyn ile uzak ilişki, azalmış
samimiyet, zayıf aile bağları işlev bozukluğunun unsurlarıdır. Çocukların ergenlik döneminde ihtiyacı olan
uygun sınırlar ve duygusal destek azlığı çocukları bu sorunları yaşamak konusunda riskli hale getirmektedir.
(Cotton, 1994; Koopmans, 1995; Jie veJin, 1996; Jones, 1997). Aile üyelerinde görülen major depresif
bozukluk ve uyum bozukluğu gibi psikiyatrik bozukluklar ailelerde işlevselliğin bozulmuş olduğuna işaret
edebilir. Ailedeki bozulmuş işlevsellik aile üyelerini hem psikolojik olarak kırılgan hale getirmekte hem de
sürekli stres altında kalmalarına sebep olarak onların psikiyatrik bozukluk geliştirmelerine neden olabilir.
(Miller ve ark., 1986; Comey, 1987, Keitner ve ark., 1987).

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 59/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

İşlevsel olmayan ailelerde ebeveynler çocuklarının sorunlu davranışları karşısında daha çok zorlanır ve
yetersizlik hissederler. Ailenin işlevselliğinin düşük olması ebeveynlerin hem ihtiyaç duydukları desteği
almalarına engel olur hem de onların çözüm üretme kapasitelerini azaltır. Sorunlu davranışların bir sebebi de
aile işlevselliğinin bozuk olması olduğu için ebeveyn tek başına sorunları çözemez. Sorunlar kronik hale
gelerek ailenin işlevselliğini daha da düşürür. Bu ailelerde yaşayan çocuklar da ailenin işlevselliğini düşük ve
ebeveynlerini yetersiz görürler. (Combs-Orme ve Thomas, 1997)

Ailenin dış dünya ile etkileşimini kısıtlayan kopuk ve iç içe gibi kapalı aile sistemlerinde ailenin stresörle baş
etme becerisi kısıtlıdır. Bu tarz ailelerde kültür ve kuşak çatışmalarından kaynaklı problemler
görülebilmektedir (Goldenberg ve Goldenberg, 1996). Dış dünya ile azalan temas neticesinde değişim ve
çevreye uyum becerileri zayıflar. Bu tarz ailelerde problemlerle aile içindeki baş etme stratejileri de
dengesizlik gösterir. Kapalı aile sistemlerinde yaşayan çocuk ve ergenlerde problemli davranış geliştirme
riskinin olduğu gösterilmiştir (Mc Whirter ve ark., 1993).

Ailelerin işlevsizliği birtakım sorunlara ve psikopatolojilere yol açtığı gibi, psikopatolojiler de ailelerin
işlevlerini bozabilmektedir. Friedmann ve arkadaşlarının yapmış olduğu araştırmanın sonuçları, psikiyatri
hastalarının ailelerinin klinik olmayan ailelere kıyasla daha yüksek düzeyde işlev bozukluğu yaşadığını
göstermektedir. Spesifik tanıdan bağımsız olarak, bir psikiyatrik bozukluğun akut evresinde bir aile üyesine
sahip olmak, problem çözme, iletişim, duygulanım ifadesi ve tepki verme, rol dağılımı ve genel işlevsellik
dahil olmak üzere birçok alanda zayıf aile işleyişi için bir risk faktörü gibi görünmektedir. (Friedmann ve ark.,
1997). Benzer şekilde ailedeki çocuklardan birinde gelişme geriliği ya da farklı bir özel gereksinim olduğu
durumlarda aile içindeki yük belirgin şekilde artmaktadır. Çünkü özel gereksinimi olan çocukların diğerlerine
göre daha fazla ihtiyacı olur. Bu ihtiyaçlar aile içinde yeni roller belirlenmesi ve bu rollerin gerekliliklerinin
bireylerin psikolojik sağlığı bozulmayacak şekilde bölüşülmesini gerektirir. Özel gereksinimi olan bir çocuğa
sahip olmanın getirdiği psikolojik yük (yas, suçluluk duyguları, gelecek endişeleri gibi) aile üyelerinin mevcut
kapasitelerini belirgin şekilde azaltabilir. Bu durum ailelerin işlevselliğini bozabileceği gibi ailenin daha
dayanıklı ve güçlü bir hale gelmesini de sağlayabilir. (Trute (1990) Rautaua ve Lehtonen (1995). Malka ve Yona
(1991) )

     Sonuç olarak aile işlevselliği tüm aile bireyleri için koruyucu bir bariyer gibi çalışmaktadır. Bunun bozuk
olması aile bireylerini psikolojik sorun geliştirmeye yatkın hale getirir. Bu bireyler psikolojik sorun
geliştirdiğinde uygun desteği alamayacağı için gidişat daha kötü olacaktır. Bu ailelerde yetişen bireyler de
sağlıklı ve işlevsel aile ortamı kurmak konusunda zorluk yaşayacaklardır. Aile danışmanlığı ise nesiller boyu
sürebilecek bu kısır döngünün önüne geçme çabasıdır. 

Bölüm Özeti

* Bu bölümde daha önceki bölümlerde bahsedilen aile, aile yapısı ve aile işlevlerinin sağlıklı aile
fonksiyonları üzerindeki etkilerine değinilmiştir.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 60/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

* Aile yapıları ve işlevselliği bozan davranış ve tutumlar, davranış örüntülerine odaklanan aile danışmanlığı
ekolleri, bağlamlara odaklanan aile danışmanlığı ekolleri ve inanç sistemlerine odaklanan aile danışmanlığı
ekolleri çerçevesinden ele alınmış bu ekollerin işlevsiz ailelerdeki problemlerin nereden kaynaklandığına
dair ortaya koydukları yaklaşımlar incelenmiştir.

* İşlevsel olmayan ailelerdeki başkalarının sınırlarına saygı göstermemek ve kendi sınırlarını belirlememek
gibi sınır problemleri, iç içe geçmiş aileler ve kopuk aileler gibi aile ilişkileri problemleri, aynı rolü farklı
üyelerin üstlenmesi veya bir üyenin aşırı miktarda rol üstlenmesi gibi aile rolleri problemleri,  örtük, yetersiz
veya kopuk iletişim stilleri gibi aile iletişim problemleri üzerinde durulmuş bunların aile işlevselliği üzerine
olan etkilerinden bahsedilmiştir.

* İşlevsel olmayan aileleri tanımlayan tutum ve davranış örüntüleri listelenerek detaylıca incelenmiştir.
Bunlardan affetme güçlüğü, alaycı ebeveynlik, aşırı çatışmak ya da hiç çatışmamak, çocuk ihmali, düşünce
ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması, etiketleme, gerçekçi olmayan beklentiler, görmezden gelme, günah
keçisi yapmak, helikopter ebeveynlik, olumsuz duyguların dışlanması, üçgenleşme ve sosyal izolasyon
kavramları detaylı bir şekilde ele alınmıştır.

* Aileler işlevlerini yerine getirdikleri zaman tüm üyeleri için koruyucu bir ortam sağlar ve her birinin sağlıkla
yaşamlarına devam edebilmesine yardımcı olur. Tam aksine aileler işlevlerini yerine getiremediklerinde
oluşan sağlıksız yapı birçok problem ve soruna neden olabilir. Bu bağlamda işlevsel olmayan ailelerde
görülen sorunlar incelenmiştir.

Kaynakça

Ambrose, J.P. (1996). Family therapists: The family docs of beharvioral health care, Behavioral Health
Management. Sep./Oct,vol.l6.

Bell, D., Bell, L., & Nakata, Y. (2001). Triangulation and adolescent development in the U.S. and Japan. Family
Process, 40(2), 173-186.

Brook, J.S. & Gordon, A.S. (1990). The psychosocial etiology of adolescent drug use: A family ınteractional
approach, General Social and General Psychology Monographs. May, vol. 116.

Carlson, J., & Fullmer, D. (1992). Family counseling: Principles for growth. In R. L. Smith & P. Stevens-Smith
(Eds.), Family counseling and therapy (pp.27–52). Ann Arbor, MI: ERIC/ CAPS.

Carr, A. (2012). Family therapy: Concepts, process and practice. John Wiley & Sons.

Combs - Orme, T. & Thomas, K.N. (1997). Assessment of troubled families, Social Work Research. December,
vol. 21, 4.

Cotton, N.S. (1994). Discouting adolescent angst as naturel could be dangerous for suicidal teens, Brown
University Child and Adolescent Behavior Letter. June, vol. 10, 6.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 61/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Dickson, D. J., Laursen, B., Valdes, O., & Stattin, H. (2019). Derisive parenting fosters dysregulated anger in
adolescent children and subsequent difficulties with peers. Journal of youth and adolescence, 48(8), 1567-
1579

Epstein, N. B., Ryan, C. E., Bishop, D. S., Miller, I. W., & Keitner, G. I. (2003). The McMaster model: A view of
healthy family functioning. The Guilford Press.

Fishman, H. C. (1988). Treating troubled adolescents. New York: Basic Books.

Friedmann, M. S., McDERMUT, W. H., Solomon, D. A., Ryan, C. E., Keitner, G. I., & Miller, I. W. (1997). Family
functioning and mental illness: A comparison of psychiatric and nonclinical families. Family Process, 36(4),
357-367.

Frude, N. (1991). Understanding family problems: A psychological approach. John Wiley & Sons.

Gladding, S. T. (2014). Family therapy: History, theory, and practice. Pearson Higher Ed.

Goldenberg, I. & Goldenberg, H. (1996). Family Therapy. Fourth Edition, Brooks/cole Pub. Com.

Hickey, D., Carr, A., Dooley, B., Guerin, S., Butler, E., & Fitzpatrick, L. (2005). Family and marital profiles of
couples in which one partner has depression or anxiety. Journal of Marital and Family Therapy, 31, 171–182.

Hildyard, K. L., & Wolfe, D. A. (2002). Child neglect: developmental issues and outcomes ☆ .  Child abuse &
neglect, 26(6-7), 679-695.

Jie, Z. & Jin, S. (1996). Determinants of suicide ideation: A comparsion of chinese and American college
students, Adolescense. Summer, vol.31.

Jones, G.B. (1997). The role of drugs and alcohol in urban minority adolescent suicide attempts, Death
Studies. March. Vol.21

Jurich, A. et all. (1985). Family factors in the lives of drug users and abusers, Adolescence. vol.20,77.

Justice, B., & Justice, R. (1990). The abusing family, Rev. Insight Books/Plenum Press.

Kaslow, F. W. (1996). Handbook of relational diagnosis and dysfunctional family patterns. John Wiley & Sons.

Kopp, C. B. (1989). Regulation of distress and negative emotions: A developmental view. Developmental
psychology, 25(3), 343.

Koopmans, M. (1995). A case of family dysfunction and teenage suicide attempt: Applicability of a family
systems paradigm, Adolescence. Spring, vol. 30.

Kouros CD, Pruitt MM, Ekas NV, Kiriaki R, Sunderland M. Helicopter parenting, autonomy support, and college
students' mental health and well-being: the moderating role of sex and ethnicity. J Child Fam Stud.
2017;26:939-949. doi:10.1007/s10826-016-0614-3

Malka, M. & Yona, L. (1991). Community support in İsraeli kıbbutz and city families of children with
disabilities: Family climate and parental coherence, Journal OfSpecial Education. Winter, vol.24.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 62/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

McCullough, M. E., Worthington, E. L., & Rachal, K C. (1997). Interpersonal forgiving in close relationships.
Journal of Personality and Social Psychology, 73, 321-336.

Mc Whirter, H et all. (1993). Family counseling interventions: Understanding family Systems and the referral
process, Intervention in School andClinic. Vol.28,4

Nazlı,S. (2001). Aile danışmanlığı. Nobel Yayın Dağıtım.

Piatt, A.L. & Ketterson, T. (1993). The relationship of psychological adjust- raent to perceived family
functioning among African-American adoles- cent, Adolescence. Fail, vol.28,3

Pillari, V. (1991). Scapegoating in families: Intergenerational patterns of physical and emotional abuse.
Brunner/Mazel.

Rautaua, P. & Lehtonan, L. (1995). Infantile colic: Child and family there years later, Pediatrics. July, vol. 96, 1.

Stoop, D. (2011). Forgiving Our Parents, Forgiving Ourselves: The Definitive Guide. Revell.

Sussman, M. B. (1958). The isolated nuclear family: Fact or fiction. Soc. Probs., 6, 333.

Trute, B. (1990). Child and parent predictors of family adjutment in household containing young
developmentally disabled children, Family Relations. July, vol.39.

Tubman, J.G. (1993). Family risk factors, parental alchol use, and problem behavior among school age
children, Family Relations. January, vol.42.

Twentyman, C. T., & Plotkin, R. C. (1982). Unrealistic expectations of parents who maltreat their children: An
educational deficit that pertains to child development. Journal of Clinical Psychology, 38(3), 497-503.)

Volokh, E. (2006). Parent-child speech and child custody speech restrictions. NYUL Rev., 81, 631.

Windle, M. (1996). Effect of parental dirinking on adolescent, Alcohol Health and Research World. Sep, vol.
20,3.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 63/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Ünite Soruları

1.     İşlevsel olmayan aileler ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) İşlevsel olmayan ailelerde hiçbir görev ve sorumluluk yerine getirilemez.

B) Bir dönem işlevsel olan bir aile sonraki bir dönem işlevsiz olabilir.

C) Ağır yaşam stresleri işlevsel ailelerin işlevsiz hale getirebilir.

D) İşlevsel olmayan ailenin evrensel kabul görmüş bir tanımı yoktur.

E) İşlevsel olmayan ailelerde iletişim alanında problemler olabilir.

2.     Aşağıdakilerden hangisi işlevsel ailenin özellikleri arasında yer almaz?

A) Değişen çevreye uyum sağlama

B) Verimli iletişim

C) Net sınırlar

D) Etkin baş etme becerileri

E) İç içe geçmiş aile yapısı

3.     Aşağıdakilerden hangisi aile danışmanlığı ekolleri arasında gösterilemez?

A) MRI yaklaşımı

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 64/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

B) Milan yaklaşımı

C) Bilişsel davranışçı aile danışmanlığı

D) Farmakolojik yaklaşım

E) İşlevsel aile danışmanlığı

4.     Kopuk aileler ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

A) Aile bireyleri birbirlerinin yaşantısına fazlaca müdahil olur.

B) Bireyler arasında net olmayan ve oldukça zayıf sınırlar mevcuttur.

C) Stres ile karşılaşan aile üyesini koruma veya kurtarma şeklinde tepki verilir

D) Üyeler neredeyse tamamen bağımsız ve kendi başına hareket eder.

E) Üyeler birbirlerine fazlaca yakındır. 

5.     İşlevsel olmayan ailelerde aile rolleri ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Roller çok zayıf veya belirsizdir.

B) Roller net bir şekilde tanımlanmadığı için rolünü yerine getirmeyen üye de belirlenemeyebilir.

C) İşlevsel olmayan ailelerde hiçbir rol ve sorumluluk yerine getirilemez.

D) Bir üye taşıyamayacağı kadar çok rol üstlenirken diğer üye hiçbir rolü sağlıklı bir şekilde
sürdürmeyebilir.

E) Aile rolleri arasında koordinasyon eksikliği olması da üyeler arasında çatışmaya neden olabilir.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 65/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

6.     Aşağıdakilerden hangisi işlevsel olmayan ailelerdeki iletişim özelliklerinden biri değildir?

A) Örtülü mesaj

B) Kopuk iletişim

C) Yetersiz iletişim

D) Çarpık mesaj

E) Tutarlı iletişim

7.     Aile ve sınırlar ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğru değildir?

A) Başkalarının sınırlarına saygı göstermemek işlevsel olmayan bir örüntüdür.

B) Kendi sınırlarını belirlememek işlevsel bir örüntüdür.

C) Sınır ihlali ise bir kişinin kabul edilebilir davranış olarak kendisine belirlediği limitlerin
uygunsuz biçimde aşılması olarak tanımlanabilir.

D) İzinsiz bir şekilde başkasına ait eşyaların kullanılması sınır ihlalidir.

E) Sınırlar; ilişkileri sağlıklı tutmak, bireylerin bütünlüğünü korumak ve bağımsız kimlikler


geliştirebilmek için çok kritik önem taşır.

8.     Aşağıdakilerden hangisi işlevsel olmayan aileleri tanımlamak için kullanılan kavramlar


arasında yer almaz?

A) Üçgenleşme

B) İş birliği yapma

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 66/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

C) Helikopter ebeveynlik

D) Olumsuz duyguların dışlanması

E) Günah keçisi yapma

9.     İşlevsel olmayan aileleri tanımlamak için kullanılan kavramlar ile ilgili aşağıdakilerden
hangisi doğru değildir?

A) Görmezden gelmek, olan bir şey sanki yokmuş gibi davranmak olarak tanımlanabilir.

B) Üçgenleşme, ikili ilişkiye üçüncü bir kişinin dahil olması anlamına gelir.

C) Aileler affetmeyi başaramadığında, eşit olmayan ilişkiler kurulur ve sürdürülür.

D) Helikopter ebeveynlik kavramı, çocukların başarılı olması ve hayal kırıklıklarına uğramaması


için çaba göstermeyen ebeveynleri tanımlar.

E) Beceriksiz, bir işi de düzgün yap!” şeklinde çıkışmak etiketlemeye örnektir.

10.     Ailelerde işlev bozukluklarının sonuçları ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğru değildir?

A) Ailedeki bozulmuş işlevsellik aile üyelerini psikolojik olarak kırılgan hale getirebilir.

B) Aile danışmanlığının işlevselliği bozulmuş aileler üzerinde koruyucu bir etkisi


bulunmamaktadır.

C) Ebeveynlerde alkol kullanım bozukluğu olduğunda ergenlerde davranış problemleri ve


akranları ile ilişki kurma güçlükleri görülmektedir.

D) İşlevsel olmayan ailelerde yaşayan çocuklar da ailenin işlevselliğini düşük ve ebeveynlerini


yetersiz görürler.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 67/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

E) İşlevsel olmayan ailelerde ebeveynler çocuklarının sorunlu davranışları karşısında daha çok
zorlanır ve yetersizlik hissederler.

CEVAP ANAHTARI

1. a 2. e 3. d 4. d 5. c 6. e 7. b 8. b 9. d 10. b

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 68/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

4. AİLE DEĞERLENDİRMESİ VE FORMÜLASYON

Giriş

Aile, anne, baba ve çocuklar arasındaki etkileşimlerden oluşur. Aile üyeleri arasındaki ilişkiler aile sistemini
oluşturan asıl bileşenlerdir. Aile danışmanlığında bireylerin sosyal bağlam içinde yaşadıkları
unutulmamalıdır. Dolayısıyla aileyi oluşturan bireyleri anlamak için çevre ile etkileşimlerini incelemek
gerekir. Carter ve McGoldrick (1988), nesiller arası geleneklerin önemine dikkat çekerek aile
değerlendirmesinde iki boyutlu bir model önermiştir. Bu modele göre dikey boyut ailede nesiller boyunca
aktarılan, aileye ait düşünceler, tabular, beklentiler ve mitleri içerir. Örneğin, ülkemizde bazı ailelerde ilk
erkek çocuğun veya erkek torunun soyun devamını sağlayacak güçte ve donanımda olması beklenmektedir.
Bu boyutun incelenmesinde kullanılacak soy ağacı kavramı üzerinde durulacaktır. Modeldeki yatay boyut ise
aile için öngörülebilir gelişimsel stresleri ve öngörülemez olayları içerir. Bu boyut ise aile kronolojisi yapılarak
incelenebilir. 

Bu bölümde aile değerlendirmesinin amaçlarından bahsedildikten sonra kullanılan araçlardan soy ağacı, aile
kronolojisi anlatılacaktır. Sonrasında değerlendirmede elde edilen bilgilerin anlamlı bir bütün haline
getirilmesi için kullanılabilecek formülasyon yöntemlerinden bahsedilecektir. 

4.1. Aile Değerlendirmesinin Amaçları

Aile değerlendirmesi aile danışmanlığı sürecinin en önemli unsurlarındandır. Bir bina inşa etmeden önce
yapının planının çıkarılması gibi danışmanlık sürecinin başlangıcında iyi bir değerlendirme yapılması çok
önemlidir. Değerlendirme, hem çalışma iş birliğinin kurulmasına yardım eder hem de sonraki müdahaleleri
belirlemeye yardımcı olur. Değerlendirmenin uygun şekilde yapılması ilerlemenin takibini de kolaylaştırır.

Aile ilişkileri anlaşılması kolay olmayan, karmaşık ve dinamik süreçlerdir. Ailenin anlattıklarının yanı sıra
anlatmadıklarının da bu süreçte önemi vardır. Ailenin sözel olarak dile getirdikleri önemlidir ancak sözel
olmayan mesajları da anlaşılmaya muhtaçtır. Aile ilişkileri dinamik olduğu için her an değişime açıktır, her
etkileşim sonraki etkileşimi değiştirme potansiyeli taşır. Ayrıca aile, parçası olduğu sosyal sistemlerden de
etkilenir. Bu sistemlerin de anlaşılmasına özen gösterilmelidir. Ebeveynlerin kendi ailelerinde yaşadıkları ve
onlarla ilişkileri mevcut aile sürecini de etkileyecektir. Sosyal ortamları, yaşadıkları çevre gibi unsurlar da
aileyi etkileyecektir. Bunların her birine gereken önem verilmeli ve incelikli bir şekilde anlaşılmalıdır.

Aileler, genellikle sorunlar ortaya çıktıktan sonra danışmanlık almak için başvururlar. Aile üyeleri sorunların
ortaya çıkması ve sürdürülmesindeki paylarını fark edemeyebilirler. Değerlendirmenin amaçlarından biri
üyelerin bağımsız olmadıklarını, her birinin davranışının diğerini etkilediğini ve her bireyin eylemlerinin

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 69/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

sorumluluğunu üstlenmesi gerektiğini fark etmesine yardım etmektir. Bu süreçte üyelerin duygu ve
düşüncelerinin ayrı ayrı dinlenmesi, her bireyin özerkliğinin korunmasını ve ailenin sağlıklı iletişim kurma
becerilerinin artmasını sağlayabilir.

Değerlendirme sürecinde aile üyelerinin yaşadıkları zorlayıcı yaşam olayları, fiziksel ve ruhsal hastalıklar
öğrenilir. Bunların aile bireyleri üzerindeki etkileri konuşulur ve bu sorunlarla ilgili olarak aile üyelerinin neler
yaptıkları, sorun çözme yolları belirlenir. Bu süreç ailedeki problemler için ailenin sorun çözmede
kullanabileceği kaynak davranışları belirleme ve kullanma gücünü açığa çıkarabilir. Olumlu iş birliği
çerçevesinde bu şekilde yürütülen bir değerlendirme süreci aile üyelerinin sorun çözme becerilerini fark
etmelerine ve mevcut sorunlar karşısında bunları kullanabileceğini göstermek ve umut aşılamak için
önemlidir.

Değerlendirme sürecinde cinsiyetler ve kuşaklar arası rol dağılımları konuşulabilir, bu konudaki


uyuşmazlıklar belirlenebilir. Ailenin bu rol dağılımlarını nasıl yaptığı ve bunların nelerden etkilendiğinin
konuşulması ailenin tercihlerini yaşadıkları tarihsel ve toplumsal çevre ile bütünleştirmesini kolaylaştırır. Bu
süreç aynı zamanda ailenin yaşadığı güçlükleri normalleştirmesini sağlayarak birbirlerini suçladıkları üretken
olmayan bir tarzdan uzaklaşmalarını da sağlayabilir.

Sonuçta aile değerlendirmesi, çalışma iş birliğinin kurulması, ailenin sistematik bir şekilde yakından
tanınabilmesi ve yaşadıkları sorunların nedenlerini görmeleri açısından çok önemlidir. Değerlendirme
sonucu aile danışmanlığının hedefleri belirlenir, bunlara ulaşmak için yapılması gereken müdahaleler
planlanır. Bu sürecin açıklıkla yürütülmesi aile bireylerinin süreci benimseyerek sürece aktif katılımlarını
sağlayabilir. Değerlendirmenin amaçları Tablo 4.1’de özetlenmiştir.

TABLO 4.1.Aile Değerlendirmesinin Amaçları

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 70/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

-Aile ilişkilerinin anlaşılması, sözel olarak dile getirilenler yanında sözel olmayan mesajların da fark
edilmesi

-Ailenin parçası olduğu sosyal sistem ile olan etkileşimini açığa çıkarmak

-Aile üyelerinin duygusal gereksinimlerinin algılanması ve doyurulmasını kolaylaştırmak

-Aile üyelerinin zorlayıcı yaşam olayları, tıbbi ve ruhsal hastalıkları karşısında sorun çözme yolları ve
becerilerini anlamak

-Ebeveynlerin kendi kök ailelerinde yaşadıkları ve onlarla ilişkilerinin mevcut sürece etkisini göstermek

-Aile üyelerinin birey olarak özerkliğinin korunmasını ve ailenin sağlıklı iletişim kurma becerilerinin
artmasını sağlamak

-Aile üyelerine bağımsız olmadıklarını, her birinin davranışının diğerini etkilediğini göstermek

-Ailenin toplumsal çevre ile bütünleşmesini kolaylaştırmak

-Aile üyelerinin yaşadıkları zorlayıcı yaşam olayları, fiziksel ve ruhsal hastalıklar öğrenmek ve üyeler
üzerindeki etkilerini görmek

-Ailenin sorun çözmede kullanabileceği kaynak davranışları belirleme ve kullanma gücünü açığa çıkarmak

-Sorunlara yönelik hedefler belirlemek, bunlara ulaşmak için yapılması gereken müdahaleler planlanmak

4.2. Aile Değerlendirmesinde Kullanılan Araçlar

Aile değerlendirmesi süreci karmaşık bir süreç olduğu için sistematik bir şekilde yapılması çok önemlidir.
Sistematik bir şekilde yapılmayan değerlendirme sürecinde önemli bilgilerin atlanması söz konusu olabilir.
Aile değerlendirmesinde belli araçların kullanılması bu açıdan çok önemlidir.

Bu araçlar değerlendirmede uygun ve gerekli bilgilerin edinilmesini kolaylaştırdığı gibi bunların nasıl
kaydedileceği konusunda da anlamlı bir yapı sağlayacaktır. Bu süreçte ailenin soy ağacının çizilmesi nesiller
arası bilgilerin ve ailenin akrabaları ile ilişkilerinin anlaşılmasına yardım eder. Aile kronolojisi ise ailenin
yaşam döngüsünü görmelerini ve süreç içinde yaşadıklarını bir bütün halinde düşünmelerini sağlayabilir. Bu
iki boyut, resmin önemli bir kısmının anlaşılmasını sağlayacaktır ve formülasyonun yapılmasını belirgin
şekilde kolaylaştıracaktır.

4.2.1. Soy Ağacı

Üç ya da dört kuşağı içine alacak şekilde tüm aile bireylerinin isimleri ve yaşları, evlilik, boşanma, ayrılma ve
ölüm tarihlerine ilişkin bilgiyi içeren aile haritasına soyağacı denir. Soy ağaçları; kuşaklar arasındaki çatışma,
yakınlık, iletişim, güç, aile inançları, krizlere ilişkin açıklamaları, tepkileri, yaşam değişimlerinin
görülebilmesi konusunda yardımcı olur. Soy ağacını oluşturmak için çeşitli simgeler kullanılır. (Şekil 4.1)

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 71/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Soy ağacı oluştururken ilk olarak ağacı oluşturacak ebeveyni temsilen kağıdın merkezine bir simge (kadınsa
daire, erkekse kare) çizilir. Bu simgenin yanına kişinin adı doğum tarihi ve diğer bilgileri not edilir. Yanına
diğer eş çizilerek onun bilgileri alınır. Çocuklar, evlilik çizgisinin altında doğum sırasına göre yer alır. Ayrıca
düşük, sonlandırılmış gebelik ya da önceden başka bir evlilik olup olmadığı sorulur ve varsa soy ağacına
eklenir. Daha sonra kişinin diğer yakın akrabalarına geçilir. Bu aşamadan sonra diğer eşin akrabaları
sorgulanır. Şekil 4.2’de örnek bir soy ağacı verilmiştir.

Soy ağacı çizilirken sorulan sorular aile bireylerinin yeni bakış açısı geliştirmesini sağlayabilir. Bu noktada
değerlendirici, bir aracı görevi görerek aile üyelerine daha önce görmediği bağlantıları, ilişkileri görme
olanağı verir. İlişkiler arasında kaynaşmaları, kopmaları, önemli çatışmaları kısaca aile üyeleri arasındaki
dinamikleri betimler. İlişki dinamikleri için belirli simgeler kullanılır. (Şekil 4.3)

Her birey, üyesi olduğu ailenin kökenlerinden (genlerinden, inançlarından, ilişkilerinden vb.) etkilenir. İki
birey evlenirken büyüdükleri çevrenin özelliklerini taşıyarak yeni bir yuva kurar. Yeni kurulan ailede doğacak
olan çocuklar bu özelliklerin birleşimiyle yeni kuşakları oluşturur. Ailenin ilişki örüntülerinin de kuşaktan
kuşağa geçme eğilimi vardır. Bu geçiş, genetik veya öğrenme yoluyla, farkında olarak veya olmayarak
gerçekleşebilir. Örneğin, çocuklarına çok düşkün ve onlarla yakın ilişkiler kurmuş annesi olan birey, annesi ile
kurduğu ilişkinin benzerini kendi çocukları ile de kurabilir. Bu birey, çocuk sahibi olduğunda annesinden
gördüğü ilişki örüntüsünü çocuğuna aktarmıştır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 72/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Ailelere özgü yaşam boyunca yinelenen deneyimler sıklıkla görülür. Bu deneyimler örüntüler ve inançlar
oluşturur. Ailenin kendine özgü örüntü ve inançları aile üyelerinin kurduğu ailelere de aktarılır. Bu aktarımlar;
ebeveyn tutumlarını, nasıl çocuk yetiştirileceğini, nasıl disiplin verileceğini belirleyebilir. Örneğin, babası çok
disiplinli bir birey kendi çocuklarına da benzer şekilde davranma eğiliminde olabilir. Soy ağacı
oluşturulurken bu deneyimler, örüntüler ve inançlar hakkında konuşma fırsatı olur. Bu sayede kişiler
farkında olmadan yaptıkları belli davranışların nedenleri hakkında fikir sahibi olabilirler.

Soy ağacı oluşturmak yalnızca değerlendirme işlevine sahip değildir, uygun şekilde kullanıldığında aynı
zamanda iyileştirici bir değere de sahip olabilir. Soy ağacı oluşturulurken bireyler geçmiş dönemde
yaşadıkları sorunları, kendi ebeveynleri ile ilişkilerini, ebeveynlerinin büyük ebeveynleri ile ilişkilerini de
hatırlarlar. Bu ilişkilerin nesiller arası etkilerini düşünme ve onlarla alakalı farkındalık geliştirme fırsatı
bulurlar. Bu süreç aile üyelerinin açığa vurulmamış düşünce ve duygularını paylaşmasına olanak sağlar.

        Soy ağacı, ailenin yaşam döngüsü ve kuşaklar boyunca geliştirdiği şemaların ortaya çıkarılmasının bir
yoludur. Kişilerin, soy ağaçlarına yakından bakması ailede soruna neden olan davranış ve inançları
görmesine, sorunun tarihsel içeriğini bulmaya yardımcı olur. Biyolojik, psikolojik ve sosyal bilgiyi
birleştirmekte kolaylık sağlar. Kuşaklar boyu aktarılan örüntülerin birleştirilmesi ailenin değerlendirilmesi
için çok önemlidir.

4.2.2. Aile Kronolojisi

Her ailenin kendine özgü bir tarihi vardır. Aile kronolojisi, aile içi ve dışında gerçekleşmiş olayları içerir.
Bunları incelerken ailedeki bireylerin olaylara tepkileri ve yorumlarını da görmek mümkün olur.

Aileleri etkileyen olaylar ikiye ayrılarak ele alınabilir. Birincisi; çocukların doğumu, ailedeki ölümler,
hastalıklar, ebeveynlerin ayrılıkları, boşanma, aileye katılan büyükanne/baba gibi aile içi önemli olaylardır.
İkincisi ise savaşlar, göçler, deprem, sel gibi doğal afetler, ekonomik krizler gibi aile dışında gerçekleşen
ancak aileyi etkileyen önemli olaylardır.

        Aile kronolojisi yapılırken olayları zamana göre sıralamak ailenin kat ettiği yolları gösterecektir. Aile
üyelerinin problemleri çözmek konusunda güçsüzlük hissettiği noktada eskiden yaşadıkları ve üstesinden
geldikleri olayları fark ettirmek geleceğe dönük ümitli olmalarını sağlayabilir. Bu çalışma, aile bireylerine
şimdiye kadar birçok engeli aştıkları mesajını verebilir. Ailenin olaylara verdiği tepkiler, olayları nasıl
deneyimledikleri, nasıl yorumladıkları değerlendirme sırasında faydalı bilgiler sağlar. Aile üyelerinin olaylara
ve sorunlara yaklaşım biçimini görmelerini sağlayarak önlerindeki olaylara karşı da yeni bakış açısı
geliştirmelerine yardımcı olacaktır. Örneğin, çocuklarının yaşadığı bir trafik kazasından bahseden ebeveyn,
kaza ve sonrasını anlattıkça değişen davranış kalıpları ve gelişen sorunları fark etmelerini sağlar. Bu çalışma
hangi sorunların kaza öncesinde de var olduğunu hangilerinin ise kaza sonrasında ortaya çıktığını
görmelerine yardımcı olur.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 73/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Aile kronolojisini oluştururken aile üyelerinin dikkatini neye yönelttiği hangi olaydan daha fazla etkilendiği
gözlenebilir. Örneğin, deprem ve sonrasında ev değişikliği yapılması ebeveyn tarafından dikkate değer
görülmemiş ve söylenmemişken evin küçük çocuğu tarafından dile getirilebilir. Bu durumda ebeveynin bu
konu hakkındaki duygu ve düşünceleri öğrenilmelidir. Bu şekilde kullanıldığında aile kronolojisi, danışmanın
ailenin hayata bakış açısını anlamasına olanak sağlar. Bu bilgi alışverişi sırasında danışanların tepki ve
davranışları iyi gözlenmeli, not edilmeli değerlendirme sonrası tekrar gözden geçirilmelidir.

Aile için tanıdık ve önemli görülen olaylar, tarihler, ilişkiler kronolojide ortaya konulur. Kronolojideki bilgiler
gerçeklere dayandığı için aile üyeleri bu süreçte danışmanın tarafsız bir şekilde onları anlamaya çalıştığını
hisseder. Bu açıdan düşünüldüğünde aile kronolojisi çalışma iş birliği oluşturmak için önemli bir araçtır.
Aileler değerlendirmenin temel parçası oldukları ve kendi hikayelerine değer verildiğini hissederler. Bu aile
üyelerinin devam eden sürece daha istekli katılımlarını sağlar. Örneğin, aile üyeleri tarafından
önemsenmediğini düşünen baba, hastalandığında yaşadıkları üzüntü ve zorlukları anlatan diğer aile
üyelerini dinlediğinde onlar için ne kadar değerli olduğunu anlayabilir.

Aile kronolojisi oluştururken öncelikle ailenin mimarları olan eşler ile başlanmalıdır. Evlilik öncesi süreçle
ilgili olarak eşlerin nasıl tanıştıkları, evlenmeye nasıl karar verdikleri ve bu süreçte yaşadıkları zorluklar
öğrenilir. Bu süreçte eşlerin ailelerinin evliliklere yaklaşımları ve çiftin evlilikten beklentileri konuşulabilir.
Eşler evlilik sonrası bir süre çocuksuz bir çift olarak yaşamış olabilirler. Bu süreçte ev değişikliği, şehir
değişikliği, hastalık, kaza vb. olaylar sorgulanmalıdır. Örneğin, kadının evlilik sonrası eşinin ailesiyle birlikte
yaşaması ve çocuk sahibi olduktan sonra kendi evlerine çıkmaları toplumumuzda sık görülür. Bu olayların
ailedeki dengeleri nasıl değiştirdiği ve ailenin yeni sürece nasıl uyum sağladığı öğrenilmelidir. Örneğin, ilk
çocuğunu kayınvalidesiyle birlikte yaşarken büyütmüş bir anne, ikinci çocuğunu tek başında büyütmekte
zorluk yaşamış olabilir. Aile ile beraber yaşamakta olan kimseleri öğrenmek ve kronolojiye bunları
yerleştirmek önemlidir. Örneğin, eşlerden birisinin babasının vefatı sonrası annesi aileyle birlikte yaşamaya
başlamış olabilir. Aileye katılımların veya ayrılıkların tarihleri not edilmelidir. Çocukların doğumları,
geçirilmiş hastalıklar, kazalar eklenir. Ölen aile üyeleri ve ölüm nedenleri not edilmelidir. Ayrıca ekonomik
değişimler de göz önüne alınmalıdır; ebeveynler çalışma durumları, işleri, ne kadar süredir çalıştıkları,
ailenin ekonomik zorlukları öğrenilmelidir.

Aile üyelerinin olaylara yaklaşımı aile içinde görünmeyen kurallar ve ailenin hayata bakışı hakkında da bilgi
verir. Örneğin, evlenmeden önceden çalışan kadının evlilik sonrası işi bırakması, ekonomik zorluğa rağmen
çalışmaması, ailede kadının rolü ile ilgili bilgi alınması için uygun bir fırsattır.

Örnek Vaka

Çocuklarının uyku bozukluğu nedeniyle danışmanlık almaya gelen bir çiftin aile kronolojisi Şekil 4.4’te
gösterilmiştir. 2017 yılında evlenen çiftin 2018 yılında bir çocuğu oluyor. İstanbul’da yaşayan aile babanın
işten ayrılması nedeniyle memleketleri Elazığ’a taşınıyorlar. 2020 yılında deprem sonrası evlerini kaybeden
aile büyükanne ile yaşamaya başlıyor. Yıl sonunda büyükannenin kaybı sonrası çocuklarında uyku bozukluğu
olduğunu belirtiyorlar.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 74/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

ŞEKİL 4.4:

Aile danışmanı, aile kronolojisi oluşturulurken hangi parçaya ne kadar dikkat edeceği konusunda da fikir
edinmiş olur. Aile üyelerinin üzerinde özellikle durduğu, hatırlamadığı, geçiştirdiği olaylar ve belirgin duygu
değişikliği gördüğü olaylar üzerinde durulmalıdır. Bu süreç aile ile iş birliğinin güçlenmesini sağlar, aynı
zamanda aile üyeleri kendilerinin daha yakından tanınmaya başlandığını hisseder. Kronolojiye alınan nesnel
veriler üzerinden gitmek aile bireyleri arasında var olan çekişme ve kutuplaşmayı en aza indirebilir. Yazılı bir
unsur olduğu için hatırlanması kolaydır ve yeri geldiğinde oradaki bilgiler tekrar gözden geçirilebilir ve
düzenlenebilir. Devam eden süreçte ailenin ilişkilerine ve olaylara yeni bakış açıları sunmayı kolaylaştırır.
Örneğin, sorunların sebebinin ilk çocuklarının davranış problemleri olduğunu düşünen ebeveyn
kronolojideki hastalık, ekonomik zorluklar gibi olayların sorunlara sebebiyet verebilme ihtimalini görebilir.

Aile danışmanlığı sürecinde aileden herhangi bir kişinin sorununun ailenin tümünü etkilediği mesajı sıklıkla
verilmelidir. Aile kronolojisi oluşturulurken bahsedilen olaylardan herkesin nasıl etkilendiği de sorularak bu
mesaj somut bir şekilde de verilebilir. Danışmanlığın önemli hedeflerinden biri, tüm üyelerin olumlu
duygular yaşayabileceği olayları belirlemek ve bu tür etkileşimlerin sayısı ve sürekliliğini artırmaktır. Bu
ailenin iyilik halini artırmanın yanı sıra danışmanlık sürecine bağlılığını da artıracaktır.

4.2.3. Anket ve ölçekler

Aile danışmanlığında aile işlevlerinin değerlendirilmesi için ölçekler kullanılabilir. Ölçekler öznel verilerin
sayılara dökülebilmesi ve bu sayede sorun hakkında daha somut veri elde etmek açısından faydalıdır. Ölçek
ve anketler kullanımı planlandığında ölçeklerin geçerlik ve güvenirlik çalışmalarına bakılmalı, aynı zamanda
kültürel değerlere uygunluğu da göz önünde bulundurulmalıdır. Ölçekler farklı aile üyelerinin görüşlerinin
sayısal olarak da karşılaştırılmasına imkan verdiği için çok önemlidir. Ölçeklerde aile üyelerinden tüm aile
sistemini değerlendirmeleri istendiğinde her birinin değerlendirmesi diğerlerinden farklı olabilir. Bu durum
dikkatli incelenmesi gereken farklılıklara işaret eder. Bu kısımda aile değerlendirme ölçeklerinden birkaç
tanesi anlatılacaktır.

4.2.3.1. Aile Değerlendirme Ölçeği


Aile Değerlendirme Ölçeği, aile işlevlerini değerlendirmek için 1983 yılında Epstein tarafından geliştirilmiştir.
Ölçek, 60 maddeden oluşmakta ve problem çözme, iletişim, roller, duygusal tepki verebilme, gereken ilgiyi
gösterme, davranış kontrolü ve genel işlevler alt ölçekleri bulunmaktadır. Türkçe geçerlilik güvenilirlik

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 75/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

çalışması 1990 yılında yapılmıştır. Ölçek aile üyeleri tarafından doldurulur. Puanlamada artan puanlar
sağlıksız aile işlevini gösterir. (Bulut, 1990)

4.2.3.2. Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutumu Ölçeği


Shafer ve Bell tarafından 1958 yılında ebeveyn tutumlarını değerlendirmek için geliştirilmiştir (Schaefer ve
Bell, 1958). Ölçek, altmış madde ve beş alt boyuttan oluşur. Ölçeğin alt boyutları; aşırı annelik (kontrol ve
müdahaleciliğin fazla olması), demokratik tutum (çocukların kuralların oluşumuna katılması, söz hakkına
sahip olmaları), reddedici tutum (çocuk bakımı ve ev işlerinden keyif almama), geçimsizlik (eşiyle
anlaşamama, eşinin yeterince destek olmadığını düşünme) ve otoriter tutum (aşırı kuralcı ve disiplinli
davranmak) şeklinde sıralanabilir. Tüm maddeler; “çok uygun”, “oldukça uygun”, “biraz uygun” ve “uygun
değil” şeklinde işaretlenir ve 1-4 arasında puanlanır. Beş alt boyutun puanları, ayrı ayrı toplanarak hesaplanır
ve yorumlanır. Ölçeğin Türkçe geçerlik ve güvenirlik çalışması 1978 yılında yapılmıştır (Le Compte ve ark.
1978).

4.2.3.3. Aile Uyum Yeteneğini ve Birliğini Değerlendirme Ölçeği- IV


Bu ölçek Olson tarafından 2011 yılında geliştirilen, algılanan aile işleyişini uyum ve esneklik açısından
değerlendiren bir öz bildirim ölçeğidir. Aile birliğini kapsayan 3 alt ölçek; Dengeli Birlik, İç-İçe Geçmişlik ve
Bağlantısızlık olarak adlandırılmaktadır. Ailenin değişime uyum yeteneğini kapsayan üç̧ alt ölçek Dengeli
Esneklik, Katılık ve Kaotiklik olarak adlandırılmaktadır. Söz konusu alt ölçeklerin her biri yedişer maddeden
oluşmakta ve 1-5 arası puanlanmaktadır. Ayrıca aile içi iletişimin kalitesi Aile İletişimi Alt Ölçeği ve aile
sisteminin işleyişinin kalitesi ise Aile Doyumu Alt Ölçeği ile değerlendirmektedir. Her iki ölçek de 10
maddeden oluşmakta ve 1-5 arası puanlanmaktadır. Bu ölçeklerden alınan yüksek puanlar, ailedeki iletişimin
ve doyumun kalitesini ortaya koymaktadır. Türkçe geçerlilik güvenilirlik çalışması 2017 yılında Türkdoğan ve
arkadaşları tarafından yapılmıştır (Türkdoğan, Duru, Balkıs, 2018).

4.4. Formülasyon

Aile değerlendirmesinin en önemli öğelerinden biri, problem formülasyonu geliştirilmesidir. Bu adım, ailenin
problemlerinin değerlendirmede öğrenilenler ışığında ortak bir çerçevede anlaşılmasını sağlar.
Formülasyon,  ailenin sorunlarının anlamlı bir özetidir.

Formülasyon, ortak bir anlayışa dayanmalı ve bu nedenle aile ile iş birliği içinde geliştirilmelidir.
Değerlendirme süreci içinde alınan bilgiler, aile danışmanının teorik alt yapısı ile bütünleştirilerek anlamlı bir
bütün haline getirilir. Formülasyon oluşturulurken ailenin yaşam döngüsünde hangi basamakta olduğu, o
basamağın zorlukları, ailenin sosyoekonomik durumu, çocukların sayısı, yaşları gibi bilgiler göz önünde
bulundurularak aileden alınan bilgiler uygun teorik çerçeve içinde yapılandırılır. Aileden alınan bilgiler,
danışmanın teorik altyapısı ile muhtemel bağlantılar ortaya çıkarmak ve vurgulamak için kullanılır. Bu
bağlantılar aile ile paylaşılır, onların bunlar konusundaki görüşleri alınarak ortak bir anlayış geliştirilmeye

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 76/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

çalışılır. Bu sürecin iş birliği içinde yürütülmesi hem çalışma iş birliğinin daha geliştirilmesini sağlar hem de
yapılacak müdahalenin aile üyeleri tarafından benimsenmesine katkıda bulunur. Aile üyelerinin müdahaleyi
benimsemesi sürece aktif katılımını artıracağı için danışmanlık sürecinin başarısında çok önemli rol oynar.

Formülasyon yapıldıktan sonraki aşama tedavi hedeflerinin belirlenmesi olacaktır. Bu açıdan


düşünüldüğünde formülasyon tedavi hedeflerinin ve bu hedeflere giden yolun netleştirilmesi ve aile ile ikna
edici şekilde konuşulabilmesi için önemli bir çerçeve sağlar. Formülasyon, müdahale sürecinde edinilen yeni
bilgilerle değiştirilebileceği ve geliştirilebileceği için sorunlara yönelik dinamik bir anlayış sağlar. Bu kısımda
etkili formülasyonun özellikleri ve formülasyon çeşitlerinden bahsedilecektir.

4.4.1. Etkili Formülasyonun Özellikleri

Etkili bir formülasyon aile danışmanlığı sürecinin en kritik unsurlarından biridir. Edinilen bilgilerin uygun bir
çerçeveye oturtulmasına ve aileyle uygun şekilde paylaşılmasına olanak tanır. Tedavi hedefleri ve bunlara
ulaşılacak yöntemlerin belirlenmesi ve bu süreç içinde edinilen yeni bilgilerin düzenlenmesi için önemli bir
yapı sağlar. Etkili formülasyon; kapsamlı, basit, nesnel ve dinamiktir.

4.4.1.1. Kapsamlılık
Formülasyonun öncelikli görevi danışmanlık sürecine yarar sağlamaktır. İlk görüşmenin başlangıcından
itibaren, ailenin üyelerinin özellikleri, aileyi etkileyen nesiller arası dinamikler, aile yaşam döngüsü ve o
döneme has özellikler, ailenin temel sorunları, uyumlu ve uyumsuz davranış örüntüleri gibi çeşitli bilgiler
elde edilir. Bu bilgilerin olabildiğince yeterli şekilde elde edilmesi etkili formülasyon geliştirilmesi için çok
önemlidir. Birçok farklı konuda ve boyutta birçok üyeden elde edilen bilgilerin ve aile danışmanının
seanslarda yaptığı gözlemlerin kapsamlı bir şekilde bir araya getirilmesi formülasyonu etkili kılacaktır.

Değerlendirme aşamasında formülasyonu acele etmeden ancak olabildiğince seri şekilde kapsamlı hale
getirmeye çalışılmalıdır. Kapsamlı bir formülasyon, ailenin anlaşıldığını hissetmesi ve danışmanın kendileri
hakkında yeterince bilgi edindiğine inanmasını sağlar. Bu şekilde aileye neyin gerekli olduğunu belirlemek
kolaylaşacağı gibi ailenin belirlenen hedef ve yöntemlere güvenme ihtimali de artar.

Kapsamlı bir formülasyon yapabilmek için ilk görüşmede formülasyonu tamamlamak için acele
edilmemelidir. Süreç içinde danışman gerekli gördüğü kadar bilgi elde edecek ek zaman planlanmalıdır.
Formülasyonun aile danışmanlığı süreci boyunca gelişerek daha kapsamlı hale geleceği unutulmamalıdır.
Başlangıç formülasyonu tedavi hedefleri ve yöntemi ona göre belirleneceği için elden geldiğince kapsamlı
hale getirilmelidir. Gerek görüldüğü takdirde aile üyeleriyle yalnız görüşmeler yapılabilir. Ailenin bilgisi ve
izniyle diğer kaynaklardan da bilgi alınabilir. 

4.4.1.2.Basitlik
Aile danışmanlığı süreci ailenin dinamik yapısı itibarı ile karmaşıktır. Bu yüzden formülasyonun olabildiğince
basit ve sade olması sürece ek bir yük getirmemesi gereklidir. Formülasyon yöntemi ne kadar karmaşıksa
yönetilmesi zor, çok zaman alan ve pratik olmayan bir hal alır. Bu şekilde olduğunda da formülasyon

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 77/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

yardımcı bir araç olmaktan çok sürece ek yük getirir. Etkili bir formülasyonun basit ve sade olması çok
önemlidir.

Basit bir formülasyon ailenin sorunlarının fark edilmesini, anlaşılmasını ve tedavi planlamasını kolaylaştırır.
Formülasyonun basit ve sade oluşu hem danışman hem de aile tarafından kolaylıkla anlaşılabilmesini sağlar.
Formülasyona alınan bilgiler aile üyelerinin de anlayabileceği şekilde basit ve net bir şekilde kaydedilmelidir.
Öte yandan aşırı basitleştirmek de sorunun boyutlarını kaçırmaya aile tarafından anlatılanlar arasındaki
bağlantıyı kuramamaya sebebiyet verebilir. Sonuç olarak, formülasyonun olabildiğince sade ve basit ancak
kapsamlı olması sağlanmalıdır.

4.4.1.3. Nesnellik
Aile danışmanlığının karmaşık yapısı süreci basit ve sade tutmayı gerektirmektedir. Basit ve sadeliğin diğer
bir unsuru edinilen bilgilerin olabildiğince nesnel şekilde tanımlanmasıdır. Danışmanın öznel yorumlarının
sürece gereğinden fazla dahil olması aile ile iş birliği oluşturulmasını zorlaştıracağı gibi formülasyonun aile
tarafından kabullenilmesini de engelleyebilir. Danışmanların özellikle başlangıç formülasyonunda
olabildiğince nesnel verileri dahil etmesi etkili formülasyon için kritiktir. Aile danışmanının başlangıç
formülasyonunda kendi yorumunu bilgileri teorik çerçeveye koymak için kullanması gerekmektedir. Örneğin,
aile danışmanı küçük çocuklu bir ailenin ekonomik zorluklarının, babanın yoğun bir şekilde çalışmasının ve
annenin sağlık sorunlarının bu dönemin önemli psikososyal ihtiyacı olan çocukla ilgili rutinlerin
belirlenmesini zorlaştırdığı şeklinde bir görüş ekleyebilir. 

Danışmanların sürece kendi yorumlarını olabildiğince az katmasının diğer bir faydası da ailenin farklı bir
danışmandan görüş alması durumunda formülasyonların benzer olmasının ailenin sürece bağlanmasını
belirgin şekilde artırabileceğidir. Eğer danışmanlar arasında belirgin farklılıklar varsa aile ikisine de
güvenemeyecek ve üçüncü bir fikir alma ihtiyacı hissedecektir. Bu sebeplerden dolayı danışman farklılıkları
en aza indirip daha nesnel bir formülasyon oluşturabilmek için olaylar hakkında yorumdan mümkün
olduğunca kaçınmalıdır. Formülasyona dahil edilen bilgiler olabildiğince gerçekleri içermelidir. Kurulan
bağlantılar olabildiğince netleştirilmelidir. Böyle bir yaklaşım yanlılığı da olabildiğince azaltacaktır.  Sonuç
olarak nesnellik, etkili bir formülasyonun özellikleri arasındadır.

4.4.1.4. Dinamik Anlayış


Aile, dinamik bir yapıya sahiptir. Her aşamada değişiklikler gösterebileceği gibi her değişiklik aile üzerinde
farklı etkilere neden olabilir. Görüşmeler sürecinde geliştirilen formülasyon aileden elde edilen verilere göre
değişebilen, esnek ve dinamik bir yapıya sahip olmalıdır. Her görüşme sonrasında formülasyon yeniden
gözden geçirilmeli ve yeni veriler ışığında doğruluğu kontrol edilmelidir.

Formülasyonun önemli bir faydası değişmez tanı kriterlerine alternatif oluşturarak dinamik bir anlayışla
ailenin problemlerini açıklayan uyumlu ve işlevsel bir yol sunmasıdır. Müdahalelere verilen cevaplar, yapılan
müdahalelerin etkisiz kalması gibi durumlar da formülasyonda yer almalıdır. Örneğin, aile danışmanlığı
sürecinin başlangıcında sürece pasif bir şekilde katılan babanın ailenin değişime açık olmayan bir üyesi

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 78/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

olduğu düşünülürken süreç ilerledikçe aslında babanın ailede dışarıda tutulmaktan rahatsız olduğu ve buna
tepki olarak sürece katılmadığı anlaşılabilir. Formülasyon bu bilgi ışığında güncellenirken müdahale planına
babayı da sürecin içine aktif bir şekilde katmak için kullanılabilecek teknikler eklenebilir.

4.4.2. Formülasyondaki Temel Bileşenler

Değerlendirme aşamasında öncelikle aileyi tanımaya yönelik bilgiler alınır. Bu aşamada ailenin sosyokültürel
yapısı, aile üyelerinin yaşları, kişilik özellikleri, birbirleri ile ilişkileri, ailenin geniş sosyal çevresi ile ilişkileri
öğrenilmelidir. Ailenin soy ağacı ve aile kronolojisinde bu tanımlayıcı bilgiler de yer almalıdır. Bu bilgiler aile
yaşam döngüsünü ve ailenin bulunduğu evrenin psikososyal ödevlerini ne ölçüde yerine getirdiğini de
belirleyebilmeyi sağlar.

Tanımlayıcı bilgiler edinildikten sonra problemle ilgili bilgiler toplanmaya başlanır. Neyin problem olarak
görüldüğü, problemin ne zaman başladığı, ilk kimin fark ettiği, ilk fark edilenin ne olduğu öğrenilmelidir.
Problemin ailenin yaşam basamakları, inançları, kuşaklar arası anlayışları ile olan ilişkisi belirlenmelidir.
Problem karşısında ailenin neler yaptığı, yaptıklarının işe yarayıp yaramadığı tartışılmalıdır. Bu aşamada aile
danışmanlığı başvurusunun kimin kararı olduğu ve üyelerin danışmanlık süreci hakkındaki duygu ve
düşünceleri de öğrenilmelidir. (Tablo 4.2)

Tablo 4.2 Ayrıntılı hikaye için kullanılabilecek sorular

✔        Problemin sıklığı, süresi ve yoğunluğu nedir?

✔        Problem ilk defa ne zaman başladı?

✔        Problem nasıl ortaya çıktı?

✔        Problem nasıl seyretti? (sürekli, artan, azalan, dalgalı seyir)

✔        Problem hangi durumlarda ve ortamlarda ortaya çıkıyor?

✔        Problemi hafifleten ya da kötüleştiren durumlar, ortamlar, zamanlar neler?

✔        Problemi ortaya çıkaran öncüller neler?

✔        Problem yaşandıktan sonra sonucu ne oluyor?

✔        Problem diğer bireyleri nasıl etkiliyor?

✔        Başkaları da sorunun farkında mı? Onlar ne söylüyor?

✔        Çocuğun ve ebeveynlerin problemin muhtemel sebepleri ve çözümüyle ilgili görüşleri neler?

✔        Önceki çözüm çabaları neler? Tedavi başvurusu olmuş mu?

Tanımlayıcı bilgiler ve problemle ilgili alınan ayrıntılı bilgiler sonunda formülasyonda bütünleştirilmelidir. Bu
aşama danışmanın teorik bilgi ve tecrübesini gerektirdiği için çok kritiktir. Sonuçta aile yapısı, ailenin
gelişimsel aşaması, değişim ve geçiş dönemleri, üst kuşaklarla ilişkileri, çevresel etkenlerin problemle olan
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 79/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

bağlantısı gibi birçok faktör bir araya getirilmelidir. Ailenin işlev bozukluğunun doğası, haritası çıkarmalıdır.
Bu harita, sonraki müdahalelerde danışmanın yönünü bulabilmesi için bir pusula işlevi görür.

4.4.3. Formülasyon Çeşitleri

Formülasyon geliştirme süreci, aileyi tanımlama sonrasında problemle ilgili konuları ortaya çıkarma ve
tanımlamayı içerir. Sonuçta elde edilen bilgiler mevcut problemi detaylı bir şekilde anlayabilmek için çeşitli
açıklayıcı modellere göre düzenlenir. İyi bir formülasyon yapmak için, ana konuları dikkatlice tespit etmek ve
bunlarla ilgili diğer unsurları uygun teorik modelde bir araya getirmek gerekir. Bu süreç, değerlendirme
boyunca edinilen bilgilerin anlamlı bir bütüne dönüştürülmesidir. Formülasyon için kullanılan teorik
çerçeveye bağlı olarak değişen birçok farklı model vardır. Bu bölümde Biyopsikososyal model ve 4P Modeli
açıklanacaktır.   

4.4.3.1. Biyopsikososyal Model


Biyopsikososyal model, psikolojik problemlerin anlaşılması için önemli bir teorik çerçeve sunar.
Problemlerin biyolojik, psikolojik ve sosyal yönlerinin hesaba katılarak daha geniş bir şekilde anlaşılmasını
sağlar. Bireysel değerlendirmelerde sık kullanılan model, aile değerlendirmesinde de faydalı bir yapı sunar. 
Biyopsikososyal model, bütüncül bir bakış açısıyla sorunları hem biyolojik hem sosyal hem de psikolojik
yönden değerlendirmektedir. Biyopsikososyal model, bireyin davranışlarını etkileyen faktörleri, biyolojik
özellikler, psikolojik faktörler ve sosyal koşullar olarak üçe ayırmaktadır. Model bu faktörlerin her birine
dikkat çekmesi açısından önemli olmakla birlikte hangi faktörün probleme ne ölçüde neden olduğu
konusunda bilgi vermez. Problemlerin tek bir sebebe bağlandığı indirgemeci yaklaşımdan korunmak
açısından önemli bir çerçeve sağlar. (Tablo 4.3)

Tablo 4.3 Biyopsikososyal modelin bileşenlerine örnekler

BİYOLOJİK PSİKOLOJİK SOSYAL

Genetik yapı   Aile öyküsü          Benlik Aile


saygısı                                               ilişkileri
Fiziksel gelişim   
Bağlanma özellikleri  
Akraba
Zeka düzeyi           
Kişilik özellikleri      ilişkileri
Mizaç         
Duygusal Gelişim                 Okul
Fiziksel
Baş etme Stratejileri  Kültür
hastalıklar                                                                                                                    
Davranış kalıpları                       
Din
                              
                                                        

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 80/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Modeldeki biyolojik unsurlar, bireylerin genetik yapıları, mizaçları, yaşadıkları fiziksel sorunları içerir. Her
birey farklı genetik yapılara sahiptir ve bu genetik yapı bireylerin değişik kişisel ve davranışsal özelliklere
sahip olmasına, belli hastalıklara karşı farklı yatkınlıklar geliştirmesine sebep olmaktadır. Birçok psikolojik
hastalığın genetik geçişten etkilendiği bilinmektedir. Aile bireyleri de önceki kuşaklardan genetik bir yük
almaktadır. Anne ve baba çocuk sahibi olarak getirdiği genetik çeşitliliği çocuklarına aktarmaktadır. Bu
açıdan soy ağacındaki bireylerin genetik özellikleri konusunda notlar alınması faydalı olacaktır. Örneğin,
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu tanısı alan çocukların hem ebeveyn hem de kardeşlerinde DEHB
riskinin 2-8 kat arttığı gösterilmiştir. (Biederman ve ark. 2000)

Modelin psikolojik boyutu da çok çeşitli faktörlerin değerlendirilmesini içerir. Ailede çocuklar yetiştirilirken
gösterilen ebeveynlik tutumları, çocukla ebeveynleri arasında güvenli bir bağlanmanın olup olmaması,
ebeveynin gösterdiği disiplin ve kontrol, ortamdaki sevgi ve sıcaklık çocukta oluşabilecek psikolojik sorunlar
için önemlidir. Bireyin yetiştiği ortam, aile içi şiddet ve geçimsizlik gibi özellikler sonraki davranışların
belirlenmesinde önem taşır.

Ailenin yaşadığı sosyal çevre de aile üyelerini yakından etkilemektedir. Her birey aynı sosyal çevrede
yaşamadığı için sosyal çevrenin birey üzerindeki etkisi aile bireyleri için tek tek değerlendirilmelidir. Bireyin
problemlere verdiği tepkiler sosyal bağlamdan belirgin şekilde etkilenebilir. Bu etkiler özellikle ergenlik
döneminde belirginleşir. Sosyal boyutun diğer bir unsuru ailenin ebeveynlerinin yetiştiği sosyal ortamın
onların üzerindeki etkileridir. Bireyler yetiştiği ailenin sosyokültürel durumlarının yanı sıra aile içindeki
sorunların da kendi üzerlerindeki etkilerini de davranışlarında gösterirler. Örneğin, Karadeniz’de büyümüş iki
birey evlenip iş nedeniyle Doğu Anadolu'ya yerleştiklerinde doğacak olan çocuklar hem ebeveynlerinin
onlara verdiği görgüyle hem de büyüdükleri çevrenin kurallarıyla bir bütün olarak büyüyüp yetişkin
olacaklardır.

Biyopsikososyal yaklaşımı en geniş tabiriyle, aile üyelerini değerlendirirken hikâyesini, inançlarını,


sosyokültürel ve sosyoekonomik durumunu, yaşam koşullarını, soy ağacını, aile kronolojisini göz önünde
bulundurmayı gerektirir. Bu bilgiler biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörler başlığı altında harmanlanıp
bütünleştirilir. Biyopsikososyal formülasyon, problemin çok boyutlu şekilde anlaşılmasını ve müdahalenin
de çok boyutlu hale getirilmesini sağlar.

4.4.3.2. 4P Modeli
Psikolojik problemlerin anlaşılmasında sıklıkla kullanılan 4P modeli ismini; hazırlayıcı (predisposing),
tetikleyici (precipitant), sürdürücü (perpetuating) ve koruyucu (protective) kelimelerinin İngilizce baş
harflerinden almaktadır. 4P formülasyonu mevcut faktörlerin problemle ilişkisini de ortaya koyduğu için
müdahaleye yol gösterebilir. Hazırlayıcı faktörler, bireyi ya da aileyi mevcut probleme karşı hassas kılan
özellikleri içerir. Tetikleyici faktörler, mevcut problemin ortaya çıkmasına sebep olan faktörlerdir. Sürdürücü
faktörler, problemin devam etmesine neden olan faktörlerdir. Koruyucu faktörler ise ailedeki güçlü özellikler
gibi problemlere karşı dayanıklılığı gösteren faktörlerdir. (Tablo 4.4)

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 81/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Tablo 4.4 4 P Modelinin unsurları

Hazırlayan Mevcut problemin oluşmasında kişiyi yatkın hale getiren psikolojik, biyolojik ve
etkenler sosyokültürel etkenler nelerdir?

Problem neden bu ailede ortaya çıktı sorusunun cevabıdır

Tetikleyici Mevcut problemin ortaya çıkmasında tetikleyici rolü olan olaylar nelerdir?
etkenler
Problem neden şimdi ortaya çıktı sorusunun cevabıdır.

Sürdürücü Mevcut problemin sürmesinde etkisi olan psikolojik, biyolojik ve sosyokültürel etkenler
etkenler neler?

Problem neden düzelmiyor sorusunun cevabıdır.

Koruyucu Problemin ağırlaşmasını engelleyen ya da tedavi başarısını arttıran bireysel ve sosyal


etkenler açıdan güçlü özellikleri neler?

Müdahalede neye dayanabilirim sorusunun cevabıdır.

Bu dört soru, çeşitli faktörlerin bir araya gelerek aileyi nasıl etkilediğini ortaya koyarak, aileyi bir tanı veya
etiketten ziyade benzersiz bir yapı olarak görmeyi sağlar. Dört soru, söz konusu problem için danışmanlığa
başvuran aileye ait bilgilerin bir tedavi planına dönüştürülmesine de yardımcı olur. Yani 4P modeli 'eyleme
dönüştürülebilir' bilgiyi ortaya çıkarır.

  4P modeli sıklıkla biyopsikososyal modelle beraber kullanılır. Bu durumda biyopsikososyal faktörler 4P


modelindeki başlıklar altında sıralanabilir. Ailenin dikkatini ilgili biyolojik, sosyal ve psikolojik faktörlerin
problemle ilişkisine yöneltir. Aile bireyleri, aile danışmanının yardımıyla problemin hazırlayıcı faktörlerini
yani nedenlerini, tetikleyicilerini anlayabilir. Aynı zamanda sorunun devam etmesine neden olan sürdürücü
faktörleri değiştirerek, koruyucu faktörleri göz önüne alarak problemi çözebileceklerini fark edebilir. Bu
modeller problemle ilişkili kapsamlı ve etkili sonuçlar için planlar tasarlamayı sağlar.

Vaka örneği (Biyopsikososyal model ve 4P modeli çerçevesinde formülasyon)

Ahmet, 8 yaşında, annesi ve büyükannesi tarafından gece alt ıslatma problemi nedeniyle danışmanlık almak
üzere başvuruyor. Annesi Filiz Hanım, Ahmet’in üç yaşında tuvalet eğitimi aldığını ve o dönemden sonra gece
alt ıslatmasının olmadığını söylüyor. Ahmet’in gece alt ıslatmaları altı yaşında, anne ve babasının boşanması
sonrasında başlıyor. Başladığı dönemde hemen her gece alt ıslatırken, okula başladıktan sonra haftada 2-3
kez gece altını ıslatıyor.

Ahmet’in herhangi bir fiziksel hastalığının olmadığını, motor gelişiminin normal olduğu, mizaç olarak
utangaç yapıda, geç ısınan bir çocuk olduğu öğreniliyor. Annesi küçüklüğünden beri kolay ağlayan, isteklerini
ağlayarak anlatmaya çalışan bir çocukken, boşanma sonrası belirgin şekilde içe kapandığı ve

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 82/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

arkadaşlarından uzaklaştığını söylüyor. Doğumdan sonra annenin fiziksel hastalıkları nedeniyle sürekli
bakım veremediği, çocuğun bakımını zaman zaman büyükannenin üstlendiği öğreniliyor. Büyükanne, anne
ve babanın bu süreçte sürekli kavga ettiklerini ve çocuk ile yeterince ilgilenilmediğini belirtiyor. O dönemde
çocuğun sosyal çevresinin çekirdek ailesi ve büyükanne ve dayısını içerdiği anlatılıyor.

Aile öyküsünde dayısında da alt ıslatma problemi olduğu öğreniliyor. Büyükanne oğlunu bir iki sefer
dövdüğünü ve bunun sonucu alt ıslatmalarının bittiğini söylüyor. Bu yöntemi torununa da uyguladığını fakat
sonuç alamadığını söylüyor.

Görüşmeye baba katılmıyor ve çocuğun probleminin abartıldığını düşünüyor. Boşanma sonrası çocuk ve
annesi, büyükanne ve dayı ile yaşamaya başlıyor. Baba boşanma sonrası Ahmet ile düzensiz aralıklarla
görüşüyor.

Ahmet, dayısı ile parka gitmeyi, komşu çocukları Can ve Gül ile oyun oynamayı çok seviyor. Dayısı ile her
hafta sonu vakit geçiriyor. Okula başladıktan sonra öğretmeni ve arkadaşlarına geç ısındığını, okula gitmek
konusunda çok zorlandığını, öğretmenin anne ile görüşmeleri ve özel ilgisi sonucu okula ısınabildiği
öğreniliyor.

Yaşından küçük gösteren bir çocuk olan Ahmet aile görüşmesi süresince göz temasından ve iletişimden
kaçınıyor ve aile danışmanı ile konuşmuyor. Görüşmeyi büyükannesinin arkasından dinliyor. Filiz hanım
danışmanlık alma konusunda istekli ve problemin çözülebileceğine inancının yüksek olduğunu belirtiyor.

Biyopsikososyal ve 4P modeline göre vaka formülasyonu: 

Hazırlayıcı faktörler: Biyolojik olarak dayısında alt ıslatma problemi olması genetik bir yatkınlığı
gösterebilir. Mizaç olarak davranışsal ketlenme dikkat çekiyor. Psikolojik olarak erken çocukluk döneminde
annesinin hastalıkları, bakım veren değişiklikleri ve anne baba çatışmaları Ahmet’in güvenli
bağlanamamasına neden olarak duygu regülasyonunun gelişimini olumsuz etkiliyor. Sosyal olarak ailenin
sosyal çevresinin sınırlı olması sayılabilir.

Tetikleyici faktörler: Anne babanın boşanması problemi tetikleyen temel faktör olarak görünüyor, Ahmet’in
okula başlaması da problemi şiddetlendiriyor.

Sürdürücü faktörler: Sürdürücü faktörler arasında psikolojik olarak büyükannenin problem konusunda
uygunsuz tutumları, babası ile düzenli görüşememesi, babasının problemi önemsememesi, annesinin
boşanma süreci sonrasında psikolojik durumunun iyi olmaması sayılabilir. Sosyal sürdürücü faktörler olarak
çocuğun değişen yaşam koşulları, okulda uyumlu ve destekleyici bir arkadaş ortamı oluşturamaması
sayılabilir.

Koruyucu faktörler: Biyolojik olarak çocuğun fiziksel sağlığının iyi olması, zekasının normal olması.
Psikolojik olarak annenin problemi çözmeye karar vermesi ve danışmanlık sürecine başlaması sayılabilir.
Sosyal olarak dayısı ile olan olumlu ilişkisi ve dayısının Ahmet’e zaman ayırması, öğretmeni ile olumlu ilişkisi,
komşu çocuklarından birkaç tanesi ile Ahmet’in yakın arkadaş olması sayılabilir.

Bölüm Özeti
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 83/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Aile, anne, baba ve çocuklar arasındaki etkileşimlerden oluşur. Aile danışmanlığında bireylerin soyutlanmış
bir yaşam yaşamadığı, sosyal bağlam içinde yaşadıkları dolayısıyla aileyi oluşturan bireyleri anlamak için
çevre ile etkileşimlerini incelemek gerektiği unutulmamalıdır.

Aile değerlendirmesinde iki boyutlu bir model kullanılabilir. Bu modele göre dikey boyut ailede nesiller
boyunca aktarılan, aileye ait düşünceler, tabular, beklentiler ve mitleri içerir, yatay boyut ise aile için
öngörülebilir gelişimsel stresleri ve öngörülemez olayları içerir.

Soy ağacı; üç ya da dört kuşağı içine alacak şekilde tüm aile bireylerinin isimleri ve yaşları, evlilik, boşanma,
ayrılma ve ölüm tarihlerine ilişkin bilgiyi içeren aile haritasıdır. Soy ağaçları; kuşaklar arasındaki çatışma,
yakınlık, iletişim, güç, aile inançları, krizlere ilişkin açıklamaları, tepkileri, yaşam değişimlerini görebilmemiz
konusunda yardımcı olur.

Aile kronolojisi, ailenin dahili ve harici dünyasında olup biten geçmiş olaylardır. Aile içi olaylara çocukların
doğumu, ailedeki ölümler, hastalıklar, ebeveynlerin ayrılıkları, boşanma örnek verilebilir iken, aile dışında
gerçekleşen olaylara savaşlar, göçler, deprem, sel gibi doğal afetler, ekonomik krizler örnek verilebilir. Bunları
incelerken ailedeki bireylerin olaylara tepkileri ve yorumlarını da görmek mümkün olur.

Aile değerlendirmesinde yapılması gerekenlerden ilki problem formülasyonu geliştirmektir. Formülasyon,


değerlendirmede öğrenilenler ışığında oluşturulan ailenin probleminin anlamlı bir özetidir. Etkili bir
formülasyon kapsamlı, objektif, basit, anlaşılır ve sürece uygun olarak dinamik olmalıdır.

Formülasyon çeşitlerinden, biyopsikososyal yaklaşım aile üyelerini değerlendirirken problemin yanında, aile
inançlarını, sosyoekonomik durumunu, yaşam koşullarını, soy ağacını, aile kronolojisinin göz önünde
bulundurarak biyolojik, psikolojik ve sosyal durumlarını harmanlayıp değerlendirme için gerekli bilgiyi
ortaya koyar.

4P formülasyonu mevcut faktörlerin problemle ilişkisini ortaya koyar. Hazırlayıcı faktörler, bireyi ya da aileyi
mevcut probleme karşı hassas kılan özellikleri içerir. Tetikleyici faktörler, mevcut problemin ortaya çıkmasına
sebep olan faktörlerdir. Sürdürücü faktörler, problemin devam etmesine neden olan faktörlerdir. Koruyucu
faktörler ise ailedeki güçlü özellikler gibi problemlere karşı dayanıklılığı gösteren faktörlerdir.

Kaynakça

Biederman J, Mick E, Faraone SV. Age-dependent decline of symptoms of attention deficit hyperactivity
disorder: impact of remission definition and symptom type. Am J Psychiatry. 2000 May;157(5):816-8. doi:
10.1176/appi.ajp.157.5.816. PMID: 10784477.

Bolton, J. W. (2014). Case formulation after Engel—The 4P model: A philosophical case conference.
Philosophy, Psychiatry, & Psychology, 21(3), 179-189.

Bulut, I. (1990). Aile değerlendirme ölçeği el kitabı, Ankara: Özgüzeliş Matbaası.

Carter, B. E., & McGoldrick, M. E. (1988). The changing family life cycle: A framework for family therapy.
Gardner Press.
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 84/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Eells,T.D.(2021).Psikoterapi Vaka Formülasyonu El Kitabı.(G.M.Bağcı, Çev.).(2.Baskı).İstanbul: Litera Yayıncılık

Le Compte, G., Le Compte, A. & Özer, S. (1978). Üç sosyoekonomik düzeyde Ankaralı annelerin çocuk
yetiştirme tutumları: Bir ölçek uyarlaması. Türk Psikoloji Dergisi, 1 (1): 5-8.

Nichols,M.P.(2013).Aile Terapisi Kavramlar ve Yöntemler.(O.Gündüz, Çev.). (1.Baskı).  İstanbul: Kaknüs


Yayınları

Satır,V.(2018).Temel Aile Terapisi.(S.Yeniçer,Çev.).(3.Baskı).İstanbul:Beyaz Yayınları

Schaefer, E. S., & Bell, R. Q. (1958). Development of a Parental Attitude Research Instrument. Child
Development, 29, 339–361.

Türkdoğan, T., Duru, E., & Balkıs, M. (2018). Turkish adaptation of the family adaptability and Cohesion scale
IV. International Journal of Assessment Tools in Education, 5(4), 631-644.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 85/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Ünite Soruları

1. Aşağıdakilerden hangisi aile değerlendirmesinin amacı değildir?

A) Sosyal ortamların ve ailenin yaşadığı çevrenin aile üzerindeki etkisini anlamak.

B) Aile üyeleri arasındaki ilişkileri, kuşaklar arasındaki rol dağılımını görmek.

C) Ailenin tercihlerini yaşadıkları tarihsel ve toplumsal çevre ile bütünleştirmesini


kolaylaştırmak.

D) Aile üyelerinden sorunlu kişiyi bulmak.

E) Ailenin sistematik bir


şekilde yakından tanınabilmesi ve yaşadıkları sorunların nedenlerini
görmelerine yardımcı olmak

2. Üç ya da dört kuşağı içine alacak şekilde tüm aile bireylerinin isimleri ve yaşları, evlilik,
boşanma, ayrılma ve ölüm tarihlerine ilişkin bilgiyi içeren şekle ne ad verilir?

A) Aile defteri

B) B. Soy yapısı

C) C. Aile yaşamı

D) D. Soy ağacı

E) E. Soy hikayesi

3. Aile ilişkilerini gösteren sembollerden hangisinin anlamı yanlıştır?

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 86/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

A) A. Aşırı yakın kaynaşmış ilişkileri anlatmak için: paralel çizgi

B) Duygusal uzaklığı belirtmek için: noktalı çizgi

C) Kopmuş ilişkileri göstermek için: çapraz çizgi

D) Çatışmaları göstermek için: zikzaklı çizgi

E) Yabancılaşmayı göstermek için: kırık çizgi 

4. Aşağıdakilerden hangisi aile kronolojisi oluştururken kullanılmaz?

A) A. Çocukların doğumu

B) Ailenin göçü

C) Ailedeki hastalıklar

D) Ebeveynlerin ayrılıkları

E) Ebeveynlerin okudukları bölümler

5. Aşağıdakilerden hangisi etkili bir formasyonda aranan özelliklerden değildir?

A) A. Karmaşıklık

B) B. Kapsamlılık

C) C. Dinamiklik

D) D. Nesnellik

E) E. Basitlik
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 87/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

6. Formülasyon için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) Formülasyon, ortak bir anlayışa dayanmalı ve aile ile iş birliği içinde geliştirilmelidir.

B) Formülasyon oluşturulurken ailenin yaşam döngüsünde hangi basamakta olduğu, o


basamağın zorlukları gibi bilgiler göz önünde bulundurulmalıdır.

C) Aile üyelerinin müdahaleyi benimsemesi için ortak formülasyon değerlidir.

D) Oluşturulan formülasyon özel ve gizlidir, aile ile paylaşılması değerlendirme sürecini bozar.

E) Formülasyon tedavi hedeflerinin ve bu hedeflere giden yolun netleştirilmesini sağlar.

7. Aşağıdakilerden hangisi ayrıntılı hikaye için kullanılan sorulardan değildir?

A) Problemi ortaya çıkaran öncüller neler?

B) Başkaları da sorunun farkında mı? Onlar ne söylüyor?

C) Çocuk sorunlu olduğunun farkında mı?

D) Tedavi başvurusu olmuş mu?

E) Problemi hafifleten ya da kötüleştiren durumlar, ortamlar, zamanlar neler?

8. Biyopsikososyal modeli oluşturan bileşenlerden hangisi biyolojik yapı ile ilişkilidir?

A) A.Kişilik özelliği

B) B.Bağlanma özelliği

C) C.Fiziksel gelişim
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 88/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

D) D.Akraba ilişkileri

E) E.Din

9. Aşağıdakilerden hangisi 4P modelin bileşeni değildir?

A) A. Tetikleyici faktörler

B) Arttırıcı faktörler

C) Koruyucu faktörler

D) Hazırlayıcı faktörler

E) Sürdürücü faktörler

10. Formülasyon çeşitleriyle ilgili bilgilerden hangisi yanlıştır?

A) A. 4P formülasyonu, mevcut problemin ortaya çıkmasına ve devam etmesine neden olan


faktörleri içerir.

B) 4P formülasyonu, mevcut faktörlerin problemle ilişkisini de ortaya koyduğu için müdahaleye


daha belirgin şekilde yol gösterebilir.

C) C. Biyopsikososyal yaklaşım, aile üyelerini değerlendirirken hikâyesini, inançlarını,


sosyokültürel ve sosyoekonomik durumunu, yaşam koşullarını, soy ağacını, aile kronolojisini göz
önünde bulundurur.

D) D. Biyopsikososyal model, bireyin davranışlarını etkileyen faktörleri, biyolojik özellikler,


psikolojik faktörler ve sosyal koşullar olarak ele alır.

E) E. Biyopsikososyal model, bütüncül bir bakış açısıyla sorunları değerlendirdiği için 4P


modelden üstündür.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 89/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

CEVAP ANAHTARI

1. d 2. d 3. c 4. e 5. a 6. d 7. c 8. c 9. b 10. e

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 90/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

5. AİLE DANIŞMANLIĞI SÜRECİ

Giriş

Aile danışmanlığı, aileyi, üyelerin etkileşim halinde olduğu dinamik bir sistem olarak ele alır. Bireysel
danışmanlıkta bireye odaklanılırken aile danışmanlığında aile sistemi danışan olarak kabul edilir (Foley,
1989). Aile danışmanlığında aile üyeleri arasındaki iletişim, işlevsel olmayan davranışları değiştirme ve
ailenin olumlu değişime direnciyle baş etmeye odaklanılır. Ekollere göre aile danışmanlığı yaklaşımlarında
farklılıklar olsa da danışma süreçleri planlama, değerlendirme, müdahale ve sonlandırma olarak dört
aşamada incelenir (Fenell ve Weinhold, 1989; Gladding, 1998; Nichols ve Schwartz, 1998).

Planlama aşamasında, giriş görüşmesinin nasıl yapılacağı tasarlanır. Değerlendirme aşamasında; ailenin
sorunları detaylı bir şekilde tanımlanır, formülasyon oluşturulur ve aile ile çalışma iş birliği kurulur. Müdahale
aşamasında; hedef belirleme, hedefe uygun müdahale ve değişim sürecinde ortaya çıkabilecek direncin
yönetimine odaklanılır. Sonlandırma aşamasında, belirlenen hedeflere ulaşılmasıyla birlikte ayrılma ve
gelecekte olası sorunları yönetme planı yapılır. Bu bölümde, bu aşamaların her biri ile ilgili klinik uygulama
ilkelerinden söz edilecektir. Ayrıca bu aşamalarda danışman açısından yaşanacak olası zorluklara
değinilecektir.

Şekil 5.1. Aile Danışmanlığı Sürecinin Aşamaları

5.1. Planlama

Aile danışmanlığı, aile ile danışman arasındaki ilk iletişimin kurulmasıyla başlar. Bu genellikle telefon
aracılığıyla olur. İlk etkileşime girilen aile üyesi, genellikle ailenin sorunu ile en fazla ilgilenen ve
danışmanlığa istekli bireyidir.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 91/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Telefonla kurulan ilk bağlantı belli bilgilerin alınması ve profesyonel bir atmosfer yaratılması açısından
önemlidir. Telefonda aileden kısa bilgiler alınarak tüm ailenin katılacağı bir randevu ayarlanır. Arayan sorunla
ilgili kısaca dinlenmeli ve aile üyeleri hakkında bilgi alınmalıdır (Nichols ve Schwartz, 1998).

Danışmanlık sürecinin ilk aşamasında, ilk seansa kimlerin katılacağı planlanmalı ve gündem belirlenmelidir.

5.1.1. İlk Seansa Kimlerin Katılacağını Belirleme

İlk seansa kimlerin katılacağına dair bir plan yapmak için danışman, başvuran danışandan telefon yoluyla
veya başka bir kişi ya da kurum tarafından yönlendirilmişse yönlendirme mektubundan soruna dahil olan
kişileri öğrenmeli ve bu konuda oynadıkları rolleri kabaca belirlemelidir. Bu genellikle kolaydır ancak bazı
sorunlar daha karmaşık olabilir. Genel bir kural olarak ilk seansa çekirdek aile üyelerinin tümü ile konuyla
yakından ilgili kişilerin katılımı önemlidir. Aile üyelerinin bazıları seansa katılmak istemeyebilir, bunu gereksiz
bulabilir veya işe yaramayacağını düşünebilir. Bu durumda katılmak konusunda tereddütlü olan aile
üyelerine telefon veya e-posta yoluyla ulaşılması ve süreç hakkında önceden bilgi verilmesi faydalı olabilir.

İlk görüşmede problem kısaca tanımlanır ve ilk danışmanlık görüşmesi planlanır. İyi bir danışman, ilk
danışmanlık görüşmesini planlarken kimlerin dahil edilmesi gerektiğini bilmelidir. (Tablo 5.1)

Tablo 5.1 Aile danışmanlığının ilk seansına katılacak kişiler (Carr, 2006)

Ailenin değişim ile en fazla ilgilenen aile üyesi

İlk iletişime geçilen danışan tarafından sorunlu olarak görülen aile üyesi

Diğer aile üyeleri

Aile sürecine dahil olan geniş aile üyeleri (birlikte yaşadıkları dede, teyze vs.)

Danışmanlık sürecine yönlendiren kişi ve diğer ilgili kişiler; Öğretmenler, doktorlar, sosyal hizmet
uzmanları, avukatlar gibi kişiler bilgi vererek sürece katkı sağlayabilir

5.1.2 Hipotez Oluşturma

Yönlendirmenin yapılması veya aile ile ilk temasa geçilmesiyle birlikte danışman problem hakkında ilk
hipotezini oluşturmaya başlar. Hipotezler; aileden elde edilen bilgilerden, kuramlardan ve danışmanın
deneyimlerinden yola çıkılarak oluşturulur (Nazlı, 2020). Doğru ve etkin bir hipotez, danışmanın yol
haritasıdır. Hipotezler; gereken bilgileri toplama, hedefleri belirleme ve sürecin yönetiminde kolaylık sağlar
(Bentovim, 1989; Öztürk Kılıç, Türkçapar ve Akdemir, 1996; Yalın, Kayatekin, Uslu, 1996).

                    Aile danışmanlığında danışan bir bireyden öte aile sisteminin kendisidir. Aile sisteminin çok yönlü
yapısından dolayı bilgileri toplamak ve toplanan bilgileri bütünleştirmek kolay değildir, hipotez kurma bu
noktada da danışmana destek olur. Hipotezin amacı aile sistemi ile belirtiler arasındaki ilişkiyi tanımlamaktır
(Yalın, Kayatekin, Uslu, 1996).

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 92/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

                    Aile danışmanlığında hipotezler dinamiktir. Danışmanın başlangıçta kurduğu hipotez aile hakkında
edinilen bilgiler ışığında tekrar değerlendirilir. İlk görüşmede aile üyelerinin her birinin sorunu nasıl gördüğü,
sorunun onlara göre nedeni ve nasıl değişebileceği konusundaki düşünceleri değerlendirilir (Tablo 5.2).
Aslında aile üyelerinin de sorun ile ilişkili hipotezleri mevcuttur. Danışman bunları öğrenmeli ve başlangıç
hipotezi ile karşılaştırmalıdır.

Tablo 5.2 Hipotez oluşturmak için sorular (Yalın, Kayatekin, Uslu, 1996)

Aile neden bu sorunla başvurdu?

Aile neden bugün başvurdu?

Sorunun ortaya çıkmasının nedenleri nelerdir?

Sorunun ortaya çıkmasını tetikleyen muhtemel etkenler nelerdir?

Sorunun sürmesinin nedenleri nelerdir?

Sorunu ortadan kaldırabilmek için ailenin güçlü yanları nelerdir?

Bu sorun düzelmezse aileye ne tür sorunlar yaşatabilir?

Eğer sorun ortadan kalkarsa ne olur?

           Danışmanın hipotezi ile aile üyelerinin hipotezleri genellikle birbirinden farklıdır. Aile danışmanı kendi
hipotezini netleştirdikten sonra aile üyeleri ile paylaşarak sorunun ne olduğu ve nasıl düzeltilebileceği
konusunda onlarla ortak bir bakış açısına ulaşmalıdır. Aile üyelerinin danışmanın hipotezini kabul edebilmesi
için iyi bir çalışma ilişkisi oluşturulması ve hipotezin aile üyeleri ile destekleyici bir şekilde paylaşılması
faydalı olacaktır (Nazlı, 2020).

5.2. Değerlendirme

Aile danışmanlığında değerlendirme evresi, plan yapıldıktan sonraki aşamadır. Değerlendirmeye yeterli
zaman ayrılması müdahalenin anlamlı olması için çok kritiktir. Değerlendirme hem ilişkinin derinleştiği hem
de sorunun nedenleri hakkındaki formülasyonun oluşturulduğu aşamadır. Değerlendirme süreci şunları
içerir;

• Danışmanlık sürecine katılım ve değerlendirme için sözleşmenin oluşturulması

• Sorunun nedenlerinin belirlenmesi ve formülasyon

• Çalışma iş birliğinin kurulması

5.2.1. Sözleşmenin Oluşturulması 

Aile danışmanı ve aile üyelerinin birlikte çalışmak için bir anlaşmaya varması ve beklentilerin netleştirilmesi
için değerlendirme aşamasının başında karşılıklı bir sözleşme oluşturulur.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 93/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

1. Aile üyeleri ile kısa bir tanışmadan sonra, değerlendirme seansının içeriği açıklanmalıdır. Ayrıca seansa
kimlerin katılacağı, nasıl bir görüşme yapılacağı, seansın tahmini süresi açıklanmalıdır. Örneğin;

“Bugün bu görüşmede her birinizin mevcut sorunla ilgili görüşlerinizden bahsetmenizi umuyorum. Sizce sorun
nedir? Sorunu iyileştiren ve kötüleştiren şeyler nelerdir? Sorundan en çok kim etkilenmektedir? Sizce bu sorun
nasıl çözülebilir? Her birinizle bunları konuştuktan sonra biraz ara vermeyi planlıyorum. Bu arada,
söylediklerinizi düşünmek veya kendi aranızda konuşmak için biraz zaman ayıracağım. Molanın ardından, bu
sorunla ilgili neler yapabileceğimizi tartışarak görüşmeyi sonlandıracağız. Bu seansımız genellikle iki saat
kadar sürmektedir.”

2. Aile danışmanlık sürecinin isteğe bağlı bir süreç olduğundan bahsetmek gerekir. Bir sonraki görüşmeye
gelip gelmeme kararının aile bireylerine ait olduğundan, herhangi bir zorlama olmadığından söz
edilmelidir.

3. Danışmanlık sürecinin başında gizlilik sınırlarından bahsetmek gerekir. Özellikle küçük çocuklar ve
ergenler, sorunlardan bahsettiklerinde devlet tarafından ailelerinden alınacaklarına, bir kamu
kurumuna yerleştirileceklerine, ailelerini bir daha göremeyeceklerine veya polisler tarafından
cezalandırılacaklarına dair endişe hissedebilir. Bunlar değerlendirme aşamasında konuşulmadığında
aileden gelecek bilgilerde önemli eksiklikler olabilir. Örneğin;

“Bugün ve ilerleyen seanslarda, bu odada sizlerle konuştuğumuz her şey aramızda kalacaktır. Sorunu daha iyi
anlayabilmek, gelecek seansları planlamak, konuştuklarımızı unutmamak için bazı notlar alacağım ancak bu
notları sizin izniniz dışında başkalarıyla paylaşmayacağım. (Eğer sevk eden bir başka ruh sağlığı çalışanı
mevcutsa; “Bazı durumlarda sizi yönlendiren X hanım/bey, süreçle ilgili bilgi almak isteyebilir. Böyle bir
durumda size haber vererek, uygunsa bilgi paylaşımı yapabiliriz.) Ancak bu gizlilik sınırlarının bazı istisnaları
var; eğer bir aile üyesinin fiziksel sağlığı tehdit altındaysa ya da intihar riski mevcutsa ya da adli olarak bildirim
yükümlülüğü olan istismar gibi bilgiler söz konusu ise sizi bilgilendirerek, bunu yetkili kurumlarla paylaşmamız
gerekebilir. Bazen mevcut soruna daha iyi müdahale edebilmek ve size daha çok yardım edebilmek için
konuyla çalışan başka uzmanların fikrini almamız gerekebilir, yine sizi bilgilendirerek, izniniz olması
durumunda uzmanlardan yardım almak için bilgilerin bir kısmını paylaşabiliriz. “

4. Bağlı bulunan kurum veya tek başına çalışan danışmanlar için kendileri tarafından hazırlanmış,
standart hale getirilmiş, yukarıdaki hususları da içeren yazılı onam formları kullanılabilir. Aile
üyelerinden değerlendirme seansında sözleşme oluşturulma aşamasında imzalamaları istenir.

Aile üyeleri, süreç hakkında bilgilendirildiğinde ve değerlendirme sürecini tamamlamayı kabul ettiklerinde,
değerlendirme sözleşmesi tamamlanmış olur. Danışmanın, değerlendirme sözleşmesi oluşturmadan bir
değerlendirme görüşmesi yapması olası iş birliği problemleri ve direnç gelişimini de beraberinde getirebilir.

5.2.2. Mevcut Problemi Tanımlama

Aile üyeleri ile sözleşme tamamlandıktan sonra değerlendirme görüşmesine geçilir. Değerlendirme
görüşmesine genellikle herkesin mevcut problemle ilgili görüşlerini söylemesiyle başlanır. Danışman açık
uçlu sorularla; sorunun kaynağı, sıklığı, şiddeti ile ilgili bilgi toplamaya çalışır. Bu aşamada, ailenin daha önce

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 94/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

problemi çözmekle ilgili bir girişiminin olup olmadığı, olduysa önceki başarılı/başarısız çözümler de
sorulmalıdır.

Mevcut problemi tanımlarken son aşamada; her aile bireyine bu problemin çözümü ile ilgili önerileri olup
olmadığı sorulabilir. Ailenin çözüm önerilerini sunmalarına fırsat vermek çalışma iş birliği açısından oldukça
önemlidir. Aile üyelerinin önerileri onların problem hakkındaki görüşlerini detaylandırmalarına yarayabilir.
Ayrıca danışmanın aile üyelerinin hangi çözüm önerilerine daha açık olduklarını görmesini sağlayabilir.
Çözüm önerilerine diğer aile üyelerinin tepkisini gözlemek aile üyeleri arasındaki etkileşimi değerlendirmek
açısından faydalı bilgiler sağlayabilir. Örneğin;

“Son anlattığınız problemi düşünecek olursanız, nasıl olsaydı daha iyi olurdu? Sizce bu problem nasıl
çözülebilir?”

Bu aşamada, danışman aile sisteminden gelen sözel bilgileri değerlendirirken bir yandan da etkileşimlerini
gözlemleyerek ek bilgiler de edinmelidir. Bir üye sorunu anlatırken, diğer üyelerin dinleme şekli,
müdahaleleri de formülasyon yapılırken göz önünde bulundurulmalıdır.

5.2.3. Değerlendirme Araçları

Danışman değerlendirmeyi daha etkin hale getirmek amacıyla, soy ağacı, aile kronolojisi ile anket ve
ölçeklerden faydalanabilir.

5.2.3.1. Soy Ağacı


              Soy ağacı, aile sistemindeki bireyler, kuşaklar ve onlar arasındaki ilişkiler hakkında bilgiler içeren bir
grafiktir. Değerlendirme görüşmesinde ailelerle birlikte oluşturulması önerilmektedir. Soy ağacında,
sosyodemografik verilere ek olarak aile bireylerinin güçlü/ zayıf yönleri ve birbirleriyle ilişkilerine de yer
verilmelidir.

5.2.3.2. Anket ve ölçekler


Aile danışmanlığında öncü isimler yapılandırılmış araçlar kullanmadan doğal bir görüşmeyi savunsa da
birçok aile danışmanı ailenin fonksiyonlarını daha iyi değerlendirmek için ölçeklerin kullanılmasını
önermektedir (Nazlı, 2020). Ölçek ve anketler ailelerin güçlü ve zayıf yönlerini araştırmak için de faydalıdır.
Değerlendirmede kullanılacak ölçekleri seçerken ölçeklerin geçerlik ve güvenirlik çalışmalarına bakılmalı,
aynı zamanda kültürel değerlere uygunluğu da göz önünde bulundurulmalıdır. Ölçeklerde aile üyelerinden
tüm aile sistemini değerlendirmeleri istenir. Aile bireylerinin değerlendirmeleri birbirinden farklı olabilir. Bu
durum değerlendirmede sorun yaratabilir (Tutty, 1995). Danışman ölçekleri değerlendirirken buna dikkat
etmelidir.

5.2.4. Formülasyon

Mevcut problem tüm yönleriyle ele alındığında değerlendirme tamamlanmış olur. Değerlendirme sonucunda
sorunun nedenleri, tetikleyicileri, sürdürücüleri ve ailenin güçlü yanlarından oluşan bir formülasyonu yapılır.
Sonrasında formülasyon aile ile anlaşılır ve net bir şekilde, mesleki terim kullanmamaya özen gösterilerek
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 95/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

paylaşılır. Ailenin formülasyonu anlaması ve kabul etmesi danışmanlık sürecinin faydalı olması için
önemlidir. Aksi takdirde aile tarafından yeterince benimsenmemiş bir formülasyon ile ilerlemek muhtemelen
başarısız bir danışmanlık süreciyle sonlanır.

Oluşturulacak formülasyon;

Mevcut problemi ortaya çıkaran faktörleri ve problemin sürmesine sebep olan davranış kalıplarını ve
inançları hesaba katmalıdır.

Ailenin anlayabileceği şekilde net ve basit olmalıdır.

Mevcut problem için yeni çözüm önerileri sunmalıdır. 

Ailenin görüşmede sunduğu bilgilerle uyumlu olmalıdır.

5.2.5. Çalışma İş Birliği

Değerlendirme görüşmesi sadece gerekli bilgileri toplamaktan ibaret değildir. Aile üyeleri ile çalışma iş
birliğinin kurulması için bir ilk adımdır. Danışmanın görüşmedeki tutumu; samimi, empatik, yeniliklere açık,
birlikte çalışmaya hazır şekilde olmalıdır. Danışman aileye üstünlük taslamadan, mevcut probleme yardımcı
olabilecek yeterlilikte olduğuna dair güven vermelidir. Ayrıca daha önce sözleşme aşamasında bahsedilen
etik ilkelere uymalıdır (Carr, 2006).

Danışman, probleme odaklanırken, ailenin güçlü yönlerini de vurgulamalıdır. Güçlü yönlere yapılan vurgu,
ailenin umudunu ve kendilerine olan güvenini arttırabilir (Miller ve ark. 1996).

İyi bir çalışma iş birliği için danışman hızını ailenin hızına göre ayarlamalıdır (Prochaska, 1999). Danışmanın
aileden hızlı ya da yavaş ilerlediği durumlarda, danışmanlık süreci işlevsiz kalabilir. Örneğin; yönlendirme
yoluyla gelen bir aile, problemin ne olduğunu anlamadan ve problemi çözmeleri gerektiğine karar vermeden
problemi değiştirmek için ödevler verilmesi faydasız olacaktır.

5.2.6. Değerlendirme Sürecinde Zorluklar ve Yönetimi

Değerlendirme sürecinde danışman, çeşitli zorluklarla karşılaşabilir. Bu zorluklar uygun şekilde


yönetildiğinde, ailenin danışmanlık sürecine ve aile danışmanına olan güvenini artırır. Zorluklar uygun
şekilde yönetilmediğinde ise ailenin danışmanlık sürecinden faydalanma ihtimali azalır ve danışmanlığı
erken sonlandırma riski artar. Bu kısımda değerlendirme aşamasında karşılaşılan bazı zorluklar ve bunlar
nasıl yönetilebileceğinden bahsedilecektir.

1. Ailelerle değerlendirme görüşmeleri yapılırken, aile üyelerinden bir ya da birkaçı değerlendirmeye


katılmak istemeyebilir. Bu durumda görüşmeye istekli bireylere aktif roller verilirken, isteksiz olanlara
pasif izleyici rolü verilerek değerlendirme seansına devam edilebilir. Görüşmeye aktif şekilde
katılmamayı tercih eden kişilere danışman saygı göstermelidir.

2. Çocuklu ailelerde değerlendirmede konuşulanların önemli bir kısmı çocukların ilgisini çekmeyebilir. Bu
durumda çocuklara görüşmeyi takip ederken meşgul olabilecekleri boyama gibi etkinlikler verilebilir.
Görüşme içeriği çocuğu da ilgilendiriyorsa ve çocuğun katılımının faydalı olacağı düşünülüyorsa

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 96/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

ebeveynlerine belli bir konu hakkında çocuklarının görüşlerinin neler olabileceği sorulabilir. Bu
durumda ebeveyn tahmini ile çocuğun düşüncesi genellikle farklı olacağı için çocuk görüşünü dile
getirme amacıyla görüşmeye aktif bir şekilde katılabilir.

3. Ebeveynlerden biri aslında katılımının önemli olduğu bir görüşmeye gönülsüz bir şekilde katılıp
görüşmeyi takip etmiyorsa, danışman gönülsüz ebeveyne rapor tutma görevi verebilir. Görüşme
odasında konuşulanları not etmesi, görüşme sonunda bir rapor oluşturması istenebilir. Bunları kabul
etmesi halinde bu üye ile iş birliği sağlanmış olur. (Nazlı, 2020)

4. Bazen aile üyelerinin tamamı görüşmeye gelmeyebilir. Bu durumda ilk temasın kurulduğu aile üyesi ile
iletişime geçilerek neden gelmedikleri hakkında kısa bir bilgi alınmalıdır. Yönlendirme durumunda ilk
görüşmeye gelmeyen ailelerin yönlendirilmenin neden yapıldığına, gerçekten gerekli olup olmadığına
dair kafa karışıklıkları olabilir.

5. İlk seanslara eksiksiz katılım beklendiğinden, görüşmeye bir ebeveynin ısrarla katılmak istememesi
diğer üyelerin de görüşmeye gelmemesine neden olabilir. Bu durum kaotik ailelerde daha sık
görülebilir. Bu durumda tüm ailenin ilk görüşmeye katılması konusunda ısrarcı olunmasını tavsiye
eden yazarlar (Martin, 2011; Minuchin, 1981; Whiataker ve Keith, 1981)) olduğu gibi istekli aile üyesi ile
birlikte de faydalı sonuçlar alınabileceğini bildirenler de (Nichols ve Schwartz, 1998; Haley, 1988)
vardır. Özellikle çocukla ilgili bir sorun için aile danışmanlığına başvurulduysa istekli ebeveyn ile
çalışmak da belirgin iyileşme sağlayabilir.

6. Aile danışmanlığına katılmak konusunda isteksiz üye, telefonla aranarak sadece ilk görüşmeye
çağrılabilir. İsteksiz üye ile ayrı bir bireysel görüşme planlanarak düşünceleri öğrenilebilir. İsteksiz üye
ile söze başlamak ya da isteksiz üyenin görüşmeye pasif olarak katılmasını kabul ederek süreci
yürütmek kullanılabilecek seçenekler arasındadır.

7. Değerlendirme görüşmesinde, en sık yaşanan iletişim problemi bir aile üyesine söz verilmişken, başka
bir üyenin araya girmesi veya itiraz etmesidir. Bu şekilde araya girildiği zaman danışman eğer
müdahale etmezse bu durumun tekrarlaması ve diğer aile üyelerinin de benzer şekilde birbirinin
sözünü kesmesi olasıdır. Seans içinde böyle bir durum oluştuğunda şüphesiz sağlıklı bilgi akışı
engellenecektir. Ayrıca seansta ortaya çıkan bu durum yüksek ihtimalle, aile sisteminde normal
zamanda da yaşanan bir zorluğun göstergesi ve danışmanlık sürecinde ele alınması gereken bir
noktadır.

Bu durumda danışman; İletişim konusundaki zorluklarının bu görüşmede dikkati çektiği söyleyerek seans
içinde sırayla konuşma, söz kesmeme ve herkese yeterince söz hakkı verilmesi gibi kuralları hatırlatmalıdır. 
Böyle bir durumda “Ayşe Hanım, bu konu ile ilgili sizin de söylemek istedikleriniz olduğunu anlıyorum. Fakat
ben hepinizi dinlemek, fikirlerinizi öğrenmek istiyorum. Ferit Bey söyleyeceklerini bitirdiğinde, size söz hakkı
vereceğim.” diyerek müdahale edilebilir (Nazlı, 2020).

8. Aile üyelerinden bir ya da birkaçı problem formülasyonunu kabul etmediği takdirde sürece devam
etmek o üyelerle iş birliği yapılmasını ciddi anlamda zora sokabilir. Bu durum müdahale aşamasında
direnç ya da danışmanlığı bırakma ile sonuçlanabilir. Aile danışmanı başvuru süreci, sebepleri,
problem ve çözüm konusunda üyelerin görüşlerini tekrardan dinlemeli ve gözden kaçan detayları fark
etmeye çalışmalıdır. 

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 97/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Aile üyelerinin seanslara katılımında veya değerlendirme seansında aile üyelerinin birbirleriyle veya
danışman ile iletişiminde zorluklar ortaya çıkabilir. Danışmanın bu zorlukları nasıl yöneteceğini bilmesi
danışmanlık sürecinin etkili olabilmesi için çok önemlidir.

5.3. Müdahele

Değerlendirme süreci tamamlandıktan sonra artık danışmanın zihninde ailenin problemi ve bu konuda nasıl
bir yol izleyeceği netleşmiş olmalıdır. Bu netlik formülasyonun ve izlenecek müdahale yolunun aile ile
konuşulmasını kolaylaştırır. Aile ile iş birliği içinde formülasyon ve tedavi planı oluşturulduktan sonra
müdahale aşamasına geçilir.

Her aile danışmanlığı kuramının kendine özgü müdahale yöntem ve teknikleri vardır. Bu bölümde genel
hatlarıyla müdahale seanslarının yapısı üzerinde durulacak ve hedef belirleme, çeşitli müdahale teknikleri ve
müdahale aşamasında yaşanılan zorluklara değinilecektir.

5.3.1. Danışmanlık Hedeflerini Belirleme

Müdahale aşamasına gelindiğinde, problem netleştirilmiş ve olası nedenler ve sürdürücüler belirlenmiştir.


Formülasyon aile ile paylaşılmış ve ortak bir yol haritası belirlenmiştir. Bu aşamada aile danışmanı öncelikle
aile üyeleri ile ortak hedefler belirlemelidir. Diğer bir deyişle aile üyelerinin danışmanlık sürecine gelmelerine
neden olan ve bu süreç sonunda değiştirmek istedikleri sorunları netleştirir. Danışmanlıktaki hedefler,
ailenin yapmak istedikleri ancak mevcut problem nedeniyle yapamadıkları veya farklı şekillerde yaptıkları
olarak da tanımlanabilir.

Hedefler, tüm aile üyeleri tarafından kabul edilebilir, gerçekçi ve somut olmalıdır. Tablo 5.3’te terapi hedefleri
için Prof. Robert S. Rubin tarafından geliştirilmiş akronim (İngilizce’deki smart kelimesinin baş harflerinden
oluşmuştur) görülmektedir. Aile danışmanlığında belirlenecek hedefler için de benzer bir yaklaşım izlenebilir.
Duruma ve aileye özgü hedeflerin benimsenmesi ve anlaşılması daha kolay olacaktır. Ölçülebilir hedeflerin
gerçekleşip gerçekleşmediğinin takip edilmesi kolaydır. Hedeflerin ulaşılabilir olması ailenin değişim
motivasyonunu güçlendirecek ve karamsarlık hissetmesini önleyecektir. Durumla ilgili ve danışmanlık süreci
içinde başarılabilecek olması hedeflerin danışmanlık sürecinin sınırlarının belirlenmesi ve o sınırlar içinde
hareket edilmesini sağlar.

Spesifik-Özgül

Measurable-Ölçülebilir

Achievable-Ulaşılabilir

Relevent-İlgili

Time Bound-Zaman Sınırlı

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 98/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Aile danışmanlığında hedefler belirlenirken aile üyelerinin hedefleri tanımlamakta zorlandığı durumlarda
aile danışmanı şu sorulardan yararlanabilir (Carr, 2006):

“Yarın sabah uyandığınızda bu problemin çözüldüğünü hayal edip, o durumda evinizde neler olacağını
bana anlatabilir misiniz?”

“Diyelim ki, bir mucize oldu ve bu problem çözüldü. Evinizde gizli bir kamera sizin bir gününüzü
kaydediyor. Bu videoyu birlikte izlediğimizde neler görürdük?”

“Yarın bir mucize olsaydı ve bu problem çözülmüş olsaydı şu an hayatınızda olan neler farklı olurdu?”

Hedef belirmek için kullanılan sorular aynı zamanda, müdahalede değişime nereden başlanacağının yani yol
haritasının aileyle beraber belirlenmesinde de faydalıdır:

“Buraya gelmenize neden olan problem daha iyiye gitmeye başlasaydı, evinizde ilk neyin değiştiğini fark
ederdik?”

“Bu problemi çözmek için, ailenizde bir değişiklik yapacak olsaydık; ilk nerden başlamamızı önerirdiniz?”

Ölçülebilir hedefler belirlemek için, ailenin değişmesini istediği durumun sıklığını değerlendirmek faydalı
olur. Örneğin; ev içinde yaşanan tartışmaların haftada kaç kez olduğu-ne kadar sürdüğü- ne şiddette olduğu
vb. not edilebilir. Bu davranışlardaki değişim hedefleri sayısal olarak belirlenebilir.

Bazen aile üyeleri duygularındaki değişimleri hedef olarak belirlemek isterler. Örneğin; “Daha mutlu olmak
istiyorum.” ya da ”Bu problemi kafama takmamak istiyorum.” diyebilirler. Bunlar uygun hedefler değildir ve
bu hedeflerle gelecek seanslarda ilerleyişi değerlendirmek kolay olmayacaktır. Aile üyeleri hedefi
somutlaştırmakta zorlandığında; duygu termometrelerinden veya bahsedilen duygunun somut
örneklerinden yararlanılabilir. Ailelerin hedeflerini basit ve ölçülebilir hale getirmek danışmanlık sürecinde
ilerlemeleri takip etmeyi kolaylaştırır.

“Bu problemden dolayı mutsuz hissettiğinizi, çözüldüğünde daha mutlu hissetmek istediğinizi söylediniz.
Peki bunu daha iyi bir şekilde anlayabilmem için duygularınızı 0-10 arasında puanlamanızı istiyorum. 10
en mutlu olduğunuz, 0 ise hiç mutlu hissetmediğiniz bir an olsun. Şu an bu problem karşısında mutluluk
derecenizi söyler misiniz?”

“Anladığım kadarıyla bu sorun sizi mutsuz ediyor. Peki şu an bu hisleriniz sebebiyle neleri
yapamıyorsunuz? Daha mutlu hissettiğinizde şu an yapamıyor olduğunuz neyi yap ıyor olurdunuz?”

 Örnek Vaka

Ahmet, 16 yaşındaki lise ikinci sınıfa gidiyor. Okul derslerine yeterince ilgi göstermemesi sebebiyle
ebeveynleriyle sık sık çatışmaları olduğu için aile danışmanlığına başvuruyorlar. Danışmanlık hedefleri
belirlenmesi sırasında ailesinin ona müdahale etmemesini istediğini söylüyor. Ebeveynleri ise Ahmet’in
derslerine daha fazla önem vermesini istediklerini söylüyor. Aynı zamanda ailenin tüm üyeleri, ev içindeki bu
huzursuzluktan şikâyet ediyorlar.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 99/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Ahmet ile ailesi ona müdahale etmediğinde neler olacağı ayrıntılı bir şekilde konuşuluyor. Konuşma
sırasında Ahmet’in çocukluğundan beri piyano çaldığı, aslında ilk yıllarda ailesi tarafından desteklendiği, lise
sınavlarına hazırlanırken ailesinin yönlendirmesiyle piyanoyu bıraktığı, ailesinin evdeki piyanoyu da dikkatini
dağıtmaması için yazlık evlerine götürdüğü, lise sınavında başarılı olup fen lisesine yerleştikten sonra da
ailesinin dersleri konusunda müdahalesinin arttığı ve piyanoyu geri getirmedikleri öğreniliyor.

Ailesinin Ahmet’ten beklentileri aynı şekilde detaylandırıldığında, aslında Ahmet’in piyanoda çok başarılı
olduğunu, hatta ilkokul döneminde birkaç kez sahnede onu izlediklerini ve bundan çok gurur duyduklarını
ancak son yıllarda çocuklarının geleceği ile ilgili endişelendikleri, iyi bir üniversitede okumasını istediklerini
ifade ediyorlar. Neden iyi bir üniversite istedikleri sorulduğunda, aslında kronik hastalıkları olan her iki
ebeveynin Ahmet’in gelecekte kendilerine ihtiyaçları olmadan hayatını devam ettirebilmesini istediklerini
söylüyorlar. Ahmet ise piyano çalmaya devam etmek, güzel sanatlar fakültesinin sınavına hazırlanmak ve
gelecekte bu işi yapmak istediğini ifade ediyor.

Konuşmalar sonunda her iki tarafın da Ahmet’in geleceği ile ilgili hedefi olduğu ortaya çıkıyor. Ahmet’in
hedefi için liseyi başarıyla bitirmesi ve üniversite sınavında belli bir başarı göstermesi gerekiyor. Ailesi de
Ahmet böyle bir yol izlediğinde mutlu olacağını söylüyor. Öğretmenleri Ahmet’in notları böyle devam ederse
bu sene sınıf tekrarı yapması gerekeceğini söylüyor. Evdeki tartışmaların bu konuda faydası olmadığı görüşü
her üye tarafından paylaşılıyor. Bu görüşme sonunda; aile danışmanlığının hedefinin ev içindeki tartışmaların
azalması olmasına karar veriliyor. Bunun için evdeki tartışmaların sebebi, sayısı, süresi ve şiddetinin bir
sonraki görüşmeye kadar belirlenmesi şeklinde bir ödev veriliyor.

Aile danışmanlığında hedef belirlemek, bireysel danışmanlığa kıyasla daha zordur. Çünkü her bireyin farklı
duygu, düşünce ve istekleri vardır. Danışman, her bireyi dinlemeli, hepsine eşit uzaklıkta durmalı ve tüm aile
üyelerini ortak hedefler kümesinde buluşturabilmelidir. Üyelerin hedefleri ve aile danışmanlığından
beklentileri birbirleriyle çatışabilir. Bu durumda aile danışmanı, üyelerin hedeflerini detaylı sorgulayarak,
ortak bir nokta keşfetmelerine yardımcı olmalıdır. Hedeflerin faydaları/zararları, bu hedefe ulaşılmasının
kendileri için ne ifade ettiği, ulaşılmak istenen nihai noktanın ne olduğu konuşulabilir. Ailenin ortak
hedeflerde uzlaşması danışmanlık sürecinin aile üzerinde oluşturduğu ilk başarılı etki olarak adlandırılabilir.
Ortak hedef belirleyebilme, ailenin uzlaşma ve ortak plan yapabilme becerisini artırabilir (Carr, 2006).

5.3.2. Müdahale Görüşmeleri

Hedefler belirlendikten sonra, aile sisteminin bu hedeflerle çalışmak isteyip istemediği tekrar değerlendirilir
ve aile sürece hazırsa değişim için müdahale aşamasına geçilir. Müdahale aşamasında seanslar, ekole göre
farklılıklar gösterse de genellikle 60-90 dakika süren 6-10 seans olarak planlanır. Aile sistemi ne kadar
güçlüyse o kadar az sayıda seans yeterli olurken kaotik ailelerde sadece seans içi düzeni oturtmak için bile
birkaç seans çaba harcanması gerekebilir.

5.3.2.1. Değişim Motivasyonunu Değerlendirme

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 100/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Müdahaleye geçilmeden önce aile üyelerinin değişim motivasyonunun değerlendirilmesi gerekir. Buraya
kadar iş birliği içinde olunan, hedeflerin ortak katılımla belirlendiği aile sistemleri dahi, değişim aşamasına
geldiklerinde kendilerini hazır hissetmeyebilir. Danışman bunu göz ardı edip, motivasyonu
değerlendirmeden aileyi müdahalelerle değişime zorlarsa direnç kaçınılmaz olur. Bu nedenle, müdahaleye
başlanmadan önce, aile üyelerinin motivasyonları değerlendirilmelidir.

Prochaska’nın Değişimin Aşamaları Modeli’ne göre bireyler, yardım için başvurduklarında her zaman
değişime hazır olmayabilirler. Prochaska madde kullanım bozukluğu olan bireylerin terapiye aktif bir şekilde
katılım isteğini değerlendirmek için bir model oluşturmuştur. Bu model 6 evreden oluşur:

Karar Öncesi Evre: Problemin reddedildiği, değişime direnç gösterildiği evredir.

Karar Verme Evresi: Problemin farkında olunan ancak değişimle ilgili kararsızlıkların baskın olduğu
evredir.

Değişime Hazırlık Evresi: Kararsızlıkların büyük oranda giderildiği, birey tarafından küçük değişimlerin
yapılmaya hazır olunduğu evredir.

Eylem Evresi: Bireyin terapiye tam olarak katılmaya ve büyük değişikler sağlamaya hazır olduğu
evredir.

Sürdürüm Evresi: Yeni becerilerin, değişimlerin hayata entegre edildiği evredir.

Yineleme Evresi: Değişimden önceki dönemde yaşanan zorlukların gelecekte tekrarladığı evredir.

Aile sistemi veya üyelerden bazıları, karar verme öncesi evredeyse; mevcut problemin nelere engel olduğu,
değişiminin artı ve eksileri konuşulmalıdır. Esas olan ikilem yaratmak ve bunu danışanlara vurgulayıp üzerine
düşünmelerini sağlamaktır. Bunun için şu sorular kullanılabilir (Stallard, 2021):

“Zeynep Hanım, sizden beş yıl sonrasını hayal etmenizi istiyorum. Beş yıl sonra gelecekte kendinize ve
ailenize baktığınızda ne görmek istersiniz?”

“Şu an değişime hazır hissetmediğinizi söylediniz. Peki, eğer bu değişim gerçekleşmezse, beş yıl sonra
hayalini kurduğunuz bu şey, ne durumda olacaktır?”

“Hayatta yaptığımız her seçimin, verdiğimiz her kararın iyi ve kötü yönleri vardır. Zihnimiz bazen bize
daha çok kötü yönleri gösterebilir, dolasıyla bu seçimden kaçınabiliriz. Şimdi Arif Bey, eğer izin verirseniz
sizinle bu değişimin gerçekleşmesinin artı ve eksilerinin neler olacağını tartışmak ve bunların sonuçlarını
değerlendirmek istiyorum.”

Bazen aile üyeleri alıştıkları bir düzenden başka bir düzene geçmekten endişelenirler. Bu kaygı, harekete
geçmelerini engelleyebilir. Danışmanlık sürecinde aile üyelerinin bu tür kaygılarını ifade edebilecekleri bir
ortam oluşturulmalıdır. Özellikle değişimin ilk aşamalarında, aile üyelerinin kaygıları destekleyici ve empatik
şekilde dinlenmeli ve giderilmeye çalışılmalıdır.

5.3.2.2. Müdahale Yöntemleri

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 101/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Aile danışmanlığında müdahaleye genellikle ailelerin en kolay değiştirebilecekleri noktadan başlamak


faydalıdır. Bu şekilde hem değişim kaygıları azaltılabilir hem de değişim konusundaki inancı ve motivasyonu
artırabilir. Bu değişimler genellikle yüzeysel olur.

Değişimler, birinci ve ikinci dereceden değişimler olarak sınıflandırılabilir (Gladding, 1998).  Birinci dereceden
değişimler; genellikle ailelerin sürecin başlarında gerçekleştirdiği yüzeysel değişikliklerdir. İkinci dereceden
değişimler ise sürecin sonlarına doğru, genellikle aile sisteminin işleyişinde meydana gelen değişimlerdir.
Ergenin çevrimiçi oyun oynaması sebebiyle sık sık tartışan bir ailede, ergenin oyun saatinin bir saat
azaltılması; birinci dereceden değişimdir. Ailenin bir araya gelerek oyun süresini tartışmadan belirlemeyi
öğrenmesi; ikinci dereceden değişimdir. Aile danışmalığı sürecinin asıl hedefi, daha zor ulaşılan ve daha
kalıcı olan ikinci dereceden değişimleri sağlamak olmalıdır.

Danışman müdahale aşamasında davetkar olmalıdır. Seans içinde, aktif dinleme becerilerini; pozitif
çerçeveleme, aynalama, özetleme gibi teknikleri sık sık kullanmalıdır. Aile üyeleri, değişim için denemede
bulunduğunda çabalarının danışman tarafından fark edilmesini ve danışmanın onları takdir etmesini
bekleyebilir. Danışman ailedeki değişimleri fark etmeli; yalın, net ve destekleyici bir dille pekiştirmelidir.

5.3.2.2.1. Video Kaydı

Aile danışmanlığında video kaydı sık kullanılan araçlardandır. Video kaydı seans içinde danışman tarafından
yapılabileceği gibi seans dışında aile tarafından da yapılabilir. Video kaydının aile üyeleri tarafından
danışman eşliğinde izlenmesi birçok anlamda fayda sağlayabilir. 

Video kayıtları, ailelerin iletişimde yaşadıkları zorlukları fark etmelerini sağlayabilir. (Cain, 1981) Aile
üyelerinin hem sözel hem sözel olmayan iletişimlerine dışarıdan bakabilmesine fırsat verir. Video kayıtları
değişim motivasyonunu artırmak için de kullanılabilir. Kendi video kaydını izlediğinde üyeler, sorunlarından
rahatsız olup değişmek konusunda daha istekli bir hale gelebilir. Aynı zamanda aile üyeleri neyi değiştirmek
istediğine de karar verebilir.

Video kaydı ilerlemeyi takip etme amaçlı da kullanılabilir. Video kayıtları belli seanslarda tekrarlanırsa,
ailedeki değişimin somut bir şekilde takip edilebilmesini sağlar. Danışman bu durumda iki video arasındaki
farkları sorarak aile üyelerinin ilerlemeyi değerlendirebilmesi sağlayabilir. İlerlemeyi fark eden aile üyelerinin
değişim konusundaki motivasyonu belirgin şekilde artacaktır.

5.3.2.2.2. Hikâye Kullanımı

Aile danışmanlığında hikayeler farklı amaçlarla kullanılabilir. Hikayelerin önemli bir özelliği dinlenme ve
anlaşılmasının kolay olmasıdır. Hikayeleştirme, ailenin hayat hikayesini yazmak şeklinde uygulandığında
yaşadıkları sorunun hayat hikayelerinin küçük bir bölümü olduğunu fark edebilirler. Sorunun olmadığı
dönemlerdeki hallerini düşünüp motive olabilirler.

Aile üyelerine farklı insanların başından geçmiş hikayelerin anlatılması ise yaşadıkları problemleri
genelleştirebilmelerine yardımcı olur. Aynı zamanda benzer zorluk yaşayan kişilerin hikayeleri üzerinden
problem çözme becerileri geliştirilebilir.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 102/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Son olarak aynı hikâyeyi farklı üyelerin yorumlaması istenerek üyelerin farklı perspektifleri olduğunu
görmeleri sağlanabilir. Bu şekilde kullanıldığında üyelerin bakış açıları arasındaki farklılıkların
belirlenebilmesi için pratik bir yol sağlar. Bu farklılıklar yeri geldiğinde danışman tarafından tekrar
hatırlatılabilir.

5.3.3. Müdahale Aşamasında Karşılaşılan Zorlukların Yönetimi

Müdahale aşamasındaki zorlukların en önde geleni müdahaleye karşı direnç gelişmesidir. Aslında direnç, aile
sisteminin uzun süredir mevcut olan şekilde yaşamaya devam etme çabasıdır. Direnç; danışanların verilen
ödevleri yapmama, seanslara katılmama veya geç katılma, görüşmede olumsuz, iş birliğine kapalı tutum
sergileme gibi farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Danışman, direnci görmezden gelmemeli, anlamaya çalışmalı
ve altta yatan nedenleri ele almalıdır. Direnç değişimle ilgili kaygılardan kaynaklanıyorsa, danışman daha
önce yukarıda bahsedilen motivasyonel görüşme tekniklerinden yararlanabilir.

Direnç ortaya çıktığında yapılacak en önemli şeylerden biri görüşme sonrasında aile hakkında elde edilen
bilgilerin tekrar gözden geçirilmesidir. Bir eksiklik olup olmadığı, sürecin plana uygun şekilde ilerleyip
ilerlemediği gözden geçirilmelidir. Bu gözden geçirme mümkünse deneyimli bir meslektaş ile birlikte
yapılmalıdır. Bu şekilde sürece dışarıdan bakılabilmesi ve aksayan yönlerin fark edilebilmesi sağlanır.

Aile sistemi direnç geliştirdiğinde, buna aile danışmanının vereceği tepki de değişkendir. Tecrübesiz
danışmanlar hayal kırıklığına uğrayabilirken tecrübeli danışmanlar paniğe kapılmadan direnci anlamaya ve
çözmeye çalışır. Danışman bir süredir emek verdiği, zaman ayırdığı ailenin gösterdiği direnç karşısında hayal
kırıklığı ve öfke hissedebilir. Danışmanın hissettiği hayal kırıklığı ve öfke, doğru ele alınmadığında
danışmanla ilişkisinin kalitesini bozabilir. Zedelenen ilişki, danışmanlık sürecinin başarısızlıkla
sonuçlanmasına neden olabilir. Bunun önüne geçmek için; danışmanlar ailelerin direnç geliştirebileceğini
ancak bunun çoğunlukla danışmanın üstesinden gelebileceği bir durum olduğunu bilmelidir. Bu gibi
durumlarda danışman duygularının farkında olmalı, bunları uygun şekilde ele almalı ve direnci aile üyeleri ile
konuşmalı ve birlikte uygun çözümler üretmelidir.

Diğer bir zorluk danışmanın ailenin problemi karşısında hissettiği duyguların danışmanlık sürecini olumsuz
etkilemesidir. Örneğin; aile içindeki tartışmalardan olumsuz etkilenen çocuğu “mağdur” ebeveynleri ise
“zorba” olarak görebilir. Danışmanlık sürecinde kendisini mağdur çocuğun “kurtarıcısı” olarak
konumlandırabilir. Bu konum danışmanın süreci profesyonel olarak yönetmesine engel olur. Bu şekilde
danışman kaotik aile sisteminin bir parçası haline gelip tüm üyelerin ihtiyaçlarını takip edemez hale gelebilir.
Bu şekilde devam ettiğinde bir süre sonra danışmanlık süreci muhtemelen başarısızlıkla sona erecektir. Bunu
önlemek için aile danışmanının kendi duygularının farkında olması ve onları uygun şekilde kontrol
edebilmesi gerekir. Danışmanın süpervizyon alması da bu noktada çok önemlidir (Carr A.,2006).

5.4. Sonlandırma

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 103/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Danışmanlık sürecinin başında belirlenen hedeflere ulaşıldığında, ailede istenen değişim sağlandığında
danışmanlık sürecinin sonlandırma aşamasına geçilir. Bu aşama hassas bir şekilde yönetilmeli ve çok
uzatılmamalıdır. Bu sürecin uzatılması bazı zorlukları da beraberinde getirebilir. 

Sonlandırma aşamasında, seans aralıklarını açmak kontrollü bir geçiş sağlayacağı için faydalı olacaktır (Carr,
2006). Seans aralıkları açılırken bir yandan da ailelere artık sorunlarını dışarıdan yardım olmadan kendi
becerileri ile halledebilecekleri mesajı verilerek ailelerin değişimleri pekiştirilmiş olur. Örneğin;

“Bugün görüşmede konuştuklarımıza baktığımızda bu haftanın oldukça iyi geçtiğini anlıyorum ve önceki
notlarımı gözden geçirdiğimde başladığımız noktaya göre epeyce ilerlemiş olduğunuzu görüyorum. Bu
iyileşmeyi daha iyi gözlemlemek adına, geçen seanslarda da planladığımız gibi bir sonraki görüşmeyi biraz
daha uzak bir tarihe ayarlamaya ne dersiniz?”

Haftalık yapılan seansların arası başlangıçta iki haftaya, sonrasında bir aya kadar uzatılabilir. Bu
görüşmelerde de kazanılan becerilerin sürdürüldüğü gözlendiğinde aileyle birlikte verilecek karar sonunda
bir veya iki seans daha yapılarak danışmanlık süreci sonlandırılabilir.

Sonlandırma seanslarında, değerlendirme aşamasında belirlenen hedeflere ne ölçüde ulaşıldığı, ailenin


danışmalık süreci içerisinde hangi becerileri kazandığı aile üyeleriyle birlikte gözden geçirilir (Nazlı, 2020).
Danışmanlık sürecinde kazanımların ve başarıların bir raporunu hazırlamak faydalı olacaktır. Bu rapor ile
ailelere değişimin somut bir kanıtı sunulmaktadır, gelecekte benzer bir problem yaşadıklarında bu raporu
gözden geçirebilir ve benzer bir şekilde çözümler üretebilirler.

Seanslar sonlandırıldıktan sonra aile ihtiyaç duyduğunda yeniden danışmanlık hizmetine başvurabilir.
Seanslar sonlandırılırken, bu mesajı ailelere vermek gerekir. Bitirirken bu bağlantıdan bahsettikten sonra üç
farklı yöntem kullanılabilir. Bu şekilde, ailenin danışmanlık sistemine bağlı kalmasını ancak mevcut
danışmanlık sürecinin sonlandırılmasını sağlar.

1. Uzak bir tarihe kontrol randevusu ayarlamak (örneğin, bir yıl sonrasına)

2. Ailelere kasada bir seans haklarının durduğunu, ihtiyaç duyduklarında iletişime geçerek bunu
kullanabileceklerini söylemek

3. Ailelere nüks durumunda telefon desteği verilebileceğini söylemek

     Danışmanlık sürecinin başında, yetkin bir danışmanın sürecin nasıl ilerleyeceği ile ilgili bir planı olmalıdır.
Aile ile en başta bu taslak halindeki planın paylaşılması sürecin sistematik ilerlemesinde faydalıdır. Bu
özellikle sonlandırma aşamasında büyük yarar sağlar. Aile danışmanlığında süreç uygun şekilde
yürütülmediğinde ise danışmana bağımlılık oluşabilir (Bentovim, 1989). Eğer bağımlılık oluştuysa,
danışmanlığın sonlandırılması çok zorlaşır. Eğer böyle bir durum geliştiyse aile üyeleri ile süreç netleştirilmeli
ve belli bir seans sayısı belirlenmeli ve sonrasında danışmanlık süreci bitirilmelidir. Diğer bir yöntem ise
görüşmelerin arasının açılarak danışmanlık sürecinin bitirilmesi olabilir. Eğer aile bu şekilde de sürecin
bitirilmesini kabul etmiyorsa aileyi farklı bir aile danışmanına yönlendirmek uygun bir seçenek olabilir.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 104/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Bu tür durumlar danışmanlık sürecinin profesyonel bir şekilde sürdürülmesinin önemini göstermektedir.
Danışmanın süpervizyon alması bu tür durumların önlenmesi için çok kritiktir. Sürecin profesyonelce
yürütülmesi ve bağımlılık gelişimi, ailelerin ayrılmaya aşırı tepkiler göstermesini büyük ölçüde önler.
Örneğin;

“Sizlerle ortak belirlediğimiz hedefler için çalışacağız. Amacımız hedeflerinize ulaşmak için aile sisteminizde
değişimi sağlamak. Belli sıklıkla yaptığımız görüşmelerle ilerlememizi birlikte gözden geçireceğiz. Hedeflerinize
ulaştığımızda, değişimi sağladığımızda süreci sonlandıracağız.”

Sonlandırma seanslarında nüks gelişimi ve yönetimini de ailelerle konuşmak faydalıdır. Nüks yönetiminde;
aile üyelerine nükslerin meydana gelebileceğini, bunun doğal olduğunu, korkulacak bir durum olmadığını
söylemek gerekir. Bu konuda ailelerin tahmini alınabilir. Örneğin; “Siz hangi durumlarda, bu sıkıntılarınızın
tekrarlayabileceğini düşünüyorsunuz?” gibi sorular yöneltilebilir. Devamında bu tahminleri üstünden bir
senaryo yaratılarak, nüks olduğunda danışmanlık sürecinde kazandıkları becerileri nasıl uygulayacakları
konuşulabilir, burada danışmandan çok ailenin aktif olması önemlidir.

Son olarak ailenin nüks yönetiminde kendi becerilerinin yetersiz kalması durumunda, danışmanın kapısının
her zaman açık olduğu ve istedikleri zaman başvurup yeniden destek alabileceklerini söylenebilir. Hatta
danışmanlar; ailelere olası bir nüks durumunda yeniden bir araya geldiklerinde, bunun ilk süreçten daha
kolay olacağını tahmin ettiklerini, geçmişte değişimi başardıklarını ve yeniden yapabileceklerini ifade
edebilir. Nüks yönetimi konusunda da çalışıldıktan sonra aile danışmanlığı sonlandırılabilir.

Bölüm Özeti

Aile danışmanlığı; planlama, değerlendirme, müdahale ve sonlandırma aşamalarından oluşan, aile ile
kurulan çalışma iş birliğinin aslında tamamen sonlandırılmadığı açık uçlu bir süreçtir.

Aile danışmanlığı, aile ile ilk temasa geçildiği andan itibaren başlar. Değerlendirme aşamasında; danışmanın
şu 3 görevi tamamlaması gerekir: Danışmanlık sürecine katılım ve değerlendirme için sözleşmenin
oluşturulması, değerlendirme ve formülasyonun tamamlanması ve çalışma iş birliğinin kurulması.

Danışman, formülasyonu oluştururken aile ile ortak karar vermeli, formülasyonun basit bir şeklini aileye
özetlemelidir. Danışmanlık sürecinde aile ile ne kadar çok ortak çalışılmış olursa terapötik iş birliği o derece
güçlü olur.

Değerlendirme görüşmesi tamamlandıktan sonra müdahale aşamasına geçilir.

Terapi hedefleri en basitiyle, ailenin yapmak istedikleri ancak mevcut problem nedeniyle yapamadıkları veya
farklı şekillerde yaptıklarıdır.

Hedefler belirlendikten sonra, müdahale seanslarına geçilir, genellikle 60-90 dakika süren 6-10 seans olarak
planlanır. Aile sistemi ne kadar güçlüyse seanslar o kadar az sayıda olur. Başlangıçta belirlenen hedeflere
ulaşılıp, aile sisteminde değişim sağlandığında sonlandırma aşamalarına geçilir.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 105/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Son aşamaya geçildiğinde, seansların birden sonlandırılmasından ziyade; önce seans aralıklarını açmak
önerilir. Bu seanslarda da kazanılan becerilerin devamı gözlendiğinde aileyle birlikte verilecek karar sonunda
bir veya iki seans daha yapılarak danışmanlık süreci sonlandırılabilir.

Kaynakça

Bentovim ,A (1989). Başvuran Hasta Çocuk Olduğunda Aile Terapisi, Bloch, S. (Ed.).Psikoterapilere Giriş.
İstanbul:Cerrahpaşa Yay. Birliği

Brogan, M. M., Prochaska, J. O., & Prochaska, J. M. (1999). Predicting termination and continuation status in
psychotherapy using the transtheoretical model. Psychotherapy: Theory, Research, Practice, Training, 36(2),
105–113.

Cain, A (1981). The Role of the Therapist in Family Systems Therapy, Berenson, G. ve White, H. (Ed.). Annual
Review O f Family Therapy. New IN York: Human Sciencess Pres.

Carr A., Family Therapy Concepts, Process and Practice, 2nd Edition, England: Wiley Series

Fenell, D. & Weinhold, B. (1989). Counseling Families. Colorado: LovePub. Com.

Foley, V. (1989). Family Therapy, Corsini, R. ve Wending, D. (Ed.). Current Psychotherapies. 4. Edition. Hacsa:
F. F. Peacock.

Gladding, S.T. (1998). Family Therapy. History, Theory and Practice. Second Edition, Merrill Prentice Hail.

Haley, J. (1988). İletişim. Uzunöz, A. (Çev.), Ankara: Çark Kitabevi.

Martin, D.G. (2011). Counseling & Therapy Skills. 4.edition, Waweland: Press Inc.

Miller, I. et al. (1987). Family fimctions in the families of psychiatric patients, Comprehensive Psychiatry. V ol.
27, 4.

Minuchin, S. (1981). Constructing A Therapeutic Realty, Brenson, G. ve White, H. (Ed.). Annual Review Of
Family Therapy. New York: Human Sciences Press.

Nichols, M. & Schvvartz, R. (1998). Family Therapy. Forevvord by Salvador Minuchin, 4. Edition, Boston: Allyn
and Bacon.

Öztürk Kılınç, E., Türkçapar, H. ve Akdemir, A. (1996). Örneklerle aile tedavisinin temel kavramları. Aile
Terapileri, Ankara: AÜ Basımevi.

P. Stallard (2021), İyi Düşün İyi Hisset. Çev: Cem Gökçen Ankara: SAY Yayınevi.

Nazlı S. (2020), Aile Danışmanlığı, 15. Baskı Ankara: Anı Yayın Evi.

Tutty, L.M. (1995). Theroretical and practical issues in selecting a measure of family fiınctioning, Research On
Social Work Practice. January. vol.5.

Yalın, A., Kayatekin, E. ve Uslu, R. (1996). Örneklerle sistemik aile tedavisi yaklaşımları. Aile Terapileri. Ankara:
AÜ Basımevi.
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 106/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Ünite Soruları

1. I. Tırnak yeme problemi olan çocuğun ebeveynleri


II. Aileyle birlikte yaşayan babaanne.

III. Çocuğun okul arkadaşları

IV. Yurt içinde sorunlu davranışları sebebiyle yönlendirilen ergenin koruyucu ebeveynleri

 Yukarıdaki maddelerden hangilerinde aile danışmanlığı sürecine öncelikle dahil edilecek kişilere
yer verilmiştir?

A) I ve III

B) I, II ve IV

C) I ve IV

D) I, III ve IV

E) I, II, III ve IV

2. Aşağıda verilen aile danışmanlığı sürecinde hipotez oluşturma ile ilgili bilgilerden hangisi
yanlıştır?

A) Yönlendirmenin yapılması veya aile ile ilk temasa geçilmesiyle birlikte danışmanlık sürecinde
danışman ilk hipotezini oluşturmaya başlar.

B) Hipotezler aileden alınan bilgilerden ve danışmanın deneyimlerinden yola çıkılarak


oluşturulur.

C) Hipotezler, gereken bilgileri toplama, hedefleri belirleme ve sürecin yönetiminde kolaylık


sağlar.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 107/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

D) Aile danışmanlığı sürecinde içerisinde ailenin farklı bilgiler ortaya çıksa dahi danışman
hipotezinin arkasında durmalı ve değiştirmemelidir.

E) Hipotezin amacı aile sistemi ile belirtiler arasındaki ilişkiyi tanımlamaktır.

3. Aşağıdakilerden hangisi aile danışmanlığının değerlendirme aşamasında danışmanın


görevlerinden biri değildir?

A) Danışmanlık süreci ile ilgili aileyi bilgilendirmek

B) Çalışma iş birliğinin kurulması

C) Değişime karşı çıkan ailenin ev ödevi konusunda ikna edilmesi

D) Müdahale için gerekli bilgileri toplamak

E) Aileyle birlikte ortak formülasyon oluşturmak

4. Aşağıdakilerden hangisi aile danışmanlığında belirlenen etkili hedeflerin özelliklerinden biri


değildir?

A) Soruna özgün

B) Öznel

C) Danışan tarafından başarılabilir

D) Danışmanlık sürecinde ulaşılabilir

E) Ölçülebilir

5. Müdahale aşaması ile ilgili verilen bilgilerden hangisi doğrudur?

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 108/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

A) Aile sorunun bir an önce çözülmesi konusunda endişeliyse, danışmanlık hedefleri


oluşturulmadan müdahaleye geçilebilir.

B) Aile üyelerinden birinin değişim konusunda motivasyonu yoksa o aile üyesi danışmanlık
sürecinden çıkarılıp, istekli olanlarla devam edilmelidir.

C) Aile sisteminin değişim konusunda kaygıları mevcutsa, bu kaygılarını ifade etmelerine fırsat
verilmeli, değişimin ilk aşamalarında danışman aileye destek olacağını hissettirmelidir.

D) Ailede bir değişim sağlanır sağlanmaz danışmanlık süreci sonlandırılmalıdır.

E) Danışman, müdahale aşamasında ev ödevlerini yapmayan aile üyesine karşı öfkelendiğinde


bunu ifade ederek o aile üyesine ceza vermelidir.

6. I. Bir yıl sonra görüşmek üzere aileyle randevu ayarlamak


II. Ailelere kasada 1 seans hakları olduğunu ihtiyaç halinde kullanabileceklerini söylemek

III. Nüks gelişebileceği için hedeflere ulaşıldıktan sonra da aileyle aylık görüşmelere devam
etmek

 Yukarıdakilerden hangisi veya hangileri aile danışmanlık süreci sonlandırılırken kullanılabilecek


yöntemlerdendir?

A) II ve III

B) Yalnız II

C) Yalnız I

D) I ve II

E) I, II ve III

7. Aile danışmanlığı ile ilgili verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 109/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

A) Aile danışmanlığı, aileyi etkileşimde bulunan bir sistem olarak ele alır.

B) Aile danışmanlığı, aile üyeleri arasındaki iletişimi geliştirme ve işlevsel olmayan davranışları
değiştirmeyi amaçlar.

C) Birden fazla aile danışmanlığı kuramı vardır ancak bu kuramların hepsi aynı müdahale
yöntemlerini kullanır.

D) Aile danışmanlığı süreci planlama, değerlendirme, müdahale ve sonlandırma olarak dört


temel bölümden oluşur.

E) Aile danışmanlığı, aile ile ilk iletişimin kurulmasıyla başlar.

8. I. Aile danışmanlığı süreci isteğe bağlıdır, ailenin kabul etmediği durumda aile sürece devam
etmeye zorlanmamalıdır.

II. Danışmanlık sürecinde gizlilik ilkesi önemli değildir.

III. Ailenin sorun ile ilgili kendi hipotezlerini ve çözüm önerilerini sunmalarına fırsat
verilmemelidir.

IV. Danışman, aileden gelen bilgileri not ederken, ailenin iletişim şekline, üyelerin birbirini nasıl
dinlediklerine, sözel olmayan iletişimlerine de dikkat etmelidir.

Yukarıda aile danışmanlığı ile ilgili verilen bilgilerden hangileri yanlıştır?

A) Yalnız I

B) II ve III

C) III ve IV

D) Yalnız IV

E) I, II ve III

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 110/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

9. Aşağıdakilerden hangisi aile danışmanlığı sürecinde danışmanın karşılaşabileceği


zorluklardan biri değildir?

A) Danışmanın başlangıç hipotezinin doğrulanamaması

B) Aile üyelerinden bazılarının veya tüm ailenin görüşmelere gelmeyi reddetmesi

C) Terapötik müdahale aşamasında aile sisteminin değişime direnç göstermesi

D) Görüşme sırasında söz hakkı aile üyelerinden birindeyken, başka bir üyenin müdahale etmesi

E) Ailenin danışmanlık sürecine bağımlılık geliştirmesi

10. Aşağıda aile danışmanlığında hedefler belirlenirken dikkat edilmesi gereken noktalardan
hangisi yanlıştır?

A) Danışman, her aile üyesine eşit mesafede durmalıdır.

B) Danışman, tüm aile üyelerini ortak bir hedefler kümesinde toplayabilmelidir.

C) Hedefler, aileler tarafından anlaşılabilecek basitlikte, gerçekçi ve somut olmalıdır.

D) Aile üyelerinin hedefler konusunda çatışma yaşadığında, hedeflerin faydaları/zararları, bu


hedefe ulaşılmasının kendileri için ne ifade ettiği konuşulabilir.

E) Çocuklar hedef belirlenme sürecine dahil edilmemelidir.

CEVAP ANAHTARI

1. b 2. d 3. c 4. b 5. c 6. d 7. c 8. b 9. a 10. e

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 111/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

6. DAVRANIŞ ÖRÜNTÜLERİNE ODAKLANAN AİLE


DANIŞMANLIĞI EKOLLERİ

Giriş

Aile danışmanlığı tarihinde birçok önemli kuramcı ve kuram vardır. Bu kuramların her biri aile sorunlarının
farklı yönlerine dikkat çekmiştir. Birçok aile danışmanlığı yaklaşımının danışmanlık sürecinde kendine has
özellikler bulunmaktadır. Kimi kuramlar ailenin yapısını temel almış ve bunlarda değişiklik oluşturmaya
yönelik müdahaleler tanımlamışken kimisi de problemin altında yatan inanç sistemlerini hedeflemiştir.
Kuramların her biri aile danışmanlığı konusundaki bilgileri zenginleştirmekte ve ailenin farklı şekillerde ele
alınarak ilerleyebileceğini gözler önüne sermektedir.

Bu bölümde özellikle günümüz aile danışmanlığı hizmetlerinde önemli yeri olan ve sık kullanılan davranış
örüntülerine odaklı ekollerden MRI Kısa Süreli Aile Danışmanlığı, Stratejik Aile Danışmanlığı, Yapısal Aile
Danışmanlığı, Bilişsel Davranışçı Aile Danışmanlığı, İşlevsel Aile Danışmanlığı olmak üzere beş temel ekolden
ve bu ekollerin temel kavramlarından bahsedilecektir.

6.1. MRI Kısa Süreli Aile Danışmanlığı

Zihinsel Araştırma Enstitüsü (MRI), 1950'li yılların sonlarında Bateson projesinin sona ermesiyle Bateson
grubunun üyeleri tarafından kurulmuştur. 1967'de MRI'da Kısa Süreli Aile Danışmanlığı projesi
oluşturulmuştur. MRI kısa süreli aile danışmanlığı, Bateson'un (1972) sibernetik ve sistem teorisi hakkındaki
fikirlerinden, Milton Erickson'ın hipnoterapiye yaklaşımından (Haley, 1973) ve Heinz Von Foerster'ın (1981)
yapılandırmacılığından esinlenilerek oluşturulmuştur.

              Bu kuramın temel fikri, sorunları çözmeye yönelik etkisiz girişimlerin sonunda bu sorunları
sürdürmeye başladığıdır. Bunlara “ironik süreçler" adı verilmiştir. Bu nedenle değerlendirmede,
problemlere olduğu kadar denenmiş ve etkisiz olmuş çözüm girişimlerine de odaklanılır. Tedavide ise,
danışanlar paradoksal olarak kendi sorunlarını çözmeye çalışmayı bırakmaya teşvik edilir. Böylece sorunlu
davranış kalıplarının ve ironik süreçlerin kırılması hedeflenir.

Vaka Örneği

Eşlerin birbirleriyle anlaşamamaları nedeniyle danışmanlığa başvuran bir ailede değerlendirme süreci
tamamlanıyor. Değerlendirmenin sonucunda kadının, kocasının ketumluğu konusundaki endişesinin,
kocasının nerede olduğunu, düşüncelerini, duygularını ve planlarını sürekli sorgulamasına yol açtığı
saptanıyor. Bu sorgulamaları ise kocası aşırı müdahale olarak algılıyor ve daha da ketumlaşıyor. Buna karşılık
karısı da daha meraklı hale geliyor. Değerlendirmede, bu talepkarlık ve geri çekilme davranışı kısır

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 112/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

döngüsünü açıklığa kavuşturmaya odaklanılıyor. Müdahale olarak kısır döngüyü bozmayı ve onun yerine
karşılıklı iletişimden oluşan bir döngü haline gelecek başka bir davranış kalıbını koymayı amaçlanıyor
(Watzlawick ve ark. 1974).

MRI yaklaşımı, sağlıklı ve sorunlu ailenin iyi ifade edilmiş bir modelini gerektirmez. Sorunlar için sürekli
etkisiz çözümler kullanan ve ‘aynısından fazlasını’ yapmayı içeren döngüler içinde sıkışıp kalan ailelerin,
esneklik gösterebilen ve ‘ironik süreçlere’ sıkışıp kalmayan ailelere göre daha az uyum sağlayacakları
görüşünü içerir.

6.1.1. MRI Kısa Süreli Aile Danışmanlığında Değerlendirme

Değerlendirme tipik olarak danışmanlık görüşmesi ile yapılır ve yalnızca "asıl danışanın" orada olması
esastır. MRI modeli, sorunu çözmeye kendini adamış “asıl danışan" ile bir başkasını memnun etmek için
tedaviye katılan "sözde danışan" arasında ayrım yapar. Örneğin; içki sorunu olan ve bu zorluğu inkar eden
ancak eşinin isteği üzerine terapiye katılan bir kişi, sözde danışandır.

Tüm ailenin kısa süreli danışmanlığa katılmasına gerek yoktur. MRI kısa süreli aile danışmanlığı genellikle
istekli bireylerle yürütülür ancak problemin etrafındaki tekrarlayan etkileşim döngüsüne hapsolmuş diğer
bireylerin de değerlendirilmesi gerekir. Sorunu ve etkisiz çözüm girişimleri veya ironik süreçleri içeren bu
tekrarlayan döngünün belirlenmesi, temel değerlendirme görevidir.

Mevcut problem etrafındaki etkileşim döngüsü, problemin son bölümleri ve çözüm için atılan adımlar
konuşularak tanımlanır. Danışman, kimin dahil olduğu ve ne yaptıklarının ayrıntılarını araştırır. Tipik bir
değerlendirme sorusu, 'Sorunlu bir bölümün videosu olsaydı ne görürdüm?' şeklindedir. Değerlendirme
süreci sırasında, sorunlu bölümlerin nasıl başladığı, ilerlediği ve sonuçlandığı konusunda adım adım bir
açıklama geliştirmeye vurgu yapılır. Bu değerlendirme, sorunu sürdüren faktörlerin doğasını açıklığa
kavuşturur ve bunlar genellikle etkisiz çözümleri içerir.

Tablo 6.1 MRI Kısa Süreli Aile Danışmanlığında etkisiz çözümler veya ironik süreçler dört ana kategoriye
ayrılır

1. Kendini veya başkalarını gönüllülük gerektiren durumlar için zorlamak. Örneğin; çocuğunu,
kendisine karşı içten bir sevgi veya saygı duyması için zorlamak.

2. Risk almanın kaçınılmaz olduğu durumlarda risk içermeyen çözümler kullanmak. Örneğin, kaygı
uyandıran durumdan kaçınarak kaygıyla baş etmeye çalışmak.

3. Çatışmayı muhalif tartışmalarla çözmeye çalışmak. Örneğin, karşısındaki eşine kırıldıktan sonra
onun her dediğine itiraz etmeye başlamak.

4. Kendini savunarak suçlayanın şüphelerini doğrulamak. Örneğin, mesafeli olmakla suçlandığında,


savunmacı bir şekilde yanıt veren bir eş, suçlayanın şüphelerini doğrulamış olur.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 113/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

          Değerlendirmenin bir parçası olarak, danışanın iyileşmenin gerçekleştiğine inanmasını sağlayacak en


küçük değişiklik tanımlanır. Bu daha sonra tedavi hedefi olarak belirlenir. Tipik bir hedef belirleme sorusu
şudur: 'İşler daha iyiye doğru küçük bir dönüş yaptığında, sizce mevcut durumdan farklı olarak ne olacak?'
Küçük değişiklikler meydana geldiğinde olumlu geri bildirimler verilir, böylece pekiştirme sağlanmış olur.

              Değerlendirmede dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta danışman-danışan ilişkisinin kalitesidir.
Danışanlar, danışmanlarla uyumlu veya meydan okuyan ilişkilere girebilir. Müdahaleler, danışanların baskın
ilişki tarzlarına uyacak şekilde tasarlanmalıdır.

            Danışanların sorunlarına ilişkin açıklamaları ve tedaviyle ilgili beklentileri de değerlendirilir. Bunlar


danışanın problemlerini nasıl çerçevelediğini yansıtır. MRI müdahaleleri çoğunlukla, danışanın orijinal
çerçevesine bir dereceye kadar uyan, problemin alternatif yeniden çerçevelemelerini sunmayı içerir. Örneğin;
kızını kötü ve cezalandırılması gereken biri olarak tanımlayan bir ebeveyne, kötü davranışların temeldeki bir
güvensizliği yansıttığı bunun da sevildiğine ve değer verildiğine dair güvence içeren rutinlere ve kurallara
ihtiyacı olmasından kaynaklandığı şeklinde bir yeniden çerçeveleme önerilebilir.

6.1.2..MRI Kısa Süreli Aile Danışmanlığında Tedavi

MRI kısa süreli aile danışmanlığının amacı, danışanların mevcut sorunlarını çözmelerine yardımcı olmaktır.
Bu yaklaşımda ailenin organizasyonunu yeniden yapılandırmak veya kişisel gelişimi kolaylaştırmakla
ilgilenilmez. Kısa danışmanlık seansları, danışanların ve danışmanların seanslar arasında gerçekleştirilecek
görevleri belirlemek ve yapılan görevleri gözden geçirmek için çalıştıkları bir süreçtir. Değişimin
gerçekleştiği ana yol bu oturumlar arası görevlerdir. Değişimi gerçekleştirmekte danışmanlık
seanslarındaki süreç daha az önemlidir.

Danışmanlık tipik olarak on seanstan daha kısa sürede gerçekleştirilir. Danışanların problemi sürdüren
etkileşim kalıplarından kurtulmasına yardımcı olacak müdahaleler tasarlanır. Danışman, iş birlikçi değil
stratejiktir. Yani öncelikli olarak süreç üzerinde yüksek düzeyde kontrol sağlamayı ve danışmanlık
sözleşmesinin şartlarının yerine getirilmesini sağlar. Bu konumlandırma, danışmanın problemin doğasına
veya ideal çözüme ilişkin vaktinden önce karar vermesini engeller.

MRI danışmanları stratejik olarak müdahalelerinin temelini oluşturan sibernetik ve sistemik mantık hakkında
ailelere ayrıntılı bilgi vermezler. Danışanları sorunlarını çözmek için daha çok çalışmaya teşvik etmek
amacıyla danışanlarının karşısında bir konum alabilir. Örneğin, 'Sorunlarınız derine kök salmış görünüyor ve
bu noktada size yardım edip edemeyeceğimden emin değilim’ şeklinde söylediğinde danışanlar genellikle
itiraz edip sorunlarını çözmek için çalışmak istediklerini ifade eder. Ayrıca MRI danışmanları danışanlarının
etkisiz çözüm odaklı davranışlarına yanıt olarak öznel tepkilerde bulunabilirler. Bu nedenle, 'Tarif ettiğiniz
gelişme beni şaşırttı' veya ‘Bunu anlamıyorum' şeklinde söylemleri olabilir.

En yaygın olarak kullanılan MRI müdahalesi, danışanların problemli davranışı ve başarısız çözüm girişimleri
veya ironik süreçleri kapsayan problem sürdürme modelini tanımlamayı ve ardından terapötik kısıtlamayı
kullanmayı içerir. Danışanlar 'yavaş gitmeye' davet edilir. Karmaşık problemler için basit ama uygun olmayan

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 114/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

çözümler kullanıp acele ederek işleri daha da kötüye götürmekten kaçınmak ve daha kalıcı çözümler için
değişiklikleri adım adım yapmak önerilir.

Şikayetin kocanın ketumluğu olduğu talep etme-geri çekilme etkileşim kalıplarına dahil olan çiftlerde,
terapötik kısıtlama kocanın paylaşımını çok hızlı artırmaya çalışmamak olacaktır. Çünkü bu aslında işleri
daha da kötüleştirebilir. Terapötik kısıtlama, danışman danışanla tamamlayıcı bir ilişki içine yerleştirdiği için,
değişimi hızlandıran paradoksal bir etkiye sahiptir. Danışmanın terapötik kısıtlamaya yönelik uyarılarına
rağmen bazen danışanlar problem çözümüne yönelik cesur adımlar atabilir. 'Yavaşla' uyarılarına yanıt olarak
hızlı değişiklikler meydana geldiğinde, büyük değişiklikleri için tebrik etmek yerine daha temkinli 'yavaşla'
uyarıları verilir. Danışmanlar, değişikliklerin kalıcılıklarından şüphe duyduğunu, hızlı iyileşmenin tehlikeleri
olabileceğini ve nüksetme olasılığını danışanla paylaşabilir.

     Terapotik kısıtlama için diğer bir MRI müdahalesi, danışanları değişimin olumsuz sonuçlarını listelemeye
yönlendirmektir. Değişimin bazı yaygın olumsuz sonuçları şunlardır: Yeni alışkanlıklar yabancıdır, değişim
korkutucudur ve risk almayı gerektirir, değişim daha fazla yakınlaşmayı içerir, değişim için müzakere gerekli
olacaktır, değişim yeni ve zor beceriler gerektirir ve danışmanlık işe yaramazsa kişinin kendini suçlamasına
neden olabilir. Bu olumsuz sonuçlara dayanarak, danışanlara yavaş gitmeleri önerilebilir.

Sorunu sürdüren etkileşim kalıpları, uyumluluk olan danışanlar “aynısından daha azını” yapmaya veya
“aynısından daha fazlasını” yapmayı bırakmaya doğrudan davet edilebilir. Bu davetlerin gerekçesi danışanın
kabul edebileceği terimlerle yeniden çerçevelenerek anlatılır. Örneğin, tedaviye uyumsuz bir astımlının
sürekli olarak ilaçlarını almasını hatırlatan ebeveynleri, uyumsuzluğunu bağımsızlık ihtiyacına ilişkin bir
açıklama olarak görmeye davet edilebilir. Ona her gün saat 19.00'da ilacı hakkında bir kez soru sorarak,
sağlığını bağımsız olarak kontrol etme fırsatı sunmaya yönlendirilebilirler.

Sorunu sürdüren etkileşim kalıpları, meydan okuma olan danışanlar paradoksal olarak “aynısından daha
fazlasını” yapmaya davet edilir. Bu davetin gerekçesi sorun yeniden çerçevelenerek anlatılır. Örneğin; sorunu
tekrarlayan tartışmalar olan çiftlere, tartışmaları ilişkiyi doğru bir şekilde kurmaya yönelik güçlü bir bağlılığın
işareti olarak yeniden çerçevelenebilir ve bir sorun yoksa bile her gün belirli bir saatte 15 dakika tartışmaya
yönlendirilebilirler.

MRI kısa süreli aile danışmanlığında, sorunu sürdüren girişimleri veya ironik süreçleri bozmak için her
durumda farklı müdahaleler oluşturulur. Tablo 6.1’de listelenen etkisiz çözüm türleri için, müdahale
geliştirmeye yönelik şablonlar geliştirilmiştir. Bunların bir taslağı aşağıda sıralanmıştır.

Danışanların çözüm girişimleri, bir dürtüye direnerek veya istemsiz bir eylemi kontrol ederek kendilerini
iyileştirme girişimlerini içerdiğinde, sorun üzerinde kontrolü artırmaya çalışmak ve ne olduğunu yakından
izlemek için sorunu belirli koşullar altında uygulamaya davet edilebilirler. Örneğin, motor tikleri olan
çocuklar, günlük olarak tik uygulama seansları yapmaya davet edilebilir.

Danışanların çözüm girişimleri, diğerlerini gönüllü davranmaya zorlamayı içeriyorsa, etkili MRI müdahaleleri,
danışanın, diğer kişiye isteğini ifade etmesi istenir. Danışana, diğer kişinin davranışı bir isteğe yanıt olarak
yapmayı kabul etmesinin, sorunun ilk iyileşme işareti olduğu söylenir. Örneğin, eşinin sevgisini kendiliğinden
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 115/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

ifade etmesini isteyen bir erkek, eşinin açık bir ricaya cevaben onunla gönüllü olarak günlük yürüyüşe
çıkmayı kabul etmesini asgari bir tedavi hedefi olarak düşünmeye davet edilebilir. Yani asgari hedef, 'Benimle
yürüyüşe çıkmak istiyor' değil, 'Benimle yürüyüşe çıkmayı gönüllü olarak kabul ediyor' şeklinde belirlenir.

Bazı risklerin alınması kaçınılmaz olduğunda, sorunların risk içermeyen çözümlerle sürdürüldüğü
durumlarda, danışanlar küçük kontrol edilebilir riskler almaya ve bunu yaptıktan sonra daha fazla ilerleme
kaydetme konusunda temkinli olmaya davet edilebilir. Örneğin, sınav kaygısı olan danışanlar sınav
kağıdındaki bir soruyu kasıtlı olarak boş bırakmaya davet edilebilir.

Çatışmanın muhalif tartışma yoluyla sürdürüldüğü durumlarda, danışanlar uygun bir yeniden çerçeve
kullanılarak pozisyon değiştirmeye davet edilebilir. Örneğin, tartışmaları ilişkiye bağlılık ifadesi olarak
yeniden çerçevelenen çatışmalı bir çift, her kavgadan sonra daha sert ve daha uzun tartışmadıkları için
birbirlerinden özür dilemeye ve birbirlerine bu özürler için teşekkür etmeye davet edilebilirler.

Bir suçlayanın şüpheleri, kendisini savunan diğer kişi tarafından tekrar tekrar doğrulanırsa, savunucu,
suçlayanla aynı fikirde olmaya veya eleştiriyi ciddiye almamaya davet edilebilir. Örneğin, sır saklamakla
suçlanan bir koca, bunun gerçek doğası olduğunu kabul etmeye davet edilebilir.

Danışmanlık sonunda olumlu değişiklikler için tüm başarı danışana atfedilir. Sonlandırma, kutlama
yapılmadan ve genellikle danışmanın danışanın iyileşme hızına göre şaşkınlığını ifade etmesiyle gerçekleşir.
Danışanlar diğer problemler için daha fazla çalışma talep ettiğinde, danışman halihazırda yapılmış olan
değişikliklerin sürdürülmesine odaklanılmasının daha önemli olduğunu söyler. Bunun için ileri bir
danışmanlık döneminin ertelenmesini önerir.

6.2. Stratejik Aile Danışmanlığı

Stratejik aile danışmanlığının kurucusu Jay Haley, başlangıçta Bateson grubunun bir üyesiydi. 1953’te
hipnoterapist Milton Erickson ile çalışmış ve Erikson'un birçok fikrini kendi kavramlarına uyarlamıştır. 1962-
1967 yılları arasında MRI’da çalışmıştır.1967’de Yapısal aile danışmanlığının kurucusu Salvador Minuchin ile
çalışmıştır. Haley ve Minuchin'in ortak çalışmaları nedeniyle, aile danışmanlığına yönelik stratejik ve yapısal
yaklaşımlar çoğu zaman uygulama modellerinde bir araya getirilmiştir (Behar-Mitrani & Perez, 2000).

Stratejik aile danışmanlığının altında yatan temel fikir, ailelerin değişim konusunda kararsız
olmalarıdır. Bunun nedeni sorunların genellikle aile üyelerinin bazıları için kişilerarası ilişkilerde koruyucu
rol üstlenmesidir. Danışmanlar bu ikircikliği zayıflatmak için spesifik yönergeleri dikkatli bir şekilde
tasarlamalıdır. Böylece ailelerin mevcut sorunlarını çözmelerine yardımcı olurken, aynı zamanda aileye
belirtinin çözmek üzere tasarlandığı kişilerarası sorunla başa çıkma fırsatı sağlamalıdır. Örneğin,
depresyonda olan işsiz bir babanın oğlunun sorunlu davranışları, babayı depresyondan uzaklaştırabilir.
Sorunlu davranış, babanın dikkatinin çocuğun üzerine çekilmesini sağlar. Bu anlamda babanın bu davranışı
yönetme çabası depresyonunun şiddetlenmesini önleyebilir. Bu durumda, her iki ebeveynin oğlunu nasıl
yöneteceklerini planlanırken birbirleriyle özel zaman geçirmeleri istenebilir. Bu şekilde hem babanın destek
ihtiyacı hem de çocuğun güvenlik ve yapı ihtiyacı karşılanacaktır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 116/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Belirtiler, aile içinde özel bir işlev görür. Şu anki problemin de ailede bir fonksiyonu vardır. Stratejik
danışmanlığın temel amacı probleme neden olan davranışları değiştirmektir. Stratejik aile danışmanları,
şimdi ve buradaki aile fonksiyonları ile ilgilendikleri kadar, şimdiki problemlere neden olan etkileşim
kalıplarını düzenlemeyle de ilgilenirler. Ailenin yaşam döngüsü evrelerine uyum sağlamalarına yardımcı
olurlar. Genellikle aileyi, yaşamlarında bir üst basamağa geçişine yardımcı olacak değişime yönlendirirler.

Stratejik aile danışmanları probleme özgü müdahaleler geliştirirler. Stratejik açıdan bütün olaylara
uyabilecek müdahaleler tasarlanmaz, her probleme özgü farklı stratejiler tasarlanır. Geçmiş yerine şimdi ile
ilgilenilir. Yineleyen yıkıcı davranışlara karşı aileyi korumak için yeni stratejiler belirlenir. İçgörü kazandırmak
yerine, problem çözülmeye veya semptomlu davranış değiştirilmeye çalışılır. Değişim için içgörü önemli
değildir (Goldenberg ve Goldenberg, 1996).

6.2.1. Stratejik Aile Danışmanlığında İşlevsel Aile

Stratejik aile danışmanlığında, işlevsel ailelerin nesiller arası hiyerarşileri açıkça tanımladığı varsayılır. Bu
nedenle önemli konulardan ebeveynlerin sorumlu olduğu ve büyük aile kararlarında son veto hakkına sahip
olduğu düşünülür.

İşlevsel ailelerin aile yaşam döngüsünün bir evresinden diğerine geçtiğinde, yeni evrenin taleplerini
karşılamak için kurallarını, rollerini ve rutinlerini değiştirebilecek kadar esnek oldukları varsayılır. Örneğin,
ergenlik öncesi çocuğu olan ailelerin çocukları ergenliğe girdiğinde, genellikle gencin daha fazla özerkliğe ve
mahremiyete sahip olması ve ayrıca yaşına uygun olarak daha fazla sorumluluk alması gerekir. İşlevsel aileler
bu tür değişiklikleri esnek bir şekilde yönetir, sorunları çözer ve gerektiğinde yeni düzenlemeler için fikir
alışverişinde bulunur.

İşlevsel aileler, aile ilişkileri içinde tamamlayıcı ve simetrik işlemleri eşit oranda kullanır. Son olarak, işlevsel
aileler temel değer olarak şiddet yerine sevgiyi kullanır ve sevgiyi müdahaleci olmayan, şiddet içermeyen bir
şekilde aile içinde dağıtırlar.

6.2.2. Stratejik Aile Danışmanlığında İşlevsel Olmayan Aile

Stratejik danışmanlık modellerinde sorunların gelişimi üç şekilde açıklanır:

Birincisi sibernetik yaklaşımdır. Bu açıklama biçimine göre yanlış çözümler sorunları kronikleştirir.

İkinci açıklama yapısaldır. Problemlerin nedeni, aile üyeleri arasındaki hiyerarşik yapılanmanın
bozulmasıdır.

Üçüncü açıklama fonksiyoneldir. Aile üyelerinden birisi diğerini gizliden gizliye korumaya ya da kontrol
etmeye çalıştığında ortaya sorunlar çıkar. Dolayısıyla sergiledikleri semptomlar sistemde bir işleve
hizmet eder.

Sonuç olarak stratejik danışmanlıkta sorunların; ailenin hiyerarşik yapısı belirsiz olduğunda, yaşam döngüleri
arasındaki geçişte esneklik olmadığında ve aile ilişkileri yalnızca tamamlayıcı veya simetrik işlemler ile
olduğunda ortaya çıktığı düşünülür.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 117/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Stratejik aile danışmanlığında, bir ailede gizli hiyerarşik yapılanma olduğunda sorunların ortaya çıktığı
savunulur. Örneğin, kuralların her iki ebeveyn tarafından konulduğu bir ailede çocuğun hatalı davranışı
nedeniyle anne tarafından babadan habersiz cezalandırılması çocuğun hatalı davranışlarının devamına ve
çiftin evliliklerinde çatışma yaşamalarına sebep olabilir. Ayrıca böyle patolojik üçgenler meydana geldiğinde
ailelerin yaşam döngüsünün bir aşamasından diğerine geçişinde sorunların meydana geleceği savunulur.
Örneğin, ebeveynler aile bütünlüğünün dağılma riskinden dolayı gençlerin evden ayrılmalarını ve aileden
bağımsız bir yaşam geliştirmelerini zorlaştırabilirler.

Evlilik ilişkilerinde de uyumsuz hiyerarşiler olabilir. Örneğin, bir üyenin depresyonda olduğu bir çiftte eşin
hiyerarşik üstünlüğü olsa da depresyon ilişkinin düzenlenmesinde etkili olabileceğinden depresyondaki kişi
gizlice hiyerarşik olarak üstün olabilir.

Stratejik danışmanlıkta, yalnızca simetrik işlemlerle ve yalnızca tamamlayıcı işlemlerle karakterize evlilik
ilişkilerinin ciddi şekilde sorunlu hale geldiği varsayılır.

Stratejik danışmanlık formülasyonuna göre ailevi problemler sevgi ve şiddet arasındaki ikilemden ortaya
çıkar. Ailede ortaya çıkabilecek problemler bu ikilemlere göre dört grupta sınıflandırılır. ( Madanes, 1991).
Bunlar;

1)     Hakimiyet ve kontrol arzusu

2)     Sevilme arzusu

3)     Sevme ve koruma arzusu

4)     Pişmanlık ve bağışlama arzusu

Hakimiyet ve kontrol arzusu ile ilgili sorunlar arasında saldırganlık, suçluluk ve madde kullanım bozukluğu
yer alır. Sevilme arzusuyla ilişkili olanlar arasında depresyon, kaygı ve yeme bozuklukları yer alır. Sevme ve
koruma arzusuyla ilişkili sorunlar, bir eşin veya çocuğun müdahaleci hakimiyetini ve bunun sonucunda
oluşan aşırı suçluluk, intihar girişimleri ve düşünce bozukluklarını içerir. Pişmanlık ve bağışlama arzusu ile
ilgili sorunlar cinsel ve fiziksel istismarı içerir.

6.2.3. Stratejik Aile Danışmanlığında Değerlendirme

Stratejik aile danışmanlığında değerlendirme, ailenin yardım istediği spesifik sorunu tanımlamayı içerir.
Bunu yaparken sorunun etrafındaki etkileşim örüntülerini netleştirmek, ailedeki hiyerarşik uyumsuzlukların,
yaşam döngüsündeki sıkışmışlığın, simetrik ve tamamlayıcı işlemlerin rolünü anlamak gerekir. Ailenin
hakimiyet ve kontrol, sevilme, sevme ve koruma, pişmanlık ve bağışlama konularını yönetme şekli de ele
alınmaktadır.

Değerlendirme görüşmesi dört bölüme ayrılmıştır (Haley, 1976);

●             Birinci aşamada danışman ev sahibi olarak aile üyelerini karşılar. Bu aşamada en çevresel üye -
genellikle baba- ile başlanır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 118/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

●       İkinci aşamada her üye, kendi bakış açısından, problem ve ondan önce gelen ve onu takip eden olay
dizileri hakkında bir açıklama yapar. Aile üyelerinin sorunlara ilişkin açıklamaları, daha önce denenmiş
çözümler ve bunların etkileri de açığa çıkarılır.

●             Üçüncü aşamada, aile üyeleri sorunu kendi aralarında tartışmaya davet edilir. İkinci aşamada, aile
üyeleri sorunla ilgili farklı görüş, açıklama ve çözümleri savunduktan sonra, üçüncü basamakta aile üyeleri
bu farklı görüşleri tartışır. Danışman, bu aşamada aile içindeki açık ve gizli hiyerarşileri ve problem çözme
dizilerini not ederek etkileşimi gözlemler.

●       Dördüncü ve son aşamada danışman, aile üyelerinin sorunu çözülebilir terimlerle tanımlamalarına ve
terapi hedeflerini somut terimlerle belirlemelerine yardımcı olur. Stratejik danışmanlıkta hedefler somut
olmalıdır. Örneğin, bir hafta boyunca her gece kavga etmeden ailece tombala oynamak. Hedefleri somut
olarak belirlemek danışmanlık sonunda danışanların hedeflerine ulaşmalarında ne kadar başarılı
olduklarının nesnel bir göstergesi olacaktır. Değerlendirme oturumu, hedefler üzerinde anlaşmaya varılarak
ve bu hedeflere ulaşmak için çeşitli stratejiler belirlenerek sonlandırılır.

6.2.4. Stratejik Aile Danışmanlığında Tedavi

Stratejik aile danışmanlığında tedavi; problemi formüle etmeyi, yeniden çerçevelemeyi ve problemi sürdüren
etkileşim kalıplarını bozacak yönergeler vermeyi içermektedir.

Danışmanlık seansları büyük ölçüde yeniden çerçevelemeye, yönergeler vermeye ve ilerlemeyi gözden
geçirmeye ayrılmıştır. Stratejik danışmanlıkta problemin aile üyelerinin birbirleriyle olan sorunlu iletişim
kalıplarından kaynaklandığı varsayıldığından danışmanın amacı çeşitli yönergeler vererek bu iletişimi
düzenlemektir. Sorunu sürdüren davranış kalıpları seanslar arasında ortaya çıktığı için stratejik
danışmanlıkta tedavi edici değişimin seanslar arasında yönergeleri uygulamaya bağlı olduğu varsayılır. Bu
sorun sürdürücü davranış kalıpları genellikle hiyerarşik uyumsuzluklar içerir.

Stratejik aile danışmanlığında anne ve çocuk arasındaki gizli ittifak ve bu ittifakın babaya karşı hiyerarşik
üstünlüğünün, çocukta davranış problemlerinin sürdürücü faktörü olabileceği düşünülür. Örneğin, çocuk
yemek masasında huysuzlanıp ayaklarını masaya vurmaya başladığında babanın çocuğu azarlaması üzerine
anne araya girip ‘şimdi sırası mı çocuk yemek yiyor zaten sen her yemekte bir olay çıkarırsın’ diye babaya
çıkışır. Bunun üzerine baba sessiz kalır. Bu şekildeki hiyerarşik uyumsuzluğu düzeltmek için babaya çocuğun
sorumluluğunu üstlenmeye yönelik yönergeler verilir. Böylece anneye de hak etmiş olduğu dinlenme süresi
verilmiş olur (Haley, 1976). Çocuğun davranış problemleri azalmaya başladığında ebeveynler çocuğu birlikte
bir ekip olarak yönetmeye yönlendirilebilir.

Geç ergenlik dönemindeki uyuşturucu kullanımı gibi davranış sorunları, yine anne ve çocuk arasındaki gizli
ittifak tarafından sürdürülebilir. Bu durumda her iki ebeveyn ergenin uyumsuz tutumlarını tedavi etme
konusunda iş birliği yapmaya yönlendirilir. Ergen daha sorumlu davranmaya başlayana kadar evde belirgin
kurallar koyulur. Ergenin sorunları, bir hastalıktan ziyade sorumsuzluğun ve olgunlaşmamışlığın bir
yansıması olan ve kontrol edilebilir problemler olarak yeniden çerçevelenir. Ebeveynler ergenin yönetiminde

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 119/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

birleştiklerinde, problemi sürdüren uyumsuz hiyerarşi kalıpları bozularak ergenin sorunları çözülebilir. Bu
gibi durumlarda ebeveynler eş ilişkisiyle ilgili sorunları gündeme getirse bile, çocuk odaklı sorunlar çözülene
kadar eşlerin anlaşmazlığının doğrudan ele alınmaması önerilir (Haley, 1976).

Problemleri sürdüren etkileşim kalıplarını bozmak için 'zor görev' reçetesi kullanılabilir (Haley,1976).
Danışanlar problemli davranma dürtüsü geldiğinde zor bir görevi başarmaya yönlendirilir. Örneğin, bir
bulimiya hastasına kusma isteği geldiğinde ailesiyle birlikte tuvalete bir yemek karışımı döküp sifonu çekme
görevi verilebilir. Semptomun belirli koşullar altında reçete edilmesi, semptomun sürdürülmesini sağlayan
etkileşim modellerini bozabilir. Örneğin, yangın çıkarma sorunu olan bir çocuk, ebeveyn gözetiminde düzenli
olarak ateş yakmaya yönlendirilebilir. Semptomun reçete edilmesi, görünüşte paradoksal bir müdahaledir.

Problemi sürdüren etkileşim kalıplarını bozmak için başka bir yöntem olarak rol yapma görevleri
kullanılabilir (Madanes,1981). Rol yapma görevlerinde, danışanlardan bazen sorunlu davranıyormuş gibi
yapmaları istenirken, diğer aile üyeleri de gerçek ve taklit semptomları ayırt etmeye veya semptomlar
gerçekmiş gibi davranmaya davet edilirler. Örneğin, bir koca, gerçekten depresif olmadığı zamanlarda
depresyondaymış gibi davranmaya davet edilebilir ve karısı, rol yapıp yapmadığına bakmaksızın, eşi
depresyondayken tipik olarak sunduğu destek ve bakımı vermeye davet edilebilir.

Ailenin yeniden birleştirilmesi, aile üyeleri yabancılaştığında kullanılan bir yaklaşımdır. Örneğin, bir ergen
intihar girişiminde bulunduğunda bu bir sevilme ve korunma ihtiyacı olarak yeniden çerçevelenebilir.
Ebeveynler, büyük kardeşler ve geniş aile, sırayla intihar nöbeti tutarak ergenin yaşama isteği ve ailesi
tarafından kabul edilme duygusu dönene kadar ergeni sürekli izlem, gözetim ve koruma altına alır.

6.3. Yapısal Aile Danışmanlığı

Yapısal aile danışmanlığı, Salvador Minuchin tarafından geliştirilmiştir. Minuchin ve meslektaşlarının 1960’lı
yıllarda sosyoekonomik seviyesi düşük ailelerin suç işlemiş çocuklarının yatılı kaldığı okuldaki
tecrübelerinden ortaya çıkmıştır. Minuchin’in aktif aile temelli yaklaşımını geliştirmesinin sebebi işçi sınıfı
danışanlarının psikanalitik temelli bireysel danışmanlığa yanıt vermemeleriydi. Yapısal aile danışmanlığı,
kısa süreli olması nedeniyle sosyoekonomik seviyesi düşük aileler için daha uygundur. Yapısal aile
danışmanlığı, şu anda dünyada en yaygın uygulanan aile danışmanlığı yaklaşımlarından biridir.

Yapısalcı yaklaşıma göre aile danışmanları sosyal faktörlerin aile yapısını ve fonksiyonlarını nasıl etkilediğini
fark etmelidir. Yapısal aile danışmanlığının altında yatan temel fikir, sorunlu aile yapılarının, yaşam döngüsü
değişiklikleriyle veya öngörülemeyen aile içi ve aile dışı stresler ile başa çıkmayı engellediğidir. Danışmanın
öncelikli amacı, transaksiyonel kalıplara önem vererek aile üyeleri arasındaki etkileşimlere dikkat etmektir.
Her ailenin, aile bireylerinin etkileşimlerini düzenleyen, işlevsel ihtiyaçlarını barındıran görünmez bir yapısı
vardır. Danışman bu yapıyı aileye gösterecek ve onların etkili ve uyumlu yolu bulmasına destek olacak kişi
rolünü üstlenir. Yapısal aile danışmanları ailelere katılır, ailenin yapısını ve karşılamakta güçlük çektiği
talepleri anlamaya çalışır. Değişim, aile üyelerinin ilişkilerinin yeniden yapılandırılmasıyla oluşur.

6.3.1. Yapısal Aile Danışmanlığında Alt Sistemler ve Sınırlar

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 120/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Minuchin’e (1981) göre, aile sistemi farklılaşmıştır. Aile üyeleri arasında alt sistemler yer alır. Aileler  bu alt
sistemler  yolu ile görevlerini yerine getirirler. Ailedeki her birey aynı zamanda bir alt sistemdir. Her aile
sistemi birkaç alt sistemden oluşur. Çekirdek ailenin eş, ebeveyn ve çocuk olmak üzere en az üç alt sistemi
vardır. İşlevsel bir ailede bu üç alt sistemin bütünlük içinde hareket etmesi gerekir. Eş alt sisteminin güçlü ve
devamlı olması ailenin istikrarında önemlidir. Eşler birbiriyle daha uyumlu olur, birbirlerinin ihtiyaçlarını
karşılar ve birbirlerinin rollerini tamamlarsa, ailenin devam etme olasılığı yükselir. İşlevsel aileler,
gerektiğinde aile yapısını yeniden yapılandırabilecek esnekliğe sahiptirler (Goldenberg ve Goldenberg, 1996).

Aile üyeleri ihtiyaçları karşılayabilmek için farklı alt sistemlere uyum sağlarlar. Örneğin, anne, hem eş alt
sisteminde hem de ebeveyn alt sisteminde bulunur. Alt sistemler sınırlarla kendilerini diğer alt sistemlerden
ayırır. Alt sistemin üyeleri, kuralların ve sınırların nasıl olacağını belirler. Danışman, eş, ebeveyn ve çocuk gibi
alt sistemler arasındaki sınırların (belirgin, katı, belirsiz) durumunu değerlendirir ve ilişkileri yeniden
yapılandırma yolunu izler. (Tablo 6.2)

Tablo 6.2 Yapısal aile danışmanlığında alt sistemler arası sınırlar

Belirsiz sınır: İç içe Çocuğu yorulmasın diye ödevini yapan ebeveyn.


geçmiş

Katı sınır: Kopuk Çocuğunun ödevine hiçbir şekilde yardımcı olmayan ebeveyn

Belirgin sınır: Uygun Çocuğu ödevini yaptıktan sonra kontrol eden ve zorlandığı yerlere yardım eden
ebeveyn.

Belirgin sınırlar olduğunda aile üyeleri birbirlerinin özerkliklerini kısıtlamadan ihtiyaç halinde birbirlerini
destekleyebilirler. Burada ailenin iyiliği için destek ve iletişim vardır.

Katı sınırlar olduğunda üyeler ve alt sistemler birbirlerinden kopuk kalırlar. Hiçbir alt sistemdeki üye diğer alt
sisteme girmeye gönüllü değildir. Ebeveynler gerektiğinde çocukların alt sistemiyle ilişkiye geçemezler.
Örneğin, odasından hiç çıkmayan ergenin ve buna göz yuman ebeveynin olduğu bir ailede çocuğun madde
kullandığından ebeveynlerin haberi olmayabilir. Burada özerklik korunur ancak etkileşim ve eğitim gibi
konular gözden kaçabilir.

Belirsiz sınırlar olduğunda bir tür iç içe geçmişlik vardır. Üyeler veya alt sistemler bireyselliklerini,
farklılıklarını koruyamazlar. Ebeveynler çocukların özerkliğine müdahale edebilir. Çocuklar da ebeveynleriyle
çok fazla iç içe girerek ebeveynlerine bağımlı hale gelebilir. Belirgin hiyerarşi yoktur. Bireysel kimliğin
oluşması zorlaşır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 121/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Gerçek Hayatla İlişkisi

Anne ve babası üç ve beş yaşındaki erkek çocuklarını davranış problemleri nedeniyle aile danışmanlığına
getiriyor. İlk görüşmede çocuklar odada sürekli bir şeyleri karıştırıyor ve görüşmenin sağlıklı bir şekilde
ilerlemesine engel oluyorlar. Danışman gürültüden çok rahatsız olduğunu söyleyerek ebeveynlerden
çocukları susturmasını istiyor. Bunun üzerine anne çocuklara bağırıyor. Kısa bir sessizlikten sonra çocuklar
yeniden yaramazlığa başlıyorlar. Aile danışmanı ebeveynlere bu sorunla evde nasıl baş ettiğini soruyor.
Onlar da burada görüldüğü gibi bağırdıklarını ancak çocukların onları dinlemediğini söylüyor. Danışman
iyi bir ebeveyn olmak için kural koymak konusundaki çabalarının çok kıymetli olduğunu söylüyor.

Bir sonraki görüşmede danışman çocukların çok daha uyumlu olduklarını görünce bunu nasıl
sağladıklarını söylüyor. Görüşme öncesi çocuklarla görüşme sırasında nasıl davranmaları gerektiği
konusunda anlaşma yaptıklarını, görüşmede çocukların sessiz bir şekilde meşgul olabilecekleri
materyaller getirdiklerini ve uyumlu oldukları takdirde görüşme sonrası birlikte eğlenmeye gideceklerini
anlatıyorlar. Danışman çocukları bu şekilde kontrol edebilmelerini takdir ederek görüşmeye devam ediyor.

6.3.2. Yapısal Aile Danışmanlığında İşlevsel Aile

Yapısal aile danışmanlığında, işlevsel aileler yaşam streslerine karşı ailenin devamını sağlayacak şekilde
uyum gösterebilirler. İşlevsel aileler, ebeveyn ve çocuk alt sistemleri arasında net sınırlar içerir. Bunlar ne çok
katı ne de belirsiz olmalıdır. Aile üyeleri duygusal yakınlık açısından ne çok iç içe geçer ne de çok kopuktur.
Belirgin sınırlar her aile üyesinin hem ‘ben’ hem de ’biz’ duygusunu hissetmelerini sağlar. Yani aileye ait olma
duygularını kaybetmeden bireyselliklerini korumalarını sağlar.

6.3.3. Yapısal Aile Danışmanlığında İşlevsel Olmayan Aile

Yapısal aile danışmanlığında 5 tip sorunlu aile yapısı tanımlanmıştır:

●       İç içe geçmiş aileler

●       Kopuk aileler

●       Evine bağlı olmayan kocanın olduğu aileler

●       İlgisiz ebeveynli aileler

●       Olgunlaşmamış ebeveynli aileler

Bu işlevsel olmayan aileler, çevresel veya gelişimsel streslere uygun yanıt veremezler. Stresli bir durumla
karşılaşıldığında sınırlarını ve transaksiyonel kalıplarını daha da katılaştırırlar. İç içe geçmiş aileler özerkliğin
gelişmesine izin vermekte zorluk çekerler. Örneğin, çocuğu okulda zorbalığa uğrar korkusu ile anne tüm gün
okulda bekleyebilir. Kopuk aileler, gerektiğinde desteği harekete geçirmekte yavaştırlar. Örneğin, çocukları
madde kullanımından hastaneye kaldırılana kadar çocuklarındaki madde kullanım bozukluğundan habersiz
olabilirler. Kopukluk da iç içe geçme de çatışmadan kaçınma stratejileridir. İlgisiz ebeveynler, değişimle ilgili

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 122/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

konuşmaları keserek çatışmadan kaçınırlar. Olgunlaşmamış ebeveynli ailelerde, ebeveynler ortak liderlik
sunmada başarısız olurlar ve yürütme işlevleri, ebeveynmiş gibi davranan ebeveyn çocuklar tarafından
alınabilir. 

6.3.4.  Yapısal Aile Danışmanlığında Değerlendirme ve Tedavi

Yapısal aile danışmanlığında değerlendirme ve tedavi aynı anda gerçekleşir. Ailenin ve daha geniş sosyal
çevrenin, sorunun çözümüyle en çok ilgilenen olduğu düşünülen üyeleri ilk oturuma davet edilir. Okulların ve
diğer kurumların dahil olduğu durumlarda, bu ortamlardan personel davet edilebilir. Değerlendirme
sırasında ailenin yapısal haritası çıkarılır. Minuchin’e göre harita tam olarak problemi özetlemez ancak
danışmanlıkta araç olarak kullanılabilir. Harita üzerinde çalışmak danışmanın gözlemlerini geliştirmesinde
yardımcı olabilir. Ailelere de sorunlu davranış örüntülerini göstermede kullanılabilir. Ailelerde sıkça görülen
örüntüler aile haritasında sembolize edilir (şekil 6.1).

Danışmanlık süreci, danışman ve danışan iyileştirici bir sistem oluşturmak için bir araya geldiklerinde başlar.
Bu süreçte danışman, aile üyeleriyle çalışarak bir ittifak geliştirir. Danışman, her bir kişinin problemle ilgili
açıklamasını adım adım takip eder ve açıklamalar arasındaki farkları not eder. Danışman, canlandırma
yoluyla aile üyelerini ortaklaşa problem çözme girişiminde bulunmaya teşvik eder. Aile üyeleri, canlandırma
sırasında sorunu tartışmanın farklı yollarını deneyebilir. Danışmanlıkta yapısal sorunlar ve güçlü yönler
yeniden çerçevelenir ve oturumlarda aileye geri bildirim verilir. Örneğin; danışman, kızı yerine cevap veren
ebeveyne, "Kızınızın sesi oldunuz" diyebilir.

Yapısal aile danışmanlığında, danışman ve danışan, semptomu ortadan kaldırma hedefinde açıkça anlaşırlar.
Kaçınılmaz olarak, aile ve danışman arasında bu hedefle ilgili temel bir gerilim ve direnç vardır. Bunun
nedeni, ailelerin semptomlarından kurtulmak istemelerine rağmen işlevsel olmayan yapılarını değiştirmek
istememeleridir. Buna karşılık, yapısal aile danışmanları, semptomların kaybolması için sorunlu etkileşim
örüntülerini içeren aile yapısının da değişmesi gerektiğine ve danışanlar tarafından buna direnç
gösterileceğine inanırlar. Yapısal aile danışmanlığında direnç, seanslar arasında yürütülecek görevlerin ödev
olarak verildiği ve seanslarda bunların ele alındığı kısa MRI danışmanlığı ve stratejik danışmanlıktan farklı
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 123/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

olarak; danışmanlık seanslarında canlandırma, yeniden çerçeveleme, sınır belirleme yoluyla ele alınır. Sınır
belirleme, her kişiden kendisi adına konuşmasını isteyerek ya da çocukların ebeveyn alt sistemine
katılmasını engelleyerek aile üyeleri arasındaki bilgi akışını düzenlemeyi içerir.

Yapısal aile danışmanları işlevsel olmayan aile yapısının bir parçası olan sorunlu etkileşim kalıplarına dahil
olmaktan aktif olarak kaçınmaya çalışırlar. Bu sorunlu etkileşim kalıplarının yol açtığı işlevsiz gruplaşmalar
Minuchin tarafından üçgen olarak ifade edilmiştir. Danışmanlar iki aile üyesi arasındaki çatışmaları etkisiz
hale getirmek için zaman zaman üçgenleşmenin bir parçası haline getirilmek istenebilir. Danışmanlar
seansların önemli bir kısmını süreç hakkında yorum yapmak, sınırlar oluşturmak ve yeniden yapılandırmak
için kullanır.

Gerçek Hayatla İlişkisi- Vaka Örneği

Aile danışmanlığı görüşmesine geldiklerini çocuklarına söyleyemeyen bir ebeveynler, danışmanın onların
arkadaşı olduğu şeklinde bir açıklama yapıyor. Bunun üzerine danışman aile danışmanlığına başvurma
konusundaki kaygılarını konuşmaya başlıyor. Kaygıları duyulduktan ve azaldıktan sonra ebeveynler
çocuklarının karşısına geçip aile danışmanlığına niçin geldiklerini ve onlara neden bu konuda doğruyu
söylemediklerini anlatıyor. Bu etkin ebeveynlik tarzının hayatlarının diğer alanlarına da yansıması
gerekliliği hakkında konuşulup görüşmeye devam ediliyor.

6.4. Bilişsel-Davranışçı Evlilik ve Aile Danışmanlığı

Çocuk odaklı problemler için bilişsel-davranışçı aile danışmanlığı, Gerry Patterson'ın (1971) davranışsal
ebeveyn eğitimi konusundaki öncü çalışmasından uyarlanmıştır. Kuramın altında yatan temel fikir;
ebeveynleri, çocuklarının saldırgan davranışlarını değiştirmek için sosyal öğrenme teorisi ilkelerini kullanma
konusunda eğitmektir.

Bilişsel-davranışçı evlilik danışmanlığı, Richard Stuart'ın (1969) sorunlu çiftlerle beklenmedik durum
sözleşmeleri üzerine ilk çalışmasından uyarlandı. Hem ebeveyn eğitimi hem de evlilik danışmanlığı
alanlarındaki bilişsel davranışçı müdahalelerin etkinliği hakkında diğer kuramlardan daha fazla deneysel
araştırma yayınlanmıştır (Atkins, Dimidjian & Christensen, 2003).

Bilişsel davranışçı aile danışmanlığının temel varsayımı, sorunlu davranış ve bilişlerin belirli etkileşim
kalıplarının tekrarlanması ile öğrenildiği ve sürdürüldüğüdür. Bu etkileşim kalıpları, taklit, edimsel
koşullanma, klasik koşullanma veya bunların bazı kombinasyonlarını içerebilir. Bilişsel-davranışçı evlilik ve
aile danışmanları, danışanların, diğer aile üyelerindeki sorunlu olmayan davranışları şekillendirmek ve
güçlendirmek için gerekli beceriler konusunda onlara koçluk yaparak ve olumsuz bilişlerine meydan
okuyarak, sorunu sürdüren etkileşim kalıplarını bozmalarına yardımcı olur. Örneğin; davranışsal ebeveyn
eğitiminde, ebeveynler olumlu sosyal davranışı güçlendirmeyi ve olumsuz davranışı ortadan kaldırmayı
öğrenir. Geleneksel davranışsal evlilik danışmanlığında çiftler, olumsuz kişilerarası davranışlardan ziyade
olumlu davranışları pekiştirerek birbirlerini güçlendirmeyi öğrenirler.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 124/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

6.4.1.  İşlevsel ve İşlevsel Olmayan Aile İlişkileri Arasındaki Farklar

Bilişsel-davranışçı gelenek içinde yürütülen araştırmalar, sorunlu ve sorunsuz çiftler ve aileler arasındaki
ilişkilerin farklı olduğunu göstermiştir. Sorunsuz aile ilişkileriyle karşılaştırıldığında, sorunlu ilişkilerdeki aile
üyeleri, olumsuz davranışı pekiştiren ve birbirlerini olumsuz olarak gören sağlıksız kişilerarası davranış
kalıplarında bulunurlar.

İki aile üyesinin olumsuz davranışlarının negatif pekiştirmeyle sürdürüldüğü zorlayıcı bir aile süreci sorunlu
ailelerde sık görülebilir. Örneğin, yatması istenen bir çocuk itiraz edip bağırdıktan sonra ebeveyn çocuğu
yatırmaktan vazgeçip odasına çekilirse, bağırma davranışı negatif olarak pekişir. Çocuk bu sayede bağırarak
yatmaktan kurtulmuş olur. Ebeveyn de odadan çıkarak çatışmadan kurtulmuş olur (Patterson, 1982).
Zorlayıcı aile süreçleri, çocuklarda ve sorunlu çiftlerde karşı gelen ve saldırgan davranış problemlerini
sürdürür. Sorunlu ilişkilerde aile üyelerinin düşünce süreçlerine olumsuz bilişsel şemalar hakimdir.
Olumsuz bilişsel şemalar, olumsuz seçici dikkati destekler ve ailenin olumsuz davranış kalıplarını
sürdürmesine neden olur.

6.4.2.  Bilişsel-Davranışçı Evlilik ve Aile Danışmanlığında Değerlendirme

Bilişsel davranışçı evlilik ve aile danışmanlığında değerlendirme, belirli sorunlu alanlarda formülasyon
yapmakla başlar. Formülasyon; olumlu veya olumsuz davranışların süresinin, sıklığının ve yoğunluğunun,
öncüllerinin, sonuçlarının ve davranış ile ilgili bilişlerin izlenmesini içerir. Aile ilişkilerinin bilişsel yönlerini
değerlendirmek için anket ve ölçekler kullanılabilir. Danışmanlık sürecinin hedefleri, genellikle olumluyu
artırmak ve olumsuz etkileşimleri, davranışları, duyguları ve bilişleri azaltmaktır.

6.4.3. Bilişsel-Davranışçı Aile Danışmanlığında Tedavi

Çocuklar için davranışsal aile danışmanlığında, çocuklarının davranışlarını değiştirmelerine yardımcı olmak
için ebeveynlere sosyal öğrenme teorisine dayalı bir dizi yöntem öğretilir. Bunlar, olumlu davranışı artırmak
için yıldız çizelgeleri ve sembolik paralar gibi ödül sistemleri ve olumsuz davranış sıklığını azaltmak için mola
yöntemi gibi yöntemlerdir.

Ergenlerde ve çift danışmanlığında, davranış değişikliği için beklenmedik durum sözleşmeleri kullanılır.
Bunlar, belirli davranışların sonuçları hakkında anlaşmayı içerir. Çiftlerde karşılıklı sözleşme ve iyi niyetli
sözleşmeler arasında bir ayrım yapılır. Karşılıklı sözleşmelerle hedeflenen olumlu davranışlarda bulunmanın
her iki taraf için bağlantılı sonuçları belirlenir. Örneğin, 'Akşam yemeği yaparsan, bulaşıkları yıkarım' ifadesi
buna uygundur. İyi niyet sözleşmelerinde, hedeflenen olumlu davranışlarda bulunmanın her iki taraf için
sonuçları belirtilir ancak bağlantılı değildir. Örneğin, 'Akşam yemeği yaparsanız partiye gidebilirsiniz’. İyi
niyet sözleşmeleri daha yaygın olarak kullanılmaktadır.

Problem çözme ve iletişim becerileri eğitimi, ergenleri ve çiftleri içeren ailelerle bilişsel-davranışçı
danışmanlığın temel bir unsurudur. İletişim becerileri eğitiminde; danışanlara söylemek istedikleri şeyleri
açık, doğrudan ve uygun bir şekilde anlatmaları, empatik bir şekilde dinlemeleri ve karşı tarafın anlayıp
anlamadığını kontrol etmeleri konularında modelleme ve canlandırma yoluyla koçluk yapılır. Problem çözme
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 125/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

becerileri eğitiminde; danışanlara büyük, göz korkutucu görünen problemleri bir dizi küçük, çözülebilir
problemler olarak tanımlamak, beyin fırtınası ile çözümler üretmek, bunların artılarını ve eksilerini
değerlendirmek, birini seçmek, ortaklaşa uygulamak, ilerlemeyi gözden geçirmek ve eğer etkisizse seçilen
çözümü değiştirmek veya sorun çözüldüyse başarıyı kutlamak konusunda koçluk yapılır.

Bilişsel yeniden yapılandırma, olumsuz bilişlere meydan okumak için kullanılan temel müdahaledir. Aile
üyeleri, belirli bilişlere yol açan durumları ve bunların duyguları ve kişilerarası davranışları üzerindeki
etkilerini izlemeye ve kaydetmeye davet edilir. Olumsuz bilişler bu şekilde belirlendiğinde, danışanlara onları
destekleyecek veya çürütecek somut kanıtlar bularak bunlara meydan okuma konusunda koçluk yapılır.
Olumsuz bilişler desteklenmediğinde, danışanlar kanıtlarla desteklenen yeni ve daha olumlu bilişleri gözden
geçirmeye davet edilir. Ayrıca yeni bilişlerin duygu ve kişilerarası davranış üzerindeki etkilerinin tekrar
kaydedilmesi sağlanır.

Bütünleştirici davranışsal çift danışmanlığında, ilişkilerin değiştirilemez yönlerine uyum sağlanmasına


yardımcı olmak için kabul inşası yöntemi kullanılır. Bu yöntem; problemden ayrılma, tolerans oluşturma ve
sorunun etrafında empatik bir şekilde birleşmeyi içerir.

Bilişsel-davranışçı kuram içinde kaygı, öfke ve depresyonu kontrol etmek için çeşitli duygu regülasyonu
prosedürleri geliştirilmiştir. Bunlar; gevşeme eğitimi, keyifli etkinlik planlaması ve zor görevleri basamaklara
ayırmayı içerir. Kaygı bozukluğu veya depresyon teşhisi konan bir eşte olumsuz duygulanımın
düzenlenmesinin asıl amaç olduğu davranışsal çift danışmanlığında, semptomatik olmayan eş, diğer eşin
duygulanımını düzenleyecek davranışsal alıştırmalarına yardımcı olmaya davet edilebilir.

6.5. İşlevsel Aile Danışmanlığı

İşlevsel aile danışmanlığı, ailelerin davranışsal aile danışmanlığında genellikle iş birliği yapmakta
zorlandıkları gözleminden gelişmiştir (Alexander & Parsons, 1982). James Alexander ve meslektaşları, yapısal
ve stratejik aile danışmanlığının özelliklerini davranışsal aile danışmanlığıyla birleştirmiş ve ailelerin tam
işbirliği yaptıklarını gözlemlemiştir. Bu bütünleştirici modele işlevsel aile danışmanlığı denilmiş ve etkinliği
araştırmalarla desteklenmiştir.

İşlevsel aile danışmanlığının temel varsayımı, aileleri danışmanlığa yönlendiren birçok sorunlu davranış ve
semptomun ilişkisel fonksiyonları olduğudur. İlişkisel fonksiyonların ilişkisel bağlantı ve ilişkisel hiyerarşi
olarak iki ana boyutu vardır. İlişkisel bağlantı, kişiler arasındaki ilişkinin mesafesini gösterir. Sorunlu
davranışlar, ilişkilerde uzaklık ve bağımsızlık ya da yakınlık ve karşılıklı bağımlılık yaratarak ilişkisel bağlantıyı
düzenleme işlevi görebilir. İlişkisel hiyerarşi, ilişki içerisindeki kişiler arasındaki güç dengesidir. İlişkisel
hiyerarşiyi düzenleme işlevine hizmet eden sorunlu davranışlar, ilişkiler içinde bir üyenin diğerinden daha
fazla ekonomik, fiziksel veya sosyal güce sahip olduğu bir güç yapısı yaratır.

İşlevsel aile danışmanlığının amacı, ailelerin sorunlu davranışları aynı işlevleri yerine getiren sorunsuz
davranışlarla değiştirmelerine yardımcı olmaktır. Yani işlevsel aile danışmanlığı, ailelerin ilişkisel mesafeyi ve
ilişki hiyerarşisini düzenlemek için daha az sorunlu yollar bulmasına yardımcı olur. Örneğin; bir anne ve

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 126/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

çocuk, ayrılık kaygısı ile karakterize bir ilişki içinde ise, annenin çocuğa kaygı-yönetim becerilerini
öğretmesini desteklemek uygun bir müdahale olacaktır. Bu şekilde sorunlu davranışın da yerine getirdiği
yakınlık, işlevsel bir biçimde kurulmuş olacaktır. Diğer bir örnek olarak genellikle karşılıklı bağırarak ve
ergenin uygunsuzca cezalandırıldığı bir ilişki içindeki baba ve oğul verilebilir. Bu durumda çocuğun ev
kurallarına uyduğu için puan kazanabileceği ve bunları bir ödül menüsündeki öğelerle değiştirebileceği bir
müdahale uygun olabilir. Böylece, sorunlu davranışın da yerine getirdiği baba-oğul ilişkisi içinde ilişkisel
hiyerarşi yaratma işlevi de yerine getirilmiş olur.

İşlevsel aile danışmanlığında, sağlıklı ailelerin, aile içindeki ilişkisel bağlantıları ve hiyerarşileri düzenlemek
için duruma uygun rutinleri olduğu varsayılır. Örneğin, çocukluklarının ergenliğe geçiş sürecinde ebeveynler
ergenin yeterli özerkliğe ulaşabileceği şekilde kurallarını esnetebilir aynı zamanda hiyerarşik rollerini de
koruyabilir.

6.5.1.  İşlevsel Aile Danışmanlığında Değerlendirme ve Tedavi

Değerlendirme seansında aile ilişkileri klinik görüşme ve gözlem yoluyla değerlendirilir. Sorunlu davranışın
ilişkisel bağlantı ve hiyerarşiyi düzenlemedeki işlevi açıklığa kavuşturulur. Davranışın işlevsel olup olmadığını
belirlemek yerine, davranışın aile üyeleri tarafından neden ve nasıl devam ettirildiği ve desteklendiği
anlaşılmaya çalışılır. Davranış iyi veya kötü olarak yorumlanmaz. Bunun yerine, davranış birey ve aile sistemi
için hizmet eden bir vazife olarak anlaşılmaya çalışılır. Aile üyelerinin kişisel tarzlarının, güçlü ve zayıf
yanlarının ne derece kısıtlayıcı veya problem çözümüne yardımcı olduğu da değerlendirilir. (Tablo 6.3)

Tablo 6.3 İşlevsel aile danışmanlığı süreci dört ilke tarafından yönlendirilir

1. Aile üyeleri arasında ve aile ile danışman arasında olumlu ittifaklar oluşturmak, değişim
motivasyonunu artırır.

2. Yeniden çerçeveleme yoluyla sorunlu davranışların işlevlerinin anlamını değiştirmek ve aileye farklı
bir bakış açısı sunmak, değişim motivasyonunu artırır.

3. Hedefler gözlemlenebilir, ulaşılabilir ve ailenin yetenekleri, kültürel değerleri ve sosyal bağlamı ile
tutarlı olmalıdır.

4. Danışmanlık stratejileri, ailenin risk profiline, koruyucu faktörlere ve diğer özelliklere uymalı ve
bunlara saygı göstermelidir.

Danışmanlık üç ana aşamada gerçekleştirilir:

●       Katılım ve motivasyonu artırma

●       Davranış değişikliği

●       Genelleme

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 127/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

          Danışmanlığın ilk aşamasında öncelik, ailelerin suçu aile üyelerine atfettikleri ve olumlu değişiklikler
yapmak için motive olmadıkları bir umutsuzluk konumundan, sorunu paylaşılmış olarak gördükleri ve
problem çözümüne katılmaya motive oldukları daha umutlu bir konuma geçmelerine yardımcı olmaktır. Her
aile üyesiyle iyi bir çalışma iş birliği kurmak bu görevin merkezinde yer alır. Bir yandan sıcaklık, empati ve
içtenlik gösterme, diğer yandan danışmanlık seanslarını tutarlı bir şekilde yapılandırma bu konuda
önemlidir. Bununla birlikte, motivasyonu artırmak için ittifak kurma, yeniden çerçeveleme ile
birleştirilmelidir. Yeniden çerçeveleme, aile üyelerinin birbirlerini suçlamalarını azaltmasına, birbirleriyle
olumlu ittifaklar geliştirmesine ve zorluklarını ortak çözülebilir bir sorun olarak düşünmelerine yardımcı
olmak için gereklidir. İşlevsel aile danışmanlığında yeniden çerçeveleme, aşağıdaki üç adımı içerir.

1. Aile üyesinin soruna bakış açısıyla empati kurulur.

'Görünüşe göre başını her zaman belaya sokuyor. Sonunda hapse gireceğinden endişeleniyorsun ve bu
yüzden ona nasihat veriyorsun.'

2. Aile üyelerinin olumlu özelliklerine atıfta bulunularak sorun çocuktan ziyade aile durumuna bağlanır ve
ileriye dönük olumlu bir yola işaret edilir.

'Oğlunla bu konuda çok tartışıyorsunuz. İkiniz de güçlü iradelisiniz. Siz kurallara uymasını istiyorsunuz. O da
yetişkin ve bağımsız olmak istiyor. Bunu yapmanın başka yolları olabilir mi?’

3. Yeniden çerçevelemenin kabul edilebilir olup olmadığı kontrol edilir ve değilse yeniden formüle edilir.

İşlevsel aile danışmanlığı boyunca, bir yeniden çerçeveleme diğerine yol açar. Bununla birlikte,
danışmanlığın ilk aşamasında, ailelerin ortak bir sorunu çözmek için birlikte çalışmak konusunda motive
olmalarına yardımcı olan temel müdahaledir.

Aile, birbirlerini suçlamayı bıraktıkları ve sorunu durumsal olarak gördükleri bir aşamaya geçtikten sonra,
danışmanlığın ikinci aşamasına geçilir. Buradaki hedef davranış değişikliğidir. Ailelerin sorunlu davranışları
sürdürmesine yol açan risk faktörlerini azaltmaları desteklenir. Sorunlu davranışın yerine getirdiği işlevlerin
yerine getirilmesine yardımcı olmak için davranış değişikliği stratejileri kullanılır.

Sorunlu ebeveynlik uygulamalarının risk faktörleri olan iletişim güçlükleri, kaotik problem çözme ve zayıf
duygu regülasyonu; davranışsal ebeveyn eğitimi, beklenmedik durum sözleşmesi, iletişim ve problem çözme
becerileri eğitimi ve baş etme becerileri eğitimi yoluyla ele alınabilir.

Aileler, problemli durumla başa çıkmalarını sağlayacak öz-yeterliliği geliştirip problem durumlarıyla baş
etmede yeterli deneyimine sahip olduklarında, danışmanlığın son aşamasına geçilir. Burada odak nokta,
ikinci aşamada öğrenilen becerilerin olası nüksetme durumları da dahil olmak üzere daha geniş bir sorun
yelpazesine genelleştirilmesidir. Ayrıca, problem çözmeye yardımcı olması amacıyla okullar, diğer kurumlar
ve geniş aile gibi topluluk kaynaklarının kullanılabileceği de vurgulanır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 128/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

İşlevsel aile danışmanlığında müdahalenin amacı bireylere alternatif beceriler kazandırmaktır. Bu şekilde
aile daha etkin davranır ve kişiler arası işlevleri korumak için daha sağlıklı yöntemler kullanılır. (Barton ve
Alexander, 1981)

Bölüm Özeti

  MRI kısa süreli danışmanlığının temel varsayımı sorun çözmeye yönelik etkisiz girişimlerin esasında sorunu
sürdürmeye başladığıdır. Buna ‘ironik süreçler’ adı verilir. Danışmanlık bireylerle yürütülür, tüm ailenin
seanslara katılması gerekmez.

MRI kısa süreli danışmanlığının amacı, danışanların mevcut sorunlarını çözmelerine yardımcı olmaktır.
Seanslar kısadır, değişimin gerçekleştiği ana yol seanslar değil seanslar arası görevlerdir. Danışman, süreç
üzerinde yüksek düzeyde kontrol sağlamayı ve danışmanlık sözleşmesinin şartlarının yerine getirtilmesini
sağlar. En yaygın olarak kullanılan müdahale, problem sürdürme modelini tanımlamak ve ardından problemi
sürdüren etkisiz girişimleri engellemek amacıyla terapötik kısıtlamayı kullanmaktır.

          Stratejik aile danışmanlığında ortaya çıkan sorunun, aile üyelerinin birbirleriyle iletişim bozukluğundan ve
uyumsuz hiyerarşik yapılanmadan kaynaklandığı varsayılır. Danışmanlığın amacı ailenin şu anki problemlerini
çözmektir. Stratejik aile danışmanlığında tedavi; problemi formüle etmeyi, yeniden çerçevelemeyi ve problemi
sürdüren etkileşim kalıplarını bozacak yönergeler vermeyi içermektedir. Stratejik aile danışmanlığında
probleme özgü müdahaleler geliştirilir.

      Yapısal aile danışmanlığına göre, aile sisteminin yapısı bozulduğu için aileler sağlıksız hale gelir. İşlevsel
ailelerde alt sistemler arasındaki sınırlar belirgin iken işlevsel olmayan ailelerde sınırlar belirsiz veya çok katı
olabilir. Değerlendirme ve tedavi aynı anda gerçekleşir. Değişim, aile üyelerinin ilişkilerinin yeniden
yapılandırılmasıyla oluşmaktadır.

           Bilişsel davranışçı aile danışmanlığının temel varsayımı, sorunlu davranış ve bilişlerin belirli etkileşim
kalıplarının tekrarlanması ile öğrenildiği ve sürdürüldüğüdür. Bu etkileşim kalıpları, taklit, edimsel
koşullandırma, klasik koşullandırma veya bunların bazı kombinasyonlarını içerebilir.  Değerlendirme, belirli
sorunlu alanlarda formülasyon yapmakla başlar. Tedavide bilişsel yeniden yapılandırma, kabul inşası yöntemi
ve duygu regülasyonu prosedürleri kullanılabilir.

                  İşlevsel aile danışmanlığının temel varsayımı, sorunlu davranış ve semptomların ilişkilerde belli
fonksiyonları olduğudur. Danışmanlığın amacı, ailelerin sorunlu davranışları aynı işlevleri yerine getiren
sorunsuz davranışlarla değiştirmelerini sağlamaktır. Değerlendirmede sorunlu davranışın ilişkisel bağlantı ve
hiyerarşiyi düzenlemedeki işlevi açıklığa kavuşturulur. Tedavinin ilk aşamasında, motivasyonu artırmak
amacıyla yeniden çerçeveleme yöntemi kullanılır. Tedavinin ikinci aşamasında davranış değişikliği stratejileri
kullanılır. Bu şekilde hedef davranış değişikliği meydana gelmiş olur. Üçüncü ve son aşamada öğrenilmiş
beceriler nüks durumunda kullanılmak üzere genelleştirilir.

Kaynakça

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 129/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Alexander, J., Pugh, C., Parsons, B. & Sexton, T. (2000). Functional Family Therapy, 2nd edn. Golden, CO:
Venture.

Alexander, J. & Parsons, B. (1982). Functional Family Therapy. Montereny, CA: Brooks Cole.

Barton, C. and Alexander, J. (1981). Functional family therapy. In A. Gurman, & D. Kniskern (Eds), Handbook
of Family Therapy, pp. 403–443. New York: Brunner/Mazel.

Bateson, G. (1972). Steps to an Ecology of Mind. New York: Ballentine.

Carr, A. (2008) Family Therapy Concepts, Process and Practice, 2nd Edition, Wiley Series.

Dimidjian, S., Martell, C. R., & Christensen, A. (2008). Integrative behavioral couple therapy. In A. S. Gurman
(Ed.), Clinical handbook of couple therapy (pp. 73–103). The Guilford Press.

Fishman, C. & Fishman, T. (2003). Structural family therapy. In G. Sholevar (Ed.), Textbook of Family and
Couples Therapy: Clinical Applications, pp. 35–54. Washington, DC: American Psychiatric Press.

Foerster, H. von (1984). Observing Systems. Seaside, CA: Intersystems Publications.

Gladding, S.T. (2012). Aile Terapisi Tarihi Kuram ve Uygulamaları. 5. Baskıdan Çeviri, Çev. Editörleri İ. Keklik ve
İ. Yıldırım, Ankara: PDR Demeği Yayınları.

Goldenberg, I. & Goldenberg, H. (1996). Family Therapy. Fourth Edition, Brooks/cole Pub. Com.

Haley, J. (1973). Uncommon Therapy. New York: Norton.

Haley, J. (1976). Problem Solving Therapy. San Francisco: Jossey Bass.

Haley, J. & Richeport-Haley, M. (2003). The Art of Strategic Therapy. New York: Brunner-Routledge.

Jacobson,N. S.(1981). Behavioral Marital Therapy, Gurman, A. ve Kniskera, D. (Ed.). Handbook Of Family
Therapy. vol. 1, Bristol: Brunner I Mazel.

Ludlow, L. H. & Howard, E. (1990). The family map: A graphical representa- tion of family systems theory,
Educational andPsychological Measure- ment. Summer, vol.50.

Madanes, C. (1991). Strategic Family Therapy. In A. Gurman & D. Kniskern (Eds), Handbook of FamilyTherapy,
Vol. 11, pp. 396–416. New York: Brunner-Mazel.

Minuchin, S. (1974). Families and Family Therapy. Cambridge, MA: Harvard University Press.

Mitrani, V. B., & Perez, M. A. (2003). Structural-strategic approaches to couple and family therapy. In T. L.
Sexton, G. R. Weeks, & M. S. Robbins (Eds.), Handbook of family therapy: The science and practice of working
with families and couples (pp. 177–200). Brunner-Routledge.

Nazlı, S. (2020). Aile danışmanlığı, 15. Baskı. Ankara: Anı Yayıncılık,

Patterson, G. R. (1982). A social learning approach: Vol. 3: Coercive family process. Eugene, OR: Castalia.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 130/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Patterson, G. R., & Cobb, J. A. (1971). A dyadic analysis of "aggressive" behaviors. In J. P. Hill (Ed.), Minnesota
symposia on child psychology (Vol. 5, pp. 72-129). Minneapolis, MN: University of Minnesota.

Sanders, M. & Dadds, M. (1993). Behavioural Family Intervention. New York: Pergammon Press.

Segal, L. (1991). Brief therapy: The MRI Approach. In A. Gurman & D. Kniskern (Eds), Handbook of Family
Therapy, Vol. 11, pp. 171–199. New York: Brunner- Mazel.

Watzlawick, P., Weakland, J. & Fisch, R. (1974). Change. Principles of Problem Formation and Problem
Resolution. New York: Norton.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 131/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Ünite Soruları

1. Aşağıdakilerden hangisi yapısal aile danışmanlığında sorunlu aile yapıları arasında yer
almaz?

A) Kopuk aileler

B) Olgunlaşmamış ebeveynli aileler

C) İç içe aileler

D) Geleneksel aileler

E) İlgisiz ebeveynli aileler

2. Hangi danışma ekolünde transaksiyonel kalıplara önem verilir?

A) Stratejik aile danışmanlığı

B) Yapısal aile danışmanlığı

C) Bilişsel davranışçı aile danışmanlığı

D) MRI kısa süreli aile danışmanlığı

E) Fonksiyonel aile danışmanlığı

3. Aşağıdakilerden hangisi stratejik aile danışmanlığının amaçlarından birisi değildir?

A) Şu anki problemleri çözmek

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 132/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

B) Probleme neden olan davranışları değiştirmek

C) Aile üyeleri arasındaki iletişimi düzenlemek

D) Aile üyelerinin yaşam döngülerinde ilerlemesini sağlamak

E) Sorunla ilgili içgörü kazandırmak

4. Stratejik aile danışmanlığında ailede ortaya çıkabilecek problemler 4 grupta sınıflandırılmıştır.


Aşağıdakilerden hangisi bu gruplardan birisi değildir?

A) İyilik yapma arzusu

B) Hakimiyet ve koruma arzusu

C) Sevilme arzusu

D) Sevme ve koruma arzusu

E) Pişmanlık ve bağışlama arzusu

5. Bilişsel davranışçı aile terapisinde aşağıdakilerden hangisine daha fazla önem verilir?

A) Sibernetik

B) Aile haritası

C) Transaksiyonel kalıplar

D) İronik süreçler

E) Değerlendirme ve formülasyon

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 133/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

6. Sorunları çözmeye yönelik etkisiz girişimlerin, sonunda bu sorunları sürdürmeye başladığını


ifade eden ironik süreçler aşağıdaki danışmanlık kuramlarından hangisinde kullanılan bir
kavramdır?

A) Stratejik aile danışmanlığı

B) Yapısal aile danışmanlığı

C) Bilişsel davranışçı aile danışmanlığı

D) MRI kısa süreli aile danışmanlığı

E) Fonksiyonel aile danışmanlığı

7. İşlevsel aile danışmanlığı süreci dört ilke tarafından yönlendirilir. Aşağıdakilerden hangisi bu
ilkelerden birisi değildir?

A)
Aile üyeleri arasında ve aile ile danışman arasında olumlu
ittifaklar oluşturmak, değişim
motivasyonunu artırır.

B) Değerlendirmede özellikle ailenin hakimiyet ve kontrol, sevilme, sevme ve koruma, pişmanlık


ve bağışlama konularını yönetme şekli ele alınmalıdır.

C)
Yeniden çerçeveleme yoluyla sorunlu davranışların işlevlerinin
anlamını değiştirmek ve aileye
farklı bir bakış açısı sunmak, değişim
motivasyonunu artırır.

D)   Hedefler gözlemlenebilir, ulaşılabilir ve ailenin yetenekleri,


kültürel değerleri ve sosyal
bağlamı ile tutarlı olmalıdır. 

E)  Danışmanlık stratejileri, ailenin risk profiline, koruyucu faktörlere


ve diğer özelliklere uymalı
ve bunlara saygı göstermelidir.   

8. Stratejik aile danışmanlığının kurucusu kimdir?

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 134/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

A) Salvador Minuchin

B) Jay Haley

C) Murray Bowen

D) Milton Erikson

E) Gregori Bateson

9. MRI kısa süreli aile danışmanlığı hakkında aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

A) Her seansa tüm aile üyelerinin katılması gerekmektedir.

B) Danışmanlık seansları uzundur ve asıl değişim seanslar sırasındaki görevler sonucunda olur.

C) Sorunların çözülmesi için aile yapısının yeniden organize edilmesi gerekmektedir.

D) Tedavide tipik olarak terapötik kısıtlama yöntemi uygulanır.

E) Danışmanlığın amaçlarından birisi de kişisel gelişimi kolaylaştırmaktır.

10. Edimsel koşullandırma, negatif pekiştirme, şemalar gibi kavramlar hangi danışmanlık
kuramının temel kavramlarındandır?

A) Bilişsel davranışçı aile danışmanlığı

B) Stratejik aile danışmanlığı

C) Yapısal aile danışmanlığı

D) MRI kısa süreli aile danışmanlığı

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 135/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

E) Fonksiyonel aile danışmanlığı

CEVAP ANAHTARI

1. d 2. b 3. e 4. a 5. e 6. d 7. b 8. b 9. d 10. a

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 136/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

7. İNANÇ SİSTEMLERİNE ODAKLANAN AİLE


DANIŞMANLIĞI EKOLLERİ

Giriş

İnanç sistemlerine odaklı ekoller arasında sistemik aile danışmanlığı, çözüm odaklı aile danışmanlığı,
öyküsel aile danışmanlığı yer almaktadır. Bu yaklaşımlar, genelde problemleri sürdüren iletişim biçimlerine
odaklanmaktadır. Bu yapısalcı, yorumlayıcı, çözüm odaklı ve öyküsel yaklaşımlar, bireylere problemlerine
farklı şekillerde yaklaşması konusunda yardımcı olmayı amaçlar. Bütün bu yaklaşımlar bilişsel davranışçı
terapinin bilişsel tekniklerinden bazılarını kullanır, böylelikle problemleri sürdüren inançların değişmesi
amaçlanır.

Çözüm odaklı ve öyküsel aile danışmanlığı yaklaşımlarının önemli benzerlikleri arasında, istisnai durumlara
odaklanmak, sorun merkezli konuşma yerine çözüm merkezli konuşmaya ağırlık vermek ve umut aşılamak
sayılabilir. Bu yaklaşımların temel amacı kişisel gelişim değil, problemlerin çözümüdür, dolayısıyla tedavi
kısa sürelidir. Yapısalcı ve yorumlayıcı yaklaşımlar, paradoksal olarak hiçbir şeyin mutlak gerçekliği
yansıtmadığını tek gerçek olarak kabul eder. Bu bölümde odaklanılan ekoller, genelde problemi devam
ettiren iletişim kalıpları ve inanç sistemlerini değiştirmeye yöneliktir.

7.1.  Sistemik Aile Danışmanlığı

Sistemik aile danışmanlığında sistem, bireyin içinde bulunduğu ilişki ağları olarak tanımlanır. Bu yaklaşımda
temel amaç, aile dinamiklerindeki çatışma ve stresi azaltarak aile içi ilişki sistemlerini iyileştirmektir. Sistemik
aile terapisi yaklaşımı iki ana ekole ayrılır. Birincisi ailenin inanç sistemlerini değiştirmeyi amaçlayan orijinal
Milan ekolüdür (Prata, 1990; Selvini-Palazzoli et al., 1989). İkincisi ise yeni inançların inşasına odaklanan
sosyal yapısalcı yaklaşımdır (Boscolo, Cecchin, Hoffman & Penn, 1987; Cecchin, Lane & Ray, 1993).

7.1.1. Orijinal Sistemik Aile Danışmanlığında Değerlendirme ve Tedavi

Bu ekolde danışmanlık takım çalışması halinde verilir. Beş parçalı bir seans yapısı vardır. Bunlar; seans öncesi
görüşme, görüşmenin birinci kısmı, seans arası, görüşmenin son kısmı ve görüşme sonrası tartışma
bölümleridir. İlk seanstan önce danışman takım sunulan bilgiler ışığında ailenin problemleri hakkında
hipotezler ortaya koyar. Böylelikle aile içerisinde kalıplaşmış fikirler ve probleme zemin sağlayan iletişim
şekilleri hakkında fikir paylaşımı yapılır. Bir sonraki adımda iki takım üyesi aileyle görüşme yaparken diğer iki
kişi de tek taraflı camdan görüşmeyi gözlemler. Sonrasında takım seans ortasında toplantı yaparak seansı
değerlendirir. Toplantı sonrası aile görüşmesi devam eder ve aileye pozitif yorumlar aktarılır. Ayrıca
toplantıda belirlenen ritüeller ya da görevler hakkında bilgi verilir ancak bu bilgiler hakkında tartışmaya yer
verilmez. Görüşmenin bu son kısmından sonra, danışman takım ailenin mesaja olan tepkisini tartışır,

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 137/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

hipotezler ve gelecek seans için planlar üretir. Bu hipotezler doğrultusunda müdahale görüşmesi tasarlanır.
Müdahalenin amacı problemi devam ettiren davranışlarının altında yatan sebepleri anlamak ve bu
davranışları daha uyumlu alternatiflerle değiştirmektir.

Döngüsel görüşme tekniği sistemik terapinin en önemli araçlarından biridir. Bu teknikte aile içi sorunların
ilişkisel sonuçları ve nedenleri ele alınır ve bireyler sorunlara alternatif bakışlar geliştirmeleri için
yönlendirilir (Evans & Branscombe, 2015). Örneğin; çocuğa babası eve geç geldiğinde annesinin nasıl
hissedeceği hakkında soru sormak, aile içindeki duygulara dair döngüsel bir sorgulama içerir. Döngüsel
sorgulama metodu ile hem aile içi etkileşimler hakkında ortaya atılan hipotezler doğrulanır, hem de aile
bireylerinin durumları ile ilgili yeni bilgiler edinmesi ve problemli iletişim kalıplarını sorgulaması sağlanır. Bu
teknikte danışmanın tarafsız bir tutum benimsemesi çok önemlidir. Bu sayede aile üyelerinin her biri ile
uygun bir iş birliği geliştirebilir. 

Olumlu yorumlar bu yaklaşımda sık kullanılır. Örneğin, yeme bozukluğu olan bir kız ve ailesine: “Yemek
yememen iyi bir davranış çünkü bu sayede ailen sana nasıl yardım etmeleri gerektiği hakkında konuşuyorlar.
Büyüyüp evden ayrıldığında ebeveynlerin baş başa kalacakları için birbirleri ile iletişim kurmaları gerekecek.
Ebeveynlerin birbirleri ile konuşması da kızınızın sağlıklı olmasını istediğiniz anlamına geldiği için iyi bir
davranış.” denmesi olumlu bir yorumdur.

 Bu yaklaşımda ailelere belirli ritüelleri tamamlamaları önerilir. Örneğin; çocuklarının problemli davranışları
ile baş etme konusunda birbirlerini eleştiren ebeveynlere, tek ve çift günlerde anne ve babanın çocuklarla
ayrı ayrı ilgilenmeleri konusunda tavsiye verilebilir.

 Danışmanlık sürecindeki direnç ile baş etmek için bölünmüş bir mesaj kullanılır. Örneğin; “Ekibimdeki bazı
meslektaşlarım sizin fikrinize katılmıyor ve eşinizin fikrinin doğru olduğunu düşünüyor ancak bana sizin
fikriniz daha mantıklı geliyor.”. Bu bölünmüş mesaj tekniği dirençli ailelerin fikirlerine karşı görüşler ifade
edilirken danışman ile bağlantıda kalmasına yardımcı olur. 

  Aile bireylerinin takıma tamamen karşı olduğu ve iş birliğinin tehlikeye girdiği durumlarda, danışman
genelde bir alt konumu benimseyerek, ailenin danışmanlık sürecine katılımını sağlamaya çalışır. Örneğin,
danışmanlık takımı ailenin problemlerinin karmaşıklığı karşısında şaşkınlığını ve bu problemlerin
danışmanlık ile çözümlenmesinin çok zor olduğunu ifade edebilir. Bazı durumlarda danışmanlık seanslarına
“ön görüşme” adı verilerek, danışmanlık seanslarının ailenin bütünlüğüne zarar verme ihtimali olduğundan
ve aile bireyleri için beklenmedik olumsuz sonuçlara neden olabileceğinden bahsedilir. 

7.1.2. Sosyal Yapısalcı Aile Danışmanlığında Değerlendirme ve Tedavi

Sosyal yapısalcı yaklaşımda her soru bir “mini-müdahale”dir ve belli stratejiler kullanılan döngüsel
sorgulamalar “müdahaleci görüşme” olarak adlandırılır. Danışmanlar sordukları soruların temel amaçlarını
belirlemelidir. Bu sorular dört kategoriye ayrılır:

1. Araştırmacı sorular: gerçekler hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için kullanılır. Bunun için bilgi
alma amaçlı çizgisel sorular kullanılabilir. (Ör: “Sorun nedir?”). 

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 138/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

2. Keşfedici sorular: Örüntüleri açığa çıkarmak için kullanılır. Bunun için yüzleştirmeye yönelik stratejik
sorular kullanılır. (Ör: Ya X’i yapsaydınız ne olurdu? Sizi Y’yi yapmaktan alıkoyan nedir?”,

3. Düzeltici sorular: Danışanları belli bir biçimde davranmaya yönlendirmek için kullanılır. Bu amaçla
iletişim şekilleri hakkında döngüsel sorular sorulabilir. (Ör: “Bana problemin öncesinde, sonrasında ve
problem yaşanırken neler olduğundan bahsedin.”)

4. Üretkenliği kolaylaştırıcı sorular: Yeni olasılıklara alan açmak için kullanılır.  Bu amaçla yeni
olasılıklara odaklanan yansımalı sorular sorulabilir. (Ör: X’in doğru olduğunu hayal edin, problemli
durumda ne gibi değişiklikler olurdu?”)

 Döngüsel sorgulamanın diğer bir şekli ise zıt durumlara odaklı görüşmelerdir. Bu görüşmelerde aile içindeki
alt sistemler arasındaki kutuplaşmaları karşılaştırmak, artırmak ve sonrasında kapatmak amaçlanır.
Döngüsel sorgulama, sistemler arasındaki birliktelikleri ve zıt kutuplardaki üyelerin fikirlerine dair temaları
ortaya çıkarmaya odaklanır.               Bu görüşme şeklinde danışman, tarafsız ancak meraklı bir rol benimser ve
bu konumdan aşırı zıtlıkların ve yeni olasılıkların inceleneceği bir iletişim alanı oluşturur. Örneğin, okula
gitmek istemeyen bir çocuk için, ailenin ve okul görevlilerinin konuşmalarında çocuğun okula gitmemesinin
sebebinin kötü bir çocuk olması mı yoksa hasta olması mı olduğu zıt kavramlar olarak tespit edilebilir. Bu zıt
görüşler tartışmaya açılır ve grup içinde kutuplaşmayı azaltacak sorular sorulur. Soru stratejilerinden en
önemlileri, aşırıları sorgulama ve yan yana koymadır. Aşırıları sorgulamada, kişilere zıt durumlardan birisi
ilerideki kararlarını belirlese ne olacağı gibi sorular sorulur. Örneğin; “Eğer öğrencinin davranışı ceza
gerektirecek bir isyan davranışı olsaydı ve bu davranış devam etseydi, bununla baş etmek için önümüzdeki
yıllarda ne yapılması gerekirdi?”, “Eğer öğrencinin bu durumu bir psikolojik bir bozukluktan kaynaklanıyorsa,
ona önümüzdeki yıllarda nasıl bir davranış gösterirdiniz?” Aşırıları sorgulama metodu, her iki zıt durum için
mevcut durumun şiddeti sürekli artarsa neler olabileceğini araştırır. Yan yana koyma metodunda ise,
kişilerden problemin iki zıt konumunu karşılaştırmaları istenir. Örneğin; “Çocuğunuza kötü ya da hasta gibi
davranmanızın onun üzerinde ne gibi etkileri olabilir?”

  Sosyal yapısalcı yaklaşımda kullanılan önemli tekniklerden diğeri ise Tom Andersen (1991) tarafından
geliştirilen yansıtma ekibidir. Bu teknikte, seans ortasında verilen arada, aile ve danışman, ekibin görüşme
hakkındaki yorumlarını tek yönlü camdan gözlemler. Bu gözlem, açık ve işbirlikçi yaklaşımın bir parçasıdır ve
aile bireylerinin sürece katılımına olanak sağlar. Ekip üyeleri ailenin güçlü yanlarının altının çizen ve problem
çözümü için yeni olasılıkları değerlendiren bir şekilde görüşme hakkında tartışır. Ardından aile ve danışman
görüşmeye devam eder ve yansıtma ekibinin gözlemlerine dair fikirler tartışmaya açılır.

  Yansıtma ekibi yaklaşımı, erken Milan yaklaşımından farklıdır. Orijinal Milan yaklaşımında, seans ortası
tartışma gizli tutulur. Bu süreçte ilk hipotezler yeni gözlemler doğrultusunda gözden geçirilir ve aile oyunu ile
ilgili pozitif yorumlamalar ve aile oyununu bozmak için ritüel ve görevler hazırlanır. Bu müdahale, aileye
tartışma ya da netleştirme şansı vermeden sunulur. Buna karşıt olarak yansıtma ekibi yaklaşımında, süreçler
hakkında tam bir şeffaflık ve aile için müdahale hakkında soru sorma imkanı vardır. 

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 139/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

 Yansıtma ekibinin mesajları belli koşullar içerisinde aileye aktarılmalıdır. Örneğin; takım en fazla üç kişiden
oluşmalı, ailenin normal konuşma biçimi kullanılmalı ve ailenin şimdiki görüşlerine çok zıt mesajlar
verilmemelidir. Yansıtmalar; sorunların tanımı ve sebepleri, alternatif çözümleri, olası gelecek senaryoları ile
ilgili ailenin düşüncelerini ve bunun yerine geliştirilebilecek daha uyumlu yaklaşımları içerir.

  Sözsüz süreçlerle ilgili yansıtmalar farkında olunmayan korkutucu bilgileri açığa çıkarabileceği için aile
bunları duymaya hazır olduğunda ifade edilmelidir.  Danışman aile bireyleri ile seansa devam ederken,
bireylerin yansıtmalar hakkındaki olumlu ve olumsuz görüşlerini gözlemler. Süreç boyunca takım aileye karşı
olumlu, saygılı ve eleştirel olmayan bir tutum sergiler.

  Sosyal yapısalcı terapi ekolüne göre, odaklanılması gereken sistemler; aileler değil sorunlar hakkında
konuşan kişilerdir (Anderson, 2003). Bu dil sistemleri içerisinde, problemler dil ile üretilir ya da eritilir.
Problem üreten ile problem eriten sistemler birbirinden ayrıdır. Problem üreten sistemlerde problemin var
olduğuna inanan ve bu problem devam ettiren görüşlere sahip olan kişiler bulunur. Bu sistem tüm aile
üyelerini içerebildiği gibi, sosyal ağ içerisindeki diğer bireyleri (öğretmenler, sağlık ya da sosyal hizmetler
görevlileri) de içerebilir. Bunun aksine problem eriten sistemler, danışman ve problem üreten sistemin
üyelerinden oluşur. Bu sistem ise bir sorunun var olduğunu kabul eder ve sorunu konuşma yolu ile eritir.
Danışman; bu konuşmada açık ve işbirlikçi bir yaklaşım benimseyerek, danışanların görüşüne kendi görüşleri
kadar önem verir. Danışanın fikirleri ile ilgili saygı çerçevesinde sorular sorar, varsayım ve strateji üretmekten
kaçınır. Danışan yeni çözümlerin oluşumunda engel oluşturabileceği için teknik terimleri ve psikoloji ya da
aile terapisi ile ilgili kavramları kullanmaktan kaçınır.

7.2. Çözüm Odaklı Aile Danışmanlığı

Çözüm odaklı terapi Steve deShazer, Insoo Kim Berg ve meslektaşları tarafından geliştirilmiş bir terapi
ekolüdür. Bu yaklaşım, kısa süreli aile danışmanlığı yaklaşımına benzer tarafları olsa da ondan önemli ölçüde
farklılaştığı noktalar da vardır. En önemli farklılık, kısa süreli aile danışmanlığı problemli iletişim biçimlerini
saptayıp, bunları değiştirmeye odaklanırken; çözüm odaklı aile danışmanlığı, sorunlu iletişim kalıplarına
istisna oluşturan olumlu iletişim biçimlerini keşfedip bunların yaşanma sıklığını artırmaya odaklanır.
Örneğin; çocuklarının uyku sorunundan şikayet eden bir aileden, çocuğun uyku düzeninin istisnai bir
biçimde normal olduğu zamanları not etmeleri istenebilir. Bu yaklaşımda kullanılan istisnaları yeniden
üretme tekniğinin altında yatan mantık basittir. Çözüm odaklı terapi, sorunlu ve normal aileler arasında çok
az ayrım yapmıştır. Ancak temel olarak, normal aileler problemleri devam ettiren ilişki kalıplarından kaçınır,
problemlerin görülmediği istisnai durumları tespit edip bunların sıklığını artırmaya çalışır.

7.2.1. Çözüm Odaklı Aile Danışmanlığında Değerlendirme ve Tedavi

Değerlendirme süreci; sorunlar ile ilgili aile bireylerinin konumu ve danışmanın problem çözümündeki
rolünün tartışılması ile başlar. “Ziyaretçiler”, “şikayetçiler” ve “danışanlar” arasında bir ayrım yapılır. Bu
ayrıma göre, bir başkası tarafından tedaviye yönlendirilen ancak tedaviye ihtiyaç duyduğunu düşünmeyen
kişiler, ziyaretçi olarak adlandırılır. Bir problem yaşadığına inanan ancak bunun çözümünün danışmanlıkla
mümkün olmadığını düşünen kişiler ise “şikayetçi” konumundadır. Problemleri olduğunu kabul eden ve
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 140/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

tedavide buna çözüm bulmayı isteyen kişiler ise, “danışan” olarak adlandırılır. Bu üç kategorinin sınırları katı
bir biçimde belirlenmiş olmayıp, bireyler terapi sürecinde bu roller arasında geçiş yapabilir. Örneğin,
umutsuz bir şikayetçi birkaç seans sonra ümitli bir danışan olabilir. Ayrıca, aynı ailede üyeler değişik rolleri
deneyimleyebilir. Mesela, uyuşturucu kullanan bir ergen ziyaretçi, endişeli annesi danışan, problemin sona
ermesini dileyen ancak bu konuda harekete geçmeyen babası ise şikayetçi kategorisinde olabilir.

 Danışanlar kendine özgü bir biçimde çalışma iş birliğine girer ve bu özgün yolların geleneksel eğitim almış
danışmanın beklentilerine uymaması danışmanlık sürecinde “direnç” oluşturur. Beklentilere uyan iş birliği
şekli genelde “danışan”lara ait olup, ziyaretçi ve şikayetçiler için alışılagelmiş bir davranış değildir. Devamlı iş
birliğini sağlamak için, kişinin değişime ne kadar hazır olduğunu dikkate alan görevler verilmelidir.
Danışmanlık sürecine katıldıkları için teşekkür etmek ziyaretçilerin iş birliğini artırabilir. Şikayetçiler için
istisnai durumları fark etmek gibi gözlemsel görevler iş birliğini güçlendirmek açısından daha etkili bir
yöntem olabilir. İstisnaları yeniden canlandırma gibi davranışsal görevler ise en çok danışanlar için
uygundur.

  Aile danışmanlığına katılanların konumlarını ve rollerini değerlendirmenin ötesinde, çözüm odaklı


terapistler istisnaları tespit etmek için seans öncesi yaşanan değişiklikleri sorgular. Örneğin: “Geçen seans ile
bu seansın başlangıcı arasında geçen zamanda, sorunlar çözülme yolunda mı, yoksa daha mı kötüleşti? Eğer
daha iyiye gittiyse, buna ne gibi değişiklikler sebep oldu?” Bu gibi sorular genellikle istisnaların anlatılmasına
yardımcı olur, aksi halde daha detaylı sorularla danışan yönlendirilebilir. (Ör: Bana problemin yaşanmadığı
ya da etkili bir biçimde çözümlendiği anları anlatabilir misiniz?). İlk seans ödevi de istisnaları bulmak için
kullanılabilir. Bu ödevde, aile bireylerinin birinci ve ikinci seanslar arasında aile hayatını gözlemleyip, devam
edip etmemesini istedikleri şeyleri danışmana söylemeleri istenir.

  Çözüm odaklı aile danışmanlığının üçüncü kısmı danışanların problem çözümleme ve danışmanlığın
hedeflerini belirlemelerine yardımcı olmaktır. Bunun için de Erickson’un “Mucize sorusu” kullanılabilir:
“Diyelim ki bir gece siz uyurken bir mucize oldu ve problem çözüldü, bunu nereden anlardınız? Neler
değişmiş olurdu?” Bu durum ne kadar net bir şekilde görselleştirilebilirse o kadar iyidir. Bu vizyona yönelik
ilerleme ise, artan istisnalar ve azalan problemler olarak belirtilebilir. Mesela, vizyon eğer “Akşamları ailecek
kavga etmeden yemek yemek” ise, ilerleme kavga edilemeden yenilen yemeklerin sayısı olarak belirlenebilir.
Bu şekilde tüm problemlerin tespiti mümkün olmayabilir. Duyguları ve düşünceleri içeren daha muğlak
problemler için, danışanların 1 ile 10 arası bir ölçek üzerinde değişiklikleri belirlemeleri istenir, “Problem
çözüldüğünde ne kadar iyi hissetmek istiyorsunuz ve şimdi nasıl hissediyorsunuz?” gibi sorular bu amaçla
kullanılabilir. Buna ek olarak istisna soruları sorulabilir. Örneğin, “Geçmiş ile şimdi arasındaki gelişimi nasıl
açıklarsınız? Tam olarak neler farklıydı?”

  Çözüm odaklı aile danışmanlığında iltifatlar, gözlemsel görevler ve davranışsal görevler sırasıyla ziyaretçi,
şikayetçi ve danışanlara verilir. İltifatlar, bireyin olumlu özelliklerinin altını çizen empatik cümlelerdir ve
genellikle iş birliğini güçlendirmeyi amaçlar. Ziyaretçilere uygulanan müdahale metodu sadece iltifatlardır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 141/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Gözlemsel görevlerde, kişiler sorunla başarılı biçimde baş edilen durumları, istisnaları, durumların kötüye
gitmesini engelleyen faktörleri tespit etmeye çalışır. Davranışsal görevlerde ise, istisnaların tekrarlanması,
eğer istisnalar belirlenemiyorsa da “farklı şeyler denenmesi” amaçlanır.

 Eğer bireyler çözümleri ya da istisnaları yeniden üretme noktasında zorlanıyorsa, terapist bunları planlama
noktasında yardımcı olur. Çözüm odaklı aile danışmanlığının temel taşları; sorunların çözümüne dair olumlu
ve umutlu bir yaklaşım, danışanların çözüm kaynakları ve metotlarına karşı saygılı bir tutum ve oldukça basit
ama zarif bir danışmanlık tekniğinden oluşur.

7.3. Öyküsel Aile Danışmanlığı

Öyküsel terapi, Michael White, David Epston ve meslektaşları tarafından kurulmuş bir terapi ekolüdür (White,
2005; White & Epston, 1989). Bu ekol, felsefe, antropoloji ve psikolojideki Michael Foucault, Jacques Derrida
ve Clifford Geertz gibi düşünürlerin başını çektiği postmodern akımlardan ilham almıştır.

 Normal ve sorunlu aileler arasında çok ayrım yapmayan öyküsel aile danışmanlığı ekolü, problem gelişimine
odaklanır. Hayatları ile ilgili inandıkları baskıcı hikayeler, insanların yaşadığı problemlerin kaynağı ve aynı
zamanda devam ettirici faktörüdür. Sorunlar, kişi ve başkaları tarafından oluşturulan hayat hikayesinin
gerçekle çatıştığı noktalarda ortaya çıkar. Öyküsel terapinin temel amacı alternatif hikayelere yer açmak,
baskıcı ve sorunlara yol açan hikâyenin dışlandığı farklı bakış açılarına alan sağlamaktır. Bu alternatif
hikayeler, danışanların kendi hayatları üzerinde daha çok kontrol sahibi olmasını ve gerçek deneyimlerle
olan çatışmanın azalmasını hedefler. Öyküsel terapinin temel varsayımına göre, hikayeler ve anlatılar,
kimliklerin, sorunların ve hayatlarının temsili değil, kaynağıdırlar.

Öyküsel terapi yaklaşımı, sorunları birey bazında ele alır ve aile terapilerinin önemli bir kısmının temelinde
olan sistemik çerçeveyi reddeder. Foucault’un (1984) çalışmalarına dayanarak, bireylerin sorunlarını
psikiyatrik teşhisler etrafında incelemenin “baskıcı teknikler” olduğunu ve insanları nesneleştirdiğini
savunur. Sonuçta, patoloji odaklı ana-akım ruh sağlığı anlatısı, kültürümüzün derinliklerine nüfuz ederek,
kişilerin kendilerini problemleriyle tanımlamasına ve “problem odaklı kimlikler” geliştirmesine sebep
olmuştur (Gergen, 1994). Ayrıca danışanların erişiminin olmadığı kayıtların tutulması, bu kayıtlarda patoloji
ve eksiklik temelli bir dilin kullanılması, bilimsel bilgiye odaklanılıp bireylere özgü olanın azımsanması
eleştirilen noktalardır.

  Sistemsel aile terapisine bakışına göre, çiftler ve aileler yarı-biyolojik organizmalar ya da sistemler olarak
tanımlandığında, kişiler arası sorunlar işlevsellik (ailenin iç dengesini koruma vb.) kazanır (Guttman, 1991).
Sistemler yaklaşımına göre, bazı aileler işlevsel değildir, bu sebeple aile sisteminin kalıcılığı açısından
problemler gereklidir. Böylelikle aile danışmanlığının hedefi, semptomun işlevini bulmak ve semptomu daha
az yıkıcı olan ama aynı işlevi sağlayan bir davranış rutini ile değiştirmektir.

 Sistemik yaklaşım, bireysel davranışları sistemin gerekliliklerinden kaynaklanan olaylar olarak tanımlar ve
aile bireylerinin kişisel iradelerini reddeder. Bunun aksine öyküsel terapi, kişiye kendi anlatısını seçme
gücünü verir. Öyküsel terapi danışanlarla açık bir iş birliğine dayanan ve gizlilik, kandırma gibi güç odaklı

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 142/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

teknikleri kullanmayan bir yaklaşım içerir.

7.3.1. Öyküsel Aile Danışmanlığında Değerlendirme ve Tedavi

Öyküsel terapinin temel amacı kişilerin kendi hayatlarını yeniden yazmalarına yardım etmektir, böylelikle
bireyler kendilerini patolojik olmayan şekilde tanımlayabilirler.  “Yeniden yazma” süreci iş birliğine dayanır
ve terapist yardımcı yazar pozisyonundadır (Myerhoff, 1982). Danışanların problemlerini kendilerinden ayrı
tutmak için dışsallaştırma kullanılır. Örneğin, depresyonun, kişiyi nasıl zorladığına dair sorular sorulabilir.
Böylelikle depresyon bireyin benliğinin bir parçası olarak değil bireyin hayatına etki eden dışsal bir etken
olarak ele alınır.

  Danışman, danışanın sorunları tarafından baskı yaşamadığı bir dönemi tespit etmek için “benzersiz
sonuçlar” metodunu kullanarak, olumlu istisnaları bulmaya çalışır (Goffman 1961, 1986). Benzersiz sonuçlar,
hareket ve bilinç açısından sorular ile detaylandırılır. Hareket görüşü soruları olay sıralamasına odaklanır.
Örneğin, “Bana bu olayın aşamalarını adım adım tarif edebilir misiniz?”. Bilinç görüşü ile ilgili sorular ise
genelde duygu, amaç, anlam, değer ve inançlara odaklanır. Örneğin; “Bu hikaye sizin hakkınızda ne
söylüyor?”.

  Öyküsel danışmanlar benzersiz sonuçları geçmişteki başka olaylarla bağlayıp, problemlerden daha güçlü
alternatif bir benlik hikayesi oluşturmaya çalışır. Geçmişle olan bağlantıları yakalamak için şu tip sorular
sorulur: “Geçmiş hayatınızı izliyor olsaydım, yakın zamanda iyi anlaşmayı nasıl başardığınızı anlamam için
neyi görmem gerekirdi?” Geleceğe yönelik bağlantılar ise şu şekilde kurulabilir; “Eğer bir süre daha bu
fikirlerle ilerlerseniz hayatınızda ne gibi etkileri olabilir?”

Dış şahitlerin kullanılmasıyla, danışanın sosyal çevresindeki önemli kişilerin hikayesine şahit olması sağlanır.
Dış şahitler, danışanların problemlerini çözerken ve hayatlarının kontrolünü ele alırken nelerle
karşılaşabilecekleri konusunda tavsiyeler verir.  Yansıtma takımı “dış şahitler” grubunun spesifik bir
örneğidir. Yeni benlik hikayesini destekleyen bilgiler ve alışkanlıklar, yazılı metinler kullanılarak belgelenir.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 143/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Gerçek Hayatla İlişkisi- Vaka Örneği

Ayşe, 14 yaşında, annesiyle yaşadığı problemler nedeniyle aile danışmanlığına başvuruyorlar. Küçük yaşta
eşinden boşanan annesi Ayşe’yi yalnız başına büyütmüş, onun tüm ihtiyaçlarını gidermeye çalışmış. Yoğun
bir programı olan anne, boş kaldığı zamanlarda da kızının odasını toplamaktan, derslerini ona
hatırlatmaktan, okuldan gelen şikayetleri dinlemekten sıkıldığını söylüyor. Kızının her türlü olumsuz
davranışının yoğun iş temposu ve tek ebeveyn olmasına bağlı olduğunu düşünüyor. Kızının babasına çok
benzediğini ve ne yaparsa yapsın sonunun babası gibi başarısız bir insan olmak olduğunu söylüyor. Kızının
her türlü eksik ve hatasında gelecekte başarısız olacağı, kendi ayakları üzerinde duramayacağından
endişeleniyor. Danışana “bu kızı iyi yetiştiremedim, her şey benim hatam.” İfadelerini gözyaşları içinde
söylüyor.

Ayşe, annesinin her şeyi abarttığını ve kendisini sürekli yetersiz hissettirdiğini söylüyor. Okul derslerinin
orta seviyelerde olduğunu, ödevlerini elinden geldiğince yaptığını söylüyor. Matematikte çok başarılı
olduğunu ancak sözel derslerde sıkıldığını söylüyor. Okulda birkaç tane arkadaşının ona zorbalık yaptığını
ve onlara tepki gösterince annesine şikayet edildiğini söylüyor. Odasını haftada bir kere topladığını ancak
bunun annesine yeterli gelmediğini söylüyor. Bunları annesinin de tasdik etmesi üzerine danışman anne
ile tek ebeveyn olarak kızını büyütmenin zorlukları ve kızının geleceği konusundaki endişelerini
konuşuyor. Anne, kızına bazen haksızlık yapabildiğini kabul ediyor ve seans içinde kızının beğendiği
yanlarından bahsediyor. Ayşe ile gurur duyduğunu ancak endişelerinin bazen bunu ifade edebilmesine
engel olduğunu söylüyor.

Bölüm Özeti

İnanç temelli danışmanlık ekollerinde temel amaç, ailedeki problemlerin devamına neden olan iletişim
biçimlerini belirlemek ve değiştirmektir. Bu ekoller içinde yer alan sistemik, çözüm odaklı ve öyküsel
yaklaşımlar, problemlerin yaşanmadığı durumlara odaklanır ve problemlere alternatif yaklaşımlar
sunar. Danışmanlık genelde kısa sürelidir. 

Sistemik aile danışmalığında ailedeki ilişkiler sistematik şekilde ele alınır. Danışmanlık takım çalışması
halinde verilir. Seans arası ekip tartışmasında sonra müdahaleci görüşme tekniği ile aileye alternatif
bakış açıları ve ödevler verilir. Orijinal sistemik terapide gizlilik önemliyken, sosyal yapısalcı yaklaşımda
açık iletişim kullanılır.

Döngüsel görüşme tekniği ile aile içi etkileşimler ve etkileri hakkında sorular sorulur. Olumlu yorumlar
ile iş birliği sağlamak amaçlanır. Direnç durumunda bölünmüş mesajlar ve bir alt konumu benimseme
teknikleri, ailenin sürece devam etmesine yardımcı olur.

Çözüm odaklı aile danışmanlığı, problemli davranışların oluşmadığı istisnai durumlara odaklanır ve
bunların daha sık yaşanması amaçlanır. Mucize sorusu ve vizyon belirleme gibi tekniklerle istisnalar
hakkında detaylı bilgi edinilir. Aile bireylerinin danışmanlığa yaklaşımı farklı olabilir. Bu farklılıklar göz
önünde bulundurularak herkese ayrı görevler verilir. Olumlu ve iş birliğini amaçlayan iltifatlar

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 144/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

danışmanlığa mesafeli olan bireylere verilirken, gözlemsel görevler ve istisnaları belirleme,


danışmanlık almak konusunda daha istekli olan bireylere verilir.

Öyküsel aile danışmanlığına göre kişilerin baskıcı ve katı yaşam hikayeleri problemlerin temel
sebebidir. Bu ekolde, farklı bakış açıları yardımıyla kişilerin kendi hikayelerini problem odaklı olmayan
biçimde yeniden yazmaları amaçlanır. Yeniden yazım sürecinde benzersiz sonuçlar yaklaşımı, dış
şahitlerin kişinin gelişimine tanık olmaları ve gelişimin yazılı belgelerle ifade edilmesi önemli
tekniklerdir. Danışmanlıkta açık ve net bir iletişim kullanılır, kandırma ve gizlilik tekniklerine
başvurulmaz. Hastalık temelli ve problem üreten dil yerine, çözüm üreten bir yaklaşım vardır.

Kaynakça

Andersen, T. (1991). The reflecting team: Dialogues and dialogues about the dialogues. WW Norton & Co.

Anderson, H. (2015). Postmodern/poststructural/social construction therapies: Collaborative, narrative, and


solution-focused. In Handbook of family therapy (pp. 182-204). Routledge.

Boscolo, L., Cecchin, G., Hoffman, L. & Penn, P. (1987). Milan Systemic Family Therapy. New York: Basic
Books.

De Shazer, S., & Berg, I. K. (1997). ‘What works?’ Remarks on research aspects of solution‐focused brief
therapy. Journal of Family therapy, 19(2), 121-124.

Foucault, M. (1965). Madness and Civilisation: A History of Insanity in the Age of

Reason. New York: Random House.

Gergen, K. (1994). Realities and Relationships. Soundings in Social Constructionism.

Cambridge, MA: Harvard University Press

Goffman, E. (1986). Frame Analysis. Boston: North-Eastern University Press.

Goffman, E. (1961). Asylums. New York: Doubleday.

Foucault, M. (1975). The Birth of the Clinic: An Archaeology of Medical Perception.

London: Tavistock.

Guttman, H. (1991). Systems theory, cybernetics and epistemology. In A. Gurman

& D. Kniskern (Eds), Handbook of Family Therapy, Vol. 11, pp. 41–64. New York:

Brunner Mazel.

Myerhoff, B. (1982). Life history among the elderly: Performance, visibility and

remembering. In J. Ruby (Ed.), A Crack in the Mirror: Reflexive Perspectives on

Anthropology, pp. 99–117. Philadelphia, PA: University of Pennsylvania Press.

Penn, P. (1982). Circular questioning. Family process, 21(3), 267-280.

Prata, G. (1990). A Systemic Harpoon into Family Games: Preventative Interventions in Therapy. New York:
Brunner Mazel.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 145/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Selvini Palazzoli, M. (1988). The Work of Mara Selvini Palazzoli. New York: Jason Aronson.

White, M. (2005). Narrative Practice and Exotic Lives: Resurrecting Diversity in

Everyday Life. Adelaide: Dulwich Centre Publications.

White, M., & Epston, D. (1989). Literate means to therapeutic ends. Dulwich Centre Publications.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 146/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Ünite Soruları

1. I. Danışmanlık takım çalışması halinde verilir.

II. Döngüsel görüşme tekniği kullanılır.

III. Bağlanma stillerini değiştirmek amaçlanır.

Sistemik aile danışmanlığı ile ilgili ifadelerden hangileri doğrudur?

A) Yalnız I

B) I ve II

C) I ve III

D) III ve III

E) I, II ve III

2. Sosyal yapısalcı aile danışmanlığında kullanılan sorulardan hangisi danışanları belli bir
şekilde davranmaya yönlendirmek için kullanılır?

A) Araştırmacı sorular

B) Düzeltici sorular

C) Keşfedici sorular

D) Üretkenliği kolaylaştırıcı sorular

E) İşbirlikçi sorular 

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 147/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

3. Aşağıdakilerden hangisi sosyal yapısalcı yaklaşımın özelliklerinden değildir?

A) Problemler psikolojik teşhisler yoluyla açıklanır.

B) Danışanlarla açık ve net bir iletişim kurulur.

C) Aile içinde kutuplaşmayı azaltmak için zıt durumlara odaklanılır.

D) Olumlu yorumlarla iş birliğini artırmak hedeflenir.

E) Döngüsel sorgulama kullanılır. 

4. Aile içinde problemlerin yaşanmadığı durumları istisnaları belirlemek için aşağıdaki


tekniklerden hangisi kullanılır?

A) Mucize sorusu

B) Yeniden yazım

C) Döngüsel sorgulama

D) Yansıtma ekibi

E) İltifatlar

5. Aşağıdakilerden hangisi döngüsel sorgulamanın amaçlarından değildir?

A) Ailedeki olaylar hakkında nesnel bilgi almak

B) Ailenin problemlerini tanımlamak

C) Durumların zaman içindeki değişimini belirlemek

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 148/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

D) İki aile bireyinin iletişiminin üçüncü bir üyeyi nasıl etkilediğini tespit etmek

E) Aileyi davranış değişikliği konusunda yönlendiren varsayımlarda bulunmak

6. İnanç odaklı terapilerle ilgili aşağıdaki genel ifadelerden hangisi yanlıştır?

A) Bağlanma ihtiyaçlarının açıkça ifade edilmesini sağlamak

B) Güvensiz bağlanma stillerini değiştirmek hedeflenir.

C) Problemlere alternatif bakış açıları geliştirmek amaçlanır.

D) Genelde danışmanlık kısa sürelidir.

E) Ailenin problemli inanç sistemlerini değiştirmek amaçlanır. 

7. Hangisi düşük ayrışmaya sahip ailelerin özelliklerinden değildir?

A) İç içe geçmiş ve yapışkan aile ilişkileri gözlenir.

B) Aile bireyleri güvensiz bağlanma özellikleri gösterir.

C) Kaygı seviyeleri yüksektir.

D) Verilen kararlar duygu odaklı ve objektiflikten yoksundur.

E) Bireyler otonomi kazanmıştır.

8. Hangisi sistemik yaklaşıma yönelik eleştirilerden değildir?

A) Psikolojik teşhislerin danışanlar üzerinde baskı kurması

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 149/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

B) Danışmanlık süreçlerinde bilimsel bilgiye bireysel görüşlerden daha fazla önem verilmesi

C) Bireylerin iradesinin azınsanması

D) Problem odaklı kimlikler oluşturulması

E) Ailenin problemli inanç sistemlerini değiştirmeyi amaçlaması

9. Çözüm odaklı terapide, bir problemi olduğuna inanan ancak bunun terapi ile
çözülmeyeceğine inanan kişilere ne ad verilir?

A) Ziyaretçiler

B) Şikayetçiler

C) Danışanlar

D) İşbirlikçiler

E) Müdahaleciler

10. Hangisi sosyal yapısalcı yaklaşımda kullanılan yansıtma ekibinin özelliklerinden değildir?

A) Seans arası takım görüşmesi aile ile açık bir şekilde tartışılır.

B) Mesajlar ve yorumlar, ailenin normal konuşma biçimi kullanılarak aktarılmalıdır.

C) Yansıtmalar, problemler ile ilgili ailenin düşüncelerini ve bunun yerine geliştirilebilecek daha
uyumlu yaklaşımları içerir.

D) Ailenin şimdiki görüşlerinden olabildiğince uzak görüşler ifade edilmelidir.

E) Takım aileye karşı eleştirel olmayan bir tutum sergiler. 

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 150/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

CEVAP ANAHTARI

1. b 2. b 3. a 4. c 5. a 6. b 7. e 8. e 9. b 10. d

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 151/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

8. YAPILARA ODAKLANAN AİLE DANIŞMANLIĞI


EKOLLERİ

Giriş

Yapılara odaklanan aile danışmanlığı yaklaşımları genelde aile içindeki tarihsel, bağlamsal ya da yapısal
faktörleri ele alır. Buna göre ailedeki problemler belirli inançları temel alan iletişim kalıplarından kaynaklanır.
İnançlar ve davranış kalıpları ise geçmiş deneyimler, aile dışındaki sosyal çevrenin etkileri ya da genetik
yatkınlık gibi yapısal faktörler ile ilişkilidir. Nesiller arası, psikanalitik, bağlanma temelli ve deneyimsel
modeller, çoğunlukla köken ailedeki erken yaşta edinilen deneyimler ve bunların oluşturduğu sorunlu
inançlar ve davranış kalıplarının altını çizer.

  Yapılara odaklanan ekoller içinde deneyimsel terapi, diğer modellerden farklı olarak problem çözümünün
yanı sıra kişisel gelişime de odaklanır. Psikoeğitimsel model ise yapısal ve genetik faktörlerin aile bireyleri
tarafından anlaşılması ve yönetilmesini amaçlar. Multisistemik yaklaşımın gençlerde suçu engellemedeki
etkinliği (Curtis et al., 2004) ve psikoeğitimsel terapinin şizofreni semptomlarını azalttığı deneysel
araştırmalarla desteklenmiştir (McFarlane et al., 2003). Psikoeğitimsel terapiler şizofreni semptomlarına aile
içi toleransı artırmış ve hastaların daha düşük dozlarda ilaç alarak yan etkilerin azalmasına olanak
sağlamıştır (McFarlane et al., 2003). Duygu odaklı çift terapisi ve bağlanma temelli terapilerin etkinliğini
gösteren çalışmalar da mevcuttur (Byrne et al., 2004b). Nesiller arası, psikanalitik ve deneyimsel terapiler için
ise bulgular zayıftır ve daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır.

8.1. Nesiller Arası Aile Danışmanlığı

Nesiller arası aile danışmanlığına göre, köken ailelerde yaşanmış olaylar kurulan ailede yaşanacak potansiyel
sorunların kaynağını oluşturur (Nichols, 2004). Bütün nesiller arası aile danışmanlığı teorisyenleri, aile içi
sorunların, nesilden nesle aktarılan ilişki kalıplarından kaynaklandığı konusunda hemfikirdir.

  Nesiller arası aile terapisinin önde gelen isimlerinden Bowen (1978)’a göre aileler temelde duygusal
sistemlerdir. Herhangi bir tehdit durumunda, ailede kaygı ortaya çıkar ve aileler duygusal kaynaklı sorunlu
ilişki kalıplarına yönelir. Her ailenin kaldırabileceği kaygı seviyesi farklıdır. Ailenin kaygı seviyesi bireyler arası
ayrışmayı da belirleyen bir faktördür. Yüksek kaygılı ailelerin bireyleri, duygusal açıdan aşırı yakın, birbiri
içine geçmiş, ayrışmamış bir durumdadır. Düşük kaygılı ailelerde ise bireyler ayrışmış ve özerkliği büyük
ölçüde elde etmiştir.

  Aile içi ayrışma, kronik kaygı ve psikolojik stres arttıkça evlilik tatmininin azaldığını gösteren araştırmalar
mevcuttur (Miller et al., 2004). Bowen’a göre, psikolojik sorunların temel sebebi nesiller arası aktarım
süreçleri ve aile içi yansıtmalardır. Ailelerinin duygusal süreçlerine en çok dahil olan ve en az ayrışan

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 152/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

çocuklar; ailelerinden ayrışamamış kişilerle evlilik yapma eğilimindedir. Bunun sonucunda, köken ailelerdeki
ayrışamama sorunu, şimdiki ailede; kurallar, roller ve rutinler aracılığıyla bir sonraki nesle aktarılır. Bu
kısımda öncelikle Bowen’in nesiller arası yaklaşımı, sonrasında da bu ekolü takip eden bağlamsal yaklaşım
ele alınacaktır.

8.1.1 Nesiller Arası Aile Danışmanlığında Değerlendirme ve Tedavi

Nesiller arası aile danışmanlığında, bireylerin köken ailelerinden ayrışma seviyeleri konusunda farkındalık
kazanması amaçlanır. Ayrıca bireyler şimdiki ailelerinde karşılaştıkları problemlerin köken ailelerindeki
ayrışma sorunundan ne kadar etkilendiği konusunda da farkındalık kazanır. Benlik ayrışması
gerçekleştiğinde, birey güçlü duygularının etkisinde değil, duygularının farkında olup onlar hakkında
düşünerek ve bilinçli bir biçimde hareket eder. Bu yaklaşımda danışman, danışanların aile içi ayrışma
derecesini anlamalarına yardımcı olacak “soy ağacı” adında bir haritalama yöntemi kullanır.

Nesiller arası aile danışmanlığında “üçgenleşme”nin önemli yaşam olaylarının oluşturduğu kaygıyla ilgisi
incelenir. Kaygılı dönemlerde ikili ilişkiler, bir üçüncüyü dahil ederek istikrarı sağlamaya çalışır. Daha büyük
sistemler iç içe geçmiş üçgenlerden oluşur. Danışanın problemleri farkında olmadan dahil olduğu aile
üçgenlerinden kaynaklanıyor olabilir. Diğer taraftan, üçgenin içine dahil olmaya zorlanan kimi bireyler, bir ya
da daha fazla aile bireyinden “duygusal bağını keserek” bu durumla başa çıkmaya çalışabilir. Ancak,
duygusal bağ kesme, kişinin kuracağı ailede ve yapacağı ebeveynlikte problemlere yol açabilir. Duygusal bağ
kesme, fiziksel teması azaltarak ya da köken ailedeki problemli ilişkilerin önemi inkar edilerek sağlanabilir.
Bağ kesme ne kadar katı ve şiddetli olursa, köken aile problemlerinin kurulacak ailede tekrarlanma olasılığı o
kadar artar.

 Nesiller arası aile danışmanlığı yaklaşımı, köken aile kalıplarını anlamayı ve köken aileleri ile olan ilişkilerini
değiştirmeyi amaçlar. Birinci amaç ayrışmayı sağlamaktır; böylece danışan, nesiller arası tekrarlayan
duyguya dayalı iletişim kalıplarından uzak durmayı öğrenir. İkinci amaç ise, aile bireylerinin ilişkiler hakkında
açık bir şekilde konuşabilecekleri bire bir fırsatların oluşturulmasıdır. Bu amaçla danışmanlık seanslarına
ebeveynler ya da kardeşler davet edilebilir. Danışmanlık dışında ise, danışanın aile bireyleri ile üçgenleşme
ilişkilerini tartışması, böylece “yapışmış” ya da kopuk olan ilişkileri yüz yüze ilişkilere çevirmesi sağlanabilir.
Bu ekolün paradoksal tarafı, aile ilişkilerini geliştirmek için ayrışmayı sağlamaya odaklanmasıdır. 

8.1.2. Bağlamsal Aile Danışmanlığında Değerlendirme ve Tedavi

Ivan Boszormenyi-Nagy tarafından geliştirilen ve nesiller arası ekolü takip eden bağlamsal aile danışmanlığı
yaklaşımında aile hayatı dört temel özelliğe sahiptir: Objektif özellikler (etnik köken, ailedeki fert sayısı),
psikoloji (düşünceler ve duygular), alışverişler (ilişki kalıpları vb.), ve ilişkisel etik (kişiler arası adalet ve
denge). Her aile bireyi için, her bir aile ilişkisi, verilenlerin ve borçlanmanın kaydedildiği bilinçdışı bir “hesap
defteri” içerir. Bu yaklaşıma göre aile içinde nesiller boyunca var olan eşitsizlik ve dengesizlik, problemlerin
ana sebebidir (Boszormenyi-Nagy, 1991). Dolayısıyla aile bireyleri arasında adaleti sağlamak danışmanlık
sürecinin en önemli hedefidir.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 153/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Görünmez sadakat, çocukların ebeveynlerine olan borçlarını ödemek için verdiği bilinçdışı taahhütler olarak
tanımlanır. Bu taahhütlerin temel işlevi nesiller arası eşitsizlikleri dengelemesidir. Örneğin, ailesi tarafından
ihmal edilmiş bir yetişkin, çocuklarını ihmal etme hakkını kendinde görebilir, çünkü kendisinin almadığı
bakım ve ilgiyi çocuklarına vermenin ebeveynlerine sadakatsizlik olacağını düşünür. Bölünmüş sadakat,
çocuğun aile içi çatışma karşısında bir ebeveyn ile birleşip diğerine karşı saf tutmaya zorlanması sonucunda
oluşur. Bu deneyim bir ebeveyni kaybetmeye yol açtığı için ilerideki olumsuz davranışlarda “hak etme
duygusu” oluşabilir. Örneğin, çocuk ilerideki aile ilişkisinde, çocuklarının üzerindeki olumsuz etkilerine
rağmen, eşi ile arasına mesafe koymaya hakkı olduğunu düşünebilir. Eğer ebeveynler yaptıkları fedakarlıklar
yüzünden çocuklarının hayat boyu onlara borçlu olduğu fikrini çocuğa aşılarsa, bu çocuğun yetişkinliğinde
yakın ilişkiler kurması zorlaşır. Çünkü eşe olan sadakat, sonsuza kadar borçlu olunan aileye karşı bir
sadakatsizlik olarak algılanabilir.

  Bağlamsal ekolde danışman, tarafsız ve iletişime açık bir tutum sergiler. Böylece aile içinde iletişimin
sağlanması ve tüm bireylerin ortak yararına olan çözümlerin bulunması sağlanır. Temel hedef hem şimdiki
aile bireyleri hem de gelecek nesiller için adaleti sağlamaktır.

 Bağlamsal danışmanlar nesiller arası yıkıcı etkileşim kalıplarını “temize çıkarma” yöntemi ile değiştirmeye
çalışır. Bu yöntemde danışmanlar danışanlara aile bireylerinin inciten davranışlarının arkasındaki iyi niyeti ve
nesiller arası sadakat duygusunu anlama konusunda yardımcı olurlar. Böylece danışanlar maruz kaldıkları
davranışları tekrarlama eğilimini kırabilir. Örneğin; ihmale uğramış bir çocuk, bunun kısmen ebeveynin
maruz kaldığı ihmal sebebiyle olduğunu düşünüp, onları affedebilir. Bunun sonucunda, kendine çocuklarını
ihmal etmemek noktasında söz verme gücünü bulabilir. Ebeveyn-çocuk ilişkisindeki eşitlik bağlamsal
terapide şu şekilde tanımlanır. Çocukların ebeveynlerine verdiklerinden fazlasını hak ettikleri kabul edilir ve
hesap defteri kişiler kendi çocuklarına ebeveynlerinden aldıklarından daha fazlasını verdiklerinde
dengelenir. Böylelikle, ebeveyn-çocuk ilişkisindeki adalet ve eşitliğe dair ilişkisel etik üç nesli birden
kapsamaktadır.

8.2. Psikanalitik Aile Danışmanlığı

Psikanalitik aile danışmanlığı ekolüne göre, problemli ilişkilenme kalıplarının sebebi, erken yaşta gelişmiş
bilinçdışı kalıplardır. “Nesne ilişkileri” olarak da adlandırılan bu bilinçdışı ilkel ilişki haritaları, yetişkin yakın
ilişkilerinde kendini tekrar eder. Örneğin, “öfkeli çocuk” ve “sinir bozucu ebeveyn” ilişki kalıbı, çatışmalı bir
evlilikte kendini tekrarlayabilir. Bölme mekanizması ile zihin iyi nesneyi kötü nesneden ayırıp, yok olmaktan
kurtarır. Böylelikle tüm bu şiddetli öfke kötü nesneye yönlendirilir.

8.2.1. Psikanalitik Aile Danışmanlığında Değerlendirme ve Tedavi

Nesne ilişkileri temelli aile danışmanlığına göre eşler birbirlerine içsel arzulanan nesnelerini yansıtır ve
yansıtmalı özdeşim süreçleri ile bu rollere uyum sağlar. Sağlıklı ilişkilerde, bu uyum kısmi olarak sağlanır.
Dolayısıyla eşler birbirlerinin ihtiyaçlarına kısmi olarak ket vurur. Zamanla eşler birbirlerinin gerçekliğine,
oluşturdukları yansıtmalardan daha çok tepki verir. Örneğin, eşler birbirlerine aşırı derecede hassas ve

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 154/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

merhametli bir insan yansıtması yapar ve bu rollerle özdeşleşirler. Karşılıklı olarak ikisi de aşırı düşünceli ve
kibar davranmak zorunda hisseder ama bunu her zaman yapamaz. İlişki olgunlaştıkça ve bu yansıtmaların
istisnaları arttıkça, yansıtmalar yavaş yavaş gerçekçi algılarla yer değiştirir. Böylelikle eşler birbirlerinin
gerçekliğini, her zaman değil ancak bazen kibar ve düşünceli davranan kişiler olarak kabul eder. Hatta
birbirlerini idealize ettikleri dönem, ilişkilerinde bir espri konusu haline gelir.

 Sorunlu ilişkilerde ise, eşler bu yansıtmalara ya tamamen uyarlar ya da yeteri kadar uymazlar. Bu iki durum
da hayal kırıklığı, çatışma ve karşılıklı olarak “reddeden nesne”nin diğerine yansıtılmasına neden olur.
Problemli evliliklerde, eşler birbirini “yansıtmalı özdeşim” ile reddedici davranışlarda bulunmaya zorlar.
Başka bir deyişle, kasti eleştiriler yapan, reddedici ve hayal kırıklığına uğratan kişi imajını yansıtır ve
karşıdakine bu yansıtmalar gerçekmiş gibi davranır. Sonuçta bu iki tarafın da canını yakan bir iletişime
dönüşür. Ancak, çiftlerin birbirine bağlılığı devam eder çünkü bu ikili yansıtma sistemi kendilerini “tamamen
iyi”, kendi kötü taraflarını dışlamak yoluyla eşini de “tamamen kötü” olarak görmelerine olanak tanır.

 Evlilik danışmanlığında danışanlar kendi ilişkilerinde kapsama ve yorumlama tekniklerini kullanmaları için
eğitilir. Kapsama; diğerinin davranışlarını, bu davranışın etkileri ve anlamını düşünmeyi, sonra da bu anlayışı
karşıdakine destekleyici bir biçimde özetlemeyi içerir. Danışman, savunma mekanizmaları ile reddedilen
cinsel ya da agresif dürtülere neden olan kaygıları inceler. Örneğin; eşini “tamamen kötü” olarak görmek,
bireyin mükemmel olmayan, iyi ve kötüyü aynı anda barındıran ve tüm ihtiyaçlarını asla tamamen
karşılayamayacak olan bir kişiye olan öfkesinden dolayı hissettiği kaygıdan kaçınmasına imkan tanır.

  Nesne ilişkileri temelli evlilik ve aile danışmanlığı, geçmişten gelen faktörlerin, özellikle erken yaşlarda
öğrenilen bilinçdışı ilişki kalıplarının etkisini fark edip azaltmaya odaklanır. Bu terapi çiftlerin kapsama ve
yorumlama kullanarak karşılıklı yansıtma sistemlerini bırakmaları ve birbirlerini oldukları gibi kabul
etmelerine odaklanan uzun soluklu bir süreçtir. Nesne ilişkileri bazlı aile danışmanlığında ise, ebeveynler
kötü nesneleri çocuklarına yansıtıp onları problemli şekillerde davranmaya itmemek, ya da çocuklarına iyi
nesneleri yansıtıp onları çatışmalı evlilik ilişkisinde bir uzlaştırıcı rolüne sokmamak konusunda yönlendirilir.

8.3. Bağlanma Odaklı Aile Danışmanlığı

John Bowlby, bağlanma teorisinin kurucusu ve İngiltere’deki ilk aile terapistlerindendir. Bağlanma teorisi,
aile ilişkilerini ve ilişki sorunlarını çocuklar ve bakım verenleri arasında kurulan ilk ilişki bağlamında açıklar
(Cassidy & Shaver, 1999). Bağlanma odaklı aile danışmanlığı yaklaşımı bağlanma teorisinin temellerine
dayanmaktadır.

8.3.1 Bağlanma Teorisi

Bowlby’ye göre (1978) bağlanma davranışı, canlılara genetik olarak kodlanmıştır ve türlerin devamı için
hayati bir önem taşır. Küçük çocuklar olası bir tehdit karşısında bakım verenlerine yakınlaşmaya çalışır.
Rahatlayınca konfor alanlarına geri dönüp, bakım verenlerin yakınlarında keşif davranışına devam eder. Bu
davranış her tehdit algılandığında, tatmin ve güvenlik ihtiyaçları doğduğunda kendini tekrarlar. Bakım
verenlerin yakınlaşma, güvenlik ve rahatlama ihtiyacına cevap verme şekline göre, çocuk bir “içsel çalışma

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 155/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

modeli” oluşturur. Anneler ve çocuklarla yapılan deneysel çalışmalara göre, dört ayrı bağlanma tipi vardır.
Bağlanma üzerine yapılan sonraki çalışmalar bu ilişkilenme biçimlerinin hayat boyu devamlılığını
göstermiştir. Dolayısıyla bu dört kategori yetişkin ilişkilerinde de tanımlanmıştır (Cassidy & Shaver, 1999).
Aile organizasyonu da bağlanma bakımından dörde ayrılır (Byng-Hall, 1995) (Tablo 8.1).

  Güvenli bağlanan çocuklar ve evli çiftler, ebeveynlerini ve eşlerini dünyayı keşfedecekleri güvenli bir baz
olarak görürler. Bu ilişkilerde ebeveyn/eşler çocuğun/eşin ihtiyaçlarını fark edip onlara uygun karşılıklar verir.
Güvenli bağlanan ailelerde ilişkiler uyumlu ve esnektir. Güvenli bağlanma stili otonomi/bağımsızlık ile ilişkili
iken, diğer üç bağlanma tipi güvensizlik/tehlikede olma duygusu ile ilişkilidir.

  Kaygılı bağlanan çocuklar ebeveynlerinden ayrıldıktan sonra onlarla bağlantı kurmak isterler ancak bu
onları rahatlatmaz. Ebeveyne yapışır, ağlar ve öfke nöbeti geçirirler. Bu bağlanma stilindeki çiftler ise, aşırı
yakın ancak tatminsizdirler. Kaygılı bağlanan aileler ise, aile bireyleri arasında sınırların belirsizleştiği iç içe
geçmiş yapılardır.

 Kaçıngan bağlanan çocuklar, ayrılık sonrası ebeveynleri ile iletişim kurmaktan kaçınır, küser. Bu bağlanma
stilindeki evli çiftler ise uzak ve tatminsiz olma eğilimindedir. Ailelerde ise ilişkiler kopuktur ve bireyler
arasında geçirgen olmayan sınırlar vardır.

Dezorganize bağlanmış çocuklar, ayrılık sonrası kaygılı ve kaçınmacı kalıpları bir arada gösterir. Dezorganize
bağ, çocuk istismarı, ihmal, erken ebeveyn yokluğu, kayıp ve yas gibi durumlarda sıklıkla görülür.
Dezorganize evlilik ve aile ilişkilerinde ise, yakınlaşma-kaçınma çatışmaları, birbiri içinde değişen
yapışkanlık, küsme ve yönelim bozukluğu gözlenir.

8.3.2. Bağlanma Odaklı Aile Danışmanlığında Değerlendirme ve Tedavi

Bağlanma yaklaşımını temel alan duygu odaklı aile danışmanlığına göre çiftler birbirinin güvenlik, koruma ve
tatmin ihtiyaçlarını karşılayamadığında, yani güvenli bağlanma sağlanamadığında evlilik çatışması meydana
gelir (Greenberg & Johnson, 1988). Başlarda, eşlerin bu ihtiyaçları karşılayamaması korku, üzüntü, hayal
kırıklığı, duygusal acı ve savunmasızlık gibi birincil duygulara sebep olur. Bu duygular, tamamen ifade
edilmez ve ihtiyaçlar tatmin edilemez. 

  Birincil duygulara sebep olan hayal kırıklığı, ikincil duygulara dönüşür (öfke, düşmanlık, intikam arzusu,
suçluluk hissettirme gibi). Bu ikincil duygular saldırma ya da kendini geri çekme gibi davranışlarla ifade edilir.
Böylelikle çiftler katı bir “saldır-geri çekil” ya da “kaçan-kovalayan” davranış örüntüsüne dahil olur. Bu
kalıplar daha sonra “saldır-saldır” ya da “geri çekil-geri çekil” örüntüsüne de dönüşebilir. Bu birbirini
güçlendiren ve çatışmayı devam ettiren davranışların sebebi, eşlerin bağlanma ihtiyaçlarını gidermek
istemesidir. Ne yazık ki, eşlerinden bakım alma girişimleri, güvensiz bağlanma sonucu oluşan “içsel
çalışma modelleri” tarafından yanlış yönlendirilir. Sonuçta, farkında olmadan eşlerini kendi bağlanma
ihtiyaçlarını karşılamayacak şekilde davranma yoluna iterler.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 156/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

 Duygu odaklı çift danışmanlığı, çiftlerin birbirlerinin bağlanma ihtiyaçlarını karşılaması ve güvenli bağlanma
üzerine bir ilişki kurmasını amaçlar. Terapi süreci eşlerin çatıştıkları konularla ilgili “saldırma” ve “geri
çekilme” davranışları ve katı iletişim kalıplarını anlamalarına olanak sağlar. Sonrasında bu kalıplara neden
olan duygusal faktörler incelenir. Öncelikle, ikincil duygusal tepkiler olan öfke ve düşmanlık incelenir ve
bunlar, bağlanma ihtiyaçları tahmin edilebilir şekilde karşılanmadığında oluşan birincil duygulardan (korku,
üzüntü, kırılganlık, duygusal acı ve hayal kırıklığı) ayrıştırılır. Böylelikle, çiftin problemi temel bağlanma
ihtiyaçları ile ilgili iletişim eksikliği olarak yeniden tanımlanır. Çiftler, ikincil tepkilerini suçlama ve suçlu
hissettirme gibi davranışlarla dışa vurmak yerine birincil duygusal tepkilerini tutarlı bir biçimde ifade etme
konusunda yönlendirilir. Örneğin; sürekli mesafeli davrandığı için eşini şikayet eden bir kadına, terapi
seansında eşine yakınlık ihtiyacını suçlu hissettirme ve suçlama davranışlarında bulunmadan ifade etmesi
noktasında yardım edilir. Eşi ise bu ihtiyacı net bir şekilde duyması ve gereğince cevap vermesi noktasında
yönlendirilir. Eşler birbirlerinin içsel çalışma modellerini değiştirdikçe, “saldır-geri çekil” odaklı iletişim
zamanla yerini bağlanma ihtiyaçları noktasında daha açık bir iletişime bırakır. Duygu odaklı terapinin
etkinliği kontrollü çalışmalar tarafından gösterilmiştir (Byrne et al., 2004b).              Ailede tahmin edilebilir
kurallar, roller ve rutinler, “aile senaryoları” tarafından belirlenir (Byng-Hall, 1995). Örneğin, kayıpla nasıl
baş edileceği ya da itaatsizlik durumunda nasıl tepkilerin verilmesi gerektiği konusunda senaryolar
bulunabilir. Tekrarlayıcı, düzeltici ve doğaçlama senaryolar arasında bir ayrım yapılabilir. Tekrarlayıcı
senaryolar, köken ailedeki senaryoların bir tekrarı mahiyetindedir. Düzeltici senaryolar, köken ailede benzer
bir durumda yaşananların tam tersini içerir. Doğaçlama senaryolar ise, köken ailedeki durumlardan belirgin
şekilde değişik senaryolardır. Ailenin yaşam döngüsündeki geçiş aşamalarını ve stresi yönetebilmek için,
tekrarlayıcı ve düzeltici senaryolar kimi zaman yetersiz kalabilir ve doğaçlama senaryolara ihtiyaç
duyulabilir. Güvenli bir aile ilişkileri organizasyonu, doğaçlama senaryolar için gereklidir ve bireylere farklı
keşif ve denemeler için gerekli olan ortamı sağlar. Danışmanlığa başvuran ailelerde genelde güvenli aile
ilişkileri tabanı bulunmadığından, danışmanın görevi güvenli bir ortam oluşturmaktır, böylelikle uyumsal
olmayan aile senaryoları gözden geçirilir.

  Yapısal aile terapisindeki bazı teknikler aile senaryolarının incelemesinde kullanılır. Doğaçlama
senaryolarda, var olan kurallar, roller ve rutinlerin değiştirilmesi gereklidir, bu da kaygıya neden olur.
Özellikle bazı davranışların felaketle sonuçlanacağına dair katı inançların olduğu noktalarda kaygı oluşabilir.
Dolayısıyla ailelerin danışmanlara tarafsız pozisyonlarını bırakmaları ve alışılagelmiş aile senaryolarının
tekrarında bir taraf tutmaları için duygusal baskı yapmaları beklenen bir durumdur. Danışman, bu rollere
takılı kaldığı takdirde danışmanlık sürecinde etkin olması zorlaşır. Bunun önüne geçmek için danışmanlar
süpervizyon ile süreç hakkında yorumlar alabilir ve kendi duygusal deneyimlerini üzerinde düşünebilirler.
Danışman köken aile ile şimdiki ailenin problemleri arasındaki bağlantıları inceler ve ailenin halihazırdaki
senaryolarını göz önünde bulundurarak farklı müdahale stratejileri kullanabilir.

 Diğer bir yöntem ise aile senaryoları ve bağlanma biçimleri gibi faktörleri değiştirmeye odaklanır. Böylece
güvenli aile bağlanması ve doğaçlama senaryoların oluşumu ve bununla beraber aniden oluşan
problemlerin yönetimi amaçlanır. Daha geniş bir hedef ise, iletişimsel farkındalığın artırılmasıdır. Bu ise; aile

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 157/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

bireylerinin aile iletişimindeki kalıpları gözlemlemesi, bu kalıplardaki rollerin anlaşılması ve bu iletişim


şekillerinin sonuçlarının tahmin edilmesini içerir.

8.3.3. Ergenlerde Depresyon için Bağlanma Odaklı Terapi

  Bağlanma odaklı terapi ergenlerde depresyon tedavisinde de kullanılmıştır ve terapinin temel amacı
ergenler ve ebeveynleri arasındaki ilişkisel yaraları onarmaktır (Diamond et al., 2003). İlk aşamada ergen ve
ebeveyn problemleri birbirinden ayrıştırılır. Ebeveynin problemleri; eleştirel dil, kişisel stres ve eksik
ebeveynlik yeteneklerinden kaynaklanır. Ergenlerin problemleri ise; motivasyon eksikliği, olumsuz benlik
algısı ve eksik duygudurum regülasyonundan kaynaklanır. Ebeveyn-ergen ilişkisinde, bu problemlerden
dolayı zamanla büyüyen bir kopukluk gözlemlenir. Bağlanma odaklı terapinin hedefi ise bu kopukluğun
azalması ve ergen-ebeveyn ilişkisinin güçlenmesidir.

Terapi dört aşamadan oluşur:

1) İlişkileri yeniden çerçevelemek

2) İş birlikleri oluşturmak

3) Ebeveyn-ergen arasındaki bağlanmayı tamir etmek

4) Ailenin yetilerini artırmak.

Bu sırayla uygulanan terapinin ergen depresyonunu önemli ölçüde tedavi ettiği kontrollü araştırmalarla
gösterilmiştir (Diamond ve ark., 2003).

8.4. Deneyimsel Aile Danışmanlığı

Aile terapisine deneyimsel yaklaşımlar, Carl Rogers (1951) danışan odaklı yaklaşım, Gestalt terapi (Perls,
1973) ve psikodrama (Moreno, 1945) akımlarının insanın potansiyeli ve gelişimi üzerindeki fikirlerinden ilham
alarak geliştirilmiştir. Virginia Satir bu alandaki önemli isimlerden biridir (Satir & Baldwin, 1987)

 Deneyimsel terapistler, yeterli destek sağlandığında ve baskıcı kontrol olmadığında her çocuğun doğuştan
gelen kendini gerçekleştirme isteğinin yardımıyla sağlıklı bir birey olacağını varsayan hümanist bakışa
sahiptir. Bu bakış açısına göre, sağlıklı aileler, aile bireylerinin ihtiyaçları, gelişimsel süreçleri ve
tercihlerindeki farklılıklarla baş etmek için açık bir iletişim kullanır ve herkesin ihtiyaçlarını karşılayacak ortak
çözümler üretirler. 

 Deneyimsel aile danışmanlığı ekolüne göre, çocuklar ya da diğer aile bireyleri katı ve cezalandırıcı kurallar,
roller ve rutinlere uymak zorunda kaldıklarında, asıl deneyimlerinin şekli değişir. Reddedilme yaşamamak
için birey belli şeyleri düşünmemek, hissetmemek ya da yapmamak zorundadır; böylelikle deneyimlerin
yasaklanan kısımları inkar edilir. Böyle durumlarda, benlik ve deneyim arasında bir uyumsuzluk oluşur.
Benlik-deneyim uyumsuzluğu yüksek olan insanlar kendi ailelerini kurduklarında, ebeveynlerinden intikal
eden yasaklar (“üzgün olma”, “iyi ol”, “korkma”, “mutlu ol” vb.) sebebiyle güçlü duyguları inkar edebilir. Öfke,

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 158/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

korku ve üzüntü gibi inkar edilen deneyimler çocuklardan birine yansıtılarak çocuk “günah keçisi” haline
getirilir. Bu durumlarda çocuk aileden ayrı tutulur, “kötü”, “üzgün”, “hasta”, “deli” gibi etiketlere maruz
bırakılır

  Çözülmemiş meseleleri göz ardı ederek güçlü duygulardan kaçınmak ya da başkalarını suçlayarak
sorumluluk almaktan kaçınmak, ailelerde problemli iletişim stillerinin gelişmesine sebep olur. Birçok
deneyimsel aile terapistine göre, kişinin “kendini gerçekleştirme”si için çocukluktan “yarım kalmış iş”lerin
tamamlanması gerekir. “Yarım kalmış iş” ile anlatılmak istenen ise, ebeveynler ile ilişkilere ve benliğin
dışlanmış taraflarına dair çözülmemiş duygulardır.

8.4.1. Deneyimsel Aile Danışmanlığında Değerlendirme ve Tedavi

Deneyimsel aile danışmanlığının temel amacı aile bireylerinin kişisel gelişimidir. Kişisel gelişim; bireyin
farkındalığını, özsaygısını ve sorumluluk bilincini artırmayı hedefler. Bireysel farkındalığın gelişmesi sonucu,
kişi kendi yetenekleri ve potansiyeli, bunun yanı sıra kırılganlıkları, kusurları ve ihtiyaçları ile ilgili daha
gerçekçi bir perspektif kazanır. Artan özsaygı; iş ilişkilerinde, yakın ilişkilerde, boş zaman faaliyetlerinde ve
ruhsal olarak benliğin olumlu olarak görülmesini sağlar. Gelişen kişisel sorumluluk ile kişi, kendinin ya da
ailesinin olumsuz gördüğü, inkar edilen ve dışlanan deneyim ve özelliklerini sahiplenir.

  Genel anlamda deneyimsel aile danışmanlığı; gelişimsel faktörlerden etkilenen belli inanç sistemleri ve
problemli etkileşim kalıplarını değiştirmeyi amaçlar. Deneyimsel danışmanlar; yoğun duygular içeren,
aksiyon odaklı ve kimi zaman akılcı olmayan yöntemler kullanır. Süreçte değişimi sağlayan iki ana unsur
vardır: 1) Süreçteki iletişimin gerçek ve samimi olması, 2) Danışanın süreçteki duygusal deneyiminin
derinliği.

Birinci amaç için, danışman, teknik açıdan donanımlı olmalı, samimi, tutarlı ve yargılamayan bir yaklaşım
sergilemelidir. Danışman gerektiğinde kendi hayatlarından örnekler vererek ilişkinin derinleşmesine katkıda
bulunmalıdır. İkinci amaç ise, terapide geçmiş ve şimdiki duyguları derinlemesine deneyimleyebilmektir.
Genelde geçmiş yaşantıya dair olan bu yeni duygusal deneyimler, problemi devam ettiren inançları ve
davranışsal kalıplarını değerlendirmek için kullanılır. Carl Whitaker ve Virginia Satir bu alanda iki önemli
isimdir.

 Carl Whitaker, “Günah keçisi” kavramını problem tanımında önemli bir yere koyar. (Whitaker & Ryan, 1989).
Terapiye gelen bireyler, genelde ailede günah keçisi ilan edilen ve kabul edilemez duyguların aktarıldığı
kişilerdir. Örneğin, ebeveynler arası anlaşmazlıktan kaynaklanan olumsuz duygular, kabul edildiği takdirde
şiddete dönüşeceği için günah keçisi olan çocuğa aktarılır. Whitaker’a göre bütün aileler aile danışmanlığına
karşı direnç gösterir çünkü “sorunlu” olarak tanımlanan bireyin aslında ailenin sorunlarının taşıyıcısı
olduğunu görmek zorunda kalırlar. Ayrıca danışmanlık sürecinde inkar edilen aile içi zorluklar tartışmaya
açılarak korkulan felaketlere yol açabilir. Ayrıca, aileler genelde sorumluluktan uzaklaşarak danışmandan
sorunlarını çözmelerini talep edecektir. Bu bağlamda, aile danışmanlığının etkili olması için, yüzleşme odaklı
görüşmeler gereklidir.

  Danışmanlık sürecinin başlangıcından itibaren, aile ile “beraber olma”ya ağırlık veren Whitaker, sezgisel

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 159/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

yöntemler kullanır. Sıra dışı düşünsel ifadelerin kullanıldığı, şakacı ve akışına bırakan bir iletişim benimsenir.
Belirsizlik duygusunu artıran ifadeler ile, aile bireylerinin risk alması, bir arada olmanın yeni yollarını
keşfetmesi ve reddedilen deneyimlerin kabullenilmesi sağlanır.

    Virginia Satir’a göre terapinin amacı kişisel gelişimdir (Satir et al., 1991). Kişisel gelişim ise, danışanın
özsaygısının artması, kendi seçimlerini yapabilmesi, duygular, düşünceler ve davranışlar arası tutarlılık
sağlaması ve geçmişteki olumsuz olayların etkilerinden bağımsızlaşması şeklinde tanımlanır.  

  Satir güçlü duyguların reddedildiği ailelerdeki problemli iletişim şekillerini dört ana başlıkta toplamıştır.
Bunlar; suçlama, yatıştırma, dikkat dağıtma ve hesaplamadır. Suçlama; çatışmanın çözümü için sorumluluk
almayı reddeden, yargılama ve karşılaştırma içeren bir iletişim biçimidir. Yatıştırma; çatışmayı
çözümlemekten çok sakinleştirir, farklılıkları görmezden gelme, çatışmayı inkar etme, ve aşırı “kibar”
davranmayı içerir. Dikkat dağıtma; konuyu değiştirme, sessiz kalma, çaresizlik içindeymiş ya da yanlış
anlamış gibi davranmayı içerir ve sorundan kaçınmak için kullanılır. Hesaplama; duygusal iletişime
girmekten kaçınmak için kullanılır. Hesaplamada fazlasıyla entelektüel ve mantıklı bir yaklaşım ile duyguları
yok sayma, ders verme, kendini ahlaki olarak yüksek bir yerde tutma, gibi davranışlar kullanılır. Satir,
“eşitleme” olarak adlandırdığı iletişim biçimini ön plana çıkarır. Bu uyumlu iletişim şeklinde, çatışmanın
çözümüne yardımcı olacak duygusal bağlantıların kurulması mümkün olur. Eşitlemede, sözlü ve sözsüz
iletişim arasında uyum, netlik ve gerçeklik gözlenir. Genelde “ben” dili kullanılır, (Ör: “Burada olman güzel”
yerine “Seni gördüğüme sevindim” gibi). Sözlü ifadeler, duygulara uygun jest, mimik ve konuşma biçimi ile
birleştirilir. Satir’e göre, aileler eşitlemeyi temel iletişim şekli olarak benimsemek konusunda
yönlendirilebilir. Aileler takdir etme, başarılar hakkında konuşma, sorular sorma, iltifatlar, problem çözümü
ve gelecekteki dilekleri ve hayalleri hakkında konuşma gibi eylemlerle birbirleri ile bağlantı kurmaya teşvik
edilir.

Sözlü iletişimin yanı sıra, dokunma ve hareket bazlı teknikler de önerilmiştir. Aile şekillendirmesi tekniğinde,
bireyler diğer aile üyeleri ve aile ilişkilerini uzamsal olarak konumlandırır, böylelikle ailenin bir üyesi olmanın
psikolojik anlamı ortaya çıkar. Örneğin, oğlun babasını ailenin geri kalanından uzakta ve duvara bakar
biçimde konumlandırması önemli bir mesajdır ve açıkça babanın aile hayatından uzakta yaşadığı algısını
yansıtır.

 Satir’in stilinde aile yeniden inşası ve parçalar partisi teknikleri de kullanılır. Aile yeniden inşası tekniğinde,
bireyler diğer grup üyelerinin de yardımıyla köken ailede gerçekleşen kritik olayları yeniden inşa eder ve
deneyimler. Aile yeniden inşası bireyin öncesinde farkında olmadığı güçlü duyguları harekete geçirir. Bu
duyguları deneyimlemek ve sahiplenmek kişisel gelişime olanak sağlayabilir.

  Parçalar partisi tekniğinde ise, birey kendi kişiliğinin farklı parçalarını temsil etmeleri için grup üyelerini
yönlendirir. Farklı parçalar genelde ebeveyn ya da benliğin arkaik bölümlerini (korkmuş çocuk, cezalandırıcı
ebeveyn vb.) temsil eder. Aile yeniden inşasındaki gibi, parçalar partisi de güçlü duygular açığa çıkabilir ve
çocuklukta öğrenilen içselleştirilmiş kurallar fark edilir. Bu kurallar genelde aşırılık içeren ifadelerdir (“Asla
soru sormamalıyım” gibi) ve yetişkinlikte uyumlu davranışların önüne geçebilir. Satir uyumu engelleyen

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 160/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

ilişkisel kuralları daha uyumlu yaşam ilkelerine dönüştürmek için üç adımlı bir yöntem kullanır. Öncelikle,
“olmalı” yerine “olabilir”, “asla” ya da “her zaman” yerine “bazen” kullanılmalı ve olasılıklar tespit
edilmelidir. Mesela, “Asla soru sormamalıyım” yerine “Bazen bir şeyleri öğrenmek istediğimde soru
sorabilirim”.

8.5. Multisistemik Terapi

Multisistemik geleneğin temel varsayımına göre, aile bireylerinin problem sürdüren etkileşim kalıplarını
kullanmasının sebebi bazı aile dışı sistemlerine dahil olmasıdır.

Scott Henggeler, yapısalcı ve stratejik aile terapisinin üzerine temellendirilmiş bir multisistemik model
geliştirmiştir. Araştırmalar suça karışmış gençlerin çoklu problem yaşanan ailelerinde multisistemik terapinin
etkin olduğunu göstermiştir (Curtis et al., 2004). Bu yaklaşım aynı zamanda birçok psikiyatrik ve pediyatrik
bozuklukları olan ergenlerde de kullanılmıştır.

8.5.1. Multisistemik Terapide Değerlendirme ve Tedavi

Bu ekole göre, gençlerin davranışları sosyal çevreden etkilenmektedir. İç içe geçmiş bu sosyal sistemlerin en
iç halkasında aile sistemi yer almaktadır (Bronfenbrenner, 1979). Bunun dışında sırasıyla geniş aile, çevredeki
toplum (arkadaş grupları, komşular, okul, iş, sağlık, sosyal hizmetler vb. kurumlar) ve daha genel anlamda
kurumları ve kültürüyle toplum yer alır. Multisistemik değerlendirme, gençlerin problemini, problemlerin
devamına neden olan faktörleri ve olası çözüm kaynaklarını çoklu sistemler üzerinden araştırır.
Değerlendirme sürecinde çocuk, aile, okul görevlileri ve ilgili diğer profesyonellerle yapılan görüşmeler yer
alır.

Multisistemik terapiler şimdiye odaklı ve aksiyona yöneliktir. Problem sürdüren iletişim kalıplarının
değiştirilmesi temel hedeftir. Bu kalıplar çocuk, arkadaşlar, aile, okul çevresi ve toplum ile ilişkili olabilir. 

Multitistemik yaklaşım içerisinde yer alan yapısalcı, stratejik ve davranışsal aile terapisi müdahaleleri ailenin
işlevselliğini artırmaya yöneliktir. Bireysel bilişsel davranışçı terapiler ise çocuğun olumsuz çevre ve arkadaş
etkisinden korunabilmesi için sosyal yeteneklerini geliştirmeye odaklanır. Sistemik görüşmeler ise çocuğun
sosyal çevresindeki farklı etkenler arasındaki iş birliğini geliştirmeye odaklanır. Psikodinamik ve bağlanma
temelli aile terapisi yaklaşımları genelde geçmişteki faktörlerin şimdiye olan olumsuz etkisini değiştirmeye
odaklanırken, multisistemik yaklaşımlar çocuğun ve ailenin bağlı bulunduğu geniş sosyal çevreyi ve ilişkili
faktörleri değiştirmeyi hedefler. Bunun aksine psikoeğitimsel yaklaşımlar ise belli bir aile üyesinin psikolojik
problemler geliştirmesine neden olabilecek ailenin yapısal kırılganlıkları konusunda farkındalık ve yönetme
becerisi kazandırmayı amaçlar. 

8.6.  Psikoeğitimsel Aile Danışmanlığı

Psikoeğitimsel aile danışmanlığında, yapısal olarak psikolojik problemlere eğilimli bireylerin aileden aldığı
destek ve yaşadığı sosyal baskının problem oluşumdaki rolüne odaklanılır. Bu yaklaşımda temel amaç; belirli
bir aile bireyinin yaşadığı psikolojik problemlerin kökenine ve seyrine dair ailenin bilgilendirilmesi ve ailenin
bireye azami düzeyde destek verecek bir ev ortamı sağlaması konusunda eğitilmesidir. Psikoeğitimsel aile

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 161/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

terapisi çoğunlukla fiziksel semptomları olan ailelerde de kullanılmıştır (Ruddy & McDaniel, 2003).
Psikoeğitimin amaçları içerisinde psikolojik zorlukları tutarlı bir şekilde açıklama, problem çözme, iletişim ve
ilaç kullanımının yönetimi ile ilgili beceriler kazandırma, benzer sorunlarla yüzleşen diğer aileler ile görüşme
yoluyla sosyal destek sağlama yer almaktadır.

8.6.1. Psikoeğitimsel Aile Danışmanlığında Değerlendirme ve Tedavi

Psikoeğitimsel yaklaşım; şizofreni, bipolar bozukluk ve majör depresyon gibi ciddi psikolojik sorunları
yatkınlık-stres modeli ile açıklar. Bu modele göre, psikolojik bozukluk temelde genetik açıdan yatkın bir
bireyin aşırı strese maruz kalması ve koruyucu faktörlere (sosyal destek, baş etme stratejileri, ilaç vb.)
erişiminin olmamasından kaynaklanır.

Psikoeğitimsel aile müdahalelerinin temelinde şizofreni ve depresyon görülen ailelerdeki duygu


dışavurumu ile ilgili çalışmalar yer almaktadır. Hastaların olağandışı davranışları ile baş etmedeki zorluktan
kaynaklanan şiddetli duygu dışavurumu, hastalar için bir stres faktörüdür ve semptomları kötüleştirebilir.

Psikoeğitim odaklı programların amacı hastanın ailesi ya da bakım verenleri tarafından duygu dışavurumunu
azaltmak ve hastanın semptomlarına daha ılımlı yaklaşmak noktasında aileye destek olmaktır. Taşınma,
ekonomik zorluklar, aile yapısındaki değişimler gibi psikolojik açıdan kırılgan bireylerde aşırı stres
oluşturacak, onları “duygu dışavurumu”na maruz bırakacak önemli hayat olayları psikolojik semptomları
tetikleyebilir. Psikoeğitimsel programlar bu olaylarda kırılgan aile bireylerine destek sağlamak için diğer aile
bireylerini eğitir. Düşük stres yaratan olaylar için problem odaklı stratejiler (planlama, yardım alma, problem
çözme vb.) kontrolü aşan stres için ise duygu odaklı yöntemler (dikkat dağıtma, rahatlatma, yeniden
yorumlama vb.) kullanılır. Aileler gerektiğinde bu iki tip stratejiyi de kullanma konusunda eğitilir.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 162/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Gerçek Hayatla İlişkisi

On üç yaşındaki Ahmet, anne babası tarafından davranış problemleri olduğu için aile danışmanlığına
getiriliyor. Ahmet’in altı aydır eve geç geldiğini, okuldan kaçmaya ve derslerine çalışmamaya başladığını
söylüyorlar. Ahmet, aile danışmanlığına ihtiyacı olmadığını sadece daha fazla özgürlüğe ihtiyaç
duyduğunu söylüyor. Ailesinin durumu abartığını söylüyor. Ailesi Ahmet’in sigaraya başladığını ve iki gün
daha devamsızlık yaparsa sınıfta kalacağını söylüyor.

Değerlendirmede anne baba arasında sorunlar olduğu, bir sene öncesinde boşanmaya karar verdiklerini
ancak çocukların sorunları nedeniyle boşanmadıkları öğreniliyor. Babasının işleri bozulduktan sonra farklı
bir ilçeye taşınmışlar. Eski okulunda uyumlu bir çocuk olan Ahmet, yeni okulunda diğer çocuklar
tarafından dışlandığı için üst sınıflardan birkaç tane çocuklar arkadaşlık etmeye başlamış. Sonrasından
davranışlarındaki değişiklikler ortaya çıkmış.

Anne babanın bu konuda ne yaptıkları sorulduğunda babasının süreci sessiz bir şekilde takip ettiği,
annesinin ise sürekli nasihat verdiği öğreniliyor. Yapabilecekleri neler olduğu konuşulduğunda babasının
sürece dahil olup oğlunun arkadaşlarıyla tanışması ve okuldaki öğretmenleri ile görüşmesinin faydalı
olabileceği düşünülüyor. Anne ve babaya ebeveynlik becerisi eğitimi verilirken, Ahmet ile arkadaş
edinmedeki sorunları hakkında çalışılıyor. Okuldaki derslerini toparlaması için bir öğretmen tutuluyor.

Bölüm Özeti

Yapılara odaklanan aile danışmanlığında ailedeki bağlamsal, geçmişe dayalı ve yapısal faktörler ele
alınır. Aile içindeki problemli iletişim kalıplarının sebebi, geçmişten gelen inançlar ve köken ailedeki
deneyimlerdir. Nesiller arası, psikanalitik, bağlanma odaklı, deneyimsel yaklaşımlar bu yapısal ve
tarihsel faktörlerin etkisini azaltmayı amaçlar.

Nesiller arası aile danışmanlığında, aile içi yansıtmalar ve nesiller arası aktarım süreçleri, aile
problemlerinin temel sebebidir. Danışmanlığın amacı; bireylerin aileden ayrışmasını sağlamak,
üçgenleşme ve duygusal bağ kesme gibi uyumlu olmayan davranışlar yerine açık ve bire bir iletişimin
kullanılmasıdır.

Psikanalitik aile danışmanlığında amaç, bilinçdışı ilişki kalıplarını yeniden düzenlemektir. Aile ve
evliliklerdeki problemlerin sebebi, eşler ya da aile bireylerinin yansıtmalı özdeşim yoluyla birbirine
reddedici özellikleri yansıtmasıdır. Danışmanlığın amacı ise duyguları karşılıklı kapsamayı ve
yorumlamayı geliştirmek ve aile bireylerinin birbirine olumsuz yansıtmalar yapmasının önüne
geçmektir.

Bağlanma teorisini temel alan duygusal odaklı çift terapisinde, eşlerin olumsuz içsel çalışma
modellerini değiştirmek ve birbirlerinin bağlanma ihtiyaçlarını anlamalarına ve karşılamalarına
yardımcı olmak amaçlanır.

Deneyimsel aile danışmanlığında aile bireylerinin kişisel gelişimi ve kendini gerçekleştirmesi


amaçlanır. Bunun sonucu olarak kişide özgüven gelişimi, sorumluluk hissi ve iç tutarlılığın gelişmesi

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 163/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

hedeflenir. Eşitleme yöntemi ile bireylerin olumsuz duyguları net ve açık şekillerde ifade etmesi ve aile
içinde tutarlı iletişim sağlanması amaçlanır.

Psikoeğitimsel aile danışmanlığı yaklaşımında psikolojik açıdan kırılgan aile bireylerinin aileden aldığı
desteği artırmak hedeflenir. Ailenin olumsuz duygu dışavurumunu, bireyin semptomlarını ve böylelikle
ilaca olan ihtiyacı da azaltmak amaçlanır.

Multisistemik aile danışmanlığında diğer ekollerden farklı olarak sosyal sistemler de aile terapisine dahil
edilir. Problem değerlendirmesi, tüm sosyal sistemlerin aile ve çocuklar üzerindeki etkisine odaklanır.

Kaynakça

Bronfenbrenner, U. (1979). The Ecology of Human Development: Experiments by Nature

and Design. Cambridge MA: Harvard University Press.

Bowen, M. (1978). Family therapy in clinical practice. New York: Jason Aronson.

Boszormenyi-Nagy, I., Grunebaum, J., & Ulrich, D. (1991). Contextual therapy. Handbook of family therapy, 2,
200-238.

Byng‐hall, J. O. H. N. (1995). Creating a secure family base: Some implications of attachment theory for family
therapy. Family process, 34(1), 45-58.

Byrne, M., Carr, A., & Clark, M. (2004). The efficacy of behavioral couples therapy and emotionally focused
therapy for couple distress. Contemporary family therapy, 26(4), 361-387.

Cassidy, J., & Shaver, P. R. (Eds.). (1999). Handbook of attachment: Theory, research, and clinical applications.
Rough Guides.

Curtis, N. M., Ronan, K. R., & Borduin, C. M. (2004). Multisystemic treatment: a meta-analysis of outcome
studies. Journal of family psychology, 18(3), 411.

Diamond, G., Siqueland, L., & Diamond, G. M. (2003). Attachment-based family therapy for depressed
adolescents: Programmatic treatment development. Clinical Child and Family Psychology Review, 6(2), 107-
127.

Greenberg, L. S., & Johnson, S. M. (1988). Emotionally focused therapy for couples. Guilford Press.

McFarlane, W. R., Dixon, L., Lukens, E., & Lucksted, A. (2003). Family psychoeducation and schizophrenia: A
review of the literature. Journal of marital and family therapy, 29(2), 223-245.

Miller, R. B., Anderson, S., & Keals, D. K. (2004). Is Bowen theory valid? A review of basic research. Journal of
marital and family therapy, 30(4), 453-466.

Nichols, W. C. (2004). Family-of-origin treatment. In Handbook of family therapy (pp. 83-100). Routledge.

Rogers, C. R. (1951).  Client-centered therapy: Its current practice, implications, and theory, with chapters.
Oxford, United Kingdom: Houghton Mifflin.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 164/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Ruddy, N. & McDaniel, S. (2003). Medical family Therapy. In T. Sexton, G. Weeks &

M. Robbins (Eds), Handbook of Family Therapy, pp. 365–379. New York: BrunnerRoutledge

Perls, F. (1973). The gestalt approach & eye witness to therapy. Science & Behavior Books.

Moreno, J. (1945). Psychodrama. New York: Beacon House.

Satir, V. & Baldwin, M. (1983). Satir Step-by-Step. A Guide to Creating Change in

Families. Palo Alto, CA: Science and Behaviour Books.

Satir, V., Banmen, J., Gerber, J. & Gomori, M. (1991). The Satir Model: Family Therapy and Beyond. Palo Alto,
CA: Science and Behaviour Books.

Whitaker, C. & Ryan, M. (1989). Midnight Musings of a Family Therapist. New York: Norton

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 165/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Ünite Soruları

1. Nesiller arası aile terapisinde aile içi problemlerin genelde hangisinin eksikliğinden
kaynaklandığı varsayılır?

A) Üçgenleşme

B) Yansıtmalı özdeşim

C) Ayrışma

D) Bağlanma

E) Duygusal bağ kesme

2. Aşağıdakilerden hangisi kaçıngan bağlanan ailelerin özelliklerinden değildir?

A) Ebeveynler reddedici bir tutum sergiler.

B) Aile bireyleri birbiri ile bağlantısızdır ve umursamaz davranır.

C) Ebeveynler çocukların ihtiyaçlarına karşı mesafelidir.

D) Yetişkin ilişkilerinde yakınlık korkusu vardır.

E) Aile bireyleri otonomi kazanmıştır.

3. Aşağıdakilerden hangisi psikoeğitimsel terapinin amaçlarından değildir?

A) Aile bireylerine psikolojik sorunlar hakkında bilgi vermek

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 166/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

B) Nesiller arası problemli iletişim kalıplarını değiştirmek

C) Ailedeki kırılgan bireye olan desteği artırmak

D) Kırılgan bireyin psikolojik semptomlarını azaltmak

E) Bakım verenlerin duygu dışavurumunu azaltmak

4. Aile içindeki ayrışmanın derecesini anlamak için kullanılan görsel şemalara ne ad verilir?

A) Soy ağacı

B) Aile haritası

C) Yapısal çalışma modeli

D) Bağlanma şeması

E) Aile senaryoları

5. Eşlerin birbirine olumsuz kişilik özelliklerine sahip bireyler olarak davrandıkları ve sonrasında
karşılıklı olarak bu özelliklere uyum sağladıkları iletişim şekli hangisidir?

A) Duygusal bağ kesme

B) İnkar etme

C) Kaçınmacı bağlanma

D) Üçgenleşme

E) Yansıtmalı özdeşim

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 167/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

6. Hangisi duygu odaklı çift terapisinin amaçlarından değildir?

A) İkincil duygular yerine birincil duyguların dile getirilmesini sağlamak

B) İçsel çalışma modellerini değiştirmek

C) Bağlanma ihtiyaçlarının açıkça ifade edilmesini sağlamak

D) Yansıtmalı özdeşimi engellemek

E) Sosyal çevrenin evliliğe etkisini azaltmak

7. Hangisi düşük ayrışmaya sahip ailelerin özelliklerinden değildir?

A) İç içe geçmiş ve yapışkan aile ilişkileri gözlenir.

B) Aile bireyleri güvensiz bağlanma özellikleri gösterir.

C) Kaygı seviyeleri yüksektir.

D) Verilen kararlar duygu odaklı ve objektiflikten yoksundur.

E) Bireyler otonomi kazanmıştır.

8. Ailelerin belirlenmiş roller, kurallar ve rutinlerini içeren davranış modellerine ne ad verilir?

A) Aile senaryoları

B) Soy ağacı

C) Aile haritası

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 168/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

D) Bağlanma stili

E) Üçgenleşme

9. I. Dört farklı bağlanma stili vardır.


II. Kaygılı bağlanma şeklinde aile ilişkileri kopuktur.

III. Dezorganize bağlanma ebeveyn ihmali ya da istismarı sonucunda görülebilir.

 Bağlanma şekilleri ile ilgili aşağıdakilerden hangileri doğrudur?

A) Yalnız I

B) I ve II

C) I ve III

D) III ve III

E) I, II ve III

10. Sosyal çevrenin aile ilişkileri üzerindeki etkisine odaklanan danışmanlık yaklaşımı
aşağıdakilerden hangisidir?

A) Psikanalitik

B) Deneyimsel

C) Multisistemik

D) Çözüm odaklı

E) Nesiller arası

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 169/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

CEVAP ANAHTARI

1. c 2. e 3. b 4. a 5. e 6. d 7. e 8. a 9. c 10. c

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 170/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

9. KANITA DAYALI AİLE MÜDAHALELERİ

Giriş

Klinisyenlerin, aile danışmanlarının ve ruh sağlığı çalışanlarının bilmeleri gereken önemli bir husus aile
terapisi veya danışmanlığının hangi durumlarda başarılı olduğudur. Nasıl ki bir ilacın tüm hastalıklara faydalı
olması mümkün değilse, aile terapisi ya da danışmanlığının de tüm danışanlar için yarar sağlaması
beklenemez. Ruh sağlığı çalışanlarının herhangi bir şikâyet ile başvuran danışanlarına şikâyetin ve
sorunlarının ne olduğuna bakmaksızın aile danışmanlığı önermesi asla kabul edilemeyecek bir tutumdur. Bu
bölümde hangi psikolojik problemlerin aile terapisinden ve aile danışmanlığından fayda gördüğü ve bu
faydanın ne ölçüde olduğu ele alınacaktır. Bu değerlendirme objektif kanıtlar ile yapılacaktır.

İlk olarak kanıta dayalı bilimsel yöntemin ne olduğu anlatılacaktır. Kanıta dayalı yöntem anlatıldıktan sonra
aile terapisi ve danışmanlığının faydalı olduğu çocuk odaklı psikolojik problemlerden bahsedilecektir. Bu
durumların tanı alacak şiddette olduğu durumlarda bu konuda eğitimli aile terapistlerinin çalışmaları uygun
olacaktır. Semptom düzeyinde kalan durumlarda uygun aile danışmanlığı tekniklerini belirlemek için kanıtlar
gözden geçirilecektir.

9.1. Kanıta Dayalı Bilimsel Yöntem

Kanıta dayalı bilimsel yöntem, bireylerin elde ettiği tecrübeleri sistematik araştırmalar ile harmanlayarak
günlük pratikte kullanılabilecek en iyi kararları almayı sağlar. (Hess, 2004) Örneğin; otuz yıldır aile
danışmanlığı yapan bir uzman, danışmanlık verdiği binlerce kişiden elde ettiği tecrübe ve birikim sonucunda
verdiği hizmetin kalitesini belirgin şekilde artırmış olabilir. Bu danışanlardan elde ettiği verilerin objektif
şekilde bir veri havuzunda toplanması ve benzer tecrübesi olan danışmanların verileri ile bir araya getirilmesi
durumunda edinilen bilgiler danışmanlık pratiğini yönlendirebilir. Kanıta dayalı bilimsel yöntem, insanların
edindiği öznel tecrübeleri olabildiğince nesnel hale getirerek bilgi biriktirme ve bunları etkin şekilde
kullanarak doğru kararlar alabilmeye imkân verir.

Kanıta dayalı terapi, doğru kişide doğru bakımı sağlamak için meta-analiz, karar analizi, risk-fayda analizi ve
randomize kontrollü çalışmalar gibi bilim, mühendislik, biyoistatistik ve epidemiyoloji tekniklerini kullanan
disiplinler arası bir yaklaşımdır. Kanıta dayalı şekilde uygulanan terapi yöntemleri, başvuran hastalara etkili
bir yöntemin sunulmasını ve sağlık hizmeti maliyetlerinin azalmasını sağlamaktadır.  Kanıta dayalı bir şekilde
uygulanan terapi yöntemleri ile tedavinin kalitesinin ve hesap verilebilirliğin arttırılması hedeflenmektedir.
Örneğin, davranış problemleri nedeniyle oğlunu bir danışmana götüren bir ebeveynin üç ay boyunca haftada
bir kere oyun terapisi aldığı halde çocuğun davranışlarında hiçbir düzelme olmuyor. Sonrasında ebeveyn
ikinci bir danışmandan fikir almak için başka bir yere başvuruyor. Gittiği yerdeki danışman, sorunun yanlış
yöntemle tedavi edildiğini ve çocuğun özel eğitime ihtiyacı olduğunu söylüyor. Bir süre özel eğitim aldıktan

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 171/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

sonra şikayetlerinde düzelme olmaması üzerine gittiği üçüncü bir danışman da kendisine davranışsal
ebeveynlik becerileri eğitimi öneriyor. Bu ailenin yaşadığı süreç kanıta dayalı bilginin ne kadar önemli
olduğunu gözler önüne sermektedir. Kanıta dayalı bilgi hem danışmanların yaptıklarının doğruluğuna
güvenmelerine hem de danışanların doğru yöntemin ne olduğunu anlayabilmelerine imkân verir.

Kabul ve kararlılık terapisi, bilişsel davranışçı terapi, diyalektik davranış terapisi ve aile terapisi kanıta dayalı
terapi yöntemlerinin önde gelenleri arasındadır. İncelenen on iki meta analize göre aile terapisi ile tedavi
edilen vakaların %40-50'sinde, terapi sırasında elde edilen kazanımların hem klinik olarak hem istatistiksel
olarak önemli olduğu sonucuna varılmıştır. (Shadish ve Baldwin, 2003)

9.2. Çocuk Odaklı Problemler

Aile danışmanlığı ve terapisinin etkili olduğu çocuk odaklı problemleri dört başlıkta gruplayabiliriz.

1. Fiziksel Çocuk İstismarı

2. Yıkıcı Davranış Problemleri

3. Duygusal Problemler

4. Psikosomatik Problemler

9.2.1. Fiziksel Çocuk İstismarı

Fiziksel çocuk istismarı, bir ebeveynin veya bakıcının çocuğa ölümle veya ciddi fiziksel zararla sonuçlanan bir
eylemde bulunması ya da ölüme veya ciddi fiziksel zarara yol açabilecek bir duruma kayıtsız kalmasıdır.
Fiziksel çocuk istismarının çocukların psikolojik gelişimlerine harap edici etkileri bulunmaktadır. Çocukluk ve
ergenlik döneminde fiziksel çocuk istismarının yaygınlığı, yapılan çalışmalarda %10-25 arasındadır (Wekerle
ve Wolfe, 2003). Çocuk istismarı vakalarında aile terapisinin amacı, çocuğun sosyal sistemindeki ilişkilerini ve
çocuk ile alakalı mevcut inanç sistemlerini yeniden yapılandırmak, bu sayede istismar veya ihmale katkıda
bulunan etkileşim kalıplarının tekrarlanmamasını sağlamaktır. Müdahale için önemli alt sistemler arasında
çocuk, ebeveynler, evlilik alt sistemi, geniş aile, okul sistemi ve daha geniş sosyal ağ bulunur. Bir dizi
kontrollü araştırmanın sonuçları, fiziksel çocuk istismarının meydana geldiği aile ve daha geniş sistem için
etkili tedavilerin, istismara katkıda bulunabilecek etkileşim kalıplarının ve inanç sistemlerinin net bir
değerlendirmesine dayalı olarak sorunlu alt sistemlere yönelik müdahaleyi gerektirdiğini göstermektedir
(Edgeworth ve Carr, 2000).

İstismarın görüldüğü ailelerde, mola zamanı ve ödül sistemleri gibi davranışsal çocuk yönetimi ilkelerinin yer
aldığı ebeveyn eğitimi, aile krizlerine müdahale, ebeveynlerin sorun çözümü süreçlerine katılmalarını
destekleme gibi yöntemlerin uygulanması önerilmektedir. Fiziksel istismarın meydana geldiği ailelere
yönelik hizmetlerin geliştirilmesinde, kapsamlı bir ilişki değerlendirmesiyle başlayan ve düzenli aile terapi
seanslarının yanı sıra ebeveyn odaklı ve çocuk odaklı müdahaleler seçeneğini de içeren programlara öncelik
verilmelidir. Mevcut bilgiler göz önüne alındığında, bu tür programların etkisini en üst düzeye çıkarmak için
en az altı ay sürmesi gereklidir.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 172/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

9.2.2. Yıkıcı Davranış Problemleri

Çocuğun ailesi, arkadaşları, sosyal çevresi veya öğretmenleri ile olan ilişkilerinde belirgin bozulmalara yol
açan tutum ve davranışlar yıkıcı davranış problemleri olarak tanımlanır. Yıkıcı davranış problemleri içerisinde
sinirli, kindar, saldırgan veya geçimsiz bir tutum ve hayvanlara zarar verme, zorbalık yapma, suç işleme, yalan
söyleme, hırsızlık yapma, madde kullanma, yangın çıkarma gibi davranışlar bulunmaktadır. Farklı müdahale
yöntemleri kullanılan dört farklı kategori sırasıyla bu bölümde ele alınacaktır.

9.2.2.1. Çocukluk Döneminde Karşıt Olma, Karşı Gelme Davranışları


Çoğunlukla aile, okul ve akran grubuyla sınırlı davranış sorunları, öfke nöbetleri, karşı gelme ve uyumsuzluk
ile başvuran ergenlik öncesi çocuklar, çocuk ve aile ruh sağlığı kliniklerine yapılan tüm sevklerin üçte birini
oluşturmaktadır. Klinik olarak işlevselliği bozan düzeyde olan karşı gelme davranışlarının toplumdaki sıklığı
%4-14 arasındadır (Meltzer ve arkadaşları, 2000). Karşı gelme davranışları, müdahale edilmediği takdirde
uzun vadede ergenlik döneminde davranım bozukluğuna yol açabildiği için özellikle önemlidir. Karşı gelme
davranışları, güç kullanma ve tehdit etme şeklinde ebeveyn-çocuk etkileşimi ve ebeveynlerin birbirlerine
destek olmaması bağlamında kademeli olarak gelişir. Zorlayıcı etkileşim döngüleri meydana geldiğinde,
çocuk, artan ebeveyn taleplerine rağmen, ebeveynlerinin taleplerine uymayı giderek daha agresif bir şekilde
tekrar tekrar reddeder. Bu tür döngüler ebeveynin geri çekilmesiyle sonuçlanır. Döngünün tekrarlanma
olasılığı artar çünkü ebeveynin çekilmesi hem ebeveyne hem de çocuğa rahatlama sağlar. Ebeveyn, çocuğun
agresifliği azaldığı için rahatlar, çocuk ise ebeveyn artık uyum talep etmediği için rahatlar. Bu tür zorlayıcı
etkileşim döngülerinin sıklığı arttıkça, olumlu ebeveyn-çocuk etkileşiminin sıklığı azalır. Zorlayıcı
ebeveyn-çocuk etkileşimi kalıpları, genellikle düşük düzeyde karşılıklı ebeveyn desteği veya aile dışı destek
ile ilişkilidir ve aile stresinin yüksek olması ile daha da kötüleşebilir.

Çocukluktaki karşıt olma karşı gelme davranış sorunları için davranışsal ebeveyn eğitiminin oldukça etkili bir
müdahale olduğu birçok çalışmada gösterilmiştir. Davranışsal ebeveyn eğitimi, ebeveynlerin belirli olumlu
ve olumsuz davranışları izleme ve bunların öncüllerini ve sonuçlarını değiştirerek bunları değiştirme
becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmaya odaklanır. Örneğin; ebeveynlere, çocuklarını olumlu
davranışlarda bulunmaya teşvik etme ve çocukların olumsuz davranışlara yol açan durumlara girmelerini
önleme konusunda koçluk yapılır. Ayrıca ebeveynler olumlu davranışları artırmak için yıldız çizelgeleri veya
jetonlar gibi ödül sistemlerini ve olumsuz davranışları azaltmak için mola yöntemini kullanmak üzere
eğitilirler. Davranışsal ebeveyn eğitimi, ebeveynlere, çocukların karşıt davranış problemlerini sürdüren
zorlayıcı ebeveyn-çocuk etkileşim modellerini bozmak ve birbirleriyle destekleyici bir şekilde iş birliği
yapmak için son derece odaklanmış bir yol sunar.

Davranışçı ebeveyn eğitimi, karşıt olma, karşı gelme davranışları olan çocukları olan aileler için en etkili
yöntemdir. Eğitim 3-6 ay arası en az 20 seans sürecek şekilde bir aileye yönelik olarak yoğun şekilde
yapılmalıdır. Birincil bakım veren (örn: anne) eşinden çok az destek alıyorsa, o zaman eşi tarafından sağlanan
desteği güçlendirecek bir bileşeni rutin davranışsal ebeveyn eğitim programına dahil etmek programın
etkisini artırabilir.
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 173/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

9.2.2.2. Çocukluk Döneminde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu


Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB), aşırı hareketlilik, dürtüsellik ve dikkat problemleri gibi
güçlüklerle karakterize bir bozukluk olup, son yıllarda yapılan bir araştırmada Türkiye’de %12,4 sıklıkta
olduğu bildirilmiştir (Ercan ve ark, 2019). Genellikle bebeklikten itibaren var olan bu sorunlara okul
döneminde akademik ve sosyal sorunlar eklenir.

  DEHB’li çocuklar için en etkili tedaviler çoklu tedavi şekillerini bir arada barındıranlardır. DEHB tanısı
konulmuş olan çocuklarda, özellikle bozukluğun belirtileri ağır şiddette olan çocuklarda, ilaç tedavisi
olmaksızın uygulanan psikoterapiler bozukluğun çekirdek belirtileri üzerinde belirgin bir etki
göstermemektedir. Diğer taraftan ilaç tedavisiyle birlikte davranışsal ebeveyn eğitimi, okul temelli
davranışsal programlar, çocuğa yönelik baş etme eğitimleri tedavi başarısını yükseltmektedir. Çocuk
psikiyatristi tarafından konulmuş olan DEHB tanısı ile başvuruda bulunan çocuk ve ailesine uygulanacak
terapi yaklaşımının ilaç tedavisinin alternatifi değil, destekleyicisi olduğu vurgulanmalıdır. Aile temelli
programlar, aileye süreğen bir zorluğu yönetmek için strateji geliştirme konusunda yardımcı olur.

DEHB’li çocuğu olan ailelere yönelik davranışsal ebeveyn eğitimi veya yapısal aile terapisi, ebeveynlerin ve
çocukların zorlayıcı etkileşim döngülerinden kurtulmalarına ve karşılıklı olarak destekleyici olumlu etkileşim
kalıpları geliştirmelerine yardımcı olur. Hem aile terapisi hem de ebeveyn eğitimi, ebeveynlerin çocuğun zor
davranışını çocuğun olumsuz niyetinden ziyade yaşadığı DEHB’ye ya da dışsal durumsal faktörlere
bağladıkları olumlu inanç sistemleri geliştirmelerine yardımcı olur. Okul temelli davranış programları, okul
personelinin inanç sistemleri ve davranışları üzerinde benzer bir etkiyi amaçlar. Başa çıkma becerileri
eğitimi, çocukların sorunları dürtüsel bir şekilde değil düşünerek çözmek için kendi kendilerine verdikleri
talimatları kullanmalarına yardımcı olur. Etkili aile müdahaleleri, ailelerin etkili çocuk yönetimine yardımcı
olacak organizasyon kalıpları geliştirmelerine yardımcı olmaya odaklanır. Bu tür organizasyon kalıpları,
problem çözme ve çocuk yönetiminde yüksek düzeyde ebeveyn iş birliğini, ebeveynler ve çocuklar arasında
net bir hiyerarşiyi, destekleyici sıcak aile ilişkilerini, açık iletişimi, orta derecede esnek kurallar, roller ve
rutinleri içermektedir. Ayrıca okul temelli davranış programları, ev-okul, veli-öğretmen irtibat toplantıları
yoluyla ev temelli davranış programlarının okul ortamına yayılmasını sağlar.

Vaka Örneği

Dördüncü sınıfa giden dokuz yaşındaki Eren annesiyle beraber aile danışmanlığına ilk defa başvuruyor.
Eren’in annesi iki ay önce Eren’e DEHB tanısı konduğunu ve Concerta 27 mg ilaç tedavisinin başlandığını
söylüyor. Çocuk psikiyatrisine başvurma şikayetleri arasında sınıfta ayağa kalkıp gezinme, öğretmeninin
uyarılarına uymama, ödev yaparken on dakikadan fazla oturamama, annesinin verdiği komutları yerine
getirmeyip bağırarak tepki gösterme, arkadaşları ve kardeşleri ile sürekli kavga etmenin yer aldığı annesi
tarafından aktarılıyor. Başlanan ilaç tedavisi ile ödev başında daha uzun süre oturabildiği, eskisi gibi sınıfta
gezinmediği, annesi ile daha az zıtlaştığı öğreniliyor. Annesi ile yaşadığı zıtlaşmaların ortadan kalkmaması
üzerine aile danışmanlığına çocuk psikiyatrisi tarafından yönlendirildikleri öğreniliyor.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 174/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Annesi ile yapılan görüşmede Eren’in birkaç senedir verilen talimatlara uymadığı, annenin tahammül eşiğinin
düştüğü, annenin sesini yükselterek tepki gösterdiği ve zıtlaşmanın daha da şiddetlenmemesi için Eren’den
uzaklaştığı öğreniliyor. Annenin bu çatışmadan artık çok yorulduğu, Eren’den herhangi bir istekte bulunmayı
bıraktığı, Eren’i haylaz, işe yaramaz, arıza bir çocuk olarak gördüğü fark ediliyor. Eren ile yapılan görüşmede
Eren, annesinin kendisini suçu olmadığı halde sürekli suçladığını, her zaman bağırarak kendisiyle
konuştuğunu, dediklerini yapsa dahi ona yaranamadığını dile getiriyor. Anneye Eren ile alakalı yaşadığı
şikayetlerin Eren’in kötü bir çocuk olduğundan dolayı değil, DEHB kaynaklı olduğu açıklanıyor. Eren’in daha
uyumlu bir yaklaşım olmasını sağlamak için yaptığı olumlu davranışların fark edilip takdir edilmesinin
gerekliliği konuşuluyor. Olumsuz davranışlarla karşılaşınca zıtlaşmaktan ziyade mola zamanı yönteminin
uygulanması öneriliyor. Ev içerisinde disiplinin sağlanması hususunda ebeveynlerin birbirlerini
desteklemelerinin önemi konuşuluyor.

9.2.2.3. Ergenlik Döneminde Davranım Bozukluğu

Tablo 9.1 Davranım Bozukluğunun Gelişmesi ile İlişkili Ebeveyn Tutumları

• Güç kullanma, tehdit etme şeklinde tekrarlanan kısır döngüler

• Çocukların yetersiz takibi ve denetlenmesi

• Çocuğun kural ihlallerinde tutarsız yaklaşım

• Olumlu sosyal davranışlar için pekiştirici sağlayamama

 Davranım bozukluğu, aileyi aşarak topluma uzanan yaygın ve kalıcı antisosyal davranış, ciddi kural ihlallerini
veya yasaları çiğnemeyi içerir, otoriteye karşı gelme, saldırganlık, yıkıcılık, aldatıcılık, zalimlik, ebeveynler,
öğretmenler ve akranlarla sorunlu ilişkiler ile karakterizedir. Davranım bozukluğu için tahmini yaygınlık
oranları %1-10 arasındadır. Gelişimsel bir bakış açısıyla; okul öncesi yıllarda başlayan karşıt olma, karşı
gelme davranışları çocukların yaklaşık üçte birinde, ergenlikte yaygın davranım sorunlarına ve yetişkinlikte
ise antisosyal kişilik bozukluğuna dönüşür (Loeber ve Stouthamer, 1998). Çocuğun mizacı, ebeveynlik
uygulamaları ve aile organizasyonu sorunları bu olumsuz sonucun olasılığını artırır. Davranım bozukluğu
tanısı almış ergenlerin birçoğu aynı zamanda DEHB tanı kriterlerini karşılamaktadır. 

Tablo 9.2 Davranım Bozukluğunun Süreğenleşmesiyle İlişkili Aile Organizasyonu Sorunları

• Ebeveyn çatışması

• Evde şiddet uygulanıyor olması

• Yüksek düzeyde aile içi veya aile dışı stres

• Düşük düzeyde sosyal destek

• Ebeveynlerde depresyon veya madde kötüye kullanımı gibi psikiyatrik bozukluğun var olması

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 175/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Davranım bozukluğu alanında yapılan araştırmalar değerlendirildiğinde, fonksiyonel aile terapisi ve


multisistemik terapi davranım bozukluğunun tedavisinde en etkili yöntemlerdir. Fonksiyonel aile terapisi,
aile içindeki düzensizliği azaltmayı ve böylece antisosyal davranışı sürdüren kaotik aile rutinlerini ve iletişim
kalıplarını değiştirmeyi amaçlar. Fonksiyonel aile terapisi, gençlerin problemli davranışlarının yönetimi
hususunda ebeveyn iş birliği seviyesini arttırmayı, ebeveynler ve ergenler arasındaki hiyerarşik ilişkiyi
netleştirmeyi, destekleyici aile ilişkilerini ve aile içi iletişimini güçlendirmeyi, ev içerisindeki kuralları, rolleri
ve rutinleri belirlemeyi hedefler. Başlangıçta, aile değerlendirmesi, gencin davranış problemlerini sürdüren
problemler ve çözüme ulaşmak için etkileşim kalıpları ve inançlarını belirlemeye odaklanır. Terapi
seanslarında ebeveynler ve ergenlerin iletişim, problem çözme ve müzakere becerilerinin geliştirilmesine
odaklanılır. Suçlamayı azaltmak ve ebeveynlerin, ergenin yaptığı davranışların ergenin arıza olmasından
dolayı olmadığı, sapkın davranışlarının durumsal faktörler tarafından sürdürüldüğü inancına geçmelerine
yardımcı olmak için yeniden çerçevelemenin yaygın bir kullanımı vardır. Terapinin sonraki aşamalarında,
ebeveynlerin ergenlere kurallara uyma ve sorumlulukları yerine getirmeleri karşılığında ayrıcalıklar sunduğu
sözleşmelerin müzakeresine odaklanılır (Sexton ve Alexander, 2003).

Fonksiyonel aile terapisi, kalıcı davranım sorunlarını iyileştirmek için yalnızca aile sistemi içindeki faktörleri
değiştirmeye odaklanırken, multisistemik terapi ek olarak ergen ve daha geniş sosyal sistem içindeki
faktörleri de ele alır (Henggeler ve Lee, 2003). Etkili multisistemik terapi, gencin üyesi olduğu çoklu sosyal
sistemlerde davranım problemini sürdürme faktörlerini hedefleyen bireyselleştirilmiş müdahale yöntemleri
sunar. Bu çoklu sistemler ergeni, aileyi, okulu, akran grubunu ve çocuğun yaşadığı çevreyi içerir.
Multisistemik terapide, ergende, ailede, okulda, akran grubunda ve daha geniş toplulukta davranım
problemini devam ettiren faktörler belirlenirse, bu faktörleri değiştirmek ve böylece problemli davranışı
azaltmak için müdahalelerin geliştirilebileceği varsayılır.  Ergenin ailesinin ve daha geniş sosyal çevre
üyelerinin görüşüldüğü çok sistemli değerlendirmenin ardından, gencin zorluklarını sürdürmekten büyük
ölçüde sorumlu olan belirli alt sistemleri hedefleyen özel bir müdahale programı geliştirilir. Müdahaleler
yalnızca ergene, aileye, okula, akran grubuna veya çevreye odaklanabilir. Ergene yönelik müdahaleler tipik
olarak gençlerin sosyal ve akademik becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmaya odaklanır. Aile iletişiminin
ve ebeveynlerin gözetim ve disiplin becerilerinin iyileştirilmesi, aile müdahalesi için ortak hedeflerdir.
Ebeveynler ve öğretmenler arasındaki iletişimi kolaylaştırmak ve uygun eğitim koşullarını düzenlemek,
yaygın okul temelli müdahalelerdir. Akran grubuyla yapılan müdahaleler, uygunsuz akranlarla teması
azaltmayı ve uygun akranlarla teması artırmayı içerebilir.

9.2.2.4. Ergenlik Döneminde Madde Kullanımı


Ergenlik döneminde uyuşturucu denemeleri yaygın olmakla birlikte, süreğen uyuşturucu kullanımı daha az
yaygındır. 19 yaşın altındaki gençlerin %5-10'unun klinik müdahale gerektirecek kadar ciddi uyuşturucu
sorunlarına sahip olduğu tahmin edilmektedir (Chassin ve arkadaşları, 2003). Uyuşturucu kullanımı
genellikle diğer davranım sorunları, öğrenme güçlükleri, kaygı veya duygudurum bozuklukları ile ortaya çıkar

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 176/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

ve uyuşturucu kullanımı ergenlik döneminde intihar için önemli bir risk faktörüdür. Aile terapisi, ergenleri
terapiye dahil etmede ve terapide tutmada ve ayrıca uyuşturucu bağımlılığını azaltmada diğer tedavilerden
daha etkili olduğunu yapılan çalışmalarda gösterilmiştir (Cormack ve Carr, 2000).

Uyuşturucu kullanımına ilişkin aile sistemleri teorileri, ciddi sorunlu ergen uyuşturucu alma davranışının
etiyolojisinde ve sürdürülmesinde aile düzensizliğinin yer aldığını belirtir (Liddle, 2005). Aile temelli
müdahaleler, aileleri tedaviye dahil ederek aile düzensizliğini ve uyuşturucu kullanımını azaltmayı amaçlar.
Terapinin sırasıyla gerçekleşme zorunluluğu olmayan aşamaları; problemin tanımlanması, madde kullanımı
ile ilgili sözleşme yapılması, madde kullanımının sonlandırılması, inkarla yüzleştirilmesi ve uyuşturucudan
uzak bir yaşam tarzı için bir bağlam oluşturulması, aile yapısının yeniden oluşturulması, tekrar maddeye
dönmemesini hedefleyen plan yapılmasıdır (Szapocznik ve arkadaşları, 2002). Ergen uyuşturucu kullanımı
vakalarında etkili aile terapisi, aile üyelerinin iletişimi, kuralları, rolleri, rutinleri, hiyerarşileri ve sınırları
netleştirmesine yardımcı olur, çatışmaları çözmeyi, ebeveynlik ve problem çözme becerilerini geliştirmeyi
sağlar. Ergen uyuşturucu bağımlılığına yönelik multisistemik tedavi yaklaşımları, aile terapisinin mantıklı bir
uzantısını temsil eder. Sadece aile içinde değil, aynı zamanda okul ve akran grubu da dahil olmak üzere daha
geniş sosyal sistem içindeki sorunlu süreçlerin, uyuşturucu kullanımının nedenlerine ve sürdürülmesine
katkıda bulunabileceği teorisine dayanmaktadırlar (Henggeler ve Lee, 2003).

Multisistemik terapi ile tedavi edilen her vakada, merkezi bir aile terapisi müdahale programı etrafında,
vakada tanımlanan belirli risk faktörlerini hedefleyen ek bireysel, okul temelli ve akran grubu temelli
müdahaleler sunulur. Bu tür müdahaleler, ergen için öz-yönetim becerileri eğitimini, okul temelli veya akran
grubu temelli müdahaleleri içerebilir. Öz-yönetim becerileri eğitiminde, sosyal beceriler, iletişim, öfke
kontrolü ve duygudurum düzenleme gibi alanların geliştirilmesi hedeflenmektedir. Okul temelli
müdahaleler, gençlerin okula devam etmelerini desteklemeyi, okuldaki akademik başarıyı ve olumlu sosyal
davranışları izlemeyi ve güçlendirmeyi, akademik ve davranışsal sorunların yönetiminde ev-okul ilişkisini
kolaylaştırmayı amaçlar. Akran grubu müdahaleleri, gençleri uyuşturucuları kötüye kullanma konusunda
olumsuz akran grubu baskısına direnmeleri için uygun akran grubuna dahil etmeyi içerir.    Kapsamlı
değerlendirmenin ardından, bireysel veya daha geniş sistemdeki faktörlerin gencin uyuşturucu kullanımını
sürdürdüğüne dair açık kanıtların olduğu durumlarda, çok sistemli bir yaklaşım benimsenmelidir. Ergenlerin
fizyolojik bağımlılık geliştirdiği durumlarda, yatarak veya poliklinik şartlarında detoksifikasyon olanakları
sağlanmalıdır.

9.2.2. Duygusal Problemler

Çocuk ve ergenlerde duygusal sorunlar sık görülen çeşitli problemleri içerir. Bunlar kaygılar, takıntılı
davranışlar, depresyon gibi problemlerdir. Bu kısımda bu problemlerle birlikte yastan da kısaca
bahsedilecektir.

9.2.3.1. Kaygı Problemleri ve Kaygı Bozukluğu

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 177/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Çocuklarda ve ergenlerde klinik olarak anlamlı korku ve kaygı zorluklarının genel yaygınlığı %6-10'dur
(Verhulst, 2001). Kaygı bozuklukları içerisinde ilkokul çağında ayrılma kaygısı bozukluğu ve özgül fobi sık
görülürken, ergenlik döneminde ise sosyal kaygı bozukluğu, yaygın kaygı bozukluğu ve panik bozukluk daha
sık görülmektedir.

Özgül fobilerden biri olan karanlık fobisi olan çocuklar için aile terapisi programı başarılı bulunmuştur.
Ebeveynler çocuklarının cesaretini desteklerken kaygısını arttırmama konusunda eğitim almışlardır.
Çocuklara ise baş etme eğitimi verilmiştir (Graziano ve Mooney, 1980).  Okul reddi olan çocuklarda sosyal
anksiyete bozukluğu, yaygın anksiyete bozukluğu, okul fobisi, depresyon, karşı gelme karşıt olma bozukluğu,
travma sonrası stres bozukluğu ve uyum bozukluğu gibi tanıların bir parçası olabilir. Hangi bozukluğun
parçası olduğundan bağımsız olarak davranışçı aile terapisinin alternatif yöntemlere göre daha etkili olduğu
bulunmuştur. Davranışçı aile terapisi, çocuğun sorununun ayrıntılı bir şekilde açıklığa kavuşturulmasını,
çocuğun, ebeveynlerin ve öğretmenin temel endişelerinin tartışılmasını, çocuk okula döndükten sonra
kazanımların sürdürülmesini sağlamak için acil durum planlarının geliştirilmesini, okula hızlı bir dönüş
planını ve takibi içerir (Heyne ve King, 2005).

Yaygın kaygı bozukluğu olan çocuk ve ergenler, birçok alanda günün önemli bir kısmında devam eden, farklı
konularda aşırı düzeyde endişe ve kaygıdan muzdariplerdir. Yaygın kaygı bozukluğu tedavisinde aileler ile
gerçekleştirilen bilişsel davranışçı terapinin sadece çocuklara yönelik tedaviye kıyasla daha etkili olduğu
tespit edilmiştir (Northey ve arkadaşları, 2003).  Ebeveynler ve çocuk ile bazen ayrı ayrı, bazen beraber
görüşülür. Kaygıyı yönetme, problem çözme, sağlıklı iletişim kurma konularına odaklanılır. Kaygı oluşturan
durumlar oluşturdukları endişe yoğunluğuna bağlı olarak sıralanır, çocuğun kademe kademe bu durumlarla
karşılaşıp baş etmesi hedeflenir. Ebeveynlerin çocuğu bu süreçte desteklemesi beklenir. Ebeveynler ve
çocuklar ayrıca gerçekçi olmayan felaket inançlarını izlemeyi, bunlara meydan okumayı ve bu kaygı
uyandıran durumlarla başa çıkmak için gevşeme egzersizlerini ve kendi kendine telkinde bulunmayı
öğrenirler. Problem çözme ve iletişim becerileri seanslarında konuşma ve dinleme becerilerinde koçluk
yapılır ve aileler çatışmayı yönetmeyi ve aile sorunlarını sistematik olarak çözmeyi öğrenirler.

9.2.3.2. Obsesif Kompulsif Bozukluk


Obsesif kompulsif bozukluk (OKB), obsesyonlar veya kompülsiyonların kişinin hayatını önemli ölçüde
etkilediği ciddi bir sağlık sorunudur. Düşünülmesi istenmediği halde tekrar tekrar zihne gelen ve zihinden
kolayca uzaklaştırılamayan, rahatsız edici düşüncelere obsesyon denir. Obsesyonların zihinden
uzaklaştırılmak yapılan ritüellere ise kompülsiyon denir. OKB için, kontrollü bir araştırmadan elde edilen
kanıtlar hem öyküsel terapiyi hem de bilişsel davranışçı terapiyi içeren ve tek bir aile veya aile gruplarıyla
yürütülebilen aile temelli bir programın etkili olduğunu göstermektedir. FOCUS (Obsesyonlardan ve
Kompulsiyonlardan Özel Araçlar Kullanarak Kurtulma) adı verilen program, OKB ile ilgili psikoeğitim ve aile
ve terapistten oluşan uzman bir ekip oluşturma ile başlar (Barrett ve ark., 2004). Programın dışsallaştırma
bileşeninde, çocuk ve ebeveynlere, obsesif kompulsif bozukluğu gencin çekirdek kimliğinden ayrı bir
bozukluk olarak görmeleri sağlanır. Çocuklar, kötü bir takma ad vererek bozukluğu dışsallaştırmaya ve

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 178/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

hayatlarından kovma sözü vermeye teşvik edilir. Daha sonra, obsesyonları ortaya çıkaran ve değişen
derecelerde kompülsiyonlara yol açan durumların kademeli bir hiyerarşi haritasını çıkarmalarına yardım
edilir ve çocuğun bu semptomları başarıyla kontrol ettiği durumlar not edilir. Bu durumlar daha sonra
haftalık olarak izlenir, çünkü bunların sayısındaki artışlar tedavideki ilerlemeyi yansıtır. Programın
davranışsal aile terapisi bileşeninde, çocuklara kendi kendine eğitim ve gevşeme becerileri kullanılarak
kaygıyla baş etme konusunda eğitim verilir. Ebeveynlerin, kaygı uyandıran durumlarla yüzleştiği, kaygıyı
azaltmak için yapılan zorlayıcı ritüellerden kaçındığı durumlarda çocuklarını desteklemeleri ve
ödüllendirmeleri beklenir.  Ebeveynlerin çocuklarının kaygı uyandıran durumlardan kaçınmasına ve ritüelleri
uygulamasına destek olması hem ilaç tedavisine hem davranışçı müdahalelere yanıtı güçleştirmektedir.
Ailenin adeta belirtilerin bir parçası olduğu bu durumlarda aile temelli uygulamalar tedavinin içinde yer
almalıdır (Lebowitz ve ark, 2012).

9.2.3.3. Depresyon
Çocuk ve ergenlerde depresyon önemli sorunlara neden olan ciddi bir problemdir. Toplum örneklemlerinde,
18 yaşın altındaki gençlerde depresyonun yaygınlık oranları %2-9 arasındadır (Harrington, 2002). Hem
genetik hem de aile ortamı faktörlerinin kişide depresyon gelişmesine katkıda bulunduğuna dair güçlü
kanıtlar vardır. Ebeveyn eleştirisi, zayıf ebeveyn-çocuk iletişimi ve aile uyumsuzluğunun çocuklarda ve
ergenlerde depresyon ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Bütünleştirici depresyon teorileri, genetik olarak
hassas gençlerin stresli sosyal sistemlere dahil olduklarında ve destekleyici sosyal ilişkilerden mahrum
kaldıklarında depresif dönemlerin ortaya çıktığını öne sürmektedir.

Birleşik aile terapisi ve eş zamanlı grup temelli ebeveyn ve çocuk eğitim seanslarının majör depresyon
tedavisinde çeşitli bireysel terapiler kadar etkili olduğu bulunmuştur. Etkili aile terapisi ve aile temelli
müdahaleler, gencin maruz kaldığı aile stresini azaltmayı ve aile bağlamında gençlere yönelik sosyal desteğin
mevcudiyetini artırmayı amaçlar. Aile müdahalelerinin temel özellikleri arasında ebeveyn-çocuk iletişiminin
kolaylaştırılması, aile temelli problemleri çözmenin teşviki, olumsuz ebeveyn-çocuk etkileşimlerinin
azaltılmasını sayabiliriz. Çalışmalar 5-14 seans arasında değişen kısa aile terapisinin, depresif çocuklar ve
ergenler için uygun bir müdahale olduğunu göstermektedir (Cottrell, 2003).

9.2.3.4. Yas
Çocuk ve ergenlerin %1,5-4'ü bir ebeveynini ölümle kaybeder. Worden, ebeveyn yasını konu alan büyük bir
ABD araştırmasında, ebeveynlerinin ölümünden bir yıl sonra çocukların %19'unun yasla ilgili klinik olarak
anlamlı uyum sorunları göstermeye devam ettiğini bulmuştur (Worden, 1997). Kısa aile temelli yas terapisi
programlarının çocuklarda daha iyi bir uyum sağladığı bulunmuştur (Kissane ve Bloch, 2002). Bu tür
programlar aileleri tedaviye dahil etmek, kaybın bağlamını değerlendirmek ve anlamak, ölümün gerçekliğini
kabul etmek, ailenin dünya görüşünü kaybı içerecek şekilde değiştirmek, problem çözmeyi kolaylaştırmak ve
aile sistemini yeniden düzenlemek ve hayata devam etmeye odaklanır. Bu çalışmaların sonuçları, ebeveyn
ölümünün ardından, yasla ilgili süreğenleşmiş uyum sorunları gösteren çocuklarda kısa aile terapisinin
sunulabileceğini düşündürmektedir

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 179/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

9.2.4. Psikosomatik Problemler

Bu bölümde dışa atım sorunları, açıklanamayan karın ağrıları, tedaviye yanıtı az olan astım ve diyabet, yeme
bozukluklarından bahsedilecektir. Aile danışmanlığına başlamadan önce bu hastaların çocuk doktoru
tarafından değerlendirilmesi, organik tıbbi durumlar mevcutsa çocuk doktoru tarafından tedavisine
başlanması önerilmektedir. 

9.2.4.1. İdrar ve Dışkı Kaçırma


Çoğu çocuk için mesane ve bağırsak kontrolü yaşamın ilk beş yılında gelişir. Dört veya beş yaşına kadar
mesane ve bağırsak kontrolünün gelişmemesi, çocukların sosyal gelişimi üzerinde olumsuz bir etkiye
sahiptir. İdrar kaçırma sıklığı 5 yaşında %5-10, 10 yaşında %3-5 ve 15 yaşından büyük çocuklarda %1 iken,
dışkı kaçırma sıklığı yaklaşık %1'dir. İlk olarak idrar yolu enfeksiyonu veya kabızlık gibi tıbbi nedenler
araştırılmalıdır. İdrar kaçırma üzerine yapılan kontrollü çalışmalar, çocukların ilaç tedavilerinden ziyade idrar
alarmı içeren aile temelli psikososyal müdahalelerden daha fazla fayda sağladığı konusunda hemfikirdir.
Houts'un vakaların %75'inde etkili olan programı Tablo 9.3’de anlatılmıştır (Houts, 2003)

Tablo 9.3 Houts’un Programı Bileşenleri

• Ebeveynler, kardeşler ve sevk edilen çocuklarla ayrıntılı bir tedavi sözleşmesi geliştirmek

• Çocukları hemen uyandıran bir idrar alarmının kullanılması (İç çamaşırının ıslandığını tespit eden sensör
ile alarm çalışmaktadır.)

• Çocuğun her idrar alarmı çaldığında yatağı temizleyip yeniden çarşafını serdiği temizlik eğitimi

• Kuru bir yatağın korunmasındaki başarıları izlemek için takip ve ödüllendirme programı

• Çocuğun idrara çıkmayı 45 dakikaya kadar kademeli olarak ertelediği için ödüller kazandığı idrar tutma
kontrolü eğitimi

Aile temelli davranışçı terapi, müshil kullanımı ve lifli beslenmenin, dışkı kaçırma sorunu olan çocuklar için
etkili olduğu bildirilmiştir. Aile temelli davranışçı tedavide belirlenen tuvalet rutinlerine çocuğun uyması
durumunda ailesi tarafından ödüllendirmesi yer almaktadır. Michael White'ın öyküsel terapisi dışsallaştırma
prosedürüne dayanan bir müdahale önerilmektedir (Silver ve arkadaşları, 1998). Dışkı kaçırma sorunu
dışsallaştırılır ve çocuktan ayrı bir durum olarak tanımlanır. Bu duruma kötü bir isim verilir. Çocuk,
ebeveynler ve terapist bu durumu alt etmek üzere beraber çalışırlar.

9.2.4.2. Tekrarlayan Karın Ağrıları


Tekrarlayan karın ağrıları, üç aylık bir süre içinde üç veya daha fazla kez meydana gelen karın ağrıları olarak
tanımlanır, bu karın ağrısı çocuğun okula gitmek gibi rutin etkinliklerini etkileyecek kadar şiddetli olmaktadır
ve belirli bir organik neden bulunamamıştır (Murphy ve Carr, 2000). Tekrarlayan karın ağrısına, bulantı,
kusma, baş ağrısı, uzuv veya eklem ağrıları gibi başka şikayetler eşlik edebilir. Okul çağındaki çocukların

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 180/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

%10-20'sinde tekrarlayan karın ağrısı görülür. Tekrarlayan karın ağrısının tedavisinde davranışsal aile
terapisinin standart tıbbi bakımdan daha etkili olduğunu bulunmuştur (Sanders ve arkadaşları, 1994).
Davranışsal aile terapisi programı, çocuk için gevşeme eğitimi ve baş etme becerileri eğitimini içerir.
Ebeveynler, çocukları ağrı kontrol becerilerini kullanmaya teşvik etmek ve bunu yaptıkları için onları
ödüllendirmek ve övmek için eğitilir.

9.2.4.3. Tip 1 Diyabet


Çocukluk döneminde başlayan Tip 1 diyabet, okul çağındaki çocukların ve ergenlerin %0,2'sinden azını
etkileyen, kan şekeri seviyelerinin dikkatli bir şekilde izlenmesi ve düzenli insülin alımının gerektiği karmaşık
bir durumdur. Uygulanması gereken diyet, kan şekeri takibi, insülin enjeksiyonu planlamasına uyulmaması,
kısa vadede kan şekeri yüksekliğinin veya düşüklüğünün neden olduğu bir komaya ve uzun vadede kalp
hastalığı, böbrek hastalığı, körlük gibi istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Ailelere veya aile gruplarına sunulan
psikoeğitimsel aile terapisinin diyabetik kontrolü iyileştirebileceğini göstermiştir (Farrell ve arkadaşları,
2002). Diyabet için etkili aile terapisi; çocuk ve aile için psikoeğitim, kendi kendini izleme eğitimi, stres
yönetimi ve rahatlama eğitimi, aile iletişimi ve problem çözme becerileri eğitimi ve çocuğun tedavisinin
takibini yapabileceği özerk kontrol becerisinin gelişmesinin desteklenmesi üzerine aile eğitimini içerir.

9.2.4.4. Astım
  Astım, çocukların %3'ünü etkileyen kronik bir solunum hastalığıdır. Tıbbi tedaviye yetersiz uyum, yetersiz
çevre kontrolü ve sorunlu aile organizasyonu astımın kontrol altında olmamasına neden olabilir. Tıbbi tedavi
çoğunlukla, uzun vadeli önleyici etkiye sahip ilaçlar ve solunum üzerinde kısa süreli olumlu etkisi olan
ilaçların düzenli olarak solunmasını içerir. Çocuğun toz, duman, polen, soğuk hava ve evcil hayvanlar gibi
alerjenlere maruz kalmasını önlemek astım ataklarının sıklığını ve şiddetini azaltacaktır.

Endişeli bir ebeveyn ile çocuk arasındaki iç içe geçmiş yakın ilişkiler, çocuğun ebeveynler arasındaki
çatışmada taraf tutmak zorunda kalması ve bunun sık tekrarlaması, ebeveynlerin çocukların günlük
aktiviteleri veya ilaç rejimi için net kurallar ve rutinler oluşturmadığı kaotik bir aile ortamı astımı alevlendiren
aile örgütlenmesi kalıplarındandır. Aile terapisi, bu sorunlu aile organizasyon modellerini değiştirmeyi
amaçlar. Kısa süreli sistemik aile terapisi veya ailelere verilecek psikoeğitim, aile iletişimini ve problem
çözme becerisini geliştirerek astım tedavisinin verimini arttırmayı ve çocukların kendi tedavilerini yönetme
becerilerine sahip olmasını sağladığı gösterilmiştir (Brinkley ve arkadaşları, 2002).

9.2.4.5. Yeme Bozuklukları


Ergen kızların yaklaşık %1-2'si yeme bozukluklarından muzdariptir. Anoreksiya, bulimiadan daha az
yaygındır. Genç kızlar arasında anoreksiya nervoza prevalansı yaklaşık %0,5'tir. Bulimia nervoza prevalansı
%1 civarındadır. Anoreksiya nevrozadan muzdarip olan ergenler bozulmuş beden algısına sahiplerdir.
Zayıflamak için gıda alımını kısıtlar veya çok egzersiz yaparlar. Zayıfladıkları halde kendilerini çok kilolu
hissederler. Anoreksiya ve bulimia için kadın/erkek oranı ergenlerde yaklaşık 9/1 ve ergenlik öncesi dönemde
4/1'dir. Aile terapisi yapılan birçok çalışmada yeme bozuklukları tedavisinde etkili bulunmuştur. Etkili tedavi

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 181/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

programlarının temel unsurları arasında, ergenin ve ebeveynlerin tedaviye katılımı, anoreksinin doğası ve
aşırı açlıkla ilişkili riskler hakkında psikoeğitim, kilonun normale dönmesi ve takibi, odağı besin alımından
ergenliğin normal psikososyal gelişim görevlerine kaydırmak, ergenin bireyleşmesini kolaylaştırmak ve aile
içinde özerkliğini artırmak yer almaktadır (Lock ve arkadaşları, 2001). Kilo kaybı veya aşırı yeme ve kusma ile
ilişkili tıbbi komplikasyonların ergenlerin hayatını riske attığı durumlarda, hastaneye yatış şarttır.

Bölüm Özeti

Klinisyenlerin, aile terapistlerinin ve ruh sağlığı çalışanlarının bilmeleri gereken önemli bir husus hangi
spesifik durumlarda aile terapisinin başarılı olduğudur.

Kanıta dayalı terapi, doğru kişide doğru bakımı sağlamak için meta-analiz, karar analizi, risk-fayda analizi ve
randomize kontrollü çalışmalar gibi bilim, mühendislik, biyoistatistik ve epidemiyoloji tekniklerini kullanan
disiplinler arası bir yaklaşımdır.

Aile terapisinin etkili olduğu çocuk odaklı problemler dört başlıkta gruplanabilir: Fiziksel Çocuk İstismar ve
İhmali, Yıkıcı Davranış Problemleri, Emosyonel Problemler, Psikosomatik Problemler.

Karşıt olma karşıt gelme bozukluğu, DEHB, davranım bozukluğu, madde kullanım bozukluğu davranım
problemleri içerisinde; kaygı bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk, depresyon ve yas emosyonel
problemler içerisinde; idrar ve dışkı kaçırma, yeme bozuklukları, astım, tekrarlayan karın ağrıları ve tip 1
diyabet mellitus psikosomatik problemler içerisinde sınıflanmaktadır.

İstismarın görüldüğü ailelerde, mola zamanı ve ödül sistemleri gibi davranışsal çocuk yönetimi ilkelerinin yer
aldığı ebeveyn eğitimi, aile krizlerine müdahale, ebeveynlerin sorun çözümü süreçlerine katılmalarını
destekleme gibi yöntemlerin uygulanması önerilmektedir. DEHB’li çocuğu olan ailelere yönelik davranışsal
ebeveyn eğitimi veya yapısal aile terapisi, ebeveynlerin ve çocukların zorlayıcı etkileşim döngülerinden
kurtulmalarına ve karşılıklı olarak destekleyici olumlu etkileşim kalıpları geliştirmelerine yardımcı olur.
Davranım bozukluğu alanında yapılan araştırmalar değerlendirildiğinde, fonksiyonel aile terapisi ve
multisistemik terapi davranım bozukluğunun tedavisinde en etkili yöntemlerdir.

Kaynakça

Barrett, P., Healy-Farrell, L., Piacentini, J. & March, J. (2004). Obsessive-compulsive disorder in childhood and
adolescence: Description and treatment. In P. Barrett & T. Ollendick (Eds), Handbook of Interventions that
Work with Children and Adolescents: Prevention and Treatment, pp. 187–216. Chichester: Wiley.

Brinkley, A., Cullen, R. & Carr, A. (2002). Prevention of adjustment problems in children with asthma. In A.
Carr (Ed.), Prevention: What Works with Children and Adolescents? A Critical Review of Psychological Prevention
Programmes for Children, Adolescents and their Families, pp. 222–248. London: Routledge.

Carr, A. (2008) Family Therapy: Concepts, Process and Practice. 2nd Edition. Oxford:John Wiley & Sons Ltd.

Chassin, L., Ritter, J., Trim, R. & King, K. (2003). Adolescent substance use disorders. In E. Mash & R. Barkley
(Eds), Child Psychopathology, 2nd edn, pp. 199–230. New York: Guilford.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 182/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Cormack, C & Carr, A. (2000). Drug abuse. In A. Carr (Ed.), What Works With Children And Adolescents? A Critical
Review Of Psychological Interventions With Children, Adolescents And Their Families, pp. 155–177. London:
Routledge.

Cottrell D. (2003). Outcome studies of family therapy in child and adolescent depression. Journal of Family
Therapy, 25 (4), 406–416.

Edgeworth, J. & Carr, A. (2000). Child abuse. In A. Carr (Ed.), What Works With Children and Adolescents? A
Critical Review of Psychological Interventions With Children, Adolescents and Their Families, pp. 17–48.
London: Routledge.

Ercan, E. S., Polanczyk, G., Akyol Ardıc, U., Yuce, D., Karacetın, G., … Yıldız, N. (2019). The prevalence of
childhood psychopathology in Turkey: a cross-sectional multicenter nationwide study (EPICPAT-T). Nordic
journal of psychiatry, 73(2), 132–140.

Farrell, E., Cullen, R. & Carr, A. (2002). Prevention of adjustment problems in children with diabetes. In A. Carr
(Ed.), Prevention: What Works with Children and Adolescents? A Critical Review of Psychological Prevention
Programmes for Children, Adolescents and their Families, pp. 249–266. London: Routledge.

Graziano, A. & Mooney, K. (1980). Family self-control instruction and children’s night time fear reduction.
Journal of Consulting and Clinical Psychology, 48 (2), 206–213.

Harrington, R. (2002). Affective disorders. In M. Rutter & E. Taylor (Eds), Child and Adolescent Psychiatry, 4th
edn, pp. 463–485. Oxford: Blackwell.

Henggeler, S. & Lee, S. (2003). Multisystemic treatment of serious clinical problems. In A. Kazdin & J. Weisz
(Eds), Evidence Based Psychotherapies for Children and Adolescents, pp. 301–324. New York: Guilford.

Hess D. R. (2004). What is evidence-based medicine and why should I care?. Respiratory care, 49(7), 730–741.

Heyne, D., King, N. & Ollendick, T. (2005). School refusal. In P. Graham (Ed.), Cognitive Behaviour Therapy for
Children and Families, 2nd edn, pp. 320–341. Cambridge: Cambridge University Press.

Houts, A. (2003). Behavioural treatment for enuresis. In A. Kazdin & J. Weisz (Eds), Evidence-Based
Psychotherapies for Children and Adolescents, pp. 389–406. New York: Guilford Press.

Kissane, D. & Bloch, S. (2002). Family Focused Grief Therapy: A Model of Family-centred Care during Palliative
Care and Bereavement. Buckingham, UK: Open University Press.

Lebowitz, E. R., Panza, K. E., Su, J., & Bloch, M. H. (2012). Family accommodation in obsessive-compulsive
disorder. Expert review of neurotherapeutics, 12(2), 229–238.

Liddle, H. A. (2005). Multidimensional Family Therapy for Adolescent Substance Abuse. New York: Norton.

Lock, J., LeGrange, D., Agras, W. & Dare, C. (2001). Treatment Manual for Anorexia Nervosa. A Family Based
Approach. New York: Guilford.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 183/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Loeber, R. & Stouthamer-Loeber, M. (1998). Development of juvenile aggression and violence: Some common
misconceptions and controversies. American Psychologist, 53, 242–259.

Meltzer, H., Gatward, R., Goodman, R. & Ford, T. (2000). The Mental Health of Children and Adolescents in Great
Britain. London: The Stationery Office.

Murphy, E. & Carr, A. (2000a). Paediatric pain problems. In A. Carr (Ed.), What Works With Children And
Adolescents? A Critical Review Of Psychological Interventions With Children, Adolescents And Their Families, pp.
258–279. London: Routledge.

Northey, W., Wells, K., Silverman, W. & Bailey, E. (2003). Childhood behavioural and emotional disorders.
Journal of Marital and family Therapy, 29 (4), 523–546.

Sanders, M., Shepherd, R., Cleghorn, G. & Woolford, H. (1994). The treatment of recurrent abdominal pain in
children: A controlled comparison of cognitivebehavioural family intervention and standard paediatric care.
Journal of Consulting and Clinical Psychology, 62, 306–314.

Sexton, T. & Alexander, J. (2003). Functional family therapy: A mature clinical model for working with at-risk
adolescents and their families. In T. Sexton, G. Weeks & M. Robbins (Eds), Handbook of Family Therapy, pp.
323–350. New York: Brunner-Routledge.

Shadish, W. R., & Baldwin, S. A. (2003). Meta-analysis of MFT interventions. Journal of marital and family
therapy, 29(4), 547–570.

Silver, E., Williams, A., Worthington, F. & Phillips, N. (1998). Family therapy and soiling: An audit of
externalizing and other approaches. Journal of Family Therapy, 20, 413–422.

Szapocznik, J., Hervis, O. & Schwartz, S. (2002). Brief Strategic Family Therapy for Adolescent Drug Abuse.
Rockville, MD: National Institute for Drug Abuse.

Uysal, O. A. (2019). Kanıta Dayalı Tıp (KDT). Tıp Fakültesi Klinikleri Dergisi, 2(3), 83-89.

Wekerle, C. & Wolfe, D. (2003). Child maltreatment. In E. Mash & R. Barkley (Eds), Child Psychopathology, 2nd
edn, pp. 632–684. New York: Guilford.

Worden, J. (1997). Children and Grief: When A Parent Dies. New York: Guilford.

Verhulst, F. (2001). Community and epidemiological aspects of anxiety disorders in children. In W. Silverman
& P. Treffers (Eds), Anxiety Disorders in Children and Adolescents. Research Assessment and Intervention, pp.
273–292. Cambridge: Cambridge University Press.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 184/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Ünite Soruları

1. Kanıta dayalı bilimsel yöntem ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) Kabul ve kararlılık terapisi, bilişsel davranışçı terapi, diyalektik davranış terapisi ve aile terapisi
kanıta dayalı terapi yöntemlerinin önde gelenleri arasındadır.

B) Kanıta dayalı bir şekilde uygulanan terapi yöntemleri ile tedavinin kalitesinin ve hesap
verilebilirliğin arttırılması hedeflenmektedir.

C) Kanıta dayalı terapi, doğru kişide doğru bakımı sağlamak için meta-analiz, karar analizi, risk-
fayda analizi ve randomize kontrollü çalışmalar gibi bilim, mühendislik, biyoistatistik ve
epidemiyoloji tekniklerini kullanan disiplinler arası bir yaklaşımdır.

D) Kanıta dayalı uygulanan terapi yöntemleri, sağlık hizmeti maliyetlerini arttırmaktadır.

E) Kanıta dayalı bilimsel yöntem, bireylerin elde ettiği tecrübeleri sistematik araştırmalar ile
harmanlayarak günlük pratikte kullanılabilecek en iyi kararları almayı sağlar.

2. …….. çocuk istismarı, bir ebeveynin veya bakıcının ölümle veya yaralanmayla sonuçlanan bir
eylemde bulunması ya da ölüme veya yaralanmaya yol açabilecek bir duruma kayıtsız
kalmasıdır.

 Yukarıdaki boşluğa hangisi gelmelidir?

A) Cinsel

B) Duygusal

C) Fiziksel

D) Adli

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 185/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

E) Davranışsal

3. I. Karşıt olma davranışları, müdahale edilmediği takdirde uzun vadede ergenlik döneminde
davranım bozukluğuna yol açabilir.

II. Çocukluktaki karşıt olma davranış sorunları için davranışsal ebeveyn eğitimi etkili bir
müdahaledir.

III. Çocukluk döneminde karşıt olma, karşıt gelme davranışı çok nadir görülen bir durumdur.

 Yukarıda yargılardan hangileri doğrudur?

A) I ve II

B) I ve III

C) Yalnız I

D) Yalnız II

E) I ve II ve III

4. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

A) Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tanısı konulmuş olan çocuklarda ilaç tedavisi
olmaksızın uygulanan psikoterapiler bozukluğun çekirdek semptomları üzerinde en az ilaç
tedavisi kadar etki göstermektedir.

B) Çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun Türkiye’deki sıklığı yüzde beşin


altındadır.

C) Uygulanan psikoterapilere ilaç tedavisinin eklenmesi tedavi oranlarını değiştirmemektedir.

D) Davranışsal ebeveyn eğitimi ve yapısal aile terapisi, ebeveynlerin ve çocukların zorlayıcı


etkileşim döngülerinden kurtulmalarına ve karşılıklı olarak destekleyici olumlu etkileşim
kalıpları geliştirmelerine yardımcı olur.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 186/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

E) Okul temelli müdahalelerin dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tedavisinde yeri yoktur.

5. I) Davranım bozukluğu alanında yapılan araştırmalar değerlendirildiğinde, fonksiyonel aile


terapisi ve multisistemik terapi davranım bozukluğunun tedavisinde en etkili yöntemlerdir.

II) Davranım sorunları, çocukluk döneminde karşıt olma, karşıt gelme davranışları olarak başlar.

III) Davranım bozukluğu tamamen aile içerisindeki kaos ile ilişkilidir.

IV) Davranım bozukluğu ile dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu arasında bir ilişki yoktur.

Davranım bozukluğu ile alakalı yukarıda verilen yargılardan hangileri yanlıştır?

A) II ve III

B) II ve IV

C) III ve IV

D) 1 ve III

E) 1 ve IV

6. Ergenlik döneminde madde kullanımı ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) Uyuşturucu denemeleri bu dönemde yaygındır.

B) Aile temelli müdahaleler madde kullanım bozukluklarında etkilidirler.

C) Ergenlerin fizyolojik bağımlılık geliştirdiği durumlarda, yatarak veya poliklinik şartlarında


detoksifikasyon olanakları sağlanmalıdır.

D) Aile müdahaleleri diğer bireysel yaklaşımlara ek olarak uygulanamaz.

E) Aile temelli müdahaleler, aileleri tedaviye dahil ederek aile düzensizliğini ve uyuşturucu
kullanımını azaltmayı amaçlar.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 187/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

7. Okul reddinin aşağıdaki tanılardan hangisinin bir parçası olması beklenmez?

A) Okul Fobisi

B) Sosyal Anksiyete Bozukluğu

C) Travma Sonrası Stres Bozukluğu

D) Depresyon

E) Anoreksiya Nervoza

8. Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

A) Hem genetik hem de aile ortamı faktörlerinin depresyon gelişmesine katkıda bulunduğuna
dair güçlü kanıtlar vardır.

B) Ebeveyn eleştirisi ve zayıf ebeveyn-çocuk iletişimi depresyon ile ilişkilidir.

C) Çocukluk çağında depresyon önemli bir ruh sağlığı sorunu değildir.

D) Ebeveyn ölümünün ardından, yasla ilgili süreğenleşmiş uyum sorunları gösteren çocuklarda
aile temelli müdahaleler uygulanabilir.

E) Obsesif kompulsif bozukluk tedavisinde ebeveynlerin çocuğun belirtilerinin bir parçası olması
tedaviye yanıtı güçleştirmektedir.

9. Aşağıdakilerden hangisi geceleyin idrar kaçırma şikayeti ile başvuran okul çağındaki çocuklara
müdahalenin bir parçası değildir?

A) Çocuk doktoru tarafından değerlendirilmesini istemek

B) Aile üyeleri ile tedavi sözleşmesi yapmak

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 188/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

C) Kuru bir yatak için takip ve ödüllendirme planı yapmak

D) İdrar geciktirme eğitimi vermek

E) Lifli besin alımını arttırmak

10. I) Aşırı açlıkla ilişkili riskler hakkında psikoeğitim


II) Kilonun normale dönmesi ve takibi

III) Aile içerisindeki hiyerarşiyi kuvvetlendirmek

IV) Gerekli durumlarda hastaneye yatış

Yukarıdakilerden hangileri anoreksiya nevroza tedavisinin içerisindedir?

A) I ve II

B) I ve III

C) I, II ve III

D) I, II ve IV

E) Hepsi

CEVAP ANAHTARI

1. d 2. c 3. a 4. d 5. c 6. d 7. e 8. c 9. e 10. d

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 189/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

10. EBEVEYNLİK BECERİLERİ EĞİTİMİ

Giriş

Ebeveynlerin çocuğun yaşamındaki hayati konumu çocuğun sadece yeme, içme, barınma gibi fiziksel
ihtiyaçlarını karşılamasıyla sınırlı değildir. Çocuklar aynı zamanda bilişsel, sosyal, duygusal, ahlaki ve kültürel
gelişimleri açısından da ebeveynlerine son derece bağımlıdırlar. Pek çok durumda ebeveynler çocuklarıyla
yaşadıkları zorlukları oldukça isabetli içgüdüler ve doğru bilgilerle aşarlar. Ancak belirgin bir yetersizlik ve
öfke duygusuna yol açan problemlerle yüzleştiklerinde çocuğa uygun yaklaşımı sağlayabilecek ebeveyn
desteği zayıflar. Özellikle dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, otizm spektrum bozukluğu ve zihinsel
yetersizlik gibi beyin gelişiminde yaşanan problemler ve yıkıcı davranış bozukluklarını içeren çeşitli
psikiyatrik bozukluklar, duygusal ve davranışsal sorunlara yol açarak hem çocuk hem aile için önemli
kayıplara yol açabilmektedir.

Ciddi duygusal sorunları ve davranış problemleri olan çocukların ebeveynlerine profesyonel destek ve eğitim
sağlamak üzere ebeveyn danışmanlığı, ebeveynlik becerileri eğitimi, psikoeğitim ve aile destek grupları gibi
müdahale programları geliştirilmiştir.  Ebeveyn danışmanlığı, her ebeveynin ihtiyaçlarına yönelik, eğitim ve
psikoterapinin birleşiminden oluşan, ebeveyn odaklı bir yaklaşımdır. Psikoeğitim, hastaların hastalıkla
başa çıkmalarına yardımcı olmak, tedavi uyumunu ve etkinliğini artırmak için psikiyatrik hastalık,
tedavi süreçleri ve sonuçları hakkında sistematik, yapılandırılmış ve didaktik bilgi aktarımıdır (Ekhtiari
ve ark., 2017). Ebeveyn destek grupları ise ebeveyn danışmanlığı ve psikoeğitime göre daha az resmidir. Bir
destek ağı oluşturmak maksadıyla benzer durumları yaşayan ebeveynler bir araya gelirler. Bu müdahalelerin
ortak amacı, duygusal sorunları ve davranış problemleri olan çocukların ebeveynlerine yardım etmek ve
dolaylı olarak aslında çocuklara yardım etmektir. Özellikle erken gelişimsel dönemde ebeveynlik
becerilerinin çocuk ruh sağlığında kritik rolü vardır. Bu bölümde ebeveyn danışmanlığı ve ebeveyn becerileri
eğitimi detaylı şekilde anlatılacaktır. 

10.1.  Ebeveyn Danışmanlığı Nedir?

Ebeveyn danışmanlığı, genel olarak bir profesyonel ve bir ebeveyn arasındaki herhangi bir bilgi alışverişi
olarak tanımlanmıştır (Guli, 2005). Bununla birlikte, daha sık kullanılan anlamıyla, hekim veya psikolog gibi
profesyonel bir danışman ve bir veya daha fazla ebeveyn arasında çocuk davranışlarını ve duygularını
anlamak ve değiştirmek üzere yapılandırılmış, problem çözme ve iş birliğine dayalı bir ilişki olarak
tanımlanabilir. Müdahalede genellikle aile içindeki tüm zorluklarda payı olabilecek ebeveyn tutum ve
davranışları hedeflenir. Müdahaleler, temel eğitimden psikoterapiye kadar uzanır ve açıklama, tavsiye, ikna,
kolaylaştırma ve duyguların keşfi gibi başlıklar içerir. Hangi müdahalenin kullanılacağına karar verme,
problemin doğasına, ailenin karakterine ve güçlü yanlarına, etkili ebeveynliğe yönelik engellere ve

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 190/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

ebeveynlerin kabul etmeye istekli olduğu yardım türüne dayanmaktadır (Young, 1979). Ebeveynlerin güçlü
yönlerini ve inançlarını tanımak, tedavinin bireyselleştirilmesine, daha güçlü çalışma iş birliğine ve daha
olumlu sonuçlara yol açacaktır.

10.1.1. Ebeveyn Danışmanlığının Temel Özellikleri Ve İlkeleri

Eğitim ve danışmanlık, doğrudan çocuğa değil ebeveynlere sağlanır.

Ebeveynler çocuklarıyla en fazla vakti geçiren kişilerdir, bu nedenle iyileşme için önemlidir.

Ebeveynlerin çocuklarına bakarken edindikleri bilgi ve deneyim değerlendirilmeli ve danışmanlık


sürecinde kullanılmalıdır.

Uygun müdahale seçimi problemlere, şartlara ve aileye bağlıdır.

Ebeveynlerin problemleri tanımasına ve çocuğun sorunlarını kendi başlarına yönetmek için gereken
becerileri öğrenmesine yardımcı olmak için danışmanlık yapılır.

Danışmanlık, ebeveynlerin normal çocuk gelişimini, kendi çocuklarını ve çocuklarının ihtiyaçlarını ve


sorunlarını anlamalarına yardımcı olur.

Danışmanlık, ebeveynlerin, problemlere farkında olmadan katkıda bulunan kendi tutum, davranış ve
ebeveynlik tarzlarını değiştirmelerine yardımcı olur.

Ebeveynlerin yargılanmış ve suçlu hissetmemeleri için müdahalede etkinlik, etkililik ve pratiklik


vurgulanır.

Ebeveyn-çocuk çatışmalarının iki yönlü kısır döngü olduğu varsayılmaktadır.

10.1.2. Ebeveyn Danışmanlığında Ebeveynlerle Çalışma Stratejileri

Ebeveynlerin problemi yönetilebilir kılma ve sorumluluğu sadece kendilerine yüklememeleri


konusunda yardımcı olma.

Ebeveynlerin gözlemlemesi için uygun ebeveyn-çocuk davranışını canlandırma.

Cezaların aşırı sık veya şiddetli olduğu durumlarda (ki bu genellikle etkisiz olduğu anlamına gelir),
ebeveynlerin bunun sonuçlarını anlamalarına ve çocukları için insancıl bir sonuç bulmalarına rehberlik
etme.

Ebeveynlerin ödülle cezayı dengelenmenin önemini anlamalarına yardımcı olma.

Oturumlarda tartışılan konuları pekiştirmek için ebeveynlere ek okuma metinleri temin etme.

Ebeveynleri danışmanlıkta sağlanamayan diğer hizmetlere yönlendirme.

Ebeveynleri sadece çocukları için değil, kendileri için de tedavi aramaya teşvik etme.

Ebeveynleri sabırlı olmaya ve hızlı bir düzelmeden ziyade küçük iyileşmeler beklemeye teşvik etme.

10.2. Ebeveyn Becerileri Eğitimi

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 191/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Ebeveyn eğitimi (EE) olarak da isimlendirilen ebeveyn becerileri eğitimi, daha çok yıkıcı ve uyumsuz
davranışları bulunan çocuklarda ve ergenlerde ebeveyn-çocuk etkileşimlerini iyileştirmek, sorunlu
davranışları azaltmak ve olumlu sosyal davranışları artırmak için tasarlanmış özel prosedürlerin ebeveynlere
aktarılmasıdır.  Ebeveynlerin çocuğun olumlu davranışlarına katılması, çocuğun uygunsuz davranışlarını
görmezden gelmesi, cezalandırıcı ve zorlayıcı disiplin yöntemlerinden uzak durması etkili ebeveyn-çocuk
ilişkisinin gelişmesine yardımcı olur.

EE seansları ortalama 10 ila 12 haftalık yapılandırılmış görüşmelerden oluşur ve tedavi nispeten kısa sürelidir.
Programların içeriğinde tipik çocuk gelişimi bilgisi, ebeveyn öz yeterliliği, iletişim becerileri, disiplin veya
davranış yönetimi stratejileri gibi başlıklar bulunur ve çeşitli ortamlarda (ev/ hastane) ve formatlarda (grup/
bireysel) yürütülebilir. Ebeveynleri sürece katmak ve ilgili içeriği öğretmek için doğrudan bilgi paylaşımı,
modelleme, rol canlandırma ve koçluğu ve ev ödevi gibi teknikler kullanılır (Kaminski ve ark., 2008).

10.3. Ebeveyn Eğitiminin Teorik Altyapısı

Davranış problemleri için geliştirilmiş ve kanıta dayalı çoğu ebeveyn eğitiminin temeli şu beş yaklaşımdan
faydalanılarak oluşturulmuştur: Diana Baumrind’in ebeveynlik stilleri (Baumrind, 1966), Hanf’ın iki aşamalı
edimsel koşullanma modeli (Hanf, 1969), Patterson’un zorlama modeli (Patterson, 1982), sosyal öğrenme
teorisi (Bandura, 1971) ve edimsel koşullanma (Skinner, 1963).

Baumrind üç çeşit ebeveynlik stili belirlemiştir. Aşırı izin veren ebeveynlik çocuğun davranışlarının fazlaca
kabul gördüğü, çocuk ve ebeveynin birlikte karar aldığı bununla birlikte çocuğun üzerinde yeterli sorumluluk
ve beklentinin olmadığı ebeveynlik stilidir. Otoriter ebeveynlik ise kuralların her şeyden üstün tutulduğu ve
çocuğa itaatin öğretilmeye çalışıldığı türdür. Yetkin ebeveynlik tarzında ise çocuğun davranışları
yönlendirilirken onunla ilgili karar süreçlerine katılımı sağlanır. Bu durumda ebeveyn çocuk ilişkisinde
karşılıklı doyum artarken çocuğun davranışları için uygun sınırlar da konulmuş olur. EE, yetkin ebeveynlik
stiline paralel olarak çocuk ve ebeveyn arasındaki sevgi ve sıcaklığın artması, aynı zamanda çocuk
davranışları için uygun beklenti ve sınırların belirlenmesi için açıkça tanımlanmış tekniklerden oluşur.

Hanf’ın iki aşamalı edimsel modeli, yetkin ebeveynliğin etkili bir şekilde öğretilmesine temel sağlar. İlk
aşama iki yanıt türünden oluşur; olumlu davranışlar için pozitif geri bildirimler ve dikkatli katılım ile çocuk
takdir edilirken uygunsuz ve yıkıcı davranışlar görmezden gelinir. İkinci aşama ise doğrudan talimatlar ve
davranışların sonuçlarına göre hızlı müdahalelerden oluşur. Örneğin, uyumsuzluk durumunda mola zamanı
kullanımı veya uyumluluk için övgü gibi.

Patterson’un zorlama modeli, çocuğun yıkıcı ve karşı gelen davranışlarını artıran ebeveyn ve çocuk
ilişkisindeki kısır döngüyü araştırır. Hem ebeveyn davranışlarının çocuğun problemli davranışlarına etkisi
hem de çocuğun davranışlarının ebeveyn davranışlarına olan etkisi çalışmanın odak noktasıdır. Bazı ailelerde
ebeveyn çocuk ilişkisi devamlı olarak olumsuz duygularla süregider ve problemleri, örneğin dayak gibi
zorlayıcı, olumsuz bir tarzla çözmeye çalışır. Ebeveyn çocuğa bağırır çocuk da aynı şekilde karşılık verir. Bu
ilişkilenme biçiminde yüksek oranda olumsuz etkileşim bulunmasına ek olarak genellikle olumlu etkileşim
de oldukça azdır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 192/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Sosyal öğrenme teorisi ve edimsel koşullanma problemli davranışların gelişmesini ve sürmesini


anlamamızda yardımcı olur. Sosyal öğrenme teorisine göre öğrenme sürecinde doğrudan deneyim, gözlem
ve modelleme etkilidir. Buna göre çocuğun gözlemlemiş olduğu belli bir davranışı yapma ihtimali yüksektir.
Gözlem ve taklit okul ve toplumsal pek çok alanda olabildiği gibi aile içinde de gerçekleşir. Problemli
davranışları bulunan bir çocuğa doğrudan uygun davranışı emretmek yerine, sosyal öğrenme teorisi
dikkatimizi sorunlu olabilecek kaynaklara çeker.

Çocuk gözlem ve taklit yoluyla problemli bir davranış sergilese de davranışın devam edip etmeyeceği
edimsel koşullanmanın ilkelerine göre açıklanır. Edimsel koşullanmanın temel prensibi davranışların öncül
ve sonuçlarına müdahale edilmesiyle davranışın sıklığının değişebileceği varsayımıdır. Öncül, davranışa yol
açan ipucudur; sonuç ise davranışın hemen ardındaki olaydır. Pozitif ödül, negatif ödül, pozitif ceza ve
negatif ceza davranışın sıklığını değiştirebilecek davranışçı yöntemlerdir. Pozitif ödül, istenen davranışın
sıklığını artırmak için olumlu davranış sonrasında olumlu uyaran sunmaktır. Mesela, ödevlerini bitiren
çocukla birlikte sevdiği bir oyunun oynanması buna örnektir. Negatif ödül ise ortamdan olumsuz bir uyaranı
geri çekerek davranışın sıklığını artırmayı amaçlar. Örneğin, aspirin kullanıldığında baş ağrısının azalması
negatif ödüldür ve daha sonra baş ağrısı oluştuğunda aspirin kullanımını artırır. Negatif ceza, davranış
sıklığını azalmak için ortamdan olumlu uyaranı geri çekmektir. Saldıran bir çocuğun en sevdiği oyuncaktan
mahrum bırakılması negatif cezaya örnektir. Son olarak pozitif cezada ise doğrudan negatif uyaran sunularak
davranış sıklığı azaltılmaya çalışılır. Olumsuz davranışlar için azarlama buna örnek gösterilebilir. Problemli
davranışların nasıl işlev gördüğünü anlamak, ebeveynlerin olağan tepkilerini değiştirmeyi öğrenmede
önemli bir adımdır.

10.4. Ebeveyn Eğitiminin Unsurları

Özellikle yıkıcı davranışların iyileştirilmesini hedefleyen kanıta dayalı pek çok ebeveyn eğitimi programı
bulunmaktadır. Karşı Gelen Çocuklar (Defiant Children), Uyumsuz Çocuğa Yardım (Helping the Noncompliant
Child), Harika Yıllar (Incredible Years), Ebeveyn Çocuk Etkileşim Terapisi (Parent Child Interaction Therapy),
Ebeveyn Yönetimi Eğitimi (Parent Management Training), Toplumsal Ebeveyn Eğitimi Programı (The
Community Parent Education Program) ve 3P-Pozitif Ebeveynlik Programı (Triple P- Positive Parenting
Program) en sık kullanılan EE programlarındandır (Bearss ve ark., 2017). Bu programlar arasında yaş grubu,
psikolojik sorunlar ve hedeflenen davranışlar gibi farklılıklar bulunsa da çoğunlukla EE programlarının genel
yapısında Değerlendirme, Psikoeğitim, Önleme Stratejileri, Sonuçlar, Genelleştirme ve Sürdürüm ortak
başlıkları bulunur.

10.4.1. Değerlendirme

Herhangi bir müdahalede olduğu gibi, danışmanlık süreci, çocuğun, ailenin ve çocuğun faaliyet gösterdiği
daha geniş sistemlerin anlaşılmasını sağlayan bir değerlendirmenin tamamlanmasından sonra
başlatılmalıdır. Ebeveyn, öğretmen ve varsa bakıcılarla görüşme, çocuğu gözlemlemek gerekiyorsa

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 193/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

standardize test ve ölçekler kullanma, kapsamlı bir değerlendirme ve tedavi planlaması için gereklidir
(McMahon & Frick, 2005). Ebeveynler ve öğretmenleri arasındaki bakış açıları genellikle farklıdır ve doğru
değerlendirme için çeşitli kaynaklardan bilgi almak son derece önemlidir.  

10.4.1.1. Çocuğun ve Ailenin Öyküsü


Çocukla ilgili doğum öncesi / doğum sonrası sorunlar, çocuğun gelişimini veya aile işleyişini etkileyebilecek
tıbbi durumlar ve özel eğitim hizmetleri dâhil eğitim geçmişi öğrenilmelidir. Bu bilgiler, aileyi EE
stratejilerinin uygulanması konusunda yönlendirmek için bir temel sağlar. Eğer çocuğun kayda değer
gelişimsel gecikmesi olduğu tespit edilirse, çocuğun komutları anlama ve bunlara uyma becerisine ilişkin aile
beklentilerinin ayarlanması gerekecektir.

Çekirdek ve geniş ailedeki psikiyatrik durumları içeren aile öyküsü ve ayrıca aile bireylerinde bakım vermeyi
etkileyebilecek mevcut tıbbi durumlar değerlendirilmelidir. Birincil bakım veren ve diğer bakım vericilerden
ailenin destek yapısı (aileyi destekleyebilecek sosyal veya ekonomik bağlam) ve kimlerin tedavi
planlamasına ve uygulamasına dahil edilmesi gerektiği konusunda bilgi alınmalıdır. Örneğin, EE'ye katılan
ebeveyn çocuğun birincil bakıcısı değilse uygulama etkili olmayabilir. 

10.4.1.2. Mevcut Ebeveyn Tutumları


Ebeveynlerin işe yarayan ve yaramayan yöntemler konusundaki algıları araştırılmalı ve mevcut pratikleri
öğrenilmelidir. Böylelikle hangi yöntemlerin ebeveynin repertuvarında bulunduğu ve hangilerinin onlar için
yeni olduğu anlaşılmış olur. Bazen ebeveynlerin uyguladıkları kimi yöntemler konusunda da değişiklik
yapmaları gerekebilir. Örneğin, pek çok ebeveyn mola yöntemini kullandıklarını ve yöntemin başarısız
olduğunu belirtir ancak çoğu kez yöntemi yanlış uygularlar. Çocuğun problemli davranışı devam ediyorken
molayı bitirmek, televizyonun önünde mola uygulamak, kaçma davranışlarında mola kullanmak tekniğin
başarısız olmasına sebep olan yanlışlardandır. EE, ebeveynleri yeni tekniklerin kullanımı konusunda eğitmeyi
ve etkisiz uygulamaları düzeltmeyi hedefler.

Genel ebeveynlik tutumları da değerlendirilmeli, aşırı sert veya aşırı izin verici ebeveynlik tutumları
araştırılmalıdır. Çocuğun davranış problemlerini neyin sürdürdüğünü açıkça tartışmak da faydalı olabilir. EE,
ebeveynlerin çocuğun davranışları üzerindeki etkisini kabul ettiği durumlarda, davranışların dışsal
sebeplerle izah edilmeye çalışıldığı durumlara göre daha başarılıdır (Jones & Passey, 2004).

10.4.1.3. Hedef Davranışların Analizi


Tedavide düzeltilmesi hedeflenen davranışlar ve işlevleri; yapılandırılmış görüşme, serbest görüşme, gözlem
ve ölçekler ile belirlenir. Bunun için öncelikle ebeveynlerin ele almak istediği hedef davranışlar belirlenir.
Davranışların oluşma sıklığı, süresi, şiddeti, davranışın görünümü, hemen sonrasında yaşananlar ve aile
üzerindeki etkisi öğrenilir. Böylece davranışların ciddiyeti ve şiddeti hakkında doğru bilgiler alınır. Son
olarak, davranış sorunlarının nerede ve kiminle ortaya çıktığının anlaşılması, tedavi planlanırken yardımcı
olabilir. Davranışların belirli ortamlarda veya belirli kişilerle varlığı veya yokluğu da EE'nin uygun tedavi

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 194/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

yöntemi olup olmadığı konusunda bilgi verebilir. Örneğin, davranış sorunlarının yalnızca okulda olduğunu
bildiren bir ebeveynle tedavi zor olabilir. Bu durumda, öğretmen davranış yönetimi konusunda rehberliğe
ihtiyaç duyabilir.

10.4.2. Yapılandırılmış ve Serbest Görüşmeler

EE’nin danışmanlık aşaması çocuğun sorunlu davranışları ve ailenin baş etme becerileri anlaşıldıktan sonra
başlayabilir. Çocuğa ve aileye özgü problemleri anlamak için mümkün olduğunca detaylı bir öykü almanın
yanında, çocuk ve çocuğun çevresiyle kurduğu ilişkilerinin danışman tarafından da gözlemlenmesi kritik
önem taşır. Çocuktaki olumsuz davranışlar ebeveyn çocuk etkileşiminde gözlenebileceği gibi bazen
danışmanlar da çocuğun davranış problemlerine maruz kalabilir. Özellikle ebeveynlerin olumsuz davranışlar
karşısındaki doğal tutumlarını doğrudan gözlemleyebilmek oldukça önemlidir.  Detaylı ve çeşitli
kaynaklardan elde edilen öykü, yapılandırılmış ve serbest görüşmelerde ebeveyn ve çocuk gözlemi ve çeşitli
ölçeklerin kullanımıyla her vakanın özgün ihtiyaçları belirlenmeli ve danışmanlık ailenin ihtiyaçlarına
uyarlanmalıdır.

10.4.2.1. Davranışsal Gözlem


Ebeveyn, öğretmen ve aile danışmanının çocuğun davranış ve ilişkilerini doğrudan gözlemlemesi, hatırlama
zorluklarının üstesinden gelmesine yardımcı olur. Bu amaçla geliştirilen yarı yapılandırılmış ebeveyn çocuk
etkileşim senaryolarında çocuğun davranışı ve ebeveynlerin tepkileri gözlenerek puanlanabilir. Örneğin,
Ebeveyn Çocuk Etkileşimi Kodlama Sistemi (DPICS-TR) yapılandırılmış 15 dakikalık gözlemden oluşur. Bu
gözlem sırasında çocuğun liderlik ettiği oyun, ebeveynin liderlik ettiği oyun, çocuğun uyumsuzluklarıyla
ebeveynin nasıl başa çıktığı, genel ebeveynlik stilleri (kopuk, aşırı direktif veya sert, sınır koymakta yetersiz)
ve ebeveynin sıcaklığı araştırılır (Eyberg, 2013).

Tanımlayıcı işlevsel değerlendirmede çocuğun ev ve okul gibi doğal ortamlarındaki davranışlarının amacı ve
işlevi ile davranışın sürmesine neden olabilecek çevresel etkenler bakım vericilerin gözlemlerine göre
belirlenir. Bu değerlendirme yönteminde ebeveynlerden çocukların doğal ortamlardaki durumunu takip
etmeleri istendiği için çocukların davranış ve belirtilerini doğru olarak yorumlamaları ve kaydetmeleri de
öğretilir. Yapılandırılmış işlevsel davranış analizlerinden daha ucuz ve kısa sürede yapılabilmesi nedeniyle
pratikte kullanımı da daha kolaydır ancak üzerine yeterince bilimsel araştırma yapılmamış olması bir
dezavantaj oluşturmaktadır (Herzinger & Campbell, 2007).

10.4.2.2. Ölçeklerle Değerlendirme


Çocuk ve ergenlerde kaygı ve depresyon gibi içe atım ve karşıt olma karşı gelme, davranım bozukluğu gibi
dışa vurum sorunlarını taramak ve bilgi almak için pek çok psikometrik ölçüm aracı bulunmaktadır. Bu ölçüm
araçları çeşitli yaşlardaki çocuklarda farklı sorun alanlarını taramak ve değerlendirmek için kullanılır.

10.4.3. Ebeveyn Eğitiminin İlkeleri Üzerine Psikoeğitim

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 195/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

EE, aile tedavi için uygun şartları taşıdığında başlayabilir. Ailenin haftalık olarak görüşmelere katılabilmesi ve
ideal olarak kendi ebeveynlik yaklaşımlarını değiştirmek için istekli olması gerekir. Ebeveynler çocukların
yıkıcı davranışlarının çoğu zaman “yok yere” ortaya çıktığını belirtir. Bu yüzden EE çoğu zaman problemli
davranışın nasıl ortaya çıktığına ilişkin psikoeğitimle başlar.

 10.4.3.1. Çocuklar Niçin Yaramazlık Yapar?


Russell Barkley, çocukların olumsuz davranışları için dört ana etken tarif etmiştir (Barkley, 2013). Buna göre
çocuğun mizacı gibi psikolojik yapısı ve gelişimsel zorluklar doğrudan çocuğun biyolojik potansiyeli ile
ilişkilidir. Örneğin; zor mizaçlı, kolik veya zihinsel yetersizlik gibi gelişim geriliği bulunan çocuklar ebeveyn
çocuk ilişkilerinin bozulması açısından daha fazla risk altındadırlar. İkinci olarak ebeveynlerin fiziksel ve
psikolojik sağlığı gibi özellikleri çocuğun psikolojisi ve davranışlarını derinden etkileyebilmektedir. Kronik
hastalıklarla ve özellikle depresyon, madde kullanımı veya kişilik bozukluğu gibi ciddi psikiyatrik sorunlarla
mücadele eden ebeveynler sıklıkla çocuklarına yeterli gözetim ve bakımı sağlamakta zorlanırlar. Üçüncü
neden, çocukların olumsuz davranışlardan kazanç elde etmesiyle sonuçlanan durumların çocuklarda
olumsuz davranışları artırmasıdır. Örneğin, çocuğun uygun olmayan taleplerinin tutturma ve ağlama
nöbetlerinden sonra yerine getirilmesi bu davranışsal krizleri artıracaktır. Son olarak ailenin ekonomik
durumu veya kötü giden evlilik gibi genel ailesel zorluklar çocukların davranışlarını etkiler. Ebeveynler arası
çatışmanın ve tutarsızlığın yoğun olması, ailenin sosyal desteğinin zayıf olması, göç veya boşanma gibi
sorunlar çocuklarda hem davranışsal problemleri tetiklemekte hem de var olan mevcut sıkıntıları
artırabilmektedir.  Bu etkenler, tek başına veya birlikte ebeveyn çocuk çatışmasını artırabilir ve ebeveynlerin
çocuğun davranışlarını yönetmesini zorlaştırır.

Özellikle gelişim geriliği bulunan küçük çocuklar, gündelik istek, ihtiyaç ve kaygılarını dile getirmekte
zorlanırlar. Hatta gelişim geriliği olmayan çocuklar dahi kızgınlık veya hüsran hallerinde kendilerini sözel
olarak ifade etmekte zorlanabilir. Öfke nöbetleri gibi yıkıcı davranışlar uygunsuz olmasına rağmen ironik bir
şekilde çocukların istek ve ihtiyaçlarının karşılanması için etkili yollar olabilir. Çoğu EE programı, ebeveynleri
çocukların yıkıcı davranışlarıyla ifade etmeye çalıştığı mesajı yorumlaya teşvik eder. Örneğin, bir öfke krizi
“bu çok zor” veya “beni yalnız bırakın” anlamına gelebilir.

Uygulamalı Davranış Analizi, çocukların davranışlarının rastgele ortaya çıkmadığını kabul etmektedir.
Ebeveynler sorunlu davranışları anlatmakta oldukça mahir olsalar da davranışın ortaya çıkma sıklığını
artırabilecek durumları tanıma ve anlatma konusunda çoğu kez zorlanırlar. Davranışın kaynağını fark
edemedikçe ebeveynlerin yaklaşım ve müdahaleleri sorunlu davranışın sıklığını artırabilmektedir. Öncül-
Davranış-Sonuç (ABC) modeliyle davranışı provoke eden davranış öncesi koşullar ve tetikleyiciler
belirlenirken, ebeveynlerin sorunlu davranışa karşı tutumunun etkisi ise sonuç kısmında değerlendirilir.
Böylelikle sorunlu davranışın ortaya çıkmasına ve sürmesine neden olan değiştirilebilir çevresel faktörleri ele
almak kolaylaşır.

10.4.3.2. Çocuk Gelişimi Üzerine Eğitim 

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 196/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

EE sürecinde önemli diğer bir uygulama da ebeveynlerin beklentilerinin çocuğun gelişim düzeyine uygun
olup olmadığını fark etmek ve gerekirse bu konuda beklentilerin normalleşmesine yardımcı olmaktır. Bazı
davranış sorunları çocuğun becerilerini aşan ebeveyn beklentilerinden kaynaklanabilir. Örneğin, dil
becerilerinde sorun olan bir çocuğun ebeveynlerin karmaşık talimatlarını anlayamaması uyumunu bozabilir.
Tersine olarak çocukla ilgili daha düşük beklentilere sahip olmak da çocuğun uygun beceriler kazanmasına
engel teşkil edebilir. Bu yüzden etkili EE çocuğun gelişimsel seviyesiyle, ebeveyn talep ve beklentileri
eşgüdümlemeyi amaçlar.

10.4.3.3. Etkili İletişim


Ebeveynler, beklenti ve sonuçları net bir şekilde çocuğa aktararak bazı davranış problemlerinin önüne
geçebilirler. Burada hedef çocukta kafa karışıklığına yola açabilecek belirsiz tehdit veya vaatlerden
kaçınmaktır. Örneğin “Ya düzgün davranırsın ya da başın derde girer” gibi bir söylem yerine “Dışarı çıkmadan
önce oyuncaklarını toplaman gerekiyor” gibi daha net bir dil tercih edilmelidir. Bu açık ifadeler çocuğun
beklentileri doğru anlamasına yardım ederek uyum ihtimalini artırır. Burada önemli olan nokta ise
beklentilerin ve sonuçların sorunlu davranış ortaya çıkmadan önce çocuğa aktarılmış olmasıdır.

10.4.3.4. Tutarlılık ve Öngörülebilirlik


EE’nin önemli ayaklarından bir tanesi de uygulanan stratejilerin tutarlı ve sürekli olmasının öneminin
ebeveynler tarafından kavranmasıdır. Tutarsız ebeveyn tutumları, “aralıklı pekiştirme” prensibince çocuğun
nihai olarak uyumunun bozulmasına neden olacaktır. Tutarlılık her zaman kolay değildir, ancak danışmanlık
sürecinde ebeveynlerin kazanması gereken önemli bir beceridir. Ebeveynlerin öngörülebilen yeni
davranışları çocuğun beklentilerini daha doğru ayarlamasına yardım eder. Örneğin, çocuk istediğini elde
etmenin en iyi yolunun tutturmalar veya öfke nöbetleri olmadığını zamanla öğrenebilir.

10.4.4. Önleme Stratejileri

Önleme stratejileri (veya öncül yönetimi) davranışın öncüllerini veya tetikleyicilerini değiştirerek
sorunlu davranışın sıklığını azaltmayı hedefler. Aslında önlemeyi ebeveynler hayatlarında sıklıkla
kullanırlar. Örneğin, çocuk düşmesin diye merdivenlere bebek kapısı koymak ya da temizlik malzemelerine
ulaşmasın diye kapıyı kilitli tutmak sık kullanılan önleme davranışlarıdır. Bu tür örnekleri ebeveynlerle
paylaşmak önleme stratejilerini kabul edip uygulamaları konusunda motive olmalarını sağlayabilir.

Bu müdahale yönteminde ebeveynlerin sorunlu davranışın öngörülebilir düzeni hakkında farkındalık sahibi
olması amaçlanır. Böylelikle öncüller tanımlanarak değişim mümkün hale gelir. Yaygın olarak kullanılan
öncül yönetimi stratejileri aşağıda verilmiştir.

10.4.4.1. Çevrenin Kontrolü


Davranış problemlerinin önüne geçmek için ortama çekidüzen vermek gerekebilir. Örneğin, kardeşler
arasında kavga çıkmasına neden olabilecek bir eşyayı göz önünden kaldırmak sorunu başlamadan bitirebilir.
Çevrenin kontrolü ebeveynlerin organize olmalarına yardımcı olarak dikkatlerinin gereksiz şeylerle

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 197/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

dağılmasının da önüne geçebilir. Çevre kontrolü için ikinci strateji olan plan ve rutin oluşturmak da çok
önemlidir. Çevrenin başarılı kontrolü çocuğun tehlikeli durumlarla karşılaşmasını önleyebilir ve yıkıcı
davranışların ortaya çıkma ihtimalini azaltır.

10.4.4.2. Günü Planlamak ve Rutinler Oluşturmak


Çocuğun günlük rutinlerindeki tahmin edilebilirliği artırmak, yeni durum veya taleplere karşı verdiği
yanıtların daha olumlu olmasını sağlayabilir. Rutinlerin planlı olması aynı zamanda çocuğun karşılaşacağı
durumları bilmesi ve kendisini onlara hazırlayabilmesini de sağlar. Örneğin, her gün belli bir saatte uyuyan
bir çocuğun uyku saati geldiğinde uykusu da gelecektir. Rutinlerin diğer bir faydası ebeveynliği daha kolay bir
hale getirmesidir. Gününü planlayan ebeveynlerin rutinleri üzerinde sürekli düşünmesi gerekmeyeceği için
dikkat ve yürütücü işlevleri üzerine daha az yük binecektir. Rutinler özellikle çalışan ebeveynler gibi yoğun
insanlar için çok önemlidir. 

10.4.4.3. Seçenekler Sunmak


Seçenekler önermek, “Hayır” diyerek başlayan davranışsal krizlerde etkili bir alternatif olabilir. Seçenek
sunmak, çocuğa kontrol duygusu sağlarken ebeveynin de sınırları belirlemesine imkân tanır. Örneğin çocuğa
“hayır, kahvaltıda dondurma yiyemezsin” demek yerine “yumurta mı yoksa patates mi istersin?” şeklinde
sorulabilir.

10.4.5. Sonuçlar

EE’de davranışların sonuçları üzerinden de pek çok müdahale tekniği öğretilmektedir. Pozitif sosyal dikkat,
planlı görmezden gelme, ayırıcı pekiştirme, davranışın olası sonuçları, jeton ekonomisi sistemi, uyum eğitimi
ve mola programda sıklıkla kullanılan yöntemlerdir. (Tablo 10.1)

Tablo 10.1 Davranışsal Ebeveyn Eğitimlerinin Genel Prensipleri (Carr, 2015)

• Çocuğa her seferinde bir iyi alışkanlık öğretilebileceği beklentisiyle yola çıkmak.

• Başka durumlara bağlı olmayan, koşulsuz özel zaman dilimleri oluşturmak.

• Programı, kendi kendini kontrol etmeyi öğrenmek şeklinde çerçevelemek.

• Çocuğu izleme çizelgesini doldurmaya, tasarlamaya ve kullanmaya dahil etmek.

• Olumlu davranışlardaki artışları ve olumsuz davranışlardaki düşüşleri izlemek.

• Olumsuz davranışlardan sonra kin tutmamak

• Olumsuz zihin okumaktan kaçınmak

• Suçlamaktan, somurtmaktan veya kötü sözler kullanmaktan kaçınmak.

• Program hakkında kötü hissettiğinde eşinden destek istemek.

• Başarıyı kutlamak.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 198/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

10.4.5.1. Pozitif Sosyal Dikkat


Pozitif sosyal dikkat tekniğinin amacı, ebeveyn-çocuk ilişkisindeki kısır döngüyü kırmaktır (Patterson, 1982).
Burada ebeveynin çocuğun olumlu davranışlarını fark ve takdir etmesi önemlidir. Pozitif sosyal dikkate
çocuğun “iyi” olduğu zamanları takip ederek çocuğu takdir etmek ve çocukla onun liderlik ettiği bir oyun
oynamak örnek gösterilebilir.

Övgü, çocuğun olumlu davranışından sonra sıklıkla sözel olarak yapılır. Sıklıkla “Aferin!”, “Harika!” gibi genel
övgüler ifade edilse de danışmanlık sürecinde ebeveynlere çocuğun hangi davranışını tam olarak
beğendiklerini ifade etmeleri öğretilir. Örneğin, “Sofrayı hazırlarken yardımcı olduğun için teşekkür ederim”
gibi ifadeler olumlu davranışın sıklığının artmasına daha fazla yardımcı olmaktadır. Bu yaklaşım özellikle “zıt
olumlu” durumlar için faydalıdır. Kardeşini sıklıkla iten bir çocuk bu davranışı yapmadığı zamanlarda takdir
edilebilir. Ebeveynlerin çocuğun gün içerisinde davranışlarını takip etmesi ve uyumlu olduğu anları
“yakalaması” davranışsal iyileşmeye katkıda bulunur.

Olumlu ebeveyn-çocuk ilişkisini geliştirmek için ebeveynler çocuğun liderlik ettiği 5-15 dakikalık serbest
oyunlar oynamaya teşvik edilir. Daha önceden alınacak tedbirlerle oyunun bölünmemesini sağlamak
önemlidir. Oyun süresince ebeveynlerin çocuğa emir verme, soru sorma veya sınır koyma gibi
yaklaşımlardan uzak kalması gerekir. EE’de ebeveynler gündelik hayatın imkânlarını en zengin ve yaratıcı bir
şekilde kullanma ve çocuğa olumlu geri bildirimler verme konusunda cesaretlendirilirler.

10.4.5.2. Planlı Görmezden Gelme


Olumlu davranışlar için pozitif dikkatin karşılığında olumsuz davranışlar için kasıtlı görmezden gelme
bulunur. Bu müdahaledeki hedef davranışlar çocuğun çevresel dikkatle alevlenen davranış problemleridir.
Bu uygulamada sorunlu davranış bitene kadar çocukla ilgi tamamen kesilir; göz teması kurulmaz,
konuşulmaz ve çocuktan yüz çevrilir. Bu yöntem, çocuğun davranışı kendisi veya başkaları için risk
oluşturacak kadar şiddetliyse uygulanmaz. Yöntemin zorluğu, teknik uygulandığında çoğu kez çocuğun
sorunlu davranışlarının görmezden gelinemeyecek noktaya yükselebilmesine neden olmasıdır. Bu yüzden
ebeveynlerin zarar verici davranışlar konusundaki endişeleri ele alınmalıdır. Eşyaları fırlatan bir çocuğa
kayıtsız kalmaya devam ederek başka bir odaya yönlendirmek gibi zor durumlarda yapılabilecekler
konuşulmalıdır.

10.4.5.3. Ayırıcı Pekiştirme


Bu yöntem ebeveynin ilgi ve dikkatinin yalnızca olumlu davranışlarla çekilebileceğini göstermek amacıyla
pozitif sosyal dikkat ve planlı görmezden gelme tekniklerinin birleşiminden oluşur. İsteğini olumsuz bir
davranışla belirten çocuğun davranışı sönene kadar bu talep görmezden gelinir. Çocuk uygun bir şekilde
isteğini ifade ettiğinde ise bu duruma özgü övgüyle yanıt verilir. Örneğin, oyuncak istediği için ağlayan
çocuğun annesi ağlaması bitene kadar oyuncağın vermeyeceği söyleyerek bekler. Çocuk sakinleşip nazik bir
şekilde istediğinde oyuncağı verir. 

10.4.5.4. Davranışların Olası Sonuçları 


https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 199/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Davranış sözleşmesi olarak da bilinen bu yöntemde çocuklara hedef davranışları konusunda beklentiler ve
sonuçlar açık bir şekilde aktarılır. Yaygın kullanımda “eğer…/sonra…” şeklinde ifade edilir. Olumlu ve
olumsuz davranışlar için ayrı ayrı ödül ve ceza belirlenebilir.  “Eğer kardeşine vurursan mola alacaksın” veya
“Eğer önce yemeğini yersen sonra dondurma yiyebilirsin” gibi sözler buna örnektir.

Bu yöntemin diğer bir uygulaması da “Ev kuralları” koymaktır. Hedef davranışların net bir şekilde
belirlenmesi ve anlaşılması çocuğun sınırları kavramasına yardımcı olur ve herkes için geçerli olan kurallar
sorunu kişiselleştirmesinin önüne geçer. Aynı zamanda önceden belirlenmiş olması çocuğa davranışlar ve
sonuçları hakkında düşünme fırsatı sunar. Davranışın sonuçlarının belirlenmesi ebeveynler arasında da
tutarlılık ve iş birliği gerektirir. Ev ortamında rutinler ve sorumlulukların planlanmış olması da çok önemlidir. 

10.4.5.5. Jeton Ekonomisi Sistemi


Genellikle puan veya tablo üzerinden takip edilen bu sistemde çocuk olumlu davranışlar sergiledikçe puan
kazanır ve daha sonra kazanılan puanlar belirli şeylerle (bir hediye veya sevilen bir aktivite) takas edilebilir.
Çocuğun önceden belirlenmiş miktarda para kazanması için belirli sayıda işi tamamlaması gerekir. Bu sistem
hedef davranışların yanı sıra değiş tokuş edilecek ödülleri tanımlamak için ebeveyn ve çocuğun iş birliği
içinde çalışması için bir fırsat sunar. Bu işbirlikçi çaba, ebeveyn ve çocuk arasındaki uzlaşmayı teşvik eder ve
çocuğun katılımını teşvik eder. Bu yöntemde önemli bir nokta kolay kazanılacak ödüllerin de belirlenmesidir.
Özellikle uygulamanın başında çocuğun kısa zaman sonunda ödül alabilmesi motivasyonu açısından kritiktir.

10.4.5.6. Uyum Eğitimi


Çocuklara komutlara nasıl uyulacağını öğretmek, bir ebeveyne etkili bir komutun nasıl verileceğini
öğretmekle başlar. Tekrar tekrar söylenen, muğlak, karmaşık komutlar yerine doğrudan, basit, tek adımlı ve
yalnızca bir kez verilen komutlar yeğlenmelidir. Yapılması beklenen şeyler rica olarak değil emir kipiyle
aktarılmalıdır. Örneğin “Acaba oyuncaklarını toplar mısın?” yerine “Şimdi oyuncaklarını toplamalısın” gibi.
Yine uyum ve davranışın tamamlanması sonrasında övgü unutulmamalıdır.

10.4.5.7. Mola

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 200/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Mola yöntemi planlı görmezden gelmenin bir türevidir ve çocuğun bütün çevresel pekiştiricilerden
uzaklaşması hedeflenir. Oldukça etkili bir yöntem olsa da ebeveynler tarafından yanlış uygulanması
başarısını düşürebilmektedir. Bu uygulamanın tek seferde yalnızca bir veya iki hedef davranış için
kullanılması gerekir. Bu çocuğun hangi davranışın mola ile sonuçlanacağını tahmin etmesi ve netleştirmesi
bakımından yararlı olur. Ayrıca mola güvenli ve dikkat dağıtıcı şeylerden uzak bir alanda olmalıdır. Çocuk
televizyonun karşısında bir koltukta veya oyuncaklarına erişebildiği odasında pekiştiricilerden uzak kalmış
olmayacaktır. Bu sürede ebeveyn pozitif veya negatif kasti olarak hiçbir şekilde dikkatini çocuğa vermemeye
özen gösterir. Önceden belirlenmiş asgari mola süresi dolan ve uyum sağlayan çocuğun molası biter. Son
olarak molayı kabul etmeyen çocuğa nasıl yaklaşılacağını tartışmak gerekir. EE programları bu konuda farklı
yaklaşımlar önerse de mola odası belirlemek veya çocuğun bir ayrıcalığının elinden alınması şeklinde
müdahaleler önerilebilmektedir. (Tablo 10.2)

Tablo 10.2 Mola Yönteminin Uygulaması Konusunda Dikkat Edilecek Noktalar

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 201/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Mola zamanı çocuğun istenmeyen bir davranışından hemen sonra, belirli bir süre kendi başına sessiz
bir ortamda tutulmasıdır.

Çocuklarda istenmeyen davranışları azaltmak, ortadan kaldırmak amacıyla kullanılan yöntemlerden


birisidir.

Mola yöntemi çocuğa ‘Dur’ mesajının çok net biçimde iletilmesini sağlar.

Mola yantemi, her iki taraf için de incitici değildir.

Mola yöntemi sıklıkla çocuğun çevreye karşı saldırgan, zarar verici ve tepkisel davranışları için
(vurmak, tekme atmak, ısırmak, saç çekmek, çimdiklemek, tırmalamak, tükürmek, küfretmek ve
öfke nöbetleri) kullanılabilir.

Mola süresi çocuğun yaşına göre belirlenir, bu süre her yaş için bir dakikadır.

Molayı başlatırken on kelimeden fazla açıklama yapılmamalı ve on saniyeden fazla


beklenmemelidir.

Süre tutmak için bir çalar saat kullanılabilir.

Mola süresince çocukla iletişim kurulmamalı ve çocuğun elinde onu oyalayacak şey olmamalıdır.

Mola süresi bitiminde çocuğa neden mola aldığı sorabilir. Bunun amacı çocuğun hangi davranıştan
dolayı mola aldığını öğrenmesidir. Doğru yanıt verirse konuşmaya devam edilmemelidir.

Mola sonrası çocuktan aynı davranışı bir daha tekrarlamaması için söz vermesi ve özür dilemesi
istenmemelidir.

Çocuk uygun olmayan davranışı için gereken uyarıyı mola ile almıştır, mola sonrasında olay
uzatmamalıdır.

10.4.5.8. Dayak Üzerine Bir Not


Ebeveynler fiziksel cezalandırma ile davranış problemlerinde kısmi iyileşmeler bildirebilseler de mevcut
bilimsel kanıtlar yıkıcı davranışları azaltmada fiziksel şiddetin etkisiz olduğunu göstermektedir (Canady,
2019). Hatta bu yöntem çocuklarda saldırganlık ve olumsuz davranışlara eğilimleri artırırken fiziksel
yaralanmalara da yol açabilir. Dayağı disiplin yöntemi olarak kullanan ebeveynlere yargılayıcı olmayan bir
üslupla alternatif yaklaşımlar konusunda bilgi verilmelidir.

10.4.6. Genelleştirme ve Sürdürüm

Pek çok EE programının son parçası kazanılan becerilerin farklı bağlamlarda kullanılabilmesini ve zaman
içerisinde tedavi kazanımlarının sürdürülebilmesini amaçlar. Çoğu ebeveyn koşullar değiştiğinde nasıl
davranacağını ve müdahale tekniklerini nasıl uygulayacağını bilmek konusunda kafa karışıklığı yaşar.
Örneğin, öncelikli olarak evdeki davranış sorunlarını hedefleyen bir müdahale, zaman içerisinde okul ve
diğer alanlarda da uygulanabildiğinde kazanımların kalıcı olma ihtimali artar. Sürdürüm ise aktif tedavi
bittikten sonra bile olumlu davranışsal değişiklilerin devam etmesi demektir.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 202/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Vaka

Kaan, dört yaşında ebeveynleri tarafından davranış problemleri nedeniyle aile danışmanlığına getiriliyor.
Annesi çaresiz bir ses tonuyla son zamanlarda oğlunun hiç söz dinlemediğinden, isteklerini mutlaka
yaptırdığından ve dedikleri yapılmadığında eşyaları fırlatıp saatlerce ağlayabildiğinden yakınırken babası da
durumu sessizce doğruluyor. Birkaç gün öncesinde Kaan yine böylesi bir kriz sonucunda televizyona model
arabasını fırlatıp ikinci kez televizyon kırıyor. Bu durumun tekrar yaşanması uzun süredir ebeveynlerinin
düşündüğü profesyonel destek için başvurmalarına neden oluyor.

Öyküsünde; Kaan’ın ailenin tek çocuğu, baba tarafından ilk torun ve doğumu bütün aile tarafından sevinçle
karşılanmış olduğu öğreniliyor. Annesi Beyza Hanım, planlı ve sorunsuz bir gebeliğin ardından Kaan’ın
dünyaya geldiğini, basit mevsimsel hastalıklar haricinde önemli bir hastalığının bulunmadığını, 18 ay anne
sütü aldığını belirtiyor. Kaan’ın yürümeye yaklaşık 11 aylıkken başladığını, konuşmasında biraz gecikme olsa
da daha sonra yaşıtlarını yakalayabildiğini anlatıyor. Kaan, yaklaşık bir yıldır kreşe gidiyor ve orada da zaman
zaman arkadaşlarına vurma ve itme gibi davranışları oluyor. Biraz hareketli bir çocuk olduğu anlaşılsa da
genel olarak etkinliklerde sakin kalabiliyor, bununla birlikte her engellendiğinde epey huzursuzluk yaşıyor ve
kendini kontrol etmekte zorlanıyor. 

Görüşme ilerledikçe aile danışmanı, ebeveynler hakkında daha fazla bilgi alıyor. Anne Beyza Hanım yaklaşık
10 yıl fen bilgisi öğretmenliği yapmış ve Kaan’ın doğumundan yaklaşık 2 yıl sonra tekrar çalışma hayatına geri
dönmüş. Bu süreçten sonra büyükanneleri de sıklıkla Kaan’ın bakımına destek olmuş. Babası Cem Bey ise bir
hukuk bürosunda avukatlık yapıyor ve yoğun iş temposu nedeniyle çalışma saatleri epey uzunmuş. Kaan ile
dilediği kadar zaman geçiremediğinden dolayı suçluluk duyguları hissediyor ve bu nedenle oğlunun
isteklerini çoğu kez geri çevirmiyor. 

Kaan’ın mevcut şikayetler ile bir çocuk psikiyatristine gittiği ve yapılan değerlendirmede engellendiğinde
ortaya çıkan öfke nöbetleri, kişilere ve eşyalara zarar vermesi, yatma zamanında oluşan direnç ve
güçlüklerden dolayı “karşıt olma karşı gelme bozukluğu” tanısı ile konduğu öğreniliyor. Aile danışmanlığı
sürecini de doktor ebeveyn eğitimi almaları gerektiğini söyledikten sonra başlatmışlar. 

EE için yapılan değerlendirmede Kaan’ın annesinin sınır koyma çabalarına karşılık babasının aynı tutumu
paylaşmadığı ve genellikle isteklerine aşırı izin verici bir tavırla yaklaştığı, çocuğun ağlamasının doğru
olmadığına inandığı ve bu sebeple eşi Beyza Hanım’la zaman zaman tartışma yaşadıkları ortaya çıkıyor.
Beyza Hanım ise uzun süredir tek başına mücadele ediyor olmaktan dolayı ve Kaan’ın zorlayıcı davranışları
nedeniyle oldukça bıkkın ve mutsuz görünüyor. Bu da onu eskiye nazaran daha sabırsız yapıyor ve oluşan
problemlere artık bağırıp çağırarak çözüm bulmaya çalışıyor. Ailenin yakın üyeleri olan büyükanneler daha
çok Cem Bey gibi çoğunlukla izin verici bir tutum benimsemişler ve şimdilik önemli bir sorun olmadığı
görüşündeler.

Ebeveyn etkileşimlerini gözlemlemek üzere incelenen video kayıtları ve serbest oyun gözleminin de dahil
olduğu değerlendirme sürecinde çeşitli örüntüler tespit ediliyor. Beyza Hanım’ın iyi niyetli çabalarına rağmen
çocuğun davranışlarının arkasındaki duyguyu yeteri kadar dikkate almadığı, ödülden çok ceza kullanmaya

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 203/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

yatkın olduğu, beklentilerini muğlak ifadelerle ifade ettiği ve çoğunlukla oyunlarda direktif ve müdahaleci
olduğu görülüyor. Olumsuz davranışlarla ilgili tek sorumluluğun Kaan’a ait olduğunu düşünüyor ve Kaan
direttiğinde çoğunlukla bağırıp en sevdiği oyuncak veya tabletini elinden bir anda alıveriyor. Cem Bey ise
eşinin yaşadığı sıkıntıya pek aldırış etmiyor. Son dönemlerde evliliklerinin de pek iyi gitmediği öğreniliyor.
Annesinin hışmından babasına kaçarak kolaylıkla kurtulan Kaan, annesinin engellemeye çalıştığı örneğin
telefonla oyun oynamak gibi isteklerine de çoğunlukla babası aracılığıyla ulaşıyor. Ayrıca büyükanne ve
babasından sık sık hediyeler alan Kaan’ın neyin kabul edilebilir ve neyin kabul edilemez olduğuna dair bir
bilinci olmadığı görünüyor. Odada serbestçe gezinmesinin yanında, danışmanın kağıt ve kalemlerini
herhangi bir izin istemeden kullanmaya başlıyor ve bu sırada babasının rahat tavırları dikkat çekiyor.

Müdahalenin ilk basamağında Kaan’ın sorunları konusunda danışman aileye formülasyonunu anlatıyor.
Anne ve babaya verilen psikoeğitimde Kaan’ın yaşına uygun genel gelişimsel bilgiler veriliyor. Kaan’ın
davranışları üzerine ebeveynlik yaklaşımları ve ailesel etkenlerin etkisi, davranışların anlık ve uzun dönem
sonuçlarının davranışları nasıl etkileyebileceğine dair bilgiler bu süreçte paylaşılıyor. Sonra hedef sorunlu
davranışlar belirleniyor. Buna göre öncelikli hedef başkalarına ve eşyalara zarar verme davranışı olarak
belirleniyor. Ebeveynlerden bu durumu daha detaylı gözlemlemeleri, yıkıcı davranışların öncesi ve
sonrasında neler yaşandığını incelemeleri isteniyor. Tipik bir örnek şöyle; tablet bilgisayarına herhangi bir
kısıtlama olmadan ulaşıp oyun oynadığı veya video izlediği bir sırada annesi Kaan’dan yemek masasına
oturmasını istiyor, Kaan ise pek oralı olmuyor. Kaan’ın sözlerini dinlememesine öfkelenen Beyza Hanım ise,
“yemeğine oturmazsan neler olacak bak gör”, “hep aynı şeyi yapıyorsun zaten”, “bıktım artık” gibi
söylemlerde bulunuyor. Kaan’ın öfkeli yanıtları ve direncine dayanamayan Beyza Hanım bir anda Kaan’ın
elinden tablet bilgisayarı alıyor ve bir hafta boyunca ona tablet bilgisayarın yasak olduğunu söylüyor. Bundan
sonra Kaan eline ne geçtiyse annesine fırlatmaya başlıyor ve öfke krizine tutuluyor. Çalışma odasından
olaylara kulak kabartan Cem Bey ise eşine Kaan’a niçin böyle davrandığını anlamadığını ve biraz daha
tabletle zaman geçirdikten sonra da yemeğe oturabileceklerini söylüyor. Nihayetinde eşi vermediği için
tableti alamasa da Cem Bey telefonunu Kaan’a gizlice veriyor ve onun sakinleşmesini sağlıyor.

Bir sonraki aşamada Öncül Davranış Sonuç tekniğiyle problemli davranış öncesinde yer alan faktörler ele
alınıyor ve kısıtlı kullanılması gereken tablet gibi eşyaların kullanılmayacağı zamanlarda görünürde
olmaması gerektiği konusunda anlaşmaya varılıyor. Ayrıca bütün ekran türleri için günlük izin verilebilecek
süre önceden belirleniyor ve aile kuralları oluşturularak ebeveynlerin bu konudaki farklı tutumlarının önüne
geçiliyor. Geçişleri planlama üzerinde konuşuluyor ve sevdiği aktivitelerin ne zaman bitebileceği alarm
kurmak gibi bir yöntemle hem hatırlatılmış hem de dışsallaştırılmış oluyor. Örneğin, yirmi dakika boyunca
ekranla zaman geçirecekse beş dakika kala hatırlatıcı çalacak ve beş dakika sonra da süresinin bittiğini
bildirecek.

Ebeveynler davranışsal krizi tırmandırmadan nasıl yönetebileceklerine dair yeni yaklaşımlara açık
olduğundan her bir ebeveyn ile kendi ebeveynlik tutumları ve sonuçları ayrıca krize tutarsız yaklaşmanın
sonuçları üzerinde konuşuluyor. Her iki ebeveyne de öncelikli olarak çocuğun duygusunu fark etme ve bunun
üzerine yorum yapmanın önemi konusunda bilgi veriliyor. Örneğin, sınır koymadan önce bunun

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 204/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

oluşturabileceği huzursuzluğu kabul edip anlamış olduğunu belirtmek, aynı zamanda yapılması gereken
başka şeyler olduğunu ifade edildiğinde uyum ihtimalini artırıyor. Mesela, “şimdi bu oyunu oynamayı her
şeyden çok istediğini biliyorum, ancak biliyorsun ki süre doldu ve yemek saati geldi” daha kolay bir geçiş
sağlayabilir. Ayrıca kriz anında ebeveynlerin fevri olarak kural koyması ve ceza vermesi de çocuk tarafından
yeteri kadar anlaşılamayabilir. Bu sebeple ebeveynlerin de kriz anında önceden belirlenmiş kuralların dışına
çıkmamasının ve net bir dil kullanmasının önemi üzerinde duruluyor. Ayrıca “yapma”, “dur” gibi olumsuz
kipler yerine çocuktan ne beklendiğini ifade etmenin daha doğru olacağı paylaşılıyor. Davranışların sonuçları
incelendiğinde ise Kaan’ın neredeyse tüm olumsuz davranışları nihayetinde istediğine ulaşmasıyla
ödüllendirilmiş oluyor. Bu durumun etkisi konusunda ebeveynlerle tartışıldıktan sonra her iki ebeveyn de bu
gerçeğe hak veriyor.

Ebeveyn çocuk ilişkilerini geliştirmek amacıyla oyun Kaan’ın yaşında önemli bir araç olduğu için direktif
olmayan, olumlu bir oyun ilişkisi kurma ve buna zaman ayırma konusunda ebeveynlere rehberlik ediliyor.
Böylece hem ebeveyn-çocuk bağının güçlenmesine hem de Kaan’ın özerklik ihtiyacının karşılanmasına katkı
sağlanıyor. Olumlu davranışlara pozitif dikkat ve övgüyle yaklaşmak ve kırmızı çizgi sayılan belirli hedef
problemli davranışlar haricindeki olumsuz davranışları görmezden gelmek Kaan için epey faydalı oluyor.
Ayrıca örneğin düzenli olarak dişlerini fırçaladığında kazandığı jetonlar onu epey motive ediyor.

Ebeveynleri karşılıklı olarak birbirlerini suçlamanın hem işe yaramadığını hem de sonuçlarını fark ettiğinde
hem evlilik ilişkileri iyiye gitmeye hem de tutarlı bir çerçeve oluşturmaya başladıkları için Kaan’ın
davranışlarındaki problemler azalmaya başlıyor. Son olarak pek kullanılması gerekmese de mola yöntemi
üzerinde duruluyor ve kullanımı sadece Kaan’ın fiziksel şiddet uyguladığı durumlarla sınırlandırılıyor.
Davranışlarının sonuçlarını öngörmesi artık Kaan için biraz daha kolaylaşıyor. Geniş ailenin diğer üyeleri olan
büyükanneleri ve dedesi de bir görüşmeye dahil edilerek uygulanan program hakkında bilgi veriliyor ve
kendilerinin bu konuda neler yapabileceği üzerinde duruluyor. Pek istekli görünmeseler de en azından
ebeveynlerin kurallarını bozmama konusunda hemfikir olabiliyorlar.

Haftalar geçtikçe hem ebeveynler kendisini daha yetkin hissetmeye başlıyor hem de Kaan’ın davranışlarında
olumlu değişiklikler olmaya başlıyor. Olumlu değişiklikleri nasıl sürdürebileceklerine dair endişeleri üzerinde
konuşuluyor ve kendi ebeveynlik becerilerine güvenmelerinin önemi vurgulanıyor. 12 haftalık programın
sonunda ebeveynler önemli bir farkındalık ve beceri kazanıyor ve Kaan’a her zamankinden daha sıcak ancak
disiplinli bir tavırla yaklaşabilmeye başlıyorlar.

Bölüm Özeti

  Ebeveyn danışmanlığı bir danışman ve ebeveyn arasında çocuk davranışlarını ve duygularını anlamak ve
değiştirmek üzere yapılandırılmış, problem çözme ve iş birliğine dayalı bir ilişki ve bilgi alışverişi olarak
tanımlanabilir. Ebeveyn danışmanlığı, psikoeğitim, ebeveyn becerileri eğitimi, ebeveyn destek grupları gibi
yöntemler çoğunlukla ebeveyn çocuk ilişkisini iyileştirmek üzere geliştirilmiştir. Her ailenin özgün şart ve
koşulları, güçlü ve zayıf yönleri tedaviden önce mutlaka öğrenilmeli ve tedavi ailenin ihtiyaçlarına uygun
olmalıdır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 205/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Ebeveyn becerileri eğitimi, yıkıcı ve uyumsuz davranışları bulunan çocuk ve ergenlerde ebeveyn-çocuk
etkileşimlerini iyileştirmek, sorunlu davranışları azaltmak ve olumlu sosyal davranışları artırmak için
tasarlanmış özel prosedürlerin ebeveynlere aktarılmasıdır. Ebeveynlerin çocuğun olumlu davranışlarına
katılması, çocuğun uygunsuz davranışlarını görmezden gelmesi, cezalandırıcı ve zorlayıcı disiplin
yöntemlerinden uzak durması etkili ebeveyn-çocuk ilişkileri gelişmesine yardımcı olur.

Programların içeriğinde tipik çocuk gelişimi bilgisi, ebeveyn öz yeterliliği, iletişim becerileri, disiplin veya
davranış yönetimi stratejileri gibi başlıklar bulunur ve çeşitli ortamlarda (ev / toplum kliniği) ve formatlarda
(grup / bireysel) yürütülebilir.

Müdahale, çocuğun, ailenin ve çocuğun faaliyet gösterdiği daha geniş sistemlerin anlaşılmasını sağlayan bir
değerlendirmenin tamamlanmasıyla başlar.

Ebeveynlerin işe yarayan ve yaramayan yöntemler konusundaki algıları araştırılmalı ve mevcut pratikleri
öğrenilmelidir. Genel ebeveynlik tutumları da değerlendirilmeli, aşırı sert veya aşırı izin verici ebeveynlik
tutumları araştırılmalıdır.

Çocuğun mizacı gibi psikolojik yapısı ve gelişimsel zorluklar, ebeveynlerin fiziksel ve ruhsal sağlığı gibi
özellikleri, çocukların olumsuz davranışlardan kazanç elde etmesiyle sonuçlanan durumlar ve ekonomik
durumu veya kötü giden evlilik gibi ailenin genel zorlukları çocukların davranışlarını etkiler. Bu etkenler tek
başına veya birlikte ebeveyn çocuk çatışmasını artırabilir ve ebeveynlerin çocuğun davranışlarını
yönetmesini zorlaştırır.

Öncül-Davranış-Sonuç (ABC) modeliyle davranışı provoke eden davranış öncesi koşullar ve tetikleyici
belirlenirken, ebeveynlerin sorunlu davranışa karşı tutumunun etkisi ise Sonuç kısmında değerlendirilir.
Böylelikle sorunlu davranışın ortaya çıkmasına ve sürmesine neden olan değiştirilebilir çevresel faktörleri ele
almak kolaylaşır.

Önleme stratejileri (veya öncül yönetimi) davranışın öncüllerini veya tetikleyicilerini değiştirerek sorunlu
davranışın sıklığını azaltmayı hedefler. Çevrenin kontrolü, günü planlamak ve rutinler oluşturmak ve
seçenekler sunmak önleme stratejilerine örnek olarak gösterilebilir.

EE’de davranışların sonuçları üzerinden de pek çok müdahale tekniği öğretilmektedir. Pozitif sosyal dikkat,
planlı görmezden gelme, ayırıcı pekiştirme, davranışın olası sonuçları, jeton ekonomisi sistemi, uyum eğitimi
ve mola programda sıklıkla kullanılan yöntemlerdir.

Pek çok EE programının son parçası kazanılan becerilerin farklı bağlamlarda kullanılabilmesini ve zaman
içerisinde tedavi kazanımlarının sürdürülebilmesini amaçlar. Sürdürüm ise aktif tedavi bittikten sonra bile
olumlu davranışsal değişiklilerin devam etmesi demektir.

Kaynakça

Bandura, A. (1971). Social learning theory. Library of Congress Catalog. New York: General Learning Press.

Barkley, R. A. (2013). Defiant children: A clinician’s manual for assessment and parent training. Guilford press.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 206/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Baumrind, D. (1966). Effects of authoritative parental control on child behavior. Child Development, 887–907.

Bearss, K., Burrel, L., Postorino, V., & Scahill, L. (2017). PARENT TRAINING. In Lewis’s Child and Adolescent
Psychiatry: A Comprehensive Textbook (5th.).

Canady, V. A. (2019). APA policy calls spanking harmful discipline for children. Mental Health Weekly, 29(8), 7.

Carr, A. (2015). The handbook of child and adolescent clinical psychology: A contextual approach. Routledge.

Ekhtiari, H., Rezapour, T., Aupperle, R. L., & Paulus, M. P. (2017). Neuroscience-informed psychoeducation for
addiction medicine: A neurocognitive perspective. Progress in Brain Research, 235, 239–264.
https://doi.org/10.1016/BS.PBR.2017.08.013

Eyberg, S. M. (2013). Dyadic parent-child interaction coding system (DPICS): Comprehensive manual for
research and training. PCIT International, Incorporated.

Guli, L. A. (2005). Evidence-based parent consultation with school-related outcomes. School Psychology
Quarterly, 20(4), 455.

Hanf, C. (1969). A two stage program for modifying maternal controlling during mother-child (MC)
interaction. Paper Presented at the Western Psychological Association Meeting, Vancouver, BC, 1969.

Herzinger, C. V, & Campbell, J. M. (2007). Comparing functional assessment methodologies: A quantitative


synthesis. Journal of Autism and Developmental Disorders, 37(8), 1430–1445.

Jones, J., & Passey, J. (2004). Family adaptation, coping and resources: Parents of children with
developmental disabilities and behaviour problems. Journal on Developmental Disabilities, 11(1), 31–46.

Kaminski, J. W., Valle, L. A., Filene, J. H., & Boyle, C. L. (2008). A meta-analytic review of components
associated with parent training program effectiveness. Database of Abstracts of Reviews of Effects (DARE):
Quality-Assessed Reviews [Internet].

McMahon, R. J., & Frick, P. J. (2005). Evidence-based assessment of conduct problems in children and
adolescents. Journal of Clinical Child and Adolescent Psychology, 34(3), 477–505.

Patterson, G. R. (1982). Coercive Family Processes Castalia Publishing Eugene. OR.

Skinner, B. F. (1963). Operant behavior. American Psychologist, 18(8), 503.

Young, R. A. (1979). Arnold, L. Eugene (editor).(1978). Helping Parents Help Their Children. Canadian Journal
of Counselling and Psychotherapy, 13(4).

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 207/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Ünite Soruları

1.  Aşağıdakilerden hangisi ebeveynlere profesyonel destek sağlamak üzere geliştirilmiş


müdahale programlarından birisi değildir?

A) Ebeveyn danışmanlığı

B) Psikoeğitim

C) Ebeveyn becerileri eğitimi

D) Oyun terapisi

E) Aile destek grupları

2. Ebeveyn danışmanlığı ile ilgili aşağıda verilen ifadelerden hangisi doğru değildir?

A) Uygun müdahale seçimi problemlere, şartlara ve aileye bağlıdır.

B) Danışman, ebeveynlerin problemleri tanımasına ve çocuğun hastalığını kendi başlarına


yönetmek için gereken becerileri öğrenmesine yardımcı olmak için danışmanlık yapar.

C) Danışmanlık, ebeveynlerin normal çocuk gelişimini, kendi çocuklarını ve çocuklarının


ihtiyaçlarını ve sorunlarını anlamalarına yardımcı olur.

D) Danışmanlık, ebeveynlerin, problemlere farkında olmadan katkıda bulunan kendi


davranışlarını, tutumlarını ve ebeveynliklerini değiştirmelerine yardımcı olur.

E) Ebeveyn-çocuk çatışmalarının sorumluğunun ebeveynde olduğu varsayılmaktadır.

3. Çoğu ebeveyn eğitimi programlarının genel yapısında hangisi yoktur?


https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 208/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

A) Değerlendirme

B) Akademik Hedefler

C) Psikoeğitim

D) Önleme Stratejileri

E) Genelleştirme ve Sürdürüm

4. Aşağıdakilerden hangisi negatif cezaya örnektir?

A) Çocuk kardeşine vurduğunda aferin demek

B) Çocuk oyuncaklarını toplamadığı için azarlamak

C) Ödevini yapmayan çocuğun sevdiği bir oyuncağa ulaşmasını engellemek

D) Kardeşine yardım eden çocuğun bu davranışını görmezden gelmek

E) Öfkeli bir çocuğu sinirlendiren şeyi ortadan kaldırmak

5. Aşağıdakilerden hangisi Russel Barkley’in çocuklarda sorunlu davranışlar için önerdiği


açıklamalardan birisi değildir?

A) Kötü akran çevresi

B) Çocuğun psikolojik yapısı ve gelişimsel zorluklar

C) Ebeveynlerin özellikleri

D) Çocukların olumsuz davranışlardan kazanç elde etmesi

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 209/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

E) Aile üzerindeki genel stres 

6. Ebeveynlik becerileri eğitimine göre aşağıdakilerden hangisi doğru ebeveyn tutumuna örnek
olarak gösterilemez?

A) Çocuğun olumsuz davranışlarının arkasındaki mesajı okumaya çalışmak

B) Çocuğun yaşına uygun gelişimsel beklentiler içinde olmak

C) Olumlu davranışları övgü ve takdirle karşılamak

D) Sorunlu davranışları azaltması için çocuğu dövmek

E) Olumsuz davranışları tetikleyen unsurları keşfetmek ve azaltmak 

7. Aşağıdakilerden hangisi olumsuz davranışları önlemek için uygulanan stratejilerden birisidir?

A) Pozitif sosyal dikkat

B) Mola

C) Dayak

D) Çevrenin kontrolü

E) Jeton ekonomisi sistemi 

8.  Pozitif ebeveyn çocuk ilişkisini sürdürmek için planlanan oyunlarla ilgili aşağıdaki ifadelerden
hangisi yanlıştır?

A) Oyun içerisindeki şiddet unsurlarına ebeveyn sınır koymalıdır.

B) Oyunu çocuk yönlendirmelidir.


https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 210/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

C) Ebeveynler soru sorarak oyunu bölmemelidir.

D) En az 5-15 dakika arasında olması tercih edilir.

E) Oyunun dış etkenlerle bölünmesinin önüne geçilmelidir. 

9. Hangisi ebeveyn eğitiminde davranışların sonuçları üzerinden uygulanan bir müdahale


yöntemi değildir?

A) Pozitif sosyal dikkat

B) Ayırıcı pekiştirme

C) Uyum eğitimi

D) Mola

E) Seçenek sunma

10. Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

A) Mola yönteminin etkin olması için molanın pekiştiricilerden uzak bir ortamda gerçekleşmesi
gerekir.

B) Pozitif ceza olarak kullanılan fiziksel şiddet çocuklarda davranışsal iyileşmeye katkıda
bulunur.

C) Ev kuralları bulunmasının önceden tahmin edilebilirlik ve kişiselleştirmenin önüne geçme gibi


pek çok avantajı bulunur.

D) Sosyal öğrenme kuramına göre problemli çocuk davranışlarının kaynağını çevresinde aramak
gerekir.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 211/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

E) Edimsel koşullanmanın ilkeleri taklit yoluyla başlayan davranışın niçin sürmeye devam ettiğini
anlamamıza yardımcı olur.

CEVAP ANAHTARI

1. d 2. e 3. b 4. c 5. a 6. d 7. d 8. a 9. e 10. b

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 212/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

11. AİLEDE İLETİŞİM BECERİLERİ EĞİTİMİ

Giriş

İletişim, iki insanın birbirinin farkına vardığı andan itibaren başlayan anlamlı bir mesaj alışverişidir. Başka bir
deyişle iletişim bilgi alışverişi ve karşılıklı ileti aktarımıdır (Güz, 2002). Konuşma gibi sözel olan ve yüz ifadesi,
beden duruşu, ses tonu, göz teması gibi sözel olmayan yollarla sağlanır. İletişim; paylaşmamızı, bilgi
aktarmamızı, farklı düşünceleri keşfetmemizi, problemleri çözmemizi sağlar.

İletişim becerileri temel olarak aile içinde ebeveynleri modelleyerek öğrenilir. Her ebeveynin iletişim
becerileri yeterli düzeyde olmayabilir ya da aile içinde çocuğun iletişim becerilerini sağlıklı şekilde
geliştirebileceği ortam bulunmayabilir. Bazı durumlarda ise ebeveyn ve çocuğun sağlıklı iletişim becerileri
geliştirmesini engelleyen psikolojik problemleri vardır. Bu nedenler, iletişim becerilerinin sonradan
öğrenilmesi gerekliliğini ortaya çıkarabilir.

Aile içi iletişim, ailede birçok bireyin yakın ilişki içinde olması, ebeveyn-çocuk/ abi-kardeş ilişkisi gibi eşit
olmayan ilişkilerin varlığı, birçok ilişkinin birbirini etkilemesi, ebeveynin birçok açıdan çocuğa model olması,
çocukların farklı gelişim dönemlerinde farklı ihtiyaçlarının olması gibi birçok yönden diğer ilişkilerdekine
göre daha karmaşıktır. İki insanın birbirini tam olarak anlamasının ne kadar güç olduğu
düşünüldüğünde, aile içi iletişim becerilerini geliştirmenin temel kuralı karmaşık iletişim döngülerini
olabildiğince sade bir hale getirmek ve aile bireyleri arasında açık iletişimi teşvik etmektir. Bu sayede
aile bireyleri ihtiyaçlarını birbirine daha kolay bir şekilde iletebilir, çocuklar da sağlıklı iletişim örüntülerini
modelleyecek fırsatlar bulabilir.

İletişim becerisine yönelik müdahaleler birçok aile danışmanlığı yaklaşımının kullandığı öğelerden biridir.
Aile danışmanlığı seanslarında ailenin sağlıksız iletişim örüntüleri belirlenir ve bunları değiştirmeye yönelik
farklı teknikler kullanılır. Bu bölümde iletişimin tanımı yapıldıktan sonra iletişim becerilerinin
değerlendirilmesi ve müdahale yöntemleri anlatılacaktır. 

11.1. İletişimin tanımı ve özellikleri

İnsan sosyal bir varlıktır ve var olmak için diğer insanlara ihtiyaç duyar. Diğer insanlara olan ihtiyacını iletişim
yoluyla giderir. İnsan, hayatta kalabilmek için iletişim kurmak zorundadır (Cereci, 2002).  İletişim, iki kişi
arasında anlamlı bir mesaj alışverişidir. İletişim, iki insanın birbirini fark etmesiyle başlar; bu andan itibaren
söylediği ve söylemediği, yaptığı ve yapmadığı her şeyin bir anlamı vardır. Bu anlam, iletişimin kurulduğu
bağlam, kişilerin geçmiş yaşantıları, mevcut ruhsal durumları gibi birçok faktörden etkilenir.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 213/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

 İletişim çok kanallı bir süreçtir, her bir duyu organı bir iletişim kanalı olarak işlev görebilir (Cüceloğlu, 2021).
Görsel ve işitsel kanal iletişimde daha ön planda yer almakla birlikte tüm iletişim kanalları bu süreçte çeşitli
roller oynayabilir. Görsel kanal ile insanların yüz ifadeleri, giyimleri, görünüşleri ve davranışları fark edilir.
İşitsel kanal ile sesin tonu, tınısı, vurgusu, sessizliklerin süresi, duraksamalar gibi bilgiler edinilir. Bu bilgiler,
diğer kanallardan gelen bilgilerle hızlı bir şekilde bir araya gelerek anlamlı bir bütün halini alır. Bu sürecin
önemli bir kısmı insan farkında olmadan gerçekleşir. Örneğin, konuşan birinin karşısındaki kişiye çok yakın
durması rahatsız edici olur ve karşısındaki kişi uzaklaşma isteği duyabilir.

Normal şartlar altında iletişim kanalları tarafından edinilen bilgiler arasında bir uyum vardır. Örneğin, güler
yüzlü birinin ses tonu daha sıcak olur ve konuştuğunda olumlu şeylerden bahseder. Bu durum iletişimi ve
karşıdaki insanın mesajlarını anlamayı belirgin olarak kolaylaştırır.  Tam tersi olarak asık yüzlü birinin sıcak
bir ses tonu ile olumlu şeylerden bahsetmesi karşısındaki insanın kafasını karıştıracaktır. 1981 yılında
Kaliforniya Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada insanların iletişimde ilk olarak hangi iletişim
kanallarından aldıkları bilgileri önceledikleri araştırılmıştır. Çalışmanın sonuçlarına göre; görsel kanal %55,
işitsel kanal %38, söz/ içerik ise sadece %7 olarak bulunmuştur. Yani iletişimde sözel olmayan mesajlar
sözel mesajlardan daha önceliklidir (Mehrabian, 1971).

İnsan, dünyada var olmak için iletişim kurmaya ihtiyaç duyar. İletişim doğumda yüze dönme, ağlama gibi
davranışlarla başlar, sonrasında olgunlaşarak daha karmaşık ve sözel boyutları da kapsar hale gelir. İnsan,
sosyal çevresinde var olmak için iletişim kurmalıdır. İnsan; okulda öğretmen ve arkadaşlarıyla, iş yerinde
çalışma arkadaşlarıyla ve yöneticileriyle, evde ailesiyle sürekli iletişim halindedir. İletişim aynı zamanda bilgi
üretme, aktarma ve anlamlandırma süreci olarak tanımlanabilir (Dökmen, 1997). İletişim ihtiyacının
temelinde anlamak ve anlaşılmak yatar.  Yeterli iletişim kurabilen bir insan çevresine kolaylıkla uyum
sağlayabilir, daha güvenilir ilişkiler kurarak kendisini daha iyi koruyabilir.

11.1.1. Açık İletişimin Özellikleri

Açık iletişim, anlatılmak istenen duygu ve düşüncelerin anlatılmak istenen kişiye doğrudan ve net olarak
verildiği iletişim şeklidir. Açık iletişim, kişinin duygu ve düşüncelerini karşı tarafa açıkça iletebilmesi
demektir. Açık iletişim için kişinin duygularını tanıması ve bunları uygun şekilde gösterebilmesi, kısa, net
ifadeler ve mümkün olduğu kadar ben dili kullanması gerekir. Dinleyen kişinin ise dikkatini karşısındaki
kişiye vermesi, karşısındakini bölmemesi hem kendi hem de karşısındaki insanın duygularının farkına
varmaya çalışması gereklidir. Açık iletişim için söylenenleri özetlemek, karşı tarafın anlayıp anlamadığını
teyit ettirmek faydalıdır.

Açık iletişimin kullanıldığı ilişkiler daha rahattır ve insana güven duygusu verir. Özellikle aile içi iletişimde her
bireyin birbiriyle oldukça yakın ve uzun dönemli bir ilişkisi olduğu için verilen mesajların kısa, net ve anlaşılır
olması çok önemlidir. Ben dili kullanılması, duyguların açıkça ifade edilmesi aile üyeleri arasında sağlıklı
ilişkiler kurulması için çok önemlidir. Ebeveynlerin açık iletişim kurması, çocukların bu iletişim davranışlarını
öğrenmesi ve uygulaması için de fırsat oluşturacağından sağlıklı bireyler yetişmesi ve toplumun sağlıklı
iletişim kurması açısından çok önemlidir.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 214/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

11.1.2. Örtük İletişimin Özellikleri

Örtük iletişim anlatılmak istenen duygu ve düşüncelerin karşıdaki kişiye net olarak verilmediği iletişim
şeklidir. İma etmek, iğnelemek gibi kelimeler örtük iletişim şekline aittir. Örtük mesajlar, iletişimi zorlaştırır.
Örtük iletişimde anlatılmak istenen konuyu belirsiz, uzun ifadelerle anlatmak, aynı anda birden çok mesaj
vermeye çalışmak, duygularının farkında olmamak ya da duygularını karşısındaki insandan gizlemeye
çalışmak gibi unsurlar bulunur. Dinleyicinin de dikkatini vermemesi, karşı tarafın zihnini okumaya çalışması,
konuşmacıyı bölmesi ve kendi duygularının farkında olmaması örtük iletişimde görülen unsurlardır. Örtük
iletişimde genellikle sen dili kullanılır, konuşulanlar özetlenmez ve teyit ettirilmez. 

Örtük iletişimde anlatılmak istenen konunun uzun ve karmaşık bir şekilde ifade edilmiş olması karşıdaki
kişinin dikkatini sürdürmesini zorlaştırır. Aynı zamanda hissedilen duyguların ben dili ile ifade edilmemiş
olması kişinin duyguları anlamak yerine zihin okuma ve yorum yapmak için çaba içine girmesine ve daha
savunmacı bir şekilde dinlemesine neden olur. Bu durum da verilen mesajın önemli detaylarının fark
edilmemesine neden olabilir. Mesajlar verildikten sonra teyit ettirilmemesi yanlış anlaşılma riskini artırır.
Sonuçta anlatan kişi anlattığını karşı tarafın anladığını sanırken dinleyen de anladığının karşı tarafın
anlattığı olduğunu zanneder. Bu tür bir iletişimin aile içinde yaygın olarak kullanılması, aile üyeleri arasında
belirgin bir iletişim kopukluğuna ve fark edilmeyen ve ifade edilmemiş yoğun duygular yaşanmasına neden
olabilir. Ailede yetişen çocuklar da sağlıklı iletişim kurma becerilerini öğrenemez ve duygu ve düşüncelerini
uygun şekilde ifade edemeyen bireyler haline gelebilirler.

Tablo 11.1 Açık ve Örtük İletişim Özellikleri

Açık İletişim Örtük İletişim

Kişi duygu ve düşüncelerini karşı tarafa açıkça Anlatılmak istenen duygu ve düşünceler karşısındaki
iletir. kişiye net olarak verilmez.

Kısa, net ifadeler ve mümkün olduğu kadar ben Anlatılmak istenen konu uzun ve karmaşık bir
dili kullanılır. şekilde ifade edilir, sen dili kullanılır.

Söylenenler özetlenir, karşı tarafın anlayıp Konuşulanlar özetlenmez ve teyit ettirilmez.


anlamadığını teyit ettirilir.

Sorunlar açıkça konuşulur. Sorunlar ima etmek, iğnelemek yoluyla anlatılır.

Dinleyen kişi dikkatini karşısındaki kişiye verir, Dinleyici dikkatini vermez, karşı tarafın zihnini
karşısındakini bölmeden dinler. okumaya çalışır, konuşmacıyı böler.

İlişkiler daha rahattır ve insana güven duygusu İlişkiler gergin ve güvensizdir.


verir.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 215/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

11.1.3. Ben Dili Kullanmak

İletişim, karmaşık bir süreçtir. Verilen mesajların açık ve net olması çok önemlidir. İnsanın en iyi bildiği ve
tanıyabildiği kişi kendisi olduğu için mesajlarında kendi duygu ve düşüncelerini aktarması iletişimi
daha anlaşılır kılar. Aksine sen dili kullanıldığında karşı tarafın duygu ve düşünceleri konusunda yorumda
bulunulduğu için iletişim karışır. Burada diğer insanın duyguları tam olarak tanınamayacağı için yanlış bir
yorumda bulunulabilir. Aynı zamanda karşı taraf da kendini savunma ya da karşısındakinin duygu ve
düşünceleri hakkında konuşma eğilimine girer. Bu şekilde iletişim, sağlıksız bir hal alır. 

Gerçek Hayatla İlişkisi

Aile danışmanlığına gelen çiftin sürekli birbirini suçladıkları dikkati çekiyor. Zeynep Hanım, eşi İbrahim
Bey’i kendisine yeterince ilgi göstermemekle suçluyor. İbrahim Bey de onun için yaptıklarını anlatıyor.
Sonrasında İbrahim Bey de eşini evin dağınıklığı hakkında suçlamaya başlıyor. Eşi de bütün zamanını evi
temizlemekle geçirdiğini söylüyor. Danışman sen dilini bu kadar yoğun kullanmalarına dikkat çekiyor.
Kendi duygu ve düşüncelerini ifade etmelerinin daha sağlıklı bir iletişim şekli olduğunu söylüyor. Bunun
üzerine Zeynep Hanım, “Yaşım ilerliyor ve beni eskisi kadar sevmediğinden endişeleniyorum. Böyle devam
ederse boşanmaktan korkuyorum” diyor. Bunu duyunca şaşıran İbrahim Bey de “Bu aralar işinden dolayı
çok yoğun olduğu için onu ihmal etmiş olabileceğini ancak onu çok sevdiğini söylüyor.” Bunun üzerine
danışman ben diline geçişin görüşme ortamının havasını belirgin şekilde değiştirdiğine dikkat çekiyor.  

Sen dili kullanımı karşıdaki tarafın yargılandığını hissetmesine neden olabilir. Bu durumda kişi savunmaya
geçerek kendisini korumaya çalışabilir. Bunun en sık görülen örneklerinden biri sen dili ile karşı tarafa benzer
bir eleştiride bulunmaktır. Bu tavır karşıdaki kişinin de savunmaya geçip benzer şekilde davranmasına neden
olabilir. Süreç git gide artan bir gerginliğe neden olabilir. Bu şekilde sürdürülen bir diyalog muhtemelen
üretken bir sonuçla neticelenmeyecektir. Oluşan duygu yoğunluğu bir sonraki iletişim döngüsüne taşınarak
ilişkiyi ciddi anlamda bozma potansiyeli taşıyacaktır. Ben dili kullanıldığında süreç kişinin kendisini anlatan
ifadeler taşıdığı için karşı taraf savunmaya geçmek yerine onları duymaya ve uygun karşılıklar vermeye daha
açık hale gelebilir.  Tablo 11.2’de ben ve sen dili örnekleri verilmiştir.

 Tablo 11.2 Ben ve sen dili kullanımına örnekler

Sen dili Ben dili

Çok tembelsin ve böyle giderse Derslerini çalışmıyor olman beni üzüyor ve derslerinle ilgili sana
sınıfta kalacaksın. yardım etmek istiyorum.

Her yere geç kalıyorsun, tüm Geç kalmış olman beni endişelendiriyor, geç kaldığın zaman fırsatları
fırsatları kaçırıyorsun. kaçırdığını düşünüyorum.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 216/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Arkadaşlarınla hiç Arkadaşlarınla bazı sorunlar yaşamış olduğunu fark ediyorum, bu


anlaşamıyorsun; demek ki çok durum beni seninle ilgili endişelendiriyor, sana bu konuda yardımcı
sinir bozucu birisisin. olmak istiyorum.

11.2. İletişim Beceri ve Örüntülerini Değerlendirme

İletişim becerilerinin değerlendirilmesi aile danışmanlığının temel öğelerindendir. İletişim becerilerinin


değerlendirilmesi aile içi iletişim örüntülerinin anlaşılması konusunda temel basamaklardandır. İletişim
becerisi sınırlı olan birisi ilişkilerde belirgin zorluk yaşayacaktır. Özellikle yakın ilişkide olduğu kişilerle bu
zorlukların daha sık ve yoğun yaşanması muhtemeldir. Beceri değerlendirmesi bu konuda eğitsel bir
müdahale gerekip gerekmediği konusunda yol gösterici olacaktır. Bireylerin iletişim becerileri
değerlendirildikten sonra aile içi iletişim becerileri ve örüntüleri de daha iyi anlaşılabilir. 

İletişim becerileri değerlendirilirken iletişim örüntüleri de göz önünde bulundurulmalıdır. İletişim


becerilerinde herhangi bir problem olmayan insanlar örtük iletişim yöntemlerini kullanıyor olabilir. İletişimi
karmaşık hale getiren duyguları fark etmek iletişim örüntülerini anlamakta kilit rol oynayabilir. Geçmiş
yaşantıları öğrenmek, iletişim örüntüsündeki sorunların nedeninin ve değişime ne kadar dirençli
olabileceğinin anlaşılmasını sağlayabilir. 

11.2.1. Bireylerin İletişim Beceri ve Örüntülerinin Değerlendirilmesi

İletişim becerileri değerlendirilirken öncelikle bireylerin tek tek bakılması sonrasında aile içi iletişimin
değerlendirilmesi faydalı olacaktır. İnsanın yaşının büyümesi her zaman iletişim becerilerinin gelişmesini
sağlamayabilir. Bazı ailelerde çocukların iletişim becerileri ebeveynlerinden daha iyi olabilir. Bu yüzden
başlangıç görüşmesinde bireylerin iletişim örüntülerinin tek tek ele alınması çok önemlidir. İletişim becerileri
ele alınırken farklı alanlar incelenmelidir. Sözel olmayan iletişim ve sözel iletişim ayrı ayrı
değerlendirilmelidir. Sözel olmayan iletişim ile sözel iletişim birbirinin tamamlayıcısıdır (Yalçın, 2016). Beden
dili insan ilişkilerinde önemli bir rol üstlenmektedir ve kendine özgü özelliklerle iletişimin ayrılmaz yönünü
oluşturur (Ker Dinçer, 2012).

Tablo 11.3 Etkili iletişimin öğeleri

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 217/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Göz teması: Göz teması kurmak etkili bir iletişim için şarttır. Rahatsız etmeyecek düzeyde göz
teması kurulmalıdır.

Mimikler: Aşırıya kaçmadan jest mimik kullanımı olmalıdır. Hafif bir tebessüm olabilir. Donuk ve
ifadesiz bir yüz tercih edilmez.

Beden duruşu: Dik bir şekilde durmak, hafif olarak öne doğru eğilmek, ellerini bağlamamak etkili
bir şekilde dinlediğini gösterir.

Ses tonu: Ne çok alçak ses tonuyla ne de çok yüksek ses tonuyla konuşmamak. Sakin, yavaş, tane
tane konuşmak gerekir.

Konuşma İçeriği: Karşıdaki kişinin ilgisini çekebilecek, karşıdaki kişiye faydalı olabilecek
konulardan bahsedilmelidir.

11.2.2. Ailenin İletişim Beceri ve Örüntülerinin Değerlendirilmesi

Aile içi iletişim, aile bireylerinin birbirlerine verdikleri mesajları içerir. Aile içi iletişimin bireysel iletişimden en
temel farkı bir grup iletişimi olmasıdır. Sistemler teorisine göre aile kapalı bir sistemdir ve sistemin öğelerinin
her biri diğerlerini etkiler. Aileye bu şekilde bakmak, iletişim örüntülerini anlamak için faydalı bir çerçeve
sağlar. Aile içi iletişim, çocuğun gelişiminde önemli bir yer tutmaktadır (Şahin, 2012). Annenin babaya verdiği
mesaj çocukları da etkileyecektir. Sonuçta çocuklar da bu mesaja bir tepki verecek ve o tepki de anne ve
babada farklı şekilde karşılık bulacaktır. Örneğin; çocuğunun kardeşine vurmasının kocasının çocuğa karşı
aşırı hoşgörülü tavrı nedeniyle sürdüğünü düşünen bir anne, kardeşine vuran çocuğuna kızarken babasını da
iğneleyecek bir laf söyleyebilir. Bu durumda baba tepki gösterebilir ve çocukların kafası karışabilir. Bu tür
örüntüler, aile içi iletişimi karmaşık hale sokar.

Aile içi iletişimin diğer bir özelliği de farklı gelişim dönemlerindeki bireylerin farklı ihtiyaçlarını
karşılaması gerekliliğidir. Bebeği olan bir ailenin onun güvenlik, korunma, beslenme gibi ihtiyaçlarını
karşılamak için organize olması gerekirken aynı ailede ergen bir çocuk varsa aynı zamanda o çocuğun
bağımsız bir kimlik geliştirme ihtiyacı için esnemesi gerekecektir. Bu tür ihtiyaçlar, aynı anda farklı becerileri
gerektirdiği için iletişimi zorlaştırır.

Aile içi iletişimin diğer bir özelliği de uzun dönemli ilişkileri kapsamasıdır. Yani iletişimde devam eden
alışkanlıklar ve örüntüler yoğun bir şekilde etkilidir. Eşler arası sorunlar nedeniyle yeterli bakımı alamayan
bir bebekte bağlanma problemi gelişebilir. Bu problem çocukluk yaşamı boyunca yakın ilişkilerde
zorlanmaya, duygularını fark etme ve düzenleme konusunda sıkıntılar yaşamaya ve ergenlik döneminde de
bağımsız bir kimlik geliştirme konusunda sorunlara neden olabilir. Bu tür bir dinamik, iletişimi belirgin
şekilde etkileyecektir.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 218/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Aile içinde uzun dönemdir yaşanan ve konuşulmayan yoğun duygular mevcut olabilir. Benzer şekilde uzun
süredir devam eden iletişim alışkanlıkları da bireylerin bazı şeyleri düşünmeden yapmasına neden olabilir.
Farkında olunmayan bu tür duygu ve alışkanlıkları kişilere sorarak öğrenmek genelde mümkün
olmayacaktır. Bunların bir kısmı yoğun duygu ortaya çıkaracağı için söylenmeyebilir, bir kısmı da
söylendiğinde ayıplanacağı düşünülerek gizlenebilir. Bu tür duygu ve alışkanlıkları öğrenmek ciddi bir dikkat
ve gayret gerektirir. Bunları fark etmek için yapılacak en önemli şey, yakın ve dikkatli gözlemdir. Görüşme
odasına nasıl giriyorlar, kim nereye oturuyor, söze kim başlıyor, konuşma hangi sırayla devam ediyor, söz
kesme oluyor mu, birbirlerinden bahsederken hangi duygular ortaya çıkıyor, sözel ve sözel olmayan
mesajlarını nasıl veriyorlar gibi noktalara dikkat etmek bu konuda bilgi sağlayabilir.

Aile içi iletişim becerilerini değerlendirmede bir yöntem evde yaşanan bir anı ya da farklı bir senaryonun
spontane bir şekilde canlandırılmasıdır. Bu canlandırma sırasında dile getirilmeyen farklı etkileşimlerin
gözlenmesi fırsatı ortaya çıkabilir. Bu canlandırmalar başlangıçta nötr bir konunun canlandırılması ile
başlayarak sonrasında daha karmaşık bir konunun canlandırılması ve son olarak aile içinde belirgin bir
problem yaşanmasına sebep olan gerçek bir durumun yeniden canlandırılması şeklinde ilerleyebilir. Bu
canlandırmalar sonrasında aile danışmanı gözlemlerini aile üyeleri ile paylaşabilir. Canlandırmanın video
kaydının birlikte seyredilmesi de faydalı olabilir.

Değerlendirmenin dikkatli ve etkili bir şekilde yapılması ailenin yaşadığı iletişim problemi hakkında
hipotezler geliştirilmesine ve formülasyonun yapılmasına olanak verir. Sonrasında yapılacak müdahaleler bu
formülasyon ışığında sürdürülecektir. Örneğin; ailenin sürekli birbirinin sözünü kestiği ve bunun da aile
üyelerinden bir kısmının öfkelenmesine, bir kısmının da küsüp geri çekilmesine neden olduğu düşünülüyorsa
aile bireylerinin sıra ile konuşmasını sağlayacak müdahaleler planlanabilir. Etkili bir değerlendirme aynı
zamanda müdahalenin de bir parçası haline gelebilir. Yapılan değerlendirme sırasında sorulan sorular,
verilen geribildirimler özellikle motivasyonu iyi olan aile üyelerinin davranışlarını değiştirmesi için faydalı
olabilir. 

11.3. İletişim Beceri ve Örüntülerine Yönelik Müdahaleler

İletişim beceri ve örüntüleri değerlendirilip sorunlar saptanıp formülasyon yapıldıktan sonra bu beceri ve
örüntüleri iyileştirecek müdahaleler planlanabilir. Müdahaleler bireylerin iletişim beceri ve örüntülerini
iyileştirmeye yönelik olabileceği gibi aileyi de hedefleyebilir. Aile bireylerinden birinin belirgin bir problemi
varsa bireysel çalışmaya öncelik verilebilir. Sorun ailenin bütünü ile ilgili görünüyorsa ailenin tümünü
kapsayan müdahaleler planlanabilir.

11.3.1. Bireysel Müdahaleler

Aile içindeki bir bireyin iletişim beceri ve örüntülerinde belirgin bir sorun göze çarpıyorsa bunları
iyileştirmeye yönelik bireysel müdahaleler yapılabilir. Bireysel müdahaleler iletişim becerilerini görüşme
sırasında öğretme ve bunları görüşme sırasında pratik etme gibi daha eğitsel yaklaşımlardan var olan
becerilerini ortaya koymasını önleyen faktörleri ele almayı içeren psikolojik yaklaşımlara kadar farklı
yöntemleri içerebilir.
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 219/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Bireysel iletişim becerileri eğitimi, değerlendirme sırasında belirlenmiş formülasyon ışığında planlanır.
Bireyin iletişim becerilerini kazanmasını engelleyen bir psikiyatrik probleminin olup olmadığının
belirlenmesi önemlidir. İletişim becerilerini kazanmak konusunda en belirgin zorluğa neden olan psikiyatrik
bozukluk otizm spektrum bozukluklarıdır. Bu veya benzeri tür bir sorunu olduğundan şüphelenilen
çocukların ya da yetişkinlerin psikiyatrik değerlendirmeye yönlendirilmesi gereklidir. Bu tür bir durumda
kişinin özel eğitim öğretmeni tarafından daha ince ve hassas bir iletişim becerisi eğitimi alması gereklidir. Bu
tür bir sorunu olmayan bir kişide danışmanlık sürecinde yapılacak müdahaleler planlanabilir.

Bireysel müdahalede öncelikli olarak danışanla ilişki ve çalışma iş birliği oluşturulmalıdır. Sağlıklı ve olumlu
bir ilişki, kişinin öğrenmesi için uygun bir ortam oluşturur. Kişi güvenebildiği bir ilişki ve ortamda olduğu gibi
davranmaya ve yeni davranışlar denemeye cesaret edebilir. Sağlıklı ve olumlu bir ilişki kurulması kişi
hakkında detaylı ve ilgili bir şekilde bilgi alınması süreciyle başlar. Aile danışmanı bu aşamada danışanın
ihtiyaçlarını fark edip onları karşılarsa bu durum ilişkiyi olumlu şekilde etkileyecektir. Günlük yaşam
rutinlerinden bahsetmek, kişinin sevdiği aktiviteleri dinlemek, kişinin iyi yapabildiği şeyleri konuşmak bu
konuda faydalı olacaktır. İlişki kurulmasını güçlendirebilmek için özellikle çocuklarda birlikte oyun oynamak
da faydalı olabilir.

Bireysel müdahalede normal iletişim ve bunun basamaklarından bahsedilir. Bu basamakların sırasıyla


üstünden geçilir. Bu sırada danışman tarafından bu adımların nasıl uygulanacağı modellenmelidir.
Sonrasında danışman, danışanı tarafsız bir konuda konuşmaya davet edebilir. Danışan ile 5-10 dakika
boyunca sohbet edilmeli ve ardından bu konuşmada ortaya çıkan iletişim zorlukları konuşulmalıdır.
Danışanın etkili iletişim becerileri için olumlu geri bildirim verilmeli ve danışandan geri bildirimleri dikkate
alarak tekrar konuşması istenmelidir. Bu konuşmada yapılabilecek tipik hatalar şunlardır; karşıdakinin
konuşması bitmeden araya girmek, karşıdaki kişinin söylediklerini doğru bir şekilde özetleyememek,
karşıdaki kişi ile ilgili olumsuz zihin okumayı kullanmak, suçlamak, somurtmak, verilen mesajın doğru bir
şekilde alınıp alınmadığını kontrol etmemek veya mesajın doğru bir şekilde verilip verilmediğini kontrol
etmemektir. Burada problem yaşanan basamaklarda danışman ile tekrar pratik yapılabilir. Örneğin, göz
temasında sorun yaşayan bir danışana danışman göz teması kurarak konuşması konusunda geri bildirim
verebilir. Geri bildirim hem kişinin kendine ilişkin öğrenmesine hem de diğer kişilere göre kendini
ayarlamasına yardımcı olur (Erdoğan, 2002). Sonrasında bir konuyu göz teması kurarak konuşması istenir ve
nasıl hissettiği sorulabilir. Bu beceri önce danışman ile sonrasında da görüşmeye davet edilecek yabancı
birisiyle pratik edilebilir. Bu aşamada danışan dışarıda da pratik yapmaya hazır hale gelecektir.

Etkili iletişim becerisi eğitimindeki önemli noktalar şunlardır: Danışanları yaptıkları hatalar konusunda
eleştirmemek, hataları düzeltme konusunda kademeli olarak ilerleyebildikleri her aşamada onları övmek,
yaptıkları hatalardan uzaklaşmalarına yardımcı olmak gerekir. Danışanları yaptıkları hatalardan ötürü fazla
eleştirmek, iş birliğinin bozulmasına neden olabilir ve savunmaya geçip rahat davranamamalarına sebep
olabilir. İletişim becerileri kabaca konuşmayı sağlama ve etkin dinleme becerileri olmak üzere ikiye ayrılır.
Dinleme, genellikle bir kişinin söylediklerini ya da okuduklarını doğru anlamak, eleştirmek, değerlendirmek,
karşılaştırmalar yapmak için gösterilen çabaların bütünü biçiminde tanımlanır (Yaman, 2011).

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 220/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Dinleme becerileri Konuşma becerileri

      Kesintisiz dinlemek       Anlatılacak belirli kilit noktalara karar vermek

      Önemli noktaları özetlemek       Onları mantıklı bir şekilde düzenlemek

      Anladığını kontrol etmek       Açık ve net olarak söylemek

      Doğru bir şekilde cevap vermek       Anlaşıldığını kontrol etmek

      Yanıt için alan bırakmak

Video kaydı kullanmak da iletişim becerisi eğitiminde sık kullanılan yöntemlerdendir. Danışman ile karşılıklı
yapılan bir diyalog kaydedilebilir. Sonrasında danışman ile video kaydı izlenir. Danışan önce kendisi sorun
olarak gördüğü noktaları söyler. Sonrasında danışman önce olumlu sonra olumsuz yönlerden bahseder.
Video kaydı beceri çalışmalarından sonra tekrarlanarak ilerlemeyi takip etme amaçlı da kullanılabilir.

Danışanlara iyi bir iletişimin nasıl olduğu anlatıldıktan ve danışman tarafından modellendikten sonra seans
içinde tarafsız bir konuda rol canlandırmalar yapılır. Bundan sonra seans dışında tarafsız bir konuda iletişim
kurma ve öğrendiği becerileri pratik etme ev ödevi olarak verilir. Danışan bu ödevde başarılı olursa duygusal
olarak yüklü bir konuda iletişim kurma becerisi denenebilir. Danışanlara ev ödevi verilirken hedeflenen
beceriler, bunları uygulayacakları yer, zaman net olarak belirlenmelidir. Hem konuşma hem dinleme
konusundaki iletişim becerilerini ne kadar yeterli kullanabildikleri incelenmelidir. Başlangıçta ödev süresi 20
dakika ile sınırlı iken ilerleyen zamanlarda bu süre 40 dakikaya çıkarılabilir.

Terapist verilen ev ödevinden sonra ödev kontrolünün objektif olarak değerlendirilmesi için konuşma ve
dinleme becerileri için bazı sorular sorar. Etkin bir konuşma becerisini anlamak için şu sorular sorulur:

“Konuşmadan önce hangi önemli noktaları belirtmek istemiştiniz? Bu noktaları paylaşma konusunda nasıl
bir sıra planladınız? Bunları planladıktan sonra bu sıra ile mi konuşmaya devam ettiniz? Karşıdakinin sizi
anlayıp anlamadığınızı kontrol ettiniz mi?”

Dinleme becerilerini etkin kullanıp kullanmadığını anlamak için şu sorular sorulur:

“Gerçekten birini dinlemek istediğinizde ne yapıyorsunuz? Seni bölmeden dinleyeceğim diye belirtiyor
musunuz?  Karşıdaki kişinin anlattığı noktaları özetliyor musunuz? Karşıdaki kişinin anlattığı şeyleri doğru
alıp almadığınızı kontrol ediyor musunuz? Daha sonra anladıklarına bir cevap veriyor musunuz?”

Danışman danışanların etkili iletişimi zorlaştıran faktörler hakkında ne bildiğini öğrenmek için de bazı
sorular sorar.

“İşlerin ters gitmeye başladığını gördüğünüzde, iletişimin tartışmaya döneceğini anladığınızda etkin bir
iletişimi bozabilecek ne gibi şeyler olduğunu düşünüyorsunuz? Karşıdaki kişiyle sorun hakkında hangi
noktalarda ortak ve hangi noktalarda farklı düşündüğünüzü fark ediyorsunuz?”

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 221/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Danışanın sosyal problem çözme becerileri hakkında sorunu varsa sosyal problem örnekleri kullanılarak bu
problemlere çözüm üretmesi istenebilir. Sosyal problemleri içeren hikayeler anlatılabilir. Ayrıca danışan
başından geçen ancak uygun şekilde çözemediğini düşündüğü durumları anlatabilir. Bu durumlardan
üretilen farklı senaryolar hakkında da çalışılabilir.

Tablo 11.5. İyi bir iletişim becerisi için öneriler

      Açık bir iletişim için zaman ve yer ayırmak

      Dikkat dağıtıcı şeyleri ortadan kaldırmak ve televizyonu kapatmak

      Her seferinde tek bir sorunu tartışmak

      Söylenenleri doğru bir şekilde hatırlama niyetiyle dinlemeye çalışmak

      Ne söylendiğini yargılamadan dinlemeye çalışmak

      Olumsuz zihin okumaktan kaçınmak

      Diğer kişiye bağırmadan önemli noktaları belirtmek

      Suçlamaktan, somurtmaktan veya konuşmayı suiistimal etmekten kaçınmak

      Konuşmayı kesmekten kaçınmak

      Geri bildirim olarak adil bir şekilde dönüş yapmak

      Sorunları kısa açıklamak

      “Ben ifadeleri” kullanmak

Bireysel iletişim becerileri eğitimleri için sosyal beceri eğitimi grupları da faydalı olabilir. Bu gruplarda
iletişim becerileri ve sosyal ilişkiler üzerinde hem eğitim hem de pratik yapılabilir. Bu formatın avantajı grup
ortamının üyelere yeni becerileri farklı kişilerle deneme fırsatı vermesidir. Aynı zamanda grup özellikle sosyal
ilişkileri konusunda sorun yaşayan ve sınırlı sayıda arkadaşı olan çocuklar için bir gruba ait olma ve yeni
insanlarla tanışma ve ilişki kurma fırsatı da sağlayarak olumlu etkiler.

11.3.2. Aile içi İletişim Becerileri Eğitimi

Ebeveynler çocuklarla sağlıklı bir iletişimi sağlamak için evdeki kuralları, rolleri, rutinleri çocuklarla
paylaşmalıdır, bu konuda çocuklarla ortak bir karara varmalıdır. Evdeki kurallar, roller, rutinleri
uygulamamanın sonuçları açık bir şekilde belirtilmelidir. Bu kural, rol, rutinleri uygulamanın sonundaki
ödüller ve uygulanmadığındaki yaptırımlar net olmalıdır ve tutarlı olarak uygulanmalıdır. Bu programları
tutarlı bir şekilde uygulamak için ise ebeveynlerin yeterli düzeyde iletişim ve problem çözme becerisine sahip
olmaları gerekir.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 222/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

İyi bir iletişim becerisi için sıra alma, konuşma, dinleme becerilerinin yeterli düzeyde olması gerekir. Aile
içinde iyi bir iletişim sağlamak için ebeveyn ve çocukların kendi düşüncelerini açıkça söyleyebilmesi,
diğerlerinin fikirlerini de dikkatlice dinleyebilmesi gerekir. Konuşmacı kendi bakış açısını açıkça söyler,
dinleyici dikkatlice dinler, konuşma sonunda anladıklarını özetler, konuşmacı ise doğruluğunu kontrol eder.
Bu beceriler modelleme veya koçluk ile öğretilebilir.  Konuşma sırası alırken, aile üyelerine anlatmak
istedikleri esas noktalar konusunda bilgi verilir, anlatmak istedikleri konuları sıralama ve anlaşıldıklarını
kontrol etme hususunda da yardımcı olunur. Dikkatli ve konuşmayı bölmeden dinleme konusunda
danışmanlık yapılır, diğer kişilerin konuşmaları özetlenir ve anlatılanları doğru anlayıp anlamadıkları kontrol
edilir. Konuşmalarda “sen dili” yerine “ben dili” kullanılmalıdır. Örneğin “Arkadaşlarımla gece yarısına kadar
dışarıda vakit geçirmek istiyorum” ben dili ifadesidir. “Gece yarısına kadar dışarıda kalmama saçma
kuralların nedeniyle izin vermiyorsun” sen dili ifadesidir. Danışman ve aile arasında şu konularda önceden
anlaşma yapılmalıdır: konuşma esnasında söz kesme, aşağılama, suçlama, olumsuz zihin okuma, somurtma
olursa terapist kişiye sinyal verecektir.

Aile içi iletişim becerileri geliştirmek için önemli bir adım karmaşık iletişim döngülerinin oluşmasını önlemek
ve aile bireyleri arasında açık iletişimi teşvik etmektir. Aile içi iletişimde birden fazla kişinin olması nedeniyle
her bireyin farklı gündemleri bulunur. Aile içi iletişimi değerlendirirken her bireyi kendi bağlamı içinde
değerlendirmek ve diğer bireylerin bakış açılarını da görmeyi sağlamak gerekir.

Aile danışmanı sorunu sürdüren davranış kalıplarını ele almak ve değiştirmek için bazı müdahalelerde
bulunur. Bunlar sırasıyla:

      Sorunu sürdüren davranış kalıplarına bir istisna olarak görüşmenin çerçevesinin belirlenmesi

      Rol canlandırmaları kullanarak oturumlarda problem sürdürme kalıplarını değiştirmek

      Seanslar arasında görevlerin verilmesi

      Beceri eğitimi

      Değişen davranışsal sonuçların incelenmesi

11.3.2.1. Görüşmenin Çerçevesinin Belirlenmesi


Görüşmenin çerçevesinin belirlenmesi, her seansta buna uygun görüşmenin yapılması sorun oluşturan
davranışın kalıbını bozan bir müdahaledir. Görüşmenin çerçevesini belirlerken seans yapısı ile ilgili temel
kurallar aile ile konuşulur. Görüşmelere mümkün olan her aile bireyi katılmalıdır. Aile bireylerinin oturma
şekli herkesin birbirini göreceği şekilde olur. Katılımcılar sırayla konuşur, aktif bir şekilde dinlenir. Herkese
konuşmak için yeterli süre verilir. Seansların süresi ve sıklığı da aile bireyleriyle birlikte belirlenebilir.

Seans sırasında danışman, seans içi aile bireyleri arasında iletişim kurulmasını sağlayamaya çalışırken bir
yandan aile bireylerinin iletişim şekilleri ve iletişimi bozan sorunları belirler. Seans süresi, sıklığı, seans için
söz alma sırası, herkesin söz almasına özen gösterilmesi gibi eylemler çerçeveyi oluşturur ve danışanlara yeni
davranış kalıplarını modelleme ve öğrenme fırsatı verir.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 223/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

11.3.2.2.Değerlendirme Görüşmesi
Değerlendirme görüşmesinin temel amacı, aile içindeki her bireyin tek tek ve grup içinde nasıl iletişim
kurduğunun belirlenmesidir. Görüşmeye her katılımcının şu anda nasıl hissettiği sorularak başlanır. Aile
üyelerinin başına gelen olumsuz bir olay olup olmadığı, olduysa bu durumun onları nasıl etkilediği öğrenilir.
Son zamanlarda yaşadıkları bir olay üzerinden konuşularak her bireyin iletişim becerileri hakkında fikir
sahibi olunur. Aile içindeki diğer bireylerden de iletişim becerisi değerlendirilen kişinin iletişimi hakkında fikir
belirtmeleri istenebilir. Görüşmede aile içinde sorun oluşturan tutumlar ve ulaşılmak istenen hedefler
belirlenir.

11.3.2.3. Sonraki Seans Görüşmeleri


Aile danışmanı ilk seansta edindiği izlenimleri ve oluşturduğu problem formülasyonunu aile üyeleri ile
paylaşır. Onların görüşlerini dinledikten sonra danışmanlık sürecinin hedefleri belirlenir. Seansa şöyle bir
giriş yapılabilir:

“Seansı nasıl hissettiğinizi sorarak başlatmak istiyorum. Nasılsınız? Bu hafta nasıl geçti? Her birinizin son
seans hakkında neler hatırladığınızı dinlemek istiyorum. Farklı insanlar farklı noktaları hatırlar. Herkes söz
alacak. Kim başlamak ister? Herkes sözlerini uygun bir süre içinde tamamlamaya özen göstersin. Bu
konuşmanın sonunda bugünkü gündemimizi de belirlemiş oluruz.”

Danışanlara iyi bir iletişimin nasıl olduğu anlatılır ve onların hangi konularda problem yaşadıkları anlatılır ve
danışman tarafından doğrusunun nasıl olması gerektiği gösterilir. Ayrıca gerektiğinde ise seans içi iletişim
becerileri rol canlandırma yapılarak pratik edilebilir. Rol canlandırmalarda bireylerin olumlu tutumları ve
sorunları birlikte değerlendirilir. Bu amaçla rol canlandırmanın videoya kaydedilerek sonradan izlenmesi de
kullanılabilir. Seanslar o seanstaki çaba ve iş birliği övülerek ve aile üyelerinin güçlü yönleri vurgulanarak
kapatılır.

İletişim becerisi eğitimi sırasında öncelikle aile ile ilgili olmayan tarafsız bir konuda rol canlandırmalar
yapılarak başlanmalıdır. Sonrasında seans dışında da tarafsız bir konuda iletişim kurma becerisi ev ödevi
olarak verilebilir. Bu konularda beceriler ilerleyince giderek aile ile ilgili ve ailede sorun olan konular
canlandırılmaya başlanır. Benzer şekilde seans içinde canlandırılan konu hakkında ev ödevleri verilebilir. Her
seansta verilen ev ödevi ve önceki seanstan beri olan ilerlemeler konuşulur.

11.3.2.4. Oturumlarda Davranış Kalıplarını Değiştirme


Seans içinde aileler problemlerini her zamanki yöntemle çözmeye teşvik edilebilirler. Terapist aile üyelerine
problem olarak gördükleri bir konuda rol canlandırmalar yaptırır, böylece sorunu devam ettiren davranış
kalıbı doğrudan gözlenebilir. Seans içi rol canlandırmalar şöyle açıklanabilir:

“Bu zor bir problem gibi görünüyor. Bu konuyu çözmeye çalışırken nerede tıkandığınızı anlamış değilim.
Burada problemi çözmeye çalışırsanız belki daha iyi anlayabilirim. Ben burada oturacağım ve bu konuda
nasıl davrandığınızı gözlemleyeceğim. Ne zaman hazırsanız başlayabilirsiniz.”

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 224/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Rol canlandırmalar danışman sorunu gözledikten sonra aile bireylerini sorunlu gördüğü tarafları düzeltmek
için alternatif çözüm yollarını denemeleri için yönlendirebilir. Danışman, aile bireylerini aktif konuşma ve
dinlemeyle ilgili yaptıkları hatalar konusunda uyarabilir, doğru şekilde yapılması konusunda önce kendisi rol
model olarak daha sonra aile bireyleri kendi aralarında rol canlandırma ile doğrusunu deneyebilir, seans
dışında da bu davranışı uygulama konusunda teşvik edilebilir. Örneğin; danışman tüm aile üyelerinin aktif
olarak konuştuğu, hiçbirinin diğerini dinlemediği bir ortamda sırayla konuşma ve etkin dinleme konusunda
aile bireylerini yönlendirebilir.

11.3.2.5.Seanslar arasında ödevlerin verilmesi


Aile üyeleri problemi devam ettiren davranışı değiştirmek için seanslar arası ödev yapmaya teşvik edilebilir.
Bu ödevlerin öncelikli amacı seans içinde öğretilen becerinin pekiştirilerek hayatın bir parçası haline
getirilmesidir. Ödevlerin amaçları şu şekilde sıralanabilir:

1. Danışman ödevleri sorunların nedenini anlamak, sıklığını ve şiddetini belirlemek ve takip etmek için
kullanabilir. Aile bireylerinden iletişim konusundaki zorluklarıyla ilgili olarak bu problemin sıklığı, süresi,
problemin özellikleri, öncesinde ve sonrasında meydana gelen değişiklikleri, tetikleyicileri not almasını
isteyebilir. Sonraki seanslarda izleme çizelgelerinden elde edilen bilgiler düzenli olarak gözden geçirilir ve
problemin nedenleri ve problemin nasıl çözülebileceği hakkında alternatif çözüm yolları için her aile
üyesinden fikir yürütmesi istenir, öneriler gözden geçirilir ve en uygun olan yöntem seçilir. Problemin
ortadan kaldırılması hedeflenir, eğer problem ortadan kaldırılamıyorsa problem yaşayan aile üyelerinin
problemle başa çıkma becerileri güçlendirilmeye çalışılır.

2. Ödevler ile aile bireyinin başarısız problem çözme girişimleri belirlenebilir. Bunlar problemin sürmesine
yol açabilir. Bu sebeple aile bireyinden bir süre problemi çözmek için çabalamaması istenir. Şu şekilde
açıklanabilir: “Bu karmaşık bir problem. Problemi anlamadan çözme girişimlerinin durumu daha da
kötüleştirme tehlikesi vardır. Bu problemi net bir şekilde anlayana kadar problemi çözmemeye çalışsanız
daha iyi olabilir. Bunu deneyebilir misiniz?”

3. Aile bireylerinin birbirleriyle iletişim konusunda zorluk yaşadığı konular dile getirildikten, nasıl
çözülebileceğiyle ilgili her aile üyesinden fikir alındıktan ve seans içinde danışmanın rol model olduğu,
danışanların da seans içi rol canlandırma ile sorunlarıyla nasıl baş edebileceğiyle ilgili eğitim verilir. Ardından
aile üyelerinin birbirleriyle yaşadıkları iletişim zorluklarının listesi çıkarılır. Bu listenin puanlanarak en alt
basamaktaki iletişimle ilgili zorluktan başlanarak kademeli olarak yüzleştirilmeye teşvik edilmesi gerekir. Bu
teşvikle beraber danışanlar kaygılandıkları durumlarla nasıl baş edebileceklerini öğrenebilirler. Bu durum şu
şekilde açıklanabilir: “Bu durumları çok tehdit edici bulduğunuzu belirtmişsiniz. Bunlarla nasıl başa
çıkacağınızı öğrenmenin bir yolu, en az tehdit edici olan durumlarla başlamaktır. Bunları güvendiğiniz ve
tanıdığınız biriyle yapmak sizi destekleyecektir. Bunu deneyebilir misiniz?”

11.3.2.6. Beceri Eğitimi

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 225/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Aile üyelerinin iletişim becerileri ve zorluklar bu aşamada yeniden gözden geçirilir. Üzerinde durulması
gereken noktalar belirlenir ve bu konuda beceri eğitimi verilebilir. Örneğin, aile sırayla konuşmakta
zorlanıyorsa rol canlandırmalarda sırayla konuşmak, söz kesmemeye özen göstermek bir hedef olarak
belirlenebilir. Beceri eğitiminin bu aşamada verilmesi hem çalışma iş birliği yeterince güçlendiği için hem de
danışman aileyi yeterince tanıdığı için çok daha verimli olacaktır. Seanslarda pratik edilen beceriler ev ödevi
olarak da verilebilir.

11.3.2.7. Sonuçların İncelenmesi ve Sonlandırma


Ailenin iletişim becerileri belirgin olarak geliştiğinde, aile üyeleri açık iletişimi yaygın olarak kullanmaya
başladıklarında artık sonlandırma aşamasına geçilebilir. Sonuçların aile ile değerlendirilmesi için ilk
seanslarda çekilmiş bir video kaydı birlikte izlenebilir. O zamandan bu yana değişen örüntüler dikkatle
incelenir. Yakın zamanlı bir video kaydı alıp ikisini karşılaştırmak da faydalı olabilir.

Sonlandırma aşamasında süreç içinde kazanılan beceriler tekrar vurgulanır. Ailenin süreçteki çabası takdir
edilir. İletişimin sürekli geliştirilebilen bir şey olduğu ve olumlu iletişim tarzına devam etmeleri tavsiye edilir.
İleride iletişimde zorlanacakları dönem ve konular olabileceği söylenir. Aile üyelerinden bu konuları tahmin
etmeleri istenir. O zaman yapabilecekleri konuşulur. Danışmanlık sürecinde verilen ödevlerin bir defterde
tutulması becerilerin tekrar incelenebilmesi için faydalıdır.  

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 226/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Gerçek Hayatla İlişkisi

On altı yaşındaki Özge ailesi ile anlaşamadığı için aile danışmanlığına başvuruluyor. Yapılan
değerlendirme görüşmesinde babasının sözlerine sürekli tepki gösteren Özge’nin bu tutumu dikkati
çekiyor. Anne babasının konuyu sürekli Özge’nin öfkeli ve geçimsiz olduğu noktasına taşıması gözden
kaçmıyor. Özge, bir süre sonra öfkelenerek görüşmeden çıkıyor. Anne babası ile devam edilen görüşmeden
ebeveynler Özge’nin geçimsizliğine bir örnek daha veriyorlar. Eşlerin ilişkisi hakkında bilgi almak isteyen
danışman tekrar konuyu Özge’ye getirmeleri üzerine bu konuyu konuşmak istememelerinin dikkat
çektiğini söylüyor. Bunun üzerine eşlerin birbirlerini sevmedikleri, evliliklerinin duygusal olarak uzun süre
önce bittiğini söylüyor. Her ikisi de kendilerine eş bulduklarını ve çocuklar büyüyene kadar bu şekilde
yaşamaya devam edeceklerini söylüyorlar.

Bir sonraki görüşmede danışman Özge ile yalnız görüşüyor. Özge, annesinin babasını aldattığını
öğrendiğini ancak bu konuyu annesi ile konuşmaya çalıştığında annesinin ona kızdığını ağlayarak
anlatıyor. Anne babası arasında uzun süredir geçimsizlik olduğunu ve evliliklerini bitirmemeleri için
kendisinin çok çabaladığını anlatıyor. Çabalarına rağmen hala birbirlerini sevmedikleri ve anlaşamadıkları
için hayal kırıklığı hissettiğini söylüyor. Son olarak annesinin babasını aldattığını öğrendiğinde annesine
çok öfkelendiğini söylüyor.

Danışman eşlerin ilişkisindeki sorunların Özge tarafından algılanma şeklini ebeveynlerle konuşuyor.
Bunun üzerine ebeveynleri ilişkilerinin iyi gitmediğini ve bu konuda Özge’nin yapabileceği hiçbir şey
olmadığını Özge’ye söylüyorlar. İlişkilerini düzeltmek istemediklerini söylemeleri üzerine Özge bireysel
destek alması için yönlendiriliyor.

Bölüm Özeti

İletişim iki kişi arasında anlamlı bir mesaj alışverişidir, iki insanın birbirinin farkına vardığı andan
itibaren başlar ve çok kanallı bir süreçtir, her bir duyu organı bir iletişim kanalı olarak işlev görür.

İletişim hem sözel hem de göz teması, ses tonu, jest, mimik kullanımı, beden duruşu gibi sözel olmayan
bir şekilde sağlanabilir; paylaşma, bilgi aktarma, farklı düşünceleri keşfetme, problemleri çözmeyi
sağlar.

İletişim, mesajların veriliş şekilleriyle açık ve örtük iletişim olmak üzere ikiye ayrılır. Açık iletişim,
anlatılmak istenen duygu ve düşüncelerin çarpıtılmadan anlatılmak istenen kişiye net olarak verildiği
iletişim şeklidir.

İletişim en temel olarak ailede öğrenilir ancak her ailede iletişim becerileri yeterli düzeyde
gelişmeyebilir. Bu sebeple iletişim becerileri sonradan öğrenilebilir.

Aile içi iletişim becerileri geliştirmenin temel amacı karmaşık iletişim döngülerinin oluşmasını önlemek
ve aile bireyleri arasında açık iletişimi teşvik etmektir.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 227/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Ebeveyn çocuk ilişkisinde ebeveynin aynı zamanda bakım veren, sınırları öğreten, yol gösterici olması
nedeniyle eşit bir ilişki gözlenmez. Ayrıca çocukların bilişsel gelişimleri henüz tamamlanmadığı için
ebeveynlerin verdiği mesajları bilişsel gelişim düzeyine göre kavrayabilirler; bu sebeple verilen
mesajlar bilişsel gelişimlerine uygun olmalıdır.

Ebeveynler çocuklar için pek çok yönden rol model olduklarından iletişim becerileri konusunda da
doğru bir şekilde rol model olması önemlidir. Aile içinde iyi bir iletişim sağlamak için ebeveyn ve
çocukların sırasıyla kendi bakış açılarını açıkça söyleyebilmesi, diğerlerinin fikirlerini de dikkatlice
dinleyebilmesi gerekir.

Aile içi iletişim becerileri danışmanlık ile kazandırılabilir. Danışmanlık sürecinde aile bireylerine
öncelikle iletişim becerileri anlatılır, daha sonra danışman nasıl uygulanacağı konusunda rol model
olur. Önce seans içinde pratik yapılır, sonra seans dışında tarafsız bir konuda iletişim becerisi ev ödevi
olarak verilir. Danışmanlık aile bireylerinin etkin iletişim becerilerine sahip olduğu, iletişim konusunda
yaşadıkları zorlukları çözebildiği, terapi hedeflerine ulaşabildiği noktada sonlandırılır. 

Kaynakça

Carr, A. (2012). Family therapy: Concepts, process and practice. John Wiley & Sons.

Cereci, S. (2002). İletişim Kurmak, İnsan Olmaktır. Metropol.

Cüceloğlu, D. (2021). İletişim donanımları. Remzi Kitap Evi.

Dökmen, Ü (1997) İletişim Çatışmaları ve Empati. Sistem Yayıncılık, 14. Baskı

Erdoğan, İ. (2002) İletişimi Anlamak. Erk Yayınları

Güz, N., Küçükerdoğan, R., Sarı, N., Küçükerdoğan, B., & Zeybek, I. (2002). Etkili İletişim Terimleri:
İstanbul. İnkilap Yayınevi.

Ker Dinçer, M. (2012). İletişimin Kalbi: Sözsüz İletişim Becerileri. Nobel Yayın

Mehrabian, A. (1971). Silent messages (Vol. 8, No. 152, p. 30). Belmont, CA: Wadsworth.

Şahin, S, Aral, N. (2012). Aile içi iletişim. Ankara Sağlık Bilimleri Dergisi, 1(3), 55-66.

Yalçın, A, Adiller S. (2016) Sözsüz İletişim. MediaCat Yayınları

Yaman, E (2011) İnsan ve İletişim Akçağ Basım Yayım, 3.baskı.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 228/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Ünite Soruları

1. Açık iletişimin tanımı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Anlatılmak istenen duygu ve düşüncelerin anlatılmak istenen kişiye örtülü olarak verildiği
iletişim şeklidir.

B) Anlatılmak istenen konunun uzun cümlelerle karşıdaki kişiye anlatılmasıdır.

C) Anlatılmak istenen duygu ve düşüncelerin anlatılmak istenen kişiye net olarak verildiği
iletişim şeklidir.

D) Anlatılmak istenen konunun önemli noktalarının özetlenmemesidir.

E) Anlatılmak istenen konunun karşıdaki kişi tarafından anlaşılıp anlaşılmadığını teyit


ettirilmediği iletişim şeklidir.

2. Aşağıdakilerden hangisi sen dili ile ben dilinin farklarından biri değildir?

A) Sen dili yargılayıcıdır.

B) Ben dilinde empatik bir dil kullanılır.

C) Sen dili çözüm odaklıdır.

D) Ben dili çözüm odaklıdır.

E) Sen dilinde suçlayıcı olarak algalanabilir.

3. Aşağıdakilerden hangisi açık iletişimin özelliklerindendir?

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 229/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

A) Karşıdakinin konuşması bitmeden araya girmek

B) Karşıdaki kişinin söyleyeceklerini tahmin etmek

C) Karşıdaki kişinin zihnindekileri tahmin etmeye çalışmak

D) Söyleyeceklerini aslında karşıdakinin bildiğini düşünüp kısa kesmek

E) Karşıdaki sözünü bitirene kadar beklemek

4. Aşağıdaki ifadelerden hangisinde ben dili kullanılmıştır?

A) Çok tembelsin ve böyle giderse sınıfta kalacaksın.

B) Çok sinir bozucu birisin.

C) Her yere geç kalıyorsun, zamanını planlamalısın.

D) Ders çalışmamış olman beni üzüyor ve derslerinle ilgili sana yardım etmek istiyorum.

E) Gece yarısına kadar dışarıda kalmama saçma kuralların nedeniyle izin vermiyorsun.

5. Aşağıdakilerden hangisi seans içinde etkili bir iletişimi sağlamak için danışmanın
yapabileceklerinden biri değildir?

A) Danışman aile üyelerini aktif bir şekilde dinler.

B) Danışman sadece ihtiyacı olan aile üyesine konuşma fırsatı tanır.

C) Danışman aile bireylerinin güçlü yönlerini vurgular.

D) Danışman gerektiğinde seans içi rol canlandırmaları kullanır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 230/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

E) Danışman seansa aile bireylerinin duygu durumlarını kontrol ederek başlar.

6. Aşağıdakilerden hangisi etkili bir konuşma becerisidir?

A) Önemli noktalara karar vermek

B) Konuşacaklarını belirli bir sıra olmaksızın anlatmak

C) Belirsiz bir şekilde anlatmak

D) Karşıdakinin anladığını kontrol etmemek

E) Yanıt için alan oluşturmamak

7. Aşağıdakilerden hangisi etkili bir iletişim becerisi için yapılması gerekenlerden biri değildir?

A) Açık bir iletişim için zaman ve yer ayırmak

B) Dikkat dağıtıcı şeyleri ortadan kaldırmak

C) Birden çok sorunu tartışmak

D) Söylenenleri doğru bir şekilde hatırlama niyetiyle dinlemeye çalışmak

E) Ne söylendiğini yargılamadan dinlemeye çalışmak

8. Aşağıdakilerden hangisi iyi bir dinleme becerisi değildir?

A) Kesintisiz dinlemek

B) Önemli noktaları özetlemek

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 231/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

C) Anladığını kontrol etmek

D) Doğru bir şekilde cevap vermek

E) Karşıdakinin zihnini okumaya çalışmak

9. Aşağıdakilerden hangisi görüşmenin çerçevesini belirlemekle ilgili doğru değildir?

A) Seans yapısı ile ilgili kurallar aile ile konuşulur.

B) Katılımcılar sırayla konuşur.

C) Görüşmede sadece iletişim konusunda zorluk yaşayan aile bireyi konuşur.

D) Aile bireylerinin oturma şekli birbirini görecek şekilde olmalıdır.

E) Konuşmak için herkese eşit bir süre verilir.

10. Aşağıdakilerden hangisi aile içi iletişimi güçlendirmek için yapılan danışmanlığın
değerlendirme seanslarında yapılması gerekenlerden biri değildir?

A) Aile içindeki her bireyin iletişim becerilerinin değerlendirilmesi

B) İletişim zorluğunu gözlemlemek için ailenin belli bir konuyu tartışması

C) Olumsuz iletişim alışkanlıklarının seans içinde düzeltilmesi

D) Aile içinde sorun oluşturan iletişim tutumlarının belirlenmesi

E) Terapide ulaşılmak istenen hedeflerin belirlenmesi

CEVAP ANAHTARI

1. c 2. c 3. e 4. d 5. b 6. a 7. c 8. e 9. c 10. c
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 232/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

12. BOŞANMA VE YAS SÜRECİNDE AİLE DANIŞMANLIĞI

Giriş

Boşanma, günümüz toplumlarında sıkça yaşanılan toplumsal bir olaydır. Psikolojik, sosyal ve ekonomik
açılardan çok ciddi değişikliklere neden olmaktadır. Çocuklu eşlerin evlilik birliğini sona erdirmeleri,
ailede en fazla çocukları etkilemektedir. Anne ve babası boşanmış çocukların, anne-babası birlikte olan
çocuklara göre psikolojik sorunlar açısından daha fazla risk altında olduğu görülmektedir. Yapılan
araştırmalar, çocukların problemli bir aile ortamında yaşamayı ebeveynlerinin boşanmasına tercih ettiklerini
göstermektedir. Eşlerin boşanması kaçınılmaz ise, çocuklarının bu durumdan en az zararla çıkmalarını
sağlamak için ebeveynlerin bilinçli ve birlikte hareket etmeleri gerekmektedir. Ebeveynlerinin
boşanmasından birçok çocuk kendini sorumlu hissetmektedir. Onların bu duygularıyla baş etmede her iki
ebeveynin de desteğine ihtiyaçları vardır. Boşanma sürecinin iyi yönetilmesi halinde bile çocukların olumsuz
etkilenmesi önlenemeyebilir. Bu bölümün birinci kısmında boşanma sürecinde aile danışmanlığından
bahsedilecektir.

Çocuk için kayıp ve hayatı tehdit edici durumlar ana sorun olduğunda, aileler ve çocuklara verilen psikolojik
destek önemlidir. Kayıp, hayatımızın kaçınılmaz bir parçasıdır. Çocukların kaybı takiben gösterdiği
reaksiyonlar için psikolojik destek gerekebilir. Çocuklar psikolojik desteğe, hayatı tehdit eden bir kaza,
hastalık ya da terminal dönem kanser durumunda da yönlendirilebilir. Çocukların yas ve hayatı tehdit
eden medikal durumlara karşı uyumu, onların ölüm kavramını nasıl anladığının bir parçasıdır. Bu bölümde
ikinci kısım olarak çocuklarda yas sürecinde aile danışmanlığından bahsedilecektir.

12.1. Boşanma Sürecinde Aile Danışmanlığı

Boşanma süreci, eşlerin kriz yaşadığı, her bireyde farklı seyreden önemli bir süreç olarak tanımlanır. Değişen
uzunluk ve yoğunlukta evlilik çatışmaları ile başlayan bu süreç, ayrılık, yasal boşanma ve yeniden bir
yaşantının kurulması ile devam eder. Sürecin başlangıç aşamasında evli çift boşanma kararı alır ve bu aşama
evliliğin sonlandırılması için yasal başvuruların yapıldığı ve genelde babanın evden ayrılmasını içeren
dönemdir. Aile içinde gerilim ve karmaşa atmosferinin hâkim olduğu bu aşama birkaç ay ile bir yıldan fazla
sürebilir. Geçiş aşamasında ebeveynler ve çocuklar yeni bir aile yapısında yabancı roller ve ilişkiler üstlenirler.
Bu dönemde sıkça ikamet değişimi, yaşam standardında düşüş ve yaşam tarzı değişimi, annenin daha fazla
ekonomik sorumluluk yüklenmesi ve ebeveyn-çocuk ilişkisinde değişim görülür. Boşanma sonrasında ise aile
istikrarlı, fonksiyonel bir aile birimini yeniden kurar. Sıklıkla yeniden evlenmeler ve buna bağlı olarak aile
yaşamının tüm alanlarında değişiklikler olur. Bu nedenle boşanma bir sonuçtan daha çok bir süreç olarak
tanımlanır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 233/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Boşanma günümüzde çocukların sağlıklı gelişimini olumsuz etkileyen ve sık görülen önemli bir risk
faktörüdür. Aile yapısının değişmesine neden olan boşanmanın çocuklar üzerinde çok önemli yıkıcı etkileri
olabilmektedir. Boşanmayı inkâr, boşanma nedenlerine ilişkin yaşanan öfke, aileyi yeniden birleştirme
çabası, hırçınlık, tedirginlik ve saldırganlığın zaman zaman eşlik ettiği bir depresyon durumu ve
sonunda durumu kabullenme boşanma sonrası çocukların yaşadığı sorunlu aşamalar olarak gözlenir. 
Boşanma sonrası çocuk ya da ergende düşük benlik saygısı, okulda başarısızlık, terk edilme kaygısı, yoğun
korku ve kaygı, değersizlik hissi, birlikte olduğu ebeveynini suçlama ve ona karşı saldırganlık, az soru sorma
ve az oyun oynama, suça yönelme, gelecekte evlilik yapma ve çocuk sahibi olma konusunda olumsuz duygu
ve düşüncelerin taşınması gibi çeşitli psikososyal sorunlar görülebilmektedir.

Boşanma, normal aile döngüsünden bir sapma olarak düşünülmemekle birlikte ailelerin küçük bir kısmında
normatif bir geçiş olarak kabul edilmektedir. Sanayileşmiş ülkelerde evliliklerin üçte ikisi boşanma ile
sonuçlanmaktadır. Boşanmaların çoğu, evliliğin ilk 10 yılı içerisinde gerçekleşmektedir. Boşanmaların
yaklaşık yarısı çocuklu ailelerdir. Vakaların %80-90’ında boşanma, çocukların anne ile yaşamaya devam
etmesi ile sonuçlanır. Boşanan ebeveynlerin dörtte üçü tekrar evlenir veya eş bulur. Birlikte yaşanan bu
ilişkilerin bir kısmı geçicidir. Bu nedenle boşanmış ebeveynlerin çocuklarının çoğu, geçici veya stabil üvey
aile ile aile yapılandırmasını gerektiren durumların streslerini ve karışıklıklarını tecrübe eder (Greene ve ark.,
2012).

Ülkemize bakıldığında her dört evlilikten biri boşanma ile sonuçlanmaktadır. Boşanmaların çoğu evliliklerin
ilk beş yılında olmaktadır.

12.1.1. Boşanma için Risk Faktörleri

Boşanma için risk faktörleri; ilişki faktörleri, bireysel faktörler ve sosyal çevre ile ilişkili faktörler olarak
sınıflandırılabilir (Solomon ve Jackson, 2014; Valenzuela ve ark., 2014).

12.1.1.1. İlişki Faktörleri


Evlilik öncesi gebe kalan çiftlerde diğer çiftlere göre boşanma oranları daha yüksektir. İletişim ve yakın
ilişkideki zorluklar ve çiftlerin güç dengesi veya rol yapısı, boşanmaya neden olan iki ana nedendir. Hem
erkekler hem kadınlar iletişim eksikliğini, eşinin anlayışsızlığını veya sevgisizliğini boşanma için ana neden
olarak göstermektedir. Bu iletişim sorunları yakınlaşma ve yakınlığı sürdürmedeki büyük zorluğun bir
parçasıdır (Carr, 2015).

Rollerin üzerindeki ve güç ilişkilerindeki anlaşmazlıklar boşanma için ikinci ana nedendir. Erkekler,
kadınların çok otoriter olmalarından, dırdır yapmalarından ve hata bulmaya hazır olduklarından şikâyet
etmektedirler. Kadınlar ise erkeklerin evliliklerini kişisel ihtiyaçları, finansal otonomileri ve bağımsızlıkları ile
doldurduklarından şikâyet etmektedirler. Boşanma için yakınlık veya güç sorunlarından kaynaklanan diğer
baskın nedenler; aldatma, dini farklılıklar, çocuksuzluk, alkol bağımlılığı, eşten kaynaklanan şiddet ve cinsel
tatminin azlığıdır. Kadınlar cinsel ilişkinin kalitesinin düşüklüğünden, erkekler ise sayısının azlığından şikayet
etmektedirler.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 234/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Ayrılan eşlerle ilgili gözlemsel çalışmalar, bu çiftlerin olumlu etkileşimlerden ziyade olumsuz etkileşimler
sergilediklerini göstermektedir. Bu olumsuz etkileşim stilinin artması, eleştiricilik, aşağılama, savunmacılık,
engelleme gibi dört ilişkili davranışı içermektedir. Olumsuz etkileşimin olumlu etkileşime oranı arttıkça her
iki ebeveyn, eşlerinin olumsuz davranışlarını seçici olarak görürken olumlu davranışlarını görmezden gelirler.

Stresli ilişkileri olan evliliklerdeki ebeveynler sürekli olarak eşlerinin olumsuz veya belirsiz davranışları için
olumsuz yorum getirirken olumlu davranışlarını durumsal faktörlere bağlarlar. Bu olumsuz düşünme tarzı
her iki ebeveynin bir diğerini acıtma veya korkutma çabası ve kızgınlığı ile ilgili hislerin büyümesine yol açan
olumsuz etkileşimlerle katlanır. Bu olumsuz bilişler, duygusal ve etkileşim ile güçlenirse, eşler evlilik
sorunlarını daha ağır algılayacak ve sorunlarını çözmektense ayrılmaya hazır hale geleceklerdir. Bu aşamada
ebeveynler birbirinden izole hale gelirler ve paralel hayatlar sürmeye başlarlar. Sonunda genellikle bazı kritik
olayları takiben evlilikleri, boşanma kararı için gerekçe olacak negatif bir yola girer (Scott ve ark., 2013)

12.1.1.2. Kişisel Faktörler


Ebeveynlerde, dini bağlılıkların az olması, önceki psikolojik sorunları, bazı kişilik özellikleri
(psikiyatrik bozuklukların olması, yeni deneyimlere açık olmak, uzlaşmacı olmamak ve vicdani
hassasiyetin düşüklüğü) ve internette sosyal sitelerin fazla kullanımı boşanma için risk faktörleridir.
Ebeveynlerinin boşanmış olması kişilerde boşanmaya risk oluşturabilir çünkü birey sürekli müzakere ve
uyuşmazlığı çözmek yerine ayrılma davranışını model almış olabilir. Dini bağlılığın düşük olması boşanmaya
risk oluşturabilir çünkü çiftler boşanmaya karşı dini yasaklara bağlı değillerdir ve dini açıdan evliliğin yaşam
boyu verilen bir söz olduğunu düşünmezler. Olumsuz etkileşimin fazla olması, bireylerin depresyon,
anksiyete, madde bağımlılığı ve kişilik bozuklukları varsa ortaya çıkabilir.

Kişilik özellikleri ile ilgili olarak yüksek düzeylerde nevrotik yapı ve yeni deneyimlere açıklık, uyumsuzluk ve
vicdani hassasiyetin azlığı, romantik ilişkilerin kalitesinde olumsuz etkiye sahiptir ve eninde sonunda ayrılma
riskinin artmasına yol açarlar. Yüksek düzeyde nevrotizmi olan bireyler, duygusal olarak dengeli olan
bireylere göre daha negatif duygular yaşar ve üretirler. Duygusal sorunlar, olumlu etkileşim örüntülerinden
ziyade olumsuz örüntülere sebep olur. Bu nedenle bu özelliklerdeki kişiler olumsuz etkileşimleri başlatmaya
hazır olduklarından boşanma açısından risk altındadırlar. Vicdani hassasiyetin az oluşu çoklu yeni ilişkiler ve
aktivitelerin keşfi ile ilişkilidir. Sosyal paylaşım sitelerinin aşırı kullanımı aldatma fırsatı verdiğinden
boşanma için bir risk faktörü olarak değerlendirilmektedir (Solomon ve Jackson, 2014; Valenzuela ve
ark., 2014).

12.1.1.3. Çevresel Faktörler


Sosyo-ekonomik durum, kırsal ya da kentsel yerleşim boşanma ile ilişkili önemli çevresel faktörlerdir.
Ekonomik ve eğitimsel kaynakların azlığı düşük sosyo-ekonomik durum ile ilişkilidir ve kentsel yerleşim ile
ilişkili toplumsal etkileşim azlığı boşanma ile ilişkili bu faktörlerin ilişkileri için olası açıklamalardır (Greene ve
ark., 2012).

12.1.2. Ebeveynlerin Boşanma Sonrası Uyumunu Etkileyen Faktörler

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 235/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Boşanan ebeveynlerin uyumunu etkileyen faktörler; boşanma kararının şekli, evliliğin süresi, gelir,
mesleksel durum, sosyal destekler ve kişisel ruhsal durum şeklindedir (Anderson, 2012; Greene ve ark.,
2012). Boşanmayı takiben iyi uyum; çiftler genç ve daha kısa süredir evli olduğunda ve boşanmaya birlikte
karar verdiklerinde daha iyidir. Boşanmadan önce iyi bir işe ve iyi bir gelire sahip olmak, özellikle kadınlarda
boşanma sonrası uyumun daha iyi olmasını sağlar. Bir kişinin kendisine inancı, öz saygısının yüksek ve yaşam
değişikliklerine tahammülünün iyi olması, eski eşe bağlılığın az olması ve arkadaşlar ile geniş aileden sosyal
destek bulabilmesi boşanma sonrası iyi uyum ile ilişkilidir. Bireyler yaşlıysa, uzun süredir evlilerse ve
boşanma kararına etkileri azsa boşanmayı takiben zayıf uyum gözlenir. Boşanmadan önce düşük gelir ve ev
dışında bir iş hayatının olmayışı özellikle kadınlar için boşanma sonrası uyumun kötü olmasına yol açar.
Kişisel zayıflık hissi, düşük benlik saygısı ve yaşam değişiklikleri için düşük tolerans; geleneksel cinsiyet rolü
eğilimi ve eski eşe süren bağlılık gibi faktörler boşanma sonrası uyumsuzluk ile ilişkilidirler.

12.1.3. Boşanmanın Ebeveynler Üzerindeki Etkisi

Boşanma, ebeveynlerin iyilik halini etkileyen birçok yaşam değişikliğine neden olur (McGoldrick ve Carter,
2011; Greene ve ark., 2012).

12.1.3.1. Yaşam Değişiklikleri


Boşanma, çocukların velayetine sahip ebeveynlerin, konaklama, ekonomik dezavantaj, sosyal ağ
değişiklikleri ile ilişkili yalnızlık ve çocukların bakımı ile ev dışı iş hayatındaki aşırı görevlerle oluşan rol
güçlüğünü içeren önemli değişiklikler geçirmesine neden olur. Velayetin olmadığı ebeveynler rol güçlüğü
dışındaki bu değişikliklerin hepsine maruz kalırlar. Velayetin olduğu babalarda rol güçlüğü ve iş yükü iki
nedenle kadınlardan daha fazladır. Birincisi erkekler ev işlerinde daha beceriksizdirler ve bu nedenle pişirme
ve temizleme için yardıma ihtiyaç duyarlar. İkincisi erkekler ekonomik olarak daha avantajlıdır ve bu nedenle
çocuk bakıcılarını ve yardımcıları daha fazla memnun edebilirler. Aynı zamanda ekonomik dezavantajın etkisi
boşanmış erkeklerde kadınlara göre daha azdır. Velayetin olmadığı babaların boşanmanın sonucunda uzun
dönem ekonomik güçlüklerden daha az yakındıkları gösterilmiştir. Boşanma sonrası kadınlar ise ekononik
sorunlara daha fazla maruz kalmaktadırlar. Boşanma sonrası ilk iki yılda kadınların yaklaşık yarısı yoksulluk
sınırının altında gelire sahiptir ve bu periyod boyunca gelirde %35’lik bir düşüşten yakınırlar.

12.1.3.2. Sağlık ve Ruhsal Duruma Etkisi


Boşanmış çiftlerin konaklama düzenlemeleri, ekonomik durumları, sosyal çevreleri ve rollerindeki
değişiklikler ayrılmanın hemen ardından bireylerin çoğunda fiziksel ve ruhsal sağlık problemlerine yol
açar. Fakat bireylerin çoğunda bu sağlık problemleri boşanmadan sonraki iki yıl içerisinde azalır. Hem
erkekler hem kadınlar ayrılmayı takiben ve ayrılmadan sonraki iki yıllık süre içerisinde aşırı duygudurum
değişikliğinden yakınırlar. Yeni bir yaşam şekli için fırsatların farkındalığı ve süreğen aile içi geçimsizliğin
verdiği duygusal acıdan kaçışı mutluluk periyodlarına neden olur. Aile hayatının kaybı, uzun süredir bir arada
olunan eşin kaybı ve olağanüstü durumlarda yalnız kalma endişesi ile beraber yalnız bir kişi veya yalnız bir
ebeveyn olma korkusu depresif duygudurum epizodları ile ilişkilidir.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 236/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

12.1.3.3. Cinsiyet farklılıkları


Erkekler ve kadınlar, ayrılma ve boşanma sonrasında stres cevaplarında farklılık gösterirler. Kadınlar
erkeklerden daha uzun süredir evliliklerinden mutsuzdurlar. Kadınlar, öncelikli olarak ekonomik güçlükler
nedeni ile boşanmaktan çekinirken, erkeklerde öncelikle çocuklarından ayrılma korkusu mevcuttur.
Kadınların en stresli dönemi boşanmadan hemen önceki dönemdir. Erkekler için boşanmayı takip eden
dönem daha streslidir. Bu kadınlar ve erkeklerin boşanma öncesi ve sonrası dönemlerdeki bağışıklık sistemi
fonksiyonlarındaki düzeylerin düşüklüğü ile kanıtlanmıştır. Bağışıklık sistemi fonksiyonu, eski eşe bağlılık
azaldıkça iyileşir.

12.1.4. Boşanmanın Ebeveynlik Üzerine Etkisi

Boşanma dönemi ve sonrasında konaklama değişiklikleri, ekonomik zorluk, rol değişiklikleri ve ardından
gelen fiziksel ve psikolojik güçlükler, ebeveynlerin çocuklarının güvenlik, bakım, kontrol, eğitim ve her bir
ebeveynle ilişkileri ile ilgili ihtiyaçlarını karşılayamamaları görülebilir. Otoriter/cezacı ebeveynlik, gevşek/aşırı
müdahaleci ebeveynlik, umursamaz/ihmalkar ebeveynlik ve kaotik ebeveynliği içeren, bu aşırı stiller
arasında gidip gelme boşanmış olan ve velayetin olduğu veya olmadığı ebeveynler arasında sık
görülmektedir. Bazı ebeveynler, özellikle çok fazla koruyucu faktör varsa destekleyici otoriter bir ebeveynlik
stili geliştirmeyi başarırlar. Üç farklı ebeveynlik stili boşanmış ailelerle ilgili çalışmalarda tanımlanmıştır
(Amato, 2010; McGoldrick ve Carter, 2011; Greene ve ark., 2012).

12.1.4.1. İşbirlikçi Ebeveynlik


İşbirlikçi ebeveynlik ile ebeveynler, çocukların her iki ebeveyninin ev hayatlarında benzer ve entegre
kurallar ve rutinler geliştirirler. Bu optimal düzenlemedir, ancak sadece beş vakadan birinde bu ebeveynlik
stili gözlenir.

12.1.4.2. Paralel Ebeveynlik


Paralel ebeveynlikte, her bir ebeveynin çocukları için kendi kuralları vardır ve bunların entegrasyonunu
sağlamak için sınırlı girişimlerde bulunurlar. Bu gibi ayrı kurallar tipik olarak daha yaygındır. Ebeveynlerin
ayrı kural sistemleri arasındaki örtüşme ve her bir ebeveynin diğerinin standartlarına saygısı arttıkça
çocuklar da daha iyi olmaktadır. Paralel ebeveynlik sistemlerinin çok farklı olmadığı ve ebeveynlerin bir
diğerini haksız yere baltalamadığı durumlarda çocukların çoğu orta ve uzun dönemde daha az sorun
gösterirler. Paralel ebeveynlik boşanmış ailelerdeki en yaygın ebeveynlik örüntüsüdür.

12.1.4.3. Çatışmalı Ebeveynlik


Bu durumda ebeveynler çatışmalı kurallar, rutinler ve ebeynlik özellikleri gösterirler. Ebeveynler arasındaki
iletişim çatışmalıdır ve sıklıkla birbirleriyle doğrudan iletişim kurmazlar. Bunun yerine çocukları ile bir
diğerine mesaj gönderirler. Bu üçgenleşmede, iki ebeveyn arasında getir götür yapma rolü, çocuklar için çok
streslidir ve önemli sorunlara yol açar.

12.1.5. Boşanmanın Çocuklar Üzerindeki Etkisi


https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 237/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Boşanmanın çocuklar üzerine etkileri kısa, orta ve uzun dönem olarak 3’e ayrılabilir (Amato, 2010; Greene ve
ark., 2012).

Kısa dönem etkiler, boşanmayı takip eden iki yıl içerisinde çocukların gösterdiği uyum sorunlarıdır. Erkekler
davranış sorunları ve agresyon gösterirken, kızlar duygusal sorunlar ve kaygı sorunları gösterirler. Hem
erkekler hem kızlar eğitimsel sorunlar ve aile ve akran ilişkilerinde güçlükler yaşarlar.

Orta dönemde; boşanmayı takip eden 3-10 yılda, çocukların dörtte bir kadarında uyum sorunları görülür.
Bunlar; davranış problemleri, duygusal problemler, akademik zorluklar, özgüven sorunları ve ebeveynleri ile
ilişki sorunlarını içerir. Ancak bu oranıın düşüklüğü boşanmış ailelerin çocuklarında psikolojik bozuklukların
görülme oranlarında normal topluma göre belirgin bir farkın olmadığını göstermektedir.

Uzun dönemde; boşanmış ailelerde yetişen bireyler erişkin hayatlarında, stabil bir evlilik yapma ve
sürdürme konusunda güçlük yaşayabilir. Evli ailelerde yetişmiş bireylere göre daha fazla psikolojik
uyum sorunları gösterir ve daha düşük sosyoekonomik şartlarda yaşarlar.

Olgu Örneği

Ayşe, 9 yaşında, iki kardeşin büyüğü, anne baba üniversite mezunu aile danışmanlığına başvuruyor. Bir yıl
önce babası başka bir kadın ile yaşamak için evden ayrılarak başka bir eve taşınmış, boşanmak için
mahkemeye başvurmuş. Annesi ise boşanma konusunda kararsızlık içinde, eşine öfkeli ve boşanma sürecini
uzatmak istiyor. Ayşe iki gün önce evde birden öfkelenmiş, eline geçen her şeyi kırmış. Annesi ve dedesi
sakinleşene kadar Ayşe’yi zor tutmuşlar. Annesi sözünü dinletemiyor, yapma dediği şeyleri Ayşe ısrarla
yapıyor. Ayşe babasına karşı çok öfkeli, yaklaşık 3 aydır babasıyla görüşmüyor. Aslında babası ile ilişkileri
ayrılık öncesi döneme kadar çok iyiymiş. Babası ayrıldığından beri Ayşe, okulun bahçesinde yalnız oynuyor,
evde oynarken kendi kendine konuşuyor. Kardeşini sürekli korkutuyor, bunu yapmaması söylendiğinde
saldırganlaşıyor, kendini kaybediyor, bu sırada onu tutmak zor oluyor, kendine gelirken şarkı mırıldanıyor.
Altı aydır bir psikiyatri kliniğinden depresyon nedeniyle tedavi görürken, bir ay önce yirmi tane ilacı birden
alarak intihar girişiminde bulunmuş ve psikiyatri kliniğine yatışı yapılmış.

12.1.6. Yeniden Evlenme Sonrası Çocukların Uyumu

Çocukların yeniden evlenme sonrası uyumu yaş, cinsiyet ve ebeveynlerin yeni evlilikteki tatminleri ile
ilişkilidir. Bakım veren kişi çocukların ergenlik öncesi, geç ergenlik veya erken erişkinlik dönemlerinde
yeniden evlenirse daha iyi uyum gözlenir. Boşanmış ailelerdeki tüm çocuklar üvey ebeveynin varlığına
direnç gösterirler fakat erken ergenlik yaşlarında (11-14 yaş) bu direnç en üst seviyededir. Orta ve erken
ergenlik döneminde çocukları olan boşanmış ve yeniden evlenmeyi isteyen erişkinler eğer yeni ilişkilerinin
devam etme şansını artırmak istiyorlarsa çocuklar 16-18 yaşına gelene kadar beklemelidirler.

Ebeveyninin yeniden evlenmesinden kız çocukları erkeklere göre daha fazla rahatsız olurlar. Yeni evlilerin
tatmin edici bir ilişkisinin olması genç erkek çocuklar için koruyucu etkiye sahiptir ancak ergenlik öncesi
kızlar için bir risk faktörüdür. Bu tatmin edici ilişkiler; üvey babaların, üvey oğullarına sıcak, çocuk merkezli
bir şekilde davranmalarına, onların spor ve okul becerilerine yardımcı olmalarına yol açar. Bu durum genç

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 238/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

erkeklerin psikolojik olarak güçlü olmalarına yardım eder. Ergenlik öncesi kızlar, boşanmış anneleri ile olan
yakın destekleyici ilişkilerinin, yeni ve tatmin edici bir ilişki ile tehdit altında   olduğunu düşünürler. Genellikle
artmış davranış sorunları ve psikolojik sorunları bu duruma yanıt olarak oluşur (Pasley ve Garneau, 2012;
Greene ve ark., 2012).

12.1.7. Uyum Problemleri için Müdahale Yöntemleri

Aileler boşanma sonrası uyum problemleri ile başvurduklarında değerlendirme sonucunda ulaşılan
formülasyona dayanan bir tedavi uygulanmalıdır. Bu tedavide yeni aile, yeni eşler ve onların çocuklarını da
içeren bütün bir sistemle çalışılabileceği gibi bir ailenin üyeleri ya da aile üyesi grupları gibi alt-sistemlerle
çalışılabilir. Tedavi planı aşağıdaki unsurların biri ya da birden fazlasını içerebilir (Anderson, 2014; McGoldrick
ve Carter, 2011):

Psiko-eğitim

Aile rutin ve rollerini netleştirmek

Kural sistemleri ve ebeveynlik stilleri konusunda evler arası tutarlılık oluşturmak

Ebeveynlik becerileri eğitimi

Okul ve geniş aile tarafından çocuğa destek sağlanmasını kolaylaştırmak

Ebeveyn ve çocuklara destek ve beceri eğitimi sağlamak

12.1.7.1. Psikoeğitim
Psikoeğitim müdahaleleri ebeveynlere boşanmanın hukuki ve finansal konularında bilgi vermeyi ya da onları
bilgi alabilecekleri kaynaklara yönlendirmeyi içerir. Ebeveyn ve çocukların her ikisi de ayrılma ve
boşanmanın psikolojisi ile ilgili güncel bilgilere ihtiyaç duyarlar. Boşanma neredeyse herkes için
beklenmedik bir deneyim gibi yaşansa da Batı kültüründe her üç aileden birinin yaşadığı rutin bir deneyim
haline gelmiştir. Bütün aile üyeleri geçiş evreleri hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Geçiş süreci ve uyum
problemlerinin ilk yıl yoğun olacağı ancak iki yılın sonunda ailelerin ve çocukların çoğunun boşanmaya
uyumun önemli boyutlarını tamamlayacağı vurgulanmalıdır. Yani çocukların çoğunun duygusal ve
davranışsal problemleri iki yılın sonunda yatışacaktır.

Çocuklara boşanmanın ebeveyn çocuk ilişkisi ile ilgili olmadığı daha çok ebeveynler arası evlilik ilişkisi
ile ilgili bir problem olduğunun vurgulanması önemlidir. Yani çocuğun boşanma konusunda hiçbir suçu
yoktur ve ebeveynleri bir araya getirmek için yapabileceği bir şey de yoktur.

Çocukların rutinlerinin azami ölçüde sürdürülmesinin önemi vurgulanmalıdır. Yani çocuk, ideal olarak aynı
evde kalmalı, aynı okula gitmeli, aynı akran aktivitelerine vb. dahil olmalıdır.

Üçgenleşmeden veya çocuğu bir ebeveynin tarafını seçmeye ikna etme çabalarından kaçınılması gerektiği
vurgulanmalıdır. Çocukların boşanma süreci sonunda bitecek olan evlilik ilişkisi ile farklı evlerde
yaşamalarına rağmen devam edecek olan ortaklaşa ebeveynlik ilişkisini birbirinden net bir şekilde

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 239/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

ayırmasına yardım edilmelidir. Ebeveynlerin biten evlilik ilişkileri ile ilgili olumsuz duygularının devam eden
ortaklaşa ebeveynlik ilişkisine engel olmamasının önemi vurgulanmalıdır. Bu durumun çocuk üzerine
olumsuz bir etkisi olacağı vurgulanmalıdır.

Ayrılık, kaçınılmaz olarak yası ve kayıp, inkar, hüzün, öfke, kaygı ile ilgili yoğun ve acı veren deneyimleri ve
sonunda kabulü içerir. Bazı dönemlerde bu duygular dayanılamayacak şiddete ulaşsa bile çocukların çoğu
ebeveynlerinin de ortaklaşa desteği ile bu süreci başarılı bir şekilde yaralı ancak daha güçlü olarak atlatırlar.

12.1.7.2. Aile Rutinlerinin ve Rollerinin Netleştirilmesi


Ebeveynler boşanıp ayrı evlerde yaşamaya başladıktan sonra yeni rutinler netleştirilmelidir. Yani sabah
kalkmak, işe veya okula gitmek, yemek zamanları, boş zaman aktiviteleri, temizlik, ulaşım vs. konusunda
rutinler geliştirilmelidir. Her iki ebeveyni ile de haftalık görüşme rutinleri belirlenmelidir. Ayrıca tatiller,
doğum günleri, bayramlar ve diğer özel günler konusunda da rutinler netleştirilmelidir. Aile danışmanının
görevlerinden biri de bu yeni rutin ve rollerin belirlenmesi için tartışmayı kolaylaştırmaktır.

Ebeveynler yeni eşler bulduğunda ve bu eşlerin de çocukları varsa daha önce bir arada yaşamamış bu aile
üyeleri arasındaki roller üzerinde çalışılmalıdır. Bu çalışmanın pratik ve duygusal boyutları vardır. Pratik
seviyede kimin hangi ev işlerini yapacağı, kimin nerede uyuyacağı konusunda kimin öncelikli olduğu, TV ve
diğer aletlerin kullanımı ve ev içindeki hiyerarşi konuşulur. Duygusal seviyede ise aile üyelerinin arasındaki
bağın geliştirilmesi üzerine ve her üyenin kendisini duygusal anlamda desteklendiğini hissettiği bir ortam
sağlamak konusunda çalışılır.

Yeni rutinler oluşturma ve rolleri belirleme konusunda zorlanan ailelerde görüşmeler bütün aileyle ya da
çeşitli alt sistemlerle yapılabilir. Tipik olarak seçenekler konusunda beyin fırtınası yapmak, en makul görünen
seçeneği seçmek; uygun aile üyelerini belirlenen seçeneği denemeye davet etmek ve sonuçları gözden
geçirme ve değiştirmeyi içerir.

12.1.7.3. Ebeveynlik Stilleri Konusunda Tutarlılık Oluşturmak 


Rol ilişkilerindeki önemli bir boyut aile hiyerarşisi ile ilgilidir. Boşanma öncesi bu durum genellikle çok nettir.
Her iki ebeveyn de bütün çocuklardan sorumludur ve ev içindeki kurallar, eğitim, ilaçlar, disiplin vs.
konusunda alt roller üstlenmiştir. Ayrılık sonrası çeşitli problemler ortaya çıkar. İlk olarak ebeveynler her iki
ev için aynı kural ve kısıtlılıklar üzerinde uzlaşmakta zorluk yaşayabilirler. Bir ebeveyn bilinçli ya da bilinçsiz
olarak diğerinin kural sistemini bozabilir. İkinci olarak ebeveynlerden biri ayrılığın getirdiği stres nedeniyle
net kurallar koyma ve sonuçlarını uygulama konusunda sıkıntı yaşayabilir. Üçüncü problemde üvey
ebeveynlerin nasıl kural koyup uygulayacakları konusunda netliğin olmamasıdır.

Ayrılığı takip eden geçiş sürecinde özellikle erkek çocuklar olmak üzere çocukların çoğu strese agresyon ve
davranış problemleri ile cevap verir. Sıklıkla bu agresyonun altında yatan neden, ayrılığa sebep olduğu
konusunda suçluluk ve terk edilme korkusudur. Bu tür durumlarda ilk yapılması gereken çocuğun her iki
ebeveyne de olan güvenini artırmaya yönelik bir aile çalışmasıdır. Bunun için faydalı bir yol çocuğun her iki
ebeveyni ile haftalık özel zaman dilimleri belirlemektir. Davranış problemlerini yönetmek için önemli bir

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 240/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

yöntem de her iki evde de kural sistemlerinin tutarlılığını artırmak ve her iki ebeveynin ve üvey ebeveynlerin
de bu sisteme katılımını sağlamaktır. Bazı durumlarda her iki ailenin de bir araya gelip kurallar ve ödüllerin
belirlenmesi ve takip edilmesi şeklinde bir uygulama yapılabilir. Bazı vakalarda ise boşanan çift arasındaki
çatışma o kadar yoğundur ki bu tür bir yaklaşım uygulanamaz. Bu durumda her iki aile ile ayrı ayrı görüşülüp
ortak bir kural konulmaya çalışılır.

12.1.7.4. Ebeveynlik Becerisi Eğitimi


Evler arası kural sisteminde tutarlılığın sağlanamadığı bazı durumlarda öz ya da üvey ebeveynin ebeveynlik
becerileri yetersiz olabilir. Bu tür durumlarda olumlu ve olumsuz davranışların takibi üç davranış ile
sınırlanmalıdır. Sonrasında ödül sistemini ve çeteleleri, olumlu davranışı artırmak ve mola yöntemini,
olumsuz davranışı azaltmak için kullanabilirler (Tablo 12.1). Ergenlerle ise bu durum konuşulur ve karşılıklı
bir sözleşme yapılabilir. Bütün ebeveynler davranışsal ebeveynlik becerileri konusunda yeterli hale geldikten
sonra aile çalışması evler arası kural sistemlerinin tutarlılığına odaklanabilir.

Tablo 12.1 Mola yönteminin genel prensipleri (Carr, 2015)

• Mola öncesi iki uyarı yapın.

• Çocuğu olumsuz duygulara kapılmadan molaya getirin.

• Mola bittikten sonra (3-5 dk) çocuğu olumlu bir aktiviteye dahil edin ve öfkesini kontrol ettiği için övün.

• Kural ihlali devam ederse, çocuğu 30 saniyelik sessizlik oluşana kadar tekrar molaya gönderin.

• Çocukla keyifli etkinlikler yapın ve öfkesini kontrol ettiği için övün.

Bazı çocuklarda ayrılığa uyum tepkilerinin bir parçası olarak dışa atım problemleri, kaygı, uyku problemleri
ve madde kötüye kullanımı görülebilir. Bu tür durumlarda uygulanacak yöntemler her iki evde de tutarlı
olarak uygulanmalıdır.

12.2. Kayıp ve Yas Sürecinde Aile Danışmanlığı

Kayıp hayatımızın kaçınılmaz bir parçasıdır. Çoğu çocuk, çocukluğu ve ergenliği boyunca bir aile üyesinin
veya arkadaşının yasını sorunsuz bir şekilde atlatabilir. Fakat bazı durumlarda kayıp ve yas, çocuğun
uyumunu bozacak derecede sorunlar meydana getirebilir. Bu yüzden çocuğun kaybı takiben gösterdiği
tepkiler ve diğerlerinin çocuktan beklentileri için psikolojik destek gerekebilir. Çocuklar psikolojik desteğe,
hayatı tehdit eden bir kaza, hastalık ya da terminal dönem kanser durumunda da yönlendirilebilir.
Çocukların yas ve hayatı tehdit eden tıbbi durumlara karşı uyumu, onların ölüm kavramını nasıl anladığının
bir parçasıdır. O yüzden bu bölümde başlangıçta ölüm kavramının çocukluk ve ergenlik dönemleri boyunca
nasıl geliştiği anlatılacaktır. Bundan sonra yas sürecinden ve yas tepkisinden bahsedilecektir. Yas tepkilerini
etkileyen faktörler anlatılacaktır. Son olarak yas sürecinde aile danışmanlığı konusunda bilig verilecektir
(Stroebe ve ark., 2013; Wolfe ve ark., 2011).

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 241/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Ebeveyn ölümü çocuklar için muhtemelen en travmatik ve sancılı kayıptır. Batı ülkelerinde 18 yaşın altındaki
çocukların yaklaşık %4’ü bir ebeveynini kaybeder (Dyregrov ve Dyregrov, 2013). Ebeveyn ölümlerinin temel
nedenleri; kanser, kalp hastalıkları ve trafik kazalarıdır. Ebeveynlerin ölümü çocukların fiziksel ve psikolojik
sağlığını etkiler. Ebeveynlerin kaybı çoğunlukla geçici psikolojik uyum problemlerine sebep olur. Bunlar;
davranış problemleri, fiziksel belirtiler, okul performansında düşme ve ailesi ve akranları ile yaşadığı ilişki
problemleridir. Duygusal problemleri kızlarda daha yaygınken, davranış problemleri erkeklerde daha
fazladır. Bir ebeveynin ölümünden sonra bir yıl boyunca çocukların %20’sinde önemli psikolojik problemler
görülebilir. Çocuklukta ebeveyni kaybetmek, yetişkin oldukları zaman daha yüksek oranda depresyon,
fiziksel sağlık problemleri ve erken yaşta ölüm için risk faktörüdür.

Çocuklarda temel ölüm nedenleri perinatal komplikasyonlar, konjenital anomaliler, kazalar, solunumla ilişkili
sorunlar ve kanserdir. Kansere yakalanan çocukların %25’i ölür ve kendileri ve aileleri bu durumdan
sonuçlanacak yasla mücadele etmek zorundadırlar. Modern tıptaki ilerleme, hayatı tehdit eden durumlarda
(kanser, böbrek yetmezliği gibi) hayatta kalma oranını artırmıştır. Bu durumdaki çocuklar ve aileleri ölümün
gölgesinde uzun süre kronik stres altında yaşamak durumunda kalırlar. Çoğu olguda çocuklar hastalıktan
değil tedavilerin yan etkilerinden dolayı hayatlarını kaybetmektedirler. Çocukların hayatta kaldığı
durumlarda onlar ve aileleri tedavinin yan etkileriyle yaşamanın bir yolunu bulmak zorundadırlar. Bunlar;
görüntüde bozulma, zayıflık, diğerlerine bağımlılık ve sosyal izolasyon gibi problemler olabilir. Bu yüzden
Travma Sonrası Stress Bozukluğu’nun (TSSB) hayat boyu sıklığı kanserden kurtulan çocuklarda %20-35 ve
onların ebeveynlerinde %27-54 ‘tür (Bruce, 2006).

12.2.1. Ölüm Kavramının Gelişimi

Bu konudaki çalışmaların çoğu Piaget’in çocukların ölüm kavramını belirli bilişsel yeteneklerle anlayabileceği
teorisine göre şekillendirilmiştir (Corr, 2010).

Piaget’in teorisine göre işlem öncesi dönemde (7 yaşın altında) çocuk, ölümün dönüşümsüz olduğunu
anlamayabilir ve onu uykuyla karıştırabilir. Aynı zamanda işlem öncesi dönemdeki çocukların düşünce ve
eylemi birbirinden ayıramaması ve ben merkezciliği onların başkalarının ölümüne neden olduğu gibi
inançlar geliştirmesine ve kendilerine karşı öfke hissetmesine neden olabilir.

Çocuk somut işlemler dönemine ulaştığında, Piaget’in teorisine göre ölümün geri dönülmez olduğunu
anlar fakat onun evrenselliğini kavramakta zorlanabilir. Yani ölümü kendi başına gelmeyecek sadece
başkalarına olacak bir şey gibi düşünebilir. Ölümü yaşlılara has bir şey gibi görseler bile zayıf ve kırılgan
olanların tehlikede olduğunu bilirler.

Erken ergenlikle soyut işlemler döneminin başlamasıyla ölümün evrenselliği kabul edilir. Yani genç ergenler
kendilerinin de öleceğini kavrarlar. Piaget tarafından yapılan ilk çalışmalar ölüm kavramı gelişiminin geniş bir
farklılık gösterebileceğini ortaya koymuştur. Çünkü çocuklarda ölüm kavramı sadece bilişsel olgunlaşmayla
değil aynı zamanda çocuğun ölümü deneyimlemesiyle de gelişmektedir.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 242/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

İşlem öncesi dönemde ölümün temel özellikleri çocuklar tarafından anlaşılabilir. Bu özellikler ölümün geri
dönülmez olduğunu, ölümün evrenselliğini ve ölümle birlikte bütün fonksiyonların durduğunu gösteren
farkındalığı içerir. Çoğu ergen kendi ölümlerinin kaçınılmazlığını bilişsel düzeyde fark ederken, duygusal
düzey eğer kayıp ve travmatik olaylar yaşanmamışsa yetişkinliğe kadar kavranamayabilir. Ölümün
kaçınılmazlığını kabul etme üzerine erişkinlerde yapılan bir araştırmada, kabulün yaşla birlikte yükseldiği
bulunmuştur. Erken erişkinlikte katılımcıların %36’sı ölümün kaçınılmazlığını kabul ettiğini belirtirken, bu
oran orta erişkinlikte %52’ye, geç erişkinlikte %71’e yükselmiştir (Kalish ve Reynolds, 1977).

12.2.2. Yas Süreci, Cevap Şekilleri ve Uyum Problemleri

Tablo 12.2. Çocukların yas sürecinde görülen farklı örüntüler

Belirgin üzüntü, uzun süren ve zihni meşgul eden yas reaksiyonu

Aşırı inkar etme ve yasın hiç olmaması

Yoğun yas reaksiyonunun kayıptan önemli bir zaman sonra ortaya çıktığı gecikmiş yas

Öfke, kaygı ve somatik şikayetlerin üzüntüden daha fazla ve öncelikte olduğu yas reaksiyonu

TSSB belirtilerinin ağırlıkta görüldüğü travmatik kaybı takiben görülen travmatik yas reaksiyonu

 Çocuklar için bir kaybı veya hayatı tehdit eden bir hastalığı takiben yasa cevap şekillerinde ve ilişkili uyum
problemlerinde ciddi farklılıklar vardır. Bazı çocuklar ebeveynlerinin, kardeşlerinin veya kendilerinin
yaklaşan ölümlerini büyük bir cesaret ve dayanıklılıkla atlatabilirken, bazıları bunu yapamaz. Bu süreçte
normal beklenti, önemli bir kayıptan sonra ızdırabın zamanla azalmasıdır. Bununla birlikte, bu durum, klinik
pratikte görülen örüntülerden sadece birisidir (Tablo 12.2). Çocuklar farklı örüntüler de gösterebilir (Dyregrov
ve Dyregrov, 2013).

Normal beklentilerin dışında gelişen sapmalar (Tablo 12.2) çoğunlukla komplike olmuş yas olarak tarif
edilirler. Komplike yas reaksiyonları psikolojik başvuruya neden olabilir çünkü kültürel beklentileri aşarlar.
Aynı zamanda çocukların kayıp ve hayatı tehdit edici hastalıklara erişkinlerden daha hızlı uyum sağladığını
gösteren kanıtlar bulunmaktadır. Yani bazı durumlarda ebeveynlerinden daha hızlı bir şekilde yas sürecini
tamamlayan çocuklar belirgin yas bulguları olmadığı için değerlendirmeye yönlendirilebilir. Kayıp ve hayatı
tehdit edici hastalıklara uyum sürecini takiben çocuklar bir veya daha fazla göze çarpan uyum zorlukları
gösterdiğinden dolayı psikolojik destek için yönlendirilebilirler. Bunlar; davranış problemleri, karın ağrısı gibi
bedensel şikayetler, akademik sorunlar, aile ve akranlarıyla ilişki zorluklarını içerir. Uyum problemlerinin
niteliği çocuğun yas sürecinin hangi aşamasında olduğunu yansıtabilir (Tablo 12.3). Bu aşamaların arasında
keskin bir sınır bulunmamaktadır. Çocuk kayıp veya ölümle karşılaştığında bir veya diğer süreç öne çıkar ve
süreçler arasında ileri veya geriye yönelik geçişler olabilir (Carr, 2015).

Tablo 12.3 Yas sürecinin aşamaları

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 243/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Şok

İnkar veya inanamama

Hasret çekmek ve aramak

Üzüntü

Öfke

Kaygı

Suçluluk ve pazarlık

Kabullenme

Kayba verilen en yaygın ilk tepki şoktur. Şok; fiziksel ağrı, hissizlik, ilgi kaybı ve içe çekilme şeklinde kendini
gösterebilir. Çocuk, sersemleşmiş ve düzgün bir şekilde düşünemiyor gibi görünebilir. Bu sürece dakikalar,
günler hatta aylar süren inkar, inanamama ve kaybın oluşturduğu gerçekten kaçınma eşlik edebilir. İnkar
süreci boyunca çocuk ölen kişi başka bir yerde de olsa yaşıyor gibi davranabilir. Bu yüzden çocuğun gelecek
planlarında merhumu içeren konuşmalar görülebilir. Terminal dönemde hastalığı bulunan çocuklar da
kendileri hakkında ve kendilerinin geleceği hakkında sanki yaşlanıncaya kadar yaşayacakmış gibi
konuşabilirler.

Merhum ile birlikte olma özlemi çocuğun ölen kişi hakkında ümitsiz ve aşırı arayışlarda bulunmasına neden
olabilir. Çocuk ölen kişiyi bulmak için amaçsızca gezinebilir veya evden kaçabilir. Çocuk, ölen kişinin izini
bulmak amacıyla akrabalarına veya arkadaşlarına telefon edebilir. Bu süreç boyunca çocuklar kaybettikleri
aile üyeleri veya yakın arkadaşlarını gördüklerini söyleyebilirler. Bazı çocuklar ölen kişiyle detaylı bir şekilde
sohbet edebilir. İnkar sürecinin bir parçası olarak ölen kişi hakkında başkalarını yanıltmak yaygın bir
deneyimdir. Çocuklar bu aşamada evden kaçma veya ölen kişiyi gördükleri veya duydukları gibi inkar ile
ilişkili davranışlar sebebiyle psikolojik değerlendirme için yönlendirilebilirler. Terminal dönem hasta olan
çocuklarda sağlıklı olma özlemi mucize bir tedavi bulma ve alternatif tıbba yönelme gibi ümitsiz ve hummalı
bir arayışa neden olabilir.

Çocuk, ölümün geri dönülmezliğini anlamaya başladığında çocuk çok derin üzüntü, umutsuzluk, çaresizlik ve
depresyon yaşayabilir. Üzüntüye, düşük enerji, uyku ve iştah bozukluğu, sık ve kolay ağlama, konsantre
olamama ve sosyal izolasyon eşlik edebilir. Çocuk kaybolmuş ve çok yalnız hissedebiliir. Küçük çocuklar
bebek olmak ölen kişiyi geri getirecek umuduyla bebek gibi davranabilir, yatağını ıslatabilir, parmağını
emebilir. Bu durum, okul öncesi çocuklarda daha sık görülür. Son dönem hastalığı olan çocuklarda
umutsuzluk, üzüntü, depresyon, hastalıkla mücadeleye isteksizlik olarak kendisini gösterir.

Çaresizlik süreci tamamlanınca öfke ortaya çıkabilir. Çocuklar ve ergenlerde yasla ilişkili öfke, kendisini öfke
nöbetleri, yaramazlık, karşı koyma, alkol ve madde kullanımı, okula gitmeyi reddetme ya da ödevlerini
yapmama, sorumsuz davranma şeklinde gösterir. Bütün bu problemli davranışlar gençlerin psikolojik
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 244/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

değerlendirmeye yönlendirilmesine neden olabilir. Terminal dönemdeki çocukların öfkeleri aile üyelerine,
hastane personeline, arkadaş ve öğretmenlerine uzanabilir ve bu ilişkilerde yoğun öfke görülebilir. Bu süreç
çoğunlukla tıbbi tedaviyi öfkeli bir şekilde reddetme, ilaçlarını almayı, fizyoterapiye katılmayı reddetmeyi
içerir.

Öfke ifadesini, pişmanlık ve cezalandırılmaktan korkma duygusu takip edebilir. Küçük çocuklar ölen kişinin
kendilerini öfkelerinden dolayı cezalandıracağını düşünebilir ve bu sebeple gece yatarken ışığı açık bırakmak
ve yatağa tek gitmek konusunda isteksizlik gösterebilir. Daha büyük çocuklarda ve ergenlerde kaygı gerçek
temelli tehditlerle ilişkilidir. Yani arkadaşını veya aile üyesini hastalık veya kaza yoluyla kaybeden çocuklar,
benzer sebeplerden dolayı öleceğini düşünebilir. Bu durum çocuğun ciddi bir şekilde hasta olduğu
düşüncesine, karın ağrısı ve baş ağrısı gibi çeşitli bedensel şikayetlere neden olabilir.

Suçluluk süreci, ölen kişinin ölümüne sebep olma veya ölümünü engelleyememe düşüncesiyle göze çarpar.
Aynı zamanda hayatta kalan çocuk ölmüş olsaydı ölen kişi geri gelirdi gibi düşünceler de görülebilir. Bu
durum, suçluluk sürecinde intihar düşüncesi ve kendine zarar verme davranışını tetikleyebilir. Terminal
dönemdeki çocuklar için hastalık yanlış bir şeyi yaptığından dolayı çekilen bir ceza gibi görülebilir. Suçluluk
hissi ölüm ile yüzleşen pek çok çocuğun yaptığı gibi pazarlık sürecine yol açabilir. Pazarlık süreci “eğer
yaşamama izin verirsen iyi olacağıma söz veriyorum” cümlesi ile içli bir şekilde yansıtılır.

Yasın son aşaması kabullenmedir. Kabulle birlikte çocuk ölen kişinin artık bu dünyada olmadığını anlar ve
ailenin inanç sistemine göre kaybedilen kişinin içsel bir temsilini oluşturmaya başlar. Çoğu çocuk sembol ve
ritüellerle bu yeni temsil ile iletişimini sürdürür. Ölen kişinin fotoğraflarına ve hediyelerine düzenli olarak
bakmak, mezarlık ziyareti yapmak ve hayali diyaloglar yapmak bu iletişimin sık görülen
şekillerindendir. Terminal dönemdeki çocuklar için kabullenme, çocuğun dünyaya bakışında kalan
zamanının çok kısa olduğu ve çok değerli olduğu düşüncesinin oluşarak ve mucize bir şifa için beyhude bir
arayış içine girdiği durumu ifade eder.

Kabullenmeyle birlikte çocukların hayatında yeni bir yeniden şekillenme süreci başlar ve bu dönemde çocuk
desteklenirse kabullenmeye doğru yol alırken yüksek olgunluk ve psikolojik dayanıklılık gösterebilirler.
Arkadaş veya kardeşlerini kaybeden çocuklar daha fazla anlayışlı ve şefkatli bir hale dönüşebilir ve ev
işlerinde daha fazla duyarlı davranabilirler. Terminal dönemdeki çocukların durumunun kabullenilişiyle ölen
çocuğun hayat kalitesini artırmak üzere yeni düzenlemeler yapılabilir.

Tablo 12.4: Bir kaybı takiben çocukların yas sürecinin altında yatan davranışlarının temaları

Yas Süreci Altta yatan tema

Şok Onu kaybettiğim için dondum kaldım. Ne olduğunu anlayamıyorum.

İnkar O ölmedi, hala yaşıyor. Geri gelecek.

Özlem duyma ve Onu çok özlüyorum ve bulmalıyım.


arama

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 245/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Üzüntü Üzgün, umutsuz ve yalnızım çünkü dayandığım birini kaybettim.

Öfke Öfkeliyim çünkü ihtiyacım olan kişi beni terk etti.

Kaygı Ölümüne neden olduğum için veya ona kızgın olmamdan dolayı
cezalandırılmaktan korkuyorum.

Suçluluk ve Onun ölümü benim suçumdu ben de ölmeliyim.


pazarlık

Kabul Sevdiğim birini kaybettim, şimdi hayatıma onun değerli hatıralarıyla onsuz devam
etmeliyim.

12.2.3. Yaslı Çocuklarda Aile Danışmanlığı

Yası sürecindeki çocuk ve ergenlerde aile danışmanlığı; çocuk ve ailenin kaybı kabullenmesine, bu kaybı
dünya görüşlerine katmalarına ve kaybı hesaba katarak hayatlarını yeniden düzenlemelerine yardım etmeyi
amaçlar. Bu amaçlarla çalışırken, formülasyonda tespit edilen uyum problemlerine neden olan ve uyumu
kolaylaştırma potansiyeli olan faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. Yaslı çocuklarla ilgili birey, aile ve
grup temelli müdahalelerin etkinliği ile ilgili kanıtlar vardır. (Kissane ve ark., 2013; Rosner ve ark., 2010).
Vakanın ihtiyacına göre farklı müdahaleler uygun olabilir. Yas çalışmalarının ilk safhalarında, aile tabanlı
çalışma en uygun modeldir. Bu sayede aile üyeleri arasında, kaybın paylaşıldığı bir kabullenmenin
gelişmesine olanak sağlanır. Sonrasında, aile oturumlarına eş zamanlı olarak bireysel veya grup bazlı çalışma
önerilebilir. Yaslı çocuk ile yapılan psikoterapiye ek olarak, müziğin de etkili olduğuna dair kanıtlar vardır
(Rosner ve ark.,2010).

12.2.3.1 Aile Tabanlı Yas Çalışması


Yas çalışmalarının ilk safhalarında, aile tabanlı çalışma en uygun modeldir (Carr, 2015). Bu model, aile üyeleri
arasında kayıpla ilgili ortak bir kabullenmeye olanak sağlar. Sonrasında, aile oturumlarına eş zamanlı olarak
bireysel veya grup bazlı çalışma önerilebilir. Yas vakasının olduğu aile tabanlı çalışmanın 3 amacı vardır.
(Kissane ve ark., 2013; Webb, 2010):

Ölümün gerçekliğini kabullenmek

Ailenin kaybı dünya görüşlerine katmaları

Kaybı hesaba katarak hayatlarını yeniden organize etmeleri

İlk aşamada amaç, çocuk ve ailenin kaybı çevreleyen olayları ortak bir şekilde anlaması ve kaybın duygusal
yüküne dayanmalarını sağlayacak baş etme becerilerinin kazandırılmasıdır. Bu aşamada aile üyelerinden
ölümden önce, ölüm süresince ve ölümden sonraki olayları detaylı bir şekilde anlatması istenir. Ölenle anılar

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 246/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

gözden geçirilebilir. Ailedeki her üye, merhumun son saatlerine ait hatıraları ve son saatlerini nasıl yaşadığını
tekrar anlatabilir. Cenazenin detayları, seremoni veya diğer ritüeller kapsanabilir. Bu aşama, herkese ölüm
gerçeğinin kabulü için yeterince fırsat verildiğinde sonlandırılır.

Ikinci aşamada çocuk ve aileden kaybın sonuçlarını tüm yönleriyle açığa çıkarmaları ve buna eşlik eden
duygusal yüke dayanmaları istenir. Aile, kaybın etkilerini ve kayıptan önceki ile sonraki yaşam farklarını
inceleyerek dünya görüşünü kaybı içerecek şekilde düzenleyebilir. Aile üyeleri merhumu hatırlamaya, onun
çocukta ve aile hayatında önemli yeri olduğunu fakat artık bu dünyada olmadığını ve bunun aile üyelerine
büyük acı verdiğini kabullenmeye yönlendirilir. Yas süreci ile ilgili duyguların tam anlamıyla ifadesi için
fırsatlar verilir. Merhumun yokluğunun tüm aileyi nasıl etkilediğinin gözden geçirilmesi kaybı içerecek şekilde
bir dünya görüşü oluşturulmasına fırsatı verilir.

Gözden geçirme; günlük, haftalık, aylık ve yıllık rutinlerde geçmişe göre bugün hangi farklılıkların olduğunu
keşfederek başlayabilir. Geçmiş ne kadar canlı bir şekilde hatırlanır ve şimdi ile karşılaştırılırsa, bu aşama o
kadar yararlı olacaktır. Çocuklar ve aile üyelerinin görüşmeye merhum ile ilgili fotoğraflar, videolar, kıyafetler,
favori müzik parçaları, parfum ve hatırlanmaya değer şeyleri getirmeleri, gözden geçirme sürecini
kolaylaştırmak için istenebilir. Çocuklar ve aile üyeleri, bunların uyandıracağı duyguları tam olarak
deneyimlemeleri için fotoğraflara, video ve hatırlanmaya değer şeylere uzun süre bakabilir. Geniş aileyi
içeren rutinlerdeki değişikler için merhumun aile ve iletişim ağı içindeki yeri incelenebilir ve ölümün anlamı
tartışılabilir. Ölümü birçok nesil açısından tam olarak gözden geçirmek ve aile sisteminde merhumun rolünü
keşfetmek yararlıdır. Şimdiki kayıp ve diğer kayıplar arasındaki benzerlik ve farklılıklar gözden geçirilebilir.
Aile ağacı ve aile kronolojisi, kaybın geniş aile içindeki etkisini keşfetmekte özellikle yararlı araçlardır.

Danışmanlığın ikinci aşaması, ailenin dünya görüşünün kaybın gerçekliğini içselleştirmeye başladığının
sinyalleri verilmeye başladığında tamamlanır. Bu sinyaller; merhum hakkında geçmiş zamanlı konuşmak,
kayba ait acı verici hatırlatıcılardan kaçınmaktansa bunlarla düzenli olarak karşılaşmak gerektiğini
kabullenmek, ebeveynlerin kaybı kabullenme hızının çocuğun hızını da etkilediğini onaylamak ve bazı aile
üyeleri için ölümü kabullenmenin uzun zaman alabileceğini tasdik etmek şeklindedir.

Danışmanlığın üçüncü aşamasında ana odak, ailenin rollerini, rutinlerini, kurallarını, sorumluluklarını ve
ilişkilerini yeniden organize etmektir. Merhum aile üyesinin anısı, ailenin sosyokültürel yapısı, dini inançları
ve aile üyelerinin bireysel gelişim seviyeleri ile uyumlu şekilde anlamlanmalıdır. Öteki dünyaya inanan
çocuklar, merhumun aileye cennetten bakmaya devam ettiğini hayal edebilir. Ahiret inancı olmayan çocuklar,
merhumun geride kalan aile üyelerinin hatıralarında ve fotoğraflarında yaşadığını düşünebilir. Ailenin
enerjisini gelecek ile ilgili hedeflere samimi şekilde yatırmaya başlaması durumunda bu süreci tamamladığı
düşünülebilir. Terapi, ailenin geri kalan üyelerinin çocuğun ihtiyaçlarını karşılayabildiği ve çocuk; aile, okul ve
akranları içinde kendi rolünü yerine getirebildiğinde sonlandırılabilir.

Bölüm Özeti

Boşanma, yasalar çerçevesinde yapılmış bir evliliğin yine yasal olarak sona erdirilmesidir.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 247/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Sanayileşmiş ülkelerde evliliklerin üçte ikisi boşanma ile sonuçlanmaktadır. Boşanmaların çoğu,
evliliğin ilk 10 yılı içerisinde gerçekleşmektedir.

Boşanma için risk faktörleri; ilişki, bireysel ve sosyal çevre ile ilişkili faktörler olarak sınıflandırılabilir.

Boşanan ebeveynlerin uyumunu etkileyen faktöler; boşanma kararının şekli, evliliğin süresi, gelir,
mesleksel durum, sosyal destekler ve kişisel psikolojik durum şeklindedir. Boşanma, ebeveynlerin iyilik
halini etkileyen birçok yaşam değişikliğine neden olur.

Boşanmanın çocuklar üzerine etkileri kısa, orta ve uzun dönemli etkiler olarak üçe ayrılabilir.
Çocukların yeniden evlenme sonrası uyumu yaş, cinsiyet ve ebeveynlerin yeni evlilikteki tatminleri ile
ilişkilidir.

Aileler boşanma sonrası uyum problemleri ile başvurduklarında değerlendirme sonucunda ulaşılan
formülasyona dayanan çok sistemli bir tedavi uygulanabilecek en iyi yöntemdir.

Çocukların yas veya yaşamı tehdit eden sağlık durumuna uyumu, onların ölümü anlayışlarına bağlıdır.

Kültürlerde normal beklenti; ciddi bir kayıp ile yüzleşen insanların önce aşırı bir başlangıç üzüntüsü
sergilemesi, zamanla ise bu üzüntünün azalma göstermesidir. Buna rağmen, bu yas modellerden
sadece bir tanesidir.

 Şok, inkar, özlem, üzgünlük, kızgınlık, kaygı, suçluluk duygusu ve kabullenme; yastaki ana süreçlerdir.
Bunlar değişmez bir düzen içinde oluşmaz, her evre tüm insanlarda görülmez.

Çocuklar için, aile temelli terapi, kayıp deneyimlerine karşı çocuk uyumu için seçeneklerden birisidir.

Tedavi, yasa karşı gelişen belirli uyum problemlerini veya çocuğun yasa cevabını hesaba katan
formülasyona dayanmalıdır.

Kaynakça

Amato, P. R. (2010). Research on divorce: Continuing trends and new developments. Journal of marriage and
family, 72(3), 650-666.

Anderson, J. N. D. (2012). The Islamic Law of Marriage and Divorce. In  Readings in Arab Middle Eastern
Societies and Cultures (pp. 492-504). De Gruyter Mouton.

Anderson, J. (2014). The impact of family structure on the health of children: Effects of divorce. The Linacre
Quarterly, 81(4), 378-387.

Bruce, M. (2006). A systematic and conceptual review of posttraumatic stress in childhood cancer survivors
and their parents. Clinical Psychology Review, 26, 233–256.

Corr, C., & Balk, D. (2010). Children’s encounters with death, bereavement and coping. New York: Springer.

Carr, A. (2015). The handbook of child and adolescent clinical psychology: A contextual approach. Routledge.

Dyregrov, A., & Dyregrov, K. (2013). Complicated grief in children. In M. Stroebe, H. Schut, & J. van denBout
(Eds.), Complicated grief. Scientific foundations for healthcare professionals (pp. 68–82). Abingdon:Routledge.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 248/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Greene, S. M., Anderson, E. R., Forgatch, M. S., DeGarmo, D. S., & Hetherington, E. M. (2012). Risk and
resilience after divorce.

Kalish, R. A., & Reynolds, D. K. (1977) The role of age in death attitudes, Death Education, 1:2, 205-230.

Kissane, D., Zaider, T., Li, Y., & Del Gaudio, F. (2013). Family therapy for complicated grief. In M. Stroebe,H.
Schut, & J. van den Bout (Eds.), Complicated grief. Scientific foundations for healthcare professionals (pp. 248–
262). Abingdon: Routledge.

McGoldrick, M., & Carter, B. (2011). Families transformed by the divorce cycle: Reconstituted, multinuclear,
recoupled and remarried families. The expanded family life cycle, 317-335.

Pasley, K., & Garneau, C. (2012). Remarriage and stepfamily life. In F. Walsh (Ed.), Normal family processes:
Growing diversity and complexity (pp. 149–171). The Guilford Press.

Rosner, R., Kruse, J., & Hagl, M. (2010). A meta-analysis of interventions for bereaved children and
adolescents. Death Studies, 34, 99–136.

Scott, S. B., Rhoades, G. K., Stanley, S. M., Allen, E. S., & Markman, H. J. (2013). Reasons for divorce and
recollections of premarital intervention: Implications for improving relationship education.  Couple and
Family Psychology: Research and Practice, 2(2), 131.

Solomon, B. C., & Jackson, J. J. (2014). Why do personality traits predict divorce? Multiple pathways through
satisfaction. Journal of personality and social psychology, 106(6), 978.

Stroebe, M., Schut, H., & van den Bout, J. (2013). Complicated grief. Scientific foundations for healthcare
professionals. Abingdon: Routledge.

Wolfe, J., Hinds, P., & Sourkes, B. (2011). Textbook of interdisciplinary paediatric palliative care.
Philadelphia:Elsevier/Saunders.

Valenzuela, S., Halpern, D., & Katz, J. E. (2014). Social network sites, marriage well-being and divorce: Survey
and state-level evidence from the United States. Computers in Human Behavior, 36, 94-101.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 249/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

Ünite Soruları

1.  Aşağıdakilerden hangisi boşanma için kişisel risk faktörlerinden biri değildir?

A) Dini bağlılığın az olması

B) Psikiyatrik bozukluklara sahip olmak

C) Vicdani hassasiyetin düşük olması

D) İnternet-sosyal medya kullanımı

E) Köyde yaşıyor olmak

2. Ülkemizde son beş yıldaki evliliklerin yaklaşık ne kadarı boşanma ile sonlanmıştır?

A) 1/10

B) 1/100

C) 1/4

D) 1/2

E) 1/20

3. Aşağıdakilerden hangisi ebeveynlerin boşanma sonrası uyumunu olumlu etkileyen


faktörlerden biri değildir?

A) Benlik saygılarının düşük olması

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 250/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

B) İyi bir iş ya da gelire sahip olmaları

C) Evlilik süresinin kısa oluşu

D) Boşanmaya birlikte karar vermiş olmak

E) Eski eşe bağlılığın az olması

4. Boşanma sonrası çocukların her iki ebeveyninin ev hayatlarına benzer kurallar ve rutinler
geliştirdiği ebeveynlik sitili hangisidir?

A) Paralel ebeveynlik

B) İşbirlikçi Ebeveynlik

C) Çatışmalı Ebeveynlik

D) Bağımlı Ebeveynlik

E) Çıkarcı Ebeveynlik

5.  Boşanmış ailelerdeki en yaygın ebeveynlik sitili hangisidir?

A) Paralel ebeveynlik

B) İşbirlikçi Ebeveynlik

C) Çatışmalı Ebeveynlik

D) Bağımlı Ebeveynlik

E) Çıkarcı Ebeveynlik

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 251/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

6.  Yeniden evlenen ebeveynlerde üvey ebeveyne direncin en üst seviyede olduğu yaş ve dönem
ne zamandır?

A) 0-1 yaş bebeklik dönemi

B) 3-6 yaş okul öncesi dönem

C) 6-10 yaş ilkokul dönemi

D) 11-14 yaş ergenlik dönemi

E) 16-18 yaş ergenlik dönemi

7. Yeniden evlenme sonrası çocukların uyumu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

A) Yeniden evlenme kız çocuklarında erkek çocuklarına göre daha rahatsız edicidir.

B) Boşanmış ailelerdeki çocuklar üvey ebeveynin varlığına direnç gösterirler.

C) Erken ergenlik yaşlarında (11-14) direnç en üst seviyededir.

D) Yeniden evlenmeyi isteyen erişkinler ilişkilerinin devam etme şansının artmasını istiyorlarsa,
çocuklar 16-18 yaşına gelene kadar beklemelidirler.

E) Yeni evlilerin ilişkisindeki memnuniyet genç erkek çocuklar için risk faktörüdür.

8.  Yas sürecinin hangi evresinde çocuk ölen kişinin artık bu dünyada olmadığını anlar?

A) Şok Evresi

B) İnkar Evresi

C) Depresyon Evresi
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 252/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

D) Kabullenme Evresi

E) Suçluluk ve pazarlık evresi

9.  Piaget’in teorisine göre hangi evre ve yaşta çocuk ölümün geri dönülmez olduğunu anlar
fakat onun evrenselliğini kavramakta zorlanabilir?

A) Duyusal Motor Dönemi (0-2 Yaş)

B) İşlem Öncesi Dönem (3-6 yaş)

C) Somut İşlemler Dönemi (7-11 Yaş aralığı)

D) Soyut İşlem Dönemi (12-16 Yaş)

E) Yetişkinlik Dönemi

10. Terminal dönem kanser hastası olan bir çocuk ‘Ölümcül bir hastalığım yok, iyileşeceğim’
diyorsa yas evrelerinin hangi basamağındadır?

A) Şok Evresi

B) İnkar Evresi

C) Depresyon Evresi

D) Kabullenme Evresi

E) Suçluluk ve pazarlık evresi

CEVAP ANAHTARI

1. e 2. c 3. a 4. b 5. a 6. d 7. e 8. d 9. c 10. b
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 253/254
25.02.2022 01:17 Aile Danışmanlığı

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/21_22_Bahar/aile_danismanligi/1/index.html 254/254

You might also like